0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Önödeme

TCK Madde 75

(1) Uzlaşma kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, yalnız adlî para cezasını gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının yukarı sınırı altı ayı aşmayan suçların faili;

a) Adlî para cezası maktu ise bu miktarı, değilse aşağı sınırını,

b) Hapis cezasının aşağı sınırının karşılığı olarak her gün için yüz Türk Lirası üzerinden bulunacak miktarı,

c) Hapis cezası ile birlikte adlî para cezası da öngörülmüş ise, hapis cezası için bu fıkranın (b) bendine göre belirlenecek miktar ile adlî para cezasının aşağı sınırını,

Soruşturma giderleri ile birlikte, Cumhuriyet savcılığınca yapılacak tebliğ üzerine on gün içinde ödediği takdirde hakkında kamu davası açılmaz. (Ek cümleler:17/10/2019-7188/16 md.) Failin on gün içinde talep etmesi koşuluyla bu miktarın birer ay ara ile üç eşit taksit hâlinde ödenmesine Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilir. Taksitlerin süresinde ödenmemesi hâlinde önödeme hükümsüz kalır ve soruşturmaya devam edilir. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/12 md.) Taksirli suçlar hariç olmak üzere, önödemeye bağlı olarak kovuşturmaya yer olmadığına veya kamu davasının düşmesine karar verildiği tarihten itibaren beş yıl içinde önödemeye tabi bir suçu işleyen faile bu fıkra uyarınca teklif edilecek önödeme miktarı yarı oranında artırılır.

(2) Özel kanun hükümleri gereğince işin doğrudan mahkemeye intikal etmesi halinde de fail, hakim tarafından yapılacak bildirim üzerine birinci fıkra hükümlerine göre saptanacak miktardaki parayı yargılama giderleriyle birlikte ödediğinde kamu davası düşer.

(3) Cumhuriyet savcılığınca madde kapsamına giren suç nedeniyle önödeme işlemi yapılmadan dava açılması veya dava konusu fiilin niteliğinin değişmesi suretiyle madde kapsamına giren bir suça dönüşmesi halinde de yukarıdaki fıkra uygulanır.

(4) Suçla ilgili kanun maddesinde yukarı sınırı altı ayı aşmayan hapis cezası veya adlî para cezasından yalnız birinin uygulanabileceği hallerde ödenmesi gereken miktar, yukarıdaki fıkralara göre adlî para cezası esas alınarak belirlenir.

(5) Bu madde gereğince kamu davasının açılmaması veya ortadan kaldırılması, kişisel hakkın istenmesine, malın geri alınmasına ve müsadereye ilişkin hükümleri etkilemez.

(6) (Ek: 24/11/2016-6763/12 md.) Bu madde hükümleri;

a) Bu Kanunda yer alan;

  1. Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi (98 inci maddenin birinci fıkrası),

  2. Genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması (madde 171),

  3. Çevrenin taksirle kirletilmesi (182 nci maddenin birinci fıkrası),

  4. Özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanma (264 üncü maddenin birinci fıkrası),

  5. Suçu bildirmeme (278 inci maddenin birinci ve ikinci fıkraları),

suçları,

b) 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 108 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan suç,

c) (Ek:17/10/2019-7188/16 md.) 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 74 üncü maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan suç,

d) (Ek:17/10/2019-7188/16 md.) 4/11/2004 tarihli ve 5253 sayılı Dernekler Kanununun 32 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan suç, bakımından da uygulanır. Bu fıkra kapsamındaki suçların beş yıl içinde tekrar işlenmesi hâlinde fail hakkında aynı suçtan dolayı önödeme hükümleri uygulanmaz.

(7) (Ek: 24/11/2016-6763/12 md.) Ödemede bulunulması üzerine verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar ile düşme kararları, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi hâlinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.



TCK Madde 75 Gerekçesi

Tasarıdaki metin içerik olarak muhafaza edilmiştir. Ancak, adli para cezasına ilişkin hükümler göz önünde bulundurularak, madde metninin ifadesinde bazı değişiklikler yapılmıştır.


TCK 75 (Önödeme) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/319 Karar : 2018/8598 Tarih : 10.09.2018

  • TCK 75. Madde

  • Önödeme

Gereği görüşülüp düşünüldü:

Hazırlıktaki ikrarı ve mahkemedeki tevil yollu ikrarına göre saldırıda kullanmak üzere bıçak taşıdığı anlaşılan sanığa atılı suçun 6136 sayılı Kanunun 15/4. maddesinde öngörülen cezanın 3 aya kadar hapis veya adli para cezası olması nedeniyle TCK.nun 75. maddesi kapsamında ön ödemeye tabi olduğu Cumhuriyet Başsavcılığınca usulüne uygun ön ödeme ihtarı yapılmadan kamu davası açılmış olduğu anlaşıldığından, mahkemesince sanığa yöntemine uygun şekilde ön ödeme ihtaratı yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 10.09.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/17892 Karar : 2018/681 Tarih : 1.02.2018

  • TCK 75. Madde

  • Önödeme

7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca, kendisine tebligat yapılacak kimse veya muhatap adına tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz ise, tebligat evrakı o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine imza mukabilinde teslim edilip muhatabın kapısına ihbarname yapıştırılması, durumun muhatabın komşusuna bildirilmesi gerektiği halde; sanık …’e 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre, 05.02.2015 tarihinde yapılan gerekçeli karar tebliğinin, en yakın komşusuna haber verilmemesi nedeniyle usulsüz olduğundan öğrenme üzerine 02.07.2015 tarihinde hükmü temyiz eden sanık …’in isteminin yasal süresinde olduğu belirlenerek yapılan incelemede;

1-Sanıklar …, …, …, … hakkında müşteki …’a yönelik hırsızlık,sanıklar … ve … hakkında müşteki Sadri’ye yönelik hırsızlık, sanık … hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet etme,sanık … hakkında 6136 sayılı kanuna muhalefet etme suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz istemlerinin incelenmesinde;

5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.

Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre temyiz itirazları yerinde olmadığından reddiyle hükümlerin istem gibi ONANMASINA,

2-Sanık … hakkında 6136 sayılı kanuna muhalefet etme,sanık … hakkında 6136 sayılı kanuna muhalefet etme,sanık … hakkında müşteki … yönelik hırsızlık,sanık … hakkında müşteki … ve … yönelik suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi,sanık … hakkında 6136 sayılı kanuna muhalefet etme suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz istemlerinin incelenmesinde;

Dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.Ancak;

a)Sanık … hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet etme suçundan usulüne uygun şekilde açılmış bir kamu davası bulunmadığı, ayrı bir iddianame ile de dava açılmadığı halde ek savunma hakkı tanınmak suretiyle 6136 sayılı kanuna muhalefet etme suçundan da ayrıca cezalandırılmasına karar verilmesi,

b)Sanık … ve … birlikte kaldıkları evde usulune uygun şekilde alınmış arama kararına istinaden yapılan arama sonucunda 1 adet 7.65 mm.çapında tabanca,şarjör ve fişek bulunduğu,sanık …‘ın suça konu silahı patronu Sedat’ın eve getirdiğini belirttiği, sanık …‘in savunmasında silahın kendisine ait olmadığını,suçlamayı kabul etmediğini belirtmesi karşısında sanık …‘in atılı 6136 sayılı Kanun’a muhalefet etme suçunu işlediğinin sabit olmaması nedeniyle beraati yerine yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

c)Yürütülen bir suç soruşturması veya kovuşturması dolayısıyla telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi tedbiri CMK’nın 135. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan madde uyarınca; suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkanının bulunmaması durumunda, suç tarihi itibariyle hakim veya gecikmesinde sakınca olan halde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Aynı maddenin 8. fıkrasında, dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümlerin ancak, bu fıkrada katalog şeklinde sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabileceği belirtilmiş, 9. fıkrada ise, maddede belirtilen usuller dışında hiç kimsenin, bir başkasının telekomünikasyon yoluyla iletişimini dinleyemeyeceği ve kayda alamayacağı hükme bağlanmıştır.

Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, yürütülmekte olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan, ancak başka bir suçun işlendiği şüphesini uyandırabilecek şekildeki “tesadüfen elde edilen deliller” CMK’nın 135/8. maddesinde düzenlenen katalog kapsamındaki suçlara ilişkin ise, soruşturma ve kovuşturmada delil olarak kullanılabilmektedir. Buna karşın CMK’nın 138/2. maddesinin açıklığı karşısında katalog kapsamında yer almayan suçlara ilişkin kayıtların delil olarak kullanılması mümkün değildir. Kanunda, kişiler arasında telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi yalnızca belirli ağırlıktaki suç tipleri bakımından meşru kabul edilmiş, bunlar dışındaki suçlar yönünden ise özel hayatın ve haberleşmenin gizliliğinin korunmasına ilişkin yarar üstün tutulmuştur.

İncelenen dosyada sanık …‘in, katalog kapsamındaki “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçu ile ilgili olarak İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesinin iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasına yönelik kararlarının uygulanması sırasında sanık … hakkında hırsızlık suçu ile ilgili konuşma içerikleri elde edilmiş ise de yukarıda yapılan açıklamalar karşısında, suç tarihi itibariyle hırsızlık suçunun CMK’nın 135/8. maddesi kapsamında bulunmaması nedeniyle anılan dinleme kayıtlarının aynı Kanun’un 138/2. maddesi gereğince bu suçların delili olarak kullanılamayacağı, sanığın atılı suçu işlemediği yönündeki savunmasının aksine cezalandırılmasına yeterli, her türlü kuşkudan uzak, hukuka uygun, kesin ve inandırıcı nitelikte delil bulunmadığı dikkate alındığında atılı hırsızlık suçundan beraati yerine yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

d)Sanık … hakkında suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan eylemine uyan TCK’nın 165,43 maddeleri gereğince cezalandırılması istemiyle açılan davada oluşa ve dosya içeriğine göre müşteki Mehmet’e yönelik hırsızlık suçundan sanık …‘in cezalandırılmasına yeterli, her türlü kuşkudan uzak, hukuka uygun, kesin ve inandırıcı nitelikte delil bulunmadığı dikkate alındığında aynı Kanun’un 43.maddesi gereğince zincirleme suç hükümlerinin sanık … hakkında uygulanma olanağı bulunmadığı gözetilmeden yazılı şekilde fazla ceza tayin edilmesi,

e)Sanık …‘in evinde usulüne uygun şekilde alınan arama kararına istinaden yapılan arama sonucunda 12 adet 9 mm. çaplı MKE yapımı kısa dokuzlu tabir edilen mermilerin ele geçirildiği,İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlügü’nce düzenlenen ekspertiz raporunda 6136 sayılı Kanun kapsamında yasak niteliğe haiz olduğunun tespit edildiği, 6136 sayılı Kanun’un 13/4 maddesinin ‘‘Ateşli silahlara ait mermilerin pek az sayıda bulundurulmasının veya taşınmasının mahkemece vahim olarak takdir edilmemesi durumunda uygulanabileceği,02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 12. maddesi ile değişik 5237 sayılı TCK’nın 75. maddesi uyarınca sanığa yüklenen yasak niteliğe haiz mermi bulundurma suçunun temas ettiği, 6136 sayılı Yasanın 13/4. maddesinde düzenlenen suçun önödeme kapsamına alındığı nazara alınarak, sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar …,…,… ile sanıklar … ve …, müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 01/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/2059 Karar : 2017/11531 Tarih : 25.12.2017

  • TCK 75. Madde

  • Önödeme

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

I. Kamu Davası Süreci

1.Maddi Olay

6222 sayılı Kanun`un 16/1. maddesi kapsamında yasak alanlara girme eylemi sonrası başlatılan soruşturma kapsamında atılı suçun önödeme kapsamında olması nedeniyle sanığın kendisine yapılan usulüne uygun önödeme ihtaratı üzerine yasal süre içinde belirlenen miktarı ödemiştir.

2.Sanığın Savunması

Sanık, soruşturma evresinde, üzerine atılı suçun esasına ilişkin savunma yapmış olup kovuşturma evresinde ise, soruşturma neticesinde belirlenen önödeme miktarını yatırdığını ve hakkında uygulanan spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbirinin kaldırılmasını talep etmiştir.

3.Savcılık Kararı

Sanık hakkında 6222 sayılı Kanun’un 16/1. maddesinde tanımlanan suç yönünden önödeme nedeniyle ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olup, bu Kanun`un 18. maddesinin birinci ve altıncı fıkraları uyarınca da spor müsabakalarını seyirden yasaklanmasına dair kararın verilmesini konu alan iddianame düzenlenmiştir.

4.Yerel Mahkeme Kararı

Yerel mahkeme, 22.04.2014 tarihli kararında sanığın, önödemede bulunduğu; aynı mahkeme 07.05.2014 tarihli ek kararında ise, anılan tedbirin uygulanmaya başlandığı tarihten itibaren 6222 sayılı Kanun`un 18/6. maddesi uyarınca önödeme bulunduğu 23.12.2013 tarihinden itibaren 1 yıl süreyle spor müsabakalarını seyirden yasaklanmasına karar verilmiştir.

5.Sanığın Temyiz Nedenleri

Sanık, süre tutum dilekçesi vermekle birlikte esasa ilişkin bir görüş bildirmemiş ve yerel mahkemenin kararının bozulmasını talep etmiştir.

6.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Tebliğnamesi

Yerel mahkemenin sanık hakkında verdiği kararın onanmasını istemiştir.

II. Uyuşmazlık Konusu Olay

Soruşturma evresinde usulüne uygun önödeme halinde, spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbirinin uygulanması kapsamında kamu davası açılıp açılmayacağı ve uygulanmasına devam edilen tedbirin hukuki niteliği ile spor kulübü yöneticisi vasfı bulunan sanık hakkında anılan tedbirin uygulanmasının mümkün olup olmadığına ilişkindir.

III. İlgili Hukuk Kuralları

6222 sayılı Kanun`un “yasak alanlara girme” başlığı altında tanımlanan 16. maddesinin birinci fıkrasında; “Müsabaka için seyircilerin kabulüne başlanmasından itibaren müsabaka sonrası tamamen tahliyesine kadarki zaman zarfında yetkisiz olarak müsabaka alanına, soyunma odalarına, odaların koridorlarına, sporcu çıkış tünellerine giren kişi yirmi günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır.” ile bu Kanunun “seyirden yasaklanma” başlığı altında düzenlenen 18. maddesinde; “(1) Kişinin, bu Kanunda tanımlanan veya yollamada bulunulan ilgili kanunlardaki suçlardan dolayı mahkemece kurulan hükümde, hakkında güvenlik tedbiri olarak spor müsabakalarını seyrden yasaklanmasına karar verilir.”, “(3) Bu madde kapsamına giren suçlardan dolayı soruşturma başlatılması halinde şüpheli hakkında spor müsabakalarını seyirden yasaklama tedbiri derhal uygulamaya konulur. Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından bu tedbirin kaldırılmasına karar verilmediği takdirde bu yasağın uygulanmasına koruma tedbiri olarak devam edilir.”, “(5) Koruma tedbiri olarak uygulanan spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbiri; a) Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından kaldırılmasına karar verilmesi, b) Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi, c) Sanık hakkında beraat veya düşme kararı verilmesi, halinde derhal kaldırılır.”, “(6) … önödeme halinde ise, önödemede bulunulduğu tarihten itibaren, bir yıl süreyle spor müsabakalarını seyirden yasaklama tedbirinin uygulanmasına devam edilir.”, “(8) Bu madde hükümlerine göre spor müsabakalarını seyirden yasaklanan kişi, yasaklama kararının sebebini oluşturan fiilin işlendiği müsabakanın tarafı olan ve taraftarı olduğu takımın katıldığı spor müsabakalarının yapılacağı gün, yurt içinde bulunduğu takdirde, müsabakanın başlangıç saatinde ve bundan bir saat sonra bulunduğu yere en yakın genel kolluk birimine başvurmakla yükümlüdür” ve “(9) Sekizinci fıkradaki yükümlülüğe aykırı hareket eden kişi, yirmibeş günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır.” hükümleri düzenlenmiştir.

6222 sayılı Kanun`un Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin “müsabakaları seyirden yasaklanma tedbirine ilişkin usul ve esaslar” başlığı altında düzenlenen 22. maddesinde; “(1) Müsabakaları seyirden yasaklanma tedbirine ilişkin usul ve esaslar şunlardır:” “a) Kanunda tanımlanan veya yollamada bulunan ilgili kanunlardaki suçlardan dolayı soruşturmayla ilgili işlemler Cumhuriyet savcısının sözlü ya da yazılı talimatı üzerine genel kolluk görevlileri tarafından başlatılır.” “b) Kanun kapsamında haklarında soruşturma başlatılan kişilerle ilgili gerekli işlemler yapıldıktan sonra ilgililer hakkında genel kolluk tarafından resen müsabakaları seyirden yasaklanma tedbiri uygulanarak düzenlenen form ilgili spor güvenlik birimine gönderilir.” “c) Seyirden yasaklanma tedbirinin, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından kaldırılmasına karar verilmediği takdirde koruma tedbiri olarak uygulanmasına devam edilir.”, “ç) Spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbiri hakkında Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından verilen kararlar elektronik bilgi bankasına kaydedilmek üzere ilgili makam tarafından İl spor güvenlik birimine gönderilir. Kovuşturmaya yer olmadığı, sanık hakkında beraat veya düşme kararı verilmesi hallerinde seyirden yasaklanma tedbiri derhal kaldırılır.”, “d) … ön ödeme halinde ise ön ödemede bulunulduğu tarihten itibaren, bir yıl süreyle spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbirinin uygulanmasına devam edilir.” ve “f) Spor müsabakalarını seyirden yasaklanan kişi, yasaklanma kararının sebebini oluşturan fiilin işlendiği müsabakanın tarafı ve taraftarı olduğu takımın katıldığı spor müsabakalarının yapılacağı gün yurtiçinde bulunduğu takdirde, müsabakanın başlangıç saatinde ve bundan bir saat sonra bulunduğu yere en yakın polis merkezi amirliğine veya jandarma karakol komutanlığına başvurur.” hükümleri düzenlenmiştir.

IV.Hukuki Değerlendirme

A)Önödeme

1.Tanımı ve Hukuki Niteliği

Önödeme; uzlaşma dışında kalan, sadece adli para cezası veya hapis cezasının üst sınırı altı ayı aşmayan (24/11/2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle “üç” ibaresi “altı” şeklinde değiştirilmiştir.) ceza öngörülen ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’un 75. maddesinin altıncı fıkrasında belirtilen (24/11/2016 tarihli 6763 sayılı Kanun`un 12. maddesi ile eklenmiştir.) suçları işlediği iddia edilen fail bakımından, kanundaki usullere göre belirlenen bir miktar paranın Devlet hazinesine ödenmesi ile kamu davasının açılmamasını veya açılmış olan davanın düşmesi sonucunu doğuran, devlet ile bireyin uzlaşması olarak nitelendirilebilecek bir kurumdur.

Müessese, tamamen işlendiği iddia olunan fiilin karşılığını oluşturan yaptırımın azlığı sebebiyle, devletin soruşturma ve kovuşturma safhalarında maddi gerçeğe ulaşmak adına yapacağı masraflar ile şüpheli ya da sanığın kendisini savunmak adına harcayacağı zaman ve giderler gözetildiğinde, sorunu sulh yoluyla çözmenin her iki taraf açısından daha ekonomik olduğu gerçeğine dayanır.

Yargıtay’ın 11.04.1983 tarih ve 2/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı`nda önödemenin, ikili bir hukuki niteliğinin bulunduğu, soruşturma safhasında uygulandığında (dava şartı olarak) muhakeme hukukuna ait bir kurum olduğu, buna karşın kovuşturma başladıktan sonra tatbik edildiğinde (davanın düşmesi sonucunu doğurduğundan) ceza ilişkisini sona erdiren maddi ceza hukukuna ait bir müessese olduğu kabul edilmiştir.

2.Önödemenin Koşulları

Önödemenin koşulları ise, önödeme kapsamına giren bir suçun bulunması, suçun uzlaşma kapsamında bulunmaması, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe olması ve belli bir miktar paranın Devlet hazinesine ödenmesidir.

B) Kolluğa Müracaat Etme Yükümlülüğünün İhlali Suçu

Adli kontrol benzeri bir kurum olarak öngörülen seyirden yasaklanma tedbiri, 14.4.2011 tarihli ve 27905 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun`un 18. maddesinin sekizinci fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre, spor müsabakalarını seyirden yasaklanan kişi, yasaklama kararının sebebini oluşturan fiilin işlendiği müsabakanın tarafı olan ve taraftarı olduğu takımın katıldığı spor müsabakalarının yapılacağı gün, yurt içinde bulunduğu takdirde, müsabakanın başlangıç saatinde ve bundan bir saat sonra bulunduğu yere en yakın genel kolluk birimine başvurmakla yükümlüdür. Anılan yükümlülüğe aykırı hareket eden kişi, yirmişbeş günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır (m.18/9).

1.Suçla Korunan Hukuki Yarar

6222 sayılı Kanun`un 18/9. maddesinde öngörülen suçla korunan hukuki değer, faildeki tehlikelilik halinin ortadan kaldırılması, bu yolla kişilerin güvenli ve huzurlu bir ortamda spor müsabakalarını izlemesi ve dolayısıyla kamu güvenliğinin sağlanmasıdır.

2.Suçun Faili ve Mağduru

Bu suçun faili, spor müsabakalarını seyirden yasaklanan (6222 sayılı Kanun`un 22/3. maddesi gereğince haklarında idari tedbir uygulanan kimseler hariç) bir kimsedir (taraftar). Bu suçun mağduru ise, soyut tehlikeye maruz kalan toplumun bireyleridir.

3.Suçun Maddi Unsuru

Bu suçun maddi unsuru, güvenlik ya da koruma veya önleyici idari tedbir gereği spor müsabakalarını seyirden yasaklanan kişinin, yasaklama kararının sebebini oluşturan fiilin işlendiği müsabakanın tarafı olan ve taraftarı olduğu takımın katıldığı spor müsabakalarının yapılacağı gün, yurt içinde bulunduğu takdirde, müsabakanın başlangıç saatinde ve bundan bir saat sonra bulunduğu yere en yakın genel kolluk birimine başvurma yükümlülüğüne aykırı davranmasıdır. Soyut tehlike suçu niteliğinde bulunan bu suçta, anılan başvurma yükümlülüğüne aykırı davranış gerçekleştirilmesinin güvenli ve huzurlu bir ortamda spor müsabakalarını izleyen kişiler açısından genel olarak tehlike (zarar doğurabilme olasılığı) meydana getirmesi yeterli sayılmış, ayrıca somut bir tehlikenin ve zararın doğması aranmamıştır.

4.Suçun Manevi Unsuru

Bu suçun manevi unsuru genel kast olup, fail, müsabaka günü bulunduğu yere en yakın genel kolluğa iki kez başvurma yükümlülüğünün olduğunu bilerek bu yükümlülüğünü yerine getirmeme halinde cezalandırılır ve failin saiki önem taşımaz.

Bu kanunda, spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbiri üç halde söz konusudur. Bu tedbirleri sırasıyla incelemek gerekirse;

C) Spor Müsabakalarını Seyirden Yasaklanma Tedbiri

a. Spor Müsabakalarını Seyirden Yasaklama Koruma Tedbirinin Hukuki Niteliği

Ceza muhakemesinde koruma tedbirleri, kişinin suçluluğu yargı kararıyla tespit edilmeden önce temel bir hakkın sınırlandırılması sonucunu doğuran ve amacı muhakemenin yapılabilmesini veya ileride verilmesi muhtemel olan hükmün infazının yerine getirilmesini sağlamak olan işlemlerdir. Koruma tedbirleriyle ulaşılmak istenen amaçlar arasında şüpheli kişinin veya sanığın hazır bulunmasını ve delillerin karartılmamasını güvence altına almak başta gelir ayrıca koruma tedbirleriyle, kişi hak ve özgürlüklerini sınırlandırmanın kanunla yapılması, geçici olması ve amaç değil araç olması esastır.

6222 sayılı Kanun’un 18/3. maddesi uyarınca uygulanan “seyirden yasaklama” tedbiri, Kanun`da tanımlanan veya yollamada bulunan ilgili kanunlardaki suçlardan birinin işlendiği şüphesinin olması ve bu şüphe nedeniyle hakkında soruşturma başlamış olması durumunda hiçbir karara gerek olmaksızın Kanun gereği derhal uygulamaya konulan “özgün ve önleyici amaçlı koruma tedbiri”dir.

Seyirden yasaklama tedbiri bakımından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’undaki koruma tedbirlerine ilişkin genel kuralların dışına çıkılmıştır. Nitekim, ceza yargılamasına konu seyirden yasaklama kararının sebebini oluşturan eylemden ayrı olarak mahkeme kararı olmaksızın uygulanması, ceza muhakemesinin yapılmasını veya yapılan muhakemenin sonunda verilecek kararları etkileme özelliğinin bulunmaması, verilmesi muhtemel hapis veya adli para cezasının infazını güvence altına alma ile delil temini ve muhafazası amaçlarını taşımaması, anılan Kanun`un 18/3. maddesi uyarınca yerine getirilen seyirden yasaklama tedbirini ceza yargılamasında uygulanan diğer koruma tedbirlerinden farklı kılmaktadır. Özellikleri dikkate alındığında seyirden yasaklama koruma tedbiri, klasik koruma tedbirlerinin sahip olduğu amaca hizmet etmemekte, suçun önlenmesi amacını taşıdığı anlaşılmaktadır.

aa. Spor Müsabakalarını Seyirden Yasaklama Koruma Tedbirinin Sona Erme Halleri

6222 sayılı Kanun`un 18 maddesinin beşinci fıkrasında, koruma tedbiri olarak uygulanan spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbirinin hangi hallerde derhal kaldırılacağı düzenlenmiştir.

Birinci hal; Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından koruma tedbirinin kaldırılmasına karar verilmesi halinde derhal kaldırılacağı düzenlenmiştir. Buna göre, anılan koruma tedbirinin, soruşturma evresinde, yasaklanma kararının sebebini oluşturan fiili soruşturan ya da bulunması halinde Cumhuriyet Başsavcılığınca iş bölümü gereği görevli kılınan Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde ise yasaklanma kararının sebebini oluşturan fiili kovuşturan mahkeme tarafından istem üzerine veya re’sen kaldırılması durumunda sanık hakkında uygulanan bu koruma tedbiri, kararın kesinleşmesine gerek olmaksızın anılan kanun gereği derhal kaldırılır ve sanığın, koruma tedbirinin kaldırılmasına karar verildiği tarihten itibaren 6222 sayılı Kanun`un 18. maddesinin sekizinci fıkrasında tanımlanan genel kolluk birimine başvurma yükümlülüğü bulunmamaktadır.

Spor müsabakalarını seyirden yasaklanma koruma tedbiri, soruştuma veya kovuşturma sonuna kadar uygulanması mutlak bir zorunluluk olmayıp, yukarıda belirtilen yetkili merciilerce kaldırılmadığı takdirde başlatılan soruşturmanın ya da ceza muhakemesinin sonucuna göre devam etmesi söz konusudur.

6222 sayılı Kanun’da yetkili merciilerce verilen koruma tedbirinin kaldırılmasını konu alan istemin kabulüne, reddine veya re`sen kaldırılmasına dair kararlara karşı bir kanun yolu öngörülmemiş ise de, burada 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uyarınca gerçekleştirilen bir soruşturma söz konusu olduğundan, soruşturma ya da kovuştumada geçerli itiraz usulü de aynı şekilde kullanılabilmelidir.

Yetkili veya itiraz merciilerince istem üzerine veya re’sen spor müsabakalarını seyirden yasaklanma koruma tedbirinin kaldırılmasına karar verilirken dikkat edilmesi gereken husus, soruştuma açılmasının ortaya koyduğu haklı bir gerekçeyle uygulanan bu koruma tedbirine muhatap olan kişinin yeniden 6222 sayılı Kanun’da tanımlanan veya anılan Kanun`un yollamada bulunduğu diğer kanunlarda belirtilen suçlardan birini işleyip topluma yönelik zarar verme tehlikesinin bulunup bulunmadığını takdir etmektir.

6222 sayılı Kanun`un 18. maddesinin dokuzuncu fıkrasında düzenlenen suç açısından hangi nedenlerin haklı ve kabul edilebilir bir mazeret olarak kabulu uygulamada ciddi tereddütlere sebep olmaktadır. Dairemizin de istikrar kazanmış içtihatları da göz önünde bulundurularak, bu koruma tedbirine muhtap olan kişinin, iradesi dışında gelişen, önceden öngörülmesi mümkün olmayan ve kaçınılmaz durumların varlığı halinde haklı ve kabul edilebilir bir mazeret söz konusudur.

İkinci hal; koruma tedbirinin uygulanmasına neden olan suça bağlı yapılan soruşturma neticesinde CMK 171 veya 172. maddelerine göre kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi (ön ödeme nedeniyle kovuşturma olanağı bulunmaması durumu hariç) halinde derhal kaldırılır.

Üçüncü hal; koruma tedbirinin uygulanmasına neden olan suça bağlı yapılan kovuşturma neticesinde sanık hakkında CMK 223/2. maddesine göre beraat kararı veya 223/8. maddesine göre düşme kararı (ön ödeme nedeniyle düşme kararı verilmesi durumu hariç) verilmesi halinde derhal kaldırılır.

6222 sayılı Kanun’da tanımlanan veya bu Kanun’un yollamada bulunduğu diğer kanunlarda belirtilen suçlarla ilgili olarak başlatılan ceza muhakemesinin anılan Kanun’un 18/1. ve 18/6. maddesinde belirtilen kararlardan biri ile sonuçlanması halinde, koruma tedbiri niteliğinde olan seyirden yasaklama tedbiri, güvenlik tedbiri niteliğinde olan seyirden yasaklanma yaptırımına dönüşür ve anılan Kanun`un 18/1. ve 18/6. maddelerinde (kovuşturma evresinde önödeme nedeniyle CMK 223/8. maddesine göre düşme kararı verilmesi de dahil olmak üzere) belirtilen sürelerle spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbirinin uygulanmasına devam edilir.

6222 sayılı Kanun’da tanımlanan veya bu Kanun`un yollamada bulunduğu diğer kanunlarda belirtilen suçlarla ilgili olarak soruşturma evresinde önödeme bulunulduğu ve TCK 75. maddesine göre kamu davası açılmaması halinde, önödemede bulunulduğu tarihten itibaren; kamu davasının açılmasının ertelenmesi halinde ise, bu kararın kesinleşme tarihinden itibaren bir yıl süreyle spor müsabakalarını seyirden yasaklama koruma tedbirinin uygulanmasına devam edilir.

b. Spor Müsabakalarını Seyirden Yasaklama Güvenlik Tedbirinin Hukuki Niteliği

Güvenlik tedbirleri, kanunda öngörülen toplumsal savunma vasıtaları olup, toplum için tehlike oluşturan suçun işlenmesinden sonra tehlikeli failler hakkında ceza yerine veya ceza ile birlikte hakim tarafından hükmedilen yaptırımlardır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümler bölümünde 53. ve 60. maddeleri arasında güvenlik tedbirleri sayılmıştır. Bu tedbirler arasında “seyirden yasaklanma” tedbirine yer verilmemiştir. Spor müsabakalarını seyirden yasaklanma güvenlik tedbirinin kanuni dayanağını ise, 6222 sayılı Kanun`un 18. maddesinin birinci fıkrası oluşturmaktadır. Bu hükme göre, 6222 sayılı Kanunda tanımlanan veya bu Kanunun yollama yaptığı diğer suçlar için uygulanabilen, bir hakkın yasaklanması sonucunu doğuran, kanun ile öngörülmüş ve yasaklanma kararının sebebini oluşturan fiili kovuşturan hakim tarafından ceza yerine veya ceza ile birlikte hükmedilen yaptırım niteliğindeki bir güvenlik tedbiridir. Bu tedbir ile faildeki tehlikelilik halinin ortadan kaldırılması, onun tedavi ve ıslah edilmesi amaçlanmaktadır.

bb. Spor Müsabakalarını Seyirden Yasaklama Güvenlik Tedbirinin Sona Erme Halleri

Kişi hakkında hükmolunan cezanın hapis veya adli para cezası olması halinde, seyirden yasaklanma güvenlik tedbirinin infazına hükmün kesinleşmesiyle derhal başlanır ve söz konusu güvenlik tedbirinin infazı, cezanın infazının tamamlanmasından itibaren bir yıl geçmesiyle sona erer. Kişi hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, kısa süreli hapis cezası yerine seçenek yaptırım olarak tedbire veya hükmedilen hapis cezasının ertelenmesine karar verilmesi halinde de, seyirden yasaklanma güvenlik tedbirinin infazı hükmün/kararın kesinleştiği tarihten itibaren; önödeme nedeniyle CMK 223/8. maddesine göre düşme kararı verilmesi halinde ise, önödemede bulunulduğu tarihten itibaren bir yıl geçmesiyle sona erer (m.18/6).

Bu güvenlik tedbirine ceza verilmesine yer olmadığı kararı ile birlikte hükmedilmesi halinde ise, hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl geçmesiyle bu güvenlik tedbirinin uygulanmasına son verilir.

Böylelikle, 6222 sayılı Kanun’da tanımlanan veya anılan Kanun’un yollamada bulunduğu diğer kanunlarda belirtilen suçlarla ilgili olarak başlatılan ceza muhakemesinin anılan Kanun’un 18/1. ve 18/6. maddesinde belirtilen kararlardan biri ile sonuçlanması durumunda, koruma tedbiri niteliğinde olan seyirden yasaklama tedbiri, güvenlik tedbiri niteliğinde olan seyirden yasaklanma yaptırımına dönüşür ve anılan Kanun`un 18/1. ve 18/6. maddelerinde belirtilen sürelerle spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbirinin uygulanmasına devam edilir.

c. Spor Müsabakalarını Seyirden Yasaklama Önleyici İdari Tedbirinin Hukuki Niteliği

Bu Kanun`un 18. maddesinin yedinci fıkrasında önleyici idari tedbir öngörülmüştür. Bu fıkra hükmüne göre, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisinde olduğu açıkça anlaşılan kişi, spor alanına alınmaz. Bu şekilde spor alanlarına giren ve dışarı çıkmamakta ısrar eden kişi zor kullanılarak dışarı çıkarılır ve bu madde hükümlerine göre bir yıl süreyle spor müsabakalarını seyirden yasaklanır. Bu durumda ilgili kişi hakkında spor müsabakalarını seyirden yasaklama tedbirine karar vermeye Cumhuriyet savcısı yetkilidir (m.23/3). Eylem suç oluşturmasa bile, kişi önleyici idari tedbir olarak spor müsabakalarını seyirden yasaklanabilmektedir. Cumhuriyet savcısının bu konuda verdiği karara karşı Kabahatler Kanunu hükümlerine göre kanun yoluna başvurulabilir.

V. Uyuşmazlık Konusu Olayı Nitelendirme

6222 sayılı Kanun’un 18. maddesinin yedinci fıkrasında düzenlenen “… önödeme halinde ise, önödemede bulunulduğu tarihten itibaren, bir yıl süreyle spor müsabakalarını seyirden yasaklama tedbirinin uygulanmasına devam edilir.” hüküm, 6222 sayılı Kanunda tanımlanan veya bu Kanun’un yollamada bulunduğu diğer kanunlardaki bir suçun işlendiği şüphesi altında olan şüpheli hakkında derhal uygulamaya konulan spor müsabakalarını seyirden yasaklanma koruma tedbirinin, Cumhuriyet savcısınca soruşturma evresinde 6222 sayılı Kanun`da tanımlanan veya yollamada bulunduğu diğer kanunlardaki önödemeye tabi bir suç kapsamında önödeme ihtaratı içeren tebligatı üzerine şüpheli tarafından yasal süre içinde belirlenen miktarın ödenmesi halinde, bu tedbirin önödeme tarihinden itibaren bir yıl süreyle aynı özelliği ile (koruma tedbiri) devam etmesi şeklinde kabul edilmelidir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

6222 sayılı Kanun’un 14/1. maddesinde tanımlanan hakaret içeren tezahürat suçunu işlediği şüphesi altında bulunması nedeniyle hakkında spor müsabakalarını seyirden yasaklama koruma tedbiri uygulanan suça sürüklenen çocuğun, anılan Kanunun 18/9. maddesindeki suç kapsamında yürütülen soruşturmada usulüne uygun önödeme ihtaratı üzerine yasal süre içinde belirlenen miktarı ödemesi karşısında, Cumhuriyet savcısınca kovuşturma olanağının bulunmaması nedeniyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 172. ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 75/1-c maddeleri uyarınca içeriğinde 6222 sayılı Kanun’un 18/6. maddesi uyarınca önödeme tarihinden itibaren bir yıl süreyle spor müsabakalarını seyirden yasaklanma koruma tedbirinin uygulanmasına devam edilir hususununda yer aldığı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın verilmesi ve bu kararın, 6222 sayılı Kanun`un Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 22/1-d maddeleri gereğince elektronik bilgi bankasına işlenmek üzere il spor güvenlik birimine gönderilmesi gerektiği halde, 18/9. maddesinde tanımlanan suç yönünden ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ve spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbirinin uygulanması bakımından da iddianame düzenlenmiştir.

Yukarıda belirtilen koruma tedbiri olarak spor müsabakalarını seyirden yasaklama kararının ve önödemenin hukuki niteliği ile 6222 sayılı Kanun`un 18/6. maddesindeki açık düzenleme karşısında, mahkemece, suça sürüklenen çocuk hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerekirken, yasal olmayan gerekçe ile yazıl şekilde karar verilmesi,

Kanuna aykırı ve suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK`nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 25/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/3823 Karar : 2017/6566 Tarih : 11.09.2017

  • TCK 75. Madde

  • Önödeme

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

A-) Sanık hakkında 5809 sayılı Kanun`un 56/3 maddesi göndermesiyle 63/10 maddesi gereği verilen 2500 TL adli para cezası yönünden;

14.04.2011 gün ve 27905 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 23. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu`nun 272. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde “hapis cezasından çevrilen adli para cezaları hariç olmak üzere sonuç olarak belirlenen 3.000 Türk Lirası dahil adli para cezasına mahkumiyet hükümlerine karşı istinaf yoluna başvurulamayacağı” şeklinde yapılan değişiklik ve

6217 sayılı Kanun’un 26. maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu`nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanuna eklenen “ bölge adliye mahkemeleri faaliyete geçinceye kadar hapis cezasından çevrilenler hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen üçbin Türk Lirası dahil adli para cezasına mahkumiyet hükümlerine karşı temyiz yoluna başvurulamaz” şeklindeki geçici 2. maddesi göz önünde bulundurulduğunda,

14.04.2011 tarihinden sonra doğrudan hükmolunan 3.000 Türk Lirası dahil adli para cezalarına ilişkin mahkumiyet hükmünün kesin nitelikte olduğu cihetle, katılan vekili ve sanık müdafiinin temyiz talebinin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK`nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,

B-) Sanık hakkında 5809 sayılı Kanun`un 56/1 maddesi göndermesiyle 63/10. maddesi gereği verilen 25.000 TL adli para cezası yönünden;

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

1-) Sanığın üzerine atılı olan, elektronik cihaz kimlik bilgileri veri girişi yapma eylemini en son gerçekleştirdiği tarih, dosyada mevcut müfettiş raporu ve bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere, 24.02.2007 olmasına rağmen, iddianame ve gerekçeli kararda suç tarihi olarak, ilgili operatörün şikayet / ihbar tarihi olan 07.03.2007 olarak yazılması,

2-) Suç tarihinde yürürlükteki Kanuna göre, ilgili idare nezdinde tutulması gerekli olan cihaz kayıt sistemi üzerinde, sanığın yetkilisi olduğu bayii tarafından girilen verileri kontrol edip, gerekli denetimi yapmakla yükümlü olmasına rağmen, usulsüz biçimde bayiler tarafından kaydedilen cihazlara elektronik haberleşme hizmeti veren, dolayısıyla bayi ile birlikte sorumlu tutulması gereken ilgili operatör şirketin atılı suçtan zarar gördüğü gerekçesiyle davaya katılmasına karar verilmesi,

3-) Sanığın üzerine atılı suça konu eylemi; şikayetçi Vodafone A.Ş.`nin abonelik ve aktivasyon işlemleri yetkili bayii olarak hizmet verdiği tarihlerde, ilgili operatörün izni,şifresi ve talimatıyla, cihaz kayıt sistemi üzerinde, yurt dışından bir şekilde getirilen ve daha önce kayıt edilmemiş ithal cep telefonlarının, gerçekte olmayan veya gerçek dışı kişilere ait kimlik bilgileriyle eşleştirilmek suretiyle, “cihaz kayıt işlemi yapmak” eylemi olduğu, bu nedenle sanığın bu eylemi sonucu merkezi cihaz kayıt sistemine (MCKS eski adıyla CEIR) elektronik cihazların usulsüz ve kanuna aykırı biçimde sisteme giriş yapılmasını sağladığı, kayda esas belgelerin ilgili operatöre sunulmadığı,

Suç tarihinde, sanığın iddianamede yazılı eylemine uyan tipiklikte özel bir ceza maddesi olmadığı, iddianamede yazılı 2813 sayılı kanunun 32/h-1 veya 32/i-3 maddelerinde suç olarak tarif edilen davranışların hiçbirinin tam olarak suça konu hareket tanımını karşılamadığı, 2008 yılında yürürlüğe giren 5809 sayılı kanunun 56. maddesine 4. (yeni) fıkra olarak, 19.02.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6518 sayılı kanunun 104. maddesiyle; “…kişinin bilgisi veya rızası dışında, işletmeci veya adına iş yapan temsilcisi tarafından … elektronik kimlik bilgisini haiz cihazların kayıt işlemi yapılamaz ve yaptırılamaz…” hükmü eklendiği anlaşılmakla;

5237 sayılı TCK`nın 7/1 maddesinde yazılı olduğu üzere, işlendiği anda yürürlükte bulunan kanunda suç sayılmayan bir fiilden dolayı sanık hakkında ceza verilemeyeceği veya istenemeyeceği tartışmasızdır.

Suça konu eylemi sadece sisteme veri girişi yapmak olan sanık hakkında; 5809 sayılı kanunda 19.02.2014 tarihli 6518 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle yürürlüğe giren 56/4. maddesi göndermesiyle, değişen 63/10. maddesi gereği, iddianamede yazılı davranışı tam olarak karşılayan ancak suçtan yaklaşık 7 yıl sonra yürürlüğe giren bir ceza maddesi nedeniyle yazılı şekilde mahkumiyet hükmü verilmesi,

Kabule göre de;

1-) Mahkemece sanık aleyhine 5809 sayılı Kanun’un 56/1 maddesi göndermesiyle uygulanan 63/10. maddesi birinci cümlesinde yer alan cezanın sadece adli para cezası olduğu, bu yönüyle 5237 sayılı TCK`nın 75. maddesinde öngörülen ön ödemeye tabi suçlardan olduğu, buna göre sanığın yargılamasının ön ödeme teklifi yapıldıktan sonra devam etmesi gerektiği gözetilmeksizin yargılamaya devamla, sanığın mahkumiyetine karar verilmesi,

2-) Mahkemece yapılan yargılama sonucu “…abone kimlik bilgi ve iletişimini taşıyan özel bilgiler ile cihazların, elektronik kimlik bilgilerini taşıyan her türlü yazılım, kart, araç ve gereci yetkisiz ve izinsiz kopyalama suçunu işledikleri sabit olduğundan…” gerekçesiyle; sanıkların “…eylemlerine uyan suç tarihinden sonra yürürlüğe giren ve sanıkların lehine olan 5809 sayılı Kanun`un 56/1 maddesi göndermesiyle 63/10. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verildiği görülmekle;

Sanık hakkında uygulanan 5809 sayılı kanunun 56/1 maddesi, “abone ve cihaz kimlik bilgilerinin güvenliğini” korumakta olup;

bu maddede düzenlenen suçun maddi unsurları , “… abone kimlik veya iletişim bilgileri ile cihazların, elektronik kimlik bilgilerini taşıyan her türlü yazılım, kart, araç veya gereçlerin; yetkisiz veya izinsiz olarak kopyalanması, muhafaza edilmesi veya dağıtılması, kendine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla kullanılması…” seçimlik fiilleridir. Ancak mahkemece sanığın suça konu eyleminin, henüz davanın başında hazırlanan iddianamesinde de suç tarihinde yürürlükte bulunan 2813 sayılı kanunun 32/h-1 maddesinin, 5809 sayılı iz düşümü olarak 56/1. maddesi değerlendirilmek suretiyle, “elektronik kimlik bilgisini haiz cihazların araç veya gereçlerin yetkisiz olarak kopyalanması” olarak algılanması sonucu hatalı uygulama sonucu yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine karar verilmiş olması,

Kanuna aykırı ve sanık müdafinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, tebliğnameye kısmen aykırı olarak, HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK`nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 11.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/27750 Karar : 2017/12680 Tarih : 25.04.2017

  • TCK 75. Madde

  • Önödeme

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece kendisine herhangi bir yükümlülük yüklenmeyen ve denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işleyen sanık hakkında, önceki hükmün aynen açıklanması ile yetinilmesi gerekirken, yeniden değerlendirme sonucu, açıklanması geri bırakılan hükümdeki hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verilmiş ise de, karşı temyiz olmadığından bozmaya bu hususun konu edilemeyeceği belirlenerek yapılan incelemede;

1-Hükmün açıklanmasına neden olan kasıtlı suçun, 6831 sayılı Yasanın 108/1. maddesinde düzenlenen kaçak orman emvali nakletme olması, 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 Sayılı Kanun’un 12. maddesiyle değişik 5237 Sayılı TCKnın 75. maddesi ve maddeye eklenen 6. fıkra’nın b bendine göre ön ödeme hükümlerinin yeniden düzenlenmesi ve sanığa isnat edilen 6831 sayılı Yasanın 108/1. maddesinde tarif edilen kaçak orman emvali nakletme suçunun ön ödeme kapsamına alınması karşısında, bu suç yönünden uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığı araştırılarak, ön ödeme işleminin olumlu sonuçlanmış olması durumunda, sanığın denetim süresinde işlediği başkaca kasıtlı suçlardan mahkum olup olmadığı tespit edilip sonucuna göre, açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanıp açıklanmayacağının değerlendirilmesi zorunluluğu,

2-02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık …‘nin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin HÜKMÜN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 25/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/3655 Karar : 2017/1798 Tarih : 27.02.2017

  • TCK 75. Madde

  • Önödeme

Gereği görüşülüp düşünüldü:

Hüküm tarihinden sonra 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 12. madde ile değişik 5237 sayılı TCK.nun 75. maddesi uyarınca sanığa yüklenen genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması suçunun temas ettiği, TCK.nun 171/1-a. madde ve fıkrasında düzenlenen suçun ön ödeme kapsamına alındığı anlaşıldığından, sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 27.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ Esas : 2008/1286 Karar : 2009/6864 Tarih : 9.06.2009

  • TCK 75. Madde

  • Önödeme

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Dava konusu yazının yazarının belli olması ve basın yayın sorumlusu olan sanığın suçun işlenişine iştirak ettiğine dair delil bulunmaması karşısında dava konusu yazıyı yayınlamak suçuna ilişkin olarak hükümden sonra yürürlüğe giren 5532 sayılı Kanunun 6. maddesi ile değişik 3713 sayılı Kanunun 7/2-son maddesinde yalnızca adli para cezası öngörülmüş olması ve 5237 sayılı TCK`nın 75. maddesi uyarınca suçun ön ödemeye tabi bulunması nedeniyle, görev hususu da nazara alınmak suretiyle, usulüne uygun ön ödeme ihtarı yapılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayininde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas : 2004/35341 Karar : 2006/19858 Tarih : 28.12.2006

  • TCK 75. Madde

  • Önödeme

Kayseri Ticaret Sicili Memurluğunun 13.8.2001 gün ve 2001/4128 sayılı yazısı ve Karyesi Ticaret Odasının 12.2.2002 tarihli yazılarında sanık şirketin adresinin İ. Cad. T. İş Hanı No: 5/B Kayseri” olarak bildirildiği halde 5.1.2001 günlü kambiyo ihbar mektubundaki bildirilen şirketin taşınmadan önceki adresine tebligat kanununun 35. maddesi uyarınca yapılan tebligatın geçersiz olduğundan temyizin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;

1- Sanık şirkete, usulüne uygun şekilde duruşma davetiyesi tebliğ edilmeden karar verilerek savunma hakkının kısıtlanması,

Yasaya aykırı ve;

2- Hükümden sonra, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 12. maddesinin b fıkrası ile 765 sayılı Türk Ceza Kanunu bütün ek ve değişiklikleri ile birlikte yürürlükten kaldırılmış olup, 765 sayılı TCK.nun 119. maddesi son fıkrasında yer alan “nispi para cezasını gerektiren suçlar hakkında bu madde hükmü uygulanmaz” kuralı 5237 sayılı TCK.nun önödemeyi düzenleyen 75. maddesinde bulunmadığından aynı yasanın 7. maddesi uyarınca, nispi para cezasını öngören suçlara da önödeme uygulanacağının gözetilmesi zorunluluğu,

Bozmayı gerektirmiş, sanık şirket müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca istem gibi ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/14901 Karar: 2016/11852 Tarih: 22.12.2016

  • TCK 75. Madde

  • Önödeme

İlgisi sebebiyle Dairemizin 2015/15720 esas sayılı dosyası ile birlikte yapılan incelemede;

UYAP sorgulaması ve dosya kapsamına göre, İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığının 01.04.2014 tarihli iddianamesi ile sanık hakkında 6136 Sayılı Kanun kapsamında iki adet bıçak ve iki adet 9 mm mermi ele geçirildiğinden bahisle 6136 Sayılı Kanun’un 15/1., 13/4. maddeleri uyarınca cezalandırılması amacıyla dava açıldığı, sanığın temyizi üzerine dairemizin 2015/15720 Esas sırasına kaydedilen dosyada, mahkemenin 24.06.2014 gün ve 2014/202 esas, 541 Sayılı kararı ile sanık hakkında yasak bıçak taşımak suçundan yapılan yargılama sonucunda 6136 Sayılı Kanun’un 15 /1. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verildiği, mahkemenin duruşmanın bitiminden sonra iddianamede iki adet mermi bulundurmak suçundan da dava açıldığı ancak bu konuda karar verilmediği belirtilmekle bu davanın aynı mahkemenin 2014/318 esasına kaydedildiği ve yapılan yargılama sonucu 26.06.2014 gün ve 2014/318 esas, 552 Sayılı karar ile sanık hakkında 6136 Sayılı Kanun’un 13/4. maddesi uyarınca da mahkumiyet kararı verildiği ve temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 2015/14901 esasına kayıt edildiği anlaşılmakla,

Her iki dava birleştirilerek, iki adet merminin patlatılmak suretiyle atışa elverişli olup olmadığının ve 6136 Sayılı Kanun kapsamında kalıp kalmadığının kesin olarak saptanması gerekirken, soruşturma sırasında yeminsiz görevlendirilen polis memurunun raporuna dayanılarak hüküm kurulması karşısında, suça konu 2 adet merminin, 6136 Sayılı Kanun kapsamına olup olmadığı konusunda yöntemine uygun biçimde bilirkişi raporu alınması, Yasa kapsamında olduğunun tespiti halinde,

02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 Sayılı Kanun 12. madde ile değişik 5237 Sayılı TCK.nun 75/1. maddesiyle 6136 Sayılı Kanun’un 13/4. maddesindeki suçun ön ödeme kapsamına alındığı gözetilerek mahkemece sanığa usulüne uygun şekilde ön ödeme ihtarı yapılıp, ihtara uyulmaması halinde 6136 Sayılı Kanun kapsamında iki adet bıçak ve iki adet mermi ele geçirilmiş olan sanık hakkında, 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima kuralı uyarınca en ağır cezayı gerektiren fiilden hüküm kurulması, buna göre de sadece 6136 Sayılı Kanun’un 15/1. madde ve fıkrasında tanımlanan yasak bıçak taşımak suçundan dolayı ele geçirilen bıçak ve mermi sayısı dikkate alınarak alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle ceza tayini gerektiği gözetilmemesi,

SONUÇ : Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 Sayılı CMK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 22.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/35186 Karar: 2016/14377 Tarih: 20.06.2016

  • TCK 75. Madde

  • Önödeme

O yer Cumhuriyet savcısının temyiz isteminin, sanık hakkında 6136 Sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik olduğu, kasten yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik bir temyiz isteminin bulunmadığı belirlenerek yapılan incelemede;

1- ) Sanık hakkında müşteki …‘ü kasten yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

a- ) Müşteki … hakkında, … Hastanesi ortopedi uzmanı tarafından düzenlenen 21.12.2012 tarihli raporda, müştekinin yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek nitelikte olduğu bildirilmiş ise de, müşteki hakkında … Hastanesi tarafından düzenlenen 08.09.2012 tarihli raporda, müştekinin sol ayak altında 3 adet yaklaşık 1’er cm’lik kesiler mevcut olduğunun, çekilen grafide ayak içinde muhtemel 2-3 adet saçma tanesi tespit edildiğinin kayıtlı olduğu, adli tıp kriterleri gözetildiğinde müştekide tespit edilen yaralanma bulgularına göre 21.12.2012 tarihli raporun hükme esas alınacak yeterlilikte olmadığı, bu sebeple müştekinin mevcut raporlarının, tıbbi evrakının ve varsa grafilerinin en yakın Adli Tıp Şube Müdürlüğüne gönderilerek, yaralanmanın kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olup olmadığı hususunun duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerekirken eksik kovuşturmayla yazılı şekilde hüküm kurulması,

b- ) Kabule göre de, sanık hakkında, 5237 Sayılı TCK’nin 53. maddesi uyarınca hak yoksunluklarına karar verilirken, 5237 Sayılı TCK’nin 53/1-c maddesinde belirtilen hakları kendi altsoyu üzerinde koşullu salıverilme tarihine kadar, kendi altsoyu dışındakiler bakımından hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar kullanamayacağına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, yine Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas- 2015/85 karar sayılı kararı ile 5237 Sayılı TCK’nin 53. maddesindeki bazı ibarelerin iptal edilmesi sebebiyle hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

2- ) Sanık hakkında 6136 Sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07.11.2006 tarih ve 2006/4-227 esas, 2006/228 karar sayılı ictihadında da belirtildiği üzere, esasen olağan bir dikkat ve özenin gösterilmesi halinde gerçekleşmeyecek olan isim, yaş ve hesap hatalarının “maddi yanılgı” veya “yazım hatası” olarak değerlendirilebileceği ve bu yanılgıların herhangi bir yöntem ve zaman sınırlamasına bağlı olmadan, bizzat bu hatayı yapan merci tarafından, kendiliğinden veya bir kanun yolu başvurusu üzerine verilen bir karardaki uyarı üzerine düzeltilebileceği, yargılama araçlarının belirli biçimde takdir edilmelerinden kaynaklanan değerlendirme hatalarının ise hukuki yanılgı olup, hukuki yanılgıların ancak başka bir mercii tarafından ve kanun yolu başvurusu ile düzeltilebileceği, somut olayda mahkemece 22.01.2014 tarihli kısa kararda 6136 Sayılı Kanun’un 15/4. maddesi uyarınca alt sınırdan ceza tayin edildiği belirtilmesine rağmen maddede öngörülen hapis cezasının alt sınırının 1 ay hapis cezası olduğu gözetilmeden 3 ay hapis cezasına hükmedildiği, 5237 Sayılı TCK’nin 62. maddesinin tatbiki ile de sonuç olarak 2 ay 15 gün hapis cezasına hükmolunduğu, gerekçeli kararın yazımı sırasında da mahkemenin kısa kararda yaptığı hatanın farkına vardığı ve cezanın alt sınırdan takdir edilirken maddi hata ile 1 ay hapis cezası yerine 3 ay olarak belirlendiği gerekçesiyle 30.01.2014 tarihli tavzih kararı ile hükmü düzeltmeye çalıştığı anlaşılmış ise de, mahkemece 22.01.2014 tarihli kısa kararda yukarıda ayrıntıları belirtilen hatanın yapıldığı, bu hata “maddi yanılgı” ya da “yazım hatası” olarak değerlendirilip tavzih yoluyla düzeltilemeyeceğinden, 30.01.2014 tarihli tavzih kararının yok hükmünde olduğu ve hukuki değerinin bulunmadığı kabul edilerek 22.01.2014 tarihli hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

a- ) Sanığın üzerine atılı suçun önödemelik suçlardan olmasına rağmen Cumhuriyet savcılığınca önödeme prosedürü işletilmeden kamu davası açıldığının anlaşılmasına göre, 5237 Sayılı TCK’nin 75. maddesinin 2., 3. fıkralar 2. ve 3. fıkraları uyarınca sanığa 5237 Sayılı TCK’nin 75. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrası hükümlerine göre saptanacak miktardaki parayı yargılama giderleriyle birlikte ödemesi halinde kamu davasının düşeceği hususunda bildirim yapılarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken sanığa önödeme teklifi yapılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması,

b- ) Kabule göre de;

b1 ) 6136 Sayılı Kanun’un 15/4. maddesindeki seçenekli cezalardan hapis cezası seçildikten sonra hapis cezasının alt sınırdan tayin edildiği belirtilmesine, rağmen, mezkur maddeki hapis cezasının alt sınırının 1 ay hapis cezası olduğu gözetilmeden 3 ay hapis cezasına hükmolunmak suretiyle kısa kararda çelişkiye yol açılması,

b2 ) Sanık hakkında, 5237 Sayılı TCK’nin 53. maddesi uyarınca hak yoksunluklarına karar verilirken, 5237 Sayılı TCK’nin 53/1-c maddesinde belirtilen hakları kendi altsoyu üzerinde koşullu salıverilme tarihine kadar, kendi altsoyu dışındakiler bakımından hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar kullanamayacağına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanığın ve o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesiyle yürürlükte bulunan 1412 Sayılı 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 20.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/17731 Karar: 2016/18559 Tarih: 26.05.2016

  • TCK 75. Madde

  • Önödeme

Seyirden yasaklı kişinin kanunda belirtilen şekilde kolluk kuvvetine müracaat etmemesi suçundan sanık … 6222 Sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğinin Önlenmesine Dair Kanun’un 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 52/1-2. maddeleri gereğince 1.200,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair Akhisar 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 03.02.2015 tarihli 2015/128 sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 11.09.2015 günlü kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09.10.2015 günlü ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu.

Anılan ihbarnamede;

Dosya kapsamına göre, 6222 Sayılı Kanun’un 18/1. maddesinde, “Kişinin, bu Kanunda tanımlanan veya yollamada bulunulan ilgili kanunlardaki suçlardan dolayı mahkemece kurulan hükümde, hakkında güvenlik tedbiri olarak spor müsabakalarını seyirden yasaklanmasına karar verilir. Seyirden yasaklanma ibaresinden kişinin müsabakaları ve antrenmanları izlemek amacıyla spor alanlarına girişinin yasaklanması anlaşılır. Hükmün kesinleşmesiyle infazına başlanan seyirden yasaklanma yaptırımının süresi cezanın infazı tamamlandıktan itibaren bir yıl geçmesiyle sona erer. Bu güvenlik tedbirine ceza verilmesine yer olmadığı kararı ile birlikte hükmedilmesi halinde, hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl geçmesiyle bu güvenlik tedbirinin uygulanmasına son verilir. Güvenlik tedbiri olarak spor müsabakalarını seyirden yasaklama kararı 25.05.2005 tarihli ve 5352 Sayılı Adli Sicil Kanunu hükümlerine göre kaydedilir.” ve 3. maddesinde “ Bu madde kapsamına giren suçlardan dolayı soruşturma başlatılması halinde şüpheli hakkında spor müsabakalarını seyirden yasaklama tedbiri derhal uygulamaya konulur. Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından bu tedbirin kaldırılmasına karar verilmediği takdirde bu yasağın uygulanmasına koruma tedbiri olarak devam edilir.” şeklindeki düzenlemeler karşısında sanığın, 18.08.2013 tarihinde …-… takımları arasında oynanan futbol müsabakasında 6222 Sayılı Kanun’un 12/1-b maddesine aykırı hareket ettiğinden bahisle hakkında Akhisar Emniyet Müdürlüğünce işlem başlatıldığı ve hakkında aynı Kanun’un 18/3. maddesi gereğince seyirden yasaklanmasına karar verildiği, sanığın aynı eylemi sebebiyle emniyet birimlerince düzenlenen 18.08.2013 tarihli tebliğ ve tebellüğ belgesiyle hakkında 6222 Sayılı Kanun’un 18/3 maddesi gereğince, seyirden yasaklama koruma tedbirine hükmedildiği, bu tedbire 24.09.2013, 27.09.2013, 06.10.2013, 30.10.2013, 03.11.2013, 08.11.2013 tarihlerinde uymaması sebebiyle emniyet birimlerince yapılan bildirim üzerine, Akhisar Cumhuriyet Başsavcılığınca kamu davası açılmasını müteakip, sanığın anılan Kanun’un 14/1. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmiş ise de;

1- )6222 Sayılı Kanunun “Seyirden Yasaklama” başlığı altında düzenlenen 18/3.maddesi gereğince verilen seyirden yasaklama kararının bir koruma tedbiri olduğu, anılan Kanun’da seyirden yasaklama kararının koruma tedbiri olarak verildiği hallerde hangi makam tarafından verileceğinin belirtilmediği, ancak anılan Kanun’un 18/5.maddesine göre, “Koruma tedbiri olarak uygulanan spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbiri; a ) Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından kaldırılmasına karar verilmesi, b ) Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi, c ) Sanık hakkında beraat veya düşme kararı verilmesi, halinde derhal kaldırılır.” şeklindeki düzenleme dikkate alındığında, seyirden yasaklama tedbirinin kişi özgürlüğünün kısıtlanması sonucunu doğurması nedeniyle, hakim onayına tabi olması gerektiği, bu sebeple sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesinde,

2- ) Adı geçen sanık hakkında Akhisar Cumhuriyet Başsavcılığının 12.12.2013 tarihli iddianamesi ile anılan Kanun’un 18/1 ve l8/9. maddelerinde düzenlenen “Seyirden yasaklı kişinin kanunda belirtilen şekilde kolluk kuvvetine müracaat etmemesi” suçundan 6 kez cezalandırılması talebi ile kamu davası açıldığı halde, sanık hakkında tek suçtan mahkumiyet hükmü kurulmasında, isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Sanık hakkında 12.12.2013 tarihli iddianameyle 6222 Sayılı Kanun’un 18/1,18/9. maddeleri uyarınca seyirden yasaklı kişinin kanunda belirtilen şekilde kolluk kuvvetine müracaat etmemesi suçundan kamu davasının açıldığı ve mahkemece yapılan yargılama sırasında Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Adli Tıp İhtisas Kurulundan alınan 07.01.2015 tarihli raporuna göre, sanıkta cezai sorumluluğunu müessir ve kişide şuur ve harekât serbestîsini ortadan kaldıracak veya azaltacak mahiyet ve derecede herhangi bir akıl hastalığı ve zekâ geriliği saptanmadığı, adli dosya tetkikinde sanığın mezkûr suçu işlediği sırada fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını idrak etme ve bu fiil ile ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğini ortadan kaldıracak boyutta bir akli arızanın içinde olduğuna delalet edecek herhangi bir tıbbi bulgu ve belgeye de rastlanmadığı ve suça karşı cezai sorumluluğunun tam olduğu “ şeklinde görüş bildirildiği nazara alınarak,

SONUÇ : 6222 Sayılı Kanun’un 18/9. maddesinde tanımlanan suçun önödemeye tabi olması ve yirmibeş günden az olmamak üzere adli para cezası öngörülmesi karşısında; soruşturma aşamasında sanığa usulüne uygun önödeme ihtarı yapılmadan kamu davası açıldığı gibi mahkemece 5237 Sayılı Kanun’un 75/3. maddesi yollamasıyla, aynı maddenin 2. fıkrasına göre sanığa usulüne uygun önödeme işlemi yapılmadan mahkumiyet kararı verildiği anlaşılmakla, bu konuda da kanun yararına bozma yoluna gidilip gidilmeyeceği husununda gereğinin takdir ve ifası için dosyanın Adalet Bakanlığına gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/1190 Karar: 2016/2339 Tarih: 29.02.2016

  • TCK 75. Madde

  • Önödeme

1- )Muhafaza görevini kötüye kullanmak suçundan 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 289/1. maddesi kapsamında aynı Mahkemenin 05.04.2012 tarihli kararı ile 1.800,00 ve 100,00 Türk Lirası adli para cezaları ile cezalandırılan sanığın, işçi olarak çalıştığı iş yerinde yapılan haciz işlemi sonrasında yediemin sıfatıyla kendisine teslim edilen malların muhafazası amacıyla adrese gidildiğinde, iş yerinin taşındığı ve hacizli malların yerinde olmadığı anlaşıldığından, sanığın dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranarak kendisine teslim edilen malların kaybolmasına sebebiyet vermesi şeklindeki eyleminin 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 289/3. maddesi kapsamındaki suçu oluşturacağı gerekçesiyle ilk kararın Yargıtay 9. Ceza Dairesince bozulması üzerine yapılan yargılamada, mahkemesince bozma ilamına uyulmasına karar verildiği belirtilmesine karşın, hükme 289/3. madde yerine, tekrar 289/1. maddenin yazılması suretiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 232/6. maddesine aykırı davranılmasında,

2- )Sanığa isnat edilen suçun kabul edilen niteliğine ve uygulanması gereken kanun maddesine göre, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 75. maddesi kapsamına girip ön ödemeye tabi bulunduğu ve Cumhuriyet Savcılığınca usulüne uygun ön ödeme ihtarı yapılmadan kamu davası açılmış olunduğu cihetle, anılan Kanun maddesi uyarınca, mahkemece sanığa usulüne uygun şekilde ön ödeme ihtarı yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiği nazara alınmaksızın yazılı şekilde hükümlülük kararı verilmesinde,

3- )Yargıtayca bozulan ilk kararda temel cezanın belirlenmesinde maddede öngörülen cezanın alt sınırı uygulanmış ve bu kararın sadece sanık tarafından temyiz edilmiş bulunmasına ve bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda verilen kararın gerekçe bölümünde, asgari hadden uzaklaşıldığına dair bir ibare bulunmamasına karşın, hüküm kısmında alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle cezanın teşdiden uvgulanması suretiyle 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 61. maddesine aykırı davranılmasında,

İsabet görülmemiştir.

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü 18.07.2014 gün ve 94660652-105-06-7548-2014-14872/49639 Sayılı yazılı istemlerine müsteniden ihbar ve mevcut evrak tebliğ olunmuştur.

Gereği Görüşülüp Düşünüldü:

KARAR : I- ) Olay:

Alacaklı … tarafından borçlular … Tic. Ltd. Şti. ve … hakkında yapılan icra takibinde borçlulardan … Tic. Ltd. Şti. adresinde 19.08.2009 tarihinde haciz işlemi yapılarak menkullerin sanığa yediemin olarak teslim edildiği, 01.10.2009 tarihinde yapılan tesbitte ise hacizli menkullerin belirtilen adreste olmadığının tesbit edildiği, sanık hakkında TCK’nın 289 /1, 53. maddeleri gereğince cezalandırılması amacıyla Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2011/605 esas sayılı dosyası ile dava açıldığı ve sanığın 03.12.2013 tarihli karar ile TCK’nın 289/1,, 50/1,, 52/2-4 maddeleri gereğince mahkumiyetine karar verildiği, kararın sanık tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 9. Ceza Dairesi 30.10.2013 tarihinde sanığa atılı suçun Türk Ceza Kanununun 289/3. maddesi kapsamındaki suçu oluşturacağı gerekçesiyle mahkeme kararının bozulduğu, mahkemece bozmaya uyularak verilen kararda sanığın TCK’nın 289/1,, 52. maddeleri gereğince 400 - TL adli para cezası ile cezalandırılmasına kesin olarak karar verdiği anlaşılmıştır.

II- ) Kanun yararına bozma istemine dair uyuşmazlığın kapsamı:

Dosya kapsamına göre;

Muhafaza görevini kötüye kullanmak suçundan 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 289/1. maddesi kapsamında aynı Mahkemenin 05.04.2012 tarihli kararı ile 1.800,00 ve 100,00 Türk Lirası adli para cezaları ile cezalandırılan sanığın, işçi olarak çalıştığı iş yerinde yapılan haciz işlemi sonrasında yediemin sıfatıyla kendisine teslim edilen malların muhafazası amacıyla adrese gidildiğinde, iş yerinin taşındığı ve hacizli malların yerinde olmadığı anlaşılan olayda,

1- )Sanığın dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranarak kendisine teslim edilen malların kaybolmasına sebebiyet vermesi şeklindeki eyleminin 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 289/3. maddesi kapsamındaki suçu oluşturacağı gerekçesiyle ilk kararın Yargıtay 9. Ceza Dairesince bozulması üzerine yapılan yargılamada, mahkemesince bozma ilamına uyulmasına karar verildiği belirtilmesine karşın, hükme 289/3. madde yerine, tekrar 289/1. maddenin yazılması suretiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 232/6. maddesine aykırı davranılmasında,

2- )Sanığa isnat edilen suçun kabul edilen niteliğine ve uygulanması gereken kanun maddesine göre, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 75. maddesi kapsamına girip ön ödemeye tabi bulunduğu ve Cumhuriyet Savcılığınca usulüne uygun ön ödeme ihtarı yapılmadan kamu davası açılmış olunduğu cihetle, anılan Kanun maddesi uyarınca, mahkemece sanığa usulüne uygun şekilde ön ödeme ihtarı yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiği nazara alınmaksızın yazılı şekilde hükümlülük kararı verilmesinde,

3- )Yargıtayca bozulan ilk kararda temel cezanın belirlenmesinde maddede öngörülen cezanın alt sınırı uygulanmış ve bu kararın sadece sanık tarafından temyiz edilmiş bulunmasına ve bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda verilen kararın gerekçe bölümünde, asgari hadden uzaklaşıldığma dair bir ibare bulunmamasına karşın, hüküm kısmında alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle cezanın teşdiden uygulanması suretiyle 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 61. maddesine aykırı davranılarak, yazılı şekilde hüküm kurulması bozma istemine dair uyuşmazlığın konusunu oluşturmaktadır.

III- ) Hukuksal Değerlendirme:

1- )Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 30.10.2013 tarih ve 2013/7204 esas sayılı kararı ile sanığın eyleminin TCK’nın 289/3 maddesindeki suçu oluşturacağı, hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği belirtilerek yerel mahkeme kararının bozulduğu, bozma ilamına uyulmasına karar verilmesine rağmen TCK’nın 289/3. maddesinde tanımlanan suç için anılan fıkrada öngörülen cezanın türü itibariyle aynı Kanunun 75. maddesi uyarınca suçun ön ödemeye tabi olduğu gözetilip mahkemece sanığa usulüne uygun ön ödeme bildirimi yapılarak, sonucuna göre hüküm kurulması gerektiren yazılı şekilde sanığın ccezalandırılmasına karar verilmesinde,

2- )Kabule göre de;

a- )Bozmaya uyularak sanığın eyleminin TCK’nın 289/3 maddesindeki suçu oluşturduğu kabul edilmesine rağmen hüküm fıkrasında TCK’nın 289/1. maddesi gereğince denilerek TCK’nın 289/3. maddesinde yazılı cezanın uygulanmasında,

b- )Bozma ilamından önce verilen kararda sanık hakkında alt sınırdan ceza tayin edildiği, bu kararın sanık tarafından temyizi üzerine kararın bozulduğu ve bozma sonrası verilen kararda, ilk kararda belirtilen gerekçeler dışında ayrıca bir gerekçe gösterilmeksizin alt sınırdan uzaklaşılması suretiyle teşdiden ceza verilmesinde hukuka uygunluk görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının istemi yerinde görüldüğünden, Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 03.04.2014 tarih, 2014/290 esas ve 2014/373 Sayılı kararındaki muhafaza görevini kötüye kullanma suçundan kurulan hükmün CMK’nın 309/4-b maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma ilamına göre gereğinin yerel mahkemece takdiri ve ifası için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 29.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/1175 Karar: 2015/2909 Tarih: 05.10.2015

  • TCK 75. Madde

  • Önödeme

Sanığın üzerine atılı suç için uygulanan kanun maddesi nazara alındığında, 5237 sayılı Kanunun 75. maddesi kapsamına girip ön ödemeye tabi bulunduğu ve Cumhuriyet Başsavcılığınca usulüne uygun ön ödeme ihtarı yapılmadan kamu davası açılmış olunduğu cihetle, Sulh Ceza Mahkemesince sanığa usulüne uygun şekilde ön ödeme ihtarı yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 10.06.2014 gün ve 2014-11699/40060 sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.06.2014 tarih ve 2014/230543 sayılı tebliğnamesi ile daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla;

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görüldüğünden,

SONUÇ : Ankara 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 08.06.2012 tarih ve 2011/1272 esas, 2012/1347 sayılı kararının CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/2263 Karar: 2014/5818 Tarih: 27.05.2014

  • TCK 75. Madde

  • Önödeme

S.S. Çeçenkent Arsa Konut Yapı Kooperatifi’nin yönetim kurulunda 2004-2008 yılları arasında görev alan sanıkların, yevmiye ve envanter defterlerinin kapanış kayıtlarını yaptırmadıkları, usulsüz ödeme belgeleri ile kooperatifi borçlandırdıkları, sigorta primi, vergi, elektrik borçlarını zamanında ödemedikleri, taşeron firmaya usulsüz hakediş belgeleri ile ödemelerde bulundukları, sigorta primlerinin taşeron firma tarafından ödenmesi için gerekli teminatları almadıkları ve bu suretle kooperatifi zarara uğrattıklarının iddia olunması karşısında;

Sanıkların yönetimde bulunduğu dönemlerde tahakkuk eden sigorta primi, vergi ve elektrik borçlarının hangi tarihlerde tahsil edildiğinin ilgili kurumlardan sorulması, taşeron firma (Tucan Müh. İnş. San. Tic. Ltd. Şti) ile imzalanan inşaat sözleşmesinin dosya kapsamına alınması, bu firmaya eylem tarihlerinde kooperatif tarafından yapılan tüm ödemelere ilişkin kayıt ve belgelerin adı geçen firmadan, karşıt incelemeye esas olmak üzere temin edilmesi, 04/06/2008 tarihli borç dekontlarında Tucan firması hesaplarından sanıklar Ş. M. ve G. Ö. hesaplarına aktarılan 7.500,00 TL ve 6.500,00 TL’nin dayanağının ne olduğu ve firma ile kooperatif arasında yapılan iş ve ödemeler ile ilgili olarak firma yetkilisi olan Ş. K.’nın tanıklığına başvurulup savunmanın dayanaklarından olan 24/07/2008 tarihli ibraname hususunda ifadesinin alınması, 21/06/2008 tarihli makbuzun ve 23/12/2011 tarihli ibranamenin içeriği yönünden ise T. D.’ın tanık olarak dinlenip 2008 yılında kooperatife muhasebecilik hizmetinde bulunup bulunmadığı, bulunmuş ise karşılığını alıp almadığı ve kimden, ne zaman aldığı hususlarının belirlenmesi, 26/02/2006 tarihli Genel Kurul’da görüşülen, TEDAŞ’a olan 85.000 TL’lik borç ile ilgili sanıklardan Ş.’ın kişisel olarak ödediği herhangi bir paranın olup olmadığının araştırılması, mahallinde teknik bilirkişilerin katılımıyla yapılacak keşifte, taşeron firma ile yapılan anlaşmanın içeriği de gözetilip, sanıkların görevleri süresince yapılan inşaatların niteliğinin ve maliyetinin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı birim fiyatları da esas alınarak saptanması, bu eksikliklerin giderilmesinden sonra sanıkların görev yaptıkları dönem itibariyle kooperatife ait defter, kayıt, belgeler ve tüm dökümanların dava dosyasıyla birlikte konunun uzmanı Sayıştay emekli uzman denetçilerinden oluşan ve önceki bilirkişiler dışında seçilecek bilirkişi heyetine tevdii edilip; suç tarihleri arasındaki kooperatifin tüm gelirleri ile mahkemece yapılacak keşif sonucu teknik bilirkişilerin inşaat maliyet hesabına ilişkin tespitleri de dikkate alınarak kooperatifin tüm giderleri belirlenip kasa ve banka mevcutları da gözetilerek karşılaştırılması, buna göre her bir sanığın sorumluluğunu irdeler şekilde, zimmetlerinde kooperatif parası bulunup bulunmadığı, varsa miktarının ne olduğu, sanıkların döneminde tahakkuk etmesine rağmen gecikmeli olarak ödenen sigorta primi, vergi ve elektrik borçları var ise bunların son ödenmesi gereken tarihlerdeki kasa mevcudunun ödemeye müsait olup olmadığı, kooperatifin Haziran 2008 tarihi itibariyle geldiği seviye ve inşaat sözleşmesinin içeriği itibariyle sonraki yönetim tarafından yapılan vergi ödemelerinin fazla olup olmadığı, taşeron firma adına ödenen vergi borçlarının; firmanın alacaklarından mahsup edilerek kooperatifin zarara uğramasının sanıklar tarafından engellenip engellenmediği, kooperatife ait yevmiye ve envanter defterlerinin kapanış kayıtlarının yapılmamasının; 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 69 vd. maddeleri ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 220 vd. maddeleri gözetilerek, 6762 sayılı Kanunun 67/3. maddesinde yaptırıma bağlanan ve TCK’nın 75. maddesi gereğince önödemelik suçlardan olan defter tutma yükümlülüğüne aykırılık oluşturup oluşturmadığı hususlarında ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmasından sonra hasıl olacak sonuca göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerekirken eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde beraet hükümleri kurulması,

Sonuç: Kanuna aykırı; O yer Cumhuriyet Savcısı ve katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 27.05.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/979 Karar : 2017/5320 Tarih : 5.06.2017

  • TCK 75. Madde

  • Önödeme

5237 sayılı TCK’nın ön ödeme başlıklı 75. maddesi, “…(1) Uzlaşma kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, yalnız adli para cezasını gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının yukarı sınırı altı ayı aşmayan suçların faili;

a) Adli para cezası maktu ise bu miktarı, değilse aşağı sınırını,…

Soruşturma giderleri ile birlikte, Cumhuriyet Savcılığınca yapılacak tebliğ üzerine on gün içinde ödediği takdirde hakkında kamu davası açılmaz…

(2) Özel kanun hükümleri gereğince işin doğrudan mahkemeye intikal etmesi halinde de fail, hakim tarafından yapılacak bildirim üzerine birinci fıkra hükümlerine göre saptanacak miktardaki parayı yargılama giderleriyle birlikte ödediğinde kamu davası düşer.

(3) Cumhuriyet Savcılığınca madde kapsamına giren suç nedeniyle önödeme işlemi yapılmadan dava açılması veya dava konusu fiilin niteliğinin değişmesi suretiyle madde kapsamına giren bir suça dönüşmesi halinde de yukarıdaki fıkra uygulanır…” hükümleriyle soruşturma ve kovuşturma aşamasında ön ödeme hükümlerinin uygulanması usulleri düzenlenmiştir.

Kanun yararına bozmaya konu dava dosyası incelendiğinde; sanık hakkında Cumhuriyet Savcılığı tarafından düzenlenen iddianameyle TCK’nın 207/1 maddesi gereği “özel belgede sahtecilik” suçundan kamu davası açıldığı, açılan davada 10 ay hapis cezasına hükmedildiği, Yargıtay 11. CD 09.03.2015 tarihli Bozma ilamıyla, suçun vasıf ve mahiyeti itibariyle 5809 sayılı Kanunun 56/4. maddesi göndermesiyle 63/10. maddesinden cezalandırılması gerektiğinin belirtildiği, yeniden yapılan yargılamada neticeten sanık hakkında ilk celsede 820 TL adli para cezasına hükmedildiği, ancak sanığa ön ödeme ihtarında bulunulması gerekirken, bu işlem yapılmadan adli para cezasına hükmedildiği, kararın miktar itibariyle kesin olduğu anlaşılmakla,

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Çivril Asliye Ceza Mahkemesinin 02/06/2015 tarihli ve 2015/336 esas, 2015/566 karar sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309/4-b maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma gereği kararı veren mahkemece, yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre, sanık hakkında verilen önceki hükümde belirlenmiş cezadan daha ağır olmamak üzere yeniden bir hüküm verilmesine, 05/06/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/5551 Karar : 2017/1290 Tarih : 14.02.2017

  • TCK 75. Madde

  • Önödeme

Gereği görüşülüp düşünüldü:

Sanığın ikametinde 13 adet yasak niteliğe haiz tabanca mermisi ele geçmesi karşısında; hüküm tarihinden sonra 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 12. maddesiyle değişik 5237 sayılı TCK.nun 75. maddesi uyarınca sanığa yüklenen yasak niteliği haiz mermi bulundurma suçunun temas ettiği 6136 sayılı Yasanın 13/4. maddesinde düzenlenen suç ön ödeme kapsamına alınmakla, sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 14.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS