Suçluyu Kayırma Suçu
TCK Madde 283
(1) Suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkan sağlayan kimse, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(3) Bu suçun üstsoy, altsoy, eş, kardeş veya diğer suç ortağı tarafından işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz.
TCK Madde 283 Gerekçesi
Madde metninde, işlenmiş olan bir suçun failine, suçun işlenişine herhangi bir şekilde iştirak etmeksizin, yardımda bulunulması cezaî müeyyide altına alınmıştır. Bununla güdülen amaç, suç işlendikten sonra failin herhangi bir şekilde yardım görmesini engellemektir. Bu suretle ceza adaletinin gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Ceza muhakemesinin amacını oluşturan maddî gerçeğin araştırılıp ortaya çıkarılması ve bu suretle adil bir yargıya varılması, suç şüphesi altında bulunan kişinin dahi esasta menfaatine bir husustur. Çünkü insan şahsîyetinin tekâmülü, ancak hakikat ve adaletle mümkün olabilecektir. Maddî gerçeğin tespitine dayalı olarak mahkemece hükmolunan ceza veya tedbirin infazı, suçlu kişinin işlediği suçtan dolayı içinde bulunduğu kusurluluk durumundan ibra olmasını, yani yeniden topluma kazandırılmasını sağlayacaktır. Bu bakımdan, suç şüphesi altında bulunan kişinin yargılanmasının veya hükümlü kişinin mahkûm olduğu cezanın veya tedbirin infazının engellenmesi, ceza adaletinin gerçekleşmesini engelleyecektir.
Bu suçun konusu, daha önce işlenmiş olan bir suçun işlenişine herhangi bir şekilde iştirak etmiş olan bir kişidir. Kayrılan kişi, önceki suçun faili veya şeriki olabilir. Bu kişi, önceden işlenen bir suçtan mahkûm olmuş bir kişi olabileceği gibi, sadece şüpheli veya sanık olması nedeniyle aranan bir kişi de olabilir.
Sanık veya mahkûm olan kimsenin saklanmasına yönelik her hareket, bu suçun oluşmasını sağlayacaktır. Sanık veya mahkûmun belli bir yerde saklanmasının temin edilmesinden başka; bu kişi, soruşturmanın veya infazın engellenmesi amacıyla örneğin bir başka ülkeye kaçırılmış olabilir. Bu tür fiilleri de söz konusu suç kapsamında değerlendirmek gerekir.
Belirtmek gerekir ki, hakkında tutuklama veya mahkûmiyet kararı verilen kişinin bir yerde barınmasını temin etme durumunda dahi, bu suçun oluştuğunu kabul etmek gerekir.
Bu suçun oluşabilmesi için, kayrılan kişinin araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması amacıyla hareket edilmesi gerekir. Böyle bir amaç güdülmemekle beraber, kişinin insani mülahazalarla bazı ihtiyaçlarının karşılanmış olması durumunda, söz konusu suç oluşmayacaktır.
Bu suçun faili herkes olabilir. Ancak, izlenen suç siyaseti gereğince, kayırma suçundan dolayı cezalandırılabilmesi için, kişinin önceden işlenmiş olan suça herhangi bir şekilde iştirak etmemiş olması aranmıştır. Keza, kayırma suçunun konusunu belli akrabalık ilişkisi içinde bulunan kişilerin oluşturması hâlinde de cezaya hükmedilmeyecektir.
Kişinin önceden işlenmiş olan asıl suça fail veya şerik olarak iştirak etmiş olması veya suçun konusunu oluşturan kişilerle belli akrabalık ilişkisi içinde bulunması, bu suç açısından sadece bir şahsî cezasızlık sebebi oluşturmaktadır. Şahsî cezasızlık sebebinin bulunduğu hâllerde işlenen fiil suç ve dolayısıyla haksızlık oluşturma özelliğini muhafaza etmektedir. Ancak, kişinin ceza hukuku açısından sorumluluğu cihetine gidilmemektedir.
TCK 283 Suçluyu Kayırma Suçu Yargıtay Kararları
Ceza Genel Kurulu - Karar: 2019/432
- TCK 283
- Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu işleyen kişinin kayrılması suretiyle suçluyu kayırma suçu işlenmiştir.
Uyuşmazlığın çözümünde isabetli bir hukuki sonuca varılabilmesi için öncelikle, sanığa atılı suç üstlenme ve suçluyu kayırma suçları üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitabının “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının “Adliyeye Karşı Suçlar” başlıklı ikinci bölümünde, “Suç Üstlenme” başlığıyla düzenlenen 270. maddesi; “Yetkili makamlara, gerçeğe aykırı olarak, suçu işlediğini veya suça katıldığını bildiren kimseye iki yıla kadar hapis cezası verilir. Bu suçun, üstsoy, altsoy, eş veya kardeşi cezadan kurtarmak amacıyla işlenmesi hâlinde; verilecek cezanın dörtte üçü indirilebileceği gibi, tamamen de kaldırılabilir” şeklinde düzenlenmiştir. Kişinin gerçekte hiç işlenmemiş veya başkası tarafından işlenmiş olan bir suçu kendisinin işlediğinden bahisle bildirimde bulunmasıyla oluşan suç üstlenme suçunun, belli akrabalık ilişkisi içinde bulunulan kişilerin cezadan kurtulması amacıyla işlenmesini kanun koyucu cezadan indirim nedeni ya da şahsi cezasızlık hâli olarak kabul etmiştir.
Suç üstlenme, adli makamların hataya düşürülmelerini, isabetsiz hüküm vermelerini ve dolayısıyla itibarlarını kaybetmelerini önlemek amacıyla adliye aleyhine bir suç olarak düzenlenmiştir. Dolayısıyla bu suçun ihdasıyla, adliyenin kişisel bir takım düşüncelerle hataya düşürülmesi önlenmek istenmiştir. İşlemediği bir suçu yetkili makamlar önünde üstlenen fail, yalnız gerçek suç ve suçluları takiple görevli bulunan adli makamların var oluş amaçlarına aykırı hareket etmelerine neden olacaktır. Bu bağlamda, suç üstlenme suçunun hukuki konusu ile; adliyeye karşı hileli davranışlarla, suçların takibinin saptırılmamasının amaçlanmış olmasından dolayı, Devletin yükümlülüğü olan adil yargılanma hakkının sağlanmasına ilişkin kamusal yarar korunmak istenmiştir.
Suç üstlenme suçu, failin yetkili makamlara gerçeğe aykırı olarak bir suçu işlediğini veya suça katıldığını bildirmesi suretiyle işlenmektedir. Burada failin üstlendiği suç, gerçekte işlenmemiş bir fiile ilişkin olabileceği gibi, işlenmiş bir suç da olabilecektir. Dolayısıyla, failin üstlendiği suça dair gerçeğe aykırılık; üstlenilen fiilin kendisine ya da failine yönelik olabilmektedir (Osman Yaşar - Hasan Tahsin Gökcan - Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, Cilt: 6, Ankara 2014, s. 8149). Bu suçun oluşabilmesi için, failin gerçeğe aykırı beyanını yetkili makamlara bildirmesi gerekmektedir. Burada önemli olan husus, kendisine yapılan bildirim hakkında soruşturma başlatmakla ya da bildirimi soruşturma yapacak mercie iletmekle yükümlü olan bir makama başvurulmuş olmasıdır. Söz konusu makamlar da CMK’nın 158. maddesinde belirtilmiş olup buna göre konumuza ilişkin olarak bir suça ilişkin ihbar veya şikâyetin, Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına yapılabileceği hüküm altına alınmıştır. TCK’nın 270. maddesinde “suç” tabiri kullanıldığından, bu suçun oluşabilmesi için gereken diğer bir husus; üstlenilen fiilin, ceza hukuku anlamında bir suç teşkil etmesidir. Bu bağlamda kabahatler ve sadece idari yaptırımı gerektiren ihlâller bu suçu oluşturmayacaktır (Osman Yaşar - Hasan Tahsin Gökcan - Mustafa Artuç, s. 8150; Durmuş Tezcan - Mustafa Ruhan Erdem - R. Murat Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 16. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Eylül 2018, s. 1220).
Uyuşmazlık konusuyla ilgili “Suçluyu kayırma” suçu ise aynı Kanun’un 283. maddesinde;
“(1) Suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkan sağlayan kimse, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(3) Bu suçun üstsoy, altsoy, eş, kardeş veya diğer suç ortağı tarafından işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin gerekçesinde; “Madde metninde, işlenmiş olan bir suçun failine, suçun işlenişine herhangi bir şekilde iştirak etmeksizin, yardımda bulunulması cezaî müeyyide altına alınmıştır. Bununla güdülen amaç, suç işlendikten sonra failin herhangi bir şekilde yardım görmesini engellemektir. Bu suretle ceza adaletinin gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Ceza muhakemesinin amacını oluşturan maddî gerçeğin araştırılıp ortaya çıkarılması ve bu suretle adil bir yargıya varılması, suç şüphesi altında bulunan kişinin dahi esasta menfaatine bir husustur. Çünkü insan şahsîyetinin tekâmülü, ancak hakikat ve adaletle mümkün olabilecektir. Maddî gerçeğin tespitine dayalı olarak mahkemece hükmolunan ceza veya tedbirin infazı, suçlu kişinin işlediği suçtan dolayı içinde bulunduğu kusurluluk durumundan ibra olmasını, yani yeniden topluma kazandırılmasını sağlayacaktır. Bu bakımdan, suç şüphesi altında bulunan kişinin yargılanmasının veya hükümlü kişinin mahkûm olduğu cezanın veya tedbirin infazının engellenmesi, ceza adaletinin gerçekleşmesini engelleyecektir. Bu suçun konusu, daha önce işlenmiş olan bir suçun işlenişine herhangi bir şekilde iştirak etmiş olan bir kişidir. Kayrılan kişi, önceki suçun faili veya şeriki olabilir. Bu kişi, önceden işlenen bir suçtan mahkûm olmuş bir kişi olabileceği gibi, sadece şüpheli veya sanık olması nedeniyle aranan bir kişi de olabilir. Sanık veya mahkûm olan kimsenin saklanmasına yönelik her hareket, bu suçun oluşmasını sağlayacaktır. Sanık veya mahkûmun belli bir yerde saklanmasının temin edilmesinden başka; bu kişi, soruşturmanın veya infazın engellenmesi amacıyla örneğin bir başka ülkeye kaçırılmış olabilir. Bu tür fiilleri de söz konusu suç kapsamında değerlendirmek gerekir.
Belirtmek gerekir ki, hakkında tutuklama veya mahkûmiyet kararı verilen kişinin bir yerde barınmasını temin etme durumunda dahi, bu suçun oluştuğunu kabul etmek gerekir.
Bu suçun oluşabilmesi için, kayrılan kişinin araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması amacıyla hareket edilmesi gerekir. Böyle bir amaç güdülmemekle beraber, kişinin insani mülahazalarla bazı ihtiyaçlarının karşılanmış olması durumunda, söz konusu suç oluşmayacaktır. Bu suçun faili herkes olabilir. Ancak, izlenen suç siyaseti gereğince, kayırma suçundan dolayı cezalandırılabilmesi için, kişinin önceden işlenmiş olan suça herhangi bir şekilde iştirak etmemiş olması aranmıştır. Keza, kayırma suçunun konusunu belli akrabalık ilişkisi içinde bulunan kişilerin oluşturması hâlinde de cezaya hükmedilmeyecektir.
Kişinin önceden işlenmiş olan asıl suça fail veya şerik olarak iştirak etmiş olması veya suçun konusunu oluşturan kişilerle belli akrabalık ilişkisi içinde bulunması, bu suç açısından sadece bir şahsî cezasızlık sebebi oluşturmaktadır. Şahsî cezasızlık sebebinin bulunduğu hâllerde işlenen fiil suç ve dolayısıyla haksızlık oluşturma özelliğini muhafaza etmektedir. Ancak, kişinin ceza hukuku açısından sorumluluğu cihetine gidilmemektedir.” şeklinde açıklamalar yapılmıştır.
Suçluyu kayırma suçu, adliyeye karşı işlenen suçlar arasında düzenlenen suçlardan biri olarak suçların önlenmesi ve adil yargılanma, ceza adaletini gerçekleştirmeyi amaçlayan adliyenin saygınlığı, adil, dürüst ve usulüne uygun bir yargılama anlamında adliye, adliyenin ceza muhakemesini düzgün bir biçimde yürütmesine ilişkin menfaatini koruma altına almak maksadıyla Kanun’da bağımsız bir suç olarak düzenlenmiştir. Bu suçun faili herhangi bir kimse olabilir. Ancak failin önceden işlenmiş olan suçun faili veya şeriki olmaması zorunludur. Failin kamu görevlisi olması ve suçun görevde bağlantılı olarak işlenmesi ikinci fıkradaki suçu nitelikli hâle girmektedir. Son fıkra ise şahsi cezasızlık hâline ilişkindir. “Suçluyu kayırma” kavramı Kanun’da tanımlanmamış, ancak suç tipinin işlenebilmesi için çeşitli hareketler öngörülmüştür. Suç kapsamında yaptırım altına alınan fiil, suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkân sağlamaktır. Madde metninde imkân sağlamanın hangi şekilde değil, hangi amaçla gerçekleşmesi gerektiği düzenlenmiştir. İmkân sağlamaya örnek olarak şüpheli, sanık veya mahkûmun saklanması, ele geçirilmesinin engellenmesi, bu amaçlarla ona imkân sağlanması gösterilmiştir. Sahte deliller uydurmak, mevcut delilleri gizlemek, değiştirmek, ortadan kaldırmak gibi davranışların bu kapsamda değerlendirilmesinin mümkün olduğu ifade edilebilir. Suçluyu kayırma suçu, Kanun’da seçimlik hareketli, ancak her bir seçimlik hareket bakımından serbest hareketli bir suç olarak düzenlenmiştir. Yani failin, suçluyu araştırma, yakalama, tutuklama, hükmün infazından kurtulması için imkân sağlayıcı her türlü hareketi madde kapsamında cezalandırılmaktadır (Zahit Yılmaz, Suçluyu Kayırma Suçu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, C.18, s.1).
Görüldüğü üzere, suç üstlenme ve suçluyu kayırma suçlarının ortak yönü; işlenen suçun gerçek faili hakkında bir araştırma, soruşturma ya da kovuşturma yapılmasını engellemektir. Ancak suç üstlenme suçunda, suçu üstlenen fail üstlendiği suç nedeniyle soruşturma veya kovuşturmaya maruz kaldığı hâlde, suçluyu kayırma suçunda kayıran fail, kayırdığı kişinin işlediği suçu üzerine almamakta ve kayrılan kişinin işlediği suçtan dolayı kendisi hakkında bir soruşturma veya kovuşturma yapılmamaktadır. Son olarak, sanığın somut olayda inceleme dışı sanık U.E. tarafından işlenen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu, yetkili makamlara gerçeğe aykırı olarak kendisinin işlediğini bildirmekten ibaret fiilinin ceza hukuku anlamında suç teşkil edip etmediğinin belirlenmesi ve bu bağlamda uyuşmazlığın çözümü açısından, alkollü araç kullanımı sırasında gerçekleşen trafik kazalarındaki cezai sorumluluğa dair yasal düzenlemeler üzerinde de durulmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın “Trafik güvenliğini tehlikeye sokma” başlıklı 179. maddesinin üçüncü fıkrasında; “Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen araç kullanan kişi yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır” hükmüne yer verilip, fıkranın uygulanma şartları ise gerekçesinde; “Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen araç kullanan kişinin cezalandırılması öngörülmüştür. Bu bakımdan, örneğin, uzun süre araç kullanmak dolayısıyla yorgun ve uykusuz olan kişilerin araç kullanmaya devam etmesi hâlinde de bu suçun oluştuğunu kabul etmek gerekir.” şeklinde açıklanmıştır.
TCK’nın 179. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen suçun faili, alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen araç kullanan kişidir. Suçun oluşması için tek başına alkol veya uyuşturucu madde etkisinde araç kullanmak yeterli olmayıp ayrıca kişinin alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edip edemeyeceğinin, diğer bir deyişle güvenli araç kullanıp kullanamayacağının tespit edilmesi gerekmektedir (Ömer Metehan Aynural, Soyut Tehlike Bağlamında Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma Suçu (TCK 179/3), On İki Levha Yayıncılık A. Ş., 1. Baskı, İstanbul, Mart 2018, s. 42-45).
TCK’nın 179/3. maddesinde sözü edilen alkol, alkollü içki yapımında kullanılan alkol türü olan etanoldür (etil alkol). Promil ise, alınan alkolün 100 mililitre kandaki oranını miligram cinsinden gösteren ölçü birimidir. Alkolün ağırlığı, kanın ise hacmi dikkate alınarak kurulan orantı üzerinden kandaki alkolün promil cinsinden seviyesi belirlenir. Örneğin 0,40 promil, 100 mililitre kanda 40 miligram alkol bulunduğunu gösterir. Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulunca vücuda alınan etil alkolün kandaki seviyesinin ortalama olarak saatte 0,15 promil azaldığının tıbben bilindiği belirtilmektedir.
Maddede hangi orandaki alkolün güvenli araç kullanma yeteneğini ortadan kaldıracağına ilişkin bir ölçüt belirlenmemiştir. Bu nedenle somut olaydaki durumun araştırılması gerekmektedir. Esasen bilimsel olarak da kanda bulunan belirli bir alkol oranının her insanda aynı sonuca yol açtığı söylenemez. Bunda kişinin bünyesel özellikleri, yaşı, cinsiyeti, alkol kullanma sıklığı vb. etmenler rol oynamaktadır. Kandaki alkol oranı, olay tarihi itibarıyla saptanabilmelidir. Önemli olan, suç oluşturduğu kabul edilen davranışın icra edildiği sırada failin kanındaki alkol oranıdır. Kandaki alkol oranının her saat için ortalama 0,15 promil azaldığının bilimsel olarak kabul edilmesi nedeniyle olaydan sonraki saatlerde yapılacak ölçümlerde bu hususun gözetilmesi gerekir. Hâkim, alkol oranını, olay tutanağını, bilimsel görüşleri ve failin aracı kullanma şekli, olay sonrasındaki konuşmaları ve diğer hareketleri gibi harici davranışlarına ilişkin tanık gözlemlerini değerlendirerek suçun oluşup oluşmadığını takdir etmelidir. Önemli olan husus, alkol oranı ve failin olay sırasındaki davranışları gibi bilgilerden hareketle alınan alkol nedeniyle aracı güvenli kullanma yeteneğinin azaldığının tespit edilebilmesidir (Osman Yaşar - Hasan Tahsin Gökcan - Mustafa Artuç, s. 5525-5531).
Öte yandan, Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulu tarafından, 0,30 promil ve altında kan alkol düzeyine sahip olan olan kişilerin aksi ispatlanmadıkça güvenli sürüş (araç kullanma) yeteneklerinin bozulmadığının, 1,01 promil ve üzerinde kan alkol düzeyine sahip sürücülerin ise bireysel farklılıkları ortadan kaldırabilecek ölçüde alkollü olduklarının ve bu seviyede alkol tesiri altındaki sürücülerin emniyetli sürüş yeteneklerinin olumsuz olarak etkilendiğinin kabulü gerektiği, 0,31-1,00 promil kan alkol seviyesine sahip sürücülerin ise güvenli sürüş yeteneğini kaybedip kaybetmedikleri hususunun ivedilikle yapılacak detaylı bir hekim muayenesi ile tespit edilmesi gerektiği belirtilmekteydi (Faruk Aşıcıoğlu - Belkıs Yapar - Aliye Tütüncüler-Ahmet Belce, Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma Suçu Açısından Alkol, Adli Tıp Dergisi, cilt 23, sayı 3, 2009, s. 15).
…
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Olay tarihinde 1,85 promil alkollü olması nedeniyle emniyetli bir şekilde araç kullanamayacak hâlde bulunan inceleme dışı sanık U.E.’nin, kendi sevk ve idaresindeki araçla seyir hâlindeyken, park halinde bulunan aracı geçmek amacıyla ve doğrultu değiştirme manevralarını yanlış yapmak suretiyle asli kusurlu olarak diğer şeride kontrolsüz şekilde yön değiştirdiği esnada, karşı şeritten gelen S.M.I.’nin sevk ve idaresindeki araca çarpıp maddi hasarlı trafik kazasına neden olduğu, bu eylemi nedeniyle trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği ve kaza sonrasında aracın yanına gelen sanık M.K.H.’nin kolluk görevlilerine inceleme dışı sanık U.E.’nin kullandığı aracı gerçeğe aykırı olarak kendisinin kullandığını ve kazayı kendisinin yaptığını bildirdiği olayda; gerçekleşen maddi hasarlı kazanın kasıtlı bir fiille işlenmemesi nedeniyle mala zarar verme suçunun oluşmaması, kaza tespit tutanağına göre, inceleme dışı sanık U.E.’nin aracı 1,85 promil alkollü olarak kullanmasından bağımsız olarak, aracın olay anındaki sevk ve idare ediliş biçimi, kazanın gerçekleşme şekli ve sonuçları itibarıyla maddi hasarlı kazaya konu eylemin başlı başına TCK’nın 179. maddesinde yer alan trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun unsurlarını taşımaması ve sanık M.K.H.’nin de tespit edilen 0,14 promilden ibaret alkolün bilimsel verilere göre emniyetli bir şekilde araç kullanımını engellemeyecek miktarda olması karşısında; kolluk görevlilerince kazaya karışan aracın sanık tarafından kullandığının kabul edilmesi hâlinde dahi, inceleme dışı sanık U.E. yönünden sübut bulan trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun sanık M.K.H. yönünden oluşmayacağı, dolayısıyla sanık M.K.H.’nin; kendisi hakkında ceza hukuku anlamında suç teşkil etmeyen bir fiili üstlenmekten ibaret ve trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu işleyen inceleme dışı sanık U.E.’ye, adli makamlarca yapılacak soruşturma işlemlerinden kurtulması için imkan sağlamaya yönelik eyleminin suçluyu kayırma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/533 Karar : 2015/371 Tarih : 24.03.2015
-
TCK 283. Madde
-
Suçluyu Kayırma Suçu
TCK’nın 283. maddesinde tanımlanan suçluyu kayırma suçunun oluşması için, failin suç işleyen kişiye araştırma, yakalama, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkân sağlaması gerektiği, somut olayda; Kalecik ilçesi cezaevinden cinayet zanlısı ve firari … isimli şahsın… Köyünde bir evde saklandığı şeklinde bilgi alınması neticesinde mezkur yerde bulunmaması üzerine ihbar edenle iletişime geçilerek ihbarın asılsız çıktığı beyanı üzerine Kuşçali Köyü yakınındaki su deposunun yanında olduklarının belirlenmesi üzerine söz konusu yere gidildiğinde, firari Satılmış’ın gece karanlığından istifade ederek kaçtığı fakat yanında bulunan sanığın kovalama neticesi yakalandığına dair tutanak karşısında, sanığın üzerine atılı suçluyu kayırma suçunu işlediğine dair mahkumiyetine yeterli her türlü kuşkudan uzak, kesin, inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden, atılı suçtan beraati yerine, takdirde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/1950 Karar: 2017/797 Tarih: 02.03.2017
-
TCK 283. Madde
-
Suçluyu Kayırma Suçu
A- ) Sanıklar Ö. ve G. hakkındaki hükümlerin incelenmesi:
Olay tutanağı, sanıkların savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre; sanıkların diğer sanık N.’nin suçuna iştirak ettiklerine dair delil bulunmadığı, diğer sanık N.’nin kolluk görevlilerini fark ederek, aracın penceresinden suç konusu hapları attığını söylemesinden sonra, durmayarak sanık N.’nin yakalanmasını engellemek için kolluk görevlilerinden kaçmaktan ibaret eylemlerinin TCK’nın 283/1. maddesinde düzenlenen “suçluyu kayırma” suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin, uyuşturucu madde ticareti suçundan hüküm kurulması,
Yasaya aykırı, sanıkların müdafilerinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, re’sen de temyize tabi olan hükümlerin BOZULMASINA, bozma nedenine göre sanıkların SALIVERİLMELERİNE, başka suçtan hükümlü ya da tutuklu olmadıkları takdirde derhal salıverilmeleri için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı yazılmasına,
B- ) Sanık N. hakkındaki hükmün incelenmesi:
Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile aşağıda belirtilenin dışındaki yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanıklar Ö. ve G. hakkındaki bozma nedenine göre, TCK’nın 188/5. maddesinin uygulanmasının mümkün olmaması,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları ile duruşmadaki savunması bu sebeple yerinde görülmüş olduğundan, re’sen de temyize tabi olan hükmün BOZULMASINA, tutuklama koşullarında değişiklik olmaması ve tutuklama tarihine göre sanık hakkındaki salıverilme isteğinin reddine, 02.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/3257 Karar: 2015/1744 Tarih: 08.06.2015
-
TCK 283. Madde
-
Suçluyu Kayırma Suçu
1- 5237 sayılı TCK’nın 270. maddesinde tanımlanan suç üstlenme suçunun oluşması için, failin yetkili makamlara gerçeğe aykırı olarak suçu işlediğini veya suça katıldığını bildirmesi ve üstlenilen fiilin de suç oluşturması gerekir.
Somut olayda ise; alkollü olarak araç kullanarak trafik güvenliğini tehlikeye düşüren D…. Ö…. hakkında soruşturma yapılmasını engellemek için alkolsüz olan sanık Ö…. İ….’nin aracı kendisinin kullandığını görevli polis memurlarına beyan etmesinin TCK’nın 283/1 inci maddesinde tanımlanan “Suçluyu kayırma” suçunu oluşturacağı, hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Kabule göre de;
01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 s. Kanunla yapılan değişiklikle TCK’nın 50/6 ncı madde ve fıkrasında yer alan “yaptırım” ibaresinin “tedbir” olarak değiştirilip, 5275 s. Kanunun 106 ncı maddesinin 4 9 uncu fıkralar 4 ve 9 uncu fıkralarının yeniden düzenlenip, 10. fıkrasının da yürürlükten kaldırılması karşısında, sanık hakkında kurulan hükümde infazda yetkiyi kısıtlayacak şekilde seçenek yaptırım olan adli para cezasının ödenmemesi durumunda hapis cezasının kısmen veya tamamen infazına karar verilemeyeceğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, ceza miktarı itibarıyla kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, 08.06.2015 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/1038 Karar : 2016/4448 Tarih : 27.06.2016
-
TCK 283. Madde
-
Suçluyu Kayırma Suçu
1-Sanık … hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan verilen hükmün temyiz incelemesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
2-Sanık … hakkında suç üstlenme ve sanık … hakkında yalan tanıklık suçlarından verilen hükümlerin temyiz incelemesinde ise;
Sanıkların yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
5237 sayılı TCK’nın 270. maddesinde tanımlanan suç üstlenme suçunun oluşması için, failin yetkili makamlara gerçeğe aykırı olarak suçu işlediğini veya suça
katıldığını bildirmesi ve üstlenilen fiilin de suç oluşturması gerekir. Somut olayda ise; hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan mahkumiyet kararı verilen sanık …‘un alkollü olarak araç ile seyir halinde iken kaza yapması sonrasında alkolsüz olan sanık …‘nın, söz konusu aracı kendisinin kullandığını beyan etmesi diğer sanık …‘ın da aynı doğrultuda beyanda bulunması şeklindeki eyleminin, trafik güvenliğini tehlikeye sokma ve taksirle yaralama suçunu işleyen diğer sanık …‘ın yargılanmasının engellenmesine imkan sağlamaya yönelik olduğu ve her iki sanığın eyleminin de TCK’nın 283/1. maddesinde tanımlanan suçluyu kayırma suçunu oluşturacağı gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanıklar … ve …‘un temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca uygulanması gerekli olan CMUK’nın 326/son maddesi uyarınca sonuç ceza yönünden kazanılmış hakları gözetilerek hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 27.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/1098 Karar : 2015/1794 Tarih : 15.06.2015
-
TCK 283. Madde
-
Suçluyu Kayırma Suçu
Hükmedilen cezanın süresi itibariyle koşulları oluşmadığından sanık … müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin CMUK’nın 318. maddesi gereğince REDDİNE,
Sanıklar … ve … yönünden duruşmalı, usulüne uygun tebligata rağmen sanıklar … ve … müdafilerinin duruşmaya gelmediği ve geçerli bir mazerette bildirmediği anlaşıldığından, sanıklar … ve … ile diğer sanıklar yönünden ise duruşmasız olarak yapılan inceleme sonunda gereği düşünüldü:
Sanık …‘in ikametinde 50 adet tabanca mermisi ele geçirildiği iddiası ile 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan hakkında açılan davaya ilişkin olarak Mahkemece zamanaşımı süresince bir hüküm kurulması mümkün görülmüştür.
1- Sanıklar …, …, …, …, …, …, … ve …‘a yüklenen devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve örgüte üye olma, sanıklar … ve …‘e yüklenen 6136 sayılı Kanuna aykırılık, sanık …‘ya yüklenen silahlı terör örgütüne üye olma suçlarının niteliği itibariyle suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen ve bu nedenle de davaya katılma hakkı bulunmayan …‘ın bu suçlardan davaya katılmasına ilişkin karar hukukî değerden yoksun olup, hükmü temyiz yetkisi vermeyeceğinden, vekilinin anılan suçlardan kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi gereğince REDDİNE,
2- Sanıklar …, …, …, …, …, … ve … hakkında kasten öldürmeye yardım, sanık … hakkında kasten öldürmeye yardım ve suçluyu kayırma suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz incelemesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre Cumhuriyet savcısının, katılan vekilinin, sanıklar …, …, …, … ve müdafileri ile sanıklar … ve … müdafilerinin temyiz dilekçeleri ile sanıklar … ve … müdafiinin duruşmalı inceleme sırasında ileri sürdüğü yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle beraat ve mahkûmiyete ilişkin kısmen re’sen de temyize tabi olan hükümlerin ONANMASINA,
3- Sanık … hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, sanık … hakkında suçluyu kayırma, sanık … hakkında tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyizlere gelince;
a) Sanık … hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan hükme yönelik olarak;
Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Tüm dosya içeriğinden, sanık …‘nın, tefrik edilen dosya sanığı Barış Batur’un silahlı terör örgütüne katılması için aracılık yaptığı anlaşılmış ise de; sanık …‘un daha önceden de silahlı terör örgütünün üyesi olduğu, ancak sonrasında örgütten ayrıldığı ve suç tarihinde yeniden örgüte katılma yönünde iradesinin var olduğu, sanık …‘nın eyleminin ilk kez örgütün dağ kadrosuna dahil olacak bir kimseyi yönlendirerek örgüte eleman temin etme şeklinde olmadığı, bu nedenle eylemin örgüte yardım suçunu oluşturacağı gözetilerek, TCK’nın 220/7 ve 314/3. maddeleri delaletiyle 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerekirken suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde uygulama yapılması,
b) Sanık … hakkında suçluyu kayırma suçundan kurulan hükme yönelik olarak;
TCK’nın 283. maddesinde tanımlanan suçluyu kayırma suçunun oluşması için, failin suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkân sağlaması gerektiği, somut olayda; …‘u evinde saklayan sanık …‘nın yanında çoban olarak çalışan sanık …‘ın, …‘un araştırma veya yakalanmadan kurtulması için imkân sağladığına dair mahkumiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden yüklenen suçtan beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi,
c) Sanık … hakkında tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme suçundan kurulan hükme yönelik olarak;
Sanık ve müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanığın, 26.02.2012 tarihinde, hakkında kasten öldürme suçundan yakalama kararı olan …un içinde bulunduğu, sanık …‘e ait yolda kalan aracı, kendi yönetimindeki araç ile çekerek kurtarması şeklinde gerçekleşen ve suç işleyen kişiye araştırmadan kurtulması için imkan sağlama mahiyetinde olan eyleminin, TCK’nın 283/1. maddesinde tanımlanan “suçluyu kayırma” suçunu oluşturacağı, hukukî durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının, katılan vekilinin, sanıklar … ve … müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 15.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
TEFHİM ŞERHİ :
15.06.2015 tarihinde verilen iş bu karar, Yargıtay Cumhuriyet savcısı .’un huzurunda, duruşmada sanıklar … ve …‘in savunmasını yapmış bulunan Av. …‘in yokluğunda, 17.06.2015 tarihinde usulen ve açık olarak tefhim olundu.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.