0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

İtirazın Kaldırılması Davası Nedir?

(HGK-K.2022/420)

İtirazın kaldırılması, borçlunun itirazı ile duran (İİK m. 66) ilamsız icra takibine (ilamsız icra prosedürü içinde) devam edilmesini sağlayan (İİK m. 78) bir yoldur. İtiraz ile duran ilamsız icra takibine devam edilmesini sağlamak için, alacaklının genel mahkemelerde itirazın iptali davası açması da mümkündür (İİK m. 67).

Para (ve teminat) alacakları için ilamlı icradan başka, ayrı bir ilamsız icra yolu kabul edilmesinin amacı, alacaklının yalnız ilâmsız icra prosedürü içinde genel mahkemeden bu konuda bir ilam almadan, çabuk ve basit bir şekilde alacağına kavuşmasını sağlamaktır. Alacaklıya, borçlunun itirazını hükümden düşürmek için yalnız itirazın iptali davası açma imkânı tanınsa idi, borçlu hiç bir haklı nedene dayanmayan bir itiraz ile alacaklıyı mahkemede dava açmaya zorlayabilir ve bununla ilamsız icra yolunu işlemez hâle getirebilirdi. İşte bu sakıncayı önlemek ve ilamsız icranın amaç edindiği çabukluk ve basitlik ilkelerini gerçekleştirmek için borçlunun itirazının ilamsız icra prosedürü içinde kaldırılmasını sağlamak üzere itirazın iptali davasından başka icra mahkemesinde itirazın kaldırılması yolu kabul edilmiştir (İİK m. 68-70).

Alacaklıya, borçlunun itirazını icra mahkemesinde çabuk ve basit bir şekilde kaldırtmak imkânı tanırken, borçlunun hakkının (savunma imkânının) tehlikeye sokulmaması gerekir. Yani, ancak borçlunun gerçekten borçlu olduğu hakkında güçlü delillerin bulunması hâlinde, alacaklı icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını isteyebilmelidir. Bu nedenle, alacağı İİK’nın 68-68/a maddelerinde sayılan belgelerden birine bağlı olmayan alacaklı, icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını isteyemez (yalnız, mahkemede itirazın iptali davası açabilir).

İtirazın Kaldırılması Davasının Çeşitleri

Borçlunun takibe yaptığı itirazına karşı alacaklı tarafından itirazın kaldırılması davası iki şekilde açılabilir:

1. İtirazın kesin kaldırılması (İİK m.68): Aşağıda açıklandığı üzere, İİK m.68 gereği belli özelliklere sahip belgeler elinde bulunan alacaklı itirazın kesin kaldırılması davası açabilir. Örneğin, noterde düzenlenmiş belgede bir miktar parayı aldığını ikrar etmiş olan borçlu takibe itiraz etse bile, alacaklı noter belgesine dayanarak itirazın kesin kaldırılması davası yoluyla borçlunun itirazını kaldırtarak icra takibinin devamını sağlayabilir.

2. İtirazın geçici kaldırılması (İİK m.68/a): Takibin dayanağı senet özel (hususi) nitelikte olup da borçlu senetteki imzaya itiraz etmişse, icra hukuk mahkemesine itirazın geçici kaldırılması davası açılarak imzaya itiraz kaldırılır. Örneğin, kira sözleşmesi, satış sözleşmesi vb. gibi sözleşmeler altındaki imzanın kendisine ait olmadığını iddia eden borçlunun imzaya itirazı, itirazın geçici olarak kaldırılması davası açılarak kaldırılır

1. İtirazın Kesin Kaldırılması Davası

İtirazın kesin kaldırılması davası ve usulü, İcra İflas Kanunu (İİK) m. 68’de şu şekilde düzenlenmiştir:

İtirazın kesin kaldırılması İİK Madde 68

Talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenitse, alacaklı itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Bu süre içerisinde itirazın kaldırılması istenilmediği takdirde yeniden ilâmsız takip yapılamaz.

Borçlu itirazını varit gösterecek hiçbir belge ibraz edemezse icra mahkemesi itirazın kaldırılmasına karar verir.

İtiraz birinci fıkrada gösterilen senet veya makbuz yahut belgeye müstenit ise itirazın kaldırılması talebi reddolunur.

İtirazın kaldırılması talebinin esasa ilişkin nedenlerle kabulü hâlinde borçlu, talebin aynı nedenlerle reddi hâlinde ise alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine yüzde yirmiden aşağı olmamak üzere tazminata mahkûm edilir. Borçlu, menfi tespit ve istirdat davası açarsa, yahut alacaklı genel mahkemede dava açarsa, hükmolunan tazminatın tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve dava lehine sonuçlanan taraf için, daha önce hükmedilmiş olan tazminat kalkar.

(HGK-K.2022/420)

Takip konusu alacağın İİK’nın 68-68/a maddelerinde sayılan belgelerden birine bağlı olması hâlinde, alacaklı icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını isteyebilir (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 275-276). Alacaklının, itirazın kesin kaldırılmasını isteyebilmek için göstermesi gereken belgeler üç çeşittir:

  1. Bunlardan ilki imzası ikrar edilmiş adi bir senettir. İcra takibinin dayanağı olan adi senet altındaki imza borçlu tarafından kabul edilir ve senet belli bir meblağ için kayıtsız şartsız borç ikrarını içerirse alacaklı bu senede dayanarak itirazın kesin kaldırılmasını isteyebilir (Kuru, s. 280).

  2. İkincisi ise, imzası noterlikçe onaylı senet olup, imzası ikrar edilen adi senetler gibi, noterlikte tasdik edilmiş kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren senetler de itirazın kesin kaldırılmasını sağlayan belgelerdendir (Kuru, s. 288).

  3. Resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dâhilinde ve usulüne göre verdikleri belgeler de, itirazın kaldırılmasını sağlayıcı nitelikte sayılmıştır. Bu belgeler resmî daireler veya yetkili makamlar tarafından düzenlediklerinden, bunlarda borçlunun imzası bulunmaz; bu nedenle, borçlunun imzasının ikrar veya onaylanmış olması şartı burada aranmaz. Fakat bu belgelerin, itirazın kaldırılmasını sağlayıcı nitelikte sayılabilmesi için borçlunun belli bir para borcunu kayıtsız şartsız ödemek zorunda olduğunu göstermeleri gerekir (Kuru, s. 289, 290).

2. İtirazın Geçici Kaldırılması (İmza İtirazı) Davası

İtirazın geçici kaldırılması davası ve usulü, İcra İflas Kanunu (İİK) m. 68/a’da şu şekilde düzenlenmiştir:

İtirazın geçici olarak kaldırılması İİK Madde 68/a

Takibin dayandığı senet hususi olup, imza itiraz sırasında borçlu tarafından reddedilmişse, alacaklı itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın geçici olarak kaldırılmasını isteyebilir. Bu hâlde icra hâkimi iki taraftan izahat alır.

Senet altındaki imzayı reddeden borçlu takibi yapan icra dairesinin yetki çevresi içinde ise, itirazın kaldırılması için icra mahkemesi önünde yapılacak duruşmada, mazeretini daha önce bildirip tevsik etmediği takdirde, bizzat bulunmaya mecburdur. İcra dairesinin yetki çevresi dışında ödeme emri tebliğ edilen borçlu, istinabe yolu ile isticvabına karar verilmesi halinde, aynı mecburiyete tabidir.

Tatbika medar imza mevcutsa bununla, yoksa borçluya yazdıracağı yazı ve attıracağı imza ile yapılacak mükayese ve incelemelerden veya diğer delil ve karinelerden icra mahkemesi, reddedilen imzanın borçluya aidiyetine kanaat getirirse itirazın muvakkaten kaldırılmasına karar verir. Hakim lüzum görürse, oturumun bir defadan fazla talikine meydan vermiyecek surette, bilirkişi incelemesi de yaptırabilir.

(Y12HD-K.2015/30388)

Alacaklının icra mahkemesine başvurusu, İİK.nun 68/a maddesine dayalı itirazın geçici kaldırılması istemidir. Genel haciz yoluyla yapılan icra takibinde borçlu senet altındaki imzasına itiraz ederse, alacaklı itirazın kendisine tebliğinden itibaren altı aylık yasal sürede icra mahkemesine başvurarak itirazın geçici kaldırılmasını isteyebilir. Bu durumda icra mahkemesince İİK. nun 68/a maddesi uyarınca imza incelemesi yapılır ve senet altındaki imzanın borçlunun eli ürünü olduğunu belirler ise, itirazın geçici olarak kaldırılmasına, aksi halde istemin reddine karar verir.

(Y12HD-K.2018/357)

İİK’nun 170. maddesinin üçüncü fıkrasının ilk cümlesine göre; “İcra mahkemesi, 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapacağı inceleme sonunda, inkar edilen imzanın borçluya ait olmadığına kanaat getirirse itirazın kabulüne karar verir.” Senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti senet elinde olup, takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya aittir (HGK’nun 26.04.2006 tarih ve 2006/12-259 E., 2006/23 K. sayılı kararı).

O halde, mahkemece; ispat yükünün alacaklıda olduğu göz önünde bulundurularak, alacaklıya, borçlu şirket yetkililerinin imza örneklerinin nerelerde bulunduğunu beyan etmesi (dosyada borçlunun 23/02/2015 tarihli itiraz dilekçesinde imza incelemesine esas olacak imza örneklerinin bulundukları resmi mercileri bildirdiği ve dosyada toplanmış olan borçlu şirket yetkililerine ait mukayeseye esas bir kısım belgeler de dikkate alınarak) için kesin süre verilmesi, imza örnekleri, ilgili yerlerden getirtilerek, usulünce bilirkişi incelemesi yaptırılması, bilirkişi tarafından borçlunun bildirmiş olduğu imza örneklerinin rapor tanzimine yeterli görülmediğinin belirtilmesi durumunda ise, borçlu şirket yetkililerine İİK’nun 68a/5. maddesi uyarınca meşruhatlı davetiye tebliğ edilerek, geldiklerinde, imza ve yazı örnekleri alınıp usulünce bilirkişi incelemesi yaptırılması, imzanın borçlu şirket yetkililerine ait olduğunun anlaşılması halinde, borçlunun diğer itirazlarının incelenmesi gerekirken, mahkemece, yasanın öngördüğü bu usule uyulmadan ispat yükü ters çevrilerek, borçlu şirket yetkililerinin, talimat mahkemesince çıkarılan meşruhatlı davetiyeye rağmen imza incelemesine esas imza örneklerini sunmadıklarından bahisle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

(Y12HD-K.2018/5845)

Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takiplerde imzaya itiraz, İİK’nun 170. maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddenin üçüncü fıkrasında, icra mahkemesince imza incelemesinin aynı Kanun’un 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapılması gerektiğine işaret edilmiştir. İİK.’nun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasında; “İmza tatbikında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309. maddesinin 2., 3. ve 4. fıkraları ve 310, 311 ve 312. maddeleri (şimdi ise HMK madde 211/b, 208/2, 217) hükümleri uygulanır” düzenlemesi öngörülmüştür.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447/2. maddesi ise; “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır” şeklinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere, İİK’nun 68/a-4 maddesinde, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 309/1. (6100 sayılı HMK’nun 211/1-a) maddesine atıfta bulunulmadığından, icra mahkemesince, öncelikle borçlunun isticvabına ve duruşmada imzalarının alınması yoluna gidilemeyeceğinin kabulü gerekir.

İİK’nun 68/a-4. maddesi göndermesiyle ve HMK’nun 447/2. maddesi uyarınca uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 211/b maddesinde; imza incelemesinin yöntemi gösterilmiş olup, buna göre, hakim, bilirkişi incelemesine karar verir ise; ‘‘…önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir’’ hükmü gereğince işlem yapar.

Somut olayda, alacaklı vekilinin 26.01.2016 tarihli dilekçesi ile borçlu …‘in imza incelemesine esas olacak imza örneklerinin bulunduğu resmi ve özel mercileri bildirdiği ve dilekçesine 15.05.2014 tarihli Kira Sözleşmesi aslını eklediği, mahkemece, bildirilen ilgili yerlerden borçlunun karşılaştırma yapmaya elverişli imzalarının getirtilmesine yönelik işlem tesis edilerek 05.12.2012 tarihli resmi senet aslı, Alanya 5. Noterliği’nin 26.03.2013 tarihli Tescil Talepnamesi ile aynı noterliğe ait 17.06.2013 tarihli vekaletname aslının celbedildiği görülmüştür.

O halde, mahkemece, yukarıda değinilen yasal düzenleme ve ilkeler gözetilerek, öncelikle, ilgili yerlerden getirtilen ve dosya kapsamında bulunan borçluya ait karşılaştırma yapmaya elverişli imzaların esas alınması suretiyle usulünce bilirkişi incelemesi yaptırılması, bilirkişi tarafından dosyaya celbedilen imza örneklerinin rapor tanzimine yeterli görülmediğinin belirtilmesi durumunda ise; borçluya İİK’nun 68a/5. maddesi uyarınca meşruhatlı davetiye tebliğ edilerek, geldiğinde, imza ve yazı örnekleri alınıp bilirkişi incelemesi yaptırılmak sureti ile sonuca gidilmesi gerekirken, mahkemece yasanın öngördüğü bu usule uyulmadan doğrudan borçluya meşruhatlı davetiye gönderilerek gereğinin yerine getirilmediğinden bahisle istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

İtirazın Kaldırılması Davasında İtiraz Süresinin Başlaması

(HGK-K.2019/218)

Hem itirazın iptali davası, hem de itirazın kaldırılmasında kanun koyucu hak düşürücü süreler öngörmüş olup, bu süre itirazın kaldırılması için altı ay (m.68, 68-a), itirazın iptali davası için bir yıldır (m. 67). Her ikisinde de süre ödeme emrine itirazın alacaklıya veya vekiline Kanun’un 62/2. maddesi çerçevesinde tebliğinden itibaren başlar ve tebliğ yukarıda açıklandığı üzere Tebligat Kanunu hükümleri çerçevesinde sağlanır.

Yerleşik uygulamada da bu sebeple ödeme emrine itiraz Tebligat Kanunu’nun düzenlediği şekilde alacaklı veya vekiline tebliğ edilmemişse, sair suretlerle itirazdan haberdar olunduğu ileri sürülse dahi hak düşürücü sürenin başlamayacağı kabul edilmektedir (Hukuk Genel Kurulunun 21.10.2015 tarihli, 2013/19-2415 E., 2015/2335 K. sayılı kararı).

Ne var ki, bu yönde tebligat kendisine yapılmamış olsa bile alacaklının ödeme emrine itirazın hükümden düşürülmesi için öngörülen kanuni yollara başvurabilir ve bu hâlde salt ödeme emrine itiraz alacaklıya henüz tebliğ edilmediği gerekçesiyle erken dava açıldığından bahsedilemeyeceği açıktır. Alacaklı, bu şekilde itirazın kaldırılması yönünde icra hukuk mahkemesine başvurduğunda, başka bir anlatımla, ödeme emrine itirazın tüm hukuki anlam ve sonuçlarına vakıf olduğunu ve hükümden düşürülmesi gerektiğini mahkemeye verdiği dava dilekçesiyle bildirdiğinde, tebliğ ile aranan öğrenme ve belgelendirme unsurları aynı anda tümüyle gerçekleşmiş olacağından, itirazın kaldırılması dilekçesinin verilmesi ödeme emrine itirazın tebliği hükmünde sayılmalı ve hak düşürücü sürenin de bu tarihten itibaren işleyeceği kabul edilmelidir.

İtirazın Kaldırılması Davasında İcra İnkar Tazminatı

(Y8HD-K.2017/798)

İİK’nun değişik 68. maddesinin son fıkrası gereğince itirazın kaldırılması talebinin esasa ilişkin nedenlerle kabulü halinde borçlu, talebin aynı nedenlerle reddi halinde ise alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine iyi ya da kötü niyetlerine bakılmaksızın % 20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilir.

(Y8HD-K.2018/13057)

İcra ve İflas Kanunu’nun 68.maddesinin son fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek icra inkar tazminatı talep etmesi ve haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur.

İtirazın İptali Davası İle İtirazın Kaldırılması Davası Arasındaki İlişki

(HGK-K.2019/218)

Süresi içinde yapılan geçerli bir itiraz ile veya gecikmiş itiraz nedeninin icra mahkemesince kabulü üzerine duran icra takibine devam edebilmek için alacaklının başvurusu ile itirazın hükümden düşürülmesi lazımdır ve bunu temin gayesiyle alacaklının ya itirazın kaldırılması için icra mahkemesine başvurması ya da genel mahkemelerde itirazın iptali davası açması gerekir. Bu doğrultuda; takip konusu alacak İİK’nın 68, 68-a maddelerindeki belgelerden birine dayanmaktaysa, alacaklı dilerse icra mahkemesinde itirazın kaldırılması, dilerse mahkemede itirazın iptali davası açma (m.67) yoluna gidebilir.

Alacaklı seçim hakkını mahkemede dava açmak suretiyle kullanmışsa, bu defa dava derdest iken bunu olduğu gibi bırakarak icra mahkemesinden itirazın kaldırılması yoluna başvuramaz. Hatta evvelce icra mahkemesine başvuran alacaklı, sonra mahkemeye başvurarak itirazın iptali davası açmışsa, bu davanın derdest olduğu sırada, tekrar icra mahkemesine dönerek ilk müracaatını yineleyemez. Bununla beraber önce itirazın kaldırılmasını talep eden alacaklı, bu yolu bırakarak itirazın mahkemede iptalini isteyebilecektir (Değnekli, A.: İtirazın İptali Davası, Ankara 2013, s.79).

Hem itirazın iptali davası, hem de itirazın kaldırılmasında kanun koyucu hak düşürücü süreler öngörmüş olup, bu süre itirazın kaldırılması için altı ay (m.68, 68-a), itirazın iptali davası için bir yıldır (m. 67). Her ikisinde de süre ödeme emrine itirazın alacaklıya veya vekiline Kanun’un 62/2. maddesi çerçevesinde tebliğinden itibaren başlar ve tebliğ Tebligat Kanunu hükümleri çerçevesinde sağlanır.

İcra Mahkemesine Yapılan Başvuru İtirazın Kaldırılması Olarak Değerlendirilmelidir

(Y12HD-K.2011/9343)

Genel haciz yolu ile ilamsız takibe karşı borçlunun süresinde itirazı takibi durdurur. Takibin devamını sağlamak için alacaklı dilerse itirazın kaldırılması için icra mahkemesine başvurabileceği gibi, takip konusu alacağın dayanağı İİK’nun 68-68/a daki belgelerden değilse, genel mahkemede itirazın iptali davası açabilir. Alacaklı itirazın kaldırılması dilekçesinde “itirazın iptali” tabirlerini kullanmış olsa dahi icra mahkemesince bu dava HUMK’nun 76.maddesi hükmü uyarınca İİK’nun 68.maddesi anlamında itirazın kaldırılması olarak nitelendirilip sonuçlandırılmalıdır.

Somut olayda, alacaklı tarafından genel haciz yolu ile ilamsız icra takibine başlandığı, borçluya örnek 7 numaralı ödeme emri tebliğ edildiği, borçlunun yasal sürede icra dairesine itirazlarını bildirmesi ve icra takibinin durması üzerine, alacaklının, itirazın haksız olduğu iddiasıyla itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmedilmesi istemiyle icra mahkemesine başvurduğu anlaşılmıştır. Görüldüğü gibi alacaklı, icra mahkemesinde “itirazın iptali ve icra inkar tazminatı” istemiş olup, bu talebi İİK’nun 68.maddesi anlamında itirazın kaldırılması olarak nitelendirilmelidir.

Kira Sözleşmesi Dışındaki Nedenlerle Yapılan İtirazın Kesin Kaldırılması

(HGK-K.2021/1670)

Borçlunun (kiracının), kira sözleşmesine itiraz etmeyip (bilâkis kira sözleşmesini kabul ederek; İİK m. 269/2, c. 2), kiranın daha az olduğu, ödendiği, muaccel olmadığı, takas, kiralananın tahliye edildiği gibi bir sebep ile ödeme emrine itiraz etmesi hâlinde kira sözleşmesi dışındaki itirazlar denir. Kira sözleşmesi dışındaki itiraz ile de ilâmsız tahliye takibi durur. Takibe devam edilebilmesi için, alacaklının icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını ve tahliye istemesi gerekir. Burada da, itirazın kesin kaldırılması söz konusu olup itirazın geçici kaldırılması müessesesinin uygulama yeri yoktur. Çünkü, borçlu kira sözleşmesini kabul etmiş durumdadır. Artık bu durumda, kira sözleşmesinin mevcut olup olmadığı araştırılmaz; yalnız borçlunun ödeme, takas gibi kira sözleşmesi dışındaki itirazları incelenir. Borçlu, itirazında kira sözleşmesine açıkça itiraz etmeyip, kira sözleşmesi dışında bir itirazda (meselâ ödeme itirazında) bulunduğu için, bununla kira sözleşmesini kabul etmiş sayılır (İİK m. 269/2 c.2). Bu nedenle, icra mahkemesinde artık kira sözleşmesinin mevcut olup olmadığı hakkında bir inceleme yapılamaz (Kuru, s. 838, 846, 847).

Borçlu itirazında takibe dayanak kira sözleşmesindeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmez ise İİK’nın 269 maddesinin 2. fıkrası uyarınca kira sözleşmesinin varlığı ve içeriği, sözleşmede belirlenen kira alacağı takip hukuku bakımından kesinleşir. Borçlu ancak İİK’nın 269/c maddesine göre kiranın ödendiğini veya sair bir sebeple istenemeyeceğini bildirerek itiraz etmiş veya takas istemiş ise itiraz sebeplerini ve isteğini belirtilen hükümde yazılı belgelerle ispatladığı takdirde temerrütten kurtulabilir. Aksi hâlde itirazın kaldırılması ve tahliyeye karar verilir.

İtirazın Kaldırılması ve Kiralananın Tahliyesi Taleplerinin İleri Sürülmesi

(HGK-K.2021/1423)

Borçlunun kira sözleşmesi dışındaki itirazı ile de ilamsız tahliye takibi durur (İİK m. 269/3, c. l). Alacaklı kiraya veren, borçlunun itirazı üzerine (tahliye istemeden) yalnız itirazın kaldırılmasını (icra mahkemesinden) isteyebilir. Yani, alacaklı, itiraz üzerine duran ilâmsız takibe devamla borçlunun mallarının haczini sağlayabilmek için, itirazın kaldırılmasını ve tahliyeyi birlikte istemek zorunda olmayıp, yalnız itirazın kaldırılmasını talep etmekle yetinebilir. Alacaklının, yalnız itirazın kaldırılmasını talep edebilmesi için, (on, otuz veya altmış günlük) ödeme (ihtar) süresinin geçmesini beklemesine gerek yoktur; alacaklı, itiraz üzerine hemen (icra mahkemesinden) itirazın kaldırılmasını isteyebilir (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku, El Kitabı, Ankara 2013, s. 840). Alacaklı borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren 6 ay içerisinde icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını ve daha sonra aynı süre içinde de fakat ödeme süresinden sonra başka bir dilekçe ile tahliyesini isteyebilir. İcra mahkemesi her iki dosyayı birleştirerek sonucuna göre karar verir. Alacaklı önce itirazın kaldırılmasını talep edip, itirazın kaldırılması kararı aldıktan sonra yine itirazın tebliğinden itibaren 6 aylık süre içerisinde tahliye talebinde de bulunabilir. Bu durumlarda da İİK’nın 269 ve devamı hükümlerinin uygulanması zorunludur.

İtirazın Kaldırılması Halinde İcra İnkar Tazminatı ve Esasa İlişkin Karar Kavramı

(Y12HD-K.2015/20790)

Alacaklı tarafından borçlu aleyhine genel haciz yoluyla ilamsız takip başlatıldığı, borçlunun yasal süre içeresinde yaptığı borca itirazın hükümden düşürülmesi amacıyla alacaklının itirazın kaldırılması istemiyle icra mahkemesi’ne başvurduğu, mahkemece, takibin İİK’nun 68/1 maddesinde yazılı belgelere dayanmadığı gerekçesi ile itirazın kaldırılması isteminin reddine ve alacaklı aleyhine tazminata hükmedildiği anlaşılmaktadır.

2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 68/7. maddesinde “İtirazın kaldırılması talebinin esasa ilişkin nedenlerle kabulü halinde borçlu, talebin aynı nedenlerle reddi halinde ise alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine yüzde yirmiden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilir. Borçlu, menfi tespit ve istirdat davası açarsa, yahut alacaklı genel mahkemede dava açarsa, hükmolunan tazminatın tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve dava lehine sonuçlanan taraf için, daha önce hükmedilmiş olan tazminat kalkar.” hükmü yer almaktadır.

Somut olayda, alacaklının yapmış olduğu itirazın kaldırılması istemi, takibin İİK’nun 68/1 maddesinde yazılı belgelere dayanmaması gerekçesiyle esasa ilişkin olmayan nedenlerle reddedildiğini göre alacaklı aleyhine tazminata hükmedilmesi isabetsiz olup, kararın bu nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesi de yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS