Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Av. Ümmü Gülsüm ÇELİK1

A. Genel Olarak Çekte Bedelsizlik Nedir?

Çekte bedelsizlik, temel borç ilişkisinde edim olarak ödeme aracı olan çek verilmesine rağmen karşı edimin yerine getirilmemesi nedeniyle çekin “bedelsiz” kalması halidir. Örneğin, 50 adet buzdolabının alım satımı konusunda bir anlaşmaya varılması üzerine, buzdolaplarının bedelini çek olarak ödeyen borçluya buzdolaplarının teslim edilmemesi halinde, alacaklıya ödeme olarak verilen çek bedelsiz kalmış olur. Çekte bedelsizlik durumunda, çeki edim olarak veren borçlu menfi tespit davası açarak borçlu olmadığının tespitini talep edebilir.

Çek, TTK’da özel olarak düzenlenmiş olan ve kambiyo senedi olarak ifade edilen bir kıymetli evraktır. Kambiyo senetlerinin diğer kıymetli evraklardan ayrılan kendine özgü özellikleri bulunmaktadır. Bunlardan mücerretlik (soyutluk) ilkesi, çek hukukunda bedelsizlik kavramının anlaşılabilmesi için öncelikli olarak ele alınması gereken bir konudur. Bu sebeple öncelikli olarak mücerretlik ilkesini açıklamakta yarar vardır.

1. Mücerretlik İlkesi: Soyut senetler, başka bir deyişle sebepten mücerret senetler, bir temel ilişkiye dayanmayan senetler değildir; bunlar da belirli bir sebebe dayanır. Fakat senet ile temel ilişki arasında bir bağ kurulmadığından, senede bakılarak alt ilişki saptanamaz(1) Temel borç ilişkisi senet metninde yer almamaktadır. Her ne kadar kambiyo senetleri mücerret olsalar da, yaratılmaları “illi” bir ilişkiye, senedi düzenleyen ile senet lehtarı arasındaki temel ilişkiye dayanmaktadır. Taraflar, aralarındaki bu hukuki ilişki sebebiyle kambiyo senedi düzenleyerek bir gayeye ulaşmak isterler. Bu gaye, kambiyo senedinin yaratılmasının hukuki sebebini oluşturur (2). Dolayısıyla da senet metninde yer almasa da senedi düzenleyen ile lehtar arasında senedi meydana getiren temel bir borç ilişkisi bulunmaktadır. Bu temel ilişkinin senet metninde yer almaması kıymetli evrak hukukunda “mücerretlik/soyutluk ilkesi olarak ifade edilmektedir.

2. Kambiyo Senetlerinde İhdasilik: Kambiyo senetlerinde ihdasilik ile anlatılmak istenen kambiyo senetlerinin aynı zamanda kurucu nitelikte olmalarıdır.

B. Çekte Bedelsizlik Kavramı

Bedelsiz çek kavramı ya da çekte bedelsizlik kavramı, kanunî bir kavram olmayıp, uygulamada ve özellikle Yargıtay kararlarıyla oluşmuş bir kavramdır. Bu kavram ile temel borç ilişkisindeki karşı edimin yerine getirilmediği ifade edilmektedir. Karşı edimin yerine getirilmemesi nedeniyle çek de bedelsiz hale gelmektedir (3). Bedel, sözlük anlamı ile semen; ivaz; karşılık; bir malın, hizmetin veya hakkın karşılığı olarak verilen para, verilen mal, yapılan hizmet veya bırakılan hak anlamlarına gelmektedir. Kambiyo hukuku açısından değerlendirme yapılacak olursa, doktrinde de belirtildiği üzere bedel, senedi alanın senet karşılığında yerine getirdiği veya getireceği edim olarak tanımlanabilir (4). Çekte bedelsizlik kavramı kanunlarımızda geçen bir kavram olmayıp içtihadidir. Bu sebeple burada bedel kavramını “karşılık kavramı” ile karıştırmamak gerekir (5). Çekin karşılığından kasıt, çek ile havale edilecek tutarının hiç veya bir kısmının düzenleyenin muhatap banka nezdindeki hesabında bulunmamasıdır (6). Oysa “bedel” kavramı ile karşılık değil temel borç ilişkisindeki edim kastedilmektedir. Burada bedel, senedi alan kişinin senet karşılığında yerine getirdiği veya getireceği edim anlamında kullanılmaktadır (7).

Kambiyo senedinin bedelsizliğinin tespitinde incelenecek olan, temel alacağın varlığıdır. Temel alacak ortadan kalkmış, geçerli olarak doğmamış veya hiç mevcut olmamış ise kambiyo senedi bedelsizdir (8). Görüleceği üzere çekte bedelsizlik olarak ifade edilen duruma yola açan, senedin oluşturulmasını sağlayan temel ilişkidir. Bedelsizlik farklı sebeplerden kaynaklanabilir. Bu sebepleri aşağıda ayrı başlıklar altında ele alacağız.

C. Çekte Bedelsizliğe Yol Açan Nedenler

Uygulamada sıkça karşılaşılması sebebiyle yargı kararları ile geliştirilen ve tanımlanan bedelsizlik kavramına yol açan sebepler çeşitli olabilmektedir.

1. Temel Borç İlişkisinin Geçersiz Olması

Kambiyo ilişkisinin taraflarının, bir kambiyo senedinin ihdasına yönelik kambiyo sözleşmesi yapmasının temel nedeni, para alacağını içeren bir temel alacak; temel alacağın hukuki nedeni ise, temel borç ilişkisidir. Temel borç ilişkisinin geçersizliği, bu ilişkiye dayanan temel alacağın (para alacağının) doğumuna da engel olacağı için, taraflar arasında düzenlenmiş senet (çek) de, bedelsiz hale gelir. Burada, soyutluk (mücerretlik) ilkesi gereği, geçersiz olan senedin kendisi olmayıp, temel borç ilişkisidir (9). Çünkü soyutluk ilkesinin bir sonucu olarak senette temel ilişkinin varlığına dair bir ibare bulunmamaktadır. Nitekim mücerretlik, temel ilişkinin senet metninden anlaşılamamasıdır. Bu sebeple temel borç ilişkisinin geçersiz olması ile anlatılmak istenen taraflar arasında senedin ortaya konulmasını sağlayan asıl ilişkidir. Temel borç ilişkisinin geçersizliğinin hangi durumlardan kaynaklanabileceği ise TBK md. 27’ye bakılarak anlaşılmaktadır.

TBK md. 27/1: “Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.” “Mahkemece, iddia, savunma, tanık beyanları ile ceza dosyaları münderecatı dayanak yapılarak, dava konusu senedin davalı Osman’ın diğer davalı olan kızının evlenmesine razı olmasını sağlamak için verildiği, bu durumun ahlak ve adaba kişinin temel hak ve özgürlüklerine aykırı bulunduğu, bu maksatla yapılan sözleşmelerin de TBK’nın 19 ve 20. maddelerine göre batıl olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalılar vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir” (Yarg. 11. HD 1982/3928 E., 1982/3819 K., 11/10/1982 T. kararı ) (10).

Yukarıda özet olarak yer verdiğimiz Yargıtay kararında, senedin düzenlenmesine dayanak temel ilişki ahlaka aykırılık sebebiyle baştan itibaren geçersiz sayılmıştır. Bu sebeple de verilen senet bedelsiz hale gelmiştir.

Temel borç ilişkisinin geçersizliği, borçlunun ehliyetsizliğinden kaynaklanıyorsa ve senet (çek) düzenlenirken de bu ehliyetsizlik devam ediyorsa, senedin bedelsizliği değil, hükümsüzlüğü söz konusu olur. Bu durumda senedin hükümsüzlüğü, mutlak def’i olarak herkese karşı dermeyan edilebilir. Buna karşılık, temel borç ilişkisinin kuruluşunda ehliyetsiz olmakla birlikte, çekin düzenlenmesi sırasında ehliyet kazanmış olan borçlunun düzenlediği çek, hükümsüz değildir. Bu durum senedi sadece bedelsiz hale getirir (11).

2. Temel Alacağın Sona Ermesi

Borcu sona erdiren birden fazla sebep bulunmaktadır (12). Bunlardan olağan olan borcun ifa ile sona ermesidir. Bunun dışında ibra, takas vb. sebeplerle de borç bitebilmektedir. Ancak burada biten borç, kambiyo ilişkisinden kaynaklanan borç değildir. Kambiyo ilişkisine dayanak teşkil eden asıl alacaktır. Bu alacağın herhangi bir sebeple sona ermesi halinde senet geri alınmamışsa bu halde senedin bedelsiz duruma gelmesi söz konusu olacaktır.

3. Temel Borç İlişkisindeki Edimin Hiç Ya da Gereği Gibi İfa Edilmemesi

Uygulamada sıkça karşılaşılan ve bu sebeple de yargı kararlarıyla geliştirilen bedelsizlik kavramının söz konusu olduğu hallerden biri de temel borç ilişkisindeki edimin hiç ya da gereği gibi yerine getirilmemesidir. Temel borç ilişkisindeki karşılıklı edimlerin hiç ya da gereği gibi yerine getirilmemesi durumunda ne yapılabileceği ise TBK’da ve TKHK’da yer almaktadır. Karşı edimin hiç ya da gereği gibi ifa edilmemesi durumunda, senet borçlusu (temel borç ilişkisinde karşı edimin alacaklısı) somut olayın koşullarına göre ya TBK m. 125/2 uyarınca sözleşmeden dönebilecek, ya da karşı borçlunun eksik ve/veya ayıplı ifası nedeniyle (TBK m. 227/1, 305, 307, 475 ve TKHK m. 11/1 uyarınca) sahip olduğu seçimlik hakları (sözleşmeden dönme veya bedelden indirim yapılmasını talep hakkını) kullanabilecektir (13).

4. Temel Borç İlişkisinin Meydana Getirilmesinde İrade Bozukluğu Hallerinin Varlığı

TBK md. 39: “Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır.”

Hükümden iradeyi sakatlayan hallerin yanılma, aldatma ve korkutma olduğunu anlamaktayız. Bu sebeplerin varlığı halinde söz konusu temel ilişkiyi iptal ettirebilme yetkisi bulunmaktadır. iradesi sakatlanan kişinin iptal hakkını kullanması halinde temel ilişki hükümsüz hale geleceğinden senet de bedelsiz kalacaktır (14).

5. Temel İlişkinin Meydana Getirilmesinde Aşırı Yararlanmanın Varlığı

Aşırı yararlanma, sözleşmedeki edimler arasında açık bir oransızlık bulunmasıdır. Aşırı yararlanmanın varlığı halinde TBK md. 28 gereği kişinin kullanabileceği yetkilerden biri de sözleşme ile bağlı kalmamaktır. Bu durumda temel ilişki sona ereceğinden kambiyo taahhüdü de bedelsiz kalacaktır.

6. Çekin Hatır İçin Verilmiş Olması

Hatır senetleri, tarafların aralarında yapmış oldukları özel bir anlaşmayla baştan bedelsiz kıldıkları kambiyo senetleri olup, özellikle bu amaçla verilen bonolar uygulamada en çok rastlanılan bedelsiz senet türünü oluşturmaktadır (15). Temel borç ilişkisinin mevcut olmamasına rağmen, tarafların iradeleri ile kambiyo senedi düzenledikleri bu hal uygulamada “hatır senedi” olarak karşımıza çıkmaktadır. Esasen bu tür senetlerde temel alacak, yani senedin düzenlenmesinin dayanağı olan temel borç ilişkisi mevcut değildir. Dolayısıyla senet baştan itibaren bedelsizdir.

D. Bedelsiz Kalan Çek Borçlusunun Sahip Olduğu İmkanlar

Kambiyo taahhüdünde bedelsizlik, kanunlarımızda düzenlemesi bulunmayan, uygulamada sıklıkla karşılaşılması sebebiyle yargı kararlarıyla tanımlanmış ve geliştirilmiştir. Bu sebeple kambiyo taahhüdünün bedelsiz kalması halinde nasıl bir yol izlenmesi gerektiğine ilişkin özel hükümler mevzuatımızda mevcut değildir. Ancak böyle bir iddianın varlığı halinde hukukumuzda başvurulabilecek hukuki yollar bulunmaktadır. Bunların başında HMK md. 389’da düzenlenmiş bulunan ihtiyadi tedbir gelmektedir. ihtiyati tedbir kararı verilmesinden itibaren 7 gün içinde bedelsizliğe dayalı bir menfi tespit davası açmak gerekir. İİK m. 72/1 uyarınca doğrudan bir menfi tespit davası açarak, bu davayla birlikte muhatap banka tarafından çek bedelinin lehtara ödenmesini önleme hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemek, sonuç almak bakımından daha pratik gözükmektedir (16).

Bedelsizlik davası olarak nitelendirdiğimiz dava, borçlunun (kambiyo borçlusunun) borçlu olmadığının tespitine yönelik açtığı davadır (menfi tespit davası). Bu dava ile maddi hukuk bakımından borcun mevcut olup olmadığının tespiti amaçlanmaktadır. Bununla birlikte, senet bedeli hamil tarafından tahsil edilmişse, açılacak dava istirdat davası olacaktır. Böylece kambiyo senedinin borçlusu yapmış olduğu ödemeyi ger almaya çalışmaktadır. Çek borçlusu, kambiyo taahhüdünün bedelsiz kaldığını dolayısıyla kendisinin de çek alacaklısına borcunun sona ermiş olduğunun tespitini yaptırabilir. Bunu sağlamaya yönelik genel hükümlere göre açılan bu dava menfi tespit davasıdır. Bu dava neticesinde borçlu olunmadığının tespiti halinde, davacı hakkında bir icra takibi başlatılması engellenmiş olur veya başlatılan ve devam eden icra takibi iptal edilerek, mevcut olmayan borcu ödemekten kurtarılmış olur (17). Bu dava ile çekte borçlu olarak yer alan kişiler maddi hukuka göre borçlu olmadıklarının tespitini sağlayarak çek bedelini ödemekten kurtulmayı amaçlamaktadırlar. Çünkü temel ilişki geçersiz bile olsa kambiyo taahhüdü varlığını korumaktadır. Bunun sebebi ise yukarıda açıklamış olduğumuz mücerretlik ilkesidir. Bu ilke gereği kambiyo senedinde temel ilişkinin varlığı anlaşılmamaktadır. Bu sebeple temel ilişkinin geçersizliği halinde menfi tespit davası açılmaktadır. Bunun yasal dayanağı ise sebepsiz zenginleşmedir. Çünkü temel ilişkideki sakatlık dolayısıyla bu ilişkideki edim yerine getirilmemektedir. Çek bedelinin ödenmesi halinde çek alacaklısı sebepsiz olarak zenginlenmiş bulunmaktadır (18).

E. Bedelsizlik (Menfi Tespit) Davasının Açılması

Bedelsizlik davası (ve bu davayla birlikte ihtiyati tedbir talebinde bulunulması), kambiyo senetlerine özgü takipten önce açılabileceği gibi, takipten sonra da açılabilmektedir. Tüm davalar için aranan hukuki yararın varlığı koşulu bedelsizlik iddiası ile açılacak menfi tespit davaları için de geçerlidir (19). Kişi her ne kadar bu iddia ile menfi tespit davası açabilirse de çek alacaklısının çeki takibe koymasına engel bir durum yoktur. Bu sebeple menfi tespit davasının takipten önce mi sonra mı açıldığı önem taşır.

1. Takipten Önce Açılan Menfi Tespit/Bedelsizlik Davası

İcra takibinden önce açılan menfi tespit davaları, icra takibini önlemediği gibi açılan takibi de durdurmaz. Bu sebeple bedelsizlik iddiası ile dava açacak olan kişi kendisine karşı takibe girişilmesini engellemek istiyorsa, % 15’ten aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, İİK m. 72/2 uyarınca takibin durdurulmasına ilişkin bir ihtiyati tedbir kararı verilmesini mahkemeden talep edebilir. Bir çek nedeniyle kambiyo taahhüdü altına girmiş borçlunun, icra takibinden önce bedelsizlik davası adı altında menfi tespit davası açmasının temel nedeni, kambiyo senetlerine özgü takipte, sırf borca itiraz edilmiş olmasının takibi durdurmamasındandır. Bu nedenle kişi, kendisine karşı bir takibe girişilmeden açacağı menfi tespit davasında teminat yatırmak suretiyle mahkemeden ihtiyadi tedbir talep edebilmektedir (20).

2. Takipten Sonra Açılan Menfi Tespit/Bedelsizlik Davası

Çek borçlusu, kendisine karşı takip başlatıldıktan sonra bedelsizlik iddiasıyla borçlu olmadığının tespiti için menfi tespit davası açabilir. Ancak icra takibinden önce ve sonra açılan menfi tespit davalarındaki en önemli fark, mahkemece verilecek ihtiyati tedbirin niteliğine ilişkindir. Zira İİK m. 72/2 hükmüne göre, icra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. Buna mukabil, İİK m. 72/3 hükmüne göre, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir135. Bununla birlikte uygulamada, davacı (borçlu) tarafından icra dairesine alacağın tamamı depo edildikten sonra, bu paranın davalıya (alacaklıya) ödenmemesi konusunda ihtiyati tedbir kararı alabilmesine imkân tanınmaktadır. Bu durumda davacı, alacağın %115’i kadar teminat yatırarak tedbir kararı almaktadır (21).

Bu şekilde açılan menfi tespit davası sonucunda, icra mahkemesi, davacının borçlu olmadığı yönünde bir karar verirse, icra veznesinde depo edilmiş paranın tamamı davacı borçluya iade edilmektedir. Görüleceği üzere takipten önce açılan davada yatırılan teminat ile çek borçlusuna karşı takip başlatılması önlenmiş olurken takipten sonra açılan davada yatırılacak teminat neticesinde verilecek ihtiyadi tedbir takibi durdurmamakta, takip neticesinde icra veznesine girecek paranın takip alacaklısına ödenmesi engellenmektedir.


  1. BAHTİYAR, Mehmet. Kıymetli Evrak Hukuku, Beta Yayınları, 14. Baskı, 2016, İstanbul, s.8.
  2. SOYDAL ÇINAR, Tuğçe. Kambiyo Senetlerinde Bedelsizlik, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, 2019, İstanbul, s.16-17.
  3. AYLİ, Ali/ ÜÇER, Mehmet. “Çekte Bedelsizlik İddiası ve Açılabilecek Dava”, DÜHFD, Cilt: 23, Sayı: 39, Yıl: 2018, s.422.
  4. SOYDAL ÇINAR, s.35.
  5. Zaman zaman Yargıtay kararlarında ve doktrinde kambiyo senetlerinde bedelsizliğe işaret etmek adına karşılıksız kavramının kullanıldığı görülmektedir. Fakat belirttiğimiz üzere “karşılık/karşılıksız” kavramı farklı anlamlarda kullanılabildiğinden, “bedel/bedelsiz” kavramı ile poliçe ve çek hukukunda kullanılan “karşılık/karşılıksız” kavramı birbiri ile karıştırılmamalıdır/ SOYDAL ÇINAR, s.36.
  6. Ayrıntılı Bilgi için Bkz. SOYDAL ÇINAR, s.35-36.
  7. AYLİ/ ÜÇER, s. 422.
  8. SOYDAL ÇINAR, s.39.
  9. AYLİ/ ÜÇER, s.424.
  10. SOYDAL ÇINAR, s.56.
  11. AYLİ/ ÜÇER, s.425.
  12. Ayrıntılı Bilgi için Bkz. EREN, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Yayınları, Ankara, 2016, 20. Baskı, s. 1289.
  13. AYLİ/ ÜÇER, s.426.
  14. Ayrıntılı Bilgi İçin Bkz. AYLİ/ ÜÇER, s.427; SOYDAL ÇINAR, s.56.
  15. AYLİ/ ÜÇER, s.431; SOYDAL ÇINAR, s.100.
  16. AYLİ/ ÜÇER, s.433.
  17. AYLİ/ ÜÇER, s.434.
  18. Ayrıntılı Bilgi İçin Bkz. AYLİ/ ÜÇER, s.435.
  19. AYLİ/ ÜÇER, s.436.
  20. AYLİ/ ÜÇER, s.440.
  21. AYLİ/ ÜÇER, s.445.
  1. Av. Ümmü Gülsüm ÇELİK, Diyarbakır Barosu’na kayıtlı olarak avukatlık mesleğini icra etmektedir. Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olmuştur. Halen aynı üniversitede yüksek lisans yapmaktadır. 

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS