0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Eşya Müsaderesi

TCK Madde 54

(1) İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/11 md.) Eşyanın üzerinde iyiniyetli üçüncü kişiler lehine tesis edilmiş sınırlı ayni hakkın bulunması hâlinde müsadere kararı, bu hak saklı kalmak şartıyla verilir.

(2) Birinci fıkra kapsamına giren eşyanın, ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkansız kılınması halinde; bu eşyanın değeri kadar para tutarının müsaderesine karar verilir.

(3) Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir.

(4) Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir.

(5) Bir şeyin sadece bazı kısımlarının müsaderesi gerektiğinde, tümüne zarar verilmeksizin bu kısmı ayırmak olanaklı ise, sadece bu kısmın müsaderesine karar verilir.

(6) Birden fazla kişinin paydaş olduğu eşya ile ilgili olarak, sadece suça iştirak eden kişinin payının müsaderesine hükmolunur.



TCK Madde 53 Gerekçesi

İşlediği suç dolayısıyla toplumda kişiye karşı duyulan güven sarsılmaktadır. Bu nedenle, suçlu kişi özellikle güven ilişkisinin varlığını gerekli kılan belli hakların kullanmaktan yoksun bırakılmaktadır. Madde metninde, işlediği suç dolayısıyla kişinin hangi hakları kullanmaktan yoksun bırakılacağı belirlenmiştir.

Ancak, bu hak yoksunluğu süresiz değildir. Cezalandırılmakla güdülen asıl amaç, işlediği suçtan dolayı kişinin etkin pişmanlık duymasını sağlayıp tekrar topluma kazandırılması olduğuna göre, suça bağlı hak yoksunluklarının da belli bir süreyle sınırlandırılması gerekmiştir. Bu nedenle, madde metninde söz konusu hak yoksunluklarının mahkûm olunan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar devam etmesi öngörülmüştür. Böylece, kişi mahkûm olduğu cezanın infazının gereklerine uygun davranarak bunun tamamlanmasıyla kendisinin tekrar güven duyulan bir kişi olduğu konusunda topluma da bir mesaj vermektedir. Bu bakımdan hak yoksunluklarının en geç cezanın infazının tamamlanması aşamasına kadar devam etmesi, suç ve ceza politikasıyla güdülen amaçlara daha uygun düşmektedir.

Bu sistemde süresiz bir hak yoksunluğu söz konusu olmadığı için, yasaklanmış hakların geri verilmesinden artık söz edilemeyecektir. Maddenin üçüncü fıkrasında mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerini kullanabileceği belirtilmiştir. Ayrıca, dördüncü fıkrada, kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında mahkûm oldukları cezaya bağlı herhangi bir hak yoksunluğunun doğmadığı hüküm altına alınmıştır.

Maddenin beşinci fıkrasında, belli bir hak ve yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen kasıtlı suçlar dolayısıyla mahkûmiyet hâlinde, mahkûm olunan cezanın infazından sonra da etkili olmak üzere bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına ayrıca hükmedilmesi öngörülmüştür. Bu durumda mahkemenin belli bir hak ve yetkiyle ilgili olarak vereceği yasaklama kararı bir güvenlik tedbiri niteliği taşımaktadır.

Altıncı fıkrada, belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet hâlinde, yine güvenlik tedbiri olarak, belli bir süre için bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebileceği öngörülmüştür.


TCK 54 (Eşya Müsaderesi) Emsal Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu 2016/543 E. , 2019/668 K.

  • TCK 54
  • Müsadere hükmü, aleyhe temyiz olmasa bile, sanık lehine yapıla temyizde sanık aleyhine olacak şekilde bozulabilir. Müsadere, güvenlik tedbiri olup aleyhe bozma yasağı uygulanmaz.

Uyuşmazlığın esasını oluşturan eşya müsaderesi; 5237 sayılı TCK’nın 54. maddesinde bir güvenlik tedbiri olarak düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasında; “İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlâk açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir…” hükmü yer almaktadır. Bu düzenleme ile iyi niyetli üçüncü kişilere ait olmamak şartıyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine özgülenen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsadere edileceği hüküm altına alınmıştır.

TCK’nın 54. maddesinde düzenlenen eşya müsaderesinin hukuksal niteliği itibarıyla bir ceza değil güvenlik tedbiri olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.12.2011 tarihli ve 219-280 ile 25.04.1983 tarihli ve 92-191 sayılı kararlarında; “Ceza Kanununda zoralımı meşru kılan başlıca sebep, zoralınacak maddenin bizatihi memnu olmasa bile suçta kullanılmış olması delaletiyle, suçlu tarafından başka suçlarda da aynı veçhile kullanılabilmesi ihtimali karşısında, fail elinde zararlı ve tehlikeli bir mahiyet almış olmasıdır. Kanundaki ‘başkasına ait olmadıkça’ kaydının tazammun edeceği maksat ve mana budur” açıklamalarına yer verilmiştir. Niteliği itibarıyla zor alıma tabi bulunmayan bir eşyanın müsadere edilebilmesi için, kasten işlenen suçun varlığı zorunlu olmakla birlikte, bu suçtan dolayı failin cezalandırılması şart değildir. Suçun işlenmesinde kullanılan eşya, yaş küçüklüğü veya akıl hastalığı gibi nedenlerle failin cezalandırılamadığı durumlarda da müsadere edilebilecektir. Yine sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine karar verilecek olup suçta kullanıldığı anlaşılan ya da niteliği itibarıyla müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunacaktır.

Bunun yanında, zor alım kararı verilmesi gereken hâllerde bir kamu davası açılmamış veya açılmakla birlikte müsadere isteminde bulunulmamış ya da istemde bulunulmasına karşın bu konuda bir karar verilmemiş ise ayrı bir müsadere yargılamasına ihtiyaç duyulacağı açıktır. Bu nedenle kanun koyucu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda güvenlik tedbirlerinden yalnızca eşya müsaderesine ilişkin bir yargılama usulü düzenlemiş ve 256. maddesinde; “Müsadere kararı verilmesi gereken hâllerde, kamu davası açılmamış veya kamu davası açılmış olup da esasla beraber bir karar verilmemiş ise; karar verilmesi için, Cumhuriyet savcısı veya katılan, davayı görmeye yetkili mahkemeye başvurabilir” hükmüne yer vermiştir. Buna göre; eşyanın müsaderesine veya iadesine esas davadan sonra da karar verilebilecektir.

Diğer taraftan, bir kararın temyiz edilebilmesi için, o kararın “hüküm” niteliğini taşıması gerekmektedir. Hangi kararların hüküm sayılacağı ise 5271 sayılı Kanun’un 223. maddesinde düzenlenmiş olup beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirlerine hükmedilmesi, davanın reddi ve davanın düşmesi kararlarının hüküm oldukları belirtildikten sonra, maddenin son fıkrasında “Adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı”nın yasa yolu bakımından hüküm sayılacağı vurgulanmıştır. Sayılan hükümlerin verilme koşulları da maddede ayrıntılı olarak düzenlenmiş, 6. fıkrada; “Yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya mahkûmiyetin yanı sıra güvenlik tedbirine” hükmolunacağı belirtilmiştir.

Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere 5237 sayılı TCK’da bir güvenlik tedbiri olarak düzenlenen müsadere kararının hüküm sayılacağı ve temyiz kanun yoluna konu olacağı açıktır.

Bu kapsamda, müsaderesi istenen eşyayı iki gruba ayırmak mümkündür.

Birinci grup eşya; suçun maddî konusunu oluşturan, bulundurulması, kullanılması veya taşınması başlı başına suç oluşturan uyuşturucu madde ve tabanca gibi şeylerdir. Bu grupta yer alan eşyanın müsaderesi “mahkûmiyet” hükmünün bir parçasıdır ve kural olarak mahkûmiyet hükmü ile birlikte incelenir.

İkinci grup eşya ise; suçun işlenmesinde kullanılan veya kullanılmak üzere hazırlanan, bulundurulması, kullanılması veya taşınması başlı başına suç oluşturmayan şeylerdir. Bu grubu da kendi içinde “sanığa ait eşya” ve “üçüncü kişiye ait eşya” olarak ikiye ayırmak mümkündür.

Sanığın cezalandırılmasına ve üçüncü kişiye ait eşyanın müsaderesine karar verildiği durumlarda birisi mahkûmiyet, diğeri ise müsadere olmak üzere iki ayrı hüküm bulunmaktadır. Mahkûmiyet hükmünün sanık tarafından, müsadere hükmünün ise üçüncü kişi konumundaki eşya sahibi tarafından temyiz edilmesi durumunda, bu iki hüküm kural olarak birbirinden bağımsız şekilde incelenecektir. Ancak, eşyanın suçta kullanıldığının kabul edilebilmesi için, öncelikle suçun işlendiğinin sabit olmasında zorunluluk bulunduğundan, eşyanın müsaderesi veya iadesi hususu suçla ilgili hükmün sonucuna bağlı olabilir. Bu nedenlerle, sanık hakkındaki “mahkûmiyet hükmünün onanması” ve üçüncü kişiyle ilgili “müsadere hükmünün ise bozulması” mümkün olup bu durumda mahkûmiyet ve müsadere hükümlerine yönelik ayrı ayrı inceleme yapılmasının hukuka aykırı olduğu ileri sürülemeyecektir. Bu aşamada “cezayı aleyhe değiştirememe ilkesi”ne değinilmesinde fayda bulunmaktadır.

Cezayı aleyhe değiştirememe ilkesi; temyiz davasının yalnızca sanık veya müdafii ya da sanık lehine Cumhuriyet savcısı tarafından açıldığı durumlarda, temyiz davası sonucunda sanığın durumunun ağırlaştırılamayacağı, sanığın aleyhine sonuç doğuracak şekilde düzeltmelerin yapılamayacağını veya kurulacak yeni hükümdeki cezanın sanığın aleyhine olarak önceki hükümden daha ağır olamayacağı anlamına gelmektedir.

Latince “reformatio in pejus” olarak adlandırılan, öğreti ve uygulamada “lehe yasa yolu davası üzerine aleyhe değiştirememe zorunluluğu, aleyhe düzeltme yasağı, aleyhe bozma yasağı, aleyhe bozmama zorunluluğu, aleyhe kötüleştirememe, yaptırımı ve sonuçlarını ağırlaştıramama kuralı” olarak ifade edilen ilkenin amacı; hükmün aleyhine de bozulabileceğini düşünen sanığın, bazı olaylarda istinaf ya da temyiz yasa yoluna başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek, yasa yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır.

Bu kural, 5252 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca hâlen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nın 326. maddesinin 4. fıkrasında; “hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz” şeklinde yasal düzenlemeye kavuşturulmuş olup 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesinin 4. fıkrasında da “Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 262 nci maddede gösterilen kimselerce temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz” şeklinde ifade edilmiştir. Ceza muhakemesi hukukumuzda bu maddeler dışında cezayı aleyhe değiştirmeme yasağını düzenleyen başka bir hüküm de bulunmamaktadır. Buna göre; ceza hukukunda genel anlamda kazanılmış hak kavramından bahsedilemeyeceği, ancak gerek 1412 sayılı CMUK’nın 326. maddesinin son fıkrası gerekse 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesinin son fıkrası uyarınca sınırlı biçimde uygulanabilecek bir “cezayı aleyhe değiştirememe ilkesi” veya “aleyhte düzeltme yasağı”nın söz konusu olduğunun kabulü gerekmektedir. “Cezayı aleyhe değiştirememe ilkesi” gerek 1412 CMUK gerekse 5271 sayılı CMK’da yalnızca hükmolunan ceza yönünden söz konusudur. Cezalar da 5237 sayılı TCK’nın 45. maddesinde hapis ve adli para cezaları olarak sayıldığından, cezalar arasında gösterilmeyen güvenlik tedbirleri ile diğer kurumların ve bu arada müsadere kararlarının bu kapsamda değerlendirilemeyeceği ve hükümde yaptırım olarak güvenlik tedbiri uygulamasına yer verilmemesinin sanık açısından “cezayı aleyhe değiştirememe ilkesine” konu oluşturmayacağı Ceza Genel Kurulunca duraksamasız olarak kabul edilegelmiştir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Başkale Sulh Ceza Mahkemesinin 01.12.2014 tarihli ve 123 değişik iş sayılı kararına istinaden oluşturulan uygulama noktasına gelen şüpheli araçlar üzerinde yapılan çalışmalar sırasında, Hakkari istikametinden Van’a seyir hâlinde olduğu görülerek durdurulan sanığın kullandığı aracın yakıt deposunun yüksekliğinin yere normalden yakın olduğunun tespiti üzerine, görevlilerce uyuşturucu madde arama köpeği ile yapılan kontrol sonucunda yolcu koltuğu döşemesinin altındaki kapaklı gizli bölme içerisinde paketler hâlinde suç konusu eroinin ele geçirildiği, araç sürücüsü olan sanık …‘un uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan TCK’nın 188. maddesinin 3 ve 4. fıkraları ile aynı Kanun’un 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca cezalandırılması, …plaka sayılı aracın ise TCK’nın 54. maddesi gereğince müsadere edilmesi istemiyle kamu davasının açıldığı, yapılan yargılama neticesinde Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.06.2015 tarihli ve 36-178 sayılı kararı ile sanık …‘un uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkûmiyetine, …plaka sayılı aracın ise ruhsat sahibi…’a iadesine karar verildiği, hükmün sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece yapılan inceleme sonucunda mahkûmiyet hükmünün düzeltilerek onanmasına, aracın iadesine ilişkin hükmün ise incelenmesine yer olmadığına karar verildiği anlaşılan olayda;

5237 sayılı TCK’da yaptırımların “ceza” ve “güvenlik tedbirleri” adı altında ayrı ayrı düzenlenmesi, TCK’nın 54. maddesinde hüküm altına alınan eşya müsaderesinin bir güvenlik tedbiri olarak öngörülmesi, 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinin 1. fıkrasında güvenlik tedbirine ilişkin kararların hüküm olduğunun belirtilmesi, 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 305. maddesinin 1. fıkrası uyarınca ceza mahkemelerinden verilen ve hüküm niteliğinde olan güvenlik tedbirleri hakkında temyiz kanun yolunun açık olması, iadesine hükmolunan aracın malikinin kayden sanık olmamasına rağmen sanığın harici satışla aracı satın alıp zilyetliğini de devraldığının sanık ile aracın kayıt malikinin beyanlarından anlaşılması, araç kayıt maliki olarak görülen tanık…‘un aracın müsaderesi hakkındaki talebe karşı bir diyeceği olmadığını beyan etmesi, aracın sanığa ait olduğu hususunda bir tereddüt de bulunmaması karşısında; gizli bölmesi olduğu tespit edilen aracın bu hâliyle iadesinin, tekrardan başka bir suçta kullanılması ihtimalinden kaynaklanan tehlikelilik durumu sebebiyle mümkün olmadığının, iyi niyetli üçüncü bir kişiye değil sanığa ait olduğu anlaşılan, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan, ele geçirilen suç konusu uyuşturucu maddenin niteliği, miktarı ve değeri itibarıyla müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğurmayacağı ve hakkaniyete uygun olduğu anlaşıldığından aracın, müsaderesi yerine ruhsat sahibine iadesine karar verilmesinin kanuna açık bir şekilde aykırılık teşkil ettiğinin, bir güvenlik tedbirinin uygulanmaması niteliğinde olan aracın iadesine dair verilen hükmün “cezayı aleyhe değiştirememe ilkesi” kapsamında değerlendirilemeyeceğinin, bu bağlamda sanık bakımından kazanılmış bir hakkın varlığından da söz edilemeyeceğinin kabulü gerekmektedir.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2019/126

  • TCK 54
  • Yasak eşya mahiyetinde olup cezaevine sokulan suça konu vidanın, hem de bu vidanın konulduğu şampuan kutusunun TCK’nın 54. maddesi uyarınca müsaderesine karar verilmesi gerekmektedir.

Müsadere, bir şeyin mülkiyetinin devlete geçmesi sonucunu doğurmakta olup 5237 sayılı TCK’da müsadere bir güvenlik tedbiri olarak kabul edilmiştir. TCK’nın 54. maddesinin birinci fıkrasına göre, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşya, iyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak şartıyla müsadere edilir. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanmış olan eşya ise, suçun icra hareketlerine henüz başlanmamış ise, sadece bu nedenle müsadere edilemeyecek, ancak niteliği itibarıyla kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda eşyanın müsaderesine hükmedilecektir.

Müsadereye hükmedilmesi için kasıtlı bir suçun işlenmesi zorunlu olmakla birlikte, bu suçtan dolayı bir kimsenin mutlaka cezaya mahkûm edilmesi gerekmemektedir. Örneğin akıl hastası olması nedeniyle cezalandırılamayan failin suçun işlenmesinde kullanılan eşyanın da müsaderesine karar verilebilecektir. Öte yandan, «Suçun işlenmesinde kullanılan eşya» 05.01.1944 tarihli ve 33-1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; «Suçta kullanılan veya kullanılmak üzere hazırlanan şeyden maksat, suçun işlenmesini kolaylaştıran harici bir vasıtadır ki o vasıtanın cürümden maksut olan gaye ile münasebeti mücerret suçun işlenmesinden beklenen neticenin elde edilmesine yardım etmiş olmaktan ibarettir” şeklinde tanımlanmıştır. Bu bağlamda suçun işlenmesinde kullanılan eşyanın, suçun işlenmesini kolaylaştıran ve suçtan beklenen sonucu elde etmeye yardımcı olan dışsal araçlar olduğu kabul edilmektedir (Ayhan Önder, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Cilt: 3, Beta Yayınları, Eylül 1989, s. 95; Faruk Erem, Ümanist Doktrin Açısından Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Cilt: 2, 12. Baskı, Seçkin Kitabevi, Ankara 1985, s. 386-387; Öykü Didem Aydın, Emniyet Tedbirleri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, s. 191). Bu tür eşya suçun işlenmesi bakımından zorunlu olmamakla birlikte faile yardımcı olan eşyadır. Örneğin, üçüncü kattaki bir daireye girmek için kullanılan merdiven hırsızlık suçunun işlenmesi bakımından zorunlu bir araç iken, zemin kattaki dairenin penceresine tırmanmak için suçu kolaylaştıran bir araç olarak kabul edilebilecektir. Görüldüğü üzere, suçu kolaylaştıran ve yardımcı olan herhangi bir aracın, sınırlandırma olmaksızın suçta kullanıldığı kabul edilebilecektir (Mualla Buket Soygüt Arslan, Türk Ceza Hukukunda Müsadere, Yayınlanmamış Doktora Tezi, s. 330-331).

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanığın nakil nedeniyle A. E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna alınırken yanında getirdiği eşyanın X-ray cihazından geçişi sırasında şampuan kutusunun içerisinde ucu sivriltilmiş bir adet vidaya rastlanılması üzerine, infaz kurumunda veya tutukevine sokulması veya bu yerlerde bulundurulması yasak nitelikteki vidaya ve bu eşyanın konulduğu şampuan kutusuna el konulduğu olayda; suça konu vidanın sanığa atılı infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokma suçunun işlenmesinde kullanılan eşya niteliğinde olması, şampuan kutusunun da somut olayda suça konu vidayı gizlemek, böylece suçun icra hareketleri olan yasak eşyayı gerek “infaz kurumunda veya tutukevinde bulundurma”, gerekse bu yerlere “sokma” fiillerinin işlenmesini kolaylaştıran, dolayısıyla suçtan beklenen sonucu elde etmeye yardımcı olan eşya niteliğinde olması birlikte değerlendirildiğinde; hem suça konu vidanın, hem de bu vidanın konulduğu şampuan kutusunun TCK’nın 54. maddesi uyarınca müsaderesine karar verilmesi gerekmektedir.

Öte yandan, şampuan kutusunun ekonomik değeri bulunmadığından bahisle imhasına karar verilebileceği ileri sürülebilir ise de; bir eşyanın müsadereye tâbi tutulmayacağının anlaşılması hâlinde iadesine karar verilebilecek olması ve ancak iade kararı sonrasında yapılan tebligata rağmen sahipleri tarafından bir ay içerisinde alınmayan veya kendilerine tebligat yapılamayan kimselere ait eşyanın imhasına karar verilebileceği gözetildiğinde; söz konusu şampuan kutusunun imhasına karar verilmesi olanağı bulunmamaktadır. Müsaderesine karar verilen bir malın daha sonra koşullarının bulunması halinde imha edilmesi de mümkün olup daha sonraki aşama düşünülecek bir husustur.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2018/662

  • TCK 54
  • İyiniyetli üçüncü kişiye ait eşya müsadere edilemez.

Uyuşmazlığın esasını oluşturan eşya müsaderesi; 5237 sayılı TCK’nın 54. maddesinde bir güvenlik tedbiri olarak düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasında; “İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlâk açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir” hükmü yer almaktadır.

Bu düzenleme ile iyi niyetli üçüncü kişilere ait olmamak şartıyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine özgülenen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsadere edileceği hüküm altına alınmıştır.

TCK’nın 54. maddesinde düzenlenen eşya müsaderesinin hukuksal niteliği itibarıyla bir ceza değil güvenlik tedbiri olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.12.2011 tarihli ve 219-280 ile 25.04.1983 tarihli ve 92-191 sayılı kararlarında; “Ceza Kanununda zoralımı meşru kılan başlıca sebep, zoralınacak maddenin bizatihi memnu olmasa bile suçta kullanılmış olması delaletiyle, suçlu tarafından başka suçlarda da aynı veçhile kullanılabilmesi ihtimali karşısında, fail elinde zararlı ve tehlikeli bir mahiyet almış olmasıdır. Kanundaki ‘başkasına ait olmadıkça’ kaydının tazammun edeceği maksat ve mana budur” açıklamalarına yer verilmiştir. Niteliği itibarıyla zor alıma tabi bulunmayan bir eşyanın müsadere edilebilmesi için, kasten işlenen suçun varlığı zorunlu olmakla birlikte, bu suçtan dolayı failin cezalandırılması şart değildir. Suçun işlenmesinde kullanılan eşya, failin yaş küçüklüğü veya akıl hastalığı gibi nedenlerle cezalandırılamadığı durumlarda da müsadere edilebilecektir. Yine sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine karar verilecek olup suçta kullanıldığı anlaşılan ya da niteliği itibarıyla müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunacaktır.

Bunun yanında, zor alım kararı verilmesi gereken hâllerde bir kamu davası açılmamış veya açılmakla birlikte müsadere isteminde bulunulmamış ya da istemde bulunulmasına karşın bu konuda bir karar verilmemiş ise ayrı bir müsadere yargılamasına ihtiyaç duyulacağı açıktır. Bu nedenle kanun koyucu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda güvenlik tedbirlerinden yalnızca eşya müsaderesine ilişkin bir yargılama usulü düzenlemiş ve 256. maddesinde; “Müsadere kararı verilmesi gereken hâllerde, kamu davası açılmamış veya kamu davası açılmış olup da esasla beraber bir karar verilmemiş ise; karar verilmesi için, Cumhuriyet savcısı veya katılan, davayı görmeye yetkili mahkemeye başvurabilir” hükmüne yer vermiştir. Buna göre; eşyanın müsaderesine veya iadesine esas davadan sonra da karar verilebilecektir.

Diğer taraftan, bir kararın temyiz edilebilmesi için, o kararın “hüküm” niteliğini taşıması gerekmektedir. Hangi kararların hüküm sayılacağı 5271 sayılı Kanun’un 223. maddesinde düzenlenmiş olup beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirlerine hükmedilmesi, davanın reddi ve davanın düşmesi kararlarının hüküm oldukları belirtildikten sonra, maddenin son fıkrasında “Adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı”nın yasa yolu bakımından hüküm sayılacağı vurgulanmıştır. Sayılan hükümlerin verilme koşulları da maddede ayrıntılı olarak düzenlenmiş, 6. fıkrada; “Yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya mahkûmiyetin yanı sıra güvenlik tedbirine” hükmolunacağı belirtilmiştir.

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere bir güvenlik tedbiri olan müsadere kararının hüküm sayılacağı ve temyiz kanun yoluna konu olacağı açıktır.

Bu kapsamda, müsaderesi istenen eşyayı iki gruba ayırmak mümkündür.

Birinci grup eşya; suçun maddî konusunu oluşturan, bulundurulması, kullanılması veya taşınması başlı başına suç oluşturan uyuşturucu madde ve tabanca gibi şeylerdir. Bu grupta yer alan eşyanın müsaderesi “mahkûmiyet” hükmünün bir parçasıdır ve kural olarak mahkûmiyet hükmü ile birlikte incelenir.

İkinci gurup eşya ise; suçun işlenmesinde kullanılan veya kullanılmak üzere hazırlanan, bulundurulması, kullanılması veya taşınması başlı başına suç oluşturmayan şeylerdir. Bu grubu da kendi içinde «sanığa ait eşya» ve «üçüncü kişiye ait eşya» olarak ikiye ayırmak mümkündür.

Sanığın cezalandırılmasına ve üçüncü kişiye ait eşyanın müsaderesine karar verildiği durumlarda birisi mahkûmiyet, diğeri ise müsadere olmak üzere iki ayrı hüküm bulunmaktadır. Mahkûmiyet hükmünün sanık tarafından, müsadere hükmünün ise üçüncü kişi konumundaki eşya sahibi tarafından temyiz edilmesi durumunda, bu iki hüküm kural olarak birbirinden bağımsız şekilde incelenecektir. Ancak, eşyanın suçta kullanıldığının kabul edilebilmesi için, öncelikle suçun işlendiğinin sabit olmasında zorunluluk bulunduğundan, eşyanın müsaderesi veya iadesi hususu suçla ilgili hükmün sonucuna bağlı olabilir. Bu nedenlerle, sanık hakkındaki “mahkûmiyet hükmünün onanması” ve üçüncü kişiyle ilgili “müsadere hükmünün ise bozulması” mümkün olup bu durumda mahkûmiyet ve müsadere hükümlerine yönelik ayrı ayrı inceleme yapılmasının hukuka aykırı olduğu ileri sürülemeyecektir. Müsadere hükmündeki kanuna aykırılık nedeniyle, hem müsadere hükmünün hem de tümüyle doğru olan mahkûmiyet hükmünün bozulması gerektiği kabul edildiğinde, mahkûmiyet ve müsaderenin bağımsız birer hüküm olduğu kuralı çiğnenmiş olacaktır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

5237 sayılı TCK’da yaptırımların “ceza” ve “güvenlik tedbirleri” adı altında ayrı ayrı düzenlenmesi, TCK’nın 54. maddesinde hüküm altına alınan eşya müsaderesinin bir güvenlik tedbiri olarak öngörülmesi, 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinin 1. fıkrasında güvenlik tedbirine ilişkin kararların hüküm olduğunun belirtilmesi, 1412 sayılı CMUK’un 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 305. maddesinin 1. fıkrası uyarınca ceza mahkemelerinden verilen hükümlerin temyiz olunabileceğinin anlaşılması, Yerel Mahkemece müsaderesine hükmolunan, Özel Dairece ise araç malikine iadesine karar verilmesi gerektiği belirtilen ve iyi niyetli üçüncü kişi konumundaki araç malikine ait olup bir suçun işlenmesinde kullanılan aracın, suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen bir eşya olmadığı gibi üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan bir eşya olmaması ve aracın müsaderesine ilişkin hükmün araç maliki tarafından ayrıca temyize konu edilmesi karşısında; 60 .. … plaka sayılı aracın müsaderesine ilişkin hükmün, mahkûmiyet hükmünden bağımsız bir hüküm olduğunun, temyize konu edilmesi nedeniyle de mahkûmiyet hükmünden ayrı olarak incelenebileceğinin, aksinin kabulünün mahkûmiyet ve müsaderenin bağımsız birer hüküm oldukları kuralına aykırılık teşkil edeceğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2018/202

  • TCK 54
  • Suça konu lisanssız yazılımların yüklü olduğu bilgisayar kasalarının, TCK’nın 54. maddesinin 1. fıkrası anlamında kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanıldığına dair herhangi bir tespitin bulunmaması ve bilgisayar kasalarının donanım olarak suçtan meydana gelen veya suçun işlenmesine tahsis edilen eşya olmadıkları gibi TCK’nın 54. maddesinin 4. fıkrası kapsamında üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya niteliğinde de olmaması nedeniyle, Yerel Mahkemenin bilgisayar kasalarının sanığa iadesi kararı yerindedir

Müsadere, bir şeyin mülkiyetinin devlete geçmesi sonucunu doğurmakta olup, 5237 sayılı TCK’da müsadere bir güvenlik tedbiri olarak kabul edilmiştir. Anılan Kanun’un 54. maddesinin birinci fıkrasına göre, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşya, iyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak şartıyla müsadere edilir. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanmış olan eşya ise, suçun icra hareketlerine henüz başlanmamış ise, sadece bu nedenle müsadere edilemeyecek, ancak niteliği itibarıyla kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda eşyanın müsaderesine hükmedilecektir.

Kural olarak müsadereye hükmedilmesi için kasıtlı bir suçun işlenmesi zorunlu olmakla birlikte, bu suçtan dolayı bir kimsenin mutlaka cezaya mahkûm edilmesi gerekmemektedir. Örneğin suçun işlenmesinde kullanılan eşyanın, bunu kullanan fail akıl hastası olması nedeniyle cezalandırılamasa dahi müsaderesine hükmedilebilecektir.

Üçüncü fıkrada, müsaderede orantılılık kuralı kabul edilmiş olup, buna göre, suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağının ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağının anlaşıldığı durumlarda, eşyanın müsaderesine hükmedilmeyebilecektir. Maddenin dördüncü fıkrasına göre, üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyanın, eylem suç oluşturmasa dahi her hâlde müsaderesine hükmolunacaktır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Katılan vekilinin, sanığın sahibi olduğu A.-N. Bilgisayar isimli iş yerinde lisansı müvekkiline ait olan bilgisayar programlarının izinsiz olarak çoğaltılıp ticari amaçla satışının yapıldığını bildirmesi üzerine başlayan soruşturmada, yapılan arama sonucu sanığa ait iş yerinde bulunup el konulan bilgisayar kasalarında lisansı katılan firmaya ait Microsoft Windows XP Professional ve Microsoft Office 2003 programlarının yüklü olduğunun ve bu programların lisanslarının bulunmadığının bilirkişi raporuyla tespit edildiği olayda; suça konu lisanssız yazılımların yüklü olduğu bilgisayar kasalarının, TCK’nın 54. maddesinin 1. fıkrası anlamında kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanıldığına dair herhangi bir tespitin bulunmaması ve bilgisayar kasalarının donanım olarak suçtan meydana gelen veya suçun işlenmesine tahsis edilen eşya olmadıkları gibi TCK’nın 54. maddesinin 4. fıkrası kapsamında üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya niteliğinde de olmaması nedeniyle, Yerel Mahkemenin bilgisayar kasalarının sanığa iadesine ilişkin hükmü isabetli ise de; bilgisayar kasalarında bulunan programların lisanssız ve yasal olmayan yollardan çoğaltılan kopya eser niteliğinde bulunmaları karşısında, yüklü bulunan suça konu bu programların silinmesinin ardından bilgisayar kasalarının sanığa iadesine karar verilmesi gerekmektedir.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2016/463

  • TCK 54
  • Dosyada delil olarak saklama kararı eşyanın müsaderesi mahiyetinde olmayıp esas hükümle birlikte temyiz edilebilir.

Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi bakımından “dosyada delil olarak saklama kararı”nın hukuki niteliğinin belirlenmesi, bunun için de öncelikle “elkoyma” ve “müsadere” kurumlarına değinilmesi gerekmektedir.

Elkoyma, 5271 sayılı CMK’nın birinci kitabının “Koruma Tedbirleri” başlıklı dördüncü kısmının, “Arama ve Elkoyma” başlıklı dördüncü bölümünde, 123 ilâ 134. maddeler arasında düzenlenmiş bir koruma tedbiri olup, “Ceza muhakemesinin yapılmasını veya yapılan muhakemenin sonunda verilecek kararın kâğıt üzerinde kalmamasını ve muhakeme masraflarının karşılanmasını sağlamak amacıyla, kural olarak ceza muhakemesinde karar verme yetkisini haiz olan yetkililer tarafından, gecikmede sakınca bulunan durumlarda geçici olarak başvurulan ve hükümden önce bazı temel hak ve hürriyetlere müdahaleyi gerektiren kanuni çarelere ‘koruma tedbiri’ denir.” (Bahri Öztürk, Behiye Eker Kazancı, Sesim Soyer Güleç, Ceza Muhakemesi Hukukunda Koruma Tedbirleri, Seçkin, 2013, 1. Bası, S.1)

CMK’nın 123. maddesine göre, ispat aracı olarak yararlı görülen ya da eşya veya kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan malvarlığı değerleri muhafaza altına alınırken; yanında bulunduran kişinin rızasıyla teslim etmediği bu tür eşyaya elkonulabilmektedir. Aynı Kanun’un 127. maddesinde, hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlilerinin elkoyma işlemini gerçekleştirebileceği belirtilmiştir. CMK’nın 128. maddesi uyarınca soruşturma veya kovuşturma konusu suçun işlendiğine ve bu suçlardan elde edildiğine dair somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebebi bulunan hallerde, aralarında kıymetli evrakın da bulunduğu maddede sayılan malvarlığı değerlerine elkonulabilir. Elkonulan eşyanın iadesine ilişkin CMK’nın 131. maddesinde ise şüpheliye, sanığa veya üçüncü kişilere ait elkonulmuş eşyanın, soruşturma ve kovuşturma bakımından muhafazasına gerek kalmaması veya müsadereye tâbi tutulmayacağının anlaşılması halinde, resen veya istem üzerine geri verilmesine Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından karar verileceği; istemin reddi kararlarına itiraz edilebileceği; CMK’nın 128.maddesine göre elkonulan eşya veya diğer malvarlığı değerlerinin, suçtan zarar gören mağdura ait olması ve bunlara delil olarak artık ihtiyaç bulunmaması halinde, sahibine iade edileceği ifade edilmiştir. Elkoyma, çoğu zaman bir suçun gerçekten işlenip işlenmediğinin belli olmadığı ya da işleme muhatap olan şüpheli tarafından işlendiğinin henüz yargı kararı ile sabit olmadığı hallerde, gecikmesinde sakınca bulunmasından dolayı görünüşte haklılıkla yetinilerek başvurulan bir koruma tedbiridir. İspat aracı olarak bir eşyanın delil olarak muhafazası veya elkonulması da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Elkoyma kararlarına karşı itiraz kanun yoluna başvurulabilir.

Müsadere ise, 5237 sayılı TCK’nın birinci kitabının “Yaptırımlar” başlıklı üçüncü kısmının, “Güvenlik Tedbirleri” başlıklı ikinci bölümünde, 54 ve 55. maddelerde düzenlenmiş bir güvenlik tedbiri olup, “Güvenlik tedbiri, işlediği suçtan dolayı kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın, suç işleyen kişi hakkında ya da suç konusu ile veya suçun işlenmesinde kullanılan araçla ilgili olarak uygulanan, koruma veya iyileştirme amacına yönelik ceza hukuku yaptırımıdır.” (İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, Adalet Bakanlığı Yayınları, 3. Bası, Ankara, 2006, s. 627)

Müsadere, bir şeyin mülkiyetinin devlete geçmesi sonucunu doğurmakta olup, 5237 sayılı TCK’nın 54. maddesinin birinci fıkrasında, iyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak kaydıyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunacağı; suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşyanın, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edileceği; dördüncü fıkrasında ise üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyanın müsadere edileceği belirtilmiştir.

5271 sayılı CMK’nın 256. maddesinin 1. fıkrasında, müsadere kararı verilmesi gereken hallerde, kamu davası açılmamış veya kamu davası açılmış olup da esasla beraber bir karar verilmemişse; karar verilmesi için, Cumhuriyet savcısı veya katılanın, davayı görmeye yetkili mahkemeye başvurabileceği; 257.maddesinin 1. fıkrasında, bu kararların duruşmalı olarak verileceği; CMK’nın 258. maddesinde ise Aynı Kanun’un 256. maddesine göre verilecek hükümlere karşı başvurulacak kanun yolunun istinaf (karar tarihinde istinafa ilişkin hükümlerin yürürlükte olmaması nedeniyle temyiz) olduğu belirtilmiştir. Uygulamada sıkça karşımıza çıkan ancak kanunlarda yer almayan “dosyada delil olarak saklama kararı” ile ilgili olarak, suç eşyası ve suçla ilgili ekonomik kazancın, muhafaza altına alınması, elkonulması, gönderilmesi, elden çıkarılması, iadesi, müsaderesi ve imhası işlemlerine ilişkin usul ve esasları düzenleyen Suç Eşyası Yönetmeliğinin karar tarihi itibarıyla yürürlükte olan 16. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi ile aynı doğrultuda olan 18. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde; “Emanete alınmakla birlikte mahiyetleri itibarıyla müsadereye konu edilemeyen eşya, yargılama sonunda verilen bu yöndeki karar doğrultusunda, ilgili dosyasında delil olarak muhafaza edilmek üzere mahkemesine gönderilir. Mahkemeden alınacak alındı yazısının gün ve sayısı suç eşyası kaydına işlenir. Alındı yazısı kartonda saklanır.” şeklinde doğrudan bir düzenleme yer almaktadır.

Dosyada delil olarak saklama kararı, kanunda düzenlenmediği için “elkoyma” gibi bir koruma tedbiri kararı ya da “müsadere” gibi bir güvenlik tedbiri kararı olmayıp, ispat aracı olarak yararlı görülmesi ya da eşya ve kazanç müsaderesinin konusunu oluşturması nedeniyle muhafaza altına alınmak veya elkonulmak suretiyle adli emanete alınmış olup da niteliği itibarıyla müsadere edilemeyen ancak başlı başına delil niteliğinde olan veya suç konusunu oluşturan eşyanın ya da gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında suçla ilgili delil elde etmek amacıyla toplanan bir kısım materyalin dosyasında delil olarak muhafaza edilmesini sağlamak amacıyla genellikle yargılama sonunda esas hükümle birlikte verilen bir karardır. İstisnaen de, faili meçhul suçlarda, failin yakalanması durumunda savunma hakkının kısıtlanmaması için suçta kullanılan veya başlı başına suç teşkil eden eşyanın zamanaşımı sonuna kadar dosyasında delil olarak saklanmasına karar verilmektedir. Mevzuatta, dosyada delil olarak saklama kararına karşı başvurulacak kanun yoluna ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır.

Bu aşamada, “itiraz” ve “temyiz” kanun yollarına ilişkin düzenlemelere de değinilmelidir. Olağan kanun yollarından olan itiraz, 5271 sayılı CMK’nın 267 ila 271. maddeleri arasında düzenlenmiş olup, “İtiraz olunabilecek kararlar” başlıklı 267. maddede yer alan “Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir” şeklindeki düzenleme uyarınca, kural olarak sadece hâkim kararlarına karşı gidilebilecek olan itiraz yoluna, kanunlarda açıkça gösterilmiş olunması kaydıyla mahkeme kararlarına karşı da başvurulması mümkündür. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda; görevsizlik (madde 5/2), yetkisizlik (madde 18/3), hâkimin reddi isteminin kabul edilmemesi (madde 28), eski hale getirme isteminin geri çevrilmesi (madde 42/2), tanıklara ilişkin disiplin hapsi (madde 60/4), gözlem altına alma (madde 74/4), beden muayenesi (madde 75/6), tutuklama (madde 101/5), tutukluluk halinin devamı (madde 104/2) adli kontrol (madde 111/2), iddianamenin iadesi (madde 174/5), durma (madde 223/8) ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması (madde 231/12) kararlarına karşı itiraz yasa yoluna başvurulabileceği belirtilmiş olup, özel ceza kanunlarında da, örneğin 2004 sayılı İİK’nun 353 ve Kabahatler Kanunu’nun 29. maddelerinde, itiraz yoluna başvurulabilecek mahkeme kararları gösterilmiştir.

Temyiz ise 5271 sayılı CMK’nın 286 ilâ 307. maddeleri arasında düzenlenmiş olağan kanun yolu olup, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla temyiz usulüne ilişkin olarak 1412 sayılı CMUK’un 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere 305 ilâ 326. maddeleri uygulanacaktır.

1412 sayılı CMUK’un, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 305. maddesi gereğince, ceza mahkemelerince verilen hükümler temyiz kanun yoluna tâbidir. Hükümler 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinde “beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi, davanın düşmesi kararı” olarak sayılmış olup, kesin nitelikteki hükümler istisna olmak üzere, bu kararlara karşı başvurulabilecek olağan kanun yolu temyizdir. Esasında hüküm niteliğinde olmamakla birlikte, bazı kararların da kanun yolu bakımından hüküm sayılacağı kabul edilmiştir. Örneğin; CMK’nın 223/10. maddesinde, adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı, kanun yolu bakımından hüküm sayılmıştır.

Görüldüğü üzere itiraz, kural olarak hâkim kararlarına, kanunda belirtilmiş olmak şartı ile de mahkeme kararlarına karşı başvurulan olağan bir kanun yolu iken, temyiz (Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesinden sonra ise kural olarak, ilk derece mahkemelerinden verilen hükümler açısından istinaf, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında verdikleri hükümler açısından temyiz), mahkemelerin, davanın esasını çözen ve kanun koyucu tarafından hüküm olarak nitelendirilen son kararlarındaki hukuka aykırılıkların giderilmesi için kabul edilmiş olağan kanun yoludur.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

“Suça konu bononun dosyada delil olarak saklanmasına” ilişkin kararın, itiraz kanun yoluna tâbi bir hâkim kararı ya da kanunda açıkça itiraza tâbi olduğu belirtilen bir mahkeme kararı değil, Suç Eşyası Yönetmeliğinin 16. maddesine istinaden, niteliği itibarıyla müsadere edilemeyen ancak başlı başına delil niteliğinde olup, aynı zamanda suç konusunu oluşturan eşyanın dosyada muhafaza edilmesini sağlamak için verilen bir mahkeme kararı olduğu ve anılan karara karşı başkaca bir kanun yolu öngörülmediği anlaşıldığından, başvurulması gereken kanun yolunun, esas hükmün tabi olduğu temyiz kanun yolu olduğunun kabulü gerekmektedir.


YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/10261 Karar : 2018/4360 Tarih : 17.10.2018

  • TCK 54. Madde

  • Eşya Müsaderesi

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilenler dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-)Hükümden sonra 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK`nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından, sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

2)Uyuşturucu maddenin “TCK 54/4” maddesi yerine “TCK 54/1” maddesi uyarınca müsaderesine karar verilmesi,

3-)Bursa Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nce suça konu uyuşturucu maddeden alınan şahit numunenin müsaderesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak bu aykırılıkların yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun`un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan;

1-Hüküm fıkrasının müsadereye ilişkin bölümünden “54/1. maddesi uyarınca müsaderesine” ibaresinin çıkarılarak, “kayıtlı uyuşturucu maddelerin ” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve Bursa Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nce suça konu uyuşturucu maddeden alınan şahit numunenin TCK`nın 54/4. maddesi uyarınca müsaderesine” ibaresinin eklenmesi,

2-TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili bölümlerin hüküm fıkrasından çıkarılması ve yerlerine “Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli iptal kararından sonra oluşan duruma göre, sanık hakkında, TCK`nın 53. maddesinin 1. ve 2. fıkraları ile 3. fıkrasının birinci cümlesinin uygulanmasına” ibaresinin eklenmesi,

Suretiyle, hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 17.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/11216 Karar : 2018/8424 Tarih : 10.09.2018

  • TCK 54. Madde

  • Eşya Müsaderesi

Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;

I- Gümrük Müdürlüğü vekilinin temyiz istemine yönelik yapılan incelemede;

Suç tarihi ve ele geçen eşyanın niteliğine göre suçtan doğrudan zarar görmeyen ve katılan sıfatı alması mümkün olmayan Gümrük Müdürlüğü’nün, hükmü temyiz etme hakkı da bulunmadığından, Gümrük Müdürlüğü vekilinin temyiz inceleme isteğinin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan CMUK’nun 317. maddesi uyarınca REDDİNE,

II- Katılan … vekilinin sanık … hakkındaki hükme yönelik temyizine göre yapılan incelemede ise;

Yapılan duruşmaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, gösterilen gerekçeye ve takdire göre katılan … vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,

III- Katılan … vekilinin sanık … hakkındaki hükme yönelik temyizine göre yapılan incelemede ise;

Muhafaza altına alındığı anlaşılan 359 paket sigara ile ilgili olarak iddianamede TCK’nun 54. maddesi gereğince müsadere talep edilmemesi, müsadere davasının mahallinde her zaman açılması ve bu hususta bir karar verilmesi mümkün görülmüştür.

1- Dosya kapsamına göre, ihbar üzerine sanığın işlettiği iş yerinde yapılan aramada, iki adet masanın altındaki karton kutularda dava konusu bandrolsüz ve kaçak sigaraların ele geçirildiği, sanık dava konusu sigaraları diğer sanık …’ın emaneten gönderdiğini, ticari kasıt ile bulundurmadığı yönünde savunmada bulunmuş ise de; gerek yapılan arama sırasında sigaraların iş yerinin bahsedilen kısımlarında gizlenmiş vaziyette ele geçirilmiş olması, gerekse daha önceden de iki üç defa kaçak sigara bulunan kutuların da bırakıldığını beyan etmiş olması karşısında, sanığın ticari amaçla bandrolsüz ve kaçak sigara bulundurmak şeklinde gerçekleşen ve sübut bulan eyleminin 5752 sayılı Yasa ile değişik 4733 sayılı Yasanın 8/4. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu gözetilerek

mahkumiyeti yerine, suçtan kurtulmaya yönelik savunmalara itibar edilmek ve delillerin takdirinde yanılgıya düşülmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması,

2- İddianamede müsaderesi istenen davaya konu 1 paket kaçak sigara hakkında hüküm kurulmaması,

Yasaya aykırı, katılan … vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.09.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/5651 Karar : 2018/8634 Tarih : 10.09.2018

  • TCK 54. Madde

  • Eşya Müsaderesi

I- Sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

24/06/2014 tarihli oturumda adli emanette kayıtlı suça konu sürücü belgesi getirtilerek yapılan mahkeme gözleminde Elazığ Palu doğumlu … adına düzenlenmiş sürücü belgesinin üzerinde resim ve resim üzerindeki soğuk mührün görülebildiği, sürücü belgesinin mevcut hali ile normal bir sürücü belgesi görünümü verip iğfal kabiliyetine haiz olduğunun belirtilmiş olması ve dosya arasında mevcut suça konu belgenin fotokopisinden de fotoğraf üzerindeki soğuk mühür izinin görüldüğünün anlaşılması karşısında; tüm delillere ve CMK’nun 217. maddesi uyarınca duruşmada edindiği kanaate göre değerlendirerek sanığa yüklenen “resmi belgede sahtecilik” suçunun sabit olduğuna karar veren mahkemenin takdirinde bir isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre Cumhuriyet Savcısı ile sanığın bir sebebe dayanmayan ve yerinde görülmeyen temyiz itirazının reddiyle hükmün ONANMASINA,

II- Parada sahtecilik suçundan kurulan hükme gelince;

1- Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre; başka bir şahıs hakkında yapılan ihbar üzerine yakalanan sanığın yapılan üst aramasında suça konu paranın ele geçmesi, sanığın aşamalarda parayı yaptığı bir iş karşılığında aldığını ve sahte olduğunu bildiğini savunması karşısında sahte olduğunu bildiği parayı muhafaza eden sanığın eyleminin TCK.nun 197/1. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu gözetilmeden mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,

2- Suça konu sahte paranın, 5237 sayılı TCK.nun 54. maddesi uyarınca

müsaderesine karar verildikten sonra, 5320 sayılı Yasının 17. maddesi uyarınca Merkez Bankasına gönderilmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Yasaya aykırı, Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 10/9/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/8562 Karar : 2018/8311 Tarih : 5.06.2018

  • TCK 54. Madde

  • Eşya Müsaderesi

I- Katılan … İdaresi vekilinin temyiz itirazları üzerine yapılan incelemede;

Suç tarihi ve ele geçen eşyanın niteliğine göre suçtan doğrudan zarar görmeyen …‘nin davaya katılma ve hükmü temyize yetkisinin bulunmadığı gibi katılmasına karar verilmesi de hükmü temyiz yetkisi vermeyeceğinden, … vekilinin vaki temyiz talebinin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 317.maddesi gereğince REDDİNE,

II- Mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazları üzerine yapılan incelemede;

Anayasa Mahkemesi’nin, TCK.nun 53. maddesindeki hak yoksunluklarına ilişkin 24.11.2015 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilebileceği değerlendirilerek yapılan incelemede;

Yapılan duruşmaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, gösterilen gerekçeye ve takdire göre sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,

III- Nakil aracına yönelik incelemede ise;

Malen sorumlu mahkemedeki beyanında, nakil aracını sanığa sattığını ancak borcunu ödemediği için geri aldığını sonra sanığın aracı tekrar istediğini, borcunu ödeyeceğini söylediği için aracı tekrar sanığa verdiğini, aracı 22.000 TL’… sattığını, 10.000 TL’sinin ödendiğini, 12.000 TL alacağı olduğunu söylemesi karşısında, nakil aracının fiilen sanığa ait olduğu anlaşılmakla, davaya konu sigaranın nakil aracının taşıma yüküne göre hacim bakımından ağırlıklı bölümünü oluşturması ve dava konusu eşyanın değeri ve nakil aracının bilinen değeri dikkate alındığında nakil aracının müsaderesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğurmayacağı ve bu nedenle TCK.nun 54/3. maddesi uyarınca hakkaniyete de aykırı bir yanın bulunmadığı gözetilerek, nakil aracının müsaderesi yerine yazılı şekilde iadesine karar verilmesi,

Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 05/06/2018 günü oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/8683 Karar : 2018/3934 Tarih : 4.04.2018

  • TCK 54. Madde

  • Eşya Müsaderesi

Dosya içeriğine göre; suç tarihinin 04.06.2012 yerine 07.06.2012 olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir yazım hatası kabul edilmiş; TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihinde yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 E., 2015/85 K. sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüş; dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;

TCK’nın 54. maddesinde “iyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla,kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsadaresine” karar verilebileceğinin kabul edilmesi,Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16.06.2003 tarih,2003/6-176-2003/195 sayılı ilamında ise “4262 sayılı Yasa’nın 3. maddesinde araç sahibinin araç için adına yetkili idarece tescil belgesi düzenlenmiş veya sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişi olarak tanımlandığının ve aynı Yasa’nın 20/d maddesi uyarınca da motorlu araçların tescil edilmiş her çeşit satış ve devirlerinin noterlerce yapılacağı,noterlerce yapılmayan her çeşit satış ve devirlerin geçersiz olacağının” belirtilmesi ve dosya kapsamından malen sorumlu …’ın kötü niyetli olduğuna dair delilin elde edilememiş olması karşısında, sanık … ve temyiz dışı sanık … tarafından hırsızlık suçunda kullanılan, suç tarihi itibariyle trafikte malen sorumlu … adına kayıtlı bulunan … plaka sayılı aracın …’a iadesi yerine müsaderesine karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince istem gibi BOZULMASINA, 04/04/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/16599 Karar : 2017/27212 Tarih : 7.12.2017

  • TCK 54. Madde

  • Eşya Müsaderesi

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Sanığa yükletilen silahlı tehdit ve silahtan sayılan aletle eşe karşı yaralama eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı;

Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,

Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükümleri etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.

Ancak,

Hüküm kurulurken, suçta kullanılmayan ve münhasıran bulundurulması suç teşkil etmeyen beş adet av fişeği ve bir adet bıçak kılıfının sahibine iadesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, müsaderesine hükmolunması,

Bozmayı gerektirmiş ve sanık …‘un temyiz iddiaları bu nedenle yerinde ise de, bu aykırılıklar, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktaları tebliğnameye uygun olarak, müsadereye ilişkin fıkrası “Adli emanetin 2012/10880 sırasında kayıtlı 38354 numaralı yarı otomatik av tüfeğinin ve bir adet bıçağın TCK’nın 54/1. maddesi gereğince müsaderesine, suçta kullanılmayan ve münhasıran bulundurulması suç teşkil etmeyen beş adet av fişeğinin ve bir adet bıçak kılıfının sahibine iadesine,” şeklinde değiştirilmek ve TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısımdan (b) ibaresi çıkartılarak DÜZELTİLMEK ve başkaca yönleri Kanuna uygun bulunan hükümler, bu bağlamda ONANMAK suretiyle 5320 sayılı Kanunun 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca davanın esasına, 07/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/5496 Karar : 2017/8079 Tarih : 23.10.2017

  • TCK 54. Madde

  • Eşya Müsaderesi

I- Katılan … İdaresi vekilinin temyizine göre yapılan incelemede;

Suç tarihi ve ele geçen eşyanın niteliğine göre suçtan doğrudan zarar görmeyen, davaya katılma ve hükmü temyize yetkisi bulunmayan … vekilinin vaki temyiz inceleme isteğinin 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK`nun 317.maddesi gereğince REDDİNE,

II- Sanık …`nin temyizine göre yapılan incelemede; 1-4733 sayılı Yasanın 8/4. maddesinde 5000 gün adli para cezası üst sınır olduğu halde, üst sınır aşılarak sanığın yazılı şekilde 19840 gün adli para cezası ile cezalandırılması,

2-01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 sayılı Yasanın 5. maddesi ile yapılan değişiklikle 5237 sayılı TCK.nun 50/6. madde ve fıkrasında yer alan “yaptırım” ibaresinin “tedbir” olarak değiştirilip, 5275 sayılı Yasanın 106. maddesinin 4. ve 9., yine 18.06.2014 tarihli 6545 sayılı Yasanın 81. maddesi ile 3. ve 8. fıkralarındaki değişiklikler ve 10. fıkrasının yürürlükten kaldırılmış olması göz önüne alındığında, hükümde infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde, verilen adli para cezasının ödenmemesi durumunda ve taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi durumunda hapse çevrileceğinin belirtilmesi,

3-24.11.2015 günlü 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi`nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile 5237 sayılı TCK.nun 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, anılan maddenin yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Hapis cezası ertelenmeyen sanık hakkında 5237 sayılı TCK.nun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, aynı maddenin 1. fıkrasının (c) bendinde yazılı sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet hakları ile vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan koşullu salıverilmesine, altsoyu dışında kalanlarla ilgili bu hak ve yetkilerden ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, dava konusu eşyanın müsaderesi ile yetinilmesi gerekirken söz konusu eşyanın tasfiyesine de hükmedilmesi,

4-Suçta ele geçen eşyanın TCK.nun 54. maddesi gereğince müsaderesine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, imha edilmek suretiyle tasfiyesine de karar verilmesi,

5-Suçtan doğrudan zarar görmeyen ve davaya katılma hakkı bulunmayan …`nin davaya katılmasına karar verilerek lehine vekalet ücretine hükmolunması,

Yasaya aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 23.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/3036 Karar : 2017/4693 Tarih : 26.09.2017

  • TCK 54. Madde

  • Eşya Müsaderesi

A - Sanık … hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan kurulan tedavi ve denetimli serbestlik kararına yönelik kanun yolu incelemesinde:

Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 20.03.2012 tarihli ve 2011/10 - 785 - 2012/101 sayılı kararında açıklandığı üzere; “kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme veya bulundurma” suçundan dolayı, TCK’nın 191. maddesinin 2. fıkrası gereğince verilen “tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararın, sözü edilen fıkraya 6217 sayılı Kanunla eklenen cümlenin yürürlüğe girdiği 14.04.2011 tarihinden önce ya da sonra verilip verilmediğine bakılmaksızın, temyiz değil itiraz kanun yoluna tabi olması nedeniyle, itirazlarla ilgili gerekli kararın yetkili ve görevli itiraz merciince verilmesi için, bu suçla ilgili olarak dosyanın incelenmeksizin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı`na İADESİNE,

B - Sanıklar …, …, …, … ve … hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin incelemesinde;

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlerin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eylemlere uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilenler dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine,

ancak;

1 - “Sanıklar … ve … hakkındaki suç tarihi: 08/10/2009, Sanık … hakkındaki suç tarihleri: 06/10/2009 - 10/12/2009, Sanık … ve … hakındaki suç tarihi: 26/11/2009 “ olan suç tarihlerini gerekçeli karar başlığında “06/10/2009 - 08/10/2009 - 18/11/2009 - 26/11/2009 - 10/12/2009” olarak gösterilmiş olması,

2 - Sanıklar hakkında TCK’nın 53. maddesi uygulanırken Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 günlü Resmi Gazete`de yayımlanan 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının gözetilmesinde zorunluluk bulunması,

3 - Emanette kayıtlı uyuşturucu maddenin TCK’nın 54/4. maddesi gereğince müsaderesine karar verilmesi gerekirken, TCK`nın 54. maddesi gereğince müsadere edilmesi ve Bursa Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nce alınan şahit numunelerin müsaderesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısı, sanıklar Ali Sunday ve Saydun ile müdafileri, sanıklar Kürşat, Turgay ve Halil`in temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak bu durumun yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan;

1 - Gerekçeli karar başlığında yazılı “06/10/2009 - 08/10/2009 - 18/11/2009 - 26/11/2009 - 10/12/2009” olan suç tarihlerinin çıkarılarak yerine “Sanıklar … ve … hakkındaki suç tarihi: 08/10/2009, Sanık … hakkındaki suç tarihleri: 06/10/2009 - 10/12/2009, Sanık … ve … hakındaki suç tarihi: 26/11/2009” yazılması,

2 - Sanıklar hakkında TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili bölümlerin hüküm fıkrasından çıkartılarak yerine “Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararı gözetilerek sanıklar hakkında, 5237 sayılı TCK`nın 53. maddesinin 1. ve 2. fıkraları ile 3. fıkrasının birinci cümlesinin uygulanmasına” ibaresinin yazılmasına,

3 - Hüküm fıkrasının müsadereye ilişkin kısmına “kayıtlı bulunan uyuşturucu maddelerin” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve Bursa Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü`nce suç konusu maddelerden alınan tanık numunelerin” ibaresinin ve ayrıca aynı fıkranın son kısmında yer alan “TCK 54/1” ibaresi çıkarılarak, yerine “TCK 54/4” ibaresinin yazılması,

Suretiyle, hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

C - Sanık … hakkında kurulan beraat hükmünün vekalet ücreti yönünden incelenmesinde;

Beraat eden sanık hakkındaki hükmün vekalet ücreti yönünden temyiz edildiği ancak avukat …‘in vekaletnamesine dosyada rastlanılmadığının belirlenmesi karşısında; karar tarihinden önce düzenlenip vekaletnamesi bulunup bulunmadığı avukat …`den sorulup varsa dosyaya eklendikten sonra karar verilmesi gerektiği halde bu husus araştırılmadan karar verilmesi,

Kanuna aykırı, sanık müdafinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün vekalet ücreti yönünden BOZULMASINA,

D - Sanıklar … ve … hakkında verilen beraat hükümlerinin incelenmesinde;

İletişimin tespit çözüm tutanaklarının içerikleri, fiziki takip tutanakları ve tüm dosya kapsamından, sanık …‘ın 10/12/2009 tarihinde …‘e esrar vereceğinin değerlendirilmesi üzerine yapılan takipte, Mehmet’in üzerinden 3 gr esrar çıktığı, sanık …‘ın Mehmet’e esrarı verdiğini kabul ettiği, sanık …‘in ise 04/09/2009 tarihinde …ile buluştuğu ve Eray’ın üzerinden 20,84 gr esrar ele geçirildiği, Mesut’un esrarı Eray’a kendisinin verdiğini söylediği, Eray’ın da üzerinde ele geçirilen esrarı Mesut’un verdiğini beyan etmesi karşısında, … ve …`in üzerlerine atılı suçlar sabit olduğu halde dosya kapsamına uygun olmayan gerekçelerle beraatlerine hükmedilmesi,

Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/3093 Karar : 2017/6672 Tarih : 12.09.2017

  • TCK 54. Madde

  • Eşya Müsaderesi

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Müsadere yargılamasına konu fiilin özelliğine, sanığın üzerine atılı suçun ve müsadere konusu eşyanın niteliği, ruhsatının alınmasındaki takip edilecek süreç dikkate alınarak, 5237 sayılı TCK`nın 54/3. maddesinde düzenlenen “Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir.” hükmü tartışılmadan müsadere kararı verilmesi,

Kanuna aykırı ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK`nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 12/09/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/1208 Karar : 2017/19210 Tarih : 11.07.2017

  • TCK 54. Madde

  • Eşya Müsaderesi

1-Sanık hakkında tehdit suçlarından verilen hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına dair karara karşı yalnızca itiraz yolu açık ve dolayısıyla yapılan başvurunun bu doğrultuda değerlendirilmesinin gerekli bulunduğu anlaşıldığından, sanık …‘ın tebliğnameye uygun olarak, temyiz davası isteği hakkında bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA,

2-Silahla tehdit suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesinde,

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Sanığın aynı günde kısa zaman aralığı içerisinde mağduru tehdit etmesi eylemlerinin TCK’nın 43. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, iki ayrı hüküm kurulması yasaya aykırı ise de, diğer hüküm yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği gözetilerek dosya görüşüldü.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

a-Sanığın silahla tehdit suçunu işlediği kabul edilmesine rağmen, hüküm fıkrasında uygulama maddesinin TCK’nın 106/2-a madde ve fıkrası yerine aynı Kanunun 106/1-1 maddesi olarak gösterilmesi,

b-Diğer mağdur sanık … hakkında hakaret suçundan hüküm kurulurken, telefonda karşılıklı hakaret ettikleri ve olayı kimin başlattığının tespit edilemediğinin belirtilmesi karşısında, sanık … hakkında tehdit suçundan kurulan hükümde, olayın çıkış sebebi ve gelişimi üzerinde durularak sanık hakkında TCK’nın 29. maddesinde düzenlenen tahrik hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,

c-Sanığın mağdur …‘ı tehdit ettiği iddiası ile açılan davada, bu mağdur dışında başka hangi mağduru tehdit ettiği açıkça belirtilmeden yetersiz gerekçeyle TCK’nın 43. maddesinin uygulanması, kabule göre de sanığa ek savunma hakkı verilmeden TCK’nın 43. maddesinin uygulanması suretiyle CMK’nın 226. maddesine aykırı davranılması,

d-Anayasa Mahkemesi’nin karar tarihinden sonra 24.11.2015 günü, Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin kararının yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu,

e-Suçta kullanılan silahın TCK’nın 54. maddesi uyarınca müsaderesi hakkında herhangi bir karar verilmemesi,

Kanuna aykırı ve sanık …‘ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 11/07/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/37758 Karar : 2017/7347 Tarih : 6.07.2017

  • TCK 54. Madde

  • Eşya Müsaderesi

1-Sanıklar hakkında kamu malına zarar verme suçundan kurulan beraat hükümlerine yönelik o yer Cumhuriyet savcısı ile katılan kurum vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre temyiz itirazları yerinde olmadığından reddiyle hükümlerin istem gibi ONANMASINA,

2-Sanıklar hakkında hırsızlık suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüş, dosya içeriğine göre diğer temyiz itrazları yerinde görülmemiştir.Ancak;

5237 sayılı TCK’nın 54/3. maddesine göre orantılılık ilkesi gereği suçta kullanılan ve sanık …‘a ait olan … plakalı aracın değeri ile Van İl Telekom Müdürlüğü’nün 17/06/2011 tarihli hasar keşif tutarı formuna göre 5.857,74 TL değerindeki kabloların değerinin orantılı olup olmadığının tespiti için, aracın değer tespiti yaptırılarak ,müsadere kararının işlenen hırsızlık suçuna nazaran daha ağır ve hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurup doğurmayacağı hususları karar yerinde gösterilip tartışılarak, sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde eksik inceleme ile aracın iadesine karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafii, sanık …, o yer Cumhuriyet savcısı ve katılan kurum vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, 06/07/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/641 Karar : 2017/5085 Tarih : 31.05.2017

  • TCK 54. Madde

  • Eşya Müsaderesi

Yakacak nitelikte emval veren ağaç kesme suçundan sanık …‘nun, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 91/2-4, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 62/1. maddeleri uyarınca 5 ay hapis ve 10 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, aynı Kanun’un 231/8. maddesine göre 5 yıl denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına, kaçak orman emvalinin müsaderesine dair Kastamonu 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 26/02/2013 tarihli ve 2012/707 esas, 2013/50 sayılı kararını müteakip, katılan vekilince suçta kullanılan bir adet motorlu testerenin müsaderesine karar verilmesi talebinde bulunulması üzerine talebin kabulü ile muhafaza altına alınmış olan bir adet kesim motorunun müsadere edilmesine dair aynı mahkemenin 24.04.2013 tarihli ek kararının kesinleşmesi sonrasında müsadere kararına konu orman emvali ile suç aletinin muhafazasının güç olması ve bozulabilecek nitelikte olmaları nedeniyle 6831 sayılı Kanun’un 84. maddesi ile 5271 sayılı Kanun’un 132. maddeleri uyarınca satışlarına izin verilmesi için katılan Orman idaresi vekilinin talepte bulunması üzerine, müsadere kararı doğrultusunda işlem yapılması gerektiğinden bahisle talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin Kastamonu 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/08/2015 tarihli ve 2012/10 esas, 2013/21 sayılı ek kararına itiraz edilmesi üzerine, müsadere hükmünün açıklanması geri bırakılan cezai müeyyide içeren hüküm kapsamında bulunmadığı, müsadereye konu orman emvali ile suç aleti kesim motorunun satışına Cumhuriyet savcılığınca karar verilebileceği, ek kararda yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle itirazın reddine dair mercii Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesinin 07/10/2015 tarihli ve 2015/625 değişik iş sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 21/01/2016 gün ve 14293 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04/02/2016 gün ve KYB. 2016-35771 sayılı ihbarnamesi ile dairemize gönderilmekle okundu.

Anılan ihbarnamede;

Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 09/02/2012 tarihli ve 2009/9362 esas, 2012/3220 sayılı ilamında belirtildiği üzere, hükmün müsadere ile ilgili kısmının dahi, açıklanması geri bırakılan sanık bakımından hukuki sonuç doğurmayan hükmün devamı niteliğinde olduğu, bu itibarla açıklanması geri bırakılan hükmün dışında mütalaa edilemeyecek ise de; müsadere konusu eşyanın niteliğine göre ayrım yapılması gerektiği bu bağlamda 5237 sayılı Kanun’un 54/4. maddesinde belirtilen üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya niteliğini haiz olması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olsa dahi kasıtlı suç işlenmeksizin geçirilen denetim süresinin sonunda düşme kararı verildiği takdirde bahse konu suç eşyasının sanığa iadesinin mümkün olmayacağı, bu itibarla kesinleşmiş müsadere kararı gereğince işlem tesis edilmesi gerektiği, somut olayda ise müsaderesine karar verilen kaçak orman emvalinin Cumhuriyet savcılığınca satışına izin verilemeyeceği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;

Kamu davası açılarak mahkemeye intikal ettirilen suça konu emval hakkında Cumhuriyet Savcısının karar verme yetkisi bulunmaması karşısında,

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesinin 07/10/2015 tarihli ve 2015/625 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309/4 maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahkemesince yapılmasına, 31/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/10888 Karar: 2017/11270 Tarih: 12.10.2017

  • TCK 54. Madde

  • Eşya Müsaderesi

6136 Sayılı Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’a muhalefet suçundan sanık …‘in, 6136 Sayılı Kanun’un 13/3 ve 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 62/1, 52/2. maddeleri gereğince 10 ay hapis ve 500,00 Türk Lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanun’un 54. maddesi gereğince suça konu 1 adet tabanca ve bu tabancaya ait 2 adet şarjörün müsaderesine, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Şanlıurfa 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 24.03.2015 tarihli ve 2014/443 esas, 2015/170 Sayılı kararına yönelik, müsaderesine karar verilen tabanca ve şarjörün … isimli iyiniyetli üçüncü şahsa ait olduğu gerekçesiyle müsadere edilemeyeceğine yönelik itirazın reddine dair ŞANLIURFA 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 14.04.2015 tarihli ve 2015/402 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosyası ile ilgili olarak;

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 54/1. maddesinde belirtilen “İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlâk açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir.” şeklindeki düzenleme nazara alındığında, …‘den ele geçirilen tabancanın ruhsat sahibi … tarafından sanığa devredilmek üzere bırakıldığının anlaşılması karşısında, ruhsat sahibinin iyiniyetli olup olmadığı tartışılmaksızın tabancanın müsaderesine karar verilemeyeceği gözetilmeden itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 Sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 28.09.2016 gün ve 1234 Sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.10.2016 gün ve KYB/2016-375090 Sayılı ihbarnamesi ile dairemize tevdii kılınmakla incelendi.

Gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Müsadereye konu silahın ruhsat sahibi olan …‘ın 54/1. maddesi anlamında “iyi niyetli üçüncü kişi” olup olmadığı tartışılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilerek itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesi,

SONUÇ : Yasaya aykırı ve Adalet Bakanlığı’nın Kanun Yararına Bozma istemine dayalı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbarname içeriği bu itibarla yerinde görüldüğünden Şanlıurfa 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 14.04.2015 gün, 2015/402 değişik iş sayılı itirazın reddine dair kararının 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın Adalet Bakanlığına gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 12.10.2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI DÜŞÜNCE :

5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 54/1. maddesi gereği, “iyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan” eşya müsadere edilebilir.

Somut olayımızda; Sanık … ile suça konu silahın ruhsat sahibi olduğu anlaşılan polis memuru …‘ın tüm aşamalarda değişmeyen savunma ve beyanlarında, “sanık ile polis memuru …‘ın suça konu silahın 8.000 USD’ye satışı konusunda anlaştıkları, bu sebeple …‘ın silahını Şanlıurfa’ya getirdiği, silahı sanığa gösterdiği ve satış konusunda anlaşmaları üzerine satış bedelinin ödendiği, satış bedelini alan …‘ın noter devri için vekaletname ve ayrıca Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğüne devir hususundaki iradesini belirten dilekçe verdiği, suça konu silahı yedek şarjörü ve ruhsatı ile birlikte sanığa teslim ederek çelik kasasına koyduğu” tartışmasız olarak kabul edilmektedir.

Şanlıurfa Asliye Ceza Mahkemesi’nin 24.03.2015 tarih ve 2014/443 esas, 2015/170 karar sayılı kararının gerekçe bölümünde, sanık savunmaları, tanık beyanı ve diğer deliller zikredildikten sonra, “ancak polis memuru olan bir kişinin ruhsatı olmaksızın başkasına ait bir işyerinde tabancasını bırakmasını ve yine silah taşıma ruhsatı bulunan sanığın işyerinde ruhsatı olmaksızın tabancayı bulundurmasının suç olduğunu bilmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, savunmaların suçtan kurtulmaya yönelik olduğu” değerlendirilerek sanığın ve ruhsat sahibinin iyi niyetli olmadığı sonuç ve kanaatine ulaşıldığı açıkça belirtilmiştir.

Dairemizin çoğunluk görüşünde belirtilenin aksine, mahkeme kararında silahın ruhsat sahibi …‘ın iyi niyetli olup olmadığı tartışılmış ve silahın ruhsat sahibinin iyi niyetli olmadığı kanaati kararın gerekçe bölümünde açıkça yazılmıştır.

Şanlıurfa 6. Asliye Ceza Mahkemesi kararında belirtilen gerekçeler ve dosya kapsamına göre, ruhsatlı silahını satan, satış bedelinin tamamını tahsil ettikten sonra satış vekaletnamesi ve dilekçesini verdikten sonra ruhsatı ile birlikte silahın zilyedliğini de devreden polis memuru üçüncü kişinin iyiniyetli olmadığına dair mahkeme gerekçesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır.

Şanlıurfa 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/443-2015/170 Sayılı kararı ile sanık …‘in, 6136 Sayılı Kanun’un 13/3, 5237 Sayılı Kanun’un 62/1,, 52/2 maddeleri gereği 10 ay hapis ve 500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, 54/4. maddesi gereği suça konu silahın zoralımına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karara sanık vekilinin itirazı üzerine Şanlıurfa 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 14.04.2015 tarih ve 2015/402 D.İş sayılı itirazın reddi kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından “silahın ruhsat sahibi olan polis memuru tanık …‘ın iyi niyetli üçüncü kişi olup olmadığı tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği” şeklindeki çoğunluk görüşüne katılmak mümkün olmamıştır.


YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/9646 Karar: 2017/5069 Tarih: 11.10.2017

  • TCK 54. Madde

  • Eşya Müsaderesi

1- )a- Sanık … hakkında “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçundan verilen “tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine” yönelik temyiz isteminin incelenmesinde:

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 20.03.2012 tarihli ve 2011/785 esas, 2012/101 Sayılı kararında açıklandığı üzere; “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçundan dolayı, TCK’nın 191. maddesinin 2. fıkras 2. fıkrası gereğince verilen “tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” dair kararın, sözü edilen fıkraya 6217 Sayılı Kanunla eklenen cümlenin yürürlüğe girdiği 14.04.2011 tarihinden önce ya da sonra verilip verilmediğine bakılmaksızın, temyiz değil itiraz kanun yoluna tabi olması nedeniyle, itirazla ilgili gerekli kararın yetkili ve görevli itiraz merciince verilmesi için, bu suç yönünden dosyanın incelenmeksizin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na İADESİNE,

b- )Sanık … hakkında “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan verilen beraat hükmünün incelenmesinde:

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazının reddiyle, hükmün ONANMASINA,

2- )Sanık … hakkındaki beraat hükmünün incelenmesinde:

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazının reddiyle, hükmün ONANMASINA,

3- )Sanıklar … ve … haklarındaki beraat hükümlerinin incelenmesinde:

Sanıklarda herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçmediği gibi uyuşturucu madde kullandıklarının teknik yöntemlerle saptanmadığı, uyuşturucu madde kullandıklarına dair tıbbi bir bulgu elde edilemediği anlaşıldığından tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA,

4- ) Sanık … hakkındaki beraat hükmünün incelenmesinde:

Olay tarihinde sanıklar …, … ve …‘in birlikte uyuşturucu madde almaya karar verdikleri, sanık …‘ın hakkındaki mahkumiyet hükmünün onanmasına karar verilen sanık …‘e uyuşturucu madde alması için para verdiği, sanık …‘in uyuşturucu maddeyi alarak araçta bekleyen diğer sanıkların yanına gelirken emniyet görevlilerini farketmesi üzerine elindeki uyuşturucu maddeleri atarak kaçtığı olayda, sanık …‘in sanık …‘ten ele geçirilen uyuşturucu maddenin satın alınmasına aracılık yaptığına ve uyuşturucu madde ticareti suçuna iştirak ettiğine dair savunmasının aksine her türlü kuşkudan uzak mahkûmiyetine yeterli, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı ve mevcut şüphenin sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği anlaşıldığından tebliğnamede bu konudaki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere,mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazının reddiyle, hükmün ONANMASINA,

5- ) Sanık … hakkındaki mahkumiyet hükmünün incelenmesinde:

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilenler dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1- )Sanık hakkında TCK’nın188/3.maddesi uyarınca belirlenen “5 yıl hapis ve 60 gün adli para” cezasından TCK’nın 62/1.maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılması sırasında “50 gün adli para cezası” yerine hesap hatası sonucu “75 gün adli para cezası” olarak belirlenmesi ve sanığa sonuç ceza olarak “4 yıl 2 ay hapis ve 1.000 TL adli para cezası” yerine “4 yıl 2 ay hapis ve 1.500 TL adli para cezasına” hükmedilerek fazla adli para cezası verilmesi,

2- )Suç konusu uyuşturucu maddeden İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nce alınan tanık numunenin de müsaderesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, ayrıca “üretimi, bulundurulması,kullanılması,taşınması,alım ve satımı suç oluşturan eşyanın TCK’nın 54/4.maddesi uyarınca müsaderesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeyerek TCK’nın 54/1-4.maddesi uyarınca müsaderesine karar verilmesi suretiyle hükümde karışıklık yaratılması,

3- )Hükümden sonra 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı kararı ile, 5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından, sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazı bu sebeple yerinde olduğundan CMK’nın 321. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA; ancak bu aykırılıkların yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan;

1- )Hüküm fıkrasının 1. bendin 2. paragrafında yer alan “75 gün” ve 3. paragrafında yer alan “1.500 TL” ibarelerinin çıkarılarak yerlerine sırasıyla “50 gün” ve “1.000 TL” ibarelerinin yazılması,

2- )Hüküm fıkrasının müsadereye dair bölümünde yer alan “5237 Sayılı 54/1-4” ibaresinin çıkarılarak yerine “…eşyanın” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nce suç konusu uyuşturucu maddeden alınan tanık numunenin TCK’nın 54/4.maddesi uyarınca” ibaresinin eklenmesi,

3- )TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili bölümün hüküm fıkrasından çıkarılması ve yerine “Sanık hakkında, Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli iptal kararından sonra oluşan duruma göre, TCK’nın 53. maddesinin 1, 2. fıkralar 1 ve 2. fıkraları ile 3. fıkrasının birinci cümlesinin uygulanmasına” ibaresinin yazılması,

Suretiyle, hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 11.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/5752 Karar: 2017/12260 Tarih: 02.11.2017

  • TCK 54. Madde

  • Eşya Müsaderesi

Tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında 58. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

1- ) Sanık hakkında resmi belgede sahtecilik ve başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçlarından kurulan hükümlerin temyiz incelemesinde:

Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçların oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre sanığın hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmamasına ve beraate, yönelik yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,

2- ) Sanık hakkında parada sahtecilik suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde:

Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre sanığın hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmamasına ve beraate yönelik yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine ancak;

5237 Sayılı TCK.nun 54. maddesi uyarınca müsaderesine karar verilen suça konu sahte paraların 5320 Sayılı Kanun’un 17. ve Sahte Banknotların İncelenmesi ve Değerlendirilmesinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 16. maddeleri uyarınca Merkez Bankasına gönderilmesine karar verilmesi gerekirken “koleksiyonuna gönderilmek üzere” müsaderesine karar verilmesi,

SONUÇ : Yasaya aykırı ise de, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK.nun 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, müsadereye dair hüküm fıkrasından “Merkez Bankası koleksiyonuna gönderilmek üzere” ibareleri çıkarılarak yerine ‘‘5320 Sayılı Kanun’un 17. ve Sahte Banknotların İncelenmesi ve Değerlendirilmesinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 16. maddeleri uyarınca T.C. Merkez Bankası’na gönderilmek üzere’’ ibaresi yazılmak suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 02.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/999 Karar : 2018/16160 Tarih : 30.10.2018

  • TCK 54. Madde

  • Eşya Müsaderesi

Adli emanetin 2010/5387 sırasında kayıtlı suçta kullanılan tornavida ile ilgili olarak 5237 sayılı TCK’nin 54. maddesi gereğince bir karar verilmemiş ise de, müsadere konusunda zamanaşımı süresince karar verilmesi mümkün görüldüğünden, bozma nedeni yapılmamıştır.

Sanığa TCK’nin 86/1 ve 86/3-e maddesi uygulanarak verilen 1 yıl 6 ay hapis cezasının, TCK’nin uyarınca 87/1-d maddesi gereğince bir kat artırılması ile 2 yıl 12 ay hapis cezasına çıkartılması gerekirken, 3 yıl hapis cezası olarak belirtilmesi, sonuç ceza doğru olarak belirlendiği ve sonuca etkili olmadığından, bozma nedeni yapılmamıştır.

Mağdur ve sanığın sevk ve idarelerindeki bisikletleri ile çarpışmaları sonrasında mağdurun sanığa küfür etmesi nedeniyle sanığın mağduru hayati tehlike geçirecek nitelikte yaraladığı olayda, mağdurdan kaynaklanan haksız tahrikin ulaştığı boyuta göre sanığın TCK’nin 86/1, 86/3-e ve 87/1-d,son maddeleri uyarınca verilen hapis cezasında TCK’nin 29. maddesi uyarınca haksız tahrik nedeniyle asgari oranda indirim yapılması gerektiği gözetilmeden, (2/3) oranında indirim yapılması suretiyle sanığa eksik ceza tayini, aleyhe temyiz bulunmadığından, bozma nedeni yapılmamıştır.

Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas - 2015/85 Karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesindeki bazı hükümler iptal edilmiş ise de, bu husus infaz aşamasında dikkate alınabileceğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

Yapılan yargılamaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre sanık ve müdafiinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün istem gibi ONANMASINA, 30.10.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/3571 Karar : 2018/6558 Tarih : 1.10.2018

  • TCK 54. Madde

  • Eşya Müsaderesi

A) Konuyla İlgili Bilgiler:

1- Şüpheli hakkında 02/08/2014 tarihinde işlediği iddia edilen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu nedeniyle yapılan soruşturma sonucunda Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 29/12/2014 tarihinde kamu davasının açılmasının ertelenmesine, şüpheli hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği,

2- Daha sonra erteleme süresi zarfında Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 02/02/2018 tarihli yazısı ile nöbetçi sulh ceza hakimliğinden suça konu esrarın müsaderesine karar verilmesinin talep edildiği,

3- Bu talebi değerlendiren Şanlıurfa 1. Sulh Ceza Hâkimliği’nin 15/02/2018 tarihli ve 2018/438 değişik iş sayılı kararı ile “…müsadere talebinin CMK’nın 256/1 maddesi uyarınca Asliye Ceza Mahkemesi’ne yapılması gerektiği, talep konusunda hakimliğimizin bir görevinin bulunmadığı…” gerekçesi ile müsadere talebinin görev yönünden reddine karar verildiği,

4- Cumhuriyet savcısınca bu karara karşı, TCK’nın 54/4. maddesi ve CMK’nın 259. maddesi uyarınca sulh ceza hakimliğinin görevli olduğu gerekçesi ile itiraz edildiği,

5- İtirazı inceleyen mercii Şanlıurfa 2. Sulh Ceza Hâkimliği’nin 26/02/2018 tarihli ve 2018/859 değişik iş sayılı kararı ile “müsadere talebi hakkında sulh ceza hakimliğinin görev yönünden ret kararında hukuka aykırılık olmadığı” gerekçesi ile itirazın reddine kesin olarak karar verildiği,

Anlaşılmıştır.

B) Kanun Yararına Bozma Talebi:

Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, “Dosya kapsamına göre, Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığınca kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde kabul etmek veya bulundurmak suçundan yapılan soruşturma evresi sonucunda 29/12/2014 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve şüpheli hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair karar verilmesini takiben, nöbetçi sulh ceza hâkimliğinden emanete alınan suç konusu uyuşturucu maddelerin 5237 sayılı Kanun’un 54/4. maddesi uyarınca müsaderesine karar verilmesinin talep edildiği, Şanlıurfa 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 15/02/2018 tarihli kararıyla, suç konusu olmayan müsadereye tâbi eşyalar hakkında sulh ceza hâkimliklerinin müsadere kararı verdiğini, suç konusu uyuşturucu maddenin ise, kamu davasının ertelenmesi kararının kaldırılarak dava açılması halinde davaya bakacak mahkemece müsaderesine karar verilmesi gerektiğinden bahisle talebin görev yönünden reddine karar verildiği, bu karara karşı Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan itirazın da merciince keza reddine karar verilmiş ise de, henüz kamu davasının ertelenmesi kararının kaldırılmamış olduğu bir durumda, ortada atılı suçtan şüphelinin cezalandırılması talebiyle açılmış bir kamu davasının bulunmadığı halde, 5237 sayılı Kanun’un 191/7. maddesine göre, şüphelilerin erteleme süresi zarfında anılan Kanun’un 191/4. maddesinde belirtilen yükümlülüklere aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verileceği hükmü karşısında, münhasıran müsadereye tâbi eşyanın müsaderesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilerek, Şanlıurfa 2. Sulh Ceza Hâkimliği’nin 26/02/2018 tarihli ve 2018/859 değişik iş sayılı kararının bozulması istenmiştir.

C) Konuyla İlgili Hukuksal Düzenlemeler:

a) TCK’nın 54. maddesi:

(1) İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlâk açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir.

(4) Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir.

b) CMK’nın 256. maddesinin 1. fıkrası:

(1) Müsadere kararı verilmesi gereken hâllerde, kamu davası açılmamış veya kamu davası açılmış olup da esasla beraber bir karar verilmemişse; karar verilmesi için, Cumhuriyet savcısı veya katılan, davayı görmeye yetkili mahkemeye başvurabilir.

c) CMK’nın 259. maddesi:

Suç konusu olmayıp sadece müsadereye tâbi bulunan eşyanın müsaderesine sulh ceza hâkimi tarafından duruşma yapılmaksızın karar verilir.

Ç) Konunun Değerlendirilmesi:

Müsaderede sulh ceza hakiminin görevli olduğu hali düzenleyen CMK’nın 259. maddesinde yer alan hüküm gereğince, ancak “suç konusu olmayıp” TCK’nın 54. maddesinin 4. fıkrası kapsamında bizzat müsadereye tabi olan eşyanın müsaderesine sulh ceza hakimi karar verecektir.

İncelenen dosyada ise müsaderesi talep edilen “esrar” soruşturma yapılan suçun konusunu oluşturmaktadır. Her ne kadar soruşturma esnasında ele geçirilen ve müsaderesi talep edilen esrarın aynı zamanda TCK’nın 54. maddesinin 4. fıkrası anlamında üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturmakta ise de, şüpheliye isnat edilen ve TCK’nın 191. maddesinde düzenlenmiş olan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunun konusunu oluşturduğundan, öncelikle TCK’nın 54. maddesinin 1. fıkrası kapsamında müsadere edilmesi gerekmektedir.

Bu nedenle, her ne kadar TCK’nın 191. maddesinin 2. fıkrası uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmiş olması nedeniyle, şartların oluşması halinde kanundaki özel düzenleme gereğince kamu davası açılmama ihtimali olsa dahi, suça konu esrar öncelikle TCK’nın 54. maddesinin 1. fıkrası kapsamında müsadere edilmesi gerektiğinden, CMK’nın 256. maddesinin 1. fıkrasında yer alan bu konuya ilişkin özel düzenleme uyarınca kamu davası açılmamış olsa dahi davayı görmeye yetkili mahkeme müsadere kararı vermeye de yetkili olduğundan, sulh ceza hakimliğince verilmiş görev yönünden ret kararı yasaya uygun olup kanun yararına bozma talebi yerinde görülmemiştir.

D) Karar:

Açıklanan nedenlerle, müsadere talebinin görev yönünden reddine dair Şanlıurfa 1. Sulh Ceza Hâkimliği’nin 15/02/2018 tarihli ve 2018/438 değişik iş sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin Şanlıurfa 2. Sulh Ceza Hâkimliği’nin 26/02/2018 tarihli ve 2018/859 değişik iş sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, dosyanın Adalet Bakanlığı’na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, 01.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/4244 Karar : 2018/7042 Tarih : 19.09.2018

  • TCK 54. Madde

  • Eşya Müsaderesi

Sanığın sahte nüfus cüzdanı talep belgesi düzenletip bununla nüfus müdürlüğünden nüfus cüzdanı aldığının anlaşılması karşısında, sahtecilik suçunun zincirleme olarak işlendiği dikkate alınarak hakkında 5237 sayılı TCK’nin 43. maddesinin uygulanmaması isabetsizliği aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamış, 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.

Yapılan yargılamada toplanan deliller karar yerinde incelenip yüklenen suçun sübutu kabul, soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı azaltıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, incelenen dosyaya göre verilen hükümde eleştiriler dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:

Emanete kayıtlı bulunan sahte nüfus cüzdanının dosyada delil olarak saklanması yerine, 5237 sayılı TCK’nin 54. maddesi gereğince müsaderesine karar verilmesi,

Yasaya aykırı olup sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkında kurulan hüküm fıkrasından, “Emanetin 2015/410 sırasında kayıtlı bulunan nüfus cüzdanının TCK’nin 54. maddesi gereğince müsaderesine” ilişkin cümlenin çıkartılarak yerine, “Emanetin 2015/410 sırasında kayıtlı bulunan nüfus cüzdanının dosyada delil olarak saklanmasına” cümlesinin eklenmesi suretiyle eleştiri dışında sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 19.09.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/10219 Karar : 2018/3145 Tarih : 4.07.2018

  • TCK 54. Madde

  • Eşya Müsaderesi

A- … hakkında kullanmak için uyuşturucu madde satın almak suçundan verilen kararın incelenmesinde:

Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme veya bulundurma suçundan dolayı, 5237 sayılı TCK’nın 191. maddesinin 2. fıkrası gereğince verilen “denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” veya “tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararlar, sözü edilen fıkraya 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile eklenen son cümleye göre, durma kararı niteliğinde olup itiraz kanun yoluna tabi olması nedeniyle, itirazla ilgili gerekli kararın yetkili ve görevli itiraz merciince verilmesi için, dosyanın incelenmeksizin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na İADESİNE,

B- … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan verilen hükmün incelenmesinde:

Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilenler dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-)Hükümden sonra 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından, sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

2-)Adli Tıp Kurumu Trabzon Grup Başkanlığı’nca alınan tanık numunenin müsaderesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

3-)Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan uyuşturucu maddelerin TCK’nın 54. maddesinin 4. fıkrası yerine, 1. fıkrası uyarınca “imhasına” karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık ve müdafinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan;

1-)TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili bölümün hüküm fıkrasından çıkarılması ve yerine “Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli iptal kararından sonra oluşan durumuna göre, sanık hakkında TCK’nın 53. maddesinin 1 ve 2. fıkraları ile 3. fıkrasının birinci cümlesinin uygulanmasına” ibaresinin eklenmesi,

2-)Hüküm fıkrasına “TCK’nın 54. maddesi uyarınca Adli Tıp Kurumu Trabzon Grup Başkanlığı’nca alınan tanık numunenin müsaderesine” ibaresinin eklenmesi,

3-)Hüküm fıkrasının müsadereye ilişkin bölümünde yer alan “TCK’nun 54/1. maddesi gereğince imhasına” ibaresinin çıkarılarak yerine “TCK’nın 54/4. maddesi gereğince müsaderesine” ibaresinin yazılması suretiyle, hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

C- Sanık … hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan verilen hükmün incelenmesinde:

Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilenler dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-)Hükümden sonra 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından, sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

2-)Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan uyuşturucu maddelerin TCK’nın 54. maddesinin 4. fıkrası yerine, 1. fıkrası uyarınca müsaderesine karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan;

1-)TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili bölümün hüküm fıkrasından çıkarılması ve yerine “Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli iptal kararından sonra oluşan durumuna göre, sanık hakkında TCK’nın 53. maddesinin 1 ve 2. fıkraları ile 3. fıkrasının birinci cümlesinin uygulanmasına” ibaresinin eklenmesi,

2-)Hüküm fıkrasının müsadereye ilişkin bölümünde yer alan “TCK’nun 54/1. maddesi gereğince müsaderesine ibaresinin çıkarılarak yerine “TCK’nın 54/4. maddesi gereğince müsaderesine” ibaresinin yazılması suretiyle, hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 04/07/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/1085 Karar : 2018/2125 Tarih : 27.06.2018

  • TCK 54. Madde

  • Eşya Müsaderesi

Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı görülmekle sanık ve müdafiinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-Adli emanetin 2017/1008 sırasına kayıtlı SS … M seri numaralı mühürlü delil poşeti içerisindeki 1 adet Samsung marka … IMEI numaralı cep telefonu ve bu telefona takılı … ibareli sim kartın imajı alındıktan sonra sanığa iadesine, SS 20160072205 M seri numaralı mühürlü poşet içerisindeki (savcılık kopyası) 1 adet SanDisk marka BN170325702D ibareli 64GB USB belleğin ise dosyada delil olarak saklanması yerine koşulları oluşmadığı halde TCK’nın 54. maddesi uyarınca müsaderesine karar verilmesi,

2-Silahlı terör örgütüne üye olma suçu temadi eden suçlardan olup yakalanma ile temadi kesileceğinden, gerekçeli kararda suç tarihinin “04.04.2017” yerine “2014 yılı ve sonrası” olarak yazılması,

Kanuna aykırı olup hükmün bu nedenle BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmeden CMK’nın 303/1 maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, gerekçeli karar başlığındaki suç tarihinin “04.04.2017” olarak değiştirilmesi; hükmün müsadereye ilişkin kısmının tamamen çıkarılarak yerine “Adli emanetin 2017/1008 sırasına kayıtlı SS… M seri numaralı mühürlü delil poşeti içerisindeki 1 adet Samsung marka 357727061268758 IMEI numaralı cep telefonu ve bu telefona takılı … ibareli sim kartın imajı alındıktan sonra sanığa iadesine, SS … M seri numaralı mühürlü poşet içerisindeki (savcılık kopyası) 1 adet SanDisk marka BN… ibareli 64GB USB belleğin ise dosyada delil olarak saklanmasına” ibarelerinin eklenmesi suretiyle diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 27.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/5991 Karar : 2018/1055 Tarih : 21.02.2018

  • TCK 54. Madde

  • Eşya Müsaderesi

Hükümden sonra 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile 2313 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikler gözetilerek yapılan incelemede;

Sanığın tekerrüre esas kabul edilen adli sicil kaydına göre Savur Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/41 Esas, 2012/172 Karar sayılı tehdit suçu hakkında hükümden sonra 02.12.2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanun’lar da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1-1.cümle maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, tekerrür hükümlerinin uygulanması hususunun infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdani kanının dosya içerisindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipinin aşağıda belirtilen dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin “23.04.2013” olarak yazılması gerekirken “24.04.2013” olarak hatalı yazılması,

2-24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından, sanığın durumunun belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

3-Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı’nca suç konusu uyuşturucu maddeden alınan şahit numunenin de müsaderesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi ve suç konusu uyuşturucu maddenin, TCK’nın 54/4 maddesi yerine, TCK’nın 54/1 maddesi gereğince müsaderesine karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan;

1-Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin “23.04.2013” olarak düzeltilmesine,

2-TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili bölümün hüküm fıkrasından çıkarılması ve yerine “Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli iptal kararından sonra oluşan durumuna göre, sanık hakkında, TCK’nın 53. maddesinin 1 ve 2. fıkraları ile 3. fıkrasının birinci cümlesinin uygulanmasına” cümlesinin yazılması,

3-Hüküm fıkrasının müsadereye ilişkin bölümünde yer alan “TCK’nın 54/1 maddesi” ibaresinin çıkarılarak “hint kenevir bitkisinin” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı’nca suç konusu uyuşturucu maddeden alınan şahit numunenin TCK 54/4 maddesi gereğince müsaderesine” ibaresinin eklenmesi suretiyle, hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 21.02.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/17851 Karar : 2017/4075 Tarih : 6.04.2017

  • TCK 54. Madde

  • Eşya Müsaderesi

A)Sanık … hakkında kurulan hükmün temyiz incelemesinde;

Sanık … hakkında mahkemesince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verildiği, sanığın 17.07.2016 tarihli temyiz dilekçesi ile hükmü temyiz ettiği, sanığın temyiz talebinin mahkemesince itiraz olarak kabulü ile, talebin reddine karar verilerek dosyanın incelenmek üzere Bitlis Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği, Bitlis Ağır Ceza Mahkemesinin yaptığı inceleme neticesinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin ilamı hukuka ve yasalara uygun bularak, sanığın itiraz talebinin reddine dair karar verildiğinin anlaşılması karşısında, sanığın itiraz inceleme talebi hakkında itiraz merciince karar verildiğinden dosyanın incelenmeksizin, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na İADESİNE,

B)Sanık … hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde;

Dosya kapsamı itibarıyla diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-Suça konu ahşap traverslerin hangi tarihte demiryolundan sökülerek çıkarıldığı, atıl olup olmadıkları, suça konu traverslerin çıkarıldıktan sonra değerlendirilip değerlendirilmediğinin tespiti ile sanığın atılı hırsızlık suçu kastıyla hareket edip etmediğinin değerlendirilerek, sonuca göre sanığın hukuki durumunun tayini gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi,

Kabule göre de;

1)İşlenen suçta kullanılan 2008 model kamyonet ile 2006 model açık kasa kamyonetin bilinen değeri ile suça konu 49 adet travers kütüğün değeri dikkate alındığında,

söz konusu araçların müsadere edilmesinin, 5237 sayılı TCK’nın 54/3. maddesi uyarınca işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve hakkaniyete uygun olmayacağı düşünülmeden yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık …‘ın temyiz nedenleri bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenle isteme uygun olarak BOZULMASINA, 06.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS