Konut Donulmazlığını İhlal Suçu Yargıtay Kararı
YARGITAY CEZA GENEL KURULU
Esas: 2014/6-21
Karar: 2014/272
Tarih: 20.05.2014
ÖZET:
- Ceza Hukukunda Konut Nedir?
- Konut Dokunulmazlığının İhlali Suçunun Konusu Olan Konut Hangi Özelliklere Sahip Olmalıdır?
- Konut Dokunulmazlığının İhlali Suçunun Oluşması İçin Fiilen Konutta Kalmak Gerekmez.
Konut dokunulmazlığının ihlali suçu; konut, işyeri veya bunların eklentilerinin özellikleri, fiilin işlenme zamanı, konut veya işyeri sahibinin rızasını tespit açısından kendine has özellikler arz etmektedir.
YARGITAY KARARI
Konut dokunulmazlığının ihlali suçundan sanık R.. D..’nın 5237 sayılı TCK’nun uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Yozgat 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 04.03.2013 gün ve 136-170 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 10.10.2013 gün ve 22355-19610 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 27.11.2013 gün ve 2013/164633 sayı ile;
“…15.12.2012 tarihli olay yeri inceleme raporunda evin henüz kullanılmadığının belirtildiği, 19.12.2012 tarihli araştırma tutanağında ise, mağdur İ.. K..’ın hırsızlığın gerçekleştirildiği evi kiraladığı, ancak burada ikamet etmediği, oğlunun evlenmesinden sonra bu evi kullanacağından yeni satın aldığı suça konu ambalajı açılmamış çamaşır makinesini buraya bıraktığının açıklanması karşısında, hırsızlık suçunun işlendiği henüz ikamet edilmeyen müstakil tek kattan ibaret boş binanın konut sayılamayacağı, bu nedenle yakınan İ. K.’a yönelik konut dokunulmazlığının ihlali suçunun unsurları yönünden oluşmayacağı, sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 05.12.2013 gün ve 33394-24708 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık R.. D.. hakkında mağdur İ.. K..’a yönelik konut dokunulmazlığının ihlali suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yeni kiralanmış, temizliği yapılarak içerisine bazı ev eşyaları yerleştirilmiş olan, ancak henüz oturulmaya başlanılmayan yerin konut sayılıp sayılamayacağı ve buna bağlı olarak sanığa yüklenen konut dokunulmazlığının ihlali suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
15.12.2012 tarihli olay yeri inceleme raporunda; suça konu yerin bahçe içerisinde, müstakil, tek katlı, 3 oda 1 salondan oluşan betonarme ev olduğu, henüz kullanılmaya başlanılmadığı, bahçe giriş kapısında herhangi bir zorlama izinin bulunmadığı, daire dış giriş kapısının açık, kilit dilinin dışarıda ve eğilmiş vaziyette, kilit kasasının ise yerinden sökülmüş olduğu, güney yan cephedeki boş odanın penceresindeki demir parmaklığın söküldüğü, pencere kanadının açık ve zorlamadan dolayı kırık olduğu,
19.12.2012 tarihli araştırma tutanağında; mağdurun oğluyla birlikte başka bir yerde oturduğu, suça konu yeri yeni kiraladığı ancak henüz oturmaya başlamadığı, oğlunun düğününden sonra bu yerde ikamet edeceği,
Dosya içerisinde bulunan CD’de kayıtlı olay yeri fotoğraflarından; evin etrafı duvarla çevrili bahçe içerisinde bulunduğu, perdelerinin ve lambalarının takılı olduğu, zeminin laminat kaplı ve temiz olup bazı yerlerinde halı ve kilim serili olduğu, bir oda hariç odalarda ve salonda eşya bulunmadığı, salon duvarında fotoğraf asılı olduğu, bir odanın tamamen kullanıma hazır olduğu, bu odada kanepe, sandalye, sehpa bulunduğu, mutfağın temizlenmiş, ocağın kurulmuş vaziyette olduğu,
Sanıklardan F.. S..’in evinde yapılan aramada hırsızlığa konu bir kısım malların ele geçirildiği, evde bulunan sanıklar F.. S.. ve R.. D..’nın yakalandığı, mağdurun evinden çalınan çamaşır makinesinin kutulu vaziyette diğer sanık M.. S..’in evinde hırsızlığa konu başka mallarla birlikte ele geçirildiği, evde bulunan T.. S..’in bu eşyaları eşi M.. S.. ile kaynı F.. S..’in birlikte eve getirdiklerini söylediği,
Mağdur İ.. K.. 15.12.2012 tarihli ilk ifadesinde ikamet adresi olarak başka bir yeri gösterdiği ancak 19.12.2012 tarihli ikinci ifadesinde suça konu yerde ikamet ettiğini bildirdiği, duruşmada da bu yerde oturduğunu söylediği, iddianamede ve UYAP üzerinden alınan güncel nüfus kayıt örneğinde suça konu yerin mağdurun yerleşim yeri adresi olarak gösterdiği,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur aşamalarda suça konu yeri sürekli “ikametim” ve “evim” diyerek tarif ederek 19.12.2012 tarihli ikinci soruşturma ifadesinde ve müteakip tüm aşamalarda suça konu yerde oturduğunu söylemiş, beyanlarında özetle; olaydan önce son kez 13.12.2012 tarihinde evi kontrol ettiğini, olay günü kardeşi M.. K..’ın durumu kendisine haber verdiğini, evi kontrol ettiğinde yatak odasında bulunan ambalajı açılmamış çamaşır makinasının yerinde olmadığını, oturma odası camının ve evin dış giriş kapı kilidini kırık olduğunu gördüğünü, polislerin çalınan çamaşır makinasını bulup kendisine teslim ettiklerini ifade etmiş,
Suça konu yerin bulunduğu sokakta oturan mağdurun kardeşi tanık M.. K..; olay günü saat 14.30 sıralarında evinden çıktığı sırada yan tarafta bulunan mağdurun ikametinin kapısının açık olduğunu gördüğünü, eve girdiğinde girişe göre sağda bulunan odanın camının kırık ve ambalajı içerisindeki eşyalardan çamaşır makinasının yerinde olmadığını fark ettiğini, mağduru arayarak durumu haber verdiğini, ayrıca 155’i arayarak ihbarda bulunduğunu belirtmiş,
Sanık soruşturma aşamasında suçlamaları kabul etmemiş, duruşmada ise diğer sanıklarla birlikte geceleyin evlere girerek hırsızlık yaptığını ikrar etmiştir.
Konut dokunulmazlığının ihlali suçu 5237 sayılı TCK’nun “Kişilere Karşı Suçlar” kısmının “Hürriyete Karşı Suçlar” bölümündeki
“1) Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikayeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi halinde, mağdurun şikayeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.
3) Evlilik birliğinde aile bireylerinden ya da konutun veya işyerinin birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması durumunda, bu kişilerden birinin rızası varsa, yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Ancak bunun için rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir.
4) Fiilin, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle ya da gece vakti işlenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” şeklinde düzenlenmiş,
Madde gerekçesinde; “Madde, Anayasanın 21 inci maddesinde güvence altına alınan konut dokunulmazlığını ihlal fiillerini suç olarak tanımlamaktadır. Konut dokunulmazlığının ihlali, kişinin kendisine özgü barış ve sükununu ve yuvasındaki yaşamının sulh ve selametle cereyanı için var olması gerekli güvenlik duygusunun sarsılmasını ifade etmektedir.
Bireylere karşı işlenen ve aynı zamanda onların muhtaç oldukları güvenlik ve sükunu ihlal eyleyen bu fiillerin, hürriyete karşı işlenen suçlar arasında bir suç olarak tanımlanması uygun görülmüştür” biçiminde açıklamalara yer verilmiştir.
Madde gerekçesinde de özenle vurgulandığı üzere konut dokunulmazlığının ihlali ile mülkiyet ve zilyetlik hakkı değil kişi hürriyeti korunmaktadır. Kanunda mülkiyet ve zilyetliği koruyan başka hükümler bulunmakta olup, bu suçla kişilerin konutlarındaki güvenlik duygusu, sükun ve huzurlarının korunması amaçlanmaktadır.
Gerek kanunda gerekse gerekçesinde suçun maddi konusunu oluşturan “konut”, “eklenti” ve “işyeri” kavramlarının bir tanımı yapılmamış, bu kavramlardan ne anlaşılması gerektiği öğreti ve uygulamaya bırakılmıştır.
Öğretide uyuşmazlık konusu olan “konut” kavramı ile ilgili olarak; “Bulunduğu yer, açık veya kapalı olması, yapı şekli, toprağa bağlı olmaması, devamlı veya geçici olması önemli olmayıp tahsis iradesinin haricen anlaşıldığı, kişi veya kişilerin ihtiyaçlarını gidermek için melce (sığınılacak yer) olarak kabul ettiği ve fiilin bunu gerçekleştirdiği, fiilin ikaı anında içinde bulunulması gerekli olmayan mahal konuttur” (Ayhan Önder, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Filiz Kitabevi, 4. Bası, İstanbul, 1994, s.61) ; “Dar anlamda konut evi ifade eder. Buna göre bir yerin konut sayılabilmesi için, o yerin ev ihtiyaçlarına tahsis edilmiş olması gerekir. Geniş anlamda konut, bireyin kendi faaliyetine tahsis ettiği her yeri ifade eder. Belirtmek gerekir ki, özgürlüğün geniş bir kavram oluşu, konutu dar anlamda anlamaya engeldir” (Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku Özel Kısım, Savaş Yayınevi, 6. Bası, Ankara, Eylül 2012, s.94) ; “Bir yerin geçici de olsa oturmak amacıyla kullanıldığı her yer konuttur. Her ikametgah ceza kanununun belirlediği anlamda bir konuttur. Ancak her konut Medeni Kanun anlamında ikametgah değildir. Diğer bir deyişle oturulan her yer yani her konut ikametgah sayılmamaktadır. Kişisel hürriyet ve ferdin sükun ve huzurunu korumayı amaçlayan ceza kanunu, sadece ikametgaha değil, ondan daha geniş bir kavram olan konuta yapılan saldırıları da cezalandırmak zorundadır. Gece istirahatına tahsis edilmese dahi, kişinin ihtiyaçlarından bir veya bir kısmının yerine getirildiği, yani kişilerin yaşamsal faaliyetlerini geçirdikleri yer de (yemek yediği, misafirlerini ağırladığı yer) konut sayılır” (M. Emin Artuk, Ahmet Gökcen, A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 12. bası, Ankara, Ekim 2012, s.323 vd); “Ceza hukukunda konut ile özel hukukta konut aynı anlama gelmezler. Ceza hukukunda konut kavramı daha geniştir. Ceza Hukukunda konut devamlı veya geçici olarak kalınan yerdir. Konutun yapısı, karakteri, şekli, genişliği önemli değildir. Önemli olan o yerin oturmaya veya aileye tahsis edilmesidir” (Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Yetkin Yayınevi, 9 bası, Ankara, 2012 s. 281 vd); “Kanunun ev ya da ikametgah terimlerini kullanmamış olması bir tesadüf değildir. Ev terimi günlük dilde, etrafı çevrili ve üstü örtülü yerleri ifade eder. Bu anlamı ile kullanıldığında maddenin uygulama alanının daralacağı şüphesizdir. Yasa koyucu burada bilinçli olarak ikametgah terimini de kullanmış değildir. Zira ikametgah bir kişinin sürekli olarak yerleşmek niyetiyle ve fiilen bulunduğu yerdir. Böyle bir kabul de yine maddenin uygulama alanını daraltır. Buna karşılık konut terimi ise kişinin fiilen oturduğu yeri ifade eder. O halde konut teriminin kabulü dokunulmazlığının etki alanını mümkün olduğunca genişletmektedir. Biz de konut kavramının en geniş anlamı ile kabul ediyoruz. Çünkü burada amaç özel hayatın geçtiği ve bu özelliği nedeniyle izin istenmeksizin ya da zorla ihlal edilmenin önlenmesi için her mekanı güvence altına almaktır” (Veli Özer Özbek, Mehmet Nihat Kanbur, Koray Doğan, Pınar Bacaksız, İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 4. Baskı, Ankara, Ekim 2012, s.399); “Konut kişinin özelidir, kendisini güvende hissettiği yerdir” (Zeki Hafızoğulları, Muharrem Özen, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler Kişilere Karşı Suçlar, US-A Yayıncılık, 3. Bası, Ankara, Şubat 2013, s. 205); “Konut kavramını, kişinin özgürlük hakkını daraltıcı sonuç doğuran dar çerçevede ele almamak gerekir. Bu noktada belirleyici unsur, kişinin özgür iradesine karşı dokunulamayacak yer olma niteliğidir. Böyle bir yer ise, geçici veya sürekli kalınıp kalınmamasının ve orada geçirilen zaman diliminin önem taşımayıp, kişinin özel yaşamının tümünü veya bir parçasını özgülediği ve bu çerçevede oturduğu yerdir. Böyle bir yer, konut dokunulmazlığını ihlal suçu kapsamında konuttur. Diğer bir değişle kişinin özel bir yaşam alını olarak belirlediği, dıştan anlaşılan, burada sürekli veya geçici olarak oturulan veya kalınan yer konuttur” (Serap Keskin Kiziroğlu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda Konut Dokunulmazlığının İhlali Suçu, Adalet Yayınevi, 1. Bası, Ankara, 2010, s. 45); “Konut dokunulmazlığının ihlali suçu ile maddi bir şey değil, kişi hürriyeti ve kişinin güven ve huzuru korunmaktadır. Bu nedenle Ceza Hukukunda konut kavramını geniş yorumlayarak, bir kimsenin özel yaşamında oturduğu her yeri konut saymak gerekir” (Ali Rıza Çınar, Konut Dokunulmazlığını İhlal Suçları, Turhan Yayınevi, 1. Bası, Ankara, 1999, s.2); “Konut, kişilerin faaliyetlerine tahsis ettikleri ve insan kişiliğinin gerçekleşip geliştiği yerdir. Kanun koyucunun konutu korumasının amacı da insan kişiliğinin serbestçe gerçekleşip geliştirilmesini sağlamaktır. Ceza hukuku anlamında konut, kişi özgürlüğünün gerçekleşmesi için bir mekan şartından başka bir şey değildir ve kanun bu mekanı değil, bu mekanda gerçekleşen özgürlüğü korumaktadır” (Güneş Okuyucu Ergün, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda Konut Dokunulmazlığını İhlali Suçu, Çakmak Yayınları 1. Bası, Ankara, Şubat 2010, s.42)
Şeklinde görüşler dile getirilmiştir.
Ceza Genel Kurulu’nun 11.03.1993 gün ve 25-67, 21.06.1993 gün ve 155-184 ile 27.12.1993 gün ve 169-354 sayılı kararlarında da konut; “kişilerin, devamlı veya geçici olarak yerleşmek ve barınmak amacıyla oturmalarına elverişli yerlerdir” şeklinde tanımlanmıştır. AİHM kararlarında ise konutun genel olarak özel yaşamın ve aile yaşamının geliştiği, maddi olarak belirlenmiş yer anlamına geldiği, ev kavramından daha geniş bir anlam alanına sahip olduğu, bu anlamda bir Roman karavanının “konut” kavramı içinde mütalaa edilebileceği, bir mekanın “konut” sıfatına sahip olabilmesi için bireyin o yer ile yeterli ve devam eden bağlarının bulunması gerektiği belirtilmiştir. (I./Türkiye, 30.09.2008, No: 12863/02; P./Rusya, 18.11.2004, No:58255/00; G./İtalya, 02.11.2006, No:59909/00; C./İngiltere, 18.01.2001, No:27238/95; N./Almanya, 16.12.1992, No:13710/88; K. and 180 O./İngiltere, 01.07.1998, No:38387/97)
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yeni kiralanmış, henüz oturulmaya başlanılmamakla birlikte temizlenmiş, perdeleri takılmış, ikamete hazır hale getirilip içerisine bazı özel eşyalar yerleştirilmiş, arada gelinip kontrol edilen bir evin artık sadece mülkiyet ve zilyetlik kuralları ile korunan boş veya metruk bir ev olarak görülemeyeceği, mağdurun burayı dışarıdan anlaşılabilecek biçimde konut olarak kullanımına tahsis ettiği, fiilen de burada bir yaşam kurmaya başladığı hususları gözönüne alındığında, konut dokunulmazlığının ihlali suçunun oluşabilmesi için kişinin ayrıca bu yerde geceleri kalmaya başlamış olması ve fiilin işlenmesi anında orada bulunması da şart olmadığından, suça konu yerin “konut” vasfında olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Özel Daire onama kararında bir isabetsizlik bulunmadığından, haklı nedene dayanmayan Yargıtay C. Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Genel Kurul Üyesi “itirazın kabulü gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 20.05.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğu ile, karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.