0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Alım Satım (Satış) Sözleşmesi Nedir?

(Y3HD-K.2021/9391)

Satış sözleşmesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 207 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. TBK m. 207/2 hükmü gereği, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir adet bulunmadıkça satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler. Aynı anda ifa kuralının iki işlevi vardır. Birincisi taraflara, karşı tarafın kendi edimini teklif etmeden kendisinden ifa talep edemeyeceğini ileri sürerek ifadan kaçınma (ödemezlik defi) imkanı sağlaması; ikincisi ise edimlerin aynı anda ifa edildiği karinesini oluşturmasıdır.

Türk Medeni Kanununun 6.maddesine göre; kanunda aksi öngörülmüş olmadıkça, herkes hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. İfa, borçluyu kurtaran bir olay olduğu için uyuşmazlık halinde bunun ispatı borçluya düşer.

Yasal olay karinesi, belirli bir hukuksal sonucun doğumu için varlığı gerekli olumlu veya olumsuz olayın gerçekleşmiş olduğunun, var olduğu anlaşılan fakat bir hukuksal sonuçla ilgisi olmayan başka bir olaydan çıkartılmasına olanak veren bir yasa kuralıdır. Yukarıda bahsedilen, TBK’ nın 207.maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kanuni karine gereği, malın alıcıya teslimi ile birlikte, bedelinin peşin olarak satıcıya ödendiği kabul edilir. Satıcı tarafından dava dilekçesinde, taraflar arasındaki dostluk münasebeti ve itimat nedeni ile davalıdan peşin para almadığı satışın veresiye yapıldığı ileri sürülmüş, fakat buna ilişkin örf adetten veya bir sözleşmenin mevcudiyetinden söz edilmemiş ise; bu durumda taraflar arasında, satışın ne şekilde yapıldığı konusunda uyuşmazlık bulunduğundan; veresiye sattığını iddia eden davacının malları davalıya veresiye sattığını ve parasının ödenmediğini ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında satışın veresiye yapıldığı hususunda uyuşmazlık yoksa, alıcının satış bedelini sonradan ödediğini ispat etmesi gerekir.

Geçersiz Satış Satış Sözleşmesinin Hükmü ve ispat

(Y13HD-K.2013/22947)

Karayolları Trafik Kanunun 20/d.maddesi uyarınca…..tescil edilmiş araçların satışlarının noterlik kanalıyla yapılması gerekir. Haricen yapılan satış sözleşmesi geçersiz olup, geçersiz satış sözleşmesine istinaden verilen senet geçersiz olacağından senede istinaden yapılan takipte dayanaksız olacaktır. O halde mahkemece geçerli bir satış sözleşmesi olup olmadığı hususunda araştırma yapılarak ilgili trafik tescil müdürlüğünde araca ilişkin satış sözleşmeleri incelenerek geçerli bir satış sözleşmesi varsa ispat külfetinin davalılarda olduğu gözetilerek davalılar yemin deliline dayandığına göre mahkemece davalılara yemin hakkı hatırlatılarak hasıl olacak sonuca göre, geçerli bir satış sözleşmesi yoksa davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

(Y13HD-K.2015/30195)

Dava, taraflar arasında düzenlenen 16.08.2013 tarihli adi yazılı satış sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Satış sözleşmesi Türk Borçlar Kanunun 207/2. maddesinde “Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler.” düzenlenmiştir. Buna göre taraflar arasından düzenlenen 16.08.2013 tarihli adi yazılı sözleşmede ayrıca bir vade belirtilmediğinden peşin satış sözleşmesi olduğu anlaşılmış ve bu husus ödemenin satış sırasından yapıldığına karine teşkil etmektedir. Buna göre davacının 16.08.2013 tarihli adi yazılı sözleşme gereğince davacının 16.600 TL ödediği sabittir. Ancak taraflar arasında düzenlenen satış sözleşmesi resmi geçerlilik şartına uyulmadan düzenlenmiştir. Bu durumda geçersiz satış sözleşmesi nedeniyle taraflar yalnızca aldıklarını iade ile yükümlüdür. Davacı cezai şart ve tescil talebinde bulunamaz. O halde geçersiz olarak yapılan adi yazılı satış sözleşmesinde davacının ödediği 16.600 TL nin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

Alım Satım Sözleşmesinde Satış Bedelinin Ödendiğinin İspat Usulü

(HGK-K.2021/796)

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) süreye bağlanmamış borçlara ilişkin 90. maddesine göre her borç, ifa zamanı taraflarca kararlaştırılmadıkça veya hukukî ilişkinin özelliğinden anlaşılmadıkça, doğumu anında muaccel olur.

TBK’nın 91 ve 92. maddelerde ise süreye bağlanmış borçlar yönünden ifa zamanı düzenlenmiş ve tarafların borcun ifası için belli bir süre ya da vade belirlemesi hâlinde ifa zamanının ve buna göre muacceliyetin nasıl belirleneceği tespit edilmiştir.

Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde ise ifa isteminde bulunan taraf, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olmalıdır (TBK, m. 97). Bu hâl sağlanmadan ifa talep edildiğinde, aksi taraflarca açıkça kararlaştırılmamış olmak kaydıyla, karşı taraf ödemezlik def’îni ileri sürerek ifadan kaçınabilir.

TBK’nın 207. maddesinin birinci fıkrasında “satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşme” olarak tanımlanan satış sözleşmeleri de iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir ve satış bedelinin ödenmesi zamanına göre peşin, vadeli, taksitli yahut ön ödemeli sözleşmeler olarak tasnif edilebilirler.

Anılan 207. maddenin ikinci fıkrasına göre “Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler.”

Buna göre kanun koyucu satışa konu malın alıcıya teslimi ile birlikte, bedelinin peşin olarak satıcıya ödendiği yolunda bir karine kabul etmiştir.

Uyuşmazlık özelinde ifa ile ilgili mevzuat hükümlerinin ortaya konulmasından sonra; bir sözleşmenin niteliğini, yazılışı ve taşıdığı hükümler tayin edeceğinden, somut olayın çözümlenmesi için taraflar arasındaki protokolün tahlili gereklidir.

Davaya konu 16.08.2013 tarihli protokolde davalı …’in, üzerine kayıtlı olan servis plakasını 16.600TL karşılığında davacı …’ya sattığı, tarafların beş ay müsaadeli olarak anlaştıkları, vazgeçen taraftan 5.000TL alınacağı ve devamında sözleşmenin 30.01.2013 tarihine kadar müsaadeli olduğu yazılıdır. Protokolün yazımından ifanın ilerleyen zaman dilimi içerisinde yapılmasına tarafların muvafakat ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda sözleşmenin peşin satış şeklinde kurulduğundan söz edilemez.

Sözleşmede bedelin ödendiği konusunda açık hüküm bulunmamaktadır. Davacı sözleşmede belirlenen satış bedelinin ödendiğini buna rağmen plakanın devredilmediğini ileri sürmüş, davalı ise bedelin ödenmediğini, bu yüzden sözleşmenin asıl davacı tarafça ihlâl edildiğini savunmuştur. Sözleşmenin peşin satış özelliği taşımadığı, satışa konu malın alıcıya teslim edilmediği gözetildiğinde Özel Daire kararında belirtilenin aksine davacının TBK’nın 207/2. maddesinden doğan karineden istifade edeceği de kabul edilemez. Davacı, bedelin sözleşme anında ödendiğini, alacak miktarı gözetildiğinde ancak kesin delillerle ispatlayabilir.

Harici Taşınmaz Satış Sözleşmesinde Verilen Paranın Geri İstenmesinde Zamanaşımı

(Y3HD-K.2014/4924)

Tapulu taşınmazların satışına ilişkin sözleşme resmi biçimde yapılmadıkça hukuken geçersizdir (TMK’nun md.706, BK.md.213, Tapu Kanunu md.26 ve Noterlik Kanunu md.60). O nedenle geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda taraflar verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler. Taraflar arasında tapulu taşınmazın satışına ilişkin satış harici bir sözleşmesi bulunmaktadır. Satış sözleşmesi resmi şekilde düzenlenmediğinden geçersiz olmakla birlikte satış bedeli olarak ödenen bir paranın ferağ verilmediğinden geri verilmesine ilişkin talep hakkı 10 yıllık zamanaşımına tabidir (TBK 146, BK 125 md.).

Zamanaşımı süresinin başlangıcı ise ferağdan cayma (dönme) ve imtina tarihidir. Satıcı geçerli bir sözleşme yapmadığı taktirde aldığı satış bedelini geri vermeye mecburdur. Bu nedenle alıcı, satıcının ferağ vermesini bekler. Ferağ verme yönündeki ümidi kesildiği takdirde, verdiği parayı isteme hakkı doğar. İşte satış parasının geri verilmesi davalarında zamanaşımının başlangıcı, kural olarak; bu ümidin kesildiği veya satışın yapılmasının imkan dahilinden çıktığı ya da tapuda devir yapma olanağının ortadan kalktığı tarih olarak kabul edilmektedir. (YİBK. 29.02.1940 tarih ve 31 E. - 47 K.)

Mahkemece, satış sözleşmesinde bahsi geçen taşınmazların tapu kayıtları getirtilip incelenmemiş, davacının ferağ verme yönündeki ümidinin kesildiği tarih hususunda herhangi bir saptama yapılmadan, bu yön açıklığa kavuşturulmadan satış sözleşmesi ile ilgisi olduğu belirtilen Dörtyol Noterliğinin 334 yevmiye 1.1.1954 tarihli satış vaadi senedinin onanmış suretindeki tarihte satış sözleşmesinin yapıldığı kanatiyle 10 yıllık sürenin geçmiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesinde Zamanaşımı

(Y14HD-K.2017/7473)

Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 146. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar. Ancak satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan “dürüst davranma kuralı” ile bağdaşmayacağından dinlenmez.

Harici Araç Satış Sözleşmesinde Zamanaşımı

(Y3HD-K.2013/15528)

Karayolları Trafik Kanunu’nun 20/d maddesi uyarınca trafikte tescilli araçların mülkiyetini nakledici nitelikte sözleşmelerin noterde yapılması zorunludur. Bu hükme aykırı olarak yapılan sözleşmeler hukuken geçersizdir. Ancak, geçersiz sözleşmeden kaynaklansa dahi, sözleşmeden doğan uyuşmazlıklarda TBK. 146.’ıncı maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir.

Satışın Veresiye Olduğunu İspat Yükü İddia Edene Aittir

(Y11HD-K.2022/5160)

Davacı şirket, davalıya 3 adet araç sattığını ancak bedellerinin ödenmediğini, davalı ise bu satışın peşin satış olduğunu ve satış bedelini peşin ödediğini savunmuştur. Yapılan yargılama sonucunda ispat yükünün peşin ödediğini belirten davalıda olduğu, davalının bu iddiasını yazılı delillerle ispatlayamadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, istinaf mahkemesince İlk Derece Mahkeme kararının gerekçesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamasına göre davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir. Taraflar arasında alım satım ilişkisinin bulunduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık alım satım ilişkisinin peşin satış mı veresiye satış mı olduğu noktasında toplanmaktadır. Bilindiği üzere TBK 207/2. maddesindeki “Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler.” hükmünden çıkan karine uyarınca aynı anda ifa gereği ödemenin peşin olduğu kabulü gerekir. Anılan hüküm karşısında öncelikle veresiye satışı ispatlama yükü davacıdadır. Bu nedenle araç satım belgeleri ile noter senetleri dosyaya kazandırılıp tüm dosya değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle karar verilmesi doğru görülmemiştir.


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS