0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Miras Payının Devri (Temliki) Sözleşmesi Nedir?

Miras payının (hissesinin) devri sözleşmesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 677. maddesinde düzenlenmiştir. “Miras payı üzerinde sözleşme” başlıklı TMK’nın 677. maddesi “Terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır. Bir mirasçının üçüncü kişiyle yapacağı böyle bir sözleşmenin geçerliliği noterlikçe düzenlenmesine bağlıdır. Sözleşme bu kişiye paylaşmaya katılma yetkisi vermez; sadece paylaşma sonunda mirasçıya özgülenen payın kendisine verilmesini isteme hakkını sağlar” şeklindeki hükümle miras payının devri (temliki) sözleşmesini düzenlemiştir.

(Y14HD-K.2017/3171)

Mirasçılar miras yoluyla kendilerine intikal eden hakları ister diğer mirasçılara isterse mirasçı olmayan kişilere bedelli ya da bedelsiz olarak devredebilirler.

Miras payının devri açılmış miras payının devri şeklinde gerçekleşebileceği gibi açılmamış miras payının devri şeklinde de gerçekleşebilir. Açılmamış miras payını devralan mirasçının sadece kendisine devredilen haklara yönelik bir alacak hakkı söz konusudur. Açılmamış miras payının devri sözleşmesi mirasçılar arasında yapılmış ise adi yazılı şekilde yapılması yeterlidir. Resmi şekil koşulu aranmaz. Mirasın açılmasından önce yapılan sözleşmelere mirasbırakanın katılması yahut izni yoksa geçerli değildir.

(Y8HD-K.2018/12294)

Dava, miras payının devri sözleşmesine dayalı TMK’nun 677. maddesi uyarınca açılan pay iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır (TMK.m.677/1). Mirasçılar arasındaki devirler için söz konusu olan bu yazılı şeklin adi yazılı olarak yapılması yeterlidir.

(Y8HD-K.2021/2893)

Türk Medeni Kanununun 677/1. maddesi gereğince, terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır. Öte yandan, TMK’nin 678. maddesinde miras açılmasından önce yapılan sözleşmelerin geçerliği mirasbırakanın katılımı veya iznine tabi kılınmış, başka bir ifadeyle mirasbırakanın katılması veya izni olmaksızın bir mirasçının henüz açılmamış bir miras hakkında diğer mirasçılar veya üçüncü bir kişi ile yapacağı sözleşmeler geçerli kabul edilmemiştir.

Miras Payının Devri (Temliki) Sözleşmesinde Zamanaşımı

(Y8HD-K.2011/6843)

Uyuşmazlık; mirasçılar arasında yapılan miras payının devrine ilişkin sözleşmeler hakkında BK.nun 125. maddesinin uygulanıp uygulanamayacağı ve bu devrin ayni hak ya da şahsi hak niteliğinde bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Doktirinde birinci görüşte olanlar, miras payının aynı murisin diğer mirasçısına devri ayni hak niteliğinde olup, devredene mirasın paylaşımına katılma hakkını kaybeder. Tereke üzerindeki ayni veya mülkiyet hakkı devralan kişiye geçer, gerekçesine dayanmaktadırlar. İkinci görüş sahipleri ise, bir ayrım yapmaktalar. Mirasçı miras payını aynı murisin diğer bütün mirasçılarına temlik etmiş ise, bu takdirde kısmi taksim söz konusu olup, devralan mirasçıların tereke üzerinde tam olarak hak sahibi olması sonucunu doğurur. İki mirasçının bulunması halinde birinin diğerine miras payını devretmesi de aynı nitelikte görülmektedir. Yani bu hallerde bir yerde kısmi veya tam taksim kabul edilmektedir. Şayet mirasçılardan biri miras payını diğer murisin tüm mirascılarına değil de bir veya birkaç mirasçısına devretmiş ise, bu taktirde temlikin ayni bir hükmü olduğu söylenemez, görüşünü ileri sürmektedir. (Von Tuor özellikle bu görüşü savunmaktadır. ) Kısaca murisin mirasçılarından bir payını tüm mirascılara devretmiş ise, bunun ayni hak niteliğinde bulunduğu ve zamanaşımına tabi bulunmadığı, ancak, mirasçı miras payını sadeçe mirascılardan bir kısmına (tamamına değil) devretmiş ise, bu borçlandırıcı bir işlem olup, şahsi hak niteliğinde olduğu ve zamanaşımına tabi bulunduğu kabul edilmektedir. (Dr….Türk Miras Hukuku 3. baskı, İstanbul 1972 baskılı, sayfa 750 ve devamı, özellikle sayfa 761, 762, 763 ve 764, Esat Şeher Eski ve Yeni Miras Hukuku 1981 baskılı, sayfa 789 ve devamı, özellikle 800 ve 801)

Davacının dayandığı 18.05.1976 tarihli miras payının devri sözleşmesi sadece mirasçılardan davacı … ile miras payını devreden … arasında yapılmıştır. Murisin dosyadaki veraset belgesine göre, mirasçıları olan taraflar dışında daha bir çok mirasçısı olduğu anlaşılmaktadır. Şu halde doktirinde yer alan görüşlerde gözönünde tutulduğunda yapılan miras payının devrine ilişkin sözleşmenin ayni hak niteliğinde bulunmadığı, borçlandırıcı ve buna bağlı olarak şahsi hak niteliğinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle somut olguda, BK.nun 125. maddesinin uygulanması gerekmektedir.

Borçlar Kanununun 125. maddesinde; “Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde her dava on senelik müruru zamana tabidir” denilmektedir. Maddede yazılı “…her dava…” her alacak anlamında kullanılmaktadır.

Şu halde; somut olayda uygulanması gereken Borçlar Kanununun 125. maddesidir. Davacı, miras payının devri sözleşmesinin yapıldığı 18.05.1976 tarihinden itibaren ifa (yerine getirme) olanağı bulunduğu halde, uzun süre hareketsiz kalmış olup, Borçlar Kanununun 125. maddesinde öngörülen on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten çok sonra eldeki bu davayı 22.02.2010 tarihinde açmıştır. Zamanaşımının başlangıç tarihi ifa (yerine getirme) olanağının olduğu (doğduğu) tarih olup, tapuda intikalin yapıldığı 30.01.1996 tarihi olarak kabul edilemez.

Açılmamış Mirasta Miras Payının Devri Sözleşmesi ve İptali

(Y14HD-K.2017/1622)

Miras ölümle açılır ve herhangi bir işleme gerek olmadan kendiliğinden bir bütün olarak mirasçılara intikal eder. Türk Medeni Kanununda, gerek mirasbırakanın, gerekse mirasçının alacaklılarının zarar görmemesi için bazı tedbir hükümlerine yer verilmiştir. Söz konusu tedbirler; ödemeden âciz bir mirasbırakanın mirasını reddeden mirasçılar, murisin ölümünden önceki beş yıl içinde ondan almış oldukları ve mirasın paylaşılmasında geri vermekle yükümlü olacakları değer ölçüsünde murisin alacaklılarına karşı sorumludurlar (TMK. m.618); malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddeder ve alacaklısına yeterli bir güvence vermezse, alacaklısı reddin iptali hakkında dava açabilir (TMK. m.617); saklı payı zedelenen borçlu mirasçının alacaklılarına, tenkis davası açma hakkının tanınması (TMK. m. 562/I); mirasçılıktan çıkarılan borçlunun alacaklıları, aynı koşullarla tenkis davası açabilirler (TMK. m. 562/II); mirasçının alacaklısı, sulh hakimine başvurarak mirasçı yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteyebilir (TMK m.648); mirasbırakandan alacaklı olanlar, alacakları ödenmediği veya kendilerine güvence verilmediği takdirde resmi tasfiyeyi talep edebilirler (TMK. m.633); borçlu murisin terekesi, borçları karşılayamıyor ve borçlar mirasçılar tarafından da ödenmiyorsa, feragat eden ve mirasçıları, ölümünden önceki beş yıl içinde mirasbırakandan almış oldukları karşılıktan, mirasın açılması anındaki zenginleşmeleri tutarında sorumludurlar (TMK. m. 530); ayrıca, murisin yerleşim yeri sulh hâkiminden, tereke mallarının korunması ve hak sahiplerine geçmesini sağlamak üzere gerekli olan bütün önlemleri alması talep edilebilir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun, “Mirasçıların alacaklılarının korunması” kenar başlıklı 617. maddesinde; “Malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse; alacaklıları veya iflâs idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde, ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler.

Reddin iptaline karar verilirse, miras resmen tasfiye edilir.

Bu suretle tasfiye edilen mirastan reddeden mirasçının payına bir şey düşerse bundan, önce itiraz eden alacaklıların, daha sonra diğer alacaklıların alacakları ödenir. Arta kalan değerler ise, ret geçerli olsa idi bundan yararlanacak olan mirasçılara verilir.”, hükmüne yer verilmiştir.

Söz konusu hükmün lafzından, malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçının, alacaklılarına zarar vermek amacıyla miras payını devretmesi halinde, miras payının devri sözleşmesinin iptalini isteyebilme yönünde, alacaklısına dava açma yetkisi verildiği sonucuna varılamamaktadır. Türk Medeni Kanununda açılmamış mirastan, miras payını devreden mirasçının alacaklılarına, sözleşmenin iptalini talep edebilecekleri konusunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır.

Açılmamış mirasta, miras payının devri sözleşmesi mirasbırakanın ölümünden önce gerçekleşen bir hukuki işlemdir. Mirasın reddi ise, mirasbırakanın ölümünden sonra gerçekleşir. Açılmamış mirasta, miras payının devri sözleşmesinde beklenen bir haktan vazgeçme söz konusu iken, mirasın reddinde somut, güncel bir haktan vazgeçme söz konusudur. Mirasın reddinin iptaline ilişkin hükmün kıyas yolu ile miras payının devri sözleşmesinin iptaline uygulanması mümkün değildir. Kanundaki düzenleme eksikliği bir ihmalin sonucu olmayıp; bilinçli bir tercihin ürünüdür. Açılmamış miras payının devrinde, kişinin beklenen bir haktan feragat ettiği, mirasçının ölümü anında sağ olup olamayacağı, dolayısıyla mirasçılık sıfatını kazanıp kazanamayacağı; mirasçı olabilse dahi, miras hissesine düşen mirasın parasal değerinin ne olacağı belirli değildir. Kanun koyucu, bilinçli olarak susmuş ve olumsuz bir çözüm tarzını benimsemiştir. Buna karşın, açılmamış miras payının devri sözleşmesi gereğince sözleşmede kararlaştırılan miras payına ait malvarlığı sözleşmenin diğer tarafına devredilmiş ise tasarrufun iptalin davasında olduğu gibi hukuk düzenince öngörülen diğer imkânların kullanılmasının önünü kapatmamamıştır.

O halde, miras payının devri sözleşmesinin iptali, ancak sözleşmenin taraflarınca istenebilir. Bu husus gözetilmeden, davalılardan … alacaklı olan davacının açtığı dava üzerine 20.05.2009 tarihli miras payının devri sözleşmesinin iptaline karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Paylı Mülkiyete Tabi Taşınmazlarda Miras Payının Devri Sözleşmesi

(Y8HD-K.2019/11645)

Dava, miras payının devri sözleşmesi ve ölünceye kadar bakma akdi karşılığında miras payının devrinden kaynaklı tapu iptali ve tescil davasıdır. Bilindiği üzere, terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır (TMK mad. 677/1). Mirasçılar arasındaki devirler için söz konusu olan bu yazılı şeklin adi yazılı olarak yapılması yeterlidir. Ancak; mirasçılar adına paylı mülkiyet şeklinde tapuya kayıtlı olan taşınmazlarda payın temlikinin resmi şekilde tapu memuru önünde yapılması gereklidir (TMK mad.706, 6098 sayılı TBK mad. 237).

Hemen belirtilmelidir ki, TMK’nin 676. maddesi hükmüne göre de; tapulu taşınmazlara ilişkin paylaşma sözleşmesinin geçerliliği tüm mirasçıların katılımı ile yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır. Ancak; mirasçılar adına paylı mülkiyet şeklinde tapuda kayıtlı olan taşınmazlara ilişkin taksim sözleşmesinde, paylı mülkiyete geçilmekle taşınmazlar mirasbırakanların terekesinden çıktığından ve elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olmadığından, payın temliki resmi şekilde yapılması (TMK mad.706, 6098S. TBK mad. 237) gerekeceğinden, tüm mirasçıların katılımıyla da yapılsa bu sözleşmeye değer verilemez.

(Y8HD-K.2015/22891)

Mirasçılar arasındaki miras payının devri, kural olarak elbirliği şeklinde mülkiyet devam ettiği sürece olanaklıdır. Bir mirasçının, miras payını diğer bir mirasçıya devretmesi halinde, miras payını devralan mirasçı elbirliği şeklindeki mülkiyet devam ederken miras payının devri sözleşmesine dayanarak iptal tescil isteğinde bulunabilir. Elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesinden sonra mirasçılar arasındaki miras payının devri sözleşmesi hükümsüz hale gelir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, paylı mülkiyet hükümlerine tabi olan taşınmaz hakkında mirasçılar arasındaki miras payının devri sözleşmesine değer verilerek davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

Elbirliği Mülkiyetine Tabi Taşınmazlarda Miras Payının Devri Sözleşmesi

(Y8HD-K.2018/18385)

Yazılı olmak koşuluyla miras ortaklığına dahil bir taşınmazdaki miras payının mirasçılar arasında devri için yapılan sözleşmeler geçerlidir (743 s.lı MK mad.612; 4721 s.lı TMK mad.677). Elbirliği mülkiyetinde mirasçıların, yazılı olması şartıyla miras paylarını diğer mirasçıya devretmesi mümkündür. Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK mad. 33). TMK’nin 677/2 maddesinde de “ Bir mirasçının üçüncü kişiyle yapacağı böyle bir sözleşmenin geçerliliği, noterlikçe düzenlenmesine bağlıdır.” düzenlemeleri yer almaktadır.

Dava konusu 576 parsel sayılı taşınmazın; tarafların kök murisi Süleyman oğlu … adına, 13.07.1964 tarihinde hükmen tescil edildiği tapu kayıtlarından anlaşılmaktadır. Murisin ölümünden sonra da taşınmaz tapuda intikal görmediğine göre, tereke elbirliği mülkiyet hükümlerine tabidir. İster adi, ister noterde resmi şekilde miras payının devri sözleşmesi yapılmış olsun, her iki halde de sözleşme alıcı kişiye paylaşmaya katılma yetkisini vermez, sadece paylaşma sonunda mirasçıya özgülenen payın kendisine verilmesini isteme hakkını sağlar. Yani miras payını devralan kişi terekeye göre üçüncü şahıs durumunda olduğundan mirasçılar arasındaki elbirliği mülkiyeti paylı mülkiyete dönüştürülmedikçe iptal ve tescile karar verilemez. Çünkü elbirliği mülkiyetinde mirasçıların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin payı taşınmazın tamamı üzerinde söz konusudur.

Kısıtlının Miras Payının Devri Sözleşmesi Vesayet Makamınca Onaylandığı Takdirde Geçerlidir

(Y7HD-K.2022/734)

Türk Medeni Kanununun “Miras payı üzerinde sözleşme” başlıklı 677. maddesi “Terekenin tamamı veya bir kısım üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır. Bir mirasçının üçüncü kişiyle yapacağı böyle bir sözleşmenin geçerliliği noterlikçe düzenlenmesine bağlıdır. Sözleşme bu kişiye paylaşmaya katılma yetkisi vermez; sadece paylaşma sonunda mirasçıya özgülenen payın kendisine verilmesini isteme hakkını sağlar” hükmünü içermektedir.

Türk Medeni Kanununun “Vasinin rızası” başlıklı 451. maddesinde ise “Ayırt etme gücüne sahip olan vesayet altındaki kişi, vasinin açık veya örtülü izni veya sonraki onamasıyla yükümlülük altına girebilir veya bir haktan vazgeçebilir. Yapılan işlem diğer tarafın belirlediği veya başvurusu üzerine hâkimin belirleyeceği uygun bir süre içinde onanmazsa, diğer taraf bununla bağlı olmaktan kurtulur.” hükmü düzenlenmiştir.

Yine Türk Medeni Kanununun “İzin, I. Vesayet makamından” başlıklı 462. maddesinin 9. bendine göre vesayet altındaki kişinin miras payının devri sözleşmesi yapabilmesi için vesayet makamının izni gereklidir.

Somut olay incelendiğinde; dava konusu 23.09.2010 tarihinde düzenlenen “T.C. Los Angeles Başkonsolosluğu Feragatname” başlıklı sözleşme, niteliği itibariyle miras payının devri sözleşmesidir. Sözleşmeyle yapılan paylaşma hukuksal bir işlem olup, sözleşmede imzası bulunan mirasçıların hukuksal işlem ehliyetine sahip olması gereklidir.(Kılıçoğlu Ahmet M., Miras Hukuku, 7. Bası, Ankara, 2017, s. 405)

Mirasçılar arasında kısıtlanmış bir mirasçı varsa, miras payının devri sözleşmesi kısıtlının namı ve hesabına vasi yapabilir veya mirasçı sezgin ise vasi, kısıtlı mirasçıya devir sözleşmesi yapmaya yetki verebilir. Ancak her iki halde de sözleşmenin geçerli olabilmesi için vesayet organının sözleşmeye izin vermesi gereklidir.(Kılıçoğlu Ahmet M., Miras Hukuku, 7. Bası, Ankara, 2017, s. 407) Yukarıda anlatılanlar ışığında Türk Hukukuna göre Amerika’da kısıtlı bulunan davacının vasisi bulunmaksızın ve vesayet makamının izni alınmadan imzalamış olduğu sözleşme geçersizdir. Mahkemece bu gerekçelerle sözleşmenin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS