Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Yürütmenin Durdurulması Kararı Nedir?

Yürütmenin durdurulması kararı; idari işlemin yürütülmesini (icra edilmesini) açılan idari davanın sonuna kadar durduran ve dava konusu idari işlemin tüm hukuki sonuçlarını askıya alan tedbir mahiyetinde bir karardır. Yürütmenin durdurulması kararı (YD Kararı) verilebilmesi için idari işlem aleyhine iptal davası niteliğinde bir idari dava açılmış olması gerekir (İYUK 27). İptal davası açılmadan tek başına yürütmenin durdurulması talepli bir dava açılması mümkün değildir.

İptal davalarının en önemli unsuru çoğunlukla davanın başında verilen tedbir mahiyetindeki yürütmenin durdurulması kararıdır. Yürütmenin durdurulması kararının amacı, hukuka aykırı olduğu açık olan idari işlemin yaratacağı muhtemel zararları önleyerek adil yargılanma hakkını temin etmektir. Yürütmenin durdurulması kararı, aleyhine idari dava açılan işlemin icrasını erteleleyerek idarenin davanın sonucunu beklemeden işlemi uygulamasını önlemektedir. Böylece idari işlem nedeniyle kişilerin zarara uğraması bu geçici nitelikteki kararla engellenmektedir.

Davanın başında veya ilerleyen aşamalarında (istinaf veya temyiz aşaması da dahil) yürütmenin durdurulması talebinde bulunulabilir. Yürütmeyi durdurma talebinin kabulüne karar verilmesi halinde, yürütmenin durdurulması tedbiri davanın sonuna kadar devam eder, yani idari işlemin uygulanması dava sonuna kadar askıya alınır. İptal davasının reddi halinde daha önce verilen yürütmeyi durdurma kararı da etkisiz hale gelerek ortadan kalkar.

Yürütmenin durdurulması kararı verilen iptal davası dosyalarının esası öncelikle incelenir ve karara bağlanır (İYUK 27/8).

Yürütmeyi durdurma kararı idari davalara bakma görevli mahkemeler tarafından verilebilir. İdari davalarda yürütmenin durdurulması kararı vermekle görevli mahkemeler; ilk derece mahkemeleri, istinaf mahkemeleri ve yüksek mahkeme olmak üzere üç çeşittir. Yürütmeyi durdurma kararı verebilecek mahkemeler şunlardır:

Yürütmenin Durdurulması Kararı Şartları

Danıştay, vergi veya idare mahkemesinde dava açılması dava edilen idari işlemin yürütülmesini durdurmaz (İYUK m.27). İdari işlemler, hukuka uygunluk karinesinden yararlandığından kendiliğinden “icrailik” niteliğine sahiptir. Yani, idarenin yaptığı bir idari işlemin kural olarak hukuka uygun olduğu varsayılır. Hukuka uygun kabul edilen bu idari işlemin de hukuka aykırılığı mahkeme kararıyla tespit edilene kadar uygulanmasına devam edilir. Bu nedenle, Danıştay veya idari mahkemelere açılan bir iptal davasında mahkemelere idari işlemin yürütmesinin durdurulması kararı verme yetkisi tanınmıştır (İYUK 27/2). Mahkemeler yürütmenin durdurulması kararı verinceye kadar idare tarafından idari işlemin icrasına (yürütülmesine) devam edilebilir. Mahkemeler yürütmenin durdurulması kararı verdiğinde idari işlemin icrası askıya alınır, davanın esası hakkında karar verilinceye kadar icrası ertelenmiş olur.

Yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için mutlaka davacının mahkemeden yürütmenin durdurulması talebinde bulunması gerekir. Yürütmenin durdurulması kararı (YD Kararı) verilen dava dosyaları öncelikle incelenir ve karara bağlanır. Yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için kanunun aradığı şu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekir (İdari Yargılama Usulü Kanunu m.27):

  1. Davacının yürütmenin durdurulması talebinde bulunması gerekir.
  2. İdari işlemin uygulanması halinde giderilmesi güç veya olanaksız zararlar doğmalıdır.
  3. İdari işlemin açıkça hukuka aykırı olması gerekir.
  4. Yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için davalı idarenin savunması alınmalı veya savunma süresi geçmelidir.
  5. Mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verebilmek için teminat gösterilmesi şartını arayabilir.

1. Davacının Yürütmenin Durdurulması Talebi

Kural olarak Danıştay veya idari mahkemelerde iptal davası açılmış olması idari işlemin yürütmesini durdurmaz (İYUK 27/1). İdari dava açılırken veya dava açıldıktan sonra davacının mutlaka mahkemeden idari işlemin yürütmesinin durdurulması talebinde bulunması gerekir. Davacının talebi olmadan idari mahkemeler kendiliğinden yürütmenin durdurulması kararı veremez. Yürütmenin durdurulması talebi, iptal davası yargılamasının her safhasında ileri sürülebilir. Ancak, iptal davasının açıldığı mahkeme tarafından esas hakkında karar verildikten sonra yürütmenin durdurulması istenemez.

Aynı davada birden fazla kere farklı sebeplerle yürütmenin durdurulması talep edilebilir. Ancak, aynı sebeplere dayanılarak ikinci kez yürütmenin durdurulması isteminde bulunulamaz (İYUK m.27/10).

Vergi uyuşmazlıklarına ilişkin iptal davası açılması ise, kendiliğinden idari işlemin yürütülmesini durdurur. Vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri malî yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durdurur (İYUK 27/4). Vergi uyuşmazlıkları için yürütmenin durdurulması talebinde bulunulmasına gerek yoktur. Örneğin, vergi ziyaı cezası kesilen mükellefin vergi mahkemesinde vergi cezasının iptali davası açması halinde, vergi cezasının yürütülmesi durur, yani cezanın mükelleften tahsili işlemleri yapılamaz.

2. İdari İşlemin Uygulanması Halinde Telafisi Güç veya İmkansız Zararların Doğması

İdari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması veya doğması olasılığının bulunması durumunda, idari nahkeme tarafından gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir (Anayasa m.125).

“Telafisi güç veya imkansız zararların doğması” kavramı, idari işlem uygulandığı takdirde işlemin uygulanmasından önceki durumun bir daha yeniden tesis edilmesinin mümkün olmadığı zararların doğmasını ifade eder. “Telafisi güç veya imkansız zararların doğması” kavramı, her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Örneğin, Belediyenin binanın yıkımı kararı alması üzerine işleme karşı iptal davası açan davacının yürütmenin durdurulması talebi kabul edilmediği takdirde binanın yıkılması söz konusu olabilecek, yani telafisi güç veya imkansız zararlar doğacaktır. Aynı şekilde, idarenin bir yabancıyı sınır dışı etme kararına karşı açılan iptal davasında da telafisi güç veya imkansız zararın doğcağını kabul etmek ve yürütmenin durdurulması kararı vermek gereklidir. Uygulanmakla etkisi tükenecek olan bu idari işlemlerin yürütülmesi, idarenin savunması alınmaksızın da durdurulabilir. Bu halde yürütmenin durdurulması kararı verilip idarenin savunması alındıktan sonra yürütmenin durdurulması hususu ile ilgili yeniden karar verilebilir. Uygulanmakla etkisi tükenecek idari işlemler, uygulanmakla tamamlanan ve icra edildikleri takdirde geri dönülmez neticeler doğuran işlemlerdir.

Kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, naklen atama, görev ve unvan değişikliği, geçici veya sürekli görevlendirmelere ilişkin idari işlemler, uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerden sayılmaz. Yürütmenin durdurulması kararlarında idari işlemin hangi gerekçelerle hukuka açıkça aykırı olduğu ve işlemin uygulanması halinde doğacak telafisi güç veya imkânsız zararların neler olduğunun belirtilmesi zorunludur. Sadece ilgili kanun hükmünün iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulduğu gerekçesiyle yürütmenin durdurulması kararı verilemez (İYUK m.27/2).

3. İdari İşlemin Açıkça Hukuka Aykırı Olması

İdari işlemin açıkça hukuka aykırı olması demek, idari işlemin ilk görünüşü itibariyle hukuka aykırı olmasıdır. Hukuka aykırılık; Anayasa, kanun, yönetmelik vb. normlara ayırılık şeklinde olabileceği gibi hukukun evrensel ilkelerine, insan haklarına, eşitlik, hak ve nesafet kurallarına aykırılık şeklinde de olabilir. Hukuka aykırılık, işlemin hukuk düzenine aykırı olmasıdır, hukukun herhangi bir alanına aykırı olan işlem diğer alanları açısından da hukuka aykırılık doğurur. Örneğin, ceza hukuku bakımından suç teşkil eden bir fiil ile hareket eden kişinin işlemi idare hukukuna da aykırı olacaktır.

İdari mahkeme, açılan iptal davası dilekçesini ve eklerini inceleyerek işlemde açıkça hukuka aykırılık gördüğünde yürütmenin durdurulması kararı (YD Kararı) verebilir. YD kararı idarenin savunmasından sonraya bırakılmışsa idarenin savunması ve delilleri incelendikten sonra da idari işlemin açıkça hukuka aykırı olup olmadığına karar verilebilir.

4. İdarenin Savunmasının Alınması Zorunluluğu

Yürütmenin durdurulması kararı, kural olarak davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra verilmelidir (İYUK m.27/2).

Uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerin yürütülmesi, savunma alındıktan sonra yeniden karar verilmek üzere, idarenin savunması alınmaksızın da durdurulabilir (İYUK m.27/2). Uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemin varlığı halinde, idari mahkeme, idarenin savunmasını almadan yürütmenin durdurulması kararı (YD Kararı) verebilir. Bu durumda, mahkeme, davacının dava dilekçesini ve sunduğu delilleri inceleyerek dosya üzerinde yapacağı değerlendirmeyle yürütmenin durdurulması talebi hakkında karar vermelidir. Örneğin, bir işyeri hakkında faaliyetten men kararı verildikten sonra, işyeri sahibinin yürütmenin durdurulması talebiyle idare mahkemesine açtığı iptal davasında, uygulanmakla etkisi tükenebilecek bir idari işlem söz konusudur. Çünkü, işyerinin faaliyeten men edilmesi halinde işlemin uygulanmasıyla işyeri sahibi doğrudan etkilenecek ve işyeri kapanacaktır. Yürütmenin durdurulması kararı verilmediği takdirde, davanın sonunda iptal kararı verilse bile artık işlem uygulanmış, işyeri kapatılmış, geri dönülemeyecek bir durum yaratılmış olduğundan iptal kararının sadece ileriye dönük bir etkisi olacak ve davacının mağduriyeti giderilemeyecektir. Bu nedenle, uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerin yürütülmesi idarenin savunması alınmadan durdurulmalıdır.

5. Teminat Gösterilmesi Şartı

İYUK m.27/6’daki kanuni düzenlemede “yürütmenin durdurulması kararları teminat karşılığında verilir” hükmü yer almaktaysa da, uygulamada iptal davalarının büyük bir bölümünde teminat aranmaksızın yürütmeyi durdurma kararı verilmektedir. Yürütmenin durdurulması için teminat gösterilmesi şartı aranan davalar, yürütmenin durdurulmasıyla idarenin veya kamunun büyük bir zarara uğrama ihtimalinin olduğu davalardır. Kanunda yer alan “durumun gereklerine göre teminat aranmayabilir” ibaresi, uygulamada büyük ölçüde iptal davası açan davacının lehine yorumlanarak teminatsız yürütmenin durdurulması kararı verilmektedir.

Taraflar arasında teminata ilişkin olarak çıkan anlaşmazlıklar, yürütmenin durdurulması hakkında karar veren daire, mahkeme veya hakim tarafından çözümlenir. İdareden ve adli yardımdan faydalanan kimselerden teminat alınmaz (İYUK 27/6).

Yürütmenin Durdurulması (YD) Kararı Nasıl Verilir?

Yürütmenin durdurulması istemli iptal davası açıldıktan sonra, davayı görmekle yetkili ve görevli idari mahkeme yürütmenin durdurulması hakkında karar vermek üzere idarenin savunmasının alınmasını bekleyebileceği gibi bazı hallerde idarenin savunmasının alınmasına gerek görmeyebilir. Ancak, savunmanın bekleneceği hallerde idareye tebligat yapılması zorunludur. Yürütmenin durdurulması istemli davalarda 30 günlük cevap süresi kısaltılabileceği gibi, tebliğin doğrudan memur eliyle davalı idareye yapılmasına da karar verilebilir (İYUK m.27/5).

1. İdarenin Savunması Alınmadan Doğrudan YD Kararı: Uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerin yürütülmesi, idarenin savunması alınmaksızın da durdurulabilir (İYUK 27/2). İdarenin savunması alınmadan verilen yürütmenin durdurulması kararı dosya üzerinden verildiğinden idareye tebligat yapılmamaktadır. Bu durumda, hakim davacının dava dilekçesini ve eklerini inceleyerek idareye tebligat yapmadan dosya üzerinden yürütmenin durdurulması talebi hakkında karar verecektir. Özellikle belirtelim ki, dava dilekçesi ve eklerinden yürütmenin durdurulması isteminin yerinde olmadığı anlaşılırsa, davalı idarenin savunması alınmaksızın istem reddedilebilir (İYUK m.27/3).

2. İdarenin Savunması Alındıktan Sonra YD Kararı: Yukarıda açıkladığımız istisna dışında, iptal davalarında kural olarak davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra yürütmenin durdurulması hakkında karar verilmelidir (İYUK 27/2). Ancak, yürütmenin durdurulması istemli davalarda, yürütmenin durdurulması talebi hakkında karar vermek üzere idarenin savunmasının alınmasının beklendiği hallerde zaman kaybı oluşabilmektedir. Çünkü, dava dilekçesinin davalı idareye tebliği ve davalı idarenin de tebliğden itibaren 30 gün içerisinde davaya cevap hakkı bulunmaktadır. Davalı idare, çoğu zaman 30 günlük süreye ek olarak 30 günlük ek bir süre daha isteyebilmektedir (İYUK 16/3). Yürütmenin durdurulması için idarenin savunmasının beklendiği hallerde hakim 30 günlük kanuni cevap süresini kısaltabilir. Örneğin, davalı idarenin tebliğden itibaren 10 gün içinde cevap vermesine karar verebilir. Hakim, davalı idareye yapılacak tebliğin PTT yoluyla değil de doğrudan bir memur eliyle yapılmasına da karar verilebilir (İYUK 27/5). Bu uygulamayla, idareninin savunmasının beklenmesi şartının yürütmenin durdurulması isteminin etkisiz kalmasının önlenmesi, kanuni sürelerin uzunluğundan kaynaklanabilecek hak kayıpları ortadan kaldırılması hedeflenmiştir.

Yürütmenin durdurulması kararları teminat karşılığında verilir; ancak, durumun gereklerine göre teminat alınmaksızın yürütmenin durdurulması kararı verilebilir. Uygulamada yürütmeyi kararları büyük ölçüde teminat alınmaksızın verilmektedir. Adli yardımdan faydalanan kimselerden teminat alınmaz (İYUK 27/6). Örneğin, bir öğrencinin sınavla ilgili açtığı iptal davasında yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için teminat verilmesi şartı aranmaz.

Yürütmenin Durdurulması (YD) Kararına İtiraz

Yürütmenin durdurulması kararı, hukuki niteliği itibariyle “ara kararı” mahiyetindedir. Yani, mahkeme henüz davadan el çekmeden tedbir kararı vermiştir. Bu nedenle, yürütmenin durdurulmasına ara kararına karşı itiraz yoluna gidilebilir. Yürütmeyi durdurma isteminin reddi kararına karşı, iptal davasını açan davacı tarafından itiraz edilebilir. Yürütmeyi durdurma isteminin kabulü kararına ise, davalı idare tarafından itiraz edilebilir.

1. İtiraz Süresi ve Mahiyeti: Yürütmeyi durdurma kararına tebliğini izleyen günden itibaren 7 gün içinde bir defaya mahsus olmak üzere itiraz edilebilir. İtiraz edilen merciler dosyanın kendisine gelişinden itibaren yedi gün içinde karar vermek zorundadır. İtiraz üzerine itirazı inceleyen merciin verdiği karar kesindir (İYUK m.27/7). Yürütmeyi durdurma kararının bu şekilde kesinleşmesiyle yürütmenin durdurulması ikinci kez itiraz edilemez.

2. İtiraz Edilecek Mercii: Yürütmenin durdurulması taleplerinin reddi veya kabulü hakkında verilen kararlara karşı şu mahkemelere itiraz edilebilir:

  • İdare ve vergi mahkemeleri ile tek hâkim tarafından verilen yürütmeyi durdurma kararına karşı Bölge İdare Mahkemesine itiraz edilebilir.
  • Bölge idare mahkemesi kararlarına karşı en yakın Bölge İdare Mahkemesine itiraz edilebilir.
  • Danıştay dava dairelerince verilen yürütmeyi durdurma kararına konusuna göre İdari veya Vergi Dava Daireleri Genel Kurullarına itiraz edilebilir.

3. İtirazın Sonuçları: İtiraz üzerine, itiraz mercii tarafından itiraz talebinin reddi veya kabulü şeklinde iki tür karar verilebilir:

  • YD Kabul Kararına İtiraz: Yürütmeyi durdurma (YD) talebinin kabulü kararına karşı davalı idare tarafından ileri sürülen itiraz sebepleri, itirazı incelemekle görevli mercii tarafından yerinde görülürse, yani itiraz kabul edilirse, yürütmeyi durdurma kararının kaldırılmasına karar verilir. Yürütmeyi durdurma (YD) kararının bu şekilde kaldırılması üzerine davalı idare dava konusu idari işlemin icrasına devam edebilir.

  • YD Red Kararına İtiraz: Yürütmenin durdurulması talebinin reddi kararına davacı itiraz edilmesi üzerine; red kararına yapılan itiraz kabul edildiği takdirde, yürütmeyi durdurma kararı verilmiş olacağından idari işlemin icrası durdurulmuş olur.

Genel yargılama usulünden farklı olarak ivedi yargılama usulünde verilen yürütmenin durdurulması kararına itiraz edilemez (İYUK m.20/A-2-e). İvedi yargılama usulü, idari yargıda yapılan bazı işlemlerin basitleştirilerek sürelerin kısaltılması sonucu genel yargılama usulünden daha hızlı ve etkin bir yargılama yoludur.

Yürütmeyi Durdurma (YD) Kararının Etkisi Nedir?

İdari işlemler yapıldığı andan itibaren hukuka uygun kabul edildiğinden “icrailik” özelliğine sahiptir. Yani, idari işlemler yapıldıktan sonra başka bir makamın onayına gerek olmadan icra edilebilirler. Yürütmeyi durdurma kararı verildiğinde idari işlemlerin bu icrailik özelliği ortadan kalkar. Yürütmeyi durdurma kararından sonra idari işlemin uygulanmasına devam edilemez, işlemin uygulanması ertelenir. Örneğin, İmar Kanunu m.18 uygulaması ile bir yeri toplu konut alanı olarak belirleyen imar uygulaması aleyhine açılan iptal davasında verilen yürütmeyi durdurma kararı, imar uygulamasının icra edilmesini durdurur.

Yürütmeyi durdurma kararı, idari işlemin yapıldığı andan itibaren icra edilmesini durdurur, yani geçmişe etkilidir. Mahkeme tarafından yürütmeyi durdurma kararı verildiğinde, işlemi yapan idarenin, dava konusu işlemi icraya başlamadan önceki haline getirmesi gerekir. Ancak, uygulamada idarelerin yürütmeyi durdurma kararı verilmesi üzerine idari işlemi yürütmeyi durdurma kararının verildiği andan itibaren durdurduğu görülmektedir.

Yürütmeyi durdurma kararı ileriye de etkilidir. Yani, yürütmeyi durdurma kararı verildiği andan itibaren herkes ve idare için uyulması zorunlu, bağlayıcı bir karardır.

Temyiz ve İstinaf Aşamasında Yürütmenin Durdurulması

Temyiz veya istinaf yoluna başvurulmuş olması, hakim, mahkeme veya Danıştay kararlarının yürütülmesini durdurmaz (İYUK m.52/1). Ancak, bu kararların teminat karşılığında yürütülmesinin durdurulmasına temyiz istemini incelemeye yetkili Danıştay dava dairesi, kurulu veya istinaf başvurusunu incelemeye yetkili bölge idare mahkemesince karar verilebilir. Temyiz ve istinaf incelemesi sırasında yürütmenin durdurulması istemleri hakkında verilen kararlar kesindir (İYUK m.52/4).

1. İptal Davasının Kabulü Kararı ve İstinaf veya Temyiz Yolunda Yürütmenin Durdurulması: İptal davasında kabul kararı; iptal davasının konusu idari işlemin tamamen veya kısmen iptaline karar verilmesi anlamına gelmektedir. Kısmen red halinde, kararın red ile neticelenen bölümü ile ilgili yürütmeyi durdurma kararı alınmalıdır. İdari işlemin iptaline (davanın kabulüne) karar verildikten sonra bu karara karşı yapılan istinaf veya temyiz başvurusu üzerine, istinaf veya temyiz kanun yolunda incelemeyi yapan mahkemenin (Bölge İdare Mahkemesi, Danıştay) yürütmeyi durdurma kararı verebilmesi için herhangi bir şart aranmamaktadır.

2. İptal Davasının Reddi Kararı ve İstinaf veya Temyiz Yolunda Yürütmenin Durdurulması: İptal davasının reddi halinde idari işlem yeniden icra edilebilirlik özelliği kazanır. İptal davasının reddi kararınında önce verilen yürütmeyi durdurma kararı da red kararı ile birlikte ortadan kalkar. Böylece iptal davası reddedilen davacının istinaf veya temyiz kanun yolunda yeniden yürütmenin durdurulması talebinde bulunması gerekir.

İptal davasının reddine ilişkin kararlara karşı temyiz ya da istinaf yoluna başvurulması halinde, dava konusu işlem hakkında yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi iYUK 27. maddede yer alan şu şartların gerçekleşmesi gerekir (İYUK m.52/1):

  • İdari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması,
  • İdari işlemin açıkça hukuka aykırı olması.

Her iki şart gerçekleşse bile, istinaf veya temyiz incelemesini yapan mahkeme yürütmenin durdurulması kararını teminat karşılığında verebilir. Ancak, iptal davalarında teminat istenip istenmemesi mahkemenin takdirindedir.

Danıştay’ın bozma kararı üzerine, iptal davasının reddi kararı nedeniyle yürütülen işlemin icrası kendiliğinden durur. Çünkü, İYUK m.52/5 “kararın bozulması, kararın yürütülmesini kendiliğinden durdurur.” hükmünü içermektedir.

Vergi Davalarında Yürütmenin Durdurulması Kararı

Vergi davalarında, iptal davasının açılması idari işlemin yürütülmesini kendiliğinden durdurur, mahkemece ayrıca yürütmenin durdurulması kararı verilmesine gerek yoktur (İYUK m.27/4). Örneğin, vergi idaresinin kestiği vergi ziyaı cezası iptal davasına konu edilmişse, vergi cezasının tahsili dava sonuna kadar kendiliğinden durur.

Vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durdurur (İYUK m.27/4).

Vergi davalarında yürütmenin kendiliğinden durmadığı veya yürütmenin durdurulması kararının ortadan kalktığı, bu nedenle davacının mahkemeden yürütmenin durdurulması talebinde bulunması gereken haller de vardır:

  1. Davacının gösterdiği adrese tebligat yapılamaması halinde, yeni adresin bildirilmesine kadar dava dosyası işlemden kaldırılır ve varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır (İYUK m.26/3). Bu halde açılan vergi davalarında verilen yürütmenin durdurulması kararı kalkar ve işlemden kaldırılan vergi davası dosyalarında tahsil işlemi devam eder (İYUK m.26/4).

  2. Tebligat yapılamadığı için işlemden kaldırılan vergi davası dosyasının işlemdem kaldırıldığı tarihten başlayarak bir yıl içinde yeni adres bildirilmek suretiyle yeniden işleme konulması istenebilir. mediği takdirde, davanın açılmamış sayılmasına karar verilir (İYUK m.26/3-ikinci cümle). Bu şekilde işlemden kaldırılan dosyanın yeniden işleme konulmasından dolayı açılan davalar, tahsil işlemini durdurmaz. Ancak, davacı bu dava dosyalarında tahsil işlemini durdurmak için yürütmenin durdurulması talebinde bulunabilir (İYUK m.27/4-üçüncü cümle).

  3. İhtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan işlemlerle tahsilat işlemlerinden dolayı açılan vergi davaları, tahsil işlemini durdurmaz. Yani, bu halde vergi davasının açılması yürütmeyi kendiliğinden durdurmaz. Tahsil işlemlerinin durdurulabilmesi için davacı tarafından yürütmenin durdurulması talep edilerek mahkeme tarafından yürütmenin durdurulması kararı verilmelidir (İYUK m.27/4-üçüncü cümle).

  4. Vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılmasının yürütmeyi kendiliğinden durduracağı kuralı, temyiz aşamasını kapsamamaktadır. Temyiz aşamasında temyiz merci olan Danıştay’dan yürütmeyi durdurma kararı alınmalıdır (İYUK m.48/5).

Yukarıdaki dört hal dışında, vergi uyuşmazlıklarına ilişkin vergi mahkemesinde açılan davalarda yürütmeyi durdurma kararı alınmaksızın iptal davasının konusu olan işlemin yürütülmesi kendiliğinden duracaktır.

Yürütmeyi Durdurma Kararının Uygulanmaması Halinde Sorumluluk

İdarenin, yargı kararlarını uygulayıp uygulamama konusunda takdir hakkı yoktur. Yargı kararları her kişi ve kurum açısından uyulması zorunlu, bağlayıcı kararlardır. Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez (İYUK 28/1).

Yürütmenin durdurulması kararının yerine getirilmesinde ihmali veya kastı bulunan idare ve kamu görevlileri hakkında şu işlemler yapılabilir:

1. Tazminat Davası: Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir. Mahkeme kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi hâlinde tazminat davası ancak ilgili idare aleyhine açılabilir (İYUK 28/3-4).

2. Suç Duyurusu: İdari mahkemelerin verdiği yürütmenin durdurulması kararlarını yerine getirmeyen kamu görevlileri TCK m.257’de düzenlenen görevi kötüye kulanma suçunu işlemiş olur. Görevi kötüye kullanma suçu işleyen ilgili kamu görevlisi hakkında cezalandırılmaları talebiyle Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulabilir.

Yürütmenin Durdurulması Kararı Mevzuatı (İYUK 27 ve İYUK 52)

Yürütmenin durdurulması kararı vermenin usulü ve şartları 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (İYUK) 27. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:

  1. Danıştayda veya idari mahkemelerde dava açılması dava edilen idari işlemin yürütülmesini durdurmaz.

  2. Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler. Uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerin yürütülmesi, savunma alındıktan sonra yeniden karar verilmek üzere, idarenin savunması alınmaksızın da durdurulabilir. Ancak, kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, naklen atama, görev ve unvan değişikliği, geçici veya sürekli görevlendirmelere ilişkin idari işlemler, uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerden sayılmaz. Yürütmenin durdurulması kararlarında idari işlemin hangi gerekçelerle hukuka açıkça aykırı olduğu ve işlemin uygulanması halinde doğacak telafisi güç veya imkânsız zararların neler olduğunun belirtilmesi zorunludur. Sadece ilgili kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükmünün iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulduğu gerekçesiyle yürütmenin durdurulması kararı verilemez.

  3. Dava dilekçesi ve eklerinden yürütmenin durdurulması isteminin yerinde olmadığı anlaşılırsa, davalı idarenin savunması alınmaksızın istem reddedilebilir.

  4. Vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durdurur. Ancak, 26 ncı maddenin 3 üncü fıkrasına göre işlemden kaldırılan vergi davası dosyalarında tahsil işlemi devam eder. Bu şekilde işlemden kaldırılan dosyanın yeniden işleme konulması ile ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan işlemlerle tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davalar,tahsil işlemini durdurmaz. Bunlar hakkında yürütmenin durdurulması istenebilir.

  5. Yürütmenin durdurulması istemli davalarda 16 ncı maddede yazılı süreler kısaltılabileceği gibi, tebliğin memur eliyle yapılmasına da karar verilebilir.

  6. Yürütmenin durdurulması kararları teminat karşılığında verilir; ancak, durumun gereklerine göre teminat aranmayabilir. Taraflar arasında teminata ilişkin olarak çıkan anlaşmazlıklar, yürütmenin durdurulması hakkında karar veren daire, mahkeme veya hakim tarafından çözümlenir. İdareden ve adli yardımdan faydalanan kimselerden teminat alınmaz.

  7. Yürütmenin durdurulması istemleri hakkında verilen kararlar; Danıştay dava dairelerince verilmişse konusuna göre İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarına, bölge idare mahkemesi kararlarına karşı en yakın bölge idare mahkemesine, idare ve vergi mahkemeleri ile tek hakim tarafından verilen kararlara karşı bölge idare mahkemesine kararın tebliğini izleyen günden itibaren yedi gün içinde bir defaya mahsus olmak üzere itiraz edilebilir. İtiraz edilen merciler, dosyanın kendisine gelişinden itibaren yedi gün içinde karar vermek zorundadır. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.

  8. Yürütmenin durdurulması kararı verilen dava dosyaları öncelikle incelenir ve karara bağlanır.

  9. Yürütmenin durdurulmasına dair verilen kararlar onbeş gün içinde yazılır ve imzalanır.

  10. Aynı sebeplere dayanılarak ikinci kez yürütmenin durdurulması isteminde bulunulamaz.

Temyiz veya istinaf istemlerinde yürütmenin durdurulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 52. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:

  1. Temyiz veya istinaf yoluna başvurulmuş olması, hakim, mahkeme veya Danıştay kararlarının yürütülmesini durdurmaz. Ancak, bu kararların teminat karşılığında yürütülmesinin durdurulmasına temyiz istemini incelemeye yetkili Danıştay dava dairesi, kurulu veya istinaf başvurusunu incelemeye yetkili bölge idare mahkemesince karar verilebilir. Davanın reddine ilişkin kararlara karşı temyiz ya da istinaf yoluna başvurulması halinde, dava konusu işlem hakkında yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi 27 nci maddede öngörülen koşulun varlığına bağlıdır.

  2. İptal davalarında teminat istenmeyebilir.

  3. İdareden ve adli yardımdan yararlaranlardan teminat alınmaz.

  4. Temyiz ve istinaf incelemesi sırasında yürütmenin durdurulması istemleri hakkında verilen kararlar kesindir.

  5. Kararın bozulması, kararın yürütülmesini kendiliğinden durdurur.

Yürütmenin Durdurulması (YD) Kararı Verilemeyecek Haller

Hakkında iptal davası açılamayacak işlemler aleyhine yürütmeyi durdurma kararı verilemez. Kesin ve yürütlmesi zorunlu bir idari işlem niteliğinde olmayan işlemler, örneğin idarenin iç yazışmaları veya görüş bildirici mahiyetteki işlemleri iptal davasına konu edilemeyeceğinden, bu işlemler aleyhine iptal davası açılsa bile, bu işlemler hakkında yürütmeyi durdurma kararı verilemez.

Kanun, olağanüstü hallerde, seferberlik ve savaş halinde ayrıca millî güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık nedenleri ile yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayabilir (Anayasa m.125).

Yargı yolu kapatılan idari işlemler aleyhine iptal davası açılsa bile yürütmenin durdurulması kararı verilmesi mümkün değildir.

Yürütmenin Durdurulması (YD) Kararı Danıştay Kararları


Yürütmenin Durdurulması Talebinin Reddi veya Kabulü Şartları

Dava, Yükseköğretim Kurulu’nun 23.07.2015 tarihinde yaptığı “Sağlık Önlisans Alanlarından Mezun Olanlara Lisans Tamamlama” ile ilgili duyuruya ilişkin işlemin, bu duyuruya istinaden yapılan tercih ve yerleştirme işlemlerinin, tercih ve yerleştirme işlemleri sonucunda 7-11 Eylül 2015 tarihleri arasında yapılan kayıt işlemlerinin, duyuruda Lisans Tamamlama Programlarına Başvuru Yapabilecek Ön Lisans Programları içerisinde Sosyal Hizmetler Bölümüne yer verilmemesine ilişkin eksik düzenlemenin, dayanak alınan 2547 sayılı Kanunun Geçici 69. maddesinde “Bu Eğitimin Usul ve Esasları Yükseköğretim Kurulunca belirlenir” denmesine rağmen tercih ve yerleştirme işlemleri öncesinde bu usul ve esasların belirlenip duyurulmamasına ilişkin eksik düzenlemenin, YÖK`ün internet sitesindeki zorunlu tercih kılavuzu ile kayıt sırasında sistemin yönlendirdiği bölümlerin üst öğrenim sayılıp sayılmayacağının belirtilmemiş olmasına ilişkin eksik düzenlemenin; lisans tamamlama eğitimine başvuracak sağlık çalışanlarının alanları dışında başvuruda bulunmak zorunda kaldıkları, Sosyal Hizmet Bölümü ile ilgisiz alanlardan mezun olan kişilerin lisans tamamlamasının kadro atamalarında ve mesleğin niteliğinde soruna neden olacağı, sosyal hizmet bölümü ile ilişkili olmayan pek çok önlisans bölümünün ilişkilendirildiği bu lisans programı için gerekli alt yapıya sahip olmayanların sınavsız bir şekilde bu bölüme yerleştirilmelerinin Anayasa ve mevzuata aykırı olduğu öne sürülerek iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılmıştır.

Davacının duyuruda Lisans Tamamlama Programlarına Başvuru Yapabilecek Ön Lisans Programları içerisinde Sosyal Hizmetler Bölümüne yer verilmemesine ilişkin eksik düzenleme, dayanak alınan 2547 sayılı Kanunun Geçici 69. maddesinde “Bu Eğitimin Usul ve Esasları Yükseköğretim Kurulunca belirlenir” denmesine rağmen tercih ve yerleştirme işlemleri öncesinde bu usul ve esasların belirlenip duyurulmamasına ilişkin eksik düzenleme, YÖK`ün internet sitesindeki zorunlu tercih kılavuzu ile kayıt sırasında sistemin yönlendirdiği bölümlerin üst öğrenim sayılıp sayılmayacağının belirtilmemiş olmasına ilişkin eksik düzenleme yönünden yürütmenin durdurulması istemi hakkında;

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27. maddesinin 2. fıkrasında, idari işlemin uygulanması halinde giderilmesi güç veya olanaksız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda yürütmenin durdurulmasına karar verileceği kuralı yer almıştır.

Davada bu koşulların birlikte gerçekleşmediği anlaşıldığından davanın bu kısmı yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir.

Davacının Yükseköğretim Kurulu`nun 23.07.2015 tarihinde yaptığı “Sağlık Önlisans Alanlarından Mezun Olanlara Lisans Tamamlama” ile ilgili duyuruya ilişkin işlem, bu duyuruya istinaden yapılan tercih ve yerleştirme işlemleri, tercih ve yerleştirme işlemleri sonucunda 7-11 Eylül 2015 tarihler arasında yapılan kayıt işlemleri yönünden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ise;

Anayasanın 131. maddesinde; “Yükseköğretim kurumlarının öğretimini planlamak, düzenlemek, yönetmek, denetlemek, yükseköğretim kurulularındaki eğitim-öğretim ve bilimsel araştırma faaliyetlerini yönlendirmek, bu kurumların kanunda belirtilen amaç ve ilkeler doğrultusunda kurulmasını, geliştirilmesini ve üniversitelere tahsis edilen kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak ve öğretim elemanlarının yetiştirilmesi için planlama yapmak maksadı ile Yükseköğretim Kurulu kurulur.” düzenlemesine yer verilmiştir.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun “Yükseköğretime girş ve yerleştirme “ başlıklı 45. maddesinin (e) bendinde, “Önlisans mezunları için, ilişkili lisans programlarında belirlenmiş kontenjanın yüzde onunu geçmeyecek şekilde Yükseköğretim Kurulu kararı ile her yıl dikey geçiş kontenjanı ayrılabilir.” düzenlemesi ile; 19.11.2014 tarih ve 6569 sayılı Kanun`un 32. maddesiyle 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa eklenen Geçici 69. maddesinde; “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla sağlık alanında ön lisans diploması alanlardan ebelik ve hemşirelik programlarından mezun olanlara kendi alanlarında, diğerlerine ise Yükseköğretim Kurulunun belirleyeceği, ebelik ve hemşirelik programları dışındaki ilişkili alanlarda lisans tamamlama eğitimi yaptırılır. Bu eğitimler, Yükseköğretim Kurulunun belirleyeceği alanlarda uzaktan eğitim yöntemleri ile verilebilir. Uygulama eğitimleri için Sağlık Bakanlığı ile Yükseköğretim Kurulu iş birliği yapar. Bu eğitimlerin usul ve esasları Yükseköğretim Kurulunca belirlenir.” düzenlemesi yer almaktadır.

2547 sayılı Yasa’nın Geçici 69. maddesi uyarınca verilen yetki çerçevesinde davalı idare tarafından sağlık önlisans programlarından mezun olanların lisans tamamlama imkanı edinebilecekleri iki ayrı imkan söz konusu olup; bunlardan biri 2547 sayılı Yasa’nın 45. maddesi uyarınca Dikey Geçiş Sınavı, bir diğeri ise 2547 sayılı Yasa`nın Geçici 69. maddesi uyarınca yapılan “Sağlık Önlisans Alanlarından Mezun Olanlara Lisans Tamamlama” imkanı tanıyan ve işbu davaya konu olan uygulamadır.

Dosyanın incelenmesinden, 19.11.2014 tarih ve 6569 sayılı Kanun’un 32. maddesiyle 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa eklenen Geçici 69. madde uyarınca, 06.02.2015 tarih ve 2015/22 sayılı Yükseköğretim Kurulu kararı ile sağlık önlisans diploması alanların lisans tamamlama eğitimi yapacağı alanların belirlenmesi amacıyla Yükseköğretim Kurulu bünyesinde “Sağlık Alanı Lisans Tamamlama Çalışma Grubu” oluşturulduğu, 2015 yılında açılacak sağlık lisans tamamlama alanları, kontenjanları, tercih, yerleştirme ve diğer işlemler ile ilgili hususlar 10.06.2015 tarihli Yükseköğretim Yürütme Kurulunda görüşüldüğü, sağlık alanında lisans tamamlama eğitimi ile ilgili olarak davalı Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının internet sitesinde 23.07.2015 tarihinde duyuru yapılmak suretiyle programa başvurabilecek önlisans programları belirtildiği ve sürecin işleyişi hakkında bilgi verildiği, 19.08.2015 tarihli Yükseköğretim Yürütme Kurulu toplantısında sağlık alanındaki önlisans programları yeniden düzenlenerek son şeklinin verildiği, davacı Dernek tarafından 15.09.2015 tarihinde Yükseköğretim Kurulu’nun 23.07.2015 tarihinde yaptığı “Sağlık önlisans Alanlarından Mezun Olanlara Lisans Tamamlama” ile ilgili duyuruya ilişkin işlemin, bu duyuruya istinaden yapılan tercih ve yerleştirme işlemlerinin, tercih ve yerleştirme işlemleri sonucunda 7-11 Eylül 2015 tarihler arasında yapılan kayıt işlemlerinin, duyuruda Lisans Tamamlama Programlarına Başvuru Yapabilecek Ön Lisans Programları içerisinde Sosyal Hizmetler Bölümüne yer verilmemesine ilişkin eksik düzenlemenin, dayanak alınan 2547 sayılı Kanunun geçici 69. maddesinde “Bu Eğitimin Usul ve Esasları Yükseköğretim Kurulunca belirlenir” denmesine rağmen tercih ve yerleştirme işlemleri öncesinde bu usul ve esasların belirlenip duyurulmamasına ilişkin eksik düzenlemenin, YÖK`ün internet sitesindeki zorunlu tercih kılavuzu ile kayıt sırasında sistemin yönlendirdiği bölümlerin üst öğrenim sayılıp sayılmayacağının belirtilmemiş olmasına ilişkin eksik düzenlemenin; lisans tamamlama eğitimine başvuracak sağlık çalışanlarının alanları dışında başvuruda bulunmak zorunda kaldıkları, Sosyal Hizmet Bölümü ile ilgisiz alanlardan mezun olan kişilerin lisans tamamlamasının kadro atamalarında ve mesleğin niteliğinde soruna neden olacağı, sosyal hizmet bölümü ile ilişkili olmayan pek çok önlisans bölümünün ilişkilendirildiği bu lisans programı için gerekli alt yapıya sahip olmayanların sınavsız bir şekilde bu bölüme yerleştirilmelerinin Anayasa ve mevzuata aykırı olduğu öne sürülerek iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Normlar hiyerarşisinde üst norma dayanılarak çıkarılan alt normların, üst normun amacına ve çizdiği sınırlara uygun olarak düzenlenmesi gerekmektedir.

Dairemiz tarafından 09.02.2017 tarihinde yürütmenin durdurulması isteminin ara karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra incelenmesine karar verilerek davalı idareden sağlık alanında lisans tamamlama kapsamında belirlenen sağlık önlisans programlarının, hangi gerekçe ve nedenlerle “Sosyal Hizmetler” lisans programı ile ilişkilendirildiği, bu ilişkinin nasıl tespit edildiği, “Sosyal Hizmet” programının üniversitelerde hangi fakültelerde okutulduğu, “Sosyal Hizmetler” lisans programına Dikey Geçiş Sınavı ile geçiş yapılabilen ön lisans programlarının, sağlık alanından lisans tamamlama kapsamında “Sosyal Hizmetler” lisans programına geçişi uygun görülen sağlık önlisans programları ile aralarındaki farklılık ve benzerliklerin neler olduğu ve bu programlar ile “Sosyal Hizmetler” lisans programının ders müfredatları bakımından farklılıkları ve/veya benzerliklerini gösterir her türlü bilgi ve belgenin gönderilmesinin istenilmesine karar verilmiştir.

Davalı idare tarafından 03.04.2017 tarihinde kayda giren dilekçe ile ara karar gereği yerine getirilmiş olup; dosyaya bu aşamada sunulan yeni bilgi ve belgelerden; Sosyal Hizmet önlisans programının uygulamalı ders zorunluluğu olmayan sosyal bir alan olduğu ve sağlık önlisans programı olmadığı, bu kapsamda her ne kadar “Sağlık Önlisans Alanlarından Mezun Olanlara Lisans Tamamlama” programı kapsamında başvuru yapamayacak olsa da; sağlık ön lisans mezunu olanlar açısından başvuru yapılabilecek uygun bir lisans programı olarak değerlendirildiği, ayrıca Sağlık Alanı Lisans Tamamlama Çalışma Grubu Toplantılarında; 2547 sayılı Yasa’nın 45. maddesinin (e) bendi uyarınca, Dikey Geçiş Sınavı ile lisans programına geçişlerde ilişkili lisans alanının belirlendiği, bu yasa maddesi ile 2547 sayılı Yasa`nın Geçici 69. maddesinde lisans tamamlama eğitimi için ilişkili alan tanımlaması yapıldığından, alanlar belirlenirken önlisans mezunlarının lisans programlarına geçişlerinde lisans tamamlayabilme imkanı sağlayan Dikey Geçiş Sınavı kılavuzundaki geçiş yapılabilecek alanların da dikkate alınarak başvurulabilecek lisans tamamlama programlarının belirlendiğinin belirtildiği görülmüştür.

2547 sayılı Yasa ile önlisans mezunlarına tanınan her iki uygulamanın; başvuru yapabilecek kişileri, zamanı ve usulü farklılık arz etmekle birlikte, her iki uygulamada da dayanağı Yasa maddelerinde belirtildiği gibi “ilişkili” alanlarda lisans tamamlama eğitiminin yapılması esasının benimsenmiş olduğu açıktır.

Ara karar gereği idare tarafından dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden; Dikey Geçiş Sınavına girmek suretiyle Sosyal Hizmetler lisans programına yerleşilebilecek önlisans programları ile “Sağlık Önlisans Alanlarından Mezun Olanlara Lisans Tamamlama” programı kapsamında Sosyal Hizmetler lisans programına başvuru yapabilecek sağlık önlisans programları incelendiğinde; başvurabilecek programlar arasında ders müfredatları ve verilen eğitimin benzerlik ve farklılıkları ile ilgili olarak, her iki uygulamada başvuru yapabilecek önlisans programları birbirinden tamamen farklı olarak kabul edilmiş ve idare tarafından “Sağlık Önlisans Alanlarından Mezun Olanlara Lisans Tamamlama” programları açısından kabul edilen sağlık önlisans programlarının 2547 sayılı Yasa`nın Geçici 69. maddesinde yer alan ilişkili alan ibaresi ile ne şekilde bağ kurulduğuna dair herhangi bir somut belge ve bilgi ortaya konulamadığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda; hemşirelik ve ebelik dışındaki sağlık önlisans mezunlarının Yasa maddesi gereği ilişkili alanlarda lisans tamamlama eğitimi yapması gerekliliği ve idarece Dikey Geçiş Sınavı Kılavuzundaki ilişkili alanlar dikkate alınarak belirleme yapıldığı savunması karşısında; Sosyal Hizmetler lisans programına Dikey Geçiş Sınavı ile başvurulabilecek önlisans programları ile “Sağlık Önlisans Alanlarından Mezun Olanlara Lisans Tamamlama” programı kapsamında Sosyal Hizmetler lisans programına başvurabilecek olan sağlık önlisans programları arasında Yasa maddesinin aradığı şekilde herhangi bir ilişki durumu söz konusu olmadığından, idarece yapılan duyuru ve bu duyuruya istinaden yapılan tercih, kayıt ve yerleştirme işlemlerinin üst hukuk normu olan Yasa maddesine aykırı bir şekilde belirlendiği sonucuna varıldığından yürütmelerinin durdurulmaları gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle; Yükseköğretim Kurulu’nun 23.07.2015 tarihinde yaptığı “Sağlık Önlisans Alanlarından Mezun Olanlara Lisans Tamamlama” ile ilgili duyuruya ilişkin işlemin, bu duyuruya istinaden yapılan tercih ve yerleştirme işlemleri, tercih ve yerleştirme işlemleri sonucunda 7-11 Eylül 2015 tarihler arasında yapılan kayıt işlemleri yönünden; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen koşulların birlikte gerçekleştiği anlaşıldığından yürütmenin durdurulması isteminin kabulüne ve teminat alınmaksızın yürütmenin durdurulmasına oyçokluğu ile, duyuruda Lisans Tamamlama Programlarına Başvuru Yapabilecek Ön Lisans Programları içerisinde Sosyal Hizmetler Bölümüne yer verilmemesine ilişkin eksik düzenleme, dayanak alınan 2547 sayılı Kanunun geçici 69. maddesinde “Bu Eğitimin Usul ve Esasları Yükseköğretim Kurulunca belirlenir” denmesine rağmen tercih ve yerleştirme işlemleri öncesinde bu usul ve esasların belirlenip duyurulmamasına ilişkin eksik düzenleme, YÖK’ün internet sitesindeki zorunlu tercih kılavuzu ile kayıt sırasında sistemin yönlendirdiği bölümlerin üst öğrenim sayılıp sayılmayacağının belirtilmemiş olmasına ilişkin eksik düzenleme yönünden 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun 27. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen koşulların birlikte gerçekleşmediği anlaşıldığından yürütmenin durdurulması isteminin reddine oybirliği ile, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 7 (yedi) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna itiraz yolu açık olmak üzere, 06/06/2017 tarihinde karar verildi (Danıştay 8. Dairesi Esas : 2016/8090 Karar :….. Tarih : 6.06.2017).

KARŞI OY :

(X) - 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27. maddesinin 2. fıkrasında, idari işlemin uygulanması halinde giderilmesi güç veya olanaksız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda yürütmenin durdurulmasına karar verileceği kuralı yer almıştır.

Davanın Yükseköğretim Kurulu`nun 23.07.2015 tarihinde yaptığı “Sağlık Önlisans Alanlarından Mezun Olanlara Lisans Tamamlama” ile ilgili duyuruya ilişkin işlemin, bu duyuruya istinaden yapılan tercih ve yerleştirme işlemleri, tercih ve yerleştirme işlemleri sonucunda 7-11 Eylül 2015 tarihler arasında yapılan kayıt işlemleri yönünden de, bu koşulların birlikte gerçekleşmediği anlaşıldığından davacının istemi reddedilerek yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar verilmesi gerektiği görüşü ile çoğunluk kararının bu kısmına katılmıyorum.

Yürütmenin Durdurulması Kararının Yerine Getirilmemesinde Sorumluluk

Dosyanın incelenmesinden; 26.6.1997 günlü, 23031 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Diyanet İşleri Başkanlığı Yurt Dışı Teşkilatına Atanacak Personelin Seçim Esaslarına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair, 13.1.2005 günlü, 25699 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik hükümlerine dayanılarak … tarihinde … Büyükelçiliği … Hizmetleri Müşavirliğine … Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim üyesi …’ın müşterek kararla atandığı, adı geçen yönetmeliğin, yurtdışı teşkilatına 2547 sayılı yasaya tabi öğretim üyelerinin atanabilmesine imkan sağlayan hükümlerinin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Danıştay Beşinci Dairesine açılan davada 1.5.2006 tarihinde yürütmenin durdurulması kararı verildiği, şikayetçi tarafından bu kararın yerine getirilmediği gerekçesi ile şüpheli hakkında şikayette bulunulduğu, bizzat kendisi tarafından yapılan ön incelemeye dayalı olarak Diyanet İşleri Başkanlığından sorumlu Devlet Bakanlığı tarafından soruşturma izni verilmediği anlaşılmıştır.

Uygulanmadığı ya da gereklerinin yerine getirilmediği ileri sürülen yürütmenin durdurulmasına ilişkin yargı kararı, düzenleyici bir işlem olan Yönetmelik değişikliğine karşı Başbakanlık ve Diyanet İşleri Başkanlığı hasım (davalı) gösterilerek açılmış bir iptal davası nedeniyle verilmiştir. Danıştay Beşinci Dairesince verilen 1.5.2006 günlü, E: 2005/940 sayılı yürütmenin durdurulması kararında; Diyanet İşleri Başkanlığının yurt dışı teşkilatının yasal dayanağının bulunmadığı, buna karşın 189 sayılı KHK. yürürlüğe girdikten sonra bu KHK’nin 3 üncü maddesine aykırı biçimde çeşitli tarihlerde çıkarılan Bakanlar Kurulu kararları ile bu Başkanlığın yurtdışı teşkilatının oluşturulduğu, böylece yasal dayanağı olmayan bir yurtdışı teşkilatının, yine aynı Bakanlar Kurulu kararlarıyla kendisine verilen görevleri yerine getirmeyi sürdürdüğü, başka bir anlatımla fiilen var olduğu tespit edilmiş, ayrıca 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kurumu Kanununun 38 inci maddesinde, açıkça üniversite öğretim elemanlarının bu maddede sayılan yerlerde “görevlendirilmelerinin” amaçlanmasına karşın, dava konusu Yönetmelik hükümleri ile Diyanet İşleri Başkanlığının yurtdışı teşkilatı kadrolarına öğretim üyelerinin atanması olanağı getirilerek geçici nitelikli görevlendirmenin kalıcı niteliğe büründürüldüğü vurgulanarak Yönetmeliğin ilgili maddelerinin hukuka aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu Yönetmelik uyarınca, Diyanet İşleri Başkanlığı yurtdışı teşkilatında açık bulunan … Büyükelçiliği din hizmetleri müşavirliği kadrosuna … üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi …’ın atanması, … günlü ve … sayılı müşterek kararname ile yapılmış olup, bu atama işlemine karşı açılmış bir iptal davası bulunmamaktadır.

Soruşturma izni verilmemesine ilişkin yetkili merci kararında, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından, yürütmenin durdurulması kararının tebliği tarihinden sonra ferdi idari işlem tesis edilmesine yönelik bir hazırlık çalışması yapılmadığı belirtilmekle beraber, düzenleyici işlem olan Yönetmelik hakkında verilen yargı kararının, bu Yönetmeliği yayımlayan ve yürütme makamı olan Devlet Bakanlığının başlatacağı işlemlerle gereğinin yerine getirilmesi gerekmektedir. Nitekim, sözü edilen Yönetmelik, Devlet Bakanlığı tarafından 25.1.2007 günlü ve 26414 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik ile yürürlükten kaldırılmış bulunmaktadır.

Başbakanlığa bağlı bulunan Diyanet İşleri Başkanlığının ilgili Devlet Bakanının da imzasını taşıyan müşterek kararname ile yurtdışı kadrosuna ataması yapılmış bir öğretim üyesinin, düzenleyici işlem olan Yönetmelik hakkında verilmiş yürütmenin durdurulması kararının gereği olarak atamasının iptali cihetine gidilmesi usulde paralellik ilkesi gereği yine müşterek kararname ile gerçekleşebileceğinden, ilgili Devlet Bakanlığının ve Başbakanlığın hazırlaması gereken müşterek kararname nedeniyle Diyanet İşleri Başkanının bu ferdi işlemin gerçekleştirilmemesindeki sorumluluğu bakımından uygun illiyet bağının bulunmadığı, bu durumda ilgiliye isnad edilen eylemin hakkında hazırlık soruşturmasını gerektirecek nitelik arzetmediği anlaşıldığından, Devlet Bakanının … günlü, … sayılı soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararına yapılan itirazın reddine, dosyanın Diyanetten sorumlu Devlet Bakanlığına, kararın bir örneğinin itiraz eden vekiline gönderilmesine 16.2.2007 gününde oyçokluğuyla karar verildi (Danıştay 1. Daire 2006/1303 E. , 2007/163 K.).

Yürütmeyi Durdurma Kararını Uygulamayan Belediye Başkanı Hakkında Şikayete Konulmama Kararına İtiraz

4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında; bu Kanuna göre memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında yapılacak ihbar ve şikayetlerin soyut ve genel nitelikte olmamasının, ihbar veya şikayetlerde kişi ve/veya olay belirtilmesinin zorunlu olduğu, iddiaların da ciddi bulgu ve belgelere dayanması gerektiği, bu hükme aykırı bulunan ihbar ve şikayetlerin, Cumhuriyet başsavcıları ve izin vermeye yetkili merciler tarafından işleme konulmayacağı ve durumun ihbar veya şikayette bulunana bildirileceği, aynı Kanunun 5 inci maddesinde ise izin vermeye yetkili merciin, bu Kanun kapsamına giren bir suç işlendiğini bizzat veya yukarıdaki maddede yazılı şekilde öğrendiğinde bir ön inceleme başlatacağı hükme bağlanmıştır.

Dosyanın incelenmesinden, şikayetçinin, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı mülkiyeti kendisine ait taşınmazda sera yapımı için izin istemiyle … Müze Müdürlüğüne başvuruda bulunduğu, Müze Müdürlüğünce konunun … Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kuruluna intikal ettirildiği, Kurulca söz konusu yerin üçüncü derecede arkeolojik ve ikinci derecede doğal sit alanı içinde olduğu, muz serasının konstriksiyon sisteminin kolayca kaldırılabilecek nitelikte olmadığı gerekçesiyle talebin reddedildiği, Belediye Başkanlığınca, yapının imar mevzuatına aykırı ve ruhsat alınmadan tesis edildiği, ayrıca … Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunca sera yapılmasının uygun bulunmadığı gerekçesiyle … tarihinde mühürlendiği, şikayetçinin … Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun sera yapılmasına izin verilmemesi işlemine karşı … İdare Mahkemesinde açtığı yürütmeyi durdurma istemli iptal davasında … günlü, … sayılı yürütmenin durdurulması kararı verildiği, bu iptal kararı üzerine şikayetçi tarafından Belediye Başkanlığına hitaben yazılan 2.8.2005 tarihli dilekçeyle mahkeme kararı gereğince mührün kaldırılmasının istendiği, belediyece mühürün kaldırılmaması üzerine 30.9.2005 tarihinde … Cumhuriyet Başsavcılığına mahkeme kararının gereğini yerine getirmeyen belediye başkanının görevini kötüye kullandığından bahisle şikayette bulunulduğu anlaşılmıştır.

İptal veye yürütmenin durdurulması kararlarının yerine getirilmesi görevi, hukuka aykırı işlemi tesis eden idari mercilere aittir.

Olayda Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunca tesis edilen sera yapımı için izin vermeme işlemine karşı açılan davada, … İdare Mahkemesince verilmiş olan yürütmenin durdurulmasına ilişkin … günlü, … sayılı kararı uygulama görevinin işlemi tesis eden .. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na ait olduğu, Belediyenin mühürleme işleminin ise yetkisi dahilindeki bir alanda imar mevzuatına uygun olmayan bir yapının durdurulmasına ilişkin ayrı bir işlem olduğu, mahkeme kararının mühürleme işleminin kaldırılmasını gerektirmediği, bu nedenle şikayetin ön incelemeyi gerektirecek ciddi bulgu ve belgeye dayanmadığı anlaşıldığından, İçişleri Bakanının … günlü, İNS…. sayılı şikayetin işleme konulmaması kararına yapılan itirazın reddine, dosyanın İçişleri Bakanlığına, kararın birer örneğinin itiraz edene gönderilmesine 13.2.2007 gününde oyçokluğuyla karar verildi (Danıştay 1. Daire 2006/1255 E. , 2007/133 K.).


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS