0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

İnternette Unutulma Hakkı Nedir?

Unutulma hakkı, kişinin geçmişte yaşadığı bir olaya ilişkin haber, fotoğraf, görüntü ses veya video kaydının internet üzerinde yapılan yayınlar vasıtasıyla kamuoyuna yansıması nedeniyle oluşan mağduriyetin giderilmesini amaçlamaktadır. Örneğin, geçmişte haber değeri olduğu için basın özgürlüğü kapsamında yayınlanan bir olaya ilişkin haberde adı geçen kişi, güncelliği ve kamu yararı kalmadığı için hakkındaki haber içeriğinin internetten kaldırılmasını veya habere erişimin engellenmesini isteyebilir.

Unutulma hakkı; üstün bir kamu yararı olmadığı sürece, dijital hafızada yer alan geçmişte yaşanılan olumsuz olayların bir süre sonra unutulmasını, başkalarının bilmesini istemediği kişisel verilerin silinmesini ve yayılmasının önlemesini isteme hakkıdır (HGK-K.2015/1679).

Unutulma hakkı, internet yoluyla yapılan yayın içeriği gerçek olsa bile geçmişte yaşanan olayın kişinin tüm yaşamı üzerindeki olumsuz etkisini ortadan kaldırma, bireyin kişisel verileri üzerinde serbestçe tasarruf edebilmesini, geçmişin engeline takılmaksızın geleceğe yönelik plan yapabilmesini, kişisel verilerin kişi aleyhine kullanılmasının engellenmesini sağlamak amacıyla kabul edilmiştir.

Unutulma hakkı, arama motorları (google, yandex, bing vs.) tarafından yapılan indekslerin kaldırılması suretiyle de kişisel veriler, özel hayatın gizliliği vb. değerlerin korunmasını sağlar. Arama motorlarında içeriği silme (yok etme), anonim hâle getirme ve indeksten çıkarma gibi işlemlerle unutulma hakkı kapsamında kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı temin edilmektedir.

Unutulma Hakkının Kullanılma Şartları

İnternette yayımlanan bir haber, makale, fotoğraf, video, ses kaydı vs. şeklindeki içeriklerin unutulma hakkı kapsamında internetten çıkarılabilmesi veya içeriği erişimin engellenebilmesi için şu şartların bir arada gerçekleşmesi gerekir:

  1. Unutulma hakkının kullanılabilmesi için haber konusu olay veya durum güncelliğini yitirmelidir. Güncellik subjektif bir kavram olup bir haberin güncel olup olmadığı yere, zamana, olaya ve kişiye göre değişmektedir. Örneğin, trafikte öldürülen bir kimseye ilişkin haber belli bir süre sonra güncelliğini yitirir, haber değeri kalmaz, belli bir süre sonra bu haberin unutulma hakkı kapsamında kaldırılması istenebilir. Ancak, bir mankenin “çobanla benim oyum aynı değerde mi olacak?” şeklindeki sözleri haber konusu yapılmıştır, kamuoyu ilgisi nedeniyle haber uzun bir süredir güncelliğini korumaktadır. Bu haberin unutulma hakkı kapsamında kaldırılması istenemez.

  2. Unutulma hakkının ileri sürülebilmesi için haberin internette bulunmasında hiçbir şekilde kamu yararı bulunmamalıdır. Örneğin, bir milletvekilinin karıştığı önemli bir yolsuzluk skandalına ilişkin haberin yayında kalmasında kamu yararı vardır. Toplumsal açıdan haberin değeri ve geleceğe ışık tutan niteliği nedeniyle haberin unutulma hakkı kapsamında internetten çıkarılması veya habere erişimin engellenmesi istenemez.

  3. Haber niteliği itibariyle herhangi bir tarihsel veri içermemelidir. Tarihsel veriler tarihçiler tarafından araştırma konusu yapılabildiğinden tarihsel veri niteliğindeki içerikler internetten kaldırılmamaktadır.

  4. Unutulma hakkı kapsamında internetten kaldırılması istenen içeriğin bilimsel bilgi sunan bir özelliği olmamalıdır.

  5. İçeriğin yayında kaldığı süre de unutulma hakkının kullanılıp kullanılamayacağını belirleyen kıstaslardan biridir. Örneğin, 1 yıl gibi kısa bir süre yayında kalan içerik için unutulma hakkı kapsamında internetten çıkarma veya erişimin engellenmesi istenemez. Ancak, 5 yıl süreyle yayında kalan bir içeriğin kaldırılması istenebilir.

  6. Habere konu kişinin siyasetçi veya ünlü olup olmadığı da unutulma hakkının kullanılması açısından önem arz eder. Siyasetçiler ve ünlü kişiler, normal vatandaşlara göre eleştiriye ve hakkında yapılan haber ve yorumlara daha fazla katlanmak zorundadır. Örneğin, Altın Kelebek ödül töreninde yaptığı konuşma kamuoyunda çokça tartışılan bir sinema oyuncusu aradan 20 yıl da geçse bu konuşmasının internet ortamından kaldırılmasını veya haber erişimim engellenmesini talep etme hakkına sahip değildir.

  7. Haber, makale veya yorumun olgusal gerçekler ya da değer yargısı içerip içermediği araştırılmalıdır. Örneğin, olgusal gerçeklere dayalı bir haberin internetten kaldırılması daha zorken, “yapılan alçaklıktır” şeklinde bir değer yargısı içeren haberin unutulma hakkı çerçevesinde kaldırılması daha kolaydır.

  8. Halkın ilgili veriye yönelik ilgisinin düzeyi internetten unutulma hakkının kullanılması için bir ölçü olarak kabul edilmektedir. Kamuoyu ilgisinin canlı olduğu bir haber, fotoğraf, video vb. öğenin unutulma hakkı bağlamında kaldırılması daha güçtür.

Unutulma Hakkının Kullanılabilmesi İçin Geçmesi Gereken Süre Nedir?

Unutulma hakkının kullanılabilmesi için haber, makale, fotoğraf, ses veya video kaydının yayımlanmasının üzerinden makul bir süre geçmelidir. Makul süre, önceden kategorik bir şekilde belirlenen bir süre değildir, her somut olayın özelliğine göre makul sürenin ne kadar olduğu değerlendirilmelidir. Örneğin, insanların isim, resim veya görüntü gibi vücut bütünlüklerine dair kişisel verilerinin de yayımlandığı haberlerle ilgili unutulma hakkı kapsamında 5 yıllık bir sürede içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi mümkünken, kişisel verilerin yer almadığı bazı hallerde 15 yıl dahi erişimin engellenmesi için yeterli bulunmayabilir.

Unutulma hakkı kapsamında içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmes için gerekli makul süreye ilişkin somut örnekler Yargıtay kararlarına şu şekilde yansımıştır:

  • Mersin’de bir TIR’da 62 kilogram miktarında eroin ele geçirildiği olay nedeniyle aranan kişilerden biri hakkındaki haber, aradan 14 yıllık bir sürenin geçmesi nedeniyle internetten kaldırılmalıdır (Y19CD-K.2021/1700).

  • Başvuranın görüntülerinin internet üzerindeki bir sosyal paylaşım sitesinde rızası olmadığı halde başkaları tarafından paylaşılmasının; kişisel verilerin korunmasına dair kurallara ve unutulma hakkına aykırılık teşkil edeceği değerlendirilmiştir. Bu nedenlerle, ilgili Sulh Ceza Hakimliklerince, başvuru hakkında kişisel verilerin korunması ve unutulma hakkı çerçevesinde değerlendirme yapılması ve sonuç itibariyle başvuranın görüntüsünün izni olmaksızın 5 yılı aşkın bir süredir yayınlandığı video paylaşımına (ifade veya basın özgürlüğü kapsamında kalsa dahi) dair linke kişisel verilerin korunması ve unutulma hakkı çerçevesinde erişimin engellenmesine karar verilmelidir (Y19CD-K.22020/13552).

  • Başvuranların isimlerinin ad ve soyadı şeklinde açıkça yazılması suretiyle “örgüt, fuhuş ve insan ticareti” gibi kelimelerin yanında anılmaya devam etmesinin, şeref ve haysiyetlerine karşı bir eylem olduğu gibi, bu nedenle gözaltına alındıkları bilgisinin arşivlenmesinin kişisel verilerin izinsiz olarak işlenmesi ve yayınlanması anlamına geleceği, Başvuranların beraat etmeleri sonucu, aradan geçen dokuz yıl sonra, haberin “güncellik” değerini yitirdiği, dolayısıyla haberin o tarihte “gerçeklik ve doğruluk” kriterlerini karşılamasının artık bir önemi kalmamıştır, habere erişimin engellenmesine karar verilmelidir (Y19CD-K.2017/5325).

  • İnternet yayınlarının 2018 yılında meydana gelen bir olay hakkında yapıldığı ve internetten kaldırma başvurusunun ise 2020 yılında yapıldığı, aradan 2 yıl geçtiği, habere konu kişinin, ünlü bir ailenin kızı ve model olması ve sosyete hayatında tanınmışlığı göz önüne alındığında toplumun habere olan ilgisinin halen devam etmesi nedeniyle unutulma hakkı kapsamında değerlendirilemeyecek olan habere erişimin engellenmesi talebinin reddine karar verilmelidir (Y19CD-K.2021/1703).

  • Başvuranlar hakkında 2019 yılında açılan kamu davasının 2020 yılında beraat hükmüyle sonuçlandığı ve kesinleştiği, başvuranların kesinleşmeyi müteakiben haklarında yapılan bu haber sitelerindeki yayınlara, kişilik haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle erişimin engellenmesi talebiyle başvurmuşlardır. 1 yıllık süre unutulma hakkı kapsamında erişimin engellenmesi için yeterli bir süre değildir (Y19CD-K.2021/2773).

  • Haberin konusu olan avukatın topluma örnek nitelikte bir meslek sahibi olduğu, yerel ölçekte tanınan bir kişiliği olduğu, hakkında açılan kamu davasının nedeniyle unutulma hakkı kapsamında erişimin engellenmesi talep edildiği, haberin başvuru tarihine kadar geçen 4 yıla yakın süre yayında kaldığı, ancak bu sürenin unutulma hakkı kapsamında kişilik haklarına aykırılık doğurması için uzun bir süre olmadığına karar verilmiştir (Y19CD-K.2021/1701).

  • İnternet yayınının 15 yıl öncesinde hazırlandığı ve halen yayında bulunduğu, haberin veriliş amacının ve içeriğinin olay tarihinde pek çok kişinin dolandırıldığı ve kamuoyunda “Ahtapot Çetesi” olarak bilinen soruşturma kapsamında yürütülen işlemler hakkında kamuoyunu aydınlatmak olduğu, sanığın habere konu olay nedeniyle açılan kamu davasında yargılandığı ve örgüt üyeliğinden mahkum olduğu, kararın Yargıtayca onanarak kesinleştiği anlaşılmakla, erişimin engellenmesi talep edilen haberin, toplum açısından güncelliğini ve kamuoyu ilgisini yitirmediği, bu haliyle yayınlanmaya devam eden haberin kişilik haklarını ihlal etmediği internet yayınlarının internet arşivinde kolaylıkla ulaşılabilir kılınması için gerekli haber ve bilgilendirme değerinin devam ettiği, bu bağlamda “unutulma hakkı” kapsamında değerlendirilmeyi zorunlu kılacak şartların oluşmadığı kabul edilmelidir (Y19CD-K.2019/14002).

Erişimin Engellenmesi veya İçeriğin Çıkarılmasına Karar Verecek Yetkili ve Görevli Mahkeme

1. Görevli Mahkeme: Unutulma hakkı nedeniyle internetten içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi kararını vermeye görevli mahkeme, Sulh Ceza Hakimliği’dir (5651 sayılı kanun m.9/1).

2. Yetkili Mahkeme: Unutulma hakkı nedeniyle içeriğin çıkarılması ve erişimin engellenmesi kararı vermeye yetkili Sulh Ceza Hakimlikleri şunlardır:

  • İnternet sitesinin Türkiye’de bilinen bir merkez adresi varsa, bu adresteki Sulh Ceza Hakimliği içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi kararı vermeye yetkilidir.

  • Mağdurun yerleşim yeri ve oturduğu yer Sulh Ceza Hakimliği de içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi kararı vermeye yetkilidir (5271 sayılı CMK m.12/5).

Unutulma Hakkı Kapsamında Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Yolu

Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru, anayasada tanımlanan ve aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile ek protokollerde yer alan temel hak ve özgürlüklerden herhangi birinin ihlali halinde başvurulan bir yargı yoludur. Bireysel başvuru, olağan iç hukuk yolları tüketildikten sonra başvurulan bir yoldur. Örneğin, İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği’ne bir haberin içerikten çıkarılması veya habere erişimin engellenmesi talebiyle başvuran kişi, yaptığı başvuru reddedildikten sonra İstanbul 2. Sulh Ceza Hakimliği’ne itiraz edecektir. Yaptığı itiraz da reddedilen kişi tüm iç hukuk yollarını tüketmiş sayılacağından Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkını kullanabilir. Unutulma hakkı bağlamında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılabileceği gibi Anayasa Mahkemesi’nden sonuç alınmadığı takdirde AİHM’e (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) bireysel başvuru yapılabilir.

Unutulma hakkı, kişinin şeref ve itibarını korumayı amaçladığından Anayasa’nın 17. maddesinde “herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.” hükmüyle koruma altına alınmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) unutulma hakkı bağlamından yapılan bireysel başvuruları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “özel ve aile yaşamına, konuta ve haberleşmeye saygı hakkı” kenar başlıklı 8. maddesi kapsamında değerlendirerek karara bağlamaktadır. Özetle, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapıldığında Anayasa’nın 17. maddesi ve AİHS’in 8.maddesi birlikte gerekçe olarak gösterilmelidir.

Kamusal bir tartışma bağlamında ve yayımlanan yazılar nedeniyle eleştirilmiş olsa bile bir kişinin itibarı, kimliğinin ve manevi bütünlüğünün bir parçasını oluşturur. (Pfeifer/Avusturya AİHM Kararı) Türkiye’nin iç hukukunda kişinin itibarı Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının koruması altındadır.

İnternet Yayınları ve Unutulma Hakkı Mevzuatı/Yargıtay Kararları

II- KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI BAĞLAMINDA UNUTULMA HAKKI

a-) İlgili mevzuat

Unutulma hakkı, Anayasa’mızda açıkça düzenlenmemiştir. Bununla birlikte Anayasa’nın “Devletin temel amaç ve ödevleri” başlığı altında düzenlenen 5. maddesinde “insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak” ifadesi ile devlete pozitif bir yükümlülük yüklenmiştir. Bu yükümlülük bağlamında Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen kişinin manevi bütünlüğü bağlamında şeref ve itibarının korunması hakkı ve Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı ile birlikte düşünüldüğünde, devletin bireye geçmişte yaşadıklarının başkaları tarafından öğrenilmesi engellenerek “yeni bir sayfa açma” olanağı verme hususunda bir sorumluluğu olduğu açıktır. Özellikle kişisel verilerin korunması hakkı kapsamında kişisel verilerin silinmesini talep edebilme hakkı, kişilerin geçmişlerinde yaşadıkları olumsuzlukların unutulmasına imkân tanımayı kapsamaktadır. Dolayısıyla Anayasa’da açıkça düzenlenmeyen unutulma hakkı, İnternet vasıtasıyla ulaşılması kolay olan ve dijital hafızada bulunan haberlere erişiminin engellenmesi için Anayasa’nın 5., 17. ve 20. maddelerinin doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer taraftan unutulma hakkının kabul edilmemesi, İnternet vasıtasıyla kolayca ulaşılabilir ve uzun süre muhafaza edilebilir kişisel veriler nedeniyle başkaları tarafından kişiler hakkında ön yargı oluşturabilmesi nedeniyle manevi varlığının geliştirilmesi için gerekli onurlu bir yaşam sürdürmesine ve manevi bağımsızlığına müdahaleyi sürekli kılmaktadır.

Anayasa Mahkemesinin ifade ve basın özgürlükleri ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasındaki dengelemeye ilişkin kararlarında Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası temelinde değerlendirme yaptığı gözetilerek unutulma hakkına ilişkin iddiaların İnternet ortamındaki haberlerin kişisel veriler ile arasındaki ilişki dikkate alınarak Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası kapsamında inceleme yapılması gerekmektedir.

Öte yandan inceleme konusu olan başvuruya benzer diğer başvurularda devletin bir eylemi söz konusu olmayıp yargı mercilerince başvurucuların kişisel itibarlarına sağlanan korumanın yetersiz olduğu iddia edilmektedir. Anayasa’nın 17. maddesi esas olarak kamu görevlilerinin keyfî müdahalelerine karşı bireyi korumayı amaçlasa da söz konusu madde sadece devletin bu tür müdahalelerde bulunmasından kaçınmasını sağlamayı amaçlamamaktadır. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında mündemiç negatif yükümlülüğe, Anayasa’nın 5. maddesi dikkate alınarak bireyin maddi ve manevi varlığına etkin bir saygının sağlanması için gerekli pozitif yükümlülükler eklenebilir. Bu yükümlülükler, kişilerin birbirleri ile olan ilişkilerini de kapsayacak şekilde kişisel itibarının korunmasını isteme hakkına saygının güvence altına alınması amacıyla birtakım tedbirler alınmasını gerektirebilir. Bu tedbirlere, kişisel itibarın üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı korunması hususunda da başvurulabilir. Dolayısıyla unutulma hakkı kişilerin manevi varlıklarını geliştirmelerine bir fırsat vermek açısından devletin pozitif yükümlülüğünün bir sonucudur.

T.C. Anayasasının “Özel hayatın gizliliği ve korunması” başlık ve “Özel hayatın gizliliği” alt başlıklı 20. maddesi; “… Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.

Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.

(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/2 md.) Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir…” hükmünü amirdir.

b-) Emsal İçtihatlar;

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 03.03.2016 tarihli 2013/5653 başvuru sayılı dosyasında almış olduğu kararda;

“…Haber ve fikirleri iletmedeki hızı ve bunları saklama süresi ve kapasitesi gözetildiğinde İnternet, geleneksel iletişim araçlarından farklı, küresel olarak bilgiye erişim ve iletişim aracıdır. Dünya çapında milyonlarca kullanıcıya hizmet eden merkezi olmayan bu elektronik iletişim ağı, temel hak ve özgürlüklerin kullanımında farklı bir boyut getirmiştir. Temel hak ve özgürlüklerin kullanımında sağladığı imkânlar aynı zamanda temel hak ve özgürlüklere yönelik farklı müdahale yolları ortaya çıkarmıştır. Özellikle bireylerin özel hayatlarına ve manevi bütünlüklerine yönelik olarak çok ciddi müdahale alanları ortaya çıkmıştır. Bu nedenle geleneksel medyadan farklı olarak İnternet, ortaya çıkardığı riskler açısından farklı bir bakış açısı ile değerlendirilmelidir. Bu bağlamda ilgili hak ve özgürlükler açısından koruma ve ilerleme sağlayabilmek için kaçınılmaz olarak teknolojik gelişmeleri de dikkate alacak farklı bir yaklaşım belirlenmelidir.

İnternet’in yaygınlaşmasından önce kişilerin geçmişlerine ilişkin özel yaşamları zaman içinde kaybolmaktaydı. Bununla birlikte bireylerin geçmişlerinde yaşadıklarına ilişkin herhangi bir kayıt tutulmuşsa da bu kayıtlara ulaşılmasının zorluğu kişilerin geçmişlerinde yaptıkları hatalardan bağımsız olarak yaşamlarını sürdürmelerine imkân tanımaktaydı. Ancak günümüzde basit bir İnternet araştırması, bireylerin geçmişte yaptıkları ve hatırlamak ve/veya hatırlanılmasını istemedikleri hatalarını kolayca ortaya koymaktadır. Bu bağlamda İnternet ortamı, arşivde kalmış ve sadece araştırmacıların veya meraklıların özel çabası ile tespit edilebilecek haberleri kolaylıkla ulaşılabilir hâle getirmiştir. Haber arşivlerine erişimin kolaylaşması kişiler hakkında yapılan haberin unutulmasına fırsat vermeyen bir sanal ortam meydana getirmiştir. Bu durum İnternet’in yaygınlığı ile birlikte değerlendirildiğinde bireylerin geçmişte yaptıkları ve hatırlanmasını istemedikleri hususların sürekli olarak kişilerin karşısına çıkması ihtimalini kuvvetlendirmiştir. İnternet’in yaygın kullanımı ile ortaya çıkan bu durum basının İnternet’i etkin olarak kullanmasıyla beraber ifade ve basın özgürlükleri ile şeref ve itibarın korunması arasındaki dengeyi ilkinin lehine bozmuştur. İfade ve basın özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı, eşit düzeyde koruma gerektiren temel hak ve özgürlüklerdir. Bu nedenle bozulan dengenin her iki temel hak arasında tekrar kurulması zorunluluk olmuştur. İnternet haberciliği ile birlikte unutulmanın zor olduğu günümüzde anılan dengenin tekrar kurulabilmesi şeref ve itibar yönünden bireylerin unutulma hakkının kabul edilmesi ile mümkün olabilir. Bu bağlamda unutulma hakkı adil dengenin kurulması için vazgeçilmez niteliktedir (Avrupa Birliği Adalet Divanı, Google Spain SL, Google Inc/İspanya Kişisel Verilerin Korunması Kurumu, Mario Costeja Gonzales, C-131/12, 13/5/2014)…”

“… Unutulma hakkının İnternet gazete arşivlerindeki her türlü haber yönünden uygulanmasını beklemek mümkün değildir. Nitekim özellikle basın özgürlüğü temelinde gazete arşivinin araştırmacılar, hukukçular veya tarihçiler için önem taşıyan veriler olduğu açıktır. Bu durumda bir İnternet haberinin unutulma hakkı kapsamında İnternet’ten çıkarılabilmesi için;

  • yayının içeriği,
  • yayında kaldığı süre,
  • güncelliğini yitirme,
  • tarihsel bir veri olarak kabul edilememe,
  • kamu yararına katkısı (toplumsal açıdan haberin değeri, haberin geleceğe ışık tutan niteliği)
  • habere konu kişinin siyasetçi veya ünlü olup olmadığı,
  • haber veya makalenin konusu, bu bağlamda haberin olgusal gerçekler ya da değer yargısı içerip içermediği, halkın ilgili veriye yönelik ilgisi gibi hususların her somut olay açısından incelenmesi gerekmektedir.

Yapılacak değerlendirme sonucunda unutulmayı etkin kılacak farklı yöntemler benimsenebilir. 5651 sayılı Kanun’un 6518 sayılı Kanun ile değiştirilen 9. maddesinde erişimin engellenmesinin kapsamının kişilik hakkının ihlalinin gerçekleştiği yayın, kısım, bölüm ile ilgili olarak (URL vb.) içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle verileceği ve zorunlu olmadıkça İnternet sitesinde yapılan yayının tümüne yönelik erişimin engellenmesine karar verilemeyeceği belirtilmiştir.

Bu bağlamda unutulma hakkı bağlamında ifade ve basın özgürlükleri ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasındaki dengenin sağlanması açısından 5651 sayılı Kanun kapsamında yukarıda belirtilen önlemler alınabilir (bkz. § 51). Ancak alınacak tedbirlerin Anayasa’nın 13. maddesi gereğince ölçülülük kriteri esas alınarak yapılması gereklidir. Nitekim kişinin şeref ve itibarına yönelik müdahaleleri unutulma hakkı gereğince engellemek için arşivde arama yapmaya imkân tanıyan haber ile kişi arasında ilişki kuran kişisel verilerin silinmesi, haberin anonim hâle getirilmesi, haber içeriğinin bir kısmına erişimin engellenmesi gibi birçok yöntem benimsenebilir. Bu bağlamda yargının görevinin, İnternet ortamının sağladığı kolaylıkla zamanla kişilerin itibarına yönelik müdahale oluşturan haberleri tamamen ortadan kaldırarak geçmişte meydana gelmiş olayların yeniden yazılmasını sağlamak olmadığı dikkate alınmalıdır. İnternet haber arşivinin bir bütün olarak basın özgürlüğünün koruması altında olduğu unutulmamalıdır…”

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17/6/2015 tarihli ve E.2014/4-56, K.2015/1679 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir :

“…Unutulma hakkına gelince; unutulma hakkı ve bununla ilişkili olan gerektiği ölçüde ve en kısa süreliğine kişisel verilerin depolanması veya tutulması konuları, aslında kişisel verilerin korunması hakkının çatısını oluşturmaktadır. Her iki hakkın temelinde bireyin kişisel verileri üzerinde serbestçe tasarruf edebilmesini, geçmişin engeline takılmaksızın geleceğe yönelik plan yapabilmesini, kişisel verilerin kişi aleyhine kullanılmasının engellenmesini sağlamak yatmaktadır. Unutulma hakkı ile geçmişinde kendi iradesi ile veya üçüncü kişinin neden olduğu bir olay nedeni ile kişinin geleceğinin olumsuz bir şekilde etkilenmesinin engellenmesi sağlanmaktadır. Bireyin geçmişinde yaşadığı olumsuz etkilerden kurtularak geleceğini şekillendirebilmesi bireyin yararına olduğu gibi toplumun kalitesinin gelişmişlik seviyesinin yükselmesine etkisi de tartışılmazdır.

Unutulma hakkı; üstün bir kamu yararı olmadığı sürece, dijital hafızada yer alan geçmişte yaşanılan olumsuz olayların bir süre sonra unutulmasını, başkalarının bilmesini istemediği kişisel verilerin silinmesini ve yayılmasının önlemesini isteme hakkı olarak ifade edilebilir…”

Yukarıda yapılan açıklamalar ve genel ilkeler bağlamında somut olay değerlendirildiğinde;

  • Başvuruya konu haberlerin ilk kez yayınlandıkları tarihte, her hangi bir eleştiri veya yorum yapılmaksızın internet üzerinde yorumsuz biçimde yayınlanmalarının, olay tarihinde kişilik haklarına karşı bir saldırı veya ihlal içermediği, bu haliyle ifade ve basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilebileceği,

  • Başvuranların beraat etmeleri sonucu, aradan geçen dokuz yıl sonra, haberin “güncellik” değerini yitirdiği, dolayısıyla haberin o tarihte “gerçeklik ve doğruluk” kriterlerini karşılamasının artık bir önemi kalmadığı,

  • Habere konu olan yargılama sürecinin tüm aşamalarıyla sona ermesiyle birlikte, habere konu olan kişiler için haksızlık içeren durumun, toplum tarafından öğrenilmesinin, geçmişte gerçeklik ve doğruluk payı varmış gibi ifşa edilmesi anlamına gelebileceği, dolayısıyla adı geçen habere istenildiği zaman ulaşılmasının, toplum açısından yanlış algılamaya yol açabileceği,

  • Başvuranların beraatle sonuçlanan bir yargı sürecinde gözaltına alınması ve tutuklanması süreçlerine dair haberin basının arşivinde bulunmasının, haberin kamu yararı için gelecekte hatırlanması veya istatistiki açıdan değerlendirilmeye alınması gibi işlevi de taşımadığı, dolayısıyla haberin yayında kalmasının, toplumun ilerlemesi, gelişmesi için bir katkı sağlamayacağı gibi, kamu yararına toplum hafızasında yer etmesi gibi bir etkisi de olmadığı,

  • Haberin içeriğini oluşturan kişilerin; toplumu temsil ve topluma hizmet etme gayesiyle seçilmiş veya atanmış siyasilerden olmadığı gibi, topluma kendini anlatma ve toplumu aydınlatma gayesiyle eser veren sanatçılardan veya aydınlardan da olmaması nedeniyle, suç geçmişlerine dair bilgilerin kamuyu ilgilendirmediği, ayrıca bu bilgilerin sadece devletin belirli organlarınca kayıt altında tutulabileceğinin,

  • Başvuranların isimlerinin ad ve soyadı şeklinde açıkça yazılması suretiyle “örgüt, fuhuş ve insan ticareti” gibi kelimelerin yanında anılmaya devam etmesinin, şeref ve haysiyetlerine karşı bir eylem olduğu gibi, bu nedenle gözaltına alındıkları bilgisinin arşivlenmesinin kişisel verilerin izinsiz olarak işlenmesi ve yayınlanması anlamına geleceği,

  • Yukarıda yer alan değerlendirmeler karşısında, başvuranların istememesine rağmen, geçmişlerinde yer eden olumsuz tecrübelere dair haberlere, toplum tarafından istenen her anda kolaylıkla ulaşılmasının başvuranların kişilik haklarını zedelediği, sonuç ve kanaatine varıldığından,

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, kanun yararına bozma isteminin CMK’nın 309/4-a gereği KABULÜNE, itirazın reddine ilişkin İzmir 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 03/05/2016 tarihli ve 2016/1365 değişik iş sayılı kararının BOZULMASINA karar verilmiştir (Yargıtay 19. Ceza Dairesi - Karar : 2017/5325).

Haberin Güncelliğini Yitirmesi, Beraat Kararı ve Unutulma Hakkı Nedeniyle Erişimin Engellenmesi

www.arşiv.sabah..com..tr internet sitesinde halen yayında bulunan “gizli kasa siyasetçi” başlıklı köşe yazısında, İstanbul polisinin 2007 yılında yaptığı “son nokta” operasyonu kapsamında, ilgilinin de aralarında bulunduğu kişilerin gözaltına alındığı, habere konu olan ve ismi açıkça yazılan başvuran Raif Aktarlı’nın, o dönemde hakim savcı ve siyasetçilerle derin ilişkileri olan çete kurucusu … ve sosyete işkembecisi olarak tanınan …‘un karanlık ilişkileri olduğu ve aynı zamanda çetenin kasası olduğu iddialarına yer verilmiştir. O tarihte soruşturma dosyasından elde edilen bilgilerle yapılan haberin, yargılamanın sona ermesi ve …‘nın bu kişilerle veya kurulduğu iddia edilen çete ile bir bağlantısı olmadığı ve hakkında açılan davada, İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/91 E. 2016/314 K. Sayılı dosyası ile beraat ettiği, kararın 21.10.2016 günü kesinleştiği, ilgilinin halen kişilerin erişimine açık olarak aynı URL adresinde duran haberin kaldırılması ve düzeltilmesi için sabah gazetesinin sorumlularına noter ihtarnamesi gönderdiği, ancak haberin yayından kaldırılmaması üzerine mahkemeye başvurduğu, Sulh Ceza Hakimliğince başvurunun reddedildiği, haberin kişilik haklarını ihlal etmediği ve ayrıca üç günlük gazete nüshalarının sunulmadığı gerekçeleriyle reddedildiği, itiraz merciinin de gerekçesiz şekilde itirazı reddettiği görülmektedir.

Buna göre;

a-) Başvuruya konu haberin ilk kez yayınlandığı tarihte, her hangi bir eleştiri veya yorum yapılmaksızın internet üzerinde yorumsuz biçimde yayınlanmasının, olay tarihinde kişilik haklarına karşı bir saldırı veya ihlal içermediği, bu haliyle ifade ve basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilebileceği,

b-) Başvuranın beraat etmeleri sonucu, aradan geçen dokuz yıl sonra, haberin “güncellik” değerini yitirdiği, dolayısıyla haberin o tarihte “gerçeklik ve doğruluk” kriterlerini karşılamasının artık bir önemi kalmadığı,

c-) Habere konu olan yargılama sürecinin tüm aşamalarıyla sona ermesiyle birlikte, habere konu olan kişi için haksızlık içeren durumun, toplum tarafından öğrenilmesinin, geçmişte gerçeklik ve doğruluk payı varmış gibi ifşa edilmesi anlamına gelebileceği, dolayısıyla adı geçen habere istenildiği zaman ulaşılmasının, toplum açısından yanlış algılamaya yol açabileceği,

d-) Başvuranın, beraatle sonuçlanan bir yargı sürecinde gözaltına alınması ve tutuklanması süreçlerine dair haberin basının arşivinde bulunmasının, haberin kamu yararı için gelecekte hatırlanması veya istatistiki açıdan değerlendirilmeye alınması gibi işlevi de taşımadığı, dolayısıyla haberin yayında kalmasının, toplumun ilerlemesi, gelişmesi için bir katkı sağlamayacağı gibi, kamu yararına toplum hafızasında yer etmesi gibi bir etkisi de olmadığı,

e-) Haberin içeriğini oluşturan kişi; toplumu temsil ve topluma hizmet etme gayesiyle seçilmiş veya atanmış siyasetçilerden olmadığı gibi, topluma kendini anlatma ve toplumu aydınlatma gayesiyle eser veren sanatçılardan veya aydınlardan da olmaması nedeniyle, suç geçmişine dair bilgilerin kamuyu ilgilendirmediği, ayrıca bu bilgilerin sadece devletin belirli organlarınca kayıt altında tutulabileceği,

f-) Başvuranın isminin açıkça yazılması suretiyle “uyuşturucu çetesi, gizli kasa, örgüt” gibi kelimelerin yanında anılmaya devam etmesinin, kişilik haklarını ihlal eder bir eylem olduğu gibi, bu nedenle gözaltına alındığı bilgisinin arşivlenmesinin kişisel verilerin izinsiz olarak işlenmesi ve yayınlanması anlamına geleceği,

g-) Yukarıda yer alan değerlendirmeler karşısında, başvuranın istememesine rağmen, geçmişinde yer eden olumsuz tecrübelere dair haberlere, toplum tarafından istenen her anda kolaylıkla ulaşılmasının başvuranın kişilik haklarını zedelediği sonuç ve kanaatine varılmakla,

SONUÇ : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 20/02/2017 tarihli ve 2017/1169 değişik iş sayılı kararının, 5271 Sayılı CMK’nun 309/4. maddesi uyarınca BOZULMASINA karar verilmiştir (Yargıtay 19. Ceza Dairesi - Karar No: 2018/13080).

Haberin Güncelliğini Yitirmesi ve Unutulma Hakkı Nedeniyle Erişimin Engellenmesi

Benzer bir olayla ilgili olarak Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 05/06/2017 tarihli ve 2016/15510 Esas, 2017/5325 karar sayılı ilâmında yer alan, “Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17/6/2015 tarihli ve E.2014/4-56, K.2015/1679 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir: “…Unutulma hakkına gelince; unutulma hakkı ve bununla ilişkili olan gerektiği ölçüde ve en kısa süreliğine kişisel verilerin depolanması veya tutulması konuları, aslında kişisel verilerin korunması hakkının çatısını oluşturmaktadır. Her iki hakkın temelinde bireyin kişisel verileri üzerinde serbestçe tasarruf edebilmesini, geçmişin engeline takılmaksızın geleceğe yönelik plan yapabilmesini, kişisel verilerin kişi aleyhine kullanılmasının engellenmesini sağlamak yatmaktadır. Unutulma hakkı ile geçmişinde kendi iradesi ile veya üçüncü kişinin neden olduğu bir olay nedeni ile kişinin geleceğinin olumsuz bir şekilde etkilenmesinin engellenmesi sağlanmaktadır. Bireyin geçmişinde yaşadığı olumsuz etkilerden kurtularak geleceğini şekillendirebilmesi bireyin yararına olduğu gibi toplumun kalitesinin gelişmişlik seviyesinin yükselmesine etkisi de tartışılmazdır. Unutulma hakkı; üstün bir kamu yararı olmadığı sürece, dijital hafızada yer alan geçmişte yaşanılan olumsuz olayların bir süre sonra unutulmasını, başkalarının bilmesini istemediği kişisel verilerin silinmesini ve yayılmasının önlemesini isteme hakkı olarak ifade edilebilir…”

Yukarıda yapılan açıklamalar ve genel ilkeler bağlamında somut olay değerlendirildiğinde; başvuruya konu haberlerin ilk kez yayınlandıkları tarihte, her hangi bir eleştiri veya yorum yapılmaksızın internet üzerinde yorumsuz biçimde yayınlanmalarının, olay tarihinde kişilik haklarına karşı bir saldırı veya ihlal içermediği, bu hâliyle ifade ve basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilebileceği, başvuranların beraat etmeleri sonucu, aradan geçen dokuz yıl sonra, haberin “güncellik” değerini yitirdiği, dolayısıyla haberin o tarihte “gerçeklik ve doğruluk” kriterlerini karşılamasının artık bir önemi kalmadığı, habere konu olan yargılama sürecinin tüm aşamalarıyla sona ermesiyle birlikte, habere konu olan kişiler için haksızlık içeren durumun, toplum tarafından öğrenilmesinin, geçmişte gerçeklik ve doğruluk payı varmış gibi ifşa edilmesi anlamına gelebileceği, dolayısıyla adı geçen habere istenildiği zaman ulaşılmasının, toplum açısından yanlış algılamaya yol açabileceği, başvuranların beraatle sonuçlanan bir yargı sürecinde gözaltına alınması ve tutuklanması süreçlerine dair haberin basının arşivinde bulunmasının, haberin kamu yararı için gelecekte hatırlanması veya istatistiki açıdan değerlendirilmeye alınması gibi işlevi de taşımadığı, dolayısıyla haberin yayında kalmasının, toplumun ilerlemesi, gelişmesi için bir katkı sağlamayacağı gibi, kamu yararına toplum hafızasında yer etmesi gibi bir etkisi de olmadığı, haberin içeriğini oluşturan kişilerin; toplumu temsil ve topluma hizmet etme gayesiyle seçilmiş veya atanmış siyasilerden olmadığı gibi, topluma kendini anlatma ve toplumu aydınlatma gayesiyle eser veren sanatçılardan veya aydınlardan da olmaması nedeniyle, suç geçmişlerine dair bilgilerin kamuyu ilgilendirmediği, ayrıca bu bilgilerin sadece devletin belirli organlarınca kayıt altında tutulabileceğinin, başvuranların isimlerinin ad ve soyadı şeklinde açıkça yazılması suretiyle “örgüt, fuhuş ve insan ticareti” gibi kelimelerin yanında anılmaya devam etmesinin, şeref ve haysiyetlerine karşı bir eylem olduğu gibi, bu nedenle gözaltına alındıkları bilgisinin arşivlenmesinin kişisel verilerin izinsiz olarak işlenmesi ve yayınlanması anlamına geleceği, yukarıda yer alan değerlendirmeler karşısında, başvuranların istememesine rağmen, geçmişlerinde yer eden olumsuz tecrübelere dair haberlere, toplum tarafından istenen her anda kolaylıkla ulaşılmasının başvuranların kişilik haklarını zedelediği, sonuç ve kanaatine varıldığından …” şeklindeki açıklamalar da nazara alındığında, ilgili paylaşım içeriğinde yer alan ifadelerin basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği, başvurucunun unutulma hakkının bulunduğu, anılan paylaşımlarla ilgili yapılan tahkikatlar neticesinde de ilgilinin kusurunun bulunmadığının tespit edildiği, bu nedenle söz konusu paylaşımlarda yer alan ifadelerin kişilik haklarını zedelediği anlaşılmakla, erişimin engellenmesi talebi yönünden yapılan itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 7. Ceza Dairesi 2021/20743 E. , 2021/16395 K.).

Unutulma Hakkının İhlali Bireysel Başvuru Anayasa Mahkemesi Kararı

3/3/2016 tarihli N.B.B. tarafından yapılan bireysel başvuru (B. No: 2013/5653)

Mevcut olayda başvurucunun, haberlerin hâlen internette yer alması nedeniyle müdahale edilen şeref ve itibar hakkı ile içeriğin yayından çıkarılması hâlinde müdahale edilecek olan ifade ve basın özgürlükleri arasında adil bir denge kurulması gerekmektedir. Bu dengenin değerlendirilmesinde somut olay açısından gözönünde bulundurulması gereken önemli bir husus şeref ve itibarın korunması hakkı ve unutulma hakkı karşısında sadece ifade ve basın özgürlüklerinin değil ayrıca kişilerin haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğünün de olduğudur. Anayasa Mahkemesi anılan hak ve özgürlükler arasında adil bir denge kurulup kurulmadığı hususundaki değerlendirmesini temel olarak yetkili yargı mercilerinin ortaya koyduğu gerekçe üzerinden yapmaktadır.

Unutulma hakkı, internet ortamında bir haberin uzun süredir kolayca ulaşılabilir olması nedeniyle kişinin şeref ve itibarının zedelenmesi durumunda gündeme gelmektedir. Bu hakkın amacı, internetin yaygınlaşması ve sağladığı imkânlar nedeniyle ifade ve basın özgürlükleri ile kişilerin manevi varlığının geliştirilmesi hakkı arasında gerekli hassas dengenin kurulmasını sağlamaktır. O hâlde bu yol, internet ortamında haber arşivini koruma altına alan basın özgürlüğünün ve halkın haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğünün özüne dokunmayacak ve aynı zamanda hak sahibinin çıkarlarını koruyacak şekilde kullanılmalıdır.

Somut olayda, başvurucunun şikâyetine konu olan haberler 1998 ve 1999 yıllarında yayımlanmıştır ve arşiv niteliğindedir. Gazete arşivi niteliğinde olan haberler açısından arşivin sadece dijital alanda tutulmadığı ve içerik sağlayıcı tarafından saklanabileceği açıktır. Özellikle ölçülülük ilkesi temelinde yapılacak bir değerlendirme ile internet ortamında haberi ulaşılabilir kılan kişisel verilerin silinerek erişimin engellenmesi gibi yöntemler gözetildiğinde internet ortamındaki arşiv niteliğindeki haberin tamamen silinmeden sonuca ulaşılabilmesi mümkündür. Bu bağlamda bilimsel araştırmalar açısından dijital haber arşivinin tamamen silinerek geçmişteki olayların yeniden yazılması sonucunu doğuracak nitelikte basın özgürlüğüne yönelik ciddi müdahalelerin ortaya çıkması önlenebilir.

Başvurucu hakkında internet ortamındaki arşivde muhafaza edilen ve kolaylıkla ulaşılabilir kılınan haberler, 1998 ve 1999 yılındaki ceza yargılamasına ilişkindir. Bu haberlerin gerçeğe aykırı olduğu ileri sürülmemiştir. Haberler başvurucunun uyuşturucu kullanırken yakalanması ve daha sonrasında yargılanması hakkındadır. Bu bağlamda haber konusunun, haberin arşivde kolaylıkla ulaşılabilir kılınması için gerekli bulunan toplumsal açıdan haber değerinin devam etmesi veya haberin geleceğe ışık tutacak niteliğe sahip olması özelliklerini taşıdığı söylenemez.

Başvuru tarihi itibarıyla söz konusu haberin yaklaşık on dört yıl önceki bir olaya ilişkin olduğu ve böylelikle güncelliğini yitirdiği açıktır. İstatistiki ve bilimsel amaçlar yönünden de yukarıda ifade edilen gerekçelerle bu bilgilere internet ortamında kolaylıkla ulaşılmayı gerekli kılan bir neden bulunmamaktadır. Bu bağlamda kamu yararı bakımından siyasi veya medyatik bir kişiliğe sahip olmayan başvurucu hakkında internet ortamında yayınlanan haberlerin kolaylıkla ulaşılabilirliğinin başvurucunun itibarını zedelediği açıktır.

Sonuç olarak başvurucu hakkında yapılan haberler unutulma hakkı kapsamında değerlendirilmesi gereken haberlerdir. İnternet ortamının sağladığı kolaylıklar gözetildiğinde başvurucunun şeref ve itibarının korunması için anılan habere erişimin engellenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda erişiminin engellenmesine yönelik talebin reddedilmesiyle ifade ve basın özgürlükleri ile kişinin manevi bütünlüğünün korunması hakkı arasında adil bir dengenin kurulduğu söylenemez.

Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.

Kararın bir örneğinin başcurucunun şeref ve itibar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapmak üzere İstanbul 36. Sulh Ceza Hakimliği’ne gönderilmesine karar verilmiştir.

Anayasa Mahkemesi Kararı Tam Metin

Unutulma Hakkının Şartları

Dairemizin, başta 2016/15510 E. 2017/5325 K. sayılı kararında ve pek çok emsal kararında da gerekçeleri belirtildiği üzere;

Unutulma hakkı, Anayasa’mızda veya Kanunlarda açıkça düzenlenmiş bir hak değildir. Bununla birlikte Anayasa’nın “Devletin temel amaç ve ödevleri” başlığı altında düzenlenen 5. maddesinde “insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak” ifadesi ile devlete pozitif bir yükümlülük yüklenmiştir. Bu yükümlülük bağlamında Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen kişinin manevi bütünlüğü kapsamında değerlendirilen şeref ve itibarının korunması hakkı ve Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı ile birlikte düşünüldüğünde, devletin; bireye -geçmişte yaşadıklarının başkaları tarafından öğrenilmesinin engellenerek “yeni bir sayfa açma” olanağı vermesi- yönünde bir sorumluluğu olduğu açıktır. Özellikle kişisel verilerin korunması hakkı kapsamında kişisel verilerin silinmesini talep edebilme hakkı, kişilerin geçmişlerinde yaşadıkları olumsuzlukların unutulmasına imkân tanımayı kapsamaktadır. Dolayısıyla Anayasa’da açıkça düzenlenmeyen unutulma hakkı, İnternet vasıtasıyla ulaşılması kolay olan ve dijital hafızada bulunan haberlere erişiminin engellenmesi için Anayasa’nın 5., 17. ve 20. maddelerinin doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer taraftan unutulma hakkının kabul edilmemesi, İnternet vasıtasıyla kolayca ulaşılabilir ve uzun süre muhafaza edilebilir kişisel veriler nedeniyle başkaları tarafından kişiler hakkında ön yargı oluşturabilmesine yol açması nedeniyle, kişinin manevi varlığının geliştirilmesi için gerekli olan onurlu bir yaşam sürdürmesine ve manevi bağımsızlığına müdahaleyi sürekli kılabilecektir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17/6/2015 tarihli ve E.2014/4-56, K.2015/1679 sayılı kararında;

“…Unutulma hakkı ve bununla ilişkili olan gerektiği ölçüde ve en kısa süreliğine kişisel verilerin depolanması veya tutulması konuları, aslında kişisel verilerin korunması hakkının çatısını oluşturmaktadır. Her iki hakkın temelinde bireyin kişisel verileri üzerinde serbestçe tasarruf edebilmesini, geçmişin engeline takılmaksızın geleceğe yönelik plan yapabilmesini, kişisel verilerin kişi aleyhine kullanılmasının engellenmesini sağlamak yatmaktadır. Unutulma hakkı ile geçmişinde kendi iradesi ile veya üçüncü kişinin neden olduğu bir olay nedeni ile kişinin geleceğinin olumsuz bir şekilde etkilenmesinin engellenmesi sağlanmaktadır. Bireyin geçmişinde yaşadığı olumsuz etkilerden kurtularak geleceğini şekillendirebilmesi bireyin yararına olduğu gibi toplumun kalitesinin gelişmişlik seviyesinin yükselmesine etkisi de tartışılmazdır.

Unutulma hakkı; üstün bir kamu yararı olmadığı sürece, dijital hafızada yer alan geçmişte yaşanılan olumsuz olayların bir süre sonra unutulmasını, başkalarının bilmesini istemediği kişisel verilerin silinmesini ve yayılmasının önlemesini isteme hakkı olarak ifade edilebilir…” şeklinde unutulma hakkının kapsamı ve önemi belirtilmiştir.

Anayasa Mahkemesinin ifade ve basın özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasındaki dengelenmesine dair emsal kararlarında; “…Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası temelinde değerlendirme yaptığı gözetilerek unutulma hakkına ilişkin iddiaların İnternet ortamındaki haberlerin kişisel veriler ile arasındaki ilişki dikkate alınarak Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası kapsamında inceleme yapılması gerekmektedir. Anayasa’nın 17. maddesi esas olarak kamu görevlilerinin keyfî müdahalelerine karşı bireyi korumayı amaçlasa da söz konusu madde sadece devletin bu tür müdahalelerde bulunmasından kaçınmasını sağlamayı amaçlamamaktadır. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında mündemiç negatif yükümlülüğe, Anayasa’nın 5. maddesi dikkate alınarak bireyin maddi ve manevi varlığına etkin bir saygının sağlanması için gerekli pozitif yükümlülükler eklenebilir. Bu yükümlülükler, kişilerin birbirleri ile olan ilişkilerini de kapsayacak şekilde kişisel itibarının korunmasını isteme hakkına saygının güvence altına alınması amacıyla birtakım tedbirler alınmasını gerektirebilir (Ahmet Çinko ve Erkan Çelik [GK], B. No: 2013/6237, 3/7/2015, § 39). Bu tedbirlere, kişisel itibarın üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı korunması hususunda da başvurulabilir.(Kadir Sağdıç, § 40; İlhan Cihaner (2), § 47)…” ifadeleriyle, unutulma hakkı kişilerin manevi varlıklarını geliştirmelerine bir fırsat vermek açısından devletin pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak kabul edilmiştir.

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 2013/5653 numaralı bireysel başvuru hakkında verdiği 03.03.2016 tarihli kararında;

“…Haber ve fikirleri iletmedeki hızı ve bunları saklama süresi ve kapasitesi gözetildiğinde İnternet, geleneksel iletişim araçlarından farklı, küresel olarak bilgiye erişim ve iletişim aracıdır. Dünya çapında milyonlarca kullanıcıya hizmet eden merkezi olmayan bu elektronik iletişim ağı, temel hak ve özgürlüklerin kullanımında farklı bir boyut getirmiştir. Temel hak ve özgürlüklerin kullanımında sağladığı imkânlar aynı zamanda temel hak ve özgürlüklere yönelik farklı müdahale yolları ortaya çıkarmıştır. Özellikle bireylerin özel hayatlarına ve manevi bütünlüklerine yönelik olarak çok ciddi müdahale alanları ortaya çıkmıştır. Bu nedenle geleneksel medyadan farklı olarak İnternet, ortaya çıkardığı riskler açısından farklı bir bakış açısı ile değerlendirilmelidir. Bu bağlamda ilgili hak ve özgürlükler açısından koruma ve ilerleme sağlayabilmek için kaçınılmaz olarak teknolojik gelişmeleri de dikkate alacak farklı bir yaklaşım belirlenmelidir.

İnternet’in yaygınlaşmasından önce kişilerin geçmişlerine ilişkin özel yaşamları zaman içinde kaybolmaktaydı. Bununla birlikte bireylerin geçmişlerinde yaşadıklarına ilişkin herhangi bir kayıt tutulmuşsa da bu kayıtlara ulaşılmasının zorluğu kişilerin geçmişlerinde yaptıkları hatalardan bağımsız olarak yaşamlarını sürdürmelerine imkân tanımaktaydı. Ancak günümüzde basit bir İnternet araştırması, bireylerin geçmişte yaptıkları ve hatırlamak ve/veya hatırlanılmasını istemedikleri hatalarını kolayca ortaya koymaktadır. Bu bağlamda İnternet ortamı, arşivde kalmış ve sadece araştırmacıların veya meraklıların özel çabası ile tespit edilebilecek haberleri kolaylıkla ulaşılabilir hâle getirmiştir. Haber arşivlerine erişimin kolaylaşması kişiler hakkında yapılan haberin unutulmasına fırsat vermeyen bir sanal ortam meydana getirmiştir. Bu durum İnternet’in yaygınlığı ile birlikte değerlendirildiğinde bireylerin geçmişte yaptıkları ve hatırlanmasını istemedikleri hususların sürekli olarak kişilerin karşısına çıkması ihtimalini kuvvetlendirmiştir.

İnternet’in yaygın kullanımı ile ortaya çıkan bu durum basının İnternet’i etkin olarak kullanmasıyla beraber ifade ve basın özgürlükleri ile şeref ve itibarın korunması arasındaki dengeyi ilkinin lehine bozmuştur. İfade ve basın özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı, eşit düzeyde koruma gerektiren temel hak ve özgürlüklerdir. Bu nedenle bozulan dengenin her iki temel hak arasında tekrar kurulması zorunluluk olmuştur. İnternet haberciliği ile birlikte unutulmanın zor olduğu günümüzde anılan dengenin tekrar kurulabilmesi şeref ve itibar yönünden bireylerin unutulma hakkının kabul edilmesi ile mümkün olabilir. Bu bağlamda unutulma hakkı adil dengenin kurulması için vazgeçilmez niteliktedir (Avrupa Birliği Adalet Divanı, Google Spain SL, Google Inc/İspanya Kişisel Verilerin Korunması Kurumu, Mario Costeja Gonzales, C-131/12, 13/5/2014).

…Unutulma hakkının İnternet gazete arşivlerindeki her türlü haber yönünden uygulanmasını beklemek mümkün değildir. Nitekim özellikle basın özgürlüğü temelinde gazete arşivinin araştırmacılar, hukukçular veya tarihçiler için önem taşıyan veriler olduğu açıktır. Bu durumda bir İnternet haberinin unutulma hakkı kapsamında İnternet’ten çıkarılabilmesi için;

  • yayının içeriği,
  • yayında kaldığı süre,
  • güncelliğini yitirme,
  • tarihsel bir veri olarak kabul edilememe,
  • kamu yararına katkısı (toplumsal açıdan haberin değeri, haberin geleceğe ışık tutan niteliği)
  • habere konu kişinin siyasetçi veya ünlü olup olmadığı,
  • haber veya makalenin konusu, bu bağlamda haberin olgusal gerçekler ya da değer yargısı içerip içermediği, halkın ilgili veriye yönelik ilgisi

gibi hususların her somut olay açısından incelenmesi gerekmektedir.

Yapılacak değerlendirme sonucunda unutulmayı etkin kılacak farklı yöntemler benimsenebilir. 5651 sayılı Kanun’un 6518 sayılı Kanun ile değiştirilen 9. maddesinde erişimin engellenmesinin kapsamının kişilik hakkının ihlalinin gerçekleştiği yayın, kısım, bölüm ile ilgili olarak (URL vb.) içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle verileceği ve zorunlu olmadıkça İnternet sitesinde yapılan yayının tümüne yönelik erişimin engellenmesine karar verilemeyeceği belirtilmiştir… …Bu bağlamda unutulma hakkı çerçevesinde, ifade ve basın özgürlükleri ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasındaki dengenin sağlanması açısından 5651 sayılı Kanun kapsamında yukarıda belirtilen önlemler alınabilir (bkz. § 51). Ancak alınacak tedbirlerin Anayasa’nın 13. maddesi gereğince ölçülülük kriteri esas alınarak yapılması gereklidir. Nitekim kişinin şeref ve itibarına yönelik müdahaleleri unutulma hakkı gereğince engellemek için arşivde arama yapmaya imkân tanıyan haber ile kişi arasında ilişki kuran kişisel verilerin silinmesi, haberin anonim hâle getirilmesi, haber içeriğinin bir kısmına erişimin engellenmesi gibi birçok yöntem benimsenebilir. Bu bağlamda yargının görevinin, İnternet ortamının sağladığı kolaylıkla zamanla kişilerin itibarına yönelik müdahale oluşturan haberleri tamamen ortadan kaldırarak geçmişte meydana gelmiş olayların yeniden yazılmasını sağlamak olmadığı dikkate alınmalıdır. İnternet haber arşivinin bir bütün olarak basın özgürlüğünün koruması altında olduğu unutulmamalıdır…”

şeklindeki ifadelerle unutulma hakkının kullanılmasında gözetilmesi gereken kriterler anlatılmıştır.

Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, kanun yararına bozmaya konu somut uyuşmazlığın “unutulma hakkı” açısından değerlendirildirilmesine gelince;

Değişik internet sitelerinde, başvuranlar hakkında 23.07.2020 tarihinde yapılan yayınlarda;

  • Başvuranlar hakkında, yüzleri mozaiklenmek ve isimlerinin baş harfleri kısaltılmak suretiyle yapılan haberlerde, yabancı bir masöze tecavüz edildiği iddiası üzerine başlatılan soruşturma dosyası kapsamında 4 kişinin tutuklandığı bilgisinin haber olarak verildiği,
  • Yapılan yayınlarda, başvuranların kimliklerinin açık olarak belirlenemediği gibi kişilik haklarını hedef alan saldırı mahiyetinde ifadeler bulunmadığı, dolayısıyla adli yargı sürecine intikal etmiş ceza soruşturması hakkında somut olgulara dayalı bir haber yapıldığı,
  • Başvuranlar hakkında 2019 yılında açılan kamu davasının 2020 yılında beraat hükmüyle sonuçlandığı ve kesinleştiği, başvuranların kesinleşmeyi müteakiben haklarında yapılan bu haber sitelerindeki yayınlara, kişilik haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle erişimin engellenmesi talebiyle başvurdukları,
  • Başvuranlar hakkında yapılan yayınlarda, adli yargı mercilerinde açılmış bir soruşturma ile ilgili olarak bilgiler verildiği, dolayısıyla toplumun habere karşı güncel bir ilgisinin bulunduğu, haberin basın özgürlüğü kapsamında kaldığı, ayrıca haberin sunuş biçiminde polisin gözaltına alma fotoğraflarında ve yazı içeriğinde kişilerin tanınmasını engelleyici tedbirlere başvurulmakla, kötüniyetli davranıldığına dair somut bir veri bulunmadığı,
  • Haberin başvuranların kişisel verilerine dair bilgiler içermesi yönüyle tarihsel bir veri olarak kabul edilemeyeceği, ancak kamunun menfaatini ilgilendirecek şekilde halen herkesin erişimine açık halde bulunmasında kamu yararı bulunduğu, yayınların üzerinden unutulma hakkı çerçevesinde makul bir sürenin de geçmediği,
  • Uyuşmazlığa konu internet yayınlarında yer alan içeriklerin; başvuranların kişisel verilerini ve geçmişine dair bilgileri, uzun bir süre boyunca kişilik haklarını ihlal edici boyutta hukuka aykırı olarak internet üzerinde yayınlanmadığı ve unutulma hakkı çerçevesinde erişimin engellenmesi kararı verebilmek için gerekli şartların oluşmadığı anlaşılmıştır (Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2021/633 E. , 2021/2773 K.).

Bir İki Yıl Gibi Kısa Sürelerde Unutulma Hakkı Uygulanamaz

Başvuruya konu internet haber sitesinde, başvuran hakkında başlatılan yargı sürecine dair 17-18.07.2020 tarihinde yayınlanan haberlerde;

  • Başvuranın sahibi olduğu şirketin değişik bankalardan gerçek dışı bilançolara istinaden krediler çektiği, 2018 yılında şirketin iflas ettiği, kredi alacaklısı Ziraat Bankası A.Ş.’nin şikayeti üzerine başlatılan soruşturmada MASAK’ın konu ile ilgili raporlarına atıf yapıldığı, haberde doğrudan başvuranın kişilik haklarını hedef alan saldırı mahiyetinde ifadeler bulunmadığı, dolayısıyla adli yargı sürecine intikal etmiş ceza soruşturması hakkında somut olgulara dayalı bir haber yapıldığı, haberin yapıldığı sırada güncel olduğu ve toplumun habere karşı güncel bir ilgisinin bulunduğu, haberin basın özgürlüğü kapsamında kaldığı,

  • Başvuran hakkında 2018 yılında haberde yer alan iddialarla kamu davası açıldığı ve 2019 yılında beraatle sonuçlandığı, ancak henüz istinaf aşamasından geçip geçmediği veya kesinleşip kesinleşmediğinin belli olmadığı, başvuran hakkında yapılan haberin 2020 yılı içinde yapıldığı, sadece bir yıla yakın bir süre yayında kaldığı, ancak başvuran hakkındaki yargı sürecini konu alan haberde, kullanılan üslubu ve haberin zamanlamasını sorgulayacak derecede kötüniyetli davranıldığına dair somut veriler bulunmadığı, dolayısıyla haberin güncelliğini yitirmediği, haberin yapılma tarihi ile başvurana dair topluma sunulan bilgilerin görünüşteki gerçekliğinin tartışıldığı süreç arasında unutulma hakkı bakımından kabul edilebilir derecede makul bir süre geçmediği,

  • Haberin iş adamı olan başvuranın kişisel verilerine dair bilgiler içermesi yönüyle tarihsel bir veri olarak kabul edilemeyeceği, ancak kamunun menfaatini ilgilendirecek ölçüde bir kamu bankasının dolandırıldığına dair iddialar içermesi yönüyle haberin yapılmasında ve halen herkesin erişimine açık halde bulunmasında kamu yararı bulunduğu değerlendirilmekle;

  • Uyuşmazlığa konu 17-18.07.2020 tarihli internet haber sitelerinde yer alan içeriklerin; başvuranın kişisel verilerini ve geçmişine dair bilgileri, uzun bir süre boyunca kişilik haklarını ihlal edici boyutta hukuka aykırı olarak internet üzerinde yayınlanmadığı ve unutulma hakkı çerçevesinde erişimin engellenmesi kararı verebilmek için gerekli şartların oluşmadığı anlaşılmıştır (Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2020/6232 E. , 2021/2772 K.).

İki Yılda Haberin Güncelliği Devam Eder

  • Yayının içeriğinde; başvuranın başından geçen somut bir olayın haber mahiyetinde aktarıldığı,
  • İnternet yayınlarının 2018 yılında meydana gelen bir olay hakkında yapıldığı ve başvurunun ise 2020 yılında yapıldığı,
  • Haberlerin güncelliğini yitirmediği,
  • Habere konu kişinin, ünlü bir ailenin kızı ve model olması ve sosyete hayatında tanınmışlığı göz önüne alındığında toplumun habere olan ilgisinin halen devam ettiği,
  • Habere konu edilen somut olguların başvuranın başından geçen üzücü bir olay sonrasında elde edilen bilgiler ve yapılan yorumlarla birlikte sunulduğu, Sonuç olarak erişime engellenmesi talep edilen internet yayınlarının unutulma hakkı çerçevesinde kaldığının değerlendirilemeyeceği anlaşılmıştır (Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2020/6868 E. , 2021/1703 K.).

Dört Yıllık Süre Unutulma Hakkı Açısından Uzun Değildir

  • Başvuruya konu haberin konusu olan avukatın topluma örnek nitelikte bir meslek sahibi olduğu, yerel ölçekte tanınan bir kişiliği olduğu, hakkında açılan kamu davasının toplumun ilgisini çekebilecek nitelikte olduğu, haberde anlatılanların haber değeri taşıdığı,
  • Başvuran hakkında yapılan yayın içeriğinin o tarihte (08.12.2016) gerçek bilgilere dayalı olarak yapıldığı ve kamu yararına katkı sunduğu, kişilik haklarını ihlal etmediği, dolayısıyla basın özgürlüğü çerçevesinde kaldığı,
  • Haberin başvuru tarihine kadar geçen 4 yıla yakın süre yayında kaldığı, ancak bu sürenin unutulma hakkı kapsamında kişilik haklarına aykırılık doğurması için uzun bir süre olmadığı, keza haberin yapıldığı tarihte güncel olduğu ve bugün de güncelliğini koruduğu,
  • Mahkemece verilen erişimin engellenmesi talebinin reddine dair kararın yerinde olduğu, basın özgürlüğü ile kişilik hakkı arasında kurulması gereken dengenin ölçülü bir şekilde kurulduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır (Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2020/6862 E. , 2021/1701 K.).

Ondört Yıllık Süre Unutulma Hakkının Uygulanması İçin Yeterli Bir Süredir

Değişik internet sitelerinde yer alan haberlerde; başvuranın, 2005 yılında Mersin’de bir TIR’da 62 kilogram miktarında eroin ele geçirildiği olay nedeniyle aranan kişilerden biri olduğu, hakkında tutuklama istemli yakalama müzekkeresi çıkarıldığı haber konusu yapılmıştır.

Başvuran vekili, 06.12.2019 tarihli başvurusunda özetle, müvekkilinin habere konu olayla ilgili olarak bir çok sanıkla birlikte müvekkili hakkında da açılan ve birlikte görülen kamu davasında beraat ettiğini, Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 17.01.2008 tarihli onama ilamı ile beraat kararının kesinleştiğini belirterek, yaklaşık 14 yıldır herkesin erişimine açık internet sitelerinde yayınlanan haberlerde müvekkili hakkında kişilik haklarına aykırılık teşkil eden paylaşımların yapıldığından bahisle 3 adet URL sitesinde yayınlanan haberlere, unutulma hakkı çerçevesinde, erişimin engellenmesini talep etmiştir. Başvuranın talebi, Sulh Ceza Hakimliğince reddedilmiş, süresi içinde yaptığı itirazın da merci tarafından reddine karar verildiği görülmüştür.

  • Haberde başvuranın isminin karıştığı olayın toplumun genelinin ilgisini çekebilecek bir adli olay olduğu,
  • Başvuran hakkında yapılan yayın içeriğinin o tarihte (31.05.2005) gerçek bilgilere dayalı olarak yapıldığı, toplumsal açıdan haber değeri içerdiği ve kamu yararına katkı sunduğu, kişilik haklarını ihlal etmediği, dolayısıyla ifade ve basın özgürlüğü çerçevesinde kaldığı,
  • Haberin 14 yıla yakın süre yayında kaldığı, haberdeki bilgilerin tarihsel bir veri olarak saklanma zorunluluğunun bulunmadığı, başvuranın hakkında açılan kamu davasının beraatle sonuçlandığı ve haberin güncelliğini yitirdiği, eski tarihli haberin toplum tarafından bilinmesinde başvuru tarihi itibarıyla kamu yararının da bulunmadığı, dolayısıyla haberin başvuranın kişilik haklarını zedeler bir hal aldığı sonuç ve kanaatine varılmıştır (Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2020/2249 E. , 2021/1700 K.).

Unutulma Hakkı Kapsamında Arama Motorları (Google, Yandex vs.) İndekslerinin Kaldırılması KVKK Kararı

Kişisel Verileri Koruma Kurulu (KVKK), unutulma hakkı kapsamında arama motorlarının (google, yandex, bing, yahoo vs.) yaptığı indekslerin kaldırılması konusunda taleplerin esas ve usulü hakkında şu şekilde karar vermiştir:

KVKK-Karar No: 2020/481

Kurumumuza intikal eden başvurulara konu “Unutulma Hakkı”nın bir üst kavram olarak ele alınmak suretiyle Anayasanın 20 nci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü ile 6698 sayılı Kanunun 4 üncü, 7 nci ve 11 inci maddelerinde ve Kişisel Verilerin Silinmesi, Yok Edilmesi veya Anonim Hale Getirilmesi Hakkında Yönetmeliğin 8 inci maddesinde yer verilen düzenlemeler çerçevesinde değerlendirildiği,

Yine Kurumumuza yapılan başvurularda yer verilen arama motorlarından ad ve soyadı ile yapılan aramalarda kişinin kendisiyle bağlantılı sonuçlara ulaşılmamasını isteme hakkının indeksten çıkarılma talebi olarak nitelendirildiği,

Bu kapsamda, arama motorlarının, üçüncü taraflara ait internette topladıkları verilerin işlenmesinin amaç ve vasıtalarını belirledikleri göz önünde bulundurularak Kanunun 3 üncü maddesinde yer verilen tanım çerçevesinde veri sorumlusu olarak kabul edildiği,

Arama motorunun işletmecisinin otomatik, düzenli ve sistematik olarak internette yayınlanan bilgiyi bulduğu, daha sonra kendi indeksleme programları çerçevesinde alıp, kaydedip, organize ettiği kişisel verileri arama sonuçlarının listesi formunda düzenlediği, sunucuları üzerinde sakladığı, belirli durumlarda açıkladığı ve kullanıcılarına sunduğu dikkate alındığında arama motorları tarafından gerçekleştirilen faaliyetlerin Kanunun 3 üncü maddesi kapsamında ‘kişisel veri işleme” faaliyeti olarak değerlendirildiği,

Bu kapsamda, Kanunun başvuru ve şikâyet hakkına ilişkin hükümlerinde belirtilen usul ve süreler esas alınarak ilgili kişilerin, arama sonuçlarının indeksten çıkarılmasına yönelik talepleri ile ilgili olarak öncelikle arama motorlarına başvuruda bulunmaları, veri sorumlusu arama motorlarının söz konusu talepleri reddetmeleri veya başvuru sahibine cevap vermemeleri halinde ilgili kişilerce Kurula şikâyette bulunabilecekleri,

İlgili kişilerce yapılacak başvurunun şekli ve istenilecek bilgi ve belgelerin arama motorları tarafından belirleneceği,

İlgili kişinin arama motorları üzerinden kendi adı ve soyadı ile yapacağı bir arama sonucunda gösterilen sonuçların indeksten çıkarılmasına yönelik taleplerin değerlendirilmesinde, ilgili kişinin temel hak ve özgürlükleri ile kamunun söz konusu bilgiyi edinmesinden sağlayacağı menfaatler arasında bir denge testi yapılması, yarışan menfaatlerden hangisinin ağır bastığının gözetilmesi ve bu değerlendirme yapılırken öncelikli olarak aşağıda belirtilen linkte yer verilen açıklamaların dikkate alınması ancak bu konudaki şikâyetlerin değerlendirme sürecinde dikkate alınacak kriterlerin bunlarla sınırlı olmayacağı, her somut olay özelinde Kurulca ilave ölçütlerin de gündeme gelebileceği,

İlgili kişilerin, arama motorları üzerinden kendi ad ve soyadları ile yapılacak aramalar neticesinde gösterilen sonuçların indeksten çıkarılmasına yönelik taleplerinin veri sorumlusu arama motorları tarafından reddedilmesi veya taleplerine cevap verilmemesi halinde Kurula başvuruda bulunulurken aynı zamanda doğrudan yargı yoluna başvurmalarının da mümkün bulunduğuna karar verilmiştir.

İnternet Gazete Arşivinde Unutulma Hakkının Uygulanması

Unutulma hakkının İnternet gazete arşivlerindeki her türlü haber yönünden uygulanmasını beklemek mümkün değildir. Nitekim özellikle basın özgürlüğü temelinde gazete arşivinin araştırmacılar, hukukçular veya tarihçiler için önem taşıyan veriler olduğu açıktır. Bu durumda bir İnternet haberinin unutulma hakkı kapsamında İnternet’ten çıkarılabilmesi için yayının içeriği, yayında kaldığı süre, güncelliğini yitirme, tarihsel bir veri olarak kabul edilememe, kamu yararına katkısı (toplumsal açıdan haberin değeri, haberin geleceğe ışık tutan niteliği) habere konu kişinin siyasetçi veya ünlü olup olmadığı, haber veya makalenin konusu, bu bağlamda haberin olgusal gerçekler ya da değer yargısı içerip içermediği, halkın ilgili veriye yönelik ilgisi gibi hususların her somut olay açısından incelenmesi gerekmektedir.

  1. Yapılacak değerlendirme sonucunda unutulmayı etkin kılacak farklı yöntemler benimsenebilir. 5651 sayılı Kanun’un 6518 sayılı Kanun ile değiştirilen 9. maddesinde erişimin engellenmesinin kapsamının kişilik hakkının ihlalinin gerçekleştiği yayın, kısım, bölüm ile ilgili olarak (URL vb.) içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle verileceği ve zorunlu olmadıkça İnternet sitesinde yapılan yayının tümüne yönelik erişimin engellenmesine karar verilemeyeceği belirtilmiştir.

  2. Bu bağlamda unutulma hakkı bağlamında ifade ve basın özgürlükleri ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasındaki dengenin sağlanması açısından 5651 sayılı Kanun kapsamında yukarıda belirtilenönlemler alınabilir (bkz. § 51). Ancak alınacak tedbirlerin Anayasa’nın 13. maddesi gereğince ölçülülük kriteri esas alınarak yapılması gereklidir. Nitekim kişinin şeref ve itibarına yönelik müdahaleleri unutulma hakkı gereğince engellemek için arşivde arama yapmaya imkân tanıyan haber ile kişi arasında ilişki kuran kişisel verilerin silinmesi, haberin anonim hâle getirilmesi, haber içeriğinin bir kısmına erişimin engellenmesi gibi birçok yöntem benimsenebilir. Bu bağlamda yargının görevinin, İnternet ortamının sağladığı kolaylıkla zamanla kişilerin itibarına yönelik müdahale oluşturan haberleri tamamen ortadan kaldırarak geçmişte meydana gelmiş olayların yeniden yazılmasını sağlamak olmadığı dikkate alınmalıdır. İnternet haber arşivinin bir bütün olarak basın özgürlüğünün koruması altında olduğu unutulmamalıdır (Başvuru Numarası: 2013/5653, Anayasa Mahkemesi Kararı).

Milletvekilinin Unutulma Hakkı Başvurusu

Anayasa Mahkemesinin 04.10.2017 tarihli, 2014/18260 başvuru sayılı bireysel başvuru kararında;

“…Başvuru tarihi itibarıyla söz konusu haberlerin yayın tarihi üzerinden 5 yıl 3 aylık bir süre geçmiştir. Başvurucu Ş.A’nın Sulh Ceza Hâkimliğinden erişimin engellenmesi talebinde bulunduğu, sonrasında da Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yaptığı bu süre içerisinde anılan suça ilişkin cezasının infaz edilmekte olduğu da tespit edilmiştir. Haberlerin yayın tarihi üzerinden geçen süre ile haklarında haber yapılan kişilerin kimlikleri de dikkate alındığında haberin güncelliğini ve kamuoyu ilgisini yitirdiği söylenemez. Bu bağlamda haberin konusu, içeriği ve ilk yayın tarihi üzerinden geçen süre gözönünde bulundurulduğunda toplumsal açıdan haber ve yazıların arşivde kolaylıkla ulaşılabilir kılınması için gerekli haber ve bilgilendirme değerinin devam ettiği, bu bağlamda unutulma hakkı kapsamında değerlendirilmeyi zorunlu kılacak şartların oluşmadığı belirlenmiştir. Sonuç olarak ifade ve basın özgürlükleri ile birlikte halkın haber alma ve bilgiye ulaşma hakkı birlikte değerlendirildiğinde başvuru konusu olayda, ifade ve basın özgürlükleri ile kişinin manevi bütünlüğünün korunması hakkı arasında adil bir dengenin kurulduğu, derece mahkemesinin takdir yetkisine müdahale etmeyi gerekli kılacak bir durumun bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır…” şeklindeki gerekçesiyle unutulma hakkının, basın özgürlüğü ile manevi bütünlüğün korunması hakkı arasında adil bir denge kurulması şartıyla korunmasının söz konusu olabileceğini, başvuranın kişiliği ve geçmişi göz önüne alındığında şayet haberin kamuoyu tarafından güncelliği ve toplumun habere olan ilgisi devam ediyorsa yargı organlarının takdir yetkisine müdahale edilmemesi gerektiğini belirtmiştir.

Başvuruya konu haberlerin ilgilisi olan milletvekilinin topluma örnek nitelikte biri olduğu, yerel ve ulusal ölçekte tanınan bir kişiliği bulunduğu, haberlerin toplumun ilgisini çekebilecek niteliği gereği toplumsal açıdan haber değeri taşıdığı ve kamu yararına katkı sunduğu, kişilik haklarını ihlal etmediği, dolayısıyla basın özgürlüğü çerçevesinde kaldığı, haberlerin başvuru tarihi itibarı ile bir yıla yakın süre yayında kaldığı, ancak bu sürenin unutulma hakkı kapsamında kişilik haklarına aykırılık doğurması için uzun bir süre olmadığı, keza haberlerin yapıldığı tarihte güncel olduğu ve bugün de güncelliğini koruduğu, Mahkemece verilen erişimin engellenmesi talebinin reddine dair kararın yerinde olduğu, basın özgürlüğü ile kişilik hakkı arasında kurulması gereken dengenin ölçülü bir şekilde kurulduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır (Yargıtay 7.Ceza Dairesi Esas : 2023/30 Karar : 2023/2890).

9 yıl Önce Yapılan Haberin Unutulma Hakkı Kapsamında Arşivden Çıkarılması

Başvuruya konu haberlerin ilk kez yayınlandıkları tarihte, her hangi bir eleştiri veya yorum yapılmaksızın internet üzerinde yorumsuz biçimde yayınlanmalarının, olay tarihinde kişilik haklarına karşı bir saldırı veya ihlal içermediği, bu hâliyle ifade ve basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilebileceği, başvuranların beraat etmeleri sonucu, aradan geçen dokuz yıl sonra, haberin “güncellik” değerini yitirdiği, dolayısıyla haberin o tarihte “gerçeklik ve doğruluk” kriterlerini karşılamasının artık bir önemi kalmadığı, habere konu olan yargılama sürecinin tüm aşamalarıyla sona ermesiyle birlikte, habere konu olan kişiler için haksızlık içeren durumun, toplum tarafından öğrenilmesinin, geçmişte gerçeklik ve doğruluk payı varmış gibi ifşa edilmesi anlamına gelebileceği, dolayısıyla adı geçen habere istenildiği zaman ulaşılmasının, toplum açısından yanlış algılamaya yol açabileceği, başvuranların beraatle sonuçlanan bir yargı sürecinde gözaltına alınması ve tutuklanması süreçlerine dair haberin basının arşivinde bulunmasının, haberin kamu yararı için gelecekte hatırlanması veya istatistiki açıdan değerlendirilmeye alınması gibi işlevi de taşımadığı, dolayısıyla haberin yayında kalmasının, toplumun ilerlemesi, gelişmesi için bir katkı sağlamayacağı gibi, kamu yararına toplum hafızasında yer etmesi gibi bir etkisi de olmadığı, haberin içeriğini oluşturan kişilerin; toplumu temsil ve topluma hizmet etme gayesiyle seçilmiş veya atanmış siyasilerden olmadığı gibi, topluma kendini anlatma ve toplumu aydınlatma gayesiyle eser veren sanatçılardan veya aydınlardan da olmaması nedeniyle, suç geçmişlerine dair bilgilerin kamuyu ilgilendirmediği, ayrıca bu bilgilerin sadece devletin belirli organlarınca kayıt altında tutulabileceğinin, başvuranların isimlerinin ad ve soyadı şeklinde açıkça yazılması suretiyle “örgüt, fuhuş ve insan ticareti” gibi kelimelerin yanında anılmaya devam etmesinin, şeref ve haysiyetlerine karşı bir eylem olduğu gibi, bu nedenle gözaltına alındıkları bilgisinin arşivlenmesinin kişisel verilerin izinsiz olarak işlenmesi ve yayınlanması anlamına geleceği, yukarıda yer alan değerlendirmeler karşısında, başvuranların istememesine rağmen, geçmişlerinde yer eden olumsuz tecrübelere dair haberlere, toplum tarafından istenen her anda kolaylıkla ulaşılmasının başvuranların kişilik haklarını zedelediği, sonuç ve kanaatine varıldığından …” şeklindeki açıklamalar da nazara alındığında, ilgili haber içeriğinde yer alan haberin basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği, başvurucunun unutulma hakkının bulunduğu, anılan haberle ilgili yapılan yargılama neticesinde de beraat ve düşme kararı verildiği, atılı suçların tarihinin 1997-1999 yılları olduğu nazara alındığında haberin güncellik değerini kaybettiği, bu nedenle haber içeriğinin kişilik haklarını zedelediği anlaşılmakla, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir (Yargıtay 7CD Esas : 2021/29294 Karar : 2022/1836).

Doktorun Hatalı Tıbbi Uygulamasını Konu Eden Haberin Unutulma Hakkı Kapsamında Değerlendirilmesi

Kişilik haklarının ihlal edilip edilmediğine dair 5651 sayılı Kanun’un 9. maddesinde düzenlenen çekişmesiz yargıya başvuru aşamasında, Sulh Ceza Hakimliklerince araştırılması gereken hususlar; sırf başvuruya konu ifadeden hareketle, ilk bakışta kişilik haklarını ihlal eden ifadelerin kullanılıp kullanılmadığı ve kişilik haklarının ihlal edildiği kabul edilebilirse, bu kez de ihlalde başkalarının “ifade ve basın özgürlüğü” gibi bir hukuka uygunluk sebebinin bulunup bulunmadığının ortaya konulmasıdır. İnternet içeriğine erişimin engellenmesi tedbiri, başvuranın kişilik haklarını ihlal ettiği mahkeme kararıyla tespit edilen bir internet yayınına toplumun erişiminin derhal engellenmesi amacıyla düzenlenmiş bir tedbirdir. Erişimin engellenmesi tedbirinin uygulanması için yayının içeriğinde kişilik hakkına yönelen bir suç unsuru bulunması şartı aranmadığı gibi yayın içeriğinde bir suç işlenmişse dahi yürütülecek ceza muhakemesinin sonucu beklenmeksizin erişimin engellenmesi tedbirine bir koruma tedbiri olarak hükmedilebilecektir. Erişimin engellenmesine konu edilen ve başvuranın kişilik hakkını ihlal ettiği tespit edilen internet yayınının “bir an önce” internet ortamından kaldırılması, gerek kişilik haklarının gerekse kamu düzeninin korunması açısından elzemdir. Ancak verilecek kararlarda ifade ve basın özgürlüğünün zedelenmemesi de gözetilmesi gereken bir diğer husustur.

Dosya içeriğinde bulunan Adli Tıp Kurumu raporunda; doğum eyleminde ve doğum sonrası çocuğun tedavisi ile ilgilenen sağlık personelinin uygulamalarının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu, sağlık hizmetini sağlık personeli aracılığı ile yürüten idareye atfı kabil kusur bulunmadığının belirtildiği, ailenin kusursuz sorumluluk ilkesi çerçevesinde devlet hastanesi aleyhine idare yargıda açtığı davada tazminata hükmedildiği, yapılan istinaf başvurusunun kabul edilerek tazminata ilişkin kararın bozulduğu, Danıştay tarafından ise henüz bir karar verilmediği, yine olayda doktorun taksir boyutuna ulaşan bir kusuru olmadığı, bu nedenle doktor hakkında ceza soruşturması izni verilmediği gibi çocuğun vefatı sonrası taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan yapılan soruşturma sonucunda işleme konulmama kararı verildiği, çocuğun vefatı sonrası düzenlenen adli raporda ise ölümün kendisinde mevcut sistemik hastalıklara bağlı gelişen komplikasyonlar sonucu meydana geldiği kanaati bildirildiği anlaşılmıştır.

Kamu görevlileri, ifade ve basın özgürlüğü yönünden, görevlerini yerine getirmeleri nedeniyle, yaptıkları faaliyetlerin hukuk sınırları içinde kalması şartıyla, siyasetçilere veya kamuya mal olmuş ünlülere nazaran daha fazla; sıradan kişilere nazaran daha az korunmaya muhtaç kişilerdir. Keza erişimin engellenmesi talep edilen içeriğin yer aldığı videonun ilgili televizyon kanalının 04.10.2020 tarihli haber bülteninde başka içeriklerin de yer aldığı toplam 46 dakika 33 saniye süreli içeriklerden bir tanesi olduğu, içerikte; gerek doğum sırası ve sonrası yaşananları gerekse haberde yer verilen ailenin çocuklarının vefatı sonrasında düzenlenen adli raporu konu almakta olup haberde geçen ifadelerin tümünün somut bir olaya dayandığı, sırf başvuranı karalama veya kötüleme niyetiyle değil, yaşanan acıları ortaya koymak amacıyla yapıldığı, dolayısıyla haberin basın özgürlüğü sınırları içinde kaldığı, bununla birlikte haber içeriğinde başvuranın isim ve kimlik bilgilerine dahi yer verilmediği, bu hali ile başvuruya konu habere erişimin engellenmesinin hukuka uygun olmayacağı değerlendirilmekle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, karar verilmiştir (Y7CD Esas : 2021/20743 Karar : 2021/16395).

Kişilik Haklarının İhlali Nedeniyle Unutulma Hakkı Kapsamında Erişimin Engelelenmesi

5651 sayılı Kanunun 9. maddesi gereği Sulh Ceza Hakimliğine yapılan başvurularda, adli yargı organınca yapılması gereken; Kanunun 9/1. maddesi kapsamında kişilik hakkının ihlal edilip edilmediğinin tespiti ile şartların oluşması halinde aynı Kanunun 9/4. maddesi gereği “içeriğin çıkarılmasına ve/veya erişimin engellenmesine” karar vermektir. Sulh Ceza Hakiminin vereceği kararın, kişilik hakkının ihlalinin gerçekleştiği yayın, kısım, bölüm ile ilgili olarak (URL, vb. şeklinde) içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle verileceği Kanunda açıkça hüküm altına alınmıştır. İçeriğin internet ağında yer aldığı/görüntülendiği tam internet adresi olarak tanımlanan URL adresinin; “http” veya “https” uzantılı olmasının verilecek karar bakımından bir önemi yoktur. Bu hususlar, ancak kararın Erişim Sağlayıcıları Birliği tarafından uygulanması (infazı) sırasında dikkate alınacak hususlardır.

Başvuruya konu somut uyuşmazlıkta; başvuranın toplamda (12) adet URL adresinde kişilik haklarını ihlal eden yayın yapıldığından bahisle erişime engellenmesinin talep ettiği, ilgili Sulh Ceza Hakimliğince, yabancı (yurt dışı kaynaklı) sosyal ağ sağlayıcılarının URL adreslerinin “https” uzantılı olması gerekçesiyle reddine karar verildiği, karara yapılan itirazın da gerekçesiz biçimde reddedildiği görülmektedir.

Yukarıda izah edildiği üzere, erişimin engellenmesi talebinin uygulanmasına (infazına) dair teknik gerekçeler, Sulh Ceza Hakimliğinin inceleme ve değerlendirme konusu olmayıp, yapılan itirazın merci tarafından esastan incelenerek, yayının kişilik haklarının ihlal edip etmediği ve basın özgürlüğü kapsamında kalıp kalmadığının araştırılması ve bu hususta internet yayın uzantılarının “https” olup olmadığına bakılmaksızın bir karar verilmesi gerekirken itirazın reddedilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 7CD- Esas : 2021/20314 Karar : 2021/14119)

İçeriklere Erişilip Erişilmediği Konusunda Bilirkişi İncelemesi Yapılması Zorunluluğu

Talep eden vekilince, talep eden tarafından profesyonel olmadan önceki dönemde deneme amaçlı çekilmiş ses kayıtlarının ve siyasi bir içeriğin talep edene ait olmayan internet sitelerinden paylaşıldığı, talep edene ait felsefe sözlüğü isimli facebook sosyal paylaşım hesabını ele geçiren kişilerce talep edenin şahsi telefon numarasının ve talep edeni küçük düşürücü paylaşımların yapıldığı, yine twitter sosyal paylaşım sitesi üzerinden bazı hesaplarca talep edenin telefon numarasının paylaşılarak illegal bahis sitesinin talep edene ait olduğuna ilişkin suç ithamında bulunulduğu belirtilerek, ekli listede yer alan internet sitelerindeki içeriklere erişimin engellenmesi talebinde bulunulması üzerine, Samsun 1. Sulh Ceza Hakimliğince, talep dilekçesinde kişilik hakkının ihlaline neden olan yayınların tam adresleri (URL), hangi açılardan hakkın ihlal edildiğine ilişkin açıklama ve kimlik bilgilerini ispatlayacak bilgilere yer verilmediği, adreslerin erişiminin bu hali ile denetime elverişli olmadığı, talep dilekçesine ekli belgelerde, söz konusu içeriklere ait URL adresinin bulunmadığı, yalnızca iki hesaba ait URL adresinin ve ekran görüntülerinin dilekçe ekinde sunulduğu ancak belirtilen internet adreslerinde, kişilik hakkını ihlal eder mahiyette yayın yapılıp yapılamadığının denetlenemediği gerekçesiyle, talebin reddine karar verilmiş ise de, gerek başvuru dilekçesinde gerekse dosya kapsamında bulunan CD içeriğinde başvuruya konu internet hesaplarının URL adreslerinin ve ekran görüntülerinin yer aldığı, başvurucunun unutulma hakkının bulunduğu dikkate alınarak, talep ve itiraz dilekçesinde belirtilen URL adreslerindeki içeriklere erişilip erişilemediği ve içeriklerin nelerden ibaret olduğu uzman bilirkişi vasıtasıyla tespit edilip, denetime ve incelemeye esas olacak şekilde dosya arasına alındıktan sonra talep hakkında karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir ( Yargıtay 7CD Esas : 2021/18614 Karar : 2021/13212).

Uyuşturucu Madde ile İlgili Haberin Unutulma Hakkı Nedeniyle Kaldırılması Telebi

Değişik internet sitelerinde yer alan haberlerde; başvuranın, 2005 yılında Mersin’de bir TIR’da 62 kilogram miktarında eroin ele geçirildiği olay nedeniyle aranan kişilerden biri olduğu, hakkında tutuklama istemli yakalama müzekkeresi çıkarıldığı haber konusu yapılmıştır.

Başvuran vekili, 06.12.2019 tarihli başvurusunda özetle, müvekkilinin habere konu olayla ilgili olarak bir çok sanıkla birlikte müvekkili hakkında da açılan ve birlikte görülen kamu davasında beraat ettiğini, Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 17.01.2008 tarihli onama ilamı ile beraat kararının kesinleştiğini belirterek, yaklaşık 14 yıldır herkesin erişimine açık internet sitelerinde yayınlanan haberlerde müvekkili hakkında kişilik haklarına aykırılık teşkil eden paylaşımların yapıldığından bahisle 3 adet URL sitesinde yayınlanan haberlere, unutulma hakkı çerçevesinde, erişimin engellenmesini talep etmiştir. Başvuranın talebi, Sulh Ceza Hakimliğince reddedilmiş, süresi içinde yaptığı itirazın da merci tarafından reddine karar verildiği görülmüştür.

Yukarıda yazılı genel kuralların, somut uyuşmazlığa uygulanmasına gelince;

  • Haberde başvuranın isminin karıştığı olayın toplumun genelinin ilgisini çekebilecek bir adli olay olduğu,

  • Başvuran hakkında yapılan yayın içeriğinin o tarihte (31.05.2005) gerçek bilgilere dayalı olarak yapıldığı, toplumsal açıdan haber değeri içerdiği ve kamu yararına katkı sunduğu, kişilik haklarını ihlal etmediği, dolayısıyla ifade ve basın özgürlüğü çerçevesinde kaldığı,

  • Haberin 14 yıla yakın süre yayında kaldığı, haberdeki bilgilerin tarihsel bir veri olarak saklanma zorunluluğunun bulunmadığı, başvuranın hakkında açılan kamu davasının beraatle sonuçlandığı ve haberin güncelliğini yitirdiği, eski tarihli haberin toplum tarafından bilinmesinde başvuru tarihi itibarıyla kamu yararının da bulunmadığı, dolayısıyla haberin başvuranın kişilik haklarını zedeler bir hal aldığı sonuç ve kanaatine varılmakla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, İstanbul Anadolu 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin 13/12/2019 tarihli ve 2019/8422 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309/4-a maddesi uyarınca BOZULMASINA karar verilmiştir (Y19CD Esas : 2020/2249 Karar : 2021/1700).


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS