0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Terekenin Resmi Defterinin Tutulması Davası Nedir?

(Y14HD-K.2020/5042)

4721 sayılı TMK’nın 619 vd. maddeleri gereğince terekenin resmi defterinin tutulması istenebilir. Mirasçılar miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak kanun gereğince kendiliğinden kazanırlar. Mirasın külli halefiyet gereği kendililiğinden iktisabında terekenin pasifinin fazla olma olasılığı halinde bu halefiyetin doğuracağı sıkıntıları ortadan kaldırabilmenin yolu terekenin resmi defterinin tutulmasını talep etmektir. Miras bırakanın ölümden sonra geride kalan mirası reddetmeye hakkı olan her mirasçı mirası red, kayıtsız şartsız kabul veya terekenin resmi tasfiyesini talep edeceği yerde terekenin resmi defterinin tutulmasını isteyebilir.

Resmi deftere göre kabul edilen miras, mirasçıya sadece deftere yazılmış borçlarla geçer. Mirası tutulan deftere göre kabul eden mirasçı miras bırakanın deftere yazılmış olan borçlarından hem tereke malları hemde kendi mallarıyla kişisel olarak sorumludur. Alacaklarını süresi içinde yazdırmayan alacaklılara karşı mirasçı kendi kişisel mallarıyla sorumlu olmadığı gibi terekeden kendisine geçen mallarla da sorumlu tutulamaz.

Defter tutma mirasın reddine ilişkin usule uyulmak suretiyle bir ay içinde sulh hakiminden istenir. Sulh mahkemesi miras bırakanın alacaklıları ile borçlularını belli bir süre içinde alacaklarını ve borçlarını bildirmeleri için bir ay arayla iki defa yapılacak ilan yoluyla çağırılır. İlanda belirtilen sürenin dolmasıyla defterin tutulması sona erer ve defter bu tarihten başlayarak tanınacak en az bir aylık süre içinde ilgililerce incelenebilir.

Defteri inceleme süresi bittikten sonra her mirasçı Mahkemece bir ay içinde beyanda bulunmaya çağırılır. Mirasçılardan her biri tanınan süre içinde mirası reddettiğini veya resmi tasfiye istediğini yada deftere göre veya kayıtsız şartsız kabul ettiğini beyan edebilir.

Mirasta Terekenin Resmi Defterinin Tutulmasının Önemi

(Y14HD-K.2017/1811)

Dava, mirasın kabul veya reddine esas olmak üzere terekenin resmi defterinin tutulması istemine ilişkindir. Terekenin resmi defterinin tutulması isteminde, terekenin gerçek durumunun öğrenilmesi, resmi deftere göre kabul edilecek mirasın mirasçıya sadece deftere yazılmış borçlarla geçmesi ve mirası ret veya kabul sürelerini uzatması işlevi vardır.

Terekenin resmi defterinin tutulması istemi bir aylık hak düşürücü süre içerisinde sulh hakimliğinden istenir. Terekenin aktif ve pasifleri deftere yazılır. Mirasbırakanın alacaklıları ve borçlularına alacak ve borçlarını bildirmeleri için ilan yoluyla çağrı yapılır. İlanda belirlenmiş olan sürenin bitiminde resmi defterin tutulması işlemine son verilir.

(Y14HD-K.2020/8538)

Terekenin durumu hakkında resmi bilgi edinmek isteyen mirasçı resmi defter tutulmasını isteyebilir. Terekenin resmi defterinin tutulmasını isteyebilmek için o mirasçının mirası reddetmeye hakkı olmalıdır. Resmi defter tutmanın terekenin gerçek durumunu öğrenme, sorumluluğunu sınırlama ve mirası ret ya da kabul sürelerini uzatma şeklinde üç önemli işlevi bulunmaktadır.

Tereke Defterinin Tutulması Davasında Usul

(Y2HD-K.2013/13338)

Mirası reddetmeye hakkı olan mirasçılar, mirasbırakanın yerleşim yeri sulh hakimine Türk Medeni Kanununun 606 maddesinde öngörülen sürelerin işlemeye başladığı tarihten itibaren bir ay içinde yapacakları sözlü veya yazılı beyanla terekenin resmi defterinin tutulmasını isteyebilirler. Sözlü beyan tutanağa geçirilerek, beyanda bulunana imza ettirilir. Terekenin resmi defterinin tutulması başvurusu üzerine istem esas defterine kaydedilerek bir dosya açılır. (TMK.md.619, Velayet Vesayet Tüzüğü md.40) Terekenin resmi defteri hakimin gözetimi altında bu işle görevlendirilecek katibe tutturulur. (Velayet Vesayet Tüzüğü md.42/1) Terekenin defter tutma giderleri terekeden ödenir. Giderler terekeden karşılanamazsa defter tutulmasını istemiş olan mirasçılardan alınır. (Velayet Vesayet Tüzüğü md.42/son)

Miras bırakan Çetin 4.6.2009 tarihinde ölmüş, davacı mirasçı 24.6.2009 tarihinde bir aylık süre içinde, mirası redde esas olmak üzere terekenin resmi defterinin tutulmasını (TMK.md.619) istemiştir. Yasal mirasçı tarafından süresi içinde, usulünce terekenin resmi defterinin tutulması istendiği nazara alınarak Yasada ve Tüzükte belirlenen usul çerçevesinde terekenin aktif ve pasifinin belirlenerek , defterinin tutulması yönünde işlem yapılması gerekirken, davanın takip edilmediği gerekçesi ile önce dosyanın işlemden kaldırılması, üç aylık sürenin sonunda da açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

Mirasbırakanın Öldüğünün Süresinden Sonra Öğrenilmesi Halinde Terekenin Resmi Defterinin Tutulması

(Y14HD-K.2018/8627)

Dava, TMK’nin 619 vd. maddeleri gereğince terekenin resmi defterinin tutulması talebine ilişkindir. TMK 619. maddesinde; “Mirası reddetmeye hakkı olan her mirasçı, terekenin resmi defterinin tutulmasının isteyebilir. Defter tutma, mirasın reddine ilişkin usule uyulmak suretiyle bir ay içinden sulh hakiminden istenir. Mirasçılardan birinin defter tutma istemi diğerleri hakkında da etkili olur.” hükmüne yer verilmiştir.

TMK’nin 619. maddesinde atıf yapılan mirasın reddine ilişkin usul yönünden TMK 609/1, 2 ve 3. maddesinde; “Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır. Reddin kayıtsız ve şartsız olması gerekir. Sulh hakimi, sözlü veya yazılı ret beyanını bir tutanakla tespit eder.”, TMK 606. maddesinde ise; “Miras 3 ay içerisinde reddolunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri tarihten itibaren işlemeye başlar.” hükümlerine yer verilmiştir. Bu süre hak düşürücü nitelikte olup mahkemece re’sen dikkate alınması gerekir. Somut olayda, davacı yasal mirasçı tarafından ölümden itibaren bir ay içinde terekenin resmi defterinin tutulması talebinde bulunulmamış ise de, davacı ölümü ve mirasçı olduğunu … 2. İcra Dairesi’nin 2014/19254 sayılı dosyasından gönderilen ödeme emriyle 24.07.2014’te öğrendiğini beyan etmiştir. Mahkemece davacıya murisin ölümünü daha sonra öğrenme durumu hakkında delillerini sunması için imkan verilip; gösterdiği taktirde delillerin toplanması, davanın hak düşürücü sürede açılıp açılmadığının tespitiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.

Terekenin Resmi Defterinin Tutulması Davasının İcra Takibine Etkisi

(HGK-K.2016/551)

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; icra takip borçlusunun mirasçılarının, takip tarihinden önce terekenin resmi defter tutulması yolu ile tespitini talep etmeleri halinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 625. maddesi uyarınca, takibin ertelenmesine mi, yoksa iptaline mi karar verilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.

Hemen belirtmek gerekir ki; miras açılınca mirasçılar, külli halef olarak, aktif ve pasifi ile terekeyi iktisap (TMK m. 599) ederler. Mirasçının öz mal varlığı ile tereke bir bütün haline gelmiş olur. Bunun, bazı hallerde sakıncalı olacağını gözeten kanun koyucu, yarar dengesinin sağlanması için tedbirler almak gereğini duymuştur.

Terekenin, mirasçıyı külfet altına sokacağı konusunda mirasçı yeterli bilgi veya kanaate sahip ise, üç ay içinde hiçbir gerekçe göstermeden mirası reddedebilir (TMK. m. 605, 606).

Eğer tereke borca batıksa ve bu durum mirasçı tarafından açıkça bilinmekte ise, red hakkının kullanılmasına da gerek yoktur. Çünkü kanun koyucu, terekenin kendiliğinden (hükmen) reddedilmiş sayıldığını kabul etmiştir (TMK. m. 605). Mirasçı borca batıklığı bilmese bile, hükmen reddin sonuçlarından yararlanır. Bazen tereke, açık ve kesin bir durum ifade etmez. Bu hallerde mirasçı, red hakkını kullanıp kullanmamakta tereddüde düşer. İşte bu haklı şüphe karşısında kabul veya red konusunda güvenli bir karara varmasını sağlamak için, terekenin defterinin tutulması öngörülmüştür (TMK. m. 619 vd). Bu yolla mirasçı, bilinçli olarak red hakkını kullanıp tereke borçlarından şahsî mal varlığı ile sorumlu olmaktan kurtulacağı gibi, deftere göre kabul etmekle de, borçlar ödendikten sonra, geriye kalanı almak hakkını kazanır.

Defter tutma işleminin yapıldığı sürece, ancak telafisi (gecikmesi) terekenin zararına olan idarî tasarruflar yapılabilir. Resmi defter tutulması devam ettiği sürece miras bırakanın borçları için icra takibi yapılamaz, yapılmakta olan icra takibi durur, bu süre içinde zamanaşımı işlemez. Acele haller dışında, davalara devam edilemeyeceği gibi, yeni dava da açılamaz (TMK. m. 625).

Bu genel açıklamaların ışığında somut olaya gelince, davacıların murisi …’in 23.05.2009 tarihinde vefat ettiği, davacılar tarafından Kadıköy 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/54 Tereke sayılı dosyası ile 18.06.2009 tarihinde terekenin resmi defterinin tutulması ve terekeye temsilci atanması için talepte bulunulduğu ve İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2009/2821 sayılı dosyası ile … mirasçıları olan davacılar aleyhine 06.08.2009 tarihinde uyuşmazlık konusu ilamlı takibin başlatıldığı anlaşılmaktadır. Yukarıda belirtildiği üzere TMK’nın 625/1. maddesi uyarınca resmî defter tutulması devam ettiği sürece miras bırakanın borçları nedeniyle icra takibi yapılaması mümkün bulunmadığından resmi defter tutulması isteminden sonra başlatılan icra takibinin iptaline karar verilmesi gerekir.

(Y12HD-K.2021/1942)

Terekenin defterinin tutularak tespiti sonucunda, mirasçılar mirasın reddi veya kabulü konusunda karar verebileceklerinden, TMK’nın 625. maddesi gereğince resmi defter tutulması devam ettiği sürece, mirasbırakanın borçları için icra takibi yapılamaz. Bu durumda takip, defter tutulması sona erip, mirasçılara tutulan defter gereğince mirası kabul veya reddetmeleri için TMK’nın 626 ve 627. maddeleri gereğince, verilecek bir aylık süre sonuna kadar ertelenir. Bu husus mirasçı borçlular tarafından İİK’nın 16/2. maddesi uyarınca süresiz şikayet konusu yapılabilir.

Yine TMK’nın 632. maddesinde; ” Her mirasçı mirası ret veya resmi deftere göre kabul edeceği yerde terekenin resmi tasfiyesini isteyebilir…” aynı maddenin 3. fıkrasında;” resmi tasfiye halinde mirasçılar, terekenin borçlarından sorumlu olmazlar” hükmü yer almaktadır.

Somut olayda; yargılama neticesinde mirasın reddinin iptaline karar verildiği, terekenin resmi tasfiyesine hükmedilmediği ve işbu kararın 21/11/2016 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.

Terekenin Resmi Defterinin Tutulması ile Terekenin Korunması Kapsamında Tedbiren Defter Tutulması

(Y14HD-K.2019/767)

Taraflar arasındaki uyuşmazlığın TMK’nın 619. maddesi gereği terekenin resmi defterinin tutulması talebi olmayıp, terekenin korunması kapsamında; tespiti (TMK m. 589) ve defterinin tutulması (TMK m. 590) isteğine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 589. maddesi, mirasbırakanın yerleşim yeri Sulh Hakiminin istemi üzerine veya kendiliğinden tereke mallarının korunması ve hak sahiplerine geçmesini sağlamak üzere gerekli olan bütün önlemleri alacağını, gerekli giderlerin ileride terekeden alınmak üzere başvuran kişiden önlem alınmasına, hakimin kendiliğinden karar verdiği hallerde ise devlet tarafından karşılanacağını, mirasbırakanın yerleşim yerinden başka bir yerde ölmesi halinde de o yerin Sulh Hakiminin, murisin ölümünü murisin yerleşim yeri Sulh Hakimine gecikmeksizin bildirip, miras bırakanın ölüm yerinde bulunan mallarının korunması için gerekli tedbirleri almak zorunda olduğunu hükme bağlamıştır. Bu tedbirlerin terekede bulunan mal ve hakların yazımı mühürlenmesi, resmen yönetilmesi, vasiyetnamenin açılması gibi işlemler olduğu da madde de açıklanmıştır. (TMK 589/2 madde) Türk Medeni Kanunu’nun 590’ncı maddesinde yer alan bir aylık süre, hak düşürücü süre olmayıp, düzenleyici niteliktedir. Terekenin korunmasına ilişkin önlemler, hukuki niteliği bakımından mirasın kazanılması yahut mirasçılık sıfatı bakımından maddi bir etkiye sahip olmadığından, bu süre aşılsa bile paylaşmaya kadar her zaman istenebilir. Davacının talebi Türk Medeni Kanunu’nun 589. maddesi gereğince terekenin tedbir mahiyetindeki tespiti istemidir.

(Y2HD-K.2008/2284)

Dava, Türk Medeni Kanununun 619. ve devamı maddelerinde yeralan mirasın reddine esas olmak üzere terekenin resmi defterinin tutulmasına ilişkin olmayıp, aynı Yasanın 589-591’nci maddelerine dayanan, terekenin tedbir niteliğinde tespiti ve defterinin tutulması isteğine ilişkindir.

Sulh Hakiminin tedbir olarak terekeye tespit edip, defterini tutmasına dair yaptığı muameleler nihai hüküm niteliğinde olmadığından temyizi mümkün değildir. (2.H.D.’nin 4.11.1999 gün ve 9326-11757 sayılı kararı) Bu sebeple temyizi kabil olmayan karara karşı temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.

(Y14HD-K.2019/5233)

Davacının defter tutulmasına dair isteği, Türk Medeni Kanununun 619. maddesinde düzenlenen mirası kabul veya redde esas olmak üzere “resmi defter tutma” değil, aynı Kanunun 589. ve devamı maddelerinde yer olan “koruma önlemi” olarak ölüm tarihi itibariyle terekeyi oluşturan unsurları belirlemek, böylece olası ihtilaflarda başvuru kaynağı oluşturmak, bu sayede terekenin içeriği ile ilgili ölüm anındaki durumu öğrenme imkanını elde etmeye yönelik olarak terekede bulunan mal ve hakların tespitine ilişkindir. Koruma önlemi olarak terekenin tespiti işlemi, kural olarak bir süreye bağlı olmayıp, bu önlemin alınması olanaksız veya yararsız hale gelmedikçe tereke paylaşılmadığı sürece istenebilir. Çünkü, koruma önlemi olarak terekenin tespiti işleminin maddi hukuk bakımından haklara ve borçlara bir etkisi bulunmamaktadır. Bu itibarla mahkemece, resmi kurumlardan murisin taşınır ve taşınmaz tüm malvarlığına ilişkin bilgi istemek, tereke mallarını zilyetliğinde bulunduran veya murise borcu olan mirasçıların murisin mali durumu ile ilgili bilgi vermekle yükümlü oldukları hatırlatılarak bu hususta mirasçılardan bilgi alınmak suretiyle “Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün” 33. maddesi gereğince; ölüm anı itibarıyla terekedeki (taşınır veya taşınmaz) mal ve hakların tespit edilmesi gerekirken, davacı tarafından dosyaya sunulan fotoğraflardan tereke kapsamında murisa ait silahın bulunduğu savunulduğundan, bu konuda yeterince araştırma yapılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS