0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu

TCK Madde 87

(1) Kasten yaralama fiili, mağdurun;

a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,

b) Konuşmasında sürekli zorluğa,

c) Yüzünde sabit ize,

d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,

e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,

Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz.

(2) Kasten yaralama fiili, mağdurun;

a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,

b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,

c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,

d) Yüzünün sürekli değişikliğine,

e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,

Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az olamaz.

(3) (Değişik: 6/12/2006 – 5560/4 md.) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır.

(4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.



TCK Madde 87 Gerekçesi

Madde metninde kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâlleri belirlenmiştir.

Birinci fıkranın (a) bendinde, kasten yaralama suçunun mağdurun duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olması, bu suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâli olarak öngörülmüştür. Bunun için duyu veya organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olunmalıdır. Vücutta çift olarak bulunan organlardan birinin işlevini tamamen yitirmesi hâlinde, diğer organ fonksiyon görmeye devam edebilir. Bu durumda dahi, organın işlevinin zayıflaması değil, ikinci fıkraya göre işlevin yitirilmesi söz konusudur. Çünkü, bent metninde duyu veya organlardan birinin işlevinden söz edilmiştir.

Keza, kasten yaralamanın mağdurun konuşmasında sürekli zorluğa neden olması, (b) bendinde bu suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâli olarak öngörülmüştür. Bu hükmün uygulanabilmesi için, konuşma yeteneğinin tamamen yitirilmesi değil, konuşma yeteneğinin kullanılmasında güçlükle karşılaşılması gerekir. Aksi takdirde ikinci fıkra hükmü uygulanır.

Fıkranın (c) bendine göre, kasten yaralama suçunun yüzde sabit ize neden olması, bu suçtan dolayı daha ağır bir ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir. Burada geçen yüz deyimi, çehre karşılığında kullanılmıştır ve kişinin boyun ve kulakları dahil, başın ön kısmını ifade eder. Yüzde sabit iz, yaralama sonucu yüzde meydana gelen daimî, sürekli izlerdir. Ancak bu izler yüzün sürekli değişikliği hâlinden farklıdır. Sabit iz yüzü değiştirmemekte ve mağduru öteden beri tanıyanlarda, kişiliği bakımından herhangi bir duraksamaya neden olmamaktadır. İkinci fıkrada söz konusu edilen yüzde sürekli değişiklik hâlinde ise, bunun tam tersi söz konusudur; yüzüne kezzap atılmış bulunan kişinin durumu buna örnek teşkil eder.

Fıkranın (d) bendine göre, kasten yaralamanın kişinin hayatını tehlikeye sokan bir duruma neden olması, bu suçtan dolayı daha ağır bir ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir. Kasten yaralamanın hayati tehlikeye sebebiyet verip vermediğinin tespiti, tıbbi bir değerlendirmeyi gerekli kılmaktadır.

Fıkranın (e) bendinde, kasten yaralamanın gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına neden olması hâli düzenlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında, kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış diğer hâlleri belirlenmiştir.

Fıkranın (a) bendinde kasten yaralama sonucunda mağdurun iyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesi hâlinde, suçun temel şekline nazaran verilecek cezanın artırılması öngörülmüştür.

(b) bendinde ise, duyu veya organlardan birinin işlevinin yitirilmesi hâlinde cezanın artırılması öngörülmüştür. İşlevin zayıflamasıyla yitirilmesi arasındaki farka ilişkin açıklama için birinci fıkranın gerekçesine bakılmalıdır.

Fıkranın (c) bendinde, kasten yaralama sonucunda mağdurun konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolması hâli düzenlenmiştir.

(d) bendinde yüzünün sürekli değişikliğe uğraması hâli öngörülmüştür. Bu hususa ilişkin açıklama için birinci fıkranın gerekçesine bakılmalıdır.

Nihayet (e) bendinde, kasten yaralama suçunun gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine neden olunması hâli düzenlenmiştir.

Maddenin üçüncü fıkrasında kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına neden olması hâline ilişkin düzenleme yapılmıştır. Bu itibarla, kırığın mağdurun hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, fail hakkında fıkrada belirtilen oranlarda cezaya hükmolunacaktır.

Dördüncü fıkrada, kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmiş olması hâline ilişkin hükme yer verilmiştir. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış bu kasten yaralama hâllerinde, failin bu ağır neticeden sorumlu tutulabilmesi için, “Genel Hükümler Kitabı”nda yer alan netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara ilişkin hükümler, burada da geçerlidir.


TCK 87 Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2018/309

  • TCK 87/1-c
  • Yüzde sabit iz bulunması nedeniyle neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu
  • Yüzde sabit iz varsa, kasten yaralama suçunun “temel cezası” TCK m.86/2’ye göre değil TCK m.86/1’e göre belirlenerek neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama nedeniyle bu belirlenen ceza üzerinden arttırım yapılmalıdır.

5237 sayılı TCK’nun “Kasten Yaralama” başlıklı 86. maddesinde;

“(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.

(3) Kasten yaralama suçunun;

…e) Silâhla,

İşlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır” ,

“Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” başlıklı 87. maddesinde ise;

“(1) Kasten yaralama fiili, mağdurun;

…c) Yüzünde sabit ize,

…Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hâllerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hâllerde beş yıldan az olamaz…”

Şeklinde düzenlemeler yer almaktadır.

Buna göre, TCK’nun 86. maddesinin 1. fıkrasında suçun temel şekli düzenlenerek bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüş, 3. fıkrasında ise nitelikli hâller sıralandıktan sonra, bu fıkrada sayılan nitelikli hâl veya hâller gerçekleştiğinde, “cezanın yarı oranında” artırılacağı, 87. maddenin 1 ve 2. fıkralarında ise, belirtilen hâllerin gerçekleşmesi durumunda, 86. maddeye göre belirlenen cezaların bir ila iki kat artırılacağı, ancak bu cezaların belirli miktarlardan az olamayacağı hükmüne yer verilmiştir. 5237 sayılı TCK’nun 86. maddesinin 3. fıkrasındaki ve 87. maddesindeki düzenlemelerin nitelikli hâl oluşturduğuna ilişkin olarak TCK’nun 86. maddesinin gerekçesinde; “Maddenin birinci fıkrasında kasten yaralama suçunun temel şekli tanımlanmıştır.

…İkinci fıkrada ise, kasten yaralama suçunun nitelikli şekilleri gösterilmiştir. Söz konusu suçun seçimlik olarak belirlenen bu nitelikli şekilleri, bentler hâlinde sıralanmıştır.

…Fıkranın (e) bendinde, kasten yaralama suçunun silâhla işlenmesi, bir nitelikli hâl olarak kabul edilmiştir. Silâh deyimi için, Tanımlar başlıklı madde hükmüne bakılmalıdır” biçimindeki açıklama ile maddenin 5328 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmadan önceki ilk hâlindeki ikinci fıkrasının (5328 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle hâlen yürürlükteki Kanun maddesinin 3. fıkrasının) suçun nitelikli hâlini oluşturduğu açıkça belirtilmiştir.

5237 sayılı TCK’nun 87. maddesinin gerekçesinde ise; “…Fıkranın (c) bendine göre, kasten yaralama suçunun yüzde sabit ize neden olması, bu suçtan dolayı daha ağır bir ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir. Burada geçen yüz deyimi, çehre karşılığında kullanılmıştır ve kişinin boyun ve kulakları dâhil, başın ön kısmını ifade eder…” açıklamaları yer almakta olup, “Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” başlıklı bu maddenin de suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâllerini içerdiği kabul edilmelidir.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçuna ilişkin uygulamanın ne şekilde olacağı hususunda öğretide;

Mahmut Koca-İlhan Üzülmez; “Kasten yaralamanın kişi üzerindeki etkisinin basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek derecede hafif olması hâlinde, bu derecedeki yaralamanın 87. maddedeki ağır sonuçlara yol açamayacağı kabul edilmiştir. Bu itibarla ancak 86. maddenin 1. fıkrasına uygun bir fiil sonucunda, 87. maddedeki ağır neticelere yol açmış olabilecektir. Böylelikle, kanunun öngördüğü sistemde, 87. maddede öngörülen ağır neticelere yol açan bir yaralamanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek bir yaralama olamayacağı kabul edilmiştir”; “Kanunun 87. maddesinde, kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaştırılmış hâlleri için 86. maddeye göre belirlenecek cezayla bağlantılı bir şekilde oransal artırım öngörüldüğü, ancak tayin edilecek cezaya da yine 86. maddeyle bağlantılı bir şekilde alt sınır getirildiği görülmektedir. Buna göre, 87. maddenin 1. fıkrasındaki neticelerden birinin gerçekleşmesi durumunda, 86. maddeye (f 1-3) göre belirlenen ceza bir kat artırılacaktır. Ancak, verilecek ceza, ilk fıkraya giren hâllerde üç yıldan, 3. fıkraya giren hâllerde beş yıldan az olamayacaktır. Aynı şekilde, 87. maddenin 2. fıkrasındaki neticelerden birinin gerçekleşmesi hâlinde 86. maddeye göre (f 1-3) belirlenecek ceza, iki kat artırılacaktır. Ancak, verilecek ceza 1. fıkraya giren hâllerde beş yıldan, 3. fıkraya giren hâllerde sekiz yıldan az olamayacaktır. (Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 4. Baskı, Adalet Yayınları, Ankara 2017, s. 180; 216),

Zeki Hafızoğulları-Muharrem Özen; “Burada, TCK ‘yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza’ ve ‘verilecek ceza’ derken, kanunda yazılı soyut cezayı değil, yargılama sonunda 61. madde esas olmak üzere 86. maddeye göre belirlenecek olan somut cezayı kastetmiş olmaktadır. Öyle ise, Ceza Kanunu, yargılama sonunda verilen somut cezanın birincide bir kat, ikincide iki kat artırılmasını istemekte, ancak birincide verilecek somut cezanın üç yıldan az, ikincide verilecek somut cezanın beş yıldan az olmasını istememektedir” (Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 5. Baskı, U S-A Yayınları, Ankara 2016, s. 83-84)

Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-R.Murat Önok; “Nihayet, m. 87/1-2’deki nitelikli hâllerin m. 86/2 açısından uygulanamayacağına da dikkat edilmelidir” (Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 14. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara 2017, s. 237), Şeklinde açıklamalarda bulunmuşlardır.

TCK’nun 87. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde düzenlenen, yüzde sabit ize neden olan kasten yaralama fiili açısından alınması gereken raporlarla ilgili adli tıp uygulamalarına da değinmekte yarar bulunmaktadır.

Oluşan yara az ya da çok iz bırakır, ancak her iz yüzde sabit iz niteliğinde değerlendirilmez. Yaralanma esnasında, yüz sınırları içerisinde oluşan yaranın iyileştikten sonra bıraktığı iz, gün ışığında veya iyi aydınlatılmış bir ortamda, insanlar arası sözel diyalog mesafesinden (1-2 metre) ilk bakışta belirgin bir şekilde fark edilebilir durumda ise “yüzde sabit iz”den bahsedilir. İzin, sabit iz olup olmadığının değerlendirilmesi açısından iyileşme sürecinin tamamlanmış olması gerekir. Bu nedenle, adli tıp uygulamalarında, bu konudaki değerlendirme yaralanmadan en az altı ay sonra yapılmaktadır. Hekim gerek görürse bu süre uzayabilir. Eğer, yüz sınırları içinde oluşan yaralanmanın bıraktığı iz, o kişiyi önceden tanıyanların onu tanımasında duraksamaya yol açacak şekilde yüzün doğal görünümünü bozmuş ise bu durumda “yüzde sürekli değişiklik”ten bahsedilir. Buna örnek olarak ağır yanıklar ya da yüze kezzap atılması gibi kimyasal yanıklar verilebilir. Yüz sınırları, kişiye cepheden bakıldığında üstte saçlı deri sınırı (saçı dökülen ya da azalan kişilerde görülebilen frontal bölge dâhil), yanlarda kulaklar dâhil olmak üzere kulakların arkasından inen hayali düz çizgilerin her iki klavikula ile kesiştiği noktalar ile altta fossa jugularisten başlayıp yanlara doğru klavikulaları takip eden çizgiler arasında kalan bölge anlaşılmalıdır. Göz, göz kapağı ve kulak kepçesindeki yaralanmalar ile yüzde görünüm değişikliğine neden olan sinir yaralanmalarında da yüzde sabit iz değerlendirilmesi yapılmalıdır. (Türk Ceza Kanununda Tanımlanan Yaralama Suçlarının Adli Tıp Açısından Değerlendirilmesi, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı-Adli Tıp Uzmanları Derneği-Adli Tıp Derneği, Haziran 2005-Haziran 2013, Sayfa 5)

Travmaların değerlendirilmesinde öncelikle ve ilk olarak travmanın kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir duruma neden olup olmadığı ve BTM ile giderilebilecek ölçüde hafif olup olmadığı değerlendirilmektedir. Travma sonrası yapılan bu değerlendirmelerde yüz bölgesinde yer alan bazı yaralanmalar BTM ile giderilebilir olarak rapor edilmekte ve kılavuz uyarınca yüzde sabit iz olup olmadığı açısından uygun bir süre beklenmesi yoluna gidilmektedir. BTM ile giderilebileceği belirtilen bazı lezyonlar daha sonra yapılan değerlendirmelerde yüzde sabit iz olarak rapor edilmektedir. Bu durumlarda ilk raporda yaralama suçunun en hafif hâli olarak rapor edilen lezyon (yaralama), ikinci raporda nitelikli bir hâl olarak tekrar rapor edilmektedir. Bu çelişki, bekleme süresi içinde ön rapora göre yapılan hukuki işlemlerin de hatalı olmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, yüz sınırları içinde bulunan ve yüzde sabit iz oluşturup oluşturmayacağı konusunda mutlaka beklenmesi gereken lezyonların BTM açısından ön raporlarda değerlendirilmemesi uygun olacaktır. (Adli Tıp Bülteni, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı, İzmir 2017, s. 49-50)

Yargıtay uygulamaları da aynı doğrultuda olup, hekimin daha uzun bir süreye gerek görmediği hâllerde, olayın üzerinden en az altı aylık süre geçtikten sonra yapılacak değerlendirmeye istinaden düzenlenen ve yüzde sabit izin varlığını ya da yokluğunu tespit eden raporların hükme esas alınabileceği, bu süre geçmeden düzenlenen raporların ise yüzde sabit izin varlığının tespiti açısından yeterli olmadığı ve hükme esas alınamayacağı kabul edilmektedir. Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Kahvehanede oyun oynarken çıkan tartışma nedeniyle sanıkların ele geçirilemeyen sopalarla katılanı adli raporlara göre basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte ve yüzünde sabit ize neden olacak şekilde yaraladıkları olayda; TCK’nun 87. maddesinin birinci fıkrasında “…Yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak verilecek ceza, birinci fıkraya giren hâllerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hâllerde beş yıldan az olmaz” şeklindeki düzenlemede 86. maddenin ikinci fıkrasının belirtilmemiş olması, TCK’nun 87. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının son bentleri uyarınca neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunda sadece hapis cezasına hükmedilebilecekken, seçimlik ceza öngören TCK’nun 86/2. maddesine göre adli para cezasına da hükmedilebilmesinin mümkün olması, yüzde sabit ize neden olacak şekilde yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğunun kabulü hâlinde, örneğin eylemini bıçakla gerçekleştiren fail hakkında TCK’nun 87/1-son maddesi uyarınca en az 5 yıl hapis cezasına hükmedilmesi gerekirken, aynı suçu tırnağıyla işleyen fail hakkında TCK’nun 86/2. maddesine göre belirlenecek cezanın 87. maddeye göre sadece bir kat artırılmasıyla yetinilmesi gerektiği şeklinde ceza hukuku bakımından kabul edilmesi mümkün olmayan adaletsiz sonuçlar ortaya çıkabilecek olması, TCK’nun 87. maddesini nitelikli bir hâl olarak düzenleyen ve anılan maddede aynı Kanunun 86. maddesinin ikinci fıkrasını belirtmeyen kanun koyucunun bu yöndeki iradesini madde metninde açıkça ortaya koymuş olması, yine TCK’nun 87. maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında belirtilen diğer nitelikli hâllerle, yüzde sabit ize neden olma şeklindeki nitelikli hâl arasında temel cezanın belirlenmesi bakımından bir fark bulunmaması, adli tıp uygulamalarında “yüzde sabit iz”in, yüz sınırları içerisinde oluşan yaranın iyileşmesinden sonra, gün ışığında veya iyi aydınlatılmış bir ortamda, insanlar arası sözel diyalog mesafesinden (1-2 metre) ilk bakışta belirgin bir şekilde fark edilebilir iz olarak tanımlanmasına göre nitelikli bir yaralanma şekli olduğunun anlaşılması karşısında, yüzde sabit ize neden olacak şekilde yaralanmanın, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilmesi mümkün olmadığından, temel ceza TCK’nun 86. maddesinin 2. fıkrasına göre değil 1. fıkrasına göre belirlenmelidir.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2019/59

  • TCK 87/4
  • Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama sonucunda ölüm halinde TCK Madde 87/4 hükümleri uygulanmalıdır.
  • Kasten yaralama sonucu mağdurun ölmesi halin TCK 87/4 hükümlerinin uygulanması şartları nelerdir?

5237 sayılı TCK’nın “Kasten Öldürme” başlığı altında düzenlenen 81. maddesi ise; “Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır”,

“Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” başlıklı 87. maddesinin 4. fıkrası;

“Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hâllerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hâllerde ise oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur”,

Şeklinde hükümler içermektedir.

Konuya ilişkin TCK’nın 87. maddesinin gerekçesinde ise;

“Dördüncü fıkrada, kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmiş olması hâline ilişkin hükme yer verilmiştir. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış bu kasten yaralama hâllerinde, failin bu ağır neticeden sorumu tutulabilmesi için, ‘Genel Hükümler Kitabı’nda yer alan netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara ilişkin hükümler, burada da geçerlidir” açıklamasına yer verilmiştir.

765 sayılı TCK’da objektif sorumluluk esasına dayanan düzenlemelere yer verilmiş iken, 5237 sayılı TCK’da objektif sorumluluk esası benimsenmemiştir. Suçu, “kanunda tanımlanmış bir haksızlık” olarak öngören yeni suç teorisinde, bir hareketi yapan kişi, bu hareketin tüm sonuçlarından her şartta sorumlu tutulmamakta, bir başka anlatımla “kusursuz sorumluluk” terk edilmiş olmaktadır. (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, s.161)

765 sayılı TCK’ndaki objektif sorumluluk esasının yerine 5237 sayılı TCK’nda haksızlığın bir gerçekleştirilme şekli olarak kast-taksir kombinasyonuna, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara yer verilmiştir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümü için, 5237 sayılı TCK’nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde, suçun manevi unsurları arasında gösterilen kast-taksir kombinasyonu, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suç üzerinde durulmalıdır.

5237 sayılı TCK’nın “Netice sebebiyle ağırlaşmış suç” başlıklı 23. maddesi;

“(1) Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir” şeklindedir.

Buna göre; failin gerçekleştirdiği bir eylemde, kastettiğinden daha ağır veya başka bir sonucun meydana gelmesi hâlinde, sorumlu tutulabilmesi için, netice bakımından en azından taksirle hareket etmiş olmasının kabulü gerekmektedir. Fail, bu sonucun meydana gelmesinden taksirle bile sorumlu tutulamıyorsa, objektif sorumluluğun kaldırılmasının doğal bir sonucu olarak, sadece nedensellik bağının bulunuyor olması, neticeden sorumlu tutulması için yeterli olmayacaktır.

Öğretide, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçun, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç ve görünüşte ya da gerçek olmayan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç olarak iki farklı şeklinin bulunduğu kabul edilmektedir. Gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda, failin hareketi sonucunda kastettiğinden daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla bağımsız bir suç tipi ortaya çıkmaktadır. Örneğin, yaralama suçunda mağdurun ölmesi, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hâlidir. Görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda ise, failin hareketi sonucunda suçun oluşması için aranan neticeden başka, niteliği de farklı olan daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla temel suç niteliği aynı kalmakla beraber yalnızca ceza ağırlaştırılmaktadır. Örneğin, cinsel saldırı suçunda mağdurun bitkisel hayata girmesi, görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hâlidir. (Hamide Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınevi, 5. Bası, İstanbul 2015, s. 286 vd; Mehmet Emin Artuk, Ahmet Gökcen, A.Caner Yenidünya, TCK Şerhi, Turhan Kitabevi, Ankara 2009, c 3, s. 2484 vd) 5237 sayılı TCK’nın 23. maddesinde düzenlenmiş bulunan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suça ilişkin genel kuralın, özel hükümler arasında kendisine yer bulduğu maddelerin başında gelen TCK’nın 87. maddenin 4. fıkrasına göre, gerçekleştirilen kasten yaralama eylemi TCK’nın 86. maddesinin 1. veya 3. fıkraları kapsamında bulunur ve bunun sonucunda da ölüm meydana gelirse, en azından taksirle hareket etmiş olmak şartıyla faile belirtilen cezaların verileceği öngörülmektedir.

Kasten yaralama sonucu mağdurun ölmesine ilişkin TCK’nın 87. maddesinin 4. fıkrasının uygulanması için;

a- Failin yaralama kastı ile hareket etmesi,

b- Mağdurun TCK’nın 86. maddesinin birinci veya üçüncü fıkrasında düzenlenen şekilde yaralanmış olması,

c- Failin eylemi ile arasında illiyet bağı bulunacak şekilde mağdurun ölmesi,

d- Failin meydana gelen ölüm sonucuna ilişkin en az taksir derecesinde bir kusurunun bulunması, Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.

Buna göre, fail mağduru yaralamak amacıyla hareket etmeli, mağdurun yaralanacağını bilmeli ve bu sonucu istemelidir. Bununla birlikte fail mağdurun yaralanmasını değil de, ölmesini istemiş ve ölüm meydana gelmiş ise bu durumda kasten öldürmeden sorumlu tutulacaktır.

Madde metnine göre faile verilecek ceza belirlenirken kasten yaralama suçunun düzenlendiği TCK’nın 86. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarına yollama yapılmıştır. O hâlde, mağdurun basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek dereceden daha ağır şekilde yaralanması gerekmektedir. Anılan maddenin 2. fıkrasında karşılığını bulan basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde meydana gelen yaralamalarda 87. maddenin 4. fıkrası uygulanamayacaktır.

Üçüncü şart olarak mağdurun ölmesi ve failin eylemi ile mağdurun ölümü arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerekir.

Son olarak, failin meydana gelen bu ölüm sonucundan, en az taksir derecesinde bir kusurunun bulunması gerekir.

Diğer yandan, 765 sayılı mülga TCK’nın 448. maddesi ile 5237 sayılı TCK’nın 81. maddesinde düzenlenen suçun manevi unsuru öldürme kastı iken, 765 sayılı mülga TCK’nın 452. maddesinin 1. fıkrası ile 5237 sayılı TCK’nın 87. maddesinin 4. fıkrasına düzenlenen suçun manevi unsuru yaralama kastıdır. O hâlde, kasten öldürme suçu ile kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçu arasındaki ayırıcı kriterlerden en önemlisi manevi unsur farklılığı olacaktır. Dolayısıyla suçun vasıflandırılmasından önce çözülmesi gereken konu, failin kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğuna ilişkindir. TCK’nın 21. maddesinin 1. fıkrasına göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da; suç nedeni, kullanılan aletin cinsi, kullanılış şekli, isabet alınan bölge, darbe adedi ve şiddeti, failin suçtan önceki ve sonraki davranışları, aradaki husumet, hedef seçme imkânının bulunup bulunmadığı, mağdurdaki yaraların yerleri ve nitelikleri, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmak suretiyle kastın saptanması gerektiği belirtilmiştir.

Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bir numaralı uyuşmazlık konusunda açıklandığı şekilde gelişen olayda; askerlik hizmetini yerine getirmek için silah altında bulunan sanık Piyade Er S.B. ile maktul Y.A.’nın olaydan önce birbirlerini tanımamaları, aralarında öldürmeyi gerektirecek bir husumetin bulunmaması, maktulün tanık U.’yu kovaladığı sırada sanığın yumruk atarak maktule müdahale etmesinden sonra yumruğun tesiri ile yere düşen maktulün sanığa doğru hamle yapması üzerine sanığın tüfeğinin ucuna takılı süngüyle maktulün göğüs bölgesine bir kez vurması, maktulün göğüs bölgesinden kan geldiğini görünce herhangi bir engel durum bulunmamasına karşın eylemine kendiliğinden son vermesi, olay günü saat 20.17’de güneşin battığı göz önüne alındığında havanın kararmaya başladığı ortamda çıkan arbede sırasında sanığın özellikle maktulün hayati önem taşıyan göğüs bölgesini hedef alarak hareket ettiğinin saptanamaması, maktulün vücudundaki ikinci kesici delici alet yarasının maktulün bacağında yer alması, sanığın olaydan hemen sonra yardım getirmesi için tanık U.’yu Karakola göndermesi karşısında; sanığın olay öncesi, olay esnası ve sonrasındaki davranışları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, öldürme kastıyla değil yaralama kastıyla hareket ettiği, yaralama eylemiyle maktulün ölümü arasında illiyet bağı bulunduğu anlaşıldığından eyleminin kasten yaralama sonucu öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir. Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının bu değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün sanığın eyleminin kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2018/636

  • TCK 87/3
  • Kasten yaralama suçunda vücutta kemik kırığı olması halinde TCK 87/3 hükümleri, kemik kırığının adli tıp raporunda belirlenen sınıfına göre hafif (1), orta (2-3) ve ağır (4-5-6) yapılan sınıflandırmaya uygun bir şekilde ceza belirlenmelidir.

TCK’nın 86. maddesinin birinci fıkrasında kasten yaralamanın temel şekli düzenlenmiş olup, anılan fıkra uyarınca, kasten başkasını yaralayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır. Kasten yaralamanın, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde ise fail maddenin ikinci fıkrası uyarınca cezalandırılacaktır. Maddenin üçüncü fıkrasında ise beş bent hâlinde kasten yaralama suçunun daha çok cezayı gerektiren nitelikli hâllerine yer verilmiş olup, fıkradaki bu bentlerden biri veya birkaçının gerçekleşmesi hâlinde yaralanmanın niteliğine göre fail hakkında birinci veya ikinci fıkralar uyarınca hükmedilen ceza yarı oranında artırılacaktır.

TCK’nın 87. maddesinde ise neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama fiilleri yaptırıma bağlanmış olup kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması hâlinde maddenin 3. fıkrası uyarınca uygulama yapılacaktır. Maddenin üçüncü fıkrası uyarınca artırım oranı tespit edilirken öncelikle vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olan yaralanmadan dolayı kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarına etkisi tıbbi bir raporla belirlenmelidir. Örneğin burunda meydana gelen lineer kırık ile femur kemiğinde meydana gelen açık parçalı kırığın hayat fonksiyonlarına etkisinin aynı olamayacağının açık olmasına karşın, özel ve teknik bilgiyi gerektiren bir konu olan bu hususun hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi de mümkün olmadığından, bu kırıkların hayat fonksiyonlarına etkisinin bilimsel verilere dayanan ve kemik kırıklarını hafif (1), orta (2-3) ve ağır (4-5-6) olarak sınıflandıran istikrar kazanmış adli tıp uygulamaları doğrultusunda düzenlenecek tıbbi bir raporla tespit edilmesi gerekmektedir. Yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması hâlinde TCK’nın 87. maddesinin 3. fıkrası uyarınca artırım oranı belirlenirken aldırılan tıbbi rapor doğrultusunda kırık veya çıkığın mağdurun hayat fonksiyonlarına etkisi dikkate alınarak artırım oranı tespit edilecek, ancak bu artırım oranı Kanun’daki düzenlemeye göre en fazla yarı oranında belirlenebilecektir.

Öte yandan; 5237 sayılı TCK’nın “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasında;

“Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” hükmü getirilmiş bu düzenleme ile işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması, böylelikle suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak yaptırımın haklı ve ölçülü olması gerektiği de göz önünde bulundurulacağı hüküm altına alınmıştır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanığın babası……‘ın Ankara ili, Yenimahalle ilçesi, Ostim Mahallesinde çalıştığı iş yerinden olay tarihinden bir süre önce ayrıldığı, alacağı bulunduğunu belirttiği eski iş yeri sahibini görmek için olay günü yanına sanık … ile sanığın arkadaşı …..’ı da alarak olay yerine gittiği, yaşanan tartışmanın kavgaya dönüşmesi ile sanığın babası ….. ile iş yeri sahibi … arasında kavga çıktığı, kavgadan sonra olay yerinden ayrılan sanık, sanığın babası ….. ve arkadaşı …..’ın, yanlarına …..’ı da alarak yeniden olay yerine geldikleri ancak …‘yı bulamadıkları, bu sırada ……‘un işçisi katılan … ile aralarında kavga çıktığı, kavga sırasında sanık …‘ın inceleme dışı sanıklardan babası……, kardeşi ….. ve arkadaşı olan ………. ile birlikte sopa ve su borusu ile vurarak katılan …‘ı darbettikleri, katılanın frontal kemik kırığı ile frontal sinüs ön duvarı kırığı oluşacak şekilde yaralandığı, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2. İhtisas Kurulunca düzenlenen 08.07.2011 tarihli rapora göre, meydana gelen yaralanmanın, katılanın yaşamını tehlikeye sokmadığı, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı, vücuttaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisi hafif (1), orta (2, 3), ağır (4, 5, 6) olarak sınıflandırıldığında, birden fazla kırık olması nedeniyle skorlama yapılarak katılanda saptanan kırıkların müştereken hayat fonksiyonlarını orta (2) derecede etkileyecek nitelikte olduğunun belirtildiği anlaşılan olayda; kemik kırığı doğuran yaralanmalarda kırığın derecesine göre sanığın cezasında yarı oranına kadar artırım öngören TCK’nın 87/3. maddesi gereğince uygulama yapılırken bilimsel verilere dayanan ve kemik kırıklarını hafif (1), orta (2-3) ve ağır (4-5-6) olarak sınıflandıran istikrar kazanmış adli tıp uygulamaları doğrultusunda Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2. İhtisas Kurulunca düzenlenen 08.07.2011 tarihli rapordaki katılanın vücudundaki frontal kemik kırığı ile frontal sinüs ön duvarı kırıklarının müştereken katılanın yaşam fonksiyonlarına orta (2) derecede etkili olduğu yönündeki tespitler gözetilerek kırığın yaşamsal fonksiyonlara etkisine göre makul bir oranda artırım yapılması gerekirken Yerel Mahkemece 5237 sayılı TCK’nın 3. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesini de ihlal edecek şekilde artırım oranının 1/3 olarak fazla tespitinde isabet bulunmamaktadır.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2018/288

  • TCK 87/1-c
  • Yüzde sabit izin tespiti için Adli Tıp Raporu alınması zorunludur. Hakim görgüye dayalı tespitleriyle yüzde sabit iz olduğuna karar veremez.

TCK 86. maddesinin 1. fıkrasında suçun temel şekli düzenlenerek bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüş, 3. fıkrasında ise nitelikli hâller sıralandıktan sonra, bu fıkrada sayılan nitelikli hâl veya hâller gerçekleştiğinde, “cezanın yarı oranında” artırılacağı, 87. maddenin 1 ve 2. fıkralarında ise, belirtilen hâllerin gerçekleşmesi durumunda, 86. maddeye göre belirlenen cezaların bir ila iki kat artırılacağı, ancak bu cezaların belirli miktarlardan az olamayacağı hükmüne yer verilmiştir. Bu aşamada; yüzde sabit ize neden olan kasten yaralama fiili açısından alınması gereken raporlarla ilgili adli tıp uygulamalarına değinmekte yarar bulunmaktadır.

Oluşan yara az ya da çok iz bırakır, ancak her iz yüzde sabit iz niteliğinde değerlendirilmez. Yaralanma esnasında, yüz sınırları içerisinde oluşan yaranın iyileştikten sonra bıraktığı iz, gün ışığında veya iyi aydınlatılmış bir ortamda, insanlar arası sözel diyalog mesafesinden (1-2 metre) ilk bakışta belirgin bir şekilde fark edilebilir durumda ise yüzde sabit izden bahsedilir. İzin, sabit iz olup olmadığının değerlendirilmesi açısından iyileşme sürecinin tamamlanmış olması gerekir. Bu nedenle, adli tıp uygulamalarında, bu konudaki değerlendirme yaralanmadan en az altı ay sonra yapılmaktadır. Hekim gerek görürse bu süre uzayabilir. (Türk Ceza Kanununda Tanımlanan Yaralama Suçlarının Adli Tıp Açısından Değerlendirilmesi, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı-Adli Tıp Uzmanları Derneği-Adli Tıp Derneği, Haziran 2005, Sayfa 5)

Yargıtay uygulamaları da aynı doğrultuda olup, hekimin daha uzun bir süreye gerek görmediği hâllerde, olayın üzerinden en az altı aylık süre geçtikten sonra yapılacak değerlendirmeye istinaden düzenlenen ve yüzde sabit izin varlığını ya da yokluğunu tespit eden raporların hükme esas alınabileceği, bu süre geçmeden düzenlenen raporların ise yüzde sabit izin varlığının tespiti açısından yeterli olmadığı ve hükme esas alınamayacağı kabul edilmektedir.

Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanığın, 27.07.2006 günü saat 01.00 sıralarında, sahibi olduğu ve katılanın bar olarak işlettiği iş yerine giderek kira alacağı nedeniyle katılanla tartışmaya başladığı, tartışmanın hararetlenmesi üzerine, elindeki bira bardağını masaya vurup kırdığı, kırık cam bardağını katılanın yüzüne savurarak katılanı yüzünde kesiler oluşacak şekilde yaraladığı, Adli Tıp Kurumu Kütahya Şube Müdürlüğünce olay tarihinden 5 ay 11 gün sonra düzenlenen 08.01.2007 günlü raporda, katılanın sol zigomatik bölge üst kısımda 1,5 santimetre, sol yanakta 3,5 santimetre, sol zigomatik bölge alt kısımda 2,5 santimetre, sol kaş altında 1 santimetre uzunluğunda cilt seviyesine yakın, ilk bakışta dikkati çeker özellikte yara izleri gözlendiği, tarif edilen bu yara izlerinin şahsın yüzünde sabit iz niteliğinde olduğunun bildirildiği anlaşılan olayda; katılanın yüzündeki kesilerin TCK’nun 87/1-c maddesinde belirtilen şekilde yüzde sabit iz oluşturup oluşturmadığının özel ve teknik bilgiyi gerektiren bir konu olduğu, katılanın duruşmadaki beyanı ile veya hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olmadığı, böyle bir değerlendirmenin ancak bilimsel verilere dayanan ve istikrar kazanmış adli tıp uygulamaları doğrultusunda, olay tarihinden itibaren en az 6 ay geçtikten ve iyileşme sürecinin tamamlanmasından sonra yapılacak muayene sonucu düzenlenecek rapora göre yapılabileceği göz önüne alındığında, bu süre geçmeden alınan rapora dayanılarak katılandaki yaralanmaların yüzde sabit iz oluşturduğunun kabulü ile hüküm kurulmasında isabet bulunmamaktadır.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/6677 Karar: 2018/207 Tarih: 16.01.2018

  • TCK 87. Madde

  • Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu

Adli tıp kriterleri açısından kemik kırıklarının (çıkıkların) hayat fonksiyonlarına etkisinin hafif (1) ila ağır (6) derece şeklinde sınıflandırılması ve 5237 sayılı TCK’nin 87/3. maddesinde kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisine göre cezanın en fazla 1/2 oranında artırılması öngörülmüş olması karşısında, katılanın adli raporunda vücudundaki kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisinin orta (2.) derece olduğunun belirtildiği ve 3. maddesine göre orantılılık ilkesine uygun bir şekilde (1/4) oranında arttırım yapılması usul ve yasaya uygun olduğundan, tebliğnamenin bu yöndeki bozma görüşüne iştirak edilmemiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin 24/11/2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08/10/2015 tarihli ve E.2014/140 - K.2015/85 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesindeki bazı ibareler iptal edilmiş ise de, bu husus infaz aşamasında dikkate alınabileceğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

Yapılan yargılamaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre sanığın temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 16/01/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/6064 Karar: 2018/162 Tarih: 16.01.2018

  • TCK 87. Madde

  • Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu

Gereği görüşülüp düşünüldü;

1)Sanığın üzerine atılı 5237 sayılı TCK’nin 86/1,, 86/3-e, 87/1-d,son maddesinde öngörülen cezanın alt sınırının 5 yıl hapis cezası olması nedeniyle, 5271 sayılı CMK’nin 196/2. maddesi uyarınca savunmasının yargılamayı yapan mahkemece alınması gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle sanığın savunma hakkının kısıtlanması,

Kabule göre,

2)Mağdur …‘un hayati tehlike geçirir şekilde yaralanması nedeniyle sanığın 86/1, 86/3-e,, 87/1-d maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesine rağmen, uygulama maddesi olan 87/1-son maddesinin hükümde gösterilmemesi,

3)Sanığa ek savunma hakkı verilmeden, iddanamede yazılı bulunmayan cezayı artıran 5237 sayılı TCK’nin 86/3-e maddesinin uygulanması suretiyle 5271 sayılı CMK’nin 226. maddesine aykırı davranılması,

4)Sanığa 86/1 ve 86/3-e maddeleri uyarınca verilen 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasının 87/1-d maddesi uyarınca bir kat artırım yapılması sonucunda 2 yıl 20 ay 30 gün hapis cezası yerine, 3 yıl 9 ay hapis cezası verilmesi suretiyle hesaplama hatası yapılması,

5)Sanığın tekerrüre esas alınan Uşak 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2006/418 Esas- 2007/619 Karar sayılı ilamının karar numarasının yanlış gösterilmesi,

6)Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas - 2015/85 Karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesindeki bazı hükümlerin iptal edilmesi nedeniyle hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerle, 6723 sayılı Kanunun 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı 321. maddesi uyarınca isteme aykırı BOZULMASINA, 16.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/3633 Karar: 2018/69 Tarih: 15.01.2018

  • TCK 87. Madde

  • Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu

Sanığın savunması alınırken bildirdiği adresine gerekçeli kararın tebliğ edildiği, tebliğatın iade edilmesi üzerine, yokluğunda verilen gerekçeli kararın sanık adına mernis adresine tebliğe çıkartıldığı ve tebliğ imkansızlığı nedeniyle muhtara tebliğ edildiği görülmüş olup, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1 ve Tebligat Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30., 31. maddelerine göre, sanığın mernis adresinde oturup oturmadığı veya mernis adresinden sürekli olarak ayrılıp ayrılmadığı tespit edilmeden, doğrudan aynı Kanun’un 21/2. maddesine göre işlem yapılarak tebliğ evrakının muhtara teslim edilmesi nedenleriyle tebligatın usulsüz olduğu anlaşılmakla, sanığın hükmü süresinde temyiz ettiği kabul edilerek yapılan incelemede;

Yerinde görülmeyen diğer itirazların reddine; Ancak;

1)Sanığın üzerine atılı suçun 86/1, 86/3-e,, 87/2-b-son maddeleri kapsamında olup alt sınırı 5 yıl hapis cezasından fazla olduğundan 150/3. maddesinin açık hükmü karşısında sanığa zorunlu müdafii tayini gerektiğinden müdafii atanmadan yargılama yapılmak suretiyle sanığın savunma hakkı kısıtlanarak 188/1. maddesine muhalefet edilmesi,

2)Sanığın, katılanı, hayati tehlike geçirecek, organlardan birinin işlevinin yitirilmesine ve ağır (4.) derecede kemik kırığına neden olacak şekilde yaraladığı olayda, birden fazla nitelikli halin birleşmesi halinde sanığa verilecek cezanın 87. maddesinden ancak bir kez arttırılabileceği, bu durumun 3. maddesindeki orantılılık ilkesi ve 61. maddesi dikkate alınarak, temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşma nedeni yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,

3)Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas - 2015/85 Karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesindeki bazı hükümlerin iptal edilmesi nedeniyle, hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten 6723 sayılı Kanun’un 33. maddesi ile değişik 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı 321. maddesi uyarınca, 1412 sayılı 326/son maddesi gereğince sanığın kazanılmış hakları saklı kalmak kaydı ile isteme aykırı BOZULMASINA, 15/01/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/2298 Karar: 2017/14680 Tarih: 14.11.2017

  • TCK 87. Madde

  • Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu

Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

1- ) Sanığın, katılanı, yaşamsal tehlike geçirecek ve kemik kırığı oluşmasına neden olacak şekilde kasten yaralama eyleminde, birden fazla nitelikli halin bir arada gerçekleşmesi nazara alınarak, 61. maddesine göre ve 3. maddesindeki cezada orantılılık ilkesi de dikkate alınarak temel ceza belirlenirken alt sınırdan uzaklaşılması gerektiğinin gözetilmemesi,

2- ) Kabule göre de; sanık hakkında uygulama yapılırken yaralamanın niteliğine göre 5237 Sayılı TCK’nin 86/1. maddesiyle temel cezanın belirlenmesi, ardından artırım maddeleri olan 87/1-d, 87/1-son maddelerinin ayrı ayrı denetime imkan verecek şekilde uygulanması gerekirken, 87/1-d-son maddesi gereğince cezanın doğrudan 6 yıla çıkartılması suretiyle 5237 Sayılı TCK’nin 61. maddesine aykırı davranılması,

3- ) Sanığa 5271 Sayılı CMK’nin 226. maddesi hükmü gereğince ek savunma hakkı tanınmadan iddianamede gösterilmeyen 87/1-d-son. maddesinin uygulanması,

4- ) Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas- 2015/85 karar sayılı kararı ile 5237 Sayılı TCK’nin 53. maddesindeki bazı hükümlerin iptal edilmesi sebebiyle hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerle 6723 Sayılı Kanun’un 33. maddesiyle değişik

SONUÇ : 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesiyle yürürlükte bulunan 1412 Sayılı 321. maddesi uyarınca isteme uygun BOZULMASINA, 14.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/15861 Karar: 2017/10181 Tarih: 05.07.2017

  • TCK 87. Madde

  • Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu

Sanığın 15.09.2014 havale tarihli temyiz dilekçesinin incelenmesinde, ayrım yapmadan hakkında kurulan hükümleri sanık sıfatı ile temyiz ettiğini belirttiği anlaşılmakla yapılan incelemede;

A- ) Sanık hakkında katılana karşı hakaret suçundan ceza verilmesine yer olmadığına dair hükme yönelik sanığın temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Hakaret suçunun karşılıklı işlenmesi halinde, 5237 Sayılı TCK’nin 129/3. maddesi gereğince, hapis cezasına hükmetmeden doğrudan “ceza verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, sonuca etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

Yapılan yargılamaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün istem gibi ONANMASINA,

B- ) Sanık hakkında katılana karşı kasten yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik sanığın temyiz itirazlarının incelenmesinde;

1- ) Sanığa isnat edilen 5237 Sayılı TCK’nin 86/1,, 86/3-a-e,, 87/1-c-son maddelerinde öngörülen cezanın alt sınırının 5 yıl hapis cezası olması nedeniyle, savunmasının yargılamayı yapan mahkemece bizzat alınması gerektiği gözetilmeyerek, yakalama emri ile başka mahkemede savunmasının aldırılması suretiyle 5271 Sayılı CMK’nin 196/2. maddesine muhalefet edilmesi,

2- ) Hükmün gerekçe kısmında sanığın üzerine atılı suçu silahtan sayılan anahtar ile işlediği kabul edildiği halde, hüküm fıkrasında “sanık silah kullanmadığından 86/3-e maddesinin uygulanmasına yer olmadığına” karar verilmesi suretiyle, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması,

3- ) Suçun silahtan sayılan anahtarla işlendiğinin kabulü halinde, sanığın üzerine atılı suçu, kardeşine karşı silahla işlediği olayda, birden fazla nitelikli halin ihlali ile atılı suçu işleyen sanık hakkında, 5237 Sayılı TCK’nin 86/1. maddesi gereğince temel cezaya hükmedilirken, alt sınırdan uzaklaşılması gerektiğinin gözetilmemesi,

4- ) Katılan hakkında … Devlet Hastanesinde görevli Acil Tıp uzmanı tarafından düzenlenen olay tarihli geçici raporda; yüzün sol kısmında kaşta başlayıp, çene alt bölgesine uzanan sıyrık, burunda deviasyon, burun kökünde ve kenarında şişlik ve sıyrık, başın sol temporal bölgesinde 3 cm. çapında şişlik mevcut olup, nazal grafide fraktür bulunmadığının belirtildiği; Diyarbakır Adli Tıp Şube Müdürlüğü’nün 09.06.2011 tarihli raporunda ise, fizik muayenesinde, sol frontotemporal bölgede sol kaşın 1 cm. üzerinden başlayarak “V” şeklinde uzanan 10x0.2 cm.’lik, etraf cilt dokuya göre hiperpigmente eski yara izi ile geçici raporda yer almayan ve mağdurun muayene sırasında olaydan daha önce olduğunu belirttiği, sol kaş içerisinden başlayarak sol kaşın üzerine doğru uzanan 3x0,6 cm.’lik kaş yapısının bulunmadığı nebde olduğu ve ayrıca burnun sağa doğru hafif deviye olduğunun belirtildiği;… Devlet Hastanesinde görevli Plastik Cerrahi uzmanı tarafından düzenlenen 02.04.2012 tarihli raporda ise, sol frontotemporal saçlı sınırdaki skar sabit iz niteliğinde olmayıp, sol kaş üzerindeki skar sabit iz niteliğindedir şeklinde belirtildiği, sabit iz niteliğinde olduğu belirtilen sol kaşın üzerindeki kaş yapısının bulunmadığı nedbenin, mağdur tarafından muayene sırasında yargılamaya konu olaydan önce meydana geldiğinin belirtildiği ve yüzündeki diğer izin sabit iz niteliğinde olmadığı anlaşılmakla, sabit iz niteliğinde olduğu belirtilen yaralanmasının olaydan önce var olup olmadığı araştırılarak ve yine katılanın burnundaki deviasyonun da bu olaydan kaynaklanıp kaynaklanmadığı ve bu olaydan kaynaklanmış ise sabit ize neden olup olmadığı araştırılmadan, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

5- ) Mağdurun yüzünde, yargılamaya konu olaydan kaynaklanan sabit iz niteliğinde bir yaralanmasının bulunmadığının anlaşılması halinde, mevcut bulgulara göre yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilip giderilemeyeceğine dair rapor aldırıldıktan sonra sanığın hukuki durumunun tayininde zorunluluk bulunması,

6- ) Karşılıklı hakaret ve yaralama şeklinde gerçekleşen olayda, ilk haksız hareketin kimden kaynaklandığının şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenemediğinin kabul edilmesi karşısında, şüpheli kalan bu halin sanık lehine değerlendirilerek, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 22.10.2002 tarih ve 2002/4-238 Esas - 367 Sayılı Kararı uyarınca ve bu kararla uyumlu Ceza Daireleri’nin yerleşmiş ve süreklilik gösteren kararlarında kabul edildiği üzere, 5237 Sayılı TCK’nin 29. maddesi gereğince asgari seviyede haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasını gerektirdiği gözetilmeden, yazılı şekilde ( 3/4 ) oranında indirim yapılması suretiyle eksik ceza tayini,

Kabule göre de;

7- ) Sanığın, kardeşine karşı yüzde sabit ize neden olacak şekilde kasten yaralama suçunu işlediği olayda, 5237 Sayılı TCK’nin 86/1,, 86/3-a,, 87/1-c maddeleri gereğince belirlenen cezanın 5 yıldan az olması halinde, 87/1-c-son maddesi gereğince cezanın 5 yıla çıkartılması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde 3 yıla çıkartılması suretiyle hüküm kurularak, sanık hakkında eksik ceza tayini,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerle 6723 Sayılı Kanun’un 33. maddesiyle değişik 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesiyle yürürlükte bulunan 1412 Sayılı 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 326/ son maddesi gereğince sanığın kazanılmış hakkının dikkate alınmasına, 05.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/500 Karar: 2017/6599 Tarih: 06.06.2017

  • TCK 87. Madde

  • Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu

1- ) Sanık hakkında 6136 Sayılı Yasaya aykırılık suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde:

Sanık hakkında, 6136 Sayılı Yasaya aykırılık suçundan kurulan hükümde temel ceza tayin olunurken gerekçe gösterilerek hapis cezası alt sınırdan uzaklaşılarak tayin olunduğu halde, aynı gerekçeyle adli para cezasına esas alınan birim gün sayısının alt sınırdan tayin edilmesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre sanık müdafiinin,haksız tahrik hükümlerinin uygulanmadığına yönelik ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,

2- ) Sanık hakkında yaralama suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde:

a- ) Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında yaşanan kavgada, ilk haksız hareketin kimden kaynaklandığının belirlenmemesi karşısında, sanık hakkında 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

b- ) Adli tıp kriterleri açısından kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisinin hafif ( 1 ) ila ağır ( 6 ) derece şeklinde sınıflandırılması ve 5237 Sayılı TCK.nun 87/3. maddesinde kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisine göre cezanın en fazla 1/2 oranında artırılması öngörülmüş olması karşısında, mağdurun adli raporunda vücudundaki kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisinin ağır ( 5 ) derece olduğunun belirtilmesine rağmen, 3. maddesine göre orantılılık ilkesine aykırı olarak sanığın cezasından 1/3 oranında artırım yapılması suretiyle sanığa eksik ceza tayini,

SONUÇ : Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK.nun 321 ve 326/ son maddeleri gereğince BOZULMASINA, 06.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/12826 Karar : 2018/170 Tarih : 18.01.2018

  • TCK 87. Madde

  • Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

1- Sanıklar …, … ve … hakkında yağma suçundan ve sanık … hakkında 6136 sayılı yasaya muhalefet suçlarından kurulan hükmün incelenmesinde;

Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararının, TCK’nın 53. maddesinin uygulanması yönünden infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre, sanıklar …, … ve sanıklar savunmanlarının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve yasaya uygun bulunan kararın tebliğname gibi ONANMASINA,

2- Sanık … hakkında nitelikli yaralama suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Sanığın eylemi neticesinde mağdurun hayati tehlike oluşturacak ve kemik kırığı oluşturacak şekilde yaralanmış olması halinde sanığın en ağır cezayı gerektiren 5237 sayılı TCK’nın 87/1-d maddesi ile uygulama yapılması ve kemik kırığının ise teşdit sebebi sayılması gerektiği gözetilmeyerek, ayrıca cezadan TCK’nın 87/3. maddesi ile arttırım cihetine gidilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … ve savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle isteme uygun olarak BOZULMASINA, 18/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/361 Karar: 2017/964 Tarih: 28.03.2017

  • TCK 87. Madde

  • Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu

1- )a ) Sanık … hakkında mağdur …‘i kasten yaralama, sanık … hakkında mağdur …‘yı kasten yaralama suçlarından kurulan hükümler yönünden yapılan incelemede; 231/5. maddesi uyarınca verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararların, 231/12. maddesi uyarınca itiraz yasa yoluna tabi olup temyiz kabiliyeti bulunmadığından, söz konusu hükümlerin itiraz merciince incelenmesi mümkün görülmüştür.

b- ) Sanık … hakkında mağdur …‘i kasten yaralama, sanık … hakkında mağdur …‘i kasten yaralama ve sanık … hakkında mağdur …‘yi kasten yaralama suçlarından verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararlar, itiraz yasa yoluna tabi olup merciince değerlendirildiğinden inceleme dışı bırakılmıştır.

c- ) Sanık … hakkında mağdur …‘u kasten yaralama suçundan verilen tefrik kararının temyiz kabiliyeti bulunmadığından mağdur vekilinin bu karara yönelik temyiz talebinin 317. maddesi uyarınca REDDİNE karar verilmiştir.

2- ) Temyizin kapsamına göre; sanık … hakkında maktul …‘i kasten öldürme ve mağdur …‘yi kasten yaralama, sanık … hakkında maktul …‘i kasten öldürme, sanık … hakkında maktul …‘i kasten öldürme ve mağdur …‘ı kasten yaralama suçlarından kurulan hükümler yönünden yapılan incelemede;

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıklar …, … ve …‘in, maktule yönelik eylemleri ile sanık …‘nin mağdur …‘yi kasten yaralama, sanık …‘in, mağdur …‘ı kasten yaralama suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde sanık … …‘nin mağdur …‘yi kasten yaralama, sanık …‘in, mağdur …‘ı kasten yaralama suçlarının niteliği tayin, tahrike ve takdire ilişen cezayı azaltıcı sebeplerin derecesi ve niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde düzeltme ve bozma nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar …, … ve … müdafiinin eksik incelemeye, sübuta, sanık … müdafiinin duruşmalı incelemede ve temyiz dilekçesinde sübuta, sanık … … müdafiinin duruşmalı incelemede ve temyiz dilekçesinde eksik incelemeye, sübuta, katılanlar …, …, …, …, … ve … vekilinin haksız tahrikin bulunmadığına, Cumhuriyet Savcısının sanık … …‘nin maktule yönelik eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğuna, sanıklar …, … ve …‘in maktule yönelik eylemleri yönünden haksız tahrik hükümlerinin uygulanmaması gerektiğine yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle,

A- ) Sanık … … hakkında mağdur …‘yi kasten yaralama suçundan kurulan hüküm yönünden;

Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih, 2014/140 E-2015/85 K sayılı kararı ile 53. maddesinin iptal edilen bölümleri nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması bozmayı gerektirmiş, ancak; bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, 53. maddesinin uygulanmasına dair bölümün “Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararındaki hususlar gözetilerek 53/1-2-3. maddelerinin tatbikine” şeklinde değiştirilmesine karar verilmek suretiyle DÜZELTİLEN hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA,

B- ) Sanıklar …ve … hakkında maktul …‘i kasten öldürme, sanık … hakkında maktul …‘i kasten öldürme ve mağdur …‘ı kasten yaralama suçlarından kurulan hükümler yönünden;

a- ) Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanıklar … ve sanık …‘in bıçakla, sanık …‘nin sopa ile maktule vurdukları, gluteal ve uyluk iç yüz bölgelerinden 2 bıçak darbesiyle yaralanan maktulün arteria iliaca interna ve arteria pudenta interna hasarına bağlı hipevolemik şoktan kaynaklanan dolaşım ve solunum yetmezliğine bağlı olarak öldüğü anlaşılan olayda; sanıkların öldürme kastlarını açığa çıkaran kesin ve inandırıcı delil elde edilememesi karşısında, kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan 87/4. maddesinin ikinci cümlesi uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde kasten öldürme suçundan mahkumiyetlerine kararı verilmesi,

b- ) Mağdur …‘ın karşı grupta yer alarak olaya katıldığının iddia edildiği ve kavgayı kimin başlattığı konusunda kesinlik bulunmadığı gözetilerek sanık … hakkında mağdur …‘ı kasten yaralama suçundan hüküm kurulurken 29. maddesi gereğince asgari oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,

c- ) Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih, 2014/140 E-2015/85 K sayılı kararı ile 53. maddesinin iptal edilen bölümleri nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olup, sanıklar …, … ve … müdafiinin, sanık … müdafiinin ve sanık … müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, kısmen re’sen de temyize tabi bulunan hükümlerin tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak BOZULMASINA, 28.03.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/9795 Karar: 2017/201 Tarih: 06.02.2017

  • TCK 87. Madde

  • Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu

Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Sanığın kollukta mağduru tanıdığı ve mahkemedeki savunmasında da mağdur ile abi kardeş gibi görüşürüz şeklindeki beyanına göre taraflar arasında önceye dayalı bir husumetin bulunmaması; mağdurun ise kovuşturma aşamasında önce şikayetçi olup katılma talebinde bulunup, sonradan araya hatırlı kişilerin girmesi sebebiyle şikayetini geri almasına rağmen, tüm aşamalarda ısrarlı bir şekilde sanığın kendisinden para isteyip yüzüne cam ile vurduğunu beyan etmesi ve bu durumun adli raporla tespit edilmesi karşısında, sanığa iftira atması için sebep bulunmayan ve beyanı en baştan beri tutarlı olan mağdurun beyanına itibar edilerek; sanığın eyleminin gece vakti, silahtan sayılan cam ile iş yerinde yağmaya teşebbüs olarak nitelendirilmesi gerekirken suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması;

Kabule göre de;

1-)Sanığın, mağdurun yüzüne cam kırığı ile vurması neticesinde olaydan hemen sonra alınan 03.05.2007 tarihli adli raporda göz-kulak arasında kesi oluştuğu tespit edilmesine rağmen; olayda kullanılan aletin niteliğine göre bu kesinin yüzde sabit ize neden olup olmadığı kesin rapor ile saptanarak, olayda TCK’nın 87/1-c maddesinin uygulanma olanağının tartışılmaması,

2-) Suç tarihinin 02.05.2007 olmasına karşın karar başlığında 03.05.2007 olarak gösterilmesi,

3-) 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinde değişiklik yapıldığından, bu hususun yeniden takdiri lüzumu,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi aracılığı ile 1412 Sayılı 326/ son maddesi uyarınca sanığın kazanılmış haklarının korunmasına, 06.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/3286 Karar: 2017/166 Tarih: 30.01.2017

  • TCK 87. Madde

  • Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın mağdura yönelik kasten yaralama ve 6136 Sayılı Kanuna muhalefet suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçların niteliği tayin, kusurluluğu etkileyen sebeplerden haksız tahrikin nitelik ve derecesi ile takdiri indirim sebebi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle değerlendirilmiş, incelenen dosyaya göre bozma üzerine verilen hükümlerde düzeltme ve bozma nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık müdafiinin bir nedene dayanmayan temyiz itirazının reddiyle,

1-)Sanık hakkında 6136 Sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik yapılan incelemede;

Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. ve 2015/85 K. sayılı kararı ile 53. maddesinin iptal edilen bölümleri nazara alındığında mahkemenin bu madde ile yaptığı uygulama kanuna aykırı ise de, bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 322. maddesinin tanıdığı yetkiye dayanılarak hüküm fıkrasının mahsus bölümünde yer alan 53. maddesinin uygulanmasına dair bölümün “Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararındaki hususlar gözetilerek 53/1-2-3. maddesinin tatbikine” şeklinde değiştirilmesine karar verilmek suretiyle DÜZELTİLEN, hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA,

2-)Sanık hakkında mağdura yönelik kasten yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik yapılan incelemede;

a-)Mağdurun yaralanmasının, kemik kırığının yanında ayrıca hayati tehlikeye de neden olması karşısında, sanığın, en ağır netice doğuran artırım nedeninden sorumlu tutulması gerektiği, bu sebeple hakkında 87/1. maddesinin (d) bendinin uygulanması halinde ayrıca 87/3. maddesi sebebiyle artırım yapılamayacağının gözetilmemesi,

b-)Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas ve 2015/85 Sayılı kararı ile 53. maddesinin iptal edilen bölümlerinin değerlendirilmesi zorunluluğu,

Kabule ve uygulamaya göre de;

TCK’nun 29. maddesinin uygulanması ile tayin olunan 6 yıl hapis cezası üzerinden 62. maddesi uyarınca yapılan 1/6 oranında indirim ile cezanın 5 yıl hapis yerine hatalı hesaplama yapılması suretiyle 4 yıl 2 ay hapis olarak belirlenmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde görüldüğünden, hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA, 30.01.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/3481 Karar: 2016/4448 Tarih: 28.12.2016

  • TCK 87. Madde

  • Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu

Sanık … hakkında kasten yaralama suçundan kurulan hükümde doğrudan verilen adli para cezası miktarına göre kesin nitelikte olup, temyizi mümkün olmadığından suç vasfına yönelik olmadığı anlaşılan müdafiinin temyiz isteminin reddine karar verilmiş, sanık … hakkında mağdur … ve Z.’ya yönelik ayrı ayrı tehdit, sanık … hakkında mağdur …‘ye yönelik kasten yaralama, sanık … hakkında mağdur …‘ye yönelik kasten yaralama, mağdurlar … ve …‘ya yönelik zincirleme tehdit, mağdurlar …, …‘ya yönelik zincirleme hakaret, sanıklar … ve … hakkında mağdur …‘ye yönelik ayrı ayrı kasten yaralama suçlarından verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararlar itiraza tabi olduğundan inceleme dışı bırakılmıştır.

Oluşa, tüm dosya içeriğine ve alınan beyanlara göre sanığın tek eylemle maktulün kafasına odunla vurduğu anlaşıldığından tebliğnamedeki yeniden rapor alınması suretiyle bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık …‘ın maktul …‘ü neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama sonucu ölüm suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçun niteliği tayin, cezayı azaltıcı haksız tahrik ve takdiri indirim sebeplerinin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle değerlendirilip reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmediğinden, katılanlar … vekilinin suç vasfına, haksız tahrike, sanık müdafiinin kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle,

Oluşa ve tüm dosya içeriğine göre, sanığın maktulü kafatasında parçalı-çökme kırığı, subdural kanama, travmatik subaraknoidal kanama ve beyin ödemi oluşacak şekilde yaraladığı ve ölümüne sebep olduğu anlaşılan olayda, yara sayısı ile meydana gelen zararın ağırlığı, 61. maddesindeki ölçütler gözetilerek 12 yıldan 16 yıla kadar ceza öngören TCK. nun uygulanması sırasında üst sınıra yakın şekilde ceza tayini yerine, yanılgılı değerlendirme ile 13 yıl belirlemek suretiyle eksik ceza tayini,

TCK’nun 53. maddesi yönünden, Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren iptal kararı doğrultusunda yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olup, katılanlar vekili ve sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 321. maddesi uyarınca tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak BOZULMASINA, 28.12.2016 gününde Üyeler … ve …‘ın suç vasfının kasten öldürme olduğu karşı oyu ve oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

Yerel Mahkemece, 87/4. maddesi uygulanmak suretiyle, sanığın cezalandırılmasına karar verilen hükümle ilgili, temyiz incelemesine bakan Dairemizin sayın çoğunluğu tarafından yerel Mahkeme hükmünün bu yönüyle doğru olduğu kabul edilmiş, ancak hükmün eksik ceza tayini gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir. Dairemizin sayın çoğunluğu ile aramızda sanığın eyleminin kasten öldürme suçunu mu? yoksa kasten yaralama sonucu ölüm suçunu mu? oluşturduğu noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Hem Dairemizin sayın çoğunluğu hemde bizim tarafımızdan kabul edildiği üzere maktulün kafasına künt bir cisim olan odunla vurulmuştur. Maktul başka bir sebebe bağlı olarak değil, odunla kafasına vurulması sonucunda ölmüştür.

Maktulü muayene eden ilk doktor ‘‘kafatasındaki kırık kemiğin beyin zarını delerek beyne battığını beyinde kanama oluştuğunu’’ söylemiştir. Ayrıca bu darbenin sert bir cisimle vurma sonucunda oluştuğunu değerlendirdiğini belirtmiştir. … Devlet Hastanesi raporunda; kafa sağ üstte 10x5 cm’lik çökme kırığı, çekilen beyin tomografisinde occipitalde parçalı çökme kırığı, epidural hematom ve subdural hematom saptandığı belirtilmiştir. Özel … Hastanesi de raporunda; sağda parietal bölgede belirgin fraktür hattı izlendiği, vertexde yakın lokalizasyonda parietal kemikte çökme olduğu, sağ serebral hemisiferde, frontoparietal bölgelerde travmatik subaraknoidal kanama ve sağ frontoparietal bölgede beyin parankimini belirgin ölçüde baskılayan yaklaşık 2.5 cm kalınlıkta subdural hematom izlendiği, orta hatta belirgin şift olduğu, sağda lateral ventrküler sistemde ileri derecede silinme olduğu, şahsın kafa kubbe kırığı, travmatik serebral ödem, travmatik subaraknoidal kanama, epidural kanama ve yaygın beyin yaralanması tanısıyla yoğun bakıma yatırıldığı, ameliyat edildiği kayıtlıdır. Adli Tıp Kurumu … Grup Başkanlığı raporu Morg İhtisas Dairesi Başkanı Uzman Doktor … tarafından verilmiş olup bu raporda; kafatasında parçalı çökme kırığı, subdural kanama, travmatik subaraknoidal kanama ve beyin ödemi tariflendiği, tariflenen bu bulguların müstakilen bir ölüm olayına sebebiyet verecek nitelikte olduğu belirtilmiştir. Dosyada bulunan fotoğraflara bakıldığında da kafanın üst ön orta kısmından başlayarak sağ kulak kepçesine kadar uzanan yarım ay şeklinde bir kırığın olduğu görülmektedir.

Dairemizin, benzer yaralanmalar sonucunda ölüm meydana geldiği hallerde verdiği kararlara baktığımızda, suçun kasten öldürme olduğunun kabul edildiğini görmekteyiz. Bu cümleden hareketle Dairemizin benzer kararlarından bazı örnekler verilecektir. Dairemizin 2015/5750 esas 2016/354 Sayılı Kararına baktığımızda, burada maktulün künt kafa travması ve kafatasındaki kırıklar sebebiyle beyin kanaması sonucu 3 gün sonra vefat ettiği olayda yerel Mahkemece kastın aşılması suretiyle öldürme suçundan verilen hükmün kasten öldürme olduğu gerekçesiyle bozulduğunu görmekteyiz. Yine 2016/1703 esas 2016/3125 Sayılı Kararda da künt kafa travmasına bağlı beyin kanaması ile gelişen komplikasyonlar sonucunda meydana ölüm halinde, yerel Mahkemenin kastın aşılması suretiyle öldürme olduğu şeklindeki kararı, Dairemizce kasten öldürme olacağı gerekçesiyle bozulmuştur. Dairemizin 2014/1843 esas, 2015/2950 Sayılı Kararında da maktulün künt kafa travmasına bağlı kafatası kemik kırıkları ile birlikte beyin kanaması, beyin doku harabiyeti ve gelişen komplikasyonlar sonucu öldüğü olayda yerel Mahkemenin 87/4 maddesinden kurduğu hüküm, kasten öldürme olacağı gerekçesiyle bozulmuştur. Yine Dairemizin 2015/1375 esas, 2015/3744 Sayılı Kararında da maktulün künt kafa travmasına bağlı kafatası kemik kırıklarıyla birlikte beyin kanaması, beyin doku harabiyeti ve buna bağlı gelişen komplikasyonlar sonucu öldüğü anlaşılan olayda yerel Mahkemenin kasten öldürme olan kabulüne dokunulmamış Dairemizce de kasten öldürme olarak kabul edilmiştir. Yine Dairemizin 2016/3185 esas, 2016/1889 Sayılı Kararında da maktulün künt kafa travmasına bağlı kafatası kırığı ve müterafik beyin kanaması, beyin doku harabiyeti ve bunlara bağlı gelişen komplikasyonlar sonucu öldüğü anlaşılan olayda yerel Mahkemenin kasten öldürme olan kabulüne dokunulmamış Dairemizce de kasten öldürme olarak kabul edilmiştir. Yine Dairemizin 2015/2313 esas, 2016/560 Sayılı Kararında da sanığın metal bir sopayla maktulün kafasına çok sert bir darbe vurması sonucu künt kafa travmasına bağlı kafatası kemiği kırıklarıyla birlikte beyin kanaması ve beyin doku harabiyeti sonucu ölen kişiye karşı yerel Mahkemenin 87/4. maddesinden kurduğu hüküm 81. maddesi uygulanacağı gerekçesiyle bozulmuştur. Yine Dairemizin 2016/430 esas, 2016/2906 Sayılı Kararında da sopa ile vurmak suretiyle kafa travmasına bağlı kafatası kırığı ile birlikte beyin kanaması sonucu meydana gelen ölüm olayında yerel Mahkemenin kasten öldürme suçundan verdiği hüküm onanmıştır. Yine Dairemizin 2015/5411 esas, 2016/491 Sayılı Kararında da beyin, beyincik yüzeylerinde sol hemisferi kaplayan subdural mesafede yer yer kalınlığı 2 cm’ye varan hematom sol oksipital lob arka iç ve alt kısımlarda yaygın kontüzyon alanı, serebellumda yaygın subaraknoidal kanama, sağ parietal lob dış yüz orta kısımda 4x3 cm’lik subaraknoidal kanama, sol oksipital bölge iç kısımda subaraknoidal kanama olduğu anlaşılan ve bu yaralardan hiç birisinin ölüme direk etki etmeyeceği otopsi raporunda belirtilen kişinin ölümü ile ilgili, sanığın yargılanması sonucunda yerel Mahkemenin 87/4. maddesinden verdiği hüküm 81. maddesinin uygulanması gerektiği gerekçesiyle Dairemizce bozulmuştur.

Dairemizin ölüm ile neticelenmeyen olaylarda da bu tür yaralanmalar halinde öldürmeye teşebbüsten hüküm kurulmasına işaret ettiğini görmekteyiz. Kuşkusuz yukarıda verilen örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bu güne kadar Dairemizin uygulamalarını göstermek açısından bu örnekler verilmiştir. Somut olayda ise, eylemin neden kastın aşılması suretiyle öldürme değil, kasten öldürme olarak kabul edilmesi gerektiğini tartışmalıyız. Bir olayın kastın aşılması suretiyle öldürme olabilmesi için öncelikle yaralama kastıyla hareket edildiğinin açıkça anlaşılabilir olması gereklidir. Kişinin yaralama kastıyla hareket ettiği anlaşılıyor ve sonucunda ölüm neticesi meydana geliyor ise bu durumda bir kastın aşılması suretiyle öldürmeden bahsetmek mümkündür. Peki sanığın yaralama kastıyla hareket ettiğini nasıl anlayacağız? Bunu anlamak için sanığın zihnini okumak gibi bir yola gitmeyeceğiz. Ceza hukuku sanığın zihnini okumaz. Biz sanıkların dış dünyaya yansıyan hareketlerine bakarak objektif değerlendirilmeler sonucunda yapacağımız tahlillerle bunu tespit edeceğiz. Kastın aşılması suretiyle öldürmede dikkat edeceğimiz bir diğer husus vurulan darbenin şiddet ve niteliğidir. Şayet vurulan darbe ölüm neticesini doğurmayacak bir darbe ise buna rağmen ölüm neticesi meydana gelmişse ya da birleşen bir sebepten veya beklenmeyen bir sebepten ölüm neticesi meydana gelmişse burada kasten yaralama sonucunda ölüm suçundan bahsedilir. Maktule vurulan darbeye göre ölüm ile neticelenmesi beklenen bir durum ise bu yara ölüm neticesini doğurur diyorsak ve ölüm neticesi meydana gelmiş ise bu durumda kasten öldürme olarak eylemin kabul edilmesi gereklidir.

Maktul, ayrıntıları yukarıda verildiği üzere büyük bir odun parçasının kafasına şiddetli bir şekilde vurulması sonucunda hastaneye kaldırılmış, tıbbi müdahalelere rağmen olaydan sonra 3 gün yaşamış ve sonucunda ölmüştür. Adli Tıp Kurumu … Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesi Başkanı Uzman Doktor … tarafından verilen raporda; kafatasında parçalı çökme kırığı, subdural kanama, travmatik subaraknoidal kanama ve beyin ödemi tariflendiği, tariflenen bu bulguların müstakilen bir ölüm olayına sebebiyet verecek nitelikte olduğu belirtilmiştir. Somut olayda büyükçe bir odun parçasını, sanık doğrudan kafayı hedef alarak vurmuş, vücudun arızi durumlar hariç başka hangi bölgesine vursa alamayacağı sonucu almıştır. Olayda kullanılan odun parçası vücudun başka hangi bölgesine vurulsa ve bir ölüm neticesi meydana gelse kasten öldürmeden ceza verilmesi mümkün görünmemektedir. Sanığın vurduğu darbe basit bir darbe olmayıp, kafatası gibi kırılması oldukça güç bir yerde çökme kırığı oluşturan ve müstakilen öldürücü nitelikte bir darbedir. Burada biz sanığın dış dünyaya yansıyan davranışlarına baktığımızda, kalın odun parçasının başka bir yere değil direk kafaya havale edilmesi ve müstakilen öldürücü bir darbe olması sebebiyle kasten yaralama sonucunda ölüm suçundan ceza verilemeyeceğini, kasten öldürme suçundan ceza verilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Bu sebeplerle yerel Mahkemenin kasten yaralama sonucu ölüm olarak kabul ettiği eyleme dair vasfın, Dairemizin sayın çoğunluğu tarafından da bu şekilde kabul edilmesine dair görüşlerine katılmadığımız için kararın bu kısmına muhalifiz.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/31148 Karar: 2016/14120 Tarih: 14.06.2016

  • TCK 87. Madde

  • Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu

Başka suçtan Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan katılan …‘a gerekçeli kararın, 01.10.2013 tarihli ve 2012/52 esas sayılı yazı ile tebliği için ceza infaz kurumuna gönderildiği, tarihsiz tebliğ tebellüğ belgesinde tebliğ tarihinin 30.09.2013 olarak yazıldığı, Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun 03.11.2013 tarihli yazısı ile tebellüğ belgesinin gönderildiği, gerekçeli kararın katılana tebliğ tarihinin zuhulen yanlış yazıldığı kanaatine varılarak temyizin öğrenme üzerine ve süresinde olduğu, ayrıca suça sürüklenen … hakkında hakaret suçundan açılmış kamu davası olmadığı halde, suça sürüklenen çocuğa verilen beraat kararının hukuki değerden yoksun olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;

1- ) Sanık … hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Sanık hakkında kasten yaralama suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karara karşı 231/12. maddesi gereğince itiraz kanun yoluna gidilebilecek olup 5271 Sayılı CMK’nin 264. maddesine göre de, kanun yolunun ve merciin belirlenmesinde yanılma başvuranın hakkını ortadan kaldırmayacağından, katılanın temyiz istemi itiraz niteliğinde kabul edilerek, itiraz merciince karar verilmek üzere, dosyanın incelenmeksizin mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na tevdiine,

2- ) Sanıklar … ve … hakkında hakaret suçlarından verilen beraat kararları ile suça sürüklenen çocuk hakkında kasten yaralama suçundan verilen beraat kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Sanıklar ve suça sürüklenen çocuk hakkında delil yetersizliği sebebiyle beraat kararı verilmesine rağmen, uygulama maddesinin 5271 Sayılı CMK’nin 223/2-e maddesi yerine 223/2-b maddesi olarak gösterilmesi, mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak değerlendirildiğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

Yapılan yargılamaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre katılanın ve o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin istem gibi ONANMASINA,

3- ) Sanık … hakkında kasten yaralama suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak,

a- ) Olay sebebiyle katılan basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek ve vücuttaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarını orta ( 2 ) derecede etkileyecek nitelikte yaralandığı halde, sanık hakkında hükmedilen hapis cezasının 5237 Sayılı TCK’nin 87/3. maddesi gereğince artırılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde eksik ceza tayini,

b- ) Sanığın dosya içerisindeki adli sicil kaydında suç tarihinden önceki mahkumiyet hükümlerinin silinme koşullarının oluştuğu, güncel adli sicil kaydında bu mahkumiyet hükümlerinin bulunmadığı, sanığın katılanın zararını da giderdiğinin anlaşılması karşısında, 5271 Sayılı CMK’nin 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının subjektif şartının oluşup oluşmadığı tartışılarak, sanık hakkında 231. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde değerlendirilmemesi,

c- ) Sanığa 5237 Sayılı TCK’nin 86/1,, 29,, 62,, 50/1-a, 52/2 maddeleri uyarınca verilen adli para cezasının 52/4 maddesi uyarınca taksitlendirilmesine karar verilmiş ise de, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin belirtilmemesi suretiyle 52/4 maddesine muhalefet edilmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Kanun’un 8/1 maddesiyle yürürlükte bulunan 1412 Sayılı 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 14.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/31976 Karar: 2016/12140 Tarih: 12.05.2016

  • TCK 87. Madde

  • Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu

1- ) Sanık …‘e gerekçeli kararın usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediği anlaşılmakla temyizin süresinde kabul edilmesi suretiyle sanık … hakkındaki mahkumiyet hükmüne yönelik yapılan temyiz incelemesinde;

Hükmolunan adli para cezasının tür ve miktarı, 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 31.03.2011 tarih ve 6217 Sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 5320 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanuna eklenen geçici 2. maddesi uyarınca kesin nitelikte bulunduğundan, sanığın temyiz isteminin 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 Sayılı 317. maddesi uyarınca istem gibi REDDİNE,

2- ) Sanık … hakkında öz annesine karşı yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Sanığın kasten yaralama suçunu 6/1-f madde kapsamında silahtan sayılan sopa ile gerçekleştirmesi sebebiyle temel cezanın teşdiden belirlenmesi karşısında hükümde 86/3-e madde fıkrası bendine yer verilmemesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesiyle yürürlükte bulunan 1412 Sayılı 321. maddesi uyarınca talebe aykırı olarak BOZULMASINA, ancak bu durum yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 322. maddesi uyarınca, hükme 86/3-a madde fıkrası bendini takiben aynı yasa maddesi fıkrasının ( e ) bendi hükme eklenerek hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASI,

3- ) Sanık … hakkında kardeşine karşı yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Sanık hakkında, 5237 Sayılı TCK’nin 53. maddesi uyarınca hak yoksunluklarına karar verilirken, 5237 Sayılı TCK’nin 53/1-c maddesinde belirtilen hakları kendi altsoyu üzerinde koşullu salıverilme tarihine kadar, kendi altsoyu dışındakiler bakımından hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar kullanamayacağına karar verilmesi gerektiği gözetilmemiş ise de, bu husus Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas- 2015/85 karar sayılı iptal kararı ile oluşan yeni hukuki durum da gözetilerek infaz aşamasında dikkate alınabileceğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

a- ) Sanık hakkında mağdure Songül’ü kasten yaralama suçundan verilen mahkumiyet hükmünde 86/3-a madde fıkrasında ( e ) bendinin gösterilmemesi ve devamında 87/1-c, 87/1-son cümle madde uyarınca hüküm tesis edilmesi gerekirken, uygulama maddesinin aynı Kanun’un 87/2-son cümle madde olarak gösterilmesi ve takdiri indirim nedenlerinin uygulama maddesi olan 62/1 madde fıkrasının hükümde gösterilmemesi suretiyle 232/6 maddesine aykırı davranılması,

b- ) 5271 Sayılı CMK’nin 324/1. maddesinde ödenmesi gereken avukatlık ücretleri yargılama giderlerinden sayılarak cezaya veya güvenlik tedbirine hükmolunması halinde bu giderlerin sanığa yükletilmesi gerektiği bildirilmiş ise de, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin de tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3-c maddesindeki bir suç ile isnat edilen herkesin avukat tutmak için gerekli maddi olanaklardan yoksun olması halinde ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde re’sen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabileceği yönündeki düzenleme ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90/5. maddesindeki usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere dair milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi sebebiyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı yönündeki düzenleme karşısında, 5271 Sayılı CMK’nin 324. maddesiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3-c maddesi arasında çıkan uyuşmazlıkta milletlerarası andlaşma hükmü olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümlerinin esas alınması gerektiği gözetilmeden, sanık için yapılan müdafiilik giderinin 5271 Sayılı CMK’nin 150/2. maddesi uyarınca kendisine zorunlu olarak müdafii tayin edilen sanıktan tahsiline karar verilmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesiyle yürürlükte bulunan 1412 Sayılı 321. maddesiuyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden 1412 Sayılı 322. maddesi gereğince, hüküm yargılama giderine dair 7. fıkrasının hükümden çıkarılması ve yerine “ Sanık … yönünden zorunlu müdafiilik gideri olarak yapılan 301.00 TL. yargılama giderinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3-c maddesi uyarınca Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90/5. maddesi de gözetilerek hazine üzerinde bırakılmasına” cümlesinin , hükmün 4. bendine “ 62. maddesi gereğince” cümlesinin, hükmün 2. Bendine 86/3-a madde fıkrası bendini takiben aynı yasa maddesi fıkrasının ( e ) bendinin eklenmesi ve yine bu maddeyi takiben “ 5237 Sayılı TCK’nin 87/2.fıkra” şeklindeki maddenin hükümden çıkartılarak yerine hüküm fıkrasının başına gelecek şekilde “ 87/1-c ve 87/1-son maddeleri gereğince” cümlesinin eklenmesi suretiyle, hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 12.05.2016 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinin 3/c fıkras 3/c fıkrası dikkatlice okunduğunda bu maddenin içeriğinde suç işlemiş olan ve ceza ile cezalandırılmış olan kişilerin yani yargılama sonucunda mahkum olanların,yargılama aşaması boyunca kendilerine re’sen atanan avukatların yardımından ücretsiz yararlanacaklarını ileri sürmemektedir.

Avrupa İnsan hakları sözleşmesinin 6.maddesinin 3/c fıkras 3/c fıkrasının başlık kısmında belirtilen “Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir.” cümlesinden anlaşıldığı gibi, yargılama aşamasında şüpheli olan veya bir suç ile itham edilen kişilerin aşağıdaki haklara sahip olduğunu beyan etmektedir.

AİHM’si yargılama aşaması boyunca ücretsiz adli yardımdan yararlanmış bir şüphelinin mahkumiyeti halinde Devletlerin bu kişiden hukuki yardım masraflarını isteyebileceğine karar vermiştir. CROİSSAN VE ALMANYA DAVASINDA: “Kızıl Tugaylar adlı terör örgütünün bazı üyelerinin avukatılığını yapmış olan başvurucu, bu bağlamda yürüttüğü bazı faaliyetler sebebiyle hakkında ceza davası açılmıştır. Başvurucu davanın başlangıcında kendi seçtiği iki avukat tarafından temsil edilmiş, bu avukatlar daha sonra başvurucunun talebiyle ‘mahkeme tarafından atanmış avukatlar’ olarak görevlendirilmişlerdir. Savcının talebi üzerine,üçüncü bir avukat daha tayin edilmiştir. Başvurucu yargılama sırasında mahkemenin tayin ettiği bu üç avukat tarafından temsil edilmiştir. Yargılama sonunda dava mahkemesi başvurucunun iki buçuk yıl hapisle hapsine, dört yıl avukatlık yapmaktan yasaklanmasına ve atanmış avukatların avukatlık ücretlerinin de ödenmesine karar vermiştir. Başvurucu kararı temyiz ederek, ücretsiz hukuki yardım alma hakkı sebebiyle mahkeme tarafından atanan avukatların ücretlerini ödemesine karar verilmeyeceğini ileri sürmüştür. Başvurucunun bu iddiaları kabul edilmemiştir”.

AİHM’si bu kararı ile yargı yolu aşaması boyunca bir suç ile itham edilen kişilerin bu haktan yararlanabileceklerini ancak, yargılama sonucunda suçlu durumuna geçen ve mahkum olan kişilerin ise atanmış olan avukatlık ücretlerini ödemesine karar vermiştir. Bu yargılama giderinin hükümlüden tahsil edilemeyeceği yolunda AİHM’sinin tek bir kararı bulunsaydı bu takdirde kanun koyucular 5271 Sayılı CMK’nin 324, 330 maddelerini içeren yargılama giderleri bölümüne Baroca atanan müdafi ücretlerinin yargılama gideri olmadığına dair bir fıkra eklerlerdi.

Örneğin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin 3/e fıkras 3/e fıkrası gereğince “Mahkemede kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir çevirmenin yardımından ücretsiz olarak yararlanır.” fıkrası sebebiyle AİHM’si … ve Federal Almanya davasında “ücretsiz çevirmen sağlama yükümlülüğü mutlaktır. Sanığın ödeme gücünün olup olmamasının bir önemi yoktur. Sanık için bir çevirmen sağlanması ceza adaleti sisteminin düzenlenmesi içinde devletten beklenen bir adımdır. Sanık mahkum olduğu takdirde bile çeviri masrafını ödemeye zorlanamaz.” şeklindeki kararı karşısında kanun koyucular 5271 Sayılı CMK’nin 324.maddesine 5. fıkray 5. fıkrayı eklemişlerdir.

CMK’nin 324.maddenin 5. fıkrası aynen şöyledir. “Türkçe bilmeyen ya da engelli olan şüpheli, sanık, mağdur veya tanık için görevlendirilen tercümanın giderleri, yargılama gideri sayılmaz ve bu giderler Devlet Hazinesince karşılanır.”

Kanun koyucular, 5320 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 13/1.maddesine bir cümle ekleyerek, bu avukatlık ücretinin yargılama gideri olduğunu kanun metnine dahil etmişlerdir. “Baro tarafından görevlendirilen müdafi ve vekile ödenecek ücret Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla yer alan ödenekten ödenir. Bu ücret yargılama giderlerinden sayılır.”

Anayasa Mahkemesi’nin 12.03.2009 tarih 2007-43 esas, 2009-51 Sayılı kararın içeriğinden anlaşıldığı gibi Baro tarafından görevlendirilen müdafi ücretinin yargılama gideri olarak dava sonunda hükümlüden tahsili gerektiğine karar vermiştir.

Kanun koyucular Baro tarafından görevlendirilen müdafi ücretini yargılama gideri olarak kabul ettiklerine ve buna dair yönetmelik çıkardıklarına göre dosyamızda yargılama gideri olan müdafi ücretinin de dava sonucunda mahkum olan sanıktan tahsili gerektiğinden çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/5058 Karar: 2016/8952 Tarih: 04.05.2016

  • TCK 87. Madde

  • Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu

1- ) Müştekinin, yöntemince kamu davasına katılmadığı anlaşıldığından, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1 ve 1412 Sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca, müşteki …‘ın, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE,

2- ) Sanıklar hakkında, müştekiye yönelik yaralama suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri ile tehdit suçlarından kurulan beraat hükümlerinin temyiz incelemesinde;

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

a- ) Sanıklara yükletilen, mağdura yönelik yaralama eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanıklar tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,

Cezaların kanuni bağlamda uygulandığı,

b- ) Sanıklar hakkında, tehdit suçlarından kurulan beraat hükümlerinin de usul ve kanuna uygun olduğu,

Anlaşıldığından, sanıklar ve müdafii ile katılanın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA,

3- ) Sanıklar hakkında, katılana yönelik yaralama suçlarından kurulan hükümlerin temyiz incelemesine gelince; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir,

Ancak;

a- ) Katılanın adli doktor raporunda, vücudundaki kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisinin, hafif ( 1 ) derece olduğunun belirtilmesi karşısında; TCK’nın 87/3 maddesi gereğince, kırığın derecesine göre, 1/12 ila 6/12 arasında artırım yapılması gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde orantısız olarak, 1/3 oranında uygulanması suretiyle sanıklar hakkında fazla cezaya hükmedilmesi,

b- ) Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24.11.2015 gün ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 Sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin ( 1 ) numaralı fıkrasının ( b ) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararlarının uygulanması zorunluluğu,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ve müdafii, katılanın temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 04.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/1652 Karar: 2016/1585 Tarih: 29.03.2016

  • TCK 87. Madde

  • Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu

1- )Sanık … hakkında maktul … yönelik kasten yaralama sonucu ölüme neden olma; sanık … hakkında mağdurlar …, …, yönelik kasten yaralama, mağdur … yönelik mala zarar verme suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri ile sanık … hakkında ayrıca maktul İsmail’e yönelik kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik yapılan incelemede;

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık … maktul … yönelik eylemi ile sanık … mağdurlar …, …, yönelik kasten yaralama, mağdur … yönelik ise mala zarar verme suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde sanık … mağdurlar …, …, yönelik kasten yaralama, mağdur … yönelik mala zarar verme suçlarının niteliği tayin, sanık … yönünden kusurluluğu etkileyen sebeplerden haksız tahrikin nitelik ve derecesi ile sanıklar …, …, yönünden takdiri cezayı azaltıcı bir sebep bulunmadığı takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle değerlendirilmiş, elde edilen delillerin sanık … hakkında maktul … yönelik kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan 5271 Sayılı CMK’nun 223/2-e maddesi uyarınca mahkumiyetine yeter nitelik ve derecede bulunmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde düzeltme ve bozma nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık. müdafiinin sübuta, sanığın eylemi ile maktulün ölümü arasında illiyet bağının bulunmadığına, sanık … müdafiinin eksik incelemeye, sübuta, katılanlar …, …, vekilinin sanık … yönünden bir nedene dayanmayan, sanık … yönünden ise haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasının hatalı olduğuna ilişen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddiyle,

A- )Sanık … hakkında mağdurlar …, … yönelik kasten yaralama ve mağdur. yönelik mala zarar verme suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri ile maktul … yönelik kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan kurulan beraat hükmü yönünden;

Mağdurlar …, …, yönelik kasten yaralama ve mağdur … yönelik mala zarar verme suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerinde, Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. ve 2015/85 K. sayılı kararı ile 53. maddesinin iptal edilen bölümleri nazara alındığında mahkemenin bu madde ile yaptığı uygulamalar kanuna aykırı ise de, bu hususlar yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 322. maddesinin tanıdığı yetkiye dayanılarak hüküm fıkrasının mahsus bölümlerinde yer alan 53. maddesinin uygulanmasına dair bölümlerin “Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararındaki hususlar gözetilerek 53/1-2-3. maddelerinin tatbikine” şeklinde değiştirilmesine karar verilmek suretiyle DÜZELTİLEN, mahkumiyet hükümleri ile maktul … yönelik kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan kurulan beraat hükmünün tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA,

B- )Sanık … hakkında maktul … yönelik kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan kurulan mahkumiyet hükmü yönünden;

Oluşa ve dosya içeriğine göre, sanık … alkollü olan arkadaşı maktul … kendisine küfür etmesinin hiddeti ile kafası ile maktulün başına vurduğu ve maktulün dengesini kaybederek yere düşmesi sonucu oksipital kemikteki liner kırığa ve beyin kanamasına bağlı olarak öldüğü olayda; sanığın maktule kafası ile vurmaktan ibaret eylemi sebebiyle maktulde oluşan yaranın niteliği hususunda Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kurulundan rapor aldırılarak, yaralanmasının 86/1. maddesi kapsamında kalması durumunda aynı Kanunun 87/4. maddesi gereğince kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan; 86/2. maddesi kapsamında kalması durumunda ise aynı Kanunun 86/2. maddesi yollamasıya 85/1. maddesi gereğince taksirle ölüme neden olma suçundan mahkumiyeti gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan mahkumiyetine karar verilmesi,

2- )Sanık.hakkında maktul … yönelik kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan kurulan beraat hükmü ile mağdurlar …, …, yönelik kasten yaralama suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik yapılan incelemede;

UYAP işletim sisteminin Dairemize verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılıp dosya içerisine konulan 27.12.2014 tarihli nüfus kayıt örneğinden, sanık … hükümden sonra 17.08.2013 tarihinde öldüğü anlaşılmakla, sanık hakkında açılan kamu davalarının 5237 Sayılı TCK’nun 64. maddesi uyarınca düşürülmesine karar verilmesi zorunluluğu,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olup, sanık … müdafii ile katılanlar …, …, vekilinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde görüldüğünden, hükmün tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak BOZULMASINA, 29.03.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/9560 Karar : 2017/4024 Tarih : 5.04.2017

  • TCK 87. Madde

  • Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu

1)Sanık … hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Katılan …’ın hem yaşamını tehlikeye sokar halde, hem ağır (5. derece) hem de duyu veya organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflaması niteliğinde yaralanması olayında, sanığa TCK’nin 86/1, 86/3-e, 87/1-a-d-son maddeleri gereğince birden fazla nitelikli halin bir arada gerçekleşmesi nedeniyle alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayin edilmesi gerekmesine karşın yazılı şekilde karar verilmesi, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas-2015/85 Karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesindeki bazı hükümler iptal edilmiş ise de, bu husus infaz aşamasında dikkate alınabileceğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

Yapılan yargılamaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre sanık müdafiinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA;

2)Sanık … hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Diğer temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine, ancak;

a) Sanığa isnat edilen 5237 sayılı TCK’nin 86/1, 86/3-e, 87/1-a-d-son maddesinde öngörülen cezanın alt sınırının 5 yıl hapis cezası olması nedeniyle, savunmasının yargılamayı yapan mahkemece alınması gerektiği gözetilmeyerek, savunmasının talimat yoluyla aldırılması suretiyle 5271 sayılı CMK’nin 196/2. maddesine aykırı davranılması,

b) Katılan …’ın hem yaşamını tehlikeye sokar halde, hem ağır (5. derece) hem de duyu veya organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflaması niteliğinde yaralanması olayında, sanığa TCK’nin 86/1, 86/3-e, 87/1-a-d-son maddeleri gereğince

birden fazla nitelikli halin bir arada gerçekleşmesi nedeniyle TCK’nin 61. maddesi gereğince alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayin edilmesi gerekmesine karşın yazılı şekilde karar verilmesi,

c) Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas- 2015/85 karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesindeki bazı ibarelerin iptal edilmesi nedeniyle sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 6723 sayılı Kanunun 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca CMUK’un 326/son maddesi gereğince ceza süresi yönünden kazanılmış hakları saklı tutularak BOZULMASINA; 05.04.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas: 2012/8900 Karar: 2013/23365 Tarih: 05.06.2013

  • TCK 87. Madde

  • Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu

Yerinde görülmeyen diğer itirazların reddine,

Ancak;

Sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı 11.03.2010 tarihli kararda 5237 Sayılı T.C.K.nun 86/1. maddesi gereğince ceza miktarı alt hadden belirlenmesine rağmen, hükmün açıklandığı 16.12.2010 tarihli kararda alt hadden uzaklaşılarak fazla cezaya hükmedilmesi,

Aynı eylem sebebiyle mağdurda hem kemik kırığı hem yüzünde sabit eser meydana gelmiş olmakla, daha ağır neticesi olan, silahla yüzde sabit eser niteliğinde yaralama sebebiyle ceza tayini gerekirken ayrıca 5237 Sayılı T.C.K.nın 87/3. maddesinin de uygulanması suretiyle fazla ceza tayini,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş sanık ve o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Kanunun 8/1. maddesiyle yürürlükte bulunan 1412 Sayılı 321. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 05.06.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/12684 Karar: 2013/15283 Tarih: 05.06.2013

  • TCK 87. Madde

  • Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın kusursuz olduğuna, mahalli Cumhuriyet Savcısının, sair nedenlere dair yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Müşteki ve tanık beyanlarıyla dosya kapsamındaki delillerden, annesi olan öleni, evde istemeyen ve diğer kardeşlerinin ikametinde kalmasına zorlayan sanığın, ölenle sürekli tartıştığı ve öleni müteaddit kez darp ettiği, olay günü öğle saatlerinde torunu olan tanık G.Ş.’le birlikte ikametinde bayram temizliği yapan ölenin, cam kenarında bulunan elma artığını çöpe atmak için eline aldığı esnada, sanığın, ölenin elinden aldığı çöpü duvara fırlattığı ve sebepsiz yere ölenin boğazını sıkarak eliyle darp etmeye başladığı; ölenin, tanık G. ve olay mahalline intikal eden ağabeyi tanık K. tarafından kurtarıldığı, olaydan sonra, ikametiyle aynı sokakta bulunup iki ev mesafede bulunan diğer oğlu tanık K.’in evine giden ölenin, gece saat 23:00 sıralarına kadar bu evde kaldığı, daha sonra eşi olan tanık K.’in, eve çağırması üzerine ikametine dönen ölenin, elinde bira şişesi bulunan sanık tarafından “Sen ne yüzle geldin, seni burada görmeyeceğim” şeklindeki sözlerle azarlanarak karşılandığı, daha önce sanık tarafından maruz bırakıldığı şiddet olaylarında da yaptığı üzere, oğlu olan sanığın zamanla uslanacağına dair ümidi ve annelik duygusunun tabii şefkatiyle herhangi bir söz söylemeden odasına yönelen ölenin, yatağına uzandığı esnada, sanığın, öleni ite kalka bulunduğu yerden kaldırdığı, el ve ayaklarıyla darp ederek evin avlusuna çıkardığı, buna engel olmaya çalışan babası K.e de hakaretlerde bulunarak, babasının karşı koymasından duyduğu infialle ölene yönelik darp eyleminin şiddetini arttırdığı, ölenin, yaşa bağlı şeker, tansiyon ve kalp hastası olduğunu bildiği halde kollarına, bacaklarına, göğüs bölgesine vurduğu, babası olan müşteki K.’in, diğer oğlu tanık K.’in ikametine giderek, “Kurtarın! S., annenizi keseceğim, öldüreceğim! diyerek darp ediyor’ şeklindeki sözlerle yardım istediği, sanığın ağabeyi tanık K. ve yeğeni tanık G.’ın, olay mahalline giderek öleni, sanığın elinden aldıkları, sanığın içeri girerek kapıyı üzerine kilitlediği, bu esnada “ben fenalaşıyorum, benim oğlum, kalbime kalbime vurdu, ben artık dayanamıyacağım kötü oluyorum” diyerek bulunduğu yere yığıldığı, ölenin oğlu tanık Ş.’in kalp masajı yapmaya başladığı, 112 acil yardım ekibine haber verildiği ancak ölenin tüm müdahalelere rağmen olay mahallinde yaşamını kaybetmesiyle sonuçlanan olayda; Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 1. İhtisas Kurulunca düzenlenen 7.11.2012 tarihli raporda, kronik kalp hastalığı bulunan kişide ölümün, maruz kaldığı darp olayının efor ve stresine bağlı olarak ani kardiyak ölüm sonucu meydana gelmiş olduğu, ölümle olay arasında illiyet bağı bulunduğunun belirtildiği, olaydaki yaralanmanın basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olduğu belirtilmiş ise de, yukarda anlatılan oluş nazara alındığında basit tıbbi yaralanmadan söz edilemeyeceği, sanığın eyleminin 5237 Sayılı T.C.K.nın 87/4. maddesinde yazılı neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunu oluşturduğu anlaşılmakla; delilleri değerlendirme yetkisinin 5235 Sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleriyle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 12. maddesi hükmüne göre Ağır Ceza Mahkemesine ait olup görevsizlik kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm tesisi,

SONUÇ : Kanuna aykırı olup, mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 Sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 Sayılı 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, sanığın tutukluluk halinin devamına, 05.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas: 2011/3799 Karar: 2012/32352 Tarih: 02.10.2012

  • TCK 87. Madde

  • Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu

Gereği görüşülüp düşünüldü;

6217 sayılı Kanunun 26. maddesiyle6217 sayılı Kanunun 26. maddesiyle 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici madde 3 hükmü ile 01.01.2014 tarihine kadar asliye ceza mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet savcısının bulunmayacağı düzenlemesinin getirilmesi karşısında tebliğnamedeki 2 nolu bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1)Müşteki A.’in, Diyarbakır Adli Tıp Şube Müdürlüğünden aldırılan raporunda, müştekide kesici delici alet yaralanması sonucu oluşan pankreaktektomi ve splenektomi arızasının her birinin ayrı ayrı organlardan birinin işlevinin sürekli yitirilmesi niteliğinde olduğunun bildirilmesine göre, suça sürüklenen çocuğun eylemi 5237 sayılı TCK’nin 86/1,, 86/3-e,, 87/2-b-son maddeleri kapsamındaki suçu oluşturduğu halde yazılı şekilde 5237 sayılı TCK’nin 86/1,, 86/3-e,, 87/1-a-d-son maddeleri ile hüküm tesisi,

2)Kabule göre de, 5237 sayılı TCK’nin 86/1. maddesi ile belirlenen 1 yıl 6 ay hapis cezasının 86/3-e, 87/1-a-d maddelerinin tatbiki ile bulunan 2 yıl 30 ay hapis cezasının 87/1-son maddesi uyarınca 5 yılın altında kalması nedeniyle bu madde uyarınca 5 yıl hapis cezasına yükseltilip bu miktar üzerinden yaş indirimi ve takdiri indirim uygulaması yapılması gerekirken, yasada yeri olmadığı halde 87/1-son maddesi uyarınca doğrudan 6 yıl hapis cezasına hükmedilerek bu miktar üzerinden yaş indirimi ve takdiri indirim uygulaması yapılması,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca kısmen istem gibi BOZULMASINA, 1412 sayılı 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, 02.10.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2010/1291 Karar: 2011/7330 Tarih: 30.11.2011

  • TCK 87. Madde

  • Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu

1- a) Tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık Y. hakkında 765 sayılı TCK.nun 81 inci maddesinin uygulanmaması;

b) 5320 sayılı Yasa’nın 13/1 inci maddesi nedeniyle baro tarafından atanan vekile ödenecek ücretin sanıklara yargılama gideri olarak yükletilmesi gerektiğinin gözetilmemesi;

Karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

2- Tanık Ö.’in uzun araştırmalara rağmen bulunamadığından dinlenilmesine gerek görülmediği hususunun gerekçede açıklandığı, dosya içerisindeki delillerinde hüküm kurmaya yeterli olduğu anlaşılmakla, tebliğnamedeki 2 nolu bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

3- Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıkların suçunun sübutu kabul, cezayı azaltıcı takdiri indirim sebebinin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle değerlendirilip reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bozma nedenleri dışında isabetsizlik görülmediğinden, sanık K.müdafiinin sübuta vesaireye, sanıklar Y. ve A. müdafiilerinin bir sebebe dayanmayan temyiz itirazlarının reddine;

Ancak;

Oluşa ve dosya içeriğine göre; sanıklardan K.’le mağdur R.’in arkadaşı tanık Ö. arasında husumet bulunduğu, olay gecesi taraflar arasında kadın temini nedeniyle kurdukları irtibat sonucunda, her üç sanığın sanıklardan Y. ‘ın kullandığı araçla, mağdur R.’in de araçla beraberinde tanıklar Ö. ve N. olduğu halde buluşma noktası olan olay mahallinde geldiklerinde, taraflar arasında çıkan tartışma zerine, sanıklardan K.’in, aracın arka kısmında oturan sanık A.’a Sık diye talimat vermesinin ardından, sanık A.’ın ele geçirilemeyen av tüfeğiyle mağdurunda içinde bulunduğu aracı hedef seçerek ve birden çok kez ateş ettiği, yaptığı atıştan birisinin otomobilin arka sol stop lambasından giren kurşunun aracın bagaj kısmından geçerek arka koltuk arkasındaki metal saçı da delerek, sol arka koltukta oturan mağdura isabetiyle, sol lumbol bölgeden girip sol ingunial bölgeye doğru seyrederek, ince barsak ve dalağı parçalayıp dalağın alınmasına neden olduğu, mağdurun, yaşamsal tehlike doğuracak, basit bir tıbbi müdahaleyle giderilemeyecek ve organlardan birinin işlevinin yitirilmesine yol açacak şekilde yaralandığı, aracın hemen olay yerinden uzaklaştığı anlaşılmakla;

a) Sanık A. tarafından kullanılan suç aletinin niteliği, etkili mesafeden ve yaşamsal bölgelerin hedeflenmesi suretiyle ateş edilmesi, atış sayısı ve yaralanmanın niteliği gözetildiğinde, sanık A.’ın ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu, bu nedenle sanık A.’ın kasten insan öldürmeye kalkışma, sanık K.’in yaşı küçük sanık A.’ı suça azmettirmekten, diğer sanık Y. ‘ın ise suça yardım etmekten cezalandırılması yerine eylemin kasten yaralama olarak kabul edilerek eksik ceza tayini,

b) Kabule göre de;

aa- Sanık K. ‘in suça azmettiren olarak katıldığı kabul edildiği halde yasa maddesinin 64/2 yerine 64/1 olarak gösterilmesi,

bb- Eylemin av tüfeğiyle gerçekleştirildiği, kabulünde bu yönde olduğu halde kısa kararda eylemin bıçakla gerçekleştirildiği kabul edilerek gerekçeyle hüküm arasında karışıklığa neden olunması,

cc- 5237 sayılı TCK.nun 86 ncı maddesi uyarınca temel ceza belirlenmesi, aynı yasanın 86/3-e maddesi uyarınca cezanın yarı oranında artırılmasından sonra 87/2-b maddesi gereğince ceza iki kat artırılarak 2 yıl 12 ay hapis cezası belirlendikten sonra 87/2-son maddesinin uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi

Yasaya aykırı olup, sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin tebliğnamadeki düşünce gibi BOZULMASINA, karşı temyiz bulunmadığından 326/son maddesi uyarınca sanıkların ceza miktarı yönünden kazanılmış haklarının korunmasına, 30.11.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS