0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Bölge Adliye Mahkemesinde İnceleme ve Kovuşturma

(1) Bölge adliye mahkemesi, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;

a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, 303 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,

b) (Ek: 20/7/2017-7035/15 md.) Cumhuriyet savcısının istinaf yoluna başvurma nedenine uygun olarak mahkumiyete konu suç için kanunda yazılı cezanın en alt derecesinin uygulanmasını uygun görmesi hâlinde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,

c) (Ek:17/10/2019-7188/27 md.) Başka bir araştırmaya ihtiyaç duyulmadan cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebeplere ya da şahsî cezasızlık sebeplerine bağlı olarak daha az ceza verilmesini veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesini gerektiren hâllerde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,

d) (Ek: 20/7/2017-7035/15 md.) Olayın daha fazla araştırılmasına ihtiyaç duyulmadan davanın reddine karar verilmesi veya güvenlik tedbirlerine ilişkin hatalı kararın düzeltilmesi gereken hâllerde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,

e) İlk derece mahkemesinin kararında 289 uncu maddenin birinci fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

f) (Ek:17/10/2019-7188/27 md.) Soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmediğinin veya ve uzlaştırma usulünün uygulanmadığının anlaşılması ya da davanın ilk derece mahkemesinde görülmekte olan bir dava ile birlikte yürütülmesinin zorunlu olması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

e) Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra (…) davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına, Karar verir.

(2) (Ek: 18/6/2014-6545/77 md.) Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddeder veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurar.

(3) (Ek: 20/7/2017-7035/15 md.) Birinci ve ikinci fıkra uyarınca verilen kararların sanık lehine olması hâlinde, bu hususların istinaf isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu sanıklar da istinaf isteminde bulunmuşçasına verilen kararlardan yararlanırlar.


Makaleler:


CMK Madde 280 Gerekçesi

Ön inceleme sonunda haklarında yetkisizlik veya istinaf başvurusunun reddine kararları verilmeyen dava dosyaları delilleriyle birlikte incelenir. İlk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden eksiksiz ve hukuka uygun olduğu saptandığında, istinaf başvurusunun esastan reddine; ilk derece mahkemesinin kararında 320 nci maddede sayılan hukuka kesin aykırılık hâllerinin bulunması durumunda, hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilir.

İncelemenin duruşmalı yapılması zorunlu görüldüğünde, gerekirse sanığın tutukluluğuna karar verilerek veya adlî kontrole ilişkin tedbirler alınarak duruşma hazırlığına başlanır.


CMK 280 (Bölge Adliye Mahkemesinde İnceleme ve Kovuşturma) Emsal Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu 2022/111 E. , 2022/746 K.

  • CMK 280
  • İstinaf Mahkemesinin verdiği esastan red kararının bozulması üzerine, Yargıtay kararına karşı direnmı kararı vermesi halinde yeni hüküm kurması gerekir.

5271 sayılı CMK’nın 280. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararlar “istinaf başvurusunun esastan reddine”, “düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine”, “hükmün bozulmasına” ve “davanın yeniden görülmesine” olarak sayılmış, davanın yeniden görülmesi kararını veren bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin duruşma sonunda ya istinaf başvurusunu esastan reddedeceği ya da ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kuracağı belirtilmiştir. Gelinen bu aşamada uyuşmazlığın sağlıklı çözüme kavuşturulması için Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararların bozulmasından sonra verilen direnme kararları üzerinde durulması gerekmektedir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış uygulamalarına göre bir hüküm bozulmuş olmakla tamamen ortadan kalkacağından, mahkemelerce direnme kararı verilirken CMK’nın 230, 231 ve 232. maddelerine uygun yeni bir hüküm kurulması zorunludur. CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca, aynı Kanun’un 223. maddesine göre hükmün ne olduğu herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmeli, bozulmakla tamamen ortadan kalkan ve infaz yeteneğini yitiren önceki hükme atıf yapılmasıyla yetinilmemeli, onandığı takdirde başka bir kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte yeni bir hüküm kurulmalıdır. Öğretide de “Yargıtay’dan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır. Bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından direnme kararlarında da 5271 sayılı CMK’nın 230, 231 ve 232. maddeleri gereğince yeniden hüküm kurulmalı ve kurulan bu hüküm sorun, gerekçe ve sonuç bölümlerinden oluşmalıdır. Bu nedenle direnme kararlarında da olay özetlenmeli, neden bu sonuca ulaşıldığı gerekçelendirilmeli ve hukuki nitelemeye yer verilmelidir” (… Centel/Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta, 12. Baskı, 2015, …, s. 812) şeklinde görüşlere yer verilmiştir. Bu husus Bölge Adliye Mahkemeleri kurulduktan sonra da geçerliliğini sürdürmekte, ilk derece mahkemesi için yeni bir hüküm kurulması zorunlu olduğu gibi Bölge Adliye Mahkemeleri için de bu kural geçerlidir.

Yargıtay, temyiz edilen hükmü temyiz başvurusunda gösterilen hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Bozma kararı, hukuka aykırılık nedeniyle bölge adliye mahkemesinin son kararının kaldırılmasıdır (Fidan Balcı/Seyithan Öztürk, Ceza Yargılamasında İstinaf ve Temyiz, … Yayınevi, …, 2020, s.462). Ancak Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararın temyiz incelemesi sonucunda bozulmasıyla ilk derece mahkemesi tarafından kurulan ilk hükmün de bozulduğu kabul edilmelidir. İstinaf başvurusunun esastan reddi kararı tek başına infaz yeteneği bulunan ve hukuk düzeninde sonuç doğuran bir hüküm değildir. Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı ilk derece mahkemesince verilen hükme sıkı sıkıya bağlı olduğundan Yargıtay incelemesi sonucu verilen bozma kararıyla ilk derece mahkemesi hükmü de tamamen ortadan kalkar. CMK’nın 223. maddesinde hükümlerin neler olduğu açıkça sayılmış olup istinaf başvurusunun esastan reddi gibi kararlar hüküm olarak kabul edilmemiştir. Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararda anılan maddede sayılan hükümlerden biri kurulmamış ve bu karar da temyiz incelemesi sonucu bozulmuş ise direnme kararı verilirken ilk derece mahkemesi tarafından verilen hüküm yeniden kurulmalıdır.

Öte yandan 28.02.2019 tarihli ve 30700 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7165 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 8. maddesi ile eklenen CMK’nın 304. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca bozma kararı istinaf başvurusunun esastan reddi kararına ilişkin ise Yargıtay dosyayı, gereği için kararı veren ilk derece mahkemesine gönderecektir. Bu düzenlemeyle istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararın bozulmasından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderileceğinden direnme kararı da ilk derece mahkemesince verilebilecektir. Sonuç olarak yapılan değişiklikle Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddi şeklinde direnme kararı verilemeyeceğinden kanun koyucu tarafından ön soruna ilişkin benzer uyuşmazlıkların önüne geçildiği anlaşılmaktadır.

Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararın temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece, sanığın katılan mağdureye yönelik eyleminin sabit olmadığından bahisle bozulmasından sonra Bölge Adliye Mahkemesince ilgili Özel Daire bozma kararına direnilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verildiği anlaşılan dosyada;

Yargıtay bozma ilamı ile bölge adliye mahkemesi kararının ortadan kalkması sonucunda bu hükme bağlı olan ilk derece mahkemesi kararının da tamamen ortadan kalktığı, … 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 22.09.2017 tarihli ve 237-285 sayılı karara yönelik istinaf talebiyle … Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince 19.12.2017 tarih ve 2952-2469 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesine karşın Özel Dairece verilen bozma kararına istinaden her iki kararın da ortadan kalkacağı ve bozma ilamına direnen Bölge Adliye Mahkemesince TCK’nın 61. maddesine göre yeniden hüküm kurulması gerektiği kabul edilmelidir. Yukarıda açıklanan bu usule aykırılık nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesinin sanık hakkında kurduğu direnme kararının, Özel Dairece bozma kararı verildikten sonra Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince TCK’nın 61. maddesine göre hüküm kurulması gerekirken esastan ret kararı verilmesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/3222 Karar : 2018/864 Tarih : 7.02.2018

  • CMK 280. Madde

  • Bölge Adliye Mahkemesinde İnceleme ve Kovuşturma

Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Sanık … hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 2017/18702 Esas sayılı soruşturma ile 2017/714 numaralı iddianame ile yağma suçundan açılan kamu davasında, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/97 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sonucu; 23.03.2017 tarihli ve 2017/74 sayılı karar ile sanığın yağma suçundan neticeten 6 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına yönelik kararına sanık savunmanının 24/03/2017 ve 27/03/2017 tarihli dilekçeleri ile yasal süresi içerisinde istinaf yasa yoluna başvurduğu, sanığın cezaevi idaresi aracılığıyla gönderdiği 29/03/2017 tarihli dilekçesi ile Mahkemenin kararının onaylanmasını talep etmesine karşın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesi tarafından 05.05.2017 tarihli ve 2017/1019 Esas, 2017/985 Karar sayılı kararı ile “Sanık … Işık, 29/03/2017 tarihli dilekçesiyle istinaf yoluna başvurudan feragat ettiğini açıkça belirtmeden sadece hakkında verilen kararın onaylanmasını talep ettiğinden ve onama yetkisi de Dairemize ait bulunduğundan istinaftan vazgeçme olarak değerlendirilemeyeceği belirlenerek yapılan incelemede: sanık ve savunmanının istinaf başvurularının 5271 sayılı CMK’nın 280/1-a maddesinin ilk cümlesi uyarınca esastan reddine,” dair verilen kararın sanık savunmanı tarafından süresi içerisinde temyiz itirazında bulunularak incelenmesi için Dairemize gönderildiğinin anlaşıldığı,

Ancak;

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 27/09/2016 gün ve 2016/10-142 Esas, 2016/325 sayılı kararı ışığında; sanığın bu talebinin yasa yolundan vazgeçme niteliğinde olup, 5271 sayılı CMK’nun 266/3. maddesindeki savunmanın iradesine üstünlük tanınması gerektiğine ilişkin istisna halinde dosyada söz konusu olmadığı dikkate alındığında; sanık …‘in istinaf yasa yolundan vazgeçmesinin geçerli kabul edilmesinin zorunlu olduğu,

5271 sayılı CMK’nın 266/1. maddesi uyarınca sanığın istinaf yasa yolundan vazgeçmesi nedeniyle, savunmanının temyiz isteminin reddine ve dosyanın inceleme yapılmaksızın mahkemesine iadesi yerine, yazılı gerekçe ile istinaf yasa yolu incelemesi yapılarak verilen karar yok hükmünde olduğundan; sanık … savunmanının anılan temyiz itirazının REDDİNE, dosyanın incelenmeksizin Mahkemesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na iadesine, 07/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Sanık … hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 2017/18702 Esas sayılı soruşturma ile 2017/714 numaralı iddianame ile yağma suçundan açılan kamu davasında, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/97 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sonucu; 23.03.2017 tarihli ve 2017/74 sayılı karar ile sanığın yağma suçundan neticeten 6 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına yönelik kararına sanık savunmanının 24/03/2017 ve 27/03/2017 tarihli dilekçeleri ile yasal süresi içerisinde istinaf yasa yoluna başvurduğu, sanığın cezaevi idaresi aracılığıyla gönderdiği 29/03/2017 tarihli dilekçesi ile Mahkemenin kararının onaylanmasını talep etmesine karşın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesi tarafından 05.05.2017 tarihli ve 2017/1019 Esas, 2017/985 Karar sayılı kararı ile “Sanık … Işık, 29/03/2017 tarihli dilekçesiyle istinaf yoluna başvurudan feragat ettiğini açıkça belirtmeden sadece hakkında verilen kararın onaylanmasını talep ettiğinden ve onama yetkisi de Dairemize ait bulunduğundan istinaftan vazgeçme olarak değerlendirilemeyeceği belirlenerek yapılan incelemede: sanık ve savunmanının istinaf başvurularının 5271 sayılı CMK’nın 280/1-a maddesinin ilk cümlesi uyarınca esastan reddine,” dair verilen kararın sanık savunmanı tarafından süresi içerisinde temyiz itirazında bulunularak incelenmesi için Dairemize gönderildiğinin anlaşıldığı,

Ancak;

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 27/09/2016 gün ve 2016/10-142 Esas, 2016/325 sayılı kararı ışığında; sanığın bu talebinin yasa yolundan vazgeçme niteliğinde olup, 5271 sayılı CMK’nun 266/3. maddesindeki savunmanın iradesine üstünlük tanınması gerektiğine ilişkin istisna halinde dosyada söz konusu olmadığı dikkate alındığında; sanık …‘in istinaf yasa yolundan vazgeçmesinin geçerli kabul edilmesinin zorunlu olduğu,

5271 sayılı CMK’nın 266/1. maddesi uyarınca sanığın istinaf yasa yolundan vazgeçmesi nedeniyle, savunmanının temyiz isteminin reddine ve dosyanın inceleme yapılmaksızın mahkemesine iadesi yerine, yazılı gerekçe ile istinaf yasa yolu incelemesi yapılarak verilen karar yok hükmünde olduğundan; sanık … savunmanının anılan temyiz itirazının REDDİNE, dosyanın incelenmeksizin Mahkemesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na iadesine, 07/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/3605 Karar : 2018/1106 Tarih : 5.02.2018

  • CMK 280. Madde

  • Bölge Adliye Mahkemesinde İnceleme ve Kovuşturma

1-Kozan Ağır Ceza Mahkemesi’nin 06/10/2016 tarih ve 2016/125 Esas ve 2016/201 Karar sayılı kararının CMK’nun 280/2 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA, 2-Sanık … hakkında yağma suçundan açılan kamu davasında, sanığın suç kastısaptanamadığından CMK’nun 223/2-c maddesi gereğince BERAATİNE

Kozan Ağır Ceza Mahkemesi’nin 06.10.2016 gün 2016/125 - 2016/201 sayılı ilamı ile kasten yaralama ve nitelikli yağma suçundan verilen mahkumiyet hükmüne karşı, sanık … ve savunmanının, CMK 272 ve müteakip maddeleri uyarınca İstinaf kanun yoluna başvurması üzerine; Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince duruşmalı olarak yapılan inceleme sonucu verilen 17.01.2017 gün, 2016/86 Esas ve 2017/99 Karar sayılı kararı ile sanığın …’a yönelik kasten yaralama suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik sanık ve savunmanının başvurusu üzerine “İstinaf başvurusunun esastan reddine” ; nitelikli yağma suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik ise “Kozan Ağır Ceza Mahkemesinin 06.10.2016 gün 2016/125 - 2016/201 sayılı kararının CMK.280/2. madde uyarınca ortadan kaldırılmasına ve sanığın nitelikli yağma suçundan beraatine” dair karara karşı ise katılan … vekilince usulüne uygun olarak açılan temyiz davaları üzerine, temyiz dilekçesinde ileri sürülen hukuka aykırılıklar CMK’nın 288 ve 289. maddeleri kapsamında incelenip görüşüldü;

1-Sanık …’nin katılan …’a yönelik nitelikli kasten yaralama suçundan verilen hükmün incelenmesinde;

Sanık … savunmanı Av….’nun 18/01/2017 tarihli süre tutum ve 16/02/2017 tarihli gerekçeli temyiz dilekçeleri ile istinaf mahkemesinin sanık hakkında kasten yaralama suçundan kurduğu mahkumiyet hükmünü yasal süresi içerisinde temyiz etmişse de; sanığın cezaevi idaresi aracılığıyla göndermiş olduğu 24/01/2017 günlü dilekçesinde “Dosyamı temyiz etmeyerek verilen kararların onanmasını istiyorum “yönlü beyanının temyizden vazgeçme iradesi taşıdığı kabul edildiğinden; bu aşamadan sonra yetkisi bulunmayan sanık savunmanının temyiz isteminin 5271 sayılı CMK’nın 298/1.maddesi uyarınca REDDİNE;

2- Katılan … vekilinin sanık hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz incelemesine gelince;

Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesinin 17/01/2017 tarih, 2016/86-2017/99 sayılı kararı ile sanık … hakkında katılan …’a yönelik nitelikli yağma kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik sanık savunmanının istinaf başvurusu kabul edilip, sanığın yararlanma kastının bulunmadığı gerekçesiyle, mahkumiyet hükmü kaldırılarak sanığın beraatine karar verilmiştir.

Kararın, katılan … vekiline 02/02/2017 tarihinde tebliği üzerine 10/02/2017 tarihinde usulüne uygun olarak temyiz davası açtıkları; katılan vekili dilekçesinde özetle, “…sanığın olay anında müvekkilenin cep telefonunu götürmesi ayrıca nitelikli yağma suçunu oluşturmaktadır. Neticede yağma suçu, cep telefonunun zilyetliğinin sanığa geçmesi ile tamamlanır. Sanığın cep telefonunu kullanmamış olması veya satmamış olması yağma suçunun oluşmasına engel değildir” yönünde görüş beyan ederek, beraat hükmünün bozulmasını istemiş,

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.11.2017 gün ve 2017/18645 sayılı, [“…sanığın katılan ile tartıştığı, tartışma sırasında katılana yönelik kasten yaralama suçunu gerçekleştirdiği ve bu aşamada katılanın cep telefonunu aldığı ve aynı gün polise teslim olduğunda telefonu polislere iade ettiği somut olayda; sanığın katılana ait telefonu hangi saik ile aldığının suçun yasal unsurlarının oluşumu için gerekli olmadığı, maket bıçağı ile sanık tarafından yaralanan katılandan telefonun alınması ile yağma suçuna vücut veren kastın ve neticenin gerçekleştiği ve bu suçtan mahkumiyetine hükmeden ilk derece mahkemesinin mahkumiyet hükmünün isabetli olduğu gözetilmeden yazılı şekilde beraat hükmü kurulması” şeklinde (Bozma)] esas hakkında görüş içeren tebliğname ekinde gönderilen istinaf başvurusunun kabulüne dair Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı temyiz dilekçelerinde ileri sürülen hukuka aykırılıklar CMK’nın 288. maddesi bağlamında; mutlak hukuka aykırılıklar ise CMK’nın 289. maddesi uyarınca re’sen incelendi;

Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

5237 Sayılı TCK’nun 148. maddesinin 1. fıkrasında yağma suçunun temel şekli, 2. fıkrasında senedin yağması, 3. fıkrasında cebir karinesine yer verilmiş, 149. maddesinde nitelikli yağma, 150. maddesinde ise kişinin hukuki bir ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla yağma suçunu işlemesi ile yağmada değer azlığı düzenlenmiştir.

Yağmanın temel şeklinin düzenlendiği 5237 Sayılı TCK’nın 148/1. maddesi uyarınca; kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. Suç anılan değerlere yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit veya cebir kullanılması suretiyle gerçekleşir.

Yağma; başkasının zilyetliğindeki taşınabilir malın, zilyedin rızası olmadan faydalanmak amacıyla cebir veya tehdit kullanmak suretiyle alınması olduğundan “zor yoluyla hırsızlık”, bir kişiye karşı kullanılan icbar araçlarıyla haksız bir menfaat elde etmek şeklinde de tanımlanmıştır.

765 sayılı TCK’nda “gasp” olarak adlandırılan yağma, esasında cebir veya tehdit kullanmak suretiyle yapılan hırsızlıktan ibarettir. Hırsızlık ile yağma suçları aynı ortak unsurlara sahip olup, ayrıldıkları tek nokta ya da başka bir deyişle yağmanın, hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur, malı almak için cebir veya tehdit kullanılmasıdır.

Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.

Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi özgürlüğü, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuksal değerlerdir. Sanığın suç işlemesine sebep olan saik yerine failin dış dünyaya yansıyan eylemine göre hangi suçun oluşacağı tayin ve taktir olunur. Bu da dosyaya yansıyan delillerle mümkün olacağı bir gerçektir.

Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelirsek;

Sanıkla geçmişte yaşadığı ilişkisinin bozulması ile olay zamanı ayrı yaşayan yakınanın, geceleyin saat 20: 30 civarında aracıyla seyir halinde iken kırmızı ışıkta durduğu sırada, sanığın aracın ön sağ kapısını açıp bindiği, yakınanın araçtan inmesini söylemesine rağmen sanığın bunu kabul etmeyip yakınanla tartışma başladığı, bu tartışma esnasında sanığın üstünde taşıdığı maket bıçağı ile yakınanın yüzünü basit tıbbi müdahale ile giderilemez ve yüzde sabit ize sebep olacak şekilde yaralayıp yakınanın elindeki cep telefonunu da alarak araçtan inerek uzaklaştığı olayda;

Sanık da farklı bir nedenle, öfke patlaması olarak başlayan sonrasında değişen ve yenilenen bir kast altında, mağdurun ekonomik değer taşıyan malını alıp ayrılması, mağdurun yasal şikayeti üzerine emniyet güçlerinin aramasıyla suça konu telefonu güvenlik güçlerine teslim ve gelişerek değişen kastının yağma suçunu oluşturduğu düşünülmeden suçun kanunda yer alan unsurlarına yanlış anlam yüklenerek, haksız fiilinin hukuki nitelendirmesinde yanılgıya düşerek yerinde ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş,katılan … vekilinin temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle istem gibi Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince 17.01.2017 gün, 2016/86 Esas ve 2017/99 Karar sayılı duruşmalı olarak yapılan inceleme sonucu verilen inceleme sonucu verilen hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 302/1. madde ve fıkrası uyarınca BOZULMASINA, 05.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas : 2018/38 Karar : 2018/113 Tarih : 20.03.2018

  • CMK 280. Madde

  • Bölge Adliye Mahkemesinde İnceleme ve Kovuşturma

Özel belgede sahtecilik suçundan sanıklar … ve …‘nin TCK`nun 207/1, 43/1 ve 51. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve ertelemeye ilişkin Ankara 34. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 27.09.2016 gün ve 942-777 sayılı hükümlere yönelik sanıklar müdafii ve katılan vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesince 21.02.2017 gün ve 14-253 sayı ile;

“…Yapılan yargılama, mağdur …‘nın çelişkili beyanları, sanıkların savunmaları, imza ve yazı incelemelerine dair bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamı dikkate alındığında; sanıkların üzerlerine atılı özel belgede sahtecilik suçunu işlediklerine ilişkin mahkumiyetlerine yeterli kanıt bulunmadığı gibi, Dairemizce yapılan duruşmada incelenen suça konu 17.02.2011 tarihli abonelik sözleşmesinde, abone adı ….. olarak belirtildiği halde, sözleşmenin son kısmında abone adının Hakan Pekol olarak gösterilip imzalanmış olması hususu dikkate alındığında, sözleşmeleri kabul ile görevli olanlar tarafından yapılacak basit bir incelemede sahteciliğin ilk bakışta anlaşılacağı, bu durumda söz konusu suçta aranan kandırıcılık öğesinin de mevcut olmaması nedeniyle suçun yasal unsurları itibariyle oluşmadığı anlaşıldığından, ilk derece mahkemesinin 27.09.2016 gün 2015/942 esas, 2016/777 karar sayılı hükmünün kaldırılarak, sanıkların CMK’nın 223/2-a,e maddeleri uyarınca ayrı ayrı beraatlerine” karar verilmiştir.

Bu hükümlerin de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 20.11.2017 gün ve 14828-7937 sayı ile;

“5271 sayılı CMK’nun 286/2-b maddesi uyarınca, ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararlarının temyizi mümkün olmadığından, katılan vekilinin temyiz isteminin 5271 sayılı CMK`nun 298. maddesi uyarınca reddine” oy çokluğuyla karar verilmiş,

Daire Üyeleri A. İhsan Öztekin ve B. Savtok;

“5271 sayılı CMK’nın 286/1. fıkrasında bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümlerinin kural olarak temyizinin mümkün olduğu belirtildikten sonra, aynı maddenin 2. fıkrasında bunun istisnaları 10 bend halinde tahdidi olarak sıralanmıştır. Bu bentlerde temyizi mümkün olmayan bölge adliye mahkemesi kararlarının neler olduğu konusunda gerek doktrinde gerekse uygulamada bir görüş ayrılığı bulunmamakla birlikte, özellikle bölge adliye mahkemelerinin CMK’nun 280/1-e maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesine karar vererek duruşma açmak suretiyle beraat kararı vermesi durumunda bu kararın temyizinin olanaklı olup olmadığı konusunda görüş birliği bulunmamakta ise de; aşağıda izah ettiğimiz nedenlerle CMK’nun 286/2-b maddesi gereğince verilen beraat kararlarının temyizinin mümkün olduğu düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne iştirak olunmamıştır.

Şöyle ki; bu konuyu düzenleyen CMK’nun 286/2-b maddesi: İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararlarının temyiz edilemeyeceği şeklindedir. Madde içeriğinden de anlaşılacağı üzere, 5 yıl veya daha az hapis cezası içeren (CMK’nın 286/2-d maddesindeki istisnai hal hariç) bir ilk derece mahkemesinin kararının istinaf incelemesini yapan bölge adliye mahkemesi ceza dairesi duruşma açarak mahkemenin kararındaki cezadan daha hafif bir cezaya hükmedebilecek ve bu karar temyiz edilemeyecektir. Bu sonuç, madde metninden çok açık anlaşılabilmekle birlikte, istinaf incelemesini yapan ceza dairesinin beraat yönünde bir karar tesis etmesi halinde, bu kararın kesin mi yoksa temyizi kabil mi olduğu konusunda madde metninde bir açıklık bulunmamaktadır. CMK’nun 286. maddesinde her ihtimali tek tek sıralayan kanun koyucunun böyle bir konuyu öngörmemiş olmasını düşünmek kanaatimizce mümkün değildir. Bizi bu düşünceye iten neden ise, kanunun sistematiği kadar aynı zamanda CMK’nun 286/2-d maddesindeki düzenlemedir. Kanun koyucu burada ilk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararlarının temyizinin mümkün olmadığını ifade etmiştir. Dikkat edilecek olursa burada her türlü karardan bahsedilmektedir. Bu halde, ilk derece mahkemesinin yerine geçen bölge adliye mahkemesi ceza dairesi, 5271 sayılı CMK’nın 223/1. maddesindeki beraat kararı da dahil tüm kararları verebilecek ve bu kararlar temyiz edilemeyecektir. Oysa CMK’nun 286/2-b fıkrasında ise kanun koyucu her türlü karardan değil sadece hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları’ndan bahsetmiştir. Eğer kanun koyucu CMK’nun 286/2-b fıkrasındaki her türlü kararın temyizinin önünü kapatacak olsa, anılan maddenin 2-d bendinde olduğu gibi her türlü karar ibaresine yer vermek suretiyle maddeyi düzenlerdi. Oysa burada bilinçli olarak sadece cezayı artırmayan kararlara gönderme yapmıştır. Kanaatimizce, 5271 sayılı CMK’nun 286/2-b maddesinin mevcut düzenleniş şekliyle, bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerinin ilk derece mahkemelerinden verilen mahkumiyet kararlarını bütün sonuçlarıyla ortadan kaldıracak şekilde verdikleri beraat kararlarının (CMK’nın 286/2-d fıkrasındaki istisnai düzenleme hariç) temyizinin mümkün olduğu” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 08.12.2017 gün ve 30591 sayı ile;

“İlk derece mahkemesince verilen mahkumiyet hükmünün istinaf edilmesi üzerine bölge adliye mahkemelerinin duruşma açarak beraat kararı vermesi durumunda bu kararların temyizinin olanaklı olup olmadığı hususu itirazımızın özünü oluşturmaktadır.

İncelenen dosya içeriğine göre;

Sanıklar … ve … hakkında itirazımıza konu özel belgede sahtecilik suçundan Ankara 34. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.09.2016 gün ve 942-777 karar sayılı ilamı ile eylemlerine uyan TCK’nun 207/1, 43/1, 51 maddeleri uyarınca erteli 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiği, hükümlerin süresi içerisinde sanıklar müdafii ve katılan vekili tarafından istinaf edildiği, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesinin 21.02.2017 gün ve 14-253 sayı ile yapılan duruşma sonucunda; sanıkların özel belgede sahtecilik suçundan beraatlerine karar verildiği, bu hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yüksek Yargıtay 11. Ceza Dairesince 20.11.2017 gün ve 14828-7937 sayı ile ..5271 sayılı CMK’nun 286/2-b maddesi uyarınca, ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararlarının temyizi mümkün olmadığından, katılan vekilinin temyiz isteminin 5271 sayılı CMK.nın 298. maddesi uyarınca reddine` karar verildiği anlaşılmıştır.

Temyiz yasa yolu CMK`nun 286 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.

CMK`nun 286. maddesine göre kural, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümlerinin temyize tabi olmasıdır.

Temyiz edilemeyecek hükümler ise CMK`nun 286/2. fıkrasında tek tek sayılmıştır.

Buna göre;

a) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları,

b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları,

c) (Ek: 20/7/2017-7035/20 md.) Hapis cezasından çevrilen seçenek yaptırımlara ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen; seçenek yaptırımlara ilişkin her türlü kararlar ve istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,

d) (Değişik: 18/6/2014-6545/78 md.) İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,

e) Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,

f) (Değişik: 18/6/2014-6545/78 md.) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,

g) On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,

h) (Değişik: 18/6/2014-6545/78 md.) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,

ı) Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları,

Temyiz edilemez.

20/7/2017 tarihli ve 7035 sayılı Kanunun 20 nci maddesiyle, bu maddenin ikinci fıkrasına (b) bendinden sonra gelmek üzere (c) bendi eklenmiş ve diğer bentler buna göre teselsül ettirilmiştir.

18/6/2014 tarihli ve 6545 sayılı Kanunun 78 inci maddesiyle bu maddenin ikinci fıkrasının (d) bendinde yer alan suç niteliğini değiştirmeyen ibaresi her türlü şeklinde değiştirilmiş; (f) bendinde yer alan bölge adliye mahkemesince verilen beraat kararları ile` ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.

Konumuz açısından; CMK’nun 286/2-b maddesi incelendiğinde, 5 yıl veya daha az hapis cezasını içeren ilk derece mahkemesi kararının istinaf edilmesi üzerine bölge adliye mahkemesi tarafından duruşma açılarak daha hafif bir cezaya indirilmesi durumunda bu hükmün temyiz edilemeyeceği açıktır. Somut olayımızda bölge adliye mahkemesi 1 yıl 3 aylık cezayı 1 yıla indirseydi bunun temyiz edilemeyeceği CMK’nun 286/2-b maddesi uyarınca gayet açıktı. Ancak somut olayımızda olduğu gibi bölge adliye mahkemesi tarafından duruşma sonunda beraat kararı verilmesi durumunda, artık bu hükmün temyiz edilebileceğini düşünmekteyiz. Zira yasa koyucu temyiz edilemeyecek hükümleri CMK’nun 286/2. maddede tek tek saymıştır. Sayılanlar arasında ilk derece mahkemeleri tarafından verilen mahkumiyet hükümlerinin duruşma açılarak beraatle sonuçlandırılmasına yer verilmemiştir. Öte yandan CMK’nun 286/2-c maddesinde; hapis cezasından çevrilen seçenek yaptırımlara ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen seçenek yaptırımlara ilişkin her türlü kararlar ve istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar, CMK’nun 286/2-d maddesinde; ilk derece mahkemesinin görevine giren kanunda üst sınırı iki yıla kadar hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezasına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararlarının, CMK’nun 286/2-e maddesinde; adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararlarının, temyizinin mümkün olmadığını hükme bağlamıştır. Bu fıkralarda yasa koyucu her türlü karardan bahsetmektedir. Buradan hareketle bölge adliye mahkemesi duruşma açtıktan sonra CMK’nun 223/1. maddesinde sayılı beraat kararı dahil tüm kararları verebilecek ve bu kararlar temyiz edilemeyecektir. Yasa koyucu CMK’nun 286/2-b maddesinde her türlü ibaresine yer vermediği için bölge adliye mahkemesi tarafından beraat kararı verilmesi durumunda buna karşı temyiz yasa yolunun açık olduğunu düşünmekteyiz. Yine beraat kararlarıyla ilgili olarak CMK’nun 286/2-g maddesinde; on yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlarının temyiz edilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Değişiklikten önce ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen beraat kararları temyiz edilemeyecek iken 18.06.2014 tarihli ve 6545 sayılı Kanunun 78 inci maddesiyle bu maddenin ikinci fıkrasının (f) bendinde yer alan bölge adliye mahkemesince verilen beraat kararları ile` ibaresi madde metninden çıkarılmıştır. Böylece bölge adliye mahkemesi tarafından duruşma açılarak verilen beraat kararlarına karşı temyiz yasa yolu açılmıştır.

Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; sanıklar hakkında özel belgede sahtecilik suçundan ilk derece mahkemesince verilen mahkumiyet kararının istinaf edilmesi üzerine duruşma açarak beraatle sonuçlandıran bölge adliye mahkemesi kararına karşı temyiz yasa yolunun açık olduğu” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

CMK`nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince 18.12.2017 gün, 16906-8992 sayı ve oy çokluğuyla itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanıklar … ve … hakkında kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık suçundan kurulan beraat hükümleri Yargıtay 11. Ceza Dairesince temyiz isteminin reddine karar verilmek suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanıklar hakkında özel belgede sahtecilik suçundan kurulan beraat hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; ilk derece mahkemesince verilen mahkûmiyet hükmüne karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin beraat hükmü vermesi durumunda, bu hükmün temyizinin mümkün olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

07.10.2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 25 ve geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarih ve 29525 sayılı Resmi Gazetede ilan edildiği üzere 20.07.2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlamıştır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte istinaf kanun yolu uygulamaya girmiş, böylece ülkemizde fiilen üç dereceli bir yargı sistemine geçilmiştir.

Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için, bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararları düzenleyen CMK`nun 280 ile bu kararlara karşı temyiz kanun yolunu düzenleyen aynı Kanunun 286. maddelerinin birlikte değerlendirilerek, kanun koyucunun bu düzenlemelerle neyi amaçladığının ve ceza yargılamasında kıyas ve yorumun hangi hallerde mümkün olduğunun irdelenmesi gerekmektedir.

5271 sayılı CMK`nun, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesinin inceleme tarihinde yürürlükte olan “Bölge adliye mahkemesinde inceleme ve kovuşturma” başlıklı 280. maddesi;

“(1) Bölge adliye mahkemesi, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;

a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, 303 üncü maddenin birinci fıkrasının (c), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,

b) İlk derece mahkemesinin kararında 289 uncu maddede belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

c) Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına,

Karar verir.

(2) (Ek: 18/6/2014-6545/77 md.) Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddeder veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurar” şeklinde iken; 05.08.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanunun 15. maddesiyle, birinci fıkranın (a) bendinde yer alan “(c)” ibaresi “(a), (c), (d)” şeklinde değiştirilmiş, fıkraya (a) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bentler eklenmiş, mevcut (b) ve (c) bentleri (d) ve (e) bentleri olarak teselsül ettirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“b) Cumhuriyet savcısının istinaf yoluna başvurma nedenine uygun olarak mahkumiyete konu suç için kanunda yazılı cezanın en alt derecesinin uygulanmasını uygun görmesi hâlinde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,

c) Olayın daha fazla araştırılmasına ihtiyaç duyulmadan davanın reddine karar verilmesi veya güvenlik tedbirlerine ilişkin hatalı kararın düzeltilmesi gereken hâllerde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,”

“(3) Birinci ve ikinci fıkra uyarınca verilen kararların sanık lehine olması hâlinde, bu hususların istinaf isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu sanıklar da istinaf isteminde bulunmuşçasına verilen kararlardan yararlanırlar”

08.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7079 sayılı Kanunun 92. maddesiyle maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “maddede” ibaresi “maddenin birinci fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde” şeklinde değiştirilerek madde son halini almıştır.

Görüldüğü üzere; 5271 sayılı CMK`nun 280. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararlar “istinaf başvurusunun esastan reddine”, “düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine”, “hükmün bozulmasına” ve “davanın yeniden görülmesine” olarak sayılmış, davanın yeniden görülmesi kararını veren bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin duruşma sonunda ya istinaf başvurusunu esastan reddedeceği ya da ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kuracağı belirtilmiştir. Bu kararlardan hangilerinin temyiz edilemeyecekleri, hangilerinin ise temyiz kanun yoluna tabi oldukları aynı Kanunun 286. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında ayrı ayrı sayılmıştır.

5271 sayılı CMK`nun “Temyiz” başlıklı 286. maddesi;

“(1) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir.

(2) Ancak;

a) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları,

b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları,

c) Sulh ceza mahkemesinin görevine giren suçlarla ilgili olarak ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,

d) Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin suç niteliğini değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları,

e) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararlarını değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları,

f) On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen beraat kararları ile istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,

g) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine veya istinaf başvurusunun reddine dair kararlar,

h) Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları,

Temyiz edilemez.” şeklinde düzenlenmiş iken;

28.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 78. maddesiyle ikinci fıkranın (d) bendinde yer alan “suç niteliğini değiştirmeyen” ibaresi “her türlü” şeklinde değiştirilmiş; (f) bendinde yer alan “bölge adliye mahkemesince verilen beraat kararları ile” ibaresi metinden çıkarılmış, aynı fıkranın (c), (e) ve (g) bentleri ise;

“c) İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları”

“e) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları”

“g) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar” şeklinde değiştirilmiştir.

Bu değişiklikler sonrasında, CMK`nun 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi “Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları”, aynı fıkranın (f) bendi ise “On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları” hâlini almıştır.

05.08.2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanunun 20. maddesiyle, CMK’nun 286. maddesinin ikinci fıkrasına (b) bendinden sonra gelmek üzere “c) Hapis cezasından çevrilen seçenek yaptırımlara ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen; seçenek yaptırımlara ilişkin her türlü kararlar ve istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,” bendi eklenmiş, diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesi sonucunda CMK`nun 286. maddesi;

“(1) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir.

(2) Ancak;

a) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları,

b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları,

c) (Ek: 20/7/2017 - 7035/20 md) Hapis cezasından çevrilen seçenek yaptırımlara ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen; seçenek yaptırımlara ilişkin her türlü kararlar ve istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,

d) (Değişik: 18/6/2014 - 6545/78 md.) İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,

e) Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,

f) (Değişik: 18/6/2014 - 6545/78 md) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,

g) On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,

h) (Değişik: 18/6/2014 - 6545/78 md.) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,

ı) Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları,

Temyiz edilemez.” şeklinde son hâlini almıştır.

Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte, ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı olağan kanun yolu olarak CMK’nun 272. maddesi uyarınca istinaf kanun yoluna, istinaf üzerine verilen bölge adliyesi mahkemesi hükümlerine karşı olağan kanun yolu olarak da CMK’nun 286. maddesi uyarınca temyiz kanun yoluna başvurulabilecektir. Kural bu olmakla birlikte, ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlerden hangilerine karşı istinaf yoluna başvurulamayacağı CMK’nun 272. maddesinin üçüncü fıkrasında, istinaf üzerine bölge adliye mahkemesi ceza dairelerince verilen hükümlerden hangilerine karşı temyiz kanun yoluna başvurulamayacağı da CMK`nun 286. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında sayılmak suretiyle kuralın istisnaları gösterilmiştir.

Uyuşmazlık konusunu oluşturan, CMK`nun 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde “İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları”nın temyiz edilemeyeceği belirtilmiştir.

Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerince verilen kararların, CMK`nun 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi kapsamında değerlendirilebilmesi için birinci koşul; ilk derece mahkemesinden verilen bir “mahkûmiyet” hükmünün bulunması ve bu hükmün de “beş yıl veya daha az hapis cezalarına” ilişkin olmasıdır. İkinci koşul ise; bölge adliye mahkemesi ceza dairesince verilen, ilk derece mahkemelerince hükmolunan beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bir kararın varlığıdır. Birinci koşul yönünden uygulamada tereddüde yol açacak bir durum görülmemekle beraber, ikinci koşul olan bölge adliye mahkemesi ceza dairesince verilen ve “hapis cezalarını artırmayan” kararın niteliğinin belirlenmesi yönünden, kanun koyucunun düzenlemeyi yapmaktaki amacı, kanunun sistematiği, kıyas ve yorumun mümkün olup olmadığının değerlendirmesi gerekmektedir.

Bir karar veya hükme ilişkin kanun yolunun belirlenmesi sırasında öncelikle kanunun sistematiği ve normları dikkate alınacak, bu belirleme yapılırken kıyas ve yorum yoluna başvurulabilecektir. Ceza muhakemesinde kıyas ve her türlü yorum mümkün olmakla birlikte, temel hak ve özgürlükleri daraltan normlar ile istisnai normlarda kıyas yasağı mevcuttur. Kanun koyucunun düzenlediğinin aksine sonuçlara ulaşmaya izin verecek şekilde, kıyas veya yorum yoluyla temel hak ve özgürlüklere ilişkin normları daraltıcı, istisnai normları genişletici şekilde hareket etmek mümkün değildir. CMK’nun 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin hem uluslararası sözleşmeler ve Anayasa`nın 36. maddesinde düzenlenen “hak arama özgürlüğü”ne ilişkin temel hak ve özgürlükler kapsamında kalması, hem de istisnai bir norm olma özelliği taşıması karşısında, bir bölge adliye mahkemesi kararının bu bent kapsamında kalıp kalmadığına ilişkin yorum yapılırken, hak arama özgürlüğünü daraltıcı nitelikte kıyas yapılamayacağı gibi bu düzenlemenin istisnai nitelikte olması nedeniyle kapsamını genişletici şekilde yorum da yapılamayacağı gözetilmelidir.

Bu noktadan hareketle; CMK’nun 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde geçen “hapis cezalarını artırmayan” ibaresinden anlaşılması gerekenin; “cezayı aynı tutan” ya da “cezayı eksilten” kararlar olduğunun, bölge adliye mahkemesi ceza dairesince verilecek olan kararın da yine bir “hapis cezası” olacağının, ancak bu kararın ilk derece mahkemesince verilen hapis cezasını artırmamakla birlikte, aynı miktarda veya daha az bir ceza olması gerektiğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Dolayısıyla bölge adliye mahkemesi ceza dairesi tarafından verilecek “hapis cezasını artırmayan” kararın, yine hapis cezasına ilişkin bir “mahkûmiyet” kararı olması gerekmektedir. İlk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesi ceza dairesi arasında “mahkûmiyet” hükmü yönüyle bir uyuşmazlık bulunmaması ve ilk derece mahkemesince verilen beş yıl veya daha az hapis cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmünün bölge adliye mahkemesi ceza dairesince artırılmaması durumunda bu kararın “temyiz edilemez” nitelikte bir karar olmasını amaçlayan kanun koyucunun, bu düzenleme ile usul ekonomisini de gözettiğini söylemek yanlış bir yorum olmayacaktır. Buna karşın, “beraat”, “düşme”, “ret” ve “ceza verilmesine yer olmadığına” gibi kararlar bu bent kapsamında değerlendirilemeyeceklerdir. Bölge adliye mahkemesi ceza daireleri tarafından verilen mahkûmiyet kararı dışındaki “beraat”, “düşme”, “ret” ve “ceza verilmesine yer olmadığına” ilişkin kararların “ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan” kararlar kapsamında oldukları, bu nedenle CMK`nun 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi kapsamında kalmaları nedeniyle temyiz edilemeyecekleri kabul edildiği takdirde, temel hak ve özgürlüklerden biri olan “hak arama özgürlüğü”nü daraltıcı, istisnai nitelikteki bir normu ise genişletici şekilde bir yorum yapmış olunur ki, bu durum ceza muhakemesi ilkelerine aykırılık teşkil edecektir.

Öte yandan, yapılan bu tespitler üzerine varılan sonucun kanunun sistematiğine uygun olup olmadığının irdelenmesine gelince;

5271 sayılı CMK’nun 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinde “İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları”, aynı fıkranın (e) bendinde “Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları” ile karar tarihinden sonra 7035 sayılı Kanunla maddeye eklenen (c) bendinde “Hapis cezasından çevrilen seçenek yaptırımlara ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen; seçenek yaptırımlara ilişkin her türlü kararlar ve istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar”ın temyizinin mümkün olmadığı hükme bağlanmıştır. Kanun koyucu bu bentlerde “her türlü” kararlardan bahsetmekteyken, CMK’nun 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde, aynı fıkranın (c), (d) ve (e) bentlerinde olduğu gibi “her türlü” ibaresine yer vermemiştir. Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin “temyiz edilemeyecek” nitelikteki kararlarını, CMK’nun 286. maddesinin ikinci fıkrasında ayrı ayrı bentler halinde ve her ihtimali tek tek sıralayarak düzenleyen kanun koyucunun, kanunun sistematiği de gözetildiğinde bu konuyu öngörmediğini, yani “her türlü” ibaresine yer vermeyi unuttuğunu düşünmek mümkün değildir. Bu nedenle CMK`nun 286. maddesinin ikinci fıkrasının (c), (d) ve (e) bentlerinin aksine, aynı fıkranın (b) bendinde yer alan “…bölge adliye mahkemesi kararları” ibaresinden önce “her türlü” ibaresine yer vermeyen kanun koyucunun, ilk derece mahkemesince verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları içeren hükümler hakkında, bölge adliye mahkemesi ceza dairesince verilebilecek olan mahkûmiyet dışında kalan “beraat”, “düşme”, “ret” veya “ceza verilmesine yer olmadığına” ilişkin kararların “hapis cezasını artırmayan” kararlardan olduğunu kabul ettiği söylenemeyecektir.

Yine, CMK’nun 286. maddesinin ikinci fıkrasının (g) bendinde “On yıl veya daha az hapis cezasını …. gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları”nın temyiz edilemeyeceği düzenlenmiştir. Buna göre, ilk derece mahkemesinin üst sınırı itibarıyla on yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren bir suçtan yaptığı yargılama sonucunda beraat kararı vermesi ve bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin bu kararı doğru bularak “istinaf başvurusunun esastan reddine” karar vermesi durumunda bu karar temyiz edilemeyecektir. Fakat ilk derece mahkemesinin, üst sınırı itibarıyla on yıldan fazla hapis cezasını gerektiren, örneğin TCK`nun 247. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen ve üst sınırı itibarıyla 12 yıl hapis cezası öngören zimmet suçuna ilişkin olarak beş yıl veya daha az hapis cezasına hükmettiği, bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin ise beraat kararı verdiği durumda, beraat kararının temyize tabi olmadığı söylenemeyecektir. Zira, kanunda üst sınırı on yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçta ilk derece mahkemesince verilen beraat hükmü ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesi ceza dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiğinde bu karara karşı temyiz kanun yolu açıktır. Diğer bir deyişle, aynı suça ilişkin ilk derece mahkemesinin beraat, bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin ise istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermesi halinde dahi temyiz yolu açık iken, ilk derece mahkemesinin beş yıl veya daha az hapis cezasına ilişkin “mahkûmiyet”, bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin ise “beraat” kararı verdiği hallerde, bu kararın temyize tabi olmayacağını söylemek mümkün değildir.

Üç dereceli yargı sistemi içerisinde, kesin olduğu belirtilenler dışında kalan kararlar bakımından kanun koyucunun en azından bir denetim yolu öngördüğü de gözetildiğinde, ilk derece mahkemelerince verilen “mahkûmiyet” hükmünü değiştiren ve birbirlerinden tamamen ayrı nitelikte olan bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin verebileceği “beraat”, “ret”, “düşme” ve “ceza verilmesine yer olmadığına” ilişkin kararlar yönünden bir denetim yolu öngörülmediği düşünülemez. Aksi düşüncenin kabulü, kanunlarımızda yer alan ve ceza miktarları itibarıyla ağır nitelikte olan bir çok suça yönelik olarak, bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin vereceği mahkûmiyet dışında kalan “beraat”, “ret”,“düşme” veya “ceza verilmesine yer olmadığına” ilişkin kararlara karşı herhangi bir kanun yolu öngörülmediği anlamına gelecektir.

İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları hakkında, bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin mahkûmiyet dışında kalan “beraat”, “ret”,“düşme” veya “ceza verilmesine yer olmadığına” ilişkin vereceği kararların temyize tabi olması kuralının tek istisnasını, “ilk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları”nın temyiz edilemeyeceğini düzenleyen CMK`nun 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi oluşturmaktadır. İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dahil) hapis cezasını gerektiren bir suç söz konusu ise bu suç ve suça bağlı olarak verilen cezalara ilişkin “her türlü” bölge adliye mahkemesi kararları temyiz edilemeyecektir.

Bu bağlamda; CMK’nun 286. maddesinin ikinci fıkrasında “temyiz edilemeyecek” kararları açıkça ve ayrı ayrı sayan kanun koyucunun amacının, bu sayılanlar dışında kalan kararların “temyiz” kanun yoluna tabi olacaklarını, diğer bir anlatımla sınırlayıcı hükümler kapsamında yer almayan karar ve hükümlerin temyize tabi olduklarını düzenlediğini kabul etmek, kanun koyucunun amacına ve kanunun sistematiğine uygun olup, ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarına dair kararlara ilişkin suçun, CMK’nun 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi kapsamında kalmaması durumunda, kararı inceleyen bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin verebileceği mahkûmiyet dışında kalan “beraat”, “ret”, “düşme” veya “ceza verilmesine yer olmadığına” ilişkin kararlar, CMK`nun 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi kapsamında değerlendirilemeyecek ve bu kararlara karşı temyiz kanun yolu açık olacaktır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Özel belgede sahtecilik suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, ilk derece mahkemesince 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verilen sanıkların, istinaf kanun yolu incelemesi sonucunda beraatlarına karar verilmesi karşısında; söz konusu beraat kararının CMK’nun 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) ve diğer bentlerinde sınırlı şekilde sayılan “temyiz edilemez” nitelikteki kararlardan olmaması, sanıklara atılı suçun CMK`nun 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi kapsamında kalmaması, uluslararası sözleşmeler ve Anayasa ile güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir uzantısı olarak hüküm ve kararlara karşı başvurulabilecek bir kanun yolunun açık olmasının kural, kapalı olmasının ise istisna olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanıklar hakkında özel belgede sahtecilik suçundan ilk derece mahkemesince verilen mahkûmiyet kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, davayı beraatla sonuçlandıran bölge adliye mahkemesi ceza dairesi kararına karşı temyiz kanun yolunun açık olduğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin temyiz isteğinin reddine dair kararının kaldırılmasına, temyiz incelemesi için dosyanın Yargıtay 11. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; “itirazın reddine karar verilmesi gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 20.11.2017 gün ve 14828-7937 sayılı temyiz isteğinin reddi kararının KALDIRILMASINA,

3- Dosyanın, temyiz incelemesi yapılabilmesi amacıyla Yargıtay 11. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.03.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS