0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

TCK Madde 53

(1) Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak (1);

a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,

b) Seçme ve seçilme ehliyetinden (2),

c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,

d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,

e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten,

Yoksun bırakılır.

(2) Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.

(3) Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezası infaz edilen ya da koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezası infaz edilen ya da koşullu salıverilen hükümlü hakkında birinci fıkranın (e) bendinde söz konusu edilen hak yoksunluğunun uygulanmamasına karar verilebilir.

(4) Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz. (3)

(5) Birinci fıkrada sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla hapis cezasına mahkûmiyet halinde, ayrıca, cezanın infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Bu hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla sadece adlî para cezasına mahkûmiyet halinde, hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Hükmün kesinleşmesiyle icraya konan yasaklama ile ilgili süre, adlî para cezasının tamamen infazından itibaren işlemeye başlar.

(6) Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet halinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar.


(1) Anayasa Mahkemesi’nin 8/10/2015 tarihli ve E.: 2014/140, K.: 2015/85 sayılı Kararı ile; bu maddenin birinci fıkrasında yer alan “Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak;…” bölümü, aynı fıkranın (b) bendinde yer alan “…seçilme ehliyetinden…” ibaresi yönünden, yine aynı fıkrada yer alan “…hapis cezasına…” ibaresi ise (b) bendinde yer alan “Seçme ve…” ibaresi yönünden iptal edilmiştir.

(2) Anayasa Mahkemesi’nin 8/10/2015 tarihli ve E.: 2014/140, K.: 2015/85 sayılı Kararı ile; bu maddenin birinci fıkrasında yer alan “…ve diğer siyasi hakları kullanmaktan” ibaresi ile aynı maddenin ikinci fıkrası, birinci fıkranın (b) bendinde yer alan “Seçme ve seçilme ehliyetinden…” ibaresi yönünden iptal edilmiştir.

(3) Anayasa Mahkemesi’nin 8/10/2015 tarihli ve E.: 2014/140, K.: 2015/85 sayılı Kararı ile; bu fıkrada yer alan “Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya…” ibaresi, aynı maddenin birinci fıkrasında yer alan “…seçilme ehliyetinden…” ibaresi yönünden iptal edilmiştir.



TCK Madde 53 Gerekçesi

İşlediği suç dolayısıyla toplumda kişiye karşı duyulan güven sarsılmaktadır. Bu nedenle, suçlu kişi özellikle güven ilişkisinin varlığını gerekli kılan belli hakların kullanmaktan yoksun bırakılmaktadır. Madde metninde, işlediği suç dolayısıyla kişinin hangi hakları kullanmaktan yoksun bırakılacağı belirlenmiştir.

Ancak, bu hak yoksunluğu süresiz değildir. Cezalandırılmakla güdülen asıl amaç, işlediği suçtan dolayı kişinin etkin pişmanlık duymasını sağlayıp tekrar topluma kazandırılması olduğuna göre, suça bağlı hak yoksunluklarının da belli bir süreyle sınırlandırılması gerekmiştir. Bu nedenle, madde metninde söz konusu hak yoksunluklarının mahkûm olunan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar devam etmesi öngörülmüştür. Böylece, kişi mahkûm olduğu cezanın infazının gereklerine uygun davranarak bunun tamamlanmasıyla kendisinin tekrar güven duyulan bir kişi olduğu konusunda topluma da bir mesaj vermektedir. Bu bakımdan hak yoksunluklarının en geç cezanın infazının tamamlanması aşamasına kadar devam etmesi, suç ve ceza politikasıyla güdülen amaçlara daha uygun düşmektedir.

Bu sistemde süresiz bir hak yoksunluğu söz konusu olmadığı için, yasaklanmış hakların geri verilmesinden artık söz edilemeyecektir.

Maddenin üçüncü fıkrasında mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerini kullanabileceği belirtilmiştir. Ayrıca, dördüncü fıkrada, kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında mahkûm oldukları cezaya bağlı herhangi bir hak yoksunluğunun doğmadığı hüküm altına alınmıştır.

Maddenin beşinci fıkrasında, belli bir hak ve yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen kasıtlı suçlar dolayısıyla mahkûmiyet hâlinde, mahkûm olunan cezanın infazından sonra da etkili olmak üzere bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına ayrıca hükmedilmesi öngörülmüştür. Bu durumda mahkemenin belli bir hak ve yetkiyle ilgili olarak vereceği yasaklama kararı bir güvenlik tedbiri niteliği taşımaktadır.

Altıncı fıkrada, belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet hâlinde, yine güvenlik tedbiri olarak, belli bir süre için bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebileceği öngörülmüştür.


TCK 53 (Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma) Emsal Yargıtay Kararları


Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2020/10529 E. , 2021/11479 K.

  • TCK 53/1
  • Adli para cezasına mahkumiyet halinde, TCK 53/1 maddesindeki belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma tedbirine hükmedilemez.

Sanık hakkında sonuçta adli para cezasına hükmedildiğinin anlaşılması karşısında, hapis cezasına mahkumiyetin yasal sonucu olan 5237 sayılı TCK’nın 53/1. maddesinde öngörülen belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma tedbirlerine hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi, bozma nedenidir.


Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2019/6392 E. , 2019/15136 K.

  • Hapis cezası, adli para cezası veya diğer seçenek yaptırımlara çevrildiği takdirde TCK 53. madde uygulanamaz.

5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesinde düzenlenen belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma güvenlik tedbirinin, kişinin kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olması adli para cezası veya diğer seçenek yaptırımlarda uygulanmayacağına dair yasal düzenleme karşısında; sanık hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezasının aynı Kanun’un 50/1-a maddesi gereğince adli para cezasına çevrilmesi sebebiyle belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmaya dair karar verilemeyeceğinin gözetilmemesi, bozma nedenidir.


Yargıtay 6. Ceza Dairesi-K.2021/10442

  • TCK 53/1
  • Uzun süreli hapis cezasının ertelenmesi halinde TCK 53/1 hükümleri uygulanmalıdır.
  • TCK 53/1’deki belli hakları kullanmaktan yoksun bırakma tedbirine hükmedilmese bile hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak infaz aşamasında kendiliğinden gözetilir.

Sanık hakkında nitelikli konut dokunulmazlığını ihlal etme suçundan hükmolunan 1 Yıl 2 Ay hapis cezasının 5237 sayılı TCK’nun 49/2. maddesi gereğince “uzun süreli hapis cezası” olması dolayısıyla aynı yasa’nın 53/3-4. madde ve fıkraları gereğince, uzun süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında, anılan kanun maddesinin 1. fıkrasında belirtilen belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma tedbirlerinin uygulanması gerektiği gözetilmemiş ise de; hükümlülüğünün yasal sonucu olarak infaz aşamasında dikkate alınması mümkün görüldüğünden bozma nedeni yapılmamıştır.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2019/6392 E. , 2019/15136 K.

5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesinde düzenlenen belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma güvenlik tedbirinin, kişinin kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olması adli para cezası veya diğer seçenek yaptırımlarda uygulanmayacağına dair yasal düzenleme karşısında; sanık hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezasının aynı Kanun’un 50/1-a maddesi gereğince adli para cezasına çevrilmesi sebebiyle belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmaya dair karar verilemeyeceğinin gözetilmemesi bozma nedenidir.

Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2020/3863 E. , 2020/7281 K.

Sanık hakkında, 5237 sayılı TCK.nun 53. maddesinde öngörülen belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma tedbirlerinin, kasten işlenen suçlarda mahkumiyetin yasal sonucu olduğu ve hükmedilen ceza süresine bakılmaksızın uygulanması gerektiği gözetilmemiş ise de, bu hususun infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.

Yargıtay 13. Ceza Dairesi 2017/2853 E. , 2018/6135 K.

5237 sayılı TCK’nun 53/1-2-3.maddesinde öngörülen belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma tedbirlerinin, kasten işlenen suçlarda mahkumiyetin yasal sonucu olduğu ve hükmedilen ceza süresine bakılmaksızın uygulanması gerektiği gözetilmemiş ise de hükümlülüğünün yasal sonucu olarak infaz aşamasında dikkate alınması olanaklı kabul edildiğinden bozma nedeni olarak görülmemiştir.


Yargıtay 2. Ceza Dairesi-K.2021/9938

  • TCK 53/1, TCK 53/4
  • Yaşı küçük çocuk hakkında TCK 53/1’de düzenlenen belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma tedbiri uygulanamaz.

5237 sayılı TCK’nun 53/1. maddesinde öngörülen belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma tedbirlerinin aynı maddenin 4. fıkrasına aykırı olarak, suç tarihinde 18 yaşını tamamlamamış olan suça sürüklenen çocuk hakkında uygulanamayacağının gözetilmemesi, bozma nedenidir.


Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2020/9092 E. , 2020/2846 K.

  • TCK 53/5
  • TCK’nın 53/5. maddesinde düzenlenen “belli bir hak ve yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen kasıtlı suçlar dolayısıyla bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına” dair yaptırım bir güvenlik tedbiri olup mahkemece hüküm kurulmasa bile infaz aşamasında dikkate alınmalıdır.

Uyuşmazlık konusu olan TCK’nın 53/5. maddesinin, Kanunun “Güvenlik Tedbirleri” başlıklı İkinci Bölümde ve “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma” başlığı altında düzenlenmesi nedeniyle bir güvenlik tedbiri olduğu hususunda herhangi bir kuşku bulunmamaktadır. Nitekim madde gerekçesinde “Maddenin beşinci fıkrasında, belli bir hak ve yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen kasıtlı suçlar dolayısıyla mahkûmiyet hâlinde, mahkûm olunan cezanın infazından sonra da etkili olmak üzere bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına ayrıca hükmedilmesi öngörülmüştür. Bu durumda mahkemenin belli bir hak ve yetkiyle ilgili olarak vereceği yasaklama kararı bir güvenlik tedbiri niteliği taşımaktadır.” denilmek suretiyle bu husus açıkça vurgulanmıştır.

Bu halde;

TCK’nın 53/5. maddesinde düzenlenen “belli bir hak ve yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen kasıtlı suçlar dolayısıyla bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına” dair yaptırım bir ‘güvenlik tedbiri’ niteliğinde olması nedeniyle 1412 sayılı CMK’nın 326/son maddesi kapsamında aleyhe bozma yasağına konu olmayacak, diğer bir ifade ile TCK 53/5. maddesinin ilk hükümde uygulanmaması sanık yararına kazanılmış hak oluşturmayacaktır. Bunun doğal sonucu olarak da, belli bir hak ve yetkiyi kötüye kullanılmak suretiyle işlediği kasıtlı bir suçtan dolayı hakkında mahkumiyet kararı verilmekle birlikte TCK’nın 53/5. maddesi uyarınca kötüye kullanılan bu hak ve yetkinin kısıtlanmasına dair karar verilmeyen fail yönünden, mahkumiyet kararı kesinleştikten sonra hükmün infazı aşamasında söz konusu kısıtlama uygulanabilecektir. Burada akla gelen temel sorunlardan birisi de; TCK 53/5. maddesindeki “belirli hak ve yetkinin kullanılmasının kısıtlanması”na dair güvenlik tedbirine hükümde yer verilmemiş olması durumunda, -1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesi kapsamında kazanılmış hakka konu olamayacağından- infaz aşamasında herhangi bir yargısal karara gerek olmaksızın mahkumiyetin doğal sonucu olması nedeniyle otomatik olarak mı uygulanacağı yoksa mahkemesinden karar mı alınacağı, mahkemesinden karar alınacaksa kararın evrak üzerinde mi yoksa duruşmalı olarak mı verileceği noktasında düğümlenmektedir.

TCK’nın 53/1. maddesindeki hak yoksunluklarına ilişkin olarak Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 19/03/2013 tarih ve 2012/2-1500 E., 2013/95 K., sayılı kararında “Yerleşmiş yargısal kararlarda vurgulandığı gibi, “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma” başlığı altında yeni sistemde güvenlik tedbiri olarak TCK’nun 53. maddesinde düzenlenmiş bulunan, mahkûmiyetin kanuni ve doğal sonucu olan bu hak mahrumiyetleri, kararda gösterilmemiş olsa bile kazanılmış hakka konu olmayacak, bir başka anlatımla aleyhe bozma yasağı kapsamında değerlendirilemeyecektir….Mahkûmiyetin kanuni sonucu olması ve kazanılmış hakka konu olmaması nedeniyle infaz aşamasında her zaman gözetilmesi gerektiğinden yalnız başına bozma nedeni olarak değerlendirilmemekte ve uygulamada eksikliğe işaret edilmekle yetinilmektedir. Ancak, hükmün bir başka nedenle bozulması halinde bu hususun da bozma nedenlerine ekleneceğinde tereddüt bulunmamaktadır” denilmektedir. Gerçekten de TCK’nın 53/1. maddesindeki hak yoksunlukları kasıtlı suçtan dolayı verilen hapis cezasının yasal sonucu olup, hükmün kesinleşmesiyle başlamakta, hapis cezasının infazının tamamlanmasıyla herhangi bir yargı kararına gerek olmaksızın kendiliğinden ortadan kalkmaktadır. Hakimin süre konusunda herhangi bir takdir hakkı bulunmamaktadır.

TCK’nın 53/5. maddesinde ise; “Birinci fıkrada sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, ayrıca, cezanın infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Bu hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla sadece adlî para cezasına mahkûmiyet hâlinde, hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Hükmün kesinleşmesiyle icraya konan yasaklama ile ilgili süre, adlî para cezasının tamamen infazından itibaren işlemeye başlar.” hükmüne yer verilmiştir.

Maddede; hapis cezasına mahkumiyet halinde hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar, adli para cezasına mahkumiyet halinde ise hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar olmak üzere kötüye kullanılan hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verileceği öngörülmüş, yasaklılık süresinin belirlenmesi açısından hakime takdir hakkı tanınmıştır.

TCK 53/5. maddesinde yasaklılık süresinin belirlenmesi açısından hakimin takdir hakkının bulunması göz önüne alındığında, hükmün infazı aşamasında -TCK’nın 53/1. maddesindeki hak yoksunlukları gibi- herhangi bir yargısal karara gerek olmaksızın otomatik olarak uygulanma durumu söz konusu olmayacaktır. Eş deyişle kötüye kullanılan hak ve yetkinin kullanılmasının ne kadar süre ile yasaklandığına dair mahkemesinden karar almak zorunludur.

Mahkemenin böyle bir kararı evrak üzerinden mi yoksa duruşmalı olarak mı vereceği hususuna gelince;

5271 sayılı CMK’nın 223/1. maddesinde; “[1] Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.” denilmek suretiyle güvenlik tedbirine hükmedilmesine ilişkin kararların hüküm niteliğinde olduğu, hükmün de ancak duruşmalı olarak verilebileceği düzenlenmiştir.

Nitekim CMK’nın 223/6. maddesindeki “[6] Yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya mahkûmiyetin yanı sıra güvenlik tedbirine hükmolunur” şeklindeki düzenleme de güvenlik tedbirine ancak duruşmalı olarak yapılan yargılama sonucunda karar verilebileceğini göstermektedir. IV-SONUÇ OLARAK;

Gerek 5271 sayılı CMK’nın 307/5. maddesindeki düzenleme, gerekse mülga 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesindeki açık düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere; “Aleyhe Bozma Yasağı” nın, YALNIZCA CEZALAR AÇISINDAN SÖZ KONUSU OLABİLECEĞİ, GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN BU KAPSAMDA KABUL EDİLMESİNİN OLANAKLI OLMADIĞI,

TCK 55/3. maddesinde öngörülen “kötüye kullanılan hak ve yetkinin kullanılmasının belirli bir süre için yasaklanması” yaptırımının -bir güvenlik tedbiri olması nedeniyle- kararda gösterilmemiş olsa bile kazanılmış hakka konu olamayacağı, bir başka anlatımla aleyhe bozma yasağı kapsamında değerlendirilemeyeceği,


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2016/24

  • TCK 53
  • Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma güvenlik tedbiri mahiyetinde olduğundan aleyhe değiştirmeme yasağına konu olamazlar.

Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı gibi, “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma” başlığı altında, yeni sistemde güvenlik tedbiri olarak düzenlenmiş bulunan ve mahkûmiyetin yasal sonucu olan bu hak mahrumiyetleri, mahkûmiyetin doğal sonucu olduğundan, kararda gösterilmemiş olsa bile hükümlü açısından aleyhe değiştirmeme yasağına konu olamazlar.

Öte yandan, 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinin 5. fıkrasında yüklenen suçun sabit olması halinde sanık hakkında mahkûmiyet kararı verileceği, 6. fıkrasında ise “yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya mahkûmiyetin yanı sıra güvenlik tedbirine hükmolunacağı” öngörülmüştür.

Görüldüğü gibi, mahkûmiyet halinde mahkûmiyetin yanı sıra güvenlik tedbirlerinin uygulanması gereken hallerde buna da hükmolunması esasen zorunludur. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere, mahkûmiyetin yasal sonucu olması ve aleyhe değiştirmeme yasağına konu olmaması nedeniyle her zaman infaz edilebileceğinden, bu hükmün uygulanmaması yalnız başına bozma nedeni olarak değerlendirilmemekte ve uygulamada eksikliğe işaret edilmekle yetinilmektedir. Ancak, hükmün başka bir nedenle bozulması halinde Yerel Mahkemenin TCK’nın 53. maddesinin yanlış uygulanmasının da bozma nedeni yapılacağı açıktır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Yerel Mahkemece, sanığın, 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının a, b, d ve e bentlerindeki haklardan mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, (c) bendinde belirtilen haklardan ise şartla tahliye tarihine kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi alt soyu haricindeki kişiler yönünden de, 1. fıkranın (c) bendindeki hak yoksunluğunun koşullu salıvermeden sonra uygulanmaması sonucunu doğuracağından, bu şekilde yapılan uygulama usul ve kanuna aykırıdır. Ancak, bu aykırılık yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 1412 sayılı CMUK’un 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca Yerel Mahkeme hükmünün düzeltilmek suretiyle onanması mümkündür.


Ceza Genel Kurulu 2019/579 E. , 2022/150 K.

  • TCK 53
  • TCK 53. maddedeki hükümlerin yanlış şekilde uygulanması.

Sanıklar hakkında düzenlenen son soruşturmanın açılması kararında TCK’nın 53/5. maddesinin uygulanması talep edilmediği hâlde sanıklara ek savunma hakkı verilmeden ve yüklenen suçu TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle işlediği kabul edilen sanıklar hakkında aynı Kanun’un 53/5. maddesinin uygulanması sırasında, sadece 53/1-a maddesindeki hak ve yetkileri kullanmaktan yasaklanmalarına karar verilmesi yerine, hangi hak ve yetkiye ilişkin olduğu gösterilmeksizin maddenin tümünü kapsayacak ve infazda tereddüt oluşturacak biçimde hatalı uygulama yapılması, sanık … hakkında hükmedilen erteli hapis cezasının kısa süreli olmadığı nazara alınarak TCK’nın 53/3. maddesine göre sanığın kendi altsoyu yönünden 53/1-c maddesindeki haklardan yoksun bırakılamayacağı hususu hükmün gerekçesinde açıklanmakla birlikte kısa kararda bu hususa yer verilmeyerek sanık … hakkında TCK’nın 53/1-2-3. maddesinin uygulanmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.


Yargıtay 5CD - Esas : 2020/6119, Karar : 2023/5468

  • TCK m. 53/5
  • Hak ve yetkisinin kısıtlandığı sürenin açıkça kararda yazılması gerekir.

TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle atılı suçu işleyen sanık hakkında, aynı Kanun’un 53/5. maddesi uyarınca, ayrıca, cezasının infazından sonra başlamak üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanması yerine bu maddedeki tüm hak ve yetkileri kullanmaktan yasaklanması sonucu doğuracak ve infazda tereddüt oluşturacak şekilde süre belirtilmeksizin “hükmolunan ceza miktarı kadar hak ve yetkilerinin kullanılmasının yasaklanmasına” karar verilmesi, bozma nedenidir.


Ceza Genel Kurulu 2021/26 E. , 2023/478 K.

  • TCK 53/1, TCK 53/5
  • TCK 53/1 ile TCK 53/5 arasındaki farklar nelerdir? TCK m. 53/5 hükmü hakkında aleyhe bozma yasağı uygulanmaktadır.

Her ne kadar TCK’nın 53. maddesinin beşinci fıkrasında “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma” başlığı altında düzenlenen hak yoksunluğu, güvenlik tedbirlerine ilişkin bölümde yer almış ise de; bu fıkrada düzenlenen hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasının aynı maddenin birinci fıkrasında düzenlenen hak yoksunluklarından farklı hüküm ve sonuçlar doğurması, bu anlamda birinci fıkrada “yoksun bırakılır” ifadesine yer verilirken beşinci fıkrada açıkça “yasaklanma”dan söz edilmesi, birinci fıkrada düzenlenen hak yoksunlukları yalnızca hapis cezasının yasal sonucuyken, beşinci fıkradaki yasaklamanın hem hapis hem de adli para cezası açısından uygulama alanı bulması, birinci fıkrada hâkimin süre konusunda herhangi bir takdir hakkı bulunmazken, beşinci fıkrada yasaklılık süresinin belirlenmesinin hâkimin takdirine bağlı olması, birinci fıkradaki yoksunluk hükmün kesinleşmesi ile başlarken, beşinci fıkradaki yasaklılığın cezanın infaz edilmesinden itibaren başlayacak olması, birinci fıkradaki hak yoksunlukları tüm kasıtlı suçlar için söz konusu iken, beşinci fıkradaki hak yoksunluğunun yalnızca birinci fıkrada gösterilen hak ve yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen kasıtlı suçlar açısından söz konusu olması ve anılan fıkrada düzenlenen hak yoksunluğunun ancak kötüye kullanılan hak ve yetkiyle ilgili olarak verilmesinin gerekmesi, mahkûmiyetin yasal sonucu olmaması nedeniyle hâkimin beşinci fıkrada düzenlenen hak yoksunluklarına hükmedildiğini kararında ayrıca göstermesi ve hükmedilen yoksunlukların süresinin de belirlemesi gerektiğinin anılan maddenin gerekçesinde belirtilmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde; TCK’nın 53. maddesinin beşinci fıkrasının aynı maddenin birinci fıkrası gibi hükümlülüğün yasal sonucu olmayıp cezanın infazından sonra etkili olmak üzere bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına ayrıca hükmedilmesi gerektiği anlaşılmakla, beşinci fıkra uyarınca uygulanan güvenlik tedbirinin aleyhe bozma yasağına konu olacağı kabul edilmelidir.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/10323 Karar: 2018/293 Tarih: 30.01.2018

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

5237 sayılı TCK’nın 53/1-d maddesindeki hak ve yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle atılı suçu işleyen sanık hakkında aynı Kanunun 53/5. madde ve fıkrası gereğince, cezanın infazından sonra başlamak üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı, sanık müdafii ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, ancak aynı Yasanın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak bu hususun yeniden duruşma yapılmaksızın düzeltilmesi mümkün bulunduğundan hüküm fıkrasına mahkemenin sanık hakkındaki uygulama miktarına dair takdiri de gözetilerek “Sanığın suçu 5237 sayılı TCK’nın 53/1-d maddesinde sayılan hak ve yetkiyi kötüye kullanılmak suretiyle işlediği anlaşılmakla aynı Yasanın 53/5. maddesi gereğince, cezanın infazından sonra işlemek üzere takdiren 1 yıl 4 ay 20 gün süre ile anılan Yasanın 53/1-d maddesinde belirtilen hak ve yetkileri kullanmaktan yasaklanmasına” ibaresinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 30/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/10959 Karar: 2018/232 Tarih: 29.01.2018

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

1-Sanığın, yürütülen bir soruşturma nedeniyle aralarında önceye dayalı husumet olduğu bilinen şüpheli ve müşteki tarafları verilen eşgal bilgilerinin yetersiz olduğu gerekçesiyle aynı ortamda hazır edip karşı karşıya getirerek teşhis işlemini usule aykırı olarak yaptırmak ve bu işlem esnasında şüphelİ….’nin yaralanmasına sebebiyet vermek suretiyle gerçekleştirdiği eyleminin icrai nitelikte olması karşısında tebliğnamedeki bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiş,

2-Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı, 24/11/2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren TCK’nın 53. maddesiyle ilgili iptal kararının infaz aşamasında nazara alınması mümkün görülmüş,

3-Yüklenen suçu TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle işleyen ve adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilen sanık hakkında, aynı Kanunun 53/5. maddesi gereğince hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Delillerle iddia ve savunma duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan yerinde görülmeyen sanık müdafiin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 29/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/16222 Karar : 2018/8339 Tarih : 10.09.2018

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

24.11.2015 tarihli 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, anılan maddenin yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, aynı maddenin 1.fıkrasının (c) bendinde yazılı sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet hakları ile vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan koşullu salıverilmesine, altsoyu dışında kalanlarla ilgili bu hak ve yetkilerden ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm tesisi,

Yasaya aykırı, Gümrük İdaresi vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden ve bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 322. maddesi uyarınca,

Hükümden TCK’nin 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkarılması, yerine “24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 E., 2015/85 K. sayılı kararındaki iptal edilen hususlar gözetilerek, 5237 sayılı TCK’nin 53/1-2-3. madde ve fıkralarının tatbikine,” ifadesinin eklenmesi ve sair kısımların aynen bırakılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 10.09.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/1423 Karar : 2018/5147 Tarih : 9.04.2018

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre, 25/02/2016 tarihli duruşmada sanıkların bozma ilamına bir diyecekleri olmadığını belirtmeleri karşısında tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmeyerek yapılan incelemede;

Sanıklara yükletilen görevi yaptırmamak için direnme eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanıklar tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,

Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.

Ancak;

TCK`nın 53/1-b maddesinin, Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması ve yine aynı Kanunun 53/1-c maddesindeki hak yoksunluğunun sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar, diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden mahkûm olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağının gözetilmemesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar …, … ve … ‘ın temyiz iddiaları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükümlerin BOZULMASINA, ancak bu aykırılık yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte olduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktası tebliğnameye aykırı olarak, 5320 sayılı Kanunun 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca, “TCK`nın 53/1-c maddesindeki hak yoksunluklarından, kendi alt soyu yönünden koşullu salıverme tarihine, kendi alt soyu dışındakiler bakımından ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” biçiminde değiştirilmek ve “TCK’nın 53/1-b maddesinin uygulanmasına” ilişkin kısmın karardan çıkarılmak suretiyle, HÜKÜMLERİN DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 09/04/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/6148 Karar : 2018/8315 Tarih : 3.04.2018

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

Sanığın adli sicil kaydında suç tarihinden sonra kesinleşmiş sabıkasının bulunduğu ve bu kaydın CMK.nun 231. maddesinin uygulanmasına engel teşkil etmemesi karşısında, 5271 sayılı CMK.nun 231/6-b madde fıkra ve bendi uyarınca, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda oluşan kanaate göre hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilmeyeceğinin değerlendirilmesi gerekirken, “sabıkalı oluşu” şeklindeki yasal olmayan gerekçe ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmiş ise de; sanık tarafından kamu zararının giderilmemiş olması, 5271 sayılı CMK.nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına objektif koşullar yönünden engel teşkil ettiğinden, bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.

1- 5237 sayılı TCK.nun 51. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde; “sanığın daha önce üç aydan fazla hapis cezası ile cezalandırılmamış olması ve (b) bendinde; suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işleyemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması koşulları getirilmiş olmakla” adli sicil kaydında suç tarihinden sonra kesinleşmiş sabıkası bulunan sanığın, yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık irdelenmeden, “ sabıkalı oluşu nedeni ile yeniden suç işlemeyeceği hususunda olumlu kanaat oluşmadığından başkada gerekçe gösterilmeden hapis cezasının ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesi,

2- 24.11.2015 günlü 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile 5237 sayılı TCK.nun 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, anılan maddenin yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

5237 sayılı TCK.nun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, aynı maddenin 1. fıkrasının (c) bendinde yazılı sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet hakları ile vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan koşullu salıverilmesine, altsoyu dışında kalanlarla ilgili bu hak ve yetkilerden ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm tesisi,

3- Suçtan doğrudan zarar görmeyen ve katılma hakkı bulunmayan Gümrük İdaresi’nin davaya katılan olarak kabul edilip lehine vekalet ücretine hükmolunması,

Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.04.2018 günü oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/31024 Karar: 2016/13560 Tarih: 07.06.2016

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

1- )Müştekinin yaralanması hakkında kovuşturma aşamasında aldırılan Adli Tıp Şube Müdürlüğün’e ait 03.06.2013 tarihli raporun sonuç kısmının 3 numaralı bendinde ‘’ şahsın tedavi olmuş hastanedeki filmlerinin radyoloji uzmanı tarafından ıslak imzalı yorumunun temin edilerek gönderilmesi durumunda şahsın gelmesine gerek olmaksızın istenen diğer hususlar hakkında rapor tanzim edilebileceği …’’ belirtilmiş olmasına ve müştekinin yaralanması hakkında düzenlenen … Hastanesine ait 31.10.2012 tarihli raporda müştekinin yaralanmasının basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyeceği,yaşamını tehlikeye sokan durum olduğu, pnömotoraks görüldüğünün belirtilmesi karşısında, Adli Tıp Şube Müdürlüğün’e ait 03.06.2013 tarihli raporda belirtilen eksiklik yerine getirilerek müştekinin kat’i raporunun aldırılması gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi,

2- )Dinlenen tanıkların beyanları nazara alındığında sanığın müştekiye yönelik hakaret suçunu işlediğine dair müştekinin soyut iddiası dışında her türlü şüpheden uzak, kesin, yasal ve inandırıcı delil bulunmamasına rağmen sanık hakkında hakaret suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,

a- )Sanığın, kasıtlı suçtan hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak 5237 Sayılı TCK’nin 53/1. maddesinde belirtilen hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına karar verilirken, 5237 Sayılı TCK’nin 53/1-c maddesinde belirtilen hakları kendi altsoyu üzerinde koşullu salıverilme tarihine kadar, kendi altsoyu dışındakiler bakımından hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar kullanamayacağına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,yine Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas- 2015/85 karar sayılı kararı ile 5237 Sayılı TCK’nin 53. maddesindeki bazı hükümlerin iptal edilmesi sebebiyle 5237 Sayılı TCK’nin 53. maddesinde belirtilen hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

b- ) Kabule göre de;

Sanık hakkında hakaret suçundan verilen 3 ay hapis cezasının 5237 Sayılı TCK’nin 50.maddesinde belirtilen seçenek yaptırımlara çevrilip çevrilmeyeceği tartışılırken, cezanın 1 yıldan fazla olduğu belirtilerek, yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nin 50.maddesi hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesiyle yürürlükte bulunan 1412 Sayılı 321. maddesi uyarınca aynı Kanun’un 326 /son maddesi gözetilmek suretiyle BOZULMASINA, 07.06.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/8983 Karar: 2016/9623 Tarih: 07.06.2016

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

İki sınır arasında temel ceza belirlenirken suçun işleniş şekli, meydana gelen zararın ağırlığı, sanığın kastının yoğunluğu nazara alınmak suretiyle, adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun bir cezaya hükmedilmesi gerektiği nazara alınıp, 237 promil alkollü olarak araç kullanan sanık hakkında, alt sınırdan daha fazla uzaklaşılarak ceza tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde ceza tayini, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın suç işleme kastının olmadığına, tekerrür şartlarının gerçekleşmediğine ve ertelemeye dair sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1- ) Hükmün esasını teşkil eden kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm kısmında, sanık hakkında temel cezanın tayini sırasında suçun yaptırımını belirleyen uygulama maddesi olan 5237 Sayılı TCK’nın 179/2. maddesine yer verilmemesi suretiyle CMK’nın 232/6. maddesine aykırı hareket edilmesi,

2- ) Sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanması sırasında tekerrüre esas alınan ilamın gösterilmemesi suretiyle 5271 Sayılı CMK’nın 232/6. maddesine muhalefet edilmesi,

3- ) Mükerrirlere özgü infaz rejimi ve denetimli serbestlik tedbirinin ne şekilde uygulanacağı, süresi ve bu konuda karar verecek merci 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 108. maddesinde düzenlenmiş olup aynı maddenin 5. fıkrası ile de tekerrür dolayısıyla belirlenen denetim süresinde koşullu salıverilmeye dair hükümlerin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Bu sebeplerle denetimli serbestlik tedbirinin süresinin infaz aşamasında 5275 Sayılı Kanun hükümleri uyarınca tayin ve tespiti gerektiği gözetilmeden, infazı kısıtlar biçimde 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesi,

4- ) TCK’nın 53/6. maddesindeki sürücü belgesinin geri alınmasına ancak taksirli suçlarda hükmedilebileceği gözetilmeksizin, kasten işlenen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan dolayı sürücü belgesinin 3 ay süre ile geri alınmasına karar verilmesi,

5- ) Sanık hakkında TCK’nın 53. maddesi tatbik edilirken, Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının gözetilmesinde zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olup, hükmün bu sebeplerle 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 Sayılı 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu hususlarda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; hüküm fıkrasının sanık hakkında temel cezanın belirlendiği ilk bendindeki “TCK’nın 179/3 maddesi” ibaresinden sonra gelmek üzere “yollamasıyla aynı Kanunun 179/2. maddesi” ibaresinin eklenmesi, hükmün tekerrür uygulamasına dair 5. bendinin tamamen çıkarılarak yerine ‘‘Sanığın, sabıkasına konu Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/105-2008/187 karar sayılı ilamı ile uyuşturucu madde ticareti suçundan TCK’nın 188/3,, 61,, 188/4,, 62/1,, 53/1,, 54,, 63. maddeleri gereğince 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırıldığı, hükmün 22.06.2009 tarihinde kesinleştiği ve 23.03.2012 tarihinde infaz edildiği anlaşıldığından, sanığın TCK’nın 58/6. maddesi gereğince cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve sanığın TCK’nın 58 /7. maddesi uyarınca denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına’’ cümlesinin eklenmesi, hüküm fıkrasının TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına dair 6. Bendinin, “Sanığın kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak TCK’nın 53. maddesinin ( 1 ) numaralı fıkrasının ( a ), ( d ), ( e ) bentlerindeki hakları kullanmaktan aynı Kanun’un 53/2. maddesi gereğince hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar; TCK’nın 53. maddesinin ( 1 ) numaralı fıkrasının ( c ) bendindeki hakları kullanmak yönünden ise, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından aynı Kanun’un 53/3. maddesi gereğince koşullu salıverilme tarihine kadar, diğer kişiler bakımından TCK’nın 53/2. maddesi gereğince hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına, TCK’nın 53. maddesinin ( 1 ) numaralı fıkrasının ( b ) bendindeki hak yoksunlukları açısından ise Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının gözetilmesine,” şeklinde değiştirilmesi ve TCK’nın 53/6. maddesinin uygulanmasına dair yedinci bendin hükümden çıkartılması takip eden bendin teselsül ettirilmesi suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün isteme uygun olarak DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 07.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 22. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/15475 Karar: 2016/9925 Tarih: 08.06.2016

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

I- )Sanık … hakkında resmi belgede sahtecilik ve sanıklar hakkında konut dokunulmazlığının ihlali suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;

Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;

Sanıklar hakkında 5237 Sayılı TCK’nin 53. maddesi uygulamasında ( a, b, d ,e ) ve c bendindeki kendi altsoyu dışındaki kişiler üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından hak yoksunluğunun hükmolunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, ( c ) bendindeki kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından yoksunluğun ise, koşullu salıverilmesine kadar devam edeceğine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar …, … ve … müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu aykırılığın aynı Kanun’un 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hüküm fıkrasından ‘’ 53. maddesinin uygulanmasına” dair bölümler çıkarılarak, yerlerine “Kasten işlemiş olduğu suçtan, hapis cezasıyla mahkumiyetin yasal sonucu olarak, 5237 Sayılı TCK’nin 53/1,, 2,, 3. maddelerinin uygulanmasına” cümlelerinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

II- )Sanık … hakkında başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçu ve sanıklar hakkında hırsızlık suçu yönünden kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;

Dosya kapsamına göre diğer temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir. Ancak;

1- )Sanık … ile ilgili başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçu yönünden; sanığın yakalandığı gün kolluk görevlilerine ismini … olarak bildirdiği ve mağdur …‘a ait olup üzerinde sahtecilik yapılan nüfus cüzdanını ibraz ettiği, sanığın doktor raporu alınması sırasında gerçek ismini kendiliğinden beyan ettiğinin, sanık beyanı, 05.05.2012 tarihli olay ve yakalama tutanağı ve tüm dosya kapsamından anlaşılması karşısında, sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nin 269. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı tartışılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması,

2- )Hırsızlık suçu yönünden; suç tarihinde yürürlükte olan yasal düzenlemelere göre 5237 Sayılı TCK’nin 142/2-g maddesinde düzenlenen suçun oluşabilmesi için eylemin, barınak yerlerinde, sürüde ya da açık yerlerde bulunan büyük veya küçükbaş hayvan hakkında gerçekleştirilmesi gerektiği, konut ve eklentisi niteliğindeki yerlerden gerçekleştirilen eylemlerin ise aynı Kanun’un 142/1-b maddesinde düzenlenen suçu oluşturacağı gözetilerek; 05.05.2012 tarihli olay yeri görgü ve tespit tutanağı ve dosya kapsamına göre, sanıkların eylemlerini katılana ait etrafı taş duvar ile çevrili ikametin alt katında bulunan ahırdan gerçekleştirdiklerinin anlaşılması karşısında, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek 5237 Sayılı 142 /1-b maddesi yerine aynı Kanun’un 142/2-g maddesi uygulanmak suretiyle fazla ceza tayini,

3- )Sanıklar hakkında 5237 Sayılı TCK’nin 53. maddesi uygulamasında ( a, b, d, e ) ve c bendindeki kendi altsoyu dışındaki kişiler üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından hak yoksunluğunun hükmolunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, ( c ) bendindeki kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından yoksunluğun ise, koşullu salıverilmesine kadar devam edeceğine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması,

4- )Kabule göre; sanıklar hakkında hırsızlık suçundan 5237 Sayılı TCK’nin 142/2-g, 143. maddeleri uyarınca belirlenen 3 yıl 6 ay hapis cezası üzerinden aynı kanunun 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılırken, sonuç cezanın 2 yıl 11 ay hapis cezası yerine 3 yıl 1 ay hapis cezası olarak yazılarak hesap hatası yapılması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanıklar …, … ve … müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi yollamasıyla yürürlükte bulunan 1412 Sayılı 325. maddesi uyarınca bozmanın hükmü temyiz etmeyen diğer sanık …‘e da sirayetine, 08.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/32063 Karar: 2016/5402 Tarih: 08.06.2016

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

O yer Cumhuriyet Savcısı’nın temyiz isteminin sanık lehine olduğu anlaşılmakla yapılan incelemede;

I- ) Sanık … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Oluş ve dosya kapsamına göre, olay günü, sanığın görüşmek istediğini belirterek hile ile önce mağdur …‘yi kimliği belirlenemeyen kişi aracılığı ile evine getirttiği, daha sonra yine hile ile diğer mağdur …’ i evine davet edip iki mağdurun da özgürlüğünü kısıtlayarak yağma suçunu gerçekleştirdiğinin anlaşılması karşısında, sanık hakkında her bir mağdur için kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan hüküm kurulması gerekirken, eylemin zincirleme suç kabul edilip, 5237 Sayılı nın eksik ceza tayini, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

TCK’nın 53/1. maddesindeTCK’nın 53/1. maddesinde belirtilen ve 53/3. maddesindeki kendi alt soy üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri dışındaki haklardan sanığın mahkum olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya; 53/3. maddesi gözetilerek 53/1-c maddesi uyarınca kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise koşullu salıverme tarihine kadar yoksun bırakılmasına karar verilmiş ise de; 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile TCK’nın 53 /1-b maddesinde yazılı, “Seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan” ibaresinin iptal edilmiş olması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … savunmanının ve o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeple isteme aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 Sayılı CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından “TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına” dair bölüm çıkarılarak yerine, “Sanığın, kasten işlemiş olduğu suç için hapis cezasıyla mahkumiyetinin yasal sonucu olarak, TCK’nın 53/1. maddesinin uygulanması yönünden, ( a, c, d ve e ) bentleri ile ( b ) bendinde yazılı seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına; aynı Kanunun 53/2. maddesinin uygulanması açısından, 53/1. maddesinin ( a, c, d ve e ) bentleri ile ( b ) bendinde yazılı seçme ve diğer siyasi hakları ve aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca, ( c ) bendinde yazılı kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerini mahkum olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar kullanamamasına “ cümlesinin yazılması suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

II- Sanık … hakkında yağma suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Oluş ve dosya kapsamına göre, 20.04.2006 günü gündüz saat: 14.00 sıralarında sanığın, mağdurlar … ve …‘i hile ile evine gelmesini sağladıktan sonra, evinde kimliği belirlenemeyen iki kişi ile birlikte mağdur …‘e hitaben, “Şarapların getirilmesi konusunda bazı evrak düzenlediğini, eğer….’ye şikayet ederse müştekinin 5 yıl hapis yatacağını” söyleyerek korkuttuğu ve mağdurun bürosundan aldığı rolex marka saatini, nikah yüzüğünü, altın kaplama bilekliğini ve 500.-Euro parasını gösterdiği, ayrıca “Kendisini işten çıkardığı takdirde 50.000.-Euro para ödeyeceğine dair bir kağıt imzaladığını, bu sebeple sanıkta bulunan eşyanın geri verilmesi ve söz konusu belgenin kendisine iade edilmesi için 50.000 Euro para istediği”, mağdurun bu istemi kabul etmediği, evde bulunan kimliği belirlenemeyen bir şahsın, mağdurun oğluna ait köpeğin boğazına bıçak dayadığı, mağdurun buna tepki vermediğini gören şahsın bu kez boğazına bıçak dayayarak ölümle tehdit ettiği, bunun üzerine mağdurun, sanığın istediği parayı 26.04.2006 tarihine kadar hazırlamak için süre istediği, sanığın, istediği süreyi vererek serbest bıraktığı mağdurun kolluk kuvvetlerine başvurduğu, belli bir miktar para ve para görünümündeki gazete kağıtları bir zarfa konulup sanığın mağdur ile … Cafede buluşmasının sağlandığı, mağdurun, sanığa para verdikten sonra olay yerinde tertip alan kolluk kuvvetleri tarafından sanığın yakalanması şeklinde gelişen eylemde;

1- ) Yağma suçunun konutta işlendiği anlaşılıp kabul edildiğine göre, 5237 Sayılı TCK’nın 149/1. madde ve fıkrasının ( a ) ve ( c ) bendinin yanı sıra ( d ) bendinin de uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

2- ) Sanığın, kolluk kuvvetleri tarafından önceden hazırlanıp mağdura verilen tuzak parayı aldığının anlaşılması karşısında, bu haliyle suçun tamamlanma olanağının bulunmadığı ve kalkışma aşamasında kaldığı dikkate alınarak, 5237 Sayılı TCK’nın 35/2. maddesi uyarınca cezasından indirim yapılması gerektiğinin düşünülmemesi,

3- ) Kabule göre de, TCK’nın 53/1. maddesinde belirtilen ve 53/3. maddesindeki kendi alt soy üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri dışındaki haklardan sanığın mahkum olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya; 53/3. maddesi gözetilerek 53/1-c maddesi uyarınca kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise koşullu salıverme tarihine kadar yoksun bırakılmasına karar verilmiş ise de; 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün, 2014/140- 2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile TCK’nın 53/1-b maddesinde yazılı, “Seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan” ibaresinin iptal edilmiş olması sebebiyle karar yerinde yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık … savunmanının ve o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeplerle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi aracılığı ile 1412 Sayılı CMUK’nın 326/ son maddesi uyarınca sanığın kazanılmış hakkının korunmasına, 08.06.2016 tarihinde Üye …‘un muhalefetine karşın oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

Mahalli Cumhuriyet Savcısı, sanığın yağma ve özgürlüğü kısıtlama suçlarını işlediği hususunda kuşku bulunduğunu belirterek; bu yönüyle mahkumiyet hükmünü lehe temyizde bulunduğu;

Diğer taraftan,

Kabule göre de,

1- )Yağma suçunda mağdurlar, iki kişi olduğundan TCK’nın 43/2. maddesinin uygulanması gerektiğini;

2- )Özgürlüğü kısıtlama suçununda, iki mağdura karşı işlenmesi sebebiyle iki kez uygulama yapılması lazım geleceğini ifade ederek kararı, bu iki konuda aleyhe temyiz ettiği anlaşılmıştır.

Sonuç olarak ve özetle, Cumhuriyet Savcısı hükmü, suçun sübutu noktasından lehe; suçun sübutunun kabul edilmesi halinde de, yapılan uygulamaya göre, iki konuda aleyhe temyize getirdiği görülmüştür.

Bu temyiz karşısında;

1- )Özgürlüğü kısıtlama suçu, iki mağdura karşı işlendiği halde, sanık hakkında iki mahkumiyet hükmü kurulması gerektiği gözetilmeyerek 43/2. maddesi uygulanmak suretiyle eksik ceza verilmesi noktasından Cumhuriyet Savcısının aleyhe temyizi olması sebebiyle kararın bozulması düşüncesinde olduğumdan, yüksek çoğunluğun karşı temyiz olmadığı gerekçesiyle verdiği ( I ) numaralı düzeltilerek onama kararına;

2- ) ( II ) Numaralı bozmada ise Cumhuriyet Savcısının yağma suçuna yönelik aleyhe temyizi olduğu inancını taşıdığımdan, kazanılmış hakkın korunması yönündeki yüksek çoğunluğun düşüncesine; Katılmıyorum.


YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/6571 Karar: 2016/10721 Tarih: 08.06.2016

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 04.05.2016 tarih ve 15-2016/90193 Sayılı istemi yerinde görülmüş olup sanık hakkında hırsızlık suçundan Yargıtay 13. Ceza Dairesi’nce 04.05.2015 tarih ve 2014/23175-2015/8307 Sayılı ilamı ile onanmasına karar verildiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığı anlaşılmakla, sanıklar hakkında sadece işyeri dokunulmazlığını bozma ve mala zarar verme suçundan kurulan hükmün yapılan temyiz incelenmesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanıklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.

Ancak;

“Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 günlü, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı, 24.11.2015 gün ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan kısmi iptal kararı uyarınca, 5237 Sayılı TCK 53.madde 1.fıkra b. bendinde düzenlenen “seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına” hükmünün iptal edilmesi sebebiyle uygulanamayacağının gözetilmesi zorunluluğu ve kasten işlemiş olduğu suç dolayısıyla hapis cezasıyla mahkûmiyetin yasal sonucu olarak sanıkların, 5237 Sayılı TCK’nın 53/1.maddesinin (a), (c), (d) ve (e) bentlerinde yazılı haklardan aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca cezanın infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise anılan maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkûm olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanıklar …, …‘nun temyiz talepleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeple tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 Sayılı 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından “TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına dair bölümün” çıkartılarak, yerine “Kasten işlemiş olduğu suç için hapis cezasıyla mahkûmiyetin yasal sonucu olarak sanığın, 5237 Sayılı TCK’nın 53 /1.maddesinin (a), (c), (d) ve (e) bentlerinde yazılı haklardan aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca cezanın infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise anılan maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkûm olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına” cümlesinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 08.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/4493 Karar: 2016/6511 Tarih: 21.06.2016

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

Katılan …‘un katılan …‘un babası olduğu, …‘un suç tarihinde evinde bulunduğu sırada telefon hattını … numaralı telefonun aradığı, kendisini Emniyet Müdürü olarak tanıtıp “senin bankada hesabında para var, terör örgütü üzerinde çalışma yapıyoruz, kilit adam sizsiniz, kimseye bir şey sezdirmeden vereceğimiz hesaba para yatır, aradığımız kişinin yerini tespit edeceğiz, paranızı da Savcılık aracılığıyla geri alacaksınız” diyerek katılanı korkutup kandırdığı, bunun üzerine katılanın evinden çıkıp bankadan parasının çektiği, katılanın tereddüt geçirmesi üzerine arayan kişilerin katılanı oğlu olan … ile görüştürdükleri, …‘ın katılana eve polislerin geldiğini arama yaptıklarını söylemesi üzerine …‘un İş Bankası ATM’sinden 13.628 TL yatırdığı, aynı zamanlarda … oğlu olan …‘un da …. ve …. numaralı telefonlardan arandığı, babasının adına telefon hatları ve banka kartları çıkartılarak yasa dışı işlemler yapıldığı belirtilerek katılanın kandırıldığı ve …‘ın da yine …‘e ait olan altınları bozdurarak sanığın hesabına 32.000 TL para yatırmasının sağlandığı, sanığın bu şekilde üzerine atılı suçu işlediğinin iddia edildiği olayda,

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

5237 Sayılı Kanun’un 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya dair hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; fakat, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkralarından, 5237 Sayılı Kanun’un 53. maddesinin uygulanmasına dair bölümün tamamen çıkartılıp yerine, “5237 Sayılı TCK’nın 53. maddenin 3. fıkras 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın c bendinde yer alan, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine kadar, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” denilmek suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 21.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/33720 Karar: 2016/14500 Tarih: 19.09.2016

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede:

1- Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 5271 sayılı CMK’nın 34/1,, 230 ve 1412 sayılı CMUK’nın 308/7. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının, Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde açık ve gerekçeli olması ve Yargıtay’ın bu işlevini yerine getirmesi için gerekçe bölümünde iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin belirtilmesi, mevcut delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterilmesi ve ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiilinin ve bunların nitelendirilmesinin belirtilmesi, delillerle sonuç arasında bağ kurulması gerektiği gözetilmeden, açıklanması geri bırakılan önceki hükme atıf yapılarak gerekçesiz hüküm kurulması,

2- 22.10.2007 olan suç tarihinin 05.12.2007 olarak gerekçeli karar başlığında yanlış gösterilmesi,

3- TCK’nın 52. maddesine aykırı olarak, adli para cezasında belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın kararda gösterilmemesi,

4- Sanığın lehe hükümlerin uygulanması talebinin, TCK’nın 52/4. maddesindeki mehil verilmesi veya taksitlendirmeyi de kapsadığı gözetilerek, CMK’nın 230/1-d maddesi uyarınca, bu hususta kanuni dayanakları da gösterilerek olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi,

5- Sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının kanuni sonucu olarak, TCK’nın 53/1. maddesindeki hak yoksunluklarına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı ve sanık Hasan Yeğni’nin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki isteme aykırı olarak, HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 19.09.2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/16200 Karar: 2016/5810 Tarih: 08.12.2016

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

1-)Suça sürüklenen çocuk … hakkında kurulan makumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Suça sürüklenen çocuk … 19.09.2016 - 25.10.2016 tarihli dilekçeleri ile hakkında verilen mahkûmiyet hükmünün onanmasını istemiştir. Ancak sanığın dilekçe tarihlerinde halen 18 yaşını doldurmamış olduğu ve sanık müdafiinin de temyizden vazgeçme istemi bulunmadığı anlaşılmıştır. CMK’nın 266. maddesinin 3.bendinde 3.bendinde “150. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, kendisine müdafii atanan şüpheli veya sanıklar yararına kanun yoluna başvurulduğunda veya başvurulan kanun yolundan vazgeçildiğinde, şüpheli veya sanık ile müdafiinin iradesi çelişirse müdafiinin iradesi geçerli sayılır hükmü uyarınca sanığın temyizden vazgeçmeye dair dilekçeleri temyiz incelemesinde değerlendirmeye alınmamıştır.

Mahkemece TCK’nın 61. maddesindeki ölçütlere uygun olarak gerekçesi gösterilmek ve takdir yetkisi kullanılmak suretiyle TCK’nın l88/3. maddesi gereğince sanık hakkında adli para cezasına hükmedildiği anlaşıldığından tebliğnamenin bu hususa dair bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipinin doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, aşağıda belirtilenler dışında sanık ve müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

TCK’nın 53. maddesi 4. bendinin açık hükmüne rağmen 18 yaşını doldurmamış SSÇ hakkında TCK’nın 53. maddesi 1.bendinin 1.bendinin uygulanması,

Kanuna aykırı, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde görülmüş olduğundan, CMUK’nın 321. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA; ancak bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca giderilmesi mümkün bulunduğundan;

Hüküm fıkrası TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına dair bölümünden “C bendinin 6. maddesinin” çıkarılmak suretiyle, hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

2-)Sanıklar … ve … hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Sanık …‘ın tekerrüre esas sabıkası bulunduğu halde hakkında TCK’nın 58. maddesinin uygulanmaması, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemlerin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlere uyan suç tipinin doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, aşağıda belirtilenler dışında sanıklar ve müdafiilerinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-)Dosyada mevcut 09.04.2015 tarihli olay, fiziki takip, yakalama, üst arama ve muhafaza altına alma tutanağı ile tüm dosya kapsamından, sanık …‘ın kullanıcı …‘e uyuşturucu madde satışı yaptığının anlaşılması, sanığın üstünde ve ikametinde yapılan aramada uyuşturucu madde ele geçirilmiş olması karşısında, sanığın sabit olan eylemlerinin ticaret amacıyla uyuşturucu madde bulundurma ve satma suçunu oluşturduğu ancak, sanığın kullanıcı …‘e uyuşturucu madde satışı yaptığına ilişkin, kullanıcı … üzerinden uyuşturucu madde ele geçirilememiş olması ve sanığın kullanıcı Bilal’e uyuşturucu madde satışı yaptığının ispatlanmamış olması karşısında, TCK’nın 43. maddesinin uygulanamayacağı gözetilmeden atılı suçun zincirleme olarak işlendiği kabul edilerek, sanığın cezasının TCK’nın 43. maddesiyle artırılması suretiyle fazla ceza tayin edilmesi,

2-)Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nce suça konu maddelerden alınan tanık numunelerin de müsaderesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

3-)Sanıklar hakkında TCK’nın l88/3. maddesi gereğince dosya kapsamına uymayan ve yasada belirtilmeyen gerekçelerle alt sınırdan uzaklaşılarak hapis ve adli para cezasına hükmedilmesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı sanıklar ve müdafilerinin temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan hükmün, BOZULMASINA, 08.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/9044 Karar: 2016/9612 Tarih: 12.12.2016

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

Sanığın deneme süresi içerisinde yeniden suç işlemesi sebebiyle hakkındaki hükmün açıklanmasına karar verilmesi ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/11. fıkrasında yer alan “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine dair yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkumiyet hükmü kurabilir.” şeklindeki düzenleme nedeniyle, mahkemenin sanık hakkındaki hükmü aynen açıklaması gerektiği halde hapis cezasının ertelenmesine karar verilmesi,

Erdek Belediyesi Yazı İşleri Müdürü olan sanığın, belediye otogar müdür vekili ile gelirler müdürü ve aynı zamanda hesap işleri müdür vekilinin 1. Sicil amiri olarak denetim görevini yerine getirmediği ve koordineyi sağlayamadığı, … Belediyesi Otobüs İşletmeleri tahsildarı olan ve hakkında Ağır Ceza Mahkemesine zimmet suçundan dava açılanı denetlemediği ve biletçiler üzerinde de denetim görevini yerine getirmemesi sebebiyle belediyenin zarara uğramasında ihmalinin olduğu iddia edilen olayda; Bandırma Belediyesi Otobüs İşletmeleri tahsildarı ile otobüs şoförü, biletçileri ve diğer sanıkların haklarında Bandırma Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2005/312 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılamaları sonucunda verilen kararın Dairemizin 11.07.2012 gün ve 2009/7474 Esas 2012/8178 Karar sayılı ilamıyla bozulduğu, bozma sonrası dosyanın Bandırma Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2012/243 Esas sırasına kayıt edildiği ve 15.03.2013 tarihinde karara çıktığının yapılan UYAP sorgusundan anlaşıldığı, bu itibarla bahse konu bu dosya ile … hakkında görevi ihmal suçundan yapılan suç duyurusu akıbetlerinin araştırılması, Bandırma Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2012/243 Esas, 2013/86 Karar sayılı dosyası ile bu dosyanın olanaklı ise birleştirilmesi, aksi halde sonucunun beklenmesi, keza Bandırma Belediye Başkanlığının 08.05.2008 tarihli yazılarından Yazı işleri Müdürü olan sanığın sicil ve tezkiye amiri olarak diğer müdürlük ve amirliklerle koordineyi sağlama görevinin bulunduğu da nazara alınıp hasıl olacak sonuca göre hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği halde noksan araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

Suçun 5237 Sayılı TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlenmiş olmasına rağmen sanık hakkında aynı Kanunun 53/5. maddesinin uygulanmaması,

SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 321, 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 12.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/11224 Karar: 2016/8769 Tarih: 23.12.2016

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

Resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından sanık …‘ün, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 204/1,, 204/3,, 157/1, 158/1 -d, 43,, 62/1, 52/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis, 3 yıl 1 ay 15 gün hapis, 2 yıl 1 ay hapis, 10 ay hapis, 6.000,00 ve 1.000,00 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına, sanığın anılan Kanun’un 53/1. maddesinin a, b, d ve e bentlerindeki haklardan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, c bendinde gösterilen haklardan ise koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına, suçta kullanılan plakanın aynı Kanun’un 54/1. maddesi gereğince müsaderesine dair İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 19.02.2009 tarihli ve 2006/197 esas, 2009/52 Sayılı kararının,

“1-5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53/2. maddesinde yer alan “Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.” ve 3. fıkrasındaki “Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz.” şeklindeki düzenlemeler karşısında, anılan maddenin 1-c bendinde yer alan hak yoksunluğunun sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıvermeden sonra uygulanamayacağı, kendi alt soyu dışındaki kişiler bakımından vesayet ve kayyımlıkla ilgili hak yoksunluğu ile anılan maddenin 1. fıkrası a, b, d ve e bentlerinde yazılı hak yoksunluklarının ise cezanın infazının tamamlanmasına kadar devam edeceği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde,

2-)Dosya kapsamıma göre sanığın sahte sürücü belgesi kullanarak katılan …‘den araç kiralamak ve yine aynı aracı sahte kimlik, sahte araç tescil belgesi ve sahte plaka ile katılan …‘e satmak şeklindeki eylemleri nedeni ile ayrı ayrı iki kez resmi belgede sahtecilik suçundan cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.04.2014 gün, 2013/11-397 esas, 2014/202 Sayılı kararında da belirtildiği üzere, 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu ile 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kamu güvenine karşı suçlar” bölümünde düzenlenen ve belgenin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi ile kamu güveninin sarsıldığı kabul edilerek suç sayılıp yaptırıma bağlanan “resmi belgede sahtecilik” suçlarının hukuki konusunun kamu güveni olduğu, suçun işlenmesi ile kamu güveninin sarsılması dışında, bir veya birden fazla kişi de haksızlığa uğrayıp, suçtan zarar görmesi halinde dahi, suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamının, diğer bir ifadeyle kamunun olduğuna dair kabulünün etkilenmeyeceği, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağının kabulü gerekeceği cihetle, somut olayda; sanığın …adına düzenlenen sahte ehliyetle katılan …‘den kiraladığı otomobili, sahte tescil belgesi, plakaları ve …n adına düzenlenmiş sürücü belgesini kullanarak noter aracılığıyla katılan…‘e satmak şeklinde gerçekleşen eyleminin kül halinde 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 204/1-3, 43. maddelerinde yer alan zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı gözetilmeden, yazılı şekilde iki ayrı resmi belgede sahtecilik suçundan ceza verilmesinde isabet görülmediğinden” bahisle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, bozulması istenilmiş olmakla,

Dosya incelendi, gereği görüşüldü:

KARAR : 5237 Sayılı TCK’nun 53. maddesinin uygulanmasında, hükümlerden sonra yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 Sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.

A-) … ve … adına sahte sürücü belgeleri düzenleyip kullanmak suretiyle resmi belgede sahtecilik suçu ile … plakalı aracı sahte kimlik, ruhsat ve belgelerle… plakalı olarak noter aracılığıyla müşteki…‘e satmak suretiyle resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükümlerle ilgili kanun yararına bozma talebinin incelenmesi:

1-) Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 22.04.2014 tarihli 2013/11-397 Esas ve 2014/202 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, 765 Sayılı ile 5237 Sayılı TCK’nın “Kamu güvenine karşı suçlar” bölümünde düzenlenen ve belgenin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi ile kamu güveninin sarsıldığı kabul edilerek suç sayılıp yaptırıma bağlanan “resmi belgede sahtecilik” suçlarının hukuki konusunun kamu güveni olduğu, suçun işlenmesi ile kamu güveninin sarsılması dışında, bir veya birden fazla kişinin de haksızlığa uğrayıp suçtan zarar görmesi halinde dahi, suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamının, diğer bir ifadeyle kamunun olduğuna dair kabulü etkilemeyeceği, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağının kabulü gerekeceği cihetle; somut olayda sanığın, … ve … adına sahte sürücü belgeleri düzenleyip kullanmak suretiyle resmi belgede sahtecilik suçu ile … plakalı aracı sahte kimlik, ruhsat ve belgelerle… plakalı olarak noter aracılığıyla müşteki …‘e satmak suretiyle resmi belgede sahtecilik suçunu “bir suç işleme kararının icrası kapsamında zincirleme olarak işlediği” gözetilmeden, TCK’nın 204. maddesinin 1, 3. fıkralar 1 ve 3. fıkraları ile 43. maddesi gereğince bir cezaya hükmolunması gerekirken, iki ayrı suçtan mahkûmiyet hükmü kurulması,

2-) TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin dikkate alınmaması,

3-) Suçun konusunu ve delilini oluşturan emanetteki plakanın delil olarak dosya içinda saklanması yerine müsaderesine karar verilmesi,

Yasaya aykırı ve kanun yararına bozma talebi yerinde olduğundan, bu suçlarla ilgili hükümlerin CMUK’nın 309. maddesinin 3. fıkras 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkrasının (d) bendinin verdiği yetki uyarınca bu konularda karar verilmesi mümkün bulunduğundan ve TCK’nın 53. maddesiyle müsadereye dair konularda aleyhe sonuç doğurmama kuralı uygulanamayacağından;

a-) Sanığın, … ve … adına sahte sürücüsü belgeleri düzenleyip kullanmak suretiyle resmi belgede sahtecilik suçu ile … plakalı aracı sahte kimlik, ruhsat ve belgelerle … plakalı olarak noter aracılığıyla müşteki …‘e satmak suretiyle resmi belgede sahtecilik suçunu “bir suç işleme kararının icrası kapsamında zincirleme olarak işlediği” anlaşıldığından; TCK’nın 204 . maddesinin 1. fıkrası gereğince, Mahkemenin kabul ve uygulamasına göre, suçun işleniş biçimi ile suç konusunun önemi ve değeri dikkate alınarak, takdiren 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,

b-) Resmi belgelerden bir kısmının kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan noter tarafından düzenlenen belgeler olması nedeniyle, TCK’nın 204. maddesinin 3. fıkras 3. fıkrası gereğince cezanın yarı oranında artırılarak 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,

c-) Suçun zincirleme olarak işlenmesi sebebiyle TCK’nın 43. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrası uyarınca cezanın takdiren 1/4 oranında artırılarak 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

d-) Mahkemenin kabul ve uygulamasına göre, ikrarı sebebiyle TCK’nın 62. maddesi uyarınca cezanın takdiren 1/6 oranında indirilerek 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına

e-) TCK’nın 53. maddesinin 1, 2. fıkralar 1 ve 2. fıkraları ile 3. fıkrasının birinci cümlesi gereğince, 1. fıkranın (c) bendinde yer alan haklardan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine, 1. fıkradaki diğer haklar yönünden ise hümolunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına,

f-) Müsadere ile ilgili bölümde yer alan “plakanın 54/1 maddesi gereğince MÜSADERESİNE,” ibaresinin hüküm fıkrasından çıkarılarak yerine “plakanın ve” ibaresinin yazılmasına,

g-)Bu suçla ilgili hükmün diğer bölümlerinin aynen korunmasına ve hükmün bu şekilde infazına,

B-) Katılan …‘e karşı işlenen dolandırıcılık suçundan kurulan hükümle ilgili kanun yararına bozma talebinin incelenmesi:

1-)Sanığın, Emniyet Müdürlüğü’nün maddi varlığı olan sahte sürücü belgesini kullanarak müştekiden araç kiralamak suretiyle gerçekleştirdiği fiilinin, 5237 Sayılı TCK’nın 158. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrasının (d) bendinde düzenlenen “nitelikli dolandırıcılık” suçunu oluşturduğu gözetilmeden, aynı Kanun’un 157. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “basit dolandırıcılık” suçundan hüküm kurulması,

2-)TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin dikkate alınmaması,

Yasaya aykırı ve kanun yararına bozma talebi yerinde olduğundan, (a) bendinde belirtilen aykırılıktan dolayı aleyhe sonuç doğurmamak üzere, bu suçla ilgili hükmün CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkras 3. fıkrası uyarınca kanun yararına BOZULMASINA; aynı maddenin 4. fıkrasının (d) bendinin verdiği yetki uyarınca (b) bendinde belirtilen aykırılıkla ilgili karar verilmesi mümkün bulunduğundan ve bu konuda aleyhe sonuç doğurmama kuralı uygulanamayacağından, bu suçla ilgili;

a-) TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına dair bölümün hüküm fıkrasından çıkarılarak yerine “TCK’nın 53. maddesinin 1, 2. fıkralar 1 ve 2. fıkraları ile 3. fıkrasının birinci cümlesi gereğince, 1. fıkranın (c) bendinde yer alan haklardan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine, 1. fıkradaki diğer haklar yönünden ise hükmolunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” ibaresinin yazılmasına,

b-) Hükmün diğer bölümlerinin aynen korunmasına ve hükmün bu şekilde infazına,

c-) Müşteki…‘e karşı işlenen dolandırıcılık suçundan kurulan hükümle ilgili kanun yararına bozma talebinin incelenmesi,

TCK.nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönündeki koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin dikkate alınmaması,

SONUÇ : Yasaya aykırı ve kanun yararına bozma talebi yerinde olduğundan, bu suçla ilgili hükmün CMK.nın 309. maddesinin 3. fıkras 3. fıkrası uyarınca kanun yararına BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkrasının (d) bendinin verdiği yetki uyarınca bu aykırıkla ilgili karar verilmesi mümkün bulunduğundan ve bu konuda aleyhe sonuç doğurmama kuralı uygulanmayacağından, bu suçla ilgili;

a-) TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına dair bölümün hüküm fıkrasından çıkarılarak yerine “TCK’nın 53. maddesinin 1, 2. fıkralar 1 ve 2. fıkraları ile 3. fıkrasının birinci cümlesi gereğince, 1. fıkranın (c) bendinde yer alan haklardan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine, 1. fıkradaki diğer haklar yönünden ise hümolunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” ibaresinin yazılmasına,

b-) Hükmün diğer bölümlerinin aynen korunmasına ve hükmün bu şekilde infazına,

c-) Tüm hükümlerle ilgili kararın diğer bölümlerinin aynen korunmasına, Dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.12.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/9084 Karar: 2017/230 Tarih: 12.01.2017

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

… Antik Kenti 2. derece arkeolojik sit alanı ve aynı zamanda devlet ormanı içerisinde kalan sahada, zeminde mevcut kayalık kırılıp parçalanarak izinsiz düzleştirme çalışması yapılmak suretiyle gerçekleştirilen sit alanının zarar görmesine kasten sebebiyet verme fiilinin, 25.07.2013 tarihli iddianamede 4 x 8 metre karelik bir alanı kapsadığı belirtilmesine karşılık, sözü edilen alanın, bozma ilamı öncesi düzenlenen 22.11.2013 tarihli fen bilirkişi raporu ile, 6 x 16 metre kare ve bozma ilamı sonrası düzenlenen 12.02.2016 tarihli fen bilirkişi raporu ile de, 12 x 17 metre kare ölçülerine ulaştığının belirlendiği anlaşılmakla; bahse konu fiilin devlet ormanında gerçekleştirilmesinden dolayı 6831 Sayılı Kanuna aykırılık ve 25.07.2013 tarihli iddianamenin düzenlenmesinden sonra devam eden düzleştirme çalışmasından dolayı da 2863 Sayılı Kanuna aykırılık suçundan zamanaşımı süresi içerisinde gereğinin takdir ve ifası mümkün görülmüştür.

Bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin, suçta ve cezada şahsilik ilkesi gözetilmeden, eksik inceleme ile karar verildiğine dair sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

1-) Sanık hakkında denetim süresi belirlenirken ve denetim süresinin herhangi bir yükümlülük belirlenmeden veya uzman kişi görevlendirmeden geçirilmesine karar verilirken uygulanan kanun maddelerinin gösterilmemesi suretiyle 5271 Sayılı CMK’nın 232/6. maddesine muhalefet edilmesi isabetsiz,

2-) Hükmolunan 1 yıl 8 ay hapis cezası ertelenen sanığın, 5237 Sayılı TCK’nın 51/7. maddesi uyarınca, denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi halinde, ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verileceği ve aynı Kanunun 51/8. maddesi uyarınca da denetim süresi iyi halli olarak geçirildiği takdirde, cezanın infaz edilmiş sayılacağı hususlarının kararda gösterilmemesi,

3-) 5237 Sayılı TCK’nın 53/1-c maddesinde belirtilen güvenlik tedbirinin, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca cezası ertelenen hükümlü hakkında sadece kendi alt soyu üzerindeki yetkileri bakımından uygulanamayacağı gözetilmeksizin, sanığın, anılan haklardan koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı olup, hükmün bu sebeplerle 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 Sayılı 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu hususlarda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; hüküm fıkrasının (6) numaralı bendinin başında, “5237 Sayılı TCK’nın 51/3. maddesi uyarınca” ibaresinin, (7) numaralı bendinin başına, “5237 Sayılı TCK’nın 51/6. maddesi uyarınca” ibaresinin ve anılan bentten sonra gelmek üzere hükme, “5237 Sayılı TCK’nın 51/7. maddesi uyarınca sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi halinde, ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verileceğinin ve aynı Kanunun 51/8. maddesi uyarınca da denetim süresi iyi halli olarak geçirildiği takdirde, cezanın infaz edilmiş sayılacağının sanığa ihtarına” cümlesinin eklenmesi; (8) numaralı bendinin, “Sanığın kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetinin kanuni sonucu olarak, TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a), (d) ve (e) bentlerindeki hakları kullanmaktan aynı Kanun’un 53/2. maddesi gereğince hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına, sanığın cezası ertelendiğinden, TCK’nın 53/3. maddesi uyarınca, aynı Kanunun 53/1-c maddesinde belirtilen kişisel hak yoksunluğunun, sadece kendi alt soyu üzerindeki yetkileri bakımından kanunen uygulanmasına yer olmadığına, TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendindeki hak yoksunlukları açısından ise, Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 tarihli, 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararının gözetilmesine” şeklinde düzeltilmesi suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün isteme uygun olarak DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 12.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/212 Karar: 2017/259 Tarih: 16.01.2017

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

Katılanın yetkili temsilcisi olduğu şirkete ait Karşıyaka ilçesindeki restorantı işletmesi için sanığı 2009 yılında işe aldığı ve sanığın müdür olarak görev yaptığı, katılanın restorantta bulunmadığı dönemlerde sanığın restorantta yapılan düğün merasimleri için müşterilerden avans olarak para topladığı ve topladığı bu paraları şirket hesabına intikal ettirmeyip mal edindiği ve daha sonra işyerinden ayrıldığı sanığın bu şekilde hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediği iddia olunan somut olayda; katılan beyanı, tanık anlatımları ve tüm dosya kapsamından sanığın hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediği anlaşıldığından verilen mahkumiyet kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna dair temyiz itirazlarının reddine; ancak;

TCK’nın 53. maddesininTCK’nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan” yoksunluğun sanığın sadece kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindekiler yönünden ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceğinin gözetilmemiş olması,

SONUÇ : Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususların aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, TCK’nın 53/1. maddesinin uygulanmasına dair (c) bendinin hükümden çıkartılarak yerine “TCK’nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 1. fıkranın (c) bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet veya kayyımlık yetkilerinin koşullu salıverilme tarihine, altsoyu haricindekiler yönünden ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” cümlesinin eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 16.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/17708 Karar: 2017/1741 Tarih: 16.02.2017

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

I- ) Dairemizin 04.06.2015 tarih ve 2015/2093 esas, 2015/2302 Sayılı kararıyla;

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine ve temyiz dilekçesinin kapsamına göre dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede ;

1- ) Sanığa yükletilen hakaret eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Yasaya uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı; böylece olaylara dair sorunlarda gerekçenin yeterli bulunduğu,

Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Yasada öngörülen suç tipine uyduğu,

Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan hüküm kurulurken doğrudan TCK’nın 125/3-a maddesi gereğince temel cezanın belirlenmesi gerektiğinin gözetilmediği,

Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.

Ancak;

a- ) TCK’nın 58/7. maddesi uygulanırken yalnızca denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesi yerine 5275 Sayılı Kanun’un 107, 108 . maddeleri uyarınca yapılacak infazı kısıtlar biçimde 1 yıllık denetim süresinin belirlenmesi,

b- ) TCK’nın 53/1- ( c ) bendinde yer alan hak yoksunluğunun kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar , diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden ve 53/1-a,b,d,e bentlerindeki hak yoksunlukları bakımından mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağının gözetilmemesi,

Yasaya aykırı, sanık …‘nin temyiz itirazları bu itibarla yerinde ise de bu aykırılıklar yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 Sayılı 322.maddesi uyarınca;

a- ) TCK’nın 58. maddesinin uygulanmasına dair hüküm fıkrasından, “1 yıllık denetim süresinin” çıkartılması,

b- ) “TCK’nın 53. maddenin uygulanmasına” dair fıkranın hükümden çıkarılarak yerine “ TCK’nın 53/1- ( c ) bendinde yer alan hak yoksunluğunun kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar, diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden ve 53/1- a, b, d, e bentlerindeki hak yoksunlukları bakımından mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağı” ifadesinin eklenmesi suretiyle tebliğnameye kısmen uygun olarak hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

2- ) Sanık hakkında tehdit suçundan kurulan hükme yönelik temyize gelince;

Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- ) Orman muhafaza memuru olan katılanların, Orman Kanunu’na muhalefet sebebiyle sanık hakkında verilen kararın tebliği için yanına gittikleri sırada sanığın, katılanlara olay tutanağında ve tanık beyanında belirtilen ‘‘sizi vuracağım, öldüreceğim, gidin buradan’’ şeklindeki sözlerle tehdit ettiğinin kabul edilmesi karşısında, eylemin bir bütün halinde TCK’nın 265 /1. maddesinde düzenlenen, görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi,

2- ) 5275 Sayılı Kanun’un 108.maddesi uyarınca denetim süresini belirleme ve gerektiğinde uzatma görevinin, hükümlünün infaz aşamasındaki davranışlarını da değerlendirerek koşullu salıverme ile ilgili kararı verecek olan mahkemeye ait olacağı gözetilerek mükerrir olan sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 58/7. maddesi gereğince “mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirleri uygulanmasına” karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, denetimli serbestlik tedbiri süresinin de belirlenmesi,

3- ) TCK’nın 53/1- ( c ) bendinde yer alan hak yoksunluğunun kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar , diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden ve 53/1-a,b,d,e bentlerindeki hak yoksunlukları bakımından mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağının gözetilmemesi,

Kanuna aykırı ve sanık …‘nin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken aleyhe temyiz olmadığından, 1412 Sayılı CMUK’nın 326/ son maddesinin gözetilmesine, şeklinde karar verilmiştir.

Dairemizin kararı üzerine, Manisa 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nce hakaret suçuna dair hükmün 04.06.2015 tarihinde kesinleştirildiği, tehdit suçuna dair olarak da 26.11.2015 tarihli celsede dairemizce sanığın tehdit eylemi hakkında verilen bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devamla sanık hakkında 16.02.2016 tarih, 2015/635 esas, 2016/104 Sayılı karar ile görevi yaptırmamak için direnme suçundan mahkumiyet hükmü kurulmuştur. Bu hüküm sanık tarafından 19.02.2016 tarihli dilekçeyle temyiz edilmiş olmakla birlikte, dairemize tebliğname ile incelenmek üzere gönderilmemiştir.

II- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 09.06.2016 tarih, 2016/153280 Sayılı itiraz talebinde;

“İTİRAZ NEDENLERİ: Manisa ( Kapatılan ) 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 24.01.2012 gün, 2011/431 esas ve 2012/44 Sayılı kararında, Sanığın katılanlara yönelik orman içinde gerçekleşen hakaret eyleminde, 5271 Sayılı CMK’nın 226/2. maddesine aykırı olarak iddianame ile talep edilmediği halde ek savunma hakkı tanınmadan ve karar yerinde tartışılmadan, Sanığın cezasında 5237 Sayılı TCK’nın 125/4. maddesi uyarınca artırım yapılmıştır.

Yukarıda arz olunan nedenlerle;

1- ) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜ,

2- ) Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nin 04.06.2015 gün, 2015/2093 esas ve 2015/2302 Sayılı kararında hakaret suçuyla ilgili bölümün kaldırılarak, Manisa ( Kapatılan ) 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 24.01.2012 gün, 2011/431 esas ve 2012/44 Sayılı kararında hakaret suçuyla ilgili hükmün, 5271 Sayılı CMK’nın 226/2. maddesine aykırı olarak iddianame ile talep edilmediği halde ek savunma hakkı tanınmadan ve karar yerinde tartışılmadan, sanığın cezasında 5237 Sayılı TCK’nın 125/4. maddesi uyarınca artırım yapılması, 5237 Sayılı TCK’nın 58. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken infazı kısıtlar şekilde denetim süresinin 1 yıl olarak belirlenmesi, 5237 Sayılı TCK’nın 53/1-c. maddesinde yer alan hak yoksunluğunun kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar, diğer kişilere karşı belirtilen hak yoksunlukları bakımından mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağının gözetilmemesi, 5237 Sayılı TCK’nın 53/1. maddesinin ( b ) bendine dair Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 gün, 2014/140 esas ve 2015/85 Sayılı iptal kararına göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması yasaya aykırı bulunduğundan 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca bozulması,

3- ) İtirazımız yerinde görülmediği takdirde, dosyanın itiraz hakkında bir karar verilmek üzere Yargıtay Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİ, talep edilmiş olmakla,

III- Dairemizin 04.06.2015 tarih ve 2015/2093 esas, 2015/2302 karar sayılı kararında hakaret suçuna dair verilen düzeltilerek onama kararına yönelik itiraz talebinde bulunulduğunun belirlenmesi sonucunda, Dairemizin 21.06.2016 tarih, 2016/13663 esas, 2016/13843 Sayılı kararı ile;

“Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz gerekçeleri yerinde görülmekle, 6352 Sayılı Kanun’un 99. maddesiyle eklenen 5271 Sayılı CMK’nın 308. maddesinin 3. fıkras 3. fıkrası uyarınca İTİRAZIN KABULÜNE,

Dairemizce verilen 04.06.2015 gün ve 2015/2093 esas, 2015/2302 Sayılı kararında, hakaret suçuna dair verilen düzeltilerek onama kararının KALDIRILMASINA,

Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 24.01.2012 tarih ve 2011/431 esas, 2012/44 karar karar sayılı mahkumiyet hükmünü içeren dosya yeniden görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- ) Sanığa ek savunma hakkı verilmeden, iddianamede talep olunmayan TCK’nın 125/4. maddesi uyarınca sanığın cezasında arttırım yapılmak suretiyle CMK’nın 226. maddesine aykırı davranılması,

2- ) 5275 Sayılı Kanun’un 108.maddesi uyarınca denetim süresini belirleme ve gerektiğinde uzatma görevinin, hükümlünün infaz aşamasındaki davranışlarını da değerlendirerek koşullu salıverme ile ilgili kararı verecek olan mahkemeye ait olacağı gözetilerek mükerrir olan sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 58/7. maddesi gereğince “mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirleri uygulanmasına” karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, denetimli serbestlik tedbiri süresinin de belirlenmesi,

3- ) TCK’nın 53/1- ( c ) bendinde yer alan hak yoksunluğunun kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar , diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden ve 53/1-a,b,d,e bentlerindeki hak yoksunlukları bakımından mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağının gözetilmemesi,

4- ) TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına dair hükmün, Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 Sayılı kararı ile iptal edilmesi sebebiyle uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması,

Kanuna aykırı, sanık …‘nin temyiz nedenleri ile itiraz yazısındaki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, bozma üzerine sanık hakkındaki ilamın kesinleşmemiş sayılması gerektiğinden, infaza başlanılmış ise infazın durdurulmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiştir.

IV- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.11.2016 tarih ve KD- 2016/369757 Sayılı yazısı ile;

Manisa 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/635 esas sayılı 12.08.2016 tarihli yazısı ile hükümlünün tehdit suçuna dair temyiz talebi incelenmeksizin işlemsiz olarak iade edildiğinden tehdit suçu yönünden incelenmek üzere dosya gönderilmiş olup, Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2011/431 esas 2012/44 karar sayılı 24.01.2012 tarihli kararı ile sanık hakkında hakaret suçundan 5237 Sayılı TCK’nın 125/3-a,, 125/4,, 43,, 53/1,, 58. maddeleri gereğince 1 yıl 5 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, tehdit suçundan 5237 Sayılı TCK’nın 106/1-1. cümle, 43,, 53/1,, 58. maddeleri gereğince 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün sanık tarafından temyiz edildiği, Yargıtay 18. Ceza Yüksek Dairesi’nin 2015/2093 esas 2015/2302 karar sayılı 04.06.2015 tarihli kararı ile hakaret suçundan dolayı hükmün düzeltilerek onanmasına, tehdit suçundan kurulan hükmün ise, eylemin görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğundan bahisle bozulmasına karar verildiği, Manisa 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/635 esas ve 2016/104 Sayılı 16.02.2016 tarihli kararı ile sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan 5237 Sayılı TCK’nın 265/1,, 43/2. maddesi delaletiyle 43/1,, 53/1,, 58. maddeleri gereğince 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, sanığın 19.02.2016 tarihli dilekçesi ile Manisa 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/635 esas ve 2016/104 Sayılı 16.02.2016 tarihli kararını temyiz ettiği, 15.03.2016 tarihli dilekçesi ile de, hakaret suçundan verilen mahkumiyet kararının düzeltilerek onanmasına dair karara karşı itiraz yasa yoluna başvurulmasını talep ettiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 4-2016/153280 Sayılı 09.06.2016 tarihli yazısı ile Yargıtay 18. Ceza Yüksek Dairesi’nin 2015/2093 esas 2015/2302 karar sayılı 04.06.2015 tarihli kararına itiraz edildiği, yine 2016/153280 Sayılı 09.06.2016 tarihli tebliğname ile sanık hakkında Manisa 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/635 esas ve 2016/104 Sayılı 16.02.2016 tarihli kararı ile görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan hükmün onanmasının talep edildiği, Yargıtay 18. Ceza Yüksek Dairesi’nin 2016/13663 esas 2016/13843 karar sayılı 21.06.2016 tarihli kararı ile itirazın kabulüne, hakaret suçuna dair 2015/2093 esas 2015/2302 karar sayılı 04.06.2015 tarihli düzelterek onama kararının kaldırılmasına, Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2011/431 esas 2012/44 Sayılı 24.01.2012 tarihli kararının bozulmasına karar verildiği, görevi yaptırmamak için direnme suçuna dair Manisa 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/635 esas ve 2016/104 Sayılı 16.02.2016 tarihli kararına yönelik temyiz talebi hakkında karar verilmediği anlaşılmakla, sanığın Manisa 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/635 esas ve 2016/104 Sayılı 16.02.2016 tarihli kararı ile görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan hükme yönelik temyiz talebi hakkında, karar verilmesi, şeklindeki istemle dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Manisa 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 16.02.2016 tarih, 2015/635 esas ve 2016/104 Karar sayılı görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen hükme dair temyiz denetiminin yapılabilmesi için, her ne kadar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.11.2016 tarih ve KD- 2016/369757 Sayılı yazısında dosyanın incelenmek üzere 2016/153280 Sayılı tebliğname ile dairemize gönderilmiş olduğu belirtilmiş ise de; sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçuna dair temyiz incelemesinin yapılması amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın tebliğnamesiyle dosyanın dairemize gönderilmediği anlaşılmakla,

SONUÇ : İtiraz üzerine Dairemizin 21.06.2016 tarih, 2016/13663 esas, 2016/13843 Sayılı kararında herhangi bir eksiklik bulunmaması sebebiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın eksikliğin giderilmesine dair talebinin REDDİNE, 16.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/4469 Karar: 2017/2039 Tarih: 02.03.2017

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

1- ) Sanık … hakkında müşteki sanıklar … ve …‘a yönelik yaralama suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz incelemesinde;

Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre sanığın, suçun sübut bulmadığına yönelik temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddiyle hükümlerin ONANMASINA,

2- ) Sanık … hakkında 6136 Sayılı yasaya aykırılık suçlarından kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde;

Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre sanığın, yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

6136 Sayılı Yasaya aykırılık suçundan kurulan hükümde, 5252 Sayılı Kanun’un 5/2. madde ve fıkrası uyarınca suç tarihi itibariyle temel adli para cezasının 450,00 TL’den fazla olamayacağı ve gün para cezası bulunmadığı gözetilmeden, 30 gün karşılığı adli para cezasına hükmedilerek sanığa fazla ceza tayin edilmesi,

Yasaya aykırı ise de, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK.nun 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, 6136 Sayılı Kanun’un 13/1. maddesi uyarınca hapis cezası yanında hükmolunan temel adli para cezasına esas alınan “30 gün” yerine 450 TL yazılması, hükümden 52/2. maddesinin uygulanmasına dair bölümün çıkarılması suretiyle hükmün oybirliğiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

3- ) Müşteki-suça sürüklenen çocuk … ve sanık … haklarında mağdur …‘ı yaralama suçundan kurulan hükümlere yönelik temyizlerine gelince;

Yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

a- ) Suç tarihi itibarıyle 15-18 yaş grubunda olan suça sürüklenen çocuk … hakkında hükmedilen cezadan 31/3. maddesi gereğince indirim yapılması gerektiği gözetilmeyerek yazılı şekilde fazla cezaya hükmedilmesi,

b- ) Suç tarihi itibariyle 18 yaşını ikmal etmeyen suça sürüklenen çocuk … hakkında 5237 Sayılı TCK.nun 53/4. madde ve fıkrasına aykırı olarak aynı Kanun’un 53/1. madde ve fıkrasında yer alan hak yoksunluklarına hükmolunması,

c- ) Mağdur …‘deki kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisinin 3/6 oranında olduğunun adli rapordan anlaşılması ve 87/3. maddesi gereğince kırığın hayat fonksiyonlarına etkisinin derecesi gözetilerek orantılı artırım yapılması gerekirken sanıkların cezasınından ( 1/6 ) oranında artırım yapılarak eksik ceza tayini,

d- ) Oluşa, ve dosya kapsamına göre; sanıkların birbirlerine ateş ettikleri sırada olay yerinde bulunan ve olayla ilgisi olmayan mağdurun yaralanmasına sebep oldukları, sanıkların mağdura yönelik doğrudan yaralama kastlarının bulunmadığı ancak; olayın meydana geldiği yerde mağdur veya başkalarınında olduğunu düşünüp onların da yaralanabileceğini öngören sanıklar hakkında, olası kasta dair 21/2. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle fazla ceza tayini,

SONUÇ : Yasaya aykırı, suça sürüklenen çocuk … ve sanık …‘ın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 321. ve 326/ son maddeleri gereğince sanıklar hakkında yaralama suçundan ceza miktarı yönünden kazanılmış hakları saklı tutularak BOZULMASINA, 02.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/3659 Karar: 2017/1056 Tarih: 09.03.2017

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19.04.2016 tarih 2016/138113 Sayılı talep yazısıyla;

Diyarbakır ( Kapatılan ) 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 29.06.2007 tarihli ve 1998/128 esas, 2007/284 Sayılı kararı ile 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 314/2, 62 ve 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5. maddesi uyarınca silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına hükümlü …‘nun, bu cezasının 06.06.2015 tarihinde infaz edilmesini müteakip, yasaklanmış haklarının iadesine dair talebi üzerine hükümlünün talebinin kabulüyle mahkumiyet kararı sonucunda yasaklanmış olan hakların iadesine dair aynı Mahkemenin 01.09.2015 tarih ve 1998/128 esas, 2007/284 Sayılı ek kararını kapsayan dosya incelendi.

Diyarbakır ( Kapatılan ) 5. Ağır Ceza Mahkemesince hükümlünün talebinin kabulüyle yasaklanmış hakların iadesine karar verilmiş ise de;

Yasaklanmış hakların iadesine dair karara dayanak teşkil eden 5352 Sayılı Adli Sicil Kanunu 13/A maddesinde yer alan;

“5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki kanunların belli bir suçtan dolayı veya belli bir cezaya mahkûmiyete bağladığı hak yoksunluklarının giderilebilmesi için, yasaklanmış hakların geri verilmesi yoluna gidilebilir. Bunun için; Türk Ceza Kanununun 53. maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları saklı kalmak kaydıyla,

a- )Mahkûm olunan cezanın infazının tamamlandığı tarihten itibaren üç yıllık bir sürenin geçmiş olması,

b- )Kişinin bu süre zarfında yeni bir suç işlememiş olması ve hayatını iyi halli olarak sürdürdüğü hususunda mahkemede bir kanaat oluşması gerekir.”

Şeklindeki düzenleme dikkate alındığında, memnu hakların iadesi kararı verilebilmesi için infazın tamamlandığı tarihten itibaren üç yıllık sürenin geçmiş olmasının gerekmesi karşısında, hükümlünün mahkum olduğu 6 yıl 3 aylık hapis cezasının 06.06.2015 tarihinde infaz edildiği ve yasaklanmış hakların iadesine dair kararın verildiği 01.09.2015 tarihinde 3 yıllık sürenin dolmadığı gözetilerek, talebin reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir.

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 25.03.2016 gün ve 94660652-105-21-15510-2015-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden ihbar ve mevcut evrak tebliğ olunmuştur;

I- )OLAY:

Hükümlü …‘nun yasadışı Hizbullah terör örgütünün üyesi olmak suçundan Diyarbakır ( Kapatılan ) 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 29.06.2007 tarih, 1998/128 esas ve 2007/284 karar sayılı ilamı ile 5237 TCK’nın 314/2,, 62,, 53, 58/9, 3713 Sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve bu cezasının da 06.06.2015 tarihinde infaz edildiği hükümlünün yasaklanmış hakların iadesine dair mahkemeye başvurusu üzerine aynı mahkemenin 01.09.2015 tarihli ek kararıyla yasaklanmış hakların iadesine karar verilmiştir.

Yasaklanmış hakların iadesi için 5352 Sayılı Adli Sicil Kanunun 13/A maddesinde öngörülen 3 yıllık sürenin geçmediği gerekçesiyle bu karara karşı Kanun Yararına Bozma yoluna başvurulmuştur.

II-KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI:

5237 Sayılı TCK’nın 314/2,5237 Sayılı TCK’nın 314/2, 3713 Sayılı Kanun’un 5 ve TCK’nın 62. maddeleri gereğince cezalandırılan hükümlünün yasaklanmış haklarının geri verilmesi koşullarının oluşmadığına ilişkindir.

III-HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:

Yasaklanmış hakların geri verilmesi müessesini düzenleyen ve suç tarihinde yürürlükte olan 765 Sayılı TCK’nın 121. maddesi “Müebbeden hidematı ammeden memnuniyet ve ceza mahkumiyetinden mütevellit diğer nevi ademi ehliyet cezaları memnu hakların iadesi tarikiyle izale olunabilir.” hükmüne yer vermiş, aynı Kanun’un 122. maddesi de “ ( Değişik fıkra 21.11.1990-3679/6 md. ) Yukarıdaki maddede yazılı ceza, şahsi hürriyeti bağlayıcı bir cezaya bağlı olduğu halde buna mahkum olan ve işlemiş olduğu cürümden pişmanlık duyduğunu ihsas edecek surette iyi hali görülen kimse, asıl cezasını çektiği veya ceza af ile ortadan kalktığı tarihten itibaren üç ve zamanaşımı ile düşmüş olduğu surette düştüğü tarihten itibaren beş yıl geçtikten sonra memnu haklarının iadesini talep edebilir.

Eğer bu mahrumiyet ve ıskatı ehliyet cezaları diğer bir cezaya ilaveten tertip olunmamış ise memnu hakların iadesi ancak hüküm ilamının katileştiği tarihten itibaren beş sene sonra istenebilir” biçimindedir.

01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5352 Sayılı Adli Sicil Kanununda yasaklanmış hakların geri verilmesi kurumuna yer verilmemiş iken, 06.12.2006 tarih 5560 Sayılı Kanun’un 38. maddesiyle, 13/A maddesi 5352 Sayılı Yasaya eklenmek suretiyle yasaklanmış hakların geri verilmesi imkanı sağlanmıştır. Aynı Kanun’un 13/A maddesi 5352 Sayılı Yasaya eklenmek suretiyle yasaklanmış hakların geri verilmesi imkanı sağlanmıştır. Aynı Kanun’un 13/A maddesinde; “5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki kanunların belli bir suçtan dolayı veya belli bir cezaya mahkûmiyete bağladığı hak yoksunluklarının giderilebilmesi için, yasaklanmış hakların geri verilmesi yoluna gidilebilir. Bunun için; Türk Ceza Kanununun 53. maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları saklı kalmak kaydıyla,

a- )Mahkûm olunan cezanın infazının tamamlandığı tarihten itibaren üç yıllık bir sürenin geçmiş olması,

b- )Kişinin bu süre zarfında yeni bir suç işlememiş olması ve hayatını iyi halli olarak sürdürdüğü hususunda mahkemede bir kanaat oluşması gerekir.”

Yasanın açık hükmünden anlaşılacağı üzere;

1- )İşlenen suçun 5237 Sayılı TCK’nın dışında genel ve özel ceza içeren kanunlara dayalı olarak verilmesi,

2- )Cezanın infazı tamamlandıktan sonra üç yıllık sürenin geçmiş bulunması,

3- )Bu süre zarfında hükümlünün yeni bir suç işlememiş ve hayatını iyi halli olarak sürdürdüğü hususunda mahkemede olumlu kanaat oluşması gereklidir.

5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesinde5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesinde, kişi kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetinin kanuni sonucu olarak belli hakları kullanmaktan yoksun kılınabileceğine yer verilmiştir. Hapis cezasına mahkumiyete bağlı hak yoksunluğu süresiz değildir. Belli bir süre ile sınırlandırılmıştır. Bu sistemde hak yoksunluğu mahkumiyetin kesinleşmesi ile başlayıp mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edecektir. Bu nedenle, yeni TCK’nın sisteminde, yasaklanmış hakların geri verilmesi ( Memnu hakların iadesi ) ayrıca düzenlenmesine gerek görülmemiştir. Bu husus Adli Sicil Kanununun 10. maddesinin gerekçesinde açıklanmıştır. “Yeni TCK’nın sisteminde cezalandırılmakla güdülen asıl amaç, işlediği suçtan dolayı kişinin etkin pişmanlık duymasını sağlayıp tekrar topluma kazandırılması olduğuna göre, suça bağlı hak yoksunluklarının da belli bir süreyle sınırlandırılması gerekmiştir. Bu sebeple bir mahkumiyete bağlı hak yoksunluklarının mahkum olan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar devam etmesi öngörülmüştür.”

5237 Sayılı 53. maddesindeki düzenleme ve Adli Sicil Kanununun 10. maddesinin gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde TCK’nın 53. maddesindeki 5, 6. fıkralar 5 ve 6. fıkralarındaki suçlar yönünden konulan istisna saklı kalmakla birlikte, ceza mahkumiyetinin kanuni sonucu olarak yasaklanmış haklar, cezanın tamamen infazına kadar sürecektir. 5237 Sayılı suçlar yönünden yasaklanmış hakların iadesine karar vermek zorunlu değildir. Ancak, uygulamada hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak bir kısım hakların kullanılmasına sınırlama getirildiği bilindiğinden, bir tespit kararının verilmesi hak kayıplarına ve mağduriyete sebebiyet vermemesi açısından yararlı olacaktır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle Diyarbakır ( Kapatılan ) 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 01.09.2015 tarih ve 1998/128 Esas, 2007/284 Sayılı ek kararının 309/4-C maddesi gereğince KANUN YARARINA BOZULMASINA,

Yeniden yargılama gerektirmeyen bozma nedenine göre, hükümlü …‘ya 5237 Sayılı TCK’nın 314/2, 3713 Sayılı Kanun’un 5 ve TCK’nın 62. maddeleri gereğince verilen 6 yıl 3 ay hapis cezası 06.06.2015 tarihinde infaz edilmiş olduğundan, TCK’nın 53. maddesi gereğince hükümlünün cezasının infazından sonra hak yoksunluğunun bulunmadığının tespitine,

Dosyanın mahalli mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/9313 Karar: 2017/7727 Tarih: 16.03.2017

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

Müştekilerin sahibi olduğu … Ltd.Şti. isimli işyerinde prim karşılığı çalışmaya başlayan sanığın kendisine teslim edilen toplam 63.000 TL. değerindeki halıları müştekilere ait araçla … ve …’ ta satmak için iş yerinden ayrıldığı, halıları sattıktan sonra vadeli sattığını beyan ederek 28 adet satış sözleşmesini işyerine teslim ettiği ve ortadan kaybolduğu, daha sonradan sanığın halıları peşin satarak satış sözleşmelerini sahte olarak düzenlediğinin ortaya çıktığı somut olayda, sanığın atılı suçları işlediğine dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanığın sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

a-) Hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanma suçundan hüküm kurulurken hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,

b-) TCK’nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “ velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun “ sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı olup, hükümlerin bu sebeplerle 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 Sayılı 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hüküm fıkrasından adli para cezasına dair sırasıyla “100 gün” , “83 gün” ve “1660 TL” adli para cezası terimlerinin tamamen çıkartılarak yerlerine, sırasıyla “5 gün”, “4 gün” ve “80 TL” adli para cezası ibarelerinin eklenmesi ve hüküm fıkrasından, 5237 Sayılı Kanun’un 53. maddesinin uygulanmasına dair bölümlerin tamamen çıkartılıp yerlerine, “53. maddenin 3. fıkrası uyarınca 1. fıkranın c bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” denilmek suretiyle hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 16.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/8208 Karar: 2017/2456 Tarih: 04.04.2017

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

Suç tarihi ve ele geçen eşyanın niteliği itibariyle, 5752 Sayılı Kanun ile değişik 4733 Sayılı Yasa’nın 8/4. maddesi gereğince sanığın mahkumiyetine karar verilmesi yerine, aynı eylem sebebiyle bandrolsüz sigara satmaktan sanığın beraatine ve aynı zamanda kaçakçılık suçundan mahkumiyetine dair yazılı şekilde hüküm tesisi, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

1- )01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 Sayılı Kanun’un 5. maddesiyle yapılan değişiklikle 5237 Sayılı TCK.nun 50/6. madde ve fıkrasında yer alan “yaptırım” ibaresinin “tedbir” olarak değiştirilip, 5275 Sayılı Kanun’un 106. maddesinin 4., 9. fıkralar 4. ve 9. fıkralarının yeniden düzenlenip, yine 01.06.2014 tarihli 6545 Sayılı Yasa’nın 81. maddesiyle 3., 8. fıkralar 3. ve 8. fıkralarındaki değişiklikler ve 10. fıkrasının da yürürlükten kaldırılması karşısında, hükümde infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde adli para cezasının ödenmemesi durumunda hapse çevrileceğinin belirtilmesi ,

2- )5237 Sayılı TCK’nun 53/4. maddesi uyarınca kısa süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında anılan maddenin birinci fıkra hükmünün uygulanamayacağı gözetilmeden TCK’nın 53/1. maddesinin uygulanmasına hükmedilmesi,

3- )Dava konusu kaçak sigaraların 5607 Sayılı Kanun’un 13/1 maddesi delaletiyle 54. maddesi gereğince müsaderesi gerekirken, doğrudan 54/4 maddesi uyarınca müsaderesine karar verilmesi,

4- )Suçtan doğrudan zarar görmeyen ve katılma hakkı bulunmayanın davaya katılan olarak kabul edilip lehine vekalet ücretine hükmolunması,

SONUÇ : Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde görüldüğünden ve bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 Sayılı CMUK’nun 322. maddesi uyarınca,

1- )”Adli para cezasının taksitlendirilmesine dair bendin sonundan ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin ihtaratına” kısmının çıkartılması,

2- )Hükümden 53.maddesinin uygulanmasına dair bölümün çıkartılması

3- )Hükmün, kaçak sigaraların müsaderesine dair fıkrasının 54/4 ibaresinin başına “5607 Sayılı Kanun’un 13/1 maddesi yollamasıyla” ifadesinin eklenmesi,

4- )Hükmün vekalet ücretine dair fıkrasının çıkarılması, yerine “Katılan kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret tarifesi uyarınca maktu 1.320 TL vekalet ücretinin sanıktan tahsili ile katılana verilmesine” ibaresinin eklenmesi ve sair kısımların aynen bırakılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 04.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/302 Karar: 2017/3013 Tarih: 11.04.2017

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık ve müdafiinin kusura, eksik inceleme yapıldığına, sanığın beraatine karar verilmesi gerektiğine, katılan vekilinin ise bir nedene dayanmayan temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1- )TCK’nın 50/6. maddesinde bulunan “yaptırımın” ibaresinin 01.03.2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 26.02.2008 tarih 5739 Sayılı Kanun’un 4 . maddesiyle “tedbirin” olarak değiştirilmesi ile sözü edilen maddenin birinci fıkrasının “a” bendi uyarınca hapis cezasının paraya çevrilmesi seçenek yaptırım, diğer bentlerde düzenlenen hususların ise seçenek tedbir niteliğinde olduğu, TCK’nın 50/6. maddesinde hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesinin sonuçlarının düzenlediği, somut durumda ise sanık hakkında bir tedbir niteliğini haiz olmayan, kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verildiği, kaldı ki bu durumun hükmün tesisi aşamasında değil, hükmün kesinleşmesinden sonra infaz aşamasında nazara alınacağı hususu gözetilmeksizin infazı kısıtlar biçimde, karar tesis edilmesi,

2- ) TCK’nın 53/6. maddesinde “belirli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkumiyet halinde 3 aydan 3 yıla kadar bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebileceğinin düzenlendiği, bir mesleğin icrasının yasaklanabilmesi için ruhsatnameye bağlı olarak yürütülmesi gerekmekte olup, mimar olup, müteahhitlik yapan sanığın, müteahhitlik işini yapmasının ruhsatnameye bağlı olarak yürütülen bir meslek olmadığı gözetilmeden, sanığın 6 ay süreyle inşaat mühendisliği ve müteahhitlik yapmaktan yasaklanmasına karar verilmesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı olup, hükmün bu sebeplerle 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 Sayılı 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konularda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden hüküm fıkrasının TCK’nın 50/6. maddesine dair 7. bendinin hükümden çıkarılarak yerine “TCK’nın 52/4. maddesi uyarınca taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi hâlinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin sanığa ihtarına” ibaresinin eklenmesi ve hükmün TCK’nın 53/6. maddesine dair 9. bendinin de hükümden çıkarılması suretiyle, sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün isteme uygun olarak DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 11.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/12941 Karar: 2017/11036 Tarih: 17.05.2017

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

Sanıkların, muşamba, plastik ve naylon mefruşat ticareti ile uğraşan katılana ait … Ticaret isimli işyerinde pazarlama elemanı olarak çalıştıkları, katılanın rahatsızlanıp hastaneye yatması üzerine sanıkların, dükkandaki malları ayakkabıcılar sanayiinde tuttukları bir depoya katılandan habersiz olarak naklettikleri, söz konusu malları kendi adlarına sattıkları, tedavi sonrası iş yerine dönen katılanın, iş yerindeki mal miktarından ve hesaplardan şüphelenmesi üzerine yaptığı incelemede durumu farkettiği, bu sebeple sanıkları işten çıkardığı, sanıkların mal edindikleri miktarın bir kısmını daha sonra katılana iade ettikleri katılan ve tanık anlatımları, senet örnekleri ve CD çözümüne dair bilirkişi raporu ile anlaşılmakla; eylemin hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğuna dair kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.

Hükmün gerekçesinde, beyanlarına itibar edilen tanık anlatımlarının katılan ifadesini teyit ettiği ve birbirlerini tamamladığı, ifadelerine itibar edilmeyen tanık anlatımlarının ise oluşa uygun bulunmadığı belirtilmek suretiyle, hangi tanık anlatımına üstünlük tanındığının karar yerinde tartışıldığı ve sanıklar hakkında temel ceza belirlenirken “gerçekleşmiş zarar miktarı” dışında “suçu işleyiş biçimleri, suçların işlendiği yer ve zaman, sanıkların kastının yoğunluğu ve güttükleri amaç” şeklindeki yasal ve yeterli gerekçelerle alt sınırdan uzaklaşılmasında bir isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanıklar müdafiinin sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesinin5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlü hakkında 1. fıkranın ( c ) bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerinin kullanılmasına dair yasaklama hükmü uygulanamayacağı hususunun gözetilmemesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı olup, hükümlerin bu sebeple 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak, yeniden yargılanmayı gerektirmeyen bu hususta, aynı kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden, hüküm fıkrasında yer alan; 5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına dair bölümün çıkarılıp yerine, “TCK’nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 1. fıkranın c bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” ibaresinin eklenmesi suretiyle, hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 17.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/20180 Karar: 2017/7244 Tarih: 07.06.2017

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

1- )Sanık hakkında mühür bozma suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 6352 Sayılı Kanun sebebiyle verilen iade kararının sadece karşılıksız yararlanma suçuna yönelik olduğu, bu sebeple mahkemece mühür bozma suçuna yönelik olarak yeniden bir değerlendirme yapılmasının gerekmediğinden, iade sonrasında mühür bozma suçuna yönelik olarak kurulan hüküm yok hükmünde olduğu değerlendirilmek suretiyle, mühür bozma suçundan verilen 2009/1420 Esas sayılı, 28.12.2010 tarihli ilk karara karşı sanık tarafından süresinde yapılan ilk temyiz başvurusunun incelenmesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre, sanık ve O yer Cumhuriyet Savcısı’nın temyiz nedeni yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,

2- )Sanık hakkında karşılıksız yararlanma suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde;

a- )Sanık hakkında, işlettiği işyerinde 25.09.2008 tarihinde sayaçtan geçmeden ek kablo ile elektrik kullandığının tespit edildiği, yine aynı işyerinde 01.11.2008 tarihli tutanakta da ana kolon hattından sayaca girmeden prizlere enerji verildiğinin tespit edildiğine dair kaçak elektrik tespit tutanağının düzenlenmesi karşısında; mahkemece alınan bilirkişi raporu sonucunda, sanığın karşılıksız yararlanma kastıyla hareket ettiğinin tespiti nedeniyle, 02.07.2012 tarihinde kabul edilerek, 28344 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 Sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava Ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun Geçici 2. maddesinin l. fıkrası uyarınca aynı maddenin 2. fıkrası gereğince, şikayetçi kurumun zararını tazmin etmesi halinde sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilerek, bilirkişi raporunda belirtilen 333,43 TL kurum zararını gidermesi halinde 6352 Sayılı Kanun’un Geçici 2/2. maddesi gereğince hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine” dair bildirimde bulunularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken sanığın mahkumiyetine karar verilmesi,

b- )Sanık hakkında, 5237 Sayılı TCK’nın 142/1-f maddesine muhalefet suçundan dava açılmış olup, 5237 Sayılı TCK’nın 163/1. maddesiyle hüküm kurulmasına rağmen 226. maddesine aykırı olarak sanığa ek savunma hakkı verilmeden hüküm tesisi,

c- )Hüküm kurulurken, 5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesinin 4. fıkras 4. fıkrasına göre, kısa süreli hapis cezası ertelenenler hakkında, TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının uygulanamayacağının gözetilmemesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, O yer Cumhuriyet Savcısı ve sanık …‘ın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeple tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, ceza süresi bakımından 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 Sayılı 326/ son maddesi uyarınca sanığın kazanılmış hakkının gözetilmesine, 07.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/1619 Karar: 2017/9284 Tarih: 10.07.2017

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

1-)Suç tarihinde 15 yaşını doldurmuş 18 yaşını doldurmamış olan suça sürüklenen çocuğun cezasından, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 31/3. maddesi gereğince 1/3 oranında indirim yapılması gerektiği halde 1/2 oranında indirim yapılarak yazılı şekilde eksik ceza tayin edilmesinde,

2-)5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir.” şeklindeki 50/3. maddesinin emredici hükmü karşısında suça sürüklenen çocuk hakkında hükmedilen bir yıl hapis cezasının, aynı Kanun’un 50/1. maddesinde yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinde yasal zorunluluk olduğunun gözetilmemesinde,

3-)5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53/4. maddesine göre fiili işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış olanlar için hak yoksunluklarının uygulanamayacağı şeklindeki düzenleme karşısında suçu işlediği tarihte 18 yaşından küçük olan suça sürüklenen çocuk hakkında 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53/1. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarına hükmedilmesinde, isabet görülmediğinden 5271 Sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararların bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

Gereği Görüşülüp Düşünüldü:

KARAR : 1-)Suça sürüklenen çocuk … hakkında İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda kurulan 25.10.2011 tarih, 2009/591 Esas ve 2011/711 Karar sayılı kararında suça sürüklenen çocuğun 15 yaşından büyük 18 yaşından küçük olmasına rağmen TCK’nın 142/1-b maddesi uyarınca daim olunan 2 yıl hapis cezasına TCK’nın 31/3. maddesi uyarınca 1/3 oranında indirim yapılarak 1 yıl 4 ay hapis cezasına hükmolunması gerekirken suça sürüklenen çocuğun lehine olacak şekilde TCK’nın 31/ son maddesi uyarınca indirim yapıldığı belirtilerek yanılgılı uygulama ile 1/2 oranında indirim yapılıp 1 yıl hapis cezasına hükmolunduğu, kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamenin 2. fıkrasında 5237 Sayılı TCK’nın “daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir.” şeklindeki 50/3. maddesinin emredici hükmü karşısında suça sürüklenen çocuk hakkında hükmedilen bir yıl hapis cezasının, aynı Kanun’un 50/1. maddesinde yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinde yasal zorunluluk olduğunun gözetilmemesi sebebiyle de kanun yararına bozma talebinde bulunulmuş ise de; sabit kabul edilen ve asıl olarak uygulanması gereken TCK’nın 142/1-b,, 31/3. maddelerine uyan eylemin cezası mahkemenin yanılgılı olarak uyguladığı cezaya göre, her durumda bir yıldan fazla hapis cezasını gerektirdiğinden ve aksi hal yanılgılı uygulama sebebiyle ortaya çıkan hafif sonuç cezadan, ikinci kez mahkumiyetin sonuçlarını da kapsayacak şekilde yararlandırılmayı sağlayacak bir kez tanınmış olan atifet genişletilmek suretiyle hakkaniyete aykırı sonuçların doğmasına, adalet ve eşitlik ilkelerinin zedelenmesine yol açılmış olacağından, suça sürüklenen çocuğun hükmolunması gereken ceza miktarı itibariyle, TCK’nın 50/3. maddesi gereğince kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi kapsamında kalmadığı anlaşılmakla belirtilen konuda kanun yararına bozma isteğinde bulunulamayacağı anlaşıldığından kanun yararına bozma isteminin ikinci fıkrasındaki talebin REDDİNE,

2-)Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bir ve üç numaralı bozma istekleri incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görüldüğünden, İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 25.10.2011 tarih, 2009/591 Esas ve 2011/711 Karar sayılı kararının;

a-)Suça sürüklenen çocuk … hakkında 15 yaşından büyük 18 yaşından küçük olması sebebiyle TCK’nın 142/1-b. maddesi uyarınca tayin olunan 2 yıl hapis cezasından TCK’nın 31/3. maddesi uyarınca 1/3 oranında indirim yapılarak 1 yıl 4 ay hapis cezasına hükmedilmesi gerekirken TCK’nın 31/ son maddesi uyarınca indirim yapıldığı belirtilerek 1/2 oranında indirim yapılarak 1 yıl hapis cezasına hükmedilmesi Yasaya aykırı görüldüğünden sanık aleyhine hüküm doğurmamak üzere CMK’nın 309/4-b maddesi uyarınca,

b-) Suça sürüklenen çocuk hakkında TCK’nın 53/4. maddesi uyarınca 53/1. maddesi hükümlerinin uygulanamayacağı nazara alınmadan suça sürüklenen çocuk hakkında 53/1. maddesi hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesi açık yasa hükmüne aykırı olduğundan CMK’nın 309/4-d bendi uyarınca,

KANUN YARARINA BOZULMASINA,

2-)b bendindeki bozma nedenine göre uygulama yapılarak hak yoksunluğuna dair “suça sürüklenen çocuğun, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkum olması sebebiyle hakkında TCK’nın 53/1,, 2,, 3 maddesinin TATBİKİNE ve 1 numaralı fıkrada sayılan hakların kullanmaktan yoksunluğu kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilmesine kadar diğer haklar yönünden ise cezasının infazı tamamlanıncaya kadar sürmesine” paragraflarının suça sürüklenen çocuk … yönünden hükümden çıkartılmasına ve suça sürüklenen çocuk … açısından infazın buna göre yapılmasına,

SONUÇ : Dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/2851 Karar: 2018/34 Tarih: 08.01.2018

  • TCK 53. Madde

  • Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

Sanığın, katılana ait işyerinde satın alma sorumlusu olarak çalıştığı sırada teslim aldığı 25.000 TL değerindeki telefonu satıp parasını uhdesinde tutmak suretiyle hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,

Türk Medeni Kanun’un göre; alacaklı, borçluya ait olup onun rızasıyla zilyedi bulunduğu taşınırı veya kıymetli evrakı, borcun muaccel olması ve niteliği itibarıyla bu eşyanın alacak ile bağlantısı bulunması halinde, borç ödeninceye kadar hapsedebileceği, zilyetlik ve alacak ticari ilişkiden doğmuşsa, tacirler arasında bu bağlantı var sayılacağı, alacaklı, borçluya ait olmayan taşınırlar üzerinde de zilyetliğin iyiniyetle kazanılmasının korunduğu ölçüde hapis hakkına sahip olacağının hüküm altına alındığı, somut olayda ise, sanık kollukta alınan ifadesinde, söz konusu işyerinde maaş ve primle çalıştığı süre içinde işverenin kendisine prim alacağını vermediğini, 20.000 TL civarında prim alacağı olduğunu, bu nedenle telefonları satıp prim alacağını tahsil ettiğini belirttiği, katılan, soruşturma sırasında 40.000 TL civarında zararı olduğunu belirtirken, iddianamede zararın 25.000 TL olduğunun belirtildiği, daha sonra katılan tarafından verilen dilekçede de zararın 36.000 TL olduğu ifade edildiğine göre, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından, sanığa ait işyerindeki kayıt ve defterler ile sanık tarafından satılan telefonlara ait belgelerin getirtilerek incelenmesi, onaylı suretlerinin dosyaya konulması, sanığın duruşmada ayrıntılı olarak ifadesinin alınarak, prim alacağının ne kadar olduğu ve bu alacağın hangi tarihte doğduğunun sorulması, sanığın işyerinde prim karşılığı çalışıp çalışmadığı, prim alacağı olup olmadığı, bu alacağın ne kadar olduğu, işverenin sanığa böyle bir borcunun bulunup bulunmadığının araştırılması ile ilgili belgelerin dosyaya konulması, bütün delillerin toplanmasından sonra dosyanın muhasebeci bilirkişiye tevdiinin sağlanarak, işyeri zararın ne kadar olduğu ve sanığın, suç tarihi itibariyle işyerinden alacağının olup olmadığı hususlarında rapor alınması, sonucuna göre suçun unsurlarının oluşup oluşmadığının karar yerinde tartışılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

Kabule göre de;

a-Hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,

b-Kasıtlı suçtan hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olan 5237 sayılı TCK’nın 53/1. fıkrasında yazılı hak yoksunluğuna karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca, hükmün BOZULMASINA, 08/01/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS