0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Hükümlü veya Tutuklunun Kaçması Suçu

TCK Madde 292

(1) Tutukevinden, ceza infaz kurumundan veya gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçan tutuklu veya hükümlü hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Bu suçun, cebir veya tehdit kullanılarak işlenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Bu suçun, silahlı olarak ya da birden çok tutuklu veya hükümlü tarafından birlikte işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir katına kadar artırılır.

(4) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin veya kasten öldürme suçunun gerçekleşmesi ya da eşyaya zarar verilmesi durumunda, ayrıca bu suçlara ilişkin hükümlere göre cezaya hükmolunur.

(5) Bu maddede yazılı hükümler, ceza infaz kurumu dışında çalıştırılan hükümlüler ile hapis cezası adlî para cezasından çevrilmiş olanlar hakkında da uygulanır.

(6) (Mülga: 29/6/2005 – 5377/33 md.)



TCK Madde 292 Gerekçesi

Madde, kanun dairesinde gözaltına alındıktan veya tutuklandıktan sonra kaçan kimseleri cezalandırmaktadır. Kanunen gözaltına alındıktan sonra kaçan kimseler de maddenin kapsamına alınmış, böylece, örneğin, karakol nezarethanesinden kaçan kimse hakkında da maddenin uygulanması sağlanmıştır.

Maddenin ikinci fıkrasında, suçun kişilere karşı cebir veya tehdit kullanılarak işlenmesi, daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir neden olarak kabul edilmiştir.

Üçüncü fıkrada ise, bu suçun silâhlı olarak ya da gözaltına alınan veya tutuklu bulunan birden çok kimse tarafından birlikte işlenmesi, bir ve ikinci fıkralara göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir neden olarak kabul edilmiştir.

Dördüncü fıkraya göre; kaçma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin veya kasten öldürme suçunun gerçekleşmesi ya da eşyaya zarar verilmesi durumunda, ayrıca bu suçlara ilişkin hükümlere göre cezaya hükmolunacaktır.

Madde metninde, bir suçtan dolayı mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlandıktan veya bu maksatla yakalandıktan sonra kaçan hükümlünün ne suretle cezalandırılacağı belirlenmiştir.

Bu maddeye göre, hükümlünün hapis cezasının infazı sürecinde veya infazı amacıyla yakalandıktan sonra kaçması, suç oluşturmaktadır. Böylece, yakalandıktan sonra ceza infaz kurumuna konulmak üzere götürülürken kaçan hükümlü de aynı yaptırımlara tâbi tutulacaktır.

Birinci fıkranın bentlerinde, kaçan hükümlü hakkında cezanın ne suretle tertip edileceği gösterilmiştir.

İkinci ve üçüncü fıkralarda ise, bu suçun daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren nitelikli unsurları belirlenmiştir. Bu unsurlara ilişkin açıklama için yukarıdaki maddenin gerekçesine bakılmalıdır.

Dördüncü fıkra hükmüne ilişkin açıklama için de, yukarıdaki maddenin gerekçesine bakılmalıdır.

Beşinci fıkrada, bu madde hükümlerinin, ceza infaz kurumları dışında çalıştırılırken kaçan hükümlüler ile adli para cezasının infazına ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması dolayısıyla çevrilen hapis cezasının infazı sürecinde kaçan hükümlüler hakkında da uygulanacağı açıklanmıştır.

Aslında bu hüküm, uygulamadaki duraksamaları gidermek amacıyla madde metnine konulmuştur.

Maddenin son fıkrasında, kısa süreli hapis cezasının özel infaz şekillerinin gereklerine uymayan hükümlü hakkında, ayrıca hükmolunacak ceza gösterilmiştir.


Ceza Genel Kurulu 2017/1121 E. , 2020/519 K.

  • TCK Madde 292
  • Hükümlü veya Tutuklunun Kaçması Suçu
  • Tazyik hapsine mahkum olan kişi, TCK m.292 anlamında hükümlü sayılır mı?

Hükümlünün veya tutuklunun kaçması suçunda korunan hukuki yarara ilişkin olarak öğretide de; “Bu suç ile, bir suç dolayısıyla koruma tedbiri niteliğinde tutuklanan veya mahkûmiyet kararı infaz edilen kişinin kaçmasını önlenmek ve dolayısıyla adil yargılanma hakkı ile yargılama ve infaza ilişkin adliyeye dair çıkarlar korunmak istenilmiştir.” (Osman Yaşar - Hasan Tahsin Gökcan - Mustafa Artuç, Yorumlu - Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2014, s. 8541.), “Fiilin suç olarak kabulüyle korunan hukuki menfaat, genel manada devlet otoritesinin özel olarak ise adliyenin korunmasıdır.” (Çetin Arslan – Bahattin Azizağaoğlu, Yeni Türk Ceza Kanunu Şerhi, Ankara, 2004, 1. Baskı, s. 1185.) şeklinde görüşler ileri sürüldüğü gibi Anayasa Mahkemesinin 27.12.2018 tarihli ve 153-119 sayılı kararında da anılan suçun öngördüğü ceza yaptırımının “…devletin adli yargı fonksiyonlarını, cezaların infazı ile ulaşılmak istenen amaçlar çerçevesinde yerine getirebilmesini, ceza infaz sisteminin etkin bir biçimde işlemesini, suçların ve suçluların takibinin temin edilmesini sağlamayı amaçladığı” belirtilmiştir. Bu anlamda kanun koyucunun anılan suçu düzenlemesindeki amacının devletin adli yargı fonksiyonlarını yerine getirebilmesinin ve bu bağlamda ceza infaz sisteminin etkin bir biçimde işlemesinin sağlanması olduğu anlaşılmaktadır.

Suçun temel şeklinin açıklandığı maddenin birinci fıkrası uyarınca, cezasını infaz etmekte bulunan hükümlünün ya da hakkında tutuklama kararı verilmiş olan tutuklunun tutukevinden, ceza infaz kurumundan ya da gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçması ile suç oluşacak ve sanık hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmedilecektir. Suçun hareket öğesini oluşturan kaçma, bulunduğu kurumun sınırlarını terk etmek ya da gözetimi altında bulunduğu görevlinin fiili egemenlik alanından kurtulmak anlamına gelmekte olup bu durum görevlilerce tutulan tutanak ve resmi kurum yazıları ile ispat edilebilecektir.

Hükümlü veya tutuklunun kaçması suçu faili bakımından özgü bir suç olup fiil anında kişinin tutuklu veya hükümlü statüsünde olması gerekmektedir. Tutuklama CMK’nın 100 vd. maddeleri gereğince uygulanan bir koruma tedbiridir. Tutuklama kararı ister soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi tarafından isterse kovuşturma evresinde mahkeme tarafından verilmiş olsun infazı için kesinleşmesi veya bu karara karşı kanun yolu süresinin geçmesi ya da kanun yoluna başvurulması gerekmeksizin tutuklanan kişiyi bu statüye sokar (Yener Ünver, TCK’da Düzenlenen Adliyeye Karşı Suçlar, Seçkin Hukuk, Ankara, 2019, 5. Baskı, s. 596.). Anılan suçun madde metninde yer alan “Hükümlü” deyiminden ne anlaşılması gerektiği ise gerek TCK’nın “Tanımlar” başlıklı 6. maddesinde gerekse bahse konu suça ilişkin gerekçede belirtilmemiştir. Bu anlamda TCK’nın 292. maddesinde belirtilen “Hükümlü” deyiminden ne anlaşılması gerektiği hususu üzerinde durulması gerekmektedir.

Genel olarak hükümlü kavramı; Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğünde; “Ceza hükmü verilmiş, hüküm giymiş, mahkûm.” şeklinde tanımlanmış, öğretide de; “yargılama sonucu hakkında mahkemece verilen mahkûmiyet kararı kesinleşen kişidir.” (Ahmet Gündel, Yeni Türk Ceza Kanunu Açıklaması, Ankara, 2009, 4. Cilt, s. 5305.), “bir kişinin bir suç dolayısıyla kesin hükümle mahkûmiyeti anlamındadır.” (Hasan Gerçeker, Yorumlu & Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2020, 5. Baskı, 2. Cilt, s. 2586), “Hapis veya adli para cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesiyle kişi hükümlü statüsünü kazanmaktadır.” (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Hukuk, Ankara 2019, 15. Bası, s. 823-824) biçiminde açıklamalara yer verilmiş ise de TCK’nın 292. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Hükümlü” deyiminin kapsamının belirlenmesi için aynı maddenin “Bu maddede yazılı hükümler, ceza infaz kurumu dışında çalıştırılan hükümlüler ile hapis cezası adlî para cezasından çevrilmiş olanlar hakkında da uygulanır.” şeklinde hüküm altına alınan beşinci fıkrasının gözden kaçırılmaması gerekmektedir. Bu düzenlemeye göre ceza infaz kurumu dışında çalıştırılan hükümlüler ile hapis cezası adli para cezasına çevrilenler de bu suçun faili olabileceklerdir.

Bu aşamada adli para cezasından çevrilen hapsin niteliği ile TCK’nın 292. maddesinin beşinci fıkrasının fail bakımından istisnai diğer bir ifade ile sınırlayıcı bir hüküm olarak düzenlenip düzenlenmediğinin belirlenmesi gerekmektedir. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “Adli para cezasının infazı” başlıklı 106. maddesinin üçüncü fıkrası; “Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezasını ödemezse, Cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek, hükümlünün iki saat çalışması karşılığı bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilir. Günlük çalışma süresi, en az iki saat ve en fazla sekiz saat olacak şekilde denetimli serbestlik müdürlüğünce belirlenir. Hükümlünün, hakkında hazırlanan programa ve denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerilerine uymaması hâlinde, çalıştığı günler hapis cezasından mahsup edilerek kalan kısmın tamamı açık ceza infaz kurumunda yerine getirilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu anlamda adli para cezasının ödenmemesi durumunda hükümlü hakkında kamuya yararlı işte çalıştırılmasına karar verilmekte ve bu yükümlülüğe aykırı davranılması hâlinde ise çalıştığı günler hapis cezasından mahsup edilerek kalan cezası infaz kurumunda yerine getirilmektedir. Ancak bu hapis suç karşılığında uygulanan yaptırım olarak düzenlenen hapis cezası değildir; tazyik hapsi niteliğindedir. Nitekim 5275 sayılı CGTİHK’nın “Adlî para cezalarının infazı” başlıklı 106. maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca 16. madde hükümleri saklı kalmak üzere, adlî para cezasından çevrilen hapsin infazının ertelenemeyeceği ve bunun infazında koşullu salıverilme hükümlerinin uygulanmayacağı, hapse çevrilmiş olmasına rağmen hak yoksunlukları bakımından esas alınacak olanın adlî para cezası olduğu belirtilmiştir (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Hukuk, Ankara 2019, 15. Bası, s. 848; Berrin Akbulut, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2017, 4. Baskı, s. 804; Murat Aksan, Başkası Yerine Ceza İnfaz Kurumuna veya Tututevine Girme Suçu, Hakemli Makale.).

Ayrıca Adlî Sicil Kanunu’nun “Adlî sicile kaydedilecek bilgiler” başlıklı 4. maddesi de;

“(1) Türk mahkemeleri tarafından vatandaş veya yabancı hakkında verilmiş ve kesinleşmiş mahkûmiyet hükümleri adlî sicile kaydedilir. Bu bağlamda;

c) Adlî para cezası ile ilgili olarak;

  1. Adlî para cezasının tazyik hapsi suretiyle kısmen veya tamamen infaz edildiği hususu, 4
  2. Adlî para cezasının tazyik hapsinden sonra kalan kısmının ödenmek suretiyle infaz edildiği hususu,

Adlî sicile kaydedilir.” şeklinde hüküm altına alınarak adli para cezasından çevrilen hapsin de tazyik hapsi niteliğinde olduğu ifade edilmiştir. Bu anlamda adli para cezasını ödemeyen ve kamuya yararlı işte çalışma yükümlülüğüne de aykırı hareket eden kişi, yükümlülüklerinin gereğini yerine getirmesini sağlamak için, belli ölçüde icbar edilebilmekte ve bu amaçla bir süreye kadar hürriyetinden yoksun bırakılmakta, ancak, yükümlülüğün yerine getirilmesi hâlinde, bu yaptırımın uygulanmasına derhal son verilmektedir.

Öte yandan, TCK’nın “Bu maddede yazılı hükümler…hapis cezası adlî para cezasından çevrilmiş olanlar hakkında da uygulanır.” şeklinde düzenlenen 292. maddesinin beşinci fıkrasında, adli para cezasından çevrilen tazyik hapsinin infazı sırasında ceza infaz kurumundan veya gözetimi altında bulunduğu görevlinin elinden kaçan kişilerin de bu suçun faili olabilecekleri ayrıca belirtilmiş ise de, anılan fıkranın aynı şekilde yer aldığı Türk Ceza Kanunu Tasarısı’nın 293. maddesinin gerekçesinde, bu hükmün uygulamadaki duraksamaları gidermek amacıyla madde metnine konulduğunun açıklanması karşısında; söz konusu fıkranın fail bakımından istisnai, diğer bir ifade ile sınırlayıcı bir hüküm olarak düzenlenmediği kabul edilmelidir.

Diğer taraftan tazyik hapsi kararının infazına ilişkin mevzuat hükümlerinin de incelenmesinde fayda bulunmaktadır. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 3. maddesinde; ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen temel amacın öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak olduğu belirtilmiştir.

Aynı Kanun’un “Açık ceza infaz kurumları” başlıklı 14. maddesinin birinci fıkrasında açık ceza infaz kurumları “…hükümlülerin iyileştirilmelerinde, çalıştırılmaları ve meslek edindirilmelerine öncelik verilen, firara karşı engelleri ve dış güvenlik görevlisi bulunmayan, güvenlik bakımından kurum görevlilerinin gözetim ve denetimi ile yetinilen kurumlardır.” şeklinde tanımlanmıştır. Anılan maddenin suç tarihinde yürürlükte olan ikinci fıkrası ise; “Hükümlülerin açık cezaevlerine ayrılmalarına ilişkin esas ve usûller yönetmelikte gösterilir.” şeklinde düzenlenmiş, bu maddeye dayanılarak çıkartılan Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği’nin “Doğrudan açık kuruma alınacak hükümlüler” başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde; İcra ve İflas Kanunu gereğince tazyik hapsine tabi tutulanların cezalarının doğrudan açık kurumlarda yerine getirileceği, “Açık kuruma ayrılamayacak hükümlüler” başlıklı 8. maddesinin ikinci fıkrasının (ç) bendinde; İcra ve İflas Kanunu gereğince verilen hapsen tazyik veya tazyik hapisleri dışında, diğer kanunlarda düzenlenen tazyik, disiplin veya zorlama hapislerinin tamamının kapalı kurumlarda infaz edileceği belirtilmiştir.

5275 sayılı CGTİHK’nın “Hükümlünün istemiyle infazın ertelenmesi” başlıklı 17. maddesinin altıncı fıkrasında; disiplin veya tazyik hapsine mahkûm olanların bu madde hükümlerinden yararlanamayacakları düzenlenmiştir.

Suç tarihinde yürürlükte olan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün “Disiplin hapsi ve tazyik hapsi kararlarının infazı” başlıklı 193. maddesi;

“(1) Disiplin hapsinin Cumhuriyet başsavcılığınca infazında aşağıdaki esas ve usuller uygulanır;

a) Mahkemece verilen disiplin hapsi kararları, disiplin hapsine mahsus deftere kaydedilir,

b) Disiplin hapsi cezasının infazı amacıyla, on gün içinde Cumhuriyet başsavcılığına gelmesi için hükümlüye çağrı belgesi gönderilir. Bu süre içinde hükümlünün gelmemesi veya kaçması halinde yakalama emri düzenlenir. İlgilinin bu adreste bulunamaması halinde karar, yargı çevresi dışındaki o yer Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir,

c) Kanun hükümlerine göre disiplin hapsi, kaldırılmadığı veya düşürülmediği takdirde kurumda yerine getirilir.

(2) Tazyik hapsi kararlarının Cumhuriyet başsavcılığınca infazında aşağıdaki esas ve usuller uygulanır;

a) Mahkemece verilen tazyik hapsi kararları, bu kararlara mahsus deftere kaydedilir,

b) Bu kararlar, hükümlünün kararda belirtilen adresinde bulunan mahalli kolluk kuvvetlerine veya ilgilinin bu adreste bulunamaması halinde yargı çevresi dışındaki o yer Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir,

c) Kanun hükümlerine göre tazyik hapsi kararı kaldırılmadığı sürece, kurumda yerine getirilir.

(3) Disiplin hapsi ve tazyik hapsi kararları için kurumda ayrı bir kayıt tutulur.

(4) Disiplin hapsi ve tazyik hapsi kararları, tekerrüre esas olmaz, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz ve adlî sicil kayıtlarına işlenmez.”,

29.03.2020 tarihli ve 31083 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik’in “Hükümlünün istemiyle infazın ertelenmesi” başlıklı 43. maddesinin 6. fıkrası;

“Bu madde hükümleri; … c) Disiplin veya tazyik hapsine mahkûm olanlar,

hakkında uygulanmaz.”,

Aynı Yönetmelik’in “Disiplin hapsi ve tazyik hapsi kararlarının infazı” başlıklı 145. maddesi ise;

“(1) Disiplin hapsinin Cumhuriyet başsavcılığınca infazında aşağıdaki esas ve usuller uygulanır:

a) Mahkemece verilen disiplin hapsi kararları, disiplin hapsine mahsus deftere kaydedilir.

b) Disiplin hapsi cezasının infazı amacıyla, on gün içinde Cumhuriyet başsavcılığına gelmesi için hükümlüye çağrı belgesi gönderilir. Bu süre içinde hükümlünün gelmemesi veya kaçması hâlinde yakalama emri düzenlenir. İlgilinin bu adreste bulunamaması hâlinde karar, yargı çevresi dışındaki o yer Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir.

c) Kanun hükümlerine göre disiplin hapsi, kaldırılmadığı veya düşürülmediği takdirde kurumda yerine getirilir.

(2) Tazyik hapsi kararlarının Cumhuriyet başsavcılığınca infazında aşağıdaki esas ve usuller uygulanır:

a) Mahkemece verilen tazyik hapsi kararları, bu kararlara mahsus deftere kaydedilir.

b) Bu kararlar, hükümlünün kararda belirtilen adresinde bulunan mahalli kolluk kuvvetlerine veya ilgilinin bu adreste bulunamaması hâlinde yargı çevresi dışındaki o yer Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir.

c) Kanun hükümlerine göre tazyik hapsi kararı kaldırılmadığı sürece, kurumda yerine getirilir.

(3) Disiplin hapsi ve tazyik hapsi kararları için kurumda ayrı bir kayıt tutulur.

(4) Disiplin hapsi ve tazyik hapsi kararları, tekerrüre esas olmaz, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz ve adli sicil kayıtlarına işlenmez.”

Şeklinde hüküm altına alınmıştır.

5275 sayılı CGTİHK’nın 14. maddesinin ikinci fıkrası suç tarihinden sonra 15.04.2020 tarihli ve 31100 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 18. maddesi ile değiştirilerek;

“Aşağıdaki hâllerde hükümlüler hakkında verilen cezalar doğrudan açık ceza infaz kurumlarında yerine getirilir:

d) 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu gereğince tazyik hapsine tabi tutulanlar.” şeklinde yeniden düzenlenmiş ve madde son hâlini almıştır. Görüldüğü üzere tazyik hapsi kararının infazının 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ve bu Kanun’a dayanılarak hazırlanan Yönetmelik ile suç tarihinde yürürlükte olan Tüzük hükümlerine göre yapıldığı ve ilgili mevzuat hükümlerinde haklarında tazyik hapsi kararı verilen kişilerin de hükümlü olarak ifade edildikleri anlaşılmaktadır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Borçlunun ödeme şartını ihlal eylemi nedeniyle Adana 1. İcra Ceza Mahkemesince 08.10.2015 tarih ve 56-566 sayı ile sanık …’ın 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 340. maddesi uyarınca üç aya kadar tazyik hapsine karar verildiği, bu kararın itiraz edilmeksizin 10.12.2015 tarihinde kesinleştiği, söz konusu kararın infazına ilişkin olarak 25.12.2015 tarihinde Mersin Açık Ceza İnfaz Kurumuna giriş yapan sanığın 26.12.2015 tarihinde saat 19.25’te personel araçlarının çıkışı sırasında nizamiye kapısından firar ettiği olayda; “Hükümlünün kaçması” suçunun kanun koyucu tarafından devletin adli yargı fonksiyonlarını yerine getirebilmesi ve bu bağlamda ceza infaz sisteminin etkin bir biçimde işlemesinin sağlanması amacıyla düzenlenmesi, gerek 765 sayılı TCK’nın 299. maddesinde gerekse Meclis Adalet Komisyonu tarafından kabul edilen Türk Ceza Kanunu Tasarısı’nın 293. maddesinde anılan suçun yasal unsuru olarak gösterilen “Bir suçtan dolayı” ibaresinin Meclis Genel Kurulu’na verilen değişiklik önergesi üzerine madde metninden çıkartılması, bu maddenin “Bu maddede yazılı hükümler,…hapis cezası adlî para cezasından çevrilmiş olanlar hakkında da uygulanır.” şeklinde düzenlenen beşinci fıkrasında anılan madde hükümlerinin adli para cezasından çevrilen tazyik hapsinin infazı sırasında ceza infaz kurumundan veya gözetimi altında bulunduğu görevlinin elinden kaçan kişiler hakkında da uygulanacağı ayrıca belirtilse de bu düzenlemenin suçun failine ilişkin istisnai diğer bir ifade ile sınırlayıcı bir hüküm olarak getirilmeyip sadece uygulamadaki duraksamaları gidermek amacıyla madde metnine konulması, yine tazyik hapsi kararlarının infazının 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ve bu Kanun’a dayanılarak hazırlanan Yönetmelik ve suç tarihinde yürürlükte olan Tüzük hükümlerine göre yapılması ve ilgili mevzuat hükümlerinde haklarında tazyik hapsi kararı verilen kişilerin de hükümlü olarak kabul edilmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, kabahat niteliğindeki “Borçlunun ödeme şartını ihlal” eylemi nedeniyle İİK’nın 340. maddesi uyarınca hakkında üç aya kadar tazyik hapsine karar verilen ve cezasının infazı sırasında 26.12.2015 tarihinde Mersin Açık Ceza İnfaz Kurumundan firar eden sanık …’ın TCK’nın 292. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen hükümlünün kaçması suçu bakımından “Hükümlü” statüsünde bulunduğu ve sanığa atılı suçun yasal unsurlarının oluştuğu kabul edilmelidir.


Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2021/2995 E. , 2022/6195 K.

  • TCK 292
  • Denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmesi gereken sürenin bitiminden itibaren iki gün geçmiş olmasına rağmen müracaat etmemesi nedeni ile hükümlü veya tutuklunun kaçması ve teslim olmaması tek eylem olup tek suçun cezası ile cezalandırılmaldır.

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 105/A-8 maddesinde yer alan “Denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmesi gereken sürenin bitiminden itibaren iki gün geçmiş olmasına karşın müracaat etmeyenler ile kapalı ceza infaz kurumuna iade kararı verilmesine rağmen iki gün içinde en yakın Cumhuriyet başsavcılığına teslim olmayan hükümlüler hakkında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 292’nci ve 293’üncü maddelerinde yazılı hükümler uygulanır.” şeklindeki düzenleme gereğince “denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmesi gereken sürenin bitiminden itibaren iki gün geçmiş olmasına karşın müracaat etmeme” ile “kapalı ceza infaz kurumuna iade kararı verilmesine rağmen iki gün içinde en yakın Cumhuriyet başsavcılığına teslim olmama” eylemlerinden herhangi birinin gerçekleşmesi halinde tutuklu hükümlünün kaçması suçunun oluşacağı ve sonraki eylemin ayrı bir tutuklu hükümlünün kaçması suçunu oluşturmayacağı, bu halde denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmesi gereken sürenin bitiminden itibaren iki gün geçmiş olmasına rağmen müracaat etmemesi nedeni ile hükümlü veya tutuklunun kaçması suçundan Gebze Cumhuriyet Başsavcılığının 08.11.2013 tarihli iddianamesi ile hakkında kamu davası açılan hükümlünün, denetimli serbestlik tedbiri kararının kaldırılarak kapalı ceza infaz kurumuna iadesine dair Gebze İnfaz Hakimliğinin 15.11.2013 tarihli, 2013/225 Esas, 2013/226 Karar sayılı kararının tebliğine rağmen 2 gün içerisinde teslim olmaması şeklindeki sonraki eyleminden dolayı 26.05.2014 tarihli iddianame ile açılan davanın 5271 sayılı CMK.nın 223/7. maddesi uyarınca reddine karar verilmesi yerine yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması


YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/3792 Karar: 2014/5728 Tarih: 07.05.2014

  • TCK 292. Madde

  • Hükümlü veya Tutuklunun Kaçması Suçu

Gerekçeli kararın tebliğ edildiği sırada sanığın askerlik vazifesini ifa ettiği anlaşılmakla, öğrenme üzerine sanık müdafii tarafından yapılan temyizin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;

Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak,

1- TCK’nın 292. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen hükümlü veya tutuklunun kaçması suçunun oluşabilmesi için fail hakkında CMK’nın 101. maddesi uyarınca tutuklama kararı verilmiş olması veya kesinleşmiş ve infazı gereken bir mahkumiyet hükmü bulunması gerektiği; somut olayda Rize Sulh Ceza Mahkemesinin 2006/7617 Esas, Ümraniye 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2007/1702 Değişik iş, Gebze 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/142 Esas, Üsküdar 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2007/1490 Değişik iş, Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2007/731 Değişik iş, Rize Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/98 Esas numaralı dosyalarında düzenlenen yakalama emirlerinin infazı için Gebze Adliyesine götürülen ve burada kolluk görevlilerinin elinden kaçmaya teşebbüs ettiği kabul edilen sanık hakkında kaçmaya teşebbüs etmeden önce verilmiş bir tutuklama kararı bulunup bulunmadığı araştırılıp tespit edilmeden eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

2- Kabule göre de;

Sanığın, atılı suçu ne şekilde cebir veya tehdit kullanarak işlediği karar yerinde tartışılıp açıklanmadan, hakkında TCK’nın 292. maddesinin 2. fıkrasının uygulanması,

Sonuç: Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 07.05.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/943 Karar: 2014/2921 Tarih: 13.03.2014

  • TCK 292. Madde

  • Hükümlü veya Tutuklunun Kaçması Suçu

Dosya kapsamına göre, sanığın üzerine atılı hükümlü veya tutuklunun kaçması suçunun maddi unsurunun; kişinin kanunen tutuklandıktan veya kesinleşmiş bir yargı kararı ile mahkum olduğu hapis cezasının infazına başlandıktan veya bu maksatla yakalandıktan sonra tutukevinden, ceza infaz kurumundan veya gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçması olması karşısında, özel infaz rejimi gereğince cezası hafta sonları Kaş K1 Tipi Kapalı Ceza infaz Kurumunda infaz edilen sanığın 3.12.2010 tarihinde kuruma gitmemek şeklinde gerçekleşen eyleminin müsnet suçu oluşturmayacağı gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 Sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığının 17.12.2013 gün ve 2013/19171/77416 Sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 3.1.2014 gün ve 2013/406324 Sayılı tebliğnamesi ile daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla;

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : TCK’nın 292. maddesine göre hükümlü veya tutuklunun kaçması suçunun oluşması için failin tutukevinden, ceza infaz kurumundan veya gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçmasının gerektiği, bunun dışındaki hallerde söz konusu suçun oluşması için yasalarda fiili suç sayan özel bir düzenleme olmasında zorunluluk bulunduğu, 5275 Sayılı Kanunun özel infaz usullerini düzenleyen 110. maddesinde böyle bir düzenleme olmadığı gibi aynı maddenin 5. fıkrasına göre özel infaz usulünün gereklerine geçerli bir mazeret olmaksızın uyulmaması halinin müeyyidesinin cezanın baştan itibaren infaz kurumunda çektirilmesine karar verme olacağı anlaşılmakla;

SONUÇ : Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma istemi incelenen dosya kapsamına nazaran bu gerekçeyle yerinde görüldüğünden, Kaş Sulh Ceza Mahkemesi’nin 27.6.2012 tarih, 2011/17 esas ve 2012/519 Sayılı kararının CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, CMK’nın 309/4-d maddesi uyarınca bozma nedenine göre uygulama yapılarak; hükümlünün beraatine ve cezanın çektirilmemesine, Dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.3.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2010/3330 Karar: 2012/6872 Tarih: 26.03.2012

  • TCK 292. Madde

  • Hükümlü veya Tutuklunun Kaçması Suçu

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi. Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

5237 sayılı TCK’nın 292/1. maddesinde tanımlanan suçun oluşabilmesi için, mahkeme kararı ile tutuklanan ya da kesinleşmiş bir mahkumiyet kararına istinaden görevli ve yetkili kişilerce yakalanmış failin, bu kişilerin elinden ya da gözetimi altında bulunduğu yerden kaçması gerekir. Hakkında tutuklama ya da kesinleşmiş mahkumiyet kararı bulunmayan kişinin gözaltından veya gözlem altından kaçması, suç olarak tanımlanmamıştır.

Yargılamaya konu somut olayda; E… ilçesinde meydana gelen hayvan hırsızlığı suçunda, suça iştirak olduğu ve A…‘da ikamet ettiği düşünülen, açık adresleri ve kimlik bilgileri bilinmeyen bazı kişilerin, Ethem adındaki kişi tarafından teşhis edildikten sonra yakalanarak gözaltına alınması amacıyla E… Jandarmasının, E… Cumhuriyet Savcılığının, A… Cumhuriyet Savcılığına hitaben yazdığı, gösterilen adreslerde arama, elde edilecek delillere el koyma, şüphelilerin gözaltına alınması için gerekli çalışmanın yapılabilmesi amacıyla izin verilmesi ricasını içeren yazı ile A… polisine müracaat ettikleri, henüz alınmış bir arama, yakalama ve gözaltı kararı olmadığı için polisin, jandarma görevlilerini sadece gitmek istedikleri mahalle bıraktığı, jandarma görevlilerinin, sokakta tesadüfen hayvan hırsızlığı şüphelisi olan sanığı gördükleri, dur ihtarına uymayarak kaçan sonra da tabancayla ateş ederek kurtulmaya çalışan sanığın, 05.04.2007 tarihinde saat 19.00 civarında yaralı şekilde yakalandığı, saat 19.20 civarında da tedavisinin sağlanması için hastaneye yatırıldığı, sanığın, hastane ranzasına bağlı kelepçesinden kurtularak 06.04.2007 tarihinde muhtemelen saat 04.30’da hastaneden kaçtığı dosya kapsamından anlaşılmakla;

Sanık hakkında yakalandığı ve kaçtığı tarih/saat itibariyle tutuklama kararı ya da kesinleşmiş mahkumiyet kararı gibi hukuken kaçmama yükümlülüğü yükleyecek hürriyeti kısıtlayıcı bir kararın bulunup bulunmadığı araştırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile hükümlülük kararı verilmesi, Yasaya aykırı ve sanık Resul’ün temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle (HÜKMÜN BOZULMASINA), yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 26.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas: 2006/6378 Karar: 2006/7185 Tarih: 03.10.2006

  • TCK 292. Madde

  • Hükümlü veya Tutuklunun Kaçması Suçu

Gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine,

Ancak;

1- 5237 sayılı TCK.nun 292/2. madde ve fıkrasında, cebir ve tehdit kullanılarak suçun işlenmesi halinin düzenlendiği, sanığın hükümlü bulunduğu cezaevinin penceresinin demir parmaklıklarını keserek firara teşebbüs edip, cebir ve tehdit kullanmadığının anlaşılması karşısında; sanığa aynı yasa ve maddenin 1. 3. fıkraları uyarınca ceza tayini gerekeceğinin gözetilmemesi ve ayrıca cezaevi penceresinin demir parmaklıklarının kesilmesi nedeniyle mala zarar verme suçu gerçekleştiği halde, bu suçtan hüküm kurulmaması,

2- Kesinleşen kararda teşebbüs ve takdiri indirime ilişkin hükümler uygulandığı halde, uyarlamaya ilişkin kararda uygulanmaması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş hükümlünün temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı ( BOZULMASINA ), 03.10.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/6064 Karar : 2018/8476 Tarih : 5.07.2018

  • TCK 292. Madde

  • Hükümlü veya Tutuklunun Kaçması Suçu

Sanığın kendiliğinden teslim olduğuna yönelik savunması bulunmadığından tebliğnamedeki bu hususa yönelik bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

Yerinde görülmeyen sair temyiz itirazının reddine, ancak;

TCK.nun 292. maddesinde düzenlenen hükümlü veya tutklunun kaçması suçunda failin CMK.nun 101. maddesi uyarınca hakkında tutuklama karar verilmiş ya da hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü bulunan bir kimse olması gerektiği söz konusu suçların özgü suç niteliğinde olup bu suçların yalnızca durum ve sıfatı anılan maddelerdeki tanıma uyan kişilerin işleyebileceği gözetilip bu ilkeler ışığında somut olay incelendiğinde; Dosyada bulunmayan yakalama kararının aslı ya da onaylı sureti Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde getirtilip incelenerek çıkarlan yakalama kararının tutukluluk veya kesinleşmiş mahkumiyet kararına ilişkin olup olmadığının tespitinden sonra sanığın hukuki durumunun tayini gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kuurulması,

Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 05.07.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/6060 Karar : 2018/8477 Tarih : 5.07.2018

  • TCK 292. Madde

  • Hükümlü veya Tutuklunun Kaçması Suçu

Suça sürüklenen çocuk hakkında hükümlü veya tutuklunun kaçması suçundan kurulan hükümde arttırım yapılırken uygulanan TCK.nun 292/3 madde ve fıkrasının iddianamede sevk maddesi olarak gösterilmesi ve yargılamada ek savunma hakkı verildiğinin anlaşılması karşısında tebliğnamenin 1. bendinde yer alan bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

Yerinde görülmeyen sair temyiz itirazının reddine, ancak;

1- TCK.nun 292/1 maddesinde ceza tayin edilirken gerekçe gösterilerek ceza alt hadden tayin edildiği halde, aynı maddenin 3. fıkrasının uygulanmasında, gerekçe gösterilmeyerek üst hadden arttırım yapılmak suretiyle ceza tayini,

2- Suça sürüklenen çocuk hakkında hükmedilen hürriyeti bağlayıcı cezanın adli para cezasına çevrilmesi sırasında adli para cezasına esas alınan tam gün sayısı ile bir gün karşılığı 20 TL’den hesap edilmek suretiyle belirlenen 4000 TL adli para cezasına dayanak kanun ve maddesinin gösterilmemesi suretiyle CMK.nun 232/6. maddesine muhalefet edilmesi,

Yasaya aykırı, suça sürüklenen çocuk müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 05.07.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/6788 Karar : 2016/1100 Tarih : 1.02.2016

  • TCK 292. Madde

  • Hükümlü veya Tutuklunun Kaçması Suçu

A- Sanıklar … ve … hakkında kamu malına zarar verme suçu yönünden kurulan hükümlere yönelik olarak; 28.06.2014 tarih ve 29044 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 65. maddesiyle 5237 sayılı TCK’nın 152. maddesinde yapılan değişiklik de dikkate alındığında her iki sanık hakkında alt sınırdan cezalarının belirlenmiş olması nedeni ile cezaların üst sınırında yapılan yasal değişikliğin sanıkların hukuki durumunda değişiklik yapmayacağı gözetilerek ve sanık … hakkında TCK`nın 283 maddesi uyarınca kurulan hükme yönelik yapılan incelemede;

Sanık … hakkında TCK’nın 37. maddesi kapsamında değerlendirme yapılması gerektiği gözetilmeden TCK`nın 39. maddesi uygulanmak sureti ile hüküm tesis edilmiş ise de bu durum aleyhe temyiz bulunmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.

Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 K. sayılı iptal kararının TCK`nın 53. maddesinin uygulanması yönünden infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanık ve diğer sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,

B- Sanık … hakkında TCK`nın 292. maddesi uyarınca kurulan hükme yönelik temyize gelince;

Olay tarihinde üzerinde uyuşturucu madde ile yakalandıktan sonra gözaltına alındığı ve hazırlanan tahkikat evrakı ile birlikte Cumhuriyet Başsavcılığına sevk edildikten sonra elleri kelepçeli halde adliye binasından kaçtığı anlaşılan ve hakkında tutuklama kararı veya kesinleşmiş bir hüküm bulunmayan sanığın eyleminde hükümlü veya tutuklunun firarı suçları unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmeksizin mahkumiyetine karar verilmesi,

Kabul ve uygulamaya göre de;

TCK’nın 53. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarının uygulanması bakımından, Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 sayılı iptal kararının gözetilmesi zarureti,

Kanuna aykırı, sanık ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 01.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2010/3330 Karar : 2012/6872 Tarih : 26.03.2012

  • TCK 292. Madde

  • Hükümlü veya Tutuklunun Kaçması Suçu

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi. Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

5237 sayılı TCK`nın 292/1. maddesinde tanımlanan suçun oluşabilmesi için, mahkeme kararı ile tutuklanan ya da kesinleşmiş bir mahkumiyet kararına istinaden görevli ve yetkili kişilerce yakalanmış failin, bu kişilerin elinden ya da gözetimi altında bulunduğu yerden kaçması gerekir. Hakkında tutuklama ya da kesinleşmiş mahkumiyet kararı bulunmayan kişinin gözaltından veya gözlem altından kaçması, suç olarak tanımlanmamıştır.

Yargılamaya konu somut olayda; E… ilçesinde meydana gelen hayvan hırsızlığı suçunda, suça iştirak olduğu ve A…‘da ikamet ettiği düşünülen, açık adresleri ve kimlik bilgileri bilinmeyen bazı kişilerin, Ethem adındaki kişi tarafından teşhis edildikten sonra yakalanarak gözaltına alınması amacıyla E… Jandarmasının, E… Cumhuriyet Savcılığının, A… Cumhuriyet Savcılığına hitaben yazdığı, gösterilen adreslerde arama, elde edilecek delillere el koyma, şüphelilerin gözaltına alınması için gerekli çalışmanın yapılabilmesi amacıyla izin verilmesi ricasını içeren yazı ile A… polisine müracaat ettikleri, henüz alınmış bir arama, yakalama ve gözaltı kararı olmadığı için polisin, jandarma görevlilerini sadece gitmek istedikleri mahalle bıraktığı, jandarma görevlilerinin, sokakta tesadüfen hayvan hırsızlığı şüphelisi olan sanığı gördükleri, dur ihtarına uymayarak kaçan sonra da tabancayla ateş ederek kurtulmaya çalışan sanığın, 05.04.2007 tarihinde saat 19.00 civarında yaralı şekilde yakalandığı, saat 19.20 civarında da tedavisinin sağlanması için hastaneye yatırıldığı, sanığın, hastane ranzasına bağlı kelepçesinden kurtularak 06.04.2007 tarihinde muhtemelen saat 04.30`da hastaneden kaçtığı dosya kapsamından anlaşılmakla;

Sanık hakkında yakalandığı ve kaçtığı tarih/saat itibariyle tutuklama kararı ya da kesinleşmiş mahkumiyet kararı gibi hukuken kaçmama yükümlülüğü yükleyecek hürriyeti kısıtlayıcı bir kararın bulunup bulunmadığı araştırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile hükümlülük kararı verilmesi,

Yasaya aykırı ve sanık Resul`ün temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle hükmün ( BOZULMASINA ), yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine ( GÖNDERİLMESİNE ), oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS