0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri

CMK Madde 161

(1) Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adlî kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir. Cumhuriyet savcısı, adlî görevi gereğince nezdinde görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi dışında bir işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıkınca, bu hususta o yer Cumhuriyet savcısından söz konusu işlemi yapmasını ister.

(2) Adlî kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.

(3) Cumhuriyet savcısı, adlî kolluk görevlilerine emirleri yazılı; acele hâllerde, sözlü olarak verir. (Ek cümle: 25/5/2005 - 5353/24 md.) Sözlü emir, en kısa sürede yazılı olarak da bildirilir.

(4) Diğer kamu görevlileri de, yürütülmekte olan soruşturma kapsamında ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri, talep eden Cumhuriyet savcısına vakit geçirmeksizin temin etmekle yükümlüdür.

(5) Kanun tarafından kendilerine verilen veya kanun dairesinde kendilerinden istenen adliye ile ilgili görev veya işlerde kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kamu görevlileri ile Cumhuriyet savcılarının sözlü veya yazılı istem ve emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kolluk âmir ve memurları hakkında Cumhuriyet savcılarınca doğrudan doğruya soruşturma yapılır. Vali ve kaymakamlar hakkında 2.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri, en üst dereceli kolluk amirleri hakkında ise, hâkimlerin görevlerinden dolayı tâbi oldukları yargılama usulü uygulanır. (6) (Değişik: 2/1/2017-KHK-680/9 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7072/8 md.) Vali ve kaymakamların kişisel suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisi, ilgilinin görev yaptığı yerin bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki il Cumhuriyet başsavcılığı ve aynı yer ağır ceza mahkemesine aittir. Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâllerinde soruşturma genel hükümlere göre yapılır.

(7) (Ek: 31/3/2011-6217/21 md.) Yetkisizlik kararı ile gelen bir soruşturmada Cumhuriyet savcısı, kendisinin de yetkisiz olduğu kanaatine varırsa yetkisizlik kararı verir ve yetkili savcılığın belirlenmesi için soruşturma dosyasını, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine gönderir. Mahkemece bu konuda verilen karar kesindir.

(8) (Ek:21/2/2014–6526/15 md.) Türk Ceza Kanununun 302, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 316 ncı maddelerinde düzenlenen suçlar hakkında, görev sırasında veya görevinden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır. 1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun 26 ncı maddesi hükmü saklıdır.

(9) (Ek: 15/8/2017-KHK-694/146 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7078/141 md.) Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisi, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve bu yer ağır ceza mahkemesine aittir. Soruşturmayı Cumhuriyet Başsavcısı veya görevlendireceği vekili bizzat yapar. Başsavcı veya vekili, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısından soruşturmanın kısmen veya tamamen yapılmasını isteyebilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısı zorunlu olan delilleri toplar ve gerekmesi hâlinde alınacak kararlar bakımından bulunduğu yer sulh ceza hâkimliğinden talepte bulunur.


Makaleler:


CMK Madde 161 Gerekçesi

Madde, soruşturma evresinde gerekli araştırmalar yapılırken görevli kolluk elemanları, diğer memurlar ve kamu hizmeti yapmakla görevli olanlar arasındaki ilişkileri düzenlemektedir.

Maddenin birinci fıkrasında belirtilen ilke Cumhuriyet savcısının, 160 nci maddede belirtilen amaca ulaşmak üzere her türlü araştırmayı yapabilmesidir. Bu amaçla Cumhuriyet savcısı, 160 nci maddede gösterilen sonuçlara varmak amacı ile bütün memurlardan ve kamu hizmeti yapmakla görevli olanlardan her türlü bilgiyi isteyebilecektir. Cumhuriyet savcısı, adlî görevi gereği, mensup olduğu mahkemenin yargı çevresi dışında bir işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıktığında, o yere giderek gerekli işlemi yapabilecektir; o yer Cumhuriyet savcısına da işlemi havale edebilir, ancak kendisi giderek yaparsa o yer Cumhuriyet savcısını durumundan haberdar edecektir. Soruşturma evresi, gerçeğin araştırılması amacıyla gerçekleştiren işlemlerden oluşmaktadır.

160 nci maddenin gerekçesinde de açıklandığı üzere bu araştırmalarda yetkili o yer Cumhuriyet savcısıdır. Maddenin ikinci fıkrası, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcılığı ile kolluk ilişkilerini düzenlemektedir. Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcılığı bakımından karşılaştırmalı usul hukukunda değişik sistemler vardır: Esas itibarıyla kolluğun araştırmaları yürütmesi, kolluk ile savcılığın iştirak hâlinde soruşturmayı yürütmeleri, kolluğun soruşturma evresinde Cumhuriyet savcılığına bağlı olması. Tasarının kabul ettiği sistemde kolluk, soruşturma işlemlerinin yürütülmesinde Cumhuriyet savcısının emrindedir. Bu sistem çerçevesinde fıkra şu esasları koymuştur. Kolluk âmir ve memurları:

  1. Suçun işlenmesi nedeniyle elkoydukları olayları, yakalanan kişileri uygulanan tedbirleri hemen Cumhuriyet savcılığına bildireceklerdir.

  2. Cumhuriyet savcısının, adliyeye ilişkin yazılı ve ivedi hâllerde sözlü ve kolluk âmirinin de haberdar edildiği, emirlerini derhâl yerine getireceklerdir.

  3. Cumhuriyet savcısının yazılı emri üzerine yakalanan kişileri, olayın şüphelisi veya tanıkları belirtilen gün, saat ve yerde hazır bulunduracaklardır.

  4. Aynı suretle yapılan işlemlere ilişkin evrak da hazır bulundurulacaktır. Maddenin üçüncü fıkrasında, adliye ile ilgili olarak kanun dairesinde kendilerinden istenen işlerde ve görevlerde ihmal veya kötüye kullanmaları görülen memur ve kamu görevlileri hakkında Cumhuriyet savcılığınca doğrudan doğruya soruşturma açılacağı açıklanmış ve vali ve kaymakamlar müstesna, bunlar hakkında, Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmayacağı kabul edilmiştir. Kolluk âmir ve memurları hakkında da aynı esas uygulanacaktır. Maddenin son fıkrasında, vali ve kaymakamların kişisel suçlarından dolayı haklarında genel hükümlere göre soruşturma yapılacağı hükmüne yer verilmiştir. Ancak soruşturma, kaymakamların mensup oldukları il ve valilerin bulundukları il’e en yakın il Cumhuriyet savcısı tarafından bizzat yapılacaktır. Kovuşturma da aynı yerdeki görevli mahkemede yapılacaktır. Adı geçenlerin kişisel suçları ağır cezalı ise ve suçüstü olarak işlenmişse o zaman kanunun genel hükümleri uygulanacak, bu istisna hükmü uygulanmayacaktır.


CMK 161 (Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/6968 Karar: 2018/27 Tarih: 08.01.2018

  • CMK Madde 161

  • Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri

Resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından şüpheliler… …, … ve… haklarında yapılan soruşturma sırasında, suç yeri itibarıyla evrakın … Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair … … Cumhuriyet Başsavcılığının 04/11/2016 tarihli ve 2015/751 soruşturma, 2016/10135 sayılı yetkisizlik kararını müteakip, bu kez suç yeri bakımından dosyanın … … Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine ilişkin … Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 23/12/2016 tarihli ve 2016/138258 soruşturma, 2016/16567 sayılı yetkisizlik kararını takiben yetki konusunun çözümü için dosyanın gönderildiği … 12. Ağır Ceza Mahkemesince verilen soruşturmayı yürütmekle … Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili olduğuna ilişkin 30/12/2016 tarihli ve 2016/882 değişik iş sayılı kararını müteakip, suç yeri itibarıyla evrakın … Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair … Cumhuriyet Başsavcılığının 12/05/2017 tarihli ve 2017/24512 soruşturma, 2017/6748 sayılı yetkisizlik kararını müteakip, bu kez suç yeri bakımından dosyanın … Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine ilişkin … Cumhuriyet Başsavcılığının 16/06/2017 tarihli ve 2017/29279 soruşturma, 2017/2834 sayılı yetkisizlik kararı üzerine yetki konusunun çözümü için dosyanın gönderildiği … … 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen … Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararının kaldırılmasına dair 23/06/2017 tarihli ve 2017/888 değişik iş sayılı kararının;

Dosya kapsamına göre, soruşturma safahatında ortaya çıkan ilk yetki uyuşmazlığı üzerine … Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili olduğuna dair mercii … 12. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 30/12/2016 tarihli ve 2016/882 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 161/7. maddesi uyarınca kesin olduğu cihetle, bu karardan sonra verilen yetkisizlik kararlarının hukuki değerden yoksun ve yok hükmünde oldukları gözetilerek yetki uyuşmazlığı hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi yerine, yazılı şekilde esastan inceleme yapılarak karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli, 05/12/2017 gün ve 94660652-105-34-9370-2017-Kyb sayılı Kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay C.Başsavcılığından tebliğname ile Daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:

Kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname münderecatı yerinde görüldüğünden talebin kabulü ile … … 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 23/06/2017 tarihli ve 2017/888 Değişik İş sayılı Kararın CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine nazaran müteakip işlemlerin merciince yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 08/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/4478 Karar: 2017/3319 Tarih: 11.09.2017

  • CMK 161. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri

Görevi kötüye kullanma suçundan şüpheli hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 27.02.2017 tarihli ve 2017/2194 soruşturma, 2017/759 esas, 2017/453 Sayılı iddianamenin 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 174. maddesi uyarınca iadesine dair 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 06.03.2017 tarihli ve 2017/147 iddianame değerlendirme sayılı kararına yönelik itirazın reddine dair 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 15.03.2017 tarihli ve 2017/205 değişik iş sayılı kararının;

2802 Sayılı Hakimler Ve Savcılar Kanunu’nun 114. maddesinde2802 Sayılı Hakimler Ve Savcılar Kanunu’nun 114. maddesinde yer alan “Adalet komisyonlarının görevleri şunlardır:

a-) Atamaları doğrudan Bakanlıkça yapılanlar dışındaki adlî ve idarî yargı ile ceza infaz kurumları ve tutukevleri personelinin;

1-) İlk defa Devlet memurluğuna atanacaklardan merkezî sınavda başarılı olanların ilgili yönetmelik hükümlerine göre düzenlenecek sözlü ve gerektiğinde uygulamalı sınavlarını yapmak, hukuk fakültesi ve adalet meslek yüksek okulu mezunlarına öncelik tanımak kaydıyla başarılı olanların atanmalarını teklif etmek.

2-) Aslî Devlet memurluğuna atanmaları, sicil ve disiplin işlemleri, görevden uzaklaştırılmaları, aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işlemlerini bu Kanun ve 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ile ilgili mevzuat hükümlerine göre yerine getirmek.

3-) Naklen veya hizmet gereği atamasını, ilgili mahkeme başkanı, hâkim veya Cumhuriyet savcısının görüşünü alarak, yetki alanı içerisinde yapmak.

4-) Geçici olarak görevlendirmesini, yetki alanı içerisinde altı ayı geçmemek üzere yapmak.

b-) Kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek.

İlk defa Devlet memurluğuna atanması teklif edilen personelin atanmaları Bakanlık onayı ile tamamlanır. Bu personelin atanması, eğitilmesi ile ilgili usûl ve esaslar yönetmelikte gösterilir.

Bu madde kapsamındaki personeli, ilgili adalet komisyonunun muvafakati, teklifi veya hizmetin gereği olarak başka bir adalet komisyonunun yetki alanına naklen atama veya geçici olarak görevlendirme yetkisi Adalet Bakanlığına aittir.”, yine anılan Kanun’un 116. maddesinde yer alan “Bu kısımda yazılı memurların görevlerinden doğan suçlarından dolayı bulundukları yer Cumhuriyet savcılığınca doğrudan doğruya genel hükümler dairesinde soruşturma ve kovuşturma yapılır.” ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 161/5. maddesinde yer alan “Kanun tarafından kendilerine verilen veya kanun dairesinde kendilerinden istenen adliye ile ilgili görev veya işlerde kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kamu görevlileri ile Cumhuriyet savcılarının sözlü veya yazılı istem ve emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kolluk âmir ve memurları hakkında Cumhuriyet savcılarınca doğrudan doğruya soruşturma yapılır” şeklindeki hükümler birlikte değerlendirildiğinde, ceza infaz kurumları ile tutukevleri personelinin görevlerinden doğan suçlarından dolayı bulundukları yer Cumhuriyet savcılığınca doğrudan doğruya genel hükümler dairesinde soruşturma ve kovuşturma yapılacağı dikkate alınmadan merciince yapılan itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli, 13.06.2017 gün ve 94660652-105-65-3872-2017-Kyb sayılı Kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan tebliğname ile Daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:

KARAR VE SONUÇ : Kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname münderecatı yerinde görüldüğünden talebin kabulüyle 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 15.03.2017 tarihli ve 2017/205 değişik iş sayılı Kararın CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine nazaran müteakip işlemlerin merciince yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 11.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/4417 Karar: 2017/277 Tarih: 16.01.2017

  • CMK 161. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri

Dolandırıcılık suçundan meçhul şüpheli hakkında yapılan soruşturma sırasında, suç yeri itibarıyla dosyanın İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 29.09.2014 tarihli ve 2014/53753 soruşturma, 2014/4272 Sayılı yetkisizlik kararını müteakip, bu kez suç yeri bakımından dosyanın İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 18.05.2015 tarihli ve 2014/142195 soruşturma, 2015/4697 Sayılı yetkisizlik kararı üzerine İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararının kaldırılmasına dair İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 28.05.2015 tarihli ve 2015/304 değişik iş sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 26.05.2016 gün ve 94660652-105-35-2850-2016 Sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 15.06.2016 gün ve 2016/235293 Sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.

Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;

Dosya kapsamına göre, olay tarihinde müştekinin iradesinin fesada uğratılarak şüpheli tarafından istenen telefona gelen 3D güvenlik şifresinin gönderilmesini müteakip, müştekinin kredi kartından Atatürk Mahallesi Yakut Sitesi 8 Blok 1 Ataşehir/İstanbul adresinde faaliyet gösteren N… Kimya isimli işyerinden 00 Türk lirası tutarında alışverişin gerçekleştirildiği, soruşturma konusu dolandırıcılık suçunda menfaatin temin edildiği yerin İstanbul ili sınırları olduğunun anlaşılması karşısında, Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 12.10.2015 tarihli ve 2015/14021-29798 Sayılı ilâmında da belirtildiği üzere 6217 Sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 21. maddesiyle değişik 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 161/7. maddesi gereğince yetkili savcılık olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının belirlenmesine karar verilmesi gerekirken, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararının kaldırılmasına karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 Sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

KARAR ve SONUÇ : Kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 28.05.2015 tarih ve 2015/304 değişik iş sayılı kararının 5271 Sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 16.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/20877 Karar: 2016/603 Tarih: 27.01.2016

  • CMK 161. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri

5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na aykırılık suçundan şüpheliler C. Y. ve A. K. haklarında yapılan soruşturma sırasında, suç yeri itibarıyla evrakın Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine dair Gürpınar Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 11.11.2014 tarihli ve 2014/241 soruşturma, 2014/50 Sayılı yetkisizlik kararını müteakip, suç yeri itibarıyla evrakın Van Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine dair Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 269.11.2014 tarihli ve 2014/4228 soruşturma, 2014/153 Sayılı yetkisizlik kararı üzerine, bu kez suç yeri itibarıyla evrakın Gürpınar Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine dair Van Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 18.12.2014 tarihli ve 2014/16586 soruşturma, 2014/984 Sayılı yetkisizlik kararını müteakip, yetki uyuşmazlığının çözümü için dosyanın gönderdiliği Erciş Ağır Ceza Mahkemesince verilen “Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yetkili olduğunun tespitine dair” 06.01.2015 tarihli ve 2015/10 Değişik iş sayılı kararından sonra, yetkili savcılık Gürpınar Cumhuriyet Başsavcılığı olması gerektiğinden bahisle dosyanın yetki uyuşmazlığının çözümü için Siirt Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine dair Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 12.02.2015 tarihli ve 2015/348 soruşturma, 2015/46 Sayılı yetkisizlik kararı üzerine, Gürpınar Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 11.11.2014 tarihli ve 2014/421 soruşturma, 2014/50 Sayılı yetkisizlik kararının kaldırılmasına ve yetkili mercii olarak Gürpınar Cumhuriyet Başsavcılığı’nın belirlenmesine dair Siirt Ağır Ceza Mahkemesi’nin 17.03.2015 tarihli ve 2015/204 Değişik iş sayılı kararı aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığından verilen 14.08.2015 gün ve 53412 Sayılı kanun yararına bozma istemini içeren dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07.09.2015 gün ve KYB. 2015/298867 Sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu.

Mezkür ihbarnamede;

Dosya kapsamına göre, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 161/7. maddesinde yer alan “Yetkisizlik kararı ile gelen bir soruşturmada Cumhuriyet Savcısı, kendisinin de yetkisiz olduğu kanaatine varırsa yetkisizlik kararı verir ve yetkili savcılığın belirlenmesi için soruşturma dosyasını, yargı çevresinde görev yaptığı Ağır Ceza Mahkemesine en yakın Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderir. Mahkemece bu konuda verilen karar kesindir.” şeklindeki düzenleme uyarınca, soruşturma safahatında Gürpınar, Şırnak ve Van Cumhuriyet Başsavcılıkları arasında çıkan yetki uyuşmazlığı üzerine dosyanın gönderildiği Erciş Ağır Ceza Mahkemesince verilen” Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yetkili olduğunun tespitine dair” 06.01.2015 tarihli ve 2015/10 Değişik İş sayılı kararın kesin nitelikte olduğu, bu karardan sonra verilen Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 12.02.2015 tarihli ve 2015/348 soruşturma, 2015/46 Sayılı yetkisizlik kararının hukuken geçeriz ve yok hükmünde olduğu, yetkili savcılığın merciince kesin olarak belirlenmesinden sonra yetki hususunda yeniden karar verilemeyeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiş ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozmaya atfen ihbar olunmuş bulunmakla gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR VE SONUÇ : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Siirt Ağır Ceza Mahkemesi’nin 17.03.2015 gün ve 2015/204 D. İş sayılı kararının 309/4. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 27.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 23. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/20345 Karar: 2015/7478 Tarih: 02.12.2015

  • CMK 161. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri

Dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarından M. Ş. hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda suç yeri itibarıyla evrakın Kahta Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 24.12.2014 tarihli ve 2014/80548 soruşturma, 2014/4494 sayılı yetkisizlik kararını müteakip, bu kez suç yeri bakımından evrakın Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine ilişkin Kahta Cumhuriyet Başsavcılığının 02.03.2015 tarihli ve 2015/408 soruşturma, 2015/24 sayılı yetkisizlik kararı üzerine, yetki konusunun çözümü için dosyanın gönderildiği Şanlıurfa 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen Kahta Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararının kaldırılmasına ve dosyanın yetkili Adana Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair 02.04.2015 tarihli ve 2015/228 değişik iş sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 31.07.2015 gün ve 15699/51009 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.10.2015 gün ve 2015/286700 sayılı yazısıyla dairemize gönderilmekle okundu.

Kanun yararına bozma isteminde;

Dosya kapsamına göre, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 27.09.2012 tarihli ve 2012/10135-9559 sayılı ilâmında belirtildiği üzere; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 161. maddesine, 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle eklenen 7. fıkrada “Yetkisizlik kararı ile gelen bir soruşturmada Cumhuriyet Savcısı, kendisinin de yetkisiz olduğu kanaatine varırsa yetkisizlik kararı verir ve yetkili savcılığın belirlenmesi için soruşturma dosyasını, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine gönderir. Mahkemece bu konuda verilen karar kesindir” hükmünün yer alması karşısında, söz konusu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ikinci yetkisizlik kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığının, yetkili savcılığın belirlenmesi için dosyayı en yakın ağır ceza mahkemesine göndermesi gerektiği ve ağır cezanın verdiği kararın kesin olduğu, ancak merciin, gerek Kahta Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili olduğuna yönelik Kahta Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararını kaldırma kararı vermesi, gerekse Adana Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili olduğuna ilişkin karar vermesi nedeni ile hükümde çelişki oluştuğu ve yetkili tek savcılığın belirlenmesi yerine, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

Gereği Düşünüldü:

KARAR VE SONUÇ : Kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden Şanlıurfa 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 02.04.2015 tarihli 2015/228 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine nazaran müteakip işlemlerin merciince yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 02.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 23. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/20268 Karar: 2015/6418 Tarih: 11.11.2015

  • CMK 161. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri

Nitelikli dolandırıcılık suçundan şüpheliler İ. Ü., S. A. ve A. B. haklarında yapılan soruşturma sırasında, suç yeri itibarıyla evrakın Nizip Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 24.03.2015 tarihli ve 2015/17499 soruşturma, 2015/1116 sayılı yetkisizlik kararını müteakip, bu kez suç yeri bakımından dosyanın Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine ilişkin Nizip Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 03.04.2015 tarihli ve 2015/1749 soruşturma, 2015/167 sayılı karşı yetkisizlik kararı üzerine, yetkili savcılığın belirlenmesi için dosyanın gönderildiği mercii Gaziantep 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararının kaldırılmasına ilişkin 15.04.2015 tarihli ve 2015/256 değişik iş sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 29.09.2015 gün ve 19364/62183 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.10.2015 gün ve 2015/331929 sayılı yazısıyla dairemize gönderilmekle okundu.

Kanun yararına bozma isteminde;

Dosya kapsamına göre, olay tarihinde müştekinin şüpheliler tarafından istenen parayı … Bankası’nın Antalya İli sınırlan içinde bulunan ATM cihazı aracılığı ile “Bankasız Havale” olarak tanımlanan “ATM’lerden kartsız para gönderme ve kartsız para çekme” işlemi ile yatırdığı, aynı Banka’nın Gaziantep İli Nizip İlçesi sınırları içindeki … istasyonunda bulunan ATM cihazından şüpheliler tarafından kimlik bilgileri ve cep şifre kullanılarak çekildiği, Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 28.10.2013 tarihli ve 2013/18307-15992 sayılı İlâmında da belirtildiği üzere, soruşturma konusu dolandırıcılık suçunda menfaatin temin edildiği yerin Nizip ilçe merkez sınırları olduğunun anlaşılması karşısında, 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 21. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 161/7. maddesi gereğince yetkili savcılık olarak Nizip Cumhuriyet Başsavcılığının belirlenmesine karar verilmesi gerekirken, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararının kaldırılmasına karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

KARAR VE SONUÇ : Dolandırıcılık suçlarında suç yerinin, haksız menfaatin fiilen elde edildiği yer olması karşısında; kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden Gaziantep 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 15.04.2015 tarihli 2015/256 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine nazaran müteakip işlemlerin merciince yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 11.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/9668 Karar: 2015/15277 Tarih: 19.10.2015

  • CMK 161. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri

İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı arasındaki yetki uyuşmazlığının çözümü ve itiraz merciinin belirlenmesi için yapılan yargılama sırasında; Isparta 1. Ağır Ceza Mahkemesiyle Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi arasında oluşan olumsuz yetki uyuşmazlığının giderilmesi ve yargı yerinin belirlenmesi istemiyle gönderilen dosya Yargıtay C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye verilmekle incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Cumhuriyet Başsavcılıkları arasında çıkan yetki uyuşmazlıklarının çözümüne ilişkin olarak 6217 sayılı Kanunun 21. maddesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 161. maddesine 7. fıkra 7. fıkra eklenmiştir. Bu fıkra; “Yetkisizlik kararı ile gelen bir soruşturmada Cumhuriyet savcısı, kendisinin de yetkisiz olduğu kanaatine varırsa yetkisizlik kararı verir ve yetkili savcılığın belirlenmesi için soruşturma dosyasını, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine gönderir. Mahkemece bu konuda verilen karar kesindir.” şeklinde düzenlenmiştir. Düzenlemenin amacı ise madde gerekçesinde; “soruşturma evrakının Cumhuriyet başsavcılıkları arasında yetkisizlik kararları verilmek suretiyle sürüncemede kalmasının ve gereksiz şekilde yargılama sürecinin uzamasının önlenmesi amacıyla yetki uyuşmazlığına ilişkin kararın en yakın ağır ceza mahkemesi başkanı ya da görevlendireceği üye tarafından verilmesi hüküm altına alınmıştır.” biçiminde kaleme alınmıştır. Gerek madde metni gerekse gerekçesinden anlaşılacağı üzere; bir adli olayla ilgili olarak diğer herhangi bir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kendisine yetkisizlik kararı ile soruşturma evrakı intikal ettirilen Cumhuriyet Savcısı aynı olayda yetkisiz olduğu kanaatine varırsa kendisi de yetkisizlik kararı verebilecektir. Bu karar, karşı yetkisizlik kararı olabileceği gibi üçüncü bir savcılığa verilen yetkisizlik kararı da olabilir. Her iki halde de Cumhuriyet Savcısı hemen yetki ihtilafının giderilmesi için evrakı en yakın ağır ceza mahkemesine gönderecektir. Bu durumda ağır ceza mahkemesinin vereceği karar kesindir ve kanun yararına bozma yoluyla kaldırılmadığı sürece bu karara uyulması zorunluluğu vardır. Hatta ağır ceza mahkemesince yetki ihtilafının çözülmesinden sonra yapılan soruşturma sırasında toplanan kanıtlara bağlı olarak Cumhuriyet Savcısı kendisinin kesin olarak yetkisiz olduğu sonucuna ulaşsa dahi yeniden bir yetkisizlik kararı veremeyecektir. Aksine düşüncenin kabulü madde gerekçesinde de açıklandığı üzere yasa koyucunun amacına aykırı düşecektir. Nitekim Dairemizin 27.03.2015 gün ve 2015/3589-8947, 08.09.2015 gün ve 2015/8724-13824, 09.10.2015 gün ve 2015/10059-14956 sayılı ilamları ile aynı mahiyetteki birçok ilamında da benzer sonuçlara ulaşıldığı görülmektedir. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;

Müşteki vekilinin vermiş olduğu 11.12.2013 günlü dilekçe ile soruşturmaya başlayan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ile Burdur Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan yetki uyuşmazlığı Burdur Başsavcılığının yasaya uygun talebi üzerine en yakın ağır ceza mahkemesi olan Isparta 2. Ağır Ceza Mahkemesince 19.02.2014 gün ve 2014/126 D. İş sayılı kararla çözülmüş ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararı kaldırılmıştır. Bu aşamadan sonra bir yılı aşkın süre soruşturmaya devam eden hatta bir kısım şüpheliler hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veren İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca evrakın muktezaya bağlanması gerekirken yeniden yetkisizlik kararı verilmiş olduğunun anlaşılması karşısında; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca merci kararından sonra verilen 30.03.2015 ve 28.04.2015 tarihli yetkisizlik kararları ile bu kararlara karşı İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının verdiği 10.04.2015 tarihli yetkisizlik kararı, keza bu iki Başsavcılık arasındaki yetki ihtilafının giderilmesi için Bakırköy 6. Ağır Ceza ve Isparta 1. Ağır Ceza Mahkemelerince verilen yetkisizlik kararları hukuki değerden yoksun olup yok hükmünde olduğundan ve bu aşamada oluşan bir yetki ihtilafından söz edilemeyeceğinden;

SONUÇ : Soruşturmanın usulüne uygun olarak ilk vermiş olduğu yetkisizlik kararı usulen kaldırılıp yetkili kılınan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmesinin temini için dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/7245 Karar: 2015/12128 Tarih: 05.06.2015

  • CMK 161. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri

Tehdit suçundan şüpheli A. A. hakkında yapılan soruşturma sırasında, suç yeri itibarıyla evrakın Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair, Çatak Cumhuriyet Başsavcılığının 11.10.2013 tarihli ve 2013/228 soruşturma, 2013/28 sayılı yetkisizlik kararını müteakip, 27.07.2013 tarihli tehdit içerikli mesajın gönderildiği yer yönünden ayırma kararı verilerek suç yeri itibariyle evrakın Van Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine ilişkin, Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığının 20.02.2014 tarihli ve 2014/443 soruşturma, 2014/39 sayılı yetkisizlik kararını takiben, Van Cumhuriyet Başsavcılığınca 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 161/7. maddesi gereğince yetkili savcılığın belirlenmesi kararı alınmak üzere evrakın iade edilmesi üzerine, dosyanın gönderildiği merciince yetki uyuşmazlığı doğmadığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına dair, Siirt Ağır Ceza Mahkemesinin 19.03.2014 tarihli ve 2014/233 Değişik İş sayılı Kararının;

Dosya kapsamına göre, 5271 sayılı Kanunun 161/7. maddesinde yer alan “Yetkisizlik kararı ile gelen bir soruşturmada Cumhuriyet savcısı, kendisinin de yetkisiz olduğu kanaatine varırsa yetkisizlik kararı verir ve yetkili savcılığın belirlenmesi için soruşturma dosyasını, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine gönderir. Mahkemece bu konuda verilen karar kesindir” şeklindeki hüküm dikkate alındığında, her ne kadar Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığınca 27.07.2013 tarihli tehdit içerikli mesajların gönderildiği yer yönünden 11.02.2014 tarihli ve 2013/2600 soruşturma, 2014/3 sayılı ayırma kararı verilmesini müteakip, söz konusu eylem yönünden bu kez Van Cumhuriyet Başsavcılığına yönelik yetkisizlik kararı verilmiş ise de, 27.07.2013 tarihinde gönderildiği iddia olunan tehdit içerikli mesajların kül halinde Çatak Cumhuriyet Başsavcılığının 11.10.2013 tarihli ve 2013/228 soruşturma, 2013/28 sayılı yetkisizlik kararı kapsamında kaldığı ve bu yetkisizlik kararını takiben Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 20.02.2014 tarihli ve 2014/443 soruşturma, 2014/39 sayılı yetkisizlik kararı üzerine 5271 sayılı Kanunun 161/7. maddesi gereğince merciinden yetkili savcılığın belirlenmesine yönelik karar alınması gerektiği dikkate alındığında, merciince yetkili savcılığın belirlenmesine yönelik karar verilmesi gerekirken yetki uyuşmazlığının doğmadığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına ilişkin karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli, 17.07.2014 gün ve 94660652-105-65-6773-2014-14712/49298 sayılı Kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:

KARAR VE SONUÇ : Kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname münderecatı yerinde görüldüğünden talebin kabulü ile Siirt Ağır Ceza Mahkemesince verilen 19.03.2014 tarihli ve 2014/233 Değişik İş sayılı Kararın CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine nazaran müteakip işlemlerin merciince yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/17833 Karar: 2015/16180 Tarih: 16.02.2015

  • CMK 161. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 15/08/2014 gün ve 2014-16010/54474 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 05/09/2014 gün ve KYB.2014/301714 sayılı ihbarnamesi ile;

Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçundan şüpheli B.. D.. hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Artvin Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 06/05/2014 tarihli ve 2014/301 soruşturma, 2014/357 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın kabulü ile kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına dair Rize Ağır Ceza Mahkemesinin 30/06/2014 tarihli ve 2014/1057 Değişik İş sayılı kararını kapsayan dosyanın incelenmesinde;

Rize Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “şüphelinin Artvin Devlet Hastanesinde Acil Tıp Uzmanı olarak görev yaptığı, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılama yapılabilmesi için 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun’a göre izin vermeye yetkili merciden izin alınması gerektiği, ancak şüpheli hakkında soruşturma izni alınmaksızın eksik araştırma sonucu yazılı şekilde kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verilmesi usul ve yasaya aykırı” olduğu görülerek takipsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmiş ise de;

Şüpheli B.. D..’ın üzerine atılı suçun konusunun; N. B. hakkında 09.06.2013 tarihli ve 1032 sayılı tanık Sibel Şahin kaşesi bulunan adli raporun sahte düzenlendiği iddiasına ilişkin olduğu, bir başka deyişle şüphelinin yaptığı işin Kanun dairesinde kendisine verilen Adliye ile ilgili görev ve işlerden olduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ; Kanun dairesinde kendisine verilen Adliye ile ilgili görev ve işlerde kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kamu görevlileri hakkında 4483 sayılı Yasa hükümleri dikkate alınmaksızın doğrudan soruşturma yürütüleceği düzenlemesine yer verildiği, bir başka deyişle şüpheli B.. D..’ın suça konu eylemi bakımından 4483 sayılı Kanun hükümleri dikkate alınmaksızın doğrudan soruşturma yürütülmesi gerektiği, bu sebeple 4483 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasını belirten Rize Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararının hukuka aykırı olduğu cihetle, itirazın reddi yerine, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun uyarınca, anılan kararın bozulması istenilmiş olmakla, Dairemize gönderilen dosya incelenerek gereği görüşüldü:

Karar ve Sonuç: 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 161/5. maddesinde; “Kanun tarafından kendilerine verilen veya kanun dairesinde kendilerinden istenen adliye ile ilgili görev veya işlerde kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kamu görevlileri ile Cumhuriyet savcılarının sözlü veya yazılı istem ve emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kolluk amir ve memurları hakkında Cumhuriyet savcılarınca doğrudan doğruya soruşturma yapılır. Vali ve kaymakamlar hakkında 02.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri, en üst dereceli kolluk amirleri hakkında ise, hakimlerin görevlerinden dolayı tabi oldukları yargılama usulü uygulanır.” denmek suretiyle adliye ile ilgili görev ifa eden kamu görevlilerinin bu görevleri kapsamında işledikleri suçlardan dolayı soruşturma iznine gerek olmadan resen soruşturma yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Somut olayda ise; suç tarihinde Artvin Devlet Hastanesinde doktor olarak görev yapan şüpheli B.. D..’ın, adli bir soruşturma kapsamında Genel Adli Muayene Raporu düzenlemesi eyleminin “adliye ile ilgili görev” kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine göre, N. B. hakkında 09.06.2013 tarihli ve 1032 sayılı tanık doktor Sibel Şahin’in kaşesi bulunan Genel Adli Muayene Raporunun sahte düzenlendiği iddiasından dolayı soruşturma yapılması için yetkili merciin iznine ihtiyaç bulunmadığı cihetle, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapılan itirazın reddi yerine, şüpheli hakkında soruşturma izni alınmadan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği gerekçesiyle itirazın kabulü ile kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına ilişkin mercii kararında isabet bulunmayıp, kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Artvin Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 06.05.2014 gün ve 2014/301 soruşturma, 2014/357 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın kabulü ile anılan kararın kaldırılmasına ilişkin mercii Rize Ağır Ceza Mahkemesinin 30.06.2014 gün ve 2014/1057 Değişik İş sayılı kararının 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 16.02.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/10258 Karar : 2018/197 Tarih : 16.01.2018

  • CMK 161. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:

Avea İletişim Hizmetleri Anonim Şirketinin özel hukuk statüsüne tabi şirket olması nedeniyle Ceza Hukuku uygulamasında (memur) “kamu görevlisi” sayılmayan ve “kamu görevlisi gibi” cezalandırılması olanağı bulunmayan şirket adli yazışmalarından sorumlu olan sanığın, Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen 2010/4744 sayılı soruşturma kapsamında şirkete yazılan müzekkerelere süresinde cevap vermeme şeklindeki eyleminin; 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 32. maddesinde düzenlenen emre aykırı davranış niteliğinde olduğu, anılan maddede öngörülen idari para cezasının miktarına göre eylem tarihi ile inceleme günü arasında 5326 sayılı Yasanın 20/2-c maddesinde öngörülen 3 yıllık zamanaşımı süresinin gerçekleştiği anlaşılmış ve sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca bu hususta bir karar verilmesi mümkün olduğundan gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 5326 sayılı Kanunun 20. maddesi gereğince sanık hakkında İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 16/01/2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY:

… İletişim Hizmetleri A.Ş.’de adli yazışmalardan sorumlu kişi olarak görev yapan sanığın Kadıköy C.Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında şirkete yazılan 04/02/2010, 24/11/2010, 7/2/2010 tarihli ve CMK’nın 332. maddesine havi şerhleri içeren müzekkerelere cevap vermeme eyleminin, TCK’nın 257/2. maddesinde belirtilen görevi

kötüye kullanma suçunu oluşturacağı kanaatiyle eylemi 5326 sayılı Yasanın 32. maddesi uyarınca emre aykırı davranış olarak niteleyen sayın çoğunluğun düşüncesine iştirak edilmemiştir.

CMK’nın 332. maddesinde suçların soruşturması ve kovuşturması sırasında C.Savcısı, hakim veya mahkeme tarafından istenilen bilgilere cevap verilmemesi halinde TCK’nın 257. maddesine aykırılık oluşturacağı öngörülmüştür. Madde metnine göre bilgi yazılı olarak istenmeli ve müzekkereye 10 gün içinde cevap verilmesi, verilmemesi halinde CMK’nın 332. maddesi uyarınca işlem yapılacağı şerhi düşülmelidir. Düzenleme itibariyle belirtilen yükümlülüğe aykırı davranan kişinin kamu görevlisi olmasının zorunlu olmadığı, ancak kamusal faaliyet gördüğü için kamu görevlisi sayıldığı anlaşılmaktadır. (Y. 5 CD. 18/03/2015 tarih, 2013/7399 E., 2015/8476 ve 16/10/2014 tarih 2013/4711 E.-2014/9821 karar sayılı kararları 11/07/2012 tarih, 2012/7527 E., 2012/8180 K.)

Çünkü CMK’nın 161/2-4. maddesi uyarınca adli kolluk görevlileri ve diğer kamu görevlileri, yürütülmekte olan soruşturma ile ilgili ihtiyaç duyulan belgeleri talep eden Cumhuriyet savcısına vakit geçirmeksizin temin etmekle yükümlüdür. Maddenin 5. fıkrasına nazaran da belge temininde ihmalleri görülen memur ve amirler hakkında doğrudan soruşturma yapılabilecektir. Görüldüğü gibi kamu görevlilerinin bilgi ve belge vermemeleri halinde bu madde gereği diğer bir ifade ile CMK’nın 332. maddesine ihtiyaç duyulmadan haklarında işlem yapılacaktır. Bu sebeple önemli olan husus özel hukuk tüzel kişilerinin C.savcısı ve mahkemelerin talebine cevap vermemesi durumunda sanıkların eylemlerinin hangi suçu oluşturacağıdır. CMK’nın 332/2. maddesinde bilgi istenen yazıda yukarıdaki fıkra hükmü ile buna aykırı hareket etmenin TCK’nın 257. maddesine aykırılık oluşturabileceği yazılır dendiğinden ve herhangi bir sınırlama yapılmadığından düzenleme tüm özel ve resmi kuruluşları kapsamaktadır. Cevap vermeme halinde oluşacağı belirtilen suçun görevi kötüye kullanma olduğu ve özgü suç niteliği taşıdığı için failinin ancak kamu görevlisi olabileceği sabittir. Anılan maddede kanun koyucu savcı veya mahkeme tarafından kendisinden yazılı bir talepte bulunulan kişinin tıpkı tanık, tercüman, bilirkişi görevlendirilmesinde olduğu gibi kamusal faaliyete katıldığını ön gördüğünden ve kendisine yargı görevi yüklenmiş olan özel bir şahısta hakim veya C.Savcısınca atama veya seçilme yoluyla yada her hangi bir surette geçici olarak kamusal faaliyetin yürütülmesine katılan kişi olduğundan, TCK’nın 6/C maddesi de nazara alındığında kamu görevlisi sayılacak ve kamu görevlisi gibi cezalandırılması gerekecektir. (Y. 5CD. 07/05/2014 tarih, 2013/1163 E.-2014/5088 K.)

Maddenin Adalet Komisyonuna sunulan teklif gerekçesinde de “suçların soruşturulması ve kovuşturulmasının etkin bir şekilde yürütülmesinin sağlanması amacıyla söz konusu önergenin verildiği” belirtilmiştir. Gerekçe etkin suç soruşturması ve kovuşturmasının teminine yönelik olduğuna göre özel kişi ve kuruluşların bundan ayrık tutulduğu düşünülemez. Hatta bilgi ve belge temini resmi devlet kurumlarının ilgili biriminde çalışan kamu görevlilerinin görevinin normal fonksiyonu gereği olduğundan bu maddenin esasen özel kişi ve kurumlar için eklendiği anlaşılmaktadır.

Açıklanan tüm bu gerekçelerden dolayı müzekkerelere cevap vermemek suretiyle üç kez müzekkere yazılmasına sebebiyet verip, müştekinin şikayetinin etkin şekilde soruşturulmasını engelleyerek, kamunun zararına ve kişilerin mağduriyetine neden olan

sanığın eylemini görevi ihmal olarak niteleyen mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmadığından çoğunluğun 5326 sayılı Yasanın 20. maddesi gereğince sanık hakkında idari para cezası verilmesine yer olmadığına dair kararına katılmıyorum.


YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/533 Karar : 2017/9306 Tarih : 12.07.2017

  • CMK 161. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri

Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Sanığın duruşmada bildirdiği adresine öncelikle Tebligat Kanunu 10. maddesine göre normal yolla tebligat çıkarılması, iadesi halinde MERNİS sisteminde kayıtlı bulunan adresine Tebligat Kanunu 21/2. maddesine göre tebligat yapılması gerektiği gözetilmeden, sanığın duruşmada bildirdiği adresinin adres kayıt sisteminde mevcut olduğu gerekçesiyle doğrudan Tebligat Kanunu 21/2. maddesi uyarınca tebligatın muhtara teslimi ve kapıya ihbar kağıdı yapıştırılması şeklinde yapılan tebligat geçersiz sayıldığından temyiz süresinin öğrenme ile başladığı kabul edilerek ve Mahkemenin 21.10.2015 tarihli temyizin reddine ilişkin ek kararı kaldırılarak yapılan incelemede;

TCK’nın 163/3. maddesinde düzenlenen karşılıksız yararlanma suçları hakkında denetim ve işlem yapan elektrik, su, doğalgaz idarelerinde çalışan kamu görevlileri, görevleri sırasında, karşılıksız yararlanma olarak nitelenebilecek usulsüz bir kullanımı tesbit ettiklerinde bir yandan elektriğin sayaçtan geçirilip geçirilmediği, kısmen veya tamamen geçirilmiyorsa tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek hangi yöntemlerin, bu amaçla hangi cihaz ve malzemelerin kullanıldığı, bu tesbitlerin ne tür incelemelere dayandığı vb. tüm ayrıntıları içeren bir suç tutanağının düzenlenmesi, bir yandan da CMK’nın 158. maddesi gereğince hemen en yakın adli kolluk birimine veya Cumhuriyet Başsavcılığı’na durumun bildirilmesi ve adli kolluk görevlilerinin de olay yerine hemen intikali ile CMK’nın 160, 161. maddeleri gereği Cumhuriyet Savcısı’nın emirleri çerçevesinde suçun sübut ve niteliğine yönelik delil toplama görevini yapmalıdır.

Şüphelinin meskenindeki su kullanımını gerektiren tüketim ihtiyacının ve kurulu gücün varsa tüketim föyleri de getirtilmek suretiyle tesbiti ile teknik açıdan bu tüketim ihtiyacı ve kurulu gücün gereği kullanım miktarının bilirkişi marifetiyle belirlenmesi, uğranılan vergili ve cezasız zarar miktarının tesbiti amacıyla keşif yapılması için Cumhuriyet Başsavcılığı’nca CMK’nın 83 ve 162. maddelerine istinaden Sulh Ceza Hakimliği’nden talepte bulunulması, dosya içeriğindeki delillere göre karşılıksız yararlanma suçunun oluştuğu kanaatine varıldığı takdirde şüphelinin TCK’nın 168/5. fıkrasında düzenlenen yasal imkandan faydalanabilmesi, bu hususun bir dava şartı olduğu ve CMK’nın 174 ve 223/8. maddeleri gereğince işlem ifasına da yol açabileceği değerlendirilerek şüpheliye belirlenen vergili ve cezasız zarar miktarını kamu davası açılmadan önce tamamen tazmin etmesi halinde hakkında dava açılmayacağı da hatırlatılarak usulünce bildirilip, makul bir süre tanınması, soruşturma aşamasında zararın tamamen tazmini halinde Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi, tamamen tazmin edilmemesi halinde dava açılması gerektiği gözetilmeden dava açılması ve yargılama aşamasında da bu eksiklikler giderilmeden yazılı şekilde uygulama yapılması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık …‘in temyiz nedeni bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 12.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/5247 Karar : 2017/9074 Tarih : 6.07.2017

  • CMK 161. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri

Yerel mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararların niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

I-)Sanık hakkında mühür bozma suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde,

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, kararın dayandığı gerekçeye ve takdire göre, katılan vekilinin temyiz nedeni yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun ve de takdire dayalı bulunan hükmün tebliğnameye aykırı olarak ONANMASINA,

II-)Sanık hakkında karşılıksız yararlanma suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine gelince,

TCK’nın 163/3. maddesinde düzenlenen karşılıksız yararlanma suçları hakkında denetim ve işlem yapan elektrik, su, doğalgaz idarelerinde çalışan kamu görevlileri, görevleri sırasında, karşılıksız yararlanma olarak nitelenebilecek usulsüz bir kullanımı tesbit ettiklerinde bir yandan elektrik, su, doğalgazın sayaçtan geçirilip geçirilmediği, kısmen veya tamamen geçirilmiyorsa tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek hangi yöntemlerin, bu amaçla hangi cihaz ve malzemelerin kullanıldığı, bu tesbitlerin ne tür incelemelere dayandığı vb. tüm ayrıntıları içeren bir suç tutanağının düzenlenmesi, bir yandan da CMK’nın 158. maddesi gereğince hemen en yakın adli kolluk birimine veya Cumhuriyet Başsavcılığına durumun bildirilmesi ve adli kolluk görevlilerinin de olay yerine hemen intikali ile CMK’nın 160, 161. maddeleri gereği Cumhuriyet Savcısı’nın emirleri çerçevesinde suçun sübut ve niteliğine yönelik delil toplama görevini yapmalıdır.

Şüphelinin işyeri, konut veya arazideki elektrik, su, doğalgaz kullanımını gerektiren tüketim ihtiyacının ve kurulu gücün varsa tüketim föyleri de getirtilmek suretiyle tesbiti ile teknik açıdan bu tüketim ihtiyacı ve kurulu gücün gereği kullanım miktarının bilirkişi marifetiyle belirlenmesi, bu miktarın sayaçtan geçirilerek kullanım halinde sayaç üzerindeki endeks ile de kıyaslanarak karşılıksız yararlanma suçunun kabulünü gerektirecek önemli bir farkın olup olmadığının, uğranılan vergili ve cezasız zarar miktarının tesbiti amacıyla keşif yapılması için Cumhuriyet Başsavcılığınca CMK’nın 83, 162. maddelerine istinaden Sulh Ceza Hakimliğinden talepte bulunulması, dosya içeriğindeki delillere göre karşılıksız yararlanma suçunun oluştuğu kanaatine varıldığı takdirde şüphelinin TCK’nın 168/5. fıkrasında düzenlenen yasal imkandan faydalanabilmesi, bu hususun bir dava şartı olduğu ve CMK’nın 174, 223/8. maddeleri gereğince işlem ifasına da yol açabileceği değerlendirilerek şüpheliye belirlenen vergili ve cezasız zarar miktarını kamu davası açılmadan önce tamamen tazmin etmesi halinde hakkında dava açılmayacağı da hatırlatılarak usulünce bildirilip, makul bir süre tanınması, soruşturma aşamasında zararın tamamen tazmini halinde kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi, tamamen tazmin edilmemesi halinde dava açılması gerektiği gözetilmeden başlatılan kovuşturma aşamasında keşfe gidilmeden ve bilirkişi raporu alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık …’in temyiz nedenleri bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 06.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/11547 Karar : 2017/5941 Tarih : 6.07.2017

  • CMK 161. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri

2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Anayasa Mahkemesinin 07/10/2009 gün ve 27369 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanıp, yayımından itibaren bir yıl sonra 07/10/2010 tarihinde yürürlüğe giren, 23/07/2009 gün ve 2006/65 Esas, 2009/114 karar sayılı iptal hükmünün yürürlüğe girdiği tarihe kadar 5237 sayılı TCK’nın 50. ve 52. maddeleri ve 765 sayılı TCK hükümleri uyarınca doğrudan hükmedilip, başkaca hak mahrumiyeti içermeyen 2.000 TL’ye kadar (2000 TL dahil) adli para cezalarına ilişkin mahkumiyet hükümlerinin 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı Kanunun 305. maddesi gereğince kesin nitelikte olduğu, UYAP’tan yapılan incelemede, sanık hakında tesis edilen Finike Asliye Ceza Mahkemesinin 28/01/2008 tarihli, 2007/50 Esas, 2008/30 Karar sayılı 1.500 TL adli para cezasına ilişkin mahkumiyet hükmünün, TCK’nın 50/1-a maddesi uyarınca hapis cezasından çevrilmesi nedeniyle kesin nitelikte olmadığı anlaşılmakla, tekerrüre esas alınmasında isabetsizlik bulunmadığından, tebliğnamede bu hususta bozma öneren (2) numaralı bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18/10/2016 tarihli, 2016/10-57 Esas, 2016/374 Karar sayılı ve 28/02/2017 tarihli, 2016/20 - 800 Esas, 2017/120 Karar sayılı ilamlarında ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, aramanın, yazılı bir karara veya emre dayanmak zorunda olduğu, sonradan yazıya çevrilmiş olsa bile sözlü emir ile arama yapılması mümkün bulunmayıp, yazılılık şartının, Anayasanın 20, 21 ve 5271 sayılı CMK’nın 116. maddelerinin amir hükmü gereği olduğu, aramanın kural olarak hakim kararı ile, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile yapılabileceği;

Ancak bazı durumlarda hakim kararı ve yazılı arama emri bulunmasa dahi arama yapılmasının mümkün olduğu, bu hallerin olayın özelliğinden veya kanun hükmünün verdiği arama yetkisinden kaynaklanabileceği gibi, arama emri almaya imkan bulunmaması nedenine de dayanabileceği, bu durumlarda kolluk görevlilerinin, bir arama kararı veya emri beklemeden arama yapmak, delilleri elde etmek ve failleri yakalamakla görevli oldukları, Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin “Karar alınmadan yapılacak arama” başlıklı 8. maddesinde, arama kararı alınmasına gerek olmayan hallerin sayıldığı, bu hallerden birinin de anılan maddenin (f) bendinde, “… suçüstü hâlinde yapılan aramalarda, toplum için veya kişiler bakımından hayatî tehlikeyi ortadan kaldırmak amacıyla veya kapalı yerlerden gelen yardım çağrıları üzerine, konut, işyeri ve yerleşim yeri ile eklentilerine girmek için” şeklinde açıklandığı, dolayısıyla, suçüstü halinin söz konusu olması durumunda, karar alınmadan arama yapılabileceğinin kabulü gerektiği;

Bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde; kolluk kuvvetleri tarafından düzenlenen 06/07/2009 tarihli olay yeri tespit, yakalama ve muhafaza altına alma tutanağına göre, olay günü günü saat 10:00 sıralarında 156 jandarma imdat hattı aranarak, isim verilmeden yapılan ihbarda, 06/07/2009 sabahı …. ili, …. ilçesine…..isimli şahsın geleceği, şahsın 37 – 40 yaşlarında, üzerinde kırmızı tişört ve mavi kot pantolon olduğu, beraberinde satmak için tarihi eser getirdiği beyan edilerek telefonun kapatıldığı, olay ile ilgili adliyede bulunan …..Kad.Çvş. ….. tarafından nöbetçi Cumhuriyet savcısına bilgi verilerek, aynı gün saat 10:30 sıralarında ….. ilçesi, …. Mahallesi, …. mevkii, ….Karayolu üzerinde ihbara konu sanığın beklenilmeye başlanıldığı, saat 11:00 sıralarında olay yerine gelen sanığın şüpheli hareketler sergilemesi üzerine kimlik tespitinin yapıldığı, sanığa ait omuz çantasında yapılan aramada davaya konu eserlerin ele geçirildiği ve nöbetçi Cumhuriyet savcısına tekrar telefonla bilgi verildiği;

Bununla birlikte, dosya içerisinde, hakim, Cumhuriyet savcısı veya kolluk amiri tarafından verilmiş bir adli arama kararının bulunmadığı, suçla ilgili edinilen bilgilerin kolluk görevlilerince, 5271 sayılı CMK’nın 2/e, 158, 160, 161 ve 164. maddeleri uyarınca derhal Cumhuriyet savcısına bildirilip, adli arama kararı talep edilmesi ve Cumhuriyet savcısından alınacak talimat doğrultusunda işlem yapılması gerektiği, her ne kadar nöbetçi Cumhuriyet savcısının bilgisi dahilinde hareket edildiği tutanaklara yansımış ise de, yukarıda yer verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında da vurgulandığı üzere, aramanın, yazılı bir karara veya emre dayanmak zorunda olduğu, aksi takdirde, adli arama kararı alınmadan yapılan arama işleminin ve bu arama sonucu ele geçirilen kültür varlıklarının hukuka aykırı şekilde elde edilmiş olacağı, suçun maddi konusu ve delili olan kültür varlıklarının hukuka aykırı yöntemle elde edilmesi durumunda ise hükme esas alınamayacağı ve buna bağlı olarak suçun unsurunun oluşmayacağı anlaşılmakla; 5271 sayılı CMK’nın 116 ve devamı maddelerine uygun olarak alınmış bir “adli arama kararı” bulunmayan olaya ilişkin olarak sanığın beraati yerine yazılı şekilde hüküm tesisi kanuna aykırı,

Bozmayı gerektirmiş olup, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince hükmün isteme uygun olarak BOZULMASINA, 06/07/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/8604 Karar: 2016/8453 Tarih: 17.10.2016

  • CMK 161. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri

Resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından şüpheli … hakkında yapılan soruşturma sırasında, suç yeri itibarıyla evrakın … Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair … Cumhuriyet Başsavcılığının 04.12.2009 tarihli ve 2009/77105 soruşturma, 2009/3639 sayılı yetkisizlik kararı üzerine, suç yeri bakımından dosyanın Serik Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine ilişkin … Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 29.07.2015 tarihli ve 2009/14174 soruşturma, 2015/430 sayılı yetkisizlik kararını müteakip, bu kez … Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili olduğuna dair Serik Cumhuriyet Başsavcılığının 11.09.2015 tarihli ve 2015/4030 soruşturma, 2015/210 sayılı yetkisizlik kararı sonrasında, yetkili savcılığın belirlenmesi için dosyanın gönderildiği … 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen … Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararının kaldırılmasına dair 29.12.2015 tarihli ve 2015/1060 değişik iş sayılı kararın;

1-5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 161/7. maddesinde yeralan “ Yetkisizlik kararı ile gelen bir soruşturmada Cumhuriyet savcısı, kendisinin de yetkisiz olduğu kanaatine varırsa yetkisizlik kararı verir ve yetkili savcılığın belirlenmesi için soruşturma dosyasını, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine gönderir. Mahkemece bu konuda verilen karar kesindir.” şeklindeki düzenlemeye nazaran, … Cumhuriyet Başsavcılığınca yetkisizlik kararı verilmesini müteakip, soruşturma dosyasının yetki uyuşmazlığının çözümü için yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi olan … Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde karar tesisinde,

2- Müşteki …‘in yetkilisi olduğu … U… Unlu Mamülleri isimli şirket adına düzenlenen, alacaklısı … Un San. Ltd. Şti olan iki adet emre yazılı senet, alacaklısı … olan bir adet emre yazılı senet ile… ad ve hesabına düzenlenen alacaklısı … U… Unlu Mamülleri olan iki adet çekin müştekinin bilgi ve rızası olmaksızın şüpheli tarafından şirket kaşesi ile keşide edilerek emtia alımları karşılığında verilmesinden ibaret soruşturma konusu olayda, mercii tarafından suça konu çek ve senetlerin … ilinde bankaya ibraz edildiği ve ilk cirantaların …‘da olduğu, ilk kez piyasaya sürüldüğü yerin … ili olduğu gerekçesiyle karar verilmiş ise de; müştekinin yetkilisi olduğu … U… Unlu Mamülleri isimli işyerinin … ilinde faaliyet gösterdiği, suça konu çek ve senetlerin işletmenin emtia alımları karşılığında tevdii edildiğinin sabit olduğu, … Un San. Ltd. Şti. yetkilisi … ile tanık …‘in çek ve senetleri … isimli fırın işletmesinden aldıkları yönündeki anlatımları ile … Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 6 yıl gibi bir süre boyunca soruşturmanın sürdürülmüş olması da nazara alındığında, resmi belge olan suça konu çek ve senetlerin düzenlenmesi ile sahtecilik suçunun vücut bulacağı, somut olayda ise bahse konu belgelerin düzenleme yeri ve tedavüle ilk kez çıktıkları yerin, dolayısıyla suçun işlendiği yerin … ilçesi olduğunun kabulü gerekeceği, kaldı ki sahte belgelerle ödeme yapılan emtianın teslim edildiği, diğer bir ifadeyle dolandırıcılık suçuna ilişkin haksız menfaatin temin edildiği yerin de müştekiye ait işletmenin bulunduğu … ilçesi olduğu cihetle yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli, 03.08.2016 gün ve 94660652-105-07-9713-2016 Kyb sayılı Kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan tebliğname ile Daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:

KARAR VE SONUÇ : Kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname münderecatının 1. bendinde belirtilen hususlar yerinde görüldüğünden talebin kabulü ile … 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 29.12.2015 tarihli ve 2015/1060 Değişik İş sayılı Kararın CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 1 nolu bozma uyarınca görevli mahkemenin bir karar vermesi gerekeceğinden bu aşamada 2 nolu kanun yararına bozma istemi hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına, müteakip işlemlerin merciince yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 17.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/4194 Karar: 2016/4348 Tarih: 28.04.2016

  • CMK 161. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri

Resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından şüpheliler … ve suç ortağı diğer meçhul şüpheliler haklarında yapılan soruşturma sırasında, suç yeri itibarıyla evrakın … Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair … Cumhuriyet Başsavcılığının 03.10.2012 tarihli ve 2009/134578 soruşturma, 2012/9382 Sayılı yetkisizlik kararını müteakip, bu kez dosyanın … Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair … Cumhuriyet Başsavcılığının 30.01.2013 tarihli ve 2012/39681 soruşturma, 2013/332 Sayılı yetkisizlik kararı üzerine, … Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 05.08.2013 tarihli ve 2013/25978 soruşturma, 2013/5424 Sayılı karşı yetkisizlik kararı ile ortaya çıkan yetki uyuşmazlığı sebebiyle, … Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararının kaldırılmasına dair mercii Sincan Ağır Ceza Mahkemesi’nin 26.09.2013 tarihli ve 2013/2986 değişik iş sayılı kararını müteakip; adı geçen şüphelilerin eylemlerinin mülga 10 . madde ile görevli … Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2009/190 esas sayılı dosyasında devam eden yargılama ile ilişkili olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilerek dosyanın mülga 10. madde ile görevli … Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair … Cumhuriyet Başsavcılığının 15.01.2014 tarihli ve 2013/44042 soruşturma, 2014/6 Sayılı görevsizlik kararından sonra, 21.02.2014 tarihinde 10. maddenin yürürlükten kaldırılması üzerine dosyanın suç yeri itibari ile Konya Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 13.06.2014 tarihli ve 2014/18365 soruşturma, 2014/2199 Sayılı yetkisizlik kararını müteakip, Konya Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 23.06.2014 tarihli ve 2014/29298 soruşturma, 2014/1048 Sayılı karşı yetkisizlik kararı ile ortaya çıkan yetki uyuşmazlığı üzerine, Adana Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili olduğuna dair mercii Seydişehir Ağır Ceza Mahkemesi’nin 17.07.2014 tarihli ve 2014/1120 Değişik İş sayılı Kararının;

Anılan merci kararından sonra … ve … Cumhuriyet Başsavcılıklarınca verilen mükerrer yetkisizlik kararlarının hukuki değerden yoksun ve yok hükmünde oldukları düşünülerek yapılan incelemede,

A- )Mercii Sincan Ağır Ceza Mahkemesi’nin 26.09.2013 tarihli ve 2013/2986 değişik iş sayılı kararına yönelik incelemede;

1- )… Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 03.10.2012 tarihli ilk yetkisizlik kararı ile dosyanın … Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi üzerine, … Cumhuriyet Başsavcılığının da 30.01.2013 tarihli karar ile kendisini yetkisiz görerek dosyayı … Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği, bunun üzerine … Cumhuriyet Başsavcılığının 05.08.2013 tarihli karar ile kendisini yetkisiz görerek dosyayı yetki uyuşmazlığının giderilmesi için ( … ) … Ağır Ceza Mahkemesine gönderdiği anlaşılmış ise de, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 161/7. maddesinde yer alan “Yetkisizlik kararı ile gelen bir soruşturmada Cumhuriyet Savcısı, kendisinin de yetkisiz olduğu kanaatine varırsa yetkisizlik kararı verir ve yetkili savcılığın belirlenmesi için soruşturma dosyasını, yargı çevresinde görev yaptığı Ağır Ceza Mahkemesine en yakın Ağır Ceza Mahkemesine gönderir. “ şeklindeki düzenleme uyarınca, dosya kendisine Bakırköy’den yetkisizlikle gelen …. Cumhuriyet Başsavcılığının … Cumhuriyet Başsavcılığına yetkisizlik kararı verdikten sonra yetkili Savcılığın belirlenmesi amacı ile dosyayı en yakın Ağır Ceza Mahkemesine göndermesi gerekirken, doğrudan … Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği anlaşılmakla, … Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 05.08.2013 tarihli ve 2013/25978 soruşturma, 2013/5424 Sayılı karşı yetkisizlik kararının yok hükmünde olduğu cihetle, mercii ( … ) … Ağır Ceza Mahkemesince yetki uyuşmazlığı hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilerek dosyanın ikinci yetkisizlik kararını veren… Cumhuriyet Başsavcılığının yargı çevresinde görev yaptığı Ağır Ceza Mahkemesine en yakın Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yetki uyuşmazlığının esastan çözülerek karar verilmesinde,

2- )Kabule göre de, aşağıda ( B ) bendinde açıklandığı üzere, tüm soruşturma safahatı ve dosya kapsamına göre somut olayda … Cumhuriyet Başsavcılığı yetkili olduğu halde, yazılı şekilde … Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili olduğuna karar verilmesinde,

B- )Mercii Seydişehir Ağır Ceza Mahkemesi’nin 17.07.2014 tarihli ve 2014/1120 değişik iş sayılı kararına yönelik incelemede;

1- )Soruşturma safahatında ( A ) bendinde açıklandığı üzere …, … ve … Cumhuriyet Başsavcılıklarınca verilen yetkisizlik kararları üzerine mercii Sincan Ağır Ceza Mahkemesi’nin 26.09.2013 tarihli ve 2013/2986 değişik iş sayılı kararı ile yetki uyuşmazlığı kesin olarak çözülüp … Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili olduğuna karar verildiği cihetle, … Cumhuriyet Başsavcılığının mülga 10. maddeye dayanarak verdiği 15.01.2014 tarihli görevsizlik kararından sonra … ve … Cumhuriyet Başsavcılıkları arasında çıkan yetki uyuşmazlığı hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde yetki uyuşmazlığının esastan çözülerek karar verilmesinde,

2- )Kabule göre de, müşteki …‘in 21.12.2009 tarihinde Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı şikayet ile şüpheliler tarafından kendisine sahte çek verilerek dolandırıldığını iddia etmesi üzerine başlatılan soruşturma kapsamında, söz konusu çeklerde hesap sahibi olarak görünen … Şti.’nin dolandırıcılık amacı ile şüpheliler tarafından sahte evraklarla kurulmuş fason bir şirket olduğunun anlaşıldığı, şüphelilerin benzer yöntemlerle bir çok dolandırıcılık eylemini gerçekleştirmiş oldukları, aynı şekilde sahte şirket kurma eylemlerine dair olarak Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 26.10.2010 tarihli ve 2010/176-353 Sayılı kararı ile sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından mahkumiyetlerine karar verilmiş olduğu, soruşturma safahatında ülke genelinde bir çok değişik yerde benzer yöntemlerle dolandırıcılık eylemlerinin gerçekleştiği tespit edilerek bağlantılı dosyaların mülga 10. madde ile görevli Adana mahkemelerinde birleştirildiği, ancak 10. maddenin yürürlükten kaldırılması üzerine dosyaların yetkili mahkemelere devredildiği, bu kapsamda Konya 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 28.03.2014 tarihli ve 2014/180-148 Sayılı yetkisizlik kararı ve Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 23.05.2014 tarihli ve 2014/115-183 Sayılı yetkisizlik kararı ile ortaya çıkan yetki uyuşmazlığı üzerine, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 02.07.2014 tarihli ve 2014/6883-7331 Sayılı ilamı ile Konya 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yetkili olduğuna karar verilmiş olduğu cihetle, inceleme konusu dosyada da … Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili olacağı gözetilmeden, yazılı şekilde … Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili olduğuna karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli, 26.02.2016 gün ve 94660652-105-01-1137-2015-Kyb sayılı Kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan tebliğname ile Daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:

KARAR : Kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname münderecatı yerinde görüldüğünden talebin kabulü ile,

SONUÇ : Sincan Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.09.2013 tarihli ve 2013/2986 Değişik İş sayılı ve Seydişehir Ağır Ceza Mahkemesince verilen 17.07.2014 tarihli ve 2014/1120 Değişik İş sayılı Kararların CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine nazaran müteakip işlemlerin merciince yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 28.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/8724 Karar: 2015/13824 Tarih: 08.09.2015

  • CMK 161. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri

Resmi belgede sahtecilik suçundan şüpheliler E. U. ve R. Y. haklarında yapılan soruşturma sırasında, suç yeri itibarıyla dosyanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair Şarkışla Cumhuriyet Başsavcılığının 13.01.2012 tarihli ve 2010/1321 soruşturma, 2012/6 sayılı yetkisizlik kararını müteakip, bu kez suç yeri bakımından dosyanın Bandırma Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 17.09.2012 tarihli ve 2012/21072 soruşturma, 2012/9807 sayılı yetkisizlik kararı üzerine, yetki konusunun çözümü için dosyanın gönderildiği Bakırköy 10. Ağır Ceza Mahkemesince verilen yetki uyuşmazlığı bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına dair 12.12.2012 tarihli ve 2012/511 Değişik İş sayılı kararını müteakip, suç yeri itibari ile dosyanın İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine ilişkin Bandırma Cumhuriyet Başsavcılığının 11.04.2013 tarihli ve 2013/271 soruşturma, 2013/81 sayılı yetkisizlik kararı üzerine yetki uyuşmazlığının çözülmesi için dosyanın gönderildiği Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili olduğuna dair 29.04.2013 tarihli ve 2013/373 Değişik İş sayılı Kararın;

Dosya kapsamına göre,

1- ) Bakırköy 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.12.2012 tarihli ve 2012/511 Değişik İş sayılı kararına yönelik incelemede;

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 161. maddesine5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 161. maddesine, 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanunun 21. maddesiyle eklenen 7. fıkrada “Yetkisizlik kararı ile gelen bir soruşturmada Cumhuriyet Savcısı, kendisinin de yetkisiz olduğu kanaatine varırsa yetkisizlik kararı verir ve yetkili savcılığın belirlenmesi için soruşturma dosyasını, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine gönderir. Mahkemece bu konuda verilen karar kesindir” hükmünün yer alması karşısında, söz konusu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ikinci yetkisizlik kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığının, yetkili savcılığın belirlenmesi için dosyayı en yakın ağır ceza mahkemesine göndermesinin gerektiği, madde hükmünün sadece ilk yetkisizlik kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığına dosyanın gönderilmesi durumunda değil, üçüncü bir Cumhuriyet savcılığına yetkisizlik kararı verilmesi durumunda da uygulanması gerektiği gözetilmeden yetkili savcılığın belirlenmesi yerine yazılı şekilde karar verilmesinde,

2- ) Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 29.04.2013 tarihli ve 2013/373 Değişik İş sayılı kararına yönelik incelemede;

Her ne kadar dosyanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 17.09.2012 tarihli ve 2012/21072 soruşturma, 2012/9807 sayılı yetkisizlik kararı ile Bandırma Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesini müteakip dosyanın bu kez de Bandırma Cumhuriyet Başsavcılığının 11.04.2013 tarihli ve 2013/271 soruşturma, 2013/81 sayılı yetkisizlik kararı ile sehven İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı yerine İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi üzerine yetki uyuşmazlığı bulunduğundan bahisle mercii Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesince İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili olduğuna dair karar verilmişse de, Bandırma Cumhuriyet Başsavcılığınca sehven İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına yetkisizlik kararı verildiği, aslında yetkisizlik kararının içeriğinde yetkili yerin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı olduğunun anlatıldığı gibi, esasen öncelikle daha önce Şarkışla Cumhuriyet Başsavcılığı ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılıklarının her ikisinin de kendisini yetkisiz görmesi karşısında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 161/7. maddesi uyarınca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına en yakın ağır ceza mahkemesi tarafından yetkili savcılığın belirlenmesi gerektiği, henüz bu belirleme yapılmadan Bandırma Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen yetkisizlik kararının hukuken geçersiz olduğu gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli, 27.10.2014 gün ve 94660652-105-34-8157-2013/18353/ 63386 sayılı Kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan tebliğname ile Daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:

KARAR VE SONUÇ : Kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname münderecatı yerinde görüldüğünden talebin kabulü ile Bakırköy 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen 12.12.2012 tarihli ve 2012/511 Değişik İş sayılı ve Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 29.04.2013 tarihli ve 2013/373 Değişik İş sayılı Kararların CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine nazaran müteakip işlemlerin merciince yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/6321 Karar: 2013/9240 Tarih: 17.09.2013

  • CMK 161. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri

Reşit olmayanla cinsel ilişki suçuna ilişkin yapılan soruşturma sırasında, suç yeri itibarıyla evrakın Van Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair Manavgat Cumhuriyet Başsavcılığının 20.03.2012 tarihli ve 2011/783 soruşturma, 2012/141 sayılı yetkisizlik kararını müteakip, bu kez suç yeri bakımından dosyanın Muradiye Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine ilişkin Van Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 31.11.2012 tarihli ve 2012/2917 soruşturma, 2012/761 sayılı yetkisizlik kararı üzerine, yetki konusunun çözümü için dosyanın gönderildiği Erciş Ağır Ceza Mahkemesince karşılıklı yetkisizlik kararı söz konusu olmadığından yetkili savcılığın belirlenmesi talebinin reddine dair ll.01.2013 tarihli ve 2013/44 D. İş sayılı kararının;

Dosya kapsamına göre, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 27.09.2012 tarihli ve 2012/10135-9559 sayılı ilâmında belirtildiği üzere; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 161. maddesine, 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanunun 21. maddesiyle eklenen 7. fıkrada “Yetkisizlik kararı ile gelen bir soruşturmada Cumhuriyet Savcısı, kendisinin de yetkisiz olduğu kanaatine varırsa yetkisizlik kararı verir ve yetkili savcılığın belirlenmesi için soruşturma dosyasını, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine gönderir. Mahkemece bu konuda verilen karar kesindir” hükmünün yer alması karşısında, söz konusu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ikinci yetkisizlik kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığının, yetkili savcılığın belirlenmesi için dosyayı en yakın ağır ceza mahkemesine göndermesinin gerektiği gözetilmeden yetkili savcılığın belirlenmesi yerine yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 30.04.2013 gün ve 94660652-105-65-3413-2013/6987/28240 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Dairemize ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:

KARAR : Bilindiği üzere; 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın;

“Cumhuriyetin nitelikleri” kenar başlıklı 2. maddesi uyarınca;

“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”

“Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası uyarınca;

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

“Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin son fıkrası uyarınca;

“Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.”

Diğer taraftan; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin birinci bendi gereğince;

“Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezaî alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. Hüküm açık oturumda verilir; ancak, demokratik bir toplumda genel ahlâk, kamu düzeni ve ulusal güvenlik yararına, küçüklerin korunması veya davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde, veya davanın açık oturumda görülmesinin adaletin selametine zarar verebileceği bazı özel durumlarda, mahkemenin zorunlu göreceği ölçüde, duruşmalar dava süresince tamamen veya kısmen basına ve dinleyicilere kapalı olarak sürdürülebilir.”

Ayrıca, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yetkide olumlu veya olumsuz uyuşmazlık” kenar başlıklı 17. maddesine göre;

“(1) Birkaç hakim veya mahkeme arasında olumlu veya olumsuz yetki uyuşmazlığı çıkarsa, ortak yüksek görevli mahkeme, yetkili hakim veya mahkemeyi belirler.”

5271 sayılı Kanun’un 6217 sayılı Kanunun 12. maddesiyle değişik ve Cumhuriyet Savcısının görev ve yetkileri kenar başlıklı (161. maddesine “Yetkisizlik kararı ile gelen bir soruşturmada Cumhuriyet Savcısı kendisinin de yetkisiz olduğu kanaatine varırsa yetkisizlik kararı verir ve yetkili savcılığın belirlenmesi için soruşturma dosyasını, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine gönderir. Mahkemece bu konuda verilen karar kesindir.” şeklinde fıkra eklenmiş bulunmaktadır.

Yukarıda yer alan hukukî düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde;

CMK.nın 161. maddesinin yedinci fıkrası gereğince Cumhuriyet Başsavcılıkları arasında çıkan yetki uyuşmazlığının çözümüne ilişkin olarak,

Cumhuriyet Savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesince bir karar verilebilmesi için, soruşturma dosyası yetkisizlik kararıyla kendine gelen Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yetki yönünde yapılan değerlendirme sonucu, sadece daha önce yetkisizlik kararı veren yer Cumhuriyet Başsavcılığına yetkisizlik kararı ile gönderilmesi durumunda uygulanmayacağı, diğer bir ifadeyle CMK.nın 17. maddesinde düzenlendiği gibi mahkemeler arasında çıkan olumsuz bir yetki uyuşmazlığının çıkmasına gerek bulunmadığı, fıkra hükmünün soruşturma dosyasının yetkisizlik kararı verilerek bir başka yer Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi durumunda da uygulanabileceği, aksine yorumun sözü edilen fıkranın getiriliş amacına uygun olmayacağı gibi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile korunan “adil yargılanma hakkı” ve bu kapsamda değerlendirilen “makul sürede yargılanma” hakkına uygun olmayacağından Erciş Ağır Ceza Mahkemesince yetkili Cumhuriyet Savcılığının belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde talebin reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

SONUÇ : Bu itibarla kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbarname içeriğinin yerinde olduğu görülmekle, Erciş Ağır Ceza Mahkemesinin 11.01.2013 gün, 2013/44 D. İş sayılı Kararının CMK.nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına ve dosyanın merciine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/13696 Karar: 2013/13202 Tarih: 16.09.2013

  • CMK 161. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri

Dolandırıcılık suçundan yapılan soruşturma sırasında, suç yeri itibarıyla evrakın Van Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair Konya Cumhuriyet Başsavcılığının 02/05/2011 tarihli ve 2011/17592 soruşturma, 2011/962 sayılı yetkisizlik kararını müteakip, bu kez suç yeri bakımından dosyanın Çaldıran Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine ilişkin Van Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 12/06/2012 tarihli ve 2011/5616 soruşturma, 2012/393 sayılı yetkisizlik kararı üzerine, yetki konusunun çözümü için dosyanın gönderildiği Erciş Ağır Ceza Mahkemesince verilen karşılıklı yetkisizlik kararı söz konusu olmadığından yetkili savcılığın belirlenmesi talebinin reddine dair 02/01/2013 tarihli ve 2013/8 değişik iş sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 24/04/2013 gün ve 2013/6699/26949 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17/05/2013 gün ve 2013/156006 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.

Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;

Dosya kapsamına göre, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 161. maddesine, 14/04/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle eklenen 7. fıkrada Yetkisizlik kararı ile gelen bir soruşturmada Cumhuriyet savcısı, kendisinin de yetkisiz olduğu kanaatine varırsa yetkisizlik kararı verir ve yetkili savcılığın belirlenmesi için soruşturma dosyasını, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine gönderir. Mahkemece bu konuda verilen karar kesindir hükmünün yer alması karşısında, söz konusu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ikinci yetkisizlik kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığının, yetkili savcılığın belirlenmesi için dosyayı en yakın ağır ceza mahkemesine göndermesinin gerektiği, madde hükmünün sadece ilk yetkisizlik kararı veren Cumhuriyet başsavcılığına dosyanın gönderilmesi durumunda değil, üçüncü bir Cumhuriyet savcılığına yetkisizlik kararı verilmesi durumunda da uygulanması gerektiği gözetilmeden yetkili savcılığın belirlenmesi yerine yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 Sayılı CMK. nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden; Erciş Ağır Ceza Mahkemesi’nin 02.01.2013 tarih ve 2013/8 D. İş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309.maddesi gereğince, BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahkemesince yerine getirilmesine 16.09.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/11259 Karar: 2013/8588 Tarih: 12.09.2013

  • CMK 161. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri

Özel belgede sahtecilik suçundan yapılan soruşturma sırasında, suç yeri itibarıyla evrakın Van Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair, Malazgirt Cumhuriyet Başsavcılığının 26.03.2012 tarihli ve 2011/1404 soruşturma, 2012/20 sayılı yetkisizlik kararını müteakip, bu kez suç yeri bakımından dosyanın Erciş Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine ilişkin, Van Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 21.11.2012 tarihli ve 2012/3202 soruşturma, 2012/731 sayılı yetkisizlik kararı üzerine, yetki konusunun çözümü için dosyanın gönderildiği Erciş Ağır Ceza Mahkemesince verilen karşılıklı yetkisizlik kararı söz konusu olmadığından yetkili savcılığın belirlenmesi talebinin reddine dair, 18.01.2013 tarihli ve 2013/66 değişik iş sayılı kararının;

Dosya kapsamına göre, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 161. maddesine, 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanunun 21. maddesiyle eklenen 7. fıkrada “Yetkisizlik kararı ile gelen bir soruşturmada Cumhuriyet Savcısı, kendisinin de yetkisiz olduğu kanaatine varırsa yetkisizlik kararı verir ve yetkili savcılığın belirlenmesi için soruşturma dosyasını, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine gönderir. Mahkemece bu konuda verilen karar kesindir” hükmünün yer alması karşısında, söz konusu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ikinci yetkisizlik kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığının, yetkili savcılığın belirlenmesi için dosyayı en yakın ağır ceza mahkemesine göndermesinin gerektiği, madde hükmünün sadece ilk yetkisizlik kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığına dosyanın gönderilmesi durumunda değil, üçüncü bir Cumhuriyet Savcılığına yetkisizlik kararı verilmesi durumunda da uygulanması gerektiği gözetilmeden yetkili savcılığın belirlenmesi yerine yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 03.05.2013 gün ve 94660652-105-65-3416- 2013/7162/28790 sayılı Kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:

KARAR VE SONUÇ: Dosya içeriğine nazaran kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname münderecatı yerinde olduğundan Erciş Ağır Ceza Mahkemesince verilen 18.01.2013 gün ve 2013/66 Değişik İş sayılı Kararın CMK’nın 309. maddesi uyarınca kanun yararına BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde merciince yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas : 2017/1129 Karar : 2017/533 Tarih : 12.12.2017

  • CMK 161. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 27.04.2017 gün ve 11793-1988 sayılı iddianamesi ile sanık …‘in, silahlı terör örgütüne üye olma, Anayasayı ihlal, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçlarından TCK`nun 314/2, 309/1, 311/1, 312/1, 53, 63/1, 58/9 ve 54. maddeleri ile 3713 sayılı Kanunun 3. maddesi delaletiyle aynı Kanunun 5. maddesi gereğince cezalandırılması isteğiyle açılan kamu davasında İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesince 17.05.2017 gün ve 140-40 sayı ile mahkemenin görevsizliğine ve sanık hakkında ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapılması için dosyanın Yargıtay 16. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmiş,

Yargıtay 16. Ceza Dairesince de 18.07.2017 gün ve 9-16 sayı ile; yargılamaya İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesince devam edilmek üzere dairenin görevsizliğine ve oluşan görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının uyuşmazlığın giderilmesi istekli 27.11.2017 gün ve 65020 sayılı görüş yazısı ile Ceza Genel Kuruluna gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken konu, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi ile Yargıtay 16. Ceza Dairesi arasında oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesine ilişkindir.

Sanık …`in, İstanbul Anadolu Cumhuriyet savcısı olarak görev yapmakta iken Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) silahlı terör örgütüne üye olduğu gerekçesiyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2. Dairesinin 16.07.2016 gün ve 4-345 sayılı kararı ile görevden uzaklaştırılmasından sonra, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunca 24.08.2016 gün ve 426 sayılı karar ile meslekten çıkarıldığı ve yeniden inceleme talebinin 29.11.2016 gün ve 434 sayılı kararla reddedildiği,

Sanık hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 93 ve 94. maddeleri gereğince genel hükümlere göre yürütülen soruşturma sonucunda düzenlenen iddianame ile; ağır ceza mahkemesinin görevine giren ve suçüstü halinde işlendiği değerlendirilen silahlı terör örgütüne üye olma, Anayasayı ihlal, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçlarından TCK`nun 314/2, 309/1, 311/1, 312/1, 53, 63/1, 58/9 ve 54. maddeleri ile 3713 sayılı Kanunun 3. maddesi delaletiyle aynı Kanunun 5. maddesi gereğince cezalandırılması isteğiyle kamu davası açıldığı,

İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesince 17.05.2017 gün ve 140-40 sayı ile;

“…Sanık …`in dosya kapsamına göre 1. sınıf hâkim olduğu, iddianame kapsamına giren görevi sırasında ve görevinden dolayı Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütüne üye olma suçlarını işlediği iddiasıyla cezalandırılması istemiyle kamu davası açılması karşısında, 2802 sayılı Kanunun 89 ve 90. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde yargılama yapmaya Yargıtay 16. Ceza Dairesinin görevli olduğu” gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiği,

Dosyanın gönderildiği Yargıtay 16. Ceza Dairesince de 18.07.2017 gün ve 9-16 sayı ile;

“…İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesi incelendiğinde, FETÖ/PDY`nin genel yapılanması, yargı yapılanması, bylock programı, örgütsel motivasyon unsuru olarak 1 Dolar bulundurulması, örgütün izleyeceği yol haritası ile ilgili ele geçen belgeler, darbe kalkışması ile ihlal edilen yasa maddeleri başlıkları ile örgüt hakkında bilgiler verildiği, 680 sayılı KHK ile değişik 2802 sayılı Yasanın 93/1. maddesi uyarınca belirtilen yetki kuralı çerçevesinde soruşturmanın yapıldığı hususundan bahsedilerek Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 3. Dairesi ile Teftiş Soruşturma Kurulu nezdinde bulunan dosyalara atıf yapılarak soruşturma ve inceleme işlemlerinin devam ettiği açıkça belirtildiği de dikkate alındığında sanık hakkında 2802 sayılı Yasanın 93 ve devamı maddeleri uyarınca yürütülen soruşturmaların ve incelemelerin devam ettiği anlaşılmıştır.

Sanık hakkında TCK`nın 257. maddesi uyarınca görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçundan açılan bir dava da bulunmamaktadır.

Bu nedenlerle, Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek, 314. maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütüne üye olmak, 311. maddesinde düzenlenen Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek ve 312. maddesinde düzenlenen Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek suçlarının niteliği ve mahiyeti itibariyle, suç tarihinde ağır ceza mahkemesi heyetine dahil birinci sınıf hâkim olan sanıklar yönünden, hâkimlik görevinden doğan, görev ile bağlantılı ve görevden yararlanılarak işlenebilen suçlar kapsamında kabul edilmesi mümkün olmamakla, bu suçlardan gözaltına alınan/yakalanan sanığın bu tarih itibariyle ağır cezalık suçüstü hali bulunan kişisel bir suçun şüphelisi/sanığı olduğu açıktır.

Hâkim ve savcıların kişisel suçları hakkında kovuşturma yapma yetkisinin, ilgilinin görev yaptığı yerin bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki il ağır ceza mahkemesine ait (2802 sayılı Kanunun 93. maddesi) olmasına, aynı hususa iddianamede de işaret edilmesine, asıl görevi temyiz mercii olan Dairemizin ilk derece yargılaması yapma görevinin istisnai ve tahdidi olarak sınırlandırılmasına göre, davaya bakma görevinin İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu” gerekçesiyle karşı görevsizlik kararı verildiği,

Anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için, öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve bu kavramlara ilişkin yasal düzenlemelerin üzerinde durulması gerekmektedir.

5271 sayılı CMK`nun 2. maddesinde tanımlanan “soruşturma” ve “kovuşturma”nın yürütülmesine ilişkin usul ve esasları içeren genel hükümler aynı Kanunda düzenlenmiş, suçun niteliği ile failin sıfatından kaynaklanan özel soruşturma usulleri ile kovuşturma makamlarının belirlenmesine ilişkin hükümler ise Anayasa ve ilgili kanunlarda ayrıca hüküm altına alınmıştır. Buna göre ana kural, soruşturma işlemlerinin yürütülmesi ve kovuşturma makamlarının belirlenmesi açısından genel hükümlerin uygulanması olup bu husustaki özel hükümler ise; failin sıfatı ve/veya suçun niteliğine bağlı olarak, belirli ilkeler doğrultusunda ve mevzuatta açıkça belirtilen istisnai hallerde uygulanmaktadır.

Uluslararası sözleşmeler ve Anayasa ile güvence altına alınan yargı bağımsızlığı ilkesinin bir uzantısı olarak, Hâkimler ve Savcılar Kanununun 3. maddesinin (a) ve (b) bentlerinde tanımlanan “adli ve idari yargı hâkim ve savcılığı” mesleğine mensup kişilerin işledikleri bazı suç tiplerine göre de özel soruşturma usullerinin uygulanacağı ve kovuşturma makamlarının bu doğrultuda belirleneceği öngörülmüştür. Failin sıfatı ve yürütülen kamu görevinin niteliği esas alınarak belirlenen özel soruşturma usullerine ve kovuşturma makamlarının belirlenmesine ilişkin düzenlemeler de Anayasanın ilgili hükümleri ile aynı Kanunun “Soruşturma ve kovuşturma” başlıklı yedinci kısmında yer alan 82 ila 98. maddeleri arasında hüküm altına alınmıştır.

Hâkimler ve Savcılar Kanununda, hâkim ve Cumhuriyet savcılarının işledikleri suçlara ilişkin; 82 ila 92. maddeleri arasında “görevden doğan veya görev sırasında işlenen suçlar”, 93. maddesinde “kişisel suçlar” ve 94. maddesinde “ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâlleri” olmak üzere üç farklı hâl öngörülmüştür.

Suçun “görevden doğan veya görev sırasında işlenmesi” haline ilişkin genel düzenlemeler incelendiğinde; Hâkimler ve Savcılar Kanununun “Soruşturma” başlıklı 82. maddesinde, hâkim ve Cumhuriyet savcılarının görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlar yönünden haklarında inceleme ve soruşturma yapılmasının Adalet Bakanlığının iznine bağlı olduğu, Adalet Bakanının inceleme ve soruşturmayı, adalet müfettişleri veya hakkında soruşturma yapılacak olandan daha kıdemli hâkim veya Cumhuriyet savcısı eliyle yaptırabileceği belirtilmiş,

Aynı Kanunun “Kovuşturma kararı ve ilk soruşturma” başlıklı 89. maddesinde; “Hâkim ve savcılar hakkında görevden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlar nedeniyle kovuşturma yapılması gerekli görüldüğü takdirde evrak, Adalet Bakanlığınca ilgilinin yargı çevresinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet savcılığına; Adalet Bakanlığı merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarında görevli hâkim ve savcılar hakkındaki evrak ise Ankara Cumhuriyet Savcılığına gönderilir.

Cumhuriyet savcısı beş gün içinde iddianamesini düzenleyerek evrakı, son soruşturmanın açılmasına veya son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına karar verilmek üzere ağır ceza mahkemesine verir.

İddianamenin bir örneği Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince, hakkında kovuşturma yapılana tebliğ olunur. Bu tebliğ üzerine ilgili, Kanunda yazılı süre içinde delil toplanmasını ister veya kabul edilebilir istekte bulunursa bu husus göz önünde tutulur ve gerekirse soruşturma başkan tarafından derinleştirilir.”,

“Son soruşturma merciileri” başlıklı 90. maddesinde de; “Haklarında son soruşturma açılmasına karar verilenlerden; birinci sınıfa ayrılmış olanlarla ağır ceza mahkemeleri heyetine dahil bulunan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının, son soruşturmaları Yargıtayın görevli ceza dairesinde görülür. Birinci fıkra dışındaki hâkim ve savcıların son soruşturmaları, yargı çevresi içinde bulundukları ağır ceza mahkemesinde yapılır.” şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir.

Suçun “kişisel suç” niteliğinde olması halinde, soruşturma yetkisinin aynı Kanunun 93. maddesinin suç tarihinde yürürlükte bulunan 1. fıkrası uyarınca; ilgilinin yargı çevresinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet başsavcısına, son soruşturma ise o yer ağır ceza mahkemesine, aynı maddenin 2. fıkrasına göre de Adalet Bakanlığı merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarındaki hâkim ve Cumhuriyet savcılarının kişisel suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma yetkisinin Ankara Cumhuriyet Başsavcısı ve ağır ceza mahkemesine ait olduğu hüküm altına alınmış iken, 06.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 680 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 7. maddesi uyarınca Hâkimler ve Savcılar Kanununun 93. maddesinin 1. fıkrasında yapılan değişiklik sonucunda; hâkim ve Cumhuriyet savcılarının kişisel suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisi, ilgilinin görev yaptığı yerin bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki il Cumhuriyet başsavcılığı ve aynı yer ağır ceza mahkemesine devredilmiştir.

Suçun “ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâli” kapsamında işlenmesi durumunda uygulanacak soruşturma usulü ise aynı Kanunun 94. maddesinde hüküm altına alınmış olup bu maddeye göre “Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâllerinde hazırlık soruşturması genel hükümlere göre yapılır. Hazırlık soruşturması yetkili Cumhuriyet savcıları tarafından bizzat yürütülür. Bu halde durumun hemen Adalet Bakanlığına bildirilmesi zorunludur.”

Benzer yönde diğer bir düzenleme de; 5271 sayılı CMK`nun “Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri” başlıklı 161. maddesinin 8. fıkrasında yer alan “Türk Ceza Kanununun 302, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 316 ncı maddelerinde düzenlenen suçlar hakkında, görev sırasında veya görevinden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır. 01.11.1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun 26. maddesi hükmü saklıdır.” şeklindeki hükümdür.

Hâkimler ve Savcılar Kanununun 94. maddesinin uygulanma koşulları açısından ayrıca, ağır ceza mahkemesinin görevi ve suçüstü kavramının da değerlendirilmesi gerekmektedir.

Ağır ceza mahkemesinin görevi, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 12. maddesiyle düzenlenmiş olup bu maddeye göre; “Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, Türk Ceza Kanununda yer alan yağma (m. 148), irtikâp (m. 250/1 ve 2), resmî belgede sahtecilik (m. 204/2), nitelikli dolandırıcılık (m. 158), hileli iflâs (m. 161) suçları, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısmının Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (318, 319, 324, 325 ve 332. maddeler hariç) ve 12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılan davalar ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işlere bakmakla ağır ceza mahkemeleri”nin görevli olduğu hüküm altına alınmıştır. Aynı madde ile Yargıtayın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler de saklı tutulmuştur.

Öte yandan 5271 sayılı CMK’nun “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin (j) bendinde Suçüstü hâli`nin;

“1. İşlenmekte olan suçu,

  1. Henüz işlenmiş olan fiil ile fiilin işlenmesinden hemen sonra kolluk, suçtan zarar gören veya başkaları tarafından takip edilerek yakalanan kişinin işlediği suçu,

  2. Fiilin pek az önce işlendiğini gösteren eşya veya delille yakalanan kimsenin işlediği suçu” ifade ettiği öngörülmüştür.

Bununla birlikte, Yargıtayın istikrar bulan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere; mütemadi suçlardan olan silahlı terör örgütüne üye olma suçunda, daha önce örgütün kendisini feshetmesi, kişinin örgütten ayrılması gibi bazı özel durumlar hariç olmak üzere kural olarak temadinin yakalanma ile kesileceği, dolayısıyla suçun işlendiği yer ve zaman diliminin buna göre belirlenmesi gerektiği, bu nedenle silahlı terör örgütüne üye olma suçundan şüpheli konumunda bulunan hâkim ve Cumhuriyet savcıları yakalandıkları anda “ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâli”nin mevcut olduğu ve 2802 sayılı Kanunun 94. maddesi gereğince soruşturmanın genel hükümlere göre yapılacağı anlaşılmaktadır.

Anılan kanuni düzenlemeler uyarınca, hâkim ve Cumhuriyet savcıları hakkında yapılan ihbar ve şikâyetlerin “görevden doğan veya görev sırasında işlenen bir suça” ilişkin olması durumunda kural olarak Hâkimler ve Savcılar Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda sırasıyla soruşturma ve kovuşturma izinleri alınarak, gereği için dosyanın gönderildiği Cumhuriyet Başsavcısı tarafından beş gün içerisinde iddianame düzenlenip o yer ağır ceza mahkemesine sunulması, ağır ceza mahkemesince yapılacak inceleme sonucunda son soruşturmanın açılması gerektiği kanısına varılması halinde de son soruşturmanın açılması kararı ile dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla “görevden doğan veya görev sırasında işlenen bir suç” bakımından “son soruşturmanın açılması kararı” alınmadan dava açılması ve kural olarak Cumhuriyet başsavcılığınca genel hükümlere göre doğrudan soruşturma yürütülmesi imkânı bulunmamaktadır. Bu nitelikteki suçun, ağır ceza mahkemesinin görevine girmesi ve suçüstü hâlinin mevcut olması durumunda ise; 2802 sayılı Kanunun 94. maddesi gereğince ilgili Cumhuriyet başsavcılığı tarafından genel hükümlere göre soruşturma yürütülecek, düzenlenen iddianame aynı Kanunun 89. maddesi gereğince son soruşturmanın açılması kararı verilip verilmeyeceğinin değerlendirilmesi için ağır ceza mahkemesine gönderilecektir.

Görüldüğü üzere, hâkim ve Cumhuriyet savcılarının görevden doğan veya görev sırasında işledikleri suçların soruşturması izne bağlı olup bu nitelikte olmakla birlikte ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hallerinde ya da kişisel suçlarda izin şartı aranmamaktadır. Öte yandan, Hâkimler ve Savcılar Kanununun 90 ve 93. maddelerinde “görevden doğan veya görev sırasında işlenen suçlar” ve “kişisel suçlar”a dair kovuşturma makamları belirlenmiş, 94. madde kapsamındaki hâl bakımından ise kovuşturma makamları açıkça gösterilmemiştir. Ancak, anılan Kanunun 90 ve 93. maddelerindeki açık düzenlemeler karşısında, aynı Kanunun 94. maddesi kapsamında kalan suçlar yönünden kovuşturma makamları, sanığa atılı suçun “görevden doğan veya görev sırasında işlenen” ya da “kişisel” suç olup olmadığına göre belirlenecektir. Dolayısıyla, görevden doğan veya görev sırasında işlenen suçun ağır ceza mahkemesinin görevine girmesi ve suçüstü hâlinin mevcut olması durumunda aynı Kanunun 90. maddesine göre görevli ve yetkili mahkeme tespit edilecektir.

Hâkim ve Cumhuriyet savcılarının, ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâli kapsamında işledikleri kişisel suçlar yönünden ise; yukarıda belirtilen prosedürler işletilmeksizin anılan Kanunun 93 ve 94. maddelerine göre ilgili Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından doğrudan yürütülecek soruşturma sonucunda düzenlenecek iddianame ile haklarında kamu davası açılması ve aynı Kanunun 93. maddesi gereği ilgilinin görev yaptığı yerin bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki ağır ceza mahkemesince yargılama yapılması gerekmektedir.

Diğer taraftan, 2802 sayılı Kanunun 90. maddesine göre, birinci sınıfa ayrılmış veya ağır ceza mahkemeleri heyetine dahil bulunan hâkim ve Cumhuriyet savcıları hakkında görev suçundan açılan davalar bakımından Yargıtayın ilgili dairesi ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapmakta ise de; gerek Anayasanın 154, gerekse Yargıtay Kanununun 1. maddelerine göre, Yargıtayın kuruluş amacı ve genel görevinin, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercii olduğu, bu bakımdan Yargıtay Dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapmasının tali ve istisnai bir görev olduğu açıktır.

Bu açıklamalar doğrultusunda sanığa atılı suçlara ilişkin kovuşturma makamlarının belirlenebilmesi ve olumsuz görev uyuşmazlığının çözümlenebilmesi bakımından, sanığa isnat edilen eylemlerin niteliği ile belirtilen sevk maddeleri itibarıyla sanık hakkında “görevden doğan veya görev sırasında işlenen suç” nedeniyle kamu davası açılıp açılmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.

Sanık hakkında düzenlenen iddianame içeriğinde; “FETÖ/PDY terör örgütünün genel yapısı”, “örgütün yargı yapılanması”, “örgütün şifreli haberleşme aracı olarak kullandığı bylock programı”, “örgütün motivasyon unsuru olarak 1 dolar”, “örgütün izleyeceği yol haritası ile ilgili ele geçirilen belgeler”, “darbe teşebbüsü ile ihlal edilen yasa maddeleri, bu bağlamda örgüt açısından genel değerlendirme” başlıkları altında örgüt hakkında genel açıklamalar yapıldığı,

İddianamenin “Soruşturma usulü ve yetki” başlıklı bölümünde, sanığa atılı eylemlerin ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçlar olduğu, silahlı örgüt üyeliği suçunun temadi eden suçlardan olup kesintinin ve buna bağlı olarak suç tarihinin failin yakalandığı an olduğu gerekçesiyle sanık hakkında 2802 sayılı Kanunun 93 ve 94. maddelerinin uygulanması gerektiğinin belirtildiği,

İddianamenin “sanığın eylemleri, sanık hakkında ele geçirilen deliller ve incelenmesi, savunmalar ve hukuki nitelendirme” başlıklı son bölümünde ise; soruşturmanın başladığı tarih itibarıyla sanık hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu nezdinde yürütülmekte olan tüm soruşturma dosyalarının içeriğine ilişkin açıklamalarda bulunulduğu, ayrıca genel hükümlere göre yürütülen soruşturma kapsamında sanık hakkında elde edilen diğer delillerin anlatıldığı,

Sanık hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu nezdinde yürütülmekte olup soruşturma ve inceleme izni verilen veya dilekçe aşamasında olduğu belirtilen soruşturmalara ilişkin açıklamalarda; sanığın Ankara Cumhuriyet Başsavcısı olduğu dönemde, hâkimlik ve Cumhuriyet savcılığı yazılı sınavı sorularının FETÖ/PDY örgütü üyelerine verildiği iddialarıyla ilgili yürütülen soruşturmada ve ayrıca kamuoyunda “MİT Tırları” olarak bilinen olayda tırların durdurulması talimatının örgüte aktarılması ile Millî İstihbarat Teşkilâtı görevlileri hakkında iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması kararları alınmasıyla ilgili hukuka aykırı olarak gerçekleştirdiği iddia edilen eylemlerin içerikleri ile dosyaların geldiği aşamaların aktarıldığı,

İddianamede aynı başlık altında yer alan, “hukuki nitelendirme”ye ilişkin kısımda da; iddianamenin önceki bölümlerinde örgütle ilgili aktarılan delillere göre, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün yapısı, örgütün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm anayasal kurumlarını ele geçirmeye yönelik nihai hedefi açısından bir aşama ve “mahrem alan” olarak gördüğü yargı kurumlarının ele geçirilmesi amacı kapsamında, örgüt üyelerinin önemli yargısal makamlara getirilerek karar mekanizmalarının kontrol altına alınmasına yönelik faaliyetleri ile örgütün hedef ve politikaları açısından önem taşıdığı belirtilen bazı davalarda örgütün talimatları doğrultusunda, örgüt politikalarına uygun yargısal kararlar verilmesinin sağlandığına dair genel değerlendirmeler yapıldığı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca tespit edilip delil olarak kabul edilen sanığın kişisel nitelikteki eylemleri ile hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu nezdinde yürütülen soruşturmaların söz konusu genel değerlendirmelerle ilişkilendirildiği, buna göre görevle bağlantılı eylemler nedeniyle Hâkimler ve Savcılar Kurulunca yürütülen soruşturmalara da atıf yapılarak, iddianamedeki anlatım ve nitelendirmeye göre; finans kaynaklarını ve hiyerarşik bir yapı içeren insan gücünü örgütsel menfaat ve ideolojisi çerçevesinde kullanıp devletin kurumlarına sızmak ve bunun için yabancı ülkelerden bir takım kişi ve kuruluşların desteğini alarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti`nin tüm anayasal kurumlarını ele geçirmek, aynı zamanda uluslararası düzeyde büyük ve etkili siyasi/ekonomik güç haline gelmek ve siyasi/sosyal konularda kendi düşünce ekseni etrafında bir kamuoyu oluşturmak, tüm toplumu hedef alıp kendi anlayışınca terbiye etmek, karar alıcı ve politikacıları etkilemek, ulusal ve uluslararası politikalara yön vermek amacıyla hareket ettiği belirtilen FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına sanığın dahil olduğu,

Söz konusu örgütün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm anayasal kurumlarını ele geçirmek olan nihai hedefine ulaşabilecek gücü elde ettiğine inanarak başlatılan son süreçte, mülkiye, askeriye, emniyet, yargı ve diğer stratejik öneme sahip kamu kurumlarını ele geçirmek için kendilerine engel olacaklarını düşündüğü bürokrat ve personellerin sistem dışına çıkarılmasını sağlayarak örgüt elemanlarının bu makamlara getirilmesi projesi kapsamında sanığın da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yerleştirildiği, hâkimlik ve Cumhuriyet savcılığı yazılı sınavı sorularının FETÖ/PDY örgütü üyelerine verildiği iddialarıyla ilgili yürütülen soruşturmada ve ayrıca örgütün nihai hedefi açısından önem taşıyan kamuoyunda “MİT Tırları” olarak bilinen olayda tırların durdurulması talimatının örgüte aktarılması ile Millî İstihbarat Teşkilâtı görevlileri hakkında iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması kararları alınmasıyla ilgili gerçekleştirdiği iddia edilen hukuka aykırı işlemlerden dolayı hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu nezdinde yürütülen soruşturmaların devam ettiği,

15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının sahip oldukları silahlı gücü kullanarak, kaynağını Anayasadan ve yasalardan almayan güce dayanarak, cebir ve şiddet yolu ile Anayasal düzeni, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ve Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya ve görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs ettikleri, silahlı terör örgütünün kronolojik olarak gerçekleştirdiği Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs niteliğindeki amaç suçu gerçekleştirmeye yeterli 15.07.2016 tarihli darbe girişimi eylemleri birlikte dikkate alındığında; sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapılanması içerisinde bilerek ve isteyerek yer aldığı, konumu ve anılan örgütün nihai amacı doğrultusunda örgüt adına gerçekleştirdiği süreklilik arz eden eylemleri ile FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün üyesi olarak atılı suçları işlediği iddiasıyla kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır.

Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyeti yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir.

Ceza Muhakemesi Kanununun “Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir” şeklinde düzenlenmiş olan 170. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi istisnai hükümler dışında, kural olarak Cumhuriyet savcısınca düzenlenen iddianame ile açılır. Anılan maddenin dördüncü fıkrasında da; “İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir.

CMK’nun 225. maddesinde yer alan “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir” şeklindeki düzenleme gereğince de hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.

Anılan kanuni düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu iddia olunan eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna açıkça aykırılık oluşturacaktır. Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuki çözüme kavuşturacaktır.

CMK`nun 226. maddesinde ise; “Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.

Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.

Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.

Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır” hükmü getirilmiştir.

Soruşturma aşamasında elde ettiği delillerden ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CMK’nun 225/1. maddesi uyarınca kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüte yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir. CMK`nun 226. maddesindeki düzenlemeyle iddianamede anlatılan eylem değişmemiş olduğunda, kanun koyucu o eylemin hukuki niteliğinde değişiklik olmasını “yargılamanın sınırlılığı” ilkesine aykırı görmemiş, bu gibi hallerde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç niteliğine göre bir hüküm kurulmasına imkân sağlamıştır. Bu düzenlemenin bir sonucu olarak mahkeme, eylemin hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. Örneğin, iddianamede kasten öldürmeye teşebbüs olarak nitelendirilen eylemin kasten yaralama suçunu oluşturacağı görüşünde olan mahkemece, sanığa ek savunma hakkı da verilmek suretiyle bahse konu suçtan hüküm kurulabilecektir. İddianamede anlatılan olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması halinde gerekli görülürse her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidilebilecektir.

Nitekim Ceza Genel Kurulunun 17.06.2014 gün ve 1510-331; 18.02.2014 gün ve 274-78; 16.04.2013 gün ve 1307-151 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.

Öte yandan, konumuza ilişkin 5237 sayılı TCK’nun “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı beşinci bölümünde yer alan suçlardan;

TCK`nun 309/1. maddesinde tanımlanan “Anayasayı ihlal”;

“Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.”

TCK`nun 311/1. maddesinde tanımlanan “Yasama organına karşı suç”;

“Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılırlar.”

TCK`nun 312/1. maddesinde tanımlanan “Hükûmete karşı suç”;

“Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.”

Şeklinde düzenlenmiş, TCK`nun 309, 311 ve 312. maddelerinin ikinci fıkralarında, anılan suçların işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunacağı belirtilmiştir.

“Anayasayı ihlal” suçunun konusu; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzen ve bu düzenin işleyişine egemen olan bu ilkeleri içeren kurallar bütünü, “Yasama organına karşı suç” olarak tanımlanan suçun konusu Türkiye Büyük Millet Meclisi, “Hükümete karşı suç” olarak tanımlanan suçun konusu ise, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin egemenlik unsurunun oluştuğu üç güçten yönetim gücünü temsil eden Hükümet olmakla birlikte, her üç suç açısından da korunan ortak hukukî değer, millet iradesine dayanan demokratik rejimdir. (İzzet Özgenç, Suç Örgütleri, 10. Bası, Seçkin, Ankara 2017, s. 248-268)

TCK`nun 314. maddesinde tanımlanan “Silâhlı örgüt” suçu ise;

“(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu maddenin 3. fıkrasıyla “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçuna ilişkin diğer hükümlere yapılan atıf nedeniyle, TCK’nun 220. maddesinin 4. fıkrasında belirtilen gerçek içtima kuralları, TCK`nun 314. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen “silahlı örgüt üyeliği” suçunda da uygulanacaktır. Buna göre, silahlı terör örgütü üyeleri, örgüt faaliyeti kapsamında işledikleri diğer suçlardan da ayrıca sorumlu tutulacaklardır.

Bu bilgi ve belgeler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, suç tarihinde birinci sınıf Cumhuriyet savcısı olan sanığın, kişisel nitelikte ve her biri ağır ceza mahkemesinin görevine giren terör suçlarını suçüstü halinde işlediği iddiasıyla Hâkimler ve Savcılar Kanununun 93 ve 94. maddeleri uyarınca genel hükümlere göre soruşturma yürütüldüğü ve soruşturmanın başladığı tarih itibarıyla sanık hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu nezdinde yürütülmekte olan tüm soruşturma dosyalarının getirtildiği,

İddianamede içerikleri açıklanan bu dosyalarda, sanığın Cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığı ve FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün hedef ve politikaları doğrultusunda önem taşıdığı belirtilen bazı soruşturmalar ile iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasına dair kararlar verilmesiyle ilgili olarak, Cumhuriyet savcılığı görevi sırasında gerçekleştirdiği iddia edilen hukuka aykırı işlemlerden dolayı yapılan ihbar ve şikâyetlerle ilgili soruşturmalar yürütüldüğünden bahsedilmiş ise de; “görevden doğan ve görev sırasında” işlendiği iddia edilen bu eylemler açısından soruşturmaların halen devam ettiğinin bildirildiği ve bu eylemlere dair görevi kötüye kullanma, resmî belgede sahtecilik, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma gibi görev suçu kapsamında değerlendirilebilecek suç adlarına ve sevk maddelerine yer verilmediği, ayrıca iddianamede dava konusu edilen eylemler anlatılırken başka olaylara da değinilmesinin, bahsedilen diğer olaylardan dava açıldığı anlamına gelmeyeceğine dair Ceza Genel Kurulunun istikrarlı uygulamaları da dikkate alındığında, sanık hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu nezdinde yürütülen soruşturmaların içeriklerinden bahsedilmiş olmasının, sanığın göreviyle bağlantılı bu eylemleri yönünden dava açıldığını göstermeyeceği,

Öte yandan, dava konusu TCK’nun 309/1, 311/1 ve 312/1. maddelerinde düzenlenen amaç suçlar ile Özel Daire uygulamaları doğrultusunda amaç suçlara göre geçitli suç olarak kabul edilen TCK`nun 314/2. maddesinde düzenlenen suçta temadi sanığın yakalanma anına kadar sürdüğü halde, Hâkimler ve Savcılar Kurulu nezdinde incelemesi devam eden soruşturma dosyalarına konu olan, görevden doğan ve görev sırasında gerçekleştirildiği iddia edilen eylemler temadi ve teselsül etmiş olsa dahi, bu eylemler yönünden temadi ve teselsülün daha önceden sona ermiş olması nedeniyle suçüstü halinin mevcut olmadığı, dolayısıyla Hâkimler ve Savcılar Kanununun 94. maddesinde öngörülen şartları taşımayan ve iddianame anlatımına göre araç suç olarak nitelendirilen görevle bağlantılı eylemler açısından soruşturma usulü, amaç suç niteliğindeki dava konusu suçlardan farklı olup görevle bağlantılı diğer eylemler yönünden Hâkimler ve Savcılar Kurulu nezdinde ayrı soruşturma yürütülmesinin de usul ve kanuna uygun olduğu,

TCK’nun “fiil sayısınca suç, suç sayısınca ceza” ilkesinden ibaret olan gerçek içtimayı ön plana çıkaran özelliği dolayısıyla, aynı Kanunun 309, 311 ve 312. maddelerinin ikinci fıkralarında, bu suçların işlenmesi sırasında diğer suçların işlenmesi halinde, ayrıca diğer suçlardan da ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunacağı belirtilerek, amaç suç niteliğindeki bu suçların, amaç suç ile korunan hukuki değere ulaşmak için işlenen araç suçlardan ayrı ve bağımsız olarak düzenlendikleri, dolayısıyla içeriklerinden bahsedilen Hâkimler ve Savcılar Kurulu nezdindeki soruşturmalara konu olan ve görev sırasında gerçekleştiği iddia edilen eylemlerin suç oluşturduğu kanaatiyle ayrı bir dava açılması halinde, görev sırasında işlendiği belirtilen bu suçların dava konusu amaç suçlar açısından “araç suç” olup olmadıklarının kovuşturma makamlarınca ayrıca değerlendirilmesi gerektiği,

Bununla birlikte, millet iradesine dayalı demokratik rejimi koruma amacıyla düzenlenen dava konusu suçların, herhangi bir kamu göreviyle bağlantılı ve görevden yararlanılarak işlenmesi zorunlu olmadığı gibi, “özgü suç” niteliği taşımayan bu suçlar açısından failin memur olmasının kurucu unsur da olmadığı, sanık hakkındaki iddianamede; Hâkimler ve Savcılar Kurulu nezdinde incelemesi devam eden ve dava konusu suçlar açısından atıf yapılan görevle bağlantılı eylemlerden ayrı olarak, sanığın kişisel irade ve eylemleriyle FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olduğu, Cumhuriyet savcılığı sıfatından bağımsız olarak, özünde anılan örgütün üyesi sıfatıyla ve örgüt üyeliğinden kaynaklanan hiyerarşi içerisinde hareket ederek örgütün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm anayasal kurumlarını ele geçirmeye yönelik herhangi bir kamu göreviyle bağdaşmayan nihâi amacına ulaşmak için bir süreç ve basamak olarak gördüğü yargısal mekanizmalara egemen olma faaliyetleri kapsamında Cumhuriyet başsavcılığına yerleştirildiği, örgütsel amaçların gerçekleştirilmesine yönelik örgütsel motivasyon ile hareket ederek örgüt adına çalışmalar yaptığı, böylece örgüt faaliyeti kapsamında işlendiği belirtilen dava konusu suçlara iştirak ettiğine dair nitelendirme ile kamu davası açıldığı, bu nedenle sanığın eylemlerinin kişisel suç olarak kabulü gerektiği, Yargıtayın ilk derece yargılaması yapma görevinin görev suçları ile sınırlı ve istisna oluşu da dikkate alınarak açıklanan sebeplerle Yargıtay 16. Ceza Dairesinin görevsizlik kararının usul ve yasaya uygun olduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinin 17.05.2017 gün ve 140-40 sayılı görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmelidir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle,

1- Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 18.07.2017 gün ve 9-16 sayılı kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinin 17.05.2017 gün ve 140-40 sayılı görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,

2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.12.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS