0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Nitelikli Haller

TCK Madde 82

(1) Kasten öldürme suçunun;

a) Tasarlayarak,

b) Canavarca hisle veya eziyet çektirerek,

c) Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle,

d) Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş, boşandığı eş veya kardeşe karşı,

e) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

f) (Değişik:12/5/2022-7406/2 md.) Kadına karşı,

g) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,

h) Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla,

i) Bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle,

j) Kan gütme saikiyle,

k) Töre saikiyle, İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.



TCK Madde 82 Gerekçesi

Maddede, kasten öldürme suçunun, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren nitelikli hâlleri belirlenmiştir. Söz konusu suçun seçimlik olarak belirlenen bu nitelikli şekilleri, bentler hâlinde sıralanmıştır.

(a) bendinde, kasten öldürme suçunun tasarlayarak işlenmesi, bir nitelikli hâl olarak kabul edilmiştir.

(b) bendinde, öldürme suçunun canavarca hisle veya eziyet çektirerek işlenmesi bir nitelikli hâl olarak öngörülmüştür. Bent kapsamında iki seçimlik harekete yer verilmiştir.

Kişinin acıma hissi olmaksızın bir başkasını öldürmesi hâlinde canavarca hisle öldürme söz konusudur. Canavarca hisle öldürmenin arzettiği özellik, öldürmenin vahşi bir yöntemle gerçekleştirilmesidir. Kişinin yakılarak, uyurken kulağının içine kızgın yağ dökülerek ya da vücudu parçalanarak öldürülmesi, buna örnek olarak gösterilebilir.

Bu bentte yer verilen ikinci seçimlik hareket ise, kişiye eziyet çektirilerek öldürülmesidir. Bu durumda, kişi hemen değil, belli bir süreç içinde acı çektirilerek öldürülmektedir. Örneğin kişiye gözleri çıkarılarak, kulağı ve sair organları kesilerek acı çektirilmekte ve sonuçta öldürülmektedir.

(c) bendinde ise, öldürmenin genel tehlike yaratmak ya da tehlikeli araçlar kullanılmak suretiyle işlenmesi, bu suçun nitelikli hâli olarak tanımlanmıştır.

Genel tehlike yaratmak, başlı başına bir suç oluşturmaktadır. Genel tehlikeye sebebiyet verme suçunun oluşabilmesi için ölüm veya yaralama ya da malvarlığına zarar verme gibi bir neticenin meydana gelmesi gereksizdir. Bu nedenle, kasten öldürme suçunun genel tehlike yaratmak suretiyle işlenmesi hâlinde, hem genel tehlike yaratma suçu hem de kasten öldürme suçu birlikte gerçekleşmiş olmaktadır. Fikri içtima hükümleri uygulanmak suretiyle bu durumda kişiye daha ağır cezayı gerektiren kasten öldürme suçundan dolayı cezaya hükmetmek gerekecektir. Ancak, bu bent hükmüyle söz konusu durum, kasten öldürme suçunun nitelikli hâli olarak kabul edilmiştir.

(d) bendinde ise, kasten öldürme suçunun belli akrabalık ilişkisi içinde bulunulan kişilere yani üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı işlenmesi, bu suçun diğer bir nitelikli hâli olarak tanımlanmıştır.

(e) bendinde, kasten öldürme suçunun çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi, bu suç açısından bir nitelikli hâl olarak öngörülmüştür. Çocuk olması veya ileri yaşı, hastalığı, malûllüğü veya ruhî veya fizik güçsüzlüğü nedeniyle kendini korumaktan âciz bir kimseye karşı fiilin işlenmesi, gerek faildeki ahlâkî kötülüğün mefruz çokluğu gerek fiilin icrasındaki kolaylık dolayısıyla, nitelikli hâl sayılmıştır.

(f) bendinde ise, kasten öldürme suçunun gebe olduğu bilinen kadına karşı işlenmesi bir nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir. Suçun gebe kadına karşı işlenmesi hâlinde iki hayata son verilmektedir. Bu nedenle, belirtilen durumda faile daha ağır ceza verilmesi öngörülmüştür. Failin söz konusu nitelikli unsur dolayısıyla sorumlu tutulabilmesi için, mağdurun gebe olduğunu bilmesi gerekir; yani suçun bu nitelikli unsuru açısından failin doğrudan kastla hareket etmesi gerekir.

(g) bendinde, suçun kamu görevlisine karşı ve görevini yerine getirmesi dolayısıyla işlenmesi, bu suçun nitelikli hâli olarak kabul edilmiştir. Suçun salt kamu görevlisine karşı işlenmesi yeterli değildir; mağdurun, görevinin gereklerine uygun davranılması dolayısıyla öldürülmesi gerekir. Hatta, kamu görevliliği sıfatı sona ermiş olsa bile, kişinin kamu görevinin gereklerine uygun davranması dolayısıyla öldürülmesi hâlinde de bu nitelikli unsur oluşacaktır.

(h) bendinde, bu suçun güdülen amaç itibarıyla nitelikli hâline yer verilmiştir. İşlenmiş olan bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmekte olan bir suçun işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla, kişi öldürüldüğünde, amaç suç araç suç ilişkisi söz konusudur. Suçun bu nitelikli hâlinin oluşabilmesi için, belirtilen amaçlarla bir kişinin öldürülmesi yeterlidir; öldürmek suçuyla amaçlananın gerçekleşmesi gerekmez. Bu nedenle, örneğin bir banka soygununu gerçekleştirebilmek amacıyla öldürme suçunun işlenmesi hâlinde, fail hakkında bu nitelikli unsur dolayısıyla cezaya hükmedilecektir. Banka soygununun gerçekleşmesi hâlinde, failin ayrıca bu suçtan dolayı da cezalandırılması gerekir. Başka bir deyişle, bu gibi durumlarda gerçek içtima kurallarını uygulamak gerekir.

(i) bendine göre; yerleşmiş Yargıtay kararlarında da kabul edildiği üzere, kan gütme saikiyle öldürme hâlinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmedilmesi, fiilin sadece kan gütme saikine bağlı olarak işlenmiş olması hâlinde söz konusu olabilecektir. Ancak, belirtilmelidir ki, haksız tahrikin koşullarının bulunduğu hâllerde, bu bent hükmü uygulanamaz.

Nihayet, (j) bendine göre; töre saikiyle öldürme hâlinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmedilecektir. Ancak, bu hükmün uygulanabilmesi için, somut olayda haksız tahrikin koşullarının bulunmaması gerekir.


TCK 82 Kasten Öldürme Suçunun Nitelikli Halleri Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu 2019/542 E. , 2021/42 K.

  • TCK 82
  • Tasarlayarak kasten öldürme
  • Töre saikiyle kasten öldürme

Kasten öldürme suçu 5237 sayılı TCK’nın 81. maddesinde;

“Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş,

“Nitelikli hâller” başlıklı 82. maddesinde;

“(1) Kasten öldürme suçunun;

a) Tasarlayarak, … k) Töre saikiyle,

İşlenmesi hâlinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır” düzenlemesiyle de tasarlayarak öldürme ve töre saikiyle öldürme kasten öldürme suçunun nitelikli hâlleri arasında sayılmıştır.

Gerek madde metninde, gerekse gerekçesinde “tasarlama” kavramının tanımına yer verilmemiş, bu konunun açıklığa kavuşturulması, öğreti ve yargısal kararlara bırakılmıştır. Öğretide tasarlamayı açıklama bakımından “soğukkanlılık” ve “planlama teorisi” olarak iki görüş ileri sürülmüştür. Soğukkanlılık teorisine göre, tasarlayarak öldüren şahısta bir soğukkanlılık gözlenmektedir. Bu kişinin başkasını öldürürken hiç heyecan duymamış olması, ondaki ruhsal kötülüğü göstermektedir. Ayrıca fail, öldürme kararını önceden almış olmasına, araya zaman girmiş olmasına karşın, soğukkanlılığını korumuş ve bu karardan vazgeçmemiştir. Planlama teorisine göre ise, tasarlama ile işlenen öldürme suçlarında, suç, önceden kararlaştırılmış, hazırlanmış ve planlanmıştır. Bu hazırlık, pusu kurmak, mağduru ya da maktulü bulmak, hile ile öldüreceği yere getirmek şeklinde olabilecektir. Burada fail, önceden aldığı suç işleme kararını gerçekleştirmek için suçta kullanacağı araçları seçip, temin etmekte ve bu suçu nasıl işleyeceği konusunda plan yapmaktadır.

765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde, Ceza Genel Kurulunun 09.07.2002 tarihli ve 138-301 sayılı ile 03.12.2002 tarihli ve 247-414 sayılı kararlarıyla; “Failin bir kimseye karşı bir suçu işlemeye sebatla ve koşulsuz olarak karar vermesi, suçu işlemeden önce soğukkanlı bir şekilde düşündükten sonra ulaştığı ruhsal sükûnete rağmen kararından vazgeçmeyip ısrarla ve bu akış içerisinde fiilini icraya başlaması hâlinde tasarlamadan söz edilebilir. Tasarlama hâlinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında bir süre geçmektedir. Fail bu süre içinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte, ancak tasarladığı suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi fakat bir başka nedenle ve ani bir kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının ne zaman alındığı ve eylemin ne zaman işlendiği mevcut kanıtlarla saptanmalı, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı araştırılmalıdır” sonucuna ulaşılmıştır.

Yerleşik yargısal kararlarda kabul edildiği ve tereddütsüz bir şekilde uygulandığı üzere, tasarlamadan söz edilebilmesi için; “Failin, bir kimsenin vücut bütünlüğü veya yaşam hakkına karşı eylemde bulunmaya sebatla ve koşulsuz olarak karar vermiş olması, düşünüp planladığı suçu işlemeden önce makul bir süre geçmesine ve ulaştığı ruhi sükûnete rağmen bu kararından vazgeçmeyip sebat ve ısrarla fiilini icraya başlaması ve gerçekleştirmeyi planladığı fiili, belirlenmiş kurgu dâhilinde icra etmesi” gerekmektedir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış birçok kararı da bu doğrultudadır.

Tasarlama hâlinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında sükûnetle düşünebilmeye yetecek kadar bir süre geçmektedir. Fail bu süre içinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte ve suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi ve fakat bir başka nedenle ve bir başka ani kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının hangi düzeydeki eylem için ve ne zaman alındığı ile eylemin şarta bağlı olmayan bu kararlılıktan ne kadar zaman geçtikten sonra işlendiği mevcut delillerle belirlenmeli, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı değerlendirme konusu yapılmalıdır.

Töre saikiyle öldürme suçu ise; 01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 82. maddesinin 1. fıkrasının (k) bendinde, kasten öldürme suçunun nitelikli bir diğer hâli olarak düzenlenmiştir. 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yer almayan ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile somut bir norm olarak hukukumuza giren töre saikinin tanımı yasada yapılmamış, bu kavramdan ne anlaşılması gerektiği, toplumsal yapıdaki dinamizm de nazara alınarak uygulama ve öğretiye bırakılmıştır.

Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğünde: “Saik” kavramı; “sebep, güdü”,

“Töre” kavramı; “bir toplulukta benimsenmiş, yerleşmiş davranış ve yaşama biçimlerinin, kuralların, görenek ve geleneklerin, ortaklaşa alışkanlıkların, tutulan yolların bütünü, âdet, bir toplumdaki ahlaki davranış biçimleri, adap”,

“Namus” kavramı; “bir toplum içinde ahlak kurallarına ve toplumsal değerlere bağlılık, iffet, doğruluk, dürüstlük”,

“Töre cinayeti” kavramı ise; “bazı bölgelerde geleneksel anlayışlara uymama sebebiyle genellikle genç kız veya kadınların ailesinin kararıyla yine aileden biri tarafından öldürülmesi” şeklinde açıklanmaktadır.

Bu tanımlamalardan, töre ve namusun, birbirlerine kısmen benzer ve yakın olmakla birlikte birbirlerinden ayırt edilmesi gereken farklı kavramlar olduğu görülmektedir. Töre belli koşullarda namusu da içine alan bir üst kavram ise de, öncelikle töre ve namus cinayetlerinin aynı kapsamda olmadığı belirtilmelidir. Ait olunan toplulukta geçerli ve herkes tarafından kabul edilen töre gereğince namus cinayeti işlenmesi olanaklı olup bu durumda kasten öldürme fiilinin töre saikiyle işlendiği kabul edilebilir. Ancak bununla birlikte toplumda “namus cinayeti” olarak adlandırılan her kasten öldürme eyleminin töre saikiyle işlenmediği ve bu tür eylemlerin kişilerin kendi namus anlayışının bir sonucu olarak ve töre ile yakından uzaktan ilgisi olmayacak şekilde gerçekleştirildiği de gözden uzak tutulmamalıdır.

Töre saikiyle hareket ederek kasten öldürme suçunu işleyen fail, görev bilinciyle hareket etmekte ve hukuk düzenince uygun görülmeyerek cezalandırılan bu davranışı nedeniyle ait olduğu toplulukta saygınlık ve itibar kazanmakta, hoş görülmekte ve korunmaktadır. Oysa töre saikinden bağımsız olarak kendi namus anlayışının bir sonucu olarak kasten öldürme fiilini gerçekleştiren fail açısından aynı durum söz konusu olmamaktadır.

Nitekim öğretide töre saikiyle işlenen namus cinayetlerine ilişkin olarak; “namus cinayetleriyle kastedilen medeni durumlarından bağımsız olarak kadınların aile namusunu ve şerefini kurtarmak adına, geniş anlamda ve çekirdek aileyle sınırlandırılamayacak bir ailenin üyeleri tarafından öldürülmeleridir”(Ece Göztepe, Namus Cinayetlerinin Hukuki Boyutu: Yeni TCK’nın Bir Değerlendirmesi, TBB Dergisi, s.59, sh.29, 2005.), “Töresel olmayan ama yaygın rastlanan bazı haller konusunda bir açıklık getirmemiş olmakla birlikte, Kanun, feodal toplumun, feodal toplum kalıntısı toplumların töresel bir davranışı olan namus kurtarmak saikiyle insan öldürmeyi suçu ağırlatan neden sayması övülecek, yerinde bir davranış olmuştur…Töre saikiyle öldürmenin kabul edilebilmesi ve cezanın artırılabilmesi için, bizce, öldürme fiili, namus kurtarmak adına, aile meclisinin kararı olarak, kirlendiği düşünülen kadın veya kızın yahut birlikte kirletenin öldürülmesi biçiminde gerçekleşmiş olmalıdır” (Zeki Hafıoğulları ve Muharrem Özen, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler Kişilere Karşı Suçlar, sh. 54.) şeklinde açıklamalar yapılmaktadır.

Diğer taraftan 5237 sayılı TCK’nın “Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi” başlıklı 2. maddesinin 3. fıkrasında; “Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz” hükmü getirilmiştir. Maddenin gerekçesinde; “Böylece ceza kanunlarının bireye güvence sağlama işlevinin bir gereği daha yerine getirilmiş olmaktadır. Yeni tarihli ceza kanunlarında da kıyas yasağına ilişkin olarak açık hükümlere yer verilmektedir. Örneğin yeni Fransız Ceza Kanununda bu husus ‘ceza kanunları dar yorumlanır’ biçiminde ifade edilmiştir. Kıyas yasağıyla getirilen güvencenin tam anlamıyla uygulanabilmesini mümkün kılmak amacıyla, kıyasa yol açacak şekilde yapılacak geniş yoruma da başvurulamayacağı açıkça ifade edilmiştir. Ancak bu hükümle ceza hukukunda genişletici yorum tümüyle yasaklanmamakta, sadece bu yorum biçiminin kıyasa yol açacak şekilde uygulanmasının önüne geçilmek istenmektedir” denilmiştir.

Gerek 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun hazırlık çalışmaları, gerekse öğretideki görüşler yasal düzenlemeler ile birlikte değerlendirildiğinde, yasa koyucunun bilinçli bir tercih olarak “töre saiki” kavramına yer verdiği ve “namus saiki” kavramını kullanmadığı, töre saiki ile işlenen namus cinayetlerinin bu kapsamda mütalaa edilmesini arzu ettiği, buna karşın toplumda “namus cinayeti” olarak adlandırılan her kasten öldürme fiilini töre saikiyle kasten öldürme içinde değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin bir iradesinin bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Yasa koyucunun öngörmediği bir şekilde namus saiki ile töre saiki kavramlarının özdeşleştirilmesi, yasa maddesinin kıyasa yol açacak şekilde geniş yorumlanmasıdır ki buna 5237 sayılı TCK’nın 2/3. maddesi uyarınca yasal olanak bulunmamaktadır.

Hakkında nitelikli kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşen inceleme dışı sanık …’in; kendisine telefon ederek …’i öldürdüğünü bildiren … ile yüz yüze görüşmek için İstanbul’a hareket etmeden önce, 20.08.2013 tarihinde geldiği Diyarbakır Kaplaner Havaalanında uçak kalkmadan hemen önce …’ın babası sanık … ile saat 20.37’de telefon görüşmesi yaptığına ilişkin HTS raporu,

Olaydan sonra 21.08.2013 tarihinde saat 00.16 sıralarında bir kafede buluşarak 24 dakika süreyle …’le görüşen …‘in, görüşme sırasında …’ün kendisinden …’in ölümü ile ilgili olarak 150.000 TL istemesi üzerine …’e hitaben “Muhatabın ben değilim, kiminle konuşmuşsan parayı ondan iste,” şeklindeki sözleri, …‘in maktulü öldürmek için aldığını kabul etiği 65.000 TL ile kendisine vaat edilen bakiye para tutarı da göz önüne alındığında Karaalp ailesine ait fabrikada 1.000 TL maaş karşılığında çalıştığını belirten ve olay tarihinde 29 yaşında bulunan …‘in maktulün kaçarak birlikte yaşadığı katılan … (…) …‘in babası olan sanık …’in bilgisi ve isteği dışında, tüm süreç üzerinde tek karar alıcı olarak haklarında mahkûmiyet hükümleri kurulan inceleme dışı sanıklar …, … ve …‘i nitelikli kasten öldürme suçuna bir başına azmettirmesinin hayatın olağan akışı ile bağdaşmayacak oluşu, hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanık …’e atılı nitelikli kasten öldürme suçuna azmettirmenin sabit olduğu kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu Kararı - Karar: 2019/146

  • TCK 82
  • Canavarca hisle kasten insan öldürme suçu ve cezası
  • Eşini benzin dökmek suretiyle yakarak öldürmek canavarca hisle nitelikli kasten öldürme suçu teşkil eder.

Türk Ceza Kanunu’nun 82. maddesinin birinci fıkrasının “b” bendinde, kasten öldürme fiilinin, “Canavarca hisle veya eziyet çektirerek” gerçekleştirilmesi bu suçun nitelikli hâli olarak düzenlenmiş, faildeki ahlaki kötülüğün yoğunluğu ve insani duygulardan yoksunluk, cezanın artırılmasını gerektirir hâl kabul edilmiştir. Eziyet çektirerek öldürme suçun bir işleniş şekli olduğu hâlde, canavarca hisle öldürme failin subjektif durumuyla ilgili bir husustur.

Madde metninde, “canavarca his” kavramının tanımına yer verilmemiş, madde gerekçesinde ise, kişinin acıma hissi olmaksızın bir başkasını öldürmesi hâlinde canavarca hisle öldürmenin söz konusu olacağı, öldürmenin vahşi bir yöntemle gerçekleştirilmesinin, canavarca hisle öldürmenin arz ettiği özellik olduğu belirtilerek, kişinin yakılarak, uyurken kulağının içine kızgın yağ dökülerek ya da vücudu parçalanarak öldürülmesi, canavarca hisle öldürmeye örnek olarak gösterilmiştir.

765 sayılı TCK’nın mehazını oluşturan 1889 tarihli İtalyan Ceza Kanunu’nun gerekçesinde, canavarca hisle ilgili olarak insanı ürküten bu yabanıl kötü yürekliliğin, kazanç hırsıyla değil, daha çok kan şehvetiyle suç işleyenlerde olduğu belirtilmiştir. (Sami Selçuk, Karşılaştırmalı Hukuk Açısından Canavarca His Sevkiyle Adam Öldürme, Yargıtay Dergisi, Ekim-1988, s.468.)

Alman Ceza Kanunu’nun 211/2. maddesinde kasten öldürme suçunun nitelikli hâli olarak sayılan “zevk için öldürme” ise, insan yaşamının yok edilmesine yönelik gayritabii memnuniyet, zevk ile öldürme olarak tanımlanmaktadır. (Hakan Hakeri, Kasten Öldürme Suçları, Seçkin Yayınevi, 2007, s.230.) Öğretide, canavarca hisle öldürme, «Bir insan yaşamının ortadan kaldırılmasından duyulan zevki tatmin etmek için öldürme” (Veli Özer Özbek, Mehmet Nihat Kanbur, Koray Doğan, Pınar Bacaksız, İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 4. Baskı, 2012, s.120.); “Kana susamışlık ve olağan dışı vahşi ve insafsız bir zihniyetin hâkimiyeti altında öldürme” (Hakan Hakeri, Kasten Öldürme Suçları, Seçkin Yayınevi, 2007, s.230.); “Öldürmekten haz duymak, acı vererek öldürmekten zevk alma için öldürme” (Zeki Hafızoğulları, Muharrem Özen, Kişilere Karşı Suçlar, Us-a Yayıncılık, 4. Baskı, 2014, s.48.); “Acıma duygusu olmaksızın öldürme” (Nur Centel, Hamide Zafer, Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Beta Yayınevi,

  1. Baskı, 2016, s. 46.); “İnsanın hayvanlığını, vahşiyane hissini ve kan dökme istidadını gösterir şekilde öldürme” (Majno, Ceza Kanunu Şerhi, Ankara-1980, Cilt 3, s.231.); “Acıma, merhamet duygusu olmaksızın, mağduru fiziksel veya ruhsal acı yaşatarak, vahşice bir yöntemle öldürme” (Mahmut Koca, İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 2. Baskı, 2015 s.58.) şeklinde tanımlanmaya çalışılmıştır.

Manzini’ye göre failin kasten öldürme eylemi ile onu bu eyleme iten neden arasındaki ölçüsüzlük- oransızlık, eylemin canavarca işlendiğini ortaya koyan en nesnel ölçüttür. (Manzini’ye atfen Sami Selçuk, agm. s.469.)

Çeşitli yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere, sırf öldürmüş olmak için öldürmek, ölenin acı çekmesinden zevk duymak için öldürmek, silahı denemek maksadıyla öldürmek gibi hâller sadist bir duygu ve düşüncenin eyleme egemen olması bakımından “canavarca his ile” öldürmeye örnek oluştururlar. Benzer biçimde belli toplumsal sınıflara ya da farklı inanç veya mezhep gruplarına duyduğu hınç nedeniyle öldürme, canavarca his sevki ile öldürme suçunu oluşturur.

Kanunda “canavarca his”in tanımı yapılmamış ise de, yukarıdaki açıklamalar ışığında;

1- Bu sözcüklerin psikolojik bir olgu olduğu,

2- Bu olgunun her türlü bulgu ve kanıtla belirlenebileceği, bu bağlamda özellikle failin davranışları, fiili işlemeye iten nedenlerle sonuç arasındaki oransızlığın ölçüt oluşturabileceği, ancak hiçbir neden olmamasının her zaman bu içtepinin kanıtı olamayacağı,

3- Yasanın; kullanılan aracı değil, içtepiyi ağırlaştırıcı neden olarak benimsemiş olduğu, kullanılan aracın bu içtepinin kanıtlanmasında yardımcı olabileceği, ancak zorunlu olmadığı,

4- “Canavarca his sevki”nin toplumun ortak bilincinin, duygusunun ve vicdanının hiçbir zaman onaylamayacağı, alçakça bir güdü/içtepi olduğunun gözden uzak tutulmaması gerekeceği, eylemin ağırlığı ile eyleme iten neden arasındaki oransızlık, failin tehlikeliliği ve kötülüğünü sergileyen ölçütlerle ortaya konulması gerekeceği, (Sami Selçuk, agm, s. 481.) gibi ölçütler de göz önünde bulundurularak bir tanımlama yapmadan her bir olayın kendi koşulları içinde değerlendirilmesi gerekir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Evli ve bir çocuklu sanık A.G.G.’nin, barda konsomatrislik yaptığını beyan ettiği maktul Ç.H.B. ile tanıştıktan sonra maktulle aralarında duygusal yakınlık başladığı, suç tarihinden 4-5 gün önce sanığın, araç kiralama işiyle de uğraşan babasından dizel yakıtla çalışan aracını alarak maktul ve kız kardeşi G.E.B. ile birlikte tatil amacıyla A. ili, K. ilçesine giderek bir pansiyona yerleştikleri, 3-4 gün pansiyonda kalıp tatil yaptıktan sonra sanık A.G.G’nin, maktul ve kardeşini A.’da bırakarak işleri nedeniyle A.’ya döndüğü, bir gün sonra tekrar A.’ya maktul ve kardeşinin yanına giden sanığın, maktulün şifresini bildiği Facebook hesabına girdiğinde maktulün eski erkek arkadaşlarından biriyle yapmış olduğu yazışmaları görmesi üzerine maktulle bu konuda tartışmaya başladığı, 22.08.2013 tarihinde sabah erken saatlerde sanık, maktul ve kız kardeşinin K. ilçe merkezine gidip önce bir plajda vakit geçirdikleri, sanığın burada alkol aldığı, sanıkla maktul arasında yine maktulün Facebook sitesi üzerinden eski erkek arkadaşıyla yaptığı yazışmaları nedeniyle tartışma yaşandığı, sanığın A.’ya dönmek istediği, ancak maktulün kız kardeşi G.E.’nin sanığın arabasıyla geri dönmek istemediği için sanıkla maktul ve kız kardeşi arasında yine tartışma yaşandığı, bunun üzerine sanığın, G.E.’yi K. ilçesinde bırakıp maktulü de yanına alarak arabayla B. istikametine doğru gitmeye başladığı, yolda sanıkla maktul arasında aynı konularda tekrar tartışma yaşandığı, sanığın A.-B. kara yolunun 35. kilometresine geldiğinde aracı durdurarak yolun sağına park ettiği, araçtan inen sanıkla maktulün tartışmaya devam ettikleri, sanığın aracın bagajında bulunan bidonu alarak içindeki benzini maktulün üzerine boşalttığı, arkasından eline aldığı peçete veya bez benzeri bir nesneyi çakmakla tutuşturarak maktulün üzerine doğru attığı, maktulün, önüne düşen ve yanmakta olan bu nesneyi ayağıyla basarak söndürdüğü, sanığın tekrar eline aldığı peçete veya bez benzeri bir nesneyi yakarak maktulün üzerine attığı, bir anda alev topuna dönen maktulün başından aşağı tüm vücudunun yanmaya başladığı, sanığın ateşi söndürmeye çalıştığı, arabanın plastik paspaslarını da kullanan sanığın maktulün üzerindeki alevleri söndürdüğü, sanığın, üzerindeki tüm kıyafetleri yanan maktulü arabaya bindirerek hastaneye götürdüğü, maktulün, vücudunun yaklaşık %90’lık bölümünde oluşan 2. ve 3. derecedeki yanıklar ve komplikasyonları sonucunda öldüğü olayda; canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme suçunun düzenlendiği TCK’nın 82/1-b maddesine ilişkin gerekçede, kanun koyucu tarafından kişinin “yakılarak” öldürülmesinin canavarca hisle öldürme suçuna örnek olarak gösterilmesi, maktulün Facebook hesabından eski bir erkek arkadaşıyla yaptığı yazışmalar nedeniyle çıkan tartışmada sanığın elindeki benzin bidonunu o sırada ayakta duran maktulün başından aşağı döktükten sonra soğukkanlılığını yitirmeden peçete veya bez benzeri bir nesneyi tutuşturarak maktulün üzerine atması, maktulün üzerine atılan ilk nesneyi ayağıyla söndürmesine rağmen sanığın eylemine ısrarla devam ederek tekrar eline aldığı peçete veya bez benzeri bir nesneyi yaktıktan sonra acıma hissi olmaksızın maktulün üzerine atıp maktulün vücut yüzeyinin %90’lık bölümünde 2 ve 3. derecede yanıklara neden olması, sanığın maktulü yaktıktan sonra alevleri söndürüp maktulü arabaya bindirerek hastaneye götürdüğü anlaşılmış ise de, olayın yoğun bir trafik akışının olduğu işlek kara yolunda meydana gelmesi ve çevrede bulunan taş ocaklarında çalışan görevlilerce olayın görülmesi, olay yerine 235 metre mesafede bulunan insanların “Yanıyor, yanıyor”, “Ateş yanıyor” şeklinde bağırıp olay yerine koşmaya başlamaları, yoldan geçenlerin ellerindeki bidonlarla maktulün üzerine su dökmeleri karşısında yakalanacağını anlayan sanığın yaptığından pişman olmuş gibi görünmek için bu şekilde davranmış olması, maktulü yaktıktan sonra alevleri söndüren ve maktulü hastaneye götüren sanığın, ölüm neticesine engel olamaması, ayrıca Yerel Mahkemece sanığın fiilden sonraki davranışları takdiri indirim nedeni olarak kabul edilmiş olduğu göz önüne alındığında, sanığın fiilden sonraki davranışlarının saikini veya kendisini bu şekilde suç işlemeye iten hissini değiştirmeyecek oluşu, suç yoluna giren sanığın netice alıncaya kadar canavarca his saikinin devamının zorunlu olmayacağı, netice almaya elverişli hareketleri bu saikle işlemesinin yeterli olması, bu saiki netice alınmadan sona erse dahi TCK’nın 36. maddesine benzer bir düzenleme bulunmadığı için burada sanığın canavarca saikle maktulü yakması sonucu gerçekleşen ölümden sorumlu tutulmasının hakkaniyete de uygun olacağı, evli olan sanığın, duygusal ilişki içerisinde olduğu maktulün Facebook hesabına girerek eski bir erkek arkadaşıyla yaptığı yazışmaları görmesi üzerine gerçekleştirdiği eyleminin ağırlığıyla onu bu eyleme iten neden arasında aşırı derecede ölçüsüzlük-oransızlık bulunması, sanığın eyleminin toplumun ortak bilinci, duygusu ve vicdanınca hiçbir zaman onaylamayacak oluşu bir bütün olarak değerlendirildiğinde; maktulün üzerine benzin döküp tutuşturmak suretiyle vahşi bir yöntem kullanan sanığın, öldürme suçunu canavarca hisle işlediğinin kabul edilmesi gerekmektedir.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2016/189

  • TCK 82/1-a
  • Tasarlamanın unsurları nelerdir?
  • Yaşanan olay nedeniyle ruhi sukunete kavuşmayan sanığın plan yapması dahi tasarlayarak kasten öldürme suçuna vücut vermez.

Gerek madde metninde, gerekse gerekçesinde “tasarlama” kavramının tanımına yer verilmemiş, bu konunun açıklığa kavuşturulması, öğreti ve yargısal kararlara bırakılmıştır. Öğretide tasarlamayı açıklama bakımından “soğukkanlılık” ve “planlama teorisi” olarak iki görüş ileri sürülmüştür. Soğukkanlılık teorisine göre, tasarlayarak öldüren şahısta bir soğukkanlılık gözlenmektedir. Bu kişinin başkasını öldürürken hiç heyecan duymamış olması, ondaki ruhsal kötülüğü göstermektedir. Ayrıca fail, öldürme kararını önceden almış olmasına, araya zaman girmiş olmasına karşın, soğukkanlılığını korumuş ve bu karardan vazgeçmemiştir. Planlama teorisine göre ise, tasarlama ile işlenen öldürme suçlarında, suç, önceden kararlaştırılmış, hazırlanmış ve planlanmıştır. Bu hazırlık, pusu kurmak, mağduru ya da maktulü bulmak, hile ile öldüreceği yere getirmek şeklinde olabilecektir. Burada fail, önceden aldığı suç işleme kararını gerçekleştirmek için suçta kullanacağı araçları seçip, temin etmekte ve bu suçu nasıl işleyeceği konusunda plan yapmaktadır.

765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde, Ceza Genel Kurulunun 09.07.2002 gün ve 138-301 ile 03.12.2002 gün ve 247-414 sayılı kararlarıyla; “Failin bir kimseye karşı bir suçu işlemeye sebatla ve koşulsuz olarak karar vermesi, suçu işlemeden önce soğukkanlı bir şekilde düşündükten sonra ulaştığı ruhsal sükûnete rağmen kararından vazgeçmeyip ısrarla ve bu akış içerisinde fiilini icraya başlaması halinde tasarlamadan söz edilebilir. Tasarlama halinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında bir süre geçmektedir. Fail bu süre içinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte, ancak tasarladığı suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi fakat bir başka nedenle ve ani bir kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının ne zaman alındığı ve eylemin ne zaman işlendiği mevcut kanıtlarla saptanmalı, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı araştırılmalıdır” sonucuna ulaşılmıştır.

Yerleşik yargısal kararlarda kabul edildiği ve tereddütsüz bir şekilde uygulandığı üzere, tasarlamadan söz edilebilmesi için; “Failin, bir kimsenin vücut bütünlüğü veya yaşam hakkına karşı eylemde bulunmaya sebatla ve koşulsuz olarak karar vermiş olması, düşünüp planladığı suçu işlemeden önce makul bir süre geçmesine ve ulaştığı ruhi sükûnete rağmen bu kararından vazgeçmeyip sebat ve ısrarla fiilini icraya başlaması ve gerçekleştirmeyi planladığı fiili, belirlenmiş kurgu dâhilinde icra etmesi” gerekmektedir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 16.04.2013 gün ve 3-144, 26.06.2012 gün ve 67-258, 12.06.2012 gün ve 560-227, 25.01.2011 gün ve 122-7, 16.02.2010 gün ve 251-25, 02.02.2010 gün ve 239-14, 15.12.2009 gün ve 200- 290, 03.10.2006 gün ve 30-210, 13.11.2001 gün ve 239-247 ile 28.04.1998 gün ve 117-155 sayılı kararları da bu doğrultudadır.

Tasarlama halinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında sükûnetle düşünebilmeye yetecek kadar bir süre geçmektedir. Fail bu süre içinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte ve suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi ve fakat bir başka nedenle ve bir başka ani kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının hangi düzeydeki eylem için ve ne zaman alındığı ile eylemin şarta bağlı olmayan bu kararlılıktan ne kadar zaman geçtikten sonra işlendiği mevcut delillerle belirlenmeli, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı değerlendirme konusu yapılmalıdır. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Olaydan bir gün önce saat 17.00 sıralarında ikamet ettiği eve gelen hükümlü R.’nin, eşi Ş. ile maktulü uygunsuz vaziyette bulduğu, bir şekilde evden kaçan ancak kıyafetleri evde kalan maktulün aynı günün akşamından başlayarak olayın meydana gelmesinden 15 dakika öncesine kadar Ş.’nin telefonuna birçok mesaj göndererek kıyafetlerinin belirttiği yere getirilmesini istediği, bir önceki gün yaşanan ve başlı başına tahrik oluşturan maktulün eylemi sonrasında ısrarla Ş.’ye mesaj atılması karşısında ruhi bir sükûnete kavuşamayan sanık S.’nin, öldürme kararını tekrar gözden geçirmek için yeterli bir süre bulunmadan öldürme kararını verip akabinde babası R. ile fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek maktulü yirmi bıçak darbesiyle öldürdüğü anlaşıldığından, tasarlamanın şartlarının oluşmadığının kabulü gerekmektedir.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/5195 Karar: 2018/109 Tarih: 22.01.2018

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

1- Sanık … hakkında kardeşi …‘i kasten öldürme suçundan açılan kamu davasında 6284 sayılı Yasanın 2/1-d, 20/2. maddeleri uyarınca Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bu suçun zarar göreni olduğu, bu sıfatının gereği olarak 233 ve 234. maddeleri uyarınca kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği halde, usulen dava ve duruşmalar bildirilmeden, davaya katılma ve mağdur … katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamaya devam edilerek yazılı biçimde hüküm kurulması,

2- Maktul …‘in 21/06/1996 doğumlu olduğu ve suç tarihinde 18 yaşını doldurmadığı anlaşılmasına rağmen, 82/1-d,e maddesi yerine aynı Kanunun 82/1-d maddesine göre hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafii ile suçtan zarar gören … ilgili İl Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA, 22/01/2018 gününde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/5477 Karar: 2018/72 Tarih: 17.01.2018

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

1- a) Sanık … müdafiinin 06/10/2015 tarihinde yüze karşı tefhim edilen hükmü, yasal temyiz süresi geçtikten sonra 04/11/2015 tarihinde temyiz ettiği,

b) Sanıklar … ve … müdafilerinin yasal süresindeki temyizinden sonra, sanıkların ayrı ayrı cezaevinden gönderdikleri 14.06.2017 ve 20.06.2016 tarihli dilekçeleri ile kararın onanmasını istediği, Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05/02/2008 tarih ve 1-9/15 sayılı kararı uyarınca sanığın bu istemi temyiz isteminden vazgeçme olarak kabul edildiğinden, 317. maddesi uyarınca temyiz taleplerinin reddine karar verilmiş, inceleme, katılan vekilinin temyizi ile sınırlı olarak ve kısmen re’sen yapılmıştır.

2- Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık …‘nin maktul …‘a yönelik nitelikli kasten öldürme ve nitelikli yağmaya teşebbüs, sanıklar … ve …‘ın aynı kişiye yönelik nitelikli yağma, suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde bozma kapsamı dışındaki suçların niteliği tayin, cezayı azaltıcı sebeplerin bulunmadığı takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, sanıklar … ve … haklarında kasten öldürme suçundan elde edilen delillerin hükümlülüğe yeter nitelik ve derecede bulunmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bozma nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, katılan vekilinin sübuta yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddiyle,

A) Sanık … hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan mahkumiyet, sanıklar … ve … haklarında kasten öldürme suçundan kurulan Beraat ve nitelikli yağma suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerinin incelenmesinde;

aa) Mahkumiyet hükümleri yönünden; 24.11.2015 günlü Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı Kararı ile 5237 sayılı TCK.nun 53. maddesinin iptal edilen bölümleri de nazara alındığında mahkemenin bu madde ile yaptığı uygulamalar yasaya aykırı ise de, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hüküm fıkrasında yer alan sanık hakkında 5237 sayılı TCK:nun 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümlerin “Anayasa Mahkemesinin iptal kararındaki hususlar gözetilerek 5237 sayılı TCK:nun 53/1-2-3 maddelerinin tatbikine” şeklinde,

ab) Sanıklar …ve … yönünden T.C. Anayasasının 90. maddesi son fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3-c maddesi uyarınca, 5271 sayılı CMK.nun 150,, 234, 239. maddeleri ile 5320 sayılı Kanunun 13. maddesine dayanılarak hazırlanan Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafii ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, baro tarafından görevlendirilen zorunlu müdafii ücretinin sanıktan alınmasına hükmedilemeyeceği, bu ücretlerin Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanacağı gözetilmeksizin, yazılı şekilde tahsiline karar verilmesi yasaya aykırı ise de, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hüküm fıkrasında yer alan 633,00’er TL’lik zorunlu müdafii ücretlerinin çıkarılmasına ,

Karar verilmek suretiyle, 322. maddesi uyarınca DÜZELTİLEN, mahkumiyet hükümleri ile anılan beraat hükümlerinin tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA,

B) Sanık … hakkında nitelikli kasten öldürme suçundan kurulan hükmün incelenmesinde ise;

ba) Suç tarihi itibariyle maktulün 18 yaşından küçük ve çocuk vasfında olduğu nazara alınarak, sanık hakkında 82/1-i maddesi yanında aynı kanunun 82/1-e maddesinin de uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

bb) 24.11.2015 günlü Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı Kararı ile 5237 sayılı TCK.nun 53. maddesinin iptal edilen bölümleri yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

bc) T.C. Anayasasının 90. maddesi son fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3-c maddesi uyarınca, 5271 sayılı CMK.nun 150,, 234, 239. maddeleri ile 5320 sayılı Kanunun 13. maddesine dayanılarak hazırlanan Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafii ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, baro tarafından görevlendirilen zorunlu müdafii ücretinin sanıktan alınmasına hükmedilemeyeceği, bu ücretlerin Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanacağı gözetilmeksizin, yazılı şekilde tahsiline karar verilmesi

Bozmayı gerektirmiş olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, re’sen de temyize tabi hükmün tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak BOZULMASINA, 17/01/2018 gününde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/433 Karar: 2017/1334 Tarih: 19.04.2017

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıklar … ve G. A.,’un maktul …‘a yönelik eylemlerinin sübutu kabul, cezaları azaltıcı bir neden bulunmadığı takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bozma nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmediğinden, sanık … ve müdafiinin eksik incelemeye, sübuta, etkin pişmanlık hükümleri ile 62. maddesinin uygulanması gerektiğine, sanık … ve müdafiinin delil yetersizliğine, 62. maddesinin uygulanması gerektiğine yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre, maktul ile evli olan sanık …‘ın diğer sanık … ile yaklaşık 6-7 yıldır ilişkisi bulunduğu, zaman zaman maktulden şiddet gören sanık …‘ın bu hususu sanık …‘e anlattığı, olay tarihinden önceki son bir aylık zaman dilimi içerisinde sanık …‘ın sanık …‘e bir çok kez “eşim bana çok kötü davranıyor, çekilecek hali kalmadı bunu ne yaparsan yap, öldürüyor musun? Bir yere mi atarsın ama sen elini kana bulama, bu işi başka birisine yaptır” demesi üzerine sanık …‘de maktulü öldürme fikri oluştuğu, olay günü de sanık …‘in sanık … ile bir çok kez görüşerek maktulle ilgili bilgi aldığı ve maktulü arabayla gezme bahanesiyle dışarı çağırdığı, sanığın eylemini gerçekleştirebileceği Tahta Köprü Barajı mevkiine götürdüğü maktule yerden aldığı kaya parçalarıyla birçok kez vurarak öldürdüğü anlaşılan olayda,

1- )Canavarca hisle öldürme, sırf öldürmüş olmak için öldürme, ölenin acı çekmesinden zevk duymak için öldürme; eziyet çektirerek öldürme ise ölümü meydana getirme bakımından zorunlu olmayan ve ölüme takaddüm eder vahşice hareketler olup sanığın öldürme kastının yanında işkence ya da eziyet çektirme kastının da bulunması gerektiği, somut olayda ise sanık …‘in canavarca hisle ya da eziyet çektirerek öldürme amacıyla hareket ettiğini kabule yeterli her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, sanık …‘in suç işleme kararını önceden verdiği, karar ile fiilin icrası arasında makul sürenin geçtiği, sebat ve ısrarla kararından dönmediği anlaşılmakla, tasarlayarak kasten öldürme suçunun koşullarının bulunduğu gözetilmeksizin, 82/1-a maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi yerine suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde 82/1-b. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi,

2- )Sanık …‘ın Halil’e bir çok kez “eşim bana çok kötü davranıyor, çekilecek hali kalmadı bunu ne yaparsan yap, öldürüyor musun? Bir yere mi atarsın ama sen elini kana bulama, bu işi başka birisine yaptır” demesi üzerine sanık …‘in maktulü öldürmeye karar verdiği anlaşılmakla, sanık …‘ın azmettiren konumunda bulunduğu kabul edilerek 5237 Sayılı TCK’nun 38/1,, 82/1-a,d. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,

3- )24.11.2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas ve 2015/85 Sayılı Kararı ile 5237 Sayılı TCK’nun 53. maddesinin iptal edilen bölümleri doğrultusunda sanıkların hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Yasaya aykırı olup, sanıklar ve müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 326/ son maddesi uyarınca ceza miktarları itibariyle kazanılmış hak saklı kalmak üzere tebliğnamedeki düşünceye kısmen uygun olarak BOZULMASINA, hükmolunan cezanın miktarı ve temyiz incelemesi dışında tutuklulukta geçen süre göz önüne alınarak sanık … müdafiinin tahliye talebinin REDDİNE, 19.04.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/748 Karar: 2017/1103 Tarih: 05.04.2017

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

anık, müdafii tarafından kararın duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine duruşma günü belirlenerek sanık müdafiine meşruhatlı davetiye çıkartılmasına karşın belirlenen gün ve saatte hazır bulunmadıkları anlaşıldığından duruşmasız olarak yapılan temyiz incelemesinde;

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, cezayı azaltıcı bir sebep bulunmadığı takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçeler ile reddedilmiş,bozma üzerine incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık ve müdafiinin haksız tahrikin varlığına, takdiri indirim maddesinin uygulanması gerektiğine yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Sanığın aynı mahallede ikamet etmeleri dolayısıyla tanıdığı ve aralarında husumet bulunmayan maktülü olay gecesi yolda karşılaştıklarında tespit edilemeyen bir sebeple 18 adedi öldürücü vasıfta toplam 72 adet bıçak darbesi vurmak suretiyle öldürdüğü olayda;

1- ) Suçun vahşice işlenmesinin tek başına suçun canavarca hisle ya da eziyet çektirerek işlendiğini kabule yeterli bulunmadığı, canavarca hisle öldürme, sırf öldürmüş olmak için öldürme, ölenin acı çekmesinden zevk duymak için öldürme olup, eziyet çektirerek öldürme ise ölümü meydana getirme bakımından zorunlu olmayan ve ölüme takaddüm eder vahşice hareketler olup sanığın öldürme kastının yanında işkence ya da eziyet çektirme kastının da bulunması gerektiği, sanığın canavarca hisle ya da eziyet çektirerek öldürme amacıyla hareket ettiğini kabule yeterli her türlü kuşkudan uzak yeterli kesin kanıt bulunmadığı anlaşıldığı halde, sanığın 81. maddesi gereğince cezalandırılması yerine suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde 82/1-b maddesi gereğince hüküm kurularak fazla ceza tayini,

2- ) Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2015/85 Sayılı kararı ile 5237 Sayılı TCK’nun 53. maddesinin iptal edilen bölümleri yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde görüldüğünden, re’sen de temyize tabi hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA, 05.04.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/822 Karar: 2017/884 Tarih: 22.03.2017

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

1-) Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık …‘in maktuller … ve …‘e yönelik nitelikli kasten öldürme suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde bozma sebebi saklı kalmak kaydıyla suçların niteliği tayin, takdire ilişen cezayı azaltıcı sebeplerin niteliği takdir kılınmış savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bozma ve düzeltme nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin temyiz dilekçesi ve duruşmalı incelemedeki, suç vasfına, eksik incelemeye, katılan … vekilinin eksik incelemeye yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddiyle,

KARAR : A-) Sanık … hakkında maktul …‘e yönelik nitelikli kasten öldürme suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün incelenmesinde;

24.11.2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas ve 2015/85 Sayılı kararı ile 5237 Sayılı TCK’nun 53. maddesinin iptal edilen bölümleri nazara alındığında mahkemenin bu madde ile yaptığı uygulama yasaya aykırı ise de, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hüküm fıkralarında yer alan 5237 Sayılı TCK’nun 53. maddesinin uygulanmasına dair bölümün “Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararındaki hususlar gözetilerek 5237 Sayılı TCK’nun 53/1-2-3 maddelerinin tatbikine” şeklinde, değiştirilmesine karar verilmek suretiyle DÜZELTİLEN, re’sen de temyize tabi hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA,

B-) Sanık … hakkında maktul …‘e yönelik nitelikli kasten öldürme suçundan kurulan hükmün incelenmesinde ise;

ba)-Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre; sanık ile evli olan maktulün evlilik birliğinin gerektirdiği sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket ederek, bir başka erkek ile telefonla görüşüp, zaman zaman evinde buluşmaktan ibaret haksız tahrik oluşturan eylemlerin ulaştığı boyut nazara alındığında, 18 yıldan 24 yıla kadar hapis cezası öngören 29. maddesinin uygulanması sırasında, yasal sınırlar dahilinde ve makul oranda indirim yapılmasının yeterli olduğu gözetilmeden, tahrikin düzeyinin belirlenmesinde yanılgıya düşülerek en üst hadden indirim yapılması suretiyle eksik ceza tayini,

bb)- Suç tarihinde 18 yaşını ikmal etmeyen maktulün, 6/1-b maddesi kapsamında çocuk vasfında olduğunun anlaşılması karşısında; sanık hakkında 82/1-d maddesiyle birlikte 82/1-e maddesinin de uygulanması gerektiği gözetilmeden; yalnızca kanunun 82/1-d maddesi uyarınca hüküm kurulması,

bc)- 24.11.2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas ve 2015/85 Sayılı kararı ile 5237 Sayılı TCK’nun 53. maddesinin iptal edilen bölümleri yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafii ile katılan vekilinin temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde görüldüğünden, re’sen de temyize tabi hükmün kısmen tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak BOZULMASINA, 22.03.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/249 Karar: 2017/514 Tarih: 21.02.2017

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

Katılanların, sanıklar hakkında 6136 Sayılı Yasaya aykırılık suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerini temyiz etmeye hak ve yetkileri bulunmadığından, vekillerinin bu suça yönelen temyiz isteminin 317. maddesi gereğince REDDİNE karar verilmiştir.

Temyizin kapsamına göre sanık …’ ün maktul …‘i kasten öldürme, maktul …‘u töre saikiyle tasarlayarak kasten öldürmeye yardım, 6136 Sayılı Yasaya aykırılık, sanık …‘un maktul …‘u töre saikiyle tasarlayarak kasten öldürme, maktul …‘i kasten öldürmeye azmettirme, 6136 Sayılı Yasaya aykırılık, sanıklar…‘nin maktul …‘u tasarlayarak ve töre saikiyle kasten öldürmeye yardım suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri ile sanıklar …‘in maktul …‘u töre saikiyle tasarlayarak kasten öldürmeye azmettirme suçlarından kurulan beraat hükümlerine hasren temyiz incelemesi yapılmıştır.

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık …‘ün maktul …‘i kasten öldürme, maktul …‘u nitelikli kasten öldürmeye yardım, 6136 Sayılı Yasaya aykırılık, sanık …‘un maktul …‘u nitelikli kasten öldürme, 6136 Sayılı Yasaya aykırılık, sanık …‘nin maktul …‘u tasarlayarak ve töre saikiyle kasten öldürmeye yardım, sanık …‘nin maktul …‘u tasarlayarak ve töre saikiyle kasten öldürmeye yardım suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde sanık …‘ün maktul …‘a yönelik eylemi yönünden bozma nedeni saklı kalmak kaydıyla, diğer tüm suçların niteliği tayin, sanıklar …yönünden takdire dair cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, sanıklar …‘in maktul …‘u tasarlayarak ve töre saikiyle kasten öldürmeye azmettirme suçlarından elde edilen delillerin hükümlülüğe yeter nitelik ve derecede bulunmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde düzeltme ve bozma nedenleri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık … müdafiinin sübuta, eksik incelemeye, sanık … müdafiinin eksik incelemeye, suçun niteliğine, haksız tahrik uygulanması gerektiğine, sanıklar … müdafiinin suçun niteliğine, haksız tahrik uygulanması gerektiğine yönelen, katılanlar vekilinin bir nedene dayanmayan ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle;

A-)Sanıklar …‘nin maktul …‘a yönelik nitelikli kasten öldürme suçundan kurulan beraat hükümlerinin tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA,

B-) Sanık …‘ün maktul …‘e yönelik kasten öldürme, 6136 Sayılı Yasaya aykırılık, sanık …‘un maktul …‘a yönelik nitelikli kasten öldürme, 6136 Sayılı Yasaya aykırılık, sanık …’ nin maktul …’ a yönelik nitelikli kasten öldürmeye yardım, sanık …‘nin maktul …‘u nitelikli kasten öldürmeye yardım suçlarından kurulan hükümler yönünden yapılan incelemede,

Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. ve 2015/85 K. sayılı kararı ile 53. maddesinin iptal edilen bölümleri nazara alındığında mahkemenin bu madde ile yaptığı uygulamalar kanuna aykırı ise de, bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 322. maddesinin tanıdığı yetkiye dayanılarak hüküm fıkrasının mahsus bölümlerinde yer alan 53. maddesinin uygulanmasına dair bölümlerin “Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararındaki hususlar gözetilerek 53/1-2-3. maddesinin tatbikine” şeklinde değiştirilmesine karar verilmek suretiyle DÜZELTİLEN, hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA,

C-)Sanık …‘ün maktul …‘u nitelikli kasten öldürme suçundan ve sanık …‘un maktul …‘e yönelik nitelikli kasten öldürme suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde ise;

Sanık …‘un bir süre birlikte yaşamış olduğu gayri resmi nikahlı eşi …‘nin maktul … ile kaçtığı ve sonrasında resmi nikah ile evlendiği, sanık …‘un bu durumu kabul etmeyerek eşinin … ile yaşadığı … ilçesine geldiği, sanık … ile maktul …‘un bulunup öldürülmesi konusunda para karşılığında anlaştığı, sanık …‘ün maktul …‘un yerini araştırıp bulduğu ve yapmış olduğu plan çerçevesinde havanın da karanlık olması nedeni ile 09.07.2011 tarihinde … zannederek …‘e çok sayıda ateş etmek suretiyle öldürdüğü, sanık …‘un ise sanık …‘ün de yardımıyla …‘u aramaya devam ettiği ve 13.07.2011 tarihinde çok sayıda ateş ederek maktul …’ u öldürdüğü ,

Bu açıklamalar ışığında, somut olayda;

a-)Sanık …‘ün, para karşılığında yardımı ile diğer sanık …‘un, …‘u öldürdüğü olayda, töre saikiyle insan öldürme suçunun unsurlarının bu sanık açısından oluşmadığı halde, sanık hakkında tasarlayarak kasten öldürmeye yardım suçundan 82-1-a, gereğince hüküm kurulması yerine, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde “töre saikiyle tasarlayarak öldürmeye yardım suçundan 82/1-a,k, “ uyarınca hüküm kurulması,

b-)Sanık …‘un, diğer sanık …‘ü, maktul …‘u para karşılığı öldürmesi için azmettirdiği, ancak, havanın da karanlık olduğu bir ortamda, öldürülmek istenilen ve hedef kişi olan … zannedilmek suretiyle ve hataen maktül …‘in öldürüldüğü olayda; azmettirenin ancak azmettirdiği fiilden sorumlu olacağı, üzerinde anlaşılan fiile bağlı olmayan neticelerin azmettirene yüklenemeyeceği gözetilerek, sanık …‘ün iştirak iradesi dışında işlediği maktul …‘in öldürülmesi eyleminden dolayı sanık …‘un azmettiren olarak sorumlu tutulamayacağı ve bu suçtan beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafiinin ve sanık … müdafiinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde görülmüş olduğundan hükmün, tebliğnamedeki düşünceye kısmen aykırı olarak BOZULMASINA, hükmolunan ceza miktarı ve temyiz incelemesi dışında tutuklulukta geçen süre gözetilerek sanık …‘ün tahliye talebinin REDDİNE, 21.02.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/2583 Karar: 2016/2782 Tarih: 30.05.2016

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

1- ) Sanıklar … ve … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma; … hakkında işlenmekte olan suçu yetkili merciilere bildirmeme; sanık … hakkında nitelikli kasten öldürme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma; sanık … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıklar … ve …‘in maktul …‘i hürriyetinden yoksun kılma; sanık …‘in işlenmiş bir suçu yetkili makamlara bildirmeme suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçların niteliği tayin, sanık … açısından takdire dair cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle değerlendirilmiş; elde edilen delillerin sanık … hakkında maktul …‘i kasten öldürme, hürriyetinden yoksun kılma; sanık … hakkında ise kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından mahkumiyete yeter nitelik ve derecede bulunmadığı gerekçesi gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde düzeltme nedeni dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanıklar müdafilerinin sübuta, takdiri indirim hükümlerinin uygulanması gerektiğine, suçun vasfına, eksik incelemeye; katılan vekilinin sanıklar Vahit ve Mustafa’nın da cezalandırılması gerektiğine yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddiyle,

Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin iptal edilen bölümleri nazara alındığında bu madde ile yapılan uygulamalar kanuna aykırı ise de bu hususlar yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 322. maddesinin tanıdığı yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasının TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına dair bölümlerinin “Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararındaki hususlar gözetilerek 5237 Sayılı TCK’nın 53/1-2-3. maddelerinin tatbikine” şeklinde değiştirilmesine karar verilmesi suretiyle DÜZELTİLEN, sanıklar … ve … hakkında maktul …‘i hürriyetinden yoksun kılma suçlarından verilen mahkumiyet ile sanık … hakkında işlenmiş bir suçu yetkili makamlara bildirmemeden verilen adli para cezasına dair hükümlerin ayrıca sanık … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma; sanık … hakkında ise nitelikli kasten öldürmeye iştirak ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından verilen beraat hükümlerinin kısmen tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA,

2- ) Sanıklar … ve … hakkında maktul …‘i nitelikli kasten öldürme; sanık … hakkında maktul …‘i kasten öldürmeye azmettirme suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;

Oluşa ve dosya kapsamına göre;

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıklar … ve …‘in maktul …‘e yönelik eylemlerinin sübutu kabul, sanık … açısından takdire dair cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle değerlendirilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bozma nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar müdafilerinin sübuta, takdiri indirim hükümlerinin uygulanması gerektiğine, eksik incelemeye; katılan vekilinin sair yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Maktul ile sanık …‘nın M. K. isimli tanık ile gönül ilişkilerinin olduğu, sanık …‘nın bu durumdan rahatsız olarak maktulden Meliha ile olan ilişkisini bitirmesini istediği, maktulün bu uyarıya rağmen Meliha ile olan birlikteliğine devam ettiği, bu sebeple sanık … ile maktulün birkaç kez tartıştığı hatta sanığın maktulü takip ettirdiği, olay gününden önce sanık …‘nün de kolluk beyanı ile anlaşıldığı üzere sanık …‘nın … ile sanıklardan …‘in kardeşi …‘tan maktulü dövmelerini istediği, …‘nün olay günü maktulü ortak tanıdıkları birinden alacağını istemeye gitmek için çağırdığı ve sanık … ile birlikte alıkoydukları ve maktulün bulduğunu iddia ettiği definenin yerini söylemesi için ellerini bağlayarak dövdükleri, maktulün define olmadığını söylemesi üzerine sanık …‘nün diğer sanık …‘dan temin ettiği silahla havaya 2 el ateş ettiği, maktulün zaman kazanmak için gerçekte olmamasına rağmen defineyi sakladığını söylediği yerlere sanıkları götürdüğü ancak define bulamadıkları, sanıkların 3 gün boyunca maktulü bu sebeple alıkoyup zaman zaman döverek ölümüne neden oldukları anlaşılan olayda;

A- ) Sanıklar … ve … bakımından;

aa ) Sanıkların, maktulde define olduğunu iddia etmelerine rağmen bu konuda herhangi bir bulgunun olmaması, varlığı tartışmalı olan malvarlığını gasp etme amacından bahsedilememesi karşısında, sanıkların maktulü 3 gün süresince alıkoyarak dövmeleri sonucu oluşan suç delillerini gizlemek amacıyla öldürme eylemini gerçekleştirdikleri anlaşılmakla, sanıkların 82/1-h maddesiyle cezalandırılmaları gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması,

ab ) Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas ve 2015/85 Sayılı kararı ile 5237 Sayılı TCK’nun 53. maddesinin iptal edilen bölümlerinin yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu,

B- ) Sanık … bakımından;

Sanığın olaydan önce diğer sanıklardan … ile sanık …‘in kardeşi …‘a maktulü dövmeleri talimatını vererek silah temin ettiğinin iddia edilmesi, olay günü ve gecesi sanık … ile 17 kez görüşme yapması, sanık …‘nün temyiz aşamasında 4 adet dilekçe göndererek sanık …‘nın azmettirmesi sonucu suçu işlediklerini beyan etmesi karşısında;

ba ) Sanık …‘nün ifadesinde bahsettiği …‘un tanık sıfatıyla duruşmada dinlenmesi,

bb ) Sanık …‘nün temyiz aşamasında dile getirdiği ve kendisi ile diğer sanıkları suç işlemeye sanık …‘nın azmettirdiğine dair iddiaların etraflıca araştırılması,

Sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik inceleme sonucunda sanığın yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olup, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde görüldüğünden, hükümlerin tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak BOZULMASINA, 30.05.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/937 Karar: 2016/2243 Tarih: 02.05.2016

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık … öldürme suçunun sübutu kabul, kusurluluğu etkileyen nedenlerden haksız tahrikin nitelik ve derecesi ile cezayı azaltıcı takdiri indirim sebebinin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle değerlendirilip reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, Cumhuriyet savcısının sair yönlere, sanık müdafiinin sübuta, meşru savunmaya yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

1- ) Tüm dosya kapsamına göre; sanık ile maktulün olay gecesi maktulün evinin önünde birlikte alkol aldıkları, maktulün bir ara sanıktan kendisini işyerine götürmesini istediği, işyerine geldiklerinde de bir süre daha birlikte alkol aldıkları, sanığın maktule burada kalıp kalmayacağını sorduğu, maktulün de işyerinde kalacağını söyleyerek üst kata çıkmayı teklif etmesi üzerine beraberce üst kata çıktıkları, aksi sabit olmayan sanık savunmasına göre burada maktulün sanığın kollarından tutarak sanıkla cinsel ilişki kurmak istediği, sanığın direnmesi üzerine maktulün başarılı olamadığı, bu sırada maktulün üzerindeki elbiseleri de çıkartarak, alt kata inen sanığın peşinden gidip tekrar ilişki kurmak istediğini söylediği, sanığın kabul etmemesi sebebiyle boğuşmaya başladıkları, sanığın maktulün kafası ve vücuduna tekme tokat vurmaya başlayarak yere düşürdüğü, yere düştükten sonra da tekme ile birden fazla kafasına ve vücudunun diğer bölgelerine vurduğu, maktulün kendisine ilişki teklif etmesinden doğan kızgınlıkla maktulün kulağının üst kısmında yırtık oluşturacak şekilde kesip, makatına bir cisim sokarak olay mahallinden ayrılıp, maktulün daha sonra ölü olarak bulunması şeklinde gerçekleşen olayda;

Ölü muayene ve otopsi tutanağına göre maktulün ölümünün künt kafa ve beden travmasına bağlı kafatası kemikleri ve çok sayıda kaburga kırıkları ile birlikte beyin kanaması, akciğer ve kalın barsak yaralanması sonucu meydana gelmiş olduğunun tespit edildiği, suçun vahşice işlenmesinin tek başına suçun canavarca hisle ya da eziyet çektirerek işlendiğini kabule yeterli bulunmadığı, canavarca hisle öldürme, sırf öldürmüş olmak için öldürme, ölenin acı çekmesinden zevk duymak için öldürme olup, eziyet çektirerek öldürme ise ölümü meydana getirme bakımından zorunlu olmayan ve ölüme takaddüm eder vahşice hareketler olup sanığın öldürme kastının yanında işkence ya da eziyet çektirme kastının da bulunması gerektiği, sanığın canavarca hisle ya da eziyet çektirerek öldürme amacıyla hareket ettiğini kabule yeterli her türlü kuşkudan uzak yeterli kesin kanıt bulunmadığı anlaşıldığı halde, sanığın 81, gereğince cezalandırılması yerine suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde 82/1-b, gereğince hüküm kurularak fazla ceza tayini,

2- ) Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2015/85 Sayılı kararı ile 5237 Sayılı TCK’nun 53. maddesinin iptal edilen bölümleri yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olup, Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde görüldüğünden, re’sen de temyize tabi hükmün, tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA, 02.05.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/2879 Karar: 2016/2257 Tarih: 02.05.2016

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

1- )Sanıklar …, …, … hakkında 6136 Sayılı Kanuna muhalefet suçundan açılan dava hakkında hüküm kurulmamış ise de, mahkemesince zamanaşımı süresi içerisinde hüküm kurulması mümkün görülmüştür.

2- )Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıklar …, …, …, …, … mağdurlar …, …, yönelik eylemlerinin sübutu kabul, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde eleştiri ve bozma nedenleri dışında isabetsizlik görülmediğinden, sanık ….. müdafiinin meşru savunma koşullarının varlığına, sanıklar …, …, müdafilerinin sübuta, meşru savunma koşullarının varlığına yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine;

Ancak;

sanık ….. savunmasında; amcası … mağdur ….. ağabeyi … tarafından öldürülmesi sebebiyle … ailesi ile aralarında husumet bulunduğunu, olaydan bir gün önce bu husumet sebebiyle …, …, … ile kardeşi … ve amcasının oğlu … arasında kavga olduğunu, olay günü sabahleyin mağdurlar …, …, evinin az ilerisinde kendisini beklediklerini öğrenmesi üzerine, olay çıkmasın diye 155 polis imdat hattını aradığını, polisin yönlendirmesi üzerine sanık … ile birlikte karakola gittikleri sırada mağdur … elinde balta, mağdur … ise elinde sopa olduğu halde önlerine çıkarak kendilerine saldırdıklarını, daha sonra mağdur … mağdur … aldığı tabanca ile kendisine ve sanık … doğru ateş ettiğini, babası … ile amcasının oğlu …‘de olay yerine geldiğini ve kavganın büyüdüğünü iddia etmesi,

Dosya içerisinde bulunan ve kolluk görevlileri tarafından olaydan çok kısa bir süre önce saat 07.15 de tutulan 22.02.2013 tarihli tutanaktaki “22.02.2013 günü saat 06.56 da … 155 polis imdat hattını arayan isminin … olduğunu, … yiğeninin kendisini telefonla arayarak şuan rus pazarı kavşakta salon opera önünde bekleyen belinde silah olduğunu iddia ettiği, takım elbiseli olan … ve arkadaşlarının sopalı olarak kendilerini kavga amaçlı beklediğini belirmesi…” şeklindeki açıklamalar ile aynı tarihli saat 07.10’da düzenlenen santral telefon görüşme tutanağı içeriği, 22.02.2013 tarihli olay yeri inceleme raporuna ve aynı tarihli olay ve yakalama tutanağına göre olay yerinde mağdur … yaralı olarak yattığı yerin yakınında ele geçirilen ve olay sırasında kullanıldığı ekspertiz raporu ile sabit olan tabancanın mekanizmasının yarı çekik vaziyette olup, atım yatağında bir adet, şarjör ile atım yatağı arasına sıkışmış bir adet ve şarjörde iki adet olmak üzere toplam dört adet merminin olduğunun tespit edilmesi, mağdur … soruşturma aşamasında alınan ifadesinde olay sırasında kendisinde tabanca olmadığını iddia etmesine rağmen kovuşturma aşamasında alınan ifadesinde olay sırasında sanık … yere düşürdüğü tabancayı alarak havaya doğru bir el ateş ettiğini, mağdur … ise olay sırasında yanında balta olduğunu kabul etmesi karşısında;

a- )Sanıkların olayın başlangıcı ile ilgili savunmalarını destekler nitelikteki 22.02.2013 tarihli, saat 07.15 de tutulan tutanak ile olay yeri görgü tespit tutanağına niçin itibar edilmediğinin denetime imkan verecek şekilde karar yerinde tartışılmaması, olay yerinde mağdur … yaralı olarak yattığı yerin yakınında ele geçirilen ve olay sırasında sadece bir el ateş edildiği sabit olan tabancanın bulunduğunda mekanizmasının yarı çekik vaziyette olup, atım yatağında bir adet, şarjör ile atım yatağı arasına sıkışmış bir adet ve şarjörde iki adet olmak üzere toplam dört adet merminin olduğunun tespit edilmesine rağmen, gerekçeli kararın 5. sayfasında sanık … bu tabanca ile bir el ateş ettiği kabul edildikten sonra gerekçeli kararın 7. sayfasında aynı tabancanın mağdur … tarafından havaya doğru bir el ateş edilen tabanca olduğu, bu tabancanın içinde ve şarjöründe mermi bulunmadığı kabul edilerek, sadece bir el ateş ediliği ekspertiz raporu ile tespit edilen tabancanın olay sırasında kimin elinde olduğu ve kimin tarafından kullanıldığı konusunda çelişkiye düşülerek dosya içeriğine ve mevcut maddi delillere uygun olmayan bir gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

b- )Olaydan bir gün önce mağdur … ile sanık …‘de katıldığı kavga olayı ile ilgili yapılan soruşturma sonunda Sulh Ceza Mahkemesine dava açıldığı, mağdur … vücudunda tespit olunan yaraların bu olay sırasında meydana geldiği iddia olunduğundan, bu dosyanın aslı yada onaylı bir suretinin dosya içerisine alınması gerektiğinin düşünülmemesi,

c- )Dairemizin süreklilik kazanan içtihatlarına göre, öldürenin öldürülmesi hallerinde kan gütme saikinin geçerli olmayacağı, kan gütme saikinin varlığının kabulünün, başkaca bir neden eklenmeksizin münhasıran kan gütme saiki ile işlenmesi halinde mümkün olacağı gözetilerek, daha önce meydana gelen öldürme ve yaralama olayı ile ilgili mağdur …‘de katıldığı Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/195 karar sayılı dosyası ile … isimli şahsın … ailesine mensup kişilere yönelik işlediği iddia olunan dava dosyasının denetime imkan vermesi açısında aslı yada onaylı örneğinin dosya içerisine alınması gerektiğinin gözetilmemesi,

d- )Kabule göre;

aa- ) Mağdur … yaşı sebebiyle suçun çocuğa karşı işlendiğinin ve sanıklar hakkında 82/1-e maddesinin uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi,

bb- )Adli sicil kayıtlarında yazılı ve birer örneği getirtilen Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2009/76-81 Sayılı ilamı sebebiyle sanık … , Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2008/727-419 Sayılı ilamı sebebiyle sanık … hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasının gerekip gerekmediğinin tartışmasız bırakılması,

cc- )24.11.2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas ve 2015/85 Sayılı kararı ile 5237 Sayılı TCK’nun 53. maddesinin iptal edilen bölümlerinin değerlendirilmesi zorunluluğu,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olup, sanıklar …, …, …, …, … müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmekle, sanıklar hakkında kurulan hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA, 02.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/1953 Karar: 2016/2152 Tarih: 25.04.2016

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

1- ) Sanık hakkında 6136 Sayılı Yasaya muhalefet suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Sanık hakkında 6136 Sayılı Yasaya muhalefet suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın, 231/12. maddesi uyarınca itiraz kanun yoluna tabi bulunduğu anlaşılmakla, bu hükmün mahallinde değerlendirme yapılmak üzere inceleme dışı bırakılmıştır.

2- ) Sanık hakkında katılanlar … ve …‘yı kasten öldürmeye teşebbüs suçları yönünden kurulan hükümlerin incelenmesinde;

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın, katılan yaşı küçük … ve …‘yı kasten öldürmeye teşebbüs suçlarının sübutu kabul, takdire dair cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları değerlendirlip inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bozma nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmediğinden, sanık müdafiinin eylemin kasten yaralama olduğuna, tahrikin varlığına ve sanık hakkındaki ruh sağlığı raporunun yetersizliğine; katılan … vekilinin tasarlamanın varlığına yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Oluşa ve dosya kapsamına göre;

Sanığın kızı olan katılan … ile katılan …‘ın gayrı resmi evli oldukları, sanığın kızının altınlarını …‘ın almasına sinirlenerek …‘a kızıp tokat attığı, … ve …‘ın sanıkla aralarındaki küskünlüğü gidermek için Batman’a gelerek sanığın evine gittikleri, ancak sanığın katılanları evden kovduğu, bunun üzerine sanıktan çekinen …‘ın …‘la birlikte Batman’dan erken ayrılarak uçuş tarihine kadar …‘da tanık …‘ın evinde kaldıkları, sanığın uçuş saatinden önce gelip havaalanı girişinde katılanları beklediği, katılanların araçtan inerek havaalanının dış kapısından içeri girecekleri sırada sanığın katılanların yanına kadar gelerek silahı çıkartıp katılan …‘ı göğsünden vurarak hayati tehlike geçirecek ve orta ( 2 ) dereceden kemik kırığına yol açacak şekilde yaraladığı sonrasında silahı katılan …‘a doğrultarak ateş ettiği, ancak silahın tutukluk yaparak ateş almadığı, bu sırada … ve …‘ın havaalanı içerisine kaçtıkları, sanığın katılanların peşinden gittiği sırada güvenlik görevlileri tarafından engellendiği ve bu esnada 1 el daha ateş ettiği anlaşılan olayda;

a- ) Sanığın katılan …‘ya yönelik eylemi sonucunda meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı birlikte değerlendirildiğinde suça teşebbüs hükümlerini düzenleyen ve 9-15 yıl aralığında hapis cezası öngören 35. maddesinin uygulanması sırasında makul bir ceza tayini yerine, yazılı şekilde 10 yıl hapis cezası şeklinde eksik ceza belirlenmesi,

b- ) Katılan … suç tarihinde 18 yaşından küçük olmasına rağmen sanık hakkında uygulama yapılırken 82/1-e bendinin gösterilmemesi,

c- ) Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas ve 2015/85 Sayılı kararı ile 5237 Sayılı TCK’nun 53. maddesinin iptal edilen bölümlerinin değerlendirilmesi zorunluluğu,

SONUÇ : Yasaya aykırı, sanık müdafiinin ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde görüldüğünden, hükümlerin tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak BOZULMASINA, hükmolunan cezanın miktarı ve temyiz incelemesi dışındaki tutukluluk süresi nazara alınarak sanık müdafiinin tahliye talebinin REDDİNE, 25.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/6098 Karar: 2016/205 Tarih: 25.01.2016

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

Temyiz dilekçelerinin kapsamına göre; sanık Malik hakkında maktul Ahmed’i kasten öldürme, sanık Selam hakkında suçluyu kayırma suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılan incelemede;

1-) Yabancı uyruklu olan sanıklar hakkında 59. maddesinin infaz aşamasında nazara alınması mümkün görülmüştür.

2-) Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık Selam’ın, suçluyu kayırma suçu ile sanık Malik’in maktul Ahmed’e yönelik eyleminin sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde sanık Selam’ın, suçluyu kayırma suçunun niteliği tayin, cezayı azaltıcı bir sebep bulunmadığı takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde eleştiri, düzeltme ve bozma nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık Malik ve müdafiinin bir sebebe dayanmayan, sanık Selam müdafiinin sübuta, cezaya hükmedilmemesi gerektiğine, teşdiden ceza verilmesinin isabetsizliğine, Cumhuriyet Savcısının sanık Selam’ın da kasten öldürme suçundan cezalandırılması gerektiğine yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle,

A-) Sanık Selam hakkında suçluyu kayırma suçundan kurulan hüküm yönünden;

Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih, 2014/140 E-2015/85 K sayılı kararı ile 53. maddesinin iptal edilen bölümleri nazara alındığında mahkemenin bu maddeyle yaptığı uygulama yasaya aykırı ise de; bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 1412 Sayılı 322 . maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasında yer alan 53. maddesinin uygulanmasına dair bölümün “Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararındaki hususlar gözetilerek 53/1-2-3. maddelerinin tatbikine” şeklinde değiştirilmesine karar verilmek suretiyle DÜZELTİLEN, hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA,

B-) Sanık Malik hakkında maktul Ahmed’i kasten öldürme suçundan kurulan hükümle ilgili olarak yapılan incelemede ise;

a-) Oluşa tüm dosya içeriğine ve soruşturma aşamasındaki savunmalarına göre; sanığın uyku halinde olduğu sırada bıçaklayarak öldürdüğü maktulün uyumakta olması nedeniyle, “beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda” bulunduğu anlaşılmasına rağmen 82/1-e maddesi uyarınca cezalandırılması gerektiği gözetilmeden sanığın kovuşturma aşamasında daha az ceza almaya yönelik olarak geliştirdiği savunmalarına itibar edilerek yanılgılı değerlendirme sonucu kasten öldürme suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması suretiyle eksik ceza tayini,

b-) 24.11.2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas ve 2015/85 Sayılı kararı ile 5237 Sayılı TCK’nun 53. maddesinin iptal edilen bölümleri nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olup, sanık Malik ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, re’sen de temyize tabi hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA, 326/ son. maddesi uyarınca sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 25.01.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/1498 Karar: 2015/5869 Tarih: 01.12.2015

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

1)Katılan vekillerinin duruşmalı inceleme isteme ve 6136 sayılı Kanuna Muhalefet suçundan kurulan hükmü temyiz etme hak ve yetkileri bulunmadığından, bu istemlerinin 317 ve uyarınca ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.

2)Toplanan deliller, karar yerinde incelenip, sanık İ. B.’ın maktul E. D.’ı kasten öldürme ve 6136 sayılı Kanuna Muhalefet suçlarının sübutu kabul, 6136 sayılı Kanuna Muhalefet suçu yönünden oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç niteliği tayin, kasten öldürme suçu yönünden tahrik ve her iki suç yönünden takdiri indirim sebebinin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bozma ve düzeltme sebepleri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde ve duruşmalı incelemede haksız tahrikte indirim derecesine, 6136 sayılı Kanuna Muhalefet suçundan kurulan hükmün seçenek yaptırıma çevrilmesi gerektiğine, katılan vekillerinin eksik incelemeye, ceza miktarına, takdiri indirim hükmünün uygulanmaması gerektiğine yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddiyle,

A) Sanık hakkında 6136 sayılı Kanuna Muhalefet suçu yönünden kurulan hükme yönelik yapılan incelemede;

24.11.2015 günlü Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin iptal edilen bölümleri nazara alındığında mahkemenin bu madde ile yaptığı uygulama yasaya aykırı ise de, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hüküm fıkrasında yer alan 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün “Anayasa Mahkemesinin iptal kararındaki hususlar gözetilerek 5237 sayılı TCK’nun 53/1-2-3 maddelerinin tatbikine” şeklinde değiştirilmesine karar verilmek suretiyle (DÜZELTİLEN), hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi (ONANMASINA),

B) Sanık hakkında maktul Eyüp’e yönelik kasten öldürme suçundan kurulan hükümle ilgili olarak incelemede ise;

Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre; sanık İzzet ile Özlem B.’ın resmi nikahlı evli oldukları, bu evlilikten 1 çocuklarının bulunduğu, aralarında yaşanan anlaşmazlıklar sonucu boşanmaya karar verdikleri ve ayrı yaşamaya başladıkları, Özlem’in bu süre içinde Eskişehir ilinde daha önceden tanıdığı maktul E. D.’la ilişki kurup birlikte yaşamaya başladığı, bu beraberlikten olan ikiz çocuklarını nüfusta sanığın üzerine kaydettirdikleri, bu durumu öğrenen sanığın Eskişehir iline gelerek araç kiralayıp takipte bulunduğu, olaydan iki gün önce yanına aldığı ruhsatsız tabancası ile Polatlı’dan tekrar Eskişehir’e geldiği, araç kiraladığı, bir kadın çarşafı ve kadın çantası temin ettiği, ellerine de eldiven giyerek, Özlem ve maktulün geçeceğini bildiği noktada beklemeye başladığı, bir süre sonra maktulün geldiğini görünce ateş ettiği, yere düşen maktulün yanına gidip yakın mesafeden birkaç el daha ateş etmek suretiyle öldürdüğü anlaşılan olayda;

a) Öldürme fiilini işlemek için plan yapan, ruhsal dinginliğe varmasına rağmen caymayarak ısrarla, sebat içinde suçu işleyen sanığın eyleminde tasarlama unsurunun oluştuğu ve TCK’nın 82/1-a maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu kasten öldürme suçundan mahkumiyet hükmü kurulması,

b) 24.11.2015 günlü Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin iptal edilen bölümleri doğrultusunda sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin ve katılan vekillerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden resen de temyize tabi hükmün tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak (BOZULMASINA), 01.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/3677 Karar: 2015/5204 Tarih: 02.11.2015

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

Hükümlü H.. hakkında 765 sayılı TCK’nun 450/7,, 62,, 59,, 497/1,, 522,, 59,, 31,, 33. maddeleri gereğince kurulup, Yargıtay 1. Ceza Dairesince ONANMAK suretiyle kesinleşen hükümden sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddesi uyarınca, yeniden duruşma açılarak yapılan yargılama sonucu kurulan hükümlerde bozma nedeni dışında bir isabetsizlik görülmediğinden, hükümlü müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddiyle,

A- Hükümlü hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA,

B- Hükümlü hakkında nitelikli öldürmeye teşebbüs suçundan kurulan hüküm yönünden yapılan incelemede;

Mağdur E..’ın 23.12.1978 doğumlu olduğu ve suç tarihinde 18 yaşını doldurmadığı anlaşılmasına rağmen, 82/1-e,h 35,, 62 maddeleri yerine aynı Kanunun 82/1-h maddesine göre hüküm kurulması,

Karar ve Sonuç: Bozmayı gerektirmiş olup, hükümlü müdafiinin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmekle re’sen de temyize tabi olan hükmün, tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak BOZULMASINA, 02.11.2015 gününde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/4216 Karar: 2015/4987 Tarih: 20.10.2015

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

1- )Sanık … müdafiinin yasal süreden sonraki duruşmalı inceleme isteminin 318. maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.

2- )Mahkemenin dosya kapsamına uygun kabulü karşısında tebliğnamedeki bozma öneren düşünceler benimsenmemiştir.

3- )Sanıklar … ile …‘nun maktüller … ve …‘u kasten öldürme, mağdur …‘i kasten öldürmeye teşebbüs ile sanık …‘nın ayrıca 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından kurulan hükümler yönünden yapılan incelemede,

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıklar … ve …‘nun maktüller … ve …‘i kasten öldürme suçları, mağdur …‘e karşı eylemleri ile sanık …‘in 6136 sayılı Yasaya muhalefet suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde kısmen suç vasıfları tayin edilmiş, sanık … yönünden kusurluluğu etkileyen sebeplerden haksız tahrikin nitelik ve derecesi ile sanıklar hakkında takdiri indirim sebebi takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle değerlendirilerek reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde düzeltme ve bozma nedenleri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık … müdafiinin sübuta yönelen, sanık … müdafiinin bir nedene dayanmayan ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle,

Oluşa ve dosya içeriğine göre özellikle de failliğin şerikliğe göre önceliği kuralı da dikkate alındığında, sanık …‘nin eyleminin 37. madesinin yollamasıyla kapsamında kalması karşısında de uygulama yapılması, yasaya aykırı ise de, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 322. maddesindeki yetkiye dayanılarak,

Hüküm fıkrasının Sanık …‘ye mahsus D-1ve 2 bentlerindeki” ve 38.” ibarelerinin çıkartılmak suretiyle DÜZELTİLEN ve sanıklar … ile …‘nun maktüller … ve …‘u kasten öldürme ile sanık …‘nın 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından kurulan ve öldürme suçları yönünden re’sen de temyize tabi olan hükümlerin tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak ( ONANMASINA ),

4- )Sanıklar K. Y. ile N. S.’nun, mağdur Z.’i kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından kurulan hükümler yönünden yapılan incelemede,

A- )Oluşa ve dosya içeriğine uygun olan mahkemenin gerekçesine göre, “sanıkların geride bir tanık bırakmama isteklerinin bir tezahürü olarak” mağdura öldürmek istemeleri karşısında, sanıkların eylemlerinin 82/1-h kapsamında kaldığı halde, sanıklar haklarında 82/1-h maddesi gereğince hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde uyarınca hükümler kurulmak suretiyle suç vasfında yanılgıya düşülmesi,

B- )Kabul ve uygulamaya göre de, oluşa ve dosya içeriğine göre, özellikle de failliğin şerikliği göre önceliği kuralı da dikkate alındığında, sanık N.’nin eyleminin 37 yollamasıyla kapsamında kalması karşısında de uygulama yapılması,

SONUÇ : Yasaya aykırı olup, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülerek, hükümlerin 321. maddesi uyarınca tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, aleyhe temyiz olmadığından 326 /son maddesinin dikkate alınmasına, 20.10.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/1332 Karar: 2015/3789 Tarih: 10.06.2015

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık A.’nin maktül F.’a yönelik eyleminin sübutu kabul, tahrike ilişen cezayı azaltıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle değerlendirilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma nedeni dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin haksız tahrik indirim miktarının az olduğuna, vesaireye yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Oluşa, dosya içeriğindeki delillere ve sanık A.’nin aksi sabit olmayan savunmasının içeriğine göre; olay tarihinde sanığın maktülle birlikte bağevinde alkol aldıkları, içkilerinin bitmesi üzerine maktülün sanığa küfür ederek rakı alıp gelmesini söylediği, sanığın da maktülü küfür etmemesi konusunda uyararak bağevinden ayrıldığı, sanığın alkol almaya devam ettiği, parası bitince rakı yerine şarap alarak beğevine geri döndüğü, maktülün sanığa şarap getirmesi nedeniyle yine küfür ettiği, ayrıca aşırı derecede alkollü olan maktülün meyve bıçağı ile sanığa doğru hamle yaparak saldırmasının yarattığı hiddetin etkisinde kalan sanığın, maktülün elinden aldığı bıçakla alın, boyun, göğüs, karın, sol kol, sol el parmakları, sağ omuz, sağ koltuk altı, sağ kol, sağ el, sağ uyluk, sol uyluk ve kalça sol taraftan toplam 23 darbeyle yaralamak suretiyle maktülün ölümüne sebebiyet verdiği olayda; sanığın kendisine hakaret edilip bıçakla saldırılmasına sinirlenerek art arda gerçekleştirdiği bıçak darbeleriyle maktülü öldürmüş olması karşında, canavarca hisle ve eziyet çektirerek öldürme suçunun unsurları oluşmadığı anlaşıldığı halde, TCK’nın 81/1 maddesi yerine vasıfta yanılgıya düşülerek TCK’nın 82/1-b maddesi uyarınca hüküm kurulması,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, re’sen de temyize tabi olan hükmün CMUK.nın 321. maddesi uyarınca tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak BOZULMASINA, 10.06.2015 gününde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/554 Karar: 2014/3075 Tarih: 15.05.2014

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

1- Sanıklar hakkında kurulan hükümlerde; lehe ve aleyhe delillerin gösterilip, etraflı bir şekilde tartışılarak, mahkumiyet ve beraat hükümlerine ulaşırken hangi delilin hangi delile hangi nedenlerle üstün tutulduğunun, sanık H. (1987 doğumlu) hakkındaki mahkumiyet hükümlerinde, her bir maktule yönelik eylem ayrı ayrı değerlendirilip, eylemlerin tasarlayarak işlendiğine, olayda bütün maktullere yönelik töre saikinin bulunduğuna, haksız tahrikin bulunmadığına yönelik, denetime olanak verecek şekilde, tatmin edici gerekçeler gösterilmeyip, Anayasanın 141, 5271 sayılı CMK.nun 34, 230. maddelerine aykırı olarak hükmün gerekçesiz bırakılması,

2- Sanığın maktul H.’ya yönelik eyleminden açılan kamu davasında, iddianamede ve esas hakkındaki mütalaada 82/1-e maddesinin gösterilmemiş olmasına karşın, ek savunma hakkı tanınmadan sanık hakkında 82/1-e maddesinin uygulanması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

3- Sanık H.’in (1987 doğumlu) maktul Ferdi’ye yönelik eyleminden kurulan hükümde, uygulama maddesinin 82/1-a-k yerine, 81/a-k olarak hatalı gösterilmesi,

4- Beraat eden sanıklar H.. K.. (1957 doğumlu), M.. K.., İ.. K.. ve M.. A.. kendilerini vekalet akdine dayalı müdafii ile temsil ettirdikleri halde, lehlerine vekalet ücretine hükmedilmemesi,

Usule aykırı ve sanıklar müdafiilerinin ve Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair cihetleri incelenmeksizin öncelikle bu nedenle hükmün tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak 321.maddesi uyarınca (bozulmasına), 13/05/2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.

15/05/2014 gününde verilen işbu karar Yargıtay Cumhuriyet Savcısı A.H. K.’nın huzurunda ve duruşmada savunmasını yapmış bulunan sanık H.. K.. müdafii Avukat A. K.’nın yokluğunda 15/05/2014 gününde usulen ve açık olarak anlatıldı.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/1719 Karar: 2014/2733 Tarih: 29.04.2014

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık N.’nin maktule A.’ya yönelik eyleminin sübutu kabul, takdire ilişen cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre bozmaya uyularak verilen hükümde bozma nedeni dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin sübuta yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine;

Ancak;

Dosya kapsamına göre; sanık A.’ın telefonla tanıştığı o tarihte başkasıyla resmen evli olan maktule A.’yu anne babasıyla birlikte yaşadıkları eve getirerek gayriresmi olarak yaşamaya başladıkları, ailesinin maktule A.’yu istememesi üzerine ayrı ev kiralayarak orada birlikte yaşamaya başladıkları, maktule A.’nun başka biriyle ilişkisi olduğu yolunda dedikodu çıktığı, olay günü sanık A.’ın amcası olan sanık N. ile sanık A.’ın üvey annesi olan tanık N.’nin birlikte maktule ve A.’ın birlikte yaşadıkları eve geldikleri, sanık N.’nin maktul A.’ya neden Iğdır İline gidip geldiğini sorduğu, maktule A.’nun da “ben bunları yapıyorum, ben gidip geliyorum, sen neden gocunuyorsun” dediği, sanık A.’ın da A.’ya iftira atıldığını söyleyerek destek çıktığı, buna sinirlenen sanık N.’nin tabancasını çekerek A.’ın başına dayayıp küfür ederek tabancanın alt kısmıyla A.’ın başına vurduğu, daha sonra A.’ya yönelerek bir eliyle maktulenin çenesinden tutup, başını duvara yasladığı, diğer elindeki silahı da kafasına dayayıp “şerefsizin kızı, namussuz, seni öldürürüm” diyerek tabancasıyla bir el ateş ederek maktuleyi öldürdüğü olayda;

Her ne kadar sanık hakkında “töre saikiyle öldürme” suçundan hüküm kurulmuş ise de; Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğü’nde “töre” kelimesinin; “bir toplulukta benimsenmiş, yerleşmiş davranış ve yaşama biçimlerinin, kuralların, görenek ve geleneklerin, ortaklaşa alışkanlıkların, tutulan yolların bütünü, adet, bir topluluktaki ahlaki davranış biçimleri, adap” olarak tanımlandığı, ayrıca “saik” kelimesinin, “sebep, güdü, kasta öngelen ve onu hazırlayan düşünce”, “öldürmenin töre saikiyle gerçekleştirilmesinin” ise “öldürmeye yönelik kastın, töre anlayışının etkisi altında şekillenmesi” anlamlarına geldiği, genelde iyi davranış biçimlerini ifade etmek için kullanılan “töre” kavramının zaman zaman “kötü” davranış biçimlerini ifade etmek için de kullanılabildiği, bu anlamda, Türk Ceza Kanunu’nun 1. fıkrasının ( k ) bendinin konusunu oluşturan “töre”nin, “belli bir davranışı gerçekleştirenin veya belli bir yaşam biçimini tercih edenlerin öldürülmesini gerektiren”, “kötü bir töre”yi ifade ettiği, bir davranışın töreden kaynaklandığını söyleyebilmek için, bu davranışın “bir toplulukta genel olarak benimsenmiş, yerleşmiş yaşam biçimlerinden veya değer yargılarından kaynaklanmasının” gerekli olduğu, yasal düzenlemede geçen “saik” kelimesinin, öldürme fiilinin fail tarafından “başka her türlü etkiden uzak olarak sırf toplumda benimsenmiş olan genel bir davranış veya yaşam biçimine aykırı davranılmış olmasını cezalandırmayı görev addedip onun etkisiyle” işlenmesini, başka bir deyişle, “öldürme kastının, kötü törenin etkisiyle oluşması lüzumunu” ifade ettiği, bu durumdaki failin “öldürme eylemini” gerçekleştirirse toplum tarafından “saygınlık” ile ödüllendirileceğini, gerçekleştirmediği takdirde ise “kınanacağını” düşünmesi ve bu eylemi saygınlık kazanmak ya da kınanmamak için işlemesi gerektiği, dolayısıyla “töre saikiyle öldürme”den bahsedilebilmesi için, öncelikle mağdurun “toplumda genel olarak benimsenmiş olan bir davranış veya yaşam biçimine aykırı davranmış olmasının, 2. olarak bu aykırı davranışın “ölümle” cezalandırılması gerektiğinin o toplumda yaşayanlar tarafından beklenen bir tepki olduğunun kabul edilebilmesinin, 3. olarak ise öldürme fiilinin fail tarafından toplumun öldürme beklentisinin yönlendirmesiyle sırf aykırı davranışın cezalandırılması görevi üstlenilerek işlenmesinin” şart olduğu, burada “toplumdan” kastedilenin “tüm ülke” olabileceği gibi “köy, mahalle, geniş aile gibi” küçük bir topluluk da olabileceği, “töre saikiyle öldürme” suçunun oluşması açısından bunlar arasında fark bulunmadığı, “töre” kavramıyla sık sık karıştırılan “namus” kavramının ise “bir toplum içinde ahlak kurallarına ve toplumsal değerlere bağlılık, iffet, doğruluk, dürüstlük” olarak tanımlandığı, bu anlamda, töre ile namusun benzer ancak farklı kavramlar oldukları, törenin belli koşullarda namusu da içine alan üst bir kavram olarak ortaya çıkabileceği durumlar var ise de, diğer koşulların bulunmadığı hallerde, sırf kişilerin subjektif namus anlayışından, kıskançlıktan, cinsel A. ve isteklere karşılık alamamaktan, kınamaktan, hoşlanmamaktan, tasvip etmemekten, söz geçirememekten kaynaklanan öldürme fiillerinin “töre saikiyle öldürme” olarak nitelendirilemeyeceği, aynı şekilde, toplumun tasvip etmediği veya kınadığı davranışları işleyenlerin ya da yaşam biçimini tercih edenlerin öldürülmesi” biçiminde gerçekleştirilen her fiilin de toplumdaki öldürme beklentisi açıkça ortaya konulmadan”, sırf bu sebeple “töre saikiyle öldürme” olarak değerlendirilemeyeceği, buna göre, “töre cinayeti ile namus cinayetinin” aynı kavramlar olduğunun söylenemeyeceği, zira, suçta ve cezada kanunilik prensibi ile ceza hukukundaki kıyas yasağının, “töre saikiyle öldürme” suçunun uygulanma alanını bu şekilde genişletmeye izin vermeyeceği anlaşılmakla, bu açıklamalar ışığında, somut olayda; yeğeni A.’ın birlikte yaşadığı maktuleye yönelik olarak kasten öldürme suçunu işleyen sanık N. hakkında haksız tahrik bulunmaksızın kasten öldürme suçundan 81, gereğince hüküm kurulması gerekirken suç niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde töre saikiyle kasten öldürme suçundan 82/1-k,62 maddeleri gereğince hüküm kurularak sanığa fazla ceza tayini,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmekle, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde görüldüğünden, hükmün tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak BOZULMASINA, 29.04.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/216 Karar: 2014/2441 Tarih: 15.04.2014

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

1- Anayasa’nın 1412 sayılı halen yürürlükte olan ile 5271 sayılı CMK.nun 231,, 234, 34/2. maddelerine aykırı olarak, hüküm fıkrasında kanun yoluna başvuru şeklinin hatalı olarak gösterilmesi karşısında, hükümlünün itiraz dilekçesinin temyiz dilekçesi kapsamında bulunduğu ve ıttıla üzerine hükmü süresinde temyiz ettiği kabul edilerek yapılan incelemede;

Hükümlü Y. K. hakkında 765 sayılı gereğince kurulup, Yargıtay 1. Ceza Dairesince ONANMAK suretiyle kesinleşen hükümden sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan yargılama sonucunda nitelikli kasten öldürme, nitelikli yağma, konut dokunulmazlığını ihlal suçlarından kurulan hükümlerde bozma nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, hükümlünün bir nedene dayanmayan sair temyiz itirazlarının reddine;

Ancak;

a) 765 sayılı Türk Ceza Yasası uygulanarak verilmiş ve kesinleşmiş olan hükmün, 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 7/2 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9. maddesi gereğince yeniden ele alınıp, lehe olan yasanın belirlenmesi ve uygulanması sırasında, hak yoksunluğu hükümleri nedeniyle takdir hakkının kullanılması söz konusu olduğundan, duruşmalı inceleme yapılarak hüküm kurulması gerekirken, duruşma yapılmaksızın yazılı şekilde dosya üzerinden karar verilmesi,

Kabule göre de;

b) Bir Suçu Gizlemek, Delillerini Ortadan Kaldırmak veya İşlenmesini Kolaylaştırmak ya da Yakalanmamak Amacıyla Öldürme suçları yönünden lehe yasanın belirlenmesi sırasında sonuç cezaların eşit çıkması durumunda hak yoksunluğu hükümleri bakımından 5237 sayılı TCK.nun 53. maddesinin, 765 sayılı TCK.nun 31, 33. maddelerine göre hükümlü lehine olduğundan, 5237 sayılı TCK.nun 82/1-h, 53. maddeleri uyarınca hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,

c) Konut Dokunulmazlığını Bozma suçu yönünden, hükümlü hakkında 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunda olumlu veya olumsuz herhangi bir karar verilmemesi,

d) Nitelikli Yağma suçlarında birden fazla nitelikli halin birleşmesi nedeniyle, ceza tayin edilirken alt sınırdan uzaklaşılması gerektiğinin gözetilmemesi,

Karar ve Sonuç: Bozmayı gerektirmekle, hükümlünün temyiz itirazları yerinde görülmekle, hükümlerin tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak BOZULMASINA, 15.04.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/551 Karar: 2014/1733 Tarih: 19.03.2014

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık Ş.’in maktül V.’a yönelik eyleminin sübutu kabul, takdire ilişkin cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre bozma üzerine verilen hükümde bozma nedenleri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin sübuta yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine;

Ancak;

Maktül V.’ın 01.01.2000 doğumlu olup, suç tarihi itibariyle 18 yaşından küçük ve 5237 sayılı TCK’nın 6/1-b maddesi gereğince çocuk olduğu anlaşılmakla, sanık hakkında maktüle yönelik olası kastla öldürme suçundan kurulan hükümde temel cezanın TCK’nın 82/1-e maddesi uyarınca belirlenmesi gerektiği düşünülmeden, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde 81. madde ile uygulama yapılması,

Kabule göre de;

Sanığın, kasten işlenen suçlarda hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak TCK’nın 53. maddesinde yazılı bulunan haklardan yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, hükmün 326/son maddesi gözetilmek kaydıyla tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak BOZULMASINA, 19.03.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/5372 Karar: 2014/1613 Tarih: 17.03.2014

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

Hükümlü M. A. hakkında, mağdurlar D. ve Ö.’e karşı eylemlerinden 765 sayılı TCK.nun 448,, 62,, 51, 59; mağdur M.’e karşı eyleminden 765 sayılı TCK.nun 448,, 62,, 59 maddeleri gereğince kurulup, Yargıtay 1. Ceza Dairesince ONANMAK suretiyle kesinleşen hükümlerden sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddesi uyarınca, yapılan uyarlama sonucu kurulan hükümlerde, bozma nedenleri dışında isabetsizlik görülmediğinden hükümlü müdafiinin sair temyiz itirazının reddine,

Ancak;

1- Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 03/06/2008 tarih 2008/1-89-158 sayılı kararında açıklandığı üzere, uyarlama yargılaması sonucu kurulacak mahkumiyet hükmünün gerekçesinde, 5271 sayılı Yargılama Yasasının 230. maddesine uygun olarak, suç teşkil eden eylemlerin açıklanıp vasıflandırılması, haksız tahrik indirimi gerektiren eylemlerin açıklanması gerektiği gözetilmeden, Anayasa’nın 141, CMK’nın 34., 230. maddelerine aykırı şekilde hükümlerin gerekçesiz bırakılması,

2- Suç tarihinde mağdur M. 18 yaşından küçük olduğu halde lehe hüküm karşılaştırmasının 5237 sayılı TCK’nun 82/1-e maddesi yerine aynı yasanın 81. maddesi gereğince yapılması;

3- Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulu’nun 2006/10-124 Esas, 2006/165 Karar sayılı 20.6.2006 tarihli kararı uyarınca, hükümlü hakkında verilen ve kesinleşen hükümlerden sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun lehe olması nedeniyle yapılan uyarlama yargılamasında, kazanılmış hak söz konusu olamayacağı gözetilerek;

Sanığın tabanca ile mağdurlara birden fazla ateş ederek mağdur Ö.’i alt dudağından isabetle 3 dişinin kırılmasına neden olacak şekilde; mağdur D.’u sol yanaktan isabetle 5 dişinin kırılmasına neden olacak şekilde; mağdur M.’i sol kolundan isabetle yaraladığı anlaşılmakla; mağdur M. yönünden 13 yıldan 20 yıla, mağdurlar D. ve Ö. yönünden 9 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası öngören 35. maddesi ile uygulama yapıldığı sırada meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı dikkate alınarak her bir mağdura karşı makul bir ceza yerine hiç isabet olmayan durumlarda uygulanma olasılığı bulunan 9 yıl hapis cezasına hükmedilmesi suretiyle eksik ceza tayini,

4- Uyarlama yargılamalarında yapılan yargılama giderlerinin kamu üzerinde bırakılması gerektiğinin gözetilmemesi;

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş olup, hükümlü müdafiinin temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak BOZULMASINA, 17.03.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/5627 Karar: 2014/214 Tarih: 23.01.2014

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık S.’in oğlunu kasten öldürme suçunun sübutu kabul, takdire ilişen cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle değerlendirilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma nedenleri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin bir nedene dayanmayan, Cumhuriyet Savcısının haksız tahrik hükümlerinin uygulanmaması gerektiğine yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

1- Sanığın, uyku halinde olup beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan oğlunu öldürdüğü anlaşılmakla, 5237 sayılı TCK.nun 82. maddenin 1. fıkras 1. fıkrasının “d” bendi yanında “e” bendi uyarınca da hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi,

2- Maktulden kaynaklanan sanığa yönelik haksız eylem oluşturan söz ve davranışların hakaretten ibaret olduğu anlaşılmakla, cezanın 18 yıldan 24 yıla kadar indirilmesini öngören 5237 sayılı TCK.nun 29. maddesinin uygulanması sırasında, sanık lehine asgari oranda indirim yapılması yerine, yazılı şekilde 20 yıl hapis cezasına hükmolunması suretiyle eksik ceza tayini,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş olup, Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, resen de temyize tabi bulunan hükmün tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak BOZULMASINA, 23.01.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas: 2013/1-530 Karar: 2014/1 Tarih: 14.01.2014

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

Nitelikli kasten öldürme suçundan sanık E. A.’nın 5237 sayılı TCK’nun 82/1-a-j, 62 nci maddeleri uyarınca müebbet hapis, sanık A. Ç.’in aynı kanunun 82/1-a-j, 31/3, 62 nci maddeleri uyarınca 20 yıl hapis, sanık R. A.’nın ise sanıklar E. ve A.’yi nitelikli kasten öldürme suçuna azmettirmeden aynı kanunun 37/2 nci maddesi yollamasıyla 82/1-a-j, 62 nci maddeleri uyarınca müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmalarına ilişkin, Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 10.06.2008 gün ve 374-262 sayılı resen temyize tabi olan hükümlerin sanıklar müdafileri tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 06.12.2010 gün ve 6077-7729 sayı ile;

…2-a) Sanıklar S. ve R. A.’nın sanıklar E. A. ve A. Ç.’i maktul Ö.’ın öldürülmesi için azmettirdikleri kabul edilerek hüküm kurulması ve gerekçede de azmettiren olarak suça katıldıklarının belirtilmesi karşısında, uygulama maddesinin 5237 sayılı TCK’nun 38 inci maddesi yollamasıyla 82/1-a-j olarak gösterilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,

b) Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 20.10.2009 gün ve 2009/1-85/242 sayılı kararında açıklandığı üzere, aynı nitelikli öldürme suçunun failleri olarak yargılanan ve aralarında menfaat çatışması bulunan sanıklar A. Ç., M. O., E. A., M. A., S. A., R. A., Ş. A., K. A. ve C. A.’nın ayrı ayrı müdafiiler tarafından temsil edilmeleri gerekirken, aynı müdafiiler tarafından temsil edilmeleri suretiyle 1136 sayılı Avukatlık Yasasının 38 ve 5271 sayılı CMK’nun 152 nci maddelerine

c) Yargılama giderinin mahkum olan sanıklardan ne şekilde tahsil edileceğinin kararda açıkça gösterilmesi gerektiği düşünülmeden yazılı şekilde hüküm kurulması suretiyle 324 ve 326 ncı maddelerine

d) Sanık S. A.’nın savunmasının alındığı 05.11.2007 tarihli celsede tercüman bilirkişi olarak görev yapan M. Mutlu Alp, hükmün tefhim olunduğu 10.06.2008 tarihli oturumda da bilirkişi olarak görev yapmış ise de, kendisine yemin verilmemesi ya da eski yemininin hatırlatılmaması suretiyle 64/6 ncı maddesine,

e) Sanıklar C. A., M. O., K. A., Ş. A. ve M. A. hakkında nitelikli öldürme suçundan 5237 sayılı TCK’nun 37/1 inci maddesi yollamasıyla 82/1-a-j-son maddeleriyle dava açıldığı ve Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünde de aynı maddeler uyarınca cezalandırılmaları talep edildiği halde, sanıklara ek savunma hakkı tanınmadan suçluyu kayırma suçundan 5237 sayılı TCK’nun 283/1 maddesiyle mahkumiyetlerine karar verilmesi suretiyle 226 ncı maddesine, aykırı davranılması isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.

Bozmaya uyan Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesince 11.03.2011 gün ve 2-152 sayı ile;

Nitelikli kasten öldürme suçundan sanık E. A.’nın 5237 sayılı TCK’nun 82/1-a-j, 62 nci maddeleri uyarınca müebbet hapis, sanık A. Ç.’in aynı kanunun 82/1-a-j, 31/3, 62 nci maddeleri uyarınca 20 yıl hapis, sanık R. A.’nın ise sanıklar E. ve A.’yi nitelikli kasten öldürme suçuna azmettirmeden aynı kanunun 38 inci maddesi yollamasıyla 82/1-a-j, 62 nci maddeleri uyarınca müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmalarına karar verilmiştir.

Resen temyize tabi olan hükümlerin sanıklar müdafileri tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 08.04.2013 gün ve 170-2920 sayı ile;

…B- Sanıklar E., A., R. ve S.’nin maktule yönelik öldürme suçlarıyla sanıklar C., M., K., Ş. ve M.’nin suçluyu kayırma suçları yönünden;

a- Sanıklar E., A. ve R.’in maktule yönelik öldürme suçlarıyla ilgili olarak; oluşa ve dosya içeriğine göre; sanıklardan Ş., R., K. ve C.’in kardeşleri, A.’nin dayısı, E.’in amcası, Saniye’nin kayınbiraderi, M.’nin eşi, M. O.’nın eniştesi, Necmettin Oda’nın damadı olan A. A.’nın 10.08.2005 tarihinde K. Y. tarafından öldürüldüğü, K. Y.’ın tahrik altında A. A.’yı kasten öldürmek suçundan cezalandırıldığı, olay sonrasında sanık R. A.’nın A. A.’yı öldüren K. Y.’ın yakınlarını ve bulundukları yeri araştırmaya başladıkları, K. Y.’ın kardeşi olan S. Y.’ı tehdit ettikleri, K. Y.’ın eşi olan tanık A. Y.’ın Gündoğmuş ilçesinde yaşamını sürdürmeye başladığı ve Antalya E Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan eşi K. Y.’ın ziyaretinden döndüğü sırada takip edildiği, öldürülen A. A.’nın intikamını almak amacı ile onu öldüren K. Y.’ın cezaevine görüşüne gelecek olan yakınını öldürmeleri konusunda sanık R. A.’nın sanıklar E. A. ve A. Ç.’i azmettirdiği ve sanık R. A.’nın sanıklar E. A. ve A. Ç.’in olayda kullanacakları tabancaları temin ederek kendilerine verdiği, maktul Ö. C.’un K. Y.’ın arkadaşı olduğu, sanıklar tarafından tanınmadığı, sanıkların olay günü cezaevinde görüş günü olduğunu bildikleri ve sanıklar A. Ç. ve E. A.’nın yanlarında silah olduğu halde cezaevi önüne geldikleri, maktulün K. Y.’ın eşi tanık A. Y.’a görüş sırası aldığı ve cezaevi önünde tanık A. Y.’ı beklemeye başladığı, tanık A. Y.’ın Antalya cezaevi önüne geldiği ve çantasını maktule vererek tutuklu eşi K. Y.’la görüşme yapmak için cezaevine girdiği, maktulün tanık A. tarafından kendisine verilen çantayı arabasının içine koyduğu ve arabasının içinde oturarak tanık A. Y.’ın cezaevinden gelmesini beklediği sırada sanıklar A. ve E.’in maktulün aracının yanına geldikleri ve tabancalarıyla ateş ederek maktulü öldürdükleri olayda; maktulün ilk öldürme olayını gerçekleştiren K.’in arkadaşı olup aralarında akrabalık bağının bulunmadığı, sanıkların amacının ilk öldürme eylemini gerçekleştiren K.’in ailesinden ya da yakınlarından birisini öldürmek olduğu ancak, olay günü K.’in eşinin yanında gördükleri maktulü akrabası olduğu düşüncesiyle öldürdükleri olayda, tasarlayarak ve kan gütme saikiyle öldürme suçunun unsurları gerçekleşmediğinden, sanıkların 30. maddesinde düzenlenen hata hükmünden yararlanmaları gerekeceğinden, kasten öldürme suçundan 81/1 inci maddesi uyarınca cezalandırılmaları yerine, tasarlayarak kan gütme saikiyle öldürme suçundan cezalandırılmaları suretiyle fazla ceza tayini isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 09.05.2013 gün ve 349260 sayı ile;

… Kan gütme sebebiyle insan öldürme eylemini adiyen öldürme suçundan ayıran özellik, birincisinde söz konusu olan acı ve öfke duygusunun değil, öç almak şeklinde beliren ahlaka aykırı düşünce ve tutkunun etken oluşundandır. Bu tür suçlar için ayrı bir bent ile daha ağır bir ceza yaptırımı konusundaki sosyal amaç ise, toplumda kökleşmiş olan kötü bir göreneğin ortadan kaldırılmasından ibarettir.

Kan gütme suçunun özünde öldürülen bir kimsenin kanına bedel olan öldürme fiilidir. Önceki öldürme suçundaki kastın doğrudan kasıt olduğunda kuşku yoktur. Önceki öldürülen ister taksirle isterse meşru savunmayla meydana gelmiş olsun önemli değildir, önemli olan 2. öldürme fiilinin işleyen failin kan gütme saiki taşımasıdır.

Kan gütmede ağırlatıcı sebep, mağdurun şahsından değil, faillin kastının yoğunluğundan kaynaklandığı için, hata halinde faile, ağırlatıcı nedeninin yüklenmesi gerekir. Bu durumda failin 765 sayılı TCK’nun 52 ve gerekse 5237 sayılı TCK’nun 30. maddelerinden yararlanması söz konusu olamaz. Kan gütmede cezayı ağırlaştıran nedenin mağdurun şahsıyla ilgili olmadığı, failin sübjektif durumuyla ilgilidir.

Kişide yanılma ve satma nedeniyle asıl kastedilen kişi dışında bir başka kişinin öldürülmesi durumunda kan gütme nedeniyle cezanın ağırlaştırabileceği düşünülmektedir. Fail sırf yanılgı ve sapma sonucu hedeflediği kişi dışında bir kimseyi öldürmesi dolayısıyla daha hafif şekilde cezalandırılması kusur prensibine aykırıdır.

Fiilin işleniş tarzından kaynaklanan kan gütme saikiyle öldürme suçunda eylemin her aşamasında nitelikli unsuru bilen ve isteyen fail açısından hatanın uygulanması söz konusu olamaz.

Kan gütmede mağdur/maktül, önceki öldürme eyleminin failinin yakını, akrabası, çok sevdiği arkadaşı, mensup olduğu gruptan birisinin olması gerekmektedir.

Tasarlamanın oluşması için, bir kimseye karşı soğukkanlı bir şekilde ve koşulsuz olarak belli bir suçu işleme kararının verilmesi, suç işleme kararıyla fiilin icrası arasında tasarlamayı kabule elverişli makul bir sürenin geçmesi, bu süre içerisinde sebat ve ısrar gösterilerek karardan dönülmemesi ve suçun işlenmesi gerekmektedir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Sanıkların önceden maktulü öldürmeye karar verdikleri ve bu kararda sebat ve ısrar gösterdiklerine dair somut delil elde edilemediği, dolaysıyla somut olayda tasarlamanın şartları bulunmadığı,

Ancak;

Sanık Recep’in azmettirmesi ile, sanıklar A. ve E.’in, A. A.’nın intikamını almak amacı ile onu öldüren K. Y.’ın cezaevine görüşüne gelecek olan yakınını öldürmek için cezaevi önüne gelerek bekledikleri, K. Y.’ın eşi tanık A. Y., çantasını maktule vererek tutuklu eşi K. Y.la görüşme yapmak için cezaevine girdiği, sanıkların, maktulün tanık A. tarafından kendisine verilen çantayı arabasının içine koyduğunu gördükleri, maktülü tanıdıkları ve K. Y.’ın arkadaşı olduğunu bildikleri, A. A.’nın intikamını K. Y.’dan almak, ona eziyet çektirmek, acı vermek, iç dünyasını karatmak, canını acıtmak ve hatta onu kahretmek, ondan öç almak duygusu ve kendilerine verilen görev bilinciyle K.’in arkadaşı Ö.’ı öldürmelerinde kan gütme amacı ve saiki bulunmaktadır. Zira sanıklar kan gütme saikiyle olay yerine gelmişler, K. Y.’ın mensubu bulunduğu grup ya da aileden kimi bulurlarsa ondan öç almak duygusu ve görev bilinciyle öldürecekler, olay yerinde buldukları Ö.’ı bu saik ve kasıtla öldürme eylemleri 5237 sayılı TCK’nun 82/1-j maddesi kapsamında kaldığı, sanıklar hakkında kan gütme saikiyle öldürme suçundan kurulan hüküm usul ve yasaya uygun olduğu, tasarlamanın şartları bulunmadığından hükmün düzeltilerek onanması gerektiği görüşüyle itiraz kanun başvurmuştur.

CMK’nun 308 inci maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 18.06.2013 gün ve 2413-4459 sayı ile; itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

Karar: Eylemlerin sübutuna ilişkin bir uyuşmazlık ve bu kabulde dosya kapsamı itibariyle herhangi bir isabetsizlik bulunmayan somut olayda, Özel Daireyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;

1- Sanıkların öldürme eylemini tasarlayarak ve kan gütme saikiyle gerçekleştirip gerçekleştirmedikleri,

2- Gerçekleştirdiklerinin kabulü halinde ise, akrabalarını öldüren kişinin ailesinden birini öldürdüklerini zannederek bir başka kişiyi öldüren ve bu suça azmettiren sanıkların 5237 sayılı hata hükümlerinden yararlanmalarının mümkün olup olmadığı,

noktalarında toplanmaktadır.

İncelenen dosya kapsamından;

Sanık R. A.’nın kardeşi A. A.’nın 10.08.2005 tarihinde K. Y. isimli kişi tarafından öldürülmesi olayı sonrasında, sanık Recep’in kardeşini öldüren K.’in kardeşi ve akrabalarının oturduğu ve çalıştığı yerleri tespite çalıştığı, soruşturma aşamasında ifadesine başvurulan K. Y.’ın kardeşi S. Y.’ı telefonla tehdit ettiği, K. Y.’ı cezaevine ziyarete giden eşini takip ettikleri, ancak K. Y.’ın kardeşleri veya akrabalarından birisini tespit edemedikleri, aradıkları kişilerin cezaevine ziyarete gelebileceği düşüncesiyle K. Y.’ın bulunduğu cezaevinin önüne geldikleri, 05.12.2005 olan suç tarihinde de sanık Recep’in azmettirdiği ve suçta kullanılan silahları temin ederek verdiği sanıklar E. ve A.’nin K. Y.’ın eşini cezaevi ziyaretine aracıyla getiren, K. Y.’ın arkadaşı olup, herhangi bir akrabalığı bulunmayan Ö. C. isimli kişiyi K. Y.’ın akrabası zannederek öldürdükleri,

Soruşturma aşamasında bulunamadığı için savunması sadece mahkeme aşamasında alınan sanık A.’nin özetle; suçlamayı kabul ettiğini, Ö. isimli kişiyi E.’le birlikte öldürdüğünü, kimsenin kendisini azmettirmediğini, olay günü sanık E.’le birlikte kanlılarıyla barışmak amacıyla cezaevi önüne gittiklerini, dayısını öldüren şahsın hanımının da bir araçla geldiğini, araç şoförünü öldürmek istemediklerini, kendilerini tahrik edip, çakallar diye küfrettiği için öldürdüklerini belirttiği,

Sanık E.’in savunmasında özetle; amcasının öldürülmesi olayından etkilendiğini, akrabası olan A.’yle birlikte kendilerine bir başsağlığı bile dilemeyen K. Y.’ın akrabalarıyla konuşmak düşüncesiyle cezaevi önüne geldiklerini, Ö. isimli kişinin kendilerine hitaben çakallar dediğini, arabaya doğru yönelince kendilerine zarar vereceği düşüncesiyle A.’nin ateş ettiğini kendisinin de birkaç el ateş ettiğini ve sonrasında olay yerinden kaçtığını, kimsenin kendisini bu suça azmettirmediğini, tamamen tesadüfen bu suçu işlediklerini, tasarlama ve kan gütme saikinin bulunmadığını ifade ettiği,

Sanık R.’in ise savunmasında özetle; kimseyi suç azmettirmediğini, kimseye silah temin etmediğini, oğlu E. ve akrabası olan diğer sanık A.’nin kimsenin azmettirmesi olmadan bu olayı gerçekleştirdiklerini, kardeşi A.’yi öldüren K. Y.’ın kardeşi S.’ı kendisiyle barışmak amacıyla konuşmak için telefonla aradığını, kesinlikle tehdit etmediğini, K. Y.’ın akrabalarını da onlarla konuşup barışmak amacıyla aradığını, kesinlikle kimseyi öldürmek veya öldürtmek gibi bir kastının bulunmadığını söylediği,

Anlaşılmaktadır.

1- Sanıkların öldürme eylemini tasarlayarak ve kan gütme saikiyle gerçekleştirip gerçekleştirmediklerinin değerlendirilmesinde:

5237 sayılı Nitelikli haller başlıklı 82 nci maddesinde; (1) Kasten öldürme suçunun;

a) Tasarlayarak,

…İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılır şeklinde tasarlayarak öldürme, kasten öldürme suçunun nitelikli halleri arasında sayılmıştır.

Gerek madde metninde, gerekse gerekçesinde tasarlama kavramının tanımına yer verilmemiş, bu konunun açıklığa kavuşturulması, öğreti ve yargısal kararlara bırakılmıştır. Öğretide tasarlamayı açıklama bakımından soğukkanlılık ve planlama teorisi olarak iki görüş ileri sürülmüştür. Soğukkanlılık teorisine göre, tasarlayarak öldüren şahısta bir soğukkanlılık gözlenmektedir. Bu kişinin başkasını öldürürken hiç heyecan duymamış olması, ondaki ruhsal kötülüğü göstermektedir. Ayrıca fail, öldürme kararını önceden almış olmasına, araya zaman girmiş olmasına karşın, soğukkanlılığını korumuş ve bu karardan vazgeçmemiştir. Planlama teorisine göre ise, tasarlamayla işlenen öldürme suçlarında, suç, önceden kararlaştırılmış, hazırlanmış ve planlanmıştır. Bu hazırlık, pusu kurmak, mağduru ya da maktulü bulmak, hileyle öldüreceği yere getirmek şeklinde olabilecektir. Burada fail, önceden aldığı suç işleme kararını gerçekleştirmek için suçta kullanacağı araçları seçip, temin etmekte ve bu suçu nasıl işleyeceği konusunda plan yapmaktadır.

765 sayılı yürürlükte olduğu dönemde, Ceza Genel Kurulunun 09.07.2002 gün ve 138-301 ile 03.12.2002 gün ve 247-414 sayılı kararlarıyla; Failin bir kimseye karşı bir suçu işlemeye sebatla ve koşulsuz olarak karar vermesi, suçu işlemeden önce soğukkanlı bir şekilde düşündükten sonra ulaştığı ruhsal sükunete rağmen kararından vazgeçmeyip ısrarla ve bu akış içerisinde fiilini icraya başlaması halinde tasarlamadan söz edilebilir. Tasarlama halinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararıyla fiilin icrası arasında bir süre geçmektedir. Fail bu süre içinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte, ancak tasarladığı suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi fakat bir başka nedenle ve ani bir kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının ne zaman alındığı ve eylemin ne zaman işlendiği mevcut kanıtlarla saptanmalı, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükunete ulaşılıp ulaşılamayacağı araştırılmalıdır sonucuna ulaşılmıştır.

Yerleşik yargısal kararlarda kabul edildiği ve tereddütsüz bir şekilde uygulandığı üzere, tasarlamadan söz edilebilmesi için; Failin, bir kimsenin vücut bütünlüğü veya yaşam hakkına karşı eylemde bulunmaya sebatla ve koşulsuz olarak karar vermiş olması, düşünüp planladığı suçu işlemeden önce makul bir süre geçmesine ve ulaştığı ruhi sükunete rağmen bu kararından vazgeçmeyip sebat ve ısrarla fiilini icraya başlaması ve gerçekleştirmeyi planladığı fiili, belirlenmiş kurgu dahilinde icra etmesi gerekmektedir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 16.04.2013 gün ve 3-144, 26.06.2012 gün ve 67-258, 12.06.2012 gün ve 560-227, 25.01.2011 gün ve 122-7, 16.02.2010 gün ve 251-25, 02.02.2010 gün ve 239-14, 15.12.2009 gün ve 200-290, 03.10.2006 gün ve 30-210, 13.11.2001 gün ve 239-247 ile 28.04.1998 gün ve 117-155 sayılı kararları da bu doğrultudadır.

Tasarlama halinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararıyla fiilin icrası arasında sükunetle düşünebilmeye yetecek kadar bir süre geçmektedir. Fail bu süre içinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte ve suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi ve fakat bir başka nedenle ve bir başka ani kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının hangi düzeydeki eylem için ve ne zaman alındığıyla eylemin şarta bağlı olmayan bu kararlılıktan ne kadar zaman geçtikten sonra işlendiği mevcut delillerle belirlenmeli, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükunete ulaşılıp ulaşılamayacağı değerlendirme konusu yapılmalıdır.

765 sayılı TCK’nun 450. maddesine765 sayılı TCK’nun 450. maddesine 15.07.1953 günlü Resmi Gazetede yayımlanan 6123 sayılı Kanun ile 10. fıkra olarak eklenen kan gütme saikiyle öldürme ise, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun 82 nci maddesinin 1 inci fıkras 1 inci fıkrasının (j) bendinde, kasten öldürme suçunun nitelikli hallerinden biri olarak düzenlenmiştir. 5237 sayılı gerek madde metninde, gerekse gerekçesinde kan gütme saiki kavramının tanımına yer verilmemiş, bu konunun açıklığa kavuşturulması, öğreti ve uygulamaya bırakılmıştır.

Öğretide de benimsenen ve halen uygulanma şartları bulunan Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04.06.2013 gün ve 1564-281, 04.05.1999 gün ve 91-93, 25.03.1997 gün ve 25-61, 11.06.1996 gün ve 105-130, 14.10.1991 gün ve 230-264, 11.03.1991 gün ve 36-76 ile 18.02.1991 gün ve 1-41 sayılı kararlarıyla kasten öldürme suçlarına ilişkin hükümlerin temyiz incelemesini yapan Özel Dairenin yerleşik kararlarında kabul edildiği üzere kan gütme; failin, daha önce öldürülen bir kimsenin intikamını almak için ilk olayın doğurduğu elem ve infial geçtikten sonra, suçlunun mensubu bulunduğu gruptan birisini veya suçluyu öldürmesi halinde sözkonusu olur.

Sözlük anlamı sevk eden, götüren olarak açıklanan saik; ceza hukuku açısından failin eyleme geçmesine etken olan neden veya nedenlerdir. Kanunun suç unsuru veya nitelikli hal olarak kabul ettiği hallerde saike itibar edilmelidir.

Kasten öldürme suçunun kan gütme saikiyle işlendiğinin kabulü için aşağıdaki şartların gerçekleşmesi gerekir.

a- Olaya neden olan önceki olay, ölümle sonuçlanmış olmalıdır.

b- Fail, önceki suçun failini veya onun mensubu bulunduğu grup ya da aileden birisini, öç alma duygusuyla ve bir görev bilinciyle öldürmelidir.

c- İlk öldürülenle ikinci suçun faili arasında kan hısımlığı şart olmayıp, suçun münhasıran kan gütme saikiyle işlenmesi yeterlidir.

d- İlk öldürme olayıyla ikinci olay arasında çok kısa olmayan bir süre geçmeli, bu süre içinde fail, ilk öldürme olayından duyduğu her türlü acı, kızgınlık ve öfkeden arınarak geleneklerin etkisiyle bir görevi yerine getirme istek ve bilinciyle hareket etmelidir.

Kasten öldürme suçunun kan gütme saikiyle işlendiğinin kabulü için ilk öldürme olayıyla ikinci olay arasında çok kısa olmayan bir sürenin geçmesi gerektiği kural olarak kabul edilmiş ise de, Ceza Genel Kurulunun 12.11.1973 gün ve 321-688 sayılı kararında, ikinci öldürme fiilinin mağdurunun ilk öldürme fiilinin faili değil de onun bir yakını olması halinde, iki öldürme olayı arasında çok kısa bir zaman geçmiş olsa dahi, kan gütme saikiyle hareket edildiğinin kabulü gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Fail, münhasıran kan gütme saikiyle değil, başka sebepler nedeniyle suçu işlediğinde, bu nitelikli halin uygulanması mümkün değildir. Failin, eylemi gerçekleştirmesinin bir başka sebebe bağlanamadığı, münhasıran kan gütme saiki ve görev bilinciyle kasten öldürme suçunu işlediği hallerde, kan gütme saikiyle öldürme gündeme gelecektir.

Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanıklardan R.’in kardeşi, E.’in amcası, A.’nin ise dayısı olan A. A.’nın K. Y. tarafından öldürülmesinden sonra, sanıkların A. A.’nın intikamını almak düşüncesiyle K. Y.’ın akrabalarını araştırmaya başlamaları, ancak bundan bir sonuç alamayınca nasıl olsa cezaevinde bulunan K. Y.’ı ziyarete gelirler düşüncesiyle cezaevi önüne giderek beklemeleri, K. Y.’ın arkadaşı olup, olay günü K.’in eşini aracıyla ziyaret için cezaevine getiren Ö. C.’un K.’in akrabası olduğunu düşünen ve sanık Recep’in azmettirmesiyle olay yerinde bulunan sanıklar E. ve A.’nin, sanık Recep’in verdiği silahlarla aracının içerisinde bekleyen Ö. C.’u öldürmeleri şeklinde gerçekleşen somut olayda, akrabalarını öldüren K. Y. yakalanmış ve cezasını çekecek olmasına rağmen sanıkların K. Y.’ın ailesinden birisi olduğunu düşündükleri Ö. C.’u öç alma duygusu ve geleneklerin etkisiyle bir görevi yerine getirme bilinciyle hareket ederek öldürdükleri, ancak öldürme kararını verdikten sonra ruhi sükunete ulaştıkları ve buna rağmen öldürme kararından vazgeçmedikleri hususunda her türlü şüpheden uzak, kesin ve mahkumiyete yeterli delilin dosya içerisinde bulunmadığı anlaşılmakta olup, dolayısıyla sanıkların kasten öldürme eylemini tasarlama olmaksızın, kan gütme saikiyle gerçekleştirdiklerinin kabulü gerekmektedir.

Eylemin kan gütme saikiyle gerçekleştirildiği yönünde görüş bildiren, ancak tasarlama konusunda çoğunluk görüşüne katılmayan dokuz Genel Kurul Üyesi; sanıkların kasten öldürme eylemini kan gütme saiki yanında, ayrıca tasarlayarak da gerçekleştirdiklerinin kabulü gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

2- Birinci uyuşmazlık konusunda varılan sonuç göz önünde bulundurularak, akrabalarını öldüren kişinin ailesinden birini öldürdüklerini zannederek bir başka kişiyi kan gütme saikiyle öldüren ve bu suça azmettiren sanıkların 5237 sayılı hata hükümlerinden yararlanmalarının mümkün olup olmadığının değerlendirilmesine gelince:

Hata konusu 765 sayılı TCK’nun 52 nci maddesinde; Bir kimse bir hata veya sair bir arıza yüzünden cürmü kast ettiği şahıstan başka bir şahsın zararına işlemiş olursa cürümden zarar gören kimsenin sıfatından neşet eden ve cezayı şiddetlendiren esbap faile tahmil olunmaz. Belki cürüm kast olunan şahsa karşı işlenmiş gibi telakki olunarak fail, cürmün tazammun edebileceği esbabı muhaffefeden istifade eder şeklinde düzenlenmişken, 5237 sayılı Hata başlıklı 30. maddesinde ise; (1) Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hali saklıdır.

(2) Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.

(3) Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.

(4) (Ek fıkra: 29/06/2005-5377 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi) İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz. biçiminde hüküm altına alınmıştır.

Madde de çeşitli hata halleri düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasında suçun maddi unsurlarında hataya ilişkin hükme yer verilmiş, ikinci fıkrada bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişinin bu hatasından yararlanacağı belirtilmiş, üçüncü fıkrada, ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait şartların gerçekleştiği konusunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişinin, bu hatasından yararlanacağı hüküm altına alınmış, fıkrada hem hukuka uygunluk sebebinin maddi şartlarında hata, hem de kusurluluğu etkileyen hata halleri düzenlenmiş, dördüncü fıkrada ise, kişinin işlediği fiilden dolayı kusurlu ve sorumlu tutulabilmesi için, bu fiilin bir haksızlık oluşturduğunu bilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Uyuşmazlığa ilişkin olarak maddenin ikinci fıkrasının daha ayrıntılı olarak ele alınmasında fayda bulunmaktadır.

Kastın varlığına engel olan hata, suçun sadece temel şekline ilişkin unsurlar hakkında değil, aynı zamanda failin daha ağır veya hafif cezayla cezalandırılmasını gerektiren nitelikli unsurları bakımından da ortaya çıkabilir. İkinci fıkrayla kişinin, suçun nitelikli unsurlarına ilişkin hatasından yararlanması öngörülmüştür. Buna göre, fail tarafından bilinmesi gereken suçun cezasının ağırlaştırılmasını gerektiren nitelikli unsurlara ilişkin hata, söz konusu nitelikli halin uygulanmasına engeldir. Örneğin, suça konu eşyanın bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya olduğunu bilmeden çalan fail, hırsızlık suçunun nitelikli halinden değil, temel şeklinden sorumlu olacaktır.

Aynı şekilde, cezanın hafifletilmesini gerektiren nitelikli unsurların varlığı konusunda hataya düşen failin de hatasından yararlanması kabul edilmiştir. Örneğin, değersiz zannederek değerli bir kolyeyi çalan fail hakkında değer azlığı hükmü uygulanacaktır.

Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenmesi için kasten öldürme suçunun nitelikli halleri üzerinde de durulması gerekmektedir.

Kasten öldürme suçunun temel hali 5237 sayılı TCK’nun 81 inci maddesinde; Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezasıyla cezalandırılır şeklinde düzenlenmiş, suçun nitelikli halleri ise on bir bent halinde 82 nci maddede; Kasten öldürme suçunun;

a) Tasarlayarak,

b) Canavarca hisle veya eziyet çektirerek,

c) Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle,

d) Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı,

e) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

f) Gebe olduğu bilinen kadına karşı,

g) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,

h) Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla,

i) (Ek bend: 29/06/2005-5377 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi) Bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle,

j) Kan gütme saikiyle,

k) Töre saikiyle,

İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılır. biçiminde hüküm altına alınmıştır.

Kasten öldürme suçunun 5237 sayılı TCK’nun 82 nci maddesinin, (a), (b-2.hal) ve (c) bentlerinde belirtilen şekillerde gerçekleştirilmesi fiile bağlı nitelikli haller iken, (d), (e) ve (f) bentlerinde sayılan kişilere karşı gerçekleştirilmesi mağdurun şahsından kaynaklanan, (b-1.hal), (g), (h), (i), (j) ve (k) bentlerinde belirtilen saiklerle gerçekleştirilmesi ise failin subjektif durumuyla ilgili nitelikli hallerdir.

Öğretide nitelikli haller arasında ayırım yapılmaksızın, hata sonucu kastettiği kişiyi değil de bir başkasını öldüren kişinin eyleminde hangi nitelikli hal bulunursa bulunsun, bu hatasından yararlanması ve kasten öldürmenin nitelikli şeklinden değil de, temel halinden sorumlu olması gerektiği görüşü dile getirilirken, bir kısım görüşlerde ise hata sonucu kastettiği kişiyi değil de bir başkasını öldüren failin sadece mağdurun şahsından kaynaklanan nitelikli hallerden sorumlu olmaması gerektiği, diğer bir ifadeyle kasten öldürme suçunun temel şeklinden sorumlu olması gerektiği, ancak mağdurun şahsından kaynaklanan nitelikli haller dışındaki tüm nitelikli hallerde ise failin hatasından yararlanmasının söz konusu olamayacağı, dolayısıyla kasten öldürme suçunun nitelikli halinden sorumlu olması gerektiği belirtilmiştir.

Kasten öldürme suçunun kan gütme saikiyle gerçekleştirilmesi failin subjektif durumuyla ilgili nitelikli bir hal ise de, öldürülmek istenen kişinin şahsı da kan gütme saikiyle eylemin işlenmesinde ön plana çıkmaktadır. Zira kan gütme saikiyle öldürmede fail suçu herhangi bir kişiye karşı değil de, önceki suçun failine veya onun mensubu bulunduğu grup ya da aileden birisine karşı gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla kastettiği kişide hata yaparak başka birini öldüren failin eyleminde kan gütmenin şartları oluşsa bile, kasten öldürme suçunun nitelikli halinden değil, temel şeklinden sorumlu olması gerekmektedir. Nitekim 13.11.1936 gün ve 14-32 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.

Öğretide bir kısım yazarlar bu konuda; Yanılma/sapma halinin varlığı kan gütme saikiyle işlenen suçlar bakımından özellik göstermez. Yanılma/sapma durumunda da bu nitelikli hal uygulanmaya devam eder. (Veli Özer Özbek, M. Nihat Kanbur, Koray Doğan, Pınar Bacaksız, İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 2. Baskı, 2011, s.136), Kan gütme saikiyle işlenen insan öldürme suçunda şahısta hata yapılması, bu ağırlaştırıcı nedenin uygulanmasını engellememelidir. (Centel/Zafer/Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Beta 2007, 1. Cilt, s. 56) şeklinde görüş açıklarken, bir kısım yazarlar ise, Gerçekten, taammütten farklı olarak, kan gütme saiki, failin esas kastettiği kişinin sıfatından doğan bir ağırlatıcı nedendir. Herhangi bir kimseye karşı kan gütme saiki söz konusu olamaz. Bu nedenle failde bulunan subjektif bir hal olmasına karşın, kan gütmeyi mağdurun sıfatından doğan bir ağırlatıcı neden saymak zorunludur. Böyle olunca da, şahısta hata veya sapma halinde bu ağırlatıcı nedenin 52 nci maddenin açık metni karşısında uygulanamayacağını kabul etmek gerekir. (Sulhi Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, Beta Yayınevi 2001, 16. Baskı, s. 80) şeklinde görüş ileri sürmüşlerdir.

Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Akrabalarını öldüren K. Y. isimli kişinin ailesinden birisini öldürdüklerini zannederek hata sonucu arkadaşı olan Ö. C.’u kan gütme saikiyle öldüren sanıklar E. ve A.yle sanıkları bu suça azmettiren sanık R.’in kastettiklerinin dışında bir kişiyi hata sonucu öldürmüş olmalarından dolayı, 5237 sayılı hata hükümlerinden yararlanmaları ve kasten öldürme suçunun nitelikli halinden değil, temel şeklinden sorumlu olmaları gerekmektedir.

Bu itibarla, somut olayda tasarlamanın şartlarının bulunmadığı ve kan gütme saikiyle eylemi gerçekleştiren sanıkların kastettikleri kişi dışında bir başka kişiyi öldürmüş olmalarından dolayı hata hükümlerinden yararlanarak, kasten öldürmenin nitelikli halinden değil de, temel şeklinden sorumlu olmaları gerektiğinden bahisle yerel mahkeme hükmünün bozulmasına ilişkin Özel Daire kararı yerinde olup, itirazın reddine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan on beş Genel Kurul Üyesi; kan gütme saikiyle kastettiklerinin dışında bir başka kişiyi öldüren sanıkların hata hükümlerinden yararlanamayacağı, dolayısıyla kasten öldürme suçunun nitelikli halinden sorumlu olmaları gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

Sonuç: 1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİNE, eylemin kan gütme saikiyle gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine ilişkin uyuşmazlık yönünden 17.12.2013 günlü ilk müzakerede oybirliğiyle, tasarlamanın şartlarının bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık yönüyle 17.12.2013 tarihinde yapılan ilk müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından 24.12.2013 günlü ikinci müzakerede, sanıkların hata hükümlerinden yararlanıp yararlanamayacaklarına ilişkin uyuşmazlık yönünden ise 24.12.2013 günü bu konuyla ilgili olarak yapılan ilk müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 14.01.2014 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/4005 Karar : 2018/1641 Tarih : 21.02.2018

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

Bursa 6.Ağır Ceza Mahkemesinin 05/04/2017 gün 2015/363 Esas ve 2017/133 Karar sayılı ilamı ile sanık hakkında nitelikli yağma ve mala zarar verme suçlarından verilen hükümlere karşı, … vekili ve sanık … savunmanının, CMK`nın 272 ve müteakip maddeleri uyarınca İstinaf kanun yoluna başvurması üzerine;

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesince dosya üzerinde inceleme sonucu verilen 06.10.2017 gün, 2017/1379 Esas ve 2017/1291 Karar sayılı “istinaf başvurusunun esastan reddine” dair kararına karşı,

sanık….ve savunmanı tarafından usulüne uygun olarak açılan temyiz davası üzerine, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen hukuka aykırılıklar CMK`nın 288 ve 289. maddeleri kapsamında incelenip görüşüldü;

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi’nin başkan ve üyelerinin isim ve soyisimleri karar yerinde gösterilmemesi suretiyle CMK`nın 220/1-c maddesine aykırı davranılması kanuna aykırı ise de; bu husus mahalinde ikmali olanaklı görülmekle bozma nedeni yapılmamıştır.

I-) Sanık … hakkında mala zarar verme ve yağmaya teşebbüs suçundan verilen ceza verilmesine yer olmadığına kararına yönelik temyiz incelemesinde;

Mağdur hukuk düzenince korunan hakkı ihlal edilen tabi veya hukuki kişidir. 5271 sayılı CMK`nunda mağdurların hakları konusunda yasal düzenlemeler getirilmiş. Mağdura bir takım haklar verilmiş. Bunlar ayrıcalıklı değil sadece daha önce sanığa tanınan haklardan mağdurların da yararlandırılması olgusudur. Mağdur kovuşturma ve soruşturma aşamalarının her birinde ve/veya tamamında kendisine barodan bir avukat atanmasını isteyebilir.

Suçtan zarar görmekle mağdurun davaya katılma hakkı doğmuştur. Davaya katılma hakkı olanın dava açma mecburiyeti olmadığı gibi davayı yürütme mecburiyeti olmaması neticesi katılma davasını her zaman geri alabilir.

Mağdur davaya katılma talebinde bulunup kamu davasına katıldığında talebi halinde yine barodan kendisine bir Avukat görevlendirilir.

Mağdur; çocuk, sağır ve dilsiz, kendisini savunamayacak derecede akıl hastası olması halinde Avukat görevlendirilmesi için istemi de aranmaz.(CMK. 239. madde)

Aile içi şiddet; genelde ”fiziksel şiddet”, “cinsel şiddet”, “duygusal şiddet”; “ekonomik istismar” olarak kategorilere ayrılır.

Anayasanın 41. maddesi ailenin korunmasına yer verdiği gibi ailenin korunmasına Uluslararası belgeler ve mevzuat düzenlemeler vardır. Ailenin korunmasına dair kanun, Türk Medeni Kanununun ve TCK’da yer almıştır. TCK`da aile içi şiddet 82/1-d, 86/3-a, 102/3(c), 109/3(e) maddelerinde yer almıştır. Ailenin korunması kanunuyla bir takım tedbirler alınmıştır. Önlemler arasında “şiddete son verme”, “ortamdan uzaklaştırma”, “şiddet uygulayan aile bireylerini yaklaştırmama”, “diğer aile bireylerinin eşyaların zarar vermeme”, “rahatsız etmemek” için koruyucu tedbirler ön görülmüştür.

Mal varlığına karşı işlenen suçlar içinde yer alan yağma ve mala zarar verme suçları; 5237 sayılı TCK`nın 148, 149, 150. ve 151,152. maddelerinde düzenlenmiştir.

Yağma taşınabilir malı sahibinin rızası olmadan cebir ve tehdit kullanmak suretiyle almasıdır. Yağma suçunda bir çok hukuki değer korunmaktadır. Amaç suç; faydalanmak için malın alınması, araç suçlar ise cebir, tehdittir.

Yağma suçunda, suçtan yara aldığı düşünülen kamu yararından ziyade asıl zarar gören kişilerdir. Kanun koyucu bu nedenle yağma suçunun aile içi işlenmesi ile ilgili özel bir düzenlemeye yer vermemiştir.

6284 sayılı kanun gereği ayırt etme gücüne sahip bireyin lehine koruyucu ve/veya önleyici herhangi bir tedbir alınmayan durumlarda; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının aile içi işlenen yağma suçunda ve mala zarar verme suçlarında doğrudan ve/veya dolaylı bir zarar gören konumunda kabulü olanaklı bulunmadığı dikkate alınarak,

Somut dosyamıza dönecek olursak;

Sanık hakkında yakınanlar annesi …, babası …’a yönelik nitelikli yağma ve mala zarar verme suçlarından hükümden sonra …’nın 21.07.2017 tarihli temyiz dilekçesi ile birlikte katılma talebinde bulunduğu; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14.Ceza Dairesinin istinaf kanun yolu incelemesinde, suçun aile içi şiddet mahiyetinde olduğu, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine dair kanun çervevesinde katılan olarak kabulüne karar verilip anılan suçlara yönelik katılan vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği anlaşılmış isede,

Ayırt etme gücüne sahip Baysal hakkında Aile Koruması ve kadına şiddetin önlenmesi kanunu kapsamında haklarında alınmış bir koruma kararı olmayan yakınanlara karşı işlenen, sanık tarafından işlenen yağmaya teşebbüs ve mala zarar verme suçlarında; idarenin doğrudan ve/veya dolaylı olarak zarar gören sıfatı bulunmadığı;

Hal böyle olunca;

Katılma hakkı somut olayda bulunmayan Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’nün davaya katılma taleplerinin kabulü ile katılma kararı verilmesinin bu bağlamda hukuken geçerli olmadığı adı geçen kurum ve avukatına temyiz etme hak ve yetkisini vermeyeceğinden, … vekilinin vaki temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK`nın 317. maddesi gereğince tebliğnameye aykırı olarak REDDİNE,

II-) Sanık … hakkında yakınanlar … ve …’a yönelik nitelikli yağmaya kalkışma suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerinin temyiz incelemelerine gelince;

Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Sanığın olay tarihinde konutta elinde bıçakla anne ve babası olan yakınanların üzerine yürüyüp “Bana uyuşturucu bulun, bana para verin, yoksa sizi öldürürüm” demek suretiyle tehdit ederek yakınanları basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde darp ettiği olayda;

sanığın suç işleme kastı ve iradesinin aynı malvarlığına yönelik paraya özgülendiği ve bir bütün halinde tek bir yağma suçunu oluşturduğu düşünülmeden yazılı şekilde uygulama yapılması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, açıklanan nedenle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesince 06.10.2017 gün, 2017/1379 Esas ve 2017/1291 Karar sayılı dosya üzerinde inceleme sonucu verilen hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 302/1. madde ve fıkrası uyarınca, isteme uygun olarak BOZULMASINA, 21.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/4312 Karar : 2017/2015 Tarih : 30.05.2017

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

Hükümlü … hakkında 765 Sayılı TCK’nun 450/7 ile 497/1, 59, 61, 31, 33 maddeleri gereğince kurulup, Yargıtay 1. Ceza Dairesince ONANMAK suretiyle kesinleşen hükümlerden sonra yürürlüğe giren 5237 Sayılı TCK.nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddesi uyarınca, yeniden duruşma açılarak yapılan yargılama sonucu kurulan hükümde;

1-Bir suçun işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla öldürme suçundan hüküm kurulurken, uygulama maddesinin 5237 sayılı TCK’nun 82. maddesinin birinci fıkrasının “h” bendi yerine, “a” bendi uyarınca hüküm kurulması,

2-Kesinleşen gerekçeli hüküm kapsamına göre, sanığın olay günü maktulenin çalıştırdığı dükkana giderek elindeki paraları almaya çalıştığı sırada maktulenin karşı koyması üzerine maktuleyi öldürdüğü anlaşıldığından 5237 sayılı TCK’nun 149/1-a-d gereğince birden fazla bendini ihlal etmesi sebebiyle, cezaların şahsileştirilmesi ilkesi gereğince 5237 sayılı TCK’nun 61. maddesi uyarınca sanık hakkında teşdiden ceza vermesi gerekirken eksik ceza tayini ile hüküm fıkrasında 5237 sayılı TCK’nun 149. maddesinin hangi bendinin uygulandığının dahi yazılmaması,

3-24.11.2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih, 2014/40 esas ve 2015/85 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin iptal edilen bölümlerinin değerlendirilmesi zorunluluğu,

Bozmayı gerektirmiş olup, re’sen temyize tabi hükmün tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak BOZULMASINA, 30/05/2017 gününde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/1094 Karar : 2017/4176 Tarih : 29.05.2017

  • TCK 82. Madde

  • Nitelikli Haller

A-)İTİRAZ KONUSU:

Sanıkların katılan …‘a yönelik öldürmeye teşebbüs suçundan mahkumiyetlerine dair Mersin 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 16.12.2014 tarih ve 2014/130 Esas - 2014/429 Karar sayılı kararı, sanıklar müdafii ile Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucunda 23.12.2015 tarih ve 2015/4551 Esas - 2015/5031 Karar sayılı ilam ile oybirliğiyle ONANMASINA karar verilmiştir.

B-)İTİRAZ NEDENLERİ:

Mezkur ilama ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24.03.2017 tarih ve KD-2016/297163 sayılı itiraz yazısı ile;

1)Sanıklar … ve … Mersin 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 16.12.2014 gün ve 2014/130 E. 2014/429 K. sayılı kararı ile müdahil …‘a yönelik tasarlayarak öldürmeye teşebbüs suçundan TCK’nın 82/1-a-c-g, 35, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK’nın 62, 53, 58, 63 maddeleri gereğince ayrı ayrı 18 yıl 9’ar ay hapis cezasına ve mükerrirlere özgü infaz rejimine tabi tutulmaya mahkum edilmişlerdi.

2)Mersin 3. Ağır Ceza Mahkemesinin sözkonusu kararının yukarıdaki bentte belirtilen bölümü Yüksek Dairenizin 23.12.2015 gün ve 2015/4551 Esas, 2015/5031 Karar sayılı kararı ile onanmıştı.

3)Yüksek Dairenizin istikrarlı uygulamaları “TCK’nın 61/4. maddesi uyarınca ceza belirlendikten ve eylemin daha ağır veya daha az nitelikli halleri uygulandıktan sonra 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca artırım yapılması, artırım yapılan ceza üzerinden teşebbüs ve takdiri indirim hükümleri uygulanması” şeklinde ve buna göre yapılması gereken uygulama da “TCK’nın 82/1-a, c, g, 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi, TCK’nın 35 ve 62. maddesi” olmalı iken onanan kararda belirtildiği şekilde uygulama yapılmasının sanıklar aleyhine sonuç doğurduğu, duruma işaret eden 06.03.2017 gün ve 62967197/2017-88 sayılı yazınız ile de anlaşılmıştır. Yukarıda açıklanan sebeple itiraz edilmesi mecburiyeti doğan 23.12.2015 gün ve 2015/4551 Esas, 2015/5031 Karar sayılı kararınızın kaldırılarak Mersin 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 16.12.2014 gün ve 2014/130 E. 2014/429 K. sayılı kararının yukarıda belirtilen cihetten bozulması, belirtilen Kanuna aykırılığın yeniden yargılama yapılmaksızın CMUK’nın 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan gerekli düzeltme yapılarak hükmün düzeltilerek onanması, itirazımızın yerinde görülmemesi durumunda ise CMK’nın 308/1. maddesi gereğince dava evrakının Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi talep olunmuştur.

C-)İTİRAZIN VE KONUNUN İRDELENMESİ:

Sanıkların katılan …‘a yönelik öldürmeye teşebbüs suçundan mahkumiyetine dair Mersin 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 16.12.2014 tarih ve 2014/130 Esas - 2014/429 Karar sayılı kararı sanıklar müdafii ile Cumhuriyet savcısı tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 16. Ceza Dairesince yapılan temyiz incelemesi sonucu Dairenin 23.12.2015 tarih ve 2015/4551 Esas - 2015/5031 Karar sayılı ilamı ile hükmün oybirliğiyle ONANMASINA karar verilmiş olmakla birlikte yerel mahkemenin Dairemizin yerleşik uygulamasına aykırı nitelikteki uygulama hatasının sehven onandığı ve bu durumun sanıklar aleyhine sonuç doğuracağı, anılan suçta uygulama yapılırken temel ceza belirlendikten sonra 3713 sayılı Kanunun 5/1. maddesi ile artırım yapılıp akabinde eylemin teşebbüs aşamasında kalmış olması nedeniyle TCK’nın 35. maddesinin tatbiki yerine, önce teşebbüs indirimi yapılıp sonrasında 3713 sayılı Kanunun 5/1. maddesi gereğince artırım yapılarak fazla ceza tayin edilmiş olduğu anlaşılmakla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz gerekçeleri yerinde görülmekle itirazın kabulüne karar verilmiştir.

D-)KARAR:

1-)Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,

2-)Yargıtay Yüksek 16. Ceza Dairesinin 23.12.2015 tarih ve 2015/4551 Esas - 2015/5031 Karar sayılı ilamında sanıklar … ile … hakkındaki katılan …‘a yönelik öldürmeye teşebbüs suçuna ilişkin onama kararının kaldırılmasına; sanıklar hakkındaki Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma ile tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçlarına ilişkin onama kararının ise korunmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

3-)Sanıklar müdafiinin temyizine ilişkin olarak yapılan incelemede;

Yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Katılan …‘a yönelik öldürmeye teşebbüs suçundan belirlenen temel cezada, önce 3713 sayılı Kanunun 5/1. maddesi uyarınca artırım yapılıp sonrasında TCK’nın 35. maddesi uyarınca indirim yapılması gerekirken, yazılı şekilde uygulama yapılmak suretiyle fazla ceza tayin edilmesi,

Kanuna aykırı olup hükümlerin bu nedenle BOZULMASINA, bu hususun yeniden yargılama yapılmaksızın CMUK’nın 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hükmün katılan …‘a yönelik öldürmeye teşebbüs suçuna ilişkin 3. fıkrasının 2, 3 ve 4. bentleri tamamen çıkarılıp yerlerine sırasıyla “Sanıkların eylemi yasa dışı silahlı … terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işledikleri anlaşılmakla sanıklara verilen ceza 3713 sayılı Kanunun 5/1. maddesi uyarınca 1/2 oranında artırılarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmalarına” , “Sanıkların eylemi teşebbüs aşamasında kaldığından katılanda meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığına göre TCK’nın 35/2. maddesi uyarınca takdiren 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına”, “Verilecek cezanın sanıklar üzerindeki gelecekteki etkileri dikkate alınarak cezanın TCK’nın 62. maddesi uyarınca takdiren 1/6 oranında indirilerek 12 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına” ibaresi yazılması suretiyle diğer yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 29.05.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS