Ceza Zamanaşımı
TCK Madde 68
(1) Bu maddede yazılı cezalar aşağıdaki sürelerin geçmesiyle infaz edilmez:
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarında kırk yıl.
b) Müebbet hapis cezalarında otuz yıl.
c) Yirmi yıl ve daha fazla süreli hapis cezalarında yirmidört yıl.
d) Beş yıldan fazla hapis cezalarında yirmi yıl.
e) Beş yıla kadar hapis ve adlî para cezalarında on yıl.
(2) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle ceza infaz edilmez.
(3) Bu Kanunun İkinci Kitabının Dördüncü Kısmında yazılı yurt dışında işlenmiş suçlar dolayısıyla verilmiş ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis veya on yıldan fazla hapis cezalarında zamanaşımı uygulanmaz.
(4) Türleri başka başka cezaları içeren hükümler, en ağır ceza için konulan sürenin geçmesiyle infaz edilmez.
(5) Ceza zamanaşımı, hükmün kesinleştiği veya infazın herhangi bir suretle kesintiye uğradığı günden itibaren işlemeye başlar ve kalan ceza miktarı esas alınarak süre hesaplanır.
TCK Madde 68 Gerekçesi
Tasarıda ceza zamanaşımı sürelerinin geçmesiyle cezaların “ortadan kalkacağı” belirtilmekteydi. Ancak yapılan değişiklikle, ceza zamanaşımı sürelerinin geçmesinin, cezayı ortadan kaldırmadığı, sadece bir infaz engeli oluşturduğu kabul edilmiştir.
TCK 68 (Ceza Zamanaşımı) Emsal Yargıtay Kararları
Yargıtay 4. Ceza Dairesi
2020/20355 E. , 2020/16654 K.
- TCK 68
- Ceza zamanaşımının kesilmesi
- Adli para cezası için yapılan tebligat hapis cezası açısından ceza zamanaşımını keser
TCK’nın 66/4. maddesinde “Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır.” hükmüne yer verilmişken ceza zamanaşımını düzenleyen aynı Kanun’un 68. maddesinin 4. fıkrasında ise en ağır ceza ibaresi kullanılmış, türleri başka cezaları içeren hükümler, en ağır ceza için konulan sürenin geçmesiyle infaz edilmeyeceği belirtilmiştir.
Öğretide baskın görüş, bir suça ilişkin hapis ve adli para cezasına hükmedildiğinde ise, bu cezalardan birinin infazına ilişkin yapılan tebligat, diğer cezanın zamanaşımının da kesilmesine neden olacaktır. (Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, DÖNMEZER- ERMAN: C.III s.288; DEMİRBAŞ : Genel Hükümler s.638)
İncelenen somut olayda, sanık hakkında 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 201/a-2, 201/a-son ve 59/2. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis ve 2.650,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 07/11/2007 tarihli ve 2004/32 esas, 2007/211 sayılı kararının temyiz edilmeden 15/11/2007 tarihinde kesinleştiği, sanık hakkında adli para cezasına ilişkin ilam için 28/05/2016 tarihinde ilanen tebligat yapıldığı anlaşılmıştır. Sanık hakkında aynı suça ilişkin ilamlardan adli para cezası için yapılan tebligat hapis cezasının zamanaşımının da kesilmesine neden olmuştur.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda; somut olayda sanık hakkında göçmen kaçakçılığına neden olma suçundan hükmedilen hapis cezasının ceza zamanaşımı, aynı suçta hükmedilen adli para cezasına ilişkin 28/05/2016 tarihinde yapılan tebligat nedeniyle kesilmiş olup ceza zamanaşımı dolmadığından itirazın reddine yönelik kararda bir isabetsizlik görülmeyip kanun yararına bozma talebinin reddine karar verilmiştir.
Yargıtay 4. Ceza Dairesi
2021/2050 E. , 2021/14026 K.
- TCK 68
- Ceza zamanaşımının kesilmesi
Sanık hakkında adli para cezasına ilişkin ilam için 28/05/2016 tarihinde ilanen tebligat yapıldığı anlaşılmıştır. Sanık hakkında aynı suça ilişkin ilamlardan adli para cezası için yapılan tebligat hapis cezasının zamanaşımının da kesilmesine neden olmuştur. Sanık hakkında göçmen kaçakçılığına neden olma suçundan hükmedilen hapis cezasının ceza zamanaşımı, aynı suçta hükmedilen adli para cezasına ilişkin 28/05/2016 tarihinde yapılan tebligat nedeniyle kesilmiş olup ceza zamanaşımı dolmadığından itirazın reddine yönelik kararda bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2023/4390 E. , 2023/7992 K.
- TCK 68
- Ertelenmiş cezalarda ceza zamanaşımının hesaplanması
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 51 … maddesinin yedinci fıkrasında yer alan, ‘‘Hükümlünün denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, hakimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi halinde; ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir.’’ şeklindeki düzenleme ve hükmün kesinleşmesinden sonra zamanaşımından söz edilemeyeceğinin anlaşılması karşısında, kesinleşmiş bulunan erteleme kararının aynen ya da kısmen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Ertelenmiş cezalarda, ceza zamanaşımı süresi belirlenen denetim süresi içinde işlemeye başlamaz, çünkü ortada infazı gereken bir ceza bulunmamaktadır. Ancak ertelenen cezanın aynen infazına karar verilirse, aynen infazında içinde yer aldığı hükmün kesinleşmesi tarihinden itibaren ceza zamanaşımı süresi işlemeye başlar.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2020/921 E. , 2021/9271 K.
- TCK 68
- Ceza zamanaşımının belirlenmesi
Ceza zamanaşımı süresi, hükümde yer alan her bir ceza için ayrı ayrı belirlenmesi gerektiği gibi, hükümlü hakkında kesinleşerek infaza verilen ilamlar yönünden de ayrı ayrı belirlenip nazara alınması gerektiği, bu cümleden olmak üzere, hükümlünün başka mahkemelerce verilen mahkumiyet hükümlerinin infazı maksadıyla yakalanması durumunda, hangi suç veya suçlardan aldığı cezalar ile yakalanmış ise, o ceza veya cezalar ile ilgili zamanaşımının kesileceği,
Bu haliyle hükümlü hakkında çağrı kağıdının tebliğ edildiği 08/08/2008 tarihinden bu yana ceza zamanaşımını kesecek herhangi bir işlem yapılmadığı cihetle, sanık hakkındaki mahkûmiyet hükmünün kesinleştiği 13/05/2008 tarihinden hükümlünün yakalandığı 09/09/2019 tarihe kadar 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 68/1-e maddesinde öngörülen 10 yıllık ceza zamanaşımı süresinin gerçekleştiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2017/1520 E. , 2017/4024 K.
- TCK 68
- Ceza zamanaşımı gözaltı, tutukluluk veya hükümlülükte geçen süreler düşüldükten sonra kalan hapis cezası üzerinden hesaplanır.
Sanığın mahkum olduğu ilk ceza olan 12 yıl 6 ay ağır hapis cezasının 02/07/2001 tarihinde kesinleşmesi üzerine 20 yıllık ceza zamanaşımı süresinin bu tarihten itibaren işlemeye başladığı, sanığa cezanın infazı için tebligat çıkarılmadığı 14/08/2001 tarihinde doğrudan yakalama emri düzenlendiği, ancak sanığın yakalanamadığı, daha sonra 5237 sayılı Kanuna göre yapılan uyarlama sonucunda 07/07/2005 tarihli karar ile cezanın 6 yıl 3 ay hapis olarak belirlendiği, takip eden süreçte de sanığın yakalanarak cezanın infazı mümkün olmadığı, dosya içerisinde bulunan Siirt Cumhuriyet Başsavcılığınca çıkarılan 14/08/2001 tarihli yakalama emrinde belirtildiği üzere sanığın tutukluluk ve gözaltında geçirdiği 1306 gün mahsup miktarının bulunduğu, bu sürenin 6 yıl 3 ay hapis cezasından düşülmesi durumunda sanığın infaz etmesi gereken bakiye cezasının 5 yılın altına düştüğü, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ceza zamanaşımını düzenlenen 68/5. maddesinde yer alan “Ceza zamanaşımı, hükmün kesinleştiği veya infazın herhangi bir suretle kesintiye uğradığı günden itibaren işlemeye başlar ve kalan ceza miktarı esas alınarak süre hesaplanır.” şeklindeki düzenleme uyarınca ceza zamanaşımı süresinin kalan ceza miktarı esas alınarak hesaplanması gerektiği, somut olayda hükümlünün infaz etmesi gereken kalan cezası 5 yıldan az olduğundan 10 yıllık ceza zamanaşımına tabi olacağı ve hükümlü hakkında yakalama emrinin çıkarıldığı 14/08/2001 tarihinden itibaren her hangi bir kesilme nedeni de bulunmadığından, 10 yıllık ceza zamanaşımı süresinin 14/08/2011 tarihinde dolmuş olduğu cihetle, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/2090 Karar : 2018/190 Tarih : 23.01.2018
-
TCK 68. Madde
-
Ceza Zamanaşımı
-
Ceza zamanaşımı kalan ceza süresi üzerinden hesaplanır
Sanığın mahkum olduğu ilk ceza olan 12 yıl 6 ay ağır hapis cezasının 05/04/2002 tarihinde kesinleşmesi üzerine 20 yıllık ceza zamanaşımı süresinin bu tarihten itibaren işlemeye başladığı, hükümlünün hastalığı nedeniyle 05/04/2002 ve 24/10/2002 tarihleri arasına iki kez altışar aylık olmak üzere cezasının ertelendiği, hükümlünün erteleme süresinin bitmesine rağmen cezanın infazı için teslim olmaması üzerine 19/01/2004 tarihinde yakalama emri düzenlendiği, yapılan değişiklik nedeniyle 5237 sayılı Kanuna göre yapılan uyarlama sonucunda 03/10/2005 tarihli karar ile cezanın 6 yıl 3 ay hapis olarak belirlendiği, takip eden süreçte sanığın yakalanarak cezanın infazı mümkün olmadığı, dosya içerisinde bulunan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 21/11/2006 tarihli müddetnamede belirtildiği üzere sanığın tutukluluk ve gözaltında geçirdiği 767 gün mahsup miktarının bulunduğu, bu sürenin 6 yıl 3 ay hapis cezasından düşülmesi durumunda sanığın infaz etmesi gereken bakiye cezasının 5 yılın altına düştüğü,
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ceza zamanaşımını düzenlenen 68/5. maddesinde yer alan “Ceza zamanaşımı, hükmün kesinleştiği veya infazın herhangi bir suretle kesintiye uğradığı günden itibaren işlemeye başlar ve kalan ceza miktarı esas alınarak süre hesaplanır.” şeklindeki düzenleme uyarınca, ceza zamanaşımı süresinin kalan ceza miktarı esas alınarak hesaplanması gerektiği, somut olayda hükümlünün infaz etmesi gereken kalan cezası 5 yıldan az olduğundan 10 yıllık ceza zamanaşımına tabi olacağı ve hükümlü hakkında yakalama emrinin çıkarıldığı 19/01/2004 tarihinden itibaren her hangi bir kesilme nedeni de bulunmadığından, 10 yıllık ceza zamanaşımı süresinin 19/01/2014 tarihinde dolmuş olduğu cihetle, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 19/09/2017 gün ve 94660652-105-34-8760-2017-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesi ile Dairemize ihbar ve dava evrakı gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü;
TÜRK MİLLETİ ADINA
Kanun yararına bozma talebine dayanılarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına göre yerinde görüldüğünden, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/05/2015 tarihli ve 2015/303 değişik iş sayılı Kararının 5271 sayılı CMK`nun 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZULMASINA, diğer işlemlerin yapılabilmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23/01/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/13764 Karar : 2017/16511 Tarih : 1.06.2017
-
TCK 68. Madde
-
Ceza Zamanaşımı
1-Olay
Dosyanın incelenmesinde, Cumhuriyeti ve Devletin manevi şahsiyetini alenen tahkir ve tezyif suçundan sanık …‘ın, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 159/1, 59/2 ve 81/1-3. maddeleri gereğince 10 ay 1 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair, Antalya 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 22/12/2010 tarihli ve 14/09/2011 tarihinde kesinleşen, 2010/616-800 sayılı kararını müteakip, suç tarihi ve kesinleşme tarihi arasında zamanaşımının gerçekleştiğinden bahisle ortadan kaldırma kararı verilmesine ilişkin cumhuriyet Savcısının talebi üzerine, Antalya 3. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından talebin kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, kararın kanun yararına bozulması istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
2-Hukuksal Değerlendirme
Dosya kapsamı ve kanun yararına bozma istemi incelenerek birlikte değerlendirildiğinde, sanık hakkında 765 sayılı TCK’nın 159/1. maddesine göre açılan davada, 22/10/2010 tarihinde verilen mahkumiyet kararının sanığa tebliğinin 06/09/2011 tarihinde yapılıp, 14/09/2011 tarihinde kesinleştirilerek infaza verildiği olayda,TCK’nın 68/5. maddesinin ‘ceza zamanaşımının hükmün kesinleşmesiyle başlayacağına’ dair hükmü karşısında, dava zamanaşımının mahkumiyet kararıyla kesilmiş olup hükmün kesinleşmesine kadar işlemeye devam ettiğinin kabulü gerekeceği, bu durumda, suç tarihinin 19/08/2003 olduğu, atılı suçun aynı kanunun 102/4 ve 104/2. maddelerine göre 5 yıllık asli ve 7 yıl 6 aylık uzatılmış zamanaşımı süresine tabi olduğu, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın aynı suça uyan 301, 66/1-e, 67/4. maddelerinin ayrı ayrı ve bir bütün olarak uygulanması sonucu, anılan Kanun’un 7/2, 5252 sayılı Kanun’un 9/3. maddeleri ışığında, dava zamanaşımı bakımından 765 sayılı Kanun hükümlerinin sanık yararına olması karşısında, 765 sayılı TCK’nın 102/4, 104/2. maddelerine göre hesaplanan 7 yıl 6 aylık zamanaşımı süresinin suçun işlendiği 19.08.2003 gününden kesinleşme tarihi olan 14/09/2011 tarihine kadar gerçekleştiğinini kabulü gerekmesine göre, Cumhuriyet Savcısı tarafından hükmün kesinleşmesinden önce dava zamanaşımı süresinin dolması sebebiyle kamu davasının mahkemesince ortadan kaldırılması gerektiği talebinin kabulü yerine yazılı şekilde reddine dair verilen 17/10/2011 tarihli ek-kararın usul ve yasaya aykırı bulunduğunun anlaşılmasına göre, kanun yararına bozma isteminin yerinde olduğu kabul edilmiştir.
3-Sonuç ve Karar
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Kanun yararına bozma talebine dayanan ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden; Antalya 3. Asliye Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 17.10.2011 gün ve 2010/616 esas, 2011/800 sayılı ek kararın BOZULMASINA, bozma nedenine göre, sonraki işlemlerin, CMK’nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde mahkemesi tarafından yerine getirilmesine, 01/06/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/12703 Karar: 2016/13448 Tarih: 14.10.2016
-
TCK 68. Madde
-
Ceza Zamanaşımı
İstem yazısında; “…Dosya kapsamına göre, Ağır Ceza Mahkemesinin 09.12.2015 tarihli kararı ile ceza zamanaşımını kesen çağrı kağıdının tebliğ edildiği 12.10.2011 tarihinden itibaren 10 yıllık süre geçmediğinden bahisle başvurunun reddine karar verilmiş ise de, 11.01.2011 yürürlük tarihli 6099 sayılı Kanun’un 9. maddesiyle değişik 7201 sayılı Kanun’un 35 . maddesinde yer alan, “ ( 1 ) Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. ( 2 ) Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır.” hükmüne göre, somut olayda, sanık hakkında ceza zamanaşımı süresinin, Asliye Ceza Mahkemesinin 20.09.2002 tarihli kararının Yargıtay 4. Ceza Dairesi tarafından onandığı 01.12.2004 tarihi itibariyle başladığı, hükümlünün annesi tarafından 05.05.2005 tarihinde bildirilen “…” adresine çıkarılan tebligatın 14.05.2010 tarihinde bila tebliğ dönmesi üzerine, Cumhuriyet Başsavcılığınca sanığın adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi olup olmadığı araştırılarak, olmadığının tespiti halinde ancak daha önce usulüne uygun tebligat yapılması şartı ile 35. maddeye göre eski adrese tebliğ işlemi yapılması gerekirken, aynı adrese doğrudan 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre yapılan tebligatın geçerli sayılamayacağı ve geçerli olmayan tebligat işlemleri sonrasında çıkarılan 14.12.2011 ve 17.04.2015 tarihli yakalama kararlarının da hukuken geçerli olmaması karşısında, ceza zamanaşımının dolmuş olduğu gözetilmeden, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
I-Olay:
Sanık … hakkında tehdit suçundan yapılan yargılama sonucu verilen ve kesinleşen kararın infazı sırasında sanık müdafiinin zamanaşımı nedeniyle cezanın düşürülmesi ve yakalama kararının kaldırılması talebinin reddine dair Asliye Ceza Mahkemesinin 16.11.2015 tarihli ve 2009/76 esas,2009/211 sayılı kararına yönelik itirazın reddine dair mercii Ağır Ceza Mahkemesinin 09.12.2015 tarih ve 2015/1060 değişik iş sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği, kesin olan bu karara karşı sanık müdafiinin müracaatı üzerine Kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsam:
Sanık müdafiinin ceza zamanaşımının dolduğu gerekçesiyle cezanın düşürülmesi ve yakalama kararlarının kaldırılmasına yönelik talebinin reddine dair verilen karara karşı yapılan itirazın reddine dair mercii karanının, hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
6099 sayılı Kanun’un 9. maddesiyle6099 sayılı Kanun’un 9. maddesiyle değişik 7201 sayılı Kanun’un 35. maddesinde yer alan, “ ( 1 ) Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. ( 2 ) Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır”.Aynı Kanunun 10.maddesinin 1.fıkrasına göre tebligat,muhatabın bilinen en son adresine yapılır.6099 sayılı Kanunun 3 .maddesi ile eklenen aynı maddenin 2.fıkrasına göre ise,bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde,muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi,bilinen en son adres olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır.”yer almaktadır.
İncelenen dosyada,
Kararın kesinleşmesinden sonra infaz aşamasında çağrı kağıdının önce ilk karardaki “… “adresine tebliğe çıkarıldığı, bu adreste bulunan hükümlünün annesi …‘nın oğlunun … ‘da elektrikçi olarak çalıştığını, hak kaybına uğramaması için çağrı kağıdının bu adrese tabliğ edilmesini istemesi üzerine, anılan adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ dönmesi nedeniyle aynı adrese Tebligat Kanununun 35.maddesine göre 12.10.2011 tarihinde tebligat yapıldığının anlaşılması karşısında, hükümlünün sonradan bildirilen ve daha önce tebligat yapılmamış olan adresin MERNİS adresi olmamasına rağmen Tebligat Kanununun 35.maddesi uyarınca yapılan tebligat geçerli olmadığından, 5237 sayılı TCK’nın 68. maddesinde öngörülen 10 yıllık ceza zamanaşımı süresinin çağrı kağıdının tebliği tarihi olan 12.10.2011 tarihinde kesilmediği, ilk hükmün kesinleştiği 01.12.2004 tarihinden itibaren belirtilen ceza zamanaşımı süresinin dolduğu gözetilerek itiraz merciin itirazın kabulü yerine reddine karar vermesi hukuka aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Adalet Bakanlığı’nın istemi üzerineYargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1-Ağır Ceza Mahkemesinin 09.12.2015 tarihli ve 2015/1060 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309.maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2- Aynı yasa maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin itiraz mercii tarafından mahallinde tamamlanmasına, 14.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/4703 Karar: 2014/432 Tarih: 03.02.2014
-
TCK 68. Madde
-
Ceza Zamanaşımı
Dosya kapsamına göre, her ne kadar 765 sayılı TCK.nun 46. maddesinde yer alan muhafaza ve tedavi altına alınma kararı bakımından yerine getirme zamanaşımına ilişkin kanuni bir düzenleme mevcut değilse de sanığın özgürlüğünü kısıtlayıcı sonuç doğuran muhafaza ve tedavi altına alınma kararı bakımından da zamanaşımının işleyeceğinin kabulü gerektiği gözetilerek itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 309. maddesi uyarınca Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.06.2013 gün ve 2013/584 değişik iş sayılı kararının bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 05.08.2013 gün ve 94660652-105-06-6439-2013/12700/50110 sayılı yazılı istemlerine dayanılarak anılan kararın, 5271 sayılı CMK.nun 309. maddesi gereğince kanun yararına bozulmasına ilişkin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10.09.2013 tarihli ve 2013/267011 sayılı tebliğnamesine bağlı dosyası Dairemize gönderilmekle, okundu, gereği konuşulup, düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I- Hükümlünün 23.07.1987 tarihinde işlediği kasten öldürme suçundan dolayı hakkında dava açıldığı, yapılan yargılama sonunda, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 14.05.1992 tarihli, 1989/92 esas, 1992/84 karar sayılı kararı ile, sanığın suç tarihinde paranoid sendrom denilen akıl hastalığına düçar olduğu ve müsnet suçun bu hastalığın etkisi altında işlendiği Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’nun 27.02.1992 tarihli ve 10 sayılı raporlarından anlaşılmakla, sanık hakkında 765 sayılı TCK.nun 46. maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına, 46/2-3 maddesi gereğince bir seneden az olmamak üzere şifası tebeyyün edinceye kadar Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanesinde muhafaza ve tedavi altına alınmasına, muhafaza ve tedavinin icra kılındığı bu hastanenin sıhhi heyetince şifasının tebeyyün ettiğine dair rapor verildiği takdirde sanığın serbest bırakılmasına karar verildiği, verilen bu kararın 05.07.1992 tarihinde kesinleştiği,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 28.05.2013 tarihli ve 2011/1-4018 sayılı yazı ile hükümlünün kesinleşme tarihinden bugüne kadar tedavi ve muhafaza tedbiri için adresi meçhul olduğundan tebliğ edilemediği gibi yakalama emride bulunamadığı için yerine getirilemediğinden 765 sayılı TCK.nun 112 ve 5237 sayılı TCK.nun 68. maddesi uyarınca ceza zamanaşımının dolup dolmadığı konusunda karar verilmesinin talep edildiği,
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.05.2013 tarihli, 2013/462 sayılı karar ile 765 sayılı TCK.nun 112 ve 5237 sayılı TCK.nun 68.maddeleri gereğince ceza zamanaşımı ile ilgili bir düzenleme bulunmadığından ceza zamanaşımının dolmadığına, infazının aynen devamına karar verildiği,
Bu karara karşı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 04.06.2013 tarihli ve 2011/1-4018 sayılı yazı ile, akıl hastalığı nedeniyle muhafaza ve tedavi altına alınmasına dair verilen karar tedbir niteliğinde olup 765 sayılı TCK.nun 112/4 maddesi gereğince 10 yıllık zamanaşımına tabi bulunduğu gerekçesiyle itiraz ettiği,
İtiraz mercii olarak inceleme yapan Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.06.2013 tarihli ve 2013/584 değişik iş sayılı karar ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verdiği,
Dosya kapsamından belirlenmiştir.
II-Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
765 Sayılı TCK.nun 46. maddesinde yer alan muhafaza ve tedavi altına alınma kararı bakımından yerine getirme zamanaşımı süresinin ne olduğuna ilişkindir.
III-Hukuksal Değerlendirme:
765 sayılı Madde 46 - Fiili işlediği zaman şuurunun veya harekatının serbestisini tamamen kaldıracak surette akıl hastalığına duçar olan kimseye ceza verilemez.
Ancak bu şahsın muhafaza ve tedavi altına alınmasına hazırlık tahkikatında Sulh Hakimi, ilk tahkikatta Sorgu Hakimi ve son tahkikatta vazifeli mahkeme tarafından karar verilir.
Muhafaza ve tedavi altında bulundurma müddeti şifaya kadar devam eder. Yalnız maznuna isnadolunan suç, ağır hapis cezasını müstelzim ise bu müddet bir seneden az olamaz.
Muhafaza ve tedavi altına alınan şahıs; muhafaza ve tedavinin icra kılındığı müessesesinin sıhhi heyetince, şifası tebeyyün ettiğine dair verilecek rapor üzerine aynı kazai mercice serbest bırakılır.
Bu husustaki rapor ve kararda, hastalığın ve isnadolunan suçun mahiyeti göz önünde tutularak, içtimai emniyet bakımından şahsın tıbbi kontrola ve muayeneye tabi tutulup tutulmayacağı, tutulacaksa müddet ve fasılası da gösterilir.
Tıbbi kontrol ve muayene; Cumhuriyet Müddeiumumilerince, kararda gösterilen müddet ve fasılalarda bu şahısların bulundukları mahalde yoksa en yakın salahiyetli mütehassısı olan hastane sıhhi heyetlerine sevk edilmeleri suretiyle temin olunur.
Bu tıbbi kontrol ve muayenede nüks arazı gösterenler hakim veya mahkeme kararıyla yine muhafaza ve tedavi altına alınıp aynı muamelelere tabi tutulurlar.
765 sayılı TCK.nun 112. maddesinde ceza zamanaşımı süresi düzenlenmiş olup buna göre;
Bu maddede yazılı cezalar aşağıdaki müddetlerin müruriyle ortadan kalkar:
1- Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis ve müebbet ağır hapis cezaları otuz sene,
2- Yirmi sene ve daha fazla müddetle ağır hapis cezası yirmi dört sene,
3- Beş seneden ziyade ağır hapis veyahut hapis veya müebbet sürgün cezası yirmi sene,
4- Beş seneye kadar ağır hapis veyahut hapis veya muvakkat sürgün veya muvakkaten hidematı ammeden memnuniyet cezalarıyla ağır cezayı nakdi hükümleri on sene,
5- Bir aydan ziyade hafif hapis veyahut bir meslek ve sanatın tatili icrası yahut otuz liradan ziyade hafif cezayı nakdi hükümleri dört sene,
6- Bundan evvelki bentte beyan olunan miktardan aşağı ceza hükümleri on sekiz ay geçmesiyle ortadan kalkar.
Nevileri başka başka cezaları havi hükümler, en ağır ceza için konulan müddetin geçmesiyle ortadan kalkar.
Cezanın müruru zaman ile ortadan kalkmasından sonra Emniyeti Umumiye Nezareti altında bulunmak cezasının da hükmü kalmaz.
5237 sayılı Madde 32 - (1) Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.
(2) Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla, birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir.
5237 sayılı Madde 57 - (1) Fiili işlediği sırada akıl hastası olan kişi hakkında, koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilir. Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilen akıl hastaları, yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınırlar.
(2) Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilmiş olan akıl hastası, yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca düzenlenen raporda toplum açısından tehlikeliliğinin ortadan kalktığının veya önemli ölçüde azaldığının belirtilmesi üzerine mahkeme veya hâkim kararıyla serbest bırakılabilir.
(3) Sağlık kurulu raporunda, akıl hastalığının ve işlenen fiilin niteliğine göre, güvenlik bakımından kişinin tıbbî kontrol ve takibinin gerekip gerekmediği, gerekiyor ise, bunun süre ve aralıkları belirtilir.
(4) Tıbbî kontrol ve takip, raporda gösterilen süre ve aralıklarla, Cumhuriyet Savcılığınca bu kişilerin teknik donanımı ve yetkili uzmanı olan sağlık kuruluşuna gönderilmeleri ile sağlanır.
(5) Tıbbî kontrol ve takipte, kişinin akıl hastalığı itibarıyla toplum açısından tehlikeliliğinin arttığı anlaşıldığında, hazırlanan rapora dayanılarak, yeniden koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilir. Bu durumda, bir ve devamı fıkralarda belirlenen işlemler tekrarlanır.
(6) İşlediği fiille ilgili olarak hastalığı yüzünden davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişi hakkında birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre yerleştirildiği yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda düzenlenen kurul raporu üzerine, mahkûm olduğu hapis cezası, süresi aynı kalmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, mahkeme kararıyla akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir.
(7) Suç işleyen alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlısı kişilerin, güvenlik tedbiri olarak, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılarına özgü sağlık kuruluşunda tedavi altına alınmasına karar verilir. Bu kişilerin tedavisi, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılığından kurtulmalarına kadar devam eder. Bu kişiler, yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca bu yönde düzenlenecek rapor üzerine mahkeme veya hâkim kararıyla serbest bırakılabilir.
5237 sayılı TCK.nun 68.maddesinde ceza zamanaşımı süresi düzenlenmiş olup, buna göre;
(1) Bu maddede yazılı cezalar aşağıdaki sürelerin geçmesiyle infaz edilmez:
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarında kırk yıl.
b) Müebbet hapis cezalarında otuz yıl.
c) Yirmi yıl ve daha fazla süreli hapis cezalarında yirmidört yıl.
d) Beş yıldan fazla hapis cezalarında yirmi yıl.
e) Beş yıla kadar hapis ve adlî para cezalarında on yıl.
(2) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle ceza infaz edilmez.
(3) Bu Kanunun İkinci Kitabının Dördüncü Kısmında yazılı yurt dışında işlenmiş suçlar dolayısıyla verilmiş ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis veya on yıldan fazla hapis cezalarında zamanaşımı uygulanmaz.
(4) Türleri başka başka cezaları içeren hükümler, en ağır ceza için konulan sürenin geçmesiyle infaz edilmez.
(5) Ceza zamanaşımı, hükmün kesinleştiği veya infazın herhangi bir suretle kesintiye uğradığı günden itibaren işlemeye başlar ve kalan ceza miktarı esas alınarak süre hesaplanır.
Şeklindeki yasal mevzuata göre somut olay değerlendirildiğinde;
765 sayılı TCK.nun 46.maddesi uyarınca hakkında muhafaza ve tedavi altına alınma kararı verilen yada 5237 sayılı TCK.nun 32. maddesi uyarınca hakkında akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri uygulanmasına karar verilen akıl hastaları hakkındaki bu kararların ne zaman zamanaşımına uğrayacağı konusunda gerek 765 sayılı 112 gerekse 5237 sayılı TCK.nun 68. maddesinde açık bir düzenleme bulunmadığı ancak 765 sayılı TCK’nu uyarınca akıl hastalığı nedeniyle işlediği kasten öldürme suçundan hakkında ceza verilmesi mümkün olmayan sanık hakkında verilen muhafaza ve tedavi altına alınma süresinin 765 sayılı TCK.nun 46. maddesinin 3. fıkras 3. fıkrası uyarınca şifaya kadar devam edeceğinin öngörülmesi karşısında, muhafaza ve tedavi altına alınma kararının azami yerine getirme süresinin kasten öldürme suçu için 765 sayılı TCK.nun 448.maddesinde öngörülen ceza miktarına göre bu suç için aynı kanunun 112/2.maddesine göre belirlenen ceza zamanaşımı süresinden daha fazla olamayacağının kabul edilmesi gerektiği, akıl hastalığı nedeniyle Talip Kurt hakkında verilen muhafaza ve tedavi altına alınma karar tarihi dikkate alındığında Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.05.2013 tarihli, 2013/462 sayılı kararına karşı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan itiraz üzerine itiraz mercii olarak inceleme yapan Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.06.2013 tarihli ve 2013/584 değişik iş sayılı kararında isabetsizlik bulunmadığından kanun yararına bozma isteminin bu gerekçelerle reddine karar vermek gerekmiştir.
IV- SONUÇ VE KARAR: Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında;
1- Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.06.2013 tarihli ve 2013/584 değişik iş sayılı itirazın reddine ilişkin kararı usul ve yasaya uygun olup, 5271 sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozma istemi yerinde görülmediğinden, Yüksek Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma isteminin REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.02.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.
YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas: 2012/16880 Karar: 2013/59 Tarih: 07.01.2013
-
TCK 68. Madde
-
Ceza Zamanaşımı
Hükümlüler Emine ve Şebnem haklarında Adana Devlet Güvenlik Mahkemesi’nce 30.12.1999 tarihinde 1998/574 esas ve 1999/514 karar sayı ile 765 sayılı TCK’nın 403/5-6-7,, 405/2, 59. maddeleri uyarınca verilen 5 yıl ağır hapis ve 36.187.500 TL ağır para cezası ile cezalandırılmalarına ilişkin mahkûmiyet hükümlerinin 21.12.2000 tarihinde kesinleştiği; infaz aşamasında 5237 sayılı TCK’nın yürürlüğe girmesi nedeniyle lehe olan kanunun belirlenmesi için Cumhuriyet savcılığınca yapılan başvuru üzerine, Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 29.06.2005 tarihinde aynı sayılı ek kararı ile hükümlülerin 5237 sayılı TCK’nın 188/3-4,, 192/3, 62. maddeleri uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapis ve 40 YTL adli para cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiği; daha sonra hükümlüler müdafiinin ceza zamanaşımı süresi dolduğundan hükmün ortadan kaldırılmasını talep etmesi üzerine, Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 04.01.2011 tarihinde 1998/574 esas ve 1999/514 karar sayı ile ilamın kesinleşme tarihi olan 21.12.2000 tarihinden itibaren 10 yıllık ceza zamanaşımı süresi 21.12.2010 tarihinde dolduğundan, TCK’nın 68/1-e maddesi gereğince hükmün ortadan kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında;
“Dosya kapsamına göre,
1- Hükümlüler hakkındaki 5 yıl ağır hapis cezasının 765 sayılı Kanun’un 112/4 ve 5237 sayılı Kanun’un 68/1-e. maddeleri gereğince 10 yıllık ceza zamanaşımı süresine tâbi bulunduğu, ilâmın 21.12.2000 tarihinde kesinleştiği, hükümlüler hakkında Kırıkhan Cumhuriyet Başsavcılığınca 13.02.2001 tarihinde yakalama müzekkeresi tanzim edildiği tarihten itibaren 10 yıllık ceza zamanaşımının dolmadığı cihetle, talebin reddi yerine yazılı şekilde karar verilmesinde;
2- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ceza zamanaşımını düzenleyen 68/1. maddesinde “Bu maddede yazılı cezalar aşağıdaki sürelerin geçmesiyle infaz edilmez” hükmü gereğince, ceza zamanaşımının gerçekleşmesi, infaza konu mahkûmiyet hükmünü ortadan kaldırmayıp, sadece mahkûmiyet hükmünün infaz edilmesini engellemesi karşısında, Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nce mahkûmiyet hükmünün infaz edilmiş sayılacağı yerine hükmün ortadan kaldırılması kararı verilmesinde, isabet görülmemiştir.” denilerek, Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 04.01.2011 tarihli kararının bozulması istenmiştir.
A- Ceza zamanaşımı süresi dolmadığından, hükümlüler müdafiinin talebinin reddine karar verilmesi gerektiğine ilişkin kanun yararına bozma isteğinin incelenmesi:
Hükümlüler Emine ve Şebnem haklarında 765 sayılı uyarınca verilen 30.12.1999 tarihli hükümler, Dairemizin 21.12.2000 tarihli ve 2000/16463 esas ve 2000/17210 karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiş; böylelikle, ceza zamanaşımı süresi de “21.12.2000” tarihinden itibaren işlemeye başlamıştır.
Yapılan uyarlama yargılaması sonucunda, 29.06.2005 tarihinde verilen kararla, lehe kabul edilen 5237 sayılı hükümleri yukarıda belirtildiği biçimde uygulanmış ve bu karar da temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
Hükümlülerin lehine olan ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9/3. maddesi uyarınca bütünüyle uygulanması gereken 5237 sayılı TCK’nın ceza zamanaşımına ilişkin 68/1-e maddesi uyarınca, cezaları 10 yıllık ceza zamanaşımı süresine tabidir.
5237 sayılı TCK’nın “Ceza zamanaşımının kesilmesi” başlıklı 71. maddesinde;
” ( 1 ) Mahkûmiyet hükmünün infazı için yetkili merci tarafından hükümlüye kanuna göre yapılan tebligat veya bu maksatla hükümlünün yakalanması ceza zamanaşımını keser.
( 2 ) Bir suçtan dolayı mâhkum olan kimse üst sınırı iki yıldan fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlediği takdirde, ceza zamanaşımı kesilir”
Hükmü öngörülmektedir.
Somut olayda, ceza zamanaşımı süresinin işlemeye başladığı “21.12.2000” tarihinden sonra, hükümlülere infaz için yetkili merci tarafından kanuna göre yapılmış bir tebligat işlemi ya da adli sicil kaydı içeriğine göre hükümlülerin başka bir suçtan ceza zamanaşımını kesebilecek nitelikte bir mahkûmiyetleri bulunmadığı ve hükümlüler hakkında yakalama müzekkeresi çıkarılmış olmasının ceza zamanaşımını kesen sebeplerden olmadığı, bu nedenle hükümlerin kesinleşme tarihinden itibaren 10 yıllık ceza zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşıldığından, yerinde görülmeyen ( 1 ) numaralı kanun yararına bozma isteğinin REDDİNE,
B- Mahkemece ceza zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle, hükmün ortadan kaldırılması yerine mahkûmiyet hükmünün infaz edilmiş sayılacağına karar verilmesi gerektiğine ilişkin kanun yararına bozma isteğinin incelenmesi:
5237 sayılı TCK’nın ceza zamanaşımını düzenleyen 68/1. maddesinde “Bu maddede yazılı cezalar aşağıdaki sürelerin geçmesiyle infaz edilmez” hükmü öngörülmüştür.
Belirtilen hüküm gereğince ceza zamanaşımının gerçekleşmesi, infaza konu mahkûmiyet hükmünü ortadan kaldırmayıp, sadece mahkûmiyet hükmünün infaz edilmesini engellemektedir.
SONUÇ : Somut olayda, Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nce ceza zamanaşımı süresi dolduğundan, hükümlüler Emine ve Şebnem haklarında hükmolunan cezaların infaz edilmemesine karar verilmesi gerekirken, hükmün ortadan kaldırılmasına karar verilmesi yasaya aykırı olup, kanun yararına bozma talebine dayanan ihbar yazısında ileri sürülen ( 2 ) numaralı bozma düşüncesi bu nedenle yerinde olduğundan; Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 04.01.2011 tarihli, 1998/574 esas ve 1999/514 karar sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkras 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının ( a ) bendi uyarınca gerekli işlemlerin yapılması için dosyanın adı geçen Mahkemeye iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 07.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.