Etkin Pişmanlık
TCK Madde 221
(1) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmaz.
(2) Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(3) Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(4) Suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Kişinin bu bilgileri yakalandıktan sonra vermesi halinde, hakkında bu suçtan dolayı verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılır.
(5) Etkin pişmanlıktan yararlanan kişiler hakkında bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine hükmolunur. Denetimli serbestlik tedbirinin süresi üç yıla kadar uzatılabilir.
(6) (Ek: 6/12/2006 – 5560/8 md.) Kişi hakkında, bu maddedeki etkin pişmanlık hükümleri birden fazla uygulanmaz.
TCK Madde 221 Gerekçesi
Madde metninde, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu amaçla kurulmuş örgüte üye olmak suçları ile ilgili olarak etkin pişmanlık hâli düzenlenmiştir.
Birinci fıkrada, örgüt kurucu veya yöneticileri ile ilgili etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Buna göre; suç işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek dolayısıyla haklarında soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kişiler hakkında cezaya hükmolun-maz.
İkinci fıkrada, suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olan kişilerle ilgili etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Örgüt üyesinin, etkin pişmanlık hükmünden yararlanabilmesi için, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olması ve ayrıca, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi gerekir. Bu koşulların gerçekleşmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmayacaktır. Bu koşullar gerçekleştikten sonra, kişi hakkında örgüt üyesi olmaktan dolayı soruşturma başlatılmış olmasının veya örgütün faaliyeti çerçevesinde başkaları tarafından suç işlenmiş olmasının, etkin pişmanlıktan yararlanma açısından bir önemi bulunmamaktadır.
Üçüncü fıkrada ise, yakalanan örgüt üyesi ile ilgili etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Yakalanmış olmasına rağmen, bu fıkrada belirlenen şartların gerçekleşmesi hâlinde örgüt üyesi cezalandırılmayacaktır. Bu şartlardan birisi, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olmak; diğeri ise, örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermiş olmaktır. Verilen bilginin, örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli olup olmadığını takdir yetkisi mahkemeye aittir.
Kişi, suç işlemek için kurulmuş olan örgütün kurucusu, yöneticisi veya üyesi olmakla birlikte, örgütün ulaştığı yapılanma itibarıyla dağılmasını sağlama imkanından yoksun olabilir. Bu durumda bile, söz konusu sıfatları taşıyan kişilerin belli şartlarda etkin pişmanlıktan yararlanması sağlanabilmelidir. Bu düşüncelerle maddenin dördüncü fıkrası düzenlenmiştir. Buna göre, suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi hâlinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmayacaktır.
Kurucu, yönetici veya üyenin, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgileri yakalandıktan sonra vermesi hâlinde, örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı hakkında verilecek cezada belli oranda indirim yapılması kabul edilmiştir.
Etkin pişmanlıktan yararlanarak serbest bırakılan kişiler açısından güvenlik ve topluma uyum sorunu yaşandığı bilinmektedir. Bu nedenle, etkin pişmanlıktan yararlanan kişiler hakkında bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmelidir. Bu bir yıllık süre, kişinin serbest bırakıldığı andan itibaren işlemeye başlar. Denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması açısından, etkin pişmanlık nedeniyle kişi hakkında cezaya hükmolunmaması ile indirilmiş cezaya hükmolunması arasında bir fark gözetilmemiştir.
Uygulanmasına başlanan denetimli serbestlik tedbirinin süresi hâkim kararıyla uzatılabilecektir. Ancak süre üç yıldan fazla olamaz.
TCK 221 Örgüt Üyeliği, Örgüt Yöneticiliği ve Kuruculuğu Etkin Pişmanlık Yargıtay Kararları
Ceza Genel Kurulu 2017/1118 E. , 2018/121 K.
- TCK 221
- Etkin pişmanlık şartları
TCK’nun 314. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, TCK’nun 314. maddesinde düzenlenen silahlı örgüt suçu açısından da uygulanacaktır. Bu sebeple, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu bakımından “diğer hükümler” kapsamında olan TCK’nun 221. maddesinin, aynı Kanun’un 314. maddesi yönünden de tatbiki gerekmektedir. Zira bir anlamda TCK’nun 220. maddesinde düzenlenen örgüt suçu tipine tam olarak bağlı olan TCK’nun 221. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hâli, aynı Kanun’un 314. maddesinin ayrılmaz bir parçası niteliğindedir. 5237 sayılı TCK’nun 221. maddesinde yapılan düzenlemeyle; kanun koyucu, örgütlerle etkin mücadele edebilmek için, örgütleri ortaya çıkarıp dağıtmayı, örgüt elemanlarını devletin yanına çekerek bir yandan zayıflatıp diğer yandan da örgütlerin deşifre olmasını sağlayarak örgüt bünyesinde faaliyet gösteren failleri yakalamayı, “etkin pişmanlık” hükümlerinden yararlanan sanıkları topluma kazandırmayı, örgüt bünyesinde gerçekleştirilen eylemleri açığa çıkarmayı ve benzer suçların tekrar işlenmesini önlenmeyi amaçlamaktadır.
…
TCK’nun 221. maddesinin birinci fıkrasına göre; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle ceza soruşturmasına başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan örgüt kurucu veya yöneticileri hakkında cezaya hükmolunmayacaktır. Bu hükmün uygulanabilmesi için ilgili suç örgütü hakkında soruşturmaya başlanılmamış olması ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmemiş olması gerekmektedir.
Suç örgütü kurulmakla beraber herhangi bir amaç suç işlenmemiş fakat amaç suçları işlemek için bir takım hazırlık hareketi mahiyetinde fiillere girişilmiş ise diğer şartların da varlığı hâlinde bu hükmün uygulanması önünde herhangi bir engel yoktur. Örneğin suç işlemek amacıyla örgüt kuran kimseler işleyecekleri amaç suçlar için silah temin etme, plan program yapma gibi faaliyetlere girişmiş olabilirler. Kanun, amaç suçların işlenmemesini şart olarak koştuğu için bu şekilde hazırlık hareketinde kalmış fiillerin varlığına rağmen etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilecektir. Fakat eğer hazırlık hareketi niteliğindeki fiiller ayrıca bir suç oluşturuyor ise faillerin, bu fiileri dolayısıyla cezai sorumlulukları saklıdır. Örneğin, ruhsatsız silah veya patlayıcı madde temin eden failin cezai sorumluluğu doğacaktır. Bunun ötesinde eğer hazırlık hareketleri aşaması da geçilerek örgütün amacı doğrultusunda bir suç işlenmiş ise örgüt kurucu ve yöneticilerinin bu etkin pişmanlık hükmünden yararlanmaları imkân dahilinde değildir.
TCK’nun 221. maddesinin birinci fıkrasının aradığı bir diğer şart ise, örgüt kurucu ve yöneticilerinin bizatihi örgütü dağıtması ya da vermiş oldukları bilgilerle örgütün dağılmasını sağlamalarıdır. Bu bağlamda, eğer örgüt kurucu veya yöneticilerinin vermiş oldukları bilgiler önemsiz veya önemli olmakla beraber örgütün dağılmasını sağlayacak nitelikte değil ise kurucu ve yöneticilerin bu hükümden yararlanması mümkün değildir.
Buna göre; TCK’nun 221. maddesinin birinci fıkrasının uygulanabilmesi için;
1- Fail örgütün kurucusu veya yöneticisi olmalıdır,
2- Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmamış ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmemiş olmalıdır,
3- Fail örgütü dağıtmalı veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlamalıdır.
TCK’nun 221. maddesinin ikinci fıkrasına göre; örgüt üyesi, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bir suça iştirak etmeksizin ve gönüllü olarak örgütten ayrıldığını yetkili makamlara bildirir ise etkin pişmanlık hükmünden yararlanacak ve ceza almayacaktır. Bu düzenlemede örgüt kurucu ve yöneticilerinde olduğu gibi “soruşturmaya başlanmadan önce” veya “örgütün dağılmasını sağlayacak bilgi verme” şartlarına yer verilmemiştir.
Yine ilk fıkrada örgüt kurucu ve yöneticilerinin etkin pişmanlıktan yararlanabilmesi için “örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmemiş olması” şart koşulmuş olmasına rağmen; ikinci fıkrada bu şart “örgüt üyesinin örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemesi” olarak düzenlenmiştir. Nitekim TCK’nun 221. maddesinin ikinci fıkrası gereğince örgüt faaliyeti çerçevesinde amaç suçlardan bazılarının işlenmiş olması, örgüt üyesinin bu fıkra hükmünden yararlanmasına engel değildir. Zira bu fıkra bakımından önemli olan örgüt faaliyeti çerçevesinde amaç suçların işlenmemesi olmayıp örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemesidir. Bir başka anlatımla, TCK’nun 221. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan koşullar gerçekleştikten sonra, örgütün faaliyeti çerçevesinde başkaları tarafından suç işlenmiş olmasının etkin pişmanlıktan yararlanma açısından bir önemi bulunmamaktadır.
TCK’nun 221. maddesinin ikinci fıkrasında, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen herhangi bir suça iştirak etmemiş örgüt üyesinin, örgütten gönüllü ayrılması yanında ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi de ceza almamasının koşulu olarak yer almaktadır. Gönüllü olarak örgütten ayrılma ise, güvenlik kuvvetleri tarafından yakalanmama, zorla ele geçirilmeme anlamını taşımaktadır.
Buna göre; TCK’nun 221. maddesinin ikinci fıkrasının uygulanabilmesi için;
1- İşlenen suçun örgüt üyeliğinden ibaret olması,
2- Sanığın örgüt faaliyeti kapsamında herhangi bir suçun işlenmesine iştirak etmemesi,
3- Gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi gerekmektedir.
TCK’nun 221. maddesinin üçüncü fıkrasına göre; suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesi hakkında, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi hâlinde ceza verilmeyecektir.
TCK’nun 221. maddesinin üçüncü fıkrasında, ikinci fıkradan farklı olarak yakalanmış olan örgüt üyesine ilişkin etkin pişmanlık hâli düzenlenmiştir. Kendiliğinden teslim olmaksızın yakalanan örgüt üyesi hakkında cezaya hükmolunmaması, amaç suçlara iştirak etmemiş olmasına ve pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesine bağlıdır. Çünkü bu durumda fail, yetkili makamlara kendiliğinden teslim olmamış, kolluk tarafından yakalanmıştır. Kanun; bu durumdaki örgüt mensuplarının da yetkili makamlara örgütün etkisizleştirmesi amacına matuf bilgiler sunması kaydıyla etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmasını kabul etmiştir.
Failin vermiş olduğu elverişli bilgilere rağmen örgütün dağılması veya mensupların yakalanması sağlanamamış olabilir. Önemli olan nitelikli bilginin verilmesi olup verilen bilginin, örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli olup olmadığını takdir yetkisi mahkemeye aittir.
Buna göre; TCK’nun 221. maddesinin üçüncü fıkrasının uygulanabilmesi için;
1- Fail örgüt üyesi olmalıdır,
2- Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olmalıdır,
3- Yakalanmış olmalıdır,
4- Pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermelidir.
TCK’nun 221. maddesinin dördüncü fıkrası, ilk üç fıkrada düzenlenen suçların faillerinin yanı sıra örgüte üye olmamakla beraber örgüt adına suç işleyen, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişileri de kapsamaktadır. Yine, ilk üç fıkrada düzenlenen etkin pişmanlık hâllerinden farklı olarak bu fıkrada etkin pişmanlığın “örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce” veya “örgüt üyesinin örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemesinden önce” ya da “soruşturmaya başlanmadan önce” vuku bulması şart koşulmamıştır.
TCK’nun 221. maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesine göre; örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden failin, gönüllü olarak teslim olup örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi hâlinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmayacaktır. Anılan fıkranın ikinci cümlesine göre ise; gönüllü olarak yetkili makamlara teslim olmamakla birlikte yakalandıktan sonra bahsedilen nitelikteki bilgileri veren failin cezasında üçte birinden dörtte üçüne kadar indirim yapılacaktır. Bu indirim oranı belirlenirken failin vermiş olduğu bilgilerin niteliği göz önünde bulundurulmalıdır.
Buna göre; TCK’nun 221. maddesinin dördüncü fıkrasının;
Birinci cümlesinin uygulanabilmesi için;
1- Fail, örgütün kurucusu, yöneticisi, üyesi ya da örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden olmalıdır,
2- Gönüllü olarak teslim olmalıdır,
3- Örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermelidir.
İkinci cümlesinin uygulanabilmesi için;
1- Fail, örgütün kurucusu, yöneticisi, üyesi ya da örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden olmalıdır,
2- Yakalanmış olmalıdır,
3- Örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermelidir.
Görüldüğü üzere; TCK’nun 221. maddesinin ilk dört fıkrasındaki açık düzenlemeler gereği, ancak örgüt kurma, yönetme veya üye olma suçlarında etkin pişmanlık hükümleri tatbik edilebilecek olup örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen diğer suçlar yönünden bu maddede belirtilen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Bu bakımdan, örgütün kurucusu, yöneticisi, üyesi ya da örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden fail hakkında TCK’nun 221. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabileceği suçlar, örgüt kurmak, yönetmek veya üye olmak suçlarından ibarettir.
Bununla birlikte, “pişmanlık” kavramının, TCK’nun 221. maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinin tatbiki bakımından irdelenmesine gelince;
TCK’nun 221. maddesinin uygulanabilmesi için, etkin pişmanlık kurumunun doğası ve anılan madde başlığının “etkin pişmanlık” olması karşısında; failin pişman olması esasen ön koşul niteliğindedir. Bu nedenle, TCK’nun 221. maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinin uygulanması bakımından failin yalnızca maddi gerçeğin ortaya çıkması için yararlı bilgiler vermesi yeterli olmayıp bu pişmanlığını yargılamanın her aşamasında sürdürmesi, bu bağlamda pişmanlık duyarak örgütün yapısı çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgileri içeren ifadesini inkar etmemesi gerekir. Pişmanlık duyarak verdiği ifadeyi inkar eden kişinin o aşamada pişmanlığından söz edilemez.
Diğer taraftan, “etkin pişmanlık” başlıklı 221. maddenin üçüncü fıkrasında “pişmanlık duyarak” ibaresi kullanıldığından, bu koşulun dördüncü fıkranın ikinci cümlesi bakımından aranmayacağı ileri sürülebilir ise de; Adalet Komisyonu raporunda da vurgulandığı üzere madde başlığının, maddenin tüm fıkralarının yorumu bakımından ayrılmaz bir parça olması, üçüncü fıkranın uygulanma koşullarının, dördüncü fıkranın ikinci cümlesine göre daha ağır şartlara bağlı tutulması ve madde gerekçesinde belirtildiği üzere, dördüncü fıkranın, üçüncü fıkrada belirtilen nitelikte bilgi verme imkânından yoksun failler bakımından ihdas edilen bir düzenleme olması nazara alındığında, dördüncü fıkranın ikinci cümlesinin uygulanması bakımından, diğer koşulların yanı sıra failin pişmanlık duyması koşulunun da gerçekleşmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, örgütlü suçluluğa ilişkin etkin pişmanlığı düzenleyen TCK’nun 221. maddesinde yer alan fıkraların her birinin uygulanabilmesi bakımından failin pişmanlık duyması ön koşul niteliğinde olduğundan, maddenin “pişmanlık duyarak” ibaresine yer verilmeyen fıkraları açısından da failin pişman olmasının gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bununla birlikte, yakalandıktan sonra örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi veren failin, vermiş olduğu bilgileri aşamalarda inkâr etmesi hâli, maddenin “failin örgütten koparılıp tekrar topluma kazandırılması ve örgüt faaliyeti çerçevesinde tekrar suç işlemesinin önlenmesi” şeklinde belirtilen amacıyla bağdaşmamaktadır. Dolayısıyla, faillerin yakalandıktan sonra usule uygun olarak verdikleri ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması hususunda delil niteliği taşıyan itiraf içerikli beyanları hükme esas alınabilir ise de; bu beyanları sonradan reddeden faillerin pişmanlık duyduklarından söz edilemeyeceği, böylelikle maddede öngörülen amaca aykırı davrandıkları anlaşıldığından, haklarında TCK’nun 221. maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Nitekim Özel Dairelerin yerleşmiş uygulamaları da bu doğrultudadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
PKK silahlı terör örgütüne yönelik yürütülen soruşturma kapsamında yakalanmalarından sonra, soruşturma aşamasında müdafii huzurunda alınan ifadelerinde örgütün alt yapılanmasına, bu yapı içerisinde faaliyet gösteren örgüt mensuplarına, örgütsel faaliyet kapsamında işlenen suçlara ve bu suçlara katılan örgüt mensuplarına ilişkin verdikleri bilgileri sonradan inkâr eden sanıkların, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetlerine ve etkin pişmanlık taleplerinden vazgeçtiklerinden bahisle haklarında TCK’nun 221. maddesinin uygulanmamasına karar verildiği olayda; TCK’nun 221. maddesinin başlığı, amaç, kapsam ve gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, yorum açısından göz önünde bulundurulması gereken madde başlığında yer alan “etkin pişmanlık” ibaresi gereğince, maddede öngörülen hâllerin uygulanabilmesi açısından hükmün konuluş amacına uygun olarak failin örgütten kopma ve topluma kazandırılma yolunda pişmanlık duyması ve bu pişmanlığının aşamalarda süreklilik arz etmesi gerektiği, buna karşın, verdikleri bilgileri aleyhlerinde beyanda bulundukları diğer sanıkları cezadan kurtarmak için sonradan inkâr eden ve maddeye hâkim olan amaca aykırı hareket eden sanıkların pişmanlıklarından söz edilemeyeceği anlaşıldığından; sanıklar …, …, …, … ve … hakkında TCK’nun 221. maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinin uygulanma koşullarının bulunmadığının kabulü gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulu 2019/541 E. , 2021/251 K.
- TCK 221
- Silahlı örgüt kurma, örgüt üyeliği ve örgüt yöneticiliği suçlarında etkin pişmanlık ve tanıklık
Etkin Pişmanlık Hakkından Yararlanan Sanıkların Tanıklığı:
Örgütsel faaliyetlerin büyük bir gizlilik içinde yürütülmesi nedeniyle örgüt mensuplarının ve eylemlerinin tespitinde önemli zorluklar yaşanmaktadır. Bu suçların ispat araçlarından birisi de bizzat örgüt mensuplarının beyanlarıdır. Uygulamada itirafçı olarak adlandırılan bu tanıklar suçların aydınlatılması açısından önemli bir kaynaktır. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 08.04.2008 tarihli ve 9-18-78 sayılı kararında; etkin pişmanlık hükümlerinin amacı, bir yandan terör ve örgütlü suçlarla mücadele bakımından stratejik önemi nedeniyle en etkili bilgi edinme ve mücadele araçlarından olan örgütün kendi mensuplarını kullanmak, diğer taraftan da suç işlemeyi önlemek, mensup olduğu yasa dışı örgütün amaçladığı suçun işlenmesine engel olanları ve işlediği suçtan pişmanlık duyanları cezalandırmayarak ya da cezalarında belli oranlarda indirim yaparak yeniden topluma kazandırmaktır şeklinde açıklanmıştır.
Örgüt mensubu olup etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak amacı ile tanıklık yapanların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerekecektir. CMK’nın “Kendisi veya yakınları aleyhine tanıklıktan çekinme” başlıklı 48. maddesi “Tanık, kendisini veya 45 inci maddenin birinci fıkrasında gösterilen kişileri ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan sorulara cevap vermekten çekinebilir. Tanığa cevap vermekten çekinebileceği önceden bildirilir” şeklinde hükümler içermektedir. Tanıklıktan çekinmede, bütün hâlinde tanığın çekinme hakkı gündeme gelmekte; burada ise tanık, kendisine sorulan sorulardan kendisi ya da sayılan yakınlarını ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olanlar bakımından cevap vermeme takdirine sahiptir. Bu kapsam dışında kalan hususlarda tanığın, salt bu madde uyarınca çekinme hakkı bulunmamaktadır.
Diğer yandan, CMK’nın “Yemin verilmeyen tanıklar” başlıklı 50. maddesinde;
“(1) Aşağıdaki kimseler yeminsiz dinlenir:
a) Dinlenme sırasında onbeş yaşını doldurmamış olanlar.
b) Ayırt etme gücüne sahip olmamaları nedeniyle yeminin niteliği ve önemini kavrayamayanlar.
c) Soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olanlar” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Doktrinde genel kabul gören görüşe göre örgütlü suçlar, anlaşma suçlarının bir türü olup çok failli suçlardandır. Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak da genel iştirak hükümlerinin ötesinde örgüt kurmak ve yönetmekten ayrı bir suç olarak düzenlenmiş ve cezai yaptırıma bağlanmıştır. Dolayısıyla, bu suç tipi açısından müşterek faillik suretiyle iştirak söz konusu olamayacaktır. Bu bağlamda, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olduğu iddiasıyla farklı yürütülen bir muhakemenin şüpheli ya da sanık sıfatıyla süjesi olan failin, aynı örgüte üye olduğu iddiasıyla yargılanan diğer kişilerin varsa örgüt içerisindeki konumlarının ve örgütsel faaliyetlerinin tanığı konumunda olup bu kişiler hakkında görülmekte olan davalarda tanık sıfatıyla dinlenmesinde bir sakınca bulunmadığı gibi diğer sanığa atılı örgüt üyeliği suçuna müşterek fail sıfatıyla iştiraki de mümkün olmadığından, bu kişilerin eylemlerine ilişkin tanıklık yaptığı noktada tanıklıktan ve yeminden çekinme hakkı da söz konusu olmayacaktır. Diğer yandan, 5237 sayılı TCK’nın “Etkin pişmanlık” başlıklı 221. maddesinde; suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme veya bu amaçla kurulmuş örgüte üye olma suçlarını işledikten sonra soruşturma veya yargılama aşamasında etkin pişmanlık gösteren failler hakkında şahsi cezasızlık veya cezada indirim yapılmasını gerektiren hâller olarak kabul edilmiştir.
05.06.1985 tarihli ve 3216 sayılı Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanun, 25.03.1988 tarihli ve 3419 sayılı Kanun ve 29.07.2003 tarihli 4959 sayılı Topluma Kazandırma Kanunu’na benzer şekilde 5237 sayılı TCK’nın 221. maddesinde yapılan düzenlemeyle; kanun koyucu, örgütlerle etkin mücadele edebilmek için, örgütleri ortaya çıkarıp dağıtmayı, örgüt elemanlarını devletin yanına çekerek bir yandan zayıflatıp diğer yandan da örgütlerin deşifre olmasını sağlayarak örgüt bünyesinde faaliyet gösteren failleri yakalamayı, “etkin pişmanlık” hükümlerinden yararlanan sanıkları topluma kazandırmayı, örgüt bünyesinde gerçekleştirilen eylemleri açığa çıkarmayı ve benzer suçların tekrar işlenmesini önlemeyi amaçlamaktadır.
Etkin pişmanlık hükümleri kanunda failin cezasının kaldırılmasını veya cezada indirim yapılmasını öngören bir şahsi hâl olarak düzenlendiğinden, örgütlü suçluluk kapsamında savunmasının alınması sırasında kişiye bu hükümlerin hatırlatılması CMK’nın 148. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “kanuna aykırı bir vaat” niteliğinde olmadığı gibi kişinin de kendi iradesiyle bu hükümlerden yararlanmayı kabul ederek ifade vermesinde ve bu ifadenin başka kişiler hakkında görülmekte olan davalarda adil yargılanma hakkına uygun olarak o davaların sanığına etkin itiraz yolları tanınması suretiyle delil olarak kullanılmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Dosyanın incelenmesinde; beyanları hükme esas alınan tanıkların kendi haklarında yürütülen soruşturmalarda müdafileri huzurundaki ifadelerinde kendi iradeleriyle beyanda bulunmuş olmaları, aşamalarda herhangi bir kimse tarafından kendilerine kanuna aykırı vaatte bulunulduğuna ya da bu yönde zorlandıklarına dair delile dayanan somut iddialarının bulunmaması, kovuşturma aşamasındaki oturumlarda ayrıntıları SEGBİS kayıtlarından da anlaşılacağı üzere söz konusu tanıkların sanığa atılı suça ilişkin beyanda bulunmaları ve bu suça müşterek fail sıfatıyla iştirak etmemeleri nedeniyle tanıklıktan ve yeminden çekinme haklarının bulunmaması, bununla birlikte sanık ve müdafisinin de hazır olduğu ortamda beyanda bulunan tanıklara karşı sanık ve müdafisine tanıklara soru sorma ve bu beyanlara karşı savunma yapma haklarının etkin şekilde tanınmış olması hususları birlikte değerlendirildiğinde tanıkların dinlenilme usulleri ve bu beyanların değerlendirilerek hükme esas alınması açısından mahkeme hükmünün hukuka aykırı delile dayanmadığı anlaşılmaktadır.
Bazı hâllerde müdafisi huzurunda veya yargılandığı mahkemede etkin pişmanlık kapsamında beyanda bulunan şüpheli veya sanıklar, tanık sıfatıyla başka mahkemelerde dinlendiğinde, örgütten korkması veya değişik sebeplerle önceki anlatımından vazgeçtiği görülmektedir. Bu durumda hâkim önünde verilmiş bulunan ifadenin delil değeri yargılamayı yapan mahkemece tartışılıp değerlendirilmelidir. Diğer delillerin ibrazında olduğu gibi beyan delili niteliğindeki tanıklar; kanuna aykırı olarak elde edilmiş ise, delille ispat edilmek istenen olayın karara etkisi yoksa veya istem sadece davayı uzatmak maksadıyla yapılmışsa mahkemece reddedilebilecektir. (CMK’nın 206/2. maddesi) Delilin ortaya konulması istemi, bunun veya ispat edilmek istenen olayın geç bildirilmiş olması nedeniyle reddedilemez. (CMK’nın 207/1. maddesi) Somut olayda, bir kısım tanıkların dinlenilmesinin reddedilmesi, ispatı gereken olayın karara etkisi bulunmadığından hukuka aykırı görülmemiştir.
Ceza Genel Kurulu 2014/408 E. , 2018/114 K.
- TCK 221
- Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlara etkin pişmanlık uygulanamaz
TCK’nun 221. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümleri; örgütü kuran, yöneten, örgüte üye olan ya da aynı Kanun’un 220. maddesinin altıncı ve yedinci fıkraları uyarınca örgüt üyesi olarak cezalandırılan failler hakkında ve yalnızca aynı Kanun’un örgütlü suçluluğa ilişkin 220 ve 314. maddesinde düzenlenen örgüt kurmak, yönetmek veya üye olmak suçları açısından uygulanabilecektir. Dolayısıyla, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen diğer suçlar yönünden bu maddede belirtilen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen diğer suçlardan dolayı fail hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması ise, o suça ilişkin kanunda etkin pişmanlığa imkân tanıyan bir düzenleme bulunması ve somut olayda failin söz konusu düzenlemede yer alan şartları yerine getirmiş olması hâlinde gündeme gelebilecektir. Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
TCK’nun 221. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin yalnızca aynı Kanun’un 220 ve 314. maddesinde düzenlenen örgüt kurmak, yönetmek veya üye olmak suçları açısından uygulanabilmesi, dolayısıyla, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen diğer suçlar açısından uygulanma imkânının bulunmaması karşısında; inceleme dışı silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan etkin pişmanlık nedeniyle hakkında TCK’nun 221. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilen sanığın, örgütün faaliyeti çerçevesinde yasak nitelikteki tüfek, bu tüfeğe ait şarjör ve mermileri bulundurmak ve taşımaktan ibaret eylemine uyan 6136 sayılı Kanun’a muhalefet suçu açısından TCK’nun 221. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma koşullarının bulunmadığının kabulü gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulu - Karar: 2018/121
- TCK 221
- Verdikleri bilgileri aleyhlerinde beyanda bulundukları diğer sanıkları cezadan kurtarmak için sonradan inkâr eden ve maddeye hâkim olan amaca aykırı hareket eden sanıkların pişmanlıklarından söz edilemeyeceğinden TCK 221’deki etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanamazlar.
5237 sayılı TCK’da etkin pişmanlık, bütün suçlarda uygulanabilecek genel bir hüküm olarak değil, özel suç tipleri bakımından uygulanabilecek istisnai bir kurum olarak düzenlenmiştir. Bu bağlamda kanun koyucu bazı suçlara ilişkin etkin pişmanlık düzenlemesini “etkin pişmanlık” başlığıyla bağımsız bir madde hâlinde (TCK 93, 110, 168, 192, 201, 221, 248, 254, 269, 274, 293), bazılarını ise suç tipinin düzenlendiği maddenin bir fıkrası şeklinde yapmıştır. (TCK 184/5, 245/5, 275/2-3, 281/3, 282/6, 289/2, 297/4, 316/2). Bu düzenlemelerin bir kısmında etkin pişmanlık nedeniyle failin cezasının bütünüyle ortadan kaldırılması öngörülmüş iken bir kısmında ise sadece belli oranda indirilmesi kabul edilmiştir.
Etkin pişmanlık, Kanun’un etkin pişmanlığa imkan tanıdığı her suç tipinde o suçun karakterine uygun bir yapıya bürünmektedir (Yasemin Baba, Türk Ceza Kanun’unda Etkin Pişmanlık, 12 Levha Yayınları, İ., 2013, 1. Baskı, s. 22). Ancak bu durum etkin pişmanlık düzenlemeleri arasında hiçbir ortak unsur olmadığı anlamına gelmemektedir. Gerek Türk Ceza Kanunu’ndaki gerekse özel ceza kanunlarındaki etkin pişmanlık düzenlemeleri incelendiğinde ve öğreti ile yargısal kararlardaki görüşler değerlendirildiğinde “etkin pişmanlığın” unsurlarının;
1- Kanunda etkin pişmanlığa imkân tanıyan bir düzenleme bulunması,
2- Suçun tamamlanmış olması,
3- Failin kanunda öngörülen biçimde aktif bir davranışının olması,
4- Failin bu davranışının iradi olması,
Şeklinde belirlenmesi mümkündür.
Etkin pişmanlığın uygulanabilmesi için öncelikle kanunda o suç ve faili bakımından buna imkân tanıyan özel bir düzenleme bulunması gerekir. Her suç açısından etkin pişmanlığın uygulanması mümkün değildir. Esasen niteliği gereği her suç etkin pişmanlığa elverişli de değildir. O suç tipi bakımından kanunda etkin pişmanlık düzenlemesi öngörülmemişse “kanunilik ilkesi” uyarınca kıyas veya yorum yoluyla da olsa etkin pişmanlık uygulanamaz.
Etkin pişmanlık hükmünün uygulanabilmesi için suçun tamamlanmış olması gerekir. Teşebbüs aşamasında kalan suçlar bakımından etkin pişmanlıktan söz edilemez, ancak şartları varsa “gönüllü vazgeçme” gündeme gelebilir.
Etkin pişmanlığın diğer bir şartı, failin kanunda öngörülen biçimde aktif bir davranışının bulunmasıdır. Gerçekten de etkin pişmanlığa ilişkin düzenlemeler incelendiğinde “suçun meydana çıkmasına ve diğer suçluların yakalanmasına hizmet ve yardım etme”, “mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakma”, “mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen giderme”, “diğer suç ortaklarını ve sahte olarak üretilen para veya kıymetli damgaların üretildiği veya saklandığı yerleri merciine haber verme”, “örgütü dağıtma veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlama”, “iftiradan dönme”, “gerçeği söyleme” gibi çeşitli şekillerde failden, işlediği suçla gerçekleşen haksızlığın neticelerini mümkün olduğunca ortadan kaldırmaya yönelik aktif davranışlarda bulunmasının arandığı görülmektedir. Gerçekleştirdiği haksızlığın neticelerini Kanun’un aradığı biçimde ortadan kaldırmaya yönelik hiçbir aktif davranışta bulunmayan fail hakkında etkin pişmanlık hükmünün uygulanması mümkün değildir. Nitekim müessesenin adlandırılmasında, sergilenmesi gereken davranışın bu özelliğine binaen “etkin” kelimesi tercih edilmiştir. Karşılaştırmalı hukukta da müessesenin adlandırılmasında benzer bir vurgunun yapıldığı görülmektedir. Örneğin; sırasıyla Alman, Fransız, İspanyol ve İngiliz Hukukunda adlandırma: “Tätige Reue”, “Repentir actif”, “Arrepentimiento activo eficaz”. “Active repertance” şeklindedir. Ancak aktif davranış, bizzat fail tarafından bir davranışta bulunulmasının zorunlu olduğu şeklinde anlaşılmamalıdır. Failin iradesine dayanan üçüncü kişinin hareketi de, bu hareketin yapılmasına fail tarafından neden olunduğu sürece yeterli kabul edilmelidir.
Etkin pişmanlığın varlığının kabul edilebilmesi için sanığın suç sonrası sergilediği aktif davranışın iradi olması da lazımdır. Bu şart etkin pişmanlığın subjektif unsurunu teşkil etmektedir. Etkin pişmanlığın varlığının kabulü için tek başına failin haksızlığın sonuçlarını ortadan kaldırmaya yönelik davranışlarda bulunmuş olması yeterli değildir. Etkin pişmanlıkta fail, suç sonrası zararı gidermeyi, engellemeyi, düzeltmeyi ya da tehlikeyi önlemeyi iradi yani gönüllü olarak yapmalıdır. Çoğu zaman fail bu tür davranışları, suçu işledikten sonra duyduğu pişmanlığın tesiri ile yapmaktadır. Bu nedenle müessesenin adlandırılmasında tercih edilen ikinci kelime de “pişmanlık” olmuştur. Aynı şekilde karşılaştırmalı hukukta da örnekleri verilen isimlerden anlaşılacağı üzere “tövbe” kelimesiyle bu vurgunun yapıldığı görülmektedir. Etkin pişmanlıkta ceza verilmesinden vazgeçilmesinin yahut cezadan indirim yapılmasının temelinde failin bu pişmanlığı yatmaktadır. Zira cezalandırılmada güdülen asıl amaç, kişinin pişmanlık duymasını sağlayıp yeniden topluma kazandırılmasıdır. Failin dışa yansıyan davranışının pişmanlığının tezahürü olarak kabul edilebilecek derecede iradi olması yeterli olup iç dünyasına bakılıp gerçekten samimi olup olmadığı aranmaz. Bu bakımdan sanığın davranışında cezadan kurtulma saiki de etkili olmuş olsa, önemli olan salt bu saikle hareket edilmemiş olmasıdır. Nitekim, Ceza Genel Kurulunun 20.10.2015 gün ve 534- 332 sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Etkin pişmanlıkla ilgili bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlık konusuyla ilgisi bakımından, 5237 sayılı TCK’nın 221. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükmünden önceki yasal düzenlemelere de değinmek gerekmektedir.
…
Uyuşmazlık konusunu oluşturan 5237 sayılı TCK’nın “Etkin pişmanlık” başlıklı 221. maddesi ise;
“(1) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmaz.
(2) Örgüt üyesinin, örgütün faliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(3) Örgütün faliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(4) Suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Kişinin bu bilgileri yakalandıktan sonra vermesi halinde, hakkında bu suçtan dolayı verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılıR.” şeklinde düzenlenmiş olup maddenin ilk dört fıkrasında, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu amaçla kurulmuş örgüte üye olmak suçları ile ilgili etkin pişmanlık gösteren faillerin birbirinden farklı koşullarla, cezanın kaldırılmasını veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi hâller kabul edilmiştir.
Öte yandan 3713 sayılı Kanun’un “Terör örgütleri” başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanunu’nun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hükmüyle TCK’nın 314. maddesine atıf yapılmış,
TCK’nın 314. maddesinde tanımlanan “Silâhlı örgüt” suçu ise;
“(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.”
şeklinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere; TCK’nın 314. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, TCK’nın 314. maddesinde düzenlenen silahlı örgüt suçu açısından da uygulanacaktır. Bu sebeple, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu bakımından “diğer hükümler” kapsamında olan TCK’nın 221. maddesinin, aynı Kanun’un 314. maddesi yönünden de tatbiki gerekmektedir. Zira bir anlamda TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen örgüt suçu tipine tam olarak bağlı olan TCK’nın 221. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hâli, aynı Kanun’un 314. maddesinin de ayrılmaz bir parçası niteliğindedir.
Nitekim, 05.06.1985 tarihli ve 3216 sayılı Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanun, 25.03.1988 tarihli ve 3419 sayılı Kanun ve 29.07.2003 tarihli 4959 sayılı Topluma Kazandırma Kanunu’na benzer şekilde 5237 sayılı TCK’nın 221. maddesinde yapılan düzenlemeyle; kanun koyucu, örgütlerle etkin mücadele edebilmek için, örgütleri ortaya çıkarıp dağıtmayı, örgüt elemanlarını devletin yanına çekerek bir yandan zayıflatıp diğer yandan da örgütlerin deşifre olmasını sağlayarak örgüt bünyesinde faliyet gösteren failleri yakalamayı, “etkin pişmanlık” hükümlerinden yararlanan sanıkları topluma kazandırmayı, örgüt bünyesinde gerçekleştirilen eylemleri açığa çıkarmayı ve benzer suçların tekrar işlenmesini önlenmeyi amaçlamaktadır.
TCK’nın 221. maddesinin gerekçesinde; “Madde metninde, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu amaçla kurulmuş örgüte üye olmak suçları ile ilgili olarak etkin pişmanlık hâli düzenlenmiştir. Birinci fıkrada, örgüt kurucu veya yöneticileri ile ilgili etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Buna göre; suç işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek dolayısıyla haklarında soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kişiler hakkında cezaya hükmolunmaz.
İkinci fıkrada, suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olan kişilerle ilgili etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Örgüt üyesinin, etkin pişmanlık hükmünden yararlanabilmesi için, örgütün faliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olması ve ayrıca, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi gerekir. Bu koşulların gerçekleşmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmayacaktır. Bu koşullar gerçekleştikten sonra, kişi hakkında örgüt üyesi olmaktan dolayı soruşturma başlatılmış olmasının veya örgütün faliyeti çerçevesinde başkaları tarafından suç işlenmiş olmasının, etkin pişmanlıktan yararlanma açısından bir önemi bulunmamaktadır.
Üçüncü fıkrada ise, yakalanan örgüt üyesi ile ilgili etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Yakalanmış olmasına rağmen, bu fıkrada belirlenen şartların gerçekleşmesi hâlinde örgüt üyesi cezalandırılmayacaktır. Bu şartlardan birisi, örgütün faliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olmak; diğeri ise, örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermiş olmaktır. Verilen bilginin, örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli olup olmadığını takdir yetkisi mahkemeye aittir.
Kişi, suç işlemek için kurulmuş olan örgütün kurucusu, yöneticisi veya üyesi olmakla birlikte, örgütün ulaştığı yapılanma itibarıyla dağılmasını sağlama imkanından yoksun olabilir. Bu durumda bile, söz konusu sıfatları taşıyan kişilerin belli şartlarda etkin pişmanlıktan yararlanması sağlanabilmelidir. Bu düşüncelerle maddenin dördüncü fıkrası düzenlenmiştir. Buna göre, suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi hâlinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmayacaktır.
Kurucu, yönetici veya üyenin, örgütün yapısı ve faliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgileri yakalandıktan sonra vermesi hâlinde, örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı hakkında verilecek cezada belli oranda indirim yapılması kabul edilmiştir.” açıklamalarına yer verilmiştir. TCK’nın 221. maddesinin birinci fıkrasına göre; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle ceza soruşturmasına başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan örgüt kurucu veya yöneticileri hakkında cezaya hükmolunmayacaktır. Bu hükmün uygulanabilmesi için ilgili suç örgütü hakkında soruşturmaya başlanılmamış olması ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmemiş olması gerekmektedir. Suç örgütü kurulmakla beraber herhangi bir amaç suç işlenmemiş fakat amaç suçları işlemek için bir takım hazırlık hareketi mahiyetinde fiillere girişilmiş ise diğer şartların da varlığı hâlinde bu hükmün uygulanması önünde herhangi bir engel yoktur. Örneğin suç işlemek amacıyla örgüt kuran kimseler işleyecekleri amaç suçlar için silah temin etme, plan program yapma gibi faliyetlere girişmiş olabilirler. Kanun, amaç suçların işlenmemesini şart olarak koştuğu için bu şekilde hazırlık hareketinde kalmış fiillerin varlığına rağmen etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilecektir. Fakat eğer hazırlık hareketi niteliğindeki fiiller ayrıca bir suç oluşturuyor ise faillerin, bu fiileri dolayısıyla cezai sorumlulukları saklıdır. Örneğin, ruhsatsız silah veya patlayıcı madde temin eden failin cezai sorumluluğu doğacaktır. Bunun ötesinde eğer hazırlık hareketleri aşaması da geçilerek örgütün amacı doğrultusunda bir suç işlenmiş ise örgüt kurucu ve yöneticilerinin bu etkin pişmanlık hükmünden yararlanmaları imkân dahilinde değildir. TCK’nın 221. maddesinin birinci fıkrasının aradığı bir diğer şart ise, örgüt kurucu ve yöneticilerinin bizatihi örgütü dağıtması ya da vermiş oldukları bilgilerle örgütün dağılmasını sağlamalarıdır. Bu bağlamda, eğer örgüt kurucu veya yöneticilerinin vermiş oldukları bilgiler önemsiz veya önemli olmakla beraber örgütün dağılmasını sağlayacak nitelikte değil ise kurucu ve yöneticilerin bu hükümden yararlanması mümkün değildir.
Buna göre; TCK’nın 221. maddesinin birinci fıkrasının uygulanabilmesi için;
1- Fail örgütün kurucusu veya yöneticisi olmalıdır,
2- Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmamış ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmemiş olmalıdır,
3- Fail örgütü dağıtmalı veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlamalıdır.
TCK’nın 221. maddesinin ikinci fıkrasına göre; örgüt üyesi, örgütün faliyeti çerçevesinde işlenen bir suça iştirak etmeksizin ve gönüllü olarak örgütten ayrıldığını yetkili makamlara bildirir ise etkin pişmanlık hükmünden yararlanacak ve ceza almayacaktır. Bu düzenlemede örgüt kurucu ve yöneticilerinde olduğu gibi “soruşturmaya başlanmadan önce” veya “örgütün dağılmasını sağlayacak bilgi verme” şartlarına yer verilmemiştir.
Yine ilk fıkrada örgüt kurucu ve yöneticilerinin etkin pişmanlıktan yararlanabilmesi için “örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmemiş olması” şart koşulmuş olmasına rağmen; ikinci fıkrada bu şart “örgüt üyesinin örgütün faliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemesi” olarak düzenlenmiştir. Nitekim TCK’nın 221. maddesinin ikinci fıkrası gereğince örgüt faliyeti çerçevesinde amaç suçlardan bazılarının işlenmiş olması, örgüt üyesinin bu fıkra hükmünden yararlanmasına engel değildir. Zira bu fıkra bakımından önemli olan örgüt faliyeti çerçevesinde amaç suçların işlenmemesi olmayıp örgüt üyesinin, örgütün faliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemesidir. Bir başka anlatımla, TCK’nın 221. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan koşullar gerçekleştikten sonra, örgütün faliyeti çerçevesinde başkaları tarafından suç işlenmiş olmasının etkin pişmanlıktan yararlanma açısından bir önemi bulunmamaktadır.
TCK’nın 221. maddesinin ikinci fıkrasında, örgüt faliyeti çerçevesinde işlenen herhangi bir suça iştirak etmemiş örgüt üyesinin, örgütten gönüllü ayrılması yanında ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi de ceza almamasının koşulu olarak yer almaktadır. Gönüllü olarak örgütten ayrılma ise, güvenlik kuvvetleri tarafından yakalanmama, zorla ele geçirilmeme anlamını taşımaktadır.
Buna göre; TCK’nın 221. maddesinin ikinci fıkrasının uygulanabilmesi için;
1- İşlenen suçun örgüt üyeliğinden ibaret olması,
2- Sanığın örgüt faliyeti kapsamında herhangi bir suçun işlenmesine iştirak etmemesi,
3- Gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi gerekmektedir.
TCK’nın 221. maddesinin üçüncü fıkrasına göre; suç örgütünün faliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesi hakkında, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi hâlinde ceza verilmeyecektir. TCK’nın 221. maddesinin üçüncü fıkrasında, ikinci fıkradan farklı olarak yakalanmış olan örgüt üyesine ilişkin etkin pişmanlık hâli düzenlenmiştir. Kendiliğinden teslim olmaksızın yakalanan örgüt üyesi hakkında cezaya hükmolunmaması, amaç suçlara iştirak etmemiş olmasına ve pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesine bağlıdır. Çünkü bu durumda fail, yetkili makamlara kendiliğinden teslim olmamış, kolluk tarafından yakalanmıştır. Kanun; bu durumdaki örgüt mensuplarının da yetkili makamlara örgütün etkisizleştirmesi amacına matuf bilgiler sunması kaydıyla etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmasını kabul etmiştir. Failin vermiş olduğu elverişli bilgilere rağmen örgütün dağılması veya mensupların yakalanması sağlanamamış olabilir. Önemli olan nitelikli bilginin verilmesi olup verilen bilginin, örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli olup olmadığını takdir yetkisi mahkemeye aittir.
Buna göre; TCK’nın 221. maddesinin üçüncü fıkrasının uygulanabilmesi için;
1- Fail örgüt üyesi olmalıdır,
2- Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olmalıdır,
3- Yakalanmış olmalıdır,
4- Pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermelidir.
TCK’nın 221. maddesinin dördüncü fıkrası, ilk üç fıkrada düzenlenen suçların faillerinin yanı sıra örgüte üye olmamakla beraber örgüt adına suç işleyen, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişileri de kapsamaktadır. Yine, ilk üç fıkrada düzenlenen etkin pişmanlık hâllerinden farklı olarak bu fıkrada etkin pişmanlığın “örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce” veya “örgüt üyesinin örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemesinden önce” ya da “soruşturmaya başlanmadan önce” vuku bulması şart koşulmamıştır.
TCK’nın 221. maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesine göre; örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden failin, gönüllü olarak teslim olup örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi hâlinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmayacaktır. Anılan fıkranın ikinci cümlesine göre ise; gönüllü olarak yetkili makamlara teslim olmamakla birlikte yakalandıktan sonra bahsedilen nitelikteki bilgileri veren failin cezasında üçte birinden dörtte üçüne kadar indirim yapılacaktır. Bu indirim oranı belirlenirken failin vermiş olduğu bilgilerin niteliği göz önünde bulundurulmalıdır.
Buna göre; TCK’nın 221. maddesinin dördüncü fıkrasının;
Birinci cümlesinin uygulanabilmesi için;
1- Fail, örgütün kurucusu, yöneticisi, üyesi ya da örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden olmalıdır,
2- Gönüllü olarak teslim olmalıdır,
3- Örgütün yapısı ve faliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermelidir.
İkinci cümlesinin uygulanabilmesi için;
1- Fail, örgütün kurucusu, yöneticisi, üyesi ya da örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden olmalıdır,
2- Yakalanmış olmalıdır,
3- Örgütün yapısı ve faliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermelidir.
Görüldüğü üzere; TCK’nın 221. maddesinin ilk dört fıkrasındaki açık düzenlemeler gereği, ancak örgüt kurma, yönetme veya üye olma suçlarında etkin pişmanlık hükümleri tatbik edilebilecek olup örgüt faliyeti çerçevesinde işlenen diğer suçlar yönünden bu maddede belirtilen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Bu bakımdan, örgütün kurucusu, yöneticisi, üyesi ya da örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden fail hakkında TCK’nın 221. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabileceği suçlar, örgüt kurmak, yönetmek veya üye olmak suçlarından ibarettir.
Bununla birlikte, “pişmanlık” kavramının, TCK’nın 221. maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinin tatbiki bakımından irdelenmesine gelince;
TCK’nın 221. maddesinin uygulanabilmesi için, etkin pişmanlık kurumunun doğası ve anılan madde başlığının “etkin pişmanlık” olması karşısında; failin pişman olması esasen ön koşul niteliğindedir. Bu nedenle, TCK’nın 221. maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinin uygulanması bakımından failin yalnızca maddi gerçeğin ortaya çıkması için yararlı bilgiler vermesi yeterli olmayıp bu pişmanlığını yargılamanın her aşamasında sürdürmesi, bu bağlamda pişmanlık duyarak örgütün yapısı çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgileri içeren ifadesini inkar etmemesi gerekir. Pişmanlık duyarak verdiği ifadeyi inkar eden kişinin o aşamada pişmanlığından söz edilemez.
Diğer taraftan, “etkin pişmanlık” başlıklı 221. maddenin üçüncü fıkrasında “pişmanlık duyarak” ibaresi kullanıldığından, bu koşulun dördüncü fıkranın ikinci cümlesi bakımından aranmayacağı ileri sürülebilir ise de; Adalet Komisyonu raporunda da vurgulandığı üzere madde başlığının, maddenin tüm fıkralarının yorumu bakımından ayrılmaz bir parça olması, üçüncü fıkranın uygulanma koşullarının, dördüncü fıkranın ikinci cümlesine göre daha ağır şartlara bağlı tutulması ve madde gerekçesinde belirtildiği üzere, dördüncü fıkranın, üçüncü fıkrada belirtilen nitelikte bilgi verme imkânından yoksun failler bakımından ihdas edilen bir düzenleme olması nazara alındığında, dördüncü fıkranın ikinci cümlesinin uygulanması bakımından, diğer koşulların yanı sıra failin pişmanlık duyması koşulunun da gerçekleşmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, örgütlü suçluluğa ilişkin etkin pişmanlığı düzenleyen TCK’nın 221. maddesinde yer alan fıkraların her birinin uygulanabilmesi bakımından failin pişmanlık duyması ön koşul niteliğinde olduğundan, maddenin “pişmanlık duyarak” ibaresine yer verilmeyen fıkraları açısından da failin pişman olmasının gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bununla birlikte, yakalandıktan sonra örgütün yapısı ve faliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi veren failin, vermiş olduğu bilgileri aşamalarda inkâr etmesi hâli, maddenin “failin örgütten koparılıp tekrar topluma kazandırılması ve örgüt faliyeti çerçevesinde tekrar suç işlemesinin önlenmesi” şeklinde belirtilen amacıyla bağdaşmamaktadır. Dolayısıyla, faillerin yakalandıktan sonra usule uygun olarak verdikleri ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması hususunda delil niteliği taşıyan itiraf içerikli beyanları hükme esas alınabilir ise de; bu beyanları sonradan reddeden faillerin pişmanlık duyduklarından söz edilemeyeceği, böylelikle maddede öngörülen amaca aykırı davrandıkları anlaşıldığından, haklarında TCK’nın 221. maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Nitekim Özel Dairelerin yerleşmiş uygulamaları da bu doğrultudadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
PKK silahlı terör örgütüne yönelik yürütülen soruşturma kapsamında yakalanmalarından sonra, soruşturma aşamasında müdafii huzurunda alınan ifadelerinde örgütün alt yapılanmasına, bu yapı içerisinde faliyet gösteren örgüt mensuplarına, örgütsel faliyet kapsamında işlenen suçlara ve bu suçlara katılan örgüt mensuplarına ilişkin verdikleri bilgileri sonradan inkâr eden sanıkların, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetlerine ve etkin pişmanlık taleplerinden vazgeçtiklerinden bahisle haklarında TCK’nın 221. maddesinin uygulanmamasına karar verildiği olayda; TCK’nın 221. maddesinin başlığı, amaç, kapsam ve gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, yorum açısından göz önünde bulundurulması gereken madde başlığında yer alan “etkin pişmanlık” ibaresi gereğince, maddede öngörülen hâllerin uygulanabilmesi açısından hükmün konuluş amacına uygun olarak failin örgütten kopma ve topluma kazandırılma yolunda pişmanlık duyması ve bu pişmanlığının aşamalarda süreklilik arz etmesi gerektiği, buna karşın, verdikleri bilgileri aleyhlerinde beyanda bulundukları diğer sanıkları cezadan kurtarmak için sonradan inkâr eden ve maddeye hâkim olan amaca aykırı hareket eden sanıkların pişmanlıklarından söz edilemeyeceği anlaşıldığından; sanıklar Ü. C., D. P., E. B., M. A. ve N. D. hakkında TCK’nın 221. maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinin uygulanma koşullarının bulunmadığının kabulü gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulu 2020/213 E. , 2022/463 K.
- TCK 221
- Şüpheli veya sanığa etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanıp yaralanmayacağının sorulması, kanuna aykırı vaat olarak kabul edilemez.
Etkin pişmanlık hükümleri kanunda failin cezasının kaldırılmasını veya cezada indirim yapılmasını öngören bir şahsi hâl olarak düzenlendiğinden, örgütlü suçluluk kapsamında savunmasının alınması sırasında kişiye bu hükümlerin hatırlatılması CMK’nın 148. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “kanuna aykırı bir vaat” niteliğinde olmadığı gibi kişinin de kendi iradesiyle bu hükümlerden yararlanmayı kabul ederek ifade vermesinde ve bu ifadenin başka kişiler hakkında görülmekte olan davalarda adil yargılanma hakkına uygun olarak o davaların sanığına etkin itiraz yolları tanınması suretiyle delil olarak kullanılmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/4627 Karar: 2017/4167 Tarih: 25.05.2017
-
TCK 221. Madde
-
Etkin Pişmanlık
1- )Sanıklar …. ve … hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanık …‘in yokluğunda verilen kararın dosya kapsamında bildirdiği son adresine, bu adreste de tebliğin mümkün olmaması halinde, 7201 Sayılı Tebligat Kanununun 21/2. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğ edilmesi gerektiği gözetilmeden Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre doğrudan mernis adresine yapılan tebliğin usule uygun olmadığı anlaşılmakla, öğrenme üzerine sanık ve müdafiinin temyiz istemi yasal süresinde kabul edilerek yapılan incelemede;
Dosya içeriğindeki görüntü, kayıt ve deliller, tanık ve diğer sanık beyanları ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanık … hakkındaki bozma isteyen tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıkların suçlarının sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre kurulan hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar ve bir kısım sanık müdafilerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
2- )Sanıklar …, … ve … hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
a- )UYAP’tan alınan ve dosya içerisine konulan nüfus kayıt örneğine göre sanık …‘in, hükümden sonra 01.04.2015 tarihinde öldüğüne dair kayıt araştırılarak TCK’nın 64/1. maddesi gereğince bu sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması,
b- )Sanıklar … ve …‘ın ek temyiz dilekçelerinde terör örgütü üyelerince tehdit ve baskıya maruz kaldıklarından dolayı soruşturma aşamasında verdikleri ifadelerinden yargılama aşamasında dönmek zorunda kaldıklarını, soruşturma aşamasındaki ifadelerini bu sebeple kabul etmediklerini belirterek soruşturma aşamasındaki ifadelerini doğrulamak suretiyle, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediklerini beyan etmeleri karşısında sanıkların bu beyanlarının samimiyeti de incelenip değerlendirilerek sonucuna göre haklarında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı yönünden sanıkların hukuki durumlarının yeniden tayin ve takdirinin gerekmesi,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanıklar … ve … ile sanıklar … ve … müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 25.05.2017 tarihinde üye …‘in, sanıklar … ve … hakkındaki 2-b numaralı bozma kararına karşı hükümlerin onanması gerektiğine yönelik karşı oyu ve oyçokluğu; diğer hükümler yönünden ise oybirliğiyle karar verildi.
KARŞI OY :
TCK’nın 221. maddesinde belirtilen etkin pişmanlığın uygulanabilmesi için fail, yararlı bilgiler vererek maddi gerçeğin ortaya çıkmasına ve adalete ulaşılmasına yardım etmeli ve böylece suç ve failleri ortaya çıkarılmalıdır. Bunlara herhangi bir katkısı olmayan ve hükme de katkı sağlamayan beyanlardan dolayı etkin pişmanlık hükmü uygulanamaz.
Somut olayda, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yapılan soruşturma sırasında poliste alınan ifadelerini, kovuşturma aşamasındaki 15.06.2011 tarihli duruşmada örgütsel davranış sergileyerek manevi işkence sebebiyle verdiklerinden bahisle kabul etmeyen ve etkin pişmanlıktan yararlanmak istemediklerini beyan eden sanıklar … ve …, mahkûmiyet hükmünün verildiği 15.03.2013 tarihine kadar mahkemeye yazılı veya sözlü bir başvuruda bulunmadıkları ve hatta temyiz dilekçelerinde dahi belirtmedikleri halde, sonradan dosyaya sundukları 17.06.2013 tarihli dilekçelerinde … ve dosya sanığı …‘ün kendilerini tehdit etmeleri sebebiyle polisteki ifadelerini yargılamada kabul etmediklerini ve etkin pişmanlıktan yararlanmak istediklerini bildirmişlerdir.
TCK’nın etkin pişmanlığa dair 221. maddesinin amaç, kapsam ve gerekçesi birlikte ele alındığında, dosya kapsamına göre; silahlı terör örgütü üyesi olan sanıkların, yakalandıktan sonra örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili dosyada mevcut olanlardan başkaca maddenin aradığı anlamda bilgi vermedikleri, kovuşturma aşamasında ise inkâra yöneldikleri ve bu sebeple maddede aranan şartlar oluşmadığından etkin pişmanlıktan söz edilemeyeceği, 17.06.2013 tarihli dilekçelerindeki soyut ve kendilerini cezadan kurtarmaya yönelik başkalarını suçlayıcı ifadelerinin ise etkin pişmanlık yönünden değer taşımayacağı anlaşılmakla,
Yerel mahkemenin, sanıklar … ve …‘un mahkûmiyetlerine dair kararının isabetli olduğu ve onanması gerektiği görüşüyle sayın çoğunluğun ( 2-b ) numaralı bozma düşüncesine iştirak etmiyorum.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ Esas: 2012/8874 Karar: 2014/4370 Tarih: 09.04.2014
-
TCK 221. Madde
-
Etkin Pişmanlık
Sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Hükümden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 105/2-b maddesiyle 3713 sayılı Kanunun 13. maddesinin yürürlükten kaldırılmış olması nedeniyle; sanığın hukuki durumunun yeniden takdir ve tayininde zorunluluk bulunması,
2- Etkin pişmanlıktan yararlanan sanık hakkında etkin pişmanlık uygulamasının kanuni sonucu olarak, TCK’nın 221/5. maddesi uyarınca bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
3- Suç tarihinin temadinin kesildiği sanığın yakalanma tarihi olan 12.02.2012 yerine, 2011 yılı Temmuz ayı olarak yazılması,
Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 09.04.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ Esas: 2007/3690 Karar: 2007/6619 Tarih: 19.09.2007
-
TCK 221. Madde
-
Etkin Pişmanlık
Hükmedilen cezanın tür ve süresine göre koşulları bulunmadığından sanıklar G. H. ve G. H. müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin 318. maddesi uyarınca REDDİNE,
1- Sanık A. R. A. hakkında;
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafii ve C.Savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,
2- Sanıklar N. E., E. K. (E.), H. G., T. Y., F. K., G. H., G. H. hakkındaki temyizlerle ilgili olarak;
Güvenlik güçlerince yakalanarak ele geçirilen sanıklar N. E. ve E. K.’nın örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli açıklamalarda bulunmadıkları, 5237 sayılı TCK.nun 221. maddesinde öngörülen koşulların bu nedenle oluşmadığı gözetilmeden haklarında aynı Yasanın 221/4 maddesi uygulanmak suretiyle eksik ceza tayini aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıkların suçlarının sübutu kabul, olay niteliğine ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre yukarıdaki eleştiri dışında verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar müdafilerinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine ancak;
a- 58/son maddesi örgüt mensubu suçlular hakkında mükerrirlere ilişkin infaz rejimi ile cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanacağına ilişkin hüküm taşımakta ise de anılan maddede denetimli serbestlik tedbirinin süresi gösterilmemiştir.
Mükerrirlere özgü infaz rejimi ve denetimli serbestlik tedbirinin ne şekilde uygulanacağı, süresi ve bu konuda karar verecek merci 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 108. maddesinde düzenlenmiş olup aynı maddenin 5. fıkrası ile de tekerrür dolayısıyla belirlenen denetim süresinde koşullu salıverilmeye ilişkin hükümlerin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Bu nedenlerle denetimli serbestlik tedbirinin süresinin infaz aşamasında 5275 sayılı Yasa hükümleri uyarınca tayin ve tespiti gerektiği gözetilmeden, infazı kısıtlar biçimde 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesi,
b- 5237 sayılı TCK.nun 53/1. maddesinin (c) bendinde yer alan hak yoksunluğunun anılan maddenin 3. fıkrası uyarınca koşullu salıverme tarihine kadar olabileceğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup hükmün bu nedenlerle BOZULMASINA, bu cihetlerin yeniden duruşma yapılmaksızın 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasının sanıklarla ilgili hak yoksunluğuna ilişkin bölümünün sonuna c bendinde yer alan hakkı kullanmaktan koşullu salıverme tarihine kadar yoksun bırakılmasına ibaresinin eklenmesi, denetimli serbestliğe ilişkin bölümden takdiren 1 yıl süre ibaresinin çıkartılması suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3- Sanıklar A. E., F. E., H. H., H. P., B. P., H. A., H. A., L. A., S. A. haklarındaki temyizlere gelince;
A- Mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde açık olması ve Yargıtay’ın bu işlevini yerine getirmesi için kararın dayandığı tüm kanıtların, bu kanıtlara göre mahkemenin her bir sanık için ulaştığı sonuçların iddia, savunma ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirilmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması gerektiği gözetilmeden, sanıklara ilişkin olarak bir kısım eylemlerin sayılması ile yetinilerek yasal gerekçeden yoksun biçimde hüküm kurulmak suretiyle Anayasanın 141, 5271 sayılı CMK.nun 34, 230. maddelerine muhalefet edilmesi,
B- Kabul ve uygulamaya göre de;
a- Mahkemece, propaganda faaliyetlerine katılmak, talimatlar doğrultusunda örgüt mensuplarını evlerinde barındırmak, örgüt sorumlularına para yardımında bulunmak gibi eylemlerin bir bütün halinde tüm sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin kabul edilmesi karşısında, sanıkların silahlı örgüte üye olma suçundan cezalandırılmaları gerektiği gözetilmeden değerlendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm tesisi,
b- 4959 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce yakalanan sanıkların örgüt içindeki konum ve faaliyetleriyle uyumlu şekilde bilgi vermek suretiyle örgütün dağılmasına veya meydana çıkarılmasına yardım ettiğine ya da bilgi ve belge vererek, yahut bizzat çaba göstererek örgütün amaçladığı suçun işlenmesine engel olduğuna dair yeterli delil bulunmadığı, bu nedenle de yasada aranan koşulların oluşmadığı gözetilmeden haklarında anılan Yasa hükümlerinin uygulanması suretiyle yazılı şekilde uygulama yapılması,
Sonuç: Kanuna aykırı, C.Savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün BOZULMASINA, 19.09.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/1948 Karar : 2018/2527 Tarih : 11.09.2018
-
TCK 221. Madde
-
Etkin Pişmanlık
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
TCK’nın etkin pişmanlığa ilişkin 221. maddesinin amaç, kapsam ve gerekçesi birlikte nazara alındığında, aşamalardaki savunmalarında üzerine atılı suçlamaları kabul etmediği anlaşılan sanık hakkında bylock tespit ve değerlendirme tutanağı ve dosya kapsamı da nazara alındığında verdiği bilgiler itibarıyla etkin pişmanlıktan söz edilemeyeceğinden; tebliğnamedeki sanık lehine TCK’nın 221/4 maddesinin uygulanması gerektiğine ilişkin bozma içeren görüşe iştirak edilmemiştir.
İstinaf aşamasında dosyaya gelen ayrıntılı bylock tespit ve değerlendirme tutanağı dosyaya henüz gelmeden hüküm kurulmuş ise de, sanığın müdafii huzurundaki 01.03.2017 tarihli Savcılık ifadesinde ve savunmasında 2014 yılı Eylül ayı ile 2015 yılının ilk ayları arasında kullandığı telefonuna … tarafından bylock programının yüklendiğini ve bu programı kullandığını bildirmiş olması karşısında bu husus sonuca etkili görülmemiştir.
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık ve müdafiinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA, 11.09.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/2498 Karar : 2018/2388 Tarih : 10.07.2018
-
TCK 221. Madde
-
Etkin Pişmanlık
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Ayrıntıları ve hukuki mahiyeti Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından onanarak kesinleşen Dairemizin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 Esas, 2017/3 Karar sayılı ilamında ve Dairemizce de benimsenen, istikrar kazanmış yargısal kararlarda açıklandığı üzere;
Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir (Evik, Cürüm işlemek için örgütlenme, Syf. 383 vd.).
Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin “suç işlemek amacı” olması aranır (Toroslu özel kısım syf. 263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf. 28, Özgenç Genel Hükümler syf. 280).
Suç örgütünün tanımlanıp yaptırıma bağlandığı 5237 sayılı TCK’nın 220. maddesinin 7. fıkrasında yardım fiiline yer verilmişir. “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, örgüt üyesi olarak” cezalandırılacağı belirtilmiş, anılan normun konuluş amacı, gerekçesinde; “örgüte hakim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve isteyerek hizmet: eden kişi, örgüt üyesi olarak kabul edilerek cezalandırılır.” şeklinde açıklanmış, 765 sayılı TCK’nın sistematiğinden tamamen farklı bir anlayışla düzenlenen maddede yardım etme fiilleri de örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilerek, bağımsız bir şekilde örgüte yardım suçuna yer verilmemiştir.
Yardım fiilini işleyen failin, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaması, yardımda bulunduğu örgütün TCK’nın 314. maddesi kapsamında silahlı terör örgütü olduğunu bilmesi, yardım ettiği kişinin örgüt yöneticisi ya da üyesi olması ve yapılan yardımın örgütün amacına hizmet eder nitelikte bulunması gereklidir. Yardımdan fiilen yararlanmak zorunlu değildir. Örgütün istifadesine sunulmuş olması ve üzerinde tasarruf imkanının bulunması suçun tamamlanması için yeterlidir.
Yardım fiilleri, örgüte silah sağlama ve terörün finansmanı dışında tahdidi olarak sayılmamıştır. Her ne surette olursa olsun örgütün hareketlerini kolaylaştıran ve yaşantısını sürdürmeye yönelik eylemler yardım kapsamında görülebilir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 11.11.1991 tarih, Esas 9-242, Karar 305). Yardım teşkil eden hareketin başlı başına suç teşkil etmesi gerekmez. Yardım bir kez olabileceği gibi birden çok şekilde de gerçekleşebilir. Ancak yardım teşkil eden faaliyetlerde devamlılık, çeşitlilik veya yoğunluk var ise, sanığın hukuki durumunun, örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilmesi gerekebilir.
Kuruluş, amaç, örgüt yapılanması ve faaliyet yöntemleri Dairemizin 2015/3 E. sayılı kararında anlatılan ve nihai amacı, Devletin Anayasal nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu anlaşılan FETÖ/PDY terör örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşrutiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında; örgütün kurucusu, yöneticileri ve örgüt hiyerarşisinde üçüncü veya daha yukarı katmanlarda yer alan mensuplarının zaman sınırlaması olmaksızın örgütün nihai amacından haberdar oldukları yönünde kuşku bulunmamakta ise de, bir ve ikinci katmanlarda yer alanlar açısından; Devletin her kurumuna sızan mensupları vasıtasıyla kişi ve kurumlara yönelik, örgütün gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığı, bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hale geldiği, üst düzey hükümet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda “paralel yapı” veya “terör örgütü” olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığı, Milli Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten önce icra edilen faaliyetlerin, nitelik, içerik ve mahiyeti itibariyle silahlı terör örgütünün amacına hizmet ettiğinin somut delil ve olgularla ortaya konulmadıkça örgütsel faaliyet kapsamında kabul edilemeyeceği değerlendirilerek;
I-Sanık … hakkında verilen hükme yönelik temyiz itirazının incelenmesinde;
1-Sanığın, mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere göre kabul edilen süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk arz eden faaliyetleri nazara alındığında, silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil örgüt üyesi olduğuna dair kabulde bir isabetsizlik bulunmamakta ise de, örgüt üyeliği suçunun mütemadi suç olması nedeniyle temadinin kesildiği yakalama tarihine kadar gerçekleştirilen eylemlerin tek suç oluşturacağı nazara alındığında, yapılan UYAP sorgulamasında, sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/84674 ve 2017/27821 nolu dosyalarında soruşturmalar yapıldığının anlaşılmış olması karşısında, olaylar arasında hukuki veya fiili kesinti bulunup bulunmadığının tespiti ve delillerin bir bütün halinde değerlendirilmesinin sağlanması bakımından, söz konusu dosyaların akıbeti araştırılıp, sanık hakkında dava açılıp açılmadığının belirlenerek dava açılmamış ise anılan soruşturma dosyalarının getirtilip Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde incelenmesi, dava açılmış olması halinde ise mezkur dosyaların iş bu dosya ile birleştirilmesi suretiyle tüm deliller birlikte değerlendirildikten ve temyiz aşamasında dosyaya gelen, sanığın eagle kullanıcısı olduğunu bildiren dijital verilere ilişkin rapor, CMK 217. maddesi gereğince okunup sanık ve müdafiinden diyecekleri sorulduktan sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Kabul ve uygulamaya göre;
Takdiri indirim nedeni olarak; failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususların göz önünde bulundurulması gerektiği gözetilmeden, geçmişte sabıkası bulunmayan, incelenen duruşma tutanaklarına göre pişmanlığını ortaya koyan ve hakkında olumsuz bir gözlem yer almayan sanık hakkında, hükmolunan cezasında TCK’nın 62. maddesi uyarınca indirim yapılması gerekirken yetersiz ve dosya kapsamı ile uyumlu olmayan gerekçelerle takdiri indirim yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
II-Sanık … hakkında verilen hükme yönelik temyiz itirazının incelenmesinde,
1-Yapılan UYAP sorgulamasında, sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/8631, Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/27821 nolu dosyalarında soruşturmalar yapıldığının anlaşılmış olması karşısında, olaylar arasında hukuki veya fiili kesinti bulunup bulunmadığının tespiti ve delillerin bir bütün halinde değerlendirilmesinin sağlanması bakımından, söz konusu dosyaların akıbeti araştırılıp, sanık hakkında dava açılıp açılmadığının belirlenerek dava açılmamış ise anılan soruşturma dosyalarının getirtilip Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde incelenmesi, dava açılmış olması halinde ise mezkur dosyaların iş bu dosya ile birleştirilmesi, sanığın örgütün nihai amacının kamuoyunca da bilinebilir hale geldiği süreçten sonra da örgütle irtibatının devam ettiği ve örgütsel faaliyetlerinin sürdüğünün tespiti açısından, ayrıca terör örgütü liderinin talimatı doğrultusunda örgütle iltisaklı olan Bankasya’daki hesabına para yatırmasının, katılım hesabı açmasının, atılı suçun sübutunun tayini açısından belirleyici nitelikte olması karşısında, sanığın Bankasya’daki hesabına ait kayıtlar getirtilip, gerektiğinde hesap hareketleri üzerinde bilirkişi incelemesi cihetine gidilerek, örgüt liderinin talimatı doğrultusunda para yatırmak yahut katılım hesabı açmak suretiyle örgütsel faaliyetlerine devam ettiğinin tespit edilmesi halinde tüm deliller birlikte değerlendirilerek silahlı terör örgütüne üye olmak suçu yönünden hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi,
2-Kabul ve uygulamaya göre de;
Anayasanın 138/1. maddesi hükmü, TCK’nın 61. maddesinde düzenlenen cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine ilişkin ölçütlerle TCK’nın 3/1. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesi çerçevesinde, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen tehlike ile sanığın kasta dayalı kusurunun ağırlığı, güttüğü amaç ve saik de göz önünde bulundurularak makul bir cezaya hükmedilmesi gerekirken dosya kapsamı ile uyuşmayan yetersiz gerekçeyle fazla ceza tayini,
III-Sanık … hakkında verilen hükme yönelik temyiz itirazının incelenmesinde,
1-Toplanan delillere ve sübuta esas kabul edilen ancak dosya içinde rastlanmayan “diğer deliller”in nelerden ibaret olduğunun da açıkça gösterilmemesine nazaran, kabul edilen faaliyetlerin, yoğunluk, çeşitlilik ve süreklilik itibariyle sanığın örgütle organik bağ kurup örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğunun kabulü için yeterli olmadığı gözetildiğinde; temyiz aşamasında dosyaya gelen ve sanığın eagle kullanıcısı olduğunu bildiren dijital verilere ilişkin raporun CMK’nın 217. maddesi uyarınca duruşmada sanık ve müdafiine okunup diyecekleri sorulduktan sonra, bu sistemi örgütsel amaçla gizli haberleşme için kullanıp kullanmadığı da belirlendikten ve sanığın Bankasya’daki hesabına ait kayıtlar getirtilip, gerektiğinde hesap hareketleri üzerinde bilirkişi incelemesi cihetine gidilerek, örgüt liderinin talimatı doğrultusunda para yatırıldığının yahut katılım hesabı açıldığının tespitinden sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi,
2-Kabul ve uygulamaya göre;
Takdiri indirim nedeni olarak; failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususların göz önünde bulundurulması gerektiği gözetilmeden, geçmişte sabıkası bulunmayan ve duruşma tutanaklarında hakkında olumsuz bir gözlem yer almayan sanık hakkında hükmolunan cezadan TCK’nın 62. maddesi uyarınca indirim yapılması gerekirken, yetersiz ve dosya kapsamıyla uyumlu olmayan gerekçelerle takdiri indirim yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
III-Sanık … hakkında verilen hükme yönelik temyiz itirazının incelenmesinde,
1-Sanığın açık ikrarında kabul ettiği eylemlerinin, aksi kanıtlanamayan savunma içeriğine, nitelik, mahiyet ve gerçekleştirildiği tarihlere nazaran, sanığın örgüt hiyerarşisine dahil olduğunu gösterir biçimde çeşitlilik, devamlılık ve yoğunluk içermemesi ve örgüt üyesi olarak kabul edilmesine yasal olanak bulunmamakta ise de; sanığın Bankasya’daki hesabına ait kayıtlar getirtilip, gerektiğinde hesap hareketleri üzerinde bilirkişi incelemesi cihetine gidilerek, örgüt liderinin talimatı doğrultusunda para yatırıldığının yahut katılım hesabı açıldığının tespiti halinde, eylemin silahlı terör örgütüne yardım suçunu oluşturacağı gözetilmeden, eksik araştırma ve suç vasfında düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Temyiz talebinde, hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını talep eden ve aşamalardaki ikrar içeren savunmalarında, örgütle irtibatına ilişkin bilgiler verdiği anlaşılan sanık hakkında, silahlı terör örgütüne yardım suçunun sübutu halinde, TCK’nın 221. maddesinde yazılı etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışmasız bırakılması,
3-Kabul ve uygulamaya göre;
Takdiri indirim nedeni olarak; failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususların göz önünde bulundurulması gerektiği gözetilmeden, geçmişte sabıkası bulunmayan, incelenen duruşma tutanaklarına göre örgütsel irtibatı ile ilgili bilgi veren ve hakkında olumsuz bir gözlem yer almayan sanık hakkında, hükmolunan cezasında TCK’nın 62. maddesi uyarınca indirim yapılması gerekirken yetersiz ve dosya kapsamı ile uyumlu olmayan gerekçelerle takdiri indirim yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık … ve sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 10.07.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/1027 Karar : 2018/1845 Tarih : 6.06.2018
-
TCK 221. Madde
-
Etkin Pişmanlık
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1-Sanık savunması ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın silahlı terör örgütüne üye olma suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, incelenen dosyaya göre üyelik suçundan verilen hükümde bir isabetsizlik yok ise de; sanığın yakalandıktan sonra samimi olarak beyanda bulunarak örgütün kullandığı haberleşme aracı olan ByLock programını kullandığını kabul edip, pişmanlığını dile getirerek, kendisine ByLock programını yükleyen ve irtibatlı olduğu bir kısım kişiler hakkında bilgiler verdiği gözetilerek, hakkında küçük bölge sorumlusu olduğuna dair tanık beyanı bulunduğu da nazara alınıp verdiği bilgilerin örgütteki konum ve faaliyetine uygun nitelikte faydalı olup olmadığı ilgili birimlerden sorulduktan sonra sonucuna göre hakkında TCK’nın 221/4-2. cümlesinde yazılı etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerekirken, yeterli araştırma yapılmadan etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığının kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hüküm kurulurken örgütün niteliğine göre uygulama yeri bulunmayan 3713 sayılı Kanunun 7/1 cümle maddesinin atıf maddesi olarak gösterilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden BOZULMASINA, mevcut delil durumu, tutuklulukta geçen süre gözetilerek tahliye talebinin reddine, 06.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/3961 Karar : 2018/1189 Tarih : 4.04.2018
-
TCK 221. Madde
-
Etkin Pişmanlık
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1-Afyonkarahisar emniyet müdürlüğü tarafından düzenlenen 27.07.2016 tarihli araştırma tutanağı ile sanık …’in, örgütün Emirdağ ilçe yapılanmasının finans kaynağı olduğu belirtilen …’e 09.07.2014 tarihinde “Borç Ödeme” açıklaması ile 30.000 TL ve 31.07.2014 tarihinde “… tarafından…’e EFT” açıklaması ile 50.000 TL para gönderdiğinin tespit edilmesi karşısında; anılan tarihlerde gönderilen paraların hangi hesap üzerinden gönderildiğinin ve hesap sahibinin kim olduğunun duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması, sanığa ait hesap üzerinden gönderildiğinin belirlenmesi halinde hesap dökümlerinin denetime olanak verecek şekilde dosya içerisine alınması, gerekli görülmesi halinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak … ile herhangi bir alacak borç ilişkisinin olup olmadığının tespit edilmesi, sanığın oğlu …’in Dairemizde temyiz incelemesinde bulunan 2017/3810 esas sayılı dosya alınan aşama beyanlarında bu parayı …’den aldığı borca karşılık kendisinin gönderdiğini beyan ettiği de göz önünde bulundurularak sanığa ait hesabın oğlu tarafından kullanılıp kullanılmadığının anılan hesabın bulunduğu bankadaki görevlilerinin de tanık olarak dinlenilmesi ile belirlenmesi ve sanığın bankacılık işlemlerini yapması için oğluna vekaletname verip vermediğinin tespitinden sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Kabul ve uygulamaya göre ise;
a-TCK’nın 314/2. maddesi uyarınca belirlenen 5 yıl 6 ay hapis cezasından 3713 sayılı Kanunun 5/1. maddesi uyarınca yarı oranında artırım yapılırken netice cezanın “7 yıl 15 ay” yerine “8 yıl 3 ay” olarak belirlenmesi suretiyle fazla cezaya hükmedilmesi,
b-Aşamalarda alınan ifadelerinde kendisi ile birlikte sohbetlere katıldığını belirttiği altı kişinin ismini veren sanık hakkında yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden TCK’nın 221. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,
c-Takdiri indirim nedeni olarak sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar karar yerinde tartışılıp değerlendirilmeden, olumsuz kişiliğine yahut davranışına dair dosyaya yansıyan bir tespit bulunmayan, geçmişte de sabıkası olmayan sanık hakkında kararın gerekçe ve hüküm kısmında farklı olmak üzere ve yerinde olmayan gerekçe ile TCK’nın 62. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,
d-Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 sayılı iptal kararı ile TCK’nın 53. maddesindeki bazı düzenlemelerin iptal edilmiş olması nedeniyle bu karar doğrultusunda hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafilerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı CMK’nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 04.04.2018 tarihinde üye …’ın kabul ve uygulama kısmında yer alan b ve c bentlerine yönelik karşı oyu ve oyçokluğu, diğer bozma nedenleri yönünden oybirliğiyle karar verildi.
KARŞI OY:
5237 sayılı TCK.nun 221. maddesinde “etkin pişmanlık” başlığı altında suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu amaçla kurulmuş örgüte üye olmak ya da üye olmamakla beraber örgüt adına suç işlemek veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suçları ile ilgili olarak etkin pişmanlık hali düzenlenmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 08.04.2008 gün ve 2008/9-18-78 E.K. sayılı kararının gerekçesinde de vurgulandığı üzere, terör örgütlerinin insan kaynağının kurutulabilmesi, alınabilecek diğer tedbirlerle birlikte bu örgütlerin etkisizleştirilip ortadan kaldırılmaları, geçmişte meydana gelen terör eylemlerinin aydınlatılabilmesi, gelecekte işleyebilecekleri suçların engellenmesi ve terör örgütüne üye olanların tekrar topluma kazandırılabilmeleri bakımından 05.06.1985 tarihli ve 3216 sayılı Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanun kabul edilerek yürürlüğe konulmuştur. Bu Kanunun iki yıllık yürürlük süresinin bitmesi üzerine aynı amaçlara yönelik olarak 25.03.1988 tarihli ve 3419 sayılı Kanun çıkarılmış, Kanunun 1. maddesi süreli, diğer maddeleri ise süresiz olarak yürürlüğe girmiştir. Anılan 1. maddenin sona eren yürürlük süresi zaman içinde 3618, 3853, 4085, 4450 ve 4537 sayılı yasalarla uzatılmış ve beklenen amaca ulaşılamaması nedeniyle bu kez 4959 sayılı Topluma Kazandırma Kanunu 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe konulmuştur. Son olarak da 5237 sayılı TCK’nın 221. maddesinde etkin pişmanlık hükümleri düzenlenmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 01.04.1991 gün ve 9/41-105 E.K. sayılı içtihadında da belirtildiği üzere; Topluma kazandırma Kanunlarının çıkarılmasında kanun koyucunun amacı örgütlerin çökertilmesini ve dağılmalarını sağlamak, suç işlemeyi önlemek, mensup olduğu yasa dışı örgütün amaçladığı suçun işlenmesine engel olanları ve işlediği suçtan pişmanlık duyanları cezalandırmayarak yeniden topluma kazandırmaktır.
5237 sayılı TCK’nın 221. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlıkta gönüllü ayrılma, teslim olma, yakalanma ve kurucular ve yöneticiler için örgütü dağıtma ya da dağılmasının sağlama hali olarak ayrı ayrı düzenleme getirmiştir. Yapılan düzenlemede her durum ayrı ayrı koşullara bağlanmıştır.
Buna göre;
a-TCK’nın 221. maddesinin 1. fıkrasının uygulanabilmesi için, fail örgütün kurucusu ya da yöneticisi olmalı, örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmamış ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmemiş olmalı ve fail örgütü dağıtmalı veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlamalıdır.
Bu koşulların birlikte gerçekleşmesi halinde cezaya hükmolunmayacaktır. Failin etkin pişmanlıktan yararlanabilmesi için ön koşul örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmemiş olmasıdır. Soruşturmaya başlanmış ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde amaç suça yönelik suç işlenmişse birinci fıkranın uygulanması mümkün değildir.
b-TCK’nın 221/2. maddenin uygulanabilmesi için, fail örgüt üyesi olmalı, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olmalı, örgütten gönüllü olarak ayrılmış olmalı, örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmelidir.
Failin örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olması “ön koşul” ise de, “herhangi bir suç” örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenebilen her türlü suç olarak algılanamaz. Herhangi bir suç kavramından TCK’nın 302 ya da 309. maddelerdeki amaç suçları anlamak gerekir. Bu fıkra uygulamasında failin bilgi vermesi aranmaz sadece örgütten gönüllü olarak çekildiğini yetkili makamlara bildirme yeter sayılır.
Kanunda veya kanun gerekçesinde ilgili makamın hangi makam olduğu belirtilmemiş, örnekseme de yapılmamıştır. Bu nedenle ilgili makamlar ibaresini geniş yorumlamak gerekmektedir. Soruşturma ve kovuşturma yetkisi bulunan makamlar ile suçun önlenmesine ilişkin görev yapan tüm birimler ile bu birimlerle bu makamlara ayrılma iradesini iletebilecek tüm devlet organları bu kapsam içerisinde kabul edilmelidirler. Madde başlığı etkin pişmanlık olduğu için etkin pişmanlığın sergilenip sergilenmediğinin takdiri için kişinin şahsen başvurusunun olması gerektiğini kabul etmek gerekir.
c-TCK 221/3. maddenin uygulanabilmesi için; Fail örgüt üyesi olmalı, Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olmalı, Yakalanmış olmalı, Pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermelidir. Bu dört şartın da birlikte gerçekleşmesi halinde cezaya hükmolunmayacaktır. Yine herhangi bir suç kavramından sadece TCK’nın 302 ya da 309. maddelerdeki niteliğinde ki amaç suçları anlamak gerekir.
Yakalanan failin etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanabilmesi için pişmanlık duyarak örgütün dağılmasına veya mensuplarının yakalanmasına elverişli bilgi de vermesi gerekir. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere verilen bilginin örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli olup olmadığının taktiri mahkemeye aittir. Mahkeme bunu dosya, sanığın örgüt içerisindeki konumu ve verdiği bilgilerin sonuçlarına göre değerlendirecektir.
d-TCK 221. maddesinin 4. fıkranın birinci cümlesinde teslim olan faillerin, ikinci cümlesinde ise yakalanan faillerin durumu düzenlenmiştir. Kanun koyucu tarafından maddenin dördüncü fıkra gerekçesi; “Kişi, suç işlemek için kurulmuş olan örgütün kurucusu, yöneticisi veya üyesi olmakla birlikte, örgütün ulaştığı yapılanma itibarıyla dağılmasını sağlama imkanından yoksun olabilir. Bu durumda bile, söz konusu sıfatları taşıyan kişilerin belli şartlarda etkin pişmanlıktan yararlanması sağlanabilmelidir. Bu düşüncelerle maddenin dördüncü fıkrası düzenlenmiştir.’’ şeklinde ifade edilmiştir. Bu nedenle de örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş ve yakalanmış olan fail pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi verememiş ancak örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermiş ise 4. fıkra uyarınca cezasından indirim yapılacaktır.
aa-TCK 221/4. maddesinin 1. cümlesinin uygulanabilmesi için; fail örgütün kurucusu, yöneticisi, örgüt üyesi, ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden olmalı, gönüllü olarak teslim olmalı, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermelidir
Bu üç şartın gerçekleşmesi halinde kişi hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz.
- maddenin ikinci fıkrasında örgütten ayrılan faillerin durumu düzenlenmiş iken dördüncü fıkrada teslim olan örgüt üyelerinin durumu düzenlenmiştir.
Failin örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olması ön koşulu bu fıkrada düzenlenmemiştir. Belirtilen koşulların oluşması halinde fail hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak, örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme ve örgüte bilerek isteyerek yardım etme suçlarından dolayı cezaya hükmolunmayacaktır.
bb- TCK 221/4. maddesinin 2. cümlesinin uygulanabilmesi için; failin örgütün kurucusu, yöneticisi, örgüt üyesi ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden olmalı; yakalanmış olmalı, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermelidir.
Bu koşulların birlikte gerçekleşmesi halinde kişi hakkında örgüt kurmak, yönetmek örgüte üye olmak suçundan dolayı ya da örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme ve örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suçlarından tayin edilecek cezalardan indirim öngörülmüştür. Burada amaçlanan madde gerekçesinden anlaşıldığı üzere kişinin örgütün ulaştığı yapılanma itibarıyla dağılmasını sağlama imkanından yoksun olması durumunda söz konusu sıfatları taşıyan bu kişilerin belli şartlarda etkin pişmanlıktan yararlanmasını sağlayabilmektir.
5237 sayılı TCK’nın 314. maddesinin 3. fıkrasında “suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler bu suç açısından da aynen uygulanır” hükmü mevcut olup; örgüt kurma suçu kapsamında bulunan 5237 sayılı TCK’nın etkin pişmanlığa ilişkin 221. maddesinde 765 sayılı TCK’nın 170. maddesinin uygulanabilmesi için aranan silahlı örgüt tarafından amaç suçun işlenmemiş ya da amaç suçun işlenilmesine kalkışılmamış olması gerektiğine ilişkin bir koşul öngörülmemiştir. Bu nedenle başka örgüt mensupları tarafından amaç suçun işlenmesine kalkışılmış olsa bile fail bu eylem ya da eylemlere iştirak etmedikçe koşulları bulunduğu takdirde TCK’nın 221. maddesinin hükümlerinden yararlanabilecektir.
Failin pişmanlığının gerekip gerekmediği fıkra metninde açıklanmamıştır. TCK’nın 221. madde başlığı etkin pişmanlıktır. Kanun metni başlıkla birlikte değerlendirildiğinde samimi bir irade ile pişmanlığını belirtip sergilemesi gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Kanunun gerekçesinde de vurgulandığı üzere failin etkin pişmanlığını samimi olarak sergileyip sergilemediğini hakim taktir edecektir. Bu kapsamda örgüt ilişkisi içinde olup kendiliğinden örgütten ayrılarak teslim olan falin örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak edip etmediği ve yaptığı açıklamaların konum ve faaliyetlerine uygun olup olmadığı ve eldeki mevcut bilgilerle örtüşüp örtüşmediği Emniyet Genel Müdürlüğünden sorulup araştırıldıktan sonra hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekir.
Yargıtay’ın 765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde çıkartılan Topluma Kazandırma Kanunlarından itibaren süregelen yerleşik uygulamalarına göre; 5237 sayılı TCK’nun etkin pişmanlığa ilişkin 221. maddesinin amaç, kapsam ve madde gerekçesi birlikte nazara alındığında, 5237 sayılı TCK’nın 302 ve 309. maddelerinde yazılı amaç suçu gerçekleştirmeye elverişli bir suç işleyen; silahlı terör örgütünün üyesi olduğu anlaşıldığı halde, kovuşturma aşamasında önceki ifadelerini ve suçlamayı reddedip, örgüt üyesi olmadığını beyan eden; atılı suçlamayı reddeden; kolluk ifadelerini daha sonra değiştirip geri alan; güvenlik güçlerince yakalanarak ele geçirilen ve örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili kanunun aradığı anlamda yeterli bilgi vermeyen; açıklamaları ile terör örgütünün dağılmasına, meydana çıkarılmasına yardım etmeyen yahut terör örgütünün amaçladığı suçun işlenmesine de engel olmayan; pişmanlık duyarak örgütün dağılmasına veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermeyen; güvenlik güçlerince yakalanan ve kanunun aradığı anlamda pişmanlık duyarak yeterli bilgi vermeyen failler hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
Somut olayda sanığın soruşturmanın başlamasından sonra evinde yakalandığı anlaşılmaktadır. Sanık 2014 yılından önce toplantılara katıldığını söylemektedir. Ancak suçun sübut ve vasfının tayini yönünden esasa etkili olan örgüte finansal yardımda bulunma faaliyetlerini kabul etmemekte, örgüt üyesi olmadığını beyan etmektedir. Hattı zatında bozma kararının 1 bendinde yer alan ve oybirliği ile bozma konusu yapılan hususta sanığın örgüte finansal yardım yapıp yapmadığı yönünden kuşkunun giderilmesine dönük eksik araştırma ile karar verildiğine ilişkindir. Hal böyle iken sayın çoğunluk bozmanın 2/b maddesinde sanık hakkında yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden TCK’nın 221. maddesinin uygulanmasına yer olmadığı karar verilmesini bozma konusu yapmıştır. Somut olayda TCK’nın 221 maddesinin uygulanma koşulları gerçekleşmediği gibi gerekçeli kararın 78 ve 79. sayfalarında etkin pişmanlık hükümlerinin koşullarının oluşmadığı karar yerinde tartışılarak sanık hakkında TCK’nın 221. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar vermiştir. Mahkemenin TCK’nın 221 maddesinin uygulanma koşullarının oluşmadığına ilişkin değerlendirmesi yerinde olduğundan sayın çoğunluğun 2/b maddesindeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Sayın çoğunluğun bozma ilamının 2/c bendinde gösterilen bozma düşüncesine de iştirak etmek mümkün olmamıştır; zira,
Uygulamada takdiri indirim maddesi olarak bilinen 5237 sayılı TCK’nın 62 maddesi suç failine uygulanacak olan cezanın, olay ve sanık bazında bireyselleştirilmesi suretiyle adalete uygun bir cezaya hükmedilebilmesini sağlamaya yönelik olarak hakime cezada indirim yapılabilmesi için tanınan serbestidir.
Her suçun cezasında indirim yapılmasına imkan tanıdığı için genel olan anılan madde, fail hakkında uygulanıp uygulanmaması hakimin takdirine bırakıldığı için de takdiridir.
TCK’nın 62. maddesinin 2. fıkrasında takdiri indirim nedenleri tahdidi değil tadadi olarak belirtilmiş olması hasebiyle maddede belirtilenler dışında da takdiri indirim nedeni kabulü mümkündür. Ancak hükümde gerek temel cezanın belirlenmesinde gerekse artırım indirim nedeni olarak kabul edilen olgular ile seçenek yaptırıma çevirme, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, erteleme gibi diğer kişiselleştirme müesseselerin uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin gerekçelerle, hukukun genel ilkeleri, tecrübe ve mantık kuralları ile çelişmemek koşuluyla her şey takdiri indirim nedeni olarak kabul edilebilir.
Buna karşın hukukun kendisine tanıdığı hakları kullanması takdiri indirim nedenlerinin uygulanmasını engel teşkil etmeyeceği gibi takdiri indirim nedenleri temel cezanın belirlenmesinde gözetilemez. Yine kanunda öngörülmüş indirim nedenleri, suçtaki nitelikli haller, suçun unsurlarından biri veya kanunun özel olarak belirttiği nedenler ayrıca takdiri indirim nedeni sayılamaz.
Bir failin birden fazla suçtan yargılanması durumunda, takdiri indirim nedenlerinin uygulanması veya uygulanmaması konusunda her suç için diğer gerekçelerle çelişmemek koşulu ile ayrı ayrı değerlendirme yapılmalıdır.
Takdiri indirime ilişkin 07.06.1776 gün ve 3-4 sayılı İBK ve CGK 17.06.2014 gün ve 2013/6-301-2014/329 sayılı kararları ile çok sayıda Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve özel daire kararlarında konu etraflıca tartışılmış içtihat halini almış uygulamalar gözetildiğinde;
Talep halinde TCK’nın 62. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunun değerlendirilmesini zorunlu iken, talep olmadan takdiri indirim nedenlerinin uygulanıp uygulanmaması yönünden bir değerlendirme yapılmış ise, uygulanacak kanun yolu normuna göre gösterilen gerekçenin yasal olup olmadığı denetlenebilecektir.
Dikkat edilmesi gereken diğer bir husus ise, diğer kişiselleştirme kurumlarının uygulanıp, uygulanmaması yönünden gösterilen gerekçeler ile takdiri indirim nedenleri yönünden gösterilen gerekçeler arasında çelişkiye yol açılmamasıdır.
Mahkemece takdiri indirim nedeninin uygulanmasına karar verdiğinde gerekçe gösterilmesi gerekirken, uygulanmaması halinde ise salt takdiren kelimesinin kullanılması yeterli kabul edilmektedir. Bu hususta sanıkla doğrudan doğruya iletişim içinde olan yerel mahkeme hakimlerinin geniş bir takdir yetkisine sahip oldukları hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Yargıtayın Dairemizce de benimsenen ve yukarıda açıklanan yerleşik uygulamaları da nazara alındığında; kararın hüküm fıkrasının 4. bendinde sanık hakkında ‘Sanığın suç işleme hususundaki eğilimi, suçtan pişmanlık duyduğu halinin gözlemlenmemesi ve cezanın geleceği üzerindeki olası etkileri gözetilerek TCK’nın 62 maddesinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına’ karar verildiği gibi hükmün gerekçesinde yine TCK’nın 62 maddesi uygulanmamasına ilişkin olarak ‘sanığın geçmişteki hali, suçtan sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, suçtan pişmanlık duyduğu halin gözlemlenmemesi nedenleri ile hakkında takdiri indirim nedeni uygulanmadığına’ ilişkin gerekçede çelişki olmadığı gibi, cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkisinin cezanın özel önleme amacına ilişkin olduğu da düşünüldüğünde gösterilen gerekçeler uzun yıllar itibariyle Yargıtayın yerleşik içtihatlarına uygun ve dosya kapsamı ile uyumlu olduğu ve yerel mahkemenin takdir yetkisinin de bu doğrultuda olduğu cihetle sayın çoğunluğun TCK’nın 62. maddesinin sanık hakkında uygulanması gerektiği yönündeki 2/c nolu bozma düşüncesine de katılmıyorum.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/2699 Karar : 2018/848 Tarih : 19.03.2018
-
TCK 221. Madde
-
Etkin Pişmanlık
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme, örgüte üye olma, üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme veya örgüte bilerek isteyerek yardım etme suçlarında etkin pişmanlık şahsi cezasızlık veya cezadan indirim yapılması gereken haller olarak kabul edilmiştir.
Amaç suçun işlenişine iştirak etmeksizin, hakkında bir soruşturma başlamadan önce örgütten gönüllü olarak ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi halinde (221/2 m.), hakkında soruşturma başladıktan sonra, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi (221/4 m. ilk cümle), verilen bilgilerin samimi ve örgütlü suçlarla mücadelede yararlı olması halinde, sanık yakalandıktan sonra pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının önemli ölçüde yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde (221/3 m.), sanık hakkında şahsi cezasızlık nedeni uygulanacaktır.
Amaç suça elverişli vahim nitelikte sayılan eylemler gerçekleştirilmeden yakalanan, örgüt kuran, yöneten, örgüte üye olan, üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek isteyerek yardım edenlerin örgütün yapısı ve faaliyetleri hakkında bilgi vermesi halinde cezadan indirim yapılacaktır.
TCK’nın 221/2 maddesindeki hükmün uygulanabilmesi için örgüt ve mensupları hakkında bilgi vermesinin zorunlu olmadığı, kişinin hakkında soruşturma olmadan örgütten gönüllü olarak ayrılıp yetkili makamlara müracaat etmek suretiyle örgüte üye olarak katıldığını ve pişmanlık duyarak ayrıldığını beyan etmesinin yeterli olduğu nazara alınarak; somut olayda PKK/KCK terör örgütüne katılıp 15 gün kadar eğitim gördükten sonra 1 yıl lojistikçilik yaptığı, daha sonra 3 yıl boyunca da örgüte ait küçükbaş hayvanların çobanlığını yaptığı, herhangi bir silahlı çatışmaya katılmaksızın aksi ispat edilemeyen savunmasına göre Suriye’deki olaylar nedeniyle ailesiyle beraber Türkiye’ye yerleştikten sonra Hassa Cumhuriyet Başsavcılığına giderek özgür iradesi ile örgüte katıldığını bildiren sanık hakkındaki istihbari bilgilerin aleyhe delil olarak kullanılamayacağı da gözetilerek hakkında TCK’nın 221/2. maddesi gereğince etkin pişmanlık hükümleri uygulanması gerekirken dosya kapsamı ile uyumlu ve yasal olmayan gerekçeyle yazılı olduğu şekilde karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, O yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 19.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/2957 Karar : 2018/314 Tarih : 8.02.2018
-
TCK 221. Madde
-
Etkin Pişmanlık
Hükmedilen cezanın süresi itibariyle koşulları oluşmadığından suça sürüklenen çocuk müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin CMUK’nın 318. maddesi gereğince REDDİNE,
Oluşa ve dosya kapsamına göre; PYD/YPG silahlı terör örgütüne katıldıklarını beyan eden sanık … ve suça sürüklenen çocuk …‘in, aşamalarda pişmanlıklarını dile getirerek, örgüte ne şekilde katıldıkları, aldıkları eğitimler, eğitime katılan ve eğitim veren diğer örgüt üyelerinin kod adları, konumları, memleketleri ve kullandıkları silahlar ile Suriye ülkesinde bulunan kamplar hakkında ayrıntılı bilgiler verdiklerinin anlaşılması karşısında;
TCK’nın etkin pişmanlığa ilişkin 221. maddesinin amaç, kapsam ve gerekçesi birlikte nazara alındığında, örgütün amaçları doğrultusunda herhangi bir eyleme katıldıklarına dair iddia ve delil bulunmayan silahlı terör örgütü üyesi olan sanık ve suça sürüklenen çocuğun, verdikleri bilgilerin örgütteki konum ve faaliyetlerine
uygun nitelikte faydalı olup olmadığı İçişleri Bakanlığından ve ilgili birimlerden sorulduktan sonra sonucuna göre haklarında TCK’nın 221/4. maddesinde yazılı etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışılarak bir hüküm kurulması gerekirken, hatalı yerinde olmayan gerekçe ile etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanık … ve suça sürüklenen çocuk … müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 08.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/3341 Karar : 2018/93 Tarih : 25.01.2018
-
TCK 221. Madde
-
Etkin Pişmanlık
Sanık müdafîinin duruşmalı inceleme talebinin yasal şartları oluşmadığından CMK’nın 299. maddesi gereğince REDDİNE,
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanık savunması, tanık beyanı ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın silahlı terör örgütüne üye olma suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, incelenen dosyaya göre üyelik suçundan verilen hükümde bir isabetsizlik yok ise de; sanık yakalandıktan sonra samimi olarak beyanda bulunarak örgütün kullandığı haberleşme araçlarını kullandığını kabul ettiği, örgüte ne şekilde katıldığı, katılımına kimlerin vasıta olduğu, örgütte bulunduğu süre içerisinde örgütteki üstleri ve diğer örgüt mensupları hakkında konumuna uygun bilgi verdiği, suçun aydınlatılmasına katkıda bulunarak samimi olarak pişmanlık duyduğunun anlaşılması karşısında, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 221/4-2 cümlesinde yazılı etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması,
Hukuka aykırı, sanık müdafıinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş. olduğundan hükmün BOZULMASINA, sanığa etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması ihtimaline binaen ve tutuklulukta geçirdiği süreye, delillerin toplanmış olmasına nazaran 5271 sayılı CMK’nın 109/3-a ve b maddesi gereğince “yurt dışına çıkamamak” ve duruşmalara katılmak, “her haftanın pazartesi günleri ikametgahına en yakın karakola başvurmak” adli kontrolü uygulanmak suretiyle TAHLİYESİNE, başka suçtan tutuklu ya da hükümlü değil ise derhal salıverilmesine için ilgili yer Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına, 25.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/3429 Karar : 2018/220 Tarih : 16.01.2018
-
TCK 221. Madde
-
Etkin Pişmanlık
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1-Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme, örgüte üye olma, üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme veya örgüte bilerek isteyerek yardım etme suçlarında etkin pişmanlık şahsi cezasızlık veya cezadan indirim yapılması gereken haller olarak kabul edilmiştir.
Amaç suçun işlenişine iştirak etmeksizin, hakkında bir soruşturma başlamadan önce örgütten gönüllü olarak ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi halinde (221/2 m.), hakkında soruşturma başladıktan sonra, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi (221/4 m. ilk cümle), verilen bilgilerin samimi ve örgütlü suçlarla mücadelede yararlı olması halinde, sanık yakalandıktan sonra pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının önemli ölçüde yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde (221/3 m.), sanık hakkında şahsi cezasızlık nedeni uygulanacaktır.
Amaç suça elverişli vahim nitelikte sayılan eylemler gerçekleştirilmeden yakalanan, örgüt kuran, yöneten, örgüte üye olan, üye olmamakla birlikte örgüt adına
suç işleyen veya örgüte bilerek isteyerek yardım edenlerin örgütü yapısı ve faaliyetleri hakkında bilgi vermesi halinde cezadan indirim yapılacaktır.
TCK’nın 221/2 maddesindeki hükkmün uygulanabilmesi için örgüt ve mensupları hakkında bilgi vermesinin zorunlu olmadığı, kişinin hakkında soruşturma olmadan örgütten gönüllü olarak ayrılıp yetkili makamlara müracaat etmek suretiyle örgüte üye olarak katıldığını ve pişmanlık duyarak ayrıldığını beyan etmesinin yeterli olduğu nazara alınarak; somut olayda PKK/KCK terör örgütüne katılıp 15 gün kadar eğitim gördükten sonra herhangi bir silahlı çatışmaya katılmaksızın aksi ispat edilemeyen savunmasına göre ailesinin yanına döndükten sonra polis karakoluna giderek özgür iradesi ile örgüte katıldığını bildiren pişmanlığı Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerince düzenlenen 23.07.2016 tarihli araştırma tutanağı ile doğrulanan sanık hakkındaki istihbari bilgilerin aleyhe delil olarak kullanılamayacağı da gözetilerek hakkında TCK’nın 221/2. maddesi gereğince etkin pişmanlık hükümleri uygulanması gerekirken dosya kapsamı ile uyumlu ve yasal olmayan gerekçeyle yazılı olduğu şekilde karar verilmesi,
2-TCK’nın 53/1-c maddesindeki kendi alt soyu üzerindekiler bakımından hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrası hükmü uyarınca, koşullu salıverilme tarihine, diğerlerine karşı belirtilen hak yoksunlukları yönünden cezanın infazı tamamlanıncaya kadar olabileceğinin gözetilmesi gerektiği gibi, TCK’nın 53/1. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarının uygulanması bakımından, Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 sayılı iptal kararı doğrultusunda hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,
3-Sanığın örgütte yaklaşık 15 gün kadar kaldıktan sonra örgütten ayrıldığını beyan etmesine rağmen, gerekçeli karar başlığında ve Bölge Adliye Mahkemesi ilamında suç tarihinin 16.03.2016 olarak yazılması,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 16.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/25941 Karar : 2018/126 Tarih : 8.01.2018
-
TCK 221. Madde
-
Etkin Pişmanlık
I-Sanıklar … ve … hakkında kurulan hükümler ile, sanık … hakkında müştekiler …, … ve katılan …‘a yönelik hırsızlık suçundan ve suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan, sanık … hakkında müştekiler …, … ve katılan …‘a yönelik hırsızlık suçundan ve örgüte üye olma suçundan, sanık … hakkında müşteki …‘e yönelik hırsızlık, katılan …‘a yönelik hırsızlık ve örgüte üye olma suçlarından sanık … hakkında müşteki … ve katılan …‘a yönelik hırsızlık suçundan ve sanık … hakkında müşteki …‘e, … ve katılan …‘a yönelik hırsızlık suçlarından kurulan hükümlerin temyiz incelemesinde;
Sanık … hakkında birleşen dosya üzerinden müşteki …‘a yönelik eylem nedeniyle teşebbüs hükümleri uygulanmışsa da, müşteki …‘ın 40.000,00 TL parasının 20.000,00 TL’sinin İzmir’de sanık …‘in hesabına gönderildiği ve sanık … tarafından çekildiği, diğer kalan 19.847,00 TL’sinin ise Manisa’da sanık … tarafından çekilmek istendiği sırada sanığın yakalandığı bu nedenle sanık … hakkında suçun tamamlanmış olmasına rağmen teşebbüs hükümlerinin uygulanması ve sanık …‘ün aşamalardaki beyanları ile dosyadaki diğer delillere göre, sanık … hakkında TCK’nın 220/1. maddesi uygulanması gerekirken, aynı Yasa’nın 220/2. maddesinden hüküm kurulması, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış, sanıklar hakkında tekerrür hükümleri uygulandığından tebliğnamedeki eleştiri benimsenmemiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08/10/2015 tarih, 2014/140 Esas ve 2015/85 sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararlarının da kapsam ve içerik itibarıyla infaz aşamasında mahallinde gözetilebileceğinden, bozma nedeni yapılmamıştır.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre, sanıklar …, …, … ve … müdafilerinin, sanık … ve müdafiinin ile sanık … ve …‘in temyiz nedenleri yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, eleştiri dışında diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,
II-Sanık … hakkında müşteki …‘a yönelik hırsızlık suçundan kurulan ve yine birleşen dosyada müşteki …‘a yönelik hırsızlığa teşebbüs suçundan ve kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme, yayma veya ele geçirme suçlarından kurulan hükümler ile sanıklar … ve … hakkında kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme, yayma veya ele geçirme suçundan kurulan hükümlerin, sanık … ve … hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçlarından kurulan hükümlerin temyiz incelemesine gelince;
1)Müşteki …‘ın hesabında bulunan paranın 20.000,00 TL’sinin Finansbank İzmir Hatay Şubesi’nde hesabı bulunan sanık …‘e gönderildiği, bu paranın sanık tarafından çekildiği, müştekinin hesabındaki 19.847,00 TL’sinin ise Manisa İş Bankası Sanayi Şubesi’ndeki sanık … hesabına EFT yapıldığı, sanık …‘in parayı çekmeye gitmesi üzerine parayı çekemeden bankada yakalandığı, bu eylem ile ilgili sanık … hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hırsızlık suçundan iddianame düzenlendiği, yine bu eylem ile ilgili Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından da sanık … hakkında hırsızlığa teşebbüs suçundan dava açıldığı, Manisa 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin birleştirme kararı sonrasında İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesi 2012/915 Esas sayılı dosyası üzerinde yargılama yapıldığı, sanık … hakkında asıl dosya bakımından hırsızlık, birleşen dosya bakımından ise hırsızlığa teşebbüs suçundan mahkumiyet kararı verildiği anlaşılmakla, sanığın eyleminin tek olmasına rağmen aynı eylem ile ilgili iki hüküm kurulamayacağının gözetilmemesi,
2)TCK’nın 136/1. maddesinde belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü bilginin, başkasına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” başlığı altında suç olarak tanımlanmıştır.
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA’sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir.
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 17.06.2014 tarihli, 2012/1510 Esas ve 2014/331 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere; TCK’nın 135 ve 136. maddelerindeki kişisel verilerin korunmasına ilişkin düzenlemelerde sadece sır niteliğinde kişisel verilerin korunacağına ilişkin bir hükmün bulunmaması ve aksine 135. maddenin gerekçesinde gerçek kişiyle ilgili her türlü bilginin kişisel veri olarak kabul edilmesi gerektiğinin belirtilmesi karşısında, her türlü kişisel verinin hukuka aykırı olarak başkasına verilmesi, yayılması ve ele geçirilmesi fiilleri TCK’nın 136. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturur. Bu nedenle herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler de, yasal anlamda “kişisel veri” olarak kabul
edilmektedir. Ancak, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçların doğmaması için, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, olayda herhangi bir hukuk dalı tarafından kabul edilebilecek bir hukuka uygunluk nedeni veya bu kapsamda nazara alınabilecek bir hususun bulunup bulunmadığının saptanması ve sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da tespit edilmesi gerekir.
TCK’nın 136/1. maddesinin, “Bu madde hükmü ile hukuka uygun olarak kaydedilmiş olsun veya olmasın, kişisel verileri hukuka aykırı olarak başkalarına vermek, yaymak veya ele geçirmek, bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır.” şeklindeki gerekçesinden de anlaşılacağı üzere, kişisel verilerin, “verildiği”, “yayıldığı” veya “ele geçirildiği”nin kabul edilebilmesi için, kişisel verilerin kaydedilmiş halde bulunması, kaydedilmiş haliyle başkalarına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi gerekir.
Bu noktada belirtmek gerekir ki, kişisel verilerin, üzerinde yazılı olduğu belgenin bulunduğu yerden alınması ya da kaydedilmiş haliyle başka bir nesne üzerine taşınarak (örneğin; yazının başka bir kağıt, defter vb. nesne üzerine geçirilmesi, taşınabilir belleğe veya CD’ye aktarılması gibi işlemlerle) sabitlenmesi, böylece istenildiğinde tekrar kullanılabilmesi olanağını sağlayan her türlü faaliyet, kişisel verileri “ele geçirme” kapsamında değerlendirilebilir ise de, kişisel verilerin kaydedilmeden önce öğrenilmesi, hafızada tutulan kişisel verilerin başkalarına açıklanması, kişisel verilere salt duyu organları aracılığıyla vakıf olunması, ancak TCK’nın 134/1. maddesinin 1. cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilebilir.
Somut olayda, sanıklar …, … ve …‘ın içerisinde bulunan … plakalı araç içerisinden …ve… adına tanzim edilmiş Akbank ve İşbankası mevduat hesap defterleri bulunduğu anlaşılmakla adı geçen hesap sahiplerinin tanık sıfatıyla dinlenerek hesap cüzdanlarının ne şekilde elden çıkmış olduğu, sanıkların cüzdanları nasıl ele geçirdiği hususları sorulmadan eksik kovuşturma sonucu hüküm kurulması,
3)Sanık …‘ün aşamalardaki beyanları, dosya içerisinde bulunan beyanlar ve delillere göre, sanık … ve sanık …‘ün eylemlerinin TCK’nın 220/2 maddesi kapsamında kalmasına rağmen TCK’nın 220/1 maddesi uygulanması suretiyle fazla ceza tayini,
4)Sanık …‘ün yakalandıktan sonra müdafii huzurunda soruşturma aşamasında alınan beyanında, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi verdiği anlaşılmakla TCK’nın 221/4-son cümle hükmü gereğince sanığın cezasından indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
5)Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 günlü, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı, 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan kısmi iptal kararı uyarınca, 5237 sayılı TCK 53. madde 1. fıkra b. bendinde düzenlenen “seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına” hükmünün iptal edilmesi nedeniyle uygulanamayacağının gözetilmesi zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş, sanık … ve … müdafilerinin, sanık … ve müdafiinin ve sanık … ve …‘ın temyiz nedenleri bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 08/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/2193 Karar : 2017/5624 Tarih : 14.12.2017
-
TCK 221. Madde
-
Etkin Pişmanlık
Oluş, tutanaklar ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın “çalışmaya gidiyorum” bahanesi ile ailesinin yanından ayrıldıktan sonra 2001 yılında PKK/KCK terör örgütünün Kuzey Irak’daki kamplarına katılarak 2014 yılı Temmuz ayına kadar askeri ve siyasi eğitim aldığı, kendi beyanına göre, örgütün lojistik faaliyetlerine katıldığı silahlı çatışmalara girmediği, 07.07.2014 tarihinde örgütten gönüllü olarak ayrılıp Türkiye’ye gelerek güvenlik güçlerine teslim olduğu olayda; 2008 yılında babasının başvurusu sonucu terör örgütü üyeliğinden soruşturma başlatılıp hakkında yakalama kararı çıkartılan sanığın,ancak gönüllü olarak teslim olabileceği gözetilerek örgütün yapısı ve faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili konumuna uygun bilgi vermesi halinde TCK’nın 221/4. maddesinin 1. cümlesinin uygulanmasının gerekeceği gözetilmeden, uygulama imkanı bulunmayan TCK’nın 221/2. maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi,
Kanuna aykırı, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün BOZULMASINA, 14.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/352 Karar : 2017/1005 Tarih : 1.03.2017
-
TCK 221. Madde
-
Etkin Pişmanlık
Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/183 esas sayılı dosyasında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme, görevi yaptırmamak için direnme, patlayıcı madde bulundurma suçlarından yapılan yargılama neticesinde sanık … hakkında beraat kararı verildiği ve söz konusu kararın 02.11.2016 tarihinde kesinleştiği, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/49 esas sayılı dosyasının ise sanıkla bağlantısının bulunmadığı anlaşılmakla, tebliğnamedeki bu yönde bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.
Silahlı terör örgütüne üye olan, yakalanmadan 04.07.2016 tarihinde 155 polis ihbar hattını arayarak Jandarma ve Polis karakoluna saldırı olacağını ihbar ederek kendisinin de teslim olacağını beyan eden, yakalandıktan sonra yargılama aşamasında pişmanlığını dile getirip örgütte kaldığı süre ve konumu itibarıyla, örgütün yapısı ve faaliyetleri ile ilgili bilgi veren sanığın, yaptığı ihbar ve verdiği bilgilerin örgütteki konum ve faaliyetine uygun nitelikte faydalı olup olmadığı İçişleri Bakanlığından ve ilgili birimlerden sorulduktan sonra sonucuna göre hakkında TCK’nın 221/4. maddesinde yazılı etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerekirken, yeterli araştırma yapılmadan etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığının kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Hukuka aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün BOZULMASINA, 01.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/6906 Karar : 2016/4034 Tarih : 7.06.2016
-
TCK 221. Madde
-
Etkin Pişmanlık
Tayin edildiğinden haberdar olmadığı müdafiinin yüzüne karşı tefhim edilen hükmün suça sürüklenen çocuk bakımından bağlayıcı olmadığı, temyiz süresinin başlangıç tarihinin suça sürüklenen çocuğa gerekçeli kararın 18.09.2013 tarihinde yapılan tebligat ile başlayacağı dikkate alınarak suça sürüklenen çocuğun CMUK’nın 310/1. maddesinde öngörülen yasal bir haftalık süre içinde hükmü temyiz ettiği anlaşılmakla yapılan incelemede;
Suça sürüklenen çocuğun örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenmesine iştirak etmeksizin, örgütten ayrıldığının kabul edilmesi karşısında; TCK’nın 221/2. maddesi gereğince mahkumiyet hükmü kurulmadan, doğrudan “ceza verilmesine yer olmadığı” yönünde karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması sonuca etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre suça sürüklenen çocuğun yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle ceza verilmesine yer olmadığına dair hükmün ONANMASINA, 07.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/8290 Karar : 2016/1740 Tarih : 21.03.2016
-
TCK 221. Madde
-
Etkin Pişmanlık
Hükmolunan cezanın süresine göre şartları bulunmadığından sanık … müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin CMUK’nın 318. maddesi uyarınca REDDİNE,
1-Sanıklar … ve … hakkında kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 K. sayılı iptal kararının sanıklar … ve … hakkında TCK’nın 53. maddesinin uygulanması yönünden infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıklar … ve … hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde suç vasfı tayin edilmiş, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar ve müdafilerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
2-Sanık … hakkında kurulan hükme gelince;
… silahlı terör örgütüne katılmak amacıyla gittiği kırsal alanda … üyesi teröristlerle bir hafta kalan ve bu süre içinde kod adı alan sanığın örgüte katılma iradesini ortaya koyduğu ve eyleminin silahlı terör örgütüne üye olmak suçunu oluşturduğu ancak … dağı kırsalında bulunan teröristlere katılması amacıyla götürülürken yakalandıktan sonra yanında bulunduğu teröristlerin kırsal alandaki faaliyetleri ve örgüte katılması sürecinde yer alan sanıklarla ilgili tüm aşamalarda ayrıntılı anlatımlarda bulunan sanığa hükmolunacak cezadan TCK’nın 221/4. maddesi uyarınca indirim yapılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 21.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/4151 Karar : 2015/1602 Tarih : 27.05.2015
-
TCK 221. Madde
-
Etkin Pişmanlık
1- Temel cezanın belirlenmesinde TCK’nın 61/1. maddesinde gösterilen ölçütler nazara alınmak suretiyle, TCK’nın 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde, suçun işleniş biçimi, işlendiği yer ve zaman, meydana gelen tehlikenin ağırlığı göz önünde bulundurularak alt ve üst sınırlar arasında adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun bir cezaya hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden her iki sanık hakkında temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle fazla ceza tayini,
2- Sanık …‘un, örgütün amaçları doğrultusunda herhangi bir eyleme katıldığına dair iddia ve delil bulunmaması, örgüt kamplarında kaldığı süre ile TCK’nın etkin pişmanlığa ilişkin 221. maddesinin amaç, kapsam ve gerekçesi birlikte nazara alındığında, silahlı terör örgütü üyesi olan sanığın, yakalandıktan sonra kendi bilgisi ölçüsünde, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili yeterli bilgi verdiği ve yargılama aşamasında pişmanlığını dile getirdiği, bu nedenlerle anılan maddede aranan şartların oluştuğu gözetilmeden, sanık hakkında TCK’nın 221. maddesinde yazılı etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 27.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/252 Karar : 2015/1078 Tarih : 4.05.2015
-
TCK 221. Madde
-
Etkin Pişmanlık
Hükmedilen cezaların süreleri itibariyle koşulları oluşmadığından sanıklar … ve… müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin CMUK’nın 318. maddesi uyarınca ( REDDİNE ),
14.08.2012 ve 11.09.2012 tarihli duruşma tutanaklarında sanıklar …, … ve …‘ın adli sicil belgesinin okunduğu yer almış ise de, dosyada bu belgelerin bulunmadığı görülmüş, ancak UYAP sisteminden temin edilen adlî sicil bilgilerine göre, sanıkların sabıka kaydının bulunmadığı anlaşıldığından bu eksiklik sonuca etkili görülmemiş ve bozma nedeni yapılmamıştır.
1- Sanıklar … ve … hakkında kurulan hükümlere yönelik temyiz incelemesinde;
Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıkların suçlarının sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasıfları tayin edilmiş, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde aşağıdaki husus dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık … müdafii ile sanık …‘ün yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının ( REDDİNE ), ancak;
Sanıklar hakkında hüküm kurulurken öncelikle TCK’nın 314/3, 220/7. maddeleri delaletiyle 314/2. maddesi uyarınca temel ceza tayin edilip sonrasında aynı Kanunun 220. maddesinin 7. fıkrasının 2. cümlesinde öngörülen indirim uygulandıktan sonra devamında 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi gereğince arttırım yapılması gerekirken yazılı şekilde uygulama yapılması suretiyle sonuç cezanın “1 yıl 13 ay hapis” yerine “2 yıl 1 ay hapis” cezası olarak belirlenmesi suretiyle fazla ceza tayini,
Kanuna aykırı olup, hükümlerin bu nedenle ( BOZULMASINA ), bu hususların yeniden yargılama yapılmaksızın 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, anılan sanıklara ilişkin hükümlerin “2, 3 ve 4” numaralı bendlerinin hükümden çıkartılması ile yerine sanıklar hakkında TCK’nın 220/7 ve 314/2. maddeleri uyarınca tayin edilen 5 yıl hapis cezasından TCK’nın 220/7. maddesinin ikinci cümlesi uyarınca 2/3 oranında indirim yapılması suretiyle 1 yıl 8 ay hapis cezası, 3713 sayılı Kanunun 5/1. maddesi uyarınca 1/2 oranında arttırılarak 1 yıl 18 ay hapis cezası, TCK’nın 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılarak sonuç cezanın 1 yıl 13 ay hapis cezası olarak belirlenmesi suretiyle diğer yönleri usul ve kanuna uygun olan hükümlerin ( DÜZELTİLEREK ONANMASINA ),
2- Sanık … hakkında silahlı terör örgütüne yardım etme, sanık … hakkında silahlı terör örgütüne üye olma ve resmî belgede sahtecilik suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyizlere gelince;
a- Sanık … hakkında silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan kurulan hükme yönelik olarak;
Sanık …‘a ait olduğu iddia ve kabul edilen dinleme kayıtlarının dayanağı olan… Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/1077 ve 1538 değişik iş sayılı iletişim tespiti kararlarında, söz konusu hattı …‘ın kullandığı belirtilerek adı geçen hakkında koruma tedbiri uygulanmasına karar verildiği, sanık hakkında usulüne uygun olarak alınmış bir iletişim tespiti kararı bulunmadığı halde yine aynı Mahkemenin 2013/2324 ve 3668 sayılı kararları ile bu kez bahse konu hattı sanığın kullandığından bahisle tedbirin birer ay uzatılmasına karar verildiği, ancak anılan ilk tedbir kararlarının süresi boyunca elde edilen ve hükme esas alınan tape kayıtlarının sanığa yönelik uygulanan bir tedbir kararına dayanmaması nedeniyle hukuka aykırı delil niteliğinde bulunduğu, ayrıca sanığın kardeşleri olan ve başka dosya şüphelileri olarak haklarında soruşturma yürütülen … ve …‘a yönelik uygulanan dinleme faaliyeti sırasında sanık ile yaptıkları tespit edilen görüşmelerin de tanıklıktan çekinebilecek kişiler arasında gerçekleştirilmiş olması nedeniyle CMK’nın 135/2. maddesi uyarınca kayda alınamaycağı ve derhal yok edilmesi gerektiği, sanığın tüm aşamalarda iletişimi dinlenen hatların ve kaydedilen görüşmelerin kendisine ait olmadığını savunduğu, bunun dışında gizli tanık beyanının da tek başına sübut delili olarak kabul edilemeyeceğinin anlaşılması karşısında; sanığın silahlı terör örgütüne yardım etme suçunu işlediğine dair mahkumiyetine yeterli, her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı başkaca delil de elde edilemediği gözetilmeden yüklenen suçtan beraati yerine yazılı gerekçe ile mahkumiyetine karar verilmesi,
b- Sanık … hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan hükme yönelik olarak;
Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının ( REDDİNE ), ancak;
TCK’nın 221/4. maddesinde, etkin pişmanlık nedeniyle cezada yapılacak indirim oranının “üçte birden dörtte üçe kadar” olarak belirlendiği ve indirimin sonuç ceza üzerinden anılan Kanunun 62. maddesinden önce uygulanması gerektiği nazara alınmadan, yakalanarak ele geçirilen ve aşamalarda pişman olduğunu bildirip, örgüt içerisindeki konumuyla uyumlu şekilde örgütün yapısı ve faaliyetleri ile ilgili ayrıntılı olarak bilgi veren sanık hakkında kanunda gösterilen miktara uygun, verilen bilgiye göre orantılı, makul ve makbul bir indirim yapılması gerekirken, dörtte bir oranında indirim yapılması suretiyle fazla ceza tayini,
c- Sanık … hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan kurulan hükme yönelik olarak;
aa- İddianamede talep edilmemesi karşısında, sanığa 5271 sayılı CMK’nın 226. maddesi gereğince ek savunma hakkı tanınmadan, 3713 sayılı Kanunun 5/1. maddesinin uygulanması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,
bb- Sahtecilik suçlarında aldatıcılık özelliğinin tespitinin hakime ait olduğu nazara alınarak, Adlî emanette bulunan suça konu belge aslı getirtilerek denetime olanak verecek şekilde dosya içine konulup incelenmek suretiyle, özellikleri tutanağa geçirilerek iğfal kabiliyetinin bulunup bulunmadığı … Kriminal Polis Laboratuvarının 10.08.2011 tarihli ekspertiz raporu da nazara alınarak saptandıktan sonra sonucuna göre sanığın hukukî durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanıklar … ve … müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.