0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Katılma Alacağını Azaltma Kastıyla Yapılan Devirler Nelerdir?

Boşanma davası açıldıktan sonra boşanmada mal paylaşımı davası da açılarak eşler arasındaki mal rejimi tasfiye edilmektedir. Eşler, mal rejiminin tasfiyesi sırasında karşı tarafa daha az katılma alacağı ödemek için boşanma davası açılmadan önce bazı malvarlıklarını mal kaçırma kastıyla üçüncü kişilere devredebilmektedir. Eşlerin mal kaçırma amacıyla yaptığı bu devirler, katılma alacağını azaltma kastıyla yapılan devir olarak nitelendirilmektedir. Katılma alacağını azaltma kastıyla yapılan her hürlü devir sanki o devir hiç yapılmamış gibi mal rejiminin sona erdiği anda malvarlığında mevcutmuş gibi tasfiyeye katılır.

Mal rejiminin devam ettiği süre boyunca katılma alacağını azaltmak kastıyla yapılan her türlü devir katılma alacağının hesabına dahil edilir. Eşlerin başkasına devrettiği şu malvarlığı değerleri katılma alacağı hesabına dahil edilir:

  • Taşınmazlar,
  • Taşıtlar (Otomobil, kamyon, tır, otobüs vs.),
  • Banka hesaplarındaki para,
  • Evde kasada bulunan para veya altınlar,
  • Devre mülkler vb. malvarlığı değerleri.

Malvarlığı Devrinin Hukuki Niteliği ve Sonuçları

4721 s.TMK’nın 229/2.maddesine bakıldığında, bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirlerin edinilmiş mallara ekleneceği düzenlenmiştir. Burada üzerinde durulması gereken kavram “Katılma alacağını azaltmak kastı” dır. Yoksa var olan bir iradenin gizlenip görünüşte başka bir işlem yapılması hususu değildir. Taraflar arasında yapılan bir sözleşme muvazaalı olmasa bile alacağı azaltma kastı ile yapılmış olabilir. Yani geçerli sözleşmelerde de maddede değinildiği anlamda alacağı azaltma kastı bulunabilecektir. Muvazaaya dayalı dava sonucunda verilecek karar, TMK’nın 229/2.maddesi anlamında alacağı azaltma kastının eldeki davada değerlendirilmesi yönünden, olumlu ya da olumsuz bir sonuç doğurmayacaktır. Temlik muvazaalı olmasa bile, koşulları varsa alacağı azaltma kastı ile yapılmış olabilir (HGK-K.2012/629).

Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinde, artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken “eklenecek değerler” göz önünde bulundurulur. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 229. maddesine göre; eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar ile mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler mal rejiminin sona erdiği anda mevcutmuş gibi tasfiyeye dahil edilir. Mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir. Tasfiye sırasında borçlu eşin mal varlığı ya da terekesinin borcu ödemeye yetmediğinin anlaşılması durumunda, sonradan üçüncü kişi aleyhine TMK’nin 241.maddesine göre eksik kalan miktarla sınırlı olarak alacak davası açılabilecektir (Y2HD-K.2022/3253).

Özellikle belirtelim ki, taşınmazlar açısından taşınmazın devir tarihindeki durumu (niteliği, seviyesi, yaşı vb.) esas alınarak, tasfiye (karar) tarihindeki sürüm (rayiç) değerinin (kararın Yargıtay’ca bozulması halinde, bozmayla birlikte bozma sonrası karar tarihine en yakın tarihteki sürüm değerinin) katılma alacağı hesabında dikkate alınması gerekir. Taşınmazların devir tarihindeki değerleri üzerinden katılma alacağına hükmedilmesi kanuna aykırıdır (Y8HD-K.2019/11378)

Katılma Alacağının Azaltılması (Mal Kaçırma) Kastıyla Devir Yargıtay Karaları


Boşanma Davası Tarihinden 3 Yıl Önce Yapılan Devir ve Katılma Alacağını Azatma Kastı

Taşınmaz kooperatif üyeliği yoluyla edinildiğine göre, 01.01.2002 tarihinden itibaren davalı adına tescil edildiği 23.12.2008 tarihine kadar yapılan ödemeler, yasal edinilmiş mallara katılma döneminde yapıldığından ve davalının kişisel malı ile ödendiği ileri sürülmediğinden tasfiyeye tabi edinilmiş mal olduğunun kabulü gerekir. Ne var ki, tasfiyeye konu taşınmazın mal rejiminin sona erdiği boşanma dava tarihinden 3 yıl önce 30.06.2009 tarihinde elden çıkarıldığı anlaşıldığına göre TMK’nun 229/2.maddesi uyarınca davacının katılma alacağını azaltma kastıyla devredilip devredilmediği üzerinde de durulması gerekir. Mahkemece, bu taşınmazın katılma alacağını azaltma kastıyla devredilip devredilmediği tartışılıp değerlendirildikten sonra, eşin katılma alacağını azaltma kastıyla devredilmediğinin anlaşılması halinde şimdiki gibi davanın reddine, eşin katılma alacağını azaltma kastıyla devredildiğinin anlaşılması halinde, dava konusu taşınmaz üzerinde keşif yapılarak tasfiye tarihindeki sürüm(rayiç) değerinin belirlenmesi, kooperatif üyeliğine ilişkin üyelik kayıtları, ödemelere ilişkin kayıt ve belgeler getirtilerek, mal ayrılığı rejimi döneminde yapılan ödemeler ile edinilmiş mallara katılma rejimi döneminde yapılan ödemelerin toplam ödemeye oranının belirlenmesi, davacının katılma alacağının yukarıda belirtilen ilke ve esaslara göre usulüne uygun olarak hesaplanması açısından dosyanın konusunda uzman bir hesap bilirkişisine tevdi edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2016/251 E. , 2018/12338 K.).

Yaşanan Tartışmalar Esnasında Katılma Alacağını Azaltma Kastıyla Taşınmazı Devretme

Tüm dava dosyası kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davalının taşınmazı 2014 yılındaki 3.kişiye devrinin katılma alacağını azaltma kastıyla yapılmadığı kabul edilerek, davacı tarafın katılma alacağı talebi reddedilmiş ise de, boşanma dava dosyasında dinlenen tanık beyanlarına göre, tarafların Ekim 2014 yılında meydana gelen tartışma sonrası ayrıldıkları, bu tartışmadan sonra yeniden bir araya geldikleri, 2015 yılının sonuna doğru yeniden anlaşmazlığa düştükleri ve ayrıldıkları, bu anlaşmazlık sonrası açılan boşanma davası sonrasında boşandıkları, davalının davacıyla Ekim ayındaki tartışmaları sonrasında, 11.11.2014 tarihinde taşınmazı 3.kişiye devrettiği, daha sonra boşanma davasından sonra 2018 yılında yeniden taşınmazı devraldığı dikkate alındığında, davalının davaya konu taşınmazı davacının katılma alacağını azaltma kastıyla devrettiğinin kabulü gerekir. Buna göre, dosyadaki toplanmış veya toplanacak deliller hep birlikte değerlendirilmek suretiyle, davacının artık değere katılma alacağı talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirmeyle davacının katılma alacağının reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2020/3418 E. , 2021/3357 K.)

Katılma Alacağını Azaltma Kastını İspat Yükü Davacıdadır

Tüm dava dosyası kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, mahkemece, tasfiyeye konu taşınmazın satışından elde edilen paranın davalı tarafından evin ve çocukların ihitiyaçlarına harcandığını savunmasına karşı davacının harcanmadığına yönelik yeminli beyanına göre taşınmazın davacının katılma alacağını azaltma kastı ile devredildiği kabul edilerek katılma alacağına hükmedildiği, davalı adına satın alınan tasfiyeye konu 13863 ada 3 parsel 2 nolu bağımsız bölümün boşanma dava tarihinden yaklaşık iki yıl önce devredildildiği anlaşılmıştır. Mal rejimin sona erdiği tarihte tasfiye konu mevcut mal olmadığına göre, TMK 229 maddesine göre eklenecek değerlerin varlığını yani, mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devir olduğunu davacının ispatlaması gerekir (TMK m. 6, HMK m. 190). Taraf ve tanık beyanları ile toplanan tüm delillere göre, davacı tarafından taşınmazın devir parasının mevcut olduğunun iddia ve ispat edilmemiş, ayrıca davalının diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devir yaptığı ispatlanamamıştır. Kaldı ki ispat külfeti davacı da olmasına rağmen mahkemece yemin hakkı yanlış tarafa yöneltilmiştir. O halde Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2015/16956 E. , 2017/6714 K.).

Banka Hesabındaki Paranın Katılma Alacağının Azaltılması Kastıyla Başkasına Gönderilmesi

Davacı-davalı kadın, erkeğin Garanti Bankası hesaplarındaki paralar üzerinde katılma alacağı talebinde bulunmuş, mahkemece davalının banka hesap hareketleri incelendiğinde babasına yapılan para transferlerinin katılma alacağını azaltma kastıyla yapıldığının ispatlanamaması sebebiyle buna yönelik talebin reddine karar verilmiş ise de, inceleme ve araştırma hüküm vermeye elverişli değildir. Şöyle ki, delil olarak dayanılan boşanma dava dosyası incelendiğinde, taraflar arasında 2012 Haziran ayında anlaşmazlık yaşandığı bunun üzerine ayrı yaşadıkları, fakat Eylül 2012’de yeniden bir araya geldikleri, tekrar Haziran 2013’de anlaşmazlık yaşayarak ayrıldıkları ve Temmuz 2013 ‘de boşanma davasının açıldığı ,dosyaya alınan kayıtlara göre davalı-davacı erkeğin banka hesabından babasının hesabına 2012 Ağustos ayında ve boşanma davasından bir ay önce para transferlerinin gerçekleştirildiği, dolayısıyla davalının babasına para gönderdiği tarihlerde tarafların ayrılık aşamasında oldukları, davalı-davacı erkeğin babasıyla iş ilişkisi sebebiyle bu havalelerin yapıldığını savunduğu anlaşıldığına göre, davalı-davacı erkeğin davaya konu banka hesap hareketlerinin incelenmesi için dosyanın alanında uzman bankacı bilirkişiye tevdi edilerek, davalı-davacı erkeğin hesap hareketlerinde evlilik birliğinin devamı süresince babasına sürekli ve düzenli para aktarımı olup olmadığının araştırılması, dosya kapsamında toplanan delillerde hep birlikte değerlendirilerek bu paraların davalının babasıyla iş ilişkisi sebebiyle gönderilip gönderilmediği tartışılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/5627 E. , 2022/915 K.).

Katılama Alacağına Devredilen Taşınmazın Karar Tarihindeki Rayiç Değeri Esas Alınmalıdır

Davaya konu 1166 ada 23 parselde kayıtlı 8 numaralı bağımsız bölümün, 13.09.2002 tarihinde davalı tarafından edinildiği, 05.09.2003 tarihinde ise üçüncü bir kişiye devredildiği, 161 ada 26 parselde kayıtlı 19 numaralı meskenin, 07.03.2003 tarihinde davalı tarafından edinildiği, 09.09.2003 tarihinde satış yoluyla devredildiği, 34 U 3023 plakalı aracın ise 01.03.2002 tarihinde davalı tarafından edinildiği, 25.12.2003 tarihinde boşanma dava tarihinden sonra satış yoluyla devredildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, 1166 ada 23 parselde kayıtlı 8 numaralı bağımsız bölümün devir tarihindeki değeri olan 4000 TL’nin yarısına, 161 ada 26 parselde kayıtlı 19 numaralı meskenin devir tarihindeki değeri olan 60.000 TL’nin yarısına katılma alacağı olarak hükmedilmiş ise de, bu taşınmazların edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde davalı erkek tarafından edinildiği, boşanma dava tarihinden kısa bir süre önce davacının katılma alacağını azaltma kastıyla devredildiği anlaşıldığına göre, Dairemizin yukarıda açıklanan ilkeleri doğrultusunda, taşınmazların devir tarihindeki durumu (niteliği, seviyesi, yaşı vb.) esas alınarak, tasfiye (karar) tarihindeki sürüm (rayiç) değerinin ( bozmayla birlikte bozma sonrası karar tarihine en yakın tarihteki sürüm değerinin) katılma alacağı hesabında dikkate alınması gerekirken, bu iki taşınmazın devir tarihindeki değerleri üzerinden katılma alacağına hükmedilmesi doğru görülmemiştir (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2019/5799 E. , 2019/11378 K.).

Katılma Alacağının Malvarlığını Devralan Üçüncü Kişiden Talep Edilmesi

Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m. 33). iddianın ileri sürülüş şekline göre dava, TMK 241. maddesi gereğince eksik kalan katılma alacağının 3. kişiden tahsili isteğine ilişkindir.

Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinde, artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken “eklenecek değerler” göz önünde bulundurulur. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 229. maddesine göre; eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar ile mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler mal rejiminin sona erdiği anda mevcutmuş gibi tasfiyeye dahil edilir. Mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir. Tasfiye sırasında borçlu eşin mal varlığı ya da terekesinin borcu ödemeye yetmediğinin anlaşılması durumunda, sonradan üçüncü kişi aleyhine TMK’nin 241. maddesine göre eksik kalan miktarla sınırlı olarak alacak davası açılabilecektir.

Öncelikle TMK 241. maddesi gereğince açılacak alacak davalarında tasfiyeye konu malvarlığı TMK 229. maddesi gereğince eklenecek değer olması, diğer bir deyişle, tasfiyeye konu malvarlığının mal rejiminin devamı sırasında 3. kişiye devri gerekir. Somut olayda davalı 3. kişiye satış boşanma dava tarihinden sonra, yani mal rejimi sona erdikten sonra devredilmiş olup, TMK 229. maddesi gereğince eklenecek değer değildir. Diğer yandan, TMK 241. maddesi gereğince açılacak alacak davalarında, kazandırma veya devirden yararlandığı malvarlığı nedeniyle belirlenen alacağın eksik kalan miktarıyla sınırlı olarak 3. kişinin sorumluluğu bulunmakta olup, davalı 3. kişinin devralmadığı malvarlığı nedeniyle de hükmedilen katılma alacağından 3. kişinin sorumluluğu olmaz.

O halde, mahkemece, davanın davalı 3. kişinin devraldığı taşınmazın TMK 229. maddesi gereğince eklenecek değer olmadığı ve kazandırma veya devirden yararlanmadığı malvarlığı nedeniyle de TMK 241. maddesi gereğince sorumlu olamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle ret kararı verilmesi doğru değilse de ret kararı sonuç itibari ile doğru olduğundan, gerekçenin düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir. (HMK m. 370/4) (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/5633 E. , 2022/3253 K.).

Devremülkün Değeri ve Katılma Alacağını Azaltma Kastı

Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, Mahkemece, tasfiyeye konu devremülkün evlilik birliği içinde satın alınması yeterli kabul edilip devredildiği gözardı edilerek katılma alacağına hükmedildiği, davalı adına satın alınan devremülkün boşanma dava tarihinden yaklaşık iki yıl önce devredildildiği anlaşılmıştır. Mal rejimin sona erdiği tarihte tasfiyeye konu mal mevcut olmadığına göre, TMK’nin 229 maddesine göre eklenecek değerlerin varlığını yani mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devir olduğunu davacının ispatlaması gerekir (TMK mad. 6, HMK mad. 190). Taraf ve tanık beyanları ile toplanan tüm delillere göre, davacı tarafından taşınmazın devir parasının mevcut olduğunun veya davalının diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla devir yaptığının iddia ve ispat edilmediğinin, ayrıca devremülkün değeri dikkate alındığında devir bedelinin evlilik birliği içinde harcanmış olacağının kabulü gerekir. O halde, Mahkemece, davanın devremülk yönünden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan, hükmün bu nedenle bozulması gerekirken, konuya ilişkin temyiz itirazı reddedildiğinden karar düzeltme talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/13949 E. , 2019/2926 K.).

Tapu İptal ve Tescil Davası / Katılma Alacağının Azaltılması Kastı

Dava Türk Medeni Kanununun 194.maddesine dayalı olmayıp, davacı vekilinin 19.2.2008 tarihli oturumdaki açıklamasına göre katılma alacağını azaltmak amacıyla yapılan taşınmaz devrinin iptaline ilişkindir. Türk Medeni Kanunun 229/2. maddesine göre; eşlerden birinin mal rejiminin devamı süresince diğerinin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler, tasfiyede edinilmiş mallara eklenecek değer olarak dikkate alınabilir. Yapılan devrin katılma alacağını azaltmak amacıyla yapıldığı sabit olsa bile; tasfiyede bedeli hesaba katılacağından; tapunun iptal ve tesciline karar verilemez. Bu yön nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2010/16339 E. , 2010/17563 K.).

Hesaptan Para Çekilmesi Mal Kaçırma Kastıyla Hareket Edildiğinin İspatı

Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinde, artık değere katılma alacağı hesaplanırken “eklenecek değerler” göz önünde bulundurulur. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 229. maddesine göre; eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar ile mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler mal rejiminin sona erdiği anda mevcutmuş gibi tasfiyeye dahil edilir.

Somut olayda, mahkemece, kadının … hesabından çekilen 15.036,42 USD yönünden eklenecek değer kabul edilerek alacak hesaplanmış ise de, karar hatalı olmuştur. Şöyle ki, banka hesabından paranın boşanma dava tarihinden (09.08.2017) yaklaşık bir buçuk yıl önce 06.01.2016 tarihinde hesaptan çekildiği, mal rejimin devamı süresince diğer eşin alacağını azaltmak kastıyla paranın hesaptan çekildiğinin davacı-davalı erkeğin iddia ve ispat etmesi gerektiği, erkeğin süresinde mal kaçırma kastıyla paranın hesaptan çekildiğini iddia etmediği gibi, tarafların arasındaki ilk boşanma dava tarihinden önce paranın çekilmiş olması, para çekildikten sonra ilk boşanma dava tarihinden önce kadın adına taşınmaz alınarak kadının mal edinmeye devam etmesi, tarafların barışarak bir araya gelmesi ve paranın çekildiği tarih ile mal rejiminin sona erdiği tarihler arasındaki süre ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde mevcut delil itibariyle paranın mal kaçırma kastıyla bankadan çekildiği de ispatlanamamıştır. O halde, mahkemece, … hesabından çekilen 15.036,42 USD yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/7039 E. , 2022/3468 K.).

Devralan Üçüncü Kişinin Sorumluluğunun Kapsamı

Eşin talep hakkı, edinilmiş malın mülkiyetine yönelik bir ayni hak olmayıp, malın değeri üzerinden hesaplanan bir alacak hakkı niteliğinde olduğundan; karşılıksız kazandırma veya devrin yapıldığının tespit edilmesi halinde, işlemin (tasarrufun) iptaline karar verilemez ve eşle birlikte üçüncü kişi davalı olarak gösterilse bile, bu aşamada davacı lehine hüküm altına alınan katılma alacağından üçüncü kişi sorumlu tutulmaz. Üçüncü kişi hakkında eşle birlikte dava açılması halinde; kararda TMK. 229. maddesindeki amaç ve doğrultuda üçüncü kişi lehine kazandırma veya devir yapıldığının tespit edilmiş olması yeterlidir. İlk aşamada hüküm davalı eski eş yönünden karara bağlanacak ve davalı eski eş yanında davalı gösterilen üçüncü kişi yönünden bu dava aynı zamanda TMK.229/2-son maddesindeki ihbar işlevini de yerine getirmiş olacaktır. Bu sonuç, ancak hüküm altına alınan katılma alacağının tahsili aşamasında borçlu eşin malvarlığı ya da terekesinin borcu ödemeye yetmediğinin anlaşılması durumunda, sonradan üçüncü kişi aleyhine eksik kalan ve kazanılan miktarla sınırlı olarak alacak davası açılabileceği; bir başka anlatımla, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi tasfiye borcunu ödemeye yetiyorsa, hiçbir zaman lehine kazandırma yapılan üçüncü kişi davacıya ödenecek katılma alacağından sorumlu tutulmayacağına ilişkin TMK. 241. maddesi hükmüyle de uyumlu olacaktır (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2015/911 E. , 2016/8977 K.).


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS