Usuli Kazanılmış Hak Nedir?
Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usulü kazanılmış hak” ya da “usulü müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.02.1988 tarihli ve 1987/2-520 E. 1988/89 K. sayılı kararında “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usulü kazanılmış hak denilmektedir.” şeklinde tanımlanmakta ve ayrıca Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır (HGK-K.2021/193).
(HGK-K.2021/1398)
Usuli kazanılmış hak kurumu, davaların uzamasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir. Örneğin mahkemenin Yargıtay bozma kararına uymasıyla bozma kararı lehine olan taraf bakımından kazanılmış hak doğar.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozma kararında gösterilen ilkelere aykırı bulunması usule uygun olmadığından bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava usul ve yasaya uygun bir hâle sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki; böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme bu uyma kararı ile bağlıdır. Daha sonra bu uyma kararından dönerek direnme kararı veremez; bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak ya da gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı çıkması, o konuda yeni bir kanunun yürürlüğe girmesi, uygulanması gereken kanun hükmünün hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmesi hâlleri usulî kazanılmış hakkın istisnalarıdır. Bu sayılanların dışında ayrıca görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Kuru Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. V, 6. Bası, İstanbul 2001, s 4738 vd).
Usuli Kazanılmış Hakkın İstisnaları
(HGK-K.2021/416)
1. Mahkemenin Görevi : Mahkemenin görevi ile ilgili usuli kazanılmış haktan söz edilemez. Şöyle ki; Yargıtay mahkemenin kararını, görev itirazı olmaksızın görev dışında bir sebeple bozar ve mahkeme bu karara uyarsa bozma dışında kalan görev hususu usuli kazanılmış hak oluşturmayacak, yeniden yapılan yargılamada mahkeme tarafların itirazı üzerine ya da kendiliğinden görevsizlik kararı verebilecektir. Ancak temyizde açıkça görev itirazı ileri sürülmüş ve bu husus Yargıtay tarafından nazara alınmamış açık ya da zımnî olarak reddedilmiş ise bu takdirde usuli kazanılmış hak görev konusunda da oluşacak ve yeniden yargılama yapan mahkeme görev konusunda karar veremeyecektir.
2. İçtihadı Birleştirme Kararı (İBK) : Öte yandan Yargıtayın bozma kararından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararının çıkarılmış olması da usuli kazanılmış hakkın istisnasıdır. Az yukarıda bahsedilen 09.05.1960 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararına göre, içtihadı birleştirme kararları usuli kazanılmış hakka rağmen görülmekte olan davalara da uygulanır. İlk derece mahkemesi usuli kazanılmış hakka aykırı olsa bile yeni içtihadı birleştirme kararına göre karar verecektir.
3. Yeni Kanun Hükmü : Yine karar henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü de usuli kazanılmış hakkın istisnasını oluşturur. Böyle bir halde de usuli kazanılmış hakka aykırı olsa da yeni çıkarılan ve geçmişe etkili olan kanun hükmünün uygulanması gerekir.
4. Anayasa Mahkemesinin İptal Kararı: Bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesince iptal edilirse iptal edilen kanun hükmü usuli kazanılmış hakka aykırı olsa bile uygulanacak öncelik usuli kazanılmış hakta değil Anayasa Mahkemesinin iptal kararında olacaktır.
5. Kesin Hüküm : Usuli kazanılmış hakkın bir diğer istisnası ise kesin hükümdür. Bozmadan sonra usuli kazanılmış hak ile kesin hüküm çelişiyorsa öncelik usuli kazanılmış hak da değil, kamu düzeninden sayılan ve dava şartı olarak re’sen nazara alınması gereken kesin hükümdedir.
6. Kamu Düzenine Aykırılık : Kamu düzenine aykırılık da usuli kazanılmış hakkın istisnalarından bir diğeridir. Gerçekten de kamu düzeninden sayılan bir husus ile usuli kazanılmış hak çelişiyorsa bu hâlde kamu düzeninden sayılan hâl usuli kazanılmış hakkın önüne geçecektir. Hak düşürücü süre kamu düzeninden sayılmakla hak düşürücü süre söz konusu ise usuli kazanılmış haktan bahsedilemeyecektir.
7. Maddi Hata : Nihayet son olarak Yargıtayın kararı her türlü yorumun, hukuki değerlendirme veya delil takdiri dışında, açıkça ve tartışmasız şekilde başka bir şekilde yorumlanamayacak açıklıkta maddi hataya dayalı ise ve onunla sıkı sıkıya bağlı olduğu halde usuli kazanılmış hak ilkesi uygulanmayacaktır. Yargıtay tarafından dosya kapsamına uygun olmayacak şekilde açık ve tartışmasız bir maddi hata yapılması halinde, bu hata, usuli kazanılmış hak oluşturmayacaktır.
Usuli Kazanılmış Hak Nedeniyle Bozmaya Uyma Kararından Dönülemez
(HGK-K.2021/1123)
Somut olayda; mahkemece 22.12.2016 tarihli duruşmada hazır olan tarafların bozma kararına karşı beyanları alındıktan sonra, “G.D/ Dosyada mevcut Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin 21/03/2016 tarih ve 2015/10851 esas ve 2016/4852 karar sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verildi açıklandı tefhimle açık yargılamaya devam olundu” şeklindeki ara kararı ile bozmaya uyulmuş, sözlü yargılama ve hüküm için duruşma ertelenmiştir. Daha sonra 07.03.2017 tarihli duruşmada “Her ne kadar bir önceki celsede Yargıtay ilamına uyulması yönünde karar verilmiş ise de bu kararın dosya yeterince tetkik edilmeden zuhulen verildiği anlaşılmakla, işbu ara karardan dönülerek mahkememizin önceki kararında direnilmesine” karar verilmiştir. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; bozmaya uyulduktan sonra önceki kararda direnilmesi usulen mümkün değildir. Başka bir anlatımla bir defa bozmaya uyulmasına karar verildikten sonra uyma kararından dönülmesinin davaya bir etkisi bulunmamaktadır. Usulî kazanılmış hak ilkesi kamu düzeni ile ilgili olup temyiz aşamasında da kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Açıklanan nedenlerle mahkemece bozmaya uyulmakla gerçekleşen usulî kazanılmış hak nazara alınarak hükmüne uyulan bozma gereklerinin yerine getirilmesi gerekirken, uyma kararından dönülüp direnme kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Maddi Hataya Dayalı Bozmaya Uyma Usuli Kazanılmış Hak Kazandırmaz
(HGK-K.2021/1118)
Hemen belirtelim ki, gerek 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda, (HUMK) gerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Konu, yargı içtihatları ile geliştirilmiştir.
Esasen, hukukun kaynağı, sadece kanun olmayıp, mahkeme içtihatları dahi hukukun kaynaklarından olduğundan, söz konusu, usulî kazanılmış hak için kanunda açık hüküm bulunmaması, onun kabul edilmemesini gerektirmez. Kazanılmış haklar, Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi, toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır: Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usulî kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Hukuk Genel Kurulunun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K.; 20.12.2013 tarihli ve 2013/23-131 E., 2013/1681 K. sayılı kararları). Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı ve harç gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usulî kazanılmış haktan söz edilemez (Kuru,B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 5, s. 4738 vd).
Usuli kazanılmış hakkın hukukî sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir. Bu kapsamda vurgulanmalıdır ki, maddi hataya dayalı olan bir bozma kararına uyulmuş olunması hâlinde oluşan usulî kazanılmış hakka değer verilmesi mümkün değildir. Maddi hataya dayalı bozma kararına uyulmuş olması itibarıyla kazanılmış hakkın bulunmadığından söz edilebilmesi için ancak, Yargıtay Dairesinin vardığı sonuç her türlü değer yargısının dışında hiçbir suretle başka biçimde yorumlanamayacak, tartışmasız ve açık bir maddi hata olarak belirlenmesi gerekir. Yine özellikle belirtilmelidir ki, bozma kararında hukukî yönden bir niteleme yapılmış veya deliller belli bir doğrultuda değerlendirilerek bozma kararı verilmişse, bu karara uyulması hâlinde bozmayı yapan Daire hukukî görüş değiştirirse yada delil değerlendirmesinin yanlış olduğunu sonradan benimsese dahi maddi hatadan söz edilemez ve usulî kazanılmış hakkın doğduğunun kabulü gerekir (Hukuk Genel Kurulunun 25.02.2015 tarihli ve 2014/8-2485 E., 2015/850 K. sayılı kararı).
Nasıl ki, usulî kazanılmış hak kurumu Yargıtay içtihatları ile benimsenmişse, bu kuralın istisnaları da yine Yargıtay içtihatları ile benimsenmiştir. Yukarıda usuli kazanılmış hak kuralının istisnaları sayılmış olmakla birlikte; konu, bu sayılanlar ile sınırlı değildir. Usulî kazanılmış hak kuralının istisnaları saptanırken genel ilke, kamu düzenidir. Bu nedenle kamu düzeninin gerektirdiği durumlarda, başkaca istisnalar da gündeme gelebilir.
Usuli Kazanılmış Hak Açısından Husumet ve Görev
(HGK-K.2021/416)
Somut olayda; davacı şirketin almış olduğu hizmet alım işi ihalesi sonucu çalıştırdığı işçiler için beş puanlık teşvik indiriminden 01.03.2011 tarihinden sonra yararlandırılmaması nedeniyle davalı Kuruma ödediği prim miktarının iadesi istemiyle eldeki dava açılmış, mahkemece işin esasına girilerek davanın kabulüne ilişkin verilen karar Özel Dairenin 14.04.2014 tarihli kararı ile davalı Kurum yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, davalı … bakımından ise davanın genel mahkemelerde çözülmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak davalı Kurum hakkında Kuruma husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle davanın taraf ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmiş ise de bu karar Özel Dairece bu defa Kurumun taraf sıfatının bulunduğu ve işin esasına girilerek karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur. Mahkemece Özel Dairenin ilk bozma kararına uyulmakla usuli kazanılmış hak oluştuğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalar ile somut olaya ilişkin maddi ve hukuki olgular bir arada değerlendirildiğinde; prim borcunun doğup doğmadığı, prim ödeme yükümlüsü olan işveren ile SGK arasındaki ihtilaf olup Maliye Bakanlığı’nın prim borcunun doğumu ve prim teşvikinden kimlerin yararlanacağı konusunda görevi olmadığı ve işverenlerin prim borçlarına ilişkin ihtilaflar ve prim teşvikini düzenleyen 81. maddenin birinci fıkrasının (ı) bendi 5510 sayılı Kanun’da düzenlenmiş olmakla birlikte, yine Kanun’un 101. maddesinde yer alan “…bu kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülmektedir.” hükmü gereği beş puanlık teşvik indiriminden yararlanma davalarının iş mahkemesinde görülmesi gerektiği aşikârdır. Ancak taraf sıfatının dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olması sebebiyle Yargıtay bozma kararına uyulmakla bozma kararı lehine olan davalı Kurum yararına taraf sıfatı yönünden usuli kazanılmış hak oluştuğundan Kuruma husumet yöneltilemeyecektir. Görev yönünden ise Özel Dairece yapılan temyiz incelemesinde görev konusu da değerlendirildiğinden göreve ilişkin olarak da usuli kazanılmış hakkın oluşacağı kabul edilmiştir
Mahkemenin Görevi veya Kanun Hükmü Usuli Kazanılmış Hakkın İstisnalarıdır
(HGK-K.2021/1038)
Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usuli kazanılmış hak” ya da “usuli müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.02.1988 tarihli ve 1987/2-520 E., 1988/89 K. sayılı kararında “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usulü kazanılmış hak denilmektedir.” şeklinde tanımlanmakta olup ayrıca Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları da bulunmaktadır. Bu itibarla ele alınan usuli kazanılmış hak kurumunun istisnalarından da bahsedilmesi gerekmektedir.
Öncelikle belirtmelidir ki, mahkemenin görevi ile ilgili usuli kazanılmış haktan söz edilemez. Şöyle ki; Yargıtay mahkemenin kararını, görev itirazı olmaksızın görev dışında bir sebeple bozar ve mahkeme bu karara uyarsa bozma dışında kalan görev hususu usuli kazanılmış hak oluşturmayacak, yeniden yapılan yargılamada mahkeme tarafların itirazı üzerine ya da kendiliğinden görevsizlik kararı verebilecektir. Ancak temyizde açıkça görev itirazı ileri sürülmüş ve bu husus Yargıtay tarafından nazara alınmamış, açık ya da zımnî olarak reddedilmiş ise bu takdirde usuli kazanılmış hak görev konusunda da oluşacak ve yeniden yargılama yapan mahkeme görev konusunda karar veremeyecektir. Öte yandan Yargıtay’ın bozma kararından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararının çıkarılmış olması da usuli kazanılmış hakkın istisnasıdır. Az yukarıda bahsedilen 09.05.1960 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararına göre, içtihadı birleştirme kararları usulî kazanılmış hakka rağmen görülmekte olan davalara da uygulanır. İlk derece mahkemesi usuli kazanılmış hakka aykırı olsa bile yeni içtihadı birleştirme kararına göre karar verecektir.
Benzer şekilde henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü de usulî kazanılmış hakkın istisnasını oluşturacak olup bu durumda usuli kazanılmış hakka aykırı olsa da yeni çıkarılan ve geçmişe etkili olan kanun hükmünün uygulanması gerekir. Bundan başka bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesince iptal edilirse iptal edilen kanun hükmü usulî kazanılmış hakka aykırı olsa bile uygulanacak öncelik usulî kazanılmış hakta değil Anayasa Mahkemesinin iptal kararında olacaktır. Usuli kazanılmış hakkın bir diğer istisnası ise kesin hükümdür. Bozmadan sonra usuli kazanılmış hak ile kesin hüküm çelişiyorsa öncelik usulî kazanılmış hak da değil, kamu düzeninden sayılan ve dava şartı olarak re’sen nazara alınması gereken kesin hükümdedir. Bu kapsamda kamu düzenine aykırılık da usulî kazanılmış hakkın istisnalarından bir diğeridir. Gerçekten de kamu düzeninden sayılan bir husus ile usulî kazanılmış hak çelişiyorsa bu hâlde kamu düzeninden sayılan hâl usulî kazanılmış hakkın önüne geçecektir.
Avukat Baran Doğan
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.