0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Haksız Fiil Nedeniyle veya Karşılıklı Hakaret

TCK Madde 129

(1) Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.

(2) Bu suçun, kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi halinde, kişiye ceza verilmez.

(3) Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.



TCK Madde 129 Gerekçesi

Madde metninde, hakaret suçundan dolayı cezanın kaldırılması ve azaltılması bakımından üç ayrı duruma ilişkin hüküm bulunmaktadır.

Birinci fıkraya göre, mağdur kendi haksız hareketleriyle hakarete neden olmuş ise, haksız hareketinin ağırlığını göz önüne almak suretiyle hâkim, failin cezasını azaltabileceği gibi gerektiğinde tümüyle kaldırabilecektir. İkinci fıkraya göre, kişi kendisine karşı işlenen kasten yaralama suçuna tepki olarak işlediği hakaret suçu dolayısıyla cezalandırılamayacaktır.

Üçüncü fıkraya göre, karşılıklı hakaret hâllerinde hâkim, hangisinin neden olduğunu göz önünde bulundurarak taraflardan her ikisi veya birisi hakkında verilecek cezada indirim yapabileceği gibi, ceza vermekten tamamen sarfınazar da edilebilir.


TCK 129 (Haksız Fiil Nedeniyle veya Karşılıklı Hakaret) Emsal Yargıtay Kararları


Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/15827 E. , 2021/18958 K.

  • TCK 129
  • İlk hakaret sözleri sanık tarafından söylenmişse sanık hakkında cezaverilmesine yer olmadığı kararı değil, mahkumiyet kararı verilip cezasından indirim yapılmalıdır.

Sanık ve katılan arasında çıkan tartışmada hakaret sözlerinin ilk olarak sanık … tarafından söylendiğinin belirtilmesine rağmen, hakkaniyete uygun olarak TCK 129/3. maddesi gereği cezasında indirim yapılması gerekirken sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi, bozma nedenidir.


Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/12007 E. , 2021/3799 K.

  • TCK 129
  • Katılanın sarfettiği “defol git” sözleri kaba söz olduğundan TCK m.129 gereği karşılıklı hakaret suçuna vücut vermezken, TCK m.129/1 gereği hakaretin haksız fiile tepki olarak işlenmesi nedeniyle ceza indirimi yapılması gerekir.

TCK’nın 129/3. maddesinin uygulanabilmesi için hakaret eyleminin karşılıklı gerçekleştirilmesi gerektiği, yargılamaya konu olayda,katılanın sanığa yönelik sarfettiği kabul edilen ‘defol git’ şeklindeki sözlerin, nezaket dışı ve kaba söz niteliğinde olup, hakaret suçunun yasal unsurlarını oluşturmadığı ancak, katılanın söylediği sözlerin haksız fiil niteliğinde olması nedeniyle sanık hakkında TCK 129/1. maddesinin tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi, bozma nedenidir.


Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2018/6235 E. , 2018/14582 K.

  • TCK 129
  • Hakaret haksız fiili gerçekleştiren kişiye yönelmemişse TCK m.129 uygulanamaz

TCK’nın 129. maddesinde düzenlenen ve cezayı hafifleten veya ortadan kaldıran özel tahrik hükmünün uygulanma koşullarından birisi de, hakaretin haksız fiili gerçekleştiren kişiye yönelik olmasıdır. Haksız tahrikin ceza sorumluluğunu azaltan yada ortadan kaldıran bir neden olarak kabul edilmesinin temelinde, haksız davranışın kişilerin adalet duygularını inciteceği ve buna karşı insani bir duygu niteliğinde görülmesi düşüncesi de yer almaktadır. Bu nedenle haksız bir davranışa gösterilen tepkinin de yalnızca haksız fiil failine yöneltilmesi zorunludur. Başkasının haksız hareketi tahrik sebebi kabul edilmez. Haksız fiil bahane edilerek, öfkesini başka kimselerden çıkarmaya çalışan failin haksız fiil indirimden yararlandırılmasının olanaklı olmayacağı, Ceza Genel Kurulu’nun “Suçun haksız tahrikin etkisi altında işlenmiş sayılabilmesi için fail tarafından yapılan hareketin, haksız tahriki oluşturan fiilin sebebiyet verdiği gazap ve elemin bir tepkisi olması gerekmekle birlikte; sanığın eyleminin de haksız tahriki teşkil eden fiili işleyen kimseye yönelmiş olması gerekmektedir” şeklindeki içtihadı ile de ortaya konulmuştur (28/03/1983 tarih, 1-492/142.)

Bu açıklamalar ışığında; oğlunun okulda görevli başka bir öğretmen tarafından dövüldüğünü iddia eden sanığın, bu haksız fiile karşı duyduğu tepki nedeniyle, okul idarecisi olan katılanlara yönelik eylemlerinde, hakaretin haksız fiili gerçekleştiren kişiye yönelik olmaması nedeniyle TCK’nın 129. maddesinin uygulanma şartlarının gerçekleşmediği anlaşılmıştır.


Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/8416 E. , 2018/7518 K.

  • TCK 129
  • Karşılıklı hakaret suçunda tanık anlatımının çelişkili olması halinde hangi anlatıma neden üstünlük tanınarak hüküm kurulduğu gerekçesiyle birlikte açıklanmalıdır.

Tanık …‘ün soruşturma safhasında, sanığın katılana hakaret ettiğini, bunun üzerine katılanın da sanığa hakaret ettiğini ifade ettiği, kovuşturma safhasında ilk ifadesi okunarak sorulduğunda, bu kez katılanın soruşturma safhasında anlattığı sözlerden farklı sözlerle sanığa hakaret ettiğini ifade ettiğinin anlaşılması karşısında, tanığın aşamalardaki beyanları arasındaki çelişkinin giderilmeye çalışılması, giderilemediği takdirde, yöntemince irdelenip hangi anlatıma hangi nedenle üstünlük tanındığı açıklanıp tartışılarak, sonucuna göre de sanık hakkında TCK. 129/3. maddesinde düzenlenen hükmün uygulanıp uygulanmayacağı değerlendirilerek, sanığın hukuksal durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik kovuşturma ve yetersiz gerekçeyle mahkumiyet hükmü kurulması, bozma nedenidir.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/15792 Karar: 2017/25235 Tarih: 20.11.2017

  • TCK 129. Madde

  • Haksız Fiil Nedeniyle veya Karşılıklı Hakaret

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

1- )Müştekinin, 06.11.2012 tarihli oturumda şikayetten vazgeçtiğinin anlaşılması karşısında, sanığa vazgeçmeye karşı diyecekleri sorularak, sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

2- )Sanık hakkında, şikayetten vazgeçmenin kabul edilmemesi halinde hakaret suçundan kurulacak hüküm yönünden; 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 Sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik 5271 Sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 125/1. maddesi kapsamındaki hakaret suçu önceden de uzlaşma kapsamında ise de, 6763 Sayılı Kanun’un 34. maddesiyle, 5271 Sayılı CMK’nın 253. maddesinin 24, 25. fıkralar 24 ve 25. fıkralarındaki uzlaştırma bürosuna dair düzenleme dikkate alınıp, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2, 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

3- )Sanık hakkında tehdit suçuna dair olarak; olay yerinde bulundukları anlaşılan ve soruşturma sırasında beyanda bulunmak istemeyen tanıklar G.A. ve M.Ş.’in kovuşturma sırasında usulüne uygun olarak duruşmaya çağrılıp dinlenmeleri ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayini gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ve yetersiz gerekçe ile beraat kararı verilmesi,

4- )Kabule göre ise;

a- )Sanık hakkında, hakaret suçunun karşılıklı olarak işlendiğinin kabul edilmesi karşısında, TCK’nın 129/3. maddesi uyarınca doğrudan ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, hapis cezasına hükmedildikten sonra ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi,

b- )Sanık hakkında, hakaret suçundan ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilirken uygulanan kanun maddesinin gösterilmemesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı ve O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 20.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/5680 Karar: 2017/3721 Tarih: 05.04.2017

  • TCK 129. Madde

  • Haksız Fiil Nedeniyle veya Karşılıklı Hakaret

1-) İşkence suçundan sanıklar …, …, … ve … haklarında kurulan beraat hükmüne yönelik yapılan temyiz incelemesinde;

İşkence, ulusal hukukta olduğu gibi uluslararası sözleşmelerle de yasaklanmıştır. T.C. Anayasası’nın herkesin, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtildikten sonra, “Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz” denilmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin uyarınca; “Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı yahut haysiyet kırıcı ceza veya muameleye tâbi tutulamaz.” ve gereğince de bu yasak olağanüstü durumlarda bile ortadan kaldırılamaz.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin de, “hiç kimsenin işkenceye, zalimane, gayriinsani, haysiyet kırıcı cezalara veya muameleye tâbi tutulamayacağı” kabul edilmiştir.

İşkenceye ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Küçültücü Muamele ya da Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nde ve İşkencenin ve İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Ceza ya da Davranışın Önlenmesine İlişkin Avrupa Sözleşmesinde işkence yasaklanmış ve işkencenin önlenmesi için alınacak önlemler hükme bağlanmıştır.

İşkenceye ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Küçültücü (Onur Kırıcı) Muamele ya da Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin , işkence terimi, “bir şahsa veya bir üçüncü şahsa, bu şahsın veya üçüncü şahsın işlediği veya işlediğinden şüphe edilen bir fiil sebebiyle, cezalandırmak amacıyla bilgi veya itiraf elde etmek için veya ayrım gözetmeden herhangi bir sebep dolayısıyla bir kamu görevlisinin veya bu sıfatla hareket eden bir başka şahsın teşviki veya rızası veya muvafakatiyle uygulanan fiziki veya manevi ağır acı veya ızdırap veren bir fiil anlamına gelir. Bu yalnızca yasal müeyyidelerin uygulanmasından doğan, tabiatında olan veya arızi olarak husule gelen acı ve ızdırabı içermez” şeklinde tanımlanmış, bu maddenin,”konu hakkında daha geniş uygulama hükümleri ihtiva eden herhangi uluslararası bir belge veya milli mevzuata halel getirmeyeceği” belirtilmiştir.

Zalimane muameleler, “mağdura yapılan maddi veya manevi ızdırap verici her türlü işlemleri”, insani olmayan muameleler, “insanlık kişiliğini ve duygusunu önemli derecede incitici eylemleri”, haysiyet kırıcı hareketler ise, “bir kimsenin namus, şöhret veya haysiyetine saldırı niteliğinde olan, kişi üzerinde manevi eziyet doğuracak fiilleri” ifade etmektedir.

6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un şiddet, “Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekenomik her türlü tutum ve davranışı” olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası Sözleşmelerle yasaklanan işkence, 5237 Sayılı TCK.nun 94. maddesinde

“(1) Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Suçun;

a-) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,

b-) Avukata veya diğer kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla,

İşlenmesi hâlinde, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Fiilin cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi hâlinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(4) Bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişiler de kamu görevlisi gibi cezalandırılır.

(5) Bu suçun ihmali davranışla işlenmesi hâlinde, verilecek cezada bu sebeple indirim yapılmaz.

(6) (Ek fıkra: 11.04.2013-6459 S.K./9. madde Bu suçtan dolayı zamanaşımı işlemez.” şeklinde düzenlenmiştir.

İşkence suçunu oluşturan eylemler yasada tek tek sayılmamış, onun yerine; “Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışlar” işkence suçunun kapsamına alınmıştır.

İşkence suçu birden çok hukuksal yararı koruyan bir suçtur. Korunan hukuki değer, karma bir nitelik taşımaktadır. Bu suçla; insan onuru, vücut dokunulmazlığı, adliye ve kamu yönetiminde disiplin sağlama amacı korunmaktadır. İşkenceyi oluşturan fiiller beden ve ruh sağlığını bozmaktadır. İşkence gören kişi, irade özgürlüğü ortadan kalktığı, algılama yeteneği etkilendiği gibi duyduğu acı ve üzüntü sonucu gerçek dışı açıklamalarda veya kabullenmelerde bulunduğundan adaletin gerçekleşmesi ve ceza yargılamasının “maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına” yönelik amacı engellemekte veya gerçeğe ulaşma gecikmektedir. Ancak asıl korunan hukuki yarar, insan onurudur.

İşkence olarak, bir kişiye karşı insan onuru ile bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışlarda bulunulması gerekir. İşkence teşkil eden fiiller aslında kasten yaralama, hakaret, tehdit, cinsel taciz niteliği taşıyan fiillerdir. Ancak bu fiiller ani olarak değil, sistematik bir şekilde ve belli bir süreç içinde işlenmektedir. Bir süreç içinde süreklilik arz eder bir tarzda işlenen işkencenin en önemli özelliği, kişinin psikolojisi,ruh sağlığı, algılama ve irade yeteneği üzerindeki tahrip edici etkilerinin olmasıdır. Bu etkilerin uzun bir süre ve hatta hayat boyu devam etmesi, işkencenin bu kapsamda işlenen fiiline nazaran daha ağır ceza yaptırımı altına alınmasını gerektirmiştir.(TCK.94. Madde gerekçesi)

Kötü muamelenin AİHS.nin 3. maddesi kapsamına girebilmesi için asgari ciddiyet düzeyine ulaşması gerekir. Bu düzeyin değerlendirilmesi göreceli olup yapılan kötü muamelenin süresi, fiziksel ve psikolojik etkileri, gerektiğinde mağdurun cinsiyeti, yaşı, sağlık durumu gibi koşullar da gözetilmelidir. (AİHM-Mehmet Ali Okur/Türkiye Davası-17.Ocak.2012)

Özgürlüğünden mahrum bırakılmış durumda olan bir kişiye karşı, davranışı gerektirmediği halde fiziksel güç kullanılması insan onuruna saldırı ve ilkesel olarak AİHS’nin 3. maddesiyle güvence altına alınan hakkın ihlalini teşkil etmektedir. (AİHM-Labita/İtalya kararı)

Yapılan fena muamelelerin değişik günlerde olması diğer bir anlatımla işkenceyi oluşturan fiillerin birbirini takip eden günlerde yapılması zorunlu olmayıp belli bir süre devam etmesi yeterlidir. Kasten yaralama fiili birkaç dakika, işaret veya sözle tehdit bir dakika veya daha az, cinsel taciz bir veya birkaç dakika (çimdikleme, okşama gibi) sürmektedir. Bu fiillerin devamlılığı halinde, örneğin gidip gelip bir kişiye tokat atılması, tekme vurmada, on dakikada bir küfredip vurmada, tek ayak üstünde tutmada,

yüzünü duvara döndürüp elleri havada yahut tek ayak üstünde duvara yapışık vaziyette bekletmede, uyutmamak için geceleri sık sık soru sormada, kızıp bağırmada, vurmada, sorguya almada, yüksek sesle sürekli müzik dinletmede, soğukta soyup betona yatırmada, elektrik vermede, sıcakta su içmeyi önlemede, giyinik veya soyunukken su sıkıp seyretmede, tuvalet ihtiyacını gidermeye engel olmada ve benzeri olaylarda, bir anlık fena muamele olmayıp fiiller belli bir süreç içinde sistematik biçimde işlendiğinden işkence suçu tartışılmalıdır.

5237 Sayılı işkencenin belli bir amaçla işlenmesi aranmamıştır. Buna göre, kamu görevlisinin herhangi bir sebeple ve fakat bilerek sistematik bir şekilde insan onuru ile bağdaşmayan bedensel veya ruhsal yönden acı çektiren, aşağılayan, algılama ve irade yeteneğini etkileyen davranışları gerçekleştirmesi suçun oluşumu için yeterlidir. İşkence suçunun oluşabilmesi için kamu görevlisinin mutlaka zor kullanmak yetkisine sahip olmasının gerekmediği buna karşılık TCK’nın 256. Maddesindeki suçun olaşabilmesi için zor kullanma yetkisine sahip bir kamu görevlisinin bulunması gerekmektedir. Belirtmek gerekir ki işkence suçunun zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlilerince de işlenmesi mümkündür. Somut olayda zor kullanma yetkisine sahip olan kamu görevlilerinin yetki sınırlarını aşarak gerçekleştirdikleri kötü muameleler, yaralamalar, aşağılamalar sistematik bir uygulama biçimini almışsa artık işkencenin varlığından söz etmek mümkün hale gelecektir. Sonuç olarak amaca bakılmaksızın, keza failin zor kullanma yetkisine sahip olup olmadığına bakılmaksızın işkence suçunun oluşmasına uygun düşen davranışların sistematik bir uygulama haline getiren her kamu görevlisi bu suçun faili olacaktır (Prf. Dr. Mahmut KOCA/Prf. Dr. İlhan ÜZÜLMEZ, Türk Ceza Hukuku, Özel Hükümler, Ankara 2006, S:251)

İnceleme konusu somut olayımıza gelince;

Dosyada bulunan 03.04.2008 tarih ve 01:10 saatli tutanakta, aynı gün saat :00:45’te meydana gelen karşılıklı darp olayından dolayı … ve …‘ın darp eden, …‘un ise darp edilen sıfatı ile gerekli işlemler yapılmak üzere polis merkezine getirildiği,

Aynı gün saat 02:00’de düzenlenen tutanak içeriğinde de, “darp olayıyla ilgili olarak …, … ve …‘un polis merkezi amirliğine teslim edildiği, şahısların bekleme odasına alınması sırasında …‘in polis memurlarına hakaret ve tehditte bulunarak ‘siz diğer şahsı koruyorsunuz beni içeri atıyorsunuz’ dediği, polis memuru …‘nın boğazını sıkıp tekme attığı, bunun üzerine yardıma gelen polis memurları … ve …‘ün olaya müdahale ettikleri, …‘in onlara da tehdit ve hakaret içeren sözler sarf ettiği, kendisine zarar vermeye kafasını duvarlara vurmaya başladığı, kendisine ve memurlara zarar vermemesi için zor kullanılarak etkisiz hale getirildiği kelepçe takıldığı ve daha sonra raporu için ekip otosuna bindirildiği”nin belirtildiği,

Aynı gün saat: 04:50’de polis memuru …‘ın nöbetci Cumhuriyet Savcısı …‘le görüşerek …‘in gözaltına alınması talimatı aldığının görüşme tutanağından anlaşıldığı aynı gece …‘in Bağcılar eğitim ve Araştırma Hastahanesi’ne götürüldüğü saati belirtilmeyen bu hastanece düzenlenen raporda; “sağ parietal bölgede 10x0,4cm. ebadında sıyrık, sağ tıbia distal bölgede 1x1cm. ebadında ekimoz, hassasiyet, ağrı, sol humerus ortada 1x0,4cm ebadında ağrı, hassasiyet olduğu, miğde bulantısı ifadesi mevcut olduğu, Acil beyin Cerrahi konsültasyonu uygun görüldüğü, sol işaret parmağında ağrı, hassasiyet mevcut olduğu,” belirtildiği, aynı gece saat 04:10’da Bakırköy Doktor Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde muayene edildiği ve acil nöroşirürjikal patoloji saptanmadığı ve aynı gün adı geçenin mevcutlu olarak Cumhuriyet Başsavcılığına götürülüp serbest bırakıldığı ve akabinde 03.04.2008 günü saat: 15:55’te Bakırköy Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporda “geçici raporda tarif edilen harici travmatik bulgular dışında sol kulak ön yüzde 3 cm. uzunluğunda ekimozlu sıyrık, sol kulak sayvanı altında 2cm. sıyrık sağ kol 1/3 orta kısmında 3 cm. çapında ekimoz mevcut olduğu, yaralanmasının yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde hafif nitelikte olduğu”nun belirtildiği anlaşılmıştır.

Sanık polis memurları özetle; katılan sanık …‘in gece saatinde karakola getirildiğini, memurlara sinkaflı küfürler ettiğini, el ve ayaklarıyla sağa sola zarar vermeye çalıştığını, kendilerinin de onu etkisiz hale getirdiğini bu sırada zor kullanma sınırları içinde yapılan müdahalede yaralandığını beyan ettikleri,

… ve …‘i olay yerinden polis merkezine getiren polis memurlarından tanık … ve …‘nın 03.04.2008 tarih ve 01:10 saatli tutanağın aksine polis merkezine getirilinceye kadar yapılan bir taşkınlıktan bahsetmedikleri,

Sanığın trafikte tartıştığı ileri sürülen ve bu sebeple karakola birlikte getirilen tanık … ifadesinde sanık polis memurlarının beyanlarını doğrular şekilde ifade vermekle birlikte sanık …‘in taşkınlığı sebebiyle nezarete atılmak istendiğini, kendisinin ise başka bir odaya alındığını, karakol amiri … Başkomiser’i tanımadığını, telefon görüşmesi de olmadığını güvenlik sebebiyle başka bir odaya alındığını, soruşturma ifadesinde ise telefon numarasının 0535 769 8453 olduğunu bildirdiği,

Polis memuru tanık …‘ın da …‘in eylemleri yönünden benzer anlatımda bulunmakla birlikte taraflar arasında arbede olmasın diye …‘i avukat görüşme odasına, …‘i ise bekleme yerinde beklettiklerini başka odaya almadıklarını Sait’in buna daha fazla tepki gösterdiğini sağı solu tekmelediğini sakinleştirmeye çalışıp kelepçe vurulduğunu,

Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığında şüpheli sıfatıyla ifade veren Başkomiser … 25.05.2009 tarihli ifadesinde … isimli şahsı tanımadığını beyan edip kimlik tespiti bölümünde cep telefonunu … olarak yazdırdığı,

Ancak …‘a ait telefon numarası ile …‘a ait telefon numaraları arasında 14.04.2008 günü saat 20:30’da 71 saniye, 21:04’de 31 saniye, 12:04’de 74 saniye görüşme yapıldığının tespit edildiği,

Soruşturmanın yürütüldüğü Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca 26.09.2008 tarihli müzekkere ile olay yerine ait mobese görüntüleri istenmiş ise de; müzekkerenin imzasız ve tarihinin belli olmaması nedeniyle, 19.12.2008 tarihinde yazılan müzekkerenin ise asayiş hizmetlerinde kullanılan mobese kameralarında söz konusu adresi gösteren kamera bulunmadığı ve kamera kayıtlarının yedi gün süreyle tutulduğu belirtilerek istemlerin yerine getirilmediği, keza polis merkezinde güvenlik kamera kaydı görüntülerinin bulunmadığının belirtildiği,

Tanıklardan …, …, … ve … ise özetle …‘un farklı odaya alınıp ikram yapılmasına rağmen kendisinin gözlem odasına alınmasına tepki gösteren …‘in kelepçelenip darp edildiğini beyan ettikleri anlaşılmıştır,

Sonuç olarak;

03.04.2008 tarih ve 01:10’da düzenlenen tutanak içeriğinin düzenleyen polis memurları tarafından kovuşturma sırasında anlatılmaması dikkate alındığında; her ne kadar sanıklar suçlamaları kabul etmeyerek eylemlerinin zor kullanma yetkisi kapsamında kaldığını beyan etmişler, tanık polis memuru … ile …‘in tartıştığı …‘un bu savunmaları destekler nitelikte ifade vermişler ise de Başkomiser …‘ın 14.04.2008 günü …‘in ve diğer tanıkların beyanlarını doğrular nitelikte … ile üç kez telefon görüşmesi yapması ve bu suretle tanıştıklarının anlaşılması, keza …‘in polis merkezine getirilme gerekçesi polis memuru sanıkların savunmasında farklı açıklansa da …‘un bir odaya alınıp ikramda bulunulmasına rağmen onun gözlem odasına alındığının beyanlardan anlaşılması, her ne kadar Mahkemece, …‘in yaralanmasının zor kullanma sınırlarının içinde kaldığı kabul edilmişse de gerek Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesindeki bulgular ve aynı gün Bakırköy Adli Tıp Şube Müdürlüğünce yapılan tespitler ve buna bağlı olarak verilen sonuç rapor içeriğinin … ve tanıklar …, … ve … ile …‘ın beyanlarını doğrular nitelikte olup, üç polis memurunun bir şahsı gözlem odasına götürmek için kullanması gereken zor kullanmanın sınırları içinde kabulünün mümkün görülmemesi karşısında başka bir olay sebebiyle polis merkezine getirilen katılan sanık …‘i polis merkezine birlikte getirildiği diğer şahsın odaya alınıp ikramda bulunmasına itiraz etmesi kendisinin ise gözlem odasına konulmak istenmesine tepki göstermesi ve gözlem odasına gitmemek için direnmesi üzerine polis memuru sanıklar …, … ve …‘ın darp ettikleri; daha sonra da nöbet değişimde polis memuru …‘nın …‘i kameranın olmadığı koridora çektiği ve burada da dövdükleri, bu şekilde eylemlerinin sürekli ve sistematik bir hal aldığı, o sırada polis merkezinin amiri olan ve darp olayını görmesine, önleme görevi bulunmasına rağmen müdahale etmeyerek suça iştirak eden …‘nın üzerlerine atılı işkence yapmak suçunu işledikleri sabit olduğu halde delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi,

2-) Sanık … hakkında hakaret suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz incelemesine gelince;

Katılan Sanık …‘in eylemini, diğer sanıkların adli raporlarda belirtilen yaralama eylemlerine tepki olarak gerçekleştirdiğinin anlaşılması karşısında hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 129/2. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

SONUÇ : Yasaya aykırı, katılan sanık … vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 05.04.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/12606 Karar: 2017/3453 Tarih: 08.02.2017

  • TCK 129. Madde

  • Haksız Fiil Nedeniyle veya Karşılıklı Hakaret

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-)Her iki sanığın amcası olup tanık konumunda bulunan diğer mağdur sanığın beyanında, sanığın mağdurlara karşı bıçak doğrulttuğunu ancak kendisinin onu tutarak yaralamayı engellediğini belirtmesi karşısında, sanığın aynı eylemi hem silahla tehdit hem de silahla yaralamaya teşebbüs olarak kabul edilmesi suretiyle fazla ceza verilmesi,

2-)Mağdurların şikayetlerinden vazgeçmeleri karşısında, sanık hakkında hakaret suçundan kurulan hüküm yönünden, sanığa şikayetten vazgeçmeyi kabul edip etmediği sorularak sonucuna göre, TCK’nın 73/4, CMK’nın 223/8. madde ve fıkraları uyarınca, kamu davasının düşmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

a-)Kabule göre ise, hakaret suçundan kurulan hükümde, TCK’nın 58/3. maddesi sebebiyle seçimlik cezalardan tercih edilen hapis cezası TCK’nın 50/2. maddesi hükmü uyarınca adli para cezasına çevrilemese de para cezası dışındaki diğer seçenek yaptırımlardan birine çevrilip çevrilmeyeceğinin tartışılmaması,

3-)Sanık hakkında tehdit, diğer sanık hakkında silahla yaralamaya teşebbüs, silahla tehdit ile kabule göre hakaret suçundan kurulan hükümlerde, mağdur sanıkların çelişkili anlatımlarının olması ve mahkemece olayı başlatan kişinin belli olmadığının kabul edilmesi karşısında, olayın çıkış sebebi ve gelişimi üzerinde durularak sonucuna göre TCK’nın 29 ve kabule göre hakaret suçundan 129. maddelerindeki haksız tahrik hükümlerinin sanıklar lehine uygulanma olanağı tartışılmadan, yetersiz gerekçeyle hükümler kurulması,

4-)Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 günü, Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 Sayılı TCK’nın 53 . maddesinin bazı bölümlerinin iptaline dair kararının yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 08.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/29185 Karar: 2016/13551 Tarih: 07.06.2016

  • TCK 129. Madde

  • Haksız Fiil Nedeniyle veya Karşılıklı Hakaret

Temyiz itirazının sanık sıfatıyla olduğu anlaşıldığından temyiz incelemesi hakkında verilen mahkumiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.

1- ) Sanık hakkında müştekiyi kasten yaralama suçu sebebiyle verilen mahkumiyet hükmünün yapılan temyiz incelemesinde:

a- )Sanığın soruşturma ve kovuşturma aşamalarında alınan ve değişmeyen istikrarlı savunmalarında suçu inkar etmesi, müşteki hakkında düzenlenen 14.01.2012 tarihli adli raporda darp cebir izinin bulunmadığının belirtilmesi ve tanıkların bu konuda görgüye dayalı bir bilgilerinin bulunmadığının anlaşılması karşısında, sanığın üzerine atılı suçtan beraati yerine, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve yasal delil temin edilmeden ve bu deliller gerekçeli kararda açıklanıp tartışılmadan yalnızca müştekiye ait soyut beyan üzerine sanığın yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

Kabule göre de;

b- )Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 25.06.2012 tarih ve 2012/169 numaralı iddianamesinin anlatım kısmında sanığın müştekiye yönelik kasten yaralama eyleminin teşebbüs aşamasında kaldığı anlatılmasına rağmen 5271 Sayılı CMK’nin 226.maddesine aykırı olacak şekilde sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nin 35.maddesinin uygulanmaması ihtimaline binaen ek savunma hakkı tanınmadan ve gerekçe gösterilmeden eylemin tamamlandığı belirtilip yazılı şekilde hüküm kurulması,

c- )Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas- 2015/85 karar sayılı kararı ile 5237 Sayılı TCK’nin 53. maddesindeki bazı hükümlerin iptal edilmesi sebebiyle 5237 Sayılı TCK’nin 53. maddesinde belirtilen hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

2- )Diğer Sanık hakkında müştekiyi kasten yaralama ve müştekiye yönelik hakaret suçları sebebiyle verilen mahkumiyet hükümlerinin yapılan temyiz incelemesinde:

a- )Müştekinin yaralanması hakkında düzenlenen Hastanesi’ne ait 14.01.2012 tarihli raporda nazal kemikte fraktür hattı mevcut olduğunun bildirilmesi karşısında müştekide meydana gelen kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisini gösterir adli rapor aldırıldıktan sonra sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nin 86/1-3-e,, 87/3 maddeleri uyarınca hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,

b- )Sanığın müştekiyi kasten yaralaması eyleminde, olayın başlangıç ve gelişimi üzerinde durulup ,her iki aile bireylerinin katıldığı ve yaralandığı olayda, ilk haksız hareketin hangi taraftan geldiğinin tespitine çalışılarak sonucuna göre,Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.10.2002 tarih ve 2002/4-238-367 Sayılı kararı da dikkate alınarak, sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nin 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi,

c- )Müştekinin aşamalarda alınan ifadelerinde, sanığın kendisine yönelik hakaret ettiğine dair bir iddiada bulunmadığı gibi, sanığın suçlamaları inkar ettiği ve 14.01.2012 tarihli olay, yakalama ve üst arama tutanağında müştekinin hakaret etmesi üzerine, sanığın da aynı sözlerle müştekiye karşılık verdiğinin belirtilmesi dikkate alınarak, müşteki ,sanık ve tanık polis memurlarından bu hususların sorulup açıklattırılması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun, 5237 Sayılı TCK’nin 129.maddesi hükümleri dikkate alınarak, tayin ve takdiri gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

d- )Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas- 2015/85 karar sayılı kararı ile 5237 Sayılı TCK’nin 53. maddesindeki bazı hükümlerin iptal edilmesi sebebiyle 5237 Sayılı TCK’nin 53. maddesinde belirtilen hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesiyle yürürlükte bulunan 1412 Sayılı 321. maddesi uyarınca aynı Kanun’un 326 /son maddesi gözetilmek suretiyle BOZULMASINA, 07.06.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/3846 Karar: 2016/3179 Tarih: 31.03.2016

  • TCK 129. Madde

  • Haksız Fiil Nedeniyle veya Karşılıklı Hakaret

Suça sürüklenen çocuk hakkında çocuğun basit cinsel istismarı ve tehdit suçlarından kurulan beraat hükümlerinin incelenmesinde;

Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükümleri usul ve kanuna uygun olduğundan, katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,

Suça sürüklenen çocuk hakkında hakaret suçundan dolayı ceza vermekten vazgeçilmesine dair hükmün temyiz incelemesine gelince;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Suça sürüklenen çocuğun olay günü mağdurenin önüne aniden çıkıp bağırmak suretiyle korkutmasına bağlı olarak mağdurenin söylediği hakaret içerikli söze karşılık suça sürüklenen çocuğun hakaret içerikli sözler söylemesinden ibaret eyleminde TCK’nın 129/3. maddesinin uygulanma koşullarının oluşmadığı nazara alınarak suça sürüklenen çocuğun atılı suçtan cezalandırılması gerektiğinin gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,

Kabule göre de;

TCK’nın 129/3. maddesi uyarınca hakaretin karşılıklı olması sebebiyle suça sürüklenen çocuğa ceza vermekten vazgeçilmesi halinde, CMK’nın 223/4. maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde “ceza vermekten vazgeçilmesine” şeklinde karar verilmesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı, katılan mağdure vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gözetilerek 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 31.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/34176 Karar: 2016/1305 Tarih: 26.01.2016

  • TCK 129. Madde

  • Haksız Fiil Nedeniyle veya Karşılıklı Hakaret

6352 Sayılı Kanun’un 100. maddesiyle CMK’nın 324. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen cümle gereğince, sanığa yüklenen yargılama giderinin 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106 . maddesindeki terkin edilmesi gereken tutardan az olması sebebiyle Devlet Hazinesi üzerinde bırakılması hususu infaz aşamasında resen dikkate alınabileceğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

I-) Sanık Z. O. ve katılan sanık E. O. hakkında kurulan hükümlerin incelenmesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanıklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-)Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 günlü, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı, 24.11.2015 gün ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan kısmi iptal kararı uyarınca, 5237 Sayılı TCK 53.madde 1.fıkra 1.fıkra b. bendinde düzenlenen “seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına” hükmünün iptal edilmesi sebebiyle uygulanamayacağının gözetilmesi zorunluluğu,

2-)Sanık E. O.’nun adli sicil kaydında yazılı Erbaa Asliye Ceza Mahkemesi’nin 06.03.2007 tarih ve 2006/498 Esas, 2006/110 Karar sayılı 31.03.2009 kesinleşme ve 26.10.2009 infaz tarihli 203. maddesi uyarınca verilen 500 TL adli para cezasına dair ilamın kesin nitelikte olması sebebiyle 1412 Sayılı 305/ son maddesi uyarınca tekerrüre esas alınamayacağı gözetilmeden sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık Z. O., katılan sanık E. O., katılan vekili ve o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeple isteme uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 Sayılı 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkralarından “TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına dair bölümün” çıkartılarak, yerine “Kasten işlemiş olduğu suç için hapis cezasıyla mahkûmiyetin yasal sonucu olarak sanığın, 5237 Sayılı TCK’nın 53/1. maddesinin (a), (c), (d) ve (e) bentlerinde yazılı haklardan aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca cezanın infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise anılan maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkûm olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına” cümlesinin eklenmesi ve sanık E. O.’yla ilgili hüküm fıkrasından “sanık E. O.’nun cezasının 58. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” dair bölümün çıkartılması suretiyle, eleştiri dışında diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

II-) Sanık D. Ç. hakkında kurulan hükmün incelenmesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Sanık hakkında haksız tahrik sebebiyle 5237 Sayılı TCK’nın özel tahrike dair 129. maddesi yerine, genel tahrike dair 29. maddesinin uygulanarak yazılı şekilde karar verilmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeple tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 26.01.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/18103 Karar: 2015/27091 Tarih: 05.10.2015

  • TCK 129. Madde

  • Haksız Fiil Nedeniyle veya Karşılıklı Hakaret

1)Hakaret suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Yerinde görülmeyen diğer itirazların reddine, ancak,

a) 5237 sayılı TCK’nin 129/3. maddesi uyarınca hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi nedeniyle ceza vermekten vazgeçilmesi halinde, doğrudan ceza vermekten vazgeçilmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeyerek sanık hakkında hapis cezası tayin edildikten sonra yazılı şekilde hüküm kurulması,

b) Hakaretin karşılıklı olması nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken cezanın büsbütün kaldırılmasına karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden 1412 sayılı CMUK’un 322. maddesi gereğince, ceza tayinine ilişkin mahkumiyet kararı bölümü hüküm fıkrasından çıkartılması ve hüküm fıkrasındaki “cezanın büsbütün kaldırılmasına” ibaresinin “ceza verilmesine yer olmadığına” şeklinde değiştirilmesi ve sair kısımların aynen bırakılması suretiyle hükmün düzeltilerek ONANMASINA,

2)Yaralama suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak,

Yaralama eyleminin katılanda TCK’nin 87. maddesi kapsamında birden fazla sonucu aynı anda oluşturması durumunda bu durumun temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşma nedeni yapılabileceği ve sanığa verilen cezanın 87. maddeye göre ancak bir kez artırılabileceği gözetilmeden, sanık hakkında 86/1, 86/3-e. Maddelerine göre belirlenen hapis cezasının

TCK’nin 87/2-b. Maddesine göre 2 kat artırılması, bulunan hapis cezasının 8 yılın altında kalması halinde aynı yasanın 87/2-son maddesine göre 8 yıl hapis cezasına çıkarılmasının ardından 62. maddesinin uygulanması yerine; 86/1 ve 86/3-e. maddelerine göre belirlenen 1 yıl 6 ay hapis cezasının 87/1-d, 87/1-son maddelerine göre 5 yıla çıkarılmasının ardından aynı yasanın 87/2-b maddesine göre 2 kat artırılması neticesinde 10 yıl hapis cezasına hükmedilmesi,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sanığın 326/son maddesi gereğince kazanılmış hakları saklı kalmak kaydıyla, hükmün bu sebepten 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 05.10.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/6639 Karar: 2015/2773 Tarih: 16.06.2015

  • TCK 129. Madde

  • Haksız Fiil Nedeniyle veya Karşılıklı Hakaret

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler, gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye yönelik olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşa yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref, ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.

Yargılamaya konu somut olayda; sanığın doktor olan katılana yönelik “senin maaşını ben ödüyorum, önce benim hastama bakacaksın, işini yap” biçimindeki ifadeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, sanığın katılana yönelttiği sözlerin, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı davranış niteliğinde olduğu ve hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, yasal olmayan ve yerinde görülmeyen gerekçeyle beraat yerine haksız bir fiile tepki olarak işlendiğinden dolayı, TCK’nın 129/1 maddesi uyarınca ceza vermekten vazgeçilmesine karar verilmesi,

Sonuç: Kanuna aykırı, katılan vekilinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 16.06.2015 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/3334 Karar: 2015/3791 Tarih: 10.06.2015

  • TCK 129. Madde

  • Haksız Fiil Nedeniyle veya Karşılıklı Hakaret

1-) Sanık V. müdafiinin tayin olunan cezanın miktarı itibariyle duruşmalı inceleme isteminin reddine karar verilmiştir.

2-) Sanık V. hakkında mağdurlar S. ve N.’e yönelik kasten yaralama, mağdurlar N., H. ve S.’ya yönelik hakaret, sanık C. hakkında mağdur V.’e yönelik kasten yaralama suçlarından kurulan hükümlerde doğrudan verilen adli para cezalarının miktar bakımından kesin nitelikte olduğundan, sanıklar müdafiilerinin bu suçlardan kurulan hükümlere yönelik temyiz istemlerinin 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.

3-) Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık V.’in mağdur C.’e yönelik eyleminin sübutu kabul, tahrike ilişen bozma nedeni saklı kalmak kaydıyla haksız tahrikin nitelik ve derecesiyle takdiri indirim sebebinin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle değerlendirilmiş, sanıklar C. ve N. hakkında mağdur V.’e yönelik hakaret suçlarından 129/3 maddesi gereğince hakaretin karşılıklı olması sebebiyle ceza verilmesine yer olmadığı, sanık C. hakkında mağdur V.’e yönelik tehdit suçundan elde edilen delillerin mahkumiyete yeter nitelik ve derecede bulunmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde düzeltme ve bozma nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, katılan sanık V. ve müdafiilerinin eksik incelemeye, sübuta, vekalet ücretine, katılan sanık C.müdafiinin sübuta, katılanlar vekilinin takdire, vekalet ücretine yönelen ve yerinde görülmeyen ve sair temyiz itirazlarının reddiyle,

a-Sanıklar N. ve C. hakkında mağdur V.’e yönelik hakaret suçlarından kurulan hükümlerde, “125/1-4. madde yollamasıyla 129/3. maddesi uyarınca sanığa ceza verilmesine yer olmadığına”; sanık C. hakkında mağdur V.’e yönelik tehdit suçundan “beraatine” dair kararlarda uygulama maddesinin gösterilmemesi yasaya aykırı ise de, bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 322. maddesinin tanıdığı yetkiye istinaden, hüküm fıkrasının, 3. paragraflarına,”… ceza verilmesine yer olmadığına” ibaresinden önce gelmek üzere, “ 223/4-c maddesi uyarınca sanığa “ibaresinin eklenmesine, hüküm fıkrasının 2. paragrafına ise “… beraatine” ibaresinden önce gelmek üzere, “ 223/2-e maddesi uyarınca sanığın” ibaresinin eklenmesine, suretiyle düzeltilen hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA;

Ancak,

b- Oluşa ve dosya kapsamına göre, olay günü sanıkla mağdurun ailesi arasında tartışma yaşandığı, daha sonra mağdurunda tartışmaya dahil olarak sanıkla birbirlerine karşılıklı hakaret ettikleri, mağdurun sanığa yumruk atarak basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek şekilde yaraladığı, sanığında sopayla mağdurun kafasına vurarak frontal kemikte hayat fonksiyonlarını 2. dereceden etkileyecek ve hayati tehlike geçirecek şekilde yaraladığı ve kaçtığı olayda,

c- Mağdurdaki yara sayısı ve niteliği, engel bir durum bulunmamasına rağmen sanığın eylemine kendiliğinden son vermesi, şüphenin de sanık lehine yorumlanması gerektiği göz önüne alındığında sanığın kastının öldürmeye yönelik olmadığı, eylemin kasten yaralama suçunu oluşturduğu gözetilmeden, sanık hakkında kasten yaralama suçundan bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngören 5237 Sayılı T.C.K.nun 86/1. maddesiyle yapılacak uygulamayla aynı Kanunun 3. ve 61. maddelerindeki ilkeler gözetilerek neticeye etkili olacak şekilde makul bir temel ceza tayini yerine, suçun nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde kasten öldürme suçuna teşebbüsten hüküm kurulması,

d- Mağdurdan, sanığa yönelen ve haksız tahrik oluşturan hakaret etme ve basit şekilde yaralamaktan ibaret eylemler sebebiyle 1/4 ile 3/4 arasında ceza indirimi öngören 5237 Sayılı T.C.K.nun 29. maddesinin uygulanması sırasında asgari oranda indirim yapılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde 1/2 oranında indirim uygulanması suretiyle eksik ceza tayini,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde görülmekle, sanık hakkındaki mahkumiyet hükmünün tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak BOZULMASINA, 10.06.2015 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/1885 Karar: 2015/1199 Tarih: 11.05.2015

  • TCK 129. Madde

  • Haksız Fiil Nedeniyle veya Karşılıklı Hakaret

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- )Sanığın aşamalardaki savunmalarında, katılanın kendilerine borcu olduğunu, katılandan tekrar borcunu istemeye gittiğinde katılanın “vermiyorum” diyerek borcunu ödemeyeceğini söylemesi üzerine, aralarında tartışma çıktığını ilen sürmesi karşısında, olayın çıkışı ve gelişimi değerlendirilerek, tehdit suçu yönünden T.C.K.nın 29 ve hakaret suçu yönünden de 129. maddelerinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin uygulanma imkanının tartışılmaması,

2- )Daha önce hapis cezasına mahkumiyeti bulunmayan sanık hakkında tehdit suçundan verilen, seçimlik cezalardan tercih edilen 25 gün hapis cezasının, T.C.K.nın 50/3. maddesi uyarınca, aynı maddenin 1. fıkrasında belirtilen seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunluluğunun gözetilmemesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı ve sanık K. A. Ç.’in temyiz nedenleriyle tebliğnamedeki düşünce kısmen yerinde görüldüğünden hükümlerin BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 11.05.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Yerel mahkemece sanık hakkında katılana karşı tehdit ve hakaret suçlarından mahkumiyet hükmü kurulmuş, sayın Daire çoğunluk üyeleri, sanığın katılandan alacağı olduğu, istemesine rağmen vermiyorum beyanı üzerine atılı suçu işlediği bu sebeple tehdit ve hakaret suçları yönünden haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasının tartışılması gerekçesiyle hükmü bozmuştur.

Haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ve şiddetli elemin etkisi altında kalarak suç işlemesi olarak tanımlanmaktadır. Yasa koyucu uğranılan haksız fiil sebebiyle sanığın cezasının indirilmesini, deyim yerinde ise işlenen suçta bir miktar mazur görülebilirlik bulunduğunu kabul etmektedir Devlet denilen kurumsal yapının ortaya çıkışı bu kurumun değerlendirilmesinde önem taşımaktadır, ilkel toplumlarda haksızlığa uğrayanlar bir üst mercii bulunmadığından haklarını kendi güçleriyle alma yoluna gidiyor güçsüzler ise haklarına kavuşamıyordu. Bu adaletsiz durum zaman içinde toplumsal gelişmelerin de etkisiyle ceza verme yetkisinin devlet denilen tüzel kişiliğe devrine neden olmuştur. Haksız bir fiilin kişide elem ve öfke oluşturabileceği psikolojik bir gerçeklektir. Modern hukuk devletlerinde bir haksızlığa uğradığını düşünen kişinin izleyeceği yol devletin ilgili kurumlarına başvurmaktır. Haksızlığa uğrayan hakkını kendi bireysel gücüyle aradığı taktirde devlet öncesi döneme dönüleceği, toplumun kaos ve çatışmaya sürükleneceği, hukukun üstünlüğünü esas alan barış toplumunun oluşturulamayacağı tartışmasızdır. Haksız fiil karşılaşan kişi elem ve öfkesine mağlup olmayı değil onlara galip gelmeyi tercih etmelidir. Haksız fiil sebebiyle ceza indirimi, toplumları medenileşme yolunda ileriye değil devlet öncesi reflekslere döndürdüğünden yorum yapılırken genişletici yorum yapılarak suçluların sürekli sığındıkları liman olmaktan çıkarılmalıdır.

Somut olaya baktığımızda sanıkla katılan arasında alacak borç ilişkisi bulunmaktadır. Bu bir hukuki ilişkidir ve haksız fiil değildir. Nitekim Yargıtay 1. C.D’nin 25.4.2008 tr. Ve 2647/3347 Sayılı kararında da bu husus vurgulanmıştır. Her kişinin bir gün borçlu olabileceği ve borcunu ödeyemez hale düşebileceği ihtimal dahilindeki bir gerçektir. Bu hal başlıbaşına alacaklıya karşı haksızlık olarak nitelenemez. Anayasanın 38/8. maddesi de bu hususta dolaylı teminat içermektedir. Alacaklının alacağına ulaşması için hukuki çözümler mevcut olup, ipotek, teminat mektubu, kefalet bunlardan birkaçıdır. Alacaklı bu yolu değil borçlusunu tehdit yolunu seçemez. Bu durum haksız tahrik olarak kabul edildiği taktirde alacaklı borçluya sürekli hakaret edecek yanında da T.C.K.nın 129. maddesini yardımcı olarak bulacaktır.

Yukarıdaki gerekçelerle sayın çoğunluğun bozmaya dair görüşüne katılmıyorum.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/37925 Karar: 2015/14201 Tarih: 21.04.2015

  • TCK 129. Madde

  • Haksız Fiil Nedeniyle veya Karşılıklı Hakaret

1)Sanığın kasten yaralama eylemine uyan 86/1, uyarınca hapis cezasının 5 yıldan az olamayacağından 196/2. maddesi gereğince sanığın istinabe suretiyle sorguya çekilemeyeceğinin gözetilmemesi,

2)Hükmün esasını oluşturan kısa kararda sanık hakkında hakaret suçundan kurulan hükümde 129. maddesi uygulanmadığı halde hükmün gerekçesinde sanığın hakaret suçunu da haksız tahrik altında işlediğinin kabulü ile çelişkili hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin, diğer yönleri incelenmeksizin, bu sebepten 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı 321. maddesi uyarınca talebe uygun olarak bozulmasına, 21.04.2015 gününde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/9106 Karar : 2018/11002 Tarih : 11.07.2018

  • TCK 129. Madde

  • Haksız Fiil Nedeniyle veya Karşılıklı Hakaret

A- Yaralama suçuna ilişkin, kararda öngörülen cezanın nitelik ve niceliğine göre hükmün temyiz edilemez olduğu,

Anlaşıldığından, Yerel Mahkemece verilen temyiz isteğinin reddine ilişkin karara karşı yapılan itirazın, tebliğnameye uygun olarak REDDİNE, Yerel Mahkemenin redde ilişkin kararının ONANMASINA,

B- Sanık hakkında hakaret suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde;

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir. Somut olayda, sanığın çocuğunun dişine müdahale eden katılan doktora karşı söylediği ifadelerin ağır eleştiri niteliğinde olduğu katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesi,

2- Kabule göre de;

a- Sanığın aşamalarda, diş doktoru olan katılanın, oğlunun dişini uyuşturmadan çektiğini, dişinin kırıldığını, katılanın çocuğuna bağırdığını ve çocuğunun ağladığını belirtmesi, katılanın da soruşturma aşamasında “Ayten Benli çocuğuma bağıramazsınız dedi. Ben de kendisine bunun klasik bir ikna yöntemi olduğunu söyledim” şeklinde anlatımda bulunması karşısında, olayın çıkış nedeni ve gelişimi üzerinde durularak, sanık hakkında TCK’nın 129. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi,

b- Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan hüküm kurulurken doğrudan TCK’nın 125/3-a maddesi gereğince temel cezanın belirlenmesi gerektiği gözetilmemesi,

c- Adli para cezası tayin edilirken TCK’nın 52. maddesi uyarınca temel cezanın gün üzerinden belirlenmesi, artırım ve indirimlerin de gün üzerinden yapılması gerektiği düşünülmeden, yönteme aykırı biçimde yıl ve ay üzerinden hesap yapılarak eksik ceza belirlenmesi,

d- Katılan kendisini Sağlık Bakanlığı vekili ile temsil ettirdiğinden, Sağlık Bakanlığı Personeline Karşı İşlenen Suçlar Nedeniyle Yapılacak Hukuki Yardımın Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 11. maddesi ile 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14. maddesi uyarınca idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı, sanık … (Benli) ve katılan … vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki isteme uygun olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 11/07/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/11203 Karar : 2018/7615 Tarih : 17.05.2018

  • TCK 129. Madde

  • Haksız Fiil Nedeniyle veya Karşılıklı Hakaret

A-Sanık … hakkında yaralama ve hakaret suçlarından verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı, yalnızca itiraz yolu açık ve yapılan başvurunun bu doğrultuda değerlendirildiği,

Anlaşıldığından, katılan …’in temyiz davası isteği hakkında bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA,

B- Sanık …’e ilişkin hükümlerin temyizine gelince,

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,

1-Sanığa yükletilen görevi yaptırmamak için direnme ve tehdit eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu ögelerinin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,

TCK’nın 265/3. maddesi 43/2. maddesinden sonra uygulanmış ise de, bu hususun sonuca etkili olmadığı,

Anlaşıldığından, sanık …’in ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,

2-Hakaret suçundan kurulan hükmün temyizinde, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak,

a) Hakaret suçuna ilişkin, özel nitelikte olan ve daha lehe hükümler içeren TCK’nın 129. maddesi yerine genel tahrik kurumunu düzenleyen aynı Kanunun 29. maddesi ile hüküm kurulması,

b) TCK’nın 50/2. maddesine aykırı olarak, seçimlik hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi,

Bozmayı gerektirmiş ve sanık …’in temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 17/05/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/3410 Karar : 2018/3192 Tarih : 8.03.2018

  • TCK 129. Madde

  • Haksız Fiil Nedeniyle veya Karşılıklı Hakaret

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir;

Ancak;

1- Sanığın, katılanın kendisine hakaret etmesi sebebiyle tahrik altında suça konu mesajları gönderdiğini savunması karşısında, olayın çıkış nedeni ve gelişimi üzerinde durularak sonucuna göre TCK’nın 129. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,

2-TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanabilmesi için, bir suç işleme kararıyla, değişik zamanlarda aynı kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi gerekli olup, sanığın, araya belli bir zaman aralığı girmeksizin aynı eylemin devamı niteliğindeki mesajlarından dolayı hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanarak fazla ceza tayini,

Kanuna aykırı ve sanık …‘ün temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 08.03.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/16910 Karar : 2018/1222 Tarih : 22.01.2018

  • TCK 129. Madde

  • Haksız Fiil Nedeniyle veya Karşılıklı Hakaret

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

1- Sanık … hakkında tehdit suçundan kurulan beraat hükmüne ilişkin temyizde,

Eyleme ve yükletilen suça yönelik katılan … vekilinin temyiz iddiaları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/5 ve CMK’nın 327/2. maddeleri uyarınca beraat eden ve kendisini müdafi ile temsil ettiren sanık yararına ve Hazine aleyhine maktu vekalet ücretine hükmolunması gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı, sanık … müdafiinin temyiz iddiaları bu nedenle yerinde görüldüğünden 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, ancak bu aykırılık yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktasının tebliğnameye uygun olarak, hüküm fıkrasına, “karar tarihinde yürürlükte olan 2012 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/5 madde ve fıkrası uyarınca 600 TL maktu vekalet ücretinin Hazineden alınarak sanık …‘a verilmesine” cümlesinin eklenmesi biçiminde DÜZELTİLMESİNE ve başkaca yönleri Kanuna uygun bulunan hükmün bu bağlamda ONANMASINA,

2)Sanıklar hakkında hakaret suçlarından kurulan ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin hükümlerin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

a)…‘ın mahkeme huzurunda, “… çıktığında hakarette bulunmuş ancak ben bunu duymadım” şeklinde beyanda bulunması, olay yerinde olduğu anlaşılan ve dinlenen beş tanıktan sadece …‘nın …‘nın hakaret ettiğine ilişkin ifade vermesi dikkate alındığında, TCK’nın 125/1. maddesi uyarınca, gıyapta hakaret suçunun oluşması için, en az üç kişi ile ihtilat edilerek işlenmesinin gerektiği de göz önünde

bulundurulduğunda, hakaret eylemlerinin ne şekilde karşılıklı olarak işlendiği açıklanmadan, yetersiz gerekçeyle sanıklar hakkında TCK 129/3. maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına dair hükümler kurulması,

Kabule göre de;

b)02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanıklara isnat edilen TCK’nın 125/1. cümle kapsamındaki hakaret suçları önceden de uzlaşma kapsamında ise de, 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle, 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesinin 24 ve 25. fıkralarındaki uzlaştırma bürosuna ilişkin düzenleme dikkate alınıp, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

Kanuna aykırı ve katılan sanık … müdafii ile katılan sanık … müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 22/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/4503 Karar : 2018/205 Tarih : 11.01.2018

  • TCK 129. Madde

  • Haksız Fiil Nedeniyle veya Karşılıklı Hakaret

Hakaret suçundan; TCK.nun 129/3. maddesi gereği ceza verilmesine yer olmadığına dair.

A-Katılan sanık … hakkında kasten yaralama suçundan verilen beraat hükmüne yönelik katılan sanık … müdafiinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

05.11.2013 tarihli oturumda katılan sanık …‘nın yaralama eyleminden dolayı şikayetçi olmadığını beyan eden katılan sanık … hakkında verilen katılma kararının bu suç yönünden hükümsüz kaldığı anlaşılmakla, katılan sanık … müdafiinin vaki temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,

B-Katılan sanık … hakkında hakaret suçundan verilen beraat hükmüne yönelik katılan sanık … müdafiinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine uygun şekilde ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin karar gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan sanık … müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,

C-Katılan sanık … hakkında yaralama suçundan verilen beraat hükmüne yönelik adı geçen sanık müdafiinin vekalet ücreti verilmesi gerektiğine ilişkin temyiz istemiyle sınırlı olarak yapılan incelemede;

1136 sayılı Kanun’un 168 ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13. maddesinin 5. fıkrası ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 328. maddesi birlikte değerlendirildiğinde; somut olayda sanık hakkında hakaret suçundan 5237 sayılı TCK’nın 129/3. maddesi uyarınca ceza vermekten vazgeçilmesine karar verilmesinin suç ve suçluluğu ortadan kaldırmayacağı ve bunun bir mahkumiyet hükmü olduğu, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 19/02/2013 gün ve 2011/5-137 Esas, 2013/58 sayılı kararında da belirtildiği üzere “aynı davada yargılandığı bir suçtan beraat eden, diğer suçtan ise mahkum olan sanık hakkında müdafii tarafından sunulan avukatlık hizmetinin bölünmesi mümkün olmadığından, beraat ettiği suç açısından vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmeyeceği” cihetle, katılan sanık lehine vekalet ücreti takdir edilmemiş olmasında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden, tebliğnamedeki bu hususa ilişkin düşünceye iştirak edilmemiş olup katılan sanık müdafiinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının reddiyle beraat hükmünün ONANMASINA,

D-Katılan sanık … hakkında özel belgeyi yok etme suçundan verilen beraat hükmüne yönelik katılan vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

1-Daha önce katılan sanık …‘nın yanında çalışan katılan sanık …‘ın verdiği 26.06.2012 tarihli istifa dilekçesini 18.07.2012 tarihinde …‘ye giderek aldığı ve bu dilekçeyi yırtarak özel belgeyi yok etme suçunu işlediğinin iddia olunduğu olayda;adli emanetin 2012/3797 sırasında asılları bulunan yırtılmış dilekçeye ait kağıt parçalarının birleştirildiği taktirde hukuki değeri bulunup bulunmadığı sanığın 27.07.2012 tarihinde şirkete karşı iş akdinin geçersiz bir şekilde feshedildiği ve işe iade istemli dava açtığı hususu da göz önünde bulundurulup sonucuna göre eylemin teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığı tartışıldıktan sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden ileride açılacak bir davada delil olarak kullanılabilme olasılığı olan bir belgenin yırtıldığı da dikkate alınmadan isabetsiz gerekçe ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,

2-Kabule göre de; adli emanetin 2012/3797 sırasına kayıtlı suça konu belge hakkında herhangi bir karar verilmemesi,

Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/33255 Karar : 2017/8006 Tarih : 19.06.2017

  • TCK 129. Madde

  • Haksız Fiil Nedeniyle veya Karşılıklı Hakaret

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Anayasanın 40/2, CMK’nın 232/6 ve 34/2 ile 1412 sayılı CMUK’nın 310. maddeleri gereğince, kararda başvurulacak kanun yolu, süresi, mercii ve şeklinin kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerektiği halde, sanığın yokluğunda verilen hükümde, temyiz süresinin başlangıcının “tebliğ/tefhimden itibaren” şeklinde yanıltıcı gösterilmesi nedeniyle, sanık …‘in eski hale getirme isteği yerinde görüldüğünden ve temyiz isteğinin süresinde olduğu kabul edilerek ve yerel mahkemenin temyiz isteğinin reddine ilişkin kararına karşı yapılan itiraz bu nedenle yerinde görüldüğünden red kararı kaldırılarak,

Sanık …‘nün yokluğunda verilen kararın, mahkemeye beyan ettiği son adresi yerine mernis adresine yapılması nedeniyle usulsüz olduğunun anlaşılması karşısında, eski hale getirme isteğinin kabulüyle, eski hale getirme ve temyiz talepleri ile ilgili olarak karar verme yetkisinin CMK’nın 42/1. maddesine göre hükmü temyizen incelemekle görevli Yargıtay’a ait olduğu gözetilmeksizin, Mahkemenin eski hale getirme temyiz istemlerinin kabulüne ilişkin ek kararının hukuki değerden yoksun olduğu ve usulsüz tebligat sonrasında başka suretle öğrenme üzerine gerçekleştirilen temyizin süresinde olduğu kabul edilerek, yapılan incelemede:

1- Sanık … hakkında verilen mala zarar verme suçuna ilişkin kararda öngörülen cezanın nitelik ve niceliğine göre, karar tarihi itibariyle hükmün temyiz edilemez olduğu anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanunun 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca sanık …‘nün tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ İSTEĞİNİN REDDİNE,

2- Diğer hükümlere yönelik temyiz taleplerinde;

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede:

a-) Sanıklar … ve …‘ye yükletilen konut dokunulmazlığını ihlal etme eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanıklar tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,

Sanıkların konut dokunulmazlığını ihlal etme eylemlerini birlikte gerçekleştirmelerine karşın, TCK’nın 119/1-c maddesi uygulanmamış ise de, aleyhe temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı,

Anlaşıldığından, sanıklar … ve …‘nün ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA,

b-) Sanık … hakkında hakaret suçundan kurulan hükme ilişkin temyize gelince;

Karşılıklı hakaret nedeniyle ceza vermekten vazgeçilmesi halinde temel cezaya hükmetmeden TCK’nın 129/3. maddesi uyarınca, doğrudan ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı ve sanık …‘nün temyiz iddiaları bu nedenle yerinde ise de, bu aykırılıkların, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte olduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktası; tebliğnameye aykırı olarak, ceza uygulamasının karardan çıkarılarak yerine, “sanık hakkında TCK’nın 129/3. maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığı” ibaresinin eklenmesi suretiyle HÜKMÜN DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 19/06/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2008/2760 Karar : 2008/8061 Tarih : 5.05.2008

  • TCK 129. Madde

  • Haksız Fiil Nedeniyle veya Karşılıklı Hakaret

Şereflikoçhisar Sulh Ceza Mahkemesi tarafından 28.03.2007 tarihindeki duruşmada Yargıtay bozma kararına uyulmasına karar verilmesine ve sanıkların birbirlerine karşılıklı olarak sövdüklerinin sabit olduğunun mahkeme gerekçesinde kabul edilmesine rağmen hüküm kısmında bu gerekçeyi karşılayacak biçimde 5237 sayılı TCK’nın 129/3 ya da lehe olan yasanın 765 sayılı Yasa olarak değerlendirilmesi halinde 765 sayılı TCK’nın 485/2. maddesi uygulanmadan yazılı biçimde hüküm tesis edilmesi ve ayrıca Yargıtay kararında belirtildiği üzere 765 sayılı Yasa’nın 485/2 ya da 5237 sayılı Yasa’nın 129/3. maddelerinin uygulanıp uygulanmayacağının kararda tartışılmamasında isabet görülmediğinden, 5271 sayılı CMK`nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

Mahkemece sanıkların hakaret suçlarını işledikleri sabit görülerek 5237 sayılı TCK`nın 125/1-4 ve 52. maddeleri uyarınca adli para cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiştir.

765 sayılı TCK`nın 485/2. madde-fıkrasında; “Eğer iki taraf karşılıklı olarak birbirlerini tahkir etmiş bulunurlarsa, mahkeme icabına göre iki taraf veya hangi tarafın sebebiyet verdiğini nazara alarak yalnız biri hakkında davayı ıskat edebilir”.

5337 sayılı TCK`nın 129/3. madde-fıkrasında da; “Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre, taraflardan ikisi veya biri hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçebilir” şeklinde düzenlemeler getirilmiş bulunmaktadır. Bu maddelerden anlaşılacağı üzere, bu kurallar çerçevesinde uygulama yapmak hakimin takdirine bırakılmıştır.

Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulu ile Ceza Dairelerinin duraksamasız uygulamalarına göre; kabul edip etmemek mahkemenin takdirine bağlı istek ve durumlar hakkında verilen kararlar kanun yararına bozma konusu olamazlar.

Bu açıklamalar karşısında, yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteğinin ( REDDİNE ), oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS