Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Zorunlu Geçit Hakkı Nedir?

Zorunlu geçit hakkı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 747. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; taşınmazından genel yola çıkmak için yeterli geçidi bulunmayan malik, tam bir bedel karşılığında bir geçit hakkı tanınmasını komşularından isteyebilir. Bu hak, ilk önce kendisinden bu geçidin istenmesi önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun düşen komşuya karşı ve daha sonra bundan en az zarar görecek olana karşı kullanılır. Zorunlu geçit iki tarafın menfaati gözetilerek belirlenir.

Genel yola çıkmak için yeterli bir geçidi bulunmayan taşınmaz sahibi, tam bir bedel karşılığında komşularından kendisine geçmek için geçit hakkı tanınmasını isteyebilir. Kanun koyucu bu düzenleme ile şartların gerçekleşmesi hâlinde ihtiyaç sahibine irtifak hakkı kurulmasını isteme hakkı sağlamıştır. Geçit hakkı, yenilik doğuran bir hak olup, bu hak, geçit ihtiyacı bulunan taşınmazın mülkiyetine bağlıdır. Hak sahibinin, bu hakkını kullanarak irtifak hakkı kurulmasını istemesi ile yükümlü taşınmaz maliki irtifak hakkı kurma borcu altına girmektedir. Taşınmazın bu borçla yükümlü olma durumu, mülkiyetin dolayısıyla kısıtlanmasını teşkil etmektedir. Bu borç yerine getirilince, ortaya geçit irtifakı çıkmaktadır. Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur (HGK-K.2021/991).

Geçit Hakkı Kurulmasının Şartları

Geçit hakkı kurulabilmesi için geçit ihtiyacı duyulan taşınmazın genel yola hiç veya yeteri kadar bağlantısının bulunmaması gerekmektedir. İlk hâlde mutlak, ikinci hâlde nisbi geçit ihtiyacı söz konusudur. Geçit ihtiyacı baştan itibaren olabileceği gibi sonradan gerçekleştirilen kadastro, imar uygulamaları veya kamulaştırma işlemi sonucu da doğabilir. Mutlak geçit ihtiyacının olduğu durumlarda geçit hakkının kurulması zorunlu olmasına rağmen, nisbi geçit ihtiyacının olduğu durumlarda ise geçit hakkı tesis edilip edilmeyeceği somut olaydaki durum ve şartlar dikkate alınarak hukuka ve hakkaniyete uygun bir şekilde değerlendirilmelidir. Burada dava konusu taşınmazın niteliği, kullanım amacı, geçit ihtiyacının nasıl ve hangi araçlarla giderileceği objektif kriterler dikkate alınarak belirlenmeli ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi göz ardı edilmemelidir. Mevcut bir yolun objektif ölçülere göre taşınmazın ekonomik ihtiyaçlarına cevap vermemesi veya taşınmazın yararlanma biçiminde zaman içinde değişiklik olması durumunda nisbi geçit ihtiyacının varlığından söz edilebilir (Surlu,M.H./Öztürk, G.:Öğreti ve Uygulamada Geçit Hakkı, Ankara, 2003,s.251.). Bununla birlikte geçit hakkı tesis edilirken, taşınmazın önceki durumuna ve zeminde mevcut fiilen kullanılan mevcut yola öncelik tanınmalıdır. Eğer bu şart uygulanamıyorsa bu durumda geçidin en az zarar verecek şekilde kurulması gerekmektedir. Ancak buradaki öncelikli amaç, alternatifli güzergâhlar içerisinde, lehine geçit hakkı tesis edilecek taşınmaz maliki açısından en kısa ve en az giderli olanı değil; aleyhine geçit hakkı tesis edilebilecek taşınmaz malikleri açısından objektif olarak en az zarar oluşturacak seçeneğin tercih edilmesidir (YHGK-K.2018/371).

Geçit Hakkında Uygun Güzergah ve Tarım Alanlarında Geçit Hakkının Genişliği

Türk Medeni Kanunu’nun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.

Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.

Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.

Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanunu’nun 748/3 ve 1012. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir (Y7CD-K.2021/1726).

Geçit Hakkı Davasında Yargılama Giderleri Davacıya Aittir

Geçit hakkı davasında, davanın mahiyeti gereği yargılama giderleri geçit hakkı kurulmasını isteyen davacı üzerinde bırakılmalıdır. Yani, geçit hakkı davasında tüm masraf ve giderler davacıya aittir.

Avukatlık vekalet ücreti de yargılama giderlerinden olduğundan, davanın kabulü halinde, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmemelidir.

Zorunlu Geçit Hakkı Davası Yargıtay Kararları


Zorunlu Geçit İrtifakı ve Geçit Bedelinin Tespiti

Dava, TMK’nin 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkilinin maliki olduğu 339 parsel sayılı taşınmazın yola bağlantısının olmadığını, yola ulaşmak için davalılara ait 338 parsel sayılı taşınmazdan geçit hakkı kurulmasını talep ve dava etmiştir. Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “Mutlak geçit ihtiyacı” veya “Geçit yoksunluğu”, ikincisine de “Nispi geçit ihtiyacı” ya da “Geçit yetersizliği” denilmektedir.

Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılması da gerekebilir.

Yukarıda açıklanan genel ilkeler ışığında somut olaya gelince; yararına geçit hakkı tesisi istenen 339 parsel ( yeni 5502 ada 34 ) parsel sayılı taşınmaz lehine 02.03.2018 tarihinde yapılan keşif sonucunda alınan 19.03.2018 tarihli bilirkişi raporunda gösterildiği şekilde 338 parsel (yeni 5502 ada 35 parsel) sayılı taşınmazdan geçit hakkı tesis edilmiş ise de aynı bilirkişi raporunda geçit bedeli olarak belirlenen 1.357,59 TL’nin depo edilmediği görülmüştür. Geçit bedelinin karar tarihine yakın bir tarihte belirlenmesi gerektiğinden, mahkemece mahallinde yeniden keşif yapılarak geçit bedelinin tespiti ile davacıya belirlenen bu bedelin depo ettirilmesinden sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir (Yargıtay 7HD Esas : 2021/828 Karar : 2021/2757).

Geçit Hakkı Tesisinde Taşınmazın Belirlenmesi

4721 sayılı TMK’nın 747/2’nci maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumlarına göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır. Geçit davalarında uygulanan fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi gereğince yüzölçümü küçük olan taşınmazlar yerine öncelikle yüzölçümü daha büyük olan taşınmazlardan geçit kurulması tercih edilmelidir. Ayrıca ekonomik kullanım bütünlüğünün bozulmaması için aleyhine geçit kurulan parseller bölünmeksizin geçit tesisine karar verilmesi gerekir. Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir (Yargıtay 7HD - Karar : 2021/2009).

Geçit Bedeli Hüküm Tarihine En Yakın Değerde Olmalıdır

Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini arttıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılması da gerekebilir. Geçit hakkının kurulması istemli bu davada fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi gereği hüküm altına alınacak geçit bedelinin karar tarihine en yakın rayiç bedele göre belirlenmesi gerekmektedir (Yargıtay 7HD -Karar : 2021/2537).

Geçit Hakkının Kaldırılması Davasının Açılabileceği Haller

İrtifak hakkı, tescilin terkini veya yüklü ya da yararlanan taşınmazın yok olmasıyla sona erer. (TMK m.783) Yüklü ve yararlanan taşınmazlara aynı kimse malik olursa bu kişide irtifak hakkını terkin ettirebilir. Terkin edilmedikce irtifak, ayni hak olarak varlığını sürdürür. (TMK m.784) Yararlanan taşınmaz malikinin tesis edilen zorunlu geçit hakkından vazgeçmesi de bu hakkı sona erdiren nedenlerden biridir. Yararlanan ve yükümlü taşınmazların birinin veya her ikisinin kamulaştırılmasıyla birlikte geçit hakkı ortadan kalkar. Lehine irtifak kurulan taşınmaz için bu hakkın sağladığı hiçbir yarar kalmamışsa yüklü taşınmazın maliki bu hakkın terkinini isteyebilir. Yüküne oranla çok az yarar sağlayan bir irtifak hakkını bedel karşılığında kısmen veya tamamen terkini istenilebilir. (TMK m.785)

Genel yola bağlantısı bulunmayan taşınmazlar için, yol ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulan geçit hakkı, bu ihtiyacın sona ermesi ile birlikte ya da yüküne oranla çok az yarar sağladığı kanıtlandığı takdirde hukuksal temelini de kaybedeceğinden, böyle bir durumda yükümlü taşınmazın maliki de bedel karşılığında taşınmazı üzerinde kurulan geçit hakkının kaldırılmasını isteyebilir.

Geçit hakkının kaldırılması davalarında, davacı tarafından geçit ihtiyacının sona erdiğinin veya kaldırılması istenen geçitin davalının taşınmazına, yüküne oranla çok az yarar sağladığının kanıtlanması gerekir (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/18044 E. , 2020/6699 K.).

Paylı Mülkiyette Geçit Hakkı Davası Açılması

Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir. Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlemesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır.

Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.

Somut olayda; mahkemece davanın kabulü ile 1325 parsel sayılı taşınmaz lehine 1328 ve 1325 parsel sayılı taşınmaz aleyhine geçit hakkı tesis edilmiştir. Geçit hakkı taşınmaz leh ve aleyhine kurulur. Mahkemece davacının paydaşı olduğu 1325 parsel sayılı taşınmaz aleyhine de hüküm tesis edilmesi; ayrıca mahkemece ödenmesine karar verilen geçit hakkı bedelinin hangi oranlarda hangi paydaşa ödeneceğinin hükümde gösterilmemesi de infazda tereddüt yaratacağından doğru görülmemiş, bu nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir (Yargıtay 7HD - Karar : 2021/1459).

Zorunlu Geçit Hakkı Kurulurken Taşınmazın Bölünmemesi

Türk Medeni Kanunu’nun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır. Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.

Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir. Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanunu’nun 748/3 ve 1012. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir.

Somut olaya gelince; Dairemizin yukarıda belirtilen ilkelerine göre zorunluluk bulunmadıkça aleyhine geçit kurulacak taşınmazın bölünmemesi, ekonomik kullanım bütünlüğünün bozulmaması gerekir; bilirkişi raporunda alternatifler gösterilmiş ise de gösterilen yerlerden geçit hakkı kurulmasının imkansız olduğunun, tek ve zorunlu geçit hakkı tesis edilecek yerin mahkeme tarafından geçit hakkı tesis edilen yer olduğunun yeterince ve bilimsel olarak açıklanamadığı görülmüştür. Mahkemece; davalıya ait taşınmazın bütünlüğü bozulmadan yola ulaşımın sağlanmasının mümkün olup olmadığı araştırılarak en uygun alternatiften geçit hakkı kurulması gerekirken, belirtilen hususlar gözetilmeden davalıya ait taşınmazı ikiye bölerek ekonomik kullanım bütünlüğü bozulacak şekilde geçit hakkı tesisine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Ayrıca dava konusu taşınmazların tapu kaydına ilişkin UYAP sisteminde bulunan Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi (TAKBİS) kayıtları üzerinden yapılan güncel sorgulamaya göre; davacı …‘a ait 160 ada 6 parsel sayılı taşınmazın karar ve temyiz tarihinden sonra 05.03.2018 tarihinde dava dışı Recep Dugan’a satış işlemi ile devredildiği anlaşılmıştır. HMK’nun 125. maddesi uyarınca davacı hissesini devralan Recep Dugan yönünden taraf teşkili sağlanmak suretiyle hüküm kurulması gerekmektedir. Dava konusu taşınmazın güncel tapu kaydının getirilip, devir işlemini değerlendirmek ve bu yönde yeni malikin davaya dahil edilerek mahkemesince karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir (Yargıtay 7. HD - Karar : 2021/1726).

Bu tür davalarda uygulanan fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi gereğince öncelikle yüz ölçümü daha büyük olan parseller üzerinden geçit kurulması tercih edilmelidir. Somut olayda, mahkemece her ne kadar davacının paydaşı olduğu 118 ada 15 (eski 102) parsel lehine, 118 ada 13 (eski 100 parsel) ve 118 ada 16 (eski 103) parsel aleyhine geçit irtifakı kurulmasına ve yine birleştirilen dosyada davacıya ait 118 ada 16 parsel lehine, davalının paydaşı olduğu 118 ada 13 parsel aleyhine geçit hakkı tesis edilmesine karar verilmişse de; dosyada bulunan taşınmazlara ait pafta incelendiğinde, 16 parsel sayılı taşınmazın yola cephesinin olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, asıl davada 16 parsel sayılı taşınmaz aleyhine 02.01.2015 tarihli bilirkişi raporunda ‘F’ ile gösterilen yerden geçit tesis edildiği halde birleştirilen dosya yönünden yukarıda açıklanan ilkelerle ve mahkemenin asıl dava yönünden kurduğu hükümle çelişir şekilde, taşınmazın ‘F’ ile gösterilen yerden yola çıkışının olduğu göz ardı edilerek 16 parsel lehine geçit hakkı tesis edilmesi isabetsizdir. Keza hükme esas alınan bilirkişi raporunda da, yalnızca davacının paydaşı olduğu 15 parsel sayılı taşınmaz yönünden yapılan değerlendirmeye dayalı alternatifler belirlenmiş, 16 parsel sayılı taşınmazın yola cephesinin olduğu, yola çıkış noktasında kendisine ait cam sera duvarı ile DSİ’ye ait kanalet hattının bulunduğu belirtilmiş ve rapora ekli krokide ‘F’ ile gösterilen yerden 16 parsel sayılı taşınmaz aleyhine geçit tesis edilebileceği tespit edilmiştir.

Bunun yanı sıra, hükme esas alınan bilirkişi raporuna ekli krokide 4 No’lu seçenek olarak belirlenen geçit güzergahının rotası anlaşılır ve açıklayıcı olmamakla birlikte, kurulan geçit hakkının bazı kısımlarda Dairemizin kararlılık kazanan uygulamasına aykırı olarak 3,5 m eninde saptanması da yerinde değildir.

Ayrıca kurulan geçit, davalının paydaşlığında bulunan 13 parsel sayılı taşınmazı ikiye bölmektedir. Geçit davalarında aleyhine geçit kurulan parsellerin ekonomik kullanım bütünlüklerinin korunması gerekirken, taşınmazın kullanım şekli ve ekonomik bütünlüğü bozulacak şekilde hüküm kurulması da doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir (Yargıtay 14HD - Karar : 2021/1112

Geçit Hakkı Davası Dilekçesinde Belirtilmeyen Kişilerin Davaya Dahil Edilmesi

Geçit tesisi davalarında başlangıçta davacı tarafından öngörülemediğinden dava dilekçesinde talep edilen yer dışındaki güzergahlardan da geçit kurulması gerekebilir. Bu güzergah üzerindeki taşınmazların maliklerine dava dilekçesi ile husumet yöneltilmemiş olması kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığından 6100 sayılı HMK’nun 124. maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olmayan bu taraf değişikliği talebi kabul edilerek davacının bu kişilerin harçsız olarak davaya katılmalarını sağlamasına imkan verilmelidir.

Savunma hakkı Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alındığı gibi, karar tarihinde yürürlükte bulunan HMK.nun 27. maddesi hükmüne göre de, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, başka bir anlatımla, davalıya savunma hakkını kullanma olanağı verilmeden hüküm kurulamaz. HMK.’nın 320/1. maddesinde “mahkeme mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar vereceği” belirtilmişse de bunun ancak ön inceleme aşamasında ve “mümkün olan hallerde” olduğu belirtilmek suretiyle yasanın uygulama alanı dar bir çerçeve ile belirlenmiştir.

HMK’nın 27. maddesinde belirtildiği üzere davanın taraflarının, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakları mevcut olup, bu hak çerçevesinde tarafların açıklama ve ispat hakkını kullanabilmeleri gerekmektedir. Hukuki dinlenilme hakkının usul hukukundaki bir diğer yansıması ise, HMK madde 297/ 1-c bendinde yer almış olup buna göre, mahkemelerin gerekçeli kararlarında, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi ile sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin belirtilmesi gerektiği vurgulanmaktadır (Yargıtay 7HD - Karar : 2021/1239).

Zorunlu Geçit Hakkı Davasında İkinci Kez Keşif Yapılamaz

Geçit hakkı tanınması için davacı tarafından açılan davada 28.10.2015 tarihinde mahallinde fen bilirkişisi ve ziraat bilirkişisi refakatinde keşif icra edilmiş ve bilirkişilerce sunulan raporda geçit hakkı kurulabilecek üç alternatif tespit edilmiştir. Sonrasında; belirlenen alternatiflerin uygunluğunun yerinde tespiti için mahkemece ikinci kez 25.05.2016 tarihinde keşif yapılmasına karar verilerek davacı tarafa da ikinci kez yapılacak keşfe ilişkin masrafları yatırması için kesin süre verilmiştir. Mahkemece dava konusu taşınmazın başında ehil bilirkişiler vasıtasıyla keşif yapılmış olduğundan, raporda belirlenen eksiklik yahut açıklanması gereken durumların ek rapor alınmak suretiyle giderilmesi yerine davacının yargılama yükünü de arttıracak şekilde ikinci kez keşif yapılmasına karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir (Yargıtay 14HD - Karar : 2021/1208).

Geçit Hakkı Davasında Yargılama Giderleri Davacıya Aittir

Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.

Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.

Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.

Somut olaya gelince; davanın niteliği gereği yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması ve dolayısıyla davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekirken, yargılama giderlerinin ve davacı lehine hükmedilen vekalet ücretinin davalılardan tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiş ise de bu husus kararın bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438/7. maddesi uyarınca hüküm sonucunun aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2020/1627 E. , 2020/4682 K.).


İstanbul Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS