0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

TCK Madde 58

(1) Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.

(2) Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı;

a) Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl,

b) Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl, Geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz.

(3) Tekerrür halinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adlî para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur.

(4) Kasıtlı suçlarla taksirli suçlar ve sırf askerî suçlarla diğer suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz. Kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, dolandırıcılık, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ile parada veya kıymetli damgada sahtecilik suçları hariç olmak üzere; yabancı ülke mahkemelerinden verilen hükümler tekerrüre esas olmaz.

(5) Fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanmaz.

(6) Tekerrür halinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.

(7) Mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir.

(8) Mükerrirlerin mahkûm olduğu cezanın infazı ile denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması, kanunda gösterilen şekilde yapılır.

(9) Mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanmasına hükmedilir.



TCK Madde 58 Gerekçesi

Kişinin daha önce işlediği suç nedeniyle belli bir cezaya mahkûm edilmiş olmasına rağmen suç işlemede gösterdiği kararlılıkla toplum açısından tehlikeliliğini ifade eden tekerrür, kişi hakkında hükmolunan cezanın infazı sırasında dikkate alınacak bir neden ve hatta, infazdan sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasının nedeni olarak görülmüştür. Bu nedenle, tekerrür dolayısıyla kişinin cezasında artırma yapan sistemden vazgeçilmiştir.

Tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için, önceki mahkûmiyetin infaz edilmiş olması gerekmemekle birlikte; tekerrüre ilişkin sürelerin işlemeye başlaması bakımından önceki mahkûmiyetin infaz edilmiş olması aranmış ve böylece Tasarıdan farklı bir düzenleme yapılmıştır.

Ayrıca, Tasarıya göre yapılan değişiklikle, yabancı mahkeme kararlarının tekerrüre etki alanı genişletilmiştir.

Maddenin son fıkrasında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanabileceği öngörülmüştür.


TCK 58 Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu - Karar:2017/12

  • TCK 58
  • Tekerrüre esas hükümlülüğü bulunan sanık hakkında Vergi Usul Kanununa muhalefet suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünde, koşulları oluştuğu halde TCK’nun 58. maddesi uygulanmamış ise de, hükmün yalnız sanık müdafii tarafından temyiz edilmiş olması göz önüne alındığında, Özel Dairece bu hususun aleyhe temyiz olmaması nedeniyle eleştiri konusu yapılması yerindedir.

Uyuşmazlık konusu olan tekerrür, 765 sayılı TCK’nda cezanın artırım nedeni olarak öngörülmüş iken, yeni sistemde koşullu salıverilme süresini de etkileyecek şekilde bir infaz rejimi olarak düzenlenmiştir.

5237 sayılı TCK’nun 58. maddesi uyarınca önceden işlenen suçtan dolayı verilen hükmün kesinleşmesinden sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, sanık hakkında tekerrür hükümleri uygulanacaktır. Tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki hükmün kesinleşmesi ve ikinci suçun kesinleşmeden sonra işlenmesi yeterli olup, cezanın infaz edilmiş olmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak kanun koyucu tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki cezanın infaz edilmesi şartını aramadığı halde, infazdan sonra belirli bir sürenin geçmesi halinde tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağını hüküm altına almıştır. Buna göre, beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl, beş yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına mahkûmiyet halinde ise cezanın infaz tarihinden itibaren üç yıl geçmekle tekerrür hükümleri uygulanmayacaktır.

5237 sayılı TCK’nun 58. maddesi uyarınca kişinin mükerrir sayılması için ilk hükmün kesinleşmesinden sonra ikinci suçun işlenmesi yeterli olup, ilk suçun 1 Haziran 2005 tarihinden önce veya sonra işlenmesinin mükerrirlik açısından herhangi bir önemi bulunmamaktadır.

Tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesinin sonucu olarak; mükerrir sanık hakkında, sonraki suç nedeniyle kanun maddesinde seçimlik ceza olarak hapis veya adli para cezası öngörülmüşse hapis cezasına hükmolunması, hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesi ve hükümlü hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması gerekmektedir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da; adli sicil kaydında tekerrüre esas hükümlülüğü bulunan sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmemiş olması ve aleyhe yönelen temyizin de bulunmaması durumunda “aleyhe değiştirmeme” ilkesinin gözetilmesi gerektiği kabul edilmiştir.

Hükmün bozulmasını gerektirir başka bir nedenin bulunması halinde de, şartlarının oluşmasına karşın sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmaması ve aleyhe yönelen temyizin bulunmaması durumunda, bu husus bozma nedenlerine eklenmemeli ve eleştiri ile yetinilmelidir. Zira bu halde, önceki hükmün sadece sanık lehine temyiz edilmiş olması nedeniyle, tespit edilen bu tür bir hukuka aykırılığın bozma üzerine verilecek hükümde 1412 sayılı CMUK’nun 326/son maddesi gözetildiğinde giderilmesi imkânı bulunmamaktadır. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 15.04.2014 gün ve 323-181 sayılı kararında da bu husus vurgulanmıştır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Yerel mahkemece, tekerrüre esas hükümlülüğü bulunan sanık hakkında Vergi Usul Kanununa muhalefet suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünde, koşulları oluştuğu halde TCK’nun 58. maddesi uygulanmamış ise de, hükmün yalnız sanık müdafii tarafından temyiz edilmiş olması göz önüne alındığında, Özel Dairece bu hususun aleyhe temyiz olmaması nedeniyle eleştiri konusu yapılması yerinde olduğundan, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.


Ceza Genel Kurulu 2020/336 E. , 2020/404 K.

  • TCK 58
  • Tekerrür hükümlerinin uygulanmasına itiraz edildiğine ilişkin temyiz dilekçesinde bir ibare bulunmasa bile maddi hukuka aykırılıklar resen temyiz incelemesine konu edilir.

Tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki hükmün kesinleşmesi ve ikinci suçun kesinleşmeden sonra işlenmesi yeterli olup, cezanın infaz edilmiş olmasına gerek bulunmamaktadır. Bununla birlikte tekerrür uygulamasına esas alınacak olan önceki hükme konu fiilin sanığın on sekiz yaşını doldurduğu bir tarihte işlenmiş olması gerekmektedir.

Tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesinin sonucu olarak; mükerrir sanık hakkında, sonraki suç nedeniyle kanun maddesinde seçimlik ceza olarak hapis veya adli para cezası öngörülmüşse hapis cezasına hükmolunması, hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesi ve hükümlü hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması gerekmektedir.

Mükerrirlere özgü infaz rejimi ise, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 108. maddesinde düzenlenmiş ve bunlar hakkında koşullu salıverilme süresi, süreli hapis cezasında cezanın dörtte üçü olarak belirtilmek suretiyle infaz koşulları ağırlaştırılmıştır. 765 sayılı TCK’da cezanın artırım nedeni olarak öngörülen mükerrirlik hâli, yeni sistemde koşullu salıverilme süresini de etkileyecek şekilde bir infaz rejimi kurumu olarak düzenlenmiştir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konuları birlikte değerlendirildiğinde;

Yerel Mahkemenin, sanık …‘nın hırsızlık suçundan mahkûmiyetine ve sanık hakkında ikinci kez tekerrür hükümlerinin uygulanmasına dair hükmünün, sanık ve müdafisi tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, bu kararın da sanık ve müdafisi tarafından temyizi üzerine Özel Dairece, sanık hakkında tekerrür hükümlerinin hatalı bir şekilde uygulandığının temyiz sebebi olarak ileri sürülmediği, ayrıca bu husus hakkında mahallinde görevli infaz savcısı tarafından mahkemesinden olağan yolla karar alınabileceği ve bu kararın da itiraza tabi olup olağanüstü kanun yolu olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz yolunu bu aşamada kullanamayacağı açıklanarak, temyiz isteminin esastan reddi ile hükmün onanmasına karar verilen olayda;

Temyiz başvurusunda yer verilen ibarelerin temyiz nedeni kabul edilip edilmeyeceğinin bir yorum meselesi olup Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca temel hak ve hürriyetlerin kanunla sınırlanmaları mümkün ise de bir temel hak ve özgürlük olan mahkemeye erişim hakkının yorum yoluyla daraltılamayacağı, istisnaların dar yorumlanıp temel hak ve özgürlüklerin yorum yoluyla daraltılmasının mümkün olamayacağı, ceza muhakemesi hukukunda temel ilkenin resen araştırma yaparak gerçeğe ve adalete ulaşma ilkesi olup amaca ve yasanın sistemine uygun şekilde yorum yapmanın gerekli olduğu,

5271 sayılı CMK’nın 294 ve 301. maddelerinde yer alan hükümler uyarınca, ileri sürülen nedenlerle sınırlı olarak yapılacak inceleme sırasında temyizin kapsamının tespiti bakımından, kanun koyucunun “muhakeme hukukuna aykırılık” iddiası ve bunu belirten olayların temyiz nedeni olarak somutlaştırılması zorunluluğunu getirmesine rağmen, “maddi hukuka aykırılık” iddiası yönünden böyle bir düzenlemeye yer vermemiş olması nedeniyle hukuka veya yasaya aykırı olduğu savıyla hükmün bozulması talebinin, Yargıtay tarafından yapılacak olan temyiz incelemesinin kapsamının belirlenmesi ve temyiz başvurusunda maddi hukuka aykırılık yönünden bir temyiz nedeni bulunduğunun kabulü bakımından yeterli olup sanık müdafisinin temyiz dilekçesinde; “Katılanın soyut beyanı dışında herhangi bir delil bulunmadığı hâlde mahkûmiyet kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğu, yine alt sınırdan uzaklaşılarak üst hadden hapis cezasına hükmedildiği,”, sanığın temyiz dilekçesinde; “HTS raporunda bildirilen numaranın kendisine ait olmadığı, ileri sürdüğü hâlde bu hususun araştırılmadığı, Iphone marka cep telefonlarının İcloud şifresi olmadan açılmadığı, bu nedenle katılanın rızası dışında suça konu telefonu kullanmasının mümkün olmadığı, katılanın arkadaşı olduğu ancak alacak meselesi yüzünden kendisine iftira attığı” şeklinde gösterdikleri temyiz nedenlerinin maddi hukuka aykırılık iddiasını taşıdığı,

Temyiz dilekçesinde maddi hukuka aykırılık iddiasının ileri sürüldüğü hâllerde Özel Dairece, temyiz nedeni olarak gösterilen maddi hukuka aykırılıklar yanında dilekçede açıklanmış olmasa dahi dosyaya yansıyan tüm maddi hukuka aykırılıkların temyiz denetiminde incelenmesi, ileri sürülen maddi hukuka aykırılık nedeniyle hüküm bozulduğunda dilekçede gösterilmeyen ancak temyiz incelemesi sırasında saptanacak olan tüm maddi hukuka aykırılıklar nedeniyle de temyiz edenin sıfatı dikkate alınmak suretiyle bozma kararı verilmesi gerektiği; temyiz dilekçesinde muhakeme hukukuna aykırılık iddiasının ileri sürüldüğü hâllerde ise temyiz nedeni olarak gösterilen muhakeme hukukuna aykırılığın hükme etki edecek nitelikte bulunması durumunda, hükmün bu nedenle ve varsa mutlak hukuka aykırılıklar nedeniyle bozulacağı; temyiz nedeni olarak gösterilen muhakeme hukukuna aykırılığın hükme etki edecek nitelikte bulunmaması ya da temyiz nedeni olarak ileri sürülmemekle birlikte inceleme sırasında saptanan ve mutlak hukuka aykırılıklar dışında kalan muhakeme kurallarına aykırılık bulunması durumunda ise bu hususun bozma nedeni yapılmayarak ilamda gösterilmesiyle yetinilmesi, varsa inceleme sırasında tespit edilen veya dilekçede gösterilen 5271 sayılı CMK’nın 289. maddesinde yazılı hukuka kesin aykırılıklar nedeniyle kararın bozulması yoluna gidileceği hususları dikkate alınarak,

Her ne kadar sanık ve müdafisi tarafından sunulan temyiz dilekçelerinde maddi hukuka aykırılıklardan dolayı birden çok temyiz nedeni gösterilmesine rağmen sanık hakkında koşulları bulunmadığı hâlde ikinci kez tekerrür hükümlerinin uygulandığı hususuna değinilmemiş ise de, ikinci kez tekerrür uygulamasına esas alınan Afyonkarahisar 4. Asliye Ceza Mahkemesince 30.10.2019 tarihli ve 633-310 sayılı ek karar ile suç tarihi itibarıyla henüz kesinleşmediği anlaşılan ilamın tekerrüre esas alınamayacağı gerekçesiyle İzmir 4.Asliye Ceza Mahkemesinin 05.04.2011 tarihli ve 369-397 sayılı kararı esas alınarak sanık hakkında TCK’nın 58. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün hüküm fıkrasından çıkarılmasına karar verildiği, bu ilama göre, incelemeye konu dosya bakımından sanık hakkında ikinci kez mükerrirlik koşullarının oluşmadığı, tekerrür hükümlerinin hatalı bir şekilde uygulanması hâlinin maddi ceza hukukuna aykırılık teşkil ettiğinin anlaşılması karşısında,

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca, Yargıtay Ceza Dairelerinin temyiz incelemesi sonucunda verdikleri kararların gerek maddi gerekse muhakeme hukukuna aykırı olduğu gerekçesiyle itiraz kanun yoluna başvurulabileceği, bu bağlamda, tekerrür hükümlerinin uygulanmasına ilişkin hatanın temyiz aşamasında incelenerek bozma kararı verilmesi gerektiği yönündeki itirazın, hatanın temyiz incelemesinden kaynaklandığı nedenine dayandırılmış olduğu, diğer taraftan, mahkûmiyet kararında, her türlü tereddütten uzak bir şekilde hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı hususunun gösterilmesi gerektiği, temyiz incelemesi esnasında düzeltilmesi imkanı bulunan hatanın infaz aşamasına da bırakılamayacağı cihetle, sanık ve müdafisinin temyiz dilekçelerinin kapsamı gözetilerek, Yargıtay 13.Ceza Dairesince, dosyaya yansıyan tüm maddi hukuka aykırılıklar yönünden temyiz incelemesi yapılması, dilekçede ileri sürülen ve inceleme sırasında tespit edilecek maddi hukuka aykırılıklar ile muhakeme hukukuna aykırılık iddiasında bulunulmadığından yalnızca hukuka kesin aykırılıkların bozma nedeni yapılması, diğer muhakeme hukukuna aykırılıklara ise kararda işaret edilmesinin gerektiği; kaldı ki, sanık hakkında ikinci kez mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına ilişkin koşullu salıverilme süresini de etkileyen hukuka aykırılığın incelenmesinde zorunluluk bulunduğu kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu 2019/647 E. , 2020/407 K.

  • TCK 58
  • Tekerrür hükümlerinin uygulanması şartları

TCK’nın 58. maddesinin 1. fıkrasında önceden işlenen suçtan dolayı verilen hükmün kesinleşmesinden sonra yeni bir suçun işlenmesi hâlinde, sanık hakkında tekerrür hükümleri uygulanacağı, tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki hükmün kesinleşmesi ve ikinci suçun kesinleşmeden sonra işlenmesi yeterli olup cezanın infaz edilmiş olmasına gerek bulunmadığı belirtilmiştir. Kanun koyucu tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki cezanın infaz edilmesi koşulunu aramadığı hâlde, maddenin 2. fıkrasında ise infazdan sonra belirli bir sürenin geçmesi hâlinde tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağını hüküm altına almıştır. Buna göre, beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl, beş yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına mahkûmiyet hâlinde ise cezanın infaz tarihinden itibaren üç yıl geçmekle tekerrür hükümleri uygulanamayacaktır.

TCK’nın 58. maddesinin birinci fıkrasında düzenlendiği üzere, tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için öncelikle daha önceden verilmiş ve kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmü gerekmektedir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması durumunda ise bu anlamda bir hüküm söz konusu değildir. Çünkü daha önce verilen ve açıklanması geri bırakılan karar kesinleşmiş mahkûmiyet olarak değerlendirilemez. Bu nedenle açıklanması geriye bırakılan mahkûmiyet kararının tekerrüre esas teşkil etmesi ve tekerrüre dayanak yapılması mümkün değildir (Seyithan Güneş, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Onikilevha, 1. Baskı, İstanbul-2018, s. 327.).

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanık hakkında tekerrüre esas alınan Gökçeada (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesinin 19.10.2011 tarihli ve 2-101 sayılı kararının, tehdit suçuna ilişkin olduğu ve sanığın 5237 sayılı TCK’nın 106/1-1, 62, 50/1-a ve 52. maddeleri uyarınca 3.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, açıklanması geri bırakılan kararın kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü niteliğinde olmadığı ve tekerrüre esas alınamayacağı, sanığın adli sicil kaydında bulunan diğer mahkûmiyet hükümlerinin ise tekerrüre esas nitelikte olmadığı hususları birlikte göz önünde bulundurulduğunda sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanma koşullarının oluşmadığı kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2015/409

  • TCK 58
  • Sanık hakkında kesin nitelikteki adli para cezasının yanında ayrıca güvenlik tedbiri niteliğinde bulunan mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilmesi karşısında, hükmün temyizinin mümkün olduğu kabul edilmelidir.

5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinde; beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirleri, davanın reddi, davanın düşmesi kararlarının hüküm olduğu belirtilmiş, maddenin son fıkrasında; “adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı”nın kanun yolu bakımından da hüküm sayılacağı açıkça vurgulanmıştır. Sayılan hükümlerin verilme şartları da maddede ayrıntılı olarak hüküm altına alınmış, altıncı fıkrada; “yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya mahkûmiyetin yanı sıra güvenlik tedbirine hükmolunacağı” belirtilmiştir. 5237 sayılı TCK’nın 2. maddesinde güvenlik tedbirleri yönünden de kanunilik ilkesinin geçerli olduğu vurgulandıktan sonra, 53 ila 60. maddeler arasında “güvenlik tedbirleri” düzenlenmiştir. TCK’nın 53.maddesinde “belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma”, 54. maddesinde “eşya müsaderesi”, 55. maddesinde “kazanç müsaderesi”, 56. maddesinde “çocuklara özgü güvenlik tedbirleri”, 57. maddesinde “akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri”, 59. maddesinde “sınır dışı edilme”, 60. maddesinde ise “tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri” ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Güvenlik tedbirleri anılan maddelerde sayılanlarla sınırlı olmayıp, özel kanunlarda da kanunilik ilkesine uyulmak şartıyla farklı güvenlik tedbirlerine yer verilmesi mümkündür.

5237 sayılı TCK’da yaptırım olarak ceza ve güvenlik tedbirlerine yer verilmiş olup, 5271 sayılı CMK’nın 223.maddesinde de güvenlik tedbirlerine hükmedilmesine ilişkin kararların hüküm sayılacağı açıkça belirtilmek suretiyle, tedbir kararlarının da temyiz yeteneğininbulunduğu ortaya konulmuştur. Bu nedenle, gerek mahkûmiyete ek, gerekse bağımsız olarak hükmedilen güvenlik tedbirleri, kesin nitelikte bulunan hükümlere her yönüyle temyiz edilebilirlik niteliği kazandıracaktır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanık hakkında adli para cezasının yanında ayrıca hükmolunan tekerrür konusu, TCK’nın birinci kitabının üçüncü kısmında “güvenlik tedbirleri” başlığını taşıyan ikinci bölümünde düzenlenmiş olup, kanun’un 58. maddesinde mükerrirler hakkında, cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirileceği öngörülmüştür. Tekerrürün maddi ceza hukuku yönü bulunsa da, güvenlik tedbiri olarak düzenlendiğinde de şüphe bulunmamaktadır. Bu nedenle, sanık hakkında kesin nitelikteki adli para cezasının yanında ayrıca güvenlik tedbiri niteliğinde bulunan mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilmesi karşısında, hükmün temyizinin mümkün olduğu kabul edilmelidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 11.03.2014 gün ve 113-120, 05.10.2010 gün ve 183- 186 ile 08.12.2009 gün ve 241-286 sayılı kararları da aynı doğrultudadır.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2019/465

  • TCK 58
  • TCK’nın 58. maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezasının infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmiş ise de 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun aksine TCK’da örgüte yardım etme suçunun örgüte üye olma suçundan ayrı ve bağımsız bir suç tipi olarak düzenlendiği, örgüte yardım eden kişinin aynı Kanun’un 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde belirtilen örgüt mensubu suçlular arasında sayılmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde; suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte yardım eden sanığın “özel tehlikelilik” hâlinin varlığından bahsedilemeyeceğinden örgüt mensubu olmayan sanık hakkında örgüte yardım etme ve 6136 sayılı Kanun’a muhalefet suçları yönünden TCK’nın 58. maddesinin dokuzuncu fıkrasının uygulanma imkânının bulunmadığının kabulü gerekmektedir.

Sanık Y.B. hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte yardım etme ve 6136 sayılı Kanun’a muhalefet suçlarından kurulan hükümler açısından 5237 sayılı TCK’nın 58/9. maddesinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığı;

Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi için öncelikle “tekerrür”, “özel tehlikeli suçlular”, “mükerrirlere özgü infaz rejiminin mahiyeti ve uygulanma şartları” üzerinde durulması gerekmektedir.

5237 sayılı TCK’nın “Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular” başlıklı 58. maddesinin dokuzuncu fıkrasında “Mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanmasına hükmedilir.” düzenlemesi yer almaktadır.

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 108. maddesinde düzenlenen mükerrirlere özgü infaz rejimi; özel bir infaz rejimi olmayıp, tekerrür veya özel tehlikeli suçluluk hâllerinde hükümlünün şartlı salıverilmeden yararlanabilmesi için infaz kurumunda geçirmesi gereken süreyi uzatan özel bir durumdur. Maddeye göre, mükerrir ve özel tehlikeli suçlular, mahkûm oldukları ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının otuz dokuz yılını, müebbet hapis cezasının otuz üç yılını ve süreli hapis cezasının dörtte üçünü infaz kurumunda iyi hâlli olarak geçirmeleri durumunda şartlı salıvermeden yararlanabilecektir. Bununla birlikte, 5237 sayılı TCK’da tekerrür, mahkûm olduğu hapis cezasının infazından sonra kişi hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasının nedeni olarak görülmüştür.

5275 sayılı Kanun’un 107. maddesinin dördüncü fıkrası da; “Suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkûmiyet hâlinde; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuzaltı yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, süreli hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının dörtte üçünü infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler.” şeklinde düzenlenmiştir.

Özel tehlikeli suçlular düzenlenmesine ilk kez 5237 sayılı TCK’da yer verilmiş olup kanun koyucu itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi ve örgüt mensubu suçluyu özel tehlikeli suçlu olarak kabul etmiştir. Özel tehlikeli suçlular bakımından, mükerrerliğin şartları oluşmaksızın mükerrirlere özgü infaz rejimi ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması esası getirilmek suretiyle, cezanın özel önleme amacı ön plana çıkarılmıştır. Söz konusu kişilerin özel tehlikeli olarak kabulünün sebebi ise diğer suç faillerine göre suça eğilimlerinin yüksek olmasıdır.

Konumuza ilişkin olarak, özel tehlikeli suçlular arasında sayılan “örgüt mensubu suçlu” 5237 sayılı TCK’nın “Tanımlar” başlıklı 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde; “Örgüt mensubu suçlu deyiminden; bir suç örgütünü kuran, yöneten, örgüte katılan veya örgüt adına diğerleriyle birlikte veya tek başına suç işleyen kişi, anlaşılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Bu bakımdan söz konusu kavramın kapsamının belirlenmesi için öncelikle 5237 sayılı TCK’nın “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesine değinmek gerekmektedir.

TCK’nın 220. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Bu nedenle örgüte üye olma suçunda kastın varlığı için fail, örgütün, kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek ve isteyerek üye olma iradesine sahip bulunmalıdır. (İzzet Özgenç, Suç Örgütleri, 10. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2017, s. 25) Buna göre failin; örgütün kurucu, yönetici ve diğer üyeleriyle kurduğu ilişki ve irtibatı, örgüt amacına sunduğu katkı ve dış dünyaya yansıyan diğer hareketleri, eylemlerini gerçekleştirdiği yer ve zaman ile dosya kapsamındaki diğer deliller somut olayın şartlarına göre bir bütünlük içerisinde değerlendirilerek örgüt üyesi olup olmadığı hiç bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmelidir.

Öte yandan, örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dâhil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişilerin örgüt üyesi olarak cezalandırılacağı hüküm altına alınırken, örgüte yardım sayılan eylemlerin TCK’nın 220. maddesinin yedinci fıkrasının ilk hâlinde nitelik bakımından örgüt üyeliğine denk sorumluluğu gerektirdiği kabul edilmiştir. Buna göre, örgüt üyesi olmaksızın, bilerek ve isteyerek örgütün bir iş, görev ya da hizmetinin yerine getirilmesi eylemi örgüt üyeliği olarak cezalandırılmakta iken; anılan fıkrada 6352 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, yapılan yardımın niteliğine göre cezanın üçte birine kadar indirilebileceği hüküm altına alınmıştır.

Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte yardım fiilinin oluşması için, failin örgüt üyeleriyle önceden bir anlaşma yapması veya yapılan planlara dahil olması zorunlu değildir. Yardım fiilinin örgüt üyelerinin tamamına veya üyelerden birine yapılması arasında bir fark bulunmamaktadır. Fakat, örgütün amacı ve kolektif faaliyetleri bilinerek ve istenerek yardım edilmesi zorunludur. (Osman Yaşar, Hasan Tahsin Gökcan, Mustafa Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 6. Cilt, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, s. 8934.) Yardım edenler zamanlarının büyük bir bölümünü örgüte hasretmiş kişiler olmayıp kendi hayatlarının akışı içerisinde bazen örgüte ait işleri kabul eden şahıslardır.

Örgüte yardım etme suçuna ilişkin olarak öğretide; “Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte bilerek ve isteyerek yardım edilmiş olması gerekir. Başka bir ifadeyle, yardım fiilinin örgütün suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt olduğu bilinerek gerçekleştirilmiş olması gerekir. Fıkra metninde geçen ‘bilerek’ ibaresi doğrudan kastı ifade eder. Doğrudan örgüte değil de örgüt mensuplarına yardım edilmesi hâlinde, yardım edilen kişilerin suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt mensubu olduklarının da bilinmesi gerekmektedir. Örgüt mensuplarına yapılan yardım, aynı zamanda örgüte yapılan yardım olarak değerlendirmek gerekir. Ancak, bu yardımın örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet eden bir yardım olması gerekmektedir.” (İzzet Özgenç, s. 41); “Yardımın maddî bir yardım olması gerekli değildir. Örneğin suç örgütüne belli bir hususta bilgi ve belge sağlanması da yardım olarak kabul edilmelidir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus yardımın örgüte yapılmasıdır. Kanun koyucu, yardımın niteliğini belirlemediği için örgüte bilerek ve isteyerek herhangi bir yardımda bulunan kişi bile bu durumda örgüt üyesi olarak cezalandırılacaktır. Örgüte sadece bir kez önemsiz nitelikte bir yardımda bulunan kişi bile, örneğin örgüt üyeleri arasında bir kez iletişim sağlayan kişi, bu hüküm nedeniyle örgüt üyesi gibi cezalandırılabilecektir” (Feridun Yenisey, Örgütlü Suçlar ve Terör Suçları Eğitim Modülü, s. 70.) şeklinde görüşler ileri sürülmüştür.

Bu açıklamalara ek olarak, örgüt mensubu suçlu kavramına dâhil olan kişiler arasında “örgüte katılan”, diğer bir ifadeyle TCK’nın 220. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen örgüte üye olma suçunu işleyen kişilerin sayılması ve aynı maddenin yedinci fıkrasında düzenlenen suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte yardım etme suçunun yaptırımı yönünden örgüte üye olma suçuna atıf yapılmış olması karşısında, örgüte yardım etme eyleminin normatif niteliğinin de irdelenmesi gerekmektedir.

TCK’nın 220. maddesinin yedinci fıkrasının gerekçesi; “…Örgüte hâkim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve isteyerek hizmet eden kişinin, örgüt üyesi olarak kabul edilerek cezalandırılması öngörülmüştür. Bu nedenle ‘örgüte yardım ve yataklık’ adıyla ayrı bir suç tanımlaması yapılmamıştır. Bu kavram altında söz konusu edilen fiiller, nitelik bakımından örgüte üye olmak dolayısıyla sorumluluğu gerektirmektedir…”, bu fıkrada 6352 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin gerekçesi ise; “…Örgüt üyesi olmaksızın, örgütün niteliğini bilerek örgütün yararına herhangi bir iş, görev veya hizmet yapılması örgüt üyeliği ile eşdeğer kabul edilmekte ve örgüt üyeliği ile benzer şekilde cezalandırılmaktadır. Mevcut düzenlemeler göz önüne alındığında, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan bir örgütün hiyerarşik yapısına dahil olarak, bu örgütün amaçları doğrultusunda diğer üyelerle birlikte veya tek başına aktif olarak suç işleyen örgüt üyelerine verilecek ceza ile söz konusu hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgütün çağrısı üzerine herhangi bir eyleme katılana örgüt üyesi gibi ceza verilmesi, ceza adaleti yönünden uygun görülmemiştir. Bu itibarla maddede yapılan değişikliklerle bu adaletin sağlanması amaçlanmaktadır…” şeklinde ifade edilmiştir.

Doktrinde, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesinde bağımsız bir suç tipi olarak düzenlenen “örgüt üyelerine yardım ve yataklık” fiilinin 5237 sayılı TCK’da örgüt üyeliği kapsamında değerlendirildiği şeklinde yorumlanarak örgüte yardım eden fail “örgüt üyesi” olarak kabul edildiği gibi (İzzet Özgenç, s. 39), örgüte yardım etmenin kişiyi örgüt üyesi yapmayacağı, bu kişinin sadece cezalandırma bakımından örgüt üyesine verilen ceza ile cezalandırılacağı, TCK’nın 220. maddesinin yedinci fıkrasındaki indirim sebebinin suç örgütü üyeliği açısından kabul edilmemesinin, ikinci ve yedinci fıkralarda farklı iki kurumun düzenlendiğini gösterdiği (Önder Tozman, Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu, 2. Baskı, Adalet Yayınevi, Haziran 2017, s. 326-327), dolayısıyla bu suçun bağımsız bir suç tipi olarak düzenlendiği, ancak kanun koyucunun bu suçu işleyen kimseler açısından uygulanacak yaptırım noktasında suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma suçuna atıf yaptığı ve yine de bu suç için öngörülen ceza miktarının örgüte yardım fiili için uygulaması aşamasında indirim yapılmasına imkân tanıdığı, kanun koyucunun etkin pişmanlık ve infaz rejimi açısından da ilgili hükümlerde bu suç tiplerini ayrıca zikretme gereği duyduğu da belirtilmektedir. (Erkan Sarıtaş, Suç İşlemek Amacıyla Örgütlenme Suçları (TCK m. 220- 221), İstanbul Ceza Hukuku ve Kriminoloji Arşivi, Yayın No:13, On İki Levha Yayıncılık, 1. Baskı, İstanbul, 2018, s. 179-180, 676.)

Yine doktrinde, TCK’nın 220. maddesinin yedinci fıkrasında yapılan değişiklik ve bu değişikliğe ilişkin gerekçe birlikte değerlendirildiğinde, örgüte yardım fiilinin “örgüt üyeliği ile benzer şekilde cezalandırıldığı” ve örgüte yardım eden kimselere “örgüt üyesi gibi ceza verilmesi” gerektiği ifadelerine yer verilmesi ve hatta bu durumun ceza adaleti açısından uygun görülmemesi de örgüte yardım fiilinin örgüt üyeliği kapsamında değil, bağımsız bir suç tipi olma vasfını muhafaza edecek şekilde düzenlendiğini ve kanun koyucunun tipik hareketlerini belirlediği bu suç tipi açısından, münhasıran yaptırım noktasında örgüte üye olma suçuna atıf yaptığını gösterdiği ifade edilmektedir. (Erkan Sarıtaş, s. 178-179.) Buna göre örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden failin; fiilin niteliği itibarıyla “örgüt üyesi” kabul edilmeyeceği, yalnızca ceza tatbiki yönünden “örgüt üyesi gibi” muamele göreceği değerlendirilmektedir. (Ersan Şen, Suç Örgütü, Seçkin Yayıncılık, Mayıs 2018, Ankara, s. 200.)

Bununla birlikte, TCK’nın 220. maddesinin 6352 sayılı Kanun’la değişik yedinci fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla açılan iptal davasında Anayasa Mahkemesince verilen iptal isteminin reddine ilişkin 04.07.2012 tarihli ve 100-84 sayılı kararda değinilen; “…Dava konusu kuralda, örgütlü suçlarla etkin mücadele edilmesinin sağlanması amacıyla örgütün hiyerarşik yapısına dâhil olmasa bile örgütün amacına ulaşmasını sağlamak üzere örgüte bilerek ve isteyerek yardım edenler yönünden bağımsız bir suç tipi oluşturulmakta ve bu fiil örgüte üye olmakla ortaya çıkan tehlikeye eşdeğer görülerek, örgüt üyeliği suçuyla aynı şekilde cezalandırılmaktadır. Dolayısıyla kuralda aynı eyleme ilişkin mükerrer bir yargılama ve cezalandırmanın söz konusu olmadığı açıktır. Bu yönüyle kanun koyucunun izlediği ceza politikası uyarınca yaptığı değerlendirme sonucunda örgüte yardım etme eylemini bağımsız bir suç olarak nitelemesi ve bu eylemi suç olarak tanımladığı başka bir eylemle aynı tehlikede görerek aynı şekilde cezalandırmasında Anayasa’ya ve ceza hukukunun genel ilkelerine aykırı bir yön bulunmamaktadır…” şeklindeki anlatımda da, suç örgütüne yardım etme suçunun bağımsız bir suç tipi olduğu açıkça vurgulanmıştır.

Anılan suça ilişkin kanuni düzenlemeler ve yapılan değişiklikler, bu değişikliğin hukuki mahiyeti ve gerekçesi ile Anayasa Mahkemesinin kararı birlikte değerlendirildiğinde; suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte yardım etme suçunun, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma suçunun seçimlik hareketlerinden biri olmayıp unsurları itibarıyla bağımsız bir suç tipi olduğu, yalnızca bu suça ilişkin temel cezanın belirlenmesi açısından örgüt üyeliğine ilişkin öngörülen cezaya atıf yapıldığı, dolayısıyla örgüte yardım eden kişinin TCK’nın 220. maddesinin ikinci fıkrası anlamında örgüt üyesi olarak kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır.

Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte yardım etme suçunun normatif niteliği itibarıyla bağımsız bir suç tipi olduğunun belirlenmesi karşısında, bu suçtan mahkûmiyetine karar verilen failin “örgüt mensubu suçlu” olarak kabul edilip edilmeyeceğinin irdelenmesine gelince;

TCK’nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde örgüt mensubu suçlular arasında sayılan “örgüte katılan” kişi tabirinin TCK’nın 220. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen örgüt üyeliği suçuna yönelik olduğu, örgütün hiyerarşik yapısına dâhil olmamakla birlikte örgüte yardım eden kişinin de örgüt üyesi ve bu hâliyle de “örgüte katılan” olarak kabul edilemeyeceği anlaşılmakla, örgüte yardım eden kişinin örgüt mensubu suçlu olarak kabul edilip edilmeyeceği hususunun, failin bu tanımda gösterilen diğer kişilerden olup olmadığına göre değerlendirilmesi gerekmektedir.

Doktrinde örgüte yardım eden kişinin TCK’nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde belirtilen örgüt mensubu suçlular arasında sayılmadığı, dolayısıyla bu suçtan mahkûm olan fail hakkında TCK’nın 58. maddesinin dokuzuncu fıkrasının uygulanamayacağı görüşü hâkim olup (Ersan Şen, s. 715, Erkan Sarıtaş, syf 678) Özel Dairelerin istikrarlı uygulamalarında da TCK’nın 220. maddesinin yedinci fıkrası gereğince suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte yardım etme suçundan mahkûm olan kişilerin benzer gerekçeyle örgüt mensubu suçlu sayılamayacakları, bu nedenle TCK’nın 58. maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca haklarında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanamayacağı sonucuna ulaşılmıştır.

Örgütün faaliyeti çerçevesinde işlendiği ve neticeleri itibarıyla failin örgüte yaptığı yardım kapsamında olduğu kabul edilen araç suçlar yönünden TCK’nın 58. maddesinin dokuzuncu fıkrasının uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesinde ise;

Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına “şerik” denilmekte olup, 5237 sayılı TCK’da şeriklik, azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olamayan bir suç ortağı, gerçekleşen fiilden 5237 sayılı Kanun’un 40.maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca sorumlu olmaktadır.

Ancak, söz konusu sorumluluk işlenen ya da iştirak edilen suça ilişkin cezai sorumluluğa yönelik olup anılan kural aralarında tekerrüre ilişkin hükümlerin de yer aldığı ve TCK’da “güvenlik tedbirleri” başlığı altında düzenlenen hükümleri kapsamamaktadır. Güvenlik tedbirleri, işlenen suçun ağırlığıyla orantılı olarak değil, failin tehlikelilik durumu göz önünde bulundurularak uygulanan ceza hukuku yaptırımları olduğundan, söz konusu tehlikelilik; kural olarak işlenen suçun niteliği yerine, kanunda o tedbire ilişkin uygulama şartları dikkate alınarak belirlenecektir. Aksi hâlde bağlılık kuralının kapsamının, örneğin iştirak hâlinde işlenen bir suçta tekerrüre esas sabıkası bulunan faillerden biri hakkında uygulanan tekerrür hükümlerinin, sabıkası bulunmayan diğer fail hakkında da uygulanacağı şeklinde yorumlanması, güvenlik tedbirlerinin kanuniliği ve şahsiliği ilkeleri ile kanun koyucunun amacına aykırı olacaktır.

Bununla birlikte, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 17. maddesi;

“Bu Kanun kapsamına giren suçlardan mahkûm olanlar hakkında, koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması bakımından 13.12.2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 107 nci maddesinin dördüncü fıkrası ile 108 inci maddesi hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenlenmiş olup bu maddeye ilişkin Komisyon gerekçesi de;

“Terörle Mücadele Kanununun, Tasarının çerçeve 11 inci maddesiyle değiştirilen 17 nci maddesinin birinci fıkrasında, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 107 nci maddesine yapılan yollamanın, bu maddenin dördüncü fıkrasıyla sınırlandırılmasına yönelik değişiklik yapılmıştır. Böylece, örgüt mensubu suçlu olmasalar bile, Terörle Mücadele Kanununun örneğin 6 ncı maddesi ile 7 nci maddesinin ikinci fıkrasında tanımlanan suçların failleri hakkında da Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 107 nci maddesinin örgüt mensubu suçlulara ilişkin koşullu salıverilme ve hatta, mükerrirlere özgü güvenlik tedbirlerine ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.” biçiminde ifade edilmiştir. Bu hükümde açık bir ifadeyle TCK’nın 58. maddesinin dokuzuncu fıkrasından söz edilmemekle birlikte, bu fıkrada öngörülen infaz koşullarını düzenleyen 5275 sayılı Kanun’un 107 ve 108. maddelerine yapılan atıf karşısında, 3713 sayılı Kanun’da sayılan suçların işlenmesi amacıyla kurulan silahlı örgütler açısından özel ve istisnai düzenleme getirildiği, dolayısıyla bu Kanun’da sayılan suçları işleyen faillerin tehlikelilik durumları dikkate alınarak haklarında söz konusu infaz usulünün uygulanabilmesi için “örgüt mensubu suçlu” olma şartının aranmadığı anlaşılmaktadır.

İştirak hâlinde işlenen suçlarda sorumluluk rejimine ilişkin TCK’nın 40. maddesinde öngörülen bağlılık kuralının güvenlik tedbirleri açısından uygulama alanının bulunmaması, bunun yanında 3713 sayılı Kanun’da yer alan infaz usullerine ilişkin düzenlemenin bu Kanun’da sayılan suçları işleyen faillerin özel tehlikelilik hâlleri öngörülerek getirilen istisnai bir düzenleme olması karşısında, uygulama alanının 3713 sayılı Kanun’da sayılmayan suçlar yönünden kıyasen genişletilememesi hâli birlikte değerlendirildiğinde; 3713 sayılı Kanun kapsamında olmayan suç örgütüne yardım ettiği kabul edilen failin, neticeleri itibarıyla bu yardım kapsamında işlediği ya da iştirak ettiği suç yönünden tehlikelilik durumu da, örgüt mensupları hakkında uygulanan güvenlik tedbirlerinden bağımsız biçimde kendi hukuki durumuna, bu bağlamda da sonuç olarak “örgüt mensubu suçlu” olarak kabul edilip edilmemesine göre belirlenmelidir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş örgütün yöneticisi olmak suçundan kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü bulunan inceleme dışı sanık R.T.’nin suç tarihi olan 09.03.2011 tarihinden yaklaşık dört ay önce aynı cezaevinde kaldığı sanık Y.B.’ye ait on adet otomatik tabancanın örgüte satılması konusunda anlaşmaya vardığı, tahliye olan inceleme dışı sanık R.’nin bu silahları adamları olan inceleme dışı diğer sanıklar Ö.S. ve M.K. vasıtasıyla teslim aldığı, ancak kolluk görevlilerince takip edildiklerini anlayan inceleme dışı sanıklar Ö. ve M.’nin silahları otobüs yazıhanesinde bırakıp ortadan kayboldukları olayda; çıkar amaçlı suç örgütüne silah temin etmek suretiyle örgüte yardım sağlayan sanık hakkında Yerel Mahkemece silahlı örgüte yardım etme suçundan ve suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde vahim nitelikteki silahları nakletmek suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri yönünden TCK’nın 58. maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezasının infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmiş ise de 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun aksine TCK’da örgüte yardım etme suçunun örgüte üye olma suçundan ayrı ve bağımsız bir suç tipi olarak düzenlendiği, örgüte yardım eden kişinin aynı Kanun’un 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde belirtilen örgüt mensubu suçlular arasında sayılmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde; suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte yardım eden sanığın “özel tehlikelilik” hâlinin varlığından bahsedilemeyeceğinden örgüt mensubu olmayan sanık hakkında örgüte yardım etme ve 6136 sayılı Kanun’a muhalefet suçları yönünden TCK’nın 58. maddesinin dokuzuncu fıkrasının uygulanma imkânının bulunmadığının kabulü gerekmektedir.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/8965 Karar : 2018/12530 Tarih : 31.10.2018

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;

Müştekinin ikamet adresinin önüne park ettiği motosikletin çalınması şeklindeki eylemin, TCK’nın 142/1-e. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu gözetilmeden, aynı Kanun’un 141/1.maddesi ile hüküm kurulması, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış, TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi`nin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüş, dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak,

Tekerrür uygulanan mahkeme kararında, sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının 5237 sayılı TCK.nun 50/1-f maddesi uyarınca seçenek yaptırıma çevrilmiş olması ve bu itibarla aynı Kanun’un 58. maddesi ve 5275 sayılı Kanun’un 108.maddesindeki koşulların oluşmadığı gibi, TCK`nın 58/5. maddesi hükmüne aykırı olarak tekerrüre esas alınan hükümlülüğe konu suçu işlediği sırada 18 yaşından küçük olan sanık hakkında cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş sanığın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, ancak bu aykırılığın 1412 sayılı CMUK`nın 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün olduğundan, hüküm fıkrasının “sanığın Bursa 2. Çocuk Mahkemesinin 2011/72 Esas ve 2011/318 Karar sayılı ilamıyla verilen cezalandırma hükmünün 20/05/2011 tarihinde kesinleştiği bu hali ile mahkememizdeki yargılamanın suç tarihine göre tekerrüre esas olduğu dolayısı ile TCK’nın 58/6 md. si uyarınca sanığa verilen cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, ayrıca mükerrir hakkında cezanın infazından sonra Denetimli Serbestlik Tedbirinin uygulanmasına” ilişkin kısmının çıkarılmasına karar verilmek suretiyle diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 31.10.2018 günü oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/4285 Karar : 2018/8537 Tarih : 12.07.2018

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine, ancak;

1- Sanık savunmasında firarı gerçekleştikten sonra kendisinin gelip teslim olduğunu belirtmesi karşısında, nerede ve nasıl yakalandığına ilişkin dosyada herhangi bir tutanak veya bilgi bulunmadığından, TCK.nun 293. maddenin uygulama yeri olup olmadığının tespiti bakımından sanığın kolluk kuvvetlerince veya kendiliğinden mi teslim olmak suretiyle yakalandığı hususu araştırılıp tespit edildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tespiti gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

2- Sanığın ikinci kez mükerrirlik kararı verilmesine esas olan kararlar adli para cezalarına ilişkin olup sanık hakkında, TCK.nun 58. maddesinin tatbik edilmediği anlaşılmakla, şartları oluşmadığı halde ikinci kez mükerrirliğekarar verilmesi,

3- Temel ceza belirlenirken uygulama maddesinin “5275 sayılı Kanun 105/A-8. maddesi yollamasıyla 292. maddesi” olduğu belirtilmeyerek, CMK.nun 232/6. maddesine aykırı davranılması,

4- Gerekçeli karar başlığında firarın gerçekleşmiş olduğu suç tarihinin “06.05.2014” yerine “08.05.2014” olarak yazılması,

Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 12.07.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/3274 Karar : 2018/8415 Tarih : 5.07.2018

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

Gereği görüşülüp düşünüldü:

Yapılanyargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın, yerinde görülmeyen diğer itirazlarının reddine, ancak

Sanık hakkında TCK’nun 58. maddesinin tatbikinde, önceki mahkumiyetlerin birden fazla olması halinde en ağır cezayı içeren mahkumiyetin tekerrüre esas alınması gerekirken yazılı şekilde 2 ayrı mahkumiyetin de tekerrüre esas alındığının belirtilmesi,

Yasaya aykırı ise de, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından tekerrür uygulanmasına ilişkin kısmın çıkarılarak, yerine “Sanık Osmaniye 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/288 Esas, 2011/625 Karar sayılı 19.01.2012 tarihinde kesinleşen kararı ile mükerrir olduğundan sanık hakkında verilen cezanın TCK’nun 58. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, cezanın infazından sonra denetimli serbestlik uygulanmasına” ibareleri yazılmak suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 05.07.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/8828 Karar : 2018/8186 Tarih : 12.07.2018

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;

Suça konu kaçak sigaraların müsaderesi hususunda mahallinde her zaman karar verilebileceği gözetilerek;

I-Sanık … yönüyle yapılan incelemede;

Sanık hakkında tayin edilen 2 yıl 6 ay hapis cezasından 5237 sayılı TCK.nun 62/1. maddesi gereğince 1/6 oranında indirim yapıldıktan sonra, 2 yıl 1 ay hapis cezası yerine, hesap hatası sonucu 1 yıl 13 ay hapis cezasına hükmolunması, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

24.11.2015 günlü 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile 5237 sayılı TCK.nun 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, anılan maddenin yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

5237 sayılı TCK.nun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, aynı maddenin 1. fıkrasının (c) bendinde yazılı sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet hakları ile vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan koşullu salıverilmesine, altsoyu dışında kalanlarla ilgili bu hak ve yetkilerden ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm tesisi,

Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden ve bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 322. maddesi uyarınca,

Hükümden TCK.nun 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkarılması, yerine “24/11/2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 E., 2015/85 K. sayılı kararındaki iptal edilen hususlar gözetilerek, 5237 sayılı TCK.nun 53/1-2-3. madde ve fıkralarının tatbikine,” ifadesinin eklenmesi ve sair kısımların aynen bırakılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

II-Sanık … yönüyle yapılan incelemede;

1-Sanık hakkında TCK.nun 58. maddesi gereğince, ek savunma hakkı tanınmadan tekerrür hükümlerinin uygulanması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

2-Adli emanetin 2012/45 sırasında kayıtlı bulunan sigaranın müsaderesi yerine dosyada delil olarak saklanmasına karar verilmesi,

3-Sanık hakkında tayin edilen 2 yıl 6 ay hapis cezasından 5237 sayılı TCK.nun 62/1. maddesi gereğince 1/6 oranında indirim yapıldıktan sonra, 2 yıl 1 ay hapis cezası yerine, hesap hatası sonucu 1 yıl 13 ay hapis cezasına hükmolunması,

4-Sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının kanuni sonucu olarak 5237 sayılı TCK.nun 53/1. maddesinin (c) bendinde yer alan hak yoksunluğunun kendi altsoyu bakımından koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına, altsoyu dışında kalan kişiler bakımından ise bu hak ve yetkilerden hükmolunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi,

Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, cezada kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, 12.07.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/12412 Karar : 2018/6613 Tarih : 22.05.2018

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;

Şikayetçilere ait kapıları kilitli haldeki otomobilin camını kırmak suretiyle hırsızlık yapan sanığın eylemlerinin; suç tarihi itibarıyla 5237 sayılı TCK’nın 142/1-b maddesinde düzenlenen hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfının değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek aynı Kanun’un 142/1-e maddesi gereğince uygulama yapılması, her iki bentteki suçun öngördüğü cezaların alt ve üst sınırlarının aynı olması nedeniyle sonuca etkili görülmediğinden, şikayetçi …‘e yönelik gerçekleştirdiği hırsızlık suçundan hüküm kurulurken koşulları oluşmadığı halde TCK’nın 168. maddesi uygulanmak suretiyle eksik ceza tayini ve hakkında mükerrirliğe esas alınan ilamında da TCK’nın 58. maddesinin uygulanmış olması nedeniyle sanığın ikinci kez mükerrir sayılması gerekirken, mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilmesi ile yetinilmesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamış, TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihinde yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 E., 2015/85 K. sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüş, dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;

İzmir 25. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2008/70 Esas 2008/142 Karar sayılı ve 09/04/2008 tarihli ilamından dolayı sanığın mükerrir olduğu belirtilmiş ise de, anılan ilamda birden fazla mahkumiyet hükmü bulunduğundan, 5275 Sayılı Kanun’un 108/2.maddesi uyarınca daha ağır cezayı içeren hırsızlık suçundan verilen mahkumiyet hükmünden dolayı sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

Bozmayı gerektirmiş sanığın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 1412 sayılı CMUK’nın 321.maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu aykırılık yeniden yargılanmayı gerektirmediğinden, aynı Yasanın 322.maddesi uyarınca sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili olan hüküm fıkralarının çıkartılarak, yerine “İzmir 25. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2008/70 Esas 2008/142 Karar sayılı ve 09/04/2008 tarihli ilamı ile hırsızlık suçundan verilen 2 yıl 4 ay hapis cezasından dolayı sanık hakkında hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına” karar verilmek suretiyle diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 22.05.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/40486 Karar: 2017/12322 Tarih: 02.11.2017

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir;

Ancak;

1- ) Sanığın, kendisi hakkında haciz işlemi başlatan avukat olan katılana karşı telefon ederek söylediği kabul edilen “Savcılığa ver de sana gösteririm, seni yok edeceğim, sen dur geliyorum, haciz göndermesini biliyorsun, senle görüşeceğiz” biçimindeki sözlerinin, TCK’nın 265/2. maddesinde düzenlenen görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suçun niteliğinin belirlenmesinde yanılgıya düşülerek tehdit suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi,

2- )TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanabilmesi için, bir suç işleme kararıyla, değişik zamanlarda aynı kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi gerektiği, sanığın katılanı ikinci defa aradığında söylediği sözlerin direnme suçunun tehdit unsurunu oluşturduğu anlaşılmasına karşın, sanık hakkında hakaret suçundan TCK’nın 43/1. maddesi uygulanarak fazla ceza tayini,

3- )Adli sicil kaydına göre mükerrir olan sanık hakkında, seçimlik ceza öngören suçlarda hapis cezasının tercih edilmesi zorunluluğu gözetilmeden, hakaret suçundan adli para cezası seçilmek suretiyle TCK’nın 58/3. maddesine aykırı davranılması,

SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık ve katılanın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 02.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/12571 Karar: 2017/7403 Tarih: 27.09.2017

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Yerel Mahkemece asıl dosya olan 2011/368 Esas sayılı dosya ile birleştirilmesine karar verilen 2012/9 Esas ve 2012/87 Esas sayılı dava dosyalarında sanık … hakkında ayrı ayrı dava açılmış olduğu anlaşılmakla sanık hakkında iki kez mahkumiyet hükmü kurulması gerekirken bir kez mahkumiyet hükmü kurulmuş; sanık … hakkında ise birleştirilmesine karar verilen 2012/68 esas ve 2012/59 Esas sayılı kamu davalarına konu suçların işlendiği tarihler arasındaki zaman aralığı ve iddianame tarihleri açısından hukuki kesintinin gerçekleşmemiş olması karşısında, sanığın bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda aynı mağdura karşı aynı suçu birden fazla işlediği anlaşıldığından, sanık hakkında TCK’nın 43/1. maddesi uyarınca uygulama yapılması gerekirken yapılmamış ise de, bu hususlar aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.

Sanık … hakkında 5846 Sayılı Kanun’un 71/1. maddesi uyarınca belirlenen cezadan aynı Kanun’un 81/13. maddesi uyarınca artırım yapılması sırasında hesap hatası yapılarak netice cezanın 1 yıl 6 ay 1 gün yerine 1 yıl 4 ay 10 gün olarak belirlenmesi suretiyle eksik ceza tayin edilmişse de, bu husus aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Yükletilen suçun sanıklar tarafından işlendiğinin kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanun ‘da öngörülen suç tipine uyduğu,

Cezaların kanuni bağlamda uygulandığı,

Anlaşıldığından,

1-)Sanıklar … ve …‘na dair olarak ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA,

2-)Sanık … hakkında kurulan hükümde ise;

a-)Sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 58/7. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağının belirtilmesi ile yetinilmesi gerekirken, ayrıca denetimli serbestlik tedbiri süresinin de gösterilmesi,

b-)Kasıtlı suçtan hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesi uyarınca hak yoksunluklarına hükmedilmiş ise de, 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 E., 2015/85 K. sayılı kararı ile anılan maddenin bazı hükümlerinin iptal edilmiş olması sebebiyle yeniden değerlendirme yapılması zorunluluğu,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş ve sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA, bozma sebebi 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca,yeniden yargılama yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bulunduğundan; tekerrüre dair fıkradan “5275 Sayılı Kanun’un 108 /4. maddesi gereğince 1 yıl denetim süresi belirlenmesine” dair bölümün çıkartılması, hükümden TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına dair bölümün çıkartılıp, yerine ‘‘24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 E , 2015/85 K. sayılı iptal kararı da gözetilerek, kasıtlı suçtan hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak, TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına,” ibaresi yazılmak suretiyle başkaca yönleri kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 27.09.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/1001 Karar: 2017/9751 Tarih: 13.09.2017

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

Hükümden sonra 02.12.2016 tarihinde 29906 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun değişik 5271 Sayılı CMK’nın 253. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bendler arasında yer alan ve 5237 Sayılı TCK’nın 141. maddesinde tanımı yapılan hırsızlık suçunun da uzlaşma kapsamına alındığı anlaşılmakta ise de; hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi halinde eylemin nitelikli hırsızlık suçuna dönüşeceği ve uzlaşma kapsamı dışına çıkacağı gözetilip yüklenen suçu gece vakti işleyen sanıklar hakkında uzlaşma hükümlerinin uygulanamayacağı belirlenerek yapılan incelemede;

I-)Sanık … hakkında kurulan hükme yönelik temyiz talebinin incelenmesinde;

Suç tarihinde … ilçesinde güneşin saat 16.06’da battığı,eylemin saat 21.00 sıralarında gerçekleştiği anlaşılmakla; hırsızlığın gece vakti işlendiğinin kabulü gerekirken, 5237 Sayılı TCK’nın 143. maddesi gereğince artırım yapılmaması aleyhe temyiz olmadığından ve Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24.11.2015 gün ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 tarih, 2014/140 Esas ve 2015/ 85 Sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararlarının da kapsam ve içerik itibarıyla infaz aşamasında mahallinde gözetilebileceğinden,bozma nedeni yapılmamıştır.

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre, üst Cumhuriyet Savcısı’nın temyiz nedenleri yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun bulunan hükmün tebliğnameye aykırı olarak ONANMASINA,

II-)Sanık … hakkında kurulan hükme yönelik temyiz talebinin incelenmesinde;

Suç tarihinde … ilçesinde güneşin saat 16.06’da battığı, eylemin saat 21.00 sıralarında gerçekleştiği anlaşılmakla; hırsızlığın gece vakti işlendiğinin kabulü gerekirken, 5237 Sayılı TCK’nın 143. maddesi gereğince artırım yapılmaması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri de yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-)Tekerrüre esas alınan Erzurum 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 08.12.2009 gün, 2009/410 Esas ve 2009/623 Karar sayılı kararına konu hapis cezalarının 15.02.2011 tarihinde infaz edildiği ve temyiz incelemesine konu olan suçun 5237 Sayılı TCK’nın 58/1-2-b. maddesinde öngörülen 3 yıllık süre geçtikten sonra 14.11.2014 gününde işlendiğinin anlaşılması karşısında; sanık hakkında anılan yasa maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanamayacağının gözetilmemesi,

Kabule göre de;

2-) 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 108/4,, 5,, 6. fıkralarında “Hakim, mükerrir hakkında cezanın infazının tamamlanmasından sonra başlamak ve bir yıldan az olmamak üzere denetim süresi belirler. Tekerrür dolayısıyla belirlenen denetim süresinde, koşullu salıverilmeye dair hükümler uygulanır. Hakim, mükerrir hakkında denetim süresinin uzatılmasına karar verebilir. Denetim süresi en fazla beş yıla kadar uzatılabilir.” hükmünü düzenlemiştir. Buna göre denetim süresini belirleme ve gerektiğinde uzatma görevi, hükmü veren mahkemeye değil, hükümlünün infaz aşamasındaki davranışlarını da değerlendirerek koşullu salıverme ile ilgili kararı verecek mahkemeye aittir. Buna göre; hüküm kurulurken sanık hakkında TCK’nın 58/7. maddesi uyarınca “mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra da denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına” karar verilmesiyle yetinilmesi gerekirken, denetimli serbestlik tedbirinin süresinin de belirlenmesi,

3-)T.C. Anayasa Mahkemesi’nin, TCK’nın 53. maddesine dair olan, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının, 24.11.2015 gün ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış olması sebebiyle iptal kararı doğrultusunda TCK’nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, üst Cumhuriyet Savcısı’nın temyiz nedenleri bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeplerle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 Sayılı CMUK’nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık hakkında kurulan hükümden tekerrür uygulanmasına dair kısmının çıkartılması ile T.C. Anayasa Mahkemesi’nin, TCK’nın 53. maddesine dair olan, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının 24.11.2015 gün ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış olmasından kaynaklanan zorunluluk nedeniyle; “TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına dair olan tüm kısımların” hükümden çıkartılması ile yerine “TCK’nın 53. maddesinin Anayasa Mahkemesi’nin 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı da gözetilmek suretiyle uygulanmasına” cümlesi eklenmek suretiyle, eleştiri dışında diğer yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 13.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/39631 Karar: 2017/8672 Tarih: 12.09.2017

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

A-)Tehdit suçuna dair kararda öngörülen cezanın nitelik ve niceliğine göre, verildiği tarih itibariyle hükmün temyiz edilemez olduğu anlaşıldığından, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1 ve 1412 Sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca, sanığın, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ İSTEĞİNİN REDDİNE,

B-)Hakaret suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesine gelince;

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-)Sanığın aşamalardaki savunmalarında, polis memuru katılanın, eşinin yanında kendisine pislik demesi üzerine, “pislik sensin” diyerek karşılık verdiğini belirtmesi karşısında, olay anında sanığın yanında bulunan eşi de dinlenip, olayın çıkış nedeni ve gelişimi üzerinde durularak, TCK’nın 129. maddesinin uygulanma imkanının tartışılmaması,

2-)Kabule göre de;

a-)Suçun, aleni sayılan yerde işlendiği anlaşılmasına rağmen, sanığa hükmedilen cezada, TCK’nın 125/4. maddesine göre artırım yapılmaması,

b-)TCK’nın 58/3. maddesine göre, mükerrir olan sanık hakkında, seçimlik yaptırım içeren hakaret suçunda hapis cezasına hükmedilmesi zorunluluğuna uyulmaması,

SONUÇ : Kanuna aykırı ve sanığın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmüş olmakla, tebliğnameye aykırı olarak, HÜKMÜN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 1412 Sayılı CMUK’nın 326/ son maddesinin gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 12.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/30657 Karar: 2017/5614 Tarih: 04.07.2017

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

1- )Mahkemece teşdit ve temel cezanın belirlenmesindeki gerekçede, 61. maddesindeki kaçak eşyanın miktarı, suçun işlenişinde bir özelliğin bulunmayışı, suç konusunun önem ve değerine göre, cezaların şahsiliği ve uygulamada birliğin sağlanması bakımından, benzer olaylarla mukayese edildiğinde, daha çok miktarda kaçakçılık yapanlarla daha az miktarda kaçakçılık yapanlar arasında hakkaniyete uygun, adil bir ceza tayin edebilmek bakımından, gümrüklenmiş değeri 2.596,00 TL olan 11 adet cep telefonu kaçakçılığı yapan sanığın cezasının dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçeyle üst sınırdan ceza tayini,

2- ) Sanık hakkında verilen gün adli para cezasının bir gün karşılığı 00 TL üzerinden hesaplanması sırasında uygulama maddesinin 52/2 yerine, 50/1. olarak gösterilmesi suretiyle 232/6. maddesine aykırı davranılması,

3- )24.11.2015 tarihli 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 Sayılı iptal kararı ile 5237 Sayılı TCK.nun 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, anılan maddenin yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

5237 Sayılı TCK.nun 53. maddesinin5237 Sayılı TCK.nun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, aynı maddenin 1.fıkrasının ( c ) bendinde yazılı sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet hakları ile vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan koşullu salıverilmesine, altsoyu dışında kalanlarla ilgili bu hak ve yetkilerden ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm tesisi,

4- ) 01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 Sayılı Kanun’un 5. maddesiyle yapılan değişiklikle 5237 Sayılı TCK.nun 50/6. madde ve fıkrasında yer alan “yaptırım” ibaresinin “tedbir” olarak değiştirilip, 5275 Sayılı Kanun’un 106. maddesinin 4. ve 4. ve 9. yine 18.06.2014 tarihli 6545 Sayılı Kanun’un 81. maddesiyle 3., 8. fıkralar 3. ve 8. fıkralarındaki değişiklikler gözönüne alındığında, ayrıca 10. fıkrasının da yürürlükten kaldırılması karşısında, infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde adli para cezasının ödenmemesi halinde, ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesine karar verilmesi,

5- ) 5275 Sayılı Kanun’un “Mükerrirlere Özgü İnfaz Rejimi ve Denetimli Serbestlik Tedbiri” başlıklı 108. maddesinin 2. fıkras 2. fıkrası, “tekerrür sebebiyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktar, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamaz” hükmüne yer verilmiş olup, bu hüküm sebebiyle sanığın birden fazla tekerrüre esas alınabilecek sabıkasının bulunması halinde bunlardan en ağırının esas alınmasının gerektiği, bu bağlamda 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2006/331 Esas ve 2007/93 Karar sayılı ilamı ile hırsızlık suçundan hükmolunan 9 yıl hapis cezasına dair hükümlülüğün tekerrüre esas alınması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi,

6- ) Sanık hakkında hem adli para cezası hem de hapis cezası verildiği ve adli para cezası için 58. maddeye göre tekerrür hükümleri uygulanamayacağı halde tekerrür hükümleri uygulanmasına karar verilirken hiç bir ayrım yapmaksızın sanığın cezasının 58/6. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi,

7- ) 58/7. maddesi gereğince cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirine hükmolunması gerektiğinin gözetilmemesi,

SONUÇ : Yasaya aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 Sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 04.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/2614 Karar: 2017/4831 Tarih: 15.06.2017

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

Mağdur …‘in vekil huzurunda alınan kolluk beyanı ve dosya kapsamı nazara alındığında; sanıklar … ve …‘in, çağresizliğinden yararlanarak rızasını elde etmek suretiyle mağdureye fuhuş yaptırma eylemlerinden dolayı TCK’nın 80. maddesinde düzenlenen insan ticareti suçundan zamanaşımı süresi içerisinde haklarında dava açılması mümkün görülmüştür.

1-)Sanık … ve … hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma, mağdur sayısınca kişileri fuhuşa teşvik etmek veya yaptırmak veya aracılık etmek, sanık … hakkında 6136 Sayılı Kanuna muhalefet, sanık … hakkında mağdur sayısınca kişileri fuhuşa teşvik etmek veya yaptırmak veya aracılık etmek suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;

Sanıklar hakkında, örgüt faaliyeti çerçevesinde işledikleri, kişileri fuhuşa teşvik etmek veya yaptırmak veya aracılık etmek suçundan ve suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan kurulan hükümlerde TCK’nın 58/9. maddesiyle uygulama yapılmaması, 5237 Sayılı TCK’nın 58. maddesinin, hapis cezasının infazı sırasında ve infazından sonra uygulanacak infaz rejimi ile ilgili hükümler içermesi ve Ceza Genel Kurulu ile Dairemizin yerleşik uygulamaları karşısında kazanılmış hak oluşturmaması nazara alınarak infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüş, bir suç işleme kararının icrası kapsamında fuhuşa teşvik etmek veya yaptırmak veya aracılık etmek suçunu aynı mağdurlara karşı değişik zamanlarda birden fazla kez işledikleri sabit olan sanıklar hakkında verilen cezanın TCK’nın 43/1 maddesi uyarınca artırılması gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanıklar müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-)Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin “30.03.2012” yerine “15.02.2012” olarak yazılması,

2-)Adli para cezalarının yerine getirilmemesi halinde 6545 Sayılı Kanunla değişik 5275 Sayılı Kanun’un 106/3. maddesi uyarınca infaz aşamasında resen uygulama yapılabileceği nazara alındığında hüküm fıkrasında TCK’nın 52/4. maddesi gereğince infazı kısıtlar şekilde ihtarat yapılması,

3-)TCK’nın 53. maddesinin 3. fıkras 3. fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan” yoksunluğun sanığın sadece kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği altsoyu haricindekiler yönünden ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceğinin gözetilmemiş olması ve ayrıca TCK’nın 53. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarının uygulanması bakımından, Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 Sayılı iptal kararının gözetilmesi lüzumu,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılması gerektirmeyen bu hususların aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; gerekçeli karar başlığında suç tarihi bölümünden “15.02.2012” ibaresinin çıkarılarak yerine “30.03.2012” yazılması, 3 numaralı hüküm fıkrasının TCKnın 52/4. maddesinin uygulanmasına dair bentlerinde yer alan “ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin ihtarına” ibaresinin çıkarılması ve hükümdeki TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına dair kısımlarının bütünüyle çıkarılarak yerine “Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 Sayılı iptal kararı doğrultusunda yürürlükte bulunan TCK’nın 53. maddesinin sanık hakkında uygulanmasına” ibaresinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

2-)Sanık … hakkında kişileri fuhuşa teşvik etmek veya yaptırmak veya aracılık etmek suçundan kurulan hükümlere ve malen sorumlu …‘ın temyizine yönelik yapılan incelemede;

UYAP ortamından alınıp dosya içine konulan nüfus kaydına göre sanık …‘ın hükümden sonra, temyiz aşamasında 15.10.2015 tarihinde öldüğüne dair kayıt araştırılarak sonucuna göre davanın TCK’nın 64/1. maddesi gereğince düşürülmesinde zorunluluk bulunması,

Kişileri fuhuşa teşvik etmek veya yaptırmak veya aracılık etmek suçunun işlenilmesinde kullanılması sebebiyle müsaderesine karar verilen 22 T 0176 plakalı aracın, atılı suçun sanıklarına ait olmadığı, sanık …‘in kardeşi malen sorumlu …‘a ait olduğu ve dosyada, malen sorumlunun bahse konu aracın suçun işlenilmesinde kullanıldığını bildiğine dair delil bulunmadığı nazara alındığında, TCK’nın 54/1-1. cümle uyarınca sahibine iadesine karar verilmesi gerekirken, aracın sanık …‘e ait olduğundan bahisle müsaderesine karaı verilmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafii ve malen sorumlu vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 15.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/8167 Karar: 2017/3216 Tarih: 12.06.2017

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun uyarınca mükerrirler hakkında denetim süresini belirme ve gerektiğinde uzatma görevinin hükmü veren mahkemeye değil, hükümlünün infaz aşamasındaki davranışlarını da değerlendirerek koşullu salıverme ile ilgili kararı verecek olan mahkemeye ait olduğu gözetilmeden, hükümlülük kararında mükerrir olan sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 58/7. madde ve fıkrası uyarınca “mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirlerinin uygulanmasına” karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, denetimli serbestlik tedbirinin süresinin de belirlenmesi suretiyle infaz yetkisinin kısıtlanması,

Hükümden sonra 24.11.2015 günlü, 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamı ile 5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesi yönünden kısmi iptal kararı verildiğinden, anılan husus nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gözetilerek 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca hükümde yer alan 5275 Sayılı Kanun’un 108/4. maddesi uyarınca 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair bölüm ile TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili bölümün çıkartılarak yerlerine, “cezanın infazından sonra denetimli serbestlik uygulanmasına” ve Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Sayılı iptal kararı da nazara alınmak kaydıyla sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarının uygulanmasına” ibarelerinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 12.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/19759 Karar: 2017/10197 Tarih: 27.04.2017

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

Sanığın yokluğunda verilen mahkumiyet hükmünün savunmasında beyan ettiği adresine gidildiğinde sanığın bu adresten taşındığının bildirilmesi üzerine, adres kayıt sisteminde kayıtlı adresi araştırılmaksızın daha önce tebliğat yapılmayan aynı adrese Tebliğat Kanunu göre yapılan tebliğatın usulsüz olduğu anlaşıldığından, temyiz isteminin öğrenme üzerine ve süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;

1- )Sanık hakkında resmi evrakta sahtecilik suçundan verilen hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Sanığın satın aldığı hayvanlara karşılık olarak katılana verdiği, keşidecisinin elinden rızası dışında çıkan ve sanık tarafından ön yüzü doldurulup, keşideci yerine imzalanıp, arkası cirolanan çeki kullanmak suretiyle atılı suçu işlediğinin anlaşılması karşısında, mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanık müdafinin, atılı suçun unsurlarının oluşmadığına dair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Mükerrir olan sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 58. maddesi gereğince “mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına” karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı olup, mahalli Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322.maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasının 2/b fıkrası dördüncü parağrafından sonra gelmek üzere “Sanığın Ankara 22.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2003/822 ( E )- 2004/820 ( K ) sayılı ilamı ile mükerrir olduğu anlaşılmakla, cezasının 5237 Sayılı TCK’nın 58/6 maddesi gereğince Mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve TCK’nın 58/7. maddesi gereğince cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına” cümlesi eklenmek suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

2- )Sanık hakkında dolandırıcılık suçundan verilen hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Sanık ile katılan arasında 2008 yılı 8 ayında başlayan ticari ilişki olduğu, bu ilişki kapsamında sanığın katılandan aldığı hayvanlara sebebiyle doğan borcuna karşılık söz konusu çek ile bir adet senet verdiğini, bu çek ve senetlerin verilmesi sırasında herhangi bir alış veriş olmadığını bunun Tarım il müdürlüğü kayıtları ile ispatlanabileceğini bildirmesi karşısında, Yargıtay C.G.K’nın 03.03.1998 gün ve 6/8-69 Sayılı kararında açıklandığı üzere, önceden doğmuş bir zarar veya doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması halinde zarar veya borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu doğmayacağından dolandırıcılık suçunun oluşmayacağı belirtildiğinden, taraflar arasındaki borç ilişkisinin ne zaman doğduğunun tereddüte mahal vermeyecek şekilde saptanmasından sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi,

Kabule göre de;

a- )Mükerrir olan sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 58. Maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

b- )TCK’nın 158/1-f-son maddesine göre adli para cezasının, aynı kanunun 52. maddesi uyarınca, elde edilen haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde temel gün birim sayısı üzerinden belirlenip, artırım ve indirimlerin yapılmasından sonra elde edilen sonuç gün birim sayısının, 20-100 TL arasında tespit edilecek bir gün karşılığı para miktarı ile çarpılması suretiyle tayin edilmesi gerekirken, temel cezanın 1000 gün olarak belirlenip, 20,00 TL’den çevrilmesinden sonra, belirlenen cezanın haksız menfaat miktarının iki katından az olduğundan bahisle bu meblağa çıkarılarak infazda tereddüte neden olunması,

SONUÇ : Kanuna aykırı olup, sanık müdafii ile mahalli Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu sebeple yerinde görüldüğünden 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 Sayılı 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 27.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/10365 Karar: 2017/2468 Tarih: 05.04.2017

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

1- )Hükümden önce 01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 Sayılı Kanun’un 5. maddesiyle yapılan değişiklikle 5237 Sayılı TCK.nun 50/6 madde ve fıkrasında yer alan “yaptırım” ibaresinin “tedbir” olarak değiştirilip, 5275 Sayılı Kanun’un 106. maddesinin 4., 9. fıkralar 4. ve 9. fıkralarının yeniden düzenlenip, 10.fıkrasının da yürürlükten kaldırılması karşısında, hükümde infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde sanığa verilen 500 TL Adli Para Cezasının süresinde ödememesi halinde 52/4 maddesi uyarınca hapis cezasına çevrileceğinin sanığa ihtarına karar verilmesi,

2- )Dava konusu eşyanın 5607 Sayılı Kanun’un 13. maddesi yollamasıyla 5237 Sayılı TCK.’nun 54. maddesi uyarınca müsaderesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden doğrudan 5237 Sayılı TCK.’nun 54. maddesi gereğince müsaderesine karar verilmesi,

3- )Suçtan doğrudan zarar görmeyen ve katılma hakkı bulunmayan … davaya katılan olarak kabul edilip lehine vekalet ücreti hükmedilmesi,

4- )Sanık hakkında hem adli para cezası hem de hapis cezası verildiği ve adli para cezaları için TCK. 58. maddeye göre tekerrür hükümleri uygulanamayacağı halde tekerrür hükümleri uygulanmasına karar verilirken hiçbir ayrım yapmaksızın sanığın cezasının 58 maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi,

5- )Hükmün erteleme uygulanmama gerekçesinin yazıldığı …fıkrasının 6.bendinde Bursa Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2005/492 E-2006/159 K sayılı ilamının ‘Bursa 1.Asliye Ceza Mahkemesi ve 2005/592 Esas’ olarak gösterilmesi,

6- )24.11.2015 tarihli 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 Sayılı iptal kararı ile 5237 Sayılı TCK.nun 53.maddesinin bazı bölümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, anılan maddenin yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde görüldüğünden ve bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasa’nın 8/1.maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 Sayılı CMUK.nun 322. maddesi uyarınca,

SONUÇ : 1- )Hükmün fıkrasının 9.bendindeki ‘‘Sanığa verilen 500 TL Adli Para Cezasının süresinde ödememesi halinde 52/4 maddesi uyarınca hapis cezasına çevrileceğinin sanığa ihtarına” cümlesinin çıkarılması,

2- )Hükmün müsadereye dair bendinde yer alan “ 54/1” ibaresinden önce gelmek üzere “5607 Sayılı Kanun’un 13. maddesi yollamasıyla” ifadesinin eklenmesi,

3- )Hükmün …İdaresine vekalet ücreti verilmesine dair C fıkrasının 2.bendinin hükümden çıkarılması,

4- )Tekerrür hükümlerinin uygulandığı fıkrasının son bendinde yer alan “hükmolunan cezanın” ifadesinin “hükmolunan hapis cezasının” olarak değiştirilmesi,

5- )Hükmün erteleme uygulanmama gerekçesinin yazıldığı fıkrasının 6.bendinde yer alan “Asliye” kelimesinin “Ağır”, “2005/592” ibaresinin “2005/492” olarak değiştirilmesi,

6- )5237 Sayılı TCK’nun 53. maddesinin uygulanmasına dair bölümün çıkartılması, yerine “24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 E. , 2015/85 K. sayılı kararındaki iptal edilen hususlar gözetilerek, 5237 Sayılı 53/1…3 madde fıkralarının tatbikine,” ifadesinin eklenmesi ve sair kısımların aynen bırakılması suretiyle hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 05.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/11582 Karar: 2017/2793 Tarih: 20.03.2017

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

Hükümden sonra 02.12.2016 tarihinde 29906 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun değişik 5271 Sayılı CMK’nın 253. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrasının ( b ) bendine eklenen alt bendler arasında yer alan ve 5237 Sayılı TCK’nın 141. maddesinde tanımı yapılan hırsızlık suçunun da uzlaşma kapsamına alındığı anlaşılmakta ise de; sanığın eylemlerinin, bina dahilinde katılanlara ait cep telefonlarını konuşmak bahanesi ile çalma şeklinde gerçekleşen olayda 142/1-b maddesi uyarınca ( iki kez ) nitelikli hırsızlık suçunun oluşacağı ve eylemlerinin uzlaşma kapsamı dışına çıkaracağı gözetilip,sanık hakkında uzlaşma hükümleri uygulanamayacağı belirlenerek yapılan incelemede;

Sanığın eylemlerinin, bina dahilinde katılanlara ait cep telefonlarını konuşmak bahanesi ile çalma şeklinde gerçekleşen olayda her iki katılana yönelik ayrı ayrı hüküm kurulmuş olduğu görülmekle tebliğnamede suçun vasfına ve ayrı uygulama yapılmamış olmasına dair bozma isteyen düşüncelere iştirak edilememiştir.

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçların sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- )Sanık hakkında tekerrüre esas alınan, Asliye Ceza Mahkemesi’nin 14.03.2007 tarihli 2004/419 Esas 2007/160 Karar sayılı ilamı ile hırsızlık suçundan 765 Sayılı TCK’nın 491/3,, 81/2 maddeleri uyarınca 11 ay 2 gün hapis cezası ile cezalandırıldığı ve 13.09.2007 tarihinde hükmün kesinleştiği, bu mahkumiyetin tekerrüre esas olduğu, tekerrür hükümleri bakımından 765 Sayılı ile 5237 Sayılı koşulları ve sonuçları itibariyle farklı düzenlendiği, 765 Sayılı “cezanın artırım nedeni” olarak öngörülmüş iken, 5237 Sayılı Yasada koşullu salıverilme süresini de etkileyecek şekilde bir “infaz rejimi kurumu” olarak düzenlendiği. 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 108. maddesinin 3. fıkras 3. fıkrasındaki “İkinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması durumunda, hükümlünün koşullu salıverilmeyeceğine” dair hükmün uygulanabilmesi için, sanık hakkında kesinleşen bir hüküm ile, 5237 Sayılı TCK’nın 58. maddesi uyarınca tekerrür hükümleri uygulanıp, tekrar TCK’nın 58. maddesinin uygulanmasını gerektirir bir suç işlemesinin gerektiği. Bu itibarla 765 Sayılı TCK’nın 81. maddesinin tatbik olunduğu hükmün birinci kez mükerrerliğe esas alınabilir ise de ikinci kez mükerrerliğe esas alınamayacağının gözetilmemesi,

2- )Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 günlü, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı, 24.11.2015 gün ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan kısmi iptal kararı uyarınca, 5237 Sayılı TCK 53.madde 1.fıkra 1.fıkra b. bendinde düzenlenen “seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına” hükmünün iptal edilmesi sebebiyle uygulanamayacağının gözetilmesi zorunluluğu,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık …‘in temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan sebeple tebliğnameye kısmen uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 Sayılı 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkralarından “TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına dair bölümlerin” çıkartılarak, yerine “Kasten işlemiş olduğu suç için hapis cezasıyla mahkûmiyetin yasal sonucu olarak sanığın, 5237 Sayılı TCK’nın 53 /1.maddesinin ( a ), ( c ), ( d ) ve ( e ) bentlerinde yazılı haklardan aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca cezanın infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise anılan maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkûm olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına” cümlesinin eklenmesi yine TCK’nın 58. maddesinin uygulanmasına dair bölümlerden “sanığın ikinci kez mükerrir olduğu”na dair ibarelerin, çıkarılması suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 20.03.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/16384 Karar: 2017/8491 Tarih: 20.03.2017

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

1- )Sanığın adli sicil kaydının hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karardan ibaret olması karşısında, TCK’nın 58.maddesinin uygulanamayacağının ve bu sebeple de hakaret suçundan ceza belirlenirken seçimlik cezalardan hapis cezasının seçilmesine dayanak olamayacağının gözetilmemesi,

2- )Kabule göre de;

a- )İddianamede belirtilmediği halde sanığa ek savunma verilmeden TCK’nın 58.maddesinin uygulanması,

b- )TCK’nın 58.maddesine dayanak teşkil eden hükmün kararda gösterilmemesi,

c- )Tehdit suçu bakımından; 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763sayılı Kanunun 34.maddesiyle değişik 5271sayılı CMK’nın 253.maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaştırma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu, hakaret suçu yönünden ise, uzlaşma önerisinin yapıldığı tarihte 5271 Sayılı CMK’nın 253 /3.maddesinde engel bulunduğu gözetilerek, yeni düzenleme karşısında bu suç yönünden de uzlaşma önerisinde bulunulması gerektiği anlaşılmış olmakla, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2, 7.maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu sebeple yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönler incelenmeksizin HÜKÜMLERİN, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1 maddesi gereğince BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 20.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/33466 Karar: 2017/1460 Tarih: 01.03.2017

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

I- ) Katılan … temyiz istemine dair incelemede;

Suçun niteliğine göre, suçtan doğrudan zarar görmeyen … davaya katılan olarak kabulü hükmü temyize hakkı kazandırmayacağından, … vekilinin temyiz isteğinin 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 Sayılı CMUK’nun 317. maddesi uyarınca REDDİNE,

II- )Sanık …‘in temyiz istemine dair incelemede;

Sanığın 09.07.2013 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilen hükmü 310/1. maddesinde öngörülen 1 haftalık yasal süresinden sonra 18.07.2013 tarihinde temyiz ettiği anlaşılmakla, sanığın talebinin 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 Sayılı CMUK.nun 317. maddesi uyarınca REDDİNE,

III- )Sanık … ‘ın temyiz istemine dair incelemede;

1- ) Sanık hakkında hem adli para cezası hem de hapis cezası verildiği ve adli para cezaları için TCK. 58. maddeye göre tekerrür hükümleri uygulanamayacağı halde tekerrür hükümleri uygulanmasına karar verilirken hiç bir ayrım yapmaksızın sanığın cezasının 58 maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi,

2- ) Hükümden önce 01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 Sayılı Kanun’un 5. maddesiyle yapılan değişiklikle 5237 Sayılı TCK.nun 50/6 madde ve fıkrasında yer alan “yaptırım” ibaresinin “tedbir” olarak değiştirilip, 5275 Sayılı Kanun’un 106. maddesinin 4., 9. fıkralar 4. ve 9. fıkralarının yeniden düzenlenip, 10.fıkrasının da yürürlükten kaldırılması karşısında, hükümde infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin ihtarına karar verilmesi,

3- ) 24.11.2015 tarihli 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 Sayılı iptal kararı ile 5237 Sayılı TCK.nın 53.maddesinin bazı bölümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, anılan maddenin yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Sanığın, 5237 Sayılı 53/1-…b,d,e bentlerindeki haklardan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya; 53/1-c maddesinde yazılı haklardan ise anılan maddenin 3. fıkrası uyarınca kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından mahkum olduğu hapis cezasından koşullu salıverilmesine, diğer kişilere yönelik bu hakları bakımından aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca hapis cezasının infazının tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerekirken sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından uygulanmamasına karar verilmesi,

Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu sebeple yerinde görüldüğünden ve bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 5320 Sayılı Kanun’un 8 /1.maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 Sayılı CMUK’nun 322.maddesi uyarınca;

1- ) Sanık hakkındaki hükümde 5237 Sayılı TCK’nın 58. maddesi gereğince tekerrür hükümlerinin uygulandığı bentlerde yer alan “sanığa verilen cezanın” ibaresi çıkartılarak yerine “sanığa verilen hapis cezasının” ibaresinin eklenmesi,

2- ) Sanık hakkındaki hükmün 3.fıkrasında yer alan “ ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin ihtarına “ cümlesinin çıkarılması,

3- ) Hükümden TCK.nın 53.maddesinin uygulanmasına dair bölümün çıkarılması, yerine “24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 E. , 2015/85 K. sayılı kararındaki iptal edilen hususlar gözetilerek, 5237 Sayılı TCK’nın 53 /1…3 madde fıkralarının tatbikine,” ifadesinin eklenmesi ve sair kısımların aynen bırakılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

IV- )Sanık …’ nin temyiz istemine dair incelemede;

1- ) Hükümden önce 01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 Sayılı Kanun’un 5. maddesiyle yapılan değişiklikle 5237 Sayılı TCK.nun 50/6 madde ve fıkrasında yer alan “yaptırım” ibaresinin “tedbir” olarak değiştirilip, 5275 Sayılı Kanun’un 106. maddesinin 4., 9. fıkralar 4. ve 9. fıkralarının yeniden düzenlenip, 10.fıkrasının da yürürlükten kaldırılması karşısında, hükümde infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin ihtarına karar verilmesi,

2- ) 24.11.2015 tarihli 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 Sayılı iptal kararı ile 5237 Sayılı TCK.nın 53.maddesinin bazı bölümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, anılan maddenin yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Sanığın, 5237 Sayılı TCK’nin 53/1-b,d,e bentlerindeki haklardan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya; 53/1-c maddesinde yazılı haklardan ise anılan maddenin 3. fıkrası uyarınca kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından mahkum olduğu hapis cezasından koşullu salıverilmesine, diğer kişilere yönelik bu hakları bakımından aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca hapis cezasının infazının tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerekirken sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından uygulanmamasına karar verilmesi,

SONUÇ : Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu sebeple yerinde görüldüğünden ve bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1.maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 Sayılı CMUK’nun 322.maddesi uyarınca;

1- ) Sanık hakkındaki hükmün 3.fıkrasında yer alan “ ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin ihtarına “ cümlesinin çıkarılması,

2- ) Hükümden TCK.nın 53.maddesinin uygulanmasına dair bölümün çıkarılması, yerine “24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 E. , 2015/85 K. sayılı kararındaki iptal edilen hususlar gözetilerek, 5237 Sayılı TCK’nın 53/1-3 madde fıkralarının tatbikine,” ifadesinin eklenmesi ve sair kısımların aynen bırakılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 01.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/850 Karar: 2017/5658 Tarih: 23.02.2017

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede, Dosya kapsamına göre,

1- )Sanığın mağdurlara “yarın bana 8 tane ekmek vermezseniz ön tarafa geçer camlarınızı kırarım, sorumlusu siz olursunuz’’ ve ‘‘bana ekmek vermiyorsanız arabanızın tekerlerini keserim’’ şeklinde sözlerle her iki müştekiyi de aynı anda tehdit ettiğinin iddia ve kabul edilmesi karşısında, tehdit suçunun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi nedeniyle, zincirleme suç hükümleri gereği tehdit suçundan bir kez ceza verilip, bu cezanın Türk Ceza Kanunu’nun artırılması gerekirken, her bir müşteki için ayrı ayrı ceza verilmesinde,

2- )Sanığın tekerrüre esas alınan kararda suç tarihi itibari ile 18 yaşından küçük olduğu ve tekerrüre esas başka sabıkası da bulunmadığı cihetle, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 58/5. maddesinde yer alan “Fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme karşısında, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilemeyeceğinin gözetilmemesinde,

3- )Sanık hakkında düzenlenen iddianamede, müştekilere hitaben ‘‘yarın bana 8 tane ekmek vermezseniz ön tarafa geçer camlarınızı kırarım, sorumlusu siz olursunuz’ diyerek tehditte bulunduğu’’ iddia edilmiş müştekilerin de aynı şekilde ifade ettikleri eylemin mahkemece de bu şekilde kabul edilmiş olması karşısında, sanığın fiilinin 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106 /1-2. cümlesinde düzenlenen malvarlığı itibariyle zarara uğratacağını ifade ile tehdit vasfında bulunduğu halde, 106/1-1. cümle gereğince karar verilmesinde, isabet görülmediğinden, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.

1- )Olay

Sanık hakkında iki ayrı müştekiye karşı tehdit suçundan TCK’nın 106/1-1. maddesi uyarınca açılan davada, müştekilere hitaben ‘‘yarın bana 8 tane ekmek vermezseniz ön tarafa geçer camlarınızı kırarım, sorumlusu siz olursunuz’ şeklindeki sözlerinin 106/1-2 cümle kapsamında basit tehdit suçunu oluşturduğu ve müştekilere karşı aynı anda söylenen sözlerle işlenen tehdit suçunun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi nedeniyle, zincirleme suç hükümleri gereği tehdit suçundan bir kez ceza verilip, bu cezanın Türk Ceza Kanunu’nun 43/2. maddesiyle artırılması gerekirken, her bir müştekiye karşı eylemi için ayrı ayrı ceza verilmesinde, ve sanığın tekerrüre esas alınan kararda suç tarihi itibari ile 18 yaşından küçük olduğu ve tekerrüre esas başka sabıkası da bulunmadığı cihetle, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 58/5. maddesinde yer alan “Fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanmaz düzenlemesi karşısında yazılı şekilde verilen kararın usul ve kanuna aykırı olması sebebiyle kanun yararına bozulması istemine dair olduğu anlaşılmıştır.

2- )Hukuksal Değerlendirme,

Dosya kapsamı ve kanun yararına bozma istemi incelenerek birlikte değerlendirildiğinde, sanık hakkında iki ayrı müştekiye karşı tehdit suçundan TCK’nın 106/1-1 maddesine göre açılan davada eylemin 106/1-1 maddeye uyduğunun kabulüyle iki ayrı suçtan hüküm kurulmuş ve sanık hakkında ayrıca 58. maddenin uygulanmasına karar verilmiş ise de, sanığın söylediği iddia ve kabul edilen ‘‘yarın bana 8 tane ekmek vermezseniz ön tarafa geçer camlarınızı kırarım, sorumlusu siz olursunuz” şeklindeki sözlerinin aynı kanunun 106/1-2 cümleye uyan basit tehdit suçunu oluşturduğu gibi, suça konu sözlerin iki müştekiye karşı aynı anda söylenmekle, birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi nedeniyle, zincirleme suç hükümleri gereği tehdit suçundan bir kez ceza verilip, bu cezanın Türk Ceza Kanunu’nun 43/2. maddesiyle artırılması gerekirken, her bir müştekiye karşı eylemi için ayrı ayrı ceza verilmesinin ve suçun işlendiği tarih itibari ile 18 yaşından küçük olduğu ve tekerrüre esas başka sabıkası da bulunmadığı cihetle, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 58 /5. maddesinde yer alan “Fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanmaz” düzenlemesine aykırı olarak, sanığın cezasının TCK’nın 58. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesi ve infazdan sonra denetimli serbestlik uygulanmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğu anlaşılmaktadır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle,

Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden Kulu Asliye Ceza Mahkemesi’nin 10.06.2015 tarihli ve 2014/625 esas, 2015/496 karar sayı ile verilip kesinleşen kararının, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre, cezanın şahsileştirilerek, TCK’nın 106/1-2 maddeye göre hapis ya da adli para cezası tercihinin yapılması, 43. madde uygulaması ile hükümde yer alan TCK’nın 53/1. maddesiyle TCK’nın 50,, 51. maddelerinin yeniden değerlendirilmesi gerekeceğinden, sonraki işlemlerin, CMK’nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde yerine getirilmesine, 23.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/17708 Karar: 2017/1741 Tarih: 16.02.2017

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

Sanık hakkında Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2011/1094 Sayılı iddianamesiyle hakaret ve tehdit suçundan cezalandırılması istemiyle dava açıldığı, yapılan yargılama sonucunda Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 24.01.2012 tarih, 2011/432 esas, 2012/44 Sayılı kararı ile her iki suça dair mahkumiyet hükmü kurulduğu, sanığın hükmü temyiz etmesi üzerine yapılan inceleme sonucunda;

I- ) Dairemizin 04.06.2015 tarih ve 2015/2093 esas, 2015/2302 Sayılı kararıyla;

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine ve temyiz dilekçesinin kapsamına göre dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede ;

1- ) Sanığa yükletilen hakaret eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Yasaya uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı; böylece olaylara dair sorunlarda gerekçenin yeterli bulunduğu,

Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Yasada öngörülen suç tipine uyduğu,

Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan hüküm kurulurken doğrudan TCK’nın 125/3-a maddesi gereğince temel cezanın belirlenmesi gerektiğinin gözetilmediği,

Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.

Ancak;

a- ) TCK’nın 58/7. maddesi uygulanırken yalnızca denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesi yerine 5275 Sayılı Kanun’un 107, 108 . maddeleri uyarınca yapılacak infazı kısıtlar biçimde 1 yıllık denetim süresinin belirlenmesi,

b- ) TCK’nın 53/1- ( c ) bendinde yer alan hak yoksunluğunun kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar , diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden ve 53/1-a,b,d,e bentlerindeki hak yoksunlukları bakımından mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağının gözetilmemesi,

Yasaya aykırı, sanık …‘nin temyiz itirazları bu itibarla yerinde ise de bu aykırılıklar yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 Sayılı 322.maddesi uyarınca;

a- ) TCK’nın 58. maddesinin uygulanmasına dair hüküm fıkrasından, “1 yıllık denetim süresinin” çıkartılması,

b- ) “TCK’nın 53. maddenin uygulanmasına” dair fıkranın hükümden çıkarılarak yerine “ TCK’nın 53/1- ( c ) bendinde yer alan hak yoksunluğunun kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar, diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden ve 53/1- a, b, d, e bentlerindeki hak yoksunlukları bakımından mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağı” ifadesinin eklenmesi suretiyle tebliğnameye kısmen uygun olarak hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

2- ) Sanık hakkında tehdit suçundan kurulan hükme yönelik temyize gelince;

Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- ) Orman muhafaza memuru olan katılanların, Orman Kanunu’na muhalefet sebebiyle sanık hakkında verilen kararın tebliği için yanına gittikleri sırada sanığın, katılanlara olay tutanağında ve tanık beyanında belirtilen ‘‘sizi vuracağım, öldüreceğim, gidin buradan’’ şeklindeki sözlerle tehdit ettiğinin kabul edilmesi karşısında, eylemin bir bütün halinde TCK’nın 265 /1. maddesinde düzenlenen, görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi,

2- ) 5275 Sayılı Kanun’un 108.maddesi uyarınca denetim süresini belirleme ve gerektiğinde uzatma görevinin, hükümlünün infaz aşamasındaki davranışlarını da değerlendirerek koşullu salıverme ile ilgili kararı verecek olan mahkemeye ait olacağı gözetilerek mükerrir olan sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 58/7. maddesi gereğince “mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirleri uygulanmasına” karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, denetimli serbestlik tedbiri süresinin de belirlenmesi,

3- ) TCK’nın 53/1- ( c ) bendinde yer alan hak yoksunluğunun kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar , diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden ve 53/1-a,b,d,e bentlerindeki hak yoksunlukları bakımından mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağının gözetilmemesi,

Kanuna aykırı ve sanık …‘nin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken aleyhe temyiz olmadığından, 1412 Sayılı CMUK’nın 326/ son maddesinin gözetilmesine, şeklinde karar verilmiştir.

Dairemizin kararı üzerine, Manisa 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nce hakaret suçuna dair hükmün 04.06.2015 tarihinde kesinleştirildiği, tehdit suçuna dair olarak da 26.11.2015 tarihli celsede dairemizce sanığın tehdit eylemi hakkında verilen bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devamla sanık hakkında 16.02.2016 tarih, 2015/635 esas, 2016/104 Sayılı karar ile görevi yaptırmamak için direnme suçundan mahkumiyet hükmü kurulmuştur. Bu hüküm sanık tarafından 19.02.2016 tarihli dilekçeyle temyiz edilmiş olmakla birlikte, dairemize tebliğname ile incelenmek üzere gönderilmemiştir.

II- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 09.06.2016 tarih, 2016/153280 Sayılı itiraz talebinde;

“İTİRAZ NEDENLERİ: Manisa ( Kapatılan ) 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 24.01.2012 gün, 2011/431 esas ve 2012/44 Sayılı kararında, Sanığın katılanlara yönelik orman içinde gerçekleşen hakaret eyleminde, 5271 Sayılı CMK’nın 226/2. maddesine aykırı olarak iddianame ile talep edilmediği halde ek savunma hakkı tanınmadan ve karar yerinde tartışılmadan, Sanığın cezasında 5237 Sayılı TCK’nın 125/4. maddesi uyarınca artırım yapılmıştır.

Yukarıda arz olunan nedenlerle;

1- ) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜ,

2- ) Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nin 04.06.2015 gün, 2015/2093 esas ve 2015/2302 Sayılı kararında hakaret suçuyla ilgili bölümün kaldırılarak, Manisa ( Kapatılan ) 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 24.01.2012 gün, 2011/431 esas ve 2012/44 Sayılı kararında hakaret suçuyla ilgili hükmün, 5271 Sayılı CMK’nın 226/2. maddesine aykırı olarak iddianame ile talep edilmediği halde ek savunma hakkı tanınmadan ve karar yerinde tartışılmadan, sanığın cezasında 5237 Sayılı TCK’nın 125/4. maddesi uyarınca artırım yapılması, 5237 Sayılı TCK’nın 58. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken infazı kısıtlar şekilde denetim süresinin 1 yıl olarak belirlenmesi, 5237 Sayılı TCK’nın 53/1-c. maddesinde yer alan hak yoksunluğunun kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar, diğer kişilere karşı belirtilen hak yoksunlukları bakımından mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağının gözetilmemesi, 5237 Sayılı TCK’nın 53/1. maddesinin ( b ) bendine dair Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 gün, 2014/140 esas ve 2015/85 Sayılı iptal kararına göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması yasaya aykırı bulunduğundan 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca bozulması,

3- ) İtirazımız yerinde görülmediği takdirde, dosyanın itiraz hakkında bir karar verilmek üzere Yargıtay Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİ, talep edilmiş olmakla,

III- Dairemizin 04.06.2015 tarih ve 2015/2093 esas, 2015/2302 karar sayılı kararında hakaret suçuna dair verilen düzeltilerek onama kararına yönelik itiraz talebinde bulunulduğunun belirlenmesi sonucunda, Dairemizin 21.06.2016 tarih, 2016/13663 esas, 2016/13843 Sayılı kararı ile;

“Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz gerekçeleri yerinde görülmekle, 6352 Sayılı Kanun’un 99. maddesiyle eklenen 5271 Sayılı CMK’nın 308. maddesinin 3. fıkras 3. fıkrası uyarınca İTİRAZIN KABULÜNE,

Dairemizce verilen 04.06.2015 gün ve 2015/2093 esas, 2015/2302 Sayılı kararında, hakaret suçuna dair verilen düzeltilerek onama kararının KALDIRILMASINA,

Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 24.01.2012 tarih ve 2011/431 esas, 2012/44 karar karar sayılı mahkumiyet hükmünü içeren dosya yeniden görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- ) Sanığa ek savunma hakkı verilmeden, iddianamede talep olunmayan TCK’nın 125/4. maddesi uyarınca sanığın cezasında arttırım yapılmak suretiyle CMK’nın 226. maddesine aykırı davranılması,

2- ) 5275 Sayılı Kanun’un 108.maddesi uyarınca denetim süresini belirleme ve gerektiğinde uzatma görevinin, hükümlünün infaz aşamasındaki davranışlarını da değerlendirerek koşullu salıverme ile ilgili kararı verecek olan mahkemeye ait olacağı gözetilerek mükerrir olan sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 58/7. maddesi gereğince “mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirleri uygulanmasına” karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, denetimli serbestlik tedbiri süresinin de belirlenmesi,

3- ) TCK’nın 53/1- ( c ) bendinde yer alan hak yoksunluğunun kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar , diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden ve 53/1-a,b,d,e bentlerindeki hak yoksunlukları bakımından mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağının gözetilmemesi,

4- ) TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına dair hükmün, Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 Sayılı kararı ile iptal edilmesi sebebiyle uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması,

Kanuna aykırı, sanık …‘nin temyiz nedenleri ile itiraz yazısındaki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, bozma üzerine sanık hakkındaki ilamın kesinleşmemiş sayılması gerektiğinden, infaza başlanılmış ise infazın durdurulmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiştir.

IV- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.11.2016 tarih ve KD- 2016/369757 Sayılı yazısı ile;

Manisa 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/635 esas sayılı 12.08.2016 tarihli yazısı ile hükümlünün tehdit suçuna dair temyiz talebi incelenmeksizin işlemsiz olarak iade edildiğinden tehdit suçu yönünden incelenmek üzere dosya gönderilmiş olup, Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2011/431 esas 2012/44 karar sayılı 24.01.2012 tarihli kararı ile sanık hakkında hakaret suçundan 5237 Sayılı TCK’nın 125/3-a,, 125/4,, 43,, 53/1,, 58. maddeleri gereğince 1 yıl 5 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, tehdit suçundan 5237 Sayılı TCK’nın 106/1-1. cümle, 43,, 53/1,, 58. maddeleri gereğince 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün sanık tarafından temyiz edildiği, Yargıtay 18. Ceza Yüksek Dairesi’nin 2015/2093 esas 2015/2302 karar sayılı 04.06.2015 tarihli kararı ile hakaret suçundan dolayı hükmün düzeltilerek onanmasına, tehdit suçundan kurulan hükmün ise, eylemin görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğundan bahisle bozulmasına karar verildiği, Manisa 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/635 esas ve 2016/104 Sayılı 16.02.2016 tarihli kararı ile sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan 5237 Sayılı TCK’nın 265/1,, 43/2. maddesi delaletiyle 43/1,, 53/1,, 58. maddeleri gereğince 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, sanığın 19.02.2016 tarihli dilekçesi ile Manisa 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/635 esas ve 2016/104 Sayılı 16.02.2016 tarihli kararını temyiz ettiği, 15.03.2016 tarihli dilekçesi ile de, hakaret suçundan verilen mahkumiyet kararının düzeltilerek onanmasına dair karara karşı itiraz yasa yoluna başvurulmasını talep ettiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 4-2016/153280 Sayılı 09.06.2016 tarihli yazısı ile Yargıtay 18. Ceza Yüksek Dairesi’nin 2015/2093 esas 2015/2302 karar sayılı 04.06.2015 tarihli kararına itiraz edildiği, yine 2016/153280 Sayılı 09.06.2016 tarihli tebliğname ile sanık hakkında Manisa 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/635 esas ve 2016/104 Sayılı 16.02.2016 tarihli kararı ile görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan hükmün onanmasının talep edildiği, Yargıtay 18. Ceza Yüksek Dairesi’nin 2016/13663 esas 2016/13843 karar sayılı 21.06.2016 tarihli kararı ile itirazın kabulüne, hakaret suçuna dair 2015/2093 esas 2015/2302 karar sayılı 04.06.2015 tarihli düzelterek onama kararının kaldırılmasına, Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2011/431 esas 2012/44 Sayılı 24.01.2012 tarihli kararının bozulmasına karar verildiği, görevi yaptırmamak için direnme suçuna dair Manisa 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/635 esas ve 2016/104 Sayılı 16.02.2016 tarihli kararına yönelik temyiz talebi hakkında karar verilmediği anlaşılmakla, sanığın Manisa 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/635 esas ve 2016/104 Sayılı 16.02.2016 tarihli kararı ile görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan hükme yönelik temyiz talebi hakkında, karar verilmesi, şeklindeki istemle dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Manisa 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 16.02.2016 tarih, 2015/635 esas ve 2016/104 Karar sayılı görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen hükme dair temyiz denetiminin yapılabilmesi için, her ne kadar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.11.2016 tarih ve KD- 2016/369757 Sayılı yazısında dosyanın incelenmek üzere 2016/153280 Sayılı tebliğname ile dairemize gönderilmiş olduğu belirtilmiş ise de; sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçuna dair temyiz incelemesinin yapılması amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın tebliğnamesiyle dosyanın dairemize gönderilmediği anlaşılmakla,

SONUÇ : İtiraz üzerine Dairemizin 21.06.2016 tarih, 2016/13663 esas, 2016/13843 Sayılı kararında herhangi bir eksiklik bulunmaması sebebiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın eksikliğin giderilmesine dair talebinin REDDİNE, 16.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/2200 Karar: 2017/824 Tarih: 16.02.2017

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

1- )Sanık … hakkında kurulan hükümlere yönelik temyiz taleplerinin incelenmesinde;

Daha önce örgüt üyesi olduğu sabit olan, ihbar içeriğine göre, örgüt kırsalından gelip mensupları için temin ettiği ilaçları kırsala götürmekte iken yakalanan sanığın örgüt üyesi olduğu anlaşıldığı halde, silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan ceza verilmesi ve resmi belgede sahtecilik suçundan verilen cezada 3713 Sayılı Kanun’un 5/1. maddesi uyarınca artırım yapılmaması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış; silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan tayin olunan temel cezanın

TCK’nın 220. maddesiTCK’nın 220. maddesi 7. fıkrasının 2. cümlesi uyarınca indirildikten sonra devamında 3713 Sayılı Kanun’un 5. maddesi gereğince artırım yapılması gerekirken, yazılı şekilde uygulama yapılması sonuç ceza değişmediğinden bozma nedeni yapılmamış;

Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E, 2015/85 K. sayılı iptal kararının TCK’nın 53. maddesinin uygulanması yönünden infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.

Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde eleştiri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,

2- )Sanık … hakkında kurulan hükme yönelik temyiz taleplerinin incelenmesinde ise;

Sanık hakkında TCK’nın 314/2. maddesi uyarınca öncelikle temel ceza tayin edilip sonrasında aynı Kanunun 220. maddesi 7. fıkra 2. cümle ile indirim uygulandıktan sonra devamında 3713 Sayılı Kanun’un 5. maddesi gereğince artırım yapılması gerekirken, yazılı şekilde uygulama yapılması sonuç ceza değişmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenerek, sanığın suçlarının sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde aşağıdaki hususlar dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine; ancak,

1- )Eylemi gerçekleştiren sanığın örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaksızın fiili gerçekleştirdiği kabul edilmesine rağmen örgüt mensupları hakkında uygulama imkanı bulunan TCK’nın 58/9. maddesinin uygulanması,

2- )Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile TCK’nın 53/1. maddesindeki bazı düzenlemelerin iptal edilmiş olması sebebiyle bu karar doğrultusunda hüküm kurulmasında zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olmakla, hükmün bu sebeplerle 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılması gerektirmeyen bu hususların aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan hükümdeki TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına dair kısmın bütünüyle çıkarılarak yerine “Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararı doğrultusunda yürürlükte bulunan TCK’nın 53/1. maddesinin sanık hakkında uygulanmasına” ibaresinin eklenmesi ve TCK’nın 58/9. maddesinin uygulanmasına dair kısımlarının bütünüyle çıkarılması suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 16.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/6801 Karar: 2017/996 Tarih: 15.02.2017

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

I-) Dolandırıcılık suçundan verilen karara ilişen temyiz itirazlarının incelenmesinde;

5237 Sayılı TCK’nun 53. maddesinin5237 Sayılı TCK’nun 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 Sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-)5237 Sayılı TCK.nun 58/7. maddesi gereğince “mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına” karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, infazda duraksamaya, karışıklığa neden olacak ve infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde denetimli serbestlik tedbirinin süresinin de belirlenmesi,

2-) Sanık hakkında hükmolunan gün para cezasının adli para cezasına çevrilmesi sırasında uygulanan kanun maddesinin gösterilmemesi suretiyle, 5271 Sayılı CMK’nun 232/6. maddesine muhalefet edilmesi,

Yasaya aykırı; sanığın temyiz itirazları bu sebeple yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK.nun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasına dair hüküm fıkrasında yer alan “ayrıca 58. maddenin 6.7 ve 5275 Sayılı Kanun’un 108/4. maddesi uyarınca denetim süresi en az 1 yıl olmak üzere denetim süresi belirlenmesine” cümlesi çıkartılıp yerine “cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına” hükmün 4. fıkrasına da “ 52/2. maddesi gereğince” ibareleri yazılmak suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

II-) Sahtecilik suçundan verilen karara ilişen temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;

Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:

1-)Suç tarihinde yürürlükte bulunan 6762 Sayılı 688. (6102 Sayılı Kanun’un 776.) maddesinin 5, 6. fıkraları uyarınca senet metninde bulunması gerekli zorunlu unsurlardan olan “kime ve kimin emrine ödenecek ise onun ad ve soyadının” ve “ tanzim tarihinin” bulunmaması halinde senedin özel belge niteliğinde olacağı, dosyada mevcut suça konu senet fotokopisinden senet üzerinde lehtarın adı ile düzenleme tarihinin bulunmadığının anlaşılması karşısında; suça konu senet aslının duruşmaya getirtilip incelenerek, zorunlu unsurları taşıyıp taşımadığı değerlendirilip, zorunlu unsurları taşımaması halinde eyleminin 5237 Sayılı TCK’nun 207. maddesi uyarınca özel belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı gözetilmeden ve denetime olanak verecek biçimde senet aslı dosya içerisinde bulundurulmadan yazılı şekilde resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,

2-) Sanık hakkında 5237 Sayılı TCK.nun 58/7. maddesi gereğince “mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına” karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, infazda duraksamaya, karışıklığa neden olacak ve infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde denetimli serbestlik tedbirinin süresinin de belirlenmesi, yasaya aykırı,

3-) 5237 Sayılı TCK’nun 53. maddesine dair uygulamanın Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 Sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15.02.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/10647 Karar: 2017/3784 Tarih: 09.02.2017

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre, yapılan incelemede;

A-)Sanığa yükletilen tehdit eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,

Cezanın yasal bağlamda uygulandığı,

Anlaşıldığından o yer Cumhuriyet savcısının ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,

B-)Sanık hakkında yaralama ve hakaret suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyize gelince; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir,

Ancak,

1-)Adli sicil kaydında yer alan hükümlülüğün tekerrüre esas olmadığı gözetilmeden, TCK’nın 58/3. maddesine dayanılarak hakaret ve yaralama suçlarından seçimlik hapis cezasına hükmedilmesi,

2-)Kabule göre de; mükerrir olan sanık hakkında seçimlik ceza öngören yaralama ve hakaret suçlarında TCK’nın 58/3. maddesi uyarınca zorunlu olarak hapis cezasına hükmolunmasının gerekmesi karşısında, anılan Kanunun 50/2. maddesine aykırı olarak hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı ve o yer Cumhuriyet savcısının temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 09.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas: 2016/11-945 Karar: 2017/12 Tarih: 17.01.2017

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

Sanık …‘nın defter, kayıt ve belgeleri gizleme suçundan beraatine; 2005 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme suçundan 213 Sayılı VUK’nun 359/b-1 ve 765 Sayılı TCK’nun 80, 59. maddeleri uyarınca iki kez 26 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına; 2006 takvim yılında sahte fatura düzenleme suçundan ise 213 Sayılı VUK’nun 359/b-1 ve 5237 Sayılı TCK’nun 43/1,, 62, 53. maddeleri uyarınca 30 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Eskişehir 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 21.09.2011 gün ve 7-643 Sayılı hükümlerden, beraat hükmünün katılan vekili, mahkûmiyet hükümlerinin ise sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 26.12.2014 gün ve 23835-22493 sayı ile; defter, kayıt ve belgeleri gizleme suçundan verilen beraat hükmü ile 2006 takvim yılında sahte fatura düzenleme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün onanmasına, sanık hakkında 2004 takvim yılında sahte fatura düzenleme suçundan açılan kamu davasının gerçekleşen dava zamanaşımı sebebiyle düşmesine, 2005 takvim yılında sahte fatura düzenleme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün ise;

“… Kasten işlenmiş suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olan ve kazanılmış hakka konu edilemeyen 5237 Sayılı TCK’nun 53. maddesinin infaz aşamasında değerlendirilmesi mümkün görülmüş, tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında 58. maddesi hükümlerinin uygulanmaması isabetsizliği aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Sahte fatura düzenlemek suçunda suç tarihinin en son faturanın düzenlendiği 31.12.2005 olduğu gözetilmeden sanık hakkında 5237 Sayılı hükümleri yerine suç tarihinde yürürlükten kalkmış olan 765 Sayılı TCK’nun 80,, 59. maddelerinin uygulanması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 29.01.2015 ve 24015 sayı ile;

“… ‘Tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında 58. maddesi hükümlerinin uygulanmaması isabetsizliği aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır’ şeklindeki eleştirinin bozma nedeni olması gerekip gerekmediği hususu itirazımızın özünü oluşturmaktadır.

Hukuki bir kuralın hiç uygulanmaması veya yanlış uygulanması yasaya muhalefettir. Somut olayda yerel mahkeme maddi vakıaya ve dosya kapsamına uygun olmayan bir uygulama ile fazla ceza tayin etmiştir. Yüksek Yargıtay 11. Ceza Dairesinin, bir başka sebepten dolayı yerel mahkemenin anılan kararının bozulmasına karar verirken, 320/1. maddesi gereğince eleştiri konusu yapılan ancak bir bozma nedeni olan husus yönünden de, 326/ son maddesinin tatbik edilmesinin gözetilmesi gerektiğine işaret ederek bozma kararı vermesi gerekmektedir. Bir bozma nedeni hakkında eleştiri yapılarak başka bir sebepten dolayı hükmün bozulması halinde, hukuka aykırı olduğu bozma ilamındaki eleştiri ile sabit olan bir husus, mahkemesince hukuka uygunmuş gibi değerlendirilecek ve yapılacak uygulama ile sanık yararına hukuka aykırı bir durum doğması söz konusu olabilecektir. Yüksek Daire tarafından 326/ son maddesi işaret edilerek, lehe ve aleyhe tüm bozma nedenleri hakkında bozma kararı verilmiş olması halinde, yerel mahkemece hukuka uygun bir uygulama yapıldıktan sonra, 326/ son maddesi gereği sanığa verilen ‘ceza yönünden’ uygulama yapılacaktır. Zira 326/ son maddesi, kazanılmış hakkı yalnızca ceza yönünden kabul etmiş, önceki kararla verilen ceza dışında kalan diğer hususlar kazanılmış hak konusu olarak görülmemiştir. Yüksek Daire tarafından tespit edilen hukuka aykırılık bozma nedeni yapılmadığında, 326/ son maddesinde düzenlenen kazanılmış hakkın kapsamı da, sanıklar lehine hukuka aykırı olarak genişleyecektir. Bu sebeple bozma nedeni yapılan hususla birlikte, aleyhe temyiz olmadığı gerekçesiyle eleştiri konusu yapılan sebebin de ceza miktarı itibarıyla kazanılmış hak saklı kalmak kaydıyla bozma nedeni yapılmasına karar verilmesi gerektiği…”,

Düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince 20.04.2016 gün ve 2051-3442 sayı ile, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:

KARAR : Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Özel Dairece eleştiri konusu yapılan sanık hakkında 58. maddesinin uygulanmaması hususunun bozma nedenine eklenmesi gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.

1412 Sayılı 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 320. maddesinde; “Yargıtay, temyiz dilekçesi ile layihasında irad olunan hususlar ile temyiz talebi usule ait noksanlardan dolayı olmuş ise temyiz dilekçesinde bu cihete dair beyan edilecek vakıalar hakkında tetkikler yapabileceği gibi hükme tesiri olacak derecede kanuna muhalefet edilmiş olduğunu görürse talepte mevcut olmasa dahi bu hususu tetkik eder”,

321.maddesinde; “Yargıtay, aleyhine itiraz olunan hükmü hangi cihetten kanuna muhalif görmüşse o cihetten bozar.

Hükmün bozulmasına sebep olan kanuna muhalefet keyfiyeti, bu hükme esas olarak tespit edilen vakıalarda olmuş ise bu muameleler dahi aynı zamanda bozulur”,

326.maddesinin 4. fıkrasında ise; “Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz” hükümleri yer almaktadır.

Temyiz nedenini oluşturacak hukuka aykırılıklar Kanunun 307, 308. maddelerinde gösterilmiştir. 307. maddesinin 1. fıkrasında, “Temyiz ancak hükmün kanuna muhalif olması sebebine müstenit olur” denildikten sonra 2. fıkrasında, “Hukuki bir kaidenin tatbik edilmemesi yahut yanlış tatbik edilmesini” kanuna muhalefet olarak belirtilmiş, 308. maddesinde ise sekiz bent halinde gösterilen hususlarda kanuna “mutlaka muhalefet” edilmiş sayılacağı kabul edilmiştir.

Bu maddelere göre, Yargıtay temyiz nedenleriyle bağlı olmaksızın, temyiz dilekçesinde ileri sürülsün veya sürülmesin son karara etkili olan tüm hukuka aykırılıkları kendiliğinden inceleyip hükmü bozabilecektir. Yargıtayca yapılacak denetimde, mevcut delillerin yerel mahkemece yanlış değerlendirildiği ve bu sebeple somut olaya dair hukuki nitelemenin yanlış yapıldığı sonucuna varılırsa, karar esastan bozulmakla birlikte, uygulanması gereken hukuki kurallar da gösterilmelidir. Lehe temyiz davasında ise, suç niteliğinin belirlenmesinde yanılgıya düşüldüğü belirlenirse, cezanın tür ve miktarı yönünden önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacağı şartı ile kanuna aykırı olan hükmün bozulmasına karar verilmeli, suç niteliği dışındaki sair hallerde ise, yol göstermek ve uygulamada birliği sağlamak amacıyla eleştiri ile yetinilerek, aleyhe temyiz olmadığı vurgulanmak suretiyle hüküm onanmalıdır.

Buna göre eleştiri, temyiz mahkemesince aleyhe temyiz bulunmaması veya sonuca etkili olmaması sebebiyle mutlak bozma sebebi teşkil etmeyen bir hukuka aykırılığa uyarıcı, öğretici ve yol gösterici nitelikte işaret edilmesi olup, kural olarak “onama” kararlarında söz konusudur. Hükmün sanık lehine belirlenen hukuka aykırılıklar veya zorunluluklar sebebiyle bozulması durumunda sanığın aleyhine tespit edilen hukuka aykırılıklar da bozma sebebi yapılmalı ve hükmün lehe-aleyhe bozulmasına karar verilmelidir. Aksi takdirde sanığın; önceki yanılgılı uygulama sebebiyle ortaya çıkan hafif sonuç cezadan, ikinci kez mahkûmiyetin sonuçlarını da kapsayacak şekilde yararlandırılmasını sağlayacak, sanığa daha önce bir kez tanınmış olan atıfet genişletilmek suretiyle, hakkaniyete aykırı sonuçların doğmasına, adalet ve eşitlik ilkelerinin zedelenmesine yol açılmış olacaktır.

Görüldüğü gibi, hükmün bozulmasını gerektiren başka bir nedenin bulunması halinde, yerel mahkemece düzeltilmesi mümkün olabilecek nitelikteki hukuka aykırılıklar da eleştiri konusu yapılmakla yetinilmeyerek bozma nedenine eklenmelidir. Böylece bozma üzerine kurulacak yeni hükümde cezanın tür ve miktarı yönünden kazanılmış hak gözetilerek hukuka aykırılıklar giderilmiş olunacaktır.

Bu genel açıklamalardan sonra tekerrüre esas hükümlülüğü bulunan sanık hakkında, koşulları oluştuğu halde 58. maddesinin uygulanmaması ve aleyhe temyiz bulunmaması durumunda, bu hususunun diğer bozma nedenlerine eklenmesi mi yoksa eleştiri konusu mu yapılması gerektiği tartışılmalıdır.

Uyuşmazlık konusu olan tekerrür, 765 Sayılı cezanın artırım nedeni olarak öngörülmüş iken, yeni sistemde koşullu salıverilme süresini de etkileyecek şekilde bir infaz rejimi olarak düzenlenmiştir.

5237 Sayılı TCK’nun 58. maddesi5237 Sayılı TCK’nun 58. maddesi uyarınca önceden işlenen suçtan dolayı verilen hükmün kesinleşmesinden sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, sanık hakkında tekerrür hükümleri uygulanacaktır. Tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki hükmün kesinleşmesi ve ikinci suçun kesinleşmeden sonra işlenmesi yeterli olup, cezanın infaz edilmiş olmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak kanun koyucu tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki cezanın infaz edilmesi şartını aramadığı halde, infazdan sonra belirli bir sürenin geçmesi halinde tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağını hüküm altına almıştır. Buna göre, beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl, beş yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına mahkûmiyet halinde ise cezanın infaz tarihinden itibaren üç yıl geçmekle tekerrür hükümleri uygulanmayacaktır.

5237 Sayılı TCK’nun 58. maddesi uyarınca kişinin mükerrir sayılması için ilk hükmün kesinleşmesinden sonra ikinci suçun işlenmesi yeterli olup, ilk suçun 1 Haziran 2005 tarihinden önce veya sonra işlenmesinin mükerrirlik açısından herhangi bir önemi bulunmamaktadır.

Tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesinin sonucu olarak; mükerrir sanık hakkında, sonraki suç sebebiyle kanun maddesinde seçimlik ceza olarak hapis veya adli para cezası öngörülmüşse hapis cezasına hükmolunması, hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesi ve hükümlü hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması gerekmektedir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da; adli sicil kaydında tekerrüre esas hükümlülüğü bulunan sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmemiş olması ve aleyhe yönelen temyizin de bulunmaması durumunda “aleyhe değiştirmeme” ilkesinin gözetilmesi gerektiği kabul edilmiştir.

Hükmün bozulmasını gerektirir başka bir nedenin bulunması halinde de, şartlarının oluşmasına karşın sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmaması ve aleyhe yönelen temyizin bulunmaması durumunda, bu husus bozma nedenlerine eklenmemeli ve eleştiri ile yetinilmelidir. Zira bu halde, önceki hükmün sadece sanık lehine temyiz edilmiş olması nedeniyle, tespit edilen bu tür bir hukuka aykırılığın bozma üzerine verilecek hükümde 1412 Sayılı 326/ son maddesi gözetildiğinde giderilmesi imkânı bulunmamaktadır. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 15.04.2014 gün ve 323-181 Sayılı kararında da bu husus vurgulanmıştır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Yerel mahkemece, tekerrüre esas hükümlülüğü bulunan sanık hakkında Vergi Usul Kanununa muhalefet suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünde, koşulları oluştuğu halde 58. maddesi uygulanmamış ise de, hükmün yalnız sanık müdafii tarafından temyiz edilmiş olması göz önüne alındığında, Özel Dairece bu hususun aleyhe temyiz olmaması sebebiyle eleştiri konusu yapılması yerinde olduğundan, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1- ) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- ) Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.01.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 21. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/6312 Karar: 2017/147 Tarih: 16.01.2017

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

25.11.2009 tarihli “ödeme taahhütnamesi” ile “teminat iadesi ve kira sözleşmesi” başlıklı belgelerin altındaki imzaların katılana ait olmasına rağmen, içeriğinin sanık tarafından katılanın rızası hilafına doldurulduğu iddiasıyla her iki belgeye yönelik olarak “açığa atılan imzanın kötüye kullanılması” suçundan kamu davası açılması karşısında, 5237 Sayılı TCK.nun 73. maddesinde, “soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamayacağı, bu sürenin, zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla şikayet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden itibaren başlayacağı” hükmüne yer verildiği göz önünde bulundurularak, 25.11.2009 tarihli “ödeme taahhütnamesi” adlı belgenin 2. İcra Dairesinin 2009/8568 Esas sayılı dosyasında ilamsız takibe konu edildiği, buna dair ödeme emrinin katılana 24.02.2010 tarihinde tebliği ile katılan tarafından öğrenildiği ve şikayetin 22.06.2010 tarihinde yapıldığı, 25.11.2009 tarihli “teminat iadesi ve kira sözleşmesi” adlı belgenin ise ilamsız takipte kullanılmayıp, böyle bir belgenin varlığından ilk olarak sanık tarafından Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/119 Esas sayılı dava dosyasına sunulan 27.05.2010 tarihli “cevaba cevap” dilekçesinde bahsedildiği, bu dilekçenin de aynı tarihli duruşmada katılan vekiline tebliğ edildiği, en aleyhe kabulle öğrenme tarihinin 27.05.2010 tarihi olduğu ve bu belgeye dair şikayetin de 15.09.2010 tarihinde gerçekleştirildiği göz önüne alınmaksızın şikayet süresinin dolduğundan bahisle düşme kararı verilmesi,

SONUÇ : Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 09.01.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.06.06.2012 tarihli iddianame ile sanığın, kardeşi …‘e ait … Kırtasiye Büro Malzemeleri Sanayi ve Ticaret isimli firmanın, müşteki firmadan satın aldığı ürünlerden kaynaklanan borcuna karşılık olarak, borçlusu … Kırtasiye Büro Malzemeleri Sanayi ve Ticaret … olacak şekilde düzenlediği ve vekil olarak imzaladığına dair herhangi bir kayıt koymadan borçlu … adına imzaladığı beş adet sahte senedi müşteki firmaya teslim ettiği iddiasıyla açılan kamu davasında, yargılama sırasında sanığın, …‘e ait kırtasiyeyi temsilen “emre muharrer senetler düzenlemeye” yetkili olduğunu gösterir … tarafından 3. Noterlikde verilmiş 15.02.2008 tarih ve … yevmiye numaralı vekâletname sunması ve katılanın da alınan savcılık beyanında “senetlerin gözünün önünde sanık tarafından tanzim edilerek imzalandığını ve ayrıca sanığın kırtasiye adına işlem yapma konusunda vekâletname veya buna benzer belge ile yetki sahibi olduğunu haricen bildiği” ni beyan etmesi karşısında, sanık tarafından mahkemeye sunulan 3. Noterlikce verilmiş 15.02.2008 tarih ve … yevmiye numaralı vekâletnamenin asıl veya onaylı bir örneğinin 3. Noterlikden celbiyle dosya arasına alınması, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek biçimde belirlenmesi bakımından, şirket temsilcisi …‘in tanık olarak beyanı alınarak, sanığın şirket adına çek keşide etme yetkisinin bulunup bulunmadığı, bu konuda kendisi tarafından verilmiş bir vekaletname ya da rızasının olup olmadığı ve sanığın suça konu çek dışında şirket adına daha önce benzer şekilde çek keşide edip etmediğinin sorulması ayrıca sahtecilik suçlarında aldatıcılık özelliğinin tespitinin hakime ait olduğu cihetle, suça konu senetlerin getirtilerek duruşmada incelenip özellikleri duruşma tutanağına yazıldıktan ve denetime olanak verecek şekilde dosyada bulundurulduktan sonra iğfal kabiliyeti bulunup bulunmadığı tespit edilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesinden sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,

Kabul ve uygulamaya göre de;

a- ) 43. maddesinin uygulanabilmesi için “bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi” gerektiği cihetle; sanığın tek bir borç ilişkisine yönelik olarak beş adet senedi aynı anda vermiş olması ve bu senetlerin farklı zamanda düzenlendiğine dair bir tespitin bulunmaması karşısında, yüklenen suçlar için zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağının gözetilmemesi, yasaya aykırı,

b- ) Suça konu senetlerin akıbeti konusunda bir karar verilmemesi,

c- ) T.C. Anayasa Mahkemesi’nin, 53. maddesine dair olan, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının 24.11.2015 gün ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış olmasından kaynaklanan zorunluluk,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11.01.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.1- ) 206. maddesindeki “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” suçunun oluşabilmesi için, sanığın açıklamaları üzerine oluşturulan resmi belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gereklidir. Beyanı alan memur bu beyanın doğruluğunu araştırıp tahkik etmek ve daha sonra edindiği kanaate göre resmi belgeyi düzenlemek durumunda ise, bir başka ifade ile resmi belge sadece sanığın beyanına göre değil de memur tarafından yapılacak inceleme sonucuna göre meydana getirilmekte ise maddede tanımlanan suç oluşmayacaktır.

Somut olayda; sanığın yakalanması üzerine ismini kendi beyanına göre başkası olarak bildirdiği, daha sonra gerçek kimlik bilgilerinin öğrenildiği olayda; gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti açısından, diğer şahıs adına herhangi bir tutanak düzenlenip düzenlenmediği, gerçek isminin hangi aşamada anlaşıldığı araştırılıp tespit edildikten sonra sonucuna göre eyleminin 206/1. maddesinde tanımlanan’’ resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan’’ suçunu veya 5326 Sayılı Kabahatler Kanununun 40/1. madde ve fıkrasında düzenlenen “kimliğini gizleme” kabahatini oluşturup oluşturmadığı karar yerinde tartışılıp sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,

2- ) Kabule göre de;

a- )Sanığın adli sicil kaydında yer alan ve hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasına neden olan ilam ile hükmolunan 1.200 TL adli para cezalasının kesin nitelikte olduğu ve tekerrüre esas alınamayacağı gözetilmeden, 5237 Sayılı TCK’nun 58. maddesi uyarınca tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesi,

b- ) 5237 Sayılı TCK.nun 206/1 maddesinde düzenlenen “Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” suçunun yaptırımlarından hapis cezasının alt sınırı “ 3 ay hapis cezası “ olduğu halde ve hüküm fıkrasında “ … seçimlik cezalardan hapis cezası seçilerek ve alt sınırdan ceza tayini suretiyle …” denildiği halde; mahkemece temel hapis cezası olarak 6 ay hapis cezası belirlenmek suretiyle cezanın belirlenmesi konusunda hüküm fıkrasında çelişki oluşturulması,

c- )T.C. Anayasa Mahkemesi’nin TCK’nın 53. maddesine dair olan 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının 24.11.2015 gün ve 29542 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olmasından kaynaklanan zorunluluk,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden 5320 Sayılı Kanun’un 8 /1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16.01.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.Gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nun 311. maddesi hükmüne göre, eski hale getirme istemiyle birlikte temyiz talebinde de bulunulması halinde inceleme mercii Yargıtay’ın ilgili dairesi olduğundan, hukuki dayanaktan yoksun olan Mahkemenin 11.03.2014 tarihli sanığın temyiz talebinin reddine dair ek karar kaldırılarak yapılan incelemede;

Sanığın yokluğunda verilen 25.03.2009 tarihli kararın, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca tebliği işleminin daha önce adli mercilerce bu adrese yapılmış geçerli bir tebligatın bulunmaması sebebiyle usulsüz olduğu gözetilerek eski hale getirme talebinin kabulüyle sanığın öğrenme üzerine verdiği temyiz dilekçesinin süresinde olduğu değerlendirilerek yapılan incelemede;

5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5252 Sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükmü karşısında; sanığa yüklenen “2002 takvim yılında sahte fatura kullanmak” suçunun yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu, suç tarihlerinde yürürlükte bulunan ve sanık lehine olan 765 Sayılı TCK’nun 102/4,, 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının, suç tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış,

SONUÇ : Sanığın temyiz itirazları bu sebeple yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, aynı Kanun’un 322. maddesindeki yetkiye dayanılarak sanık hakkındaki kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı sebebiyle 765 Sayılı TCK’nun 102/4,, 104/2 ve 5271 Sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri gereğince DÜŞÜRÜLMESİNE, 16.01.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/2438 Karar: 2016/4300 Tarih: 27.12.2016

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

A-) KONUYLA İLGİLİ BİLGİLER :

Kenevir ekme suçundan sanık hakkında, Orhaneli Asliye Ceza Mahkemesi’nce yapılan yargılama sonucu 13.04.2011 tarihinde 2010/78 esas ve 2011/48 karar sayı ile sanığın mahkûmiyetine karar verilmiş, hüküm sanık tarafından temyiz edilmiştir.

Dairemizce 18.12.2012 tarihinde 2011/23118 esas ve 2012/18654 karar sayı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Dairemizin bu kararına itiraz edilmiştir.

B-) İTİRAZ NEDENLERİ:

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz yazısında ; “İtirazımızın konusu para cezası ile mahkum edilen sanık hakkında TCK.nın 58. maddesinde düzenlenen tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağı hususuna ilişkindir.

Somut olayın incelenmesinde;

Kenevir ekme suçundan sanık …‘ın sübuta eren eylemi sebebiyle 2313 Sayılı Kanun’un 23/ son, TCK.nın 62/1. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezasına hükmedilmiş, verilen hapis cezası TCK.nın 50. maddesindeki seçenek yaptırımlardan adli para cezasına dönüştürülmüştür.

5237 Sayılı TCK’nın 58/6. maddesinde5237 Sayılı TCK’nın 58/6. maddesinde tekerrür halinde hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirileceği ve ayrıca mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı öngörülmektedir. Aynı Kanun’un 7. fıkrası uyarınca da hükümlülük kararında bu durumun belirtilmesi gerekmektedir.

Mükerrirlere özgü infaz rejimi ve denetimli serbestlik tedbirlerinin yer aldığı 5275 Sayılı Kanun’un 108. maddesinde ise, yalnızca mükerrirler hakkında tayin olunan özgürlüğü bağlayıcı ceza olan hapis cezalarının ne şekilde infaz edileceği belirtilmiş olup, bu maddede adli para cezasının infazı konusunda her hangi bir düzenleme bulunmamaktadır. 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 106. maddesinde adli para cezasının infazı düzenlenmiş olup, bu maddede mükerrirler hakkında hükmolunan “adli para cezasının infazına dair bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

Bu durumda, 5237 Sayılı TCK’nın 58, 5275 Sayılı Kanun’un 106., 108. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, sanık hakkında adli para cezasına hükmedilmesi karşısında; mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmayacağı sonucu ortaya çıkmaktadır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle; sanık hakkında hükmolunan adli para cezasının niteliği itibariyle 5237 Sayılı TCK’nın 58. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilemeyeceği gözetilmeden yerel Mahkemece kurulan hükümde TCK.nın 58. Maddesinin uygulanması hukuka aykırı bir durumdur.

Belirtilen nedenlerle; Özel Daire’nin yerel Mahkeme hükmünü TCK.nın 58. maddesindeki hatalı uygulama sebebiyle düzeltilerek onanmasına karar vermesi yerine onanmasına karar vermiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.” denilerek, Dairemizin sanık hakkındaki onama kararının kaldırılması, yerel mahkeme hükmünün belirtilen sebeple düzeltilerek onanması istenmiştir.

C-) İTİRAZIN VE KONUNUN İRDELENMESİ:

5237 Sayılı TCK’nın 58/6. maddesinde tekerrür halinde hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirileceği ve ayrıca mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı, öngörülmektedir. Aynı Kanun’un 7. fıkrası uyarınca da hükümlülük kararında bu durumun belirtilmesi gerekmektedir.

Mükerrirlere özgü infaz rejimi ve denetimli serbestlik tedbirlerinin yer aldığı 5275 Sayılı Kanun’un 108. maddesinde ise, yalnızca mükerrirler hakkında tayin olunan özgürlüğü bağlayıcı ceza olan hapis cezalarının ne şekilde infaz edileceği belirtilmiş olup, bu maddede adli para cezasının infazı konusunda herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.

5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 106. maddesinde adli para cezasının infazı düzenlenmiş olup, bu maddede mükerrirler hakkında hükmolunan “adli para cezasının” infazına dair bir düzenlemeye yer verilmemiştir

Bu durumda, 5237 Sayılı TCK’nın 58, 5275 Sayılı Kanun’un 106, 108. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, sanık hakkında adli para cezasına hükmedildiği için, hükümlülük kararında, mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimlik serbestlik tedbirinin uygulanacağının belirtilemeyeceği, sonucu ortaya çıkmaktadır.

Bu durum karşısında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazı yerindedir.

D-) KARAR : Açıklanan nedenlerle;

1-) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın İTİRAZININ KABULÜNE,

2-) Sanık … hakkındaki Dairemizin 18.12.2012 tarihli 2011/23118 esas ve 2012/18654 Sayılı ONAMA KARARININ KALDIRILMASINA,

3-) Sanık … hakkında kenevir ekme suçundan kurulan hükmün incelenmesi;

Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile diğer yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Sanık hakkında sonuç olarak adli para cezasına hükmolunması, TCK’nın 58. maddesinde düzenlenen tekerrür hükümlerinin ise hapis cezaları için uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

SONUÇ : Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA; ancak bu durumun yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hüküm fıkrasından sanık … hakkındaki tekerrürle ilgili bölümün çıkarılması suretiyle, hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 27.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/2361 Karar: 2016/4054 Tarih: 08.12.2016

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

A-) Sanık … hakkında “suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme” suçundan; sanıklar …, …, …, … ve … … hakkında “suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma” suçundan verilen beraat hükümlerinin incelenmesi:

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı anlaşıldığından; Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA,

B-) Sanıklar …, …, …, … ve … hakkında “suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma” suçundan verilen mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesi:

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemlerin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlere uyan suç tipi ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanıkların müdafileri ile sanıklar … ve …‘in yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA,

C-) Sanıklar … ve … hakkında “suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme” suçundan; sanık … hakkında “suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma” suçundan verilen mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesi:

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdani kanının dosya içerisindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlerin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eylemlere uyan suç tipleri ve aşağıda belirtilenin dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Sanıklar hakkında tekerrürle ilgili denetim sürelerini belirleme ve gerektiğinde uzatma görevinin, hükmü veren mahkemeye değil, hükümlülerin infaz aşamasındaki davranışlarını da değerlendirerek koşullu salıverilme ile ilgili kararı verecek olan mahkemeye ait olduğu gözetilmeden; sanıklar hakkında tekerrür hükümleri uygulanırken, TCK’nın 58. maddesinin 6. fıkrası gereğince cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, tedbirin süresinin de belirlenmesi,

Kanuna aykırı, sanıkların müdafilerinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, hükümlerin CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hükümlerin tekerrür uygulanmasına dair fıkralarında yer alan “1 yıl” ibarelerinin çıkarılması suretiyle hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

D-) Sanıklar …, … ve … hakkında “suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan verilen mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesi:

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdani kanının dosya içerisindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlerin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eylemlere uyan suç tipi ve aşağıda belirtilenler dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-) 09.08.2012 ve 16.08.2012 tarihlerinde ele geçirilen toplam net 48039,625 gram suç konusu eroinin miktarına bağlı olarak önem ve değeri ile sanıkların olaydaki konumları dikkate alınarak, TCK’nın 61., 3. maddeleri uyarınca temel hapis ve adli para cezalarının alt sınır daha fazla aşılarak belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

2-) Sanıklar … ve … hakkında tekerrürle ilgili denetim sürelerini belirleme ve gerektiğinde uzatma görevinin, hükmü veren mahkemeye değil, hükümlülerin infaz aşamasındaki davranışlarını da değerlendirerek koşullu salıverilme ile ilgili kararı verecek olan mahkemeye ait olduğu gözetilmeden; sanıklar hakkında tekerrür hükümleri uygulanırken, TCK’nın 58. maddesinin 6. fıkrası gereğince cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, tedbirin süresinin de belirlenmesi,

Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının ve sanıkların müdafilerinin temyiz itirazları ile sanıklar …, … ve …‘ın müdafilerinin duruşmadaki sözlü savunmaları bu sebeple yerinde olduğundan, re’sen de temyize tabi olan hükümlerin BOZULMASINA, tutuklama koşullarında bir değişiklik olmamasına ve tutuklanma tarihlerine göre sanıklar … ve … hakkındaki salıverilme isteklerinin reddine,

E-) Sanıklar …, …, …, … ve … hakkında “suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan verilen mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesi:

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdani kanının dosya içerisindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlerin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eylemlere uyan suç tipi ve aşağıda belirtilenler dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-) 22.07.2012 ve 09.09.2012 tarihlerinde ele geçirilen toplam net 40976,68 gram suç konusu eroinin miktarına bağlı olarak önem ve değeri ile sanıkların olaydaki konumları dikkate alınarak, TCK’nın 61., 3. maddeleri uyarınca temel hapis ve adli para cezalarının alt sınır daha fazla aşılarak belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

2-) Sanık … hakkında tekerrürle ilgili denetim süresini belirleme ve gerektiğinde uzatma görevinin, hükmü veren mahkemeye değil, hükümlülerin infaz aşamasındaki davranışlarını da değerlendirerek koşullu salıverilme ile ilgili kararı verecek olan mahkemeye ait olduğu gözetilmeden; sanık hakkında tekerrür hükümleri uygulanırken, TCK’nın 58. maddesinin 6. fıkrası gereğince cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, tedbirin süresinin de belirlenmesi,

Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının ve sanıkların müdafileri ile sanıklar … ve … temyiz itirazları ile sanıklar …, …, … ve … müdafilerinin duruşmadaki sözlü savunmaları bu sebeple yerinde olduğundan, re’sen de temyize tabi olan hükümlerin BOZULMASINA, tutuklama koşullarında bir değişiklik olmamasına ve tutuklanma tarihlerine göre sanıklar …, …, … ve … hakkındaki salıverilme isteklerinin reddine,

F-) Sanıklar .., … ve … hakkında “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan verilen mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesi:

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdani kanının dosya içerisindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ve aşağıda belirtilenin dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

06.07.2012 tarihinde ele geçirilen toplam net 33492 gram suç konusu eroinin miktarına bağlı olarak önem ve değeri ile sanıkların olaydaki konumları dikkate alınarak, TCK’nın 61., 3. maddeleri uyarınca temel hapis ve adli para cezalarının alt sınır daha fazla aşılarak belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının ve sanıkların müdafileri ile sanıklar … ve … temyiz itirazları ile sanıklar … ve … müdafilerinin duruşmadaki sözlü savunmaları bu sebeple yerinde olduğundan, hükümlerin BOZULMASINA,

G-) Sanık … hakkında “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün incelenmesi:

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdani kanının dosya içerisindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ve aşağıda belirtilenlerin dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-) 09.09.2012 tarihinde ele geçirilen toplam net 22466,68 gram suç konusu eroinin miktarına bağlı olarak önem ve değeri ile sanığın olaydaki konumu dikkate alınarak, TCK’nın 61., 3. maddeleri uyarınca temel hapis ve adli para cezalarının alt sınır daha fazla aşılarak belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

2-) Sanık hakkında tekerrürle ilgili denetim süresini belirleme ve gerektiğinde uzatma görevinin, hükmü veren mahkemeye değil, hükümlülerin infaz aşamasındaki davranışlarını da değerlendirerek koşullu salıverilme ile ilgili kararı verecek olan mahkemeye ait olduğu gözetilmeden; sanık hakkında tekerrür hükümleri uygulanırken, TCK’nın 58. maddesinin 6. fıkrası gereğince cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, tedbirin süresinin de belirlenmesi,

Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA,

H-) Sanık … hakkında “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün incelenmesi:

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdani kanının dosya içerisindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ve aşağıda belirtilenin dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

16.08.2012 tarihinde ele geçirilen toplam net 17830,625 gram suç konusu eroinin miktarına bağlı olarak önem ve değeri ile sanığın olaydaki konumu dikkate alınarak, TCK’nın 61., 3. maddeleri uyarınca temel hapis ve adli para cezalarının alt sınır daha fazla aşılarak belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının ve sanık müdafiinin temyiz itirazları ile müdafiinin duruşmadaki sözlü savunmaları bu sebeple yerinde olduğundan, hükmün

BOZULMASINA, tutuklama koşullarında bir değişiklik olmamasına ve tutuklanma tarihine göre sanık hakkındaki salıverilme isteğinin reddine,

I-) Sanık … hakkında “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün incelenmesi:

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdani kanının dosya içerisindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ve aşağıda belirtilenlerin dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-) 09.08.2012 tarihinde ele geçirilen toplam net 30209 gram suç konusu eroinin miktarına bağlı olarak önem ve değeri ile sanığın olaydaki konumu dikkate alınarak, TCK’nın 61., 3. maddeleri uyarınca temel hapis ve adli para cezalarının alt sınır daha fazla aşılarak belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

2-) Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; sanığın savunmalarında geçen ve 09.08.2012 tarihinde ele geçirilen uyuşturucu madde ile ilgisini açıkladığı… hakkında, … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 07.09.2015 tarihli, 2014/2307 soruşturma ve 2015/576 esas numaralı iddianamesi ile 09.08.2012 tarihli olay sebebiyle “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan dava açıldığı anlaşıldığından; söz konusu bu davanın sonucunun araştırılması, …nin sorgusu yapılmış ve dava derdest ise bu dava ile birleştirilmesi, hüküm verilmiş ve kesinleşmiş ise dosyasının getirtilerek bu dosya içine konması, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile karar verilmesi,

Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının ve sanık müdafiinin temyiz itirazları ile müdafiinin duruşmadaki sözlü savunmaları bu sebeple yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA, tutuklama koşullarında bir değişiklik olmamasına ve tutuklanma tarihine göre sanık hakkındaki salıverilme isteğinin reddine,

İ) Sanıklar …, … ve … hakkında verilen mahkûmiyet hükümleri ile ilgili olarak;

1-) “Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma” suçundan verilen mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesi:

Sanıkların diğer sanıklar …, … ve … tarafından oluşturulan örgüte üye olduklarına dair kuşkuyu aşan kesin ve yeterli delil bulunmadığı gözetilmeden, bu suçtan beraatleri yerine mahkûmiyetlerine karar verilmesi,

Kanuna aykırı, sanıkların müdafilerinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, hükümlerin BOZULMASINA,

2-) “Suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan verilen mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesi:

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdani kanının dosya içerisindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ve aşağıda belirtilenlerin dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-) Ele geçirilen suç konusu eroinin miktarına bağlı olarak önem ve değeri ile sanıkların olaydaki konumları dikkate alınarak, TCK’nın 61., 3. maddeleri uyarınca temel hapis ve adli cezalarının alt sınır daha fazla aşılarak belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

2-) “Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma” suçuna dair bozma nedenine göre, koşulları oluşmadığı halde, uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu bireysel olarak işleyen sanıkların cezalarının TCK’nın 188. maddesinin 5. fıkrası uyarınca arttırılması,

Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının ve sanıkların müdafilerinin temyiz itirazları ile sanıklar Hüseyin ve …‘in müdafilerinin duruşmadaki sözlü savunmaları bu sebeplerle yerinde olduğundan, re’sen de temyize tabi olan hükümlerin BOZULMASINA,

K-) Sanık … hakkında “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan verilen beraat hükmünün incelenmesi:

09.08.2012 tarihli olay tutanağı içeriği ile dosyadaki tüm belge ve bilgilere göre; diğer sanık …‘a ait olan … plakalı aracın gizli bölmesinde ele geçirilen suç konusu net 30209 gram eroini, adı geçen sanık ile birlikte sürücülüğünü yaptığı bu araç ile … … İstanbul’a nakleden ve TCK’nın 37. maddesi kapsamında, “uyuşturucu madde nakletme” suçunun, diğer sanık … ile birlikte faili olan sanığın mahkûmiyeti yerine, dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçelerle beraatine karar verilmesi,

Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA,

L-) Sanık … hakkında “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün incelenmesi:

Kendisinde herhangi bir uyuşturucu veya uyarıcı madde ele geçirilemeyen sanığın savunmasının aksine, 06.07.2012 tarihinde ele geçirilen uyuşturucu madde ile ilgisi olduğuna veya diğer sanıklar … ve …‘nin eylemlerine iştirak ettiğine dair kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı gözetilmeden, sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi,

Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sanık hakkındaki … Anadolu 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 10.03.2015 tarih, 2014/120 esas ve 2015/55 karar sayılı kararı ile verilen ‘‘CMK’nın 109/3-a maddesi gereğince yurt dışına çıkmama’’ adli kontrol tedbirinin uygulanmasına dair kararın kaldırılmasına, gereği için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı yazılmasına,

M-) … plakalı aracın müsaderesine dair hükmün incelenmesi:

CMK’nın 257. maddesinde; müsadere edilecek eşya üzerinde hakkı olan kimselerin duruşmaya çağrılması ve bunların sanığın sahip olduğu hakları kullanabileceği öngörüldüğü halde, … plakalı aracın kayıt maliki olan …‘a iddianame örneği ile duruşma günü ve saati tebliğ edilmeden yokluğunda bu aracın müsaderesine karar verilmesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı, araç kayıt maliki …‘un temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, … plakalı aracın müsaderesine dair hükmün BOZULMASINA, 08.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/1987 Karar: 2016/8511 Tarih: 05.12.2016

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

1- )Sanık … müdafilerinin yasal süreden sonra olan temyiz istemlerinin 1412 Sayılı CMUK’nın 317. maddesi gereğince REDDİNE,

2- ) Sanıklar … ve … hakkında kurulan hükümlere yönelik yapılan incelemede;

Suça konu uyuşturucu maddelerden bir bölümünün “ADB- Fubinaca” isimli sentetik kannabinoid içermesi nedeniyle, sanıklar hakkındaki cezanın TCK’nın 188. maddesinin 4. fıkras 4. fıkrasının ( a ) bendi gereğince artırılması gerektiğinin gözetilmemesi, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Yapılan yargılama sonunda aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda tartışılıp sanıkların suçlarının sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde eleştiri ve düzeltme nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar müdafileri ile sanık …‘in yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

a- ) Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nce suça konu maddelerden alınan numunelerin de müsaderesine karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,

b- ) Tekerrüre esas alınan mahkumiyete konu suçu işlediği tarihte 18 yaşından küçük olan sanık … hakkında TCK’nın 58/5. maddesine göre tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağının gözetilmemesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı olup hükümlerin bu sebeplerle BOZULMASINA, bu hususların yeniden yargılama yapılmaksızın CMUK’nın 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, sanık … hakkında TCK’nın 58. maddesinin uygulanması ile ilgili bölümün hüküm fıkrasından çıkartılması ve hüküm fıkrasının müsadereye ilişki kısmında yer alan “uyuşturucu madde” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve … Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nce suça konu maddelerden alınan numunelerin” ibaresinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 05.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/3444 Karar: 2016/5881 Tarih: 03.11.2016

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

Sanık …‘ın yokluğunda verilen kararın Tebligat Kanunu’nun uyarınca tebliğ edildiği ancak sanığın duruşma sırasında verdiği adresten başka bir adrese yapılan bu tebligatın usulsüz olması sebebiyle sanık müdafiinin temyizinin süresinde olduğu, sanık … bakımından ise Cumhuriyet savcısının temyizinin yalnız suç örgütüne üye olma suçuna dair olduğu ve Kaçakçılık suçlarına dair suç tarihinden sonra yürürlüğe giren kanun değişikliklerinin sanıklar lehine hükümler getirmediği belirlenerek yapılan incelemede;

Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıkların suçlarının sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasıfları tayin edilmiş, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, sanıklar … ve … bakımından cezaları azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar …, …, sanıklar … ile sanık … müdafileri ve Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-)Suç örgütünün kurucusu ve yöneticisi olmaktan mahkum olan sanık … hakkında tekerrür uygulamasında kanun maddesinin TCK’nın 58/6-9 yerine TCK’nın 58. olarak gösterilmesi,

2-)Suç örgütünün üyesi olmaktan mahkum olan sanıklar … ile … hakkında ve örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen 5607 Sayılı Kanuna muhalefet suçundan mahkum olan sanıklar …, … ve … hakkında TCK’nın 58/9. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

3-)5607 Sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan hükümler bakımından, sanıklar …, …, … ve …‘ın cezalarından gün adli para cezası ile hapisten çevrili adli para cezasının bir gün karşılığının 20 TL üzerinden hesaplanması sırasında uygulama maddesi olan TCK’nın 52/2. maddesinin gösterilmemesi suretiyle CMK’nın 232/6. maddesine muhalefet edilmesi,

4-)Sanıklar …, … ve … hakkında, 5607 Sayılı Kanun’un 3/5. maddesi gereğince tayin olunan 6 ay hapis cezasının, aynı Kanunun 4/1. maddesi uyarınca 2 kat oranında artırıldığında 18 ay hapis cezasına hükmolunması gerekirken hesap hatası yapılarak 1 yıl 6 ay hapis cezasına hükmolunması suretiyle sanıklar hakkında fazla ceza tayini,

5-)Sanık … hakkında, 5607 Sayılı Kanun’un 3/5. maddesi gereğince tayin olunan ve TCK’nın 51. maddesi gereğince ertelenen 6 ay hapis cezasının, aynı Kanunun 4/1. maddesi uyarınca 2 kat oranında artırıldığında 18 ay hapis cezasına hükmolunması gerekirken hesap hatası yapılarak 1 yıl 6 ay hapis cezasına hükmolunması ve buna bağlı olarak sonuç cezanın 15 ay hapis cezası yerine 1 yıl 3 ay erteli hapis cezasına olarak belirlenmesi suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayini,

6-)TCK’nın 53. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarının uygulanması bakımından, Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 Sayılı iptal kararının gözetilmesi lüzumu,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanıklar …, …, sanıklar … ile sanık … müdafileri ve Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; fakat, bu aykırılıkların yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; sanık … hakkında suç örgütünün kurucusu ve yöneticisi olmaktan, sanıklar … ile … hakkında suç örgütünün üyesi olmaktan, sanıklar …, … ve … hakkında 5607 Sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan hükümlerden tekerrüre dair bölümler çıkartılarak yerlerine ‘‘sanıklar hakkında TCK’nın 58/9. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına’’ ibareleri yazılmak, sanıklar …, …, … ve … hakkında 5607 Sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan hükümlerde “ 52” ibaresinden sonra “/2” ibaresinin eklenmesi, sanıklar …, … ve … hakkında 5607 Sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan hükümlerde hapis cezasının uygulanmasına dair “1 yıl 6 ay” hapis cezası teriminin çıkartılıp yerine, “18 ay” hapis cezası ibaresinin eklenmesi, sanık … hakkında 5607 Sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan hükümde erteli hapis cezasının uygulanmasına dair kısımdan “1 yıl 6 ay” ve “1 yıl 3 ay” terimlerinin tamamen çıkartılıp yerine, sırasıyla “18 ay” ve “15 ay” ibarelerinin eklenmesi ve TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına dair kısımlarının ise bütünüyle çıkarılarak yerine “Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 Sayılı iptal kararı doğrultusunda yürürlükte bulunan TCK’nın 53. maddesinin sanıklar hakkında uygulanmasına” ibaresi eklenmek suretiyle hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 03.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/8401 Karar: 2016/11041 Tarih: 01.06.2016

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

1- )Hakaret suçuna dair kararda öngörülen cezanın nitelik ve niceliğine göre verildiği tarih itibariyle hükmün temyiz edilemez olduğu anlaşıldığından , 5320 Sayılı Kanun’un 8/1 ve 1412 Sayılı CMUK’nın 317 .maddeleri uyarınca sanığın tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ İSTEĞİNİN REDDİNE,

2- )Tehdit suçuna dair hükmün temyizine gelince,

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre, yapılan incelemede;

Sanığa yükletilen tehdit eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,

Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.

Ancak,

1- )Mükerrir sanık hakkında, TCK’nın 58/7. maddesi uyarınca hapis cezasının infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

2- )Sanığın adli sicil kaydında tekerrüre esas başka ilamları bulunmasına karşın, infazının üzerinden 3 yıldan fazla süre geçmiş olan ilamın TCK’nın 58. maddesi uyarınca tekerrüre esas alınması,

SONUÇ : Kanuna aykırı ve sanığın temyiz iddiaları yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeple BOZULMASINA, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 Sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca bu aykırılık, yeniden yargılama yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bulunduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktasının; tebliğnameye uygun olarak, tekerrür uygulamasına dair kısmın karardan çıkarılarak yerine “Sanığın adli sicil kaydında yer alan korku ve panik yaratacak tarzda ateş edilmesi suçundan TCK’nın 170/1-c maddesi gereğince verilen 3600-TL adli para cezasından dolayı mükerrir olduğu anlaşıldığından, TCK’nın 58. maddesi uyarınca cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ve 1412 Sayılı CMUK’nın 326 /son maddesi uyarınca sanığın aleyhine değiştirmeme ilkesi gözetilerek 5275 Sayılı Kanun’un 108/2. maddesi uyarınca koşullu salıverme süresine eklenecek miktarın belirlenmesine” ibaresinin eklenmesi biçiminde DÜZELTİLMESİNE ve başkaca yönleri Kanuna uygun bulunan hükmün bu bağlamda ONANMASINA, 01.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 23. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/15337 Karar: 2016/3877 Tarih: 04.04.2016

  • TCK 58. Madde

  • Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

Durağa yanaşarak yolcu indirip bindirmek amacıyla otobüsün kapısını açtığı sırada otobüsün sağ tarafında aynı yönde bulunan ve motorlu kuryelik yapan sanığın otobüsün kapılarının açılması sebebiyle otobüs ile kaldırım arasına sıkıştığı, bu sebeple otobüs şoförü ile aralarında tartışma çıktığı, kavganın sonlanması üzerine otobüsün geçeceği Kirazlıtepe Mahallesi M… A… E… Caddesindeki durakta bekleyen sanığın yolcu indirmek amacıyla duran otobüs şoförüne arkadaşı temyiz dışı sanık ile birlikte saldırdığı bu esnada sanık Serhan’ın elindeki sopa ile otobüsün camını muhtelif yerlerden kırdığı iddia ve kabul olunan olayda;

Sanığın eyleminin kamu malına zarar verme suçunu oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine,

Ancak ;

1- ) Adli sicil kaydına göre, tekerrüre esas ilamı bulunan sanık hakkında TCK’nın 58. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilmemesi,

2- ) 5237 Sayılı TCK’nın 51. maddesi uyarınca erteleme hükümleri uygulanırken, sanık hakkında belirlenecek denetim süresinin 1 yıldan az olamayacağı hususunun gözetilmemesi suretiyle 51/3. maddesine aykırılık oluşturulması,

3- ) 1136 Sayılı Kanun’un 168. ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrası uyarınca, mahkumiyet kararı verilmesi halinde kendisini vekille temsil ettiren katılan lehine maktu avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeple 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 04.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS