Üçüncü Kişi Yararına Sözleşme Nedir?
(Y7HD-K.2022/1271)
Üçüncü kişi yararına sözleşme Türk Borçlar Kanununun 129’uncu maddesinde düzenlenmiştir. Bir sözleşmede ifanın taraflarca üçüncü kişiye yapılmasının kararlaştırılmasına, üçüncü kişi yararına sözleşme denir. Burada sözleşmenin alacaklı ve borçlu tarafı, sözleşmeye taraf olmayan üçüncü kişi yararına bir edim kararlaştırmaktadır. Üçüncü kişi yararına sözleşmede sözleşmenin taraflarından biri, borçlu; diğer tarafa, alacaklıya, üçüncü kişi yararına bir edimde bulunmayı üstlenmektedir.
Üçüncü kişi yararına sözleşme, eksik üçüncü kişi yararına sözleşme ve tam üçüncü kişi yararına sözleşme olmak üzere ikiye ayrılır.
Eksik üçüncü kişi yararına sözleşme Türk Borçlar Kanununun 129/1’inci maddesinde düzenlenmiştir. Bu tür sözleşmeden yalnız vaad ettiren lehine bir alacak hakkı doğar; bundan üçüncü kişi yararına doğrudan doğruya bir alacak hakkı doğmaz. Bu sözleşme ile üçüncü kişi sadece vaad eden tarafından teklif edilen ifayı kabul yetkisine sahip olup, buna karşılık ondan borcun ifasını isteme hakkına sahip değildir. Eksik üçüncü kişi yararına sözleşmede borcun üçüncü kişiye ifasını talep, vaad ettirene aittir. Bu tür sözleşmelerden yalnız vaad ettiren lehine alacak hakkı doğar. Eksik üçüncü kişi yararına sözleşmede üçüncü kişi gerçek anlamda alacaklı değil, sadece borçlanılan edimin lehdarı, yapılacak ifanın muhatabıdır. Alacak nedeniyle vaad edene karşı dava açma hakkı vaad ettirene aittir. Vaad eden borcu ifa etmediği takdirde vaad ettiren bundan doğan zararın tazminini bizzat talep ve dava edebilir. Buna karşılık borcun ifa edilmemesinden vaad ettiren değil de üçüncü kişi bir zarara uğramışsa, vaad ettiren vaad eden aleyhine üçüncü kişinin uğradığı zararı tazmin etmesi için de dava açabilir.
Tam üçüncü kişi yararına sözleşme Türk Borçlar Kanunun 129/2’inci maddesinde düzenlenmiştir. Üçüncü kişinin vaad edilen edimin ifasını talep yetkisinin; sahip olduğu sözleşmeye tam üçüncü kişi yararına sözleşme denir. Burada üçüncü kişi sözleşmeye taraf olarak katılamamakla birlikte sözleşmenin kurulmasıyla alacağı doğrudan doğruya ve aslen kazanmakta, vaad edenden borcun ifasını tek başına hem talep hem de sunulan ifayı kabul hakkına sahip bulunmaktadır. Türk Borçlar Kanunun 129/2’inci maddesinde öngörülen hükme göre, üçüncü kişi veya halefleri, iki tarafın amacına veya örf ve adete uygun düştüğü takdirde borcun ifasını şahsen, yani vaad ettirenden bağımsız olarak isteyebilir.
Tam üçüncü kişi yararına sözleşmede borçlu, vaad edendir. Burada borç, vaad ettiren ile vaad eden arasında yapılan sözleşmeden doğmaktadır. Bu nedenle borçlu (vaad eden), bu sözleşmeye dayanarak ifayı isteyen üçüncü kişiye karşı kendisiyle vaad ettiren arasındaki sözleşme ilişkisinden doğan her türlü itiraz ve defi ileri sürebilir. Aynı şekilde vaad eden borçlu, üçüncü kişiye karşı kişisel olarak sahip bulunduğu def’ileri de ileri sürebilir.
Türk Borçlar Kanununun 129’uncu maddesinde üçüncü kişi yararına sözleşmenin tabi olacağı şekil düzenlenmiş değildir. Bununla birlikte, tarafların yapmak istedikleri asıl sözleşme için kanun hangi şekli öngörmüşse, bunun üçüncü kişi yararına yapı iması halinde de aynı şekle uymak gerekir. (Prf. Dr. Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2020, s. 1267 vd).
Öte yandan; eser sözleşmeleri dava tarihinde yürürlükte bulunan ve zaman bakımından uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 355 ile 371’inci maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kural olarak eser sözleşmesi ilişkisinin kurulması herhangi bir şekil şartına tabi olmayıp, tarafların “icap” ve “kabul” iradelerinin birleşmesiyle sözleşme ilişkisi kurulur. Şekil şartı, sözleşmenin geçerlilik şartı olmayıp, ispat külfetine yönelik bir şarttır. Genel kural böyle olmakla birlikte bazı eser sözleşmelerinin belli şekil şartında yapılması gerekmektedir. Buna göre; mülkiyet nakli borcunu içeren bir eser sözleşmesi yapılmışsa bunun resmi şekilde yapılması zorunludur. Resmi şekil ise, tapu sicil müdürlüğünde sözleşmenin yapılmasıdır. Yine eser sözleşmelerinin bir türü olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri, “gayrimenkul satış vaadini” de kapsadığından noterden re’sen düzenleme şeklinde yapılması gerekir (TBK 237, M.K.706, Tapu Kanunu 26, Noterlik Kanunu 60). Sayılan bu istisnai durumlar sözleşmelerin geçerlilik şartı olup, bu şekil şartına uygun yapılmayan sözleşmeler geçerli olmayacağı gibi, taraflar geçersiz bir sözleşmenin ifasını isteyemez, geçersiz sözleşmeye dayanılarak müspet zararlar da istenemez.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.