Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Danıştay Nedir?

Danıştay, idari yargı alanındaki en yüksek görevli idari mahkemedir (Danıştay Kanunu m.1). Danıştay, temyiz incelemesi yapmak, idare hukukunu ilgilendiren bazı konularda diğer devlet kurumlarına görüş bildirmek ve bazı davalara ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakmakla görevlidir.

Danıştayın görevleri ve işleyişi 2575 sayılı Danıştay Kanunu ile belirlenmiştir.

İstinaf ve temyiz kanun yolu incelemesi de dahil olmak üzere idari davalara bakma görevi şu mahkemelere aittir:

Danıştayın Görevleri Nelerdir?

Danıştayın görevleri şunlardır (Danıştay Kanunu m.23):

  • Danıştayın temel görevi, İdare Mahkemeleri ile vergi mahkemelerinden verilen kararlar ve ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda görülen davalarla ilgili kararlara karşı temyiz istemlerini incelemek ve karara bağlamaktır. Danıştayın temyiz mercii olarak görevi, bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması şeklinde ortaya çıkan hukuka aykırılıkların denetimini yapmakla sınırlıdır. Yani Danıştay, sadece hukuki denetim yapan bir yüksek mahkemedir. Bu nedenle danıştay için idari yargı alanında görevli “hukuki derece” mahkemesi demek de mümkündür.

  • 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nda belirlenen ve aşağıda açıkladığımız bazı idari davaları ilk ve son derece mahkemesi olarak karara bağlar.

  • Başbakanlık veya Bakanlar Kurulunca gönderilen kanun tasarı ve teklifleri hakkında görüşünü bildirir.

  • Tüzük tasarılarını inceler; kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında düşüncesini bildirir

  • Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık tarafından gönderilen işler hakkında görüşünü bildirir.

  • 2575 sayılı Danıştay Kanunu ve diğer kanunlarla yüksek mahkeme olaraka Danıştay’a verilen görevleri yapar.

Danıştayın Yargısal İç Görev Yapısı Nasıldır?

Danıştayın yargı görevine ilişkin iç yapılanması şu şekildedir:

  • Danıştay Daireleri: Danıştay daireleri, temel yargısal işleri yapan vergi dava daireleri ve idari dava daireleri olmak üzere ikiye ayrılır. İdari dava daireleri ile vergi dava daireleri uyuşmazlığın niteliğine göre kendi aralarında işbölümü yaparak çalışır (2575 sayılı Kanun m.27)

  • İdari Dava Daireleri Kurulu: İdari dava daireleri kurulu, İdare mahkemelerinden verilen ısrar kararlarının ve İdari dava dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararlarının temyiz incelemesini yapmakla görevlidir (2575 sayılı Kanun m.38).

  • Vergi Dava Daireleri Kurulu: Vergi dava daireleri kurulu, vergi mahkemelerinden verilen ısrar kararlarının ve vergi dava dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararlarınının temyiz incelmesini yapmakla görevlidir (2575 sayılı Kanun m.38).

  • İçtihatları Birleştirme Kurulu: İçtihatları Birleştirme Kurulu, içtihat birliğini sağlamakla görevli kuruldur. İçtihatları Birleştirme Kurulu, dava dairelerinin veya idari ve vergi dava daireleri kurullarının kendi kararları veya ayrı ayrı verdikleri kararlar arasında aykırılık veya uyuşmazlık görüldüğü veyahut birleştirilmiş içtihatların değiştirilmesi gerekli görüldüğü takdirde, Danıştay Başkanının havalesi üzerine, Başsavcının düşüncesi alındıktan sonra işi inceler ve lüzumlu görürse, içtihadın birleştirilmesi veya değiştirilmesi hakkında karar verir (2575 sayılı Kanun m.39).

  • Danıştay Genel Kurulu: Danıştay Genel Kurulu, Danıştay Kanunu ve diğer kanunlarla bu Kurula verilen seçim görevleri ile diğer görevleri yapar. Ayrıca, Danıştay Kanunu’nda öngörülen içtüzük ve yönetmelikleri kabul eder (2575 sayılı kanun m.45).

Danıştayın İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla Bakmakla Görevli Olduğu Davalar Nelerdir?

Danıştay, ilk derece mahkemesi sıfatıyla şu davalara bakmakla görevlidir (Danıştay Kanunu m.24):

  • Danıştay ilk derece mahkemesi olarak;

    • Bakanlar Kurulu kararlarına,
    • Başbakanlık, bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının müsteşarlarıyla ilgili müşterek kararnamelere,
    • Bakanlıklar ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere,
    • Danıştay İdari Dairesince veya İdari İşler Kurulunca verilen kararlar üzerine uygulanan eylem ve işlemlere,
    • Birden çok idare veya vergi mahkemesinin yetki alanına giren işlere,
    • Danıştay Yüksek Disiplin Kurulu kararları ile bu Kurulun görev alanı ile ilgili Danıştay Başkanlığı işlemlerine,

karşı açılacak iptal ve tam yargı davaları ile tahkim yolu öngörülmeyen kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan idari davaları karara bağlar.

  • Danıştay, belediyeler ile il özel idarelerinin seçimle gelen organlarının organlık sıfatlarını kaybetmeleri hakkındaki istemleri inceler ve karara bağlar.

Danıştayda Temyiz İncelemesi ve Yargılama Usulü

Danıştay, kural olarak yazılı yargılama usulüne göre yargılama yapar (İYUK m.1/2). Danıştay, temyiz incelemesini ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla baktığı davalarda incelemeyi evrak üzerinde yapar. Danıştay, ilk derece mahkemesi sıfatıyla baktığı idari dava açıldıktan sonra davayla ilgili gerekli gördüğü her türlü bilgi ve belgeyi, talep olmasa bile kendiliğinden ilgili yerlerden veya taraflardan isteyebilir (2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu m.20/1). Taraflar, idari dava açtıktan sonra bu davalara ilişkin delillerin tespitini ancak davaya bakan Danıştay’dan isteyebilirler. Danıştay, talebi uygun gördüğü takdirde üyelerden birini bu işle görevlendirebileceği gibi, tespitin mahalli idari veya adli yargı mercilerince yaptırılmasına da karar verebilir (2577 sayılı İYUK m.58).

İstinaf kanun yolundan sonra, bölge idare mahkemesinin bazı kararları ve Danıştay dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla baktığı bazı idari davalar aleyhine temyiz kanun yoluna başvurulabilir. Danıştay dava dairelerinin nihai kararları ile bölge idare mahkemelerinin aşağıda sayılan davalar hakkında verdikleri kararlar hakkında, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde Danıştay’a temyiz başvurusu yapılabilir (İYUK m.46):

  • Düzenleyici işlemlere karşı açılan iptal davaları,

  • Konusu 100 bin TL’yi aşan tam yargı davaları ve idari işlemler hakkında açılan davalar,

  • Belli bir meslekten, kamu görevinden veya öğrencilik statüsünden çıkarılma sonucunu doğuran işlemlere karşı açılan iptal davaları,

  • Belli bir ticari faaliyetin icrasını süresiz veya otuz gün yahut daha uzun süreyle engelleyen işlemlere karşı açılan iptal davaları,

  • Müşterek kararnameyle yapılan atama, naklen atama ve görevden alma işlemleri ile daire başkanı ve daha üst düzey kamu görevlilerinin atama, naklen atama ve görevden alma işlemleri hakkında açılan iptal davaları,

  • İmar planları, parselasyon işlemlerinden kaynaklanan davalar,

  • Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez Komisyonu ve Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunca itiraz üzerine verilen kararlar ile ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanununun uygulanmasından doğan davalar,

  • Maden, taşocakları, orman, jeotermal kaynaklar ve doğal mineralli sular ile ilgili mevzuatın uygulanmasına ilişkin işlemlere karşı açılan davalar,

  • Ülke çapında uygulanan öğrenim ya da bir meslek veya sanatın icrası veyahut kamu hizmetine giriş amacıyla yapılan sınavlar hakkında açılan davalar,

  • Liman, kruvaziyer limanı, yat limanı, marina, iskele, rıhtım, akaryakıt ve sıvılaştırılmış petrol gazı boru hattı gibi kıyı tesislerine işletme izni verilmesine ilişkin mevzuatın uygulanmasından doğan davalar,

  • 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanunun uygulanmasından ve 4283 sayılı Yap-İşlet Modeli ile Elektrik Enerjisi Üretim Tesislerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışının Düzenlenmesi Hakkında Kanunun uygulanmasından doğan davalar,

  • 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun uygulanmasından doğan davalar,

  • 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun uygulanmasından doğan davalar.

  • Düzenleyici ve denetleyici kurullar tarafından görevli oldukları piyasa veya sektörle ilgili olarak alınan kararlara karşı açılan davalar.

Özellikle belirtelim ki, Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davalarda temyiz süresi de 30 gündür. Danıştay’ın (Danıştay Vergi Dairesi veya İdari Dava Dairesi) ilk derece mahkemesi sıfatıyla baktığı davalarda verilen kararlar aleyhine temyiz incelemesi, davanın niteliğine göre İdari Dava Daireleri Kurulu veya Vergi Dava Daireleri Kurulu tarafından yapılır (2575 sayılı Danıştay Kanunu m.38).

Danıştayda Yürütmenin Durdurulması Kararı

İdari işlemin iptali davasının en önemli unsuru tedbir mahiyetindeki yürütmenin durdurulması kararıdır. Yürütmenin durdurulması kararı, aleyhine iptal davası açılan işlemin idare tarafından davanın sonuçlanması beklenmeden uygulanması halinde kişilerin zarara uğramasını engellemek amacıyla verilen geçici nitelikte bir karardır.

Danıştay’da ilk derece mahkemesi sıfatıyla dava açılması dava edilen idari işlemin yürütülmesini durdurmaz (İYUK m.27). Yürütmenin durdurulması davacı tarafından ayrıca talep edilmelidir. Yürütmenin durdurulması kararı verilen dava dosyaları öncelikle incelenir ve karara bağlanır. Yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için kanunun aradığı şu iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekir (İdari Yargılama Usulü Kanunu m.27):

  • İdari işlemin uygulanması halinde giderilmesi güç veya olanaksız zararların doğması,
  • idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması.

Yukarıdaki iki şartın birlikte gerçekleşmesi halinde davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra, mahkeme tarafından gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler.

Uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerin yürütülmesi, savunma alındıktan sonra yeniden karar verilmek üzere, idarenin savunması alınmaksızın da durdurulabilir. Ancak, kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, naklen atama, görev ve unvan değişikliği, geçici veya sürekli görevlendirmelere ilişkin idari işlemler, uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerden sayılmaz. Yürütmenin durdurulması kararlarında idari işlemin hangi gerekçelerle hukuka açıkça aykırı olduğu ve işlemin uygulanması halinde doğacak telafisi güç veya imkânsız zararların neler olduğunun belirtilmesi zorunludur. Sadece ilgili kanun hükmünün iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulduğu gerekçesiyle yürütmenin durdurulması kararı verilemez (İYUK m.27/2).

Dava dilekçesi ve eklerinden yürütmenin durdurulması isteminin yerinde olmadığı anlaşılırsa, davalı idarenin savunması alınmaksızın istem reddedilebilir (İYUK m.27/3).

Yürütmenin durdurulması istemli davalarda 16. maddede yazılı süreler kısaltılabileceği gibi, tebliğin memur eliyle yapılmasına da karar verilebilir (İYUK m.27/5).

Yürütmenin Durdurulması veya Durdurulmasının Reddi Kararına İtiraz: Yürütmenin durdurulması istemleri hakkında verilen kararlar; Danıştay dava dairelerince verilmişse konusuna göre İdarî veya Vergi Dava Daireleri Genel Kurullarına itiraz edilebilir. İtiraz edilen merciler dosyanın kendisine gelişinden itibaren yedi gün içinde karar vermek zorundadır. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir (İYUK m.27/7).

Aynı sebeplere dayanılarak ikinci kez yürütmenin durdurulması isteminde bulunulamaz (İYUK m.27/10).

Danıştayın adres ve diğer iletişim bilgilerine sitesinden ulaşılabilir: Danıştay Web Sitesi

Danıştayın Görevine İlişkin Danıştay Kararları


Düzenleyici İşlem ile Birlikte Uygulama İşleminin İptali ve Danıştayın Görevi

Davacının başvurusu üzerine, elde ettiği banka mevduat faizlerinden ve repo gelirlerinden vergi tevkifatı yapılması gerektiğine ilişkin 19.4.2006 günlü ve 28877 sayılı Maliye Bakanlığı işlemi ile bu işleme dayanak gösterilen 45 No.lu Gelir Vergisi Sirkülerinin iptali istemiyle açılan davayı reddeden Danıştay Dördüncü Dairesi kararı davacı kurum tarafından temyiz edilmiştir.

Sirkülerle birlikte davaya konu edilen ve davacı Kurumun 3.4.2006 tarihli başvurusu üzerine tesis edilen 19.4.2006 tarih ve 28877 sayılı işlemin ise 2575 sayılı Danıştay Kanununun 24 üncü maddesinde öngörülen ve ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da görülecek davalar kapsamına girmediği açık olup, uyuşmazlığın bu kısmının incelenmesi görevi vergi mahkemesine aittir (İDDGK - Karar: 2008/159).

4483 Sayılı Kanuna Göre Soruşturma İzni ve Danıştayın Görevi

Danıştay dava dairelerinin veya idare mahkemelerinin, başvurma ve karar harçları alınmış, esas numarası ile kayıtlarına girmiş ve iptal davası olarak açılmış davalarda, görev veya yetki yönünden bir karar vermeleri gerekiyorsa, bu davaya bakmakla görevli mahkemeyi de belirleyerek davanın görev veya yetki yönünden reddine, dosyanın görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine şeklinde bir karar vermeleri, görevli veya yetkili mahkemeyi belirlerken de öncelikle dava dosyasını gönderecekleri merciin, idari davalara bakmakla görevli, yargısal görev ifa eden mahkemelerden birisi olması gerekmektedir. Aksi taktirde idare mahkemelerinin, mahkeme niteliği olmayan, yargısal görevi bulunmayan idari mercilerle de görev uyuşmazlığı çıkarabilmesi durumu ile karşılaşılabilir ki, bunun İdari Yargılama Usulü Kanununun yukarıda belirtilen açık hükümleriyle bağdaştırılabilir bir yanı bulunmamaktadır.

4483 Sayılı Yasa hükümlerine göre yetkili merci tarafından verilmiş bulunan soruşturma izni vermeme kararının, bir idari işlem olarak nitelendirilmesi suretiyle iptali istemiyle idare mahkemesinde açılmış bir iptal davası bulunduğuna ve ilk derecede Danıştayda çözümlenecek olanlar dışındaki iptal davalarını çözümleme görevi idare mahkemelerine verilmiş olduğuna göre, bu şekilde açılmış davada başvurulacak yargı yerinin idare mahkemesi olduğu açıktır. Ancak böyle bir davada dava konusu edilen işlemin iptal davasına konu olabilecek idari bir işlem niteliğinde olup olmadığı, diğer bir ifadeyle 4483 sayılı Yasa hükümlerine göre verilmiş soruşturma izni vermeme kararının iptali isteminin idare mahkemelerinin görev alanına girip girmediği, eğer girmiyor ise, 4483 Sayılı Yasada öngörülen itirazın bir dava yolu olmayıp idari itiraz yolu olduğu, dolayısıyla idari itirazlara bakmakla görevli Bölge İdare Mahkemeleri ve Danıştay’ın İdari Dairesi ile idare mahkemeleri arasında görev uyuşmazlığı çıkarılamayacağı hususlarının, öncelikle gözönüne alınması gerekmektedir.

Dava dilekçesinin mahkeme başkanı veya hakim tarafından havale edilmesi aşaması da dahil olmak üzere yapılacak ilk incelemede, bu hususlar da gözönüne alınarak, dava konusu kararın idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken idari bir işlem olup olmadığı noktasında bir irdelemenin yapılması, idari işlem olarak değerlendirilmemesi halinde 2577 sayılı Yasanın 15. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca davanın reddine karar verilmesi ve kararın taraflara tebliğ edilmesiyle yetinilmesi gerekmekte olup, idari bir itiraz yoluna ilişkin olarak 4483 Sayılı Kanunla Danıştay’a verilen görevden bahisle yargısal görevi bulunmayan Danıştay Birinci Dairesi’nin görevli olduğunun vurgulanması yerinde değildir.(Danıştay 5. Daire - Karar: 2008/2880).

Danıştayın Görevi ve Genel İdari Sözleşmelere İlişkin Davalara Bakma Görevi

Dosyanın incelenmesinden, 3096 sayılı “Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun”un 4. maddesi uyarınca taraflar arasında 18.6.1987 gününden geçerli olmak üzere sözleşmenin imzalandığı, 27.1.1997 gününde bu sözleşmede değişiklikler yapıldığı ve ek getirildiği anlaşılmaktadır. Sözleşme incelendiğinde ise idareye ayrıcalıklı yetkiler tanıyan bir idari sözleşme olduğu sonucuna varılmıştır.

30.12.2003 günlü, 4382 sayılı Elektrik Satış Tarifesinin geçici olarak onaylandığı bildirilen işlem ekinde yer alan; “Hasanlar HES 2003 yılı revize gelir gider ve fon akış tablosuna davacı şirket tarafından 6.1.2004 gününde yapılan itirazın yanıt verilmemek suretiyle reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan bu davanın,ilk derece olarak Danıştay’da çözümlenebilmesi için 2575 sayılı Yasanın yukarıda belirtilen 24/1-f maddesi ile kurala bağlanan imtiyaz sözleşmesinin uygulanmasından kaynaklanmış idari uyuşmazlık niteliği taşıması gerektiği kuşkusuzdur.

Davacı ile davalı idare arasında imzalanan sözleşmenin ise yukarıda belirtildiği üzere idareye ayrıcalıklı yetkiler tanıyan bir idari sözleşme olmasına karşın Danıştay incelemesinden geçirilmediği, dolayısıyla sözleşmenin bu haliyle imtiyaz sözleşmesi niteliğini taşımadığı anlaşıldığından, bu sözleşmeden doğan uyuşmazlığın görüm ve çözümünde Danıştay değil, yukarıda belirtilen yasa hükümleri gereğince idare mahkemesi görevli bulunmaktadır. (DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU - Karar: 2010/17909).

Danıştayın Görevi Nedir?

2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 24. maddesinde, ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da görülecek davalar tek tek belirlenmiş olup; aynı maddenin 1-c bendinde, bakanlıkların düzenleyici işlemleri ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere karşı açılacak iptal ve tam yargı davalarını Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak karara bağlayacağı düzenlenmiştir. Bu düzenleme uyarınca bir davanın ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da karara bağlanabilmesi için, dava konusu işlemin düzenleyici nitelikte bir idari işlem olması gerekmektedir. 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun’un 3410 sayılı Kanun ile değişik 5. maddesinde; idare mahkemelerinin, vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derecede Danıştay’da çözümlenecek olanlar dışındaki dava ve işlerin yanısıra özel kanunlarda Danıştay’ın görevli olduğu belirtilen ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu ile idare mahkemelerinin görevli kılınmış bulunduğu davaları çözümleyeceği hükme bağlanmıştır. 11.09.2014 tarihli ve 29116 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulan 6552 sayılı Kanun’un 96. maddesiyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’na 20/A maddesinden sonra gelmek üzere “20/B maddesi “ eklenmiş ve bu madde ile “Millî Eğitim Bakanlığı ile Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan merkezî ve ortak sınavlar, bu sınavlara ilişkin iş ve işlemler ile sınav sonuçları hakkında açılan davalara ilişkin ivedi yargılama usulünde uygulanacak esaslar” kurala bağlanmıştır.

Dosyanın incelenmesinden; Avukat olan davacı tarafından Adalet Bakanlığının 07.08.2014 tarihli “Avukatlık Mesleğinden İdari Yargı Hakim Adaylığına Geçmek İsteyenler İçin Yapılacak Yazılı Sınav İlanı” ile bu ilana dayalı olarak 26.10.2014 tarihinde uygulanacak sınavın iptali ve dava konusu işlemlere dayanak alınan 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 8. maddesinin birinci fıkrasının ( k ) bendinin Anayasaya aykırılığı nedeniyle iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır. Bakılan olayda, Adalet Bakanlığına ait “www.pgm.adalet.gov.tr” internet adresinde “İlan” başlığı ile Bakanlıkça avukatlık mesleğinden adaylığa geçmek isteyenler için yazılı yarışma sınavı ve mülakat ile 9 - 5 dereceli kadrolara 100 idari yargı hakim adayı alınacağı; yazılı yarışma sınavının ÖSYM tarafından 26 Ekim 2014 Pazar günü Ankara’da yapılacağı; sınavına başvuracak adaylarda 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun değişik 8. maddesinde öngörülen şartların aranacağı; anılan sınava ilişkin diğer hususlar ile sınav organizasyonunun ve uygulanmasının tamamen ÖSYM’nin sorumluluğunda gerçekleştirilecek olması nedeniyle sınav başvurusu ve sınav sonuçlarının açıklanmasına dair hususlar da belirtilerek ilanın sonunda “DUYURULUR” ibaresine yer verildiği anlaşılmış olup; davacı tarafından iptali istenilen “Avukatlık Mesleğinden İdari Yargı Hakim Adaylığına Geçmek İsteyenler İçin Yapılacak Yazılı Sınav İlanı”nın dayanağı ve üst hukuk normu olan 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu ile verilen yetkiye dayanılarak bu sınava ilişkin hukuk düzenine yeni bir kural getiren, ya da var olan bir kuralı değiştiren veya kaldıran genel düzenleyici bir işlem olmadığı gibi, avukat mesleğinde iken idari yargı hakim adaylığına geçmek isteyen adaylara Adalet Bakanlığının internet sitesinden yapılan bir “İlan” niteliğinde; bir başka ifadeyle, sınav ilanının Bakanlığının internet sitesinden ilgililere “duyurulması”na ilişkin bir idari işlem olduğu açıktır. Bu duruma göre; ülke çapında uygulanacak genel düzenleyici bir işlem niteliğinde olmayan dava konusu işlemlere karşı açılan iş bu davanın, 2575 sayılı Kanun’un 24/1-c maddesi kapsamında ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da görülecek davalar arasında yer almaması nedeniyle genel görevli idari yargı mercii olan idare mahkemesinde görülüp çözümlenmesi gerekmektedir (Danıştay 12. Daire - Karar: 2014/59949.

Birden Fazla İdare Mahkemesinin Görevine Giren İşlerde Danıştayın Görevi

Dava, davacının hissedarı olduğu Banka’nın imtiyazlı paya sahip bazı ortaklarının temettü dışındaki ortaklık haklarının 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 18. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca Fon tarafından kullanılmasına dair 03.02.2015 tarih ve 6187 Sayılı Kurul kararıyla, bu kararın uygulanması bağlamında Banka’da hisse sahibi olan 122 kişiye ait imtiyazlı hisselerin temettü hariç ortaklık haklarının Fon tarafından kullanılmasına, Banka’nın yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile genel müdürünün görevden alınarak bu kişilerin yerine yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile genel müdür atanmasına dair 03.02.2015 tarih ve 27 Sayılı Fon Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır.

2576 Sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin bu Kanunla verilen görevleri yerine getirmek üzere kurulmuş “genel görevli” mahkemeler olduğu; 5. maddesinde, idare mahkemelerinin, vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derecede Danıştay’da çözümlenecek olanlar dışındaki davaları çözümleyeceği; 2577 Sayılı Kanun’un 14/3-a maddesinde, dilekçelerin görev ve yetki yönünden inceleneceği; 15/1- a maddesinde, 14. maddenin 3/a bendine 3/a bendine göre adlî ve askerî yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine, idarî yargının görevli olduğu konularda ise görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verileceği kurala bağlanmış; 2575 Sayılı Danıştay Kanunu’nun 24. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrasının ( e ) bendinde, birden çok idare veya vergi mahkemesinin yetki alanına giren işlere ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’ın bakacağı belirtilmiş; 2577 Sayılı Kanun’un 5. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrasında, aralarında maddi veya hukukî yönden bağlılık ya da sebep - sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçeyle dava açılabileceği belirtilmiştir.

Kamu düzenine dair nitelikler içeren ve doğal hâkim ilkesinin de söz konusu olacağı sonuçlara etkili olan mahkemelerin görevlerine ve yetkilerine dair kuralların, idari yargılamada özel bir yeri ve önemi bulunmaktadır. 2577 Sayılı Kanun’un 14. maddesinde ilk inceleme konularının başında öngörülen görev ve yetkiye dair ilkelerin öncelikle ele alınıp değerlendirileceği kuşkusuzdur. İlk inceleme aşamasında uyuşmazlık, mahkemenin görev veya yetkisinde görülmezse usul yasasının daha sonraki evrelerine geçilemeyeceğinde duraksama bulunmamaktadır. Ayrıca 2577 Sayılı Kanun’un 5 . maddesinde öngörülen birlikte dava açılabilme olanağının, görev ve yetkiden sonra gelen bir ilk inceleme konusu ve usul ilkesi olduğu da açıktır.

Belirlenen hukuksal durum karşısında; dava açmayı kolaylaştıran, az gider ve emek tüketilmesini amaçlayan ve böylece dava ekonomisine yönelik bir özellik içeren 2577 Sayılı Kanun’un 5. maddesine öncelik verilerek görevsiz bir mahkemenin görevli hâle getirilmesi mümkün değildir.

Başka bir anlatımla, özelliğine ve niteliğine yukarıda değinilen 2577 Sayılı Kanun’un 5. maddesindeki birden çok işleme aynı dilekçeyle dava açılabilmesi olanağının kural olarak aynı mahkemenin görev ve yetkisine giren işlemler açısından söz konusu edilebileceği hususu, 2577 Sayılı Kanun’un değinilen düzeni ve ilke sıralamasının doğal bir sonucudur. Tersi bir durumda, daha önce de belirtildiği gibi başka mahkemelerin yetki alanına giren işlemler arasında ilişkiler kurularak ve olası yorumlar geliştirilerek, dava ekonomisine yönelik bir usul kuralına mahkemelerin görevlerini belirleyen bir boyut kazandırılmış olacaktır.

Öte yandan, 2577 Sayılı Kanun’un 38. maddesinde düzenlenen “bağlantılı davalar” kavramı ile 2575 Sayılı Kanun’un 24. maddesinin birinci fıkrasının ( e ) bendinde yer alan “birden çok idare mahkemesinin yetki alanına giren işler” kavramının birbirinden ayırt edilmesi gerekmektedir. Bu ifadenin, dava konusunun tek bir işlemden oluştuğu veya birden fazla işlemden oluşmakla birlikte bu işlemlerin birbirinden ayrılmasının mümkün olmadığı ve farklı yargı çevrelerini kapsayan uyuşmazlıklara çözüm getirmeyi amaçlayan sınırlı bir görev ilkesi olduğu kabul edilmelidir. Aksi hâlde, bağlantılı davaların tamamının 2575 Sayılı Kanun’un 24. maddesinin birinci fıkrasının ( e ) bendi kapsamında Danıştay’da görülmesi sonucu doğacaktır.

Bu durumda, davaya konu işlemlerde yetki sorununun çözümlenemez bir nitelik taşımadığı, iki farklı işleme karşı açılan davada dilekçenin reddine karar verilerek yetkili mahkemelerin belirlenerek yetkili olan mahkemelerce gerekirse bekletici sorun yoluyla çelişkisiz yargısal sonuçlara ulaşılabileceği açık olduğundan; usul ekonomisine ve dava açma şekline yönelik bir kurala, mahkemelerin görevlerini değiştirecek bir işlev kazandırılarak açılan davanın Danıştay’ın görevine girdiğinin kabul edilmesi mümkün değildir. Davanın görev yönünden reddine, dosyanın Ankara İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine (Danıştay 13. Daire - Karar: 2015/2043)

Birden Fazla İdare Mahkemesinin Yetkisi ve Danıştay’ın Merci Tayini

Dava; davalı idareye bağlı hastanelerde sunulan sağlık hizmetinin kusurlu işletilmesi dolayısıyla hizmet kusuru bulunduğu iddiasıyla uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

2576 Sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, bu mahkemelerin genel görevli mahkemeler olduğu hükme bağlandıktan sonra; aynı Kanun’un 5. maddesinde, idare mahkemelerinin, vergi uyuşmazlıklarına dair davalarla ilk derecede Danıştay’da çözümlenecek olanlar dışındaki davalara bakacağı açıklanmış ve 2575 Sayılı Danıştay Kanunu’nun 24. maddesinde, bakanlıkların düzenleyici işlemleri ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere karşı açılacak iptal davaları ile birden çok idare mahkemesinin yetki alanına giren işlere karşı açılacak iptal ve tam yargı davalarında Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak görevli bulunduğu kuralı yer almaktadır.

2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15’inci maddesinin2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15’inci maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, dava dilekçeleri üzerine yapılan ilk inceleme sonunda; idari yargının görevli olduğu konularda, görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek, dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verileceği; 36/b maddesinde de, idari sözleşmelerden doğanlar dışında kalan tam yargı davalarında, zarar bir hizmetten veya idarenin herhangi bir eyleminden doğmuş ise, hizmetin görüldüğü veya eylemin yapıldığı yer idare mahkemesinin yetkili olduğu hükmüne yer verilmiştir.

Diğer taraftan, yine aynı Kanun’un merci tayini başlıklı 44. maddesinde; yetkili mahkemenin bir davaya bakmasına fiili veya hukuki bir engel çıktığı veya iki mahkemenin yargı çevresi sınırlarında tereddüt edildiği veya iki mahkemenin de aynı davaya bakmaya yetkili olduklarına karar verdikleri hallerde dava dosyalarının, tarafların veya mahkemelerin istemi üzerine merci tayini için, uyuşmazlığın aynı yargı çevresindeki mahkeme veya mahkemeler arasında çıkması halinde, o yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine, diğer hallerde Danıştaya gönderileceği; Danıştay ve bölge idare mahkemesinin görevli ve yetkili mahkemeyi kararlaştıracağı,

Danıştay ve bölge idare mahkemesinin bu konuda vereceği kararların kesin olduğu kuralına yer verilmiştir.

Yukarıda yer verilen hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden; 2577 Sayılı Kanun’un 44. maddesinde, iki mahkemenin yargı çevresi sınırlarında tereddüt edilmesi merci tayinini gerektiren sebeplerden biri olarak kabul edildiğinden, böyle bir durumda dosyanın merci tayini için Danıştay’a gönderilmesi gerektiği; eğer konu 44. maddeye göre merci tayini ile çözümlenemeyecek ise ve dava iki idare mahkemesinin de yetkisine giriyorsa, davanın 2575 Sayılı Kanun’un 24. maddesi uyarınca ilk derece olarak Danıştay’da görülmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır.

Dosyanın incelenmesinden; sol kalça ağrısı şikayetiyle Kulu Devlet Hastanesine başvuran davacıya 14.11.2013 tarihinde yapılan ameliyatla kalça protezi takıldığı, davacının şikayetlerinin devam etmesi sebebiyle 21.11.2013 tarihinde aynı hastanede sol kalça protez revizyon ameliyatı yapıldığı, şikayetlerinin artarak devam etmesi sebebiyle hastanın Ankara’ya sevk edildiği, 29.05.2014 tarihinde Ankara Numune Hastanesinde yapılan ameliyat sonrasında da ağrı ve acıları dinmediği gibi işgücü kaybına maruz kaldığını ileri sürerek maddi ve manevi tazminat ödenmesi istemiyle Kamu Hastaneleri Kurumuna karşı bakılmakta olan davanın açıldığı, Ankara 13. İdare Mahkemesi’nin 24.02.2015 tarih ve E:2015/239, K:2015/290 Sayılı kararıyla; davacının iki defa Kulu İlçesindeki Devlet Hastanesi’nde bir defa ise Ankara Numune Hastanesi’nde ameliyat olduğu, ancak dava dilekçesi içeriğinde genel olarak Konya Kulu Devlet Hastanesi’nde yapılan ameliyatların hatalı olduğunun ileri sürüldüğü, dolayısıyla davanın görüm ve çözümünün sağlık hizmetinin sunulduğu ve davacı tarafından yanlış tedavinin (idari eylem) yapıldığı iddia edilen Kulu Devlet Hastanesi’nin bulunduğu Konya İli’nin bağlı olduğu Konya İdare Mahkemesi’nin yetkisine girdiği gerekçesiyle davanın yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının Konya İdare Mahkemesine gönderildiği, Konya 2. İdare Mahkemesi’nin 26.03.2015 tarih ve E:2015/228, K:2015/202 Sayılı kararıyla; davacının iki defa Kulu Devlet Hastanesi’nde, bir defa ise Ankara Numune Hastanesi’nde ameliyat olduğu, hatalı olduğu ileri sürülen sağlık hizmetlerinin iki farklı idari yargı yerinin yetkili olduğu Konya ve Ankara illerinde sunulduğu dikkate alındığında, birden fazla idare mahkemesinin yetki alanına giren uyuşmazlığın 2575 Sayılı Kanun’un 24/1-e maddesi gereğince Danıştay tarafından çözümlenmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle davanın 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 15/1-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine, dosyanın Danıştay’a gönderilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Dava konusu olayda, uyuşmazlığın ilk derece olarak Danıştay’da görülecek olan davalardan olmadığı gibi, zarara neden olduğu ileri sürülen idari eylemlerin birden fazla idare mahkemesinin yetki çevresinde kaldığı görüldüğünden, İdare Mahkemesince, mahkemenin yargı çevresi yönünden oluşan tereddütün giderilmesi yönünden dosyanın 2577 Sayılı Kanun’un 44. maddesi uyarınca, merci tayini için Danıştaya gönderilmesi gerekirken, davanın görev yönünden reddedilerek Danıştay’a gönderilmesinde isabet bulunmamaktadır.

Öte yandan, davacının, idarenin hizmet kusuru sebebiyle uğradığını ileri sürdüğü maddi ve manevi zararın tazminine karar verilmesi istemiyle açılan bu dava, Danıştay’da ilk derece görülecek dava niteliği taşımadığından, uyuşmazlığın görüm ve çözümü yukarıda açıklanan kanun hükümleri uyarınca idare mahkemesinin görev alanı içinde bulunmaktadır.

Bu durumda, davacı tarafından, Kulu Devlet Hastanesinde başlayan hizmet kusurunun, Ankara Numune Hastanesinde devam ederek zarara uğranıldığı iddia edildiğinden, uyuşmazlığın, 2577 Sayılı Kanun’un 36 (b) maddesi uyarınca, sağlık hizmetinin sona erdiği Ankara Numune Hastanesinin yetki sınırları içersinde bulunduğu Ankara İdare Mahkemesince çözümlenmesi gerekmektedir (Danıştay 15. Dairesi- Karar: 2015/2374).


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS