0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu

TCK Madde 216

(1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.



TCK Madde 216 Gerekçesi

Birinci fıkrada tanımlanan “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçu, hukuk devleti olma standardı yüksek olan birçok ülkenin Ceza Kanunlarında yer almaktadır. Hiçbir devlet, vatandaşları arasında, muayyen özelliklere sahip bir kesiminin diğer kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa, öç almayı gerektirecek şiddetli nefrete yönlendirilmesine seyirci kalamaz.

Öte yandan çağdaş dünyada, gelişmenin temel dinamiği olarak düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti kabul edilmektedir. Bu bağlamda; kişilerin düşündüklerini hür bir ortamda söyleyebilmeleri, demokratik toplumun varlığı için zaruri sayılan unsurlardandır. Söz konusu suç tanımı, bu düşünceler dikkate alınarak yapılmıştır.

Suçu oluşturan “tahrik”, soyut saygısızlık ve reddin ötesinde, bir halk kesimine karşı düşmanca tavırlar gösterilmesini sağlamaya veya bu tür tavırları pekiştirmeye objektif olarak elverişli olmalıdır. Fail sübjektif olarak da bu amacı gütmeli, halk kesimini kin ve nefrete tahrik etmelidir. Bu kapsamda salt yüz çevirme, soyut bir ret veya saygısızlık ifade eden bir davranışta bulunma veya bu yönde sözler sarfetme, suçun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Fiilin suç teşkil etmesi için bunların ötesinde, ağır ve yoğun bir tarzda kin ve düşmanlığa tahrikin var olması gerekir. Failin fiili, adet ve şahıs olarak muayyen olmayan toplum kesimi üzerinde kin ve nefret duygularının oluşumuna veya mevcut duyguların pekişmesine etkide bulunmalıdır.

Kin, “öç almayı gerektirecek şiddetli düşmanlık hareketlerin zeminini oluşturan psikolojik bir hâl”; düşmanlık ise, “husumet beslenen konuya karşı düşünerek, tasarlayarak zarar vermeye, onu mağlup etmeye yönelmiş kin duygusu” olarak da tanımlanabilir. Şu hâlde kin ve düşmanlık; “husumet beslenen konuya karşı tasarlayarak zarar vermeye, öç almayı gerektirecek şiddette nefret duymaya yönelik hareketlerin zemini oluşturan psikolojik bir hâl” olarak açıklanabilir.

Fıkra metninde; fiilin kamu güvenliğini tehlikeye düşürecek biçimde yapılması arandığı için, suç; soyut tehlike suçu olmaktan çıkarılmış, somut tehlike suçu hâline getirilmiştir. Bu suretle, çağdaş hukuktaki soyut tehlike suçlarını azaltma yönündeki eğilim dikkate alınmış, temel hak ve hürriyetlerin kullanım alanı genişletilmiştir. Bu düzenleme sayesinde “kin ve düşmanlık” ibaresinin anlamı da dikkate alındığında sadece “şiddet içeren ya da şiddeti tavsiye eden tahrikler” madde kapsamında değerlendirilebilecektir.

Söz konusu suçun oluşması için, kamu güvenliğinin bozulması tehlikesinin somut olgulara dayalı olarak varlığı gereklidir. Bu tehlike, somut bir tehlikedir. Bu somut tehlikenin gerçekleşip gerçekleşmediğini belirlerken failin söz ve davranışlarının neden olduğu tehlike neticesinin gerçekleşmesi gerekir. Hâkim, kullanılan ifadeler dolayısıyla bu tehlikenin gerçekleşip gerçekleşmediğini, dayanak noktalarını göstermek suretiyle belirleyecektir. Bu kapsamda, kişinin söz ve davranışlarının kamu güvenliğini bozma açısından yakın bir tehlike oluşturduğunun tespit edilmesi gerekir. Kişinin söz ve davranışlarının, halkın bir kesimi üzerinde tahrik konusu fiillerin işleneceği hususunda duyulan endişeyi haklı kılacak bir etki oluşturması gerekir. İfade özgürlüğü ile bu tip tehlike suçları arasında “açık ve mevcut tehlike” kriterinin var olması gerekir. Buna göre, yapılan konuşma veya öne sürülen düşünceler toplum açısından açık ve mevcut bir tehlike oluşturduğu takdirde yasaklanabilmekte, keza böyle bir tehlikenin varlığı somut olarak, açıkça tespit edilmedikçe söz konusu suçtan dolayı cezalandırma yoluna gidilemez.

Maddenin ikinci fıkrasında halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge bakımından farklı bir kesiminin alenen aşağılanması suç sayılmıştır.

Suçun oluşması için fıkrada belirtilen özelliklere sahip ve halkın bir kesimini oluşturan gayrimuayyen sayıdaki kişilerin aşağılanması, tahkir edilmesi gerekir. Bu fıkrada, kamu barışını korumak amacıyla halk kesimlerinin alenen aşağılanması, suç olarak tanımlanmıştır.

Maddenin üçüncü fıkrasında bir halk kesiminin benimsediği dinî değerlerin alenen aşağılanması, suç hâline getirilmiştir. Fiilin cezalandırılabilmesi için, “kamu barışını bozmaya elverişli” olması gerekir.


TCK 216 (Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu) Emsal Yargıtay Kararları


Yargıtay 8CD Esas : 2021/16387, Karar : 2022/1787

  • TCK 216
  • Suriyelileri aşağılamak, TCK’nın 216. maddesinin ihlaline yol açar.

Sanığın Türkiye’de yaşayan Suriye uyruklu kişileri hedef alarak www…..com adlı sosyal medya hesabı üzerinden erişime sunduğu “Suriyeli gençler, Suriyeli Araplar tam bir rezalettir arkadaşlar. Hayvanat bahçesinde maymun kafesi önünde durduğunuz varsa, Suriyeli gençleri görmüşsünüzdür, emin olun. Tanrı beni affetsin… ” şeklinde paylaşımın 5237 sayılı TCK’nın 216/2. maddesinde düzenlenen halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılama suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas: 2010/6293 Karar: 2012/21247 Tarih: 15.10.2012

  • TCK 216. Madde

  • Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu

Suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nun .. kamu düzeni için tehlikeli olabilecek bir şekilde düşmanlığa ve kin beslemeye alenen tahrik aranmakta iken, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun ise … tahrik eden kimse, bu nedenle …. açık ve yakın tehlikenin ortaya çıkması halinde ….cezalandırılır şeklinde düzenlenmiştir.

765 sayılı Yasanın 312. maddesinde fiilin suç olması için sadece sanık tarafından söylenmesi ve yazılması yeterli görüldüğü halde, 5237 sayılı TCK’nda belirtilen hususlar yeterli görülmeyip … bu nedenle açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması unsuru aranır hale gelmiştir. Gerçekleşen fiilin dış dünyada meydana getirdiği etki ve tepki gözetilmekte, açık ve yakın tehlikenin ortaya çıkması halinde fiil suç sayılmaktadır. Yasanın gerekçesinde açıkça belirtildiği gibi buradaki tehlikenin somut tehlike olduğu yönünde bir kuşku bulunmamaktadır. Söz konusu suçun oluşması için kamu güvenliğinin bozulması tehlikesinin somut olgulara dayalı olarak ortaya çıkması gerekir. Her olayda, somut tehlikenin varlığı aranmalıdır.

Ayrıca, Anayasanın 25, 26 90’ıncı maddeleri gereğince iç hukukumuzun bir parçası sayılan AİHS. 9 10’uncu maddeleriyle güvence altına alınan düşünce ve ifade hürriyetinin sınırlarının aşılıp aşılmadığı yönünden de değerlendirme yapılmalıdır. T.C. Anayasasının 26 ve İHAS’nin 10. maddeleri, düşünce hürriyetinin resmi makamların müdahalesi olmadan haber veya bilgi almak veya vermek serbestliğini de kapsadığı gibi haber alma, öğrenme özgürlüğünün özel bir şekilde önemsendiğini hatırlatmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 10. maddede garanti altına alınan bir ifade kullanarak bu özgürlüğün demokratik toplumun temel taşlarından olup, kişinin ilerleyip gelişmesinin koşullarından birini teşkil edeceğini ve bu özgürlüğün sadece zararsız sayılan haber ya da fikirler bakımından değil, aynı zamanda, devlet yahut halkın bir bölümü için aykırı, kural dışı veya endişe verici olanları da içerebileceğini, demokratik toplumun vazgeçemeyeceği açık fikirliliğin gereği olduğunu kabul etmiştir.

Somut olayda davaya konu köşe yazıları bir bütün olarak ele alınıp değerlendirildiğinde, şiddet içermediği, bu yazılar nedeniyle toplumda hiçbir tepki meydana gelmediği, açık ve yakın bir tehlikenin mevcut olmadığı, bu nedenlerle de ifade özgürlüğü kapsamında olup 5237 sayılı TCK’nun 216. maddesindeki tanımlanan suçun unsurlarının oluşmadığı ve sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı biçimde mahkumiyetine karar verilmesi,

Sonuç: Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK. nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 20.06.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas: 2010/12318 Karar: 2012/18956 Tarih: 04.06.2012

  • TCK 216. Madde

  • Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu

Suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nın tehlike olabilecek bir şekilde düşmanlığa ve kin beslemeye tahrik aranmakta iken, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 5237 Sayılı TCK’nın ise …tahrik eden kimse, bu nedenle… açık ve yakın tehlikenin ortaya çıkması halinde ….cezalandırılır. şeklinde düzenlenmiştir.

765 Sayılı Yasa’nın fiilin suç olması için sadece sanık tarafından söylenmesi ve yazılması yeterli görülüğü halde, 5237 sayılı belirtilen hususlar yeterli görülmeyip ….bu nedenle açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması unsuru aranır hale gelmiştir. Gerçekleşen fiilin dış dünyada meydana getirdiği etki ve tepki gözetilmekte, açık ve yakın tehlikenin ortaya çıkması halinde fiil suç sayılmaktadır. Yasanın gerekçesinde açıkça belirtildiği gibi buradaki tehlikenin somut tehlike olduğu yönünde bir kuşku bulunmamaktadır. Söz konusu suçun oluşması için kamu güvenliğinin bozulması tehlikesinin somut olgulara dayalı olarak ortaya çıkması gerekir. Her olayda somut tehlikenin varlığı aranmalıdır.

Ayrıca, Anayasanın 25, 26 90.maddeleri gereğince iç hukukumuzun bir parçası sayılan AİHS. 9. 10. maddeleriyle güvence altına alınan düşünce ve ifade hürriyetinin sınırlarının aşılıp aşılmadığı yönünden de değerlendirme yapılmalıdır. T.C. Anayasası’nın 26 ve İHAS’ın 10. maddeleri, düşünce hürriyetinin resmi makamların müdahalesi olmadan haber veya bilgi almak veya vermek serbestliğini de kapsadığı gibi haber alma, öğrenme özgürlüğünün özel bir şekilde önemsendiğini hatırlatmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 10. maddede garanti altına alınan düşünceyi açıklama özgürlüğün demokratik toplumun başlıca temel taşlarından olup, kişinin ilerleyip gelişmesinin yasal koşullarından birini teşkil edeceğini ve bu özgürlüğün sadece zararsız sayılan haber ya da fikirler bakımından değil, aynı zamanda, devlet yahut halkın bir bölümü için aykırı, kural dışı veya endişe verici cinsten olanları da içerebileceğini, demokratik toplumun vazgeçemeyeceği ve açık fikirliliğin gereği olduğunu kabul etmiştir.

Somut olayda; davaya konu bildiri ve bütün olarak ele alınıp değerlendirildiğinde, içeriği itibariyle toplumda hiçbir tepki meydana gelmediği, açık ve yakın bir tehlikenin mevcut olmadığı, bu nedenle ifade özgürlüğü kapsamında kalıp 5237 sayılı TCK’nın 216. maddesindeki tanımlanan suçun unsurlarının oluşmadığı ve sanığın beraatına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı biçimde mahkumiyetine karar verilmesi,

Sonuç: Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Yasa’nın 8/1.maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA 04.06.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/2745 Karar : 2018/299 Tarih : 15.02.2018

  • TCK 216. Madde

  • Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu

Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

1-İlk derece mahkemesince sanık hakkında verilen beraat hükmünün Cumhuriyet savcısı tarafından sanık aleyhine istinaf mahkemesine götürülmesi üzerine yapılan yargılamada, sanığın savunması alınmadan hakkındaki beraat hükmünün kaldırılarak mahkumiyet hükmü tesis edilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

2-Kabul ve uygulamaya göre ise;

Sanığın savunması ve sosyal paylaşım sitesindeki paylaşımı nazara alındığında bir başka kullanıcıyı gözeterek buna cevaben sözkonusu paylaşımı yaptığı, sanığın güttüğü amaç ve kasıt gözetildiğinde, açık ve yakın tehlikenin olup olmadığı da değerlendirilip TCK’nın 216. maddesinde yazılı suçun unsurları itibariyle oluşup oluşmadığı tartışılarak bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile unsurları itibariyle oluşmayan propaganda suçundan yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 15.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/2486 Karar : 2017/5784 Tarih : 18.12.2017

  • TCK 216. Madde

  • Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu

Hükmedilen cezaların süresi itibariyle koşulları oluşmadığından sanık müdafıinin duruşmalı inceleme talebinin CMUK’nın 318. maddesi gereğince REDDİNE,

I)-Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme suçundan verilen hüküm yönünden yapılan incelemede;

1-Gerekçeli karar başlığında suç adının yazılmaması,

2-Somut bir tehlike suçu olarak 5237 sayılı TCK’nın 216/1 maddesinde düzenlenen ve kamu düzenini, toplum huzurunu/barışını himaye eden, esas itibariyle nefret söylemini sınırlandırmayı hedefleyen Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik Etmek suçu; halkı, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığına dayanarak birbirine karşı kamu düzeni için tehlikeli olabilecek şekilde düşmanlığa veya kin beslemeye alenen tahrik edilmesini cezalandırmaktadır.

Mahiyeti ve yapısı itibariyle Anayasanın 26., AİHS’nin 10. maddeleri ile teminat altına alınan düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti bağlamında suç tanımında gösterilen hassasiyetin uygulamada da gözetilmesinde zaruret bulunduğundan, kamu düzeni ve toplum huzurunu korumak gibi meşru bir amaca yöneldiğinde kuşku bulunmayan müdahalenin, demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaçtan kaynaklanıp kaynaklanmadığının ve hakkın özüne dokunmadan ölçülü/orantılı bir müdahale olup olmadığının olaysal olarak mahkemece değerlendirilmesi gerekir.

Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere; Suçu oluşturan “tahrik”, soyut saygısızlık ve reddin ötesinde, bir halk kesimine karşı düşmanca tavırlar gösterilmesini sağlamaya veya bu tür tavırları pekiştirmeye objektif olarak elverişli olmalıdır. Fail sübjektif olarak da bu amacı gütmeli, halk kesimini kin ve nefrete tahrik etmelidir. Bu kapsamda salt yüz çevirme, soyut bir red veya saygısızlık ifade eden bir davranışta bulunma veya bu yönde sözler sarfetme, suçun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Fiilin suç teşkil etmesi için bunların ötesinde, ağır ve yoğun bir tarzda kin ve düşmanlığa tahrikin var olması gerekir. Diğer bir tabirle etkili bir şiddet çağrısı ya da nefret söylemi içermelidir.Failin fiili, adet ve şahıs olarak muayyen olmayan toplum kesimi üzerinde kin ve nefret duygularının oluşumuna veya mevcut duyguların pekişmesine etkide bulunmalıdır.

Kin ve düşmanlık; “husumet beslenen konuya karşı tasarlayarak zarar vermeye, öç almayı gerektirecek şiddette nefret duymaya yönelik hareketlerin zemini oluşturan psikolojik bir hal” olarak açıklanabilir, “kin ve düşmanlık” ibaresinin anlamı da dikkate alındığında sadece “şiddet içeren ya da şiddet tavsiye eden tahrikler” madde kapsamında değerlendirilebilecektir.

Türk Ceza Kanunun 216. maddesinde yer alan düzenleme, doğrudan ifadenin içeriğini hedefe alarak bir sınırlama öngörmemektedir. İfadenin iletişimsel etkisinin muhatapları üzerinde yarattığı varsayılan etkiyi değil, somut vakıada kullanılan ifadenin yaratmış olduğu etkiyi dikkate almaktadır. (Terörizm ve İfade Özgürlüğü Paradoksu, Yard. Doç Dr. … Şahin, Sy.339) Kamu güvenliğinin bozulması tehlikesinin somut olgulara dayalı olarak varlığı gereklidir. Bu tehlike, somut bir tehlikedir. Somut tehlikenin gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenirken failin söz ve davranışlarının neden olduğu tehlike neticesine bakmak gerekir. Hakim, kullanılan ifadeler dolayısıyla bu tehlikenin gerçekleşip gerçekleşmediğini, dayanak ve noktalarını göstermek suretiyle belirleyecektir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; güvenlik güçleriyle PKK terör örgütü mensupları arasında çıkan çatışmada zarar gören bir camide gayri resmi imam hatiplik yapan sanığın camii önüne gelen cemaate hitaben yaptığı konuşmanın, bütünü nazara alındığında esas itibariyle devletin siyasal organlarının, belli bir siyasi partiye oy veren seçmenlerin ve Cumhurbaşkanının hedef alındığı, özü itibariyle etkili bir şiddet çağrısı ya da nefret söylemi de içermemesi karşısında sanığın unsurları itibariyle oluşmayan suçtan beraati yerine yazılı şekilde hatalı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçe ile mahkumiyetine karar verilmesi,

3- Kabul ve uygulamaya göre de;

Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile TCK’nın 53. maddesindeki bazı düzenlemelerin iptal edilmiş olması nedeniyle bu karar doğrultusunda hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,

II)-Cumhurbaşkanına hakaret suçundan verilen hüküm yönünden yapılan incelemede ise;

1-Gerekçeli karar başlığında suç adının yazılmaması,

2-İddianamede talep edilmemesi karşısında, sanık hakkında 5271 sayılı CMK’nın 226. maddesi gereğince ek savunma hakkı tanınmadan, TCK’nın 299/2 maddesinin uygulanması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

Kanuna aykırı, sanık müdafıinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, cumhurbaşkanına hakaret suçu yönünden sair yönleri incelenmeyen hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 18.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/1776 Karar : 2016/3983 Tarih : 14.06.2016

  • TCK 216. Madde

  • Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu

Temyiz süresinin son günü olan 30.12.2012 tarihinin “Pazar” gününe isabet ettiği nazara alındığında, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz isteminin süresinde yapıldığı belirlenerek yapılan incelemede;

1-Sanıklar hakkında halkı kin ve düşmanlığa tahrik, mala zarar verme ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından kurulan beraat hükümlerinin yapılan temyiz incelemesinde;

TCK’nın 216. maddesinde tanımlanan halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme suçunun oluşabilmesi için failin fiili, adet ve şahıs olarak muayyen olmayan toplum kesimi üzerinde kin ve nefret duygularının oluşumuna veya mevcut duyguların pekişmesine etkide bulunmalıdır.

Somut olayda, arkadaşının darp edilmesi üzerine karşı grupla aralarında başlayan kavga esnasında beraberindekilere, “öldürün bu Kürtleri” diyen sanık …‘in kastının ülkede yaşayan bir toplum kesimi olmayıp kavga halinde oldukları olay yerinde bulunan alet ve şahıs olarak muayyen bir gruba yönelik olduğu, böylelikle atılı suçu oluşturmayacağı anlaşılmakla, o yer Cumhuriyet savcısının temyizindeki görüşüne iştirak edilmemiştir.

Yapılan yargılama sonunda yüklenen suçların sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, o yer Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle beraate ilişkin hükümlerin ONANMASINA,

2- Sanıklar … ve … hakkında 2911 sayılı Kanuna aykırılı suçundan kurulan hükümlerin temyiz incelemesine gelince,

2911 sayılı Kanunun 2. maddesinde gösteri yürüyüşünün, “belirli konular üzerinde halkı aydınlatmak ve bir kamuoyu yaratmak suretiyle o konuyu benimsetmek için gerçek ve tüzel kişiler tarafından bu Kanun çerçevesinde düzenlenen yürüyüşler”, olarak tanımlandığı anlaşılmakla, aralarında anlaşmazlık bulunan iki grup için kavga etmek için toplandığı olayda, sanıkların unsurları oluşmayan 2911 sayılı Kanuna aykırılı suçlarından beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi;

Kanuna aykırı, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 14.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/1077 Karar : 2016/3583 Tarih : 1.06.2016

  • TCK 216. Madde

  • Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu

1-Sanık hakkında 5816 sayılı Kanuna aykırılık nedeniyle verilen hükme yönelik temyiz incelemesinde;

Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 K. sayılı iptal kararının TCK’nın 53. maddesinin uygulanması yönünden infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın bu hükme yönelik yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,

2-Sanık hakkında halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçundan verilen hükmün incelenmesinde ise:

a- TCK’nın 216. maddesinde tanımlanan suçun oluşabilmesi için halkın, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesiminin diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa tahrik edilmesi gerekmekte olup; siyasi görüş ya da belli bir olay karşısındaki düşünce farklılıklarının sayılan özellikler arasında bulunmaması karşısında, sanığın aleni sayılabilecek twitter hesabı üzerinden gezi eylemlerine katılanlara karşı yaralama ve benzer suçların işlenmesini kıştırtan ve teşvik eden nitelikte paylaşımlarda bulunmaktan ibaret eyleminin TCK’nın 214. maddesinde düzenlenen “suç işlemeye tahrik suçunu” oluşturduğu gözetilmeden suç vasfının belirlenmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,

b- 2013/53309 sayılı soruşturma dosyasında düzenlenen 2813/11532 sayılı emanet eşya makbuzuna konu hard diskin sanığa ait olduğu, yüklenen suçların işlenmesinde kullanıldığı veya suçun işlenmesine tahsis edildiği ya da suçtan meydana geldiğinin tespiti halinde müsadere edilebileceği, sadece işlenen suçun delili niteliğinde ise dosyada muhafaza edilmesi gerektiği gözetilerek bu hususta yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan yazılı şekilde müsadereye karar verilmesi,

Kanuna aykırı, sanığın bu hükme yönelik temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 01.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS