0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Silâh Sağlama Suçu

TCK Madde 315

(1) Yukarıdaki maddede tanımlanan örgütlerin faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla bunların amaçlarını bilerek, bu örgütlere üretmek, satın almak veya ülkeye sokmak suretiyle silah temin eden, nakleden veya depolayan kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.



TCK Madde 315 Gerekçesi

Madde metninde, silâhlı örgüt suçu kapsamına giren örgütlerin faaliyetlerinde kullanılmak üzere silâh, cephane veya benzerî maddelerin sağlanmasını, imal veya icat veya bunların naklini veya bu maddelerin hazırlanmasını veya bu maksatla yabancı memleketlerden Türkiye’ye söz konusu maddelerin sokulmasını veya saklanması ve taşınmasını ayrıca cezalandırmaktadır.

Suçun manevî unsuru, söz konusu fiillerin, örgütlerin amaçları bilinerek gerçekleştirilmesidir.

Söz konusu maddelerin kullanılması suretiyle ve örgütün faaliyeti çerçevesinde çeşitli suçların işlenmesi hâlinde; bu silâh ve cephaneyi temin eden kişiler, aslında bu suçların işlenişine yardım eden olarak sorumlu tutulmaları gerekir. Ancak, söz konusu fiiller bu madde kapsamında müstakil bir suç olarak tanımlandığı için, sadece bu suçtan dolayı cezaya hükmetmek gerekecektir.


Ceza Genel Kurulu 2018/570 E. , 2022/488 K.

  • TCK 315
  • Örgüte silah sağlama, örgüte yardım etme suçunun özel bir biçimidir.

Örgütlü suçluluğun özel bir türü olarak öngörülen, TCK’nın “Silahlı Örgüt” başlıklı 314. maddesinde; TCK’nın ikinci kitap dördüncü kısmının dördüncü bölümünde yer alan Devletin güvenliğine karşı suçlar ile beşinci bölümünde yer alan Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla silahlı örgüt kuran, yöneten ve örgüte üye olanların cezalandırılmaları öngörülmüş ve maddenin son fıkrasında; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin, bu suç açısından aynen uygulanacağı ifade edilmiştir.

Bu açıklamalar yanında silahlı terör örgütüne yardım etme suçuyla ilgili olarak;

Örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüte veya örgüt üyelerine bilerek ve isteyerek aşağıda sayılan hâller dışında barındırma, nakletme, istihbari bilgi sağlama, örgüt mensuplarının araştırılmasını ve yakalanmasını engellemeye yönelik imkan sağlama gibi örgütün faaliyetlerini kolaylaştırıcı ancak suç teşkil etmeyen her türlü faaliyet TCK’nın 314/3 ve 220/7. maddeleri yollamasıyla 314/2. maddesi;

Silahlı terör örgütü üyesi olmayıp örgütün faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla bunların amaçlarını bilerek, bu örgütlere üretmek, satın almak veya ülkeye sokmak suretiyle silâh temin eden, nakleden veya depolayanların TCK’nın 315. maddesi;

Terör örgütlerine veya mensuplarına para veya değeri para ile temsil edilebilen taşınır veya taşınmaz, maddi veya gayri maddi her türlü mal, hak, alacak ile bunları temsil eden her türlü belgeyi sağlayan veya toplayan kişilerin 6415 sayılı Kanun’un 4. maddesi;

Kapsamında kalacaktır.

Kişi, örgütün işlediği somut fiili bilmese de terör örgütü olduğunu, sağladığı yardımın örgütün yararına kullanılacağını bilmeli ve bu irade ile hareket etmelidir. İnsani mülahazalarla yapılan yardımlar örgüte yardım suçunu oluşturmaz.

Örgüte yardım suçunda manevi unsuruun oluşması için genel kastın yanında özel saik de gereklidir. Fail örgütün amacını gerçekleştirmesine katkı sağlamak kastı ile hareket etmelidir.

Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte bilerek ve isteyerek yardım edilmiş olması gerekir. Başka bir ifadeyle, yardım fiilinin örgütün suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt olduğu bilinerek gerçekleştirilmiş olması gerekir. Fıkra metninde geçen “bilerek” ibaresi doğrudan kastı ifade eder. Doğrudan örgüte değil de örgüt mensuplarına yardım edilmesi halinde, yardım edilen kişilerin suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt mensubu olduklarının da bilinmesi gerekmektedir. Örgüt mensuplarına yapılan yardım, aynı zamanda örgüte yapılan yardım olarak değerlendirmek gerekir. Ancak, bu yardımın örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet eden bir yardım olması gerekmektedir (Prof.Dr.İzzet ÖZGENÇ, Suç Örgütleri, 7. Baskı, s. 38-39).

Silahlı terör örgütlerine yardım suçunda yardım fiili, örgütün bizzat kendisi veya mensupları lehine gerçekleştirilebilir. Ceza Genel Kurulunun 31.10.2012 tarih ve 2012/1234 Esas 2012/1825 Karar sayılı kararında da belirtildiği gibi yardımın mutlaka örgüte ulaşması, sonuç vermesi gerekmez ve her bir fail, örgütçe verilen veya kendiliğinden üstlenilen görev kapsamında kendi fiilinin gerçekleştirilmesinden sorumlu olacaktır.

Gösterdiği vahamet dikkate alınarak örgüte silah sağlama şeklindeki yardım eylemleri, bağımsız bir suç olarak düzenlenmiş, 5237 sayılı TCK’nın “Silah sağlama” başlığını taşıyan 315. maddesinde “Yukarıdaki maddede tanımlanan örgütlerin faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla bunların amaçlarını bilerek, bu örgütlere üretmek, satın almak veya ülkeye sokmak …etiyle silâh temin eden, nakleden veya depolayan kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” hükmüne yer verilmiştir.

Maddede düzenlenen suç, örgüte yardımın özel bir şekli olup örgüt üyesi tarafından işlenmesi mümkün değildir. Devletin güvenliğine, toprak bütünlüğüne, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla kurulan silahlı örgütlerin faaliyetlerinde kullanılmak üzere, bunların amaçlarını bilerek, üretmek, satın almak ve ülkeye sokmak …etiyle silah, cephane veya nitelik ve nicelik yönünden vahim olan benzeri maddelerin temin edilmesi, nakledilmesi ve depolanması bağımsız bir suç olarak düzenlenmiş ve daha ağır bir yaptırıma bağlanmıştır.

Nitekim madde gerekçesinde, “Madde metninde, silâhlı örgüt suçu kapsamına giren örgütlerin faaliyetlerinde kullanılmak üzere silâh, cephane veya benzerî maddelerin sağlanmasını, imal veya icat veya bunların naklini veya bu maddelerin hazırlanmasını veya bu maksatla yabancı memleketlerden Türkiye’ye söz konusu maddelerin sokulmasını veya saklanması ve taşınmasını ayrıca cezalandırmaktadır.

Suçun manevî un…u, söz konusu fiillerin, örgütlerin amaçları bilinerek gerçekleştirilmesidir.

Söz konusu maddelerin kullanılması …etiyle ve örgütün faaliyeti çerçevesinde çeşitli suçların işlenmesi hâlinde; bu silâh ve cephaneyi temin eden kişiler, aslında bu suçların işlenişine yardım eden olarak sorumlu tutulmaları gerekir. Ancak, söz konusu fiiller bu madde kapsamında müstakil bir suç olarak tanımlandığı için, sadece bu suçtan dolayı cezaya hükmetmek gerekecektir” açıklamasına yer verilmiştir.

Bu suçun oluşması için failin, örgütün faaliyetlerinde kullanılacağını bilerek “üretmek, satın almak, ülkeye sokmak …etiyle silah temin etmek” veya “nakletmek” ya da “depolamak” şeklinde sayılan seçimlik eylemlerden birisini gerçekleştirmesi gerekmektedir. Suçun manevi un…u ise madde gerekçesinde de belirtildiği üzere söz konusu eylemlerin, örgütün amaçlarını bilerek gerçekleştirilmesi, yani kasttır.

Hülasa TCK’nın 315. maddesinde tanımlanan suç, örgüte yardımın özel bir şekli olup devlet güvenliğine, toprak bütünlüğüne, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek için kurulan silahlı örgütlerin faaliyetlerinde kullanılmak üzere bunların amaçlarını bilerek, üretmek, satın almak ve ülkeye sokmak …etiyle silah, cephane veya nitelik ve nicelik yönünden vahim olan benzeri maddelerin temin edilmesi, nakledilmesi veya depolanması bağımsız suç olarak düzenlenmiştir. Suçun oluşması için örgüt üyesi olmayan failin, örgüt faaliyetlerinde kullanılacağını bilerek yukarıda sayılan seçimlik hareketlerden birisini gerçekleştirmesi gerekmektedir.


YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ Esas: 2007/4669 Karar: 2007/5385 Tarih: 18.06.2007

  • TCK 315. Madde

  • Silâh Sağlama Suçu

28.12.2006 olan karar tarihinin gerekçeli karar başlığında ve kısa kararın sonunda 26.12.2006 olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir yazım hatası kabul edilmiştir.

Tüm dosya kapsamına göre silahlı terör örgütünün faaliyetlerinde kullanılmak üzere temin edilen 1 adet el bombası ile 5.670 gr. plastik patlayıcı, 4 adet elektrikli kapsül, 8 adet elektrikli bomba düzeneğini örgütün amaçlarını bilerek bulunduran sanıkların eylemlerinin 5237 sayılı TCK’nın 315. maddesinde tanımlanan suçu oluşturacağı, hukuki durumlarının buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm tesisi,

SONUÇ : Kanuna aykırı, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, ceza miktarı yönünden kazanılmış hakları saklı kalmak üzere hükmün bu sebepten dolayı ( BOZULMASINA ), 18.06.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/422 Karar : 2018/1891 Tarih : 6.06.2018

  • TCK 315. Madde

  • Silâh Sağlama Suçu

Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

A-Sanık hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin,

tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık müdafiinin temyiz dilekçesi ile duruşmalı incelemede ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden, hükmün ONANMASINA,

B- Sanık hakkında tehlikeli maddelerin izinsiz bulundurulması suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanık müdafiinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Denetim süresinin belirlenmesinin infaza yönelik bir işlem olduğu gözetilerek, 5237 sayılı Kanunun 58/6-7. maddesi gereğince mükerrir olan sanık hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesiyle yetinilmesi yerine, 5275 sayılı Kanunun 108/4. maddesine dayanılarak denetimli serbestlik süresinin de belirlenmesi,

Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu nedenle BOZULMASINA, ancak bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden CMK’nın 303/1 maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükümde yeralan TCK’nın 58. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümden “1 yıl süreyle” ibaresinin çıkarılması suretiyle diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün, üye …’ın mahkumiyet hükmünün bozulması gerektiğine dair karşıoyu ve oyçokluğuyla DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

C-Sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan kurulan hükmün incelenmesinde,

1-Yapılan UYAP sorgulamasında, sanık hakkında Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/489 esas sayılı silahlı terör örgütüne üye olma suçundan derdest gözüken dava dosyasının bulunduğu, 03.10.2016 tarihli iddianamedeki anılan davaya konu isnadın ise; bir örgüt mensubunun, sanığın 03.12.2015 tarihinde yakalanmasından önceki faaliyetlerine ilişkin teşhis beyanı ile 22.09.2015-22.11.2015 tarih aralığındaki tape kayıtlarından ibaret olup, her iki dava arasında fiili ve hukuki kesinti bulunmadığı ve terör örgütüne üye olma suçunun temadi eden suçlardan olduğu da nazara alındığında, anılan dosya getirtilip incelenerek, kesinleşmiş ise onaylı sureti dosya içerisine alınıp derdest ise iş bu dosya ile birleştirilerek tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulduğunun gözetilmemesi,

2-Kabul ve uygulamaya göre de;

a-Gerekçeli karar başlığında sanık için suç tarihinin gösterilmemesi,

b- Denetim süresinin belirlenmesinin infaza yönelik bir işlem olduğu gözetilerek, 5237 sayılı Kanunun 58/6-7. maddesi gereğince mükerrir olan sanık hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesiyle yetinilmesi yerine, 5275 sayılı Kanunun 108/4. maddesine dayanılarak

denetimli serbestlik süresinin de belirlenmesi,

Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı CMK’nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanığın tutuklulukta geçirdiği süreler, mevcut delil durumu ve suç vasfı da dikkate alınarak sanık müdafiinin tahliye talebinin reddine, silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan tutukluluk halinin devamına 06.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

TEFHİM ŞERHİ:

06.06.2018 tarihinde verilen iş bu karar, Yargıtay Cumhuriyet savcısı …‘ın huzurunda, duruşmada sanık …‘ın savunmasını yapmış bulunan Av….’ın yüzüne karşı, 20.06.2018 tarihinde usulen ve açık olarak tefhim olundu.

KARŞI OY:

Sanık … hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından silahlı terör örgütüne silah sağlamak (TCK 315/1) ve silahlı terör örgütü propagandası yapmak(3713 sayılı Yasa 7/2) suçlarından kamu davası açıldığı, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi sanığın eyleminin silahlı terör örgütü üyesi olmak, 6136 sayılı Yasaya muhalefet ve yetkili makamlardan izin almadan patlayıcı madde bulundurmak suçlarından ek savunma hakkı verdiği ve mahkemece yapılan yargılama sonucunda silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan TCK 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK 62, 58, 53, 63 maddeleri gereğince 8 yıl 9 ay hapis cezasına, 6136 sayılı Yasaya muhalefet suçundan 6136 sayılı Yasanın 13/2 EK-5, 3713 sayılı Yasanın 5/1, TCK 62, 52, 53, 58, 63 maddeleri gereğince 17 yıl 6 ay hapis ve 200.000 TL para cezasına, yetkili makamlardan izin almadan patlayıcı madde bulundurmak suçundan TCK

174/1-2, 3713 sayılı Yasanın 5/2, TCK 62, 52, 53, 58, 63 maddeleri gereğince 5 yıl 15 ay hapis ve 16.660 TL para cezasına mahkum edildiği, kararın istinaf edilmesi üzerine Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Dairemizce yapılan incelemede;

Sanık hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan verilen hükmün onanmasına, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma suçundan verilen mahkumiyet kararının düzeltilerek onanmasına oyçokluğuyla karar verildiği, silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan verilen hükmün ise sanık hakkında derdest bulunan davayla birleştirilmesi amacıyla bozulmasına karar verildiği tespit edilmiştir.

Sanık hakkında silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan ve 6136 sayılı Yasaya muhalefet suçundan verilen hükümler konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak tehlikeli maddelerin izinsiz bulundurulması suçundan verilen mahkumiyet kararının yasal olmadığı ve bu suçtan sanığa ayrıca ceza verilemeyeceği, zira sanığın kullandığı araçta yapılan aramada ele geçirilen silahlar arasında hem 6136 sayılı Kanunun EK-5 maddesi kapsamında savaş mühimmatı, hem de TCK’nın 174. maddesi kapsamında el bombası ele geçirilmiş olması ve daha ağır cezayı gerektiren 6136 sayılı Kanunun EK-5 maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmiş olması karşısında TCK’nın 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima hükümleri uyarınca eylem nedeniyle ayrıca tehlikeli maddelerin izinsiz bulundurulması suçundan ceza verilemeyeceğinden atılı suçtan kurulan mahkumiyet hükmünün onanması yönündeki çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.

Sanığın aynı araç içerisinde 6136 sayılı Yasanın 13/2 ve EK-5 madde kapsamında kalan silahların yanında ayrıca el bombası bulundurması eyleminde hangi suçların oluşacağını ve sanık hakkında TCK 44. maddesi gereğince fikri içtima hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağını hukuksal olarak ortaya koymamız gerekmektedir.

Sanığın aynı araçla silahlı terör örgütüne silah, mühimmat ve paylayıcı madde taşıması eylemi aynı kasıt ve tek suç işleme kararıyla işlenmesi nedeniyle tek suç mu oluşur?

Tek fiille birden fazla farklı suçun oluşumuna neden olması halinde fikri içtima hükümlerinin uygulanması suretiyle en ağır cezayı gerektiren suçtan cezalandırılması mı gerekir?

765 sayılı Türk Ceza Kanunu (mülga)

Madde 79 – İşlediği bir fiil ile kanunun muhtelif ahkamını ihlal eden kimse o ahkamdan en şedit cezayı tazammun eden maddeye göre cezalandırılır hükmü yer almaktaydı.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu

Madde 44-(I). maddesinde “İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır. “

765 sayılı Türk Ceza Kanununun 79. maddesinde “kanunun muhtelif ahkamını ihlal eden kimse” kavramı kullanıldığı halde 5237 sayılı Yasanın 44.

maddesinde “işlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi” kavramları kullanılmıştır. Eski Türk Ceza Kanunu uygulamasında sanığın tek fiille Türk Ceza Kanunundaki iki ayrı suçu işlemesi durumunda fikri içtima kuralları uygulandığı halde, yeni Türk Ceza Kanununda “kanunun” kavramı kullanılmayarak Türk Ceza Kanunu dışında diğer özel yasalarla düzenlenen suçların tek fiille işlenmesi durumunda da fikri içtima hükümlerinin uygulanmasını kabul etmiştir.

Türk Ceza Kanununun 44. madde gerekçesinde; “madde metninde, farklı neviden fikri içtima düzenlenmiştir. Kişi, işlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşumuna neden olabilir; ancak non bis in idem kuralı gereğince bu fiilden dolayı ancak bir defa cezalandırılabilir. Gerçekleştirdiği fiilin birden fazla farklı suçun oluşumuna neden olması durumunda, failin bu suçlardan en ağır cezayı gerektiren suç nedeniyle cezalandırılması yoluna gidilmelidir. Böylece, bir fiilden dolayı kişinin birden fazla cezalandırılmasının önüne geçilmek amaçlanmıştır. Bir suçun temel ve nitelikli şekillerinin dışındaki suçlar, fikri içtima uygulamasında farklı suç olarak kabul edilmelidir.” şeklinde görüş belirtilmiştir.

Madde düzenlemesi ve gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde TCK’nın 44. maddesinde düzenlenen farklı neviden fikri içtima, tek bir fiille birden fazla suçun işlenmesi durumunda failin sadece en ağır cezayı gerektiren maddeye göre cezalandırılmaktadır. Kanunumuz fikri içtima için iki şart öngörmüştür. Birincisi, tek fiil olması, ikincisi ise birden fazla farklı suçun işlenmesidir. Tek fiille birden çok suç işlenmesi halinde failde mevcut bulunan tek suç işleme kararıyla hukuk düzenine karşı gelme yönündeki iradesi tek bir netice gerçekleştirmeye yönelik olduğu için faile tek ceza verilmektedir. Böyle bir durumda failin gerçekleşecek tek fiil nedeniyle birden fazla cezalandırılmasının önlenmesi amaçlanmaktadır.

Farklı neviden fikri içtima; tek fiille birden fazla ihlalin olması halinde uygulanır.

Sanığın eylemi 6136 sayılı Yasanın 13/2 EK-5, TCK 174/1 maddesindeki suça uygun bulunduğu ve TCK 44 maddesi gereğince cezası daha ağır olan 6136 sayılı Yasanın 13/2 EK-5 maddelerince uygulama yapılması gerektiği yönündeki kabulü irdelediğimizde Dairemizin 25/01/2017 tarih 2016/7002 E, 2017/379 K. sayılı ilamında belirtildiği gibi;

“Hukuki anlamda tek fiil ile birden fazla suç tipini düzenleyen ceza normları ihlal edildiğinde cezanın nasıl tespit edileceği sorunu ile karşılaşılmış ve bu sorun suçların içtimaı ve görünüşte içtima/kanunların içtimaı(Önder 2 524,Demirbaş 468) müesseseleri ile çözülmeye çalışılmıştır. Suçların içtimaı, 5237 sayılı TCK’nın 43 ve 44. maddelerinde düzenlenmiştir. TCK’nın 42. maddesinde yer alan birleşik/mürekkep suç, esasen görünüşte içtima şekillerinden; tüketen-tüketilen norm kapsamında kalan bir durumdur.(İçel Suçların İçtimaı sh 200, 201) Görünüşte içtima durumunda, tek ve aynı fiil ile gerçekte bir norm ihlal edildiği halde, diğer normların ihlali sadece görünüştedir.(N.Göktürk Fikri İçtima sh.74, İçel Suçların İçtimaı sh.61) Bu nedenle görünüşte içtima hallerinin varlığı halinde cezanın nasıl belirleneceğine dair yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulmaz. Gerçekte uygulanma kabiliyeti olan norm,

haksızlık muhtevası itibariyle uygulanabilir görünen diğer normları da tüketmektedir. Fikri içtimada ise; Hukuki anlamda tek ve aynı fiil ile aynı anda uygulanma imkanı bulunan birden fazla ceza normu vardır ve fakat yasal düzenleme(TCK 44.madde) nedeniyle sanık sadece en ağır cezayı öngören suçtan cezalandırılır. Ancak fikri içtima hükmünün uygulanabilmesi için görünüşte içtima hallerinden birinin bulunmaması gerekir.(N.Göktürk sh.74, F.Mahmutoğlu TCK Şerhi sh.1106 ve aynı mahiyette Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 29.6.2015 tarih 2013/10529,2015/13096 sy kararı) Aynı eyleme görünüşte uygulanabilir durumda bulunan çeşitli normlardan birisi diğer normların unsurlarının yanı sıra bazı ek unsur ve özellikleri de ihtiva ediyorsa görünüşte içtima hallerinden özel norm-genel norm, ilişkisi söz konusu olur ve bu durumda özel normun önceliği ilkesi gereği özel norm uygulanır. (İçel Suç Teorisi s. 458, H.Hakeri Ceza Hukuku s.611) “

Dairemiz, yukarıda belirtilen kararda sanığın kullandığı araçta ele geçirilen silah, mermi ve roketatarlar için isnat edilen eylemin sanığın silahlı terör örgütü hiyerarşik yapısına dahil olduğu yönünde delil bulunmadığından sanıkların fikir ve eylem birliği içinde yakalanan silahları PKK silahlı terör örgütünün Sur İlçesinde bulunan mensuplarına ulaştırmaya çalıştığının anlaşıldığı olayda eylem hem 6136 sayılı Kanunun 12/2, hem de TCK’nın 315. maddesinde düzenlenen suçlara temas etmekte ise de; taşınması, nakledilmesi suç teşkil eden silahların silahlı terör örgütüne götürüldüğünün anlaşılmasına göre, içinde 6136 sayılı Kanunun 12/1 maddesindeki suçu da barındırıp tüketmesi nedeniyle eylemin özel norm niteliğinde olan TCK’nın 315. maddesindeki suçu oluşturduğunu kabul ederek yerel mahkemenin kararını bozmuştur.

Dairemiz, esas itibariyle bu olay ve benzeri olaylarda sanık örgüt üyesi değilse eylem TCK 315’te düzenlenen terör örgütüne silah sağlamak suçu olarak kabul etmektedir.

Olayımızda sanık … terör örgütün hiyerarşisi içerisinde yer aldığı tespit edilerek terör örgütü üyesi olarak kabul edilmiştir. Eğer terör örgütü üyesi olarak kabul edilmeseydi eylemin TCK 315’te düzenlenen terör örgütüne silah sağlamak suçunu oluşturduğu konusunda Dairece bir sorun bulunmamaktadır.

Sorun, aynı araçta aynı kasıt altında silah, mühimmat ve bunların yanında el bombası bulunduran sanığın 6136 sayılı Yasanın 13/2 ve EK-5 maddesi kapsamında kalan silahların yanındaki el bombaları için “sen burada patlayıcı madde de bulundurdun, bunları ben ayırıyorum, bu el bombalarından dolayı sana ayrı bir ceza veriyorum” düşünce ve anlayışı ceza hukuku genel hükümlerindeki düzenleme ve içtima kurum ve kurallarına uygun mudur değil midir?

Somut olayımızda sanığın aynı araçta 6136 sayılı Yasa kapsamında bulunan silah ve mermiler ve el bombası bulunması nedeniyle iki ayrı suçun oluşacağı, bu suçlardan birinin 6136 sayılı Yasanın 13/2 ve EK-5 maddelerine muhalefet suçunu oluşturduğu, diğer suçun ise Türk Ceza Kanunu 174. maddesinde düzenlenen izinsiz tehlikeli madde bulundurmak suçunu oluşturacağı, hukuki anlamda tek ve aynı fiil ile aynı anda uygulanma imkanı bulunan birden fazla ceza normu olduğu, ancak yasal düzenleme (TCK 44. madde) nedeniyle sanık sadece en ağır cezayı öngören suç olan

6136 sayılı 13/2 ve EK-5 maddeleri gereğince cezalandırılmaları gerekir. Ayrıca Türk Ceza Kanunu 174. maddesinde düzenlenen izinsiz tehlikeli madde bulundurmak suçundan cezalandırılamaz. Dolayısıyla sanık hakkında yerel mahkemece TCK 174. maddesi gereğince verilen cezanın yasal olmadığı, bu suçtan verilen mahkumiyet kararının bozulması gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/575 Karar : 2018/1750 Tarih : 4.06.2018

  • TCK 315. Madde

  • Silâh Sağlama Suçu

Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;

Duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Yapılan UYAP sorgulamasında, sanık hakkında 01.02.2018 tarihli iddianame ile suç tarihi 06.08.2015 olan silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Şırnak 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/103 Esas sayılı dosyasında açılmış davanın bulunduğu ve temyiz incelemesine konu işbu dosyadaki suç tarihinin de 27.12.2015 olduğunun anlaşılması karşısında;

TCK’nın 315. maddesinde düzenlenen silah sağlama suçu, örgüte yardımın özel bir şekli olup Devletin güvenliğine, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla kurulan silahlı terör örgütlerinin faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla bunların amaçlarını bilerek; üretmek, satın almak ve ülkeye sokmak suretiyle silah, cephane veya nitelik ve nicelik yönünden önem arz eden benzeri maddelerin temini, nakledilmesi ve depolanmasının bağımsız bir suç olarak düzenlendiği ve bu suçun failinin örgüte üye olmayan kişilerden olması gerektiğinin öngörüldüğü nazara alındığında, silahlı terör örgütlerinin üyesi olan failin bu seçimlik hareketleri gerçekleştirmesi halinde örgüte üye olmaktan TCK’nın 314/2. maddesi ve ayrıca ele geçen malzemelerin niteliğine göre TCK’nın 314/3 ve 220/4. maddeleri delaletiyle TCK’nın 174/1-2 maddesi ile 6136 sayılı Kanunun 13/2. maddesi uyarınca cezalandırılması gerekmekte olup dosyaların birleştirilmesi suretiyle delillerin bir bütün halinde değerlendirilmesi sonucunda sanığın örgüt üyesi olduğunun tespit edilmesi durumunda yukarıda gösterilen mahiyette uygulama yapılması yerine suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde ve duruşmada ileri sürdüğü temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, verilen ceza miktarı ile tutuklulukta geçirilen süre ve mevcut delil durumu dikkate alınarak sanık müdafiinin tahliye talebinin REDDİNE, 04.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

TEFHİM ŞERHİ:

04.06.2018 tarihinde verilen iş bu karar, Yargıtay Cumhuriyet savcısı …‘ın huzurunda, duruşmada sanık …’in savunmasını yapmış bulunan Av. …‘in yokluğunda, 20.06.2018 tarihinde usulen ve açık olarak tefhim olundu.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/600 Karar : 2018/1653 Tarih : 22.05.2018

  • TCK 315. Madde

  • Silâh Sağlama Suçu

Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;

Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

1-TCK’nın 315. maddesinde düzenlenen suçun örgüte yardımın özel bir şekli olup Devletin güvenliğine, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla kurulan silahlı terör örgütlerinin faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla, bunların amaçlarını bilerek; üretmek, satın almak ve ülkeye sokmak suretiyle silah, cephane veya nitelik ve nicelik yönünden önem arz eden benzeri maddelerin temini, nakledilmesi ve depolanması bağımsız bir suç olarak düzenlenmiş ve bu suçun failinin örgüt üyesi olmayan kişilerden olması gerektiği öngörülmüş, silahlı terör örgütlerinin üyesi olan failin bu seçimlik hareketleri gerçekleştirmesi halinde ise, örgüt üyesi olmaktan TCK’nın 314/2 ve 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan cezalandırılması gerekeceğinden; somut olayda sanığın müdafii huzurunda kollukta, Cumhuriyet Savcılığında ve Sulh Ceza Hakimliğinde sorgusunda vermiş olduğu ifadelerine ve tüm dosya kapsamına göre, olay öncesinde PKK terör örgütünün dağ kadrosu mensuplarıyla irtibatı olan ve örgütün kırsal alanda faaliyet gösteren silahlı mensuplarıyla beraber hareket eden, kendisine ait traktörü ile yüklü miktarda silah ve mühimmatı birçok kez örgütün istediği yere taşıyan, olay günü de suça konu silahları ve mermileri Risor bölgesinden örgüt mensuplarından teslim alıp sevk ettiği sırada yakalanan, örgütün silah sevkiyatları ve örgüt mensupları hakkında kod adlarına varıncaya kadar bilgi sahibi olan ve PKK terör örgütü içerisinde aktif bir şekilde faaliyet gösterdiği anlaşılan sanığın, süreklilik, yoğunluk ve çeşitlilik gösteren eylemlerinin, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmak suretiyle TCK’nın 314/2. maddesinde düzenlenen örgüte üye olma ve 6136 sayılı Kanuna muhalefet etme suçlarını oluşturacağı gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,

2-Örgüt üyesi olan ve kollukta alınan ifadesinde etkin pişmanlıktan faydalanmak istediğini belirten sanığın, yakalandıktan sonra örgütün yapısı ve faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi veren sanığın beyanlarından sonradan dönmediğinin tespiti halinde, yaptığı ihbar ve verdiği bilgilerin örgütteki konum ve faaliyetine uygun nitelikte faydalı olup olmadığı İçişleri Bakanlığından ve ilgili birimlerden sorulduktan sonra sonucuna göre hakkında TCK’nın 221/4. maddesinde yazılı etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden BOZULMASINA, CMK’nın 307/4 maddesi uyarınca sonuç ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, sanığın tutuklulukta geçirdiği süre, atılı suçlar için kanun maddelerinde ön görülen ceza miktarı ve mevcut delil durumu gözetilerek tutukluluk halinin devamına, 22.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/4272 Karar : 2018/1044 Tarih : 2.04.2018

  • TCK 315. Madde

  • Silâh Sağlama Suçu

Sanık … hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan hüküm CMK’nın 286. maddesi uyarınca kesin olduğundan bu suç yönünden yapılan temyiz talebinin REDDİNE,

Sanık … hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Beraat kararı verildiği ve bu kararın temyiz kapsamı dışında kaldığı belirlenerek;

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

I- Sanık … hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde;

Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin sanık … yönünden 19.10.2015 olarak yazılması gerektiğinin düşünülmemesi mahallinde giderilebilecek eksiklik kabul edilmiştir.

Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA,

II- Sanık … hakkında tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması ve el değiştirmesi suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde;

Sanık hakkında TCK’nın 174/1. maddesi uyarınca belirlenen 4 yıl 6 ay temel cezadan TCK’nın 174/2. maddesi delaletiyle 3713 sayılı Kanunun 5/2. maddesi uyarınca 2/3 oranında artırım yapılırken 6 yıl 18 ay yerine hesap hatası sonucu 7 yıl 6 ay hapis cezasına hükmedilmesi, devamında TCK’nın 62. maddesi uyarınca yapılan indirimle birlikte sonuç ceza değişmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı görülmekle sanık müdafiinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Sanık hakkında TCK’nın 174/1 maddesi uyarınca belirlenen 240 gün adli para cezasından TCK’nın 174/2 maddesi delaletiyle 3713 sayılı Kanunun 5/2 maddesi uyarınca 2/3 oranında artırım yapılırken “400 gün” yerine hesap hatası sonucu “420 gün” adli para cezasına ve buna bağlı olarak belirlenen cezadan TCK’nın 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılırken “333 gün” yerine “350” gün para cezasına hükmolunması suretiyle yazılı şekilde fazla ceza tayin edilmesi,

Kanuna aykırı olup hükmün bu nedenle BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmeden CMK’nın 303/1 maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükmün 5. fıkrasının ikinci paragrafında yer alan “420” ibaresinin çıkarılarak yerine “400”; 6. paragrafında yer alan “350” ibaresinin

çıkarılarak yerine “333” yazılması suretiyle diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

3- Sanık … hakkında silahlı terör örgütüne silah sağlama suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde;

Sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan açılan davada temyiz konusu yapılmayan beraat kararı verilmiş ve tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması yahut el değiştirilmesi suçundan açılan davada ise eyleminin silahlı terör örgütüne silah sağlama suçunu oluşturduğunun kabulü ile mahkumiyet kararı verilmiş ise de silahlı terör örgütüne yardımın özel bir şekli olan TCK’nın 315. maddesinde düzenlenen suçun Devletin güvenliğine, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla kurulan silahlı terör örgütlerinin faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla, bunların amaçlarını bilerek; üretmek, satın almak ve ülkeye sokmak suretiyle silah, cephane veya nitelik ve nicelik yönünden önem arz eden benzeri maddelerin temini, nakledilmesi ve depolanması ile oluşacak bağımsız bir suç olarak düzenlenmiş olup örgüt üyesinin bu suçun faili olamayacağı, bu minvalde Uyap üzerinden yapılan incelemede sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan açılmış Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/489 E ve 2017/164 E. sayılı iki tane derdest dava dosyası olduğu görülmüş, yapılan tetkikte, Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/489 E sayılı dosyasında sanık hakkında tefrik kararı verilerek aynı mahkemenin 2017/164 Esasına kaydedildikten sonra 02.03.2017 tarih ve 2017/164 E – 2017/128 K sayılı karar ile dosyanın Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/392 E. sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği, ancak Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/392 E sayılı dosyasının 23.02.2017 tarihinde karara çıkması nedeniyle birleştirme işleminin akim kalıp yapılamadığı anlaşılmakla; sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan açılan Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/164 E. sayılı dosyası ile iş bu dava dosyası birleştirilip silahlı terör örgütüne üye olma suçunun temadi eden suçlardan olduğu da dikkate alınarak temadinin kesilip kesilmediği de araştırılıp tüm deliller bir bütün halinde değerlendirildikten sonra sanığın örgüt üyesi olduğunun belirlenmesi halinde TCK’nın 314/2. ve 174/1. maddelerine uyan suçlardan; örgüt üyesi olmadığının belirlenmesi halinde TCK’nın 315. maddesindeki silah sağlama suçundan cezalandırılması gerektiği gözetilmeden eksik araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,

Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden BOZULMASINA, bozma gerekçesi ve sanığın tutuklu kaldığı süre dikkate alınarak tahliye talebinin reddine 02.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/2305 Karar : 2018/125 Tarih : 25.01.2018

  • TCK 315. Madde

  • Silâh Sağlama Suçu

Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

1- TCK’nın 315. maddesinde düzenlenen suçun örgüte yardımın özel bir şekli olup Devletin güvenliğine, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla kurulan silahlı terör örgütlerinin faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla, bunların amaçlarını bilerek; üretmek, satın almak ve ülkeye sokmak suretiyle silah, cephane veya nitelik ve nicelik yönünden önem arz eden benzeri maddelerin temini, nakledilmesi ve depolanması ile oluşacak bağımsız bir suç olarak düzenlenmiş olmasına ve örgüt üyesinin bu suçun faili olamayacağının öngörülmesine nazaran;

Sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan soruşturmaların açılmış olduğunun UYAP sorgulamasında anlaşılması karşısında; anılan soruşturma dosyaları ve dava açılmışsa ilgili dava dosyaları getirtilerek incelenmesi veya gerektiği takdirde birleştirilmesi suretiyle tüm deliller bir bütün halinde değerlendirildikten sonra, örgüt üyesi olduğunun belirlenmesi halinde TCK’nın 314/2. ve 174/1. maddelerine uyan suçlardan; örgüt üyesi olmadığının belirlenmesi halinde TCK’nın 315. maddesindeki silah sağlama suçundan cezalandırılması yerine eksik araştırma sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması,

2- Kabul ve uygulamaya göre de;

Örgüt mensupları hakkında uygulama imkanı bulunan TCK’nın 58/9. maddesinin uygulanması ile sanık hakkında bu suçtan tayin edilen cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi,

Kanuna aykırı olup, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden BOZULMASINA, 25.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/481 Karar : 2017/1034 Tarih : 23.02.2017

  • TCK 315. Madde

  • Silâh Sağlama Suçu

1-TCK’nın 315. maddesinde tanımlanan suç, örgüte yardımın özel bir şekli olup devlet güvenliğine, toprak bütünlüğüne, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek için kurulan silahlı örgütlerin faaliyetlerinde kullanılmak üzere bunların amaçlarını bilerek, üretmek, satın almak ve ülkeye sokmak suretiyle silah, cephane veya nitelik ve nicelik yönünden vahim olan benzeri maddelerin temin edilmesi, nakledilmesi veya depolanması bağımsız suç olarak düzenlenmiştir. Suçun oluşması için failin, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaksızın, örgüt faaliyetlerinde kullanılacağını bilerek yukarıda sayılan seçimlik hareketlerden birisini gerçekleştirmesi gerekmektedir.

Tüm dosya kapsamı, sanık beyanı ve uyap kayıtlarının incelenmesinden Mersin 2. Çocuk Mahkemesinin 2010/562 Esas ve 2010/494 Esas sayılı dosyaları ile Mersin 1.Çocuk Mahkemesinin 2010/485 Esas sayılı dosyaları nazara alındığında sanığın terör örgütü içerisinde aktif bir şekilde faaliyet gösterdiği, örgüt adına suçlar işlediği, eylemlerinde yoğunluk, süreklilik ve çeşitlilik bulunduğu bu şekilde örgütün hiyerarşik yapısına dahil üyesi olduğu anlaşılmakla, eyleminin silahlı terör örgütü üyesi olmak ve tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçlarını oluşturacağı gözetilerek, TCK’nın 61/1. maddesinde gösterilen ölçütler nazara alınmak suretiyle aynı Kanunun 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla

orantılı olacak şekilde, suçun işleniş biçimi, işlendiği yer ve zaman, meydana gelen tehlikenin ağırlığı göz önünde bulundurularak alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle TCK’nın 314/2 ve ayrıca TCK’nın 174/1, 3713 sayılı Kanunun 5 maddesi yollaması ile 174/2 maddelerince cezalandırılması gerektiği düşünülmeden suç vasfında düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde karar verilmesi,

2-Kabul ve uygulamaya göre ise;

a)Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararı ile TCK’nın 53/1. maddesindeki bazı düzenlemelerin iptal edilmiş olması nedeniyle bu karar doğrultusunda hüküm kurulmasında zorunluluk bulunması,

b)Silahlı terör örgütü mensubu olduğuna ilişkin bir kabul bulunmayan sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 58/9. madde hükmünün uygulanmasına karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, CMUK’nın 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 23.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/1005 Karar : 2016/5887 Tarih : 9.11.2016

  • TCK 315. Madde

  • Silâh Sağlama Suçu

Hükmedilen cezaların süresi itibariyle koşulları oluşmadığından suça sürüklenen çocuk … müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin CMUK’nın 318. maddesi gereğince REDDİNE,

Suça sürüklenen çocuklar hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme ve tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde;

1-Tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma suçunda; olay tutanağı ve yakalama tutanağı, inceleme raporu ve tüm dosya kapsamına göre, silahlı terör örgütü hiyerarşisi içerisinde yer aldığı belirlenemeyen suça sürüklenen çocukların 38 adet molotof kokteylini eylemde kullanılmak üzere hazırlarken kovalamaca sonucu yakalandıkları olayda eylemlerinin kül halinde TCK’nın 315. maddesinde tanımlanan örgüte silah sağlama suçunu oluşturacağı gözetilerek hukuki durumlarının buna göre takdir ve tayin edilmesi gerekirken suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,

2-Kabul ve uygulamaya göre de;

a)Suç tarihinde 18 yaşını doldurmayan suça sürüklenen çocuklar hakkında 3713 sayılı Kanunun 5. maddesinin 3. fıkrası uyarınca aynı Kanunun 5. maddesinin uygulanamayacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi,

b)Tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma suçundan kurulan hükmün yedinci fıkrasında, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma suçundan kurulan hükümde, adli para cezasına çevrilen gün adli para cezasının “83” olarak yazılması yerine “86” olarak yazılması,

c)5275 sayılı Kanunun 106/4. maddesi uyarınca suça sürüklenen çocuklar hakkında hükmedilen adli para cezasının ödenmemesi halinde hapis cezasına çevrilemeyeceğinin gözetilmemesi,

3-Hükümden sonra 06.03.2014 tarih ve 28933 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6526 sayılı Kanunun 2. maddesi ile 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 12. maddesinde yapılan değişiklik karşısında, görev hususunun nazara alınmasında zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan CMUK 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı bakımından kazanılmış hakları saklı kalmak kaydıyla hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 09.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/2365 Karar : 2016/5345 Tarih : 26.10.2016

  • TCK 315. Madde

  • Silâh Sağlama Suçu

Genel Olarak;

Türk Ceza Hukukunda silahlı terör örgütlerine yardım suçu, aşağıdaki sistematik içinde düzenlenmiştir.

  • 01.06.2005 tarihinden itibaren yürürlükte olan TCK’nın 314/3, 220/7, 314/2. maddelerinde düzenlenen silahlı terör örgütüne genel nitelikte yardım suçu,

  • 01.06.2005 tarihinden itibaren yürürlükte olan TCK’nın 315. maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütüne silah sağlama suçu,

  • 18.07.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5532 sayılı Kanun ile yeniden düzenlenen ve 16.02.2013 tarihine kadar yürürlükte kalan 3713 sayılı Kanunun 8. maddesinde yer alan ve 16.02.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun 4. maddesinde düzenlenen terörizmin finansmanı suçu.

Bu çerçeve içerisinde, terör örgütlerine silah sağlamak veya finansman sağlamak suçunun, terör örgütlerine yardım suçunun özel bir düzenleniş şekli olduğu anlaşılmaktadır.

Silahlı terör örgütlerine yardım suçunda yardım fiili, örgütün bizzat kendisi veya mensupları lehine gerçekleştirilebilir. Ceza Genel Kurulunun 31.10.2012 tarih ve 2012/1234 Esas, 2012/1825 sayılı kararında da belirtildiği gibi, yardımın mutlaka örgüte ulaşması, sonuç vermesi gerekmez ve her bir fail, örgütçe verilen veya kendiliğinden üstlenilen görev kapsamında kendi fiilinin gerçekleştirilmesinden sorumlu olacaktır.

Silahlı terör örgütü üyesi olmayıp, örgütün faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla ve örgütün amaçlarını bilerek, bu örgütlere üretmek, satın almak veya ülkeye sokmak suretiyle silâh temin eden, nakleden veya depolayanların eylemleri TCK’nın 315. maddesi, terör örgütlerine veya mensuplarına para veya değeri para ile temsil edilebilen taşınır veya taşınmaz, maddi veya gayri maddi her türlü mal, hak, alacak ile bunları temsil eden her türlü belgeyi sağlayan veya toplayan kişilerin eylemleri 6415 sayılı Kanunun 4. maddesi, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte, örgüte veya örgüt üyelerine bilerek ve isteyerek yukarıda sayılanlar dışında barındırma, nakletme, istihbari bilgi sağlama, örgüt mensuplarının araştırılmasını, yakalanmasını engellemeye yönelik imkan sağlama gibi her türlü yardım ise TCK’nın 314/3, 220/7. maddeleri yollamasıyla 314/2. maddesi kapsamında kalır.

Örgüte yardım suçunda kast unsuru yönünden öğretideki görüşler incelendiğinde;

Bir suçun kanuni tanımında “bilerek”, “bildiği halde”, “bilmesine rağmen” gibi ifadelere açıkça yer veren suçlar olası kastla işlenemez (Prof. Dr. İzzet ÖZGENÇ, TCK Genel Hükümler, 7. Baskı, s. 241).

Kişi, örgütün işlediği somut fiili bilmese de terör örgütü olduğunu, sağladığı yardımın örgütün yararına kullanılacağını bilmeli ve bu irade ile hareket etmelidir. İnsani mülahazalarla yapılan yardımlar örgüte yardım suçunu oluşturmaz. Yapılacak her türlü yardımın suç olarak değerlendirilmemesi gerekir (Prof. Dr. A. Caner YENİDÜNYA - Arşt. Görv. Zafer İÇER, Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma, 1. Baskı, s. 56).

Örgüte yardım suçunda manevi unsurun oluşması için genel kasıt yeterli değildir. Özel kasıt ile işlenen bir suçtur. Fail örgütün amacını gerçekleştirmesine katkı sağlamak kastı ile hareket etmelidir (Yrd. Doç. Dr. Namık Kemal TOPÇU, Örgütlü Suçlar ve Terör Suçları, s. 164).

Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte bilerek ve isteyerek yardım edilmiş olması gerekir. Başka bir ifadeyle, yardım fiilinin örgütün suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt olduğu bilinerek gerçekleştirilmiş olması gerekir. Fıkra metninde geçen “bilerek” ibaresi doğrudan kastı ifade eder. Doğrudan örgüte değil de örgüt mensuplarına yardım edilmesi halinde, yardım edilen kişilerin suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt mensubu olduklarının da bilinmesi gerekmektedir. Örgüt mensuplarına yapılan yardım, aynı zamanda örgüte yapılan yardım olarak değerlendirmek gerekir. Ancak, bu yardımın örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet eden bir yardım olması gerekmektedir (Prof. Dr. İzzet ÖZGENÇ, Suç Örgütleri, 7. Baskı, s. 38-39).

Yukarıda yer verilen öğretideki görüşler ve yerleşik içtihatlarımız göz önüne alındığında; suç örgütleri veya silahlı terör örgütlerine yardım suçunun ancak doğrudan kastla işlenebileceği, yardımın örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet etmesi gerektiği, örgüt üyelerine yapılan yardımın da örgüte yapılmış gibi kabul edilmekle birlikte örgüt üyesinin mensup olduğu örgütün bilinmesi ve bu yardımın da insani mülahazalarla değil örgütün amaçlarını gerçekleştirme gayesiyle yapılması hususunda ortak bir kanaat mevcuttur.

Yerleşik içtihatlarda silahlı terör örgütüne silah ve finansman sağlama haricinde örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte, örgüte veya örgüt üyelerine bilerek ve isteyerek yapılan her türlü yardımın terör örgütüne yardım kapsamında kaldığı belirtilerek; örnek olarak barınma, nakletme, istihbari bilgi sağlama, örgüt üyelerinin araştırılması, yakalanmasını engellemeye yönelik imkan sağlama halleri sayılmıştır. Buna göre, “örgüt üyesinin kendisine teslim ettiği şifreli örgütsel dokümanları çantasında muhafaza ederek kuryelik yapmak”, “toplantılar düzenleyerek silahlı örgütün propagandasını yapmak”, “hükümlüler ile irtibata geçerek mont ve ayakkabılardan oluşan malzemelerin silahlı terör örgütüne ulaştırılmasını sağlamak”, “örgüte eleman temin etmeye yardım etmek” eylemlerinin silahlı terör örgütüne yardım niteliğinde oldukları kabul edilmektedir (Yargıtay 9. CD.’sinin 06.07.2009 gün ve 2009/779 E. - 2009/7936 K; 16.07.2009 gün ve 2008/21670 E. Karar No: 2009/8561 K; 01.07.2009 gün ve 2008/21593 E. 2009/7935 K; 05.04.2011 gün ve 2009/7986 E. 2011/2088 K; 19.12.2011 gün ve 2009/20949 E. 2011/30216 K. sayılı kararları).

TCK’nın 220/7. maddesinde suç örgütüne bilerek isteyerek yardım eden kişinin cezalandırılması öngörülmüştür. Buradaki “yardım eden” kişi, örgütün hiyerarşik yapısı içinde olmayan kişidir. Başka bir ifadeyle, “yardım eden” kişinin örgüt üyesi olmaması gerekir. Dolayısıyla da TCK’nın 220/7. maddesi anlamında yardımdan söz edilebilmesi için yardımın örgüt üyeliği seviyesinde olmaması gerekir. Terör örgütünün, amacına ulaşmak için suç işlediği şüphesizdir. Terör örgütü amacına ulaşmak için birbirinden farklı bir çok suç işler. Bir kişinin örgüt üyeliği seviyesinde olmaksızın örgütün genel amacı yönünde gerçekleştirilen faaliyetlere yardımda bulunması ise TCK’nın 220/7. maddesi kapsamında değerlendirilir.

Tüm bu açıklamalar ışığı altında somut olay incelendiğinde;

Dava dosyasında bulunan 15.04.2011 ve 18.04.2011 tarihli olay tespit tutanakları, olay yeri inceleme raporu, arama ve elkoyma tutanağı, adli emanette bulunan eşyalar ile sanığın savunması ve yerel mahkemenin kabulune göre; … İlçesi belediye başkanı olarak görev yapan sanığın silahlı terör örgütü olduğunda kuşku bulunmayan PKK/KCK örgütü mensuplarının sivil itiatsizlik faaliyetleri çerçevesinde sözde “demokratik çözüm çadırı” oluşturarak çadırda terör örgütünün propagandasında kullanılan pankart, flama, terör örgütü mensuplarının silahlı fotoğraflarının bulunduğu ve böylece terör örgütünün propagandasının yapıldığı bilinmesine rağmen belediyeye ait çadırın ve çadırın bulunduğu kültür merkezi bahçesinin bu amaca tahsis edildiği, sanığın örgütsel amaçla kullanılmak üzere çadır ve yer tahsis etmesi şeklinde gerçekleşen olayda silahlı terör örgütüne yardım suçunun oluşacağı gözetilmeden delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu şekilde beraat hükmü kurulması,

Kanuna aykırı olup, Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 26.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/5681 Karar : 2016/4689 Tarih : 22.09.2016

  • TCK 315. Madde

  • Silâh Sağlama Suçu

TCK’nın 315. maddesinde düzenlenen suç, örgüte yardımın özel bir şeklidir. Madde ile, devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla kurulan silahlı terör örgütlerinin faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla, bunların amaçlarını bilerek; üretmek, satın almak ve ülkeye sokmak suretiyle silah, cephane veya nitelik ve nicelik yönünden önem arz eden benzeri maddelerin temin edilmesi, nakledilmesi ve depolanması bağımsız bir suç olarak düzenlenmiş ve suçla korunan hukuki yarar dikkate alınarak örgüte yardım suçuna göre daha ağır bir yaptırıma bağlanmıştır. Görüldüğü üzere suçun maddi unsuru failin, “üretmek, satın almak, ülkeye sokmak suretiyle silah temin etmek” veya “nakletmek” ya da “depolamak” şeklinde sayılan seçimlik hareketlerden birinin gerçekleştirmesidir. Suçun manevi unsuru ise, bu eylemlerin, örgütün amaçları bilinerek gerçekleştirilmesidir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 24.02.2009 tarih ve 2008/9-78 Esas, 2009/39 sayılı Kararı ve Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre, bu suçun failinin örgüte üye olmayan kişilerden olması gerekmektedir. Silahlı terör örgütlerinin üyesi olan failin bu seçimlik hareketleri gerçekleştirmesi halinde ise, örgüt üyesi olmaktan TCK’nın 314/2 ve patlayıcı madde bulundurulması suçundan ayrıca TCK’nın 314/3, 220/4.maddeleri delaletiyle TCK’nın 174/1-2. maddesi uyarınca cezalandırılması gerekecektir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafiinin temyiz dilekçesi ve duruşmalı inceleme sırasında ileri sürdüğü diğer temyiz itirazlarının reddiyle, ancak;

Kurulan hükümde uygulanma koşulları oluşmayan TCK’nın 58/9. maddesinin uygulanması ile sanık hakkında bu suçtan tayin edilen cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafii ve Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılması gerektirmeyen bu hususun aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; kurulan mahkumiyet hükmünde yer alan TCK’nın 58/9. maddesinin uygulanmasına dair kısmın çıkartılması suretiyle, re’sen de temyize tabi olan mahkumiyet hükmünün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 22.09.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/3879 Karar : 2016/4520 Tarih : 27.06.2016

  • TCK 315. Madde

  • Silâh Sağlama Suçu

6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan zamanaşımı süresi içinde işlem yapılması mümkün görülmüştür.

1- TCK’nın 315. maddesinde düzenlenen suçun örgüte yardımın özel bir şekli olup Devletin güvenliğine, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla kurulan silahlı terör örgütlerinin faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla, bunların amaçlarını bilerek; üretmek, satın almak ve ülkeye sokmak suretiyle silah, cephane veya nitelik ve nicelik yönünden önem arz eden benzeri maddelerin temini, nakledilmesi ve depolanması bağımsız bir suç olarak düzenlenmiş ve bu suçun failinin örgüte üye olmayan kişilerden olması gerektiği öngörülmüş, silahlı terör örgütlerinin üyesi olan failin bu seçimlik harketleri gerçekleştirmesi halinde ise, örgüt üyesi olmaktan TCK’nın 314/2. ve patlayıcı madde bulundurma suçundan ayrıca TCK’nın 314/3, 220/4. maddeleri delaletiyle TCK’nın 174/1-2 maddesi uyarınca cezalandırılması gerekeceğinden, tüm dosya kapsamına göre DHKP/C terör örgütü içerisinde aktif bir şekilde faaliyet gösterdiği, örgüt adına kampta eğitim aldığı, evde bomba ve silahlarla yakalandığı bu şekilde örgütün hiyerarşik yapısına dahil üyesi olduğu anlaşılan sanık hakkında yukarıda gösterilen şekilde uygulama yapılması yerine suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,

2- Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 sayılı iptal kararı ile TCK’nın 53. maddesindeki bazı düzenlemelerin iptal edilmiş olması nedeniyle bu karar doğrultusunda hüküm kurulmasında zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 27.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS