0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu

TCK Madde 265

(1) Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi halinde, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Suçun, kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.

(4) Suçun, silahla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(5) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.



TCK Madde 265 Gerekçesi

Madde metninde, görevini yaptırmamak için kamu görevlisine direnme fiilleri suç olarak tanımlanmıştır.

Birinci fıkrada, kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanılması hâlinde verilecek ceza belirlenmiştir. Bu suçun oluşması için kullanılan cebrin kasten yaralama suçunun temel şekli veya daha az cezayı gerektiren hâli kapsamında değerlendirilebilecek boyutta olması gerekir. Aksi takdirde, dördüncü fıkra hükmüne göre uygulama yapmak gerekir.

Maddenin ikinci fıkrasında ise, direnilen kamu görevlisinin yargı görevi yapan kişi olması, bu suç açısından daha ağır cezayı gerektiren nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir.

Üçüncü fıkraya göre, suçun, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde, verilecek ceza artırılacaktır. Keza, dördüncü fıkrada, suçun, silâhla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi hâli, cezanın artırılması sebebi olarak kabul edilmiştir.

Son fıkraya göre, bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanacaktır.


TCK 265 Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2018/250
  • TCK 265

  • Basit tıbbi müdahaleyle giderilemese bile, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama olmadığı müddetçe, kamu görevlisine karşı yaralama fiili nedeniyle fail kasten yaralama suçundan değil; sadece görevi yaptırmamak için direnme suçundan (TCK 265) cezalandırılmalıdır.⬇️

Seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenen bu suçun oluşabilmesi için; kamu görevlisine, yerine getirdiği görevini yaptırmamak amacıyla cebir veya tehdit veyahut her ikisinin birden kullanılması gerekir. Bu suçla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup, bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesi dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. 765 sayılı TCK’nın yürürlüğü sırasında Ceza Genel Kurulunun 26.11.2002 gün ve 279-406 sayılı kararında; “Bu suç ile korunan hukuki yarar, kamu idaresi organlarının görevlerini herhangi bir engelleme ile karşılaşmadan yapmasını sağlamak suretiyle kamu idaresinde sürekliliği güvence altına almaktır” denilmek suretiyle bu husus vurgulanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır. (Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökçen-A. Caner Yenidünya, TCK Şerhi, 2. Bası,5.Cilt, Ankara, 2014, s. 7645; Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 2. Bası,6.Cilt, Ankara, 2014, s. 7956-7957)

Bu aşamada uyuşmazlık konusuyla bağlantılı olan fikri içtima hükümleri ile görevi yaptırmamak için direnme suçuna ilişkin TCK’nın 265. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan düzenlemenin irdelenmesi gerekmektedir.

TCK’nın 44. maddesinde “işlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır” şeklinde farklı neviden fikri içtima müessesesi düzenlenmiştir.

Kanun koyucu, gerçekleştirdiği bir fiille birden fazla farklı suçu işleyen failin, fiilinin tek olması nedeniyle en ağır ceza ile cezalandırılmasını yeterli görmüş, bu şekilde “non bis in idem” kuralı gereğince bir fiilden dolayı birden fazla cezalandırılmasının önüne geçilmesini amaçlamış, “erime sistemi” ni benimsemek suretiyle, bu suçlardan en ağır yaptırımı gerektiren suçtan dolayı ceza verilmesi ile yetinilmesini tercih etmiştir.

Bu bağlamda tek fiil veya bir fiilden ne anlaşılması gerektiğinin de değerlendirilmesi gerekmektedir. Doğal anlamda gerçekleştirilen her bedensel eylem ayrı bir hareketi oluşturmakta ise de, hukuki manada hareketin tek olması ile ifade edilmek istenen husus, doğal anlamda birden fazla hareket bulunsa dahi, bu hareketlerin, hukuki nedenlerden dolayı değerlendirmede birlik oluşturması suretiyle tek hareket olarak kabulüdür. Fikri içtimada da, fiil ya da hareketin tek olması, doğal anlamda değil hukuksal anlamda tekliği ifade etmektedir. Bir kısım suçların işlenmesi sırasında doğal olarak birden fazla hareket yapılmakta ise de, ortaya konulan bu davranışlar, suçun kanuni tanımında yer alan hukuki anlamdaki tek bir fiili oluşturmaktadır. (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 9. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2016, s. 492) Örneğin; failin mağduru birden fazla yumruk vurmak suretiyle yaralaması durumunda, failin birden fazla hareketi olmasına rağmen kastı bir kişiyi yaralamaya yönelik olduğundan ortada tek fiil ve neticesi ile birlikte tek suç vardır.

TCK’nın 265. maddesinin beşinci fıkrasında ise görevi yaptırmamak için direnme suçuyla ilgili özel bir içtima kuralına yer verilmiştir. Bu hükme göre, suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanacaktır. Bu nedenle burada kullanılacak cebrin derecesi önem kazanmakta olup kullanılan cebir, TCK’nın 86. maddesinde düzenlenen kasten yaralama suçunun derecesini aşmaz ise fail sadece kamu görevlisine görevini yaptırmamak için direnme suçundan cezalandırılacak, buna karşın kullanılan cebir sonucu TCK’nın 87. maddesinde düzenlenen neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama hallerinin gerçekleşmesi hâlinde, fail hem görevi yaptırmamak için direnme hem de neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan sorumlu olacaktır. (Veli Özer Özbek-Koray Doğan-Pınar Bacaksız-İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 11. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2017, s. 1129; Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, age, s. 8000-8001)

Bu açıklamalar doğrultusunda, TCK’nın 265. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan, görevi yaptırmamak için direnme suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağına dair açık düzenleme karşısında; görevi yaptırmamak için direnme suçunda uygulanan cebir sonucu meydana gelen yaralanmanın TCK’nın 87. maddesinde öngörülen neticelere ulaşmadığı durumlarda, failin eyleminin TCK’nın 86. maddesinde öngörülen kasten yaralama suçunu mu yoksa TCK’nın 265. maddesinde düzenlenen görevi yaptırmamak için direnme suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesi açısından TCK’nın 44. maddesinde düzenlenen farklı neviden fikri içtima müessesesi yerine, TCK’nın 265. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan özel içtima hükmü dikkate alınarak, sanık hakkında yalnızca görevi yaptırmamak için direnme suçundan hüküm kurulması gerekecektir.

Gelinen bu aşamada, katılanda meydana gelen yaralanmanın niteliği dikkate alındığında, sanık hakkındaki temel cezanın belirlenmesi yönünden TCK’nın 61. maddesinin irdelenmesi gerekmektedir. Temel cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeler 5237 sayılı TCK’nın 61. maddesinin birinci fıkrasında;

“(1) Hâkim, somut olayda;

a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,

Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler” şeklinde düzenlenmiştir.

5237 sayılı TCK’nın “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasındaki; “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” biçimindeki hüküm ile de, işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması gerektiği vurgulanmıştır.

Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçenin, TCK’nın 61. maddesinin birinci fıkrasına uygun olarak, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saiki ile ilgili, dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olmalıdır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Aracıyla seyir halindeyken hız sınırını aşan sanığın trafik polislerince durdurulmasından sonra hakkında idari işlem yapmak üzere sanıktan alınan evrakın katılana verildiği, katılanın başka bir sürücü hakkında işlem yaptığı sırada kendisi hakkında işlem yapılmasını engellemek isteyen sanığın polis aracından evrakı alıp kaçmaya başladığı, evrakı geri almak isteyen katılana cebir kullanarak katılanın yüzüne yumrukla vurmak suretiyle TCK’nın 86. maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalacak biçimde basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaraladığı olayda; TCK’nın 265. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan özel içtima hükmü karşısında aynı Kanun’un 44. maddesinde düzenlenen farklı neviden fikri içtima hükmünün uygulanma imkânı bulunmadığından sanığın eyleminin nitelendirilmesinde en ağır cezayı gerektiren suçun dikkate alınamayacağı, sanığın, hakkında idari işlem yapılmasını engellemek amacıyla katılanı yaralaması nedeniyle eyleminin öncelikle TCK’nın 265. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğu, katılandaki yaralanmanın kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinden olmadığı gözetildiğinde, sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçunun yanında ayrıca kasten yaralama suçundan hüküm kurulamayacağının kabulü gerekmektedir. Bu nedenle, sanık hakkında yalnızca görevi yaptırmamak için direnme suçundan hüküm kurulması gerektiği hâlde, aynı Kanun’un 265. maddesinin beşinci fıkrasına aykırı biçimde ayrıca kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten yaralama suçundan da cezalandırılmasına karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.

Öte yandan, Yerel Mahkemece verilen hükümlerin Özel Dairece bozulduğunun ve sanığın eyleminin bütün olarak TCK’nın 265. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğunun anlaşılması karşısında, TCK’nın 265. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen görevi yaptırmamak için direnme suçundan sanık hakkında hüküm kurulurken temel cezanın; TCK’nın 3 ve 61. maddelerine uygun olarak, katılandaki yaralanmanın niteliği itibarıyla TCK’nın 61. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde düzenlenen “meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı” dikkate alınarak ve hükmün sadece sanık müdafii tarafından temyiz edildiği de gözetilerek ceza miktarı itibarıyla aleyhe değiştirmeme yasağının gözetilmesi suretiyle adalet, hak ve nasafet kuralları ile orantılılık ilkesi çerçevesinde belirlenmesi gerektiği kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu 2014/627 E. , 2017/502 K
  • TCK 265

  • Polis memurlarının üstüne araç sürmek görevi yaptırmamak için direnme suçunun cebir öğesini oluşturur.⬇️

5237 sayılı TCK’nun “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı birinci bölümünde, “Görevi Yaptırmamak İçin Direnme” başlığı ile düzenlenen 265. maddesi;

“(1) Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi hâlinde, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Suçun, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.

(4) Suçun, silâhla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(5) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır” şeklindedir. Seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenen bu suçun oluşabilmesi için; kamu görevlisine, yerine getirdiği görevini yaptırmamak amacıyla cebir veya tehdit veyahut her ikisinin birden kullanılması gerekir.

Bu suçla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup, bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesi dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. 765 sayılı TCK’nun yürürlükte bulunduğu dönemde Ceza Genel Kurulunun 26.11.2002 gün ve 279-406 sayılı kararında; “Bu suç ile korunan hukuki yarar, kamu idaresi organlarının görevlerini herhangi bir engelleme ile karşılaşmadan yapmasını sağlamak suretiyle kamu idaresinde sürekliliği güvence altına almaktır” denilmek suretiyle bu husus vurgulanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır. (Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökcen- A.Caner Yenidünya, TCK Şerhi, 2. bası, 5. cilt, Ankara, 2014, s.7645; Osman Yaşar - Hasan Tahsin Gökcan –Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 2. bası, 6. cilt, Ankara, 2014, s.7956-7957)

Uyuşmazlık konusuyla ilgili diğer suç olan kasten yaralama suçu TCK’nun 86. maddesinde;

“(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

(3 Kasten yaralama suçunun;

a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,

b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,

d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

e) Silâhla,

İşlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır” şeklinde düzenlenmiştir.

Maddenin birinci fıkrasında kasten yaralama suçunun tanımı yapılmış, kişinin vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan her davranış, yaralama olarak kabul edilmiş, madde gerekçesinde bu husus açıkça vurgulanmıştır.

Kasten yaralama suçunda korunan hukuki yarar, kişinin vücut dokunulmazlığı ve beden bütünlüğüdür. Suçun konusu, mağdurun acı verilen veya bozulan bedeni veya ruhsal varlığıdır. Failin yaptığı hareket sonucu, maddede belirtilen sonuçlardan biri meydana gelirse, kasten yaralama suçunun oluşacağında tereddüt bulunmayıp, bu sonucu doğurmaya elverişli olan tüm hareketlerle, kasten yaralama suçunun işlenmesi mümkündür.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Sanığın, inceleme dışı sanık …‘in arkadaşı, mağdure…..’ın ise……‘in kardeşinin kız arkadaşı olduğu,……‘in mağdureyi ikamet ettiği yerden alarak birlikte Adana iline götürmeyi teklif etmesi üzerine sanığın araç kiralayıp adı geçenlerle birlikte, kullandığı bu araçla Adana istikametine doğru yola çıktığı, güzergâh üzerinde, İmamoğlu ilçesi girişinde yol kontrolü yapan polis ekibinin dur ihtarına, şikâyet edildiği düşüncesiyle uymayıp, polis uygulama noktasından hızla kaçarak yola devam ettiği, ihtara uymayan araç sürücüsünün yakalanması amacıyla durumun ilçe çıkışına yakın olan polis ekibine bildirildiği ve bu ekibin sanığın kullandığı aracı beklemeye başladığı, aracın geldiğini gören polis memuru şikâyetçi …‘ın sanığa dur ihtarında bulunmasına rağmen sanığın aracı şikâyetçinin üzerine doğru sürdüğü, ancak şikâyetçinin yolun diğer tarafına atlayarak aracın kendisine çarpmasını önlediği, bundan faydalanan sanığın, yola devamla başka bir ekip aracının yol kenarında tedbir aldığını görünce bu polis ekibinin de dur ihtarına uymayıp aracını bu kez şikâyetçi polis memuru …‘in üzerine doğru sürdüğü, ancak önce orta refüje sonra da ekip aracının sol ön kapısına çarparak durduğu olayda; hakkında yasal işlem yapılacağını düşünen sanığın, yakalanmamak amacıyla, kullandığı aracı kendisini durdurmakla görevli şikâyetçilerin üzerine sürmek şeklindeki eylemlerinin TCK’nun 265. maddesinde düzenlenen cebir niteliğinde olduğu ve görevi yaptırmamak için direnme suçunun tüm unsurlarıyla oluştuğu kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu 2014/448 E. , 2017/288 K.
  • TCK 265

  • Sanığın belinde bulunan tabancasını çıkarıp başına dayadığı, "Kendime sıkacağım, bana yol verin, teslim olmayacağım" diyerek tehdit etmek suretiyle görevi yaptırmamak için direnme suçunun işlediği kabul edilmelidir.⬇️

Seçimlik hareketli suçlardan olan görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşabilmesi için, kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek maksadıyla gerçekleştirilen fiilin mutlaka maddede belirtilen cebir ve/veya tehditle işlenmesi gerekmektedir. Mağdurun iç huzur ve emniyet şuurunu bozacak ve iradesini etkileyecek tarzda, kendisine veya yakınlık duyduğu kimselere zarar verileceği yolundaki irade açıklaması ile korkutulması anlamına gelen tehdidin, görevin yerine getirilmesini önleme maksadı ile kamu görevlisine yönelik olması da gerekmektedir. (Mehmet Emin Artuk - Ahmet Gökçen - A.Caner Yenidünya, TCK Şerhi, 2. bası, 5. cilt, Ankara, 2014, s.7645; … Yaşar - Hasan Tahsin Gökcan – Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 2. bası, 6. cilt, Ankara, 2014, s.7956-7957-7974-7978)

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Çeşitli suçlardan aranan sanığın Şanlıurfa il merkezindeki bir apartmanın zemin katında bulunduğunun bildirilmesi üzerine, kolluk görevlilerince nöbetçi Cumhuriyet savcısından alınan yazılı arama emri doğrultusunda belirtilen adrese gidildiği, evde yapılan aramada sanığın bulunamadığı, açık bırakılan tuvalet havalandırma penceresinden kaçarak binanın çatı katına saklandığı düşünülen sanığın yakalanması için çatı katına çıkılmaya çalışıldığı, çatıya açılan kapının arka tarafından kilitlenmesi nedeniyle görevlilerin bu kapıdan çatıya çıkamadıkları, yan binaların çatılarına çıkan kolluk görevlilerinin etrafı aydınlatarak yaptıkları arama sırasında, ihbara konu binanın çatı katında sanığı görmeleri üzerine, sanığın belinde bulunan tabancasını çıkarıp başına dayadığı, “Kendime sıkacağım, bana yol verin, teslim olmayacağım” diyerek çatıda bulunan bir odaya girip kapısını kilitlediği, görevli polislerin uzun süren ikna çabalarına karşın teslim olmayı reddettiği, görevlilere yönelik tehdidin ciddiliğini göstermek için kendisine silahla bir el ateş edip, bir buçuk saat sonra teslim olduğu anlaşılan olayda; sanığın teslim olmasını isteyen görevli polis memurlarına, üzerinde taşıdığı silahı doğrudan yönelttiği sabit değil ise de; uzmanlık raporuna göre yasak niteliği haiz, atışa hazır tabancayı, görevli polis memurlarının göreceği şekilde eline alıp “Kendime sıkacağım, bana yol verin, teslim olmayacağım” şeklinde sözler sarf ederek bir süre sonra da elindeki silahı ateşlemesi şeklindeki eylemleri bir bütün olarak kamu görevlilerine karşı görevlerini yapmalarını engellemek amacıyla tehdit kullanılması niteliğinde olup görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluştuğu kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu 2018/455 E. , 2021/574 K.

  • TCK 265
  • Görevli polis memurlarına tehditler yönelten kişiler görevi yaptırmamak için direnme suçunu işlemiş olur.

Sanığın, hakkındaki ihbar nedeniyle üstünü aramak isteyen katılan polis memurlarına hitaben sarf ettiği “Ben askerim, benim üzerimi arayacak polis daha anasından doğmadı, beni paket edecek adamın a… koyarım!” şeklindeki sözlerinin ardından kendisini ekip aracına bindirmek isteyen katılanları bu kez üzerinde taşıdığı ekmek bıçağını çıkarıp göstererek “Beni alamazsınız, hepinizi bitireceğim ulan!” demek suretiyle tehdit ettiği anlaşılan olayda,

Sanığın katılanlara hitaben sarf ettiği “Ben askerim, benim üzerimi arayacak polis daha anasından doğmadı, beni paket edecek adamın a… koyarım!” şeklindeki sözlerin, katılanların onur, şeref ve saygınlığını rencide etmekten ziyade görevini yapmasına engel olmak amacını taşıması, sanık tarafından hemen sonra dile getirilen “Beni alamazsınız, hepinizi bitireceğim ulan!” biçimindeki ifadeler ile somut olayın çıkış nedeni ve gelişmesi de gözetildiğinde; katılanların hayatlarına ve vücut dokunulmazlıklarına yönelen, iç huzurlarını bozmaya veya onlarda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli nitelikteki inceleme konusu sözlerin bir bütün hâlinde görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğu kabul edilmeli ve bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.


Yargıtay 8. Ceza Dairesi - Esas : 2021/3183, Karar : 2023/1956

  • TCK m. 265
  • Kardeşini götürmelerine engel olmak için cebinden çıkardığı bıçağı kendi boğazına dayayan kişinin eylemi suç oluşturmaz. Çünkü görevi yaptırmamak için direnme suçunun cebir ve tehdit unsuru meydana gelmemiştir.

Görevi yaptırmamak için direnme suçu, kamu görevlisine karşı görevini engellemek amacıyla cebir, şiddet ve tehdit kullanılması ile oluşur. Failin amacı yerine getirilmekte olan kamu görevine engel olmaktır. Bu suç ile korunan hukuki yarar kamu idaresi organlarının görevlerini herhangi bir engelleme ile karşılaşmadan yapmasını sağlamak suretiyle kamu idaresinde sürekliliği güvence altına almaktır.

Suçun maddi unsurlarından hareket unsuru, kamu görevlisinin ifa ettiği görevini yapmasını engellemek amacıyla cebir ve tehdit kullanılmasıdır. 5237 sayılı Kanunda cebir terimi, maddi ve manevi zorlamayı içermektedir. Maddi cebirin, yaralama oluşturacak şekilde bir şiddet içerdiği, şiddetin de bireye yönelik fiziksel güç kullanılması olarak tanımlandığı kabul edilmektedir. 5237 sayılı Kanunun 265 inci maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan cebir öğesi, görevini yerine getirmeye çalışan kamu görevlisine karşı fiziki güç kullanılmasıdır.

Mağdur ve katılanın mahkemede alınan beyanları, sanığın annesi olan tanık Y.B. anlatımları ve dosyadaki diğer olgular itibari ile; Sanığın, kız kardeşine şiddet uyguladığı ihbarı üzerine eve gelen polis memurlarının, kardeşini götürmelerine engel olmak için cebinden çıkardığı bıçağı kendi boğazına dayadığı, akabinde annesi ve polis memurlarının iknası üzerine ekip otosuna bindirildiği olayda, sanığın görevli polis memurlarına yönelik herhangi bir cebir eyleminin bulunmadığı, bunun dışında direnme suçunun tehdit unsurunu oluşturacak başka bir eylemden de bahsedilmediği anlaşılmakla, yasal unsurları itibariyle oluşmayan suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırı görülmüştü


Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2021/20953 E. , 2024/553 K.

  • TCK 265
  • Hakaret suçunun TCK m.265’te düzenlenen görevi yaptırmamak için direnme suçunun unsuru olduğu hallerde ayrıca hakaret suçundan ceza verilemez.

Akaryakıt kaçakçılarının bu suçta kullandıkları traktörlerin, jandarma tarafından olay yerinden götürülmesi sırasında sanığın da içinde olduğu bir grup köylünün jandarma görevlisine “Bu traktörleri buradan götüremezsiniz, götürecek adımın anasını sinkaf ederiz” biçimindeki sözleri söylemelerinden sonra sanığın, traktörlerin anahtarlarını jandarma görevlisinden zorla alması biçiminde gerçekleşen olay nedeniyle sanık hakkında hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından açılan davada Mahkeme, tüm dosya kapsamına göre sanığın her iki suçtan cezalandırılmasına karar vermiştir.

Sanığın aralarında olduğu köylü grubun, jandarma görevlisine söylediği “Bu traktörleri buradan götüremezsiniz, götürecek adımın anasını sinkaf ederiz” biçimindeki sözlerden sonra sanığın, traktörlerin anahtarını zorla alması biçimindeki eyleminin bütün halinde görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğu gözetilmeden ayrıca hakaret suçundan da mahkumiyet kararı verilmesi, bozma nedenidir.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/20336 Karar: 2017/9891 Tarih: 28.09.2017

  • TCK 265. Madde

  • Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

A-) Sanıklara yükletilen hakaret eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerin ve bu eylemlerin sanıklar tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı;

Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,

Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.

Ancak;

1-)TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına dair hükmün, Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 Sayılı kararı ile iptal edilmesi sebebiyle uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması,

2-) Sanıkların adli sicil kaydında yer alan en ağır cezayı içeren ilamların tekerrüre esas alınması gerekirken, daha az cezayı içeren ilamların tekerrüre esas alınması,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar … ve …‘ün temyiz iddiaları bu sebeple yerinde ise de, bu aykırılıklar, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte olduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktaları tebliğnameye uygun olarak, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 Sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca, “TCK’nın 53/1-b maddesinin uygulanmasına dair kısmın” karardan çıkarılması, sanık … hakkında kurulan hükümde TCK’nın 58. maddesinin uygulanmasına dair bölümün çıkartılarak yerine ‘’ Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 27.01.2010 kesinleşme tarihli, 2009/61 esas, 2009/174 Sayılı kararında yaralama suçundan sanık hakkında verilen 4 yıl hapis cezasına dair hükümlülüğün tekerrüre esas alınmasına ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ve 1412 Sayılı 326/ son maddesi uyarınca sanığın aleyhine değiştirmeme ilkesi gözetilerek, 5275 Sayılı Kanun’un 108/2. maddesi uyarınca koşullu salıverme süresine eklenecek miktarın, Gaziantep 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2005/313 esas, 2007/183 karar sayılı ilamının esas alınarak belirlenmesine’’ ve sanık … hakkında kurulan hükümde TCK’nın 58. maddesinin uygulanmasına dair bölümün çıkartılarak yerine ‘’ Gaziantep 11. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 05.04.2010 kesinleşme tarihli, 2008/1352 esas, 2009/1388 Sayılı kararda yaralama suçundan verilen 1 yıl 8 ay hapis cezasına dair hükümlülüğün tekerrüre esas alınmasına ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ve 1412 Sayılı 326/ son maddesi uyarınca sanığın aleyhine değiştirmeme ilkesi gözetilerek, 5275 Sayılı Kanun’un 108/2. maddesi uyarınca koşullu salıverme süresine eklenecek miktarın, Gaziantep 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2008/709 esas, 2010/554 karar sayılı ilamının esas alınarak belirlenmesine’’ ibaresinin eklenmesi biçiminde HÜKÜMLERİN DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

B-) Sanıklar hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan hükümlerin temyizine gelince;

Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-) Görevi yaptırmamak için direnme suçuyla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup; bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesini, dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. TCK’nın 265. maddesinde düzenlenen ve seçimlik hareketli bir suç olan görevi yaptırmamak için direnme suçunda, kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit niteliğindeki davranışların yanı sıra engellenmek istenen işin o kamu görevlisinin görevine giriyor olması gerekir. Bu açıklamalar ışığında somut olayda, yürütülmekte olan bir soruşturma sebebiyle sanıkların adliye nezarethanesine konuldukları, arkadaşları olan …‘ın sigara verme amacıyla sanıkların yanına gitmeye çalıştığı sırada müşteki polis memurlarınca bu kişinin içeri girmesinin engellendiği, akabinde de sanıkların müştekilere “sizin gibi polislerin anasını bacısını sinkaf ederiz, siz kim oluyorsunuz, erkekseniz açın kapıları size gösterelim” dediğinin kabul edilmesi ve nezarethanede bulunan sanıkların, müştekilerin görevlerini yapmalarını engelleyebilecek bir durumda bulunmadıklarının anlaşılması karşısında, sanıklar tarafından müştekilerin hangi görevlerinin yapılmasına engel olmak için tehdit kullandığı denetime imkan verecek şekilde gerekçeleriyle karar yerinde gösterilmeden ve eylemlerin TCK’nın 106/1. maddesinde yer alan tehdit suçunu oluşturup oluşturmadığı tartışılmadan yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,

2-) Sanıkların adli sicil kayıtlarında daha ağır ceza içeren hükümlülükleri bulunmasına karşın, daha hafif olan mahkumiyetlerin tekerrüre esas alınması,

3-) TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun, uygulanmasına dair hükmün, Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 Sayılı kararıyla iptal edilmesi sebebiyle uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması,

SONUÇ : Kanuna aykırı, sanıklar … ve …‘ün temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki isteme kısmen uygun olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 28.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/37354 Karar: 2017/9511 Tarih: 25.09.2017

  • TCK 265. Madde

  • Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede:

Tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında TCK’nın 58. maddesi uygulanmamış ise de, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- )Sanığın, hakaret suçunu birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlemiş olması sebebiyle TCK’nın 125/3-a maddesiyle belirlenecek cezada, anılan Kanunun 43/2. maddesi uyarınca artırım yapılması gerekirken, sanık hakkında dört ayrı hakaret suçundan hüküm kurulmak suretiyle fazla cezaya hükmedilmesi,

2- ) TCK’nın 265. maddesinde düzenlenen görevi yaptırmamak için direnme suç tipinde; hareketin “cebir veya tehdit” şeklindeki icrai davranışlarla işlenebileceğinin öngörüldüğü ve belirtilen tipik hareketleri içermeyen pasif direnme fiillerinin bu suçu oluşturmayacağı göz önüne alındığında; sanığın, kendisine müdahale eden mağdur polis memuruna yönelik eyleminde tehdit ve cebir unsurlarının ne şekilde gerçekleştiği ve sanığın polis memuruna karşı ne şekilde direndiği kanıtlara dayalı olarak açıklanıp, yeterince tartışılmadan hüküm kurulması,

3- ) Kabule göre de;

Görevi yaptırmamak için direnme suçunun, birden fazla mağdura karşı aynı eylemle gerçekleştirmesine rağmen TCK’nın 43/2. maddesinin uygulanmaması,

SONUÇ : Kanuna aykırı ve sanığın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 Sayılı CMUK’nın 326/ son maddesi uyarınca kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 25.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/19643 Karar: 2017/5565 Tarih: 10.05.2017

  • TCK 265. Madde

  • Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

A- ) Sanıklara yükletilen hakaret eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerin ve bu eylemlerin sanıklar tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı;

Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,

Hakaret suçundan hüküm kurulurken doğrudan TCK’nın 125/3-a maddesi gereğince temel cezanın belirlenmesi gerektiği gözetilmemiş ise de, bu hususun sonuca etkili görülmediği,

Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.

Ancak;

TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun, uygulanmasına dair hükmün, Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 Sayılı kararıyla iptal edilmesi sebebiyle uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar … ve …‘ın temyiz iddiaları bu sebeple yerinde ise de, bu aykırılık, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte olduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktası tebliğnameye uygun olarak, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 Sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca, “TCK’nın 53/1-b maddesinin uygulanmasına dair kısmın” karardan çıkarılmak suretiyle HÜKÜMLERİN DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

B- ) Sanıklar hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz incelemesinde;

Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- ) Görevi yaptırmamak için direnme suçuyla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup; bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesini, dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. TCK’nın 265. maddesinde düzenlenen ve seçimlik hareketli bir suç olan görevi yaptırmamak için direnme suçunda, kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit niteliğindeki davranışların yanı sıra engellenmek istenen işin o kamu görevlisinin görevine giriyor olması gerekir. Bu açıklamalar ışığında somut olayda, kavga olduğunun anons edilmesi üzerine polis memurlarının olay yerine gittiği, sanıkların karışmış olduğu kavga sebebiyle ifadelerinin alınması ve sağlık kontrolü yapılması amacıyla ekip aracına alındıkları, ekip aracının içinde taşkın harekette bulunmaları sebebiyle katılan tarafından sanıkların uyarılmaları üzerine, sanık …‘ın araç içinde ve acil serviste katılana hakaret ettiği, akabinde polis merkezine gelindiğinde sanık …‘ın katılana “ biz buradayız, her zaman denk geliriz, akıllı ol, aklını başından alırım” dediği, sanık …‘ın da katılan hakkında “ sivilde denk gelir, çocuğunu sinkaf edeceğim” ifadesini kullanması şeklinde gelişen olayda, sanıkların katılanın hangi görevini yapmasına engel olmak için cebir ve/veya tehdit kullandığı denetime imkan verecek şekilde gerekçeleriyle karar yerinde gösterilmeden ve eylemlerin TCK’nın TCK’nın 106/1. maddesinde yer alan tehdit suçunu oluşturup oluşturmadığı tartışılmadan yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde görevi yaptırmamak için direnme suçundan mahkumiyet hükmü kurulması,

2- ) TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına dair hükmün, Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 Sayılı kararı ile iptal edilmesi sebebiyle uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması,

SONUÇ : Kanuna aykırı, sanıklar … ve…‘ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken aleyhe temyiz olmadığından, 1412 Sayılı CMUK’nın 326/ son maddesinin gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 10.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/51762 Karar: 2017/6293 Tarih: 01.03.2017

  • TCK 265. Madde

  • Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

1- )Sanığın, polis memuru olarak görev yapan müşteki tarafından daha önceden yakalandığı, ancak cezaevinden kaçtığı, başka bir hırsızlık suçundan şüpheli olarak ifadesinin alınması amacıyla arandığını öğrenmesi üzerine, müştekiyi arayarak ‘‘beni niye arıyorsun, sen benim canımı acıttın, seninle ilgili araştırma yaptım, oturduğun evini, çocuklarının okulunu, işini öğrendim, çarşıda çalışan oğlundan başlamak üzere hepsini öldürmeden beni teslim alamazsın, sana evlat acısı neymiş onu tattıracağım, göreceksin’’ biçimindeki sözlerle tehdit ettiğinin iddia ve kabul edilmesi karşısında, eylemin, bir bütün halinde TCK’nın 265. maddesinde düzenlenen ‘‘görevi yaptırmamak için direnme’’ suçunu oluşturup oluşturmadığına dair kanıtları tartışma ve değerlendirmenin üst dereceli asliye ceza mahkemesine ait olduğu gözetilip görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla yazılı biçimde hüküm kurulması,

2- )Kabule göre ise,

02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 Sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik 5271 Sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık …‘nun temyiz itirazları bu sebeple yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin HÜKMÜN 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sonrası kurulacak hükümde 1412 Sayılı CMUK’nın 326/ son maddesi uyarınca ceza miktarı bakımından sanığın kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, yargılamanın CMK’nın 7. maddesinin hükmü de gözetilerek sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın CMUK’nın 323. maddesi uyarınca görevli O Yer Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesine, 01.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/20690 Karar: 2017/2262 Tarih: 28.02.2017

  • TCK 265. Madde

  • Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir;

Ancak;

1-) Sanığın hakaret eylemini, katılanlara karşı aynı suç işleme kararı kapsamında gerçekleştirmesi karşısında, TCK’nın 43/2. maddesi uyarınca cezanın artırılması gerektiği gözetilmeden, iki kez hüküm kurularak fazla ceza tayini,

2-)Hakaret suçunun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı ve kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle işlenmesi karşısında, TCK’nın 61. maddesi gereğince temel ceza belirlenirken, aynı Kanunun 125/3-a ve c maddesindeki iki nitelikli halin gerçekleştiği gözetilerek, alt sınırdan uzaklaşmak suretiyle ceza tayin edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

3-) Sanığın, görevi yaptırmamak için direnme eylemini, birden fazla görevliye karşı bir suç işleme kararı kapsamında tek bir fiil ile gerçekleştirmesine karşın, TCK’nın 43/2. maddesi uygulanmaması,

4-) TCK’nın 265. maddesinde “görevi yaptırmamak için direnme” başlığıyla “seçenekli hareketli” ve “amaçlı bir fiil” olarak düzenlenen ve görevin yapılmasını önleme maksadıyla kamu görevlisine karşı gelinmesi eylemleri cezalandırılan suç tipinde; hareketin icra vasıtalarının “cebir veya tehdit” şeklindeki icrai davranışlarla işlenebileceğinin öngörüldüğü, tehdit eyleminin görevi yaptırmamak için direnme suçunun unsuru olduğu gözetilmeden ayrıca tehdit suçundan hüküm kurulması,

5-)Tekerrüre esas alınan önceki mahkumiyetin, kesin nitelikteki adli para cezasından ibaret olması karşısında, sanık hakkında TCK’nın 58. maddesinin uygulanamayacağının gözetilmemesi,

6-)TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına dair hükmün, Anayasa Mahkemesi’nin, 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı kararıyla, iptal edilmiş olması nedeniyle, uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş ve O Yer Cumhuriyet Savcısı’nın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmekle, tebliğnameye uygun olarak, HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 28.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/21291 Karar: 2017/1153 Tarih: 06.02.2017

  • TCK 265. Madde

  • Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Sanığa yükletilen görevi yaptırmamak için direnme ve hakaret eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,

Sanığın, görevi yaptırmamak için direnme eylemini hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen diğer sanıkla birlikte işlemesine rağmen TCK’nın 265/3, hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme eylemlerinin birden fazla görevliye karşı aynı anda gerçekleştirilmesine karşın, aynı Kanunun 43. maddelerinin uygulanması gerektiği düşünülmemiş ise de, aleyhe temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı;

Mükerrir sanık hakkında TCK’nın 58. maddesi uygulanırken, 5275 Sayılı Kanun’un 108/2. maddesi uyarınca en ağır cezayı içeren mahkûmiyetin tekerrüre esas alınması gerektiği gözetilmeden, birden fazla ilam tekerrüre esas alınmış ise de; adli sicil kaydında yer alan ve en ağır cezayı içeren mahkumiyetin infaz evresinde tekerrüre esas alınabileceği düşünüldüğünden bu hususun bozmayı gerektirmediği,

TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına dair hükmün Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 esas, 2015/85 Sayılı kararıyla iptal edilmesi sebebiyle uygulanma olanağı ortadan kalkmış ise de, mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak infaz evresinde re’sen, TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrasında öngörüldüğü biçimde uygulanabileceği,

SONUÇ : Anlaşıldığından, sanık …‘nin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnamedeki isteme uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA, 06.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/21252 Karar: 2017/1158 Tarih: 06.02.2017

  • TCK 265. Madde

  • Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

1- )Sanığa yükletilen hakaret eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,

Sanığın, görevi yaptırmamak için direnme eylemini, birden fazla görevliye karşı bir suç işleme kararı kapsamında tek bir fiil ile gerçekleştirmesi karşısında, TCK’nın 43/2. maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmemiş ise de, aleyhe temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı,

Ancak;

TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun, uygulanmasına dair hükmün, Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 Sayılı kararıyla iptal edilmesi sebebiyle uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması,

Kanuna aykırı ve sanık …‘in temyiz iddiaları bu sebeple yerinde ise de, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 Sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca bu aykırılık, yeniden yargılama yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bulunduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktasının; tebliğnameye uygun olarak,”TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluklarının uygulanmasına dair kısmın çıkartılması” biçiminde HÜKMÜN DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

2- ) Görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan hükmün temyizine gelince;

Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- ) TCK’nın 265. maddesinde “görevi yaptırmamak için direnme” başlığıyla “seçimlik hareketli” ve “amaçlı bir fiil” olarak düzenlenen ve görevin yapılmasını önleme maksadıyla kamu görevlisine karşı gelinmesi eylemleri cezalandırılan suç tipinde; hareketin icra vasıtalarının “cebir veya tehdit” şeklindeki icrai davranışlarla işlenebileceğinin öngörüldüğü ve belirtilen tipik hareketleri içermeyen pasif direnme fiillerinin bu suçu oluşturmayacağı göz önüne alındığında, müştekilerin anlatımları, olay tutanağı içeriği ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın polis merkezine götürüldüğü esnada gelmek istemeyerek zorluk çıkardığı olayda, TCK’nın 265 . maddesinde düzenlenen görevi yaptırmamak için direnme suçunun cebir ve tehdit unsurlarının ne şekilde gerçekleştiği gösterilmeksizin yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

2- ) Kabule göre de;

a- ) Sanığın, görevi yaptırmamak için direnme eylemini, birden fazla görevliye karşı bir suç işleme kararı kapsamında tek bir fiil ile gerçekleştirmesi karşısında, TCK’nın 43/2. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetimemesi,

b- )TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun, uygulanmasına dair hükmün, Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 Sayılı kararıyla iptal edilmesi sebebiyle uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması,

SONUÇ : Kanuna aykırı ve sanık …‘in temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak, HÜKMÜN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 Sayılı CMUK’nın 326/ son maddesi uyarınca kazanılmış hakkın saklı tutulmasına,yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 06.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/20783 Karar: 2017/693 Tarih: 18.01.2017

  • TCK 265. Madde

  • Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-) Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye yönelik olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşa yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref, ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.

Yargılamaya konu somut olayda; sanığın, polis memuru olan müştekilere yönelik söylediği kabul edilen ‘’ siz kimsiniz lan, ben size kimlik falan vermem’’ şeklindeki ifadelerinin şikayetçilerin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı davranış niteliğinde olduğu ve hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, yasal olmayan ve yerinde görülmeyen gerekçeyle mahkumiyet kararı verilmesi,

2-) Görevi yaptırmamak için direnme suçuyla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup; bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesini dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Bunun dışında, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunulması durumunda görevli memurların, bireysel özgürlüğü ve beden bütünlüğünü de korunmaktadır. Maddede düzenlenen görevini yaptırmamak için direnme suçu, seçimlik hareketli bir suç olup kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanılması ile suç oluşmaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için, öncelikle engellenmek istenen işin o kamu görevlisinin görevine giriyor olması zorunludur. Kamu görevlisinin kendisine verilen görevi yerine getirmesini engellenmesine karşı yasal düzenlemeyle görevli memura yönelik koruma sağlamaktadır. cebir terimi maddi ve manevi zorlamayı içermektedir. Maddi cebir yaralama suçu oluşturacak şekilde bir şiddet içerdiği, şiddetin de bireye yönelik fiziksel güç kullanılması olarak tanımlandığı kabul edilmektedir. 265/1. maddesinde tanımlanan cebir öğesi, görevini yerine getirmeye çalışan kamu görevlisine karşı fiziki güç kullanılmasıdır. Cebrin sınırı, kasten yaralama suçunun temel şekli veya daha az cezayı gerektiren hâl kapsamında olmasıdır.

Cebir ve tehdit, kamu görevlisinin görevini yerine getirmesini engellemeye elverişli, doğrudan kamu görevlisine yönelik ve ortadan kaldırılmadığı sürece göreve devam edilmesine engel olan güç kullanılmasını ifade eder. Bu açıklamalar çerçevesinde, rapor alınması amacıyla müştekiler tarafından hastaneye götürülen sanıktan kimlik istenmesi üzerine sanığın “ ben size kimlik vermem” diyerek müşteki …‘ın üzerine yürüdüğünün kabul edilmesi karşısında, sanığın hangi görevin yapılmasını engellemeye yönelik cebir kullandığı irdelenmeden ve sanığın eyleminin yaralamaya teşebbüs suçunu oluşturup oluşturmadığı tartışılmadan, sanık hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması,

Kabule göre de;

3-) Sanığın hakaret eylemini hastanenin acil bölümünde gerçekleştirdiğinin belirtilmesi karşısında, eylemin gerçekleştiği yerin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespit edilerek sonucuna göre sanık hakkında TCK’nın 125/4 maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi,

4-) Sanığın adli sicil kaydında daha ağır ceza içeren hükümlülüğü bulunmasına karşın, daha hafif olan mahkumiyetin tekerrüre esas alınması,

SONUÇ : Kanuna aykırı ve sanık …‘in temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken aleyhe temyiz olmadığından, 1412 Sayılı CMUK’nın 326/ son maddesinin gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 18.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/20769 Karar: 2017/339 Tarih: 11.01.2017

  • TCK 265. Madde

  • Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-) TCK’nın 265/1. maddesi kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır, demektedir.

Bu suçta korunan hukuki yarar; kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla cebir veya tehdit kullanma fiillerinin suç olarak tanımlanmasıyla korunmak istenen hukuki yarar, kamu idaresi organlarının görevlerini düzenli bir şekilde ve herhangi bir engelle karşılaşmadan yerine getirmelerini sağlamak suretiyle, kamu idaresinde sürekliliği güvence altına almak ve kamu faaliyetine saygıyı temin etmektir.

Kamu görevlisi kamusal faaliyette bulunan kişidir. Kamusal faaliyetin icrasını yapan kişilerin kamu görevlisi olduğu kabul edilmiştir. Görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşabilmesi için, kamu görevlisinin ilgili konuda görevli olması gerekir. Bu sebeple somut olayda görevli olup olmadığı araştırılmalıdır.

TCK’nın 265/1. fıkrasında tanımlanan görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşması için, kamu görevlisine karşı görevini gerçekleştirmeden veya görevini gerçekleştirdiği sırada cebir ve tehdit fiillerinin işlenmesi gerekir. Bu eylemlerin görevin yerine getirilmesini engellemeye veya güçleştirmeye elverişli olması gerekir.

Kamu görevlisinin yapmak istediği iş görevi ve yetkisi kapsamında olmalıdır. Görevli ve yetkili olmadığı halde işlem yapmak isteyen kamu görevlisine direnme halinde TCK’nın 265. maddesinde tanımlanan suç oluşmaz.

Görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşması için cebir veya tehdidin kamu görevlisine karşı göreve başlamadan veya başladığı sırada veya görevin icra edildiği sırada yapılması gerekir. Görevin yapılmasından sonra gerçekleştirilen cebir veya tehdit TCK’nın 265. maddesinde yazılı suçu oluşturmaz. Fiilin niteliğine göre TCK’nın 86, 106. maddelerinde yazılı suçlar oluşabilir.

İncelemeye konu olayda; Sanığın hakkındaki yakalama kararına istinaden karakolda nezarethaneye alınması sırasında, polislere görevlerini yaptırmamak için direndiğinin iddia olunduğu ancak, şikayetçilerin soruşturmadaki anlatımlarında ve 14.04.2012 tarihli olay tutanağında, sanığın polislere vurma, tehdit vb. eylemlerinden bahsedilmemesi, müştekiler … ve …‘nın soruşturma aşamasındaki ifadelerinde herhangi bir darp ya da cebir eyleminin olmadığı yönünde beyanları karşısında, görevliye direnme suçunun cebir veya tehdit unsurunun ne şekilde gerçekleştiği, kanıtlara dayalı olarak gösterilmeden, yetersiz gerekçeyle mahkumiyet kararı verilmesi,

2-) Kabule göre de;

a-) Sanığın, birden fazla kamu görevlisine karşı gerçekleştirdiği eylemde TCK’nın 43/2. maddesinin uygulanmaması,

b-) TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına dair hükmün Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 Sayılı kararıyla iptal edilmesi sebebiyle uygulanma olanağının ortadan kalkması,

c-) TCK’nın 53/l-(c) maddesindeki hak yoksunluğunun sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar, diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden mahkûm olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağının gözetilmemesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı ve sanık …‘ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki isteme aykırı olarak, HÜKMÜN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 Sayılı CMUK’nın 326/ son maddesi uyarınca kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 11.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/19528 Karar: 2016/18864 Tarih: 07.12.2016

  • TCK 265. Madde

  • Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

A- ) Sanık …‘e yöneltilen görevi yaptırmamak için direnme ve hakaret eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,

a- ) Sanığın görevi yaptırmamak için direnme eylemini birden fazla görevliye karşı gerçekleştirmesi sebebiyle TCK’nın 43/2.maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmemiş ise de aleyhe temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı,

b- ) Sanığın gözaltında kaldığı sürenin, TCK’nın 63. maddesine göre cezasından mahsubuna karar verilmemiş ise de, bu husus infaz aşamasında gözetilebileceğinden bozmayı gerektirmediği,

c- ) TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına dair hükmün Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 Sayılı kararıyla iptal edilmesi sebebiyle uygulanma olanağı ortadan kalkmış ve yine aynı Kanunun 53/1-c maddesindeki hak yoksunluğunun sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar, diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden mahkûm olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağı gözetilmemiş ise de, mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak infaz evresinde re’sen, TCK’nın 53. maddesinin 1 ilâ 3. fıkralarında öngörüldüğü biçimde uygulanmasının mümkün olduğu,

Anlaşıldığından, sanık …‘in ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA,

B- ) Sanık … hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen mahkumiyet hükmünün temyiz incelemesinde; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- ) TCK’nın 265. maddesinde “görevi yaptırmamak için direnme” başlığıyla “seçenekli hareketli” ve “amaçlı bir fiil” olarak düzenlenen ve görevin yapılmasını önleme maksadıyla kamu görevlisine karşı gelinmesi eylemleri cezalandırılan suç tipinde; hareketin icra vasıtalarının “cebir veya tehdit” şeklindeki icrai davranışlarla işlenebileceğinin öngörüldüğü göz önüne alındığında,

Somut olayda sanığın elinde bulunan kameralı cep telefonunu görevli polislere yönelterek “hepinizi çekiyorum, kaymakama vereceğim sizi süründüreceğim” diyerek tehdit yoluyla direndiğinden bahisle mahkûmiyet kararı verilmiş ise de, sanık savunması, mağdurların beyanları ile olay tutanağı içeriği de incelendiğinde, sanığın bu sözleri görevli polis memurlarını şikâyet edeceğine yönelik olarak söylemiş olduğu, olayın bütünü ve söylendiği bağlam içinde değerlendirildiğinde bu ifadelerin tehdit niteliğinde olmadığı ve görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturmadığının gözetilmemesi,

2- ) Kabule göre de;

a- ) Sanığın eylemlerini birden fazla görevliye karşı gerçekleştirmesi sebebiyle TCK’nın 43/2.maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemiş olması,

b- ) Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24.11.2015 gün ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 Sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin ( 1 ) numaralı fıkrasının ( b ) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararlarının uygulanması zorunluluğu,

c- ) TCK’nın 53/l- ( c ) maddesindeki hak yoksunluğunun sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar, diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağının gözetilmemesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı ve sanık …‘in temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki isteme aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 07.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/33765 Karar: 2016/2052 Tarih: 08.02.2016

  • TCK 265. Madde

  • Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu

İstem yazısında; “Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07.11.2006 tarihli ve 227-228 Sayılı kararında belirtilen “Esasen olağan bir dikkat ve özenin gösterilmesi halinde gerçekleşmeyecek olan isim, yaş ve hesap hataları, yargı kar:alarında “maddi yanılgı’ veya ‘yazım hatası” diye isimlendirilen beşeri hatalardır. Yargılama araçlarının belirli bir biçimde takdir edilmelerinden kaynaklanan değerlendirme hataları ise hukuki yanılgılardır. Hukuki yanılgılar, ancak başka bir merci tarafından ve yasa yolu başvurusuyla açılan bir tali muhakeme ile giderilebilir. Yargı ve kararlardaki maddi yanılgılarının düzeltilmesi ise herhangi bir yöntem ve zamanla sınırlı değildir. Bu .yanılgılar, bizzat bu hatası yapan merci tarafından, kendiliğinden veya bir yasa yolu başvurusu üzerine verilen bir karardaki uyarı üzerine düzeltilebilir.- biçimindeki açıklamalar karşısında, somut olayda Mahkemesince. gerekçe kısmında sanığın kamu görevlisine görevini yaptırmamak için cebir kullandığı için cezalandırıldığının belirtilmesine rağmen, hüküm kısmında sehven 5237 Sayılı Kanun’un 256. maddesi tatbikiyle mahkum edildiğinin belirtildiği, bunun yazım hatasından kaynaklandığı ve mahallinde mahkemesince düzetilebileceği düşüncesiyle yapılan incelemede.

5237 Sayılı Kanun’un 265. maddesinin 1. fıkrasında “Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi. altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.- şeklinde yer alan düzenlemede sadece hapis cezası öngörülmüş olmasına rağmen sanık hakkında hapis cezasına ek olarak ayrıca adli para cezasına hükmolunmasında, isabet görülmemiştir.”denilmektedir.

Hukuksal Değerlendirme:

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07.11.2006-227/228 Sayılı kararında açıklandığı üzere; yargılama yöntemine veya cezalandırmaya dair hükmün belirli biçimde takdir edilmesinden kaynaklanan değerlendirme hataları “hukuki yanılgı” oluşturmakta iken; isim, yaş ve hesap hataları, yargı kararlarında “maddi yanılgı” veya ‘‘yazım hatası” diye isimlendirilen beşeri hatalardır. Hukuki yanılgılar, ancak başka bir mercii tarafından ve yasa yolu başvurusuyla açılan bir tali muhakeme ile giderilebilir. Yargı kararlarındaki maddi yanılgıların düzeltilmesi ise herhangi bir yöntem ve zamanla sınırlı değildir. Bu yanılgılar, bizzat bu hatayı yapan mercii tarafından, kendiliğinden veya bir yasa yolu başvurusu üzerine verilen bir karardaki uyarı üzerine düzeltilebilir.

İncelenen somut olayda: Sanık A. K. hakkında Görevi Yaptırmamak için Direnme suçundan verilen hükmün gerekçesinde “kamu görevlisine görevini yaptırmamak için direnme suçu olduğunun kabülüne rağmen kısa karar ve hüküm kısmında TCK’nın 265. maddesi yerine sehven TCK’nın 256. maddesi uyarınca denildikten sonra, TCK’nın 265. maddesinin hapis cezası yanında adli para cezası içermediği gözetilmeksizin hatalı olarak sanık hakkında hem hapis hem de adli para cezasına hükmedildiği görülmüştür.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,

1-) Sanık A. K. hakkında Görevi Yaptırmamak için Direnme suçu yönünden hükmün İzmir 5. Aslive Ceza Mahkemesi’nin 06.11.2008 tarihli ve 2008/511 esas, 2008/570 Sayılı kararını 5271 Sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,

2-) Aynı Kanunun 309/4-d maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık A. K. hakkında TCK’nın 265/1. maddesi uyarınca 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve TCK’nın 62. maddesi uyarınca cezasında 1/6 oranında indirim yapılarak 5 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, infazın bu miktar üzerinden yapılmasına, kararın diğer yönlerinin olduğu gibi bırakılmasına, 08.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/9472 Karar: 2015/31076 Tarih: 10.11.2015

  • TCK 265. Madde

  • Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu

1- )Müştekilerin yaptığı temyiz talebinin incelenmesinde;

5271 sayılı CMK’nın 238.maddesi uyarınca, davaya katılma isteminde bulunmayan ve katılan sıfatını almayan müştekilerin hükmü temyiz yetkisi bulunmadığından, temyiz inceleme isteğinin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması 1412 sayılı CMUK’nın 317.maddesi gereğince REDDİNE,

2- )Cumhuriyet savcısının temyiz talebinin incelenmesinde;

Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.

Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek yada yakıştırmalarda bulunmak yada sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur. İsnadın ispatın konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek; isnat, mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır.

Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır.

Hakaretin kişiyi küçük düşürmeye yönelik olması gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amaçlı belli bir siyasi kanaatin isnat edilmesi hâlinde de suç oluşacaktır. Bir kişiye yönelik sözlerin veya yapılan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, topluma hâkim olan anlayışlar, örf ve adetler göz önünde bulundurulmalıdır.

5237 sayılı TCK’nın “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar “başlıklı birinci bölümünde, 265. maddesi ile düzenlenen; “Görevini Yaptırmamak İçin Direnme” suçuyla korunan hukuki yarar,kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup;bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesini dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır. Maddede düzenlenen görevini yaptırmamak için direnme suçu,seçimlik hareketli bir suç olup kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek amacıyla,cebir ve/veya tehdit kullanılması ile suç oluşmaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için, öncelikle engellenmek istenen işin o kamu görevlisinin görevine giriyor olması zorunludur. Zira madde, kamu görevlisinin yerine getirdiği herhangi bir iş için değil,görevine giren bir iş için koruma sağlamaktadır. Cebir, kamu görevlisine karşı fiziki güç kullanılmasıdır. Cebrin sınırı, kasten yaralama suçunun temel şekli veya daha az cezayı gerektiren hâli kapsamında değiştirilebilecek boyutta olmasıdır. Cebirle,kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine sebebiyet verilirse, fail ayrıca bu suçtan da beşinci fıkra uyarınca cezalandırılacaktır. Cebir veya tehdidin alenî olması şart değildir. Bu manada cebir ve tehdit, kamu görevlisinin görevini yerine getirmesini engellemeye elverişli, doğrudan kamu görevlisine yönelik ve ortadan kaldırılmadığı sürece göreve devam edilmesine engel olan güç kullanılmasını ifade eder.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 02.03.2010 gün 2009/9-259-47 sayılı kararında belirlendiği gibi, olayın gelişimi sırasında sanığın,cebir ve/veya tehdit kullandığı polis memuru olan müştekiler suçun mağduru, kamu idaresi ise suçtan zarar gören konumundadır. “Görevini Yaptırmamak İçin Direnme” suçunun 5237 sayılı nun “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı bölümünde düzenlenmiş olması da kamu görevlilerinin suçun mağduru olamayacakları anlamına gelmemektedir. Aksinin kabulü halinde, görevleri dışında kendilerine karşı cebir ve/veya tehdit kullanılması halinde işlenen bu suçların mağduru olacaklarında kuşku bulunmayan kişilerin, aynı suçlara görevlerinin ifası sırasında kamu görevlisi sıfatıyla maruz kaldıklarında ise suçun mağduru olmadıklarını ileri sürmek çelişkisine düşülecektir ki, bunun yasal bir dayanağı bulunmamaktadır.

Sanığın suçun yasal tanımında yer alan ve hukuksal anlamda tek bir fiili oluşturan davranışları, görevini ifa eden kamu görevlilerine karşı görevlerini yaptırmamak için gerçekleştirmiş olması nedeniyle aynı nev’iden fikri içtimaın koşulları gerçekleşmiş bulunduğundan, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 43/2. maddesinin uygulanması gerekmektedir.

Sanıklardan Figen’in, alkollü biçimde araç kullanırken müşteki M. O.’a ait araca çarpması üzerine sanık Ertan’ın araçtan inip müştekiye “senin aklını alırım” diyerek tehdit ettikten sonra kaza nedeniyle gelen polis ekibine kendisinin de polis olduğunu belirtip işlem yapmalarına engel oldukları, sanık Ertan’ın üstünde olan 2 adet silahın teslim edilmesini isteyen polis ekibine silahlarını vermemesi üzerine karakola götürülmek istendiklerinde de gitmemek için direndiği, götürüldükleri karakolda da sanık Ertan’ın saldırgan tavırlar sergilemeye devam ederek karakoldaki aydınlatma lambasını kırması üzerine nezarethaneye alındığında da görevli polis memurlarına hakaret ettiği iddia edilen olayda;

A- ) Sanık Figen hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Sanığın, görevli polis memurlarına ne şekilde direndiğinin tam olarak belirtilmediği ve bu durumun dinlenen müşteki ve tanık beyanlarından da anlaşılmadığı mahkumiyete yeterli kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilerek mahkemenin beraatine dair kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,

B- )Sanık Figen hakkında alkol veya uyuşturucu maddenin etkisi altındayken araç kullanma suçundan kurulan hüküm ve sanık Ertan hakkında mala zarar verme, hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;

a- )Sanık Figen’in alkolmetre ile yapılan ölçümde 86 promil alkollü olduğunun ve aracı yanlış manevralar ile kullanarak kaza yaptığının tespit edildiği anlaşıldığından sanığın alkol veya uyuşturucu maddenin etkisi altındayken araç kullanma suçundan mahkumiyeti yerine yazılı şekilde karar verilmesi,

b- )Katılan beyanlarıyla uyumlu tanık beyanları ve tutanaklar gözetilerek sanık Ertan hakkında görevi yaptırmamak için direnme ve hakaret suçlarından mahkumiyeti yerine delil elde edilemediğinden beraatine karar verilmesi,

c- )Sanık Ertan hakkında mala zarar verme suçu yönünden; 24.09.2013 tarihinde verdiği dilekçe ekinde sunduğu CD ile dosyadaki CD ve tutanaklar bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılarak rapor alındıktan sonra tanıklar G. A. ve S. E.’in de beyanlarıda esas alınarak sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/16223 Karar: 2015/6898 Tarih: 03.11.2015

  • TCK 265. Madde

  • Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu

1-Sanık hakkında hakaret suçundan açılmış bir dava bulunmaması nedeniyle verilen ve CMK’nın 223. maddesi uyarınca hüküm niteliğinde olmayan hüküm verilmesine yer olmadığına kararı temyiz edilemeyeceğinden anılan karara yönelik katılan ve mağdurlar vekilinin temyiz isteminin CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,

2-Mala zarar verme, 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçlarından kurulan hükümlere ilişkin temyizde;

Hükümden sonra yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 65. maddesi ile mala zarar verme suçunu düzenleyen 5237 sayılı TCK’nın 152/1. maddesinde öngörülen cezanın üst sınırı “altı” yıldan “dört” yıla indirilmiş ise de; sanık hakkında anılan suç nedeniyle alt sınırdan temel ceza tayin edilmiş olması karşısında bu husus sonuca etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,

3-Katılan S. K.’ye yönelik kasten yaralama ve müşteki N. S.’ya yönelik görevi yaptırmamak için direnme suçlarından kurulan hükümlere ilişkin temyize gelince;

İddianame anlatımının sanık hakkında N. S. dışında diğer polis memurlarına yönelik görevi yaptırmamak için direnme eylemini kapsaması nedeniyle diğer müşteki ve mağdurlara yönelik görevi yaptırmamak için direnme suçundan da dava açıldığı gözetildiğinde; taşkınlık yapmasını engellemek amacıyla müdahale eden polis memuru N. S.’ya bıçak yöneltmek, olay yerine sonradan gelen asayiş ekibinde görevli polis memurlarını tehdit etmek ve katılan polis memuru S. K.’yi basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralamaktan ibaret sanığın eyleminin TCK’nın 265/1-4, 43/2-1. maddelerine uygun düşen kamu görevlisine zincirleme olarak görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğu, kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış halinin uygulanmasını gerektiren düzeye ulaşmamış nitelikteki yaralama eyleminin bu suçun ‘‘cebir’’ unsurunu teşkil ettiği gözetilmeden, her iki suçtanda yazılı şekilde hüküm kurulması,

SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık müdafii ile katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 03.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/43383 Karar: 2015/25864 Tarih: 02.04.2015

  • TCK 265. Madde

  • Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu

1-Katılan K.. G.. ve mağdur S.. K..’ya yönelik yaralama suçlarına ilişkin kararda öngörülen cezaların nitelik ve niceliğine göre, karar tarihi itibariyle hükümlerin temyiz edilemez olduğu anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanunun 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca sanık Ü.. Ç..’ün tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ İSTEĞİNİN REDDİNE,

2-Katılan K.. G..’e yönelik hakaret ile mala zarar verme suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyizde,

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre, kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan hüküm kurulurken, TCK’nın 125/1.maddesi uygulanmadan doğrudan 125/3-a maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi sonuca etkili olmadığından bozmayı gerektirmediği ve yine temel ceza belirlenirken uygulanan kanun maddesinin gösterilmemesinin maddi yanılgıdan kaynaklandığı ve bu eksikliğin yerinde düzeltilebileceği kabul edilerek yapılan incelemede;

Sanığa yükletilen katılan K.. G..’e yönelik hakaret ve mala zarar verme eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,

Cezaların kanuni bağlamda uygulandığı,

Anlaşıldığından, sanık Ü.. Ç..’ün ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA,

3-Mağdur Y.. E..’ye yönelik hakaret ile katılan K.. G..’e yönelik tehdit suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyize gelince, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

a-Olay günü alkollü olan sanığın, saat 01.30 sıralarında İskilip Devlet Hastanesi hasta ziyaretçi kapısına gelerek burada yatmakta olan annesini ziyaret etmek istediği, hastane güvenlik görevlisi olan katılan K.. G..’in ise, sanığa saatin geç olması nedeniyle ziyaret yapamayacağını, yasak olduğunu ertesi gün annesini görebileceğini söylediği, bunun üzerine sanığın katılan K.. G..’e sinkaflı küfür ettiği ve cebinden çıkardığı bıçağı katılan K.. G..’e salladığı ancak isabet ettiremediği, katılanın hastane dışına kaçtığı, sanığın bıçak elinde olduğu halde katılana “seni öldüreceğim, keseceğim” dediği olayda, “tehdit” eyleminin, TCK’nın 265/1.maddesinde düzenlenen, görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturup oluşturmayacağının tartışılmaması,

b-Mağdur Y.. E..’nin, hastanede temizlik görevlisi olarak görev yaptığını beyan etmesi karşısında, mağdurun özel şirket adına çalışıp çalışmadığı araştırılarak TCK’nın 6/1-c 125/3-a maddeleri kapsamında kamu görevlisi olup olmadığı tartışılıp sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, eksik kovuşturma ve yetersiz gerekçeyle kamu görevlisine hakaret suçundan ceza verilmesi,

c- Kabule göre de,

aa-Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan temel ceza belirlenirken uygulanan kanun maddesi gösterilmeyerek CMK’nın 232/6. maddesine aykırı davranılması,

bb- Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan hüküm kurulurken, TCK’nın 125/1.maddesi uygulanmadan doğrudan 125/3-a maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı ve sanık Ü.. Ç..’ün temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye kısmen aykırı olarak hükümlerin BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 02.04.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/14091 Karar: 2015/1028 Tarih: 15.01.2015

  • TCK 265. Madde

  • Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu

Sanık hakkında hakaret suçundan kurulan hükmün yapılan temyiz incelemesinde;

Temel cezanın doğrudan TCK’nın 125/3-a maddesi gereğince tayini gerektiğinin gözetilmemesi sonuca etkili görülmemiştir.

Delillerle iddia ve savunma duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan yerinde görülmeyen sanığın temyiz itirazlarının reddiyle eleştirilen husus dışında usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,

Sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde ise;

TCK’nın 265. maddesinde “görevi yaptırmamak için direnme” başlığıyla “seçenekli hareketli” ve “amaçlı bir fiil” olarak düzenlenen ve görevin yapılmasını önleme maksadıyla kamu görevlisine karşı gelinmesi eylemleri cezalandırılan suç tipinde; hareketin “cebir veya tehdit” şeklindeki icrai davranışlarla işlenebileceğinin öngörüldüğü ve belirtilen tipik hareketleri içermeyen pasif direnme fiillerinin bu suçu oluşturmayacağı göz önüne alındığında; olay tarihinde, kasten yaralamaya ilişkin şikayet nedeniyle sanığın da bulunduğu kafeye giden müşteki polis memurlarının, şikayete konu olaya karışan tarafları karakola davet etmeleri üzerine, buna karşı çıkan sanığın sinkaflı sözler dışında söylediği kabul edilen “Benim partimi kimse bozamaz. Bu partiyi ben düzenliyorum. Ne beni alabilirsiniz ne de başkasını, buradan adam mı alacaksınız” şeklindeki sözlerde, direnme suçunun yasal unsurlarından olan tehdit öğesinin oluşmadığı, eylemin kül halinde sadece hakaret niteliğinde olduğu ve beraeti gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde bu suçtan da mahkumiyet kararı verilmesi,

Kanuna aykırı ve sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 326/son maddeleri uyarınca bozulmasına, 15.01.2015 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/3638 Karar: 2014/7809 Tarih: 08.09.2014

  • TCK 265. Madde

  • Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre kamu görevlisine hakaret suçu bakımından yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

TCK’nın 265. maddesinde “görevi yaptırmamak için direnme” başlığıyla “seçenekli hareketli” ve “amaçlı bir fiil” olarak düzenlenen ve görevin yapılmasını önleme maksadıyla kamu görevlisine karşı gelinmesi eylemleri cezalandırılan suç tipinde; hareketin icra vasıtalarının “cebir veya tehdit” şeklindeki icrai davranışlarla işlenebileceğinin öngörüldüğü ve belirtilen tipik hareketleri içermeyen pasif direnme fiillerinin bu suçu oluşturmayacağı göz önüne alındığında; sokakta başkasıyla tartışması sebebiyle müdahale eden polis memurlarına sanığın hakaret içeren sözler söyleyerek ekip otosuna kafa atması, götürüldüğü hastane kapısına tekme atması şeklinde gerçekleştirdiği belirtilen olayda görevlilere karşı hangi görevin yapılmaması için ‘cebir veya tehdit eylemlerinin’ nelerden ibaret olduğu karar yerinde tartışılıp değerlendirilmeden yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde bu suçtan da mahkumiyet kararı verilmesi,

Kabule göre de;

Birden fazla polis memuruna karşı görevi yaptırmamak için direnme suçunun işlendiği kabul edildiği halde, TCK’nın 43/2. maddesinin uygulanmaması,

CMK’nın 226/1. maddesine aykırı biçimde ek savunma hakkı tanınmadan iddianame ve mütalaa içeriğinde yer almayan TCK’nın 125/4. maddesinin uygulanması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

Kamu görevlisine hakaret suçuyla ilgili olarak hüküm fıkrasında zincirleme suça dair uygulama maddesinin TCK’nın 43/2 yerine 29 olarak gösterilmesi,

Adli sicil kaydına nazaran mükerrir olan sanık hakkında her iki suç bakımından 58/6-7. maddelerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu sebeple yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 Sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek 321 ve 326 /son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 08.09.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/3246 Karar: 2014/6964 Tarih: 24.06.2014

  • TCK 265. Madde

  • Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu

TCK’nın 265. maddesinde “görevi yaptırmamak için direnme” başlığıyla “seçenekli hareketli” ve “amaçlı bir fiil” olarak düzenlenen ve görevin yapılmasını önleme maksadıyla kamu görevlisine karşı gelinmesi eylemleri cezalandırılan suç tipinde; hareketin “cebir veya tehdit” şeklindeki icrai davranışlarla işlenebileceğinin öngörüldüğü ve belirtilen tipik hareketleri içermeyen pasif direnme fiillerinin bu suçu oluşturmayacağı göz önüne alındığında; 23/11/2011 tarihli olay tutanağında, sanıkların iddianamede müşteki olarak gösterilen ve tren istasyonu gar şefi olarak görev yaptığı belirtilen A. B. veya başkaca herhangi bir görevliye karşı görevi yaptırmamak için cebir ve tehdit içeren herhangi bir fiillerinden söz edilmediği, “tren güvenliğine zorluk çıkardılar, biletsiz yolculuk istediler” gibi açıklık taşımayan ibarelere yer verildiği nazara alınmadan, olayla ilgili beyanlarına başvurulan tren özel güvenlik görevlileri A. M. ve E. G.’ya, sanıkların herhangi bir görevliye karşı görevini yaptırmamak için cebir ve tehdit kullanıp kullanmadıkları hususları ayrıntılı olarak açıklattırılmadan, tutanak mümzileri E. Y. ve V. K.’ın duruşmaya çağrılıp olayla ilgili ayrıntılı bilgi ve görgülerine başvurulmadan, eylemlerin direnme suçunu ne şekilde oluşturduğu denetime imkan verecek şekilde gerekçeleriyle gösterilmeden eksik inceleme ve oluşa uygun düşmeyen yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması,

Kabule göre de;

Görevi yaptırmamak için direnme suçunun birden fazla kişi tarafından birlikte olacak şekilde işlendiği kabul edildiği halde TCK’nın 265/3. maddesinin uygulanmaması,

Kanuna aykırı, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gözetilerek kazanılmış hak saklı kalmak üzere CMUK’nın 321 326/son maddeleri uyarınca bozulmasına, 24.06.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas: 2017/4-683 Karar: 2017/330 Tarih: 13.06.2017

  • TCK 265. Madde

  • Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu

Sanık hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan kurulan beraat hükmü temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup, direnme ve temyizin kapsamına göre inceleme sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı görevi yaptırmamak için direnme suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.

Olay ve yakalama tutanağına göre; 12.08.2007 günü yapılan trafik denetimlerinde sanığın kullandığı aracın saat 05.00 sıralarında durdurulduğu, alkollü olduğu anlaşılan sanığın alkolmetreye üflemek istememesi üzerine Merkezefendi Polis Merkezine götürüldüğü, sonrasında alkol muayenesinin yapılması için Adli Tıp Kurumuna sevk edilmek üzere ekip aracına bindirilmeye çalışılan sanığın aniden geriye dönüp arkasında bulunan nöbet kulübesinin kapı ve pencere camlarını kafa atarak kırdığı,

Adli Tıp Kurumu raporuna göre sanığın 0,88 promil alkollü olduğu,

Anlaşılmaktadır.

Katılan … ve şikâyetçi … kollukta; 12.08.2007 günü yapılan trafik denetimlerinde sanığın kullandığı aracı saat 05.00 sıralarında durdurduklarını, alkollü olduğu anlaşılan sanığın alkolmetreye üflemek istememesi üzerine gerekli işlemlerin yapılması için yardımcı ekip çağırdıklarını, ardından sanığı Merkezefendi Polis Merkezine götürdüklerini, cihaza üflemediği takdirde alkol muayenesinin yapılması için Adli Tıp Kurumuna götürüleceğini söyledikleri sanığın cihaza üflemeyi reddettiğini ve ekip aracına bindirilmeye çalışıldığı sırada aniden geriye dönüp nöbet kulübesinin kapı ve pencere camlarını kafa atarak kırdığını; duruşmadaki benzer anlatımlarında ek olarak, sanığın kendilerine hakaret de ettiğini, bu hususu kollukta da söylemelerine rağmen zapta geçmemiş olabileceğini beyan etmişlerdir.

Sanık …; yönetimindeki araç ile seyir halinde iken trafik polislerince durdurulduğunu, alkolmetreye üflemek istemediğini, Adli Tıp Kurumundan rapor almak istediğini söylemesi üzerine memurlar ile aralarında soğukluk olduğunu, memurların görevini engellemediğini, nezarethanede kendisini kaybederek sağa sola vurduğunu, kasıtlı davranmadığını savunmuştur.

“Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı birinci bölümünde, “Görevi Yaptırmamak İçin Direnme” başlığı ile düzenlenen 265. maddesi

“(1) Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi hâlinde, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Suçun, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.

(4) Suçun, silâhla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(5) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna dair hükümler uygulanır” şeklindedir. Hakaret suçunu oluşturacak eylemler bu suçun içine alınmadığından, suçun işlenmesi sırasında görevlilere hakaret edilmesi durumunda fail ayrıca kamu görevlisine hakaret suçundan da cezalandırılacaktır.

Seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenen bu suçun oluşabilmesi için; cebir veya tehdit veyahut her ikisinin birden, yerine getirdiği görevi yaptırmamak amacıyla kamu görevlisine karşı kullanılması gerekir.

Uyuşmazlık konusunun açıklığa kavuşturulabilmesi için esasen bağımsız suç tipleri olarak düzenlenen ancak görevi yaptırmamak için direnme suçunda hareket unsuru olarak öngörülen tehdit ve cebir kavramları üzerinde durulmalıdır.

Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğüne göre, “gözdağı verme” anlamına gelen tehdit, bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması mümkün olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür. Bu sebeple tehdit suçu, söz, yazı, resim, şekil veya işaret ile de işlenebilecek bir suç olup önemli olan gerçekleştirileceği belirtilen haksızlığın mağdurun bilgisine ulaştırılmasıdır. (M.Emin Artuk- A.Gökcen-A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitabevi, Ankara, 6. bası, s.100).

Tehdidin, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli olması yeterli olup, saldırının kişinin veya başkasının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına, belirli bir ağırlıkta olmak kaydıyla malvarlığına veya bunlar dışındaki sair bir kötülüğe yönelik olması gereklidir. Suçun oluşabilmesi için de mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmadığının veya mağdurun bundan korkup korkmadığının ayrıca araştırılmasına gerek yoktur. Önemli olan failin tehdidi oluşturan fiili “korkutmak amacıyla” yapmış olmasıdır. (MAJNO, C.II, s.127; A.Pulat Gözübüyük, Mukayeseli Türk Ceza Kanunu, 5. Bası, C.II, s. 517 ve 873)

Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğüne göre, “zor, zorlayış” anlamlarına gelen cebir ise; suç olarak düzenlendiği 108. maddesinin gerekçesinde “kişiye karşı fiziki güç kullanmak suretiyle, onun veya bir üçüncü kişinin iradesi ve davranışları üzerinde zecrî bir etki meydana getirilmesidir” şeklinde tanımlanmıştır.

Cebre maruz kalan kişi, bu fiziki gücün meydana getirdiği acının etkisiyle belli bir davranışta bulunmaya zorlanmaktadır. Cebrin oluşması için mağdurun irade oluşturma ve iradi hareket serbestisini ihlale elverişli bir fiziki kuvvet kullanımı yeterlidir. (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 2. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2015, s. 387)

Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

12.08.2007 günü yapılan trafik denetimlerinde sanığın kullandığı aracın saat 05.00 sıralarında durdurulduğu, alkollü olduğu anlaşılan sanığın alkolmetreye üflemek istememesi üzerine Merkezefendi Polis Merkezine götürüldüğü, alkol muayenesinin yapılması için Adli Tıp Kurumuna sevk edilmek üzere ekip aracına bindirilmeye çalışılan sanığın aniden geriye dönüp arkasındaki nöbet kulübesinin kapı ve pencere camlarını kafa atarak kırdığı olayda;

Sanığın sadece nöbet kulübesinin camlarını kırdığına dair savunmaları, bu savunmaları doğrulayan katılan ve şikâyetçinin anlatımları ile olay yeri ve yakalama tutanağı içeriği birlikte dikkate alındığında; sanığın nöbet kulübesinin kapı ve pencere camlarını kırması şeklindeki eyleminin mala zarar verme niteliğinde olduğu ve görevi yaptırmamak için direnme suçunun hareket unsurlarını oluşturan kamu görevlisine karşı tehdit veya cebir kullanması kapsamında değerlendirilemeyeceği cihetle üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmadığı kabul edilmelidir.

Bu itibarla yerel mahkeme direnme hükmünün, sanığın üzerine atılı görevi yaptırmamak için direnme suçundan beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1-) Bakırköy 10. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 12.11.2013 gün ve 248-695 Sayılı direnme hükmünün, sanığın üzerine atılı görevi yaptırmamak için direnme suçundan beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,

2-) Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.06.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/11589 Karar : 2018/11699 Tarih : 25.09.2018

  • TCK 265. Madde

  • Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- TCK’nın 265. maddesinde “görevi yaptırmamak için direnme” başlığıyla “seçenekli hareketli” ve “amaçlı bir fiil” olarak düzenlenen ve görevin yapılmasını önleme maksadıyla kamu görevlisine karşı gelinmesi eylemleri cezalandırılan suç tipinde; hareketin “cebir veya tehdit” şeklindeki icrai davranışlarla işlenebileceğinin öngörüldüğü ve belirtilen tipik hareketleri içermeyen pasif direnme fiilleri ile suç, amaçlı bir fiil olarak düzenlendiğinden yerine getirilmekte olan bir görev bulunmaması, görevi ifa aşamasından sonra veya başka bir nedenden ötürü görevliye karşı şiddet veya tehdit eyleminde bulunulması yada direnmeye elverişli olmayacak derecedeki şiddet veya tehdit eylemlerinde bu suçun oluşmayacağı göz önüne alındığında; somut olayda görevli memurlara karşı sanık tarafından hangi görevin yaptırılmamasına yönelik ve ne şekilde direnildiği belirtilmeden, ayrıca yukarıdaki açıklamalar ışığında sanığın eylemlerinin TCK’nın 106/1.maddesinin ilk cümlesi ve 43. maddelerine uyup uymadığı karar yerinde tartışılıp açıklanmadan, yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde mahkûmiyet kararı verilmesi,

2- Kabule göre de; Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararının uygulanması zorunluluğu,

3- TCK’nın 53/1-c maddesindeki hak yoksunluğunun sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar, diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden mahkûm olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağının gözetilmemesi,

Bozmayı gerektirmiş ve sanık …’ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki isteme aykırı olarak, HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 25.09.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/11621 Karar : 2018/7832 Tarih : 22.05.2018

  • TCK 265. Madde

  • Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

1- Sanığa yükletilen hakaret eylemiyle, ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,

Cezanın Kanuni bağlamda uygulandığı,

Anlaşıldığından, sanık …’ın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,

2- Görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen hükmün temyizinde ise; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Bu suçta korunan hukuki yarar; kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla cebir veya tehdit kullanma fiillerinin suç olarak tanımlanmasıyla korunmak istenen hukuki yarar, kamu idaresi organlarının görevlerini düzenli bir şekilde ve herhangi bir engelle karşılaşmadan yerine getirmelerini sağlamak suretiyle, kamu idaresinde sürekliliği güvence altına almak ve kamu faaliyetine saygıyı temin etmektir.

Kamu görevlisi kamusal faaliyette bulunan kişidir. Kamusal faaliyetin icrasını yapan kişilerin kamu görevlisi olduğu kabul edilmiştir. Görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşabilmesi için, kamu görevlisinin ilgili konuda görevli olması lazımdır. Bu nedenle somut olayda görevli olup olmadığı araştırılmalıdır.

TCK’nın 265/1. fıkrasında tanımlanan görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşması için, kamu görevlisine karşı görevini gerçekleştirmeden veya görevini gerçekleştirdiği sırada cebir ve tehdit fiillerinin işlenmesi gerekir. Bu eylemler görevin yerine getirilmesini engellemeye veya güçleştirmeye elverişli olmalıdır.

Kamu görevlisinin yapmak istediği iş görevi ve yetkisi kapsamında olmalıdır. Görevli ve yetkili olmadığı halde işlem yapmak isteyen kamu görevlisine direnme halinde TCK’nın 265. maddesinde tanımlanan suç oluşmaz.

Görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşması için cebir veya tehdidin kamu görevlisine karşı göreve başlamadan veya başladığı sırada veya görevin icra edildiği sırada yapılması gerekir. Görevin yapılmasından sonra gerçekleştirilen cebir veya tehdit TCK’nın 265. maddesinde yazılı suçu oluşturmaz. Fiilin niteliğine göre TCK’nın 86, 106. maddelerinde yazılı suçlar oluşabilir.

İncelemeye konu olayda; sanığın X-Ray cihazından geçtiği sırada cihazın uyarı verdiği, görevli olan müştekinin, cihazdan tekrar geçmesi konusunda uyardığı sanığın, cihazdan tekrar geçtikten ve arama işleminin tamamlanmasından sonra müştekiye hitaben “seninle görüşeceğiz, bu burada kalmayacak” dediğinin kabul edilmesi karşısında, kontrol işleminin tamamlandığı ve dolayısıyla müştekinin engellenebilecek bir görevinin kalmaması nedeniyle, eylemin TCK’nın 106/1. maddesinin son cümlesinde düzenlenen sair tehdit suçunu oluşturduğu gözetilmeden, görevi yaptırmamak için direnme suçundan hüküm kurulması,

Kanuna aykırı ve sanık …’ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki isteme uygun olarak, HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 22.05.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS