0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Zimmet Suçu

TCK Madde 247

(1) Görevi nedeniyle zilyedliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(3) Zimmet suçunun, malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilebilir.



TCK Madde 247 Gerekçesi

Kamu görevlisi, bu görevi dolayısıyla zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu mallar üzerinde ancak görevinin gerektirdiği şekilde tasarrufta bulunabilir. Madde metninde, kamu görevlisinin bu mallar üzerinde görevinin gerekleriyle bağdaşmayan bir surette tasarrufta bulunması, bu malları kendisinin veya başkasının zimmetine geçirmesi suç olarak tanımlanmıştır.

Zimmet suçunun konusu, taşınır veya taşınmaz maldır. Bu malın zilyetliğinin kamu görevlisine devredilmiş olması veya kamu görevlisinin bu mal üzerinde koruma ve gözetim yükümlülüğünün bulunması gerekir. Bu malın mülkiyetinin devlete, herhangi bir kamu kurumuna ya da herhangi bir kişiye ait olması arasında fark bulunmamaktadır.

Zimmet suçunun oluşabilmesi için, suç konusu malın zimmete geçirilmesi gerekir. Zimmete geçirme, suç konusu mal üzerinde malikmiş gibi tasarrufta bulunmayı ifade eder. Bu tasarruflar, suç konusu şeyin mal edinilmesi, amacı dışında kullanılması, tüketilmesi şeklinde olabileceği gibi, bir başkasına satılması, verilmesi şeklinde de gerçekleşebilir. Zimmete geçirme olgusu, icraî bir davranışla gerçekleşebileceği gibi, ihmalî bir davranışla da gerçekleştirilebilir. Zimmet suçunun oluşabilmesi için, suç konusu malın kamu görevlisinin şahsının veya bir başkasının zimmetine geçirilmiş olması arasında fark bulunmamaktadır.

Zimmet suçunun faili, kamu görevlisidir. Kişinin kamu görevlisi olup olmadığını belirlerken, ifa ettiği görevin niteliği göz önünde bulundurulmak gerekir.

Maddenin ikinci fıkrasında, suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi hâlinde, verilecek cezanın artırılması öngörülmüştür.

Zimmet suçunda, suç konusu mal kamu görevlisinin zilyetliğinde veya koruma ve gözetim sorumluluğunda olduğu için, bunun zimmete geçirilmesi için herhangi bir kişinin aldatılmış olması gerekmez. Burada hile, sadece zimmet olgusunun sonradan anlaşılmasının önüne geçilmek amacıyla gerçekleştirilmektedir. Bu bakımdan, zimmet suçundaki hile, suçun delillerini gizlemeye yönelik bir davranıştır.

Maddenin son fıkrasında, kullanma zimmetine ilişkin hükme yer verilmiştir. Bu hükümde, zimmet suçunun, malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesi hâlinde, verilecek cezada indirim yapılması öngörülmüştür.

Suç konusu mal üzerinde malikin bulunabileceği tasarruflarla zimmet olgusu ortaya çıktığına göre; kullanmanın malikin bulunabileceği tasarruf niteliğinde olup olmadığına bakmak gerekir. Bu nedenle, her bir kullanmanın, ilgili somut olayın koşulları göz önünde bulundurularak yapılacak bir değerlendirmeyle, zimmeti oluşturup oluşturmadığının belirlenmesi gerekir. Bu bakımdan, kullanmanın salt belli bir süreyle sınırlı olması, zimmetin oluşumuna engel değildir.


TCK 247 (Zimmet Suçu) Emsal Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2018/124

  • TCK 247
  • Kooperatifte zimmet suçu
  • Zimmet suçunun unsurları

Madde ile kamu görevlisinin görevi dolayısıyla kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu mallar üzerinde görevinin gerekleriyle bağdaşmayan bir surette tasarrufta bulunması, bu malları kendisinin veya başkasının zimmetine geçirmesi suç olarak tanımlanmıştır. Zimmete geçirme, suç konusu mal üzerinde malikmiş gibi tasarrufta bulunmayı ifade eder. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, zimmet suçunun oluşabilmesi için, suça konu malın kamu görevlisinin şahsının veya bir başkasının zimmetine geçirilmiş olması arasında fark bulunmamaktadır.

Maddenin ilk fıkrasında zimmet suçunun basit şekli düzenlenmiş, ikinci fıkrada, suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi daha fazla ceza verilmesini gerektiren nitelikli hâl olarak öngörülmüş, böylece hileli davranışlarla işlenen zimmet suçu, ayrı bir suç olarak değil, basit zimmet suçunun nitelikli hâli olarak kabul edilmiştir. Madde gerekçesinde “…Zimmet suçunda, suç konusu mal kamu görevlisinin zilyetliğinde veya koruma ve gözetim sorumluluğunda olduğu için, bunun zimmete geçirilmesi için herhangi bir kişinin aldatılmış olması gerekmez. Burada hile, sadece zimmet olgusunun sonradan anlaşılmasının önüne geçilmek amacıyla gerçekleştirilmektedir. Bu bakımdan, zimmet suçundaki hile, suçun delillerini gizlemeye yönelik bir davranıştır.” ifadelerine yer verilmek suretiyle nitelikli zimmet suçunun oluşması bakımından hilenin hangi davranışlarla gerçekleştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklama yapılmıştır. Görüldüğü gibi hilenin aldatıcı nitelikte ve zimmet olgusunun sonradan anlaşılmasının önüne geçilmesine yönelik olması ve bunu sağlamaya elverişli nitelikte bulunması gerekir. 765 sayılı TCK’nın 202. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “dairesini aldatacak” ibaresine, maddede yer verilmeyerek nitelikli zimmet suçunun uygulama alanı genişletilmiş, böylece hileli davranışların olağan ve basit bir denetim, araştırma ve karşılaştırma ile ilk bakışta kolayca ve kesin bir biçimde anlaşılabilecek nitelikte olmamak şartıyla, zimmet veya miktarının kurum içi kayıtlardan ortaya çıkarılması hâlinde de eylemin nitelikli zimmet olarak kabulü mümkün hâle gelmiştir.

Öte yandan, suç tarihinde yürürlükte bulunan 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 62. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “Yönetim Kurulu üyeleri ve kooperatif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar. Bunların suç teşkil eden fiil ve hareketlerinden ve özellikle kooperatifin para ve malları bilanço, tutanak, rapor ve başka evrak, defter ve belgeleri üzerinde işledikleri suçlardan dolayı Devlet memurları gibi ceza görürler” şeklindeki düzenleme ile kooperatiflerin yönetim kurulu üyeleri ve memurlarının zimmet suçunun faili olabilecekleri hüküm altına alınmıştır. Anılan düzenlemede yer alan “Devlet memurları gibi ceza görürler” ibaresi, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun’un 339. maddesi ile “kamu görevlisi gibi cezalandırılır” şeklinde değiştirilmiş ve 5237 sayılı TCK ile uyumlu hâle getirilmiştir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sınırlı Sorumlu U. Park Konut Yapı Kooperatifinin yönetim kurulu başkanı ve muhasip üyesi olan sanıkların, gerçekte yapılmayan bir kısım giderlere ilişkin sahte belgeler düzenleyip kayıtlara işledikleri ve bu şekilde zimmetlerine para geçirdikleri sabit olan olayda;

Yönetim kurulu başkanı olan sanık Y.F. ile muhasip üye olan sanık H.A.’nın, katılan N.T.Y.’nin yöneticisi olduğu Y. İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin kooperatif için yaptığı inşaatlar nedeniyle tahakkuk eden alacaklarını ödenmiş gibi göstermek amacıyla başlık bölümünde katılanın yöneticisi olduğu şirketin unvanı bulunan ve 31.05.1997-20.07.1998 arasındaki tarihleri taşıyan 25 adet tahsilat makbuzunu, katılanın imzasını taklit etmek suretiyle imzalayarak 41.000 TL’yi zimmetlerine geçirmeleri eyleminin; daire dışı araştırma ve zimmetin açığa çıkmamasını sağlayacak hileli davranışlarla işlendiğini gösteren katılan N.Y.’nin; kooperatife yaptığı iş karşılığında düzenlenen hak edişlerin kendisi tarafından değil sanık Y.F. ve kooperatif yetkilisi olan mühendis tarafından düzenlendiğine, kendi firması adına basılı tahsilat makbuzlarının imzası taklit edilmek suretiyle doldurulduğuna ve firmasına ödenmiş gibi gösterilen 200.000 TL’nin gerçeği yansıtmadığına ilişkin beyanı, 24.12.1998, 24.02.1999, 26.10.2000 ve 20.06.2001 tarihli bilirkişi raporlarında da belirtildiği üzere, söz konusu tahsilat makbuzları üzerindeki imzaların katılan N. tarafından değil, adı geçenin imzasına benzetilme gayesiyle sahte olarak atıldıklarının saptanması, Kooperatifin muhasebe defterlerine göre katılan N.’nın 1997 yılında 79.115 TL civarında, 1998 yılında ise yaklaşık 96.287 TL olmak üzere toplam 165.403 TL ödenmiş gibi görünmesine rağmen yapılan ödemelerin yalnızca 17.852 TL olduğu, söz konusu miktarlardan 121.000 TL’nin sanıkların talimatıyla inceleme dışı sanıklar H ve D.’ye tarafından bankadan çekilerek zimmete geçirilmesi eyleminin; daire dışı araştırma sayılabilecek kooperatifçe tutulan yevmiye kaydı tarih ve numaralarının banka ekstreleri ile karşılaştırılması, katılan N.’nin 27.06.1998 tarihli olağan genel kurul toplantısında alacağının tamamını tahsil edemediği yönündeki beyanı ve bu beyanının tanıklar E., Ö., M., A ve M.’nin anlatımları ile doğrulanması,

Sanıkların mimari proje müellifi E.E.’ye 14.510 TL avans verilmiş gibi göstermelerine karşın anılan şahsa yalnızca 450 TL ödeme yaptıkları, ödenmiş olarak gösterilen bu paraları inceleme dışı sanık H.’ye talimat vererek geri çektirdikleri, söz konusu avansı Ö. Ltd. Şti’ne proje çizim parası olarak ödenmiş gibi gösterdikleri, ancak projenin bu firma tarafından değil E.E. tarafından çizilmesi nedeniyle aradaki fark olan 14.060 TL’yi zimmetlerine geçirmeleri eyleminin; daire dışı araştırma ve zimmetin açığa çıkmamasını sağlayacak hileli davranışlarla işlendiğini gösteren tanık E.’nin, kooperatif için çizdiği proje karşılığında kendisine yalnızca 450 TL ödendiğine ve proje çizim parasının bir başkasına ödendiğini öğrendiğine ilişkin beyanı, paranın inceleme dışı sanık H. tarafından çekildiğine ilişkin banka kayıtları ve kooperatifle sözleşme imzalayan Ö. Ltd. Şti’ne avans ödendiği belirtilmesine karşın sözleşmenin imzalandığı tarihte anılan unvanda bir şirket bulunmadığının anlaşılması,

Sanıkların Ş.-G.Ticaret firmasından aldıkları ve kooperatif adına düzenlenmiş görünen 20.12.1997 tarihli 1.455 TL ve 31.12.1997 tarihli 3.605 TL olmak üzere iki adet faturanın karşılığında ödenmiş gibi gösterdikleri toplam 5.060 TL’yi zimmetlerine geçirmeleri eyleminin; daire dışı araştırma ve zimmetin açığa çıkmamasını sağlayacak hileli davranışlarla işlendiğini gösteren Ş.-G. Ticaret isimli firmanın ticaret sicil numarasının tespit edilemediğine ve bu unvanda bir şirket kaydına rastlanmadığına ilişin A. Ticaret Sicil Memurluğunun 26.05.2004 tarihli yazısıyla tespit edilmesi,

Sanıkların V.S. firmasından aldıkları üç adet fatura karşılığında ödenmiş gibi gösterdikleri toplam 3.471 TL’yi zimmetlerine geçirmeleri eyleminin ise; daire dışı araştırma ve zimmetin açığa çıkmamasını sağlayacak hileli davranışlarla işlendiğini gösteren söz konusu faturaların sahte olduğunun tespit edilmesi ve anılan faturaları düzenleyen A., İ.,S ve V., B.’nin A. Ağır Ceza Mahkemesinin 13.06.2001 tarihli ve … sayılı kararı ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359/b-1 ve 765 sayılı TCK’nın 59. maddeleri uyarınca 15 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmesi ve bu hükümlerin Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 11.11.2003 tarihli ve 9008-7994 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmesi,

Yoluyla ortaya çıkarılması karşısında; sanıkların, inceleme konusu hükme esas alınan 18.12.2012 tarihli bilirkişi raporuna göre bir kısmı belgelendirilemeyen ve kooperatif için harcandığı belirtilen miktarların kooperatifin toplam gelirinden düşülmesi ile tespit edilen 93.207 TL’yi uhdelerinde bulundurmaları şeklindeki eylemleri hem suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nın 202. maddesinin 2. fıkrasında, hem de suç tarihinden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 247. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen nitelikli zimmet suçunu oluşturmaktadır.

Kooperatifin mevcut kayıtlarından zimmet suçunun veya miktarının belirlenememesi ve daire dışı araştırma yoluyla elde edilecek bir delilin bulunmaması hâllerinde, Özel Daire azınlık görüşü ile Yargıtay Cumhuriyet Başavcılığının itirazında yer alan “Kooperatifin malları, inşaat ve imalat giderlerinin kooperatif gelirleriyle karşılaştırılması sonucu zimmetin tespiti” yöntemine başvurulabileceği, anılan yönteme başvurulduğunda ise zimmet fiilinin her durumda saptanmasının mümkün olduğu, aksine düşüncenin, bu yöntemi nitelikli zimmet suçuna konu eylemleri basit zimmet suçu kapsamında değerlendirmenin aracı hâline dönüştüreceği ve ceza adaleti ile bağdaşmayan bir durumun ortaya çıkacağı, zincirleme şekilde işlenen yukarıda sözü edilen eylemlerin nitelikli zimmet suçunu oluşturması nedeniyle, bu eylemler ile sanıkların basit zimmet suçu kapsamındaki eylemlerinin bir bütün hâlinde zincirleme şekilde nitelikli zimmet suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.


Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2020/7009 E. , 2021/3177 K.

  • TCK 247/3
  • Kullanma zimmeti suçunun unsurları

Eylemin kullanma zimmeti olarak kabul edilebilmesi için, sanığın görevi gereği yasal olarak kendisine tevdi edilen parayı belli bir süre kullanıp hakkında herhangi bir uyarı, ihbar, şikayet, denetim veya soruşturma olmaksızın kendiliğinden ilgili hesaba yatırması gerektiği, somut olayda ise zimmetine geçirdiği kabul edilen parayı hiçbir aşamada iade etmediği anlaşılan sanık hakkında TCK’nin 247/3. maddesinin uygulanması suretiyle eksik ceza tayini, bozma nedenidir.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/2575 Karar : 2018/4033 Tarih : 31.05.2018

  • TCK 247. Madde

  • Zimmet Suçu

…. adına düzenlenen 091430 numaralı fatura tarihinin 29/08/2005 olması ve iddianamenin kapsamına göre tebliğnamede sahtecilik ve lehe yasa değerlendirme eleştirilerine iştirak edilmemiştir.

Kooperatifin muhasebecisi ….ın kontrolör tarafından alınan 26/03/2010 günlü ifadesinde özetle; Orman İşletmesinden bankaya havale edilen tüm paraları deftere doğru şekilde kaydettiğini, ortakların kooperatiften alacaklarının bulunmadığını, kooperatif masrafları için ortakların bağışlamış olduğu %5’lik bir dilim olduğunu, başkanın sadece kesinti sonucu kooperatifte kalan bu parayı harcayabileceğini, bu paranın da ancak kooperatifin genel masraflarına yettiğini beyan ettiği, 23/10/2007 günlü vergi tekniği raporunda sanığın kooperatife sahte fatura düzenlemek maksadının yöneticisi olduğu kooperatifin giderleri ve buna bağlı olarak indirilebilir KDV’lerini artırarak ödenecek KDV oluşumunu önlerken, gelir vergisi stopajına mani olmaktan ibaret olduğunun ifade edilmesi karşısında, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olmadığı gözetilerek, faturaların düzenlenme şekline ilişkin olarak…n tanık olarak dinlenilmesi, maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkarılabilmesi açısından kooperatife ait defter, kayıt, belgeler ve tüm dokümanlar dava dosyasıyla birlikte konunun uzmanı Sayıştay emekli uzman denetçilerinden seçilecek yeni bir bilirkişi heyetine tevdii edilip, suç tarihlerinde kooperatifin sağladığı tüm gelirler ile tüm giderlerinin, kasa ve banka hesap bakiyelerinin belirlenmesi, bakiye ile kayıtlarda görünen para miktarının karşılaştırılıp iddianameye konu eylemler ile savunma da ayrı ayrı değerlendirilerek; zimmetin bulunup bulunmadığı, varsa miktarının ne olduğu hususlarında rapor aldırılmasından sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

Kabule göre de;

Sanığın sübutu kabul edilen faturaların alt ve üst nüshalarını farklı düzenleyerek maledinme eylemlerinin nitelikli zimmet vasfında olacağı ve TCK’nın 247/2. maddesinin uygulanması gerektiği nazara alınmadan yazılı şekilde basit zimmet suçundan hüküm kurulması,

Yüklenen suçu bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda birden fazla işlediği kabul edilen sanık hakkında TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanmaması,

Anayasa Mahkemesinin TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı Kararının değerlendirilmesi lüzumu,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 31/05/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/3033 Karar : 2018/3285 Tarih : 2.05.2018

  • TCK 247. Madde

  • Zimmet Suçu

Katılan kurum vekilinin temyiz isteminin vekalet ücretine yönelik olduğu gözetilerek yapılan incelemede;

Anayasanın 141, 5271 sayılı CMK’nın 34, 230 ve 289/1-g maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının sanığı, katılanı, Cumhuriyet Savcısını ve herkesi tatmin edecek, Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde gerekçeli olması gerektiği gibi Yargıtayın gerekçelerde tutarlılık denetimi yapması ve bu açılardan mantıksal ve hukuksal bütünlüğün sağlanması için kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması ilkelerine uyulmasının zorunlu olduğu, keza verilecek kararın Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05/05/2015 tarih 2014/8-145 Esas ve 2015/145 sayılı Kararında da belirtildiği üzere “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararı açıklayan yeni hükmün kesinleştiğinde bir başka kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte olması gerektiği” gözetilmeden, gerekçeden yoksun olarak yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,

Sanığın eylemlerini zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlediği, olayın ancak kurum dışı araştırma ve telefon faturasını sanığın görevli olduğu gişeye ödeyen kişilerin daha sonra müracaat etmesi sonucu ortaya çıktığı ve yine bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda zimmet suçunu birden fazla kez işlediği anlaşılan sanık hakkında zincirleme nitelikli zimmet suçundan hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden yanılgılı değerlendirmeler sonucu bu eylemlerinin basit zimmet kabulüyle yazılı şekilde uygulama yapılması,

Kabule göre de;

Eylemin kullanma zimmeti olarak kabul edilebilmesi için failin görevi gereği yasal olarak kendisine tevdii edilen parayı belli bir süre kullanıp hakkında herhangi bir uyarı, ihbar, şikayet, denetim veya soruşturma olmaksızın kendiliğinden yatırması gerektiği cihetle, denetim ve şikayet sonrası ortaya çıkan bu fiillerinin dairemizin yerleşik uygulamalarına göre mal edinme kastına bağlı olarak bir bütün halinde zimmet vasfında olduğu, kullanma zimmeti olarak nitelendirilemeyeceği gözetilmeden TCK’nın 247/3. maddesinin uygulanması suretiyle eksik ceza tayini,

Sanığın zimmetine geçirdiği kabul edilen miktarın 552,325 TL olduğu, böylelikle zimmet miktarının suç tarihi itibariyle günün ekonomik koşulları ve paranın satın alma gücü nazara alındığında pek hafif değerde kaldığı anlaşılmakla sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 249. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

Kullanma zimmetinde suçun konusunu geçici süreyle kullanılıp iade edilen paradan elde edilen nemanın oluşturduğu gözetilip “nema miktarı” hesaplatılıp sanık tarafından bu miktarın iade edilip edilmediği araştırılmadan TCK’nın 248. maddesinin uygulanması,

Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı Kararının 24/11/2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması nedeniyle TCK’nın 53. maddesiyle ilgili yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,

Yüklenen suçu TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle işleyen ve hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilen sanık hakkında, 53/5. maddesi gereğince hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin dikkate alınmaması,

Kendisini vekille temsil ettiren katılan kurum lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı, sanığın ve katılan kurum vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca hükmün BOZULMASINA, 02/05/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/529 Karar : 2018/2134 Tarih : 26.03.2018

  • TCK 247. Madde

  • Zimmet Suçu

1-Sanık … hakkında verilen beraat hükümlerinin incelenmesinde;

Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükümleri usul ve kanuna uygun olduğundan yerinde görülmeyen katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,

2-Sanık … hakkında zimmet ve resmi belgede sahtecilik suçlarından verilen mahkumiyet hükümlerinin incelenmesinde ise;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

a)Suç tarihinde SGK… İl Müdürlüğü Mali Hizmetler Sosyal Güvenlik Merkezi veri hazırlama ve kontrol işletmeni olarak görev yapan sanığın, kurumdan sadece yetim aylığı alma hakkı bulunan diğer sanık …‘un banka hesabına 79 adet sahte muhasebe işlem fişi düzenleyerek 1.056.869,69 TL ödeme yaptığı, daha sonra ise …‘un banka kartını kullanmak veya kendi hesabına para transferi yapmak suretiyle bu miktarı zimmetine geçirdiğinin iddia ve kabul edildiği olayda; sanığın savunmasında emanet hesaplarda duran paraları kurumun kendisine vermiş olduğu şifre ile sisteme giriş yapıp aktardığını beyan etmesi karşısında, öncelikle ödemeleri kurumun hangi hesapları üzerinden yaptığının açıkça tespit edilmesi, sanığın bu hesaplar üzerindeki tasarruf yetkisi kurumdan sorularak yasal tevdii unsurunun oluşup oluşmadığı ile muhafaza ve gözetim sorumluluğu bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi, yapmış olduğu işlemleri kurumun MOSİP sistemi üzerinden banka hesaplarına başka bir işleme gerek kalmadan giriş ile mi yoksa internet bankacılığı vasıtası ile mi ya da bankaya verdiği bir talimat ile mi gerçekleştirdiğinin tespit edilmesi, yine aktarmış olduğu paralar için öncesinde tahakkuk ve benzeri ödemeye esas teşkil edecek işlemler yapıp yapmadığının tespitiyle onaylı örneklerinin dosya arasına alınmasından sonra dosyanın kül halinde konunun uzmanı Sayıştay uzman denetçilerinden oluşan bilirkişiler kuruluna tevdi edilerek; iddia, savunma ve tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip sanığın zimmetinde kuruma ait para bulunup bulunmadığı varsa zimmetin ne şekilde gerçekleştiği hususlarında rapor alınması, sanığın ödemeleri yapmış olduğu hesaplar nazara alındığında 5237 sayılı TCK’nın 247. maddesinde düzenlenen zimmet suçunun oluşması için “kamu görevlisinin veya özel mevzuatları gereği kamu görevlisi gibi cezalandırılabilen kişilerin görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının yararına zimmetine geçirmesinin’’ gerektiği, yasal tevdii unsurunun ve koruma yükümlülüğünün bulunmaması halinde eylemin kamu kurumu zararına dolandırıcılık suçunu oluşturacağı, yine sanığın aktarmış olduğu paralara ilişkin yaptığı işlemler neticesinde sistem tarafından otomatik olarak düzenlenen 79 adet sahte muhasebe işlem fişinin ne şekilde hazırlandığı saptanarak bu işlemleri yapabilmesi için elektronik imza kullanıp kullanmadığı elektronik imza ile imzalanmış ise evrakların hukuki geçerliliğinin olacağı, kullanmaması halinde ise söz konusu muhasebe işlem fişlerinin fiziki çıktılarının alınmaması ve yetkili kişiye de imzalatılmaması sebebiyle sahte oluşturulmuş maddi varlığı haiz somut bir belge olmadığından eylemin TCK’nın 244. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen sisteme veri yerleştirme suçunu oluşturacağı gözetilmeden eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması,

b)Kabule göre de;

Zimmete konu işlemlerin SGK Başkanlığı tarafından sistem üzerinden yapılan inceleme sırasında 79 adet şüpheli ödemenin tespit edilmesi ile ortaya çıktığı nazara alındığında sanığın eyleminin zincirleme şekilde basit zimmet vasfında olduğu gözetilmeden yazılı şekilde nitelikli zimmet suçundan hüküm kurulmak suretiyle fazla ceza tayini,

Sanığın savunmasında pişman olduğunu dile getirmesi, sabıkasız oluşu ve duruşma tutanaklarına da yansımış olumsuz bir hali bulunmadığı halde, TCK’nın 62. maddesi uyarınca geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki etkileri gibi hususları içeren takdiri indirim nedenlerinin varlığı tartışılıp gösterilmeden “… işlediği suçtan sonra pişmanlık göstermemesi” biçimindeki noksan ve yasal olmayan gerekçeyle anılan maddenin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,

Suçun 5237 sayılı Yasanın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlendiğinin kabul edilmesi karşısında sanık hakkında aynı Yasanın 53/5. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı Kararının 24/11/2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması nedeniyle TCK’nın 53. maddesiyle ilgili yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, katılan kurum vekili ve sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/730 Karar : 2018/2099 Tarih : 22.03.2018

  • TCK 247. Madde

  • Zimmet Suçu

Sanıklar müdafilerinin duruşmalı inceleme istemlerinin sanıklar … ve … yönünden tayin olunan cezaların miktarına göre 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 318. maddesi uyarınca, sanık … yönünden ise temyiz dilekçesinin içeriğine ve dosya kapsamına göre uygun görülmediğinden, 5271 sayılı CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca reddiyle, incelemenin duruşmasız yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

1-Katılan kurum vekilinin temyiz talebinin sanık … hakkında TCK’nın 40 ve 39. maddelerinin uygulanmaması ve lehlerine vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğine münhasır olduğu gözetilerek yapılan incelemede;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

a)Sanıkların herhangi bir uyarı, ihbar, şikayet, denetim olmaksızın kendiliğinden yatırdıkları paralar yönünden eylemlerinin kullanma zimmeti suçunu oluşturacağı, bu miktarlar yönünden paraların sanıkların üzerinde kaldığı dönem içinde sağlayacağı nema miktarının esas alınması gerektiği, bunun dışında kalan ödemelerin ise TCK’nın 248. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, ayrıca sanıklardan birinin yaptığı ödeme nedeniyle etkin pişmanlık hükümlerinden bu ödemeye karşı çıkmayan diğer sanıkların da yararlanacağı nazara alınarak; her bir sanığın sorumlu olduğu zimmet miktarı ayrı ayrı belirlenip … Ziraat Odasından sanıklarca yapılan ödeme miktarları sorularak haklarında TCK’nın 248 ve 249. maddelerinin uygulanma koşullarının değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle sanıklar … ve … hakkında TCK’nın 248. maddesinin uygulanması, sanık … hakkında ise hükmün gerekçe kısmında TCK’nın 248. maddesinin uygulandığı belirtilmesine rağmen hükümde uygulanmayarak karışıklığa yol açılması,

b)6964 sayılı Kanunun 42. maddesinin “Odaların ve Birliğin paraları ile para hükmündeki evrak, senet ve diğer malları aleyhine suç işleyen, yahut bilanço, tutanak, rapor ve diğer her çeşit kağıt, defter ve kayıtlar üzerinde suç mahiyetinde değişiklik yapan veya bunları kasten yok eden organlara dahil kişiler ile personel hakkında Devlet memurları hakkındaki cezalar uygulanır.” hükmü karşısında oda personeli olup muhasebe işlerini yürüten sanık …‘in zimmet suçunun asli faili olarak cezalandırılması gerekirken yardım eden olarak sorumlu tutularak cezasında TCK’nın 39. maddesi uyarınca indirim yapılması,

c)Aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdir ve tayininin hakime ait olduğu nazara alınarak, suça konu belge asıllarının denetime olanak verecek şekilde dosya arasına getirtilmesi, duruşmada incelenip özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması ile iğfal kabiliyetinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi, gerekirse bu hususta bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerekirken eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde sanıklar … ve … hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyet kararları verilmesi,

d)Sanık …‘ın görevi kötüye kullanma ve nitelikli zimmet olarak değerlendirilen eylemlerinin TCK’nın 44 ve 247/2. maddeleri uyarınca nitelikli zimmet olarak kabul edilerek sanığın sadece bu suçtan cezalandırılması yerine iki ayrı suçtan cezalandırılmasına karar verilmesi suretiyle fazla ceza tayini,

e)Sanıklar … ve … hakkında zimmet ve resmi belgede sahtecilik suçlarından kurulan hükümlerde zincirleme suç nedeniyle artırım yapılırken denetime imkan verecek hiç bir gerekçe gösterilmeden cezalarda 1/2 oranında arttırım yapılması,

2-Kabule göre de;

a)Sanıklar … ve …‘in görevleri gereği düzenlemeye yetkili oldukları resmi belgeleri sahte olarak düzenledikleri kabul edildiği halde TCK’nın 204/2. maddesi yerine 204/1. maddesi gereğince hüküm tesis edilerek eksik cezalar tayin edilmesi,

b)Sanık …‘in sahte belge düzenlemek suretiyle işlediği kabul edilen eylemi nitelikli zimmet vasfında olduğu halde cezasında TCK’nın 247/2. maddesi uyarınca arttırım yapılmaması,

c) TCK’nın 53/1-a-d maddesindeki hak ve yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle atılı suçu işleyen sanıklar hakkında aynı Kanunun 53/5. madde ve fıkrası gereğince, cezanın infazından sonra başlamak üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

d)Kendisini vekille temsil ettiren katılan kurum lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

e)Anayasa Mahkemesinin hükümlerden sonra 08/10/2015 tarih ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı Kararı ile TCK’nın 53. maddesinde yer alan bazı ibarelerin iptaline ilişkin kararının dikkate alınmaması,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiilerinin ve katılan kurum vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek, sanıklar … ve … yönünden kazanılmış hak saklı kalmak kaydıyla CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 22/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/13394 Karar : 2017/1187 Tarih : 27.03.2017

  • TCK 247. Madde

  • Zimmet Suçu

Davaya katılmalarına karar verilen müştekiler … ve …‘in duruşmada şikayetlerinden vazgeçtiklerini beyan etmeleri karşısında haklarında verilen katılma kararlarının hükümsüz kaldığı gözetildiğinde; hükümleri temyiz hakkı bulunmadığından müştekiler … ve … vekilinin temyiz isteminin CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE, başvurularının kapsamına göre incelemenin, katılan … vekilinin tüm sanıklar hakkında verilen beraat hükümlerine ve sanık … hakkında zimmet suçundan verilen mahkumiyet hükmü açısından vekalet ücretine hükmedilmemesine, sanıklar müdafiinin, … ve … hakkında verilen beraat hükümleri açısından vekalet ücretine hükmedilmemesine ve sanık … hakkında zimmet suçundan verilen mahkumiyet hükmüne,sanık …‘in de kendisi hakkında zimmet suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarıyla sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

Sanıklar …, … ve … hakkında görevi görevi kötüye kullanma suçundan verilen beraat hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükümleri usul ve kanuna uygun olduğundan yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,

Sanıklar … hakkında zimmet suçundan verilen mahkumiyet hükmü ile sanıklar … ve … hakkında aynı suçtan verilen beraat hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;

Katılan vekilinin temyiz talebinin sanıklar… ve… hakkında verilen beraat hükümlerine, sanık … hakkında kurulan mahkumiyet hükmü bakımından ise sadece vekalet ücretine yönelik olduğu gözetilerek yapılan incelemede;

Sanıklardan …‘nin suç tarihinde …‘nin yönetim kurulu başkanı diğer sanıklar … ve …‘ın ise yönetim kurulu üyesi oldukları, sanık …‘in, kooperatif üyeliğinden çıkarılmasına karar verilen …‘in çıkarılma işleminin 1163 sayılı Yasanın 16. maddesi uyarınca kesinleşmesini beklemeden haricen … ile kooperatife üye olması hususunda anlaşarak bu şahıstan aldığı 65.000,00 TL’yi kooperatif hesabı yerine 06/09/2006 tarihinde kendi şahsi hesabına yatırttığı, diğer yönetim kurulu üyelerinin de bundan haberi olduğu, bu şekilde kooperatife ait parayı mal edindikleri iddiasıyla açılan kamu davasında mahkemece sanık …‘nin mahkumiyetine diğer sanıkların ise beraatine hükmedilmiş ise de; maddi gerçeğin hiç bir kuşkuya yer vermeyecek biçimde ortaya çıkarılabilmesi açısından, sanığın savunmasında söz konusu paranın kooperatife harcandığını savunması ve buna dair şahsi hesabından yapılan havaleleri gösteren dekontlar sunması ve bu konuda tanık olarak beyanlarına başvurulan ……. ve …‘ın da kooperatife ait işler yaptıklarını ve buna dair makbuzlar verdiklerini beyan etmeleri, kooperatif yönetiminin de olaydan dolayı kooperatifin bir zararının olmadığını belirtmesi, bu belgeler ve beyanların dosya kapsamındaki bilirkişi raporlarında değerlendirilmemiş olması karşısında, sanıklar ve tanıklardan sorularak başkaca fatura veya başka herhangi bir belge sunulması halinde dosyaya temininin sağlanmasından, sanıkların göreve başladığı ve görevden ayrıldığı tarihler itibariyle kooperatifin banka ve kasa mevcutlarının saptanmasından, inşaat konusunda uzman bilirkişilerin iştiraki ile mahallinde keşif yapılıp söz konusu paranın kooperatif inşaatında kullanılıp kullanılmadığının tespiti açısından inşaat hakedişleri, proje, ruhsat bilgileri, diğer inşaat maliyetlerini belirileyici bilgi ve belgeler de temin edilmeye çalışılarak sanıkların yönetimde kaldıkları dönemler itibariyle yapılan tüm inşaatların maliyetinin … birim fiyatları esas alınarak belirlenmesinden sonra kooperatife ait defter, kayıt, belgeler ve tüm dokümanların dava dosyasıyla birlikte konunun uzmanı Sayıştay emekli uzman denetçilerinden seçilecek yeni bir bilirkişi heyetine tevdii edilip; suç tarihleri arasındaki kooperatifin tüm gelirleri ile mahkemece yapılan keşif ve alınacak görüşlerin sonucuna göre teknik bilirkişilerin inşaat maliyet hesabına ilişkin tespitleri de dikkate alınarak kooperatifin gaye ve inşaatları için yapılanlar dahil tüm giderleri belirlenip kasa ve banka mevcutları da gözetilerek karşılaştırılması, buna göre her bir sanığın sorumluluğunu irdeler şekilde, özellikle suça konu daire satışından elde edilen paranın kooperatif için kullanılıp kullanılmadığı, bu kapsamda zimmetlerinde kooperatif parası bulunup bulunmadığı, varsa miktarının ne olduğu hususlarında ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerektiği

gözetilmeden yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak eksik inceleme ile yazılı şekilde hükümler kurulması,

Kabule göre de;

Sanık …‘in denetim sonrası ortaya çıkan bu fiilinin dairemizin yerleşik uygulamalarına göre mal edinme kastına bağlı olarak bir bütün halinde basit zimmet vasfında olduğu, kullanma zimmeti olarak nitelendirilemeyeceği gözetilmeden TCK’nın 247/3. maddesinin uygulanması suretiyle eksik ceza tayini,

Yine sanık …‘in zimmetine geçirdiği tutarı kovuşturma başlamadan soruşturma sırasında katılan kuruma ödediği mahkemece kabul edildiği halde TCK’nın 248/2. maddesinin 1. cümlesi yerine aynı fıkranın 2. cümlesine göre indirim yapılarak fazla ceza tayini,

Sanık … hakkında kurulan hükümde Anayasa Mahkemesi’nin 08/10/2015 tarih ve E.2014/140; K. 2015/85 sayılı kararının Resmi Gazetenin 24/11/2015 tarih ve 29542 sayılı sayısında yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması nedeniyle TCK’nın 53. maddesiyle ilgili olarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,

Suçu TCK’nın 53/1-d maddesindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle işlediği kabul edilen sanık … hakkında aynı Kanunun 53/5. maddesinin uygulanması sırasında bu bentteki hak ve yetkilerin tamamını kullanmaktan yasaklanmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı biçimde sınırlı uygulama yapılması,

Sanık … hakkında mahkumiyet hükmü kurulmuş olması karşısında, kamu davasında kendisini vekille temsil ettiren katılan kurum lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince vekalet ücretine hükmedilmemesi,

Kanuna aykırı, katılan vekili ile sanık … ve sanıklar müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek sanık … yönünden kazanılmış hak hükümleri saklı kalmak üzere CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 27/03/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/8413 Karar : 2017/856 Tarih : 8.03.2017

  • TCK 247. Madde

  • Zimmet Suçu

Bingöl İl Trafik Şube Müdürlüğünde trafik polisi olarak görev yapan sanığın peşin ödenen 24/10/2002 tarihli ve 20,20 TL bedelli trafik cezasına ait para ve makbuzu yedi gün içinde bağlı olduğu mutemetliğe teslim etmesi gerekirken; 08/11/2002 tarihinde teslimini sağlayarak atılı suçu işlediğinin iddia edildiği olayda, suça konu paranın ekonomik bakımdan çok düşük değerinin bulunması, bir yarar sağlayacak ya da zarar oluşturacak ölçüde olmaması, fiilin haksızlık muhtevasının suç oluşturacak boyutta bulunmaması, gecikmedeki süre, tek eylemden ibaret olması ve sanığın savunmaları nazara alındığında atılı suçtan cezalandırılamıyacağı ve beraatine karar verilmesi gerektiği halde yazılı şekilde hüküm tesisi,

Kabule göre de;

Sanığın görevi gereği yasal olarak kendisine tevdii edilen parayı hakkında herhangi bir uyarı, ihbar, şikayet, denetim veya soruşturma olmaksızın kendiliğinden yatırdığının anlaşılması karşısında sanık hakkında TCK’nın 247/3. maddesinin uygulanmaması,

Suç tarihindeki ekonomik koşullar ve paranın satın alma gücü nazara alındığında, zimmete geçirildiği kabul edilen paranın değerinin azlığı nedeniyle TCK’nın 249. maddesi uyarınca sanık hakkında tayin olunan cezadan indirim yapılması gerektiğinin nazara alınmaması,

Hiçbir gerekçe gösterilmeksizin TCK’nın 62. maddesinin uygulanmaması suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayini,

Suçun 5237 sayılı Yasanın 53/1-a maddesindeki yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlendiğinin kabul edilmesi karşısında sanık hakkında aynı Yasanın 53/5. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı, sanığın ve O yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 08/03/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/6247 Karar : 2016/4998 Tarih : 12.05.2016

  • TCK 247. Madde

  • Zimmet Suçu

Dairemizin 2014/776 Esas sırasına kayıtlı…Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/242 Karar sayılı dava dosyası ile birlikte yapılan incelemede;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre zimmet isnadına konu eylemlere ilişkin olarak yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

5237 sayılı TCK’nın 247. maddesinde düzenlenen zimmet suçunun oluşması için “kamu görevlisinin veya özel mevzuatları gereği kamu görevlisi gibi cezalandırılabilen kişilerin görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının yararına zimmetine geçirmesinin” gerektiği, sanığın C.Başsavcılığında alınan beyanında hesaplardan … Kaymakamlığının onayı ile para çekip ayrıca bu hesaplardan başka hesaplara da para aktarabildiğini ifade ettiği, görevinin kapsamına ilişkin cevabi yazı içeriğinin açık olmadığı, dosya arasında mevcut suç tarihinden sonraki döneme ait Birlik Tüzüğünün 29. maddesinde birliğin harcama yetkilisinin birlik başkanı olduğunun, başkanın bu yetkisini birlik müdürüne devredebileceğinin, 30. maddesinde de mali hizmetler birim müdürünün birliğin bütçesi ile ilgili iş ve işlemleri birlik başkanının bilgisi dahilinde yürüteceğinin düzenlendiği anlaşılmakla, öncelikle 2008-2009 yıllarına ait Birlik Tüzüğünün dosya arasına getirilmesi, muhasebe yetkilisi olarak görev yaptığı belirtilen sanığın, Köylere Hizmet Götürme Birliğindeki görev ve yetkilerinin kapsamının ne olduğu, tek başına kendi imzasıyla gönderme emri, birlik hesabından para aktarımı için müzekkere, hesaplar arası virman, kişilere ödeme için müzekkere yazma görevinin olup olmadığı, bu işlemler için ayrıca harcama yetkilisinin onayının gerekip gerekmediği hususları kurumdan sorularak, anılan işlemleri harcama yetkilisinin onayı olmadan tek başına yapabilme yetki ve görevinin varlığı halinde eylemlerinin zincirleme biçimde nitelikli zimmet, aksi halde ise zincirleme biçimde nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturacağı dikkate alınmadan eksik araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması,

Sanığın görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu belgelerde sahtecilik yaptığının iddia edilmesi karşısında, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uyarınca yetkili merciden bu suç yönünden soruşturma izni alındıktan sonra dava açılması gerektiği gözetilmeden, genel hükümlere göre açılan davaya devamla yazılı şekilde karar verilmesi,

Kabule göre de;

Birliğin Banka Defteri ve muhasebe kayıtlarının düzenli tutulması nedeniyle bankalardan temin edilen hesap dökümlerinin incelenmesi sonucunda bir kısım eylemlerin açığa çıkarıldığının ve eylemlerin sahte belgelerle gerçekleştirildiğinin anlaşılmasına göre, sanığın zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik olarak hileli davranışlarda bulunduğu, böylece eylemlerinin bir bütün halinde zincirleme nitelikli zimmet suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde basit zimmet suçundan hüküm kurulmak suretiyle sanık hakkında eksik ceza tayini,

Yüklenen suçları TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkilerin kötüye kullanılması suretiyle işlediği kabul edilmesine rağmen sanık hakkında aynı Kanunun 53/5. maddesi uyarınca hak yoksunluğuna hükmedilmemesi,

Anayasa Mahkemesinin TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı Kararının değerlendirilmesi lüzumu,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin açıklanan nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 12/05/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2013/17068 Karar : 2016/2052 Tarih : 25.02.2016

  • TCK 247. Madde

  • Zimmet Suçu

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;

Sanık … hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın CMK’nın 231/12. maddesi karşısında itiraza tabi olup temyizinin mümkün bulunmadığı ve itiraz konusunda merciince bir karar verilmesi gerektiği, zimmet suçundan zarar gören … vekilinin 06/08/2013 havale tarihli dilekçeyle sanık … hakkında verilen hükmü temyiz ettiği anlaşılmakla 3628 sayılı Kanunun 17 ve 18. maddeleri ile CMK’nın 237/2. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak sadece bu suçla sınırlı olarak Hazinenin davaya katılmasına, incelemenin sanık … hakkında zimmet suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarıyla sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı Kararının infaz aşamasında nazara alınması mümkün bulunmuş, yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sair temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Belediye Başkanının evrak ve faturalar üzerinde usulsüzlük yaptığının iddia edilmesi üzerine yapılan idari soruşturma sırasında suça konu cep telefonlarının sanık tarafından mal edinildiğinin, alım belgelerinin incelenmesi ve belediyede olup olmadıklarının kontrol edilmesiyle kolaylıkla saptandığı, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli hareketinin bulunmadığı nazara alındığında, sabit görülen eylemin 5237 sayılı TCK’nın 247/1. maddesine uyan basit zimmet suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde nitelikli zimmetten hüküm kurulması,

Zimmete konu cep telefonlarının karşılığı olan 446 TL’nin, suç tarihi 2008 yılındaki ekonomik koşullar ve paranın alım gücü dikkate alındığında, değeri az olduğu halde sanığın cezasında TCK’nın 249. maddesi gereğince indirim yapılmaması,

Suçu 5237 sayılı Yasanın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle işleyen sanık hakkında 53/5. maddesi uyarınca hak yoksunluğuna karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı, sanık müdafii ve katılan … vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nm 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 25/02/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/10171 Karar : 2016/346 Tarih : 14.01.2016

  • TCK 247. Madde

  • Zimmet Suçu

Anayasa Mahkemesinin 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 08/10/2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı TCK’nın 53/1-5. maddesinde yer alan bazı ibarelerin iptaline ilişkin ilamının infaz aşamasında nazara alınması mümkün görülmüş, suç tarihlerinde …Konut Yapı Kooperatifi yönetim kurulu başkanı ve muhasip üyesi olan sanıkların, bir kısım giderlere esas tutulan gerçek dışı fatura, hakediş ve tahsil makbuzlarının kooperatif parasını zimmetlerine geçirmek için düzenlendiğinin ve temin edildiğinin bilirkişi incelemesi ve ilgili kurumlardan araştırma yaptırılması suretiyle ortaya çıkartıldığı, bu haliyle zimmetlerinin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla gerçekleştirildiği anlaşılan ve daire dışı araştırmalarla mahiyeti ve miktarı ortaya çıkarılabilen eylemlerinin nitelikli zimmet suçunu oluşturacağı ve anılan suçtan cezalandırılmaları gerektiği nazara alınmadan, yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde basit zimmet suçundan hüküm kurulması ile sanıklar lehine olduğu kabul edilen 5237 sayılı TCK’nın 212. maddesindeki “sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.” şeklindeki düzenleme nedeniyle, zimmet eylemlerinde sahtecilik suçunun unsurlarının bulunup bulunmadığının karar yerinde tartışılması ve sahteciliğin varlığının kabulü halinde bu suçtan da mahkumiyet hükmü kurularak sonucuna göre lehe yasanın belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi hususları aleyhe temyiz olmadığından, lehe yasa belirlenirken denetime olanak verecek biçimde her iki kanunla ilgili uygulamanın kararda açıkça gösterilmesi zorunluluğuna uyulmaması ise, 765 sayılı Yasaya göre temel cezanın alt sınırdan tayini, artırım ve indirimlerin ise en lehe oranlar üzerinden yapılması halinde dahi açıkça aleyhe sonuç doğurması, 5237 sayılı Yasayla uygulama yapılması ve temyiz edenin sıfatı nazara alındığında sonuca etkili bulunmadığından, bozma nedeni sayılmamış, yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sair temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Suçun 5237 sayılı TCK’nın 53/1-d maddesindeki hak ve yetkilerin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi nedeniyle aynı Yasanın 53/5. maddesi gereğince belirtilen madde ve fıkradaki hak ve yetkilerin kullanılmasının yasaklanması gerektiği gözetilmeden, sanıklar haklarında 53/1-a maddedeki hak ve yetkilerin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi,

Kanuna aykırı ve sanıklar müdafiilerin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA, ancak bu cihetin yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanunun 322. maddesinin verdiği yetki uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasında yer alan 5237 sayılı TCK’nın 53/5. maddesi gereğince hükmedilen hak yoksunlukları ile ilgili bölümün çıkarılarak, yerine “…aynı maddenin 5. fıkrasına göre cezanın infazından sonra başlamak üzere 2’şer yıl 7’şer ay 7’şer gün süre ile aynı maddenin 1/d fıkrasındaki hakları kullanmaktan ayrı ayrı yasaklanmalarına,” denilmek suretiyle eleştirilen hususlar dışında usul ve kanuna uygun olan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 14/01/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI:

Olayın şekli konusunda sayın çoğunluk ile aramızda görüş farkı bulunmamaktadır. Sanıkların eylemlerinin basit zimmet suçunu oluşturduğu kanaatinde olduğumuzdan karara muhalif kalınmıştır. Şöyle ki;

Nitelikli zimmet suçuna, olay tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nın 202/2 ve 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 247/2. maddelerinde yer verilmiştir.

765 sayılı TCK’nın 202/2. maddesine göre, “maddenin birinci fıkrasında tanımlanan zimmet suçu, dairesini aldatacak ve fiilin ortaya çıkmamasını sağlayacak her türlü hileli faaliyette bulunmak suretiyle işlenirse”, faile daha ağır ceza verilecektir.

5237 sayılı TCK’nın 247/2. maddesine göre ise “suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi hâlinde”, verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.

Her iki yasadaki düzenlemeye göre nitelikli zimmet suçunun oluşumu için zimmetin hile ile gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca 765 sayılı Yasa hilenin dairesini aldatacak ve eylemin ortaya çıkmasını önleyecek vasıfta olmasını, 5237 sayılı Yasa ise zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik davranışlarla işlenmesi koşulunu aramaktadır.

Her iki yasada hilenin tanımına ve hileli davranışların neler olduğuna yer verilmeyerek bu husus uygulama ve doktirine bırakılmıştır. Hilenin sözlük anlamı “birini aldatmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise” dir. Uygulamaya göre hile nitelikli yalandır, bunun belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olması, sergileniş biçimi açısından ilgilisinin denetleme olanağını ortadan kaldırması gerekmektedir. Zimmet suçu, kamu görevlisinin zilyetliğinde bulunan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu, diğer bir ifadeyle hakimiyeti altındaki mala karşı işlendiği için, bunun mal edinilmesini sağlamak amacıyla başkasının aldatılması gerekmemektedir. Nitelikli zimmete vücut veren hile, suçun ortaya çıkmasını önlemek için yapılan ve aldatıcılığı olan, suç kanıtlarını gizlemeye yönelik her türlü faaliyettir. Hilenin kaba ve ilk bakışta anlaşılabilen, olağan denetimlerle kolayca ortaya çıkarılabilen nitelikte olmaması gerekmektedir. Aksine yorum, nitelikli zimmetin sınırlarının yasal olmayan biçimde genişletilmesine neden olacaktır. Kurum içindeki kayıt ve belgeler ile malları üzerinde bilirkişiler veya kurumun denetim organlarına yaptırılan incelemeler ve normal denetimle zimmetin ortaya çıkarılması durumunda, nitelikli zimmetten söz edilemez. Dairemiz uygulamaları da bu yöndedir.

Somut olayda özetle, sanıkların yönetim kurulu başkanı ve muhasip üyesi oldukları kooperatifin parasını zimmetlerine geçirdikleri, gerçekte yapılmayan bir kısım giderlere ilişkin sahte belgeler düzenleyip kayıtlara işledikleri ve bu şekilde eylemlerini gizleyip nitelikli zimmet suçunu işledikleri iddiası ile kamu davası açılmıştır. Yargılama sırasında alınan ve hükme esas tutulan bilirkişiler kurulu raporuna göre suç tarihleri arasında kooperatifin toplam 362.007,91 TL geliri bulunmaktadır. Kooperatifin inşaat ve imalatları üzerinde yapılan tespitlere ve kayıtlara göre, 244.430,74 TL lik bölümü inşaatlara ilişkin olmak üzere toplam 268.800,10 TL harcama yapıldığı saptanmış ve aradaki 93.207,80 TL lik fark zimmet olarak kabul edilmiştir. Bu oluşa ve kabule göre inşaat ve imalat giderleri fazla gösterilerek zimmet eylemi gerçekleştirilmiş ve bunların değerlerinin belirlenip gelirle karşılaştırması yapılarak eylem ortaya çıkarılmıştır. Kooperatiflerin malları ve inşaatlarının incelenmesi ve değerinin tespit edilip gelirleriyle mukayese edilmesi daire dışı araştırma sayılamaz ve doğru sonuca ulaşmak için olağan denetim içerisinde de yapılması gereken bir kontrol işlemidir. İddianamelerde nitelikli zimmet sayılabilecek başka eylemlere yer verilmekle birlikte, sabit görülüp hükme esas alınan ve temyiz incelemesinin kapsamında olan zimmet tutarının tamamı bu yolla saptanmıştır. Sahte düzenlendiği ileri sürülen belgelerin incelenmesi veya başka kurumlarda araştırma yapılması yoluyla belirlenmiş ve mahkumiyete dayanak yapılmış zimmet kalemi bulunmamaktadır. Sahte olduğu ileri sürülen belgeler hükme esas alınan zimmeti gizlemeye yönelik sayılamaz ve buna elverişli aldatıcılıkta değildir.

Özetle, sanıkların temyiz kapsamı içerisinde kalan zimmet fıilerinin daire dışı araştırma, bilgi ve belgeye başvurulmadan kooperatif kayıtları ve daire içi sayılan imalatlarının karşılaştırılmasıyla belirlenmesi, düzenlenen sahte belgelerin zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya uygun aldatıcılıkta bulunmaması nedeniyle basit zimmet suçunu oluşturduğu, öngörülen ceza miktarına göre 765 sayılı TCK’nın 102/3 ve 104/2. maddelerinde belirlenen 15 yıllık asli ve ilaveli dava zamanaşımı süresinin suç ve inceleme tarihleri arasında gerçekleşmesi sebebiyle, açılan kamu davasının bu nedenle düşürülmesi gerektiği kanaatine varıldığından, sayın çoğunluğun görüşüne muhalif kalınmıştır.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2013/13819 Karar : 2015/16465 Tarih : 19.11.2015

  • TCK 247. Madde

  • Zimmet Suçu

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

5237 sayılı TCK’nın 6. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde; “kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi” şeklinde “kamu görevlisi” tanımının yapıldığı, maddenin gerekçesinde de “…kişinin kamu görevlisi sayılması için aranacak yegane ölçüt, gördüğü işin bir kamusal faaliyet olmasıdır.” dendikten sonra kamusal faaliyetin; “Anayasa ve kanunlarda belirlenmiş olan usullere göre verilmiş olan bir siyasal kararla, bir hizmetin kamu adına yürütülmesidir.” biçiminde tanımlandığı, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12/04/2011 gün 2010/9-258 Esas, 2011/46 sayılı Kararında, “5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 6. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendindeki “kamu görevlisi” tanımında yer alan “katılan kişi” ibaresi ile madde gerekçesinde yer alan “kamusal faaliyet” açılımından hareketle, bir kimsenin Ceza Yasası uygulamasında “kamu görevlisi”, yapılan faaliyetin de “kamusal faaliyet” sayılabilmesi için, kamu adına yürütülen bir hizmetin bulunması, bunun da Anayasa ve Yasalarda belirlenmiş usullere göre verilmiş bir siyasal karara dayalı olması ve ayrıca faaliyetin kamuya ait güç ve yetkilerin kullanılması suretiyle gerçekleştirilmesi gerekmektedir.” denildiği, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 1.maddesindeki avukatlığın kamu hizmeti ve yargının kurucu unsurlarından olduğuna ilişkin belirleme, 2. maddesinde yazılı amacı, 76/1 ve 109/1-2. maddelerindeki Baroların ve Türkiye Barolar Birliğinin kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları olduğuna ilişkin hükümler ile 5237 sayılı TCK’nın 6/1-c maddesindeki tanım ve gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde; 1136 sayılı Kanunun 35/1 ve 35/A maddelerinde yazılı ve münhasıran avukatlar tarafından yapılabilecek iş ve işlemler ile uzlaştırma işlemi ve Barolar ile Türkiye Barolar Birliğinin organlarında ifa ettikleri görevleri yönünden avukatların kamu görevlisi olduklarında kuşku bulunmadığı, 5237 sayılı TCK’nın 5. maddesinin 01/01/2009 tarihinde yürürlüğe girmiş olması nedeniyle anılan Kanunun genel hükümlerine aykırı olan sınırlayıcı nitelikteki Avukatlık Yasasının 62. maddesinin özel nitelikteki görevi kötüye kullanma suçları açısından zımnen ilga edilmiş sayılmasının gerektiği ve TCK’nın 247. maddesine göre zimmete geçirilen malın devlete veya özel kişilere ait olmasının suçun oluşması bakımından öneminin bulunmadığı da nazara alınarak, dosya kapsamına göre İstanbul Barosuna kayıtlı olup, 19/01/2006 – 08/04/2010 tarihleri arasında katılan Avukata ait büroda sigortalı olarak çalışan sanık Avukatın, iddianamenin 2, 3, 4, 5, 7, 8, 9, 10 no.lu bentlerinde belirtilen ve 01/01/2009 tarihinden sonra görev ve yetkisi nedeniyle tahsil ettiği ya da teslim aldığı paraları iş sahibi müvekkillerine ya da işvereni olan büro sahibi katılana teslim etmeyip mal edinmesi şeklindeki eylemlerinin zincirleme biçimde basit zimmet, iddianamenin 1, 16 ve 17 no.lu bentlerinde açıklanan, katılana ait büronun muhasebe servisinden avans mahiyetinde aldığı paraları, herhangi bir iş yapmadan ve karşılığında masraf belgesi de ibraz etmeden, uhdesine geçirmek ya da iş sahibi alacaklılara borçlusundan tahsil edilmediği halde alacak tahsil edilmiş gibi işvereni olan katılanın bilgisi ve rızası haricinde vermek suretiyle katılana yönelik zincirleme biçimde hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçlarını oluşturacağı, iddianamenin 6 no.lu bendinde ifade edilen ve 01/01/2009 tarihinden evvel reddiyat makbuzuyla teslim aldığı teminat bedelini müvekkiline ya da iş sahibi katılan Avukata vermeyip mal edinmesi biçimindeki eyleminin de zimmet suçunun teselsülü mahiyetinde olduğu gözetilmeden, delillerin değerlendirilmesinde ve suç vasfında hataya düşülerek yazılı şekilde sadece zincirleme biçimde güveni kötüye kullanma suçundan hüküm kurulması,

Sanığın savunmasında katılanın zararını gidermek üzere Şişli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/715 Esas sayılı dava dosyasını, davacısı A.D.’tan temlik almak suretiyle katılanın talimatı doğrultusunda H.C.B.’ya temlik ettiğini beyan etmesi karşısında bahse konu davanın akıbetinin araştırılması, dava temlik alan lehine neticelenmiş ise ve verilen karar kesinleşmişse katılanın zararının karşılanıp karşılanmadığının tespit edilmesi, keza sanık Avukat tarafından katılan Avukata verildiği anlaşılan 30/05/2010 vade tarihli 2.200.000 TL meblağlı senet bedelinin katılana ödenip ödenmediği, ödenmiş ise katılanın ve/veya üçüncü şahısların uğramış oldukları zararın tamamen giderilip giderilmediği hususlarının araştırılarak TCK’nın 168 ve 248. maddelerinin uygulanma kabiliyeti bulunup bulunmadığının tereddüde mahal bırakmayacak şekilde tespit edilmemesi,

Görevi kötüye kullanma suçunda, TCK’nın 53/1. maddesi gereğince hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olan hak yoksunluğuna hükmedilmemesi,

Yüklenen suçları TCK’nın 53/1-e maddesindeki hak ve yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle işleyen sanık hakkında aynı Yasanın 53/5. maddesinin uygulanmaması,

Katılan B.. G.. adına dosyaya vekaletname sunulmadığı halde, infazda tereddüt oluşturacak biçimde “…vekalet ücretinin sanıktan alınarak katılanlara verilmesine,” biçiminde karar verilmesi,

Hükmün esasını oluşturan kısa kararda sanıktan tahsili gereken yargılama gideri miktarının ve ayrıntılı dökümünün, keza gerekçeli kararın hüküm fıkrasında da yargılama giderinin ayrıntılı dökümünün gösterilmemesi suretiyle CMK’nın 324/2. maddesine muhalefet edilmesi,

Kanuna aykırı, katılan Levent vekili ile sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA, 19/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2013/7970 Karar : 2015/11899 Tarih : 27.05.2015

  • TCK 247. Madde

  • Zimmet Suçu

Tebliğnamede ismine yer verilen A.. E.. hakkındaki hükme yönelik bir temyiz bulunmadığı gözetilerek yapılan incelemede;

Sanık İ.. E.. hakkında kurulan mahkumiyet hükmünün incelenmesinde;

Sanığın, hükümden sonra temyiz incelemesi sırasında 29/08/2014 tarihinde öldüğü UYAP ortamından temin edilen nüfus kaydından anlaşıldığından, 5237 sayılı TCK’nın 64 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca bir karar verilmesi lüzumu, bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanunun 322, 5237 sayılı TCK’nın 64/1 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca açılan kamu davasının sanığın ölümü sebebiyle DÜŞÜRÜLMESİNE,

Sanık K.. G.. hakkında zimmet suçundan kurulan beraat hükmünün incelenmesinde;

Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükmü usul ve kanuna uygun olduğundan katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,

Sanıklar O.. B.., A.. E.. ve Y.. D.. hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerinin incelenmesine gelince;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Kullanma zimmetinin oluşmasının, sanığın görevi gereği yasal olarak kendisine tevdii edilen parayı belli bir süre kullanıp hakkında herhangi bir uyarı, ihbar, şikayet veya soruşturma olmaksızın kendiliğinden kuruma yatırmasına bağlı olmasına karşın, zimmetin idari denetim esnasında ortaya çıkarıldığı ve soruşturma başladıktan sonra tutarının ödendiği anlaşıldığından, sanıkların eylemlerinin temellük zimmeti kapsamında kaldığı, suç tarihi itibari ile ekonomik koşullar ve paranın alım gücü nazara alınıp zimmete geçirilen miktarların az olduğu da değerlendirilerek sanıklar O.. B.. ve Y.. D.. hakkında TCK’nın 247/1, 249/1, 43/1, 248/2-1.cümle, 62 ve 53/1. maddeleri uyarınca, sanık A.. E.. hakkında ise TCK’nın 247/1, 43/1, 248/2-1.cümle, 62 ve 53/1. maddeleri gereğince uygulama yapılması gerektiği gözetilmeksizin kullanma zimmeti suçundan hükümler kurularak fazla ceza tayini,

Kabule göre de;

Sanıklar hakkında TCK’nın 247/1. maddesi gereğince alt sınırdan ceza tayin edildiği halde, gerekçe gösterilmeden aynı Kanunun 247/3. maddesi uyarınca indirimin en az oranda belirlenmesi,

Kanuna aykırı, sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 27/05/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/3574 Karar : 2015/11659 Tarih : 15.05.2015

  • TCK 247. Madde

  • Zimmet Suçu

Zimmet suçundan sanık M.. A..’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 247/1, 43, 248/2, 249/1, 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay 18 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 08/07/2014 tarihli ve 2013/237 Esas, 2014/208 sayılı Kararına yönelik itirazın reddine ilişkin Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 15/09/2014 tarihli ve 2014/606 Değişik İş sayılı Kararının;

Dosya kapsamına göre, her ne kadar Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesince sanığın genel sekreterliği görevini yürüttüğü Kayseri İl Özel İdaresinin ortağı olduğu … A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanlığını yaptığı dönemde, İl Özel İdaresinin hizmetleri için kiralanan aracın kira sözleşmesi sona erdiği halde, şahsi işleri için kullanmaya devam ettiği, bu sebeple oluşan 996,71 Türk lirası akaryakıt giderinin ise İl Özel İdaresi bütçesinden karşılandığından bahisle sanık hakkında zimmet suçundan mahkumiyet hükmü verilip, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ise de;

5237 sayılı TCK’nın 247/1. maddesinin “Görevi nedeniyle zilyedliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlendiği, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 35/2. maddesinin “Genel sekreter, il özel idaresi hizmetlerini vali adına ve onun emirleri yönünde, mevzuat hükümlerine, il genel meclisi ve il encümeni kararlarına, il özel idaresinin amaç ve politikalarına, stratejik plan ve yıllık çalışma programına göre düzenler ve yürütür. Bu amaçla il özel idaresi kuruluşlarına gereken emirleri verir ve bunların uygulanmasını gözetir ve sağlar.” şeklinde hüküm altına alındığı, aynı Kanunun 46/1. maddesinin “İI özel idaresi bütçesiyle ödenek tahsis edilen her bir harcama biriminin en üst yöneticisi harcama yetkilisidir. İlçelerde bu yetki kaymakam tarafından kullanılır.” şeklinde düzenleme içerdiği, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 31. maddesinde bütçeyle ödenek tahsis edilen harcama biriminde en üst yöneticinin harcama yetkilisi olduğu, 32. maddesinde de bütçelerden harcama yapılabilmesi için harcama talimatı verilmesi ile mümkün olduğunun ve harcama yetkililerinin de bu ödenekleri kullanımında sorumlu olduğunun belirtilmesi ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununda da Vali’ye harcama yönünden tanınmış bir yetki bulunmaması karşısında, somut olayda, Kayseri İl Özel İdaresinin yazısında da belirtildiği üzere, suçun oluştuğu iddia edilen 09/04/2012 tarihi ile 10/10/2012 tarihleri arasında harcama yetkilisinin Kayseri İl Özel İdaresi Makine İkmal ve Ulaşım Daire Başkanı Metin , 10/10/2012 tarihi ile 16/10/2012 tarihleri arasında ise daire başkanı Mehmet olduğunun belirtilmesi

nazara alındığında, eylemin sabit olduğu kabul edilse bile sanığın şahsi işleri için kullandığı aracın akaryakıt giderinin ödenmesi konusunda harcama yetkilisi olmadığı, ödenmesi hususunda talimat veremeyeceği, dolayısıyla sanığın koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunmadığı gözetilmeden, unsurları oluşmayan zimmet suçundan yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulmasında isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli, 12/01/2015 gün ve 94660652-105-06-12942-2014/714/1757 sayılı Kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:

YCGK’nın Dairemizce de benimsenen 22/01/2013 gün ve 2012/10-534 Esas, 2013/15 sayılı Kararı uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karara yönelik itiraz üzerine merciin, CMK’nın 231. maddesinde sayılan objektif koşulların oluşup oluşmadığının tespiti yanında, hem maddi olay hem de hukuki yönden değerlendirme de yaparak itirazı yerinde görürse kabul edip, söz konusu kararda saptanan hukuka aykırılıkları gerekçesiyle tespit ederek konu hakkında yeniden karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermesi gerekmesine nazaran Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 15/09/2014 tarihli ve 2014/606 Değişik İş sayılı Kararın CMK’nın 309. maddesi uyarınca kanun yararına BOZULMASINA, bozma sebebine göre müteakip işlemlerin merciince yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15/05/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/8317 Karar : 2014/10622 Tarih : 10.11.2014

  • TCK 247. Madde

  • Zimmet Suçu

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12/02/2008 günlü 2007/9-230 Esas, 2008/23 sayılı Kararı gereğince hakkında hükmedilen ceza sürelerine göre sanık … müdafiin duruşmalı inceleme talebinin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 318. maddesi uyarınca reddine, başvurularının kapsamına göre incelemenin katılan vekilinin özel belgede sahtecilik suçundan …, … ve …, zimmet ve resmi belgede sahtecilik suçlarından … hakkında verilen beraet, zimmet ve görevi kötüye kullanma fiiline azmettirme suçlarından … hakkında kurulan mahkumiyet ve düşme hükümlerine, …, … ve … müdafiilerinin ise mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarıyla sınırlı ve vaki istemi üzerine kendisine usulüne uygun yapılan tebliğe rağmen duruşmaya gelmediği, ayrıca bir talepte de bulunmadığı anlaşılan … yönünden duruşmasız olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

5237 sayılı TCK’nın 61. maddesi uyarınca temel cezalar belirlenirken söz konusu maddenin 1. fıkrasında yedi bend halinde sayılan hususlarla aynı Kanunun 3/1. maddesindeki “suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” şeklindeki yasal düzenlemeler ile dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar birlikte ve isabetli değerlendirilip, denetime olanak verecek şekilde ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle ilgili kanun maddelerindeki alt ve üst sınırları arasında takdir hakkının kullanılması zorunluluğuna uyularak, olayların oluş biçimine ve dosya içeriğine uygun gerekçelerle, hak ve orantılılık kuralları gözetilerek zimmet ve resmi belgede sahtecilik suçları bakımından sanıklar …, … ve … haklarında temel cezaların yazılı şekilde alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki (3/a) numaralı bozma isteyen düşüncenin buna dair bölümüne iştirak edilmemiş, nitelikli zimmet suçu bakımından … hakkında uygulanan yasa maddesinin TCK’nın 247/2 yerine 247/1 olarak gösterilmesi mahallinde düzeltilebilir yazım hatası olarak kabul edilmiş, zimmet, resmi belgede sahtecilik ve görevi kötüye kullanma suçlarını TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkilerin kötüye kullanılması suretiyle işlediği kabul edilmesine rağmen sanık … hakkında aynı Kanunun 53/5. maddesi uyarınca hak yoksunluğuna hükmedilmemesi ve … ile …‘nın adli sicil kayıtlarında yer alan ilamları karşısında tekerrür hükümlerinin uygulanması gerekip gerekmediğinin tartışılmaması ise karşı temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.

Delillerle iddia ve savunma duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiillerin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan zimmet, resmi belgede sahtecilik, görevi kötüye kullanma suçlarından …, resmi belgede sahtecilik suçundan … ve … haklarında kurulan mahkumiyet hükümleri ile delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle zimmet ve resmi belgede sahtecilik suçlarından … hakkında beraet, görevi kötüye kullanma suçundan … hakkındaki kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine dair verilen hükümler usul ve kanuna uygun olduğundan yerinde görülmeyen katılan vekili ve haklarında mahkumiyet hükmü kurulan sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,

Zimmet suçundan …, … haklarında kurulan mahkumiyet, özel belgede sahtecilik suçundan …, … ve … haklarında kurulan beraet hükümlerinin incelenmesinde ise;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre … ve … hakkında zimmet suçu bakımından yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Gerekçe bölümünde özel belgede sahtecilik suçuna konu eylemlerin resmi belgede sahtecilik suçuyla birlikte değerlendirilip zincirleme suç uygulamasına dahil edildiği şeklindeki saptamaya yer verilmesi karşısında bu hususla yetinilmesi gerektiği gözetilmeden …, … ve … hakkında bu suçtan ayrıca beraet kararları verilmesi,

Zimmet suçundan kurulan hükümlerde sanıklar … ve … haklarında, zincirleme suç nedeniyle yapılacak artırımın suçu işleme süreleri, suç sayısı ve suçu sürdürmedeki ısrarlı tutumları göz önüne alınarak hak ve nesafete uygun bir şekilde, orantılılık ilkesi gözetilmek suretiyle belirlenmesi gerektiği ve bu sanıkların …‘dan daha farklı ve daha düşük düzeydeki hukuki konum ile sorumlulukları gözetilmeden bu kişiye uygulandığı gibi TCK’nın 43/1. maddesi uyarınca 1/2 oranında arttırım yapılmak suretiyle yazılı şekilde fazla cezalar tayin edilmesi,

Nitelikli zimmet yönünden … ve … haklarında uygulanan yasa maddesinin TCK’nın 247/2 yerine 247/1 olarak gösterilmesi ve bu maddenin uygulanması sırasında temel cezalar üzerinden yapılan arttırımın takdir yetkisi içermeyen 1/2 yerine 1/4 oranında yapılması suretiyle eksik cezalara hükmedilmesi,

Sanık …‘ın adli sicil kaydında yer alan ilamlara göre TCK’nın 58/6-7. maddesinin uygulanması gerekip gerekmediğinin tartışılmaması,

Kanuna aykırı, katılan vekili ve sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, … bakımından kazanılmış hak saklı kalmak kaydıyla hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, …‘ın tutuklama tarihi, mahkemece hüküm verilen tarihte CMK’nın 102/2. maddesindeki sürelerin aşılmamış olması, tutuklama koşullarında bir değişiklik olmaması ve nitelikli zimmet ile zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik suçlarından verilen hükümlerin onanarak kesinleşmesi karşısında tahliye isteminin REDDİNE, 10/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2013/6289 Karar : 2014/10470 Tarih : 4.11.2014

  • TCK 247. Madde

  • Zimmet Suçu

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Suç tarihinde yürürlükte olan Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliğinin 16. maddesindeki “Tutanak yazıcılar, mübaşirler bir muamelenin yapılması için ödenmesi gerekli harç ve masrafları iş sahibinden alamazlar. Harç ve masraflar, vezne teşkilatı bulunmayan yerlerde Kalem Şefi veya Muavini tarafından iş sahibinden alınır. Vezne teşkilatı yapılmış olan yerlerde bu iş münhasıran veznedara aittir.” 17. maddesindeki “Harç veya masraflarının tahsili için kendisine verilmiş olan Kalem Şefi veya Muavini vazife sebebiyle yerlerinden ayrıldıkları zaman iş sahiplerinin beklememesi için tedbir alırlar. Bu tedbirleri Reis veya hakimin tasvibine arz ederler.” ve 33. maddesindeki “Keşif ve tatbikat mahallinde şahit dinleme gibi mahkeme dışında yapılacak muameleler için iş sahibi tarafından evvelce yatırılmış olan ücret, zabıt katibi tarafından vaktinde vezneden veya Kalem Şefi veya Muavininden avans olarak alınır ve muamelenin yapılması sonunda hakimin izni ile müstehliklerine verilir. Parayı alanları imzaları, taalluk ettiği evrak altına alınır. Avans olarak alınan paranın mahsubu yapıldıktan sonra geriye bir miktar para kalırsa o parayı zabıt katibi vezneye yatırır; vezne bulunmayan yerlerde Kalem Şefi veya Muavinine verir. Bu memurlar artan veya kendilerine verilen parayı sahiplerine reddiyat makbuzu mukabilinde geri verirler. Bu işlerin yapılmamasından veya geciktirilmesinden zabıt katibi ve Kalem Şefi ve Muavini mesuldür.” hükümleri dikkate alındığında Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde mübaşir olarak görev yapan sanığın diğer mahkemeler tarafından gönderilen bilirkişi ücretlerinin PTT’den çekilmesiyle görevlendirilmesinin yasal olarak mümkün olmaması karşısında, sübuta eren eyleminin zimmet suçunun yasal tevdi unsurunun oluşmamasına bağlı olarak hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanma suçu niteliğinde kaldığı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi,

Kabule göre de;

Zimmet suçunun nitelikli hali nedeniyle artırım yapılırken TCK’nın 247/2. maddesi yerine 247/1. ibaresine yer verilmesi,

Sanık hakkında TCK’nın 247/1 ve 247/2. maddeleri uygulanmak suretiyle belirlenen cezada zincirleme suç nedeniyle artırım yapılması sırasında hesap hatası sonucu 8 yıl 16 ay 15 gün hapis cezası yerine 9 yıl 3 ay hapis cezası ve buna bağlı olarak 2 yıl 7 ay 7 gün hapis cezası yerine, sonuç cezanın 2 yıl 6 ay 25 gün şeklinde eksik tayini,

Suç tarihi itibariyle günün ekonomik şartları ve paranın satın alma gücüne göre zimmete konu toplam 3.748,00 TL’nin değeri az olduğu halde sanık hakkında TCK’nın 249. maddesinin uygulanmaması,

Zimmet suçunun TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlendiği kabul edilmesine rağmen, aynı Kanunun 53/5. maddesi uyarınca hak yoksunluğuna hükmedilmemesi,

Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 04/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2013/10322 Karar : 2014/9411 Tarih : 1.10.2014

  • TCK 247. Madde

  • Zimmet Suçu

12/03/2002 tarihli iddianame ile nitelikli zimmet suçundan sanıklar H.. İ.., Hilal Karasoy ve Ramazan Bayram; devletin hesabına yapılan alım satıma fesat karıştırma suçundan sanıklar O.. O.., A.. K.. ve N.. D..; 05/08/2003 tarihli iddianame ile nitelikli zimmet ve devletin hesabına yapılan alım satıma fesat karıştırma suçlarından sanıklar H.. İ.., Hilal Karasoy ve Mustafa Aktan; devletin hesabına yapılan alım satıma fesat karıştırma suçundan sanıklar F.. D.., A.. B.., A.. Y.., A.. K.., E.. K.., A.. B.., H.. Ö.., H.. B.., H.. Ü.., İ.. A.., Y.. Ç.., İ.. P.., İ.. T.. ve M.. M.. haklarında kamu davaları açıldığı halde herhangi bir hüküm kurulmadığı anlaşıldığından bu davalarla ilgili mahallinde bir karar verilmesi mümkün bulunmuş, 30/01/2006 havale tarihli dilekçesi nedeniyle ihbar eden M.. B..’ün gerekçeli karar başlığında gösterilmesi ve kararın anılan kişiye tebliğinin gerektiğinin gözetilmemesi iddianamelerde isnat edilen suçların niteliklerine göre kamu davasına katılmasının olanaklı olmaması karşısında sonuca etkili görülmemiştir.

A) Sanık M.. Ö.. hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Sanığın hükümden sonra 04/07/2009 tarihinde öldüğü UYAP sisteminden temin edilen nüfus kaydından anlaşıldığından, 5237 sayılı TCK’nın 64 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca bir karar verilmesi lüzumu,

Bozmayı gerektirmiş, O yer C.Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Yasanın 322, 5237 sayılı TCK’nın 64/1 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca sanık hakkında açılan kamu davasının DÜŞMESİNE,

B) Sanıklar O.. O.., İ.. B.., Y.. A.., H.. K.., N.. D.., M.. K.., M.. U.., A.. K.., M.. T.., M.. Ş.., H.. L.., İ.. O.., M.. Y.., R.. Ö.., T.. M.., S.. K.., A.. E.. ve A.. P.. haklarındaki 4208 sayılı Yasanın 12. maddesine muhalefet suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;

Sanıkların üzerine atılı suçun, dava zamanaşımı süresinin suç tarihi itibariyle 10 yıl olduğuna dair 4208 sayılı Yasanın 8. maddesindeki düzenleme 5549 sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca yürürlükten kaldırılmış olup, 01/06/2005 günü yürürlüğe giren 5252 sayılı Yasanın 12/b maddesi ile de 765 sayılı TCK’nın yürürlükten kaldırılıp yerine 01/06/2005 tarihinden itibaren 5237 sayılı TCK’nın yürürlüğe girdiği; incelemeye konu kamu davaları, 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e maddesinde öngörülen 8 yıllık asli dava zamanaşımına tabi olduğu cihetle, 4208 sayılı Yasada yer alan suçlarda zamanaşımı süresinin karar tarihi itibariyle 765 sayılı TCK’nın 102/4. maddesine göre değil, 4208 sayılı Yasanın 8. maddesi ile 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e maddelerine göre hesaplanması gerekirken, uygulanma olanağı bulunmayan 765 sayılı TCK’nın 102/4 ve 104/2. maddelerine dayanılarak kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verilmesi,

Kanuna aykırı, sanıklara yüklenen suçun 5549 sayılı Yasanın 14. maddesinde gerektirdiği cezasının üst sınırı itibariyle tabi olduğu, sanıklar lehine 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e maddesinde öngörülen 8 yıllık dava zamanaşımının, savunma tarihlerinden temyiz inceleme gününe kadar gerçekleştiği anlaşıldığından, 5237 sayılı TCK’nın 7/2 ile 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilmek suretiyle hükümlerin CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden sanıklar hakkında açılan kamu davalarının CMUK’nun 322/1 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca zamanaşımı nedeniyle ayrı ayrı DÜŞMESİNE,

C) Sanıklar A.. P.., T.. M.., S.. K.., A.. E.., M.. Ş.., M.. Ş.., A.. C.., T.. E.., M.. E.., H.. K.., H.. K.., M.. Ö.., N.. K.., Ö.. E.., Y.. A.., İ.. O.., T.. İ.., M.. T.. ve T.. K.. haklarındaki cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak, teşekküle üye olmak, teşekküle yardım suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca düşmesi yerine ortadan kaldırılmasına karar verilmesi,

Kanuna aykırı ve O yer C.Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu cihet yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanunun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hükümde yer alan “ortadan kaldırılmasına” ibaresinin, “CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca düşmesine” şeklinde değiştirilmesi suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

D) Sanıklar A.. P.., T.. M.., S.. K.., A.. E.., M.. Ş.., M.. Ş.., A.. C.., T.. E.. ve M.. E.. haklarındaki devletin hesabına yapılan alım satımına fesat karıştırma ve nitelikli zimmet suçlarından, sanıklar H.. K.., H.. K.., M.. Ö.., N.. K.., Ö.. E.., Y.. A.., İ.. O.., T.. İ.., M.. T.., M.. P.., Ü.. A.. ve T.. K.. haklarındaki nitelikli zimmet suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Dosya kapsamına göre, temyiz kapsamındaki sanıklara ve eylemlerine ilişkin;

12/03/2002 tarihli iddianameyle; takvim arkalığı, kolonyalı mendil ve İGDAŞ Bağcılar Şubesi açılışı organizasyonu, radyo reklam yayını, masa takvimi ve 1999 yılı ajandası, İGDAŞ tanıtım filmleri, hikaye boyama kitabı, çırpıcı çayırı açılışı ve uçurtma şenliği, mobil tahakkuk sistemi, doğalgaz el kitabı basım ve dağıtımı, İstanbullu Dergisi, İstanbul 1999 Dergisi basım ve dağıtımı, sticker yapıştırma işi, Avrasya Maratonu açılış organizasyonu, açılış organizasyonları, ramazan bayramı tebrik kartı, doğalgaz abonelerine mektup dağıtım işi, gümüş rozet, kravat iğnesi ve mektup açacağı alımı, İGDAŞ yıllığı, İGDAŞ bülteni ihale ve alımları ile ilgili olarak,

05/08/2003 tarihli iddianameyle; Duyar marka deprem cihazı alımı, 1994-2001 yılları arasında Şirketin ana sözleşmesinde belirtilen amaçlar dışına çıkılarak G.. katlı otopark inşaatı, Ümraniye Belediyesi İnşaatı, Halk ekmek B.., Kartal Kavşak düzenlemesi, bazı şirketlere borç verilmesi, KİPTAŞ’tan konut alınması, spor kulüplerine forma reklam bandı adı altında spor kulübü derneğine bazı vakıflara, Büyükşehir Belediyesinde istihdam edilen danışmanlara yapılan ve şirketi zarara sokan ödemelerle, İGDAŞ’ın yeraltı boru hatları döşenmesi ihaleleri (altyapı ihaleleri) ile ilgili olarak nitelikli zimmet ve ihaleye fesat karıştırma isnatlarıyla kamu davaları açıldığı,

İddianamelere konu takvim arkalığı, çırpıcı çayırı açılışı ve uçurtma şenliği, İGDAŞ tanıtım filmleri, deprem cihazı, mektup dağıtım ve açılış organizasyonları işlerinin alım suretiyle diğer işlerin ise ihale usulüyle gerçekleştirildiği,

22/01/2008 havale tarihli hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda altyapı yatırım ihaleleri, deprem cihazı alımı, İGDAŞ’ın amacı dışında yaptığı işler, takvim arkalığı alımı, kolonyalı mendil ve İGDAŞ Bağcılar şubesi açılış organizasyonu, radyo reklam yayını, mobil tahakkuk sistemi, doğalgaz el kitabı basım ve dağıtım ile İstanbul 1999 Dergisi basım ve dağıtımı ihalelerine ilişkin olarak mütalaada bulunulduğu, iddianamelere konu diğer isnatlara ilişkin açık bir görüş beyan edilmediği,

Mahkemece yapılan yargılama sonunda anılan bilirkişi kurulu raporu hükme esas alınmak suretiyle, isnatların sübutu irdelenmeksizin ve bir kısım isnatlara ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadan;

İhaleye fesat karıştırma suçundan açılan kamu davalarıyla ilgili olarak; İGDAŞ’ın suç tarihinde Ticaret Kanunu hükümlerine göre işlem yapan bir anonim şirket olduğu ve ihale kanununa tabi bulunmadığı, davalar açıldıktan daha sonraki tarihte 2003 yılında çıkartılan 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamına alınan şirketler arasında açıkça İGDAŞ sayılmak suretiyle bu tarihten sonra ihale kanununa tabi olduğu, dolayısıyla bu tarihten önceki yapılan ihalelerde İGDAŞ’ın KİT olmadığı ve ihale kanununa tabi de bulunmadığından 765 sayılı TCK madde 361, 365 ve 366 da düzenlenen suçların da oluşamayacağından bahisle bu suçlar bakımından sanıkların beraetlerine,

Zimmet suçundan açılan kamu davalarıyla ilgili olarak;

İGDAŞ’ın bir kamu kurumu olmaması ve burada görev yapan kişilerin de kamu görevlisi olarak kabul edilmemesi nedeniyle eylemlerinin zimmet suçunu oluşturmayacağı, haklarında zimmet suçundan kamu davası açılan sanıkların Duyar marka deprem cihazının satın alınması sırasında cihaz başına 1,45 USD fazla ödeme yapmaları ve bazı dergi basım ihalelerinde basılan dergi ve kitapların (İstanbul 1999 Dergisi ve Doğalgaz el kitabı) tek tek sayılarak teslim alınmaması nedeniyle fazla ödeme yapılarak şirketi zarara uğratmalarına yönelik eylemlerinin özel şirketlerde sözleşmeyle çalışan kişilere uygulanan hizmet nedeniyle emniyeti suistimal suçunu oluşturduğu ve bu suçun düzenlendiği 765 sayılı TCK madde 510 da suça öngörülen ceza miktarında azami zamanaşımı süresinin 7 yıl 6 ay olduğu yine en son suç tarihi olarak varsayımsal en son suç işlenen tarih olabilecek 30/09/2001 tarihi baz alındığında 7 yıl 6 aylık süre dolmuş olmakla bu sanıklar hakkında da açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.

Dairemizin istikrar kazanan uygulamalarında açıklandığı üzere;

“Suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nın 205. maddesinde belirtilen ihaleye fesat karıştırma suçunun failinin, memur veya memur gibi cezalandırılabilen kişiler olduğu, sivil şahısların bu suça iştirak suretiyle katılabileceği, memur veya memur gibi cezalandırılabilen kişilerin fesat kabul edilebilecek eylemi olmadığı takdirde sivil şahısların eylemlerinin anılan maddede düzenlenen suça vücut vermeyeceği, bu halde eylemin 765 sayılı Yasa’nın 366 vd. maddelerinde düzenlenen suçları oluşturabileceği, anılan Yasa’nın 205. maddesindeki suçun oluşabilmesi için memur veya memur gibi cezalandırılabilen kişilerin kendileri veya üçüncü kişiler lehine haksız çıkar sağlamasının gerektiği ve bunun suçun maddi unsuru olduğu, alım satımın uygulama usul ve şekillerine aykırı davranılması veya ihale tamamlandıktan sonra yapılan usulsüz eylemlerin alım satıma fesat karıştırma suçunu oluşturmayacağı, yine 765 sayılı TCK’nın 205. maddesinde belirtilen malın pahasına fesat karıştırma şeklinde bir düzenlemenin, 5237 sayılı TCK’nın 235. maddesinde yer almadığı, usulüne uygun yapılmış bir ihale ve iş olmadığı, ortada gerçek bir ihalenin bulunmadığı, sağlanan menfaati gizlemek amacıyla görünüşte ihale yapıldığı üçüncü kişiye menfaat sağlama unsurlarını da içeren eylemlerin zimmet suçunu, lehine yarar sağlanan kişinin fiilinin ise zimmete iştirak suçunu oluşturacağı,

765 sayılı TCK’nın 202. maddesinde düzenlenen zimmet suçunun oluşabilmesi için memur veya memur gibi cezalandırılan kişinin görevi sebebiyle kendisine tevdi olunan veya muhafaza, denetim veya sorumluluğu altında bulunan para veya para yerine geçen evrak veya senetleri veya diğer malları zimmetine geçirmesi, 5237 sayılı TCK’nın 247. maddesinde düzenlenen zimmet suçunun oluşması için ise “kamu görevlisinin veya özel mevzuatları gereği kamu görevlisi gibi cezalandırılabilen kişilerin görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının yararına zimmetine geçirmesinin gerektiği, gerek 765 gerekse 5237 sayılı Yasaya göre zimmete geçirme fiilinin üçüncü şahıslar yararına da işlenebileceği,

Sermayesinin yarısından fazlasının belediyeye ait olduğu şirketlerin malvarlığına yönelik eylemlerde hisse oranı dikkate alınarak şirketin malvarlığının belediyeye ait sayılması ve buna bağlı olarak da şirketin malvarlığı aleyhine gerçekleştirilen eylemlerin unsurlarının gerçekleşmesi halinde ihaleye fesat karıştırma veya zimmet suçlarını oluşturacağı” gözetilerek;

Özellikle takvim arkalığı, radyo reklam yayını, doğalgaz el kitabı basım ve dağıtımı alım ve ihaleleriyle ilgili işlemlerin oluş ve gelişim sürecine ilişkin olarak bilirkişi kurulu raporundaki açıklamalar ve hesap uzmanları kurulu raporlarındaki saptamalar, İstanbul 1999 Dergisi ihalesine ilişkin bilirkişi kurulunun ihaleye ilişkin dergilerin gerçekten basılıp teslim edilip edilmediğine ilişkin ihaleyi alan firmaların ve İGDAŞ belgelerinin teknik bilirkişi tarafından değerlendirilmesi gerektiği şeklindeki açıklamaları da nazara alınarak anılan alım ve ihaleler ile masa takvimi, İ.. tanıtım filmleri, hikaye boyama kitabı, çırpıcı çayırı açılışı ve uçurtma şenliği, İstanbullu Dergisi, sticker yapıştırma işi, gümüş rozet, kravat iğnesi, mektup açacağı, ramazan bayramı tebrik kartı, promosyon malzemeleri, İ.. Yıllığı, Avrasya Maratonu açılışı organizasyonu ile ayrıca iddianamelere konu İ.. alt yapı yatırım ihaleleri ile hizmet ve mal alımı ihale ve alımlarına konu iş, hizmet ve malzemelerin, nitelik ve sayıları da gösterilmek suretiyle suç tarihi itibarıyla ortalama rayiç bedellerinin ne kadar olduğunun ilgili mercilerden sorulup tespitinden sonra, dosya konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak kurula tevdii edilerek, isnat edilen usulsüzlüklerin ilgili oldukları her bir ihale ve alım kararı ile ayrı ayrı ilişkilendirilerek irdelenmesi suretiyle; alım ve ihalelerin gerçekleştirildiği tarihler itibariyle piyasa rayiçleri ile yapılan teklifler ve tercihe layık görülen tekliflerin değer ve uygunluklarının ayrı ayrı mukayese edilip değerlendirilmesinden sonra, “ihale ve alımlara konu iş, hizmet ve malzemelerin suç tarihleri itibarıyla saptanacak ortalama rayiç fiyatları ile ihale ve alım bedelleri arasında idare aleyhine fark bulunup bulunmadığı”, varsa söz konusu idarenin zararına olan işlemlerin neler olduğu, iddianamelere konu edilen iş, hizmet ve malzemelerin satın alındığı firmalara haksız bir çıkar sağlanıp sağlanmadığı, sağlanmışsa tutarının ne kadar olduğu ve bunlara ilişkin işlemlerde öngörülen usul ve uygulamalara aykırı davranılıp davranılmadığı, kasıtlarını belirleme bakımından İ.. görevlisi sanıkların menfaat sağlama sürecindeki konumları, görevleri ve hangi ölçüde etkili oldukları, menfaatin kime sağlandığı ve biçimi, iddianamelerde dava konusu yapılan tüm eylemlerle ilgili olarak her bir sanığın sorumluluğunu ayrı ayrı irdeler şekilde zimmete geçirilen para olup olmadığı varsa miktarı ve zimmetin niteliği hususlarında ayrıntılı rapor alındıktan sonra eylemlerinin sübutu da irdelenerek sanıkların hukuki durumlarının, suç niteliğinin tayin ve tespiti gerektiği nazara alınmadan eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hükümler kurulması,

Eyüp C.Başsavcılığı adli emanetinin 2005/733 numarasında kayıtlı 1 adet Duyar marka deprem cihazı ile ilgili olarak bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı, O yer C.Savcısının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01/10/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2013/1766 Karar : 2014/5523 Tarih : 16.05.2014

  • TCK 247. Madde

  • Zimmet Suçu

Sanık … hakkında zimmet suçundan kurulan beraet hükmünün incelenmesinde;

Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraet hükmü usul ve kanuna uygun olduğundan yerinde görülmeyen katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,

… ve … hakkında denetim görevinin ihmali suçundan kurulan beraet hükümlerinin incelenmesinde;

Sanıklara yüklenen denetim görevini ihmal ederek zimmete neden olmak suçunun 765 sayılı Yasanın 203. maddesinde öngörülen cezasının üst sınırı itibariyle aynı Kanunun 102/4 ve 104/2. maddelerinde belirlenen yedi yıl altı aylık asli ve ilave zamanaşımına tabi olduğu, son suç tarihi olan 2004 yılı ile inceleme günü arasında bu sürelerin gerçekleştiği anlaşıldığından hükümlerin 5237 sayılı TCK’nın 7/2. maddesi ile 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilmek suretiyle CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Yasanın 322/1 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle ayrı ayrı DÜŞMESİNE,

Sanık … hakkında zimmet suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

TCK’nın 247/1, 247/2. maddeleri gereğince hükmolunan cezanın aynı Kanunun 248/1. maddesi uyarınca 1/3 oranında indirilmesi sırasında 6 yıl 3 ay hapis cezası yerine 5 yıl 15 ay, aynı Kanunun 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılması neticesinde ise 5 yıl 2 ay 15 gün hapis cezası yerine 4 yıl 14 ay 15 gün hapis cezasına hükmedilmesi suretiyle eksik ceza tayini,

TCK’nın 53/1-a maddesindeki yetkinin kötüye kullanılması suretiyle zimmet suçunu işlediği kabul edilen sanık hakkında 53/5. maddesi uyarınca “cezanın infazından sonra işlemek üzere hükmolunan cezanın yarısı olan 2 yıl 7 ay 7 gün süreyle 53/1-a maddesindeki hak ve yetkileri kullanmasının yasaklanmasına karar verilmesi yerine, yazılı şekilde sadece “memuriyet hak ve yetkisinin kullanmasından yasaklanmasına” şeklinde sınırlı uygulama yapılması ve sürenin 1 gün fazla olarak belirlenmesi,

Katılan Hazine kendisini vekille temsil ettirdiği halde Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre lehine ücret-i vekalete hükmedilmemesi,

Kanuna aykırı, temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek hükümlerin CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu hususların yeniden yargılama yapılmaksızın düzeltilmesi mümkün bulunduğundan aynı Kanunun 322. maddesi ile verilen yetkiye dayanılarak; hüküm fıkrasında yer alan “sanığın 5 yıl 15 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına”, “sanığın 4 yıl 14 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına”, “TCK nun 53/5 maddesi gereğince sanığın memuriyet görevini kötüye kullanmak sureti ile suçu işlediği anlaşıldığından cezasının infazından sonra işlemek üzere 2 yıl 7 ay 8 gün süre ile memuriyet hak ve yetkisini kullanmasından yasaklanmasına” şeklindeki ibarelerin sırasıyla “sanığın 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına”, “sanığın 5 yıl 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına”, “TCK’nın 53/1-a maddesindeki yetkinin kötüye kullanılması suretiyle zimmet suçunu işleyen sanık hakkında 53/5. maddesi uyarınca cezanın infazından sonra işlemek üzere hükmolunan cezanın yarısı olan 2 yıl 7 ay 7 gün süreyle 53/1-a maddesindeki hak ve yetkileri kullanmaktan yasaklanmasına” şeklinde değiştirilmesi ve hüküm fıkrasına “hüküm tarihinde yürürlükte olan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 2.400 TL maktu vekalet ücretinin sanıktan alınarak katılan Hazineye verilmesine” ibaresinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükmün incelenmesinde ise;

… Halk Eğitim Merkezinde mutemet olarak görev yapan sanığın, kadrosuz usta öğreticilerin ek ders ve bazı öğrencilerin ücretleriyle ilgili kurumda kalan ve muhasebe müdürlüğüne gönderilen tahakkuk evraklarını doğru olarak düzenledikten sonra söz konusu ücretlerden mutemetlik ücreti adı altında toplam 9.603,71 TL kesintiyi bilgisayar sistemi üzerinde usulsüz işlemlerle yapması şeklindeki eyleminin 765 sayılı TCK’ya göre nitelikli zimmet suçunun, 5237 sayılı TCK’nın 247/2. maddesi kapsamında ise eyleminin ortaya çıkmasını engellemeye yönelik hilenin unsuru kapsamında bulunduğu, yasanın aradığı anlamda sahte belgelerin söz konusu olmadığı gözetilmeden yazılı şekilde ayrıca kamu görevlisinin zincirleme şekilde resmi belgede sahteciliği suçundan da mahkumiyet hükmü kurulması,

Kanuna aykırı, sanık müdafiin ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 16/05/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS