Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçu
TCK Madde 104
(1) Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikayet üzerine, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) (İptal: Ana.Mah.nin 23/11/2005 tarihli ve E: 2005/103, K: 2005/89 sayılı kararı ile; Yeniden düzenleme: 18/6/2014-6545/60 md.) Suçun mağdur ile arasında evlenme yasağı bulunan kişi tarafından işlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, on yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) (Ek: 18/6/2014-6545/60 md.) Suçun, evlat edineceği çocuğun evlat edinme öncesi bakımını üstlenen veya koruyucu aile ilişkisi çerçevesinde koruma, bakım ve gözetim yükümlülüğü bulunan kişi tarafından işlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın ikinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.
TCK Madde 104 Gerekçesi
Madde metninde, reşit olmayan kişiyle cinsel ilişkide bulunmak, bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır.
TCK 104 Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçu Yargıtay Kararları
Yargıtay 8.Ceza Dairesi - Esas : 2020/6857 Karar : 2023/3593
- TCK 104
- Son eylem tarihinden veya mağdurun 18 yaşını tamamladığı tarihten itibaren 6 aylık şikayet süresi içinde şikayet edilmediği takdirde reşit olmayanla cinsel ilişki suçu nedeniyle soruşturma neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına, kovuşturma evresinde kamu davasının düşmesine karar verilmelidir.
Reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde;
Son eylem tarihinden ya da 18 yaşını ikmal ettiği tarihten itibaren 6 aylık şikayet süresi içinde sanık hakkında katılan veya ailesi tarafından şikayette bulunulmaması nedeniyle şikayet yokluğundan dolayı sanık hakkındaki kamu davasının düşmesine yönelik Mahkeme kabulü karşısında; Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, Mahkemenin yargılama sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dava dosyası içeriğine göre, düşme kararında hukuka aykırılık görülmemiş, katılanın temyiz sebeplerinin reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2021/10009 E. , 2022/6070 K.
- TCK 104
- Rızasıyla 16 yaşındaki mağdurenin ağzına cinsel organ sokma reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun unsurlarını oluşturmaz.
On altı yaşı içerisinde bulunan mağdurun ağzına rızasıyla cinsel organını sokma şeklinde gerçekleşen eyleminin kanunun aradığı anlamda cinsel ilişki kapsamında bulunmayıp, mevcut haliyle olayda 5237 sayılı TCK’nın 104. maddesinde düzenlenen suçun kanuni unsurları itibarıyla oluşmadığı gözetilerek sanığın çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan beraatine karar verilmesi gerekirken suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan mahkumiyeti ile yasal unsurları oluşmayan sağlık için tehlikeli madde temini suçundan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması,
Yargıtay 9. Ceza Dairesi Esas : 2021/16541, Karar : 2023/1720
- TCK 104
- Mağdurenin şikayetçi olmaması halinde reşit olmayanla cinsel ilişki suçu nedeniyle açılan kamu davası hakkında düşme kararı verilmelidir.
Mağdurenin suç tarihi itibariyle on beş yaşını bitirmiş olduğu, Mahkemelerde alınan beyanlarından anlaşıldığı üzere rızası ile sanık … ile birlikte olduğu, ondan şikayetçi olmadığı anlaşılmış; …’ın mağdureye yönelik eylemin 5237 sayılı Kanun’un 104 üncü maddesi anlamında reşit olmayanla rızaen cinsel ilişki boyutunda kaldığı, bu suçun takibinin şikayete bağlı olduğu, mağdurenin şikayetçi olmadığı anlaşıldığından; sanık … yönünden açılan kamu davasının düşürülmesine karar vermek gerekmiştir.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi Esas : 2021/17591 Karar : 2023/1321
- TCK 104
- Reşit olmayanla cinsel ilişki suçunda ilk ifadesinde şikayetçi olmayan mağdur, sonradan şikayetçi olarak kamu davasına katılamaz, davanın düşmesi kararı verilemelidir.
5237 sayılı Kanun’un 104 üncü maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun soruşturma ile kovuşturmasının şikayete tabi olduğu ve mağdurenin soruşturma evresinde avukat huzurundaki 08.10.2015 tarihli ilk emniyet beyanında kayıp olduğu süreç içerisinde kendisine karşı cinsel eylem gerçekleştirilmediği anlatımıyla kimseden şikayetçi olmadığı beyanı karşısında, sonradan şikayetçi olduğu yönündeki açıklamalarının da mevcut vazgeçmeyi ortadan kaldırmayacağı nazara alınarak sanıktan vazgeçmeyi kabul edip etmediği sorulduktan sonra 5237 sayılı Kanun’un 73 üncü maddesi ve 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırı bulunmuş, bu sebeple Tebliğname’de onama isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.
Ceza Genel Kurulu 2022/303 E. , 2023/151 K.
- TCK 103, TCK 104
- Mağdurla 15 yaşından küçükken rızaya dayalı bile olsa cinsel ilişkiye giren kişi TCK m.103/2’de düzenlenen cinsel istismar suçunu, mağdurla ilişkisini devam ettirerek 15 yaşını tamamladıktan sonra da cinsel ilişkiye giren kişi ayrıca TCK 104. madde gereği reşit olmayanla cinsel ilişki suçu nedeniyle cezalandırılmalıdır.
Reşit olmayanla cinsel ilişki ve çocuğun cinsel istismarı suçlarının unsurlarında farklılıklar bulunmaktadır. Bu suçların icrai hareketlerinde benzerlik bulunsa da tamamen aynı olduğundan bahsetmek de mümkün değildir. Zira çocuğun cinsel istismarı suçunda 15 yaşını tamamlamamış veya 15 yaşını tamamlamış olmakla beraber eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş mağdurlar bakımından hukuken geçerli olmayan bir rızaya dayalı olması, 15 yaşından büyük mağdurlar için cinsel davranışın cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilmesi suçun unsuru olarak yer almıştır. Halbuki “reşit olmayanla cinsel ilişki” suçunda mağdurun rızasına uygun olarak cinsel ilişkide bulunmak bu suçun unsurunu oluşturmaktadır. Yerleşik uygulama ve öğretideki görüşlere göre; suçun unsurları ve icrai hareketleri bakımından her iki suçun aynı suç olarak kabul edilmesine olanak bulunmamaktadır.
Sanık ile mağdurun 2015 yılı Eylül-Kasım ayları arasında Facebook isimli internet sitesi aracılığıyla tanışıp görüşmeye başladıkları, sanığın ilk olarak 2015 yılı Kasım ayında kendisine ait evde cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın mağdura anal yoldan organ sokmak suretiyle nitelikli cinsel istismarda bulunduğu, adı geçenlerin, mağdurun 15 yaşını ikmal ettiği 08.12.2015 tarihine kadar birden fazla kez ve 15 yaşını doldurduktan sonra 22.10.2016 tarihine kadar çeşitli defalar bir araya gelerek benzer şekilde cinsel ilişkiye girdikleri, mağdurun ailesinin söz konusu cinsel birleşmelerden haberdar olması üzerine olayın adli mercilere intikal ettirildiği ve mağdurun sanıktan şikâyetçi olduğu anlaşılan olayda;
Sanığın, mağdur 15 yaşını doldurduğu 08.12.2015 tarihine kadar cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın anal yoldan organ sokmak suretiyle gerçekleştirdiği eylemlerinin TCK’nın 103/2. maddesinde düzenlenen çocuğun nitelikli cinsel istismarı, mağdurun 15 yaşını ikmal etmesinden başlayarak 22.10.2016 tarihine kadar gerçekleştirdiği aynı nitelikteki eylemlerinin ise aynı Kanun’un 104/1. maddesinde yer alan reşit olmayanla cinsel ilişki suçlarını oluşturması, çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunun cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak da işlenebilmesi, yine bu suçun oluşabilmesi için anal, vajinal ya da oral yoldan organ veya sair bir cismin ithal edilmesinin gerekmesi, reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun ise ancak anal ya da vajinal yoldan organ ithali suretiyle işlenmesi, dolayısıyla anal ya da vajinal yoldan cisim ithal edilmesi ya da oral yoldan organ ithali durumunda bu suçun varlığından söz edilememesi, reşit olmayanla cinsel ilişki suçunda mağdurun rızasının suçun unsuru olması, TCK’nın 104. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun soruşturulması ve kovuşturulmasının şikâyete bağlı bulunması, çocuğun cinsel istismarı suçunun ise ancak suça sürüklenen bir çocuk tarafından sarkıntılık suretiyle işlenmesi durumunda şikâyet şartının aranması, bu bakımdan hukuki konuları aynı olmakla birlikte muhakeme şartları ve maddi unsurları bakımından önemli farklılıklar gösteren bu suçların, birbirlerinin daha ağır ya da daha hafif cezayı gerektiren nitelikli şekilleri olarak kabul edilememeleri ve dolayısıyla TCK’nın 43. maddesi anlamında Aynı suç kapsamında değerlendirilememeleri karşısında, sanığın mağdurun 15 yaşını ikmal etmeden önce gerçekleşen eylemleri nedeniyle TCK’nın 103/2. maddesinde düzenlenen çocuğun nitelikli cinsel istismarı ile mağdur 15 yaşını tamamladıktan sonra gerçekleşen eylemleri dolayısıyla TCK’nın 104/1. maddesinde düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçlarından ayrı ayrı cezalandırılması gerektiği kabul edilmelidir.
YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/6259 Karar: 2017/4808 Tarih: 17.10.2017
-
TCK 104. Madde
-
Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçu
Sanık … hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan beraat hükümleri ile sanıklar … haklarında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan beraat hükümlerinin incelenmesinde;
Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükümleri usul ve kanuna uygun olduğundan, katılanlar vekili ile katılan Bakanlık vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
Sanıklar… ve …‘larında reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerinin incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Hükümlerden sonra 24.11.2015 günlü, 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamı ile 5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesi yönünden kısmi iptal kararı verildiğinden, anılan husus nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, katılanlar vekili, katılan Bakanlık vekili ile sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gözetilerek 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu hususun yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanunun 322. maddesinin verdiği yetki uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükümlerde yer alan TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili bölümlerin çıkartılarak yerlerine “Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Sayılı iptal kararı da nazara alınmak kaydıyla sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarının uygulanmasına” ibaresinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Sanık … hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün temyiz incelemesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Dosya içeriğine göre sanığın, para karşılığı bir çok erkekle birlikte olan mağdureye yönelik eylemini zorla işlediğine dair mağdurenin soyut beyanlarından başka cezalandırılmasına yeter, hertürlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı ve mevcut haliyle eylemin 5237 Sayılı TCK’nın 104/1. maddesinde düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğu gözetilerek bu suçtan mahkumiyeti yerine yazılı şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi,
Hükümden sonra 24.11.2015 günlü, 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamı ile 5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesi yönünden kısmi iptal kararı verildiğinden, anılan husus nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
SONUÇ : Kanuna aykırı, O Yer Cumhuriyet Savcısı, katılanlar vekili, katılan Bakanlık vekili ile sanık … müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gözetilerek 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/9215 Karar: 2016/1407 Tarih: 17.02.2016
-
TCK 104. Madde
-
Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçu
Mağdure vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde;
Mahkemece beyanının alındığı 06.06.2007 tarihli celsede onbeş yaşını tamamlayan mağdurenin sanıktan şikayetçi olmadığını belirtmesi karşısında, mağdureye yaşı nedeniyle tayin edilen vekilin davaya katılma ve hükmü temyize hakkı bulunmadığından, vaki temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8 /1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
Katılan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vekili ile sanık müdafiin temyiz istemlerinin incelenmesinde;
Sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde;
Mahkemece oluşa uygun şekilde sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu cebir kullanarak işlediği kabul edilmesine rağmen, önce TCK’nın 109 /1 daha sonra 109/2. maddeleri tatbik olunmak suretiyle kademeli uygulama yapılması sonuca etkili görülmediğinden ve sanık hakkında kişiyi hürriyeti yoksun kılma suçundan TCK’nın 109/2. maddesi uyarınca belirlenen 2 yıl 6 ay hapis cezası üzerinden aynı Kanunun 109/3-a-f. maddesi gereğince bir kat arttırım yapılırken hapis cezası 4 yıl 12 ay yerine 5 yıl olarak fazla tayin edilmiş ise de, TCK’nın 35, 62. maddelerinin uygulanması suretiyle belirlenen sonuç ceza yerinde olduğundan bu hususlar bozma nedeni yapılmamış, hükümden sonra 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli, 29542 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamıyla verilen iptal kararının infaz aşamasında nazara alınması mümkün görülmüştür.
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin eleştiriler dışında unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanık müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
Sanık hakkında ırza geçme suçundan kurulan beraat hükmünün incelenmesinde;
Oluşa uygun kabul ve dosya içeriğine göre, sanığın suç tarihlerinde onbeş yaşını tamamlayan mağdure ile cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden bulunmaksızın, rızası doğrultusunda cinsel ilişkiye girdiği, sanığın bu eyleminin TCK’nın 104/1. maddesinde düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğu, ancak bu suçun takibinin şikayete bağlı olup mağdurenin şikayetçi olmadığının anlaşılması karşısında, sanık hakkında eylemin reşit olmayanla cinsel ilişki kabulü ile bu suçtan görülen kamu davasının şikayet yokluğu nedeniyle düşmesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ırza geçme suçundan beraatine hükmedilmesi,
Kanuna aykırı, katılan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden sanık hakkında açılan kamu davasının aynı Kanunun 322 ve 5271 sayılı CMK’nın 223 /8. maddeleri uyarınca şikâyet yokluğu nedeniyle DÜŞMESİNE,
Sanık hakkında müessir fiil suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine gelince;
Mağdurenin aşamalardaki beyanlarında söz konusu eylemin hangi tarihte gerçekleştirdiğini bilememesi ve dosya içeriğinden de bu hususun anlaşılamaması karşısında, suçun 5237 sayılı TCK’nın yürürlüğe girdiği 01.06.2005 tarihinden evvel işlendiği kabul edilerek 5237 sayılı TCK’nın 7 /2. maddesi ile 5252 sayılı Kanunun 9/3. maddeleri gözetildiğinde, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve zamanaşımı süresi yönünden lehe olan 765 sayılı TCK’nın 456/4. maddesinde düzenlenen suçu oluşturup anılan maddede öngörülen cezanın üst sınırı itibariyle aynı Kanunun 102/4. maddesinde belirtilen 5 yıllık asli dava zamanaşımına tabi bulunduğu ve sanığın sorgusunun yapıldığı 04.06.2007 tarihinden karar tarihine kadar bu sürenin gerçekleştiği anlaşıldığından, davanın zaman aşımı nedeniyle düşürülmesi yerine yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı, katılan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanunun 322/1 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca davanın zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE, 17.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/58 Karar: 2015/10479 Tarih: 11.11.2015
-
TCK 104. Madde
-
Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçu
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Sanığın oluşa uygun şekilde kabul olunan eyleminin TCK’nın 104/1. maddesinde düzenlenen takibi şikâyete bağlı reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğu ve suç tarihinde onbeş yaşından büyük olan mağdurenin soruşturma evresinde sanıktan şikâyetçi olmadığını beyan ettiği anlaşıldığından, vaki şikayet yokluğu nedeniyle kamu davasının TCK’nın 73/4 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri gereğince düşmesine karar verilmesi gerekirken yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca bozulmasına, 11.11.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/11572 Karar: 2015/2175 Tarih: 09.02.2015
-
TCK 104. Madde
-
Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçu
Yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, davalı vekili ve davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Davacının İstanbul 11. Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/ bila sayılı sorgu tutanağı ve düzenlenen tutuklama müzekkeresine göre, Çocuğun Nitelikli Cinsel İstismarı ve Cinsel Amaçla Cebir Tehdit ve Hile Kullanarak Çocuğu Hürriyetinden Yoksun Kılma suçlarından tutuklandığı ve tazminat talebinin dayanağı olan İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 06/05/2013 tarih, 2013/93 esas, 2013/148 karar sayılı ceza dava dosyasında yapılan yargılama sonucu atılı Çocuğa karşı Cinsel Amaçla Hürriyetinden Yoksun Kılma suçunun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle beraat, Çocuğun Nitelikli Cinsel İstismarı eyleminin ise, TCK’nın 104/1. maddesi kapsamında kalan reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğu, atılı suçun takibinin şikayete bağlı olduğu ve şikayetten vazgeçme nedeniyle düşme kararı verildiğinin anlaşılması karşısında, tutuklu kalınan ve yapılan yargılama sonucu beraatle sonuçlanan Çocuğu Cinsel Amaçla Hürriyetinden Yoksun Kılma suçu yönünden Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat Verilmesine ilişkin 5271 sayılı CMK’nın 141/1 ve devamı maddelerinde belirtilen şartların davacı yönünden gerçekleştiği, bu nedenle uğranıldığı iddia edilen maddi ve manevi zararla ilgili olarak hak ve nasafet ilkelerine uygun makul bir tazminata hükmedilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi,
Kabule göre de;
Davanın tamamen reddedilmesi karşısında, kendisini vekil ile temsil ettiren davalı hazine yararına vekalet ücreti yerine dilekçe yazım ücretine hükmedilmesi,
SONUÇ : İsabetsiz olup, davalı ve davacı vekillerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 09.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi
YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/4960 Karar : 2016/8306 Tarih : 6.12.2016
-
TCK 104. Madde
-
Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçu
İlk derece mahkemesince bozma üzerine verilen hükümler temyiz edilmekle, 28.06.2014 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda değişiklik yapan 6545 sayılı Kanun ile 02.12.2016 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunla getirilen düzenlemelerde gözetilip dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Mağdurenin aşamalardaki anlatımları, savunma, Adli Tıp Kurumu … Adli Tıp İhtisas Kurulunun 28.08.2013 tarihli “hafif derecede zeka geriliği ve psikotik bozukluk olan mağduredeki mevcut olan zeka geriliğinin hekim olmayanlarca anlaşılamayacağını” belirten raporu mağdurenin yaşı ve tüm dosya içeriğine göre, sanığın eylemini zorla işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığı ve mevcut haliyle eylemlerin 5237 sayılı TCK`nın 104/1. maddesinde düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki ve aynı Kanunun 234/3. maddesinde yer alan çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçlarını oluşturduğu gözetilerek, bu suçlardan mahkûmiyetine karar verilmesi yerine, yazılı şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından mahkûmiyetine hükmedilmesi,
Hükümlerden sonra 24.11.2015 günlü, 29542 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamı ile 5237 sayılı TCK`nın 53. maddesi yönünden kısmi iptal kararı verildiğinden, anılan husus nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK`nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/14371 Karar : 2016/263 Tarih : 13.01.2016
-
TCK 104. Madde
-
Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçu
1-Sanık Burcu Çelik müdafiinin, sanık hakkında mağdurlar Z.. K.., F.. M.., E.. D.., ve A.. Y..`a yönelik güveni kötüye kullanma suçlarından kurulan hükümler ile Sanık Bekir Erol müdafisinin, sanık hakkında cinsel taciz suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde,
Tüm dosya kapsamına göre, katılan sanık Burcu Çelik’in şikayetçilerin paralarını kurumlara yatırmadığı ancak sanığın para yatırma görevlerinin bulunmadığı, bu nedenle eylemin basit güveni kötüye kullanma suçu olarak nitelendirilmesi gerektiği ve aynı müştekilere karşı bu suçu birden fazla kez işlediği gerekçesine dayanan mahkumiyet kararı ile sanık B.. U..’ın da 04/01/2005 tarihinden 30/08/2005 tarihine kadar yanında çalışan katılan sanık Burcu`ya kendisini sevdiğini söylediği, bu eylemlerini birden fazla kez gerçekleştirdiği, bu şekilde zincirleme olarak cinsel taciz suçunu işlediği gerekçesine dayanan mahkumiyet kararında eleştiri dışında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Sanığın cinsel taciz eylemlerini mağdure ile aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanarak zincirleme surette işlediği anlaşıldığı halde, TCK.nın.105/2 maddesinin uygulanmaması karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanık Burcu Çelik ve Bekir Erol müdafisinin, suçu işlemediklerine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin (ONANMASINA ),
2-Sanık Burcu Çelik Müdafiinin, sanık hakkında mağdurlar G.. D.., B.. U.. ve Hilmi Çoşkun Özçakır`a yönelik güveni kötüye kullanma suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise,
Sanığa yüklenen suçların gerektirdiği cezanın yasada belirtilen türü ve üst sınırına göre, T.C.K. nun 102/4, 104/2., maddelerinde öngörülen (7 yıl 6 aylık ) kesintili zamanaşımı süresine tabi bulunmakla,suç tarihinden inceleme tarihine kadar bu sürenin geçtiği anlaşılmış ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, CMUK.nun 321. maddesi uyarınca, hükümlerin BOZULMASINA, aynı Kanunun 322/1.maddesine göre, zamanaşımı nedeniyle, ilgili mağdurlara yönelik kamu davasının ( DÜŞÜRÜLMESİNE ), oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/6790 Karar : 2017/5924 Tarih : 27.11.2017
-
TCK 104. Madde
-
Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçu
İlk derece mahkemesince bozma üzerine verilen re’sen de temyize tabi hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Mağdurenin mide bulantısı ve karın ağrısı şikayetiyle gittiği hastanede 9 hafta 5 günlük hamile olduğunun anlaşılmasına kadar yetkili makamlara yapılmış bir müracaatın bulunmayışı, sanığın mağdure ile rızasıyla cinsel ilişkiye girdikleri yönündeki savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın mağdureye yönelik cinsel eylemini zora dayalı gerçekleştirdiği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı ve mevcut haliyle eylemin 5237 sayılı TCK’nın 104/1. maddesinde düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğu gözetilerek hüküm kurulması yerine suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafii ile katılan mağdure vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, re’sen de temyize tabi hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine göre sanığın TAHLİYESİNE, başka suçtan tutuklu veya hükümlü olmadığı taktirde en seri vasıtayla derhal tahliyesinin sağlanması için ilgili yerlere yazı yazılmasına, 27.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/363 Karar : 2017/2429 Tarih : 4.05.2017
-
TCK 104. Madde
-
Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçu
İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık ile suça sürüklenen çocuk haklarında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan beraat hükümlerinin incelenmesinde;
Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükümleri usul ve kanuna uygun olduğundan, O Yer Cumhuriyet Savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
Sanık ile suça sürüklenen çocuk haklarında reşit olmayanla cinsel ilişki suçuna teşebbüsten kurulan mahkumiyet hükümlerinin temyiz incelemesine gelince;
Reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun düzenlendiği TCK’nın 104. maddesinin metninde suç olarak tarif edilen cinsel ilişkinin, erkek cinsel organının bir kadına vajinal veya anal yoldan ya da bir erkeğe anal yoldan ithal edilmesi olarak tanımlanması karşısında, oluşa uygun kabule ve dosya içeriğine göre, gerçekleşen eylemlerin kanunun aradığı anlamda cinsel ilişki kapsamında bulunmadığı ve TCK’nın 104. maddesinde öngörülen suçun kanuni unsurları itibarıyla oluşmadığı gözetilerek suça sürüklenen çocuk ile sanığın çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçuna teşebbüsten beraatlerine karar verilmesi yerine suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek reşit olmayanla cinsel ilişki suçuna teşebbüsten mahkumiyetlerine hükmedilmesi,
Kanuna aykırı, sanık ve suça sürüklenen çocuk müdafileri ile O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 04.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/2986 Karar : 2016/5619 Tarih : 7.06.2016
-
TCK 104. Madde
-
Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçu
İlk derece mahkemesince verilip kısmen re’sen de temyize tabi hükümler temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık hakkında şantaj suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanık ile müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
Sanık hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından kurulan hükümlerin temyiz incelemesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Sanığın aşamalarda değişmeyen mağdureyle rızası ile cinsel ilişkiye girdiğine ilişkin savunmaları, mağdurenin sanıkla yedi-sekiz kez ilişkiye girdiğini, bu ilişkilerin bazılarının rızaya dayalı bazılarının zorla olduğuna ilişkin beyanları ve tüm dosya içeriğine göre, onbeş-onsekiz yaş grubunda olan mağdurenin sanıkla internet ortamında tanışıp arkadaş olduktan sonra evine gittiği sanığın zorla elini cinsel organına sokarak cinsel istismarda bulunduğunu, bu olaydan sonra birden fazla kez sanığın evine giderek rızasıyla cinsel ilişkiye girdiğini söylediği, sanığın zorla cinsel istismarına uğradığını iddia eden mağdurenin tekrar aynı eve rızası ile gitmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve dosya içinde bulunan çıplak fotoğraflarını sanığa göndermiş olması da göz önüne alındığında cebir ve tehditle mağdureye cinsel istismarda bulunulduğuna ilişkin sübuta yeter, kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanığın eyleminin TCK’nın 104. maddesi kapsamında reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğunun kabulüyle bu suçtan mahkûmiyeti ile kanuni unsurları itibariyle oluşmayan kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi,
Sanık hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan hükmün temyiz incelenmesine gelince;
Çocuk yaşta bulunan mağdurenin rızasıyla kendisine gönderdiği müstehcen görüntüleri kaydedip bulunduran ve bu görüntülerden bazılarını internet ortamında yine çocuk yaştaki tanıklar …‘a göndererek görmesini sağlayan sanığın eylemlerinin ayrı ayrı TCK’nın 226/3-c.1 ve 226/5. maddelerindeki suçları oluşturduğu, sanığın bu eylemleri ayrıca mağdureye yönelik özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu da oluşturmakla birlikte, TCK’nın 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima kuralı gözetilerek sanığın ceza miktarı itibariyle ağır nitelikteki aynı Kanunun 226/3-c.1 ve 226/5. maddelerine göre cezalandırılması gerekirken suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek özel hayatın gizliliğinin ihlali suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, O Yer Cumhuriyet Savcısı ile sanık ve müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, kısmen re’sen de temyize tabi hükümlerin hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca ceza miktarı yönünden kazanılmış hak saklı kalmak kaydıyla BOZULMASINA, 07.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/8952 Karar : 2016/2503 Tarih : 15.03.2016
-
TCK 104. Madde
-
Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçu
İlk derece mahkemesince bozma üzerine verilen hükümler temyiz edilmekle, 28.06.2014 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda değişiklik yapan 6545 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeler de gözetilip dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1- Suça sürüklenen çocuk … hakkında 2003 yılında işlediği iddia edilen çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Suça sürüklenen çocuk …’ın üzerine atılı suçla ilgili olarak ilk derece mahkemesinin 29.05.2008 gün, … Esas ve … Karar sayılı ilamı ile kamu davasının düşmesine karar verildiği, bu hükmün temyiz edilmeyerek kesinleştiği, bozma üzerine yapılan yargılama sonucunda aynı suçla ilgili olarak yeniden düşme kararı verilmiş ise de, bu hükmün hukuki dayanaktan yoksun olduğu anlaşılmakla, katılan mağdur vekilinin anılan kurulan düşme hükmüne yönelik temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
2- Suça sürüklenen çocuk … hakkında 2006 yılında işlediği çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, suça sürüklenen çocuk … müdafii ile katılan mağdur vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
3- Sanıklar …, …, …, … ile suça sürüklenen çocuk … haklarında kurulan hükümlerin temyiz incelemesine gelince;
a) Tüm dosya kapsamına göre sanıklar …, … ile … 2006 yılı Kasım ayı içerisinde mağdur …‘le cebir, tehdit veya hile kullanmaksızın anal yoldan cinsel ilişkiye girmişlerdir. Düzeltilen yaşı itibariyle 08.11.2006 tarihinde onbeş yaşını bitiren mağdur, 27.12.2006 günü önce Cumhuriyet Başsavcılığında daha sonra ise aynı gün kolluk görevlileri tarafından vekili huzurunda alınan ifadelerinde sanıklardan şikâyetçi olmadığını beyan etmiş, 05.01.2007 tarihli savcılık ifadesinde ve 16.02.2007 günlü duruşmada ise sanıklardan şikâyetçi olmuştur.
Mağdur … hakkında, … Devlet Hastanesince düzenlenen 08.01.2007 tarihli raporda mağdurun cinsel saldırı eylemine karşı kendini savunabileceği, cinsel saldırı eyleminin hukuki anlam ve önemini fark edebildiği ve sonuçlarını algılama yeteneğinin yeterince geliştiği belirtilmiş, … Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 04.01.2007 tarihli raporu ile Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunun 25.07.2007 günlü raporları ile mağdurda herhangi bir akıl hastalığına rastlanılmadığı, zeka geriliği veya çocukluk çağı psikiyatrik sendrom arazı bulunmadığı, beyanlarına itibar edilmesine tıbbi bir engel bulunmadığı, ruh sağlığının bozulmadığı tespit edilmiştir. Sosyal hizmet uzmanı … tarafından düzenlenen 30.12.2006 tarihli sosyal inceleme raporunda ise mağdurun kolay kanan saf bir yapısı olduğunun gözlendiği belirtilmiştir.
İlk derece mahkemesi, sanıkların eylemlerini mağdurun rızasıyla gerçekleştirdiklerini, eylemlerin kesin tarihleri belirlenemediğinden, bu hususu sanıklar lehine değerlendirerek mağdurun onbeş yaşını bitirmesinden sonra cinsel istismarda bulunduklarını kabul etmiş, ancak mağdurun, annesinin ölümünden sonra babası ve üvey annesi tarafından sahipsiz bırakıldığını, bu nedenle sokaklarda yaşamak zorunda kaldığını, halkın verdiği yiyeceklerle geçindiğini yönlendirmeye müsait bir yapısı bulunduğunu, sanıklar …, … ve …’un mağdurun bu durumundan yararlandıklarını, bu nedenle cinsel istismar eylemlerini 5237 sayılı TCK’nın 103/1-b maddesinde düzenlendiği şekilde “iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak” gerçekleştirdiklerini kabul ederek, sanıkların 5237 sayılı TCK’nın 103/1-b maddesi delaletiyle aynı Kanunun 103/2. maddesi uyarınca cezalandırılmalarına karar vermiştir.
Yargılamaya konu somut olayda çözümlenmesi gereken hukukî meselenin, mağdurun içinde yaşadığı sosyal şartların 5237 sayılı TCK’nın 103/1-b maddesinde düzenlenen “iradeyi etkileyen başka bir neden” kavramı kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin belirlenmesi, olduğu anlaşılmıştır.
İsabetli bir hukuki çözüme ulaşılması bakımından ise, öncelikle 5237 sayılı TCK’nın 103/1-b maddesinde düzenlenen “iradeyi etkileyen başka bir neden” kavramı üzerinde durulması gerekmektedir.
5237 sayılı TCK’nın 103’üncü maddesinde cinsel istismar deyiminden; “a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar” anlaşılacağı belirtilmiştir.
Sözü edilen maddenin suçun işlendiği tarih ve ilk derece mahkemesinin hüküm tarihinde yürürlükteki hâlinin gerekçesinde de; “Onbeş yaşını tamamlamış ve maruz kaldığı fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen cinsel davranışların cinsel istismar olarak nitelendirilebilmesi için, bunların cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilmesi gerekir.” ifadelerine yer verilmiştir.
Kanun Koyucu madde metninde geçen “iradeyi etkileyen başka bir neden” kavramının ne olduğu hususuna açıklık getirmemiş, bu kavramın içeriğini belirlemeyi yargısal içtihatlar ve doktrine bırakmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 23.05.2000 tarih ve … esas, … sayılı kararına göre; “mefruz cebir, onbeş yaşından büyük olan mağdurda akıl veya beden hastalığının bulunması, olayda hile kullanılması, failin iradesi dışında onunla ilgili olmayan nedenlerle (uyku hali, bayılma, yaşın fazla küçük olması gibi) mağdurun karşı koyma gücünün bulunmamasıdır. Bir başka deyişle mefruz cebir olarak sıralanan tüm bu hallerde ortak koşul ‘karşı koyamama’dır.”
Doktrinde de, iradeyi etkileyen başka bir neden kavramı; “‘Geçici bir nedenle’ ya da ‘alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle’ mağdurun davranışlarını yönlendirme yeteneğinin ortadan kalkması veya azaltılmasıdır.” ( Durmuş Tezcan, Mustafa Ruhan Erdem, R. Murat Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 12. Bası, 2015, s. 388), “Mağdurun iradesini etkileyen ve karşı koyamayacağı bir durum yaratan nedenlerdir.” (Pınar Memiş Kartal, Türk Ceza Hukuku’nda Çocukların Cinsel İstismarı, İstanbul, 2014, s. 175) şeklinde açıklanmıştır.
5237 sayılı TCK’nın;
“Suç ve cezada kanunilik ilkesi” kenar başlıklı 2’nci maddesinin son fıkrasında; “Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.”
“Cezanın belirlenmesi” kenar başlıklı 61. maddesinin son fıkrasında; “Kanunda açıkça yazılmış olmadıkça cezalar ne artırılabilir ne eksiltilebilir ne de değiştirilebilir.” hükmü yer almaktadır.
5237 sayılı TCK’nın 80’inci maddesinde “…çaresizliklerinden yararlanarak rızalarını elde etme…” insan ticareti suçunun tipiklik unsuru, 227. maddesinin dördüncü fıkrasında “… çaresizliğinden yararlanarak bir kimseyi fuhşa sevk eden veya fuhuş yapılmasını…” sağlamayı fuhuş suçunun temel şekline göre daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâli olarak kabul edilmiştir.
Görüldüğü üzere, Kanun Koyucu mağdurun çaresizliğini 80 ve 227. maddelerde suçun tipiklik unsuru ya da nitelikli hali olarak kabul etmiştir. Bu halde mağdurun içinde bulunduğu sosyal şartlardan doğan çaresizlik halinin, Kanunun 103’ncü maddesinde öngörülen cebir, tehdit ve hile dışında kalan “iradeyi etkileyen başka bir neden” kavramı kapsamında kabul edilmesi mümkün görülmemektedir.
Yukarıda izah edilen hususlar ve tüm dosya kapsamına göre; sanıklar …, … ile …‘un eylemlerini mağdurun düzeltilen doğum tarihine göre onbeş yaşını bitirmesinden sonra gerçekleştirdiklerinin oluşa uygun kabul edildiği, … Devlet Hastanesince düzenlenen 08.01.2007 tarihli raporda mağdurun cinsel saldırı eylemine karşı kendini savunabileceği, cinsel saldırı eyleminin hukuki anlam ve önemini fark edebildiği ve sonuçlarını algılama yeteneğinin yeterince geliştiğinin belirtildiği, Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunun 25.07.2007 tarihli raporu ile mağdurda herhangi bir akıl hastalığına rastlanılmadığının, zeka geriliği veya çocukluk çağı psikiyatrik sendrom arazı bulunmadığının, beyanlarına itibar edilmesine tıbbi bir engel bulunmadığının tespit edildiği, mağdurun, annesinin ölümünden sonra babası ve üvey annesi tarafından sahipsiz bırakılmış olması, bu nedenle sokaklarda yaşamak zorunda kalması, halkın verdiği yiyeceklerle geçinmesi, yönlendirmeye müsait bir yapısının bulunması ise ancak bir çaresizlik hâli olarak kabul edilebilecek ise de, 5237 sayılı TCK’nın 103’üncü maddesinde aynı Kanunun 80 ve 227’nci maddelerinde kabul edildiği gibi çaresizlik hâlinin suçun tipiklik unsuru ya da nitelikli hali olarak kabul edilmediği, belirtilen durumun mağdurun iradesini etkileyip eyleme karşı koymasına engel bir neden olarak kabul edilemeyeceği, aksine kabul ve uygulamanın ise suç ve ceza içeren hükümlerin kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlama yasağı ile kanunda açıkça yazılmış olmadıkça cezaların arttırılıp eksiltilemeyeceği ve değiştirilemeyeceği hükmüne aykırı olacağı, bu sebeple sanıklar …, … ile …‘un onbeş yaşını tamamlamakla birlikte onsekiz yaşını tamamlamayan ve maruz kaldığı fiillerin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmiş olan mağdurla cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın anal yoldan cinsel ilişkiye girmekten ibaret eylemlerinin 5237 sayılı TCK’nın 104/1. maddesinde düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturacağı, bu suçun ise soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suçlardan olduğu, mağdurun soruşturma evresinde onbeş yaşını tamamladıktan sonra kollukta ve Cumhuriyet savcılığında 27.12.2006 tarihinde vekil huzurunda alınan ifadelerinde, kendisiyle ters ilişkiye giren kişilerden şikayetçi olmadığını beyan ettiği, 05.01.2007 günü Cumhuriyet savcılığında ve 16.02.2007 tarihli duruşmada sanıklardan şikayetçi olduğunu belirtmiş ise de, şikayetten vazgeçmeden rücu etmenin mümkün olmadığı gözetilerek sanıklar …, … ile … haklarında açılan kamu davalarının şikayet yokluğu nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca düşmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi,
b) Sanık …‘in, suç tarihi olan 2004 yılı Mayıs ayında onbeş yaşını bitirmeyen, herhangi bir akıl veya beden hastalığı bulunmayan ve maruz kaldığı fiile karşı kendini savunabilecek durumda olan mağdura cebir, şiddet, tehdit ve hile kullanmadan, failin fiilinden başka bir sebep de olmaksızın anal yoldan ırza geçmekten ibaret eyleminin suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nın 414/1 ve suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 103/2 maddelerinde düzenlenen suçları oluşturduğu, 5237 sayılı TCK’nın 7. ve 5252 sayılı Kanunun 9. maddeleri uyarınca sanığın eylemine uyan ve suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nın 414/1, 59, 31, 33 ve suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 103/2, 62/1 ve 53. maddeleri olaya ayrı ayrı uygulanarak karşılaştırma yapılması gerekirken, sanığın eyleminin 765 TCK’nın 414/2. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu kabul edilerek yapılan karşılaştırma sonucunda, 5237 sayılı TCK hükümlerinin sanık lehine olduğu kabul edilerek yazılı şekilde mahkûmiyet hükmü kurulması,
c) MERNİS doğum tutanağına göre sağlık kurumunda doğmamış olan suça sürüklenen çocuk … hakkında, Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunca düzenlenen 27.07.2007 tarihli raporda, suç tarihinde onsekiz yaşı içerisinde olduğu ve onsekiz yaşını bitirmediğinin belirtilmesi karşısında, hakkında 5237 sayılı TCK’nın 31/3. maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması suretiyle fazla ceza tayini,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafıleri ile suça sürüklenen çocuk … müdafıin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/7905 Karar : 2016/1237 Tarih : 15.02.2016
-
TCK 104. Madde
-
Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçu
İlk derece mahkemesince verilen hükmün sanık müdafii tarafından duruşmalı temyiz edilmesi üzerine, dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle, 10.02.2016 Çarşamba saat 13.30’a duruşma günü tayin olunarak sanık müdafiine çağrı kâğıdı gönderilmişti.
Belli günde Hakimler duruşma salonunda toplanarak Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından … hazır olduğu halde oturum açıldı.
Yapılan tebligat üzerine dosyadaki vekâletnameye dayanarak sanık … adına gelen Av. … huzura alınarak duruşmaya başlandı.
Duruşma isteğinin süresinde ve yerinde olduğu anlaşıldıktan sonra uygun görülen talep ve mütalaa dairesinde sanık … hakkında DURUŞMALI inceleme yapılmasına oybirliğiyle karar verilerek tefhim olunduktan sonra işin açıklanmasına dair raportör üye tarafından düzenlenen rapor okundu.
Raportör üye rapora ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirdi.
Sanık müdafii temyiz layihasını açıklayarak savunmada bulunup müvekkili hakkındaki hükmün BOZULMASINI istedi.
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı tebliğname içeriğini tekrar etti.
Son sözü sorulan sanık müdafii savunmasına ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirmekle dosya incelenerek karar verilip tefhim olunmak üzere duruşmanın 24.02.2016 Çarşamba günü saat 13:30’a bırakılmasına oybirliğiyle karar verildi.
Belli günde oturum açıldı. Dava evrakı incelenerek gereği görüşülmüş olduğundan aşağıda yazılı karar ittihaz olundu.
28.06.2014 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda değişiklik yapan 6545 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeler de gözetilip dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, tanık anlatımları ile tüm dosya kapsamına göre; sanığın, onbeş-onsekiz yaş grubunda bulunan mağdureye yönelik cinsel ilişki eylemini onun rızası dışında gerçekleştirdiğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı ve mevcut haliyle eylemin 5237 sayılı TCK’nın 104/1. maddesinde düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğu gözetilerek bu suçtan mahkûmiyetine karar verilmesi yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları ile duruşmalı inceleme sırasındaki sözlü savunması bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 08.03.2013 tarihinde karar verilip 14.03.2013 tarihinde düzenlenen sanık hakkındaki yakalama kararının KALDIRILMASINA ve bu suç nedeniyle tutuklanıp cezaevine konulmuş ise başka suçtan tutuklu veya hükümlü olmadığı takdirde derhal TAHLİYESİNE, bu hususun mahalline en seri vasıtayla bildirilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına, 15.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
15.02.2016 tarihinde verilen işbu karar 24.02.2016 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından … hazır olduğu halde sanık müdafiin gıyabında tefhim olundu.
YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/437 Karar : 2015/6166 Tarih : 6.05.2015
-
TCK 104. Madde
-
Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçu
İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle, 28.06.2014 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda değişiklik yapan 6545 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeler de gözetilip dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Mağdure ve sanığın aşamalardaki beyanları, adli rapor ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın suç tarihinden önce mağdureyi tanıdığı, olay gecesi onaltı yaşındaki mağdurenin saat 21.30 sularında sanıkla birlikte onun evine gidip ertesi gün saat 13.00 sularına kadar kaldığı, mağdure ve sanığın anlatımları karşısında bu süre içerisinde cinsel ilişkiye girdikleri hususunda bir tereddüt bulunmadığı, ancak, sanığın bu eylemini cebir tehdit veya hile kullanmak suretiyle gerçekleştirdiğine ilişkin cezalandırılmasına yeter nitelikte kuşkudan arındırılmış delil elde edilememesi ve ‘‘kuşkudan sanık yararlanır’’ ilkesi dikkate alındığında eylemlerin bu haliyle reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturması nedeniyle sanığın TCK’nın 104/1. maddesi gereğince cezalandırılması ve mağdurenin aynı Kanunun 26/2. maddesi kapsamında hukuken geçerli rızasına istinaden sanıkla birlikte kalması halinin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturmayacağı gözetilerek bu suçtan beraatine karar verilmesi gerekirken, suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde müsnet suçlardan mahkûmiyetine hükmedilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 06.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas: 2012/7282 Karar: 2014/5995 Tarih: 05.05.2014
-
TCK 104. Madde
-
Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçu
Sanık hakkında tehdit suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde;
Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükmü usul ve kanuna uygun olduğundan katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
Sanık hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine gelince;
Mağdurenin, kollukta alınan beyanında sanığın kendisiyle zor kullanarak ve tehdit ederek ilişkiye girdiğini bildirmesine rağmen, 03.05.2011 tarihinde vekili huzurunda mahkemede alınan beyanında gidecek başkaca bir yeri olmadığı için sanıkla cinsel ilişkiye girdiğini belirtmesi, taraflar arasında mağdurenin sanığa iftira atmasını gerektirir aktif bir husumetin bulunmaması ve tüm dosya içeriğinden, sanığın eyleminin TCK.nın 104. maddesinde düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğunun anlaşılması karşısında, suç tarihi kesin olarak tespit edilerek şikâyetin süresinde olup olmadığı belirlendikten sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri yerine yazılı şekilde hüküm kurulması,
Sonuç: Kanuna aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 05.05.2014 tarihinde oybirliğiyle, karar verildi.
YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/3166 Karar: 2014/5695 Tarih: 28.04.2014
-
TCK 104. Madde
-
Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçu
Mağdurenin 06.04.2012 günü vekil huzurunda kollukta alınan beyanında, sanıktan önce Batuhan isimli şahıs ile cinsel ilişkiye girdiğini, ondan ayrıldıktan sonra 2011 yılı Ekim ayında sanıkla tanıştığını, tanıştıktan birkaç gün sonra sanığın işyerinde önceki ilişkisini bildiğini, kendisini rezil edeceğini söyleyerek cinsel organına bakmak istediğini söyledikten sonra iç çamaşırını indirerek cinsel organını ellediğini, o gün cinsel ilişkiye girmediklerini ve sanığın dükkanından çıkıp evine gittiğini, daha sonra sanığın kendisine şantaj ve tehditte bulunarak yanına çağırdığını ve birden fazla cinsel ilişkiye girdiklerini söylemesi, 26.04.2012 günlü Cumhuriyet Savcılığındaki ifadesinde, 2011 yılı Ağustos aylarının sonuna doğru sanıkla tanıştığını, birkaç gün sonra sanığın dükkanında otururken kendisine daha önce yaşadıklarını herkese anlatmak konusunda şantaj yaptığını, işyerinin kapısını kilitleyerek şantaj altında cinsel ilişkiye girdiğini, daha sonra sevgili olarak iyi görüşmeye başladıklarını, sanıkla evlenme ümidi bulunduğundan rızasıyla 5-10 kez cinsel ilişki yaşadığını, ancak daha sonra aralarının bozulduğunu 2011 Eylül ayında ayrıldıklarını belirtmesi, mahkemedeki 10.04.2013 günlü anlatımında ise sanığınilk cinsel ilişkiyi şantajla yaptığını daha sonra ise evlenme vaadinde bulununca rızasıyla 4-5 kez cinsel ilişkiye girdiğini söylemesi, intikalin olaydan yaklaşık 6 ay sonra, mağdurenin evden kaçtığı bir zaman polis tarafından bulunduğunda alınan ifadesinden sonra olması, sanığın ise aşamalarda mağdure ile birden fazla kez rızası ile cinsel ilişkiye girdiğini savunması, mağdurenin sanığın yanına gittiğinde tokatla vurduğunu, boynunu sıktığını beyan etmesine karşın 07.04.2012 günü alınan adli raporunda darp ve cebir izi bulunmadığının tespit edilmesi, sanıkla mağdure arasındaki yazışmalar, fotoğraflar ve tüm dosya içeriği karşısında, sanığın mağdure ile cebir, tehdit veya iradeyi etkileyen başka bir nedenle cinsel ilişkiye girdiğine ve hürriyetinden yoksun bıraktığına dair mağdurenin açıklandığı üzere aşamalardaki kendi içindeki çelişkili ve hayatın olağan akışına aykırı beyanları dışında şüpheden uzak, kesin inandırıcı deliller olmadığı, eylemlerin bu hali ile TCK.nın 104/1. maddesinde tanımlanan reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğu atılı suçun takibinin anılan Kanunun 73/1. maddesi uyarınca 6 aylık şikâyet süresine tâbi olduğu, sanığın en son eyleminin Eylül 2011 olmasına rağmen şikâyetin Nisan 2012 tarihinde yapıldığı anlaşılmakla CMK.nın 223/8. maddesi uyarınca açılan kamu davasının düşürülmesi yerine yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilmesi ve dosya içeriğine göre, suç tarihinde 17 yaşı içerisinde olan mağdurenin rızası ile sanıkla birlikte kalması şeklinde sübut bulan eylemde, sanığın TCK.nın 109. maddesi anlamında hukuka aykırı bir davranışından söz edilemeyeceğinden kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan beraati yerine mahkûmiyetine hükmedilmesi,
Sonuç: Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine göre sanık ….’un TAHLİYESİNE, başka suçtan tutuklu veya hükümlü olmadığı takdirde derhal salıverilmesi için mahalline en seri biçimde bildirilmesi hususunda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına, 28.04.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.
YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/6432 Karar: 2013/9439 Tarih: 20.09.2013
-
TCK 104. Madde
-
Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçu
Sanık A.Y. hakkında çocuğun kaçırılması veya alıkonulması suçundan zamanaşımı süresi içerisinde dava açılması mümkün görülmüştür.
Dosyada bulunan onaylı nüfus kayıt örneğine göre suç tarihinde 14 yaş 5 aylık, mahkemece düzeltilen doğum tarihine göre ise 16 yaş 5 aylık olan mağdurenin, 6.4.2010 tarihinde ailesinin haberi olmaksızın evden ayrılması üzerine eve gelmediğinden bahisle ailesi tarafından aynı tarihte polise müracaatta bulunulduğu, 13.4.2010 günü saat 22:45 sıralarında polisler tarafından otobüs durağında beklerken bulunan mağdure 14.4.2010 tarihinde vekil ve sosyal hizmet uzmanı eşliğinde polise verdiği beyanında, canı sıkıldığı için evden ayrılıp halk otobüsüne binerek Balıklı durağında indiğini, burada sanık A.’le tanıştığını, evden kaçtığını ve kalacak yeri olmadığını söylediği ve birlikte sanığın anneannesi olan ve tanık olarak dinlenen A.D.’nin evine gittiklerini, geceleri sanık A.’le aynı yatakta anneannesinin bulunduğu odada yattıklarını, ilk kez vajinal yoldan ilişkiye burada girdiğini, sanığın kendisini zorlayınca ve bağırınca korktuğu için anal yoldan da ilişkiye girdiklerini, 8.4.2010 günü birlikte askerlik şubesine gittiklerini, çarşıda alış veriş yaptıktan sonra tekrar eve döndüklerini, 13.4.2010 günü ise sanıkla tekrar dışarı çıktıklarını ve parka gittiklerini burada sanığın kendisine beklemesini söyleyerek yanından ayrıldığını, sanığın geri gelmediğini daha sonra polislerin gelerek kendisini bulduklarını ifade ettiği, 15.4.2010 tarihinde vekil ve sosyal hizmet uzmanı eşliğinde polise verdiği beyanında ise, ilk beyanıyla çelişecek şekilde, 6.4.2010 günü açık kimlik bilgileri tespit edilemeyen ve arkadaşı olduğunu söylediği M. isimli kişinin evlerinin yanına gelerek kendisiyle gezmek istediğini, ancak gitmek istememesi sebebiyle M.’nın “seni mahallede rezil ederim” demesi üzerine kendisiyle dışarı çıktığını, M.’nın geldiği araçta sanık C.’in de olduğunu ve birlikte çarşıya giderek gezdiklerini, daha sonra C.’in evine gittiklerini, M.’nın burada ayrıldığını, C.’in kendisine tokat atarak ve boğazına bıçak dayayıp ölümle tehdit ederek zorla anal yoldan ilişkiye girdiğini, beş gün zorla kendisini evde tuttuğunu bu süre içinde M.’nın da eve gelerek kendisiyle anal yoldan zorla ilişkiye girdiğini, 5. gün sanık C.’in kapıyı kilitlemeyi unutması sebebiyle evden kaçtığını ve Balıklı durağında sanık A.’le karşılaştığını ve A.’in kendisini anneannesinin evine götürdüğünü, burada istemediği halde gidecek yeri olmadığı ve sanığının anneannesinin de yanlarında yattığından sesini çıkartamadığı için anal yoldan ilişkiye girdiği, şeklinde ifadede bulunduğu, 24.9.2010 tarihli mahkeme beyanında da M.’yla C.’in kendisini zorla döverek araca bindirdiklerini, yine sanık A.’in anneannesinin evinde kaldıkları sırada anneannesinin başka yere gittiğini, vajinal yoldan A.’le ilişkiye girmediklerini, ilk beyanında ise kızlığını sanık A.’in bozduğunu, ilk beyanlarıyla çelişkili şekilde ifadelerde bulunduğu, sanıkların kendisiyle zorla ilişkiye girdiklerinin ifade ettiği halde, yetkili makamlara durumu bildirme imkanı varken herhangi bir müracaatının olmayışı, olayın ortaya çıkış şekli, sanık A.’le anneannesinin tek odalı evinde anneannesinin yanında kendisiyle zorla ilişkiye girdiğine dair hayatın olağan akışına aykırı beyanı, 15.4.2010 tarih ve 3080 Sayılı doktor raporuna göre mağdurenin livataya maruz kaldığı anlaşılmakta ise de, yine aynı tarih ve 4036 Sayılı raporda hymenin anüler intakt tarzda, ekimoz ve hematom saptanmadığının tespiti, mağdurenin eylemlerin zorla olduğunu söylemesine rağmen zor bulgusuna rastlanmaması ve tüm dosya içeriği gözetildiğinde; cinsel ilişkilerin zorla gerçekleştiğine ve sanık C.’in mağdureyi zorla alıkoyduğuna ilişkin, şüpheden uzak kesin ve yeterli kanıya ulaşılamadığından, cinsel ilişkilerin rızayla gerçekleştirildiği ve mağdurenin şikayeti de gözetildiğinde sanıkların eylemlerinin 5237 Sayılı T.C.K.nın 104. maddesinde düzenlenen “zincirleme şekilde reşit olmayanla cinsel ilişki” suçunu oluşturduğu ve T.C.K.nın 61. maddesinde belirtilen suçun işleniş şekli ile hak ve oranlılık ilkesi gözetilerek temel cezaların alt sınırdan uzaklaşılarak tayini gerektiği düşünülmeden sanıkların 103/2-6,, 43, 62. maddeleri uyarınca cezalandırılmalarına ve düzeltilen yaşına göre 17 yaşı içerisindeki mağdureyi rızasıyla alıkoyan sanık C.’in, aynı Kanunun 109. maddesi anlamında hukuka aykırı bir davranışından sözedilemeyeceği, ancak sanığın mağdurenin kanuni temsilcisinin rızası olmaksızın evden ayrıldığını bildiği halde ailesini veya yetkili makamları durumdan haberdar etmeksizin birlikte kalmalarının T.C.K.nın 234/3. maddesinde öngörülen çocuğun kaçırılması veya alıkonulması suçunu oluşturduğu gözetilmeyerek ek savunma hakkı verilerek bu maddeden mahkumiyeti yerine yazılı şekilde hüküm kurulması,
SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık C. ve sanıklar müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin 5320 Sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek C.M.U.K.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine ve tutukluluk süresine göre, sanıkların tahliyesine, başka suçtan tutuklu veya hükümlü olmadığı taktirde en seri vasıtayla derhal tahliyelerinin sağlanması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına, 20.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.