0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Reddi Miras (Mirasın Reddi) Nedir?

Av.Sefa Bayram1

Mirasın reddi, diğer bir deyişle reddi miras; miras bırakanın ölümü üzerine yasal veya atanmış mirasçıların ölenin her türlü borç ve alacaklarıyla birlikte oluşan mirasın hak ve yükümlülüklerini reddetmesi olarak tanımlanabilir.

Miras hukukunda geçerli olan külli halefiyet ilkesi gereği, yasal ve atanmış mirasçılar miras bırakanın ölümüyle kendiliğinden mirasçılık sıfatını kazanırlar. Mirasçılık sıfatı kazanıldığında artık miras bırakanın borçlarından yalnız tereke ile değil kendi şahsi mal varlıklarıyla da sorumlu hale gelirler.

Miras, miras bırakanın ölümü ile mirasçılara derhal ve kanunen geçer (MK. 599). Bunun için kural olarak mirasçıların bir irade açıklamasında bulunmalarına gerek yoktur. Külli halefiyet ilkesi sonucu miras bir bütün olarak ve kendiliğinden mirasçılara geçer. Miras bırakanın alacak ve borçları da mirasçılara geçer ve mirasçılar bundan sadece tereke ile değil kendi kişisel mal varlıkları ile de sorumlu olurlar. Miras bırakanın bu şekilde borca batık olduğu durumlarda mirasçıların bundan sorumlu olmaması için “mirasın reddi” müessesi vardır.

Mirasın reddi hakkına yasal ve atanmış mirasçılar sahiptir. Mirasın reddi ancak mirasın intikalinden sonra mümkündür. Miras bırakanın ölümü üzerine miras kendiliğinden mirasçılara geçeceğinden ancak bundan sonra miras reddedilebilir. Miras bırakan ölmeden red hakkı doğmaz. Miras bırakan ölmeden önce ancak mirastan feragat sözleşmesi yapılması ya da miras hakkının temliki mümkündür. Mirasın reddi, Medeni Kanun (MK) 605-618. maddeleri arasında düzenlenmiştir.

Mirasın paylaşılması ve reddi, atanmış veya yasal mirasçıları ilgilendiren önemli bir konudur. Atanmış veya yasal mirasçılar iki şekilde “reddi miras” talebinde bulunabilirler:

  • Mirasın Gerçek Reddi

  • Mirasın Hükmen Reddi

Mirasın Gerçek Reddi Nedir?

MK m.609’a göre ayırt etme gücüne sahip ve ergin olan mirasçıların yazılı veya sözlü olarak mirası reddettikleri yönündeki kayıtsız ve şartsız beyanlarını Miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesine bildirmeleri ile miras reddedilir. Bu haklarını kullanabilmeleri için miras bırakanın ölümü ve mirasın intikal etmiş olması gerekir. Bu ret beyanı herhangi bir şekil şartına tabi değildir. Yazılı veya sözlü olarak mahkemeye bildirilmesi yeterlidir.

Mirasın reddi için mirasçının fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Çünkü ret beyanıyla birlikte tereke borçlarından sorumluluktan kurtulurken aynı zamanda mirasçı olma hakkı da ortadan kalkar. Ret beyanı özel yetkiye sahip temsilci tarafından da kullanılabilir. Tam ehliyetsizin ret beyanı yasal temsilci tarafından yapılır. Vesayet altındakiler için vasinin beyanının yanında sulh veya asliye hukuk mahkemelerinin izni de gerekir (MK m.463). Sınırlı ehliyetsizlerde yasal temsilcinin onayı ile ya kendisi ya da yasal temsilcisi doğrudan ret beyanında bulunabilir. Yasal danışman atanmış sınırlı ehliyetlilerin ret beyanının tam ehliyetlilerdeki gibi geçerli olduğu kabul edilmektedir. Mal ortaklığı rejiminde eşlerden biri diğerinin rızası olmadan ortaklık mallarına girecek bir malı reddedemez ve tereke borca batık ise bunu kabul edemez (MK m.225).

Ret beyanın kayıtsız ve şartsız olması gerekir (MK m.609). Aksi taktirde kayda ve şarta bağlanmış ret beyanı geçersiz olacağından mirasçı mirası kazanır. Bunun istisnası MK m.614’de düzenlenen sonradan gelen mirasçı lehine mirasın reddidir. Burada mirası reddeden mirasçılar kendilerinden sonra gelen mirasçıların, mirasın resmi tasfiyesinden önce, mirası kabul veya redde davet edilmelerini talep edebilirler. Bunun üzerine red keyfiyeti o mirasçılara resmen tebliğ edilir. Bu mirasçılar bir ay içinde mirası kabul etmezse miras onlar tarafından da reddedilmiş sayılır ve miras iflas hükümlerine göre tasfiye edilir(TMK m.614)

Mirasın Reddi Nasıl Yapılır?

Mirasçı miras bırakanın son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesine yazılı veya sözlü olarak beyanda bulunmak suretiyle mirası reddedebilir(TMK. m. 609) Bu ret beyanı mirasın tümünü kapsayacak şekilde kayıtsız ve şartsız olmak zorundadır. Miras kısmen reddedilemez. Aksi halde mirasçı mirası iktisap eder.

Mirasın reddi işlemi yanılma, aldatma, korkutma sonucu olmamışsa ret beyanının Sulh Hakimince tescil işlemi yapıldıktan sonra tek taraflı olarak dönmek mümkün değildir. Yanılma, aldatma veya hile sonucu mirasçının ret beyanında bulunması halinde yapılan ret işlemi için iptal talebinde bulunulabilir.

Mirasın Reddi Hangi Sürede Yapılmalıdır?

Mirasın reddi için kanunda üç aylık hak düşürücü süre öngörülmüştür. Buna göre miras bırakanın ölümünden veya mirasçının mirasçı olduğunu öğrenmesinden itibaren üç aylık süre içinde mirasın reddi talebinde bulunması gerekir. Bu ret talebi Sulh Hakiminin taktir yetkisi olmadan tescil edilir.

Miras üç ay içinde reddedilebilir. Bu süre yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendiklerini ispat etmedikçe miras bırakanın ölümünden itibaren, atanmış mirasçılar için tasarrufun kendilerine resmen bildirildiği tarihte işlemeye başlar (TMK. m. 606). Bu süre içinde reddedilmeyen miras iktisap edilmiş olur.

Diğer bir süre olarak resmi defterin tutulduğu hallerde ret süresi bir ay olarak düzenlenmiştir (TMK. m. 626). Defter inceleme süresi bittikten sonra mirasçı mirası reddettiğini, resmi tasfiye istediğini veya deftere göre ya da kayıtsız şartsız kabul ettiğini beyan etmelidir. Ancak gerekli hallerde hakim ek süre verebilir (TMK. 626). Bu bir aylık süre tereke defteri tutan Sulh Mahkemesinin mirasçıları tereke hakkında kararlarını açıklamak üzere mahkemeye davet ettiği çağrının mirasçılara tebliği ile başlar (TMK m. 626).

Mirasın reddi ile ilgili sürelerin başlangıcı şu şekillerde gerçekleşir:

  • Yasal Mirasçılar İçin: Kural olarak yasal mirasçılar için bu süre miras bırakanın ölümünü öğrendikleri anda başlar (TMK m.606). Eğer mirasçılık sıfatı daha sonradan öğrenilmiş ise bu tarih başlangıç olarak kabul edilir. Yasal mirasçının ölüme bağlı tasarruf ile miras dışında bırakılmış olması halinde ret süresi bu tasarrufun iptal edildiğinin mirasçı tarafından öğrenildiği anda başlar.

  • Atanmış Mirasçılar İçin: Atanmış mirasçılar için ret süresi üç aydır (TMK m. 606). Bu süre mirasçı olduklarını Sulh Mahkemesinin Vasiyetnameyi resmi olarak açması ve onlara tebliğ etmesi ile başar. Miras sözleşmesi ile atanan mirasçılar için bu süre yasal mirasçılarla aynı şekilde işler. Bu sözleşme ile üçüncü kişi atanmış olması halinde vasiyetnamedeki gibi resmi bildirim ile başlar.

  • Koruma Önlemi Olarak terekenin Deftere Geçilmesi: Koruma önlemi olarak terekenin yazımı halinde mirası ret süresi yasal ve atanmış mirasçılar için yazım işleminin sulh hakimi tarafından kendilerine bildirilmesi ile başlar (TMK m.607).

  • Ret Hakkının Sonradan Gelen Mirasçılara Geçmesi: Mirası reddetmeden ölen mirasçının ret hakkı kendi mirasçılarına geçer (TMK m. 608). Bu durumda ölen mirasçının yerine geçen mirasçının iki ret hakkı doğar. Bu mirasçı hem kendi miras bırakanının kendisine bıraktığı mirası ret hakkına sahiptir, hem de kendi miras bırakanına onun miras bırakanından kalan mirası ret hakkına sahiptir. Mirasçı bu iki mirası reddedebileceği gibi sadece kendi miras bırakanına kalan mirası da reddedebilir. Ancak mirasçı kendi miras bırakanından kalan mirası reddedip, miras bırakanına kalan mirası kabul edemez. Çünkü ilk miras, ona mirası reddetmeden ölen kendi miras bırakanının terekesinin bir parçası olarak geçmektedir.

  • Sürenin Uzatılması ve Yeni Süre Verilmesi: Önemli sebeplerin varlığı halinde sulh hakimi yasal ve atanmış mirasçılara verilen ret süresini uzatabilir veya yeni bir süre verebilir (TMK m.615). Bunun için taleple birlikte haklı bir sebep olmalıdır.

Reddi Miras Beyanı Hangi Mahkemeye Yapılır?

Mirasın reddi talebi mirasın açılacağı yerin Sulh Hukuk Mahkemesine yapılır. Bu da miras bırakanın yerleşim yeri mahkemesidir. Ret beyanı mirasın açıldığı yerin Sulh mahkemesi tarafından mahkemenin özel kütüğüne tescil edilir (TMK m.609). Mirası ret talebinde bulunan mirasçıya talep halinde mirası reddettiğine dair bir belge verilir (TMK m. 609)

Reddi Miras Beyanı İptal Edilebilir Mi?

Kural olarak miras reddedildikten sonra bundan dönmek mümkün değildir. Ancak Borçlar kanunu m. 23 vd. çerçevesinde yanılma, aldatma, korkutma sonucu mirasçının ret beyanında bulunması halinde yapılan ret işlemi için iptal talebinde bulunulabilir. Mirasçı ret beyanının iptalini dava yolu ile ileri sürecektir.

Mirasın Reddi Hakkı Düşer mi?

Yasal süresi içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız, şartsız kazanmış olur (TMK m. 610) Bu süre dolmadan mirasçı olarak tereke işlerine karışan, olağan yönetim dışındaki tereke işlerini yürüten ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçı artık mirası reddedemez. Mirası ret hakkı şu hallerde düşer:

  • Üç aylık ret süresinin dolması (TMK m. 606).
  • Feragat Sebebiyle Ret Hakkının Düşmesi; Mirası redden feragat etmek isteyen mirasçı yazılı veya sözlü olarak miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh Mahkemesine beyanda bulunabileceği gibi bu beyanı ilgililere de (mirasçılar, vasiyet alacaklıları, tereke alacaklıları) yöneltebilir.
  • Tereke İşlerine Karışması Nedeni İle Ret Hakkının Düşmesi; Mirasçılardan biri terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan ve miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapmak suretiyle tereke işlerine karışırsa, bu durum mirasçının mirası örtülü olarak kabul ettiğini gösterir ve mirasçının mirası ret hakkı sona erer (TMK m. 610). Yapılan bu işlemlerin olağan olup olmadı işlemin mahiyetine göre belirlenir.

Miras bırakanın zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin dolmasına engel olmak için dava açması veya cebri icra yoluna başvurması ret hakkını ortadan kaldırmaz(TMK m. 610/ll). Buradaki amaç terekenin menfaatini korumak olduğu için mirasçı tereke işlerine karışmış olsa da ret hakkı düşmez. Yine Yargıtay’a göre mirasçılık belgesi almak tereke işlerine karışmak olarak nitelendirilemez ve bu eylem mirası örtülü kabul anlamına gelmez.

Sosyal güvenlik kurumunca dul veya yetim maaşı verilmesi tereke işlerine karışmak olarak değerlendirilemez. Dul veya yetim maaşı almak ret hakkının düşmesine yol açmaz. Yargıtay “destekten yoksun kalma” tazminatının mirasçılık sıfatından bağımsız bir nitelik taşıdığını, mirasın reddedilmiş olmasının bu tazminatın talep edilmesine engel olmadığını belirtmiştir.

Mirasçıların tereke işlerine karışması olgusu hakim tarafından somut olayın yani mirasçının tereke ile ilgili yaptığı işlerin özelliklerine göre değerlendirilecektir. Bu şekilde örtülü bir kabul olup olmadığı ortaya konulacaktır.

  • Mirasçının Terekeye Ait Bir Malı Kendisine Mal Etmesi veya Gizlemesi Nedeni ile Ret Hakkının Düşmesi; Mirasçılardan birinin ret süresi içinde terekeye ait bir malı gizlemesi veya kendisine mal etmesi halinde mirasçının ret hakkı düşer ve mirasçı mirası kabul etmiş sayılır (TMK m. 610). Bu eylemi yapan kişinin mirasçı olduğunu bilmesi ve kasten hareket etmesi gerekir.

Mirasın Hükmen Reddi Nedir? Nasıl Yapılır?

Miras bırakanın ölümü tarihinde ödemeden aczi açıkça belli ve resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır (TMK m. 605/ll). Hükmi rette şartların varlığı halinde herhangi bir irade açıklamasına gerek yoktur. Bu halde kabul ve ret için bir süre öngörülmemiştir. Bunun tespiti mahkemeden her zaman istenebileceği gibi, tereke alacaklılarının açtıkları davalarda da her zaman ileri sürülebilir.

Hükmi ret halinde de mirasçılar mirasın açılmasıyla terekeyi bir bütün olarak kazanırlar ancak bu kazanma geçicidir. Mirasçı mirası reddettiğini beyan etmek zorunda değildir. Karine olarak Mirasçıların ret süresini susarak geçirmeleri halinde mirası reddettikleri kabul edilmiştir (TMK m. 605). Hükmi ret karine olarak kabul edildiğinden ret için mirasçıların beyanda bulunmalarına gerek yoktur. Ancak mirasçı ilerde doğabilecek ihtilafları önlemek için Sulh Mahkemesine beyanda bulunabilir.

Mirasın hükmi reddi şartları şunlardır:

  • Miras bırakanın ölümü anında borçlarını ödemekten aciz durumda olması ve ödemeden aczinin açıkça belli olması,
  • Ya da Borçlarını ödemeden aczinin resmen tespit edilmiş olmasıdır.

Bu şartların varlığı halinde mirasçıların karine olarak mirası reddettikleri kabul edilir. Bunun için ayrıca Sulh mahkemesine bu yönde bir beyanda bulunmalarına gerek yoktur. Ancak dava açıp tespit edilmesine de bir engel yoktur. Mirasçılar miras bırakanın borcundan dolayı tereke alacaklılarının kendilerine karşı açtıkları davalarda hükmi reddi savunma olarak ileri sürebilirler. Bu itiraz mahkemece hadise şeklinde incelenip karar verilebileceği gibi mirasçılara bu konuda iddialarını ispat etmeleri için uygun bir süre de verilebilir. İcra İflas Kanunun 68/IV maddesi de bu yöndedir. Bu şekilde mirasçılara karşı açılan dava veya icra takiplerinde mirasçılar Hükmi reddi bir itiraz olarak ileri sürebilir. Bunun için mirasçıya bu konuda ilam getirmesi için uygun bir süre verilecektir. Bu itirazı İcra Mahkemesi incelemeye yetkili değildir.

Mirasçılar tarafından kendilerine karşı tereke borcundan dolayı açılacak takiplerde hükmi reddin ileri sürülmesi ve devamında hükmi reddin tespiti hususunda açılacak davalarda görevli ve yetkili mahkeme HMK’nın ilgili maddelerine göre belirlenir. Buna göre Yetkili Mahkeme takipte bulunan davalı tereke alacaklısının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Görevli Mahkeme ise Asliye Hukuk Mahkemesidir.

Mirasın Reddinin Sonuçları Nelerdir?

Mirasın reddi ile mirasçılık sıfatı geçmişe etkili olarak, yani miras bırakanın ölümü anından itibaren sona erer (MK m. 611). Mirasın reddi yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar açısından ayrı ayrı hukuki sonuçlar doğurur:

Yasal Mirasçılar Açısından Reddi Mirasın Hukuki Sonuçları

Mirasın reddi mirasçılık sıfatını geçmişe etkili olarak sona erdirir. Miras, mirası reddetmiş olan mirasçı miras bırakandan önce ölmüş gibi paylaştırılır. Mirası reddedenin altsoyu varsa miras payı onlara geçer, yoksa bu durumda onunla aynı zümrede mirasçı olanların miras payı artar.

  • En yakın yasal mirasçıların tümüm mirası reddederse tereke MK. m. 612/l’e göre Sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir. Miras mirası reddedenin yerini alan mirasçılara geçmez. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 612. maddesi “En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan mirasın sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edileceğini, tasfiye sonunda arta kalan bir değer varsa bunun mirasını reddetmemişler gibi hak sahiplerine verileceğini” öngörmektedir. Buradaki “en yakın mirasçılar” kavramıyla anlatılmak istenen, murisin ölümünde ilk bakışta ve doğrudan doğruya mirasçı sıfatına sahip olan yasal mirasçılardır (Y14-K.2020/5517).

    • Resmi tasfiye yapıldıktan sonra terekenden arda kalanlar mirası reddedenler arasında paylaştırılır(TMK m. 612/ll)

Sadece atanmış mirasçıların hepsi mirası reddederse onların payı terekeye geri döner ve bundan yasal mirasçılar yararlanır. Bu durumda TMK 612 uygulanmaz.

  - Hem yasal hem de atanmış mirasçıların tümü mirası reddederse TMK 612’ye göre resmi tasfiyeye gidilir.
  
  - Sadece yasal mirasçılar mirası reddederse bu durumda TMK 612 uygulanmaz. TMK 611’e göre onların payı yerlerine geçen yasal mirasçılara geçecektir.
  • Mirasın altsoyun tamamı tarafından reddi halinde MK 613’e göre altsoyun miras payının tümü eşe geçer ve eş tek başına mirasçı olur. Altsoyun tamamı mirası reddedince miras ikinci zümreye geçmez ve eş tek başına mirasçı olur. Buradaki altsoy sadece miras bırakanın ölümü ile ilk sırada mirasçı olan altsoy olup altsoy zümresinin tamamı değildir.

  • TMK 614’te sonra gelen mirasçı lehine mirasın reddini düzenlemiştir. Buna göre mirası reddeden mirasçı kendisinden sonra gelen mirasçı ya da mirasçıların, kabul ya da ret için davet edilmeleri şartıyla mirası reddeder. Bu daveti miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh mahkemesi yapar. Mahkeme alt derecedeki mirasçıyı bir ay içinde karar vermeye davet eder. Bu süreyi susarak geçirme ret olarak kabul edilir.(TMK 614/ll)

Atanmış Mirasçıların Mirası Reddinin Sonuçları

Atanmış mirasçıların mirası reddetmeleri halinde aksine bir düzenleme yoksa reddedilen miras kesiminden sadece yasal mirasçılar yararlanır (TMK m 611/ll).

Mirasın Reddinde Alacaklı Haklarının Korunması

Miras Bırakanın Alacaklılarının Korunması: Borca batık bir mirası reddeden mirasçı, Miras bırakanın ölümünden önceki beş yıl içinde, denkleştirmeye tabi bir kazandırma almışsa bu miktardan, tereke alacaklılarına karşı paylaşmada geri vermekle yükümlü olduğu değerle sorumlu olur (TMK 618/l). Ancak olağan eğitim ve öğretim giderleri ile adet üzere verilen çeyiz bundan istisnadır (MK 618/ll). MK 618/lll’e göre kötü niyetli mirasçı geri vermekle yükümlü olduğu kazandırmanın tam değeri ile sorumlu olurken; iyi niyetli mirasçı sadece sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre sorumlu olur. MK m. 618’in şartları varsa reddin iptaline gerek yoktur, sorumluluk kendiliğinden gerçekleşir. Ancak burada ret geçerliliğini korur, mirasçı aldığı kazandırma ile sorumlu olur.

Mirasçıların Kişisel Alacaklılarının Korunması: Borca batık bir mirasçı, sırf kendi alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse, alacaklıları ya da hakkında iflas açılmışsa iflas masası yeterli güvence verilmemesi halinde altı ay içinde reddi iptal ettirebilir (TMK 617/l). Bu süre hak düşürücü süre olup, mirasçının mirası reddettiği andan itibaren işler. Mahkeme reddin iptaline karar verirse miras resmen tasfiye edilir (TMK 617/ll). Mirasın resmi tasfiyesi sonucunda reddeden mirasçının payına bir şey kalırsa, bu önce itiraz eden alacaklılara ödenir, geriye bir kalırsa redde itiraz etmeyen alacaklıların alacağı ödenir. Bundan sonra da bir şey kalırsa bu da reddeden mirasçının yerine geçen mirasçılara verilir (TMK 617/lll).

Bu iptal davasının açılabilmesi için mirasçının alacaklılarına zarar verme kastı olması gerekir. Aksi halde reddin iptali yoluna başvurulamayacaktır. Bu davada görevli mahkeme Asliye Hukuk mahkemesidir, yetkili mahkeme ise davalının son yerleşim yeri mahkemesidir.

Reddi Miras (Mirasın Reddi) Yargıtay Kararları


En Yakın Tüm Mirasçıların Mirası Reddi Halinde Yapılacak İşlem

Mirasbırakan 15.06.2014 tarihinde evli ve çocuklu olarak vefat etmiş, en yakın yasal mirasçılarının tamamı tarafından miras, Karşıyaka Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/985 Esas 2014/960 Karar sayılı ilamı ile reddolunmuştur.

Ölenin en yakın mirasçıları tarafından reddedilen miras, Sulh Hakimi tarafından iflas hükümlerine göre resmi tasfiye yoluna gidilir. (20.09.1959 t. 4/10 sayılı YİBK)

4721 sayılı TMK’nın 612. maddesi uyarınca mirasın gerçek reddini tespit ve tescil edip başka mirasçı bulunmadığını gören mahkemenin terekeyi resen iflas hükümlerine göre tasfiye etmesi gerekir.

Alacaklı, her ne kadar terekenin iflas yoluyla tasfiyesini talep etmişse de Karşıyaka Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/985 Esas 2014/960 Karar sayılı dosyası üzerinden borçlu (murisin) en yakın mirasçılarının tamamı tarafından miras reddedilmiş olduğundan alacaklının TMK’nin 612. maddesi uyarınca mirasın reddini tespit eden mahkemeyi harekete geçirmeye yönelik bir talep olup, bu dava dosyası üzerinden mirasın iflas hükümlerine göre tasfiyesine karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir. (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi - Karar : 2020/3657).

Tüm Mirasçılar Reddederse Miras Diğer Dereceye Geçmez

Mahkemece; davalının 21.10.2007 tarihinde ölümü nedeniyle dava yasal mirasçıları olan eş ve çocuklarına yöneltilmiş, onların da Biga Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/1369 E.-2008/204 K. sayılı kararla mirası reddettiklerini açıklamaları üzerine davalının babası olan Hüseyin davaya dahil edilmek suretiyle onun yönünden davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm dahili davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Türk Medeni Kanununun 612. maddesinde “En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan mirasın, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edileceği, tasfiye sonunda arta kalan değerlerin ise mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verileceği” düzenlenmiştir.

Bu yasal düzenleme uyarınca, mirasın birinci derecedeki mirasçıların tamamı tarafından reddi halinde miras ikinci derecedeki mirasçılara geçmez. Tereke tasfiye olunur, borçlar ödendikten sonra geriye kalan kısım varsa red vaki olmamış gibi birinci derece mirasçılarına verilir. Türk Medeni Kanununun 614. maddesinde mirasçıların sonra gelen mirasçılar yararına mirası reddedebilecekleri düzenlenmiş ise de, somut olayda bu maddeye göre yapılmış bir mirasın reddi talebi de bulunmamaktadır.

O halde, mahkemece yukarıda açıklanan yasal düzenleme uyarınca davanın reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 3.HD-Karar : 2010/20977).

Mirasın Hükmen Reddi Davasında Yapılması Gereken Araştırma

Ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır (TMK m. 605/2). Mirasçılar Türk Medeni Kanunu’nun 610. maddesinde yazılı aykırılık da bulunmadıkça yani zımnen mirası kabul etmiş duruma düşmüş olmadıkça her zaman murisin ödemeden aczinin tespitini isteyebilir. Türk Medeni Kanunu’nun 606. maddesinde belirtilen süre bu davada uygulanmaz. Dava alacaklılara husumet yöneltilerek görülür. Bu davada yetkili mahkeme ise alacaklıların davanın açıldığı zamandaki ikametgahı mahkemesidir. Ayrıca Türk Medeni Kanununun Velayet Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün 39/2. fıkrası gereğince mirasın reddi yetkisini içeren özel vekaletname sunulması da zorunludur.

Murisin ödemeden aczi ölüm tarihine göre belirlenir. Ölüm tarihi itibariyle, murisin tüm malvarlığı terekenin aktifini, tüm borçları ise terekenin pasifini oluşturur. Terekenin pasifinin aktifinden fazla olması terekenin ödemeden aczini ve dolayısıyla da terekenin borca batık olduğunu gösterir (TMK m. 605/2). Mirasın hükmen reddine ilişkin olarak açılan davalarda, terekenin açıkça borca batık olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. İcra takibi sonunda aciz vesikası düzenlenmesi halinde terekenin borca batık olduğu kabul edilir. Aksi halde terekenin borca batık olup olmadığı, murisin malvarlığı bulunup bulunmadığının usulüne uygun olarak bankalar, trafik tescil müdürlüğü, vergi daireleri, belediyeler ve tapu müdürlüğü v.b. kurum ve kuruluşlardan sorulması, murisin alacak ve borçları zabıta marifetiyle de araştırılarak aktif malvarlığı ile takibe konu borç miktarı gözönünde tutularak aktif ve pasifinin tereddüde neden olmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/5150 E. , 2017/2119 K).

Mirasın Reddinin İptali Şartları

Malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse, alacaklıları veya iflas idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler. (4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 617/1. maddesi) Şu halde, kötüniyetle redden söz edilebilmesi için, reddeden mirasçının malvarlığının borcunu karşılamaya yetmediğinin sabit olması gerekir. (4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 617. maddesi) Onun için her şeyden önce davalı durumunda bulunan mirasçının malvarlığının borcunu karşılamaya yeterli olup olmadığı hususunun etraflı şekilde araştırılıp tespit edilmesi zorunludur. İcra takibinin uzun süre devam etmesi, tek başına acze delalet etmez. Zira aczin ne suretle gerçekleşeceği İcra İflas Kanununda gösterilmiştir. (İcra İflas Kanununun 105 ve 143. maddeleri) Davacı tarafından borçlu mirasçı hakkında “aciz vesikası” alınmamış olduğuna göre, mahkemece, davalının şahsi malvarlığının ret tarihindeki değeri tespit edilip, bu malvarlığının borcunu karşılamaya yeterli olup olmadığının usulünce araştırılıp saptanması; yeterli olması halinde veya yeterli olmamasına karşın davalının yeterli güvence göstermesi halinde talebin reddine karar verilmesi gerekir.

Öte yandan, mirasçının, mirası reddetmesinin nedeni, alacaklılarına zarar verme amacıyla mirası reddedip etmediğini tespit edebilmek için terekenin aktif ve pasifinin mirasbırakanın ölüm tarihi itibari ile belirlenmesi de gerekmektedir. Ölüm tarihi itibariyle, mirasbırakanın tüm malvarlığı terekenin aktifini, tüm borçları ise terekenin pasifini oluşturur. Terekenin pasifinin aktifinden fazla olması terekenin ödemeden aczini ve dolayısıyla da terekenin borca batık olduğunu gösterir. Mirasbırakanın malvarlığı bulunup bulunmadığının usulüne uygun olarak bankalar, trafik tescil müdürlüğü, vergi daireleri, belediyeler ve tapu müdürlüğü v.b. kurum ve kuruluşlardan sorulması, murisin alacak ve borçları zabıta marifetiyle de araştırılarak aktif malvarlığı ile mirasbırakanın varsa borçları ve miktarı göz önünde tutularak aktif ve pasifinin tereddüde neden olmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir.

Somut olayda; mirasın reddinin iptalini isteyen davacı …, muris Yusuf’un mirasçısı olan davalı …‘ın alacaklısıdır. Mirasın reddinin kötü niyetli yapıldığının tespiti halinde mirasın reddinin iptaline karar verilecek olup davacı (alacaklı) taraf, borçlunun murisinden gelen mal varlığından alacağını tahsil etme imkanına kavuşacaktır. Bu nedenle davacının mirasın reddinin iptalini istemede hukuki yararı vardır. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi doğru olmamıştır (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi-Karar: 2021/4083).

Mirasın Reddi Davası Hasımsız Açılabilir

TMK m. 605/1’e ilişkin olarak açılan dava mirasın gerçek reddine ilişkin olup, hasım gösterilmesine gerek yoktur. Bu davada mirasçıların mirası reddettiğine ilişkin kayıtsız ve şartsız beyanları geçmişe etkili sonuç doğuran hak niteliğinde olup bu beyanların Sulh hakimi tarafından tutanak altına alınması hukuki sonuç doğurması için yeterlidir. Bu tür davalarda Sulh hakimi reddin süresinde olup olmadığına ve mirasçılık sıfatının varlığını inceleyerek var olması halinde ret beyanını tespit ve tescil edecektir (Yargıtay 14. HD. 2015/7192 Esas-201/10452 Karar).

Tüm Mirasçıların Mirası Reddi Halinde Tasfiye Nasıl Yapılır?

Mirasın murisin tüm mirasçıları tarafından reddedilmesi halinde tereke TMK m.612 gereği Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından iflas hükümlerine göre tasfiye edileceğinden mirası ret hakkı altsoya geçmez (Yargıtay 14. HD. 2015/2698 Esas- 2015/9610 Karar).

Mirasın Reddi Davasında Menfaat Çatışması

TMK m. 426/2’ye göre bir işte yasal temsilci ile küçüğün ya da kısıtlının menfaati çatışırsa, vesayet makamının ilgilisinin veya resen temsil kayyımı ataması gerekir. Söz konusu mirasın gerçek reddi davasında anne ile çocukların hukuki yarar çatışması olduğundan mahkemenin çocuklara kayyım atayarak, kayyımdan çocuklar adına mirasın gerçek reddi yönünde beyan alması ve bu şekilde işlem yapması gerekir (Yargıtay 2. HD. 2012/12868 Esas-2013/5514 Karar)

Mirasın Hükmen Reddi Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme

Mirasın hükmen reddi davası özelliği gereği, ölüm tarihinde murisin ödemeden aczi açıkça belli ise ya da resen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır (TMK m. 605/2). Mirasçılar zımnen mirası kabul etmiş sayılmadıkça her zaman miras bırakanın ödemeden aczinin tespitini isteyebilirler. Dava tereke alacaklılarına husumet yöneltilerek açılır. Görevli mahkeme alacaklıların davanın açıldığı zamanki yerleşim yeri mahkemesidir. Yetkili Mahkeme 6100 sayılı HMK’ya göre belirlenir ve aksine bir düzenleme olmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir (HMK m. 20/1) (Yargıtay 14. HD. 2015/2918 Esas- 2016/4100 Karar).

Mirasın Hükmen Reddi Davası ve Terekeyi Sahiplenme

Dosyadaki delillerden miras bırakanın oğlu miras olarak kalan taşınmazı kendi adına tescil etmiş ve sonrasında üçüncü şahsa devretmiştir. Yapılan bu işlemler TMK m. 610/ll’ye göre terekeyi sahiplenme anlamına gelmektedir. Bu sebeple mirasın hükmen reddi davası reddedilmelidir (Yargıtay 14. HD. 2016/3994 Esas-201512439 Karar).

Davacı mirasçılara karşı miras bırakanın borcundan dolayı açılan icra takibinde borç cüz’i bir miktar olup, mirasçıların bunu kendi malvarlıklarından ödemesi olağan işlerdendir. Miras bırakanın ölümü tarihinde terekenin borca batık olduğu anlaşılmış ve davacıların cüz’i bir borcu ödemiş olması mirası kabul ettiği anlamına gelmemektedir (HGK 2013/2-1607 Esas- 2013/1675 Karar).

Mirasın Hükmen Reddinde Araştırma

Dava, TMK’nun 605/2. maddesi gereğince açılan mirasın hükmen reddi istemine ilişkindir. Ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır (TMK m. 605/2). Mirasçılar Türk Medeni Kanunu’nun 610. maddesinde yazılı aykırılık da bulunmadıkça yani zımnen mirası kabul etmiş duruma düşmüş olmadıkça her zaman murisin ödemeden aczinin tespitini isteyebilir. Türk Medeni Kanunu’nun 606. maddesinde belirtilen süre bu davada uygulanmaz. Dava alacaklılara husumet yöneltilerek görülür. Bu davada yetkili mahkeme ise alacaklıların davanın açıldığı zamandaki ikametgahı mahkemesidir. Ayrıca Türk Medeni Kanununun Velayet Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün 39/2. fıkrası gereğince mirasın reddi yetkisini içeren özel vekaletname sunulması da zorunludur.

Mirasın hükmen reddine ilişkin olarak açılan davalarda, terekenin açıkça borca batık olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. İcra takibi sonunda aciz vesikası düzenlenmesi halinde terekenin borca batık olduğu kabul edilir. Aksi halde terekenin borca batık olup olmadığı, murisin malvarlığı bulunup bulunmadığının usulüne uygun olarak, bankalar, trafik tescil müdürlüğü, vergi daireleri, belediyeler, tapu müdürlüğü v.b. Kurum ve kuruluşlardan sorulması, murisin alacak ve borçları zabıta marifetiyle de araştırılarak aktif malvarlığı ile takibe konu borç miktarı gözönünde tutularak aktif ve pasifinin tereddüde neden olmayacak şekilde belirlenmesi gerekir.

Somut olayda, her ne kadar murisin aracının bulunmadığı belirlenmiş ise de yapılan zabıta araştırmasında murise ait 91 model 33 E 8481 plakalı Renault Spring marka aracın bulunduğu belirtilmiş olup, yeniden araştırılıp, mahkemece bahsi geçen aracın mirasçılar tarafından sahiplenilip sahiplenilmediğinin belirlenmesi gerekir. Yine emniyet araştırmasında murisin yedek parça dükkanı işlettiği, murise ait vergi borcunun 29.05.2007 tarihli işyeri terk yoklaması kaydıyla terk mükellefiyeti bulunan “Motosiklet ve Motorlu Bisikletlerin Parça ve Aksesuarlarının Parakende Ticareti İşletmesinin akıbetinin araştırılması ve bu yönde mirasçılar tarafından sahiplenme olup olmadığının da tespitinin yapılması gerekir (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi - Karar : 2019/3976).

Reddi Miras Davasında Maktu Harç Ödenir

Miras bırakanın ölümü anında terekenin borca batık olduğunun tespiti için açılan dava eda davası değildir. Bu davada mirasçılar bir irade açıklamasında bulunmak zorunda değildir ve TMK 599/1 maddesinin bir istisnası olarak bir hukuki durumun tespitine yönelik bir davadır. Niteliği gereği maktu harca tabidir ve kabul veya reddinde maktu vekalet ücretine hükmedilir (14. HD. 2015/2687 Esas- 2015/10406 Karar).

Mirasın Reddi ve Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

Destekten yoksun kalma tazminatı, mirastan bağımsız bir haktır ve miras bırakan ile davacı arasında kanuni veya akdi bir bakım yükümlülüğü ya da mirasçılık ve akrabalık ilişkisi olmasına gerek yoktur. Mirasçının mirası reddetmiş olması destekten yoksun kalma tazminatı almasına engel değildir, bu hak mirasçılık sıfatından bağımsızdır (HGK 2007/222-4 Esas- 2007/222 Karar).

Alacaklılara Zarar Vermek Amacıyla Mirasın Reddi ve Reddin İptali

Malvarlığı borçlarını ödemeye yetmeyen bir mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacı ile mirası reddederse, alacaklıları veya iflas idaresi kendilerine güvence verilmediği taktirde altı ay içinde reddin iptalini isteyebilirler (TMK 617). Bu yasa hükmü gereğince mirasçının alacaklılarının reddin iptalini isteme hakkı vardır. Yerel mahkemenin mirasın reddinin şahsi bir hak oluğu yönündeki gerekçesi doğru değildir (2. HD. 2010/4303 Esas-2010/16104 Karar).

Hükmen Reddi Miras Nasıl Yapılır?

TMK 605/2 gereği “Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır.” Mirası hükmen reddeden mirasçı tereke alacaklılarına husumet yönelterek bu durumun tespitini isteyebilir ya da açılan davalarda bunu def’i olarak ileri sürebilir (4. HD. 2016/1060 Esas-2016/8298 Karar).

Mirası Sahiplenen Mirasçının Red Hakkı Yoktur

4721 Sayılı TMK’nın 605. maddesinin 1. fıkrasında “Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler.” hükmü ile mirasın kayıtsız, şartsız reddi (hakiki ret/gerçek ret), 2. fıkrasında “Ölümü halinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.” hükmü ile mirasın hükmen reddi düzenlenmiştir. TMK’nın 610/2. maddesi uyarınca da ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan ve mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçı, mirası reddedemez. Madde metninden de anlaşıldığı üzere; yasa koyucu mirasçılardan birinin tereke işlerine gereğinden fazla karışmasının mirası örtülü kabul anlamına geleceğini ve tıpkı açık kabulde olduğu gibi, ret hakkının bu mirasçı bakımından sona ereceğini düzenlemiştir. Açıklanan nedenlerle bir mirasçı, kesin şekilde mirasa sahip çıkıp yukarıdaki tasarruflarda bulunduktan sonra hükmen ret talebinde bulunamaz.

Somut olayda, davalı mirasçıların mirasbırakanın ölüm tarihi olan 06.12.2011 tarihinden sonra mirası ret süresi içinde terekeye ait 60 SA 534 plaka sayılı aracı 06.01.2012 tarihli noter satışı ile devrettikleri, bu suretle tereke malları üzerinde TMK’nın 610/2. maddesi uyarınca tasarrufta bulunarak mirası sahiplendikleri ve ret hakkını yitirdikleri gözetilmeden mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi - Karar:2019/2436).

Mirasın Reddi Beyanı Yapıldığı Anda Hüküm Doğrurur

Ret beyanı, bozucu yenilik doğuran beyan olarak yetkili sulh mahkemesine sözlü veya yazılı olarak yapıldığı andan itibaren hüküm ve sonuçlarını doğurur. Beyan, mahkeme tarafından tutanağa geçirilmemiş ya da özel kütüğe kaydedilmemiş olsa da, ret beyanı geçerliliğini korur.Başka bir deyişle, ret beyanı varması gerekli tek taraflı irade açıklamasıdır. Geçerliliği, ne sulh mahkemesinin ne de diğer mirasçıların veya tereke alacaklılarının kabulüne bağlıdır (Fikret Eren, İpek Yücer Aktürk, Türk Miras Hukuku, İkinci Baskı, Ankara 2019, s. 521).

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki dava genel kredi sözleşmesine mirasçılık sıfatından dolayı kefillikten kaynaklanan sorumluluğa ilişkin olup, İlk Derece Mahkemesince muris … mirasçıları davalıların borçtan sorumlu olmadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Somut olayda; davalı mirasçılara karşı icra takibinin 30.11.2016 tarihinde başlatıldığı, itiraz dilekçelerinde mirasın reddi isteminde bulunduklarını belirttikleri, itiraz üzerine icra takibinin durduğu, 19.01.2017 tarihinde itirazın iptali davası açıldığı, davalıların mirasın reddine ilişkin açmış oldukları davaların işbu davadan önce açıldıkları, ancak bu davalardan birinin 21.09.2017 tarihinde, diğerinin ise 02.02.2017 tarihinde karara bağlandığı anlaşılmaktadır.

Ret beyanı, bozucu yenilik doğuran beyan olarak TMK’nın 609 uncu maddesi gereğince yetkili sulh mahkemesine sözlü veya yazılı olarak yapıldığı andan itibaren hüküm ve sonuçlarını doğuracaktır. Bu nedenle mahkemenin karar sonucunun beklenilmesine gerek yoktur. Zira mahkeme tarafından tutanağa geçirilmemiş ya da özel kütüğe kaydedilmemiş olsa da, ret beyanı geçerliliğini koruyacaktır. Davacı banka eldeki davayı açmakta haksız olup, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilip, yargılama giderlerinden davacı tarafın sorumlu tutulması isabetlidir.

Önemle vurgulamak gerekir ki; davalılar haklarında yapılan icra takibine itirazlarında mirasın reddi istemine ilişkin sulh mahkemesinden talepte bulunduklarını da bildirmişlerdir. O hâlde davacı taraf davayı açarken, davalının mirası reddettiğini bilerek bu davayı açmıştır. Dava, açıldığı an itibariyle reddi gereken bir dava olup, davanın açıldıktan sonra konusuz kalması da söz konusu değildir. Bu sebeple davacı vekilinin davanın konusuz kaldığı ve vekâlet ücreti ile yargılama giderinin davalılar üzerine bırakılması yönünde karar verilmesi gerekeceğine ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir (Hukuk Genel Kurulu 2022/527 E. , 2023/31 K.).

Reddi miras, miras hukukunun en önemli hukuki sorunlarının yaşandığı alanlarından biri olduğundan başvurunun bir avukat vasıtasıyla yapılmasında yarar vardır.


Avukat Baran Doğan

  1. Avukat Sefa Bayram, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde hukuk eğitimi almıştır. İstanbul Aydın Üniversitesinde Özel Hukuk Anabilim Dalı’nda yüksek lisans yapmaktadır. Gayrimenkul hukuku ve özel hukukun diğer alanlarında çalışmakta olup İstanbul Barosu’na kayıtlı olarak serbest avukatlık yapmaktadır. 

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS