0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

İfade ve Sorgunun Tarzı

CMK Madde 147

(1) Şüphelinin veya sanığın ifadesinin alınmasında veya sorguya çekilmesinde aşağıdaki hususlara uyulur:

a) Şüpheli veya sanığın kimliği saptanır. Şüpheli veya sanık, kimliğine ilişkin soruları doğru olarak cevaplandırmakla yükümlüdür.

b) Kendisine yüklenen suç anlatılır.

c) Müdafi seçme hakkının bulunduğu ve onun hukukî yardımından yararlanabileceği, müdafiin ifade veya sorgusunda hazır bulunabileceği, kendisine bildirilir. Müdafi seçecek durumda olmadığı ve bir müdafi yardımından faydalanmak istediği takdirde, kendisine baro tarafından bir müdafi görevlendirilir.

d) 95 inci madde hükmü saklı kalmak üzere, yakalanan kişinin yakınlarından istediğine yakalandığı derhâl bildirilir.

e) Yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı olduğu söylenir.

f) Şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek olanağı tanınır.

g) İfade verenin veya sorguya çekilenin kişisel ve ekonomik durumu hakkında bilgi alınır.

h) İfade ve sorgu işlemlerinin kaydında, teknik imkânlardan yararlanılır.

i) İfade veya sorgu bir tutanağa bağlanır. Bu tutanakta aşağıda belirtilen hususlar yer alır:

  1. İfade alma veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih.

  2. İfade alma veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği.

  3. İfade almanın veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise nedenleri.

  4. Tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan müdafi tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı.

  5. İmzadan çekinme hâlinde bunun nedenleri.


Ceza Muhakemesinde Duruşma


CMK Madde 147 Gerekçesi

Madde, karşılaştırmalı ceza usul hukukunda, kişi özgürlüğü bakımından artık yerleşmiş bulunan temel ilkelere uygundur. Üzerine suç atılan veya şüphe altına sokulan kimsenin savunma hakkını güvence altına almak amacıyla madde, sorgunun veya ifade almanın ne suretle icra edileceğini, ayrıntıları ile göstermektedir. Konulan esaslar, hâkim, mahkeme, Cumhuriyet savcısı, kolluk âmir ve memurları hakkında aynı derecede olmak üzere geçerlidir. Maddenin, şüpheli veya sanığın haklarını saptayan ve sonra sorgu yapacak ve ifade alacak yetkililere hitap eden iki kategori hükmü içermesi uygun görülmüştür.

Önce hakları belirlenebilir:

  1. Şüpheli veya sanığın ifadelerinin alınması veya sorguya çekilmeleri bakımından tesis edilen hakların başında birinci fıkranın (5) numaralı bendinde yer alan susma hakkı geliyor. Susma hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı maddesinde yer alıp en temel insan haklarından birisini oluşturan suçsuzluk karinesinin tamamlayıcı unsurudur. Ancak susma hakkı, “isnat edilen suç hakkında açıklamada bulunmamayı” kapsamaktadır. Yoksa kişi, (1) numaralı bentte açıkça beyan olunduğu üzere “kimliğe ilişkin soruları doğru olarak cevaplandırmak zorundadır.”

  2. Sorguya çekilecek veya ifadesi alınacak şüpheli veya sanığın yararlandığı ikinci temel savunma hakkı, avukat bulundurabilmektir. İfade alma veya sorgudan önce adı geçenlere bu hakları hatırlatacak, avukat atayabilecek durumda değillerse baroca seçilecek bir avukat isteyebilecekleri ve onun hukukî yardımından yararlanabilecekleri ve bu avukatın vekâletname aranmaksızın ifade ve sorguda hazır bulunabileceği bildirilecektir.

  3. Üçüncü hak, yakalanan kişinin yakınlarına yakalandığını bildirmesinin sağlanmasıdır.

  4. Dördüncü hak, adı geçenlerin somut delillerin toplanmasını isteyebileceğinin hatırlatılmasıdır. Bu husus sorgu ve ifade alma sırasında, şüpheli veya sanığa şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek olanağının sağlanmasını emreden ve (6) numaralı bentte yer alan hükümde, güvence altına alınmıştır.

  5. (2) numaralı bentte yer alan ve şüpheli veya sanığa isnat edilen suçun da anlatılacağını saptayan hüküm de esaslı bir güvence oluşturmaktadır. Maddenin ifade alacak veya sorgulama yapacak yetkililere hitap eden hükümleri ve yükümleri ise, yukarıda şüpheli veya sanığın haklarına ilişkin yükümlere ek olarak şunlardır:

  6. Kimliğin saptanması,

  7. İfade verenin veya sorguya çekilenin kişisel durumu hakkında bilgi alınması,

  8. İfade veya sorgunun bir tutanağa bağlanmasıdır. Bu tutanakta aşağıdaki hususlar yer alır:

a) İşlemin yapıldığı yer ve tarih,

b) İşlemde hazır bulunanların isim ve sıfatları ve işleme tâbi tutulanların açık kimlikleri,

c) Maddede yer alan işlem veya yükümlülüklerin ifade almada veya sorguda yerine getirildiği, getirilmemiş ise nedenleri,

d) Tutanağın bütün hazır bulunanlarca okunarak imzalanması ve bu hususun beyanı,

e) İmzadan çekinme hâlinde bunun nedenleri.


CMK 147 (İfade ve Sorgunun Tarzı) Emsal Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu 2020/413 E. , 2021/690 K.

  • CMK 147
  • Sanığın usulüne uygun sorgusu yapılmadan diğer aşamalara geçip hüküm kurulması hukuka aykırıdır.

İfade ve sorgu şüpheli ve sanık bakımından bir yükümlülük olmakla beraber aynı zamanda bir haktır. 5271 sayılı CMK’nın 147. maddesinde belirtilen yasal hakları kendisine hatırlatılan ve “Açıklamada bulunmama” hakkını kullandığına dair bir beyanda bulunmayan, savunma yapmak için kendisine avukat tutmak isteyen sanığın yüklenen suç ile ilgili sorgusu yapılmadan, soruşturma evresindeki ifadelerine atıfta bulunması ve mahkeme tarafından da iddia konusu eylemin aydınlatılması açısından hiçbir soru yöneltilmemiş olması durumunda, usulüne uygun sorgu yapıldığından söz edilemez. Bu savunmalara dayanılarak hüküm kurulması, savunma hakkının kısıtlanması niteliğindedir.

Yüklenen suç ile ilgili sanığın sorgusu yapılmadan, soruşturma evresindeki ifadelerine atıfta bulunması ve mahkeme tarafından da iddia konusu eylemin aydınlatılması açısından hiçbir soru yöneltilmemiş olması durumunda, usulüne uygun sorgu yapıldığından söz edilemez. Bu savunmalara dayanılarak hüküm kurulması, savunma hakkının kısıtlanması niteliğindedir. İddia konusu eylem ile ilgili savunması tespit edilmeden alınan ek savunmaya ilişkin beyanların da CMK’nun 147 ve 191. maddelerinde anlamını bulan sorgu niteliğinde olduğunun kabulü mümkün değildir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.04.2018 tarihli ve 1188-167 sayılı kararı).

CMK’nın “Delillerin tartışılması” başlıklı 216. maddesi;

“(1) Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanunî temsilcisine verilir.

(2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcisinin açıklamalarına; sanık ve müdafii ya da kanunî temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir.

(3) Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir” biçiminde düzenlenmiş iken, 25.08.2017 tarihli ve 30165 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmündeki Kararname’nin 148. maddesi ile üçüncü fıkraya “Bu aşamada zorunlu müdafiin hazır bulunmaması hükmün açıklanmasına engel teşkil etmez.” cümlesi eklenmiştir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Ceza muhakemesinin amacı, yargılama neticesi verilen ve iddia ile savunmanın değerlendirilmesinden ibaret olan hükmün doğru olmasını sağlamaktadır. Savunma hakkının temelini oluşturan sorgu, sadece sanık lehine getirilmiş bir hüküm değil, aynı zamanda maddi gerçeğe ulaşmak amacıyla konulmuş, kamusal niteliği de bulunan emredici bir usul kuralıdır. Sanığın yüklenen suç ile ilgili beyanı alınmadan, soruşturma evresindeki ifadelerine atıfta bulunması ve mahkeme tarafından da iddia konusu eylemin aydınlatılması açısından hiçbir sorunun yöneltilmemiş olması karşısında, usulüne uygun yapılmış bir sorgunun varlığından söz edilemez. Bu beyanlara dayanılarak hüküm kurulması, savunma hakkının kısıtlanması niteliğindedir. CMK’nın “Duruşmanın başlaması” başlıklı 191. maddesinin üçüncü fıkrasının (d) bendinde duruşmada, sanığın açıklamada bulunmaya hazır olduğunu bildirdiğinde, usulüne göre sorgusunun yapılacağının düzenlendiği ancak Yerel Mahkemece gerçekte savunmasını hazırlaması için kolaylık sağlanan sanığın sorgusu yapılmadan yargılamaya devam edilerek tanık dinlenildiği gibi, CMK’nın “Delillerin tartışılması” başlıklı 216. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada verilecek sözün usulüne dair hukuki düzenlemeye de uyulmadığı anlaşıldığından, sanığın öncelikle sorgusu yapıldıktan sonra diğer usuli işlemlerin de sırasıyla yapılması gerekirken, muhakeme usule aykırı yargılama yapıldığı ve kararın verilmesinde usul hükümlerinin de gözetilmediğine karar verilmelidir.


Yargıtay 13. Ceza Dairesi 2019/3649 E. , 2019/14057 K.

  • CMK 147
  • Sorgudan önce sanığın kimliğinin tespiti ve haklarının hatırlatılması zorunludur.

1- Sanığın sorgusunun yapıldığı oturumda kimlik tespiti yapılmayarak 5271 sayılı CMK 147. maddesine uyulmaması,

2- Sanığa savunması tespit edilirken haklarının hatırlatılmaması sureti ile CMK 147. maddesine aykırı davranılması,

3- Savunmanın tespitinde sanığa iddianamenin okunmaması veya okunduğunun duruşma tutanağına yazılmaması sureti ile CMK’nun 191/3-b. maddesine aykırı davranılması, Bozmayı gerektirmiştir.


Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2019/1773 E. , 2019/3483 K.

  • CMK 147
  • Susma hakkını kullanan sanığa, bu nedenle TCK 62. madde uygulanmaması hukuka aykırıdır.

Geçmişte hakkında herhangi bir suç kaydı ve sabıkası bulunmayan, dosyaya yansıyan olumsuz bir davranışı da tespit edilemeyen, CMK 147. maddesine göre susma hakkı bulunan üniversite öğrencisi sanık hakkında, suçlamalarla ilgili savunmasının inkara dayandığından bahisle yeterli olmayan gerekçe ile TCK’nın 62. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi, bozma nedenidir.


Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2018/5551 E. , 2018/10130 K.

  • CMK 147
  • Sanığın sorgusu yapılıp savunması alınmadan doğrudan ek savunma alınması CMK 147’ye aykırıdır.

Sanığın açık kimliği saptanıp kişisel ve ekonomik durumu hakkında bilgileri alındıktan sonra iddianamede yer alan suçlamanın dayanağını oluşturan eylemler ve deliller ile suçlamanın hukuki niteliğinin anlatılması, sanığa yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı olduğu ve CMK 147. maddesindeki belirtilen diğer haklarının belirtilmesinden sonra sanık açıklama yapmaya hazır olduğunu bildirdiğinde, usulüne göre sorgusunun yapılması gerekirken CMK 191/3 maddesinde sayılan usuli işlemlerin hiçbirisi yapılmayarak sanığa doğrudan TCK 297/1-2.cümle ve TCK 191/1. maddesinden ek savunma verilmek suretiyle sanığın savunma hakkı kısıtlanarak hüküm kurulması bozma nedenidir.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2019/509

  • CMK 147
  • Duruşmada yapılan sorguda CMK m.147’deki hakları hatırlatılmayan sanık hakkında verilen hüküm hukuka aykırı olup bozulmalıdır.

Kanun koyucu da, CMK’nın 176. maddesinde iddianamenin çağrı kağıdı ile birlikte sanığa tebliğini ve savunması hazırlanmasına imkan sağlanmak üzere tebliğ ile duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunmasını öngörmüş, ayrıca 191. madde ile sanığın üzerine atılı suçu ayrıntılarıyla öğrenmesi ve savunma hakkını en iyi şekilde kullanması için iddianamenin okunması zorunluluğunu getirmiştir. Sözkonusu düzenlemeler savunma ve yapılan isnadı öğrenme hakkı kapsamında olup, sanığın hakkındaki suçlamalardan haberdar olması ve daha etkili savunma yapması amaçlanmaktadır.

Nitekim Ceza Genel Kurulunun 04.06.2013 tarihli ve 1401-277 sayılı ile 04.02.2014 tarihli ve 112-38 sayılı kararlarında da benzer hususlara işaret edilmiştir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konuları değerlendirildiğinde;

Sanık hakkında kamu malına zarar verme ve tehdit suçlarından düzenlenen 24.03.2011 tarihli iddianamenin Yerel Mahkemece sanığın hazır bulunduğu 06.10.2011 tarihli duruşmada sorgusuna geçilmeden önce okunmadığı ve atılı kamu malına zarar verme ve tehdit suçları ile ilgili olarak CMK’nın 147.maddesindeki hakları konusunda bilgilendirilmediği anlaşıldığından, savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuran bu usule aykırılıklar nedeniyle Yerel Mahkeme hükümlerinin, diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasında zorunluluk bulunmaktadır.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2018/649

  • CMK 147
  • Uzun süreden beri yargılamaya iştirak etmesi nedeniyle dosyaya vakıf olan sanık müdafisine ve sanığa savunmalarını hazırlamak üzere verilen beş günlük sürenin yeterli olduğu ve sanık ile müdafisinin ayrıntılı bir biçimde esasa ilişkin savunmalarını yaptıkları kabul edilmelidir.

Anayasa’nın 36. maddesinde belirtilen “meşru vasıta ve yollardan yararlanma hakkı” kapsamında değerlendirilmesi gereken savunmanın hazırlanması için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olma hakkı (AYM; B.N: 2013/2642, 17/9/2014) yalnız sanık bakımından değil aynı zamanda sanık müdafisi bakımından da sonuç doğurmakta ve sanık-müdafi ilişkilerinde yeterli zaman ve kolaylıkların sağlanmasını gerektirmektedir (Cumhur Şahin, Sanığın Savunmasını Hazırlamak İçin Gerekli Zamana ve Kolaylıklara Sahip Olma Hakkı-İHAS 6/3-b, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Önünde Adil Yargılanma Hakkı Sempozyumu, 2003, s.2).

Uyuşmazlık konusunu ilgilendiren yeterli zaman kavramı, sanık ve müdafisinin savunma için zorunlu hazırlıkları yapabilecekleri süreyi ifade etmektedir (Sibel İnceoğlu, Adil Yargılanma Hakkı ve Yargı Etiği, Şen Matbaa, 2007, Ankara, s. 51; Şahin, s.5). Sanığı acele yargılamaya karşı koruma amacı taşıyan bu

güvence, sanığa bir suç isnadı yapıldığı an uygulanmaya başlar (David Harris- Michael O’Boyle-Ed Bates- Carla Buckley, Çevirenler: Mehveş Bingöllü Kılcı, Ulaş Karan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Hukuku, Avrupa Konseyi 2013, s. 312; İnceoğlu, s. 51).

Savunma için sanık ve müdafisine verilen sürenin yeterli olup olmadığı ise; davanın karmaşıklığı, sanık müdafisinin iş yükü ve yargılamanın gelmiş olduğu aşama gibi hususlar değerlendirilerek somut olayın özelliklerine göre belirlenmelidir (İnceoğlu, s. 51; Şahin, s. 5; Harris-O’Boyle-Bates- Buckley, s. 313).

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve çocuğun basit cinsel istismarı suçlarından açılan kamu davasında sanık müdafileri Av. G.T. ve T.T.’nin 04.04.2013 tarihli vekaletnameye istinaden ilk savunma dilekçelerini 25.04.2013 günü dosyaya ibraz edip 24.05.2013 tarihli 3. oturumdan itibaren yargılamaya iştirak ettikleri, sanığın atılı suçlardan mahkûmiyeti sonrasında duruşmalı olarak yapılan temyiz incelemesine Av. G.T.’nin katıldığı, Özel Dairece sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün onanıp çocuğun basit cinsel istismarı suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün Adli Tıp Genel Kurulundan rapor aldırılması gerektiğinden bahisle bozulduğu, bozma sonrası yapılan yargılamanın bütün oturumlarına Av. G.T.’nin sanık müdafisi olarak iştirak ettiği, 24.06.2016 tarihli 3. oturumda sanık müdafisinin bozma kararı uyarınca aldırılan Adli Tıp Genel Kurulu raporuna karşı beyanda bulunduğu, 13.07.2016 tarihli 4. oturumda da sanığın bahsi geçen rapora karşı müdafisinin açıklamada bulunacağını belirttiği, sanık müdafisinin ise UYAP üzerinden suretini aldığı Adli Tıp Genel Kurulu raporuna karşı önceki oturumda diyeceklerini ifade ettiğini ve bu ifadelerini aynen tekrar ettiğini beyan ettiği, Cumhuriyet savcısının esas hakkında mütalaasını açıklaması üzerine sanık ve müdafisinin esas hakkındaki savunmalarını birlikte hazırlamak için süre talep ettikleri, Yerel Mahkemece sanık ve müdafisine esas hakkındaki savunmalarını bildirmeleri için gelecek duruşmaya kadar süre verilmesine ve duruşmanın 18.07.2016 tarihine bırakılmasına karar verildiği, sanıklar müdafileri tarafından hazırlanan 14.07.2016 tarihli esas hakkındaki son savunma dilekçesi ile 15.07.2017 tarihli 5237 sayılı TCK’nın 103. maddesinde Anayasa mahkemesinin verdiği iptal kararının bekletici mesele yapılmasına ilişkin dilekçenin verildikleri tarihlerde dosya içine alındığı, sanık hakkında hükmün kurulduğu 18.07.2016 tarihli 5. oturumda sanık ve müdafisinden mütalaaya karşı beyanları ile esasa ilişkin savunmalarının sorulduğu, sanığın üzerine atılı suçu kabul etmeyerek detaylı savunmayı müdafisinin yapacağını bildirdiği, sanık müdafisinin ise esas hakkındaki savunmalarını 14.07.2016 tarihli dilekçesinde yazılı olarak sunduklarını belirterek ayrıca sözlü olarak da yaptığı olayda;

Dava dosyası ve yargılama süreci bir bütün olarak incelendiğinde; sanık hakkındaki iddianın karmaşık bir yapısının bulunmadığı, sanık ve müdafisinden Özel Daire bozma kararı kapsamına göre aldırılan Adli Tıp Genel Kurulu raporuna karşı diyeceklerinin sorulduğu, verilen sürenin ardından sanık ve müdafisinin esasa ilişkin savunmalarını gerek sözlü gerekse yazılı olarak yaptıkları ve kendilerine verilen sürenin yetersiz olduğuna dair de bir itirazlarının bulunmadığı anlaşıldığından, uzun süreden beri yargılamaya iştirak etmesi nedeniyle dosyaya vakıf olan sanık müdafisine ve sanığa savunmalarını hazırlamak üzere verilen sürenin yeterli olduğu ve sanık ile müdafisinin ayrıntılı bir biçimde esasa ilişkin savunmalarını yaptıkları kabul edilmelidir.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/14099 Karar : 2018/5403 Tarih : 2.05.2018

  • CMK 147. Madde

  • İfade ve Sorgunun Tarzı

I- Sanık … hakkında hırsızlık suçu yönünden verilen mahkumiyet ve işyeri dokunulmazlığını bozma suçu yönünden verilen beraat kararlarına yönelik o yer Cumhuriyet savcısının temyiz talebinin incelenmesinde;

5271 sayılı CMK’nın 191 ve 147. maddeleri gereğince sanığın hiç savunması alınmadığının anlaşılması karşısında yokluğunda yargılama yapılarak hırsızlık suçu yönünden mahkumiyetine, işyeri dokunulmazlığını bozma suçu yönünden beraatına karar verilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 196. maddesine aykırı davranılıp savunma hakkının kısıtlanması,

II- Suça sürüklenen çocuk … hakkında hırsızlık suçu yönünden verilen mahkumiyet ve işyeri dokunulmazlığını bozma suçu yönünden verilen beraat kararlarına yönelik o yer Cumhuriyet savcısının temyiz talebinin incelenmesinde;

Dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;

1- Oluşa ve dosya kapsamına, tanık…‘un aşamalarda alınan beyanlarına ve kolluk görevlilerince düzenlenen olay yeri inceleme raporu,olay yeri basit krokisine göre suça sürüklenen çocuğun ve sanığın müştekinin etrafı duvarla çevrili site içinde bulunan işyerinin eklentisinde bulunan suça konu çamaşır makinasını bulunduğu yerden alarak site dışına çıkıp 150 mettre kadar gittikten sonra tanık … tarafından fark edildiklerinin anlaşılması karşısında kesintisiz takip olmaksızın yakalanan suça sürüklenen çocuk hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükümde, eylemin tamamlandığı gözetilmeden yazılı şekilde teşebbüs hükümlerinin uygulanması,

2- Kolluk görevlilerince düzenlenen olay yeri inceleme tutanağı ile görgü tespit tutanağı içeriğine ve kovuşturma evresinde düzenlenen bilirkişi raporu ile ekinde bulunan olay yeri fotoğraflarına göre müştekinin tamir amacıyla işyeri eklentisi niteliğinde bulunan balkonuna bıraktığı çamasır makinasının sanık ve suça sürüklenen çocuğun çalması şeklinde gerçekleşen olayda işyeri dokunulmazlığını bozma suçunun yasal unsurları itibariyle oluştuğu halde, suça sürüklenen çocuğun mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sanık … yönünden diğer yönleri incelenmeyen, suça sürüklenen çocuk yönünden esastan incelenen hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 02/05/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/686 Karar : 2018/66 Tarih : 17.01.2018

  • CMK 147. Madde

  • İfade ve Sorgunun Tarzı

1- Sanıklar …, …, … ile Mahfaz Sarıtaş’a, iddianame okunmadan ve CMK.nun 147. maddesindeki hakları bildirilmeden sorguları yapılarak, savunma haklarının kısıtlanması suretiyle aynı Yasanın 191. maddesine aykırı davranılması,

2- Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 20/10/2009 gün ve 2009/1-85/242 sayılı Kararında açıklandığı üzere; aynı öldürme eyleminin failleri olarak yargılanan sanıklardan birisinin savunulmasının diğer sanık yönünden savunmada zaafiyet yarattığı durumlarda sanıklar arasında menfaat uyuşmazlığı bulunduğunun kabulü gerektiği; somut olayda kardeş olan sanıklar… ile … arasında menfaat çatışması bulunduğu anlaşıldığından, esas hakkındaki son savunmalarının ayrı ayrı müdafiler yerine aynı müdafii tarafından yapılması suretiyle 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 38/1. ve 5271 sayılı CMK`nun 152. maddelerine muhalefet edilmesi,

3- Sanık …‘a yüklenen kasten yaralama suçundan doğrudan zarar gören müşteki … ve ona velayeten annesi …`ın katılma talebi ile ilgili mahkemece olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

4- Olaydan hemen sonra kollukça ifadesi alınan ve görgüye dayalı bilgisi olduğu anlaşılan tanık …‘ın, soyadı…olan sanıklarla akrabalığı bulunduğuna dair bir bilginin dosyaya yansımadığı, dolayısıyla … soyadlı sanıklar bakımından tanıklıktan çekinme hakkına sahip olmadığı, bu nedenle tanığın Mahkemece dinlenerek beyanının tespit edilmesi gerektiği gözetilmeden, 19.02.2015 tarihli oturumda tanıklık yapmak istemediğini belirten …`ın usule aykırı olarak tanıklıktan çekinmesine karar verilmesi suretiyle beyanı alınmadan eksik soruşturma sonucu hüküm kurulması,

Usul ve yasaya aykırı olup, sanık … müdafiinin temyiz dilekçesinde ve duruşmalı inceleme sırasında ileri sürdüğü temyiz itirazları ile, Cumhuriyet savcısının, sanık … ve müdafiinin, sanık … ve müdafiinin, suçtan zarar gören …‘ın, sanık … müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan; kısmen re`sen temyize tabi olan hükümlerin, ve aralarındaki irtibat nedeni ile sanıklar … ve … hakkındaki hükümlerin de sair yönleri incelenmeksizin, bu sebeplerden dolayı tebliğnamedeki düşünceye kısmen uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedenlerine ve tutuklulukta geçen süreye göre sanık … ve müdafiinin tahliye taleplerinin reddine, 17.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/14682 Karar : 2017/26068 Tarih : 28.11.2017

  • CMK 147. Madde

  • İfade ve Sorgunun Tarzı

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,

1-CMK’nın 147 ve 191. maddeleri uyarınca usulüne uygun olarak sorgusu yapılıp sonucuna göre, sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken sorgusu yapılmadan mahkûmiyet kararı verilmesi,

2-Kabule göre de;

a-İddianamede sanığın, mağduru “ … evlenirsen seni öldürürüm ” şeklindeki sözlerle tehdit ettiği belirtilip, sanığın da soruşturma aşamasındaki beyanında mağdura o anki sinirle “seni öldürürürüm” demiş olabileceğini söylemesi karşısında, bu sözlerin kanıtlanması halinde eylemin takibi şikayete bağlı olmayan TCK’nın 106/1-1. maddesinde düzenlenen tehdit suçunu oluşturacağı gözetilmeden, şikayetten vazgeçme nedeniyle düşme kararı verilmesi,

b-Suçun TCK’nın 106/1-1. maddesi kapsamında kaldığının kabulü halinde ise; 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaştırma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1 maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması

Bozmayı gerektirmiş, O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, HÜKMÜN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 28/11/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/29009 Karar : 2017/9960 Tarih : 18.09.2017

  • CMK 147. Madde

  • İfade ve Sorgunun Tarzı

Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

1) Sanık hakkında abonesiz elektrik kullandığına dair kaçak tespit tutanağının düzenlenmesi karşısında; sanığın meskeninde kullanılan elektrik sayacının tüketimi eksik gösterip göstermediği veya sayaca tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde müdahale edilip edilmediğinin tespit edilebilmesi için; sanığın suça konu yerde ne kadar süredir oturduğunun ve kaçak ya da usulsüz kullanımın ne zaman başladığının kesin olarak saptanması, tespit tutanağında belirtilen tüketim değerlerine göre yine tespit tutanağında belirtilen sayaç endeksinin uyumlu olup olmadığı ve usulsüz kullanım bedeli konusunda teknik bilirkişiden rapor alınmadan eksik kovuşturma ve araştırma ile uygulama yapılması,

2) Alınacak bilirkişi raporu sonucunda, 02.07.2012 tarihinde kabul edilerek, 28344 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un Geçici 2. maddesinin l. fıkrası uyarınca aynı maddenin 2. fıkrası gereğince, şikayetçi kurumun zararını tazmin etmesi halinde sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilerek, sanığın kurumun zararını giderip gidermediği sorularak, gidermediğinin tespiti halinde, “bilirkişi tarafından tespit edilecek normal tarifeye göre vergiler dahil, cezasız kaçak kullanım bedeline ilişkin zararı gidermesi halinde 6352 sayılı Yasa’nın geçici 2/2. maddesi gereğince hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine” dair bildirimde bulunularak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,

3) Derhal beraat kararı verilmesi gereken bir durum bulunmadığı halde, 5271 sayılı CMK’nın 193/2. maddesine yanlış anlam verilerek aynı Kanun’un 191. ve 147. maddeleri gereğince sanığın savunması alınmadan, delil takdiri yapılarak, eksik kovuşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, Üst Cumhuriyet Savcısı’nın temyiz nedeni bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 18.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/494 Karar : 2017/4278 Tarih : 11.07.2017

  • CMK 147. Madde

  • İfade ve Sorgunun Tarzı

Suç : Uyuşturucu madde ticareti yapma: Tüm sanıklar hakkında

Hüküm : Mahkûmiyet : Tüm sanıklar hakkında

b)Sanıklar…,….,….,…., ve … müdafileri

b) Onama: Sanıklar …., …, …, …, …, .., …, … hakkında

c) Bozma: Sanıklar … ve … hakkında

Dosya incelendi.

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

1 - Sanık … hakkında kurulan hükme yönelik temyiz isteğinin incelenmesi:

15/02/2013 tarihinde sanık müdafiinin yüzüne karşı tefhim edilen hükmün, süresinden sonra 30/03/2013 tarihinde temyiz edildiği ve sanık müdafii tarafından ileri sürülen eski hale getirme isteğinin yerinde olmadığı, hükmün 1412 sayılı CMUK’nın 310/1. maddesinde öngörülen bir haftalık süreden sonra temyiz edildiği anlaşıldığından sanık müdafiinin temyiz isteğinin, CMUK’nın 317. maddesi gereğince REDDİNE,

2 - Sanıklar …,…,…,…,… hakkında kurulan hükümlerin incelenmesi:

TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve E.2014/140; K.2015/85 sayılı kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.

Sanık …‘ın adli sicil kaydında da yer alan sabıkası nedeniyle hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmaması karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlerin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eylemlere uyan suç tipi ile eleştiriler dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanık … ve müdafii ile sanıklar …, … ve … müdafilerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA,

3 - Sanık … hakkında kurulan hükmün incelenmesi:

Hükümden sonra UYAP sistemi üzerinden MERNİS’ten alınarak dosyaya eklenen nüfus kayıt örneğinde; sanığın 21/08/2013 tarihinde öldüğünün belirtilmesi karşısında, sanığın ölüp ölmediğinin Mahkemece araştırılarak, ölmüş olduğunun tespiti halinde hakkındaki kamu davasının 5237 sayılı TCK’nın 64/1. maddesi uyarınca düşmesine karar verilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA,

4 - Sanık … hakkında kurulan hükmün incelenmesi:

Sanığın görevsizlik kararı üzerine Manavgat 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde savunmasının tespit edildiği celsede, iddianame okunmadan ve CMK 147. maddedeki yasal hakları hatırlatılmadan, okunmuş ve hatırlatılmış ise de denetime olanak sağlayacak biçimde tutanağa geçirilmeden sorgusu yapılarak 5271 sayılı CMK’nın 147. ve 191/3 - b maddelerine aykırı davranılmak suretiyle sanığın savunma hakkının kısıtlanması,

Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA,

5 - Sanıklar … ve … hakkında kurulan hükümlerin incelenmesi:

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemlerin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığından yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Sanıkların uyuşturucu maddeleri aldıklarını iddia ettikleri …. …. ve yeğeni … hakkındaki 27.12.2007 tarih, 2007/148 soruşturma nosu ile tefrik edilen soruşturma sonucunun akıbetinin araştırılması, dava açılmış ise dava derdest ise aralarındaki bağlantı nedeniyle her iki davanın birleştirilmesi, hüküm verilmiş ve kesinleşmiş ise dava dosyasının aslı ya da temyiz denetimine olanak verecek şekilde onaylı örnekleri getirtilerek bu dosya içine konması; tüm deliller birlikte değerlendirilip, tartışıldıktan sonra sanığın hukukî durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ile hüküm kurulması,

Kanuna aykırı, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA,

6 - Sanıklar …. ve … hakkında kurulan hükümlerin incelenmesi:

Sanıklarda herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçirilemediği, 25.11.2007 tarihlerinde ele geçen uyuşturucu maddeler ile bağlantılarının olduğunun saptanamadığı, içeriği değişik anlamlara gelebilecek telefon konuşmaları dışında sanıkların atılı suçu işlediğine veya mahkum olan diğer sanıkların suçlarına iştirak ettiğine ilişkin; kuşku sınırlarını aşan, yeterli ve kesin delil bulunmadığı gibi, telefon konuşmalarında geçen ve uyuşturucu madde ticaretine konu olduğu iddia edilen maddelerin ele geçirilmemiş olması nedeniyle uyuşturucu ya da uyarıcı madde olarak kabul edilemeyecekleri anlaşıldığından; sanıkların uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediklerine ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin ve yeterli delil bulunmadığı gözetilmeden, beraatleri yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi,

Kanuna aykırı, sanıklar … ve …. ile müdafilerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükümlerin BOZULMASINA,

11.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/5243 Karar : 2017/7457 Tarih : 12.06.2017

  • CMK 147. Madde

  • İfade ve Sorgunun Tarzı

Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

1)Derhal beraat kararı verilmesi gereken bir durum bulunmadığı halde, 5271 sayılı CMK’nın 193/2. maddesine yanlış anlam verilerek aynı Kanun’un 191 ve 147. maddeleri gereğince sanığın savunması alınmadan, delil takdiri yapılarak, eksik kovuşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

2)Sanık hakkında kaçak elektrik kullandığına dair kaçak tespit tutanağının düzenlenmesi karşısında; sanığın suça konu yerde kullanılan elektrik sayacının tüketimi eksik gösterip göstermediği veya sayaca tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde müdahale edilip edilmediğinin tespit edilebilmesi için; sanığın suça konu yerde ne kadar süredir bulunduğunun ve kaçak ya da usulsüz kullanımın ne zaman başladığının kesin olarak saptanması ve sanık suça konu yerde halen bulunmakta ise keşif yapılıp kullanılabilecek elektrik miktarı belirlenmek suretiyle; bulunmuyor ise tespit tutanağında belirtilen tüketim değerlerine göre yine tespit tutanağında belirtilen sayaç endeksinin uyumlu olup olmadığı ve usulsüz kullanım bedeli konusunda teknik bilirkişiden rapor alınmadan eksik inceleme ve araştırma ile uygulama yapılması,

3)Alınan bilirkişi raporu sonucunda, sanığın karşılıksız yararlanma kastıyla hareket ettiğinin tespiti halinde, katılan kurumun normal tarifeye göre vergili ve cezasız gerçek zararının ne olduğunun bilirkişiye hesaplattırılarak, sanık hakkında kamu davası açılmadan önce katılan kurum tarafından talep edilen zararı soruşturma aşamasında tazmin eden sanık hakkında kamu davası açılamayacağından, CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca kovuşturma şartının gerçekleşmemesi nedeniyle sanık hakkındaki kamu davasının düşürülmesi, zarar karşılanmıyor ise sanığa kaçak elektrik kullanım bedelini hükümden önce ödemesi halinde TCK’nın 168/5. maddesi uyarınca etkin pişmanlıktan yararlanabileceği hususu hatırlatılıp, talep etmesi halinde zararı gidermesi için kendisine makul bir süre verilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, katılan … vekilinin temyiz nedeni bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 12.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/34520 Karar : 2017/5475 Tarih : 8.06.2017

  • CMK 147. Madde

  • İfade ve Sorgunun Tarzı

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Mahkemeye gelmemiş olan sanık hakkında duruşma yapılmayacağına ilişkin temel kuralın istisnalarından biri olarak öngörülen ve ancak derhal beraat kararı verilebilecek hallerle sınırlı olarak uygulama yeri bulunan 5271 sayılı CMK’nın 193. maddesinin söz konusu olayda uygulamasının mümkün bulunmadığı, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun ve özel dairelerin uyum gösteren kararlarının da bu yönde olduğu gözetilmeden, CMK’nın 147 ve devamı maddeleri uyarınca sanığın savunması alınıp, sonucuna göre hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, savunma alınmadan mevcut kanıtlar tartışılarak, delil takdirine girilmek suretiyle yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,

Kanuna aykırı ve katılan vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden tebliğnameye uygun olarak sair yönleri incelenmeyen HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 08.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/38301 Karar : 2017/6581 Tarih : 6.06.2017

  • CMK 147. Madde

  • İfade ve Sorgunun Tarzı

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;

I- Konut dokunulmazlığını bozma suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Suça sürüklenen çocuk hakkında konut dokunulmazlığını bozma suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın, 5271 sayılı CMK’nın 231/12. maddesi uyarınca itiraza tabi olduğu, bu kararın temyizi mümkün olmadığından, 5271 sayılı CMK’nın 264. maddesine göre de, kanun yolunun ve merciinin belirlenmesinde yanılma, başvuranın hakkını ortadan kaldırmayacağından, suça sürüklenen çocuk müdafiinin dilekçesi itiraz niteliğinde kabul edilerek itirazın merciince incelenmesi için dosyanın incelenmeksizin mahalline İADESİNE,

II- Hırsızlık suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2008/1-90, 2008/100 karar sayılı ilamında açıklandığı üzere, CMK’nın 7. maddesinde yenilenmesi mümkün olmayanlar dışında görevli olmayan hakim veya mahkemece yapılan işlemlerin hükümsüz olduğu belirtilmiş olmakla, Çocuk Mahkemesince görevsizlik kararı benimsenerek yargılanmaya başlanmış ve devam edilmiş olduğuna göre suça sürüklenen çocuğun yeniden CMK’nın 147 ve 191 maddeleri uyarınca sorgusunun yapılması zorunlu olup, sanığın CMK’nın 191 ve 147. maddelerindeki hakları, denetime elverişli olacak şekilde duruşma tutanağına geçirilip usulüne uygun sorgusu yapılarak karar verilmesi gerekirken sanığın yeniden sorgusu yapılmadan yazılı şekilde karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, 06.06.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/458 Karar : 2017/3825 Tarih : 27.04.2017 ,

  • CMK 147. Madde

  • İfade ve Sorgunun Tarzı

Hüküm: TCK’nın 299/1, 32/2, 62/1, 53/1, 57. maddeleri gereğince mahkumiyet, güvenlik tedbiri uygulanması

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Yokluğunda karar verilen sanığın, zorunlu müdafii atandığından haberi olmadığı ve gerekçeli kararın kendisine tebliğinden itibaren yasal süre içerisinde vekaletnameli müdafii ile hükmü temyiz ettiği ve temyizin süresinde olduğu anlaşılmakla yapılan incelemede;

1-5237 sayılı TCK’nın 32/2. maddesi kapsamında olduğu ve işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin azalmış olduğu üniversite hastanesinden alınan raporla tespit edilen sanık hakkında mahkemece, CMK’nın 191 ve 147. maddeleri uyarınca usulüne uygun olarak atanmış müdafii huzurunda sorgusu yapılmadan sadece müdafii tayiniyle yetinilerek yargılamaya devamla hüküm kurulması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

2-Sanığın zorunlu müdafiinin lehe hükümlerin uygulanmasını talep etmiş olması karşısında hakkında TCK’nın 50 ve 51. maddelerinin uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışılmaması,

Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 27.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/15102 Karar: 2017/7843 Tarih: 24.10.2017

  • CMK 147. Madde

  • İfade ve Sorgunun Tarzı

KARAR : 2863 Sayılı Kanun’un 74/2. maddesinde düzenlenen “izinsiz define araştırma” suçunun oluşabilmesi için, anılan Kanunun 6. maddesi kapsamında kalan korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarında, bunların korunma alanlarında veya sit alanlarında, araziye fiziki müdahale teşkil etmeyen yüzeysel araştırma faaliyetlerinde bulunulması gerektiği, buna karşılık, eylemin yüzeysel araştırma boyutunu aşarak kazı boyutuna ulaşması halinde, 2863 Sayılı Kanun’un 74/1. maddesinde düzenlenen “kültür varlıkları bulmak amacıyla izinsiz kazı yapma” suçunun oluştuğundan söz edileceği, kazı yapılan yer sit alanı veya anılan Kanuna göre korunması gerekli başka bir yer ise, 2863 Sayılı Kanun’un 74/1-1. cümlesinin, belirtilen niteliği haiz bir yer değilse, ayrıca aynı Kanunun 74/1-2. cümlesinin uygulama alanı bulacağı, dolayısıyla, gerek “izinsiz define araştırma” gerekse “kültür varlıkları bulmak amacıyla izinsiz kazı yapma” suçları bakımından olay yerinde keşif icra edilerek, suçun unsurlarının ve bu kapsamda olay yerinin sit alanı veya 2863 Sayılı Kanuna göre korunması gerekli başka bir yer olup olmadığının tespitinde zorunluluk bulunduğu değerlendirilerek yapılan incelemede;

Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.05.2008 tarihli ve 2008/1-90 Esas, 2008/100 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere, 5271 Sayılı CMK’nın 7. maddesinde, yenilenmesi mümkün olmayanlar dışında görevli olmayan hakim veya mahkemece yapılan işlemlerin hükümsüz olduğu belirtilmiş olmakla, Sulh Ceza Mahkemeleri ile ilgili olarak 5235 Sayılı Kanun’da 18.06.2014 tarihli ve 6545 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik gereği yargılamaya devam eden İstanbul Anadolu 63. Asliye Ceza Mahkemesince sanığın yeniden 5271 Sayılı CMK’nın 147, 191. maddeleri uyarınca sorgusunun yapılması zorunlu olup, sanığın, anılan Kanunun 191 ve 147. maddelerindeki hakları denetime elverişli olacak şekilde duruşma tutanağına geçirilip usulüne uygun sorgusu yapılarak karar verilmesi gerekirken, sanığın yeniden sorgusu yapılmadan yazılı şekilde hüküm tesisi,

SONUÇ : Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu sebeple yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeyen hükmün, 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 Sayılı 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, aynı Kanunun 326/ son maddesi gereğince ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 24.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/16596 Karar: 2017/8724 Tarih: 14.06.2017

  • CMK 147. Madde

  • İfade ve Sorgunun Tarzı

Gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 1- ) Kovuşturma aşamasında sanığın savunmasının tespiti amacıyla yazılan talimatın bila ikmal döndüğü, sanık hakkında soruşturma aşamasında çıkartılan yakalama emrinin infazı üzerine, Cumhuriyet savcısı tarafından alınan ifadesi ile yetinilerek sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulduğu anlaşılmakla; sanığa iddianame okunup hakları hatırlatılarak mahkeme huzurunda savunmasının alınması gerektiği gözetilmeden, sanığın savunması alınmadan hüküm kurulması suretiyle 5271 Sayılı CMK’nin 147., 191. maddelerine aykırı davranılması,

2- ) Sanığın eylemi neticesinde mağdurun vücudunun çeşitli yerlerinde birden fazla bıçak darbesi sebebiyle yaralanma meydana gelmiş olmasına rağmen, hükme esas alınan … Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen raporda, mağdurdaki yaralanmalarının kaç adedinin hayati tehlikeye neden olduğunun belirtilmediği anlaşılmakla, mağdurun geçici ve kesin raporları ile tüm tedavi evrakları Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Kurulu’na gönderilerek, mağdurdaki her bir yaranın niteliği ve yaraların ayrı ayrı hayati tehlikeye neden olup olmadığı hususlarında ayrıntılı rapor alınarak, sonucuna göre suç vasfının belirlenmesi için görevsizlik kararı verilebileceği gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz rapora dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması,

3- ) Sanığın 17.09.2014 tarihli dilekçesi ile dinlenilmesini talep ettiği tanık M.Ö., dinlenilmeden hüküm kurulması suretiyle sanığın savunma hakkının kısıtlanması,

4- ) Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas - 2015/85 Karar sayılı kararı ile 5237 Sayılı TCK’nin 53. maddesindeki bazı ibarelerin iptal edilmesi sebebiyle sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Kabule göre de;

5- ) Sanığa isnat edilen 5237 Sayılı TCK’nin 86/1,, 86/3-e,, 87/1-d-son maddelerinde öngörülen cezanın alt sınırının 5 yıl hapis cezası olması nedeniyle, savunmasının yargılamayı yapan mahkemece bizzat alınması gerektiği gözetilmeyerek 5271 Sayılı CMK’nin 196/2. maddesine muhalefet edilmesi,

6- ) Suçun silahtan sayılan bıçakla işlenmesi sebebiyle artırım yapılırken, uygulama maddesinin 86/3-e maddesi yerine 87/3-e maddesi şeklinde hatalı gösterilmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerle 6723 Sayılı Kanun’un 33. maddesiyle değişik 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesiyle yürürlükte bulunan 1412 Sayılı 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ceza miktarı açısından 326/ son maddesi gereğince sanığın kazanılmış hakkının dikkate alınmasına, 14.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/2534 Karar: 2017/712 Tarih: 25.01.2017

  • CMK 147. Madde

  • İfade ve Sorgunun Tarzı

KARAR : Sanık … hakkındaki hükme dair kararın usulsüz tebligat nedeniyle, Dairemizce 11.01.2016 tarihinde usulüne uygun tebligat yapılması ve temyiz edildiğinde incelenmesi için iade edildiği ancak kararın iade sonrasında da usule uygun tebliğ edilmediği anlaşılmakla; suç ve karar tarihleri gözönüne alınarak dosyanın sürüncemede kalmaması amacıyla sanık … hakkındaki hüküm incelenmemiştir.

1- )Sanık … hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde;

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipinin doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, aşağıda belirtilenler dışında sanık müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1- ) Sanık hakkında Yeni Türk Lirası olarak hükmolunan adli para cezası ve yargılama giderlerinin,5083 Sayılı Kanun’un 1. maddesiyle hükümden sonra 01.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu’nun 04.04.2007 tarih ve 2007/11963 Sayılı kararının 1. maddesi uyarınca Türk Lirası ( TL ) olarak belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

2- ) 5237 Sayılı nın 5., 53. maddeleri ile 5252 Sayılı Türk Ceza Kanunu’ nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesi hükmü uyarınca sanık hakkında 2918 Sayılı Kanun’un 119. maddesinin uygulanmasına olanak bulunmaması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan, hükmün CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak bu aykırılıkların yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan;

1- ) YTL olarak hükmolunan adli para cezası ve yargılama giderlerinin TL’ye dönüştürülmesi,

2- ) Hüküm fıkrasından “ ve sanık … adına … Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürlüğü’nden verilme 15.02.2005 tarih ve … sayılı B sınıfı sürücü belgesinin 2918 Sayılı Kanun’un 119. maddesi uyarınca süresiz olarak geri alınmasına” ibaresinin çıkarılması suretiyle, hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

2- )Sanık … hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde;

Hükümden sonra UYAP sistemi üzerinden MERNİS’ten alınarak dosyasına konulan nüfus kayıt örneğinde; sanığın 14.04.2015 tarihinde öldüğü belirtildiğinden, sanık …‘in ölüp ölmediğinin mahkemece araştırılarak, ölmüş olduğunun tespiti halinde hakkındaki kamu davasının 5237 Sayılı TCK’nın 64/1. maddesi uyarınca düşmesine karar verilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazı bu sebeple yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA,

3- )Sanık … hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde;

Sanık …‘ın savunması tespit edilirken iddianame okunmadan, 147. maddedeki yasal hakları hatırlatılmadan, okunmuş ve hatırlatılmış ise denetime olanak sağlayacak biçimde tutanağa geçirilmeden savunma hakkının kısıtlanması suretiyle sanığın sorgusu yapılarak 5271 Sayılı CMK’nın 147., 191/3-b maddelerine aykırı davranılması,

SONUÇ : Kanuna aykırı sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA, 25.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/284 Karar: 2016/5090 Tarih: 11.10.2016

  • CMK 147. Madde

  • İfade ve Sorgunun Tarzı

KARAR : 1- ) Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde ;

Sanık müdafiinin temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına dair isteğinin süresinden sonra olması ve hükmedilen cezanın süresi dikkate alınarak, 5320 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 318. ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 299. maddeleri uyarınca reddine karar verilerek, duruşmasız olarak inceleme yapılmıştır.

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlere uyan suç tipi ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, aşağıda belirtilenler dışında yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1- )Hükümlerden sonra 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı kararı ile, 5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi sebebiyle bu maddenin uygulanması açısından, sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

2- ) Suçtan elde edildiği anlaşılan paranın TCK’nın 55/1. madde ve fıkrası uyarınca müsaderesi yerine, TCK’nın 54. maddesi gereğince müsaderesine karar verilmesi, tanık …‘ın verdiği uyuşturucu karşılığı olan 10 TL dışında suçtan elde edildiği kesin olarak ispat edilemeyen adli emanetin 2014/9265 sırasında kayıtlı paranın tamamının müsadere edilmiş olması,

3- ) Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nce suç konusu maddeden alınan şahit numunenin de müsaderesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı, sanık ve müdafinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, hükümlerin CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak bu durumun yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi ve eksikliğin giderilmesi mümkün bulunduğundan;

1- )TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili bölümün hüküm fıkrasından çıkarılması ve yerine “Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli iptal kararından sonra oluşan durumuna göre, sanıklar hakkında, TCK’nın 53. maddesinin 1, 2. fıkralar 1 ve 2. fıkraları ile 3. fıkrasının birinci cümlesinin uygulanmasına” ibaresinin yazılması,

2- ) Hüküm fıkrasının müsadereye dair 8. fıkrasında “Kabul edilen” ibaresinden sonra gelmek üzere “10 TL nin” aynı fıkrada bulunan”54” ibaresinin çıkarılarak yerine “55/1” ibaresinin yazılması, “Müsadere” ibaresinden sonra gelmek üzere “1075 TL nin sahibine iadesine” ibarelerinin eklenmesi,

3- ) Hüküm fıkrasının müsadereye dair 9. bölümünde yer alan “uyuşturucu maddelerin” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve … Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nce suç konusu maddeden alınan şahit numunenin” ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, hükmolunan ceza miktarı ile tutuklu kalınan süre göz önüne alınarak sanığın salıverilme talebinin reddine,

2- ) Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde ;

CMK’nın 150. maddesiCMK’nın 150. maddesi hükmüne göre sanığa atılı suçla ilgili hapis cezasının alt sınırına göre CMK’nın 150/3, 188/1. maddelerine aykırı olarak müdafii son duruşmada hazır edilmeyerek savunma hakkının kısıtlanması suretiyle hüküm kurulması,

Kanuna aykırı sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde görüldüğünden diğer yönleri incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA,

3- ) Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün incelenmesinde ;

6.Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan kamu davası süren sanık hakkında mahkemesince 15.12.2014 tarihinde tensiben tutuklanmak üzere yakalama emri çıkarıldığı, CMK’nın 196/2 maddesi uyarınca istinabe yasağı bulunan suçun yargılaması esnasında sanığın yargılamayı yapan 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne çıkarılarak iddianame ve ekleri okunmak suretiyle sorgusunun yapılması gerektiği halde 04.01.2015 tarihinde 4.Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevk edilerek iddianame ve ekleri okunmaksızın sorgusunun yapıldığı anlaşılmakla,

5271 Sayılı CMK’nın 147., 191., 196/2 maddeleri5271 Sayılı CMK’nın 147., 191. ve 196/2 maddeleri uyarınca mahkemesince sanığa iddianame okunup, sorgusu yapılmadan mahkûmiyetine karar vermek suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

SONUÇ : Kanuna aykırı sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde görüldüğünden diğer yönleri incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA, suçun niteliği ile tutuklu kalınan süre, bozma sebebine, tutuklama koşullarında bir değişiklik bulunmamasına göre sanık hakkındaki salıverilme talebinin reddine, 11.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/4854 Karar: 2016/1435 Tarih: 02.05.2016

  • CMK 147. Madde

  • İfade ve Sorgunun Tarzı

Adalet Bakanlığı’nın 07.08.2015 tarihli yazısı ile kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık A. O. hakkında İzmir 1. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından 18.04.2008 tarihinde 2007/1179 esas ve 2008/295 karar sayı ile verilen denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair kararın kanun yararına bozulmasının istenmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 09/09//2015 tarihli yazı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.

Dosya incelendi.

Gereği Görüşülüp Düşünüldü:

KARAR : A- ) Konuyla İlgili Bilgiler:

17.02.2007 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık A.hakkında, İzmir 1. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından 18.04.2008 tarihinde 2007/1179 esas ve 2008/295 karar sayı ile sanığın sorgusu yapılmadan, TCK’nın 191. maddesinin 2. fıkras 2. fıkrası gereğince denetimli serbetlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği ve kararın yasa yoluna başvurulmadan kesinleştiği anlaşılmıştır.

B- ) Kanun Yararına Bozma Talebi:

Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, «5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 193. maddesinde yer alan, “ ( 1 ) Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma vapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir. ( 2 ) Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir.” şeklindeki düzenlemeye aykırı biçimde, sanığın savunması alınmadan mahkûmiyet kararı verilmesinde isabet görülmemiştir.» denilerek, İzmir 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 18.04.2008 tarihli kararının bozulması istenmiştir.

C- ) Konunun Değerlendirilmesi:

1- ) Karardan sonra yürürlüğe giren ve konuyla ilgili olan yasa hükümleri:

28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 Sayılı Kanun’la TCK’nın 191. maddesi yeniden düzenlenmiş ve aynı Kanun’la 5320 Sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. maddede, TCK’nın 191. maddesinde tanımlanan suç sebebiyle yürütülmekte olan kovuşturmalarda ne işlem yapılacağı ve karar verileceği belirtilmiştir.

Sanık hakkında bu hükümler çerçevesinde işlem yapılması ve karar verilmesi mümkün görülmüştür.

2- ) Konuyla ilgili, karar tarihinde yürürlükte olan yasa hükümleri:

“Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur. ( 3/1 )

“Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” ( 191/1 )

“Bu suçtan dolayı açılan davada mahkeme, birinci fıkraya göre hüküm vermeden önce uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine; kullanmamakla birlikte, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında, denetimli serbestlik tedbirine karar verebilir.” ( 191/2 )

”.. denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verilir. Aksi takdirde, davaya devam olunarak hüküm verilir.” ( 191/5 )

“Mahkeme, iddianamenin kabulünden sonra duruşma gününü belirler ve duruşmada hazır bulunması gereken kişileri çağırır.” ( 175/2 )

“Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz.” ( 193/1 )

“Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir.” ( 193/2 )

“Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise; sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır.” ( 195 )

Sanığın sorgusunun nasıl yapılacağı CMK’nın 147, 191. maddelerinde düzenlenmiştir.

3- ) Sonuç:

Belirtilen yasal düzenlemelere göre; TCK’nın karar tarihinde yürürlükte olan 191. maddesinin 2. fıkras 2. fıkrası uyarınca, “kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak” suçundan sanık hakkında, aynı maddenin 1. fıkrasında öngörülen cezaya hükmolunmadan önce “tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” karar verilebilmesi için, sanığın suçunun sabit olması, bunun için de öncelikle CMK’nın 147, 191. maddelerine uygun şekilde sanığın sorgusunun yapılması gerekir. “Denetimli serbestlik tedbiri”, cezadan önce ya da ceza ile birlikte uygulandığı için, CMK’nın 193. maddesinin 2. fıkras 2. fıkrasında belirtilen “mahkûmiyet dışındaki hüküm” kapsamında değildir. Bu nedenle, sorgusu yapılmayan ve suçu işlediği saptanmayan sanık hakkında tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilemez.

Somut olayda, “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçundan sanık A.hakkında, CMK’nın 191. maddesine uygun şekilde sorgusu yapılmadan, TCK’nın karar tarihinde yürürlükte olan 191. maddesinin 2. fıkras 2. fıkrası gereğince “denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” karar verilmesi ve böylece sanığın savunma hakkının kısıtlanması yasaya aykırı olduğundan, kanun yararına bozma talebi yerindedir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle; İzmir 1. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından 18.04.2008 tarihinde 2007/1179 esas ve 2008/295 karar sayı ile verilen “denetimli serbetlik tedbiri uygulanmasına” dair kararın 5271 Sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkras 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının ( a ) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığı’na sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, 02.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 22. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/22550 Karar: 2016/5451 Tarih: 07.04.2016

  • CMK 147. Madde

  • İfade ve Sorgunun Tarzı

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

KARAR : Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin “03.08.2009, 25.08.2009, 04.09.2009” yerine yalnızca “04.09.2009” olarak yazılması mahallinde düzeltilmesi mümkün maddi hata olarak kabul edilmiştir.

Birleşen Asliye Ceza Mahkemesi’nin dosyasında bulunan 19.11.2009 tarihli iddianamede sanığın 5237 Sayılı TCK’nın 203/1. maddesi gereğince, mühür bozma suçundan da cezalandırılması talep edilmesine rağmen mahkemece bu suç yönünden hüküm kurulmadığı anlaşılmakla; bu suça dair olarak mahallinde her zaman karar verilmesi mümkün görülmüştür.

1- )Fiilin suç oluşturmaması sebebiyle derhal beraat kararı verilmesi dışında, delillerin takdir ve tayini gereken durumlarda sanığın sorgusu yapılıp savunması saptanmadan hüküm kurulamayacağı gözetilmeden, 5271 Sayılı CMK’nın 193. maddesine yanlış anlam verilerek aynı Kanun’un 191 ve 147. maddeleri gereğince sanığın sorgusu yapılmadan delil takdiri yapılarak eksik kovuşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

2- )Sanık hakkında kuruma kaydı olmayan sayaç ile elektrik kullandığına dair tutanak düzenlenerek kamu davası açıldığının anlaşılması karşısında, sanığın tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde sayaca müdahale edip etmediğinin tespiti açısından; mahallinde bilirkişi marifetiyle keşif yapılarak kurulu gücün tespit edilmesi, abonesiz dönemde normal kullanıma göre tüketebileceği ortalama elektrik miktarı da bilirkişiye hesaplattırılarak, kayıtsız sayaçtan geçirilen tüketim miktarıyla uyumlu olup olmadığına dair rapor alındıktan sonra sanığın karşılıksız yararlanma kastıyla hareket edip etmediği belirlenmesi, suçun sabit olduğunun tespiti halinde ise; bilirkişi tarafından normal tarifeye göre vergiler ve cezalar hariç olarak hesaplanacak kaçak kullanım bedelini ödemesi durumunda hakkında 6352 Sayılı Kanun’un geçici 2. maddesinin 2. fıkras 2. fıkrası uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceği ihtarında bulunulup, ödemesi için makul bir süre de verilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve tespiti gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, katılan … Dağıtım A.Ş. vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 07.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/236 Karar: 2016/2544 Tarih: 21.03.2016

  • CMK 147. Madde

  • İfade ve Sorgunun Tarzı

KARAR : Suça konu uyuşturucu maddelerin müsaderesi ile suç işlenmesinden elde edildiği iddia olunan paraların müsaderesi ya da iadesi konusunda her zaman karar verilmesi mümkün görülmüştür.

1- ) Sanık … hakkında kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde;

24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve TCK’nın 53. maddesinin bazı hükümlerini iptal eden Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140-2015/85 Sayılı kararının infaz aşamasında dikkate alınması mümkün görülmüştür.

Yapılan yargılama sonunda aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda tartışılıp, sanığın suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık ve müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,

2- ) Sanık … hakkında kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde;

Sanığın savunmasına, olay tutanağının içeriğine ve tüm dosya kapsamına göre, hakkındaki mahkumiyet hükmü onanan diğer sanık … ile eylem ve fikir birliği içinde hareket ettiği anlaşılan sanığın atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçu subuta erdiği halde mahkumiyeti yerine yazılı gerekçelerle beraatine karar verilmesi,

3- ) Sanık … hakkında kurulan hükme yönelik temyize gelince;

Eylemin suç oluşturmaması sebebiyle derhal beraat kararı verilmesi dışında, delillerin takdir ve tayininin gerektiği durumlarda, sanığa iddianame okunup hakları hatırlatılarak savunmasının alınması gerektiği gözetilmeden, sanığın savunması alınmadan hüküm kurulması suretiyle 5271 Sayılı CMK’nın 147, 191. maddelerine aykırı davranılması,

SONUÇ : Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sanık … bakımından diğer yönleri incelenmeksizin hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 21.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/16220 Karar: 2015/7804 Tarih: 25.11.2015

  • CMK 147. Madde

  • İfade ve Sorgunun Tarzı

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Mahkemeye gelmemiş olan sanık hakkında duruşma yapılamayacağına ilişkin temel kuralın istisnalarından biri olarak öngörülen ve toplanan delillere göre mahkumiyet dışında bir karar verilmesi halinde uygulama yeri bulunan 5271 sayılı CMK’nın 193. maddesinin söz konusu olayda uygulamasının mümkün bulunmadığı, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun ve özel dairelerin uyum gösteren kararlarının da bu yönde olduğu, CMK’nın 147 ve devamı maddeleri uyarınca sanığın savunması alınıp, sonucuna göre hukuki durumunun tayini gerekirken, savunma alınmadan mevcut kanıtlar tartışılarak, delil takdirine girilmek suretiyle yazılı şekilde beraat karar verilmesi,

Sonuç: Kanuna aykırı ve katılan vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye aykırı olarak hükümlerin BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 25.11.2015 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/25486 Karar: 2015/9044 Tarih: 10.11.2015

  • CMK 147. Madde

  • İfade ve Sorgunun Tarzı

KARAR : I-Sanık Ö. E. hakkında müştekiler H. Y. ve A. K.’a yönelik hırsızlık, işyeri dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından kurulan hükümlerin temyiz incelemesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre sanık Ö. E. ve müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,

II-Sanıklar S. U. ve R. Ö. hakkında müştekiler H. Y. ve A. K.’a yönelik tek bir hırsızlık suçundan kurulan hükümlerin temyiz incelemesine gelince;

Dosya kapsamından sanıklar R. Ö. ve S. U.’ın, 27.11.2014 tarihinde tutuklanıp, iddianame ile kamu davası açılmadan evvel 08.12.2014 tarihinde atılı suçtan tahliye edildikleri, yargılama aşamasında, ikametgahlarının bulunduğu mahal mahkemesine talimat yazılarak Ankara 40. Asliye Ceza Mahkemesince savunmalarının tespit edildiği, yargılamayı gören esas mahkemede de 27.05.2015 tarihinde beyanlarının alındığının anlaşılması karşısında, sanıklar R. Ö. ve S. U.’ın, sorgularının asıl mahkemede yapılmadığından bahisle bozma talep eden tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.

Sanıklar R. Ö. ve S. U.’ın, yargılamayı gören Akyurt Asliye Ceza Mahkemesinde 27.05.2015 tarihli oturumda açık kimlikleri saptanarak, 1412 sayılı CMUK’nun 135 ve 5271 sayılı CMK’nın 147. maddelerindeki hakları hatırlatılmadan, hatırlatılmış ise bu husus tutanağa geçirilmeden sorgularının yapılması suretiyle hükümlülüklerine karar verilmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanıklar R. Ö. ve S. U. müdafiinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 10.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/15569 Karar: 2015/20173 Tarih: 09.11.2015

  • CMK 147. Madde

  • İfade ve Sorgunun Tarzı

1- Fiilin suç oluşturmaması nedeniyle derhal beraat kararı verilmesi dışında, delillerin takdir ve tayini gereken durumlarda sanığın sorgusu yapılıp savunması saptanmadan beraat kararı verilemeyeceği gözetilmeden, 5271 sayılı CMK’nın 193/son maddesine yanlış anlam verilerek anılan Kanun’un 191 ve 147.maddeleri gereğince sanığın sorgusu yapılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması,

Sonuç: 02/07/2012 tarihinde kabul edilerek, 28344 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve 05/07/2012 tarihinde yürürlüğe geren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un geçici 2.maddesinin 1.fakrası uyarınca aynı maddenin 2.fakrası gereğince, sanığın katılan kurumun zararını tazmin etmesi halinde hakkında ceza verilmesine yer olmadığına kara verilmesi gerektiği gözetilerek, katılan kurum zararı normal tarife üzerinden bilirkişiye hesaplattırılarak sanığa ‘‘katılan kurumun zararını gidermesi halinde 6352 sayılı Kanun’un geçici 2/2.maddesi gereğince hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine ‘‘dair bildirimde bulunularak sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde beraat kararı verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, katılan kurum vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 09.11.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS