Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Sebepsiz Zenginleşme Nedir?

(HGK-K.2021/672)

Borcun kaynağı olarak öngörülen sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun illiyet bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir haklı sebebe dayalı olmaması gerekmektedir.

Sebepsiz zenginleşmeden bahsedilebilmesi için diğer şartların yanında en önemlisi zenginleşenin mal varlığında meydana gelen artışın haklı bir sebebe dayanmamasıdır. Zira zenginleşmeyi doğuran sebep, kazandırma veya zenginleşenin müdahalesi ya da umulmayan bir olay olabilir. Zenginleşme bu olaylardan hangisinden kaynaklanırsa kaynaklansın mutlaka haklı bir sebebe dayanması gerekir. Aksi hâlde sebepsiz zenginleşme söz konusu olacaktır. Bu itibarla 818 sayılı BK’nin 61. maddesinde özellikle “haklı bir sebep olmaksızın” ifadesine yer verilmiş ve haklı olmayan sebep teşkil edecek hususlar örnek olarak sayılmıştır. Buna göre kazandırmaya (edime) dayanan sebepsiz zenginleşme; “geçerli olmayan sebebe” veya “gerçekleşmemiş sebebe” veyahut da “sona ermiş sebebe” dayalı olarak gerçekleşebilir. Ayrıca 818 sayılı BK’nin 62. maddesinde haklı bir sebebe dayanmayan özel bir sebepsiz zenginleşme hâli olarak “borç olmayan şeyin tediyesi” ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

1. Bu durumda sebepsiz zenginleşmenin söz konusu olduğu ilk hâl zenginleşmenin geçerli olmayan bir sebebe dayandığı hâldir. Buradaki “geçerli olmayan sebep” ifadesinden hukukî sebebin mevcut olmaması veya irade beyanlarının birbirine uygun bulunmaması ya da onay, izin, ehliyet, vb. geçerlilik ve etkinlik unsurlarından birinin mevcut olmaması sebebiyle zenginleşmeye esas teşkil eden hukukî işlemin kurulamaması, eksik kurulması ya da geçersiz kurulması sonucunu doğuran sebepler anlaşılmalıdır. Bu durumda zenginleşmeye esas teşkil eden hukukî işlemin geçersizliği nedeniyle ortadan kaldırılmasından sonra taraflar aldıklarını iade ile yükümlüdür (Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2017, s. 900).

2. Sebepsiz zenginleşmenin söz konusu olduğu bir diğer hâl ise zenginleşmenin gerçekleşmemiş bir sebebe dayalı olmasıdır. Bir edimin ifası, gelecekteki bir olayın gerçekleşme ihtimaline binaen yapılmışsa ve bu ifadan sonra şart gerçekleşmezse edimi ifa eden aleyhine sebepsiz zenginleşme meydana gelmiş olur. Bu durum özellikle koşula bağlı sözleşmelerde karşımıza çıkmaktadır. Zira koşula bağlı alacağın koşul gerçekleşmeden önce ödenmesi durumunda koşul gerçekleşmezse fakirleşen zenginleşmenin iadesini isteyebilir (Eren, s. 901).

3. Hukukî sebebin ortadan kalkmış olması hâlinde de sebepsiz zenginleşme söz konusu olmaktadır. Başka bir deyişle başlangıçta mevcut olmakla birlikte sonradan ortadan kalkan hukukî bir sebep de kazandırmayı sebepsiz zenginleşmeye dönüştürebilir. Kazandırmanın yapıldığı zaman geçerli olan bir sebep bulunmasına rağmen sonradan bu sebep ortadan kalkarsa, ortada sebepsiz zenginleşme olduğundan iadesi istenebilir.

Sebepsiz Zenginleşmeye Dayalı Alacak Davasının Tali Niteliği

(HGK-K.2021/885)

Borçlar Kanunu’nda sorumluluğun kaynaklarından biri olarak öngörülen sebepsiz zenginleşmede ise, bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir.

Sebepsiz zenginleşmede sadece mal varlığındaki eksilmenin giderilmesinin talep edilmesi söz konusudur.

Bütün bu açıklamalara göre, sebepsiz zenginleşme alacaklıya ikinci derecede (tali nitelikte) bir dava hakkı temin eder. Mal varlığındaki azalmanın başka aslî nitelikteki davalarla önlenmesi mümkün ise, sebepsiz zenginleşme davası gündeme gelemez.

Aynı ilkenin bir sonucu olarak, sözleşmeden doğan bir hukukî ilişkinin bulunduğu hâllerde veya mülkiyete dayalı dava açma olanağı bulunduğu hâllerde tarafların sebepsiz zenginleşmeye dayanan bir talepte bulunması olanaklı değildir.

Sebepsiz Zenginleşmede Zamanaşımı Süresi

(Y3HD-K.2021/11812)

Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Zenginleşme, zenginleşenin bir alacak hakkı kazanması suretiyle gerçekleşmişse diğer taraf, istem hakkı zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcunu ifadan kaçınabilir (TBK m.82).

Davacı tarafından hakkında herhangi bir icra takibi olmadan icra baskısı altında haricen davalıya otopark ücreti olarak davalının da ikrarına göre 15.07.2018 tarihinde 1.000,00-TL ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı, dava dilekçesinde, borçlu olmadığı halde ödemek zorunda kaldığı bedelin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesi için başlattığı takibe itirazın iptalini talep etmektedir. Buna göre taraflar arasındaki uyuşmazlık sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. Böylece davacının istemi İİK.nun 72. maddesi kapsamında istirdat değil, sebebi ortadan kalkan bir ödemenin iadesi yönünde sebepsiz zenginleşmeye dayalı (TBK.md. 77) alacak istemi olup, 2 ve 10 yıllık zamanaşımına (TBK.md. 82) tabidir. Talep yönünden hak düşürücü bir süre yasada öngörülmemiştir.

Türk Borçlar Kanununun konuya ilişkin 77 (818 sayılı Borçlar Kanununun 61 v.d) ve ardından gelen maddelerindeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan ve tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir.

Sebepsiz zenginleşme, bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine göre zamanaşımı süresi, TBK’nun 82. maddesinde için kanunda 2 ve 10 yıllık süreler olarak öngörülmüştür. Ancak bu sürenin işleyebilmesi için davacı tarafın verdiğini geri istemeye hakkı olduğunu öğrenmiş olması gerekir. Bu durumda zamanaşımı, davacının dava açmaya hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren başlar.

Geçersiz Araç Satış Sözleşmesi ve Sebepsiz Zenginleşme

(Y3HD-K.2021/9848)

Davacı; davalı ile araç satışı için 02/04/2004 tarihinde sözleşme imzaladıklarını, sözleşmeye göre davalı şirket tarafından araç için çekilen kredi ödemelerinin davacı tarafından yapılacağının, taksitler bittikten sonra aracın devredileceğinin kararlaştırıldığını, ancak krediyi ödemesine rağmen aracın devredilmediğini, ihtarname ile ödediği 41.360 TL’yi talep ettiği, davalı hakkında icra takibi başlattığını, davalının itiraz ettiğini ileri sürerek, takibe vaki itirazın iptalini talep etmiştir.

Trafik siciline kayıtlı araçların mülkiyetinin devrini öngören her türlü sözleşmelerin geçerliliği 2918 sayılı Kanunun 20/d maddesi uyarınca resmi şekilde yapılmalarına bağlıdır. Burada sözü edilen resmi şekil, sözleşmenin noterde re’sen düzenleme şeklinde yapılmasıdır. Bu şekil şartı geçerlilik şartı olup, bu şekle uygun yapılmayan sözleşmeler baştan itibaren geçersizdir. Geçersiz sözleşmeler ise taraflar için hak ve borç doğurmazlar. Taraflar sadece ve ancak birbirlerine verdiklerini sebepsiz zenginleşme hukuksal nedenine dayalı olarak geri isteyebilirler. (HGK, 2003/4- 676 E. ve 2003/639 K.sayılı kararında açıklandığı gibi) Dava konusu satış sözleşmesine göre, araç bedelinin davalı adına çekilen kredinin taksit ödemelerinin davacı tarafından yapılacağının kararlaştırılması karşısında, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre taraflar verdiklerini geri isteyebileceklerinden aracın fatura bedeline hükmedilmesi doğru değildir.

O halde, mahkemece; araç satış sözleşmesine istinaden davacı tarafından yapılan ödemelerin tespit edilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde araç bedeline hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

Geçersiz Taşınmaz Satış Sözleşmesi ve Sebepsiz Zenginleşme Davası

(Y3HD-K.2021/8631)

Tapulu taşınmazların satışına ilişkin sözleşme, resmi şekilde yapılmadığı taktirde TMK’nın 706, TBK’nın 237. (BK’nın 213), Tapu Kanunu’nun 26. ve Noterlik Kanunu’nun 60.maddeleri uyarınca hukuken geçersizdir. Geçersiz sözleşmeler taraflarına geçerli sözleşmelerde olduğu gibi hak ve borç doğurmaz. Taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri isteyebilir. Geçersiz sözleşmelerde herkes aldığını iade etmekle yükümlüdür. İade edilirken de ödenen paranın, ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması gerekmektedir.

Geçersiz satış sözleşmesi gereğince; diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi “Denkleştirici Adalet” düşüncesine dayanmaktadır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder.

Bu bakımdan, sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın iadesine karar verilirken, taşınmazın satış bedelinin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir. Bu güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut veriler tek tek uygulanarak, ödeme tarihinden ifanın imkânsız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.

Başka bir deyişle, denkleştirici adalet kuralı gereğince iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün, ifanın imkansız hale geldiği tarihteki alım gücüne uyarlanması zorunluluğu bulunmaktadır.

Tapuda Bedelde Muvazaa ve Sebepsiz Zenginleşme

(HGK-K.2021/255)

Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlıkta asıl çözümlenmesi gereken husus ön alım hakkının kullanılması sonucu iptale konu olan taşınmaz satımında, tapuda satış bedeli olarak gösterilen bedelin, taraflar arasındaki harici sözleşmede kararlaştırılıp fiilen ödenen bedelden düşük olması durumunda alıcının; satıcıya ödediği ancak tapuda bildirmediği fark bedelden kaynaklanan zararına, satıcının neden olup olmadığı ve dolayısıyla da bu bedelin satıcı yönünden sebepsiz zenginleşme teşkil edip etmeyeceği; sonuçta da davacı alıcının bu hukuksal nedene dayanarak alacağının tahsilini isteme olanağı bulunup bulunmadığıdır.

Gelinen aşamada, davacının uğradığını iddia ettiği zararın kaynağının tespiti gerekir.

Dosyada bulunan ve imzası inkâr edilmeyen harici satış sözleşmesi kapsamına göre taşınmazın satış bedeli taraflarca 35.000,00TL olarak kararlaştırılmış ancak resmî satış sözleşmesinde bedel 100,00TL gösterilmiştir.

Alıcının satıcıya harici sözleşmede yazılı değer üzerinden ödemede bulunduğunun sabit kabul edilmesi hâlinde dahi, sözleşme ile yüklendiği devir ve teslim borcunu ifa eden satıcının, alıcının bunun karşılığında ödediği satış bedelini geçerli ve hukuksal bir nedene dayalı olarak tahsil etmesi, sebepsiz zenginleşme olarak kabul edilemeyecektir. Zira sebepsiz zenginleşmeden bahsedilebilmesi için kişinin haklı bir neden olmaksızın başkasının zararına mal edinmesi gereklidir (818 sayılı BK m.61).

Somut olayımızda; davalının zararı, harici sözleşme gereğince kararlaştırılan satış bedelinin ödenmesinden değil, tapudaki satış ve resmî senedin düzenlenmesi sırasında tapu masraflarından kaçınmaya yönelik eksik satış bedelinin bildirilmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Başka bir anlatımla davalı sebepsiz zenginleşmemiş ve fakat davacı alıcı ön alım davası sonrası taşınmaz mülkiyetini gerçek bedeli geri alamadan kaybederek fakirleşmiştir. Bu fakirleşmenin sebebi ise vergi ve masrafları daha az ödemek gibi birtakım gayelerle, haksız çıkar elde etmek amacıyla resmî belgenin düzenlenmesinde gerçeğe aykırı beyanda bulunulmasıdır. Davacının, bu eyleminden dolayı yani kendi kusuru ile zarar gördüğü açıktır. Hukukun temel ilkelerine göre hiç kimse kendi kusurundan kendisi lehine sonuç çıkaramayacağından davacı, sebep olduğu zarara katlanmak zorundadır.

Sebepsiz Zenginleşmede Geri İstenememe Hali

(Y1HD-K.2018/15158)

Davacının evli olduğu sırada 21/09/2004 tarihinde çekişme konusu taşınmazı satış suretiyle davalıya temlik ettiği, eşinden de 02/02/2012 tarihinde boşandığı sabittir. Davacı dava dilekçesinde davalı ile evlenmeyi sağlamak amacıyla temlik yaptığını ileri sürmüştür. 6098 sayılı TBK 81. maddesinde “Hukuka veya ahlaka aykırı bir sonucun gerçekleşmesi amacıyla verilen şey geri istenemez. Ancak, açılan davada hâkim, bu şeyin Devlete mal edilmesine karar verebilir” düzenlemesine yer verilmiştir.

Tüm bu açıklamalar karşısında davacının evli olduğu sırada gayriresmi birlikteliği sürdürebilmek amacıyla iradi olarak temliki yaptığı, dolayısıyla hileden söz edilemeyeceği gibi TBK 81. Maddesi uyarınca da taşınmazı geri isteyemeyeceği açıktır.


İstanbul Av. Baran Doğan Hukuk Bürosu

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS