0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Mühür Bozma Suçu

TCK Madde 203

(1) Kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için konulan mührü kaldıran veya konuluş amacına aykırı hareket eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.



TCK Madde 203 Gerekçesi

Madde, esasta bir şeyin saklanmasını veya varlığının olduğu gibi muhafazasını sağlamak üzere, kanunun veya yetkili makamların emrine uyularak konulmuş mührün kaldırılmasını cezalandırmaktadır.

Gerçekten bu gibi hâllerde mührün konulmasının esas nedeni, durumun aynen muhafazasını sağlamaktır. Oysa uygulamada, mühre dokunulmaksızın, durumun değiştirilmemesi hususundaki emre aykırı faaliyetlerin sürdürüldüğü görülmektedir. Bu durumu da ceza yaptırımı ile karşılamak üzere, madde metninde “konuluş amacına aykırı hareket eden” kimsenin de aynı yaptırıma tâbi kılınacağı açıklanmıştır. Böylece örneğin mühür altına alınan nizamlara aykırı inşaat faaliyetine mühre dokunmaksızın devam edilmesi, mührün fekki gibi ceza yaptırımına tâbi olacaktır.


TCK 203 Mühür Bozma Suçu Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu - Karar : 2018/691

  • TCK 203
  • Mühür bozma suçunun unsurları

Mühür bozma suçu 765 sayılı TCK’nın “Devlet İdaresi Aleyhinde İşlenen Cürümler” başlıklı üçüncü babının “Mühür Fekki ve Hükümetin Muhafazasında Bulunan Eşyayı Çalmak” başlıklı onuncu faslındaki 274.maddesinde düzenlenmişken, 5237 sayılı TCK’nın “Topluma Karşı Suçlar” başlıklı üçüncü kısmının, “Kamu Güvenine Karşı Suçlar” başlıklı dördüncü bölümünde “Mühür bozma” başlıklı 203. maddesinde; “Kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için konulan mührü kaldıran veya konuluş amacına aykırı hareket eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiştir.

Millete ve Devlete Karşı Suçlar 5237 sayılı Kanun’un dördüncü kısmında, 247 ila 343. maddeleri arasında sekiz bölüm hâlinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere kanun koyucu 5237 sayılı TCK’nın sistematiğinde “Mühür Bozma” suçunu Devlet otoritesine karşı işlenen suçlar bölümünde değil kamu güvenine karşı işlenen suçlar bölümünde düzenlemiştir. Nitekim mevzuat gereği konulan mührün kaldırılmasının kamu güvenini sarsacağı hususunda da şüphe bulunmamaktadır.

Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, madde, esasta bir şeyin saklanmasını veya varlığının olduğu gibi muhafazasını sağlamak üzere, Kanun’un veya yetkili makamların emrine uyularak konulmuş mührün kaldırılmasını veya konuluş amacına aykırı hareket edilmesini cezalandırmaktadır. Mührün konulmasının esas nedeni, durumun aynen muhafazasını sağlamaktır.

Mühür, Kanun’un verdiği yetkiye dayanılarak ya da yetkili makamın emri gereğince konulmalıdır. Ancak yetkili makama mühürleme emri verme yetkisinin de yine kanunla verilmiş olması gerekmektedir. Mühür koyma gerekliliği doğrudan kanundan kaynaklansa bile mührü koyma işlemi buna yetkili olan kişilerce yerine getirilmelidir.

Mühür bozma suçu, mührün kaldırılması veya konuluş amacına aykırı hareket edilmesi ile oluşmaktadır.

Seçimlik hareketlerden birinin yapılması ile suç oluştuğundan, ayrıca bir zarar veya somut bir tehlikenin doğması gerekli görülmemiştir.

Suçun seçimlik hareketlerinden ilki, kanun veya yetkili makamın emri ile konulan mührün kaldırılmasıdır. Mührün kaldırılması fiili, mührün konulduğu eşya üzerinden sökülmesi ya da bozulması şeklinde işlenebilir.

Suçun oluşumu açısından diğer seçimlik hareket ise; mührün konuluş amacına aykırı davranılması olarak düzenlenmiştir. Bu seçimlik hareketin gerçekleştirilmesinde, konulan mührün fiziken kaldırılması suçun oluşması açısından şart değildir. Örneğin, mührün bir faliyetin engellenmesi için konulması hâlinde, mühür sökülmese bile faliyete devam edilmesi durumunda suç oluşabilecektir.

Mühür bozma suçu yalnızca kasten işlenebilir; genel kast yeterli olup saik önemli değildir. Failin, mührün yetkili merci tarafından konulduğunu, bu mührün eşyanın varlığını koruma veya varlığını sürdürme amacını güttüğünü, yaptığı hareketin mührü kaldırmaya yönelik olduğunu veya mührün konuluş amacına aykırılık oluşturduğunu bilmesi ve bu hareketi istemesi gerekir. Mühür bozma suçunun kasıt unsurunun varlığından söz edilebilmesi için sanığın mühürleme işleminden haberdar olması yeterli olup ayrıca mühürlüme tutanağının tebliğine ilişkin yasal bir zorunluluk bulunmamaktadır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanığın, borcunu ödememesi nedeniyle iş yerinde kullandığı elektriğin 18.10.2011 tarihinde katılan şirket görevlilerince kesilerek elektrik sayacının mühürlendiği, 22.10.2011 tarihinde sanığın iş yerinde yapılan kontrolde ise, borcundan dolayı kesilen elektriğin kullanıldığının tespit edildiği olayda; sanığın aşamalarda, yetiştirmesi gereken işleri olması sebebiyle mührü bozup elektriği kullandığını savunarak gerçekleştirdiği eylemi kabul etmesi, kesilen elektriğin de daha sonra kullanılmaya devam edildiğinin tespit edilmesi karşısında, sanığın kullandığı elektriğin katılan şirket görevlileri tarafından kesildiğinden ve dolayısıyla elektrik sayacının mühürlendiğinden haberdar olduğu, mühürleme işleminden haberdar olmasına rağmen mührün konuluş amacına aykırı hareket ederek kesilen elektriği açıp kullandığı, mühürleme tutanağının tebliğ zorunluluğunun da bulunmadığı gözetildiğinde, atılı suçun bütün unsurları ile oluştuğu kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu - Karar : 2018/427

  • TCK 203
  • Mühür bozma suçunda mühürleme yetkisi

Sanığın, katılan Yeşilırmak Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin özelleştirilmesinden sonra iş yerinde kullandığı elektrik bedelini ödememesi nedeniyle şirket görevlileri tarafından sayaca konulan mühre rağmen kaçak elektrik kullandığı olayda; mühür bozma suçunun oluşabilmesi için mühürleme yetkisinin kanunla verilmesi zorunlu olup mühürlemeyi yapan şirkete kanunla böyle bir yetki verilmediğinden ve yetkili makamların emri uyarınca bir mühürleme işlemi bulunmadığından mühür bozma suçunun unsurlarının oluşmadığı kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu - Karar : 2016/112

  • TCK 203
  • Damgalanmış olan elektrik sayacının sol üst tarafında iki adet delik açmak suretiyle kaçak elektrik kullandığı olayda; sanığın elektrik sayacının doğru ayarlı ve uluslararası birimler sistemine uygun olduğunun tespitine ilişkin anılan kanun gereğince yapılan damgalama işlemi, TCK’nun 203. maddesi kapsamında yapılan bir mühürleme niteliğinde olmadığından, mühür bozma suçunun unsurlarının oluşmadığı kabul edilmelidir.

Ölçüler ve Ayar Kanunu uyarınca damgalanmış olan elektrik sayacından kaçak elektrik kullanılması eyleminin, TCK’nun 203. maddesinde düzenlenen mühür bozma suçunun yasal unsurlarını oluşturup oluşturmayacağı;

Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi bakımından, öncelikle 5237 sayılı TCK’nun 203. maddesinde düzenlenen “mühür bozma” suçunun unsurlarının açıklanmasında yarar bulunmaktadır.

Mühür bozma suçu 765 sayılı TCK’nun “Devlet İdaresi Aleyhinde İşlenen Cürümler” başlıklı üçüncü babının “Mühür Fekki ve Hükümetin Muhafazasında Bulunan Eşyayı Çalmak” başlıklı onuncu faslındaki 274. maddesinde düzenlenmişken, 5237 sayılı TCK’nun “Topluma Karşı Suçlar” başlıklı üçüncü kısmının, “Kamu Güvenine Karşı Suçlar” başlıklı dördüncü bölümünde “Mühür bozma” başlıklı 203. maddesinde; “Kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için konulan mührü kaldıran veya konuluş amacına aykırı hareket eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiştir.

Millete ve Devlete Karşı Suçlar 5237 sayılı Kanunun dördüncü kısmında, 247 ila 343. maddeleri arasında sekiz bölüm halinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere kanun koyucu 5237 sayılı TCK’nun sistematiğinde “Mühür Bozma” suçunu Devlet otoritesine karşı işlenen suçlar bölümünde değil kamu güvenine karşı işlenen suçlar bölümünde düzenlemiştir. Nitekim mevzuat gereği konulan mührün kaldırılmasının kamu güvenini sarsacağı hususunda da şüphe bulunmamaktadır.

Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, madde, esasta bir şeyin saklanmasını veya varlığının olduğu gibi muhafazasını sağlamak üzere, kanunun veya yetkili makamların emrine uyularak konulmuş mührün kaldırılmasını veya konuluş amacına aykırı hareket edilmesini cezalandırmaktadır. Mührün konulmasının esas nedeni, durumun aynen muhafazasını sağlamaktır.

Mühür, kanunun verdiği yetkiye dayanılarak ya da yetkili makamın emri gereğince konulmalıdır. Ancak yetkili makama mühürleme emri verme yetkisinin de yine kanunla verilmiş olması gerekmektedir.

Mühür koyma gerekliliği doğrudan kanundan kaynaklansa bile mührü koyma işlemi buna yetkili olan kişilerce yerine getirilmelidir.

Mühür bozma suçu, mührün kaldırılması veya konuluş amacına aykırı hareket edilmesi ile oluşmaktadır. Seçimlik hareketlerden birinin yapılması ile suç oluştuğundan, ayrıca bir zarar veya somut bir tehlikenin doğması gerekli görülmemiştir.

Suçun seçimlik hareketlerinden ilki, kanun veya yetkili makamın emri ile konulan mührün kaldırılmasıdır. Mührün kaldırılması fiili, mührün konulduğu eşya üzerinden sökülmesi ya da bozulması şeklinde işlenebilir.

Suçun oluşumu açısından diğer seçimlik hareket ise; mührün konuluş amacına aykırı davranılması olarak düzenlenmiştir. Bu seçimlik hareketin gerçekleştirilmesinde, konulan mührün fiziken kaldırılması suçun oluşması açısından şart değildir. Örneğin, mührün bir faaliyetin engellenmesi için konulması halinde, mühür sökülmese bile faaliyete devam edilmesi durumunda suç oluşabilecektir.

Mühür bozma suçu yalnızca kasten işlenebilir; genel kast yeterli olup saik önemli değildir. Failin, mührün yetkili merci tarafından konulduğunu, bu mührün eşyanın varlığını koruma veya varlığını sürdürme amacını güttüğünü, yaptığı hareketin mührü sökmeye yönelik bulunduğunu bilmesi ve bu hareketi istemesi gerekir. Mühür bozma suçuna ilişkin bu açıklamalardan sonra uyuşmazlık konusuyla ilgili 3516 sayılı Ölçüler ve Ayar Kanunu hükümleri üzerinde durulması gerekmektedir.

3516 sayılı Ölçüler ve Ayar Kanununun 1. maddesinde; “Bu Kanunun amacı, milli ekonominin ve ticaretin gereklerine ve kamu yararına uygun olarak Türkiye hudutları içinde her türlü ölçü ve ölçü aletlerinin doğru ayarlı ve uluslararası birimler sistemine uygun olarak imalini ve kullanılmasını sağlamaktır” şeklindeki düzenlemeyle kanunun amacı açıklanmış, 2. maddesindeki; “Uzunluk, alan, hacim, ağırlık ölçüleri, areometreler, hububat muayene aletleri, elektrik, su, havagazı, doğalgaz, akaryakıt sayaçları, taksimetreler, naklimetreler, akım ve gerilimölçü transformatörleri ile demiryolu yük ve sarnıçlı vagonlarının muayenesi, ayarlanması ve damgalanması bu Kanun hükümlerine göre yapılır. Bakanlar Kurulu, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının teklifi üzerine bu maddede yer almayan herhangi bir ölçü ve ölçü aletini bu Kanun kapsamına alabilir” hükmüyle kanunun kapsamı belirlenmiş, 4. maddesinde ise “damga” kavramı “Bu Kanunun uygulanmasında, Damga: Muayene sonunda uygun olduğu anlaşılan ölçü ve ölçü aletlerinin üzerine konulan umumi ayar işaretini ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır.

Görüldüğü üzere 3516 sayılı Ölçüler ve Ayar Kanunu ile bu kanun kapsamındaki ölçü ve ölçü aletlerinin, doğru ayarlı ve uluslararası birimler sistemine uygun olarak imali ve kullanılmasını sağlamak amacıyla yapılan ilk, periyodik ve stok muayeneleri sonucu doğru olduklarının anlaşılması halinde bu durumun tespiti için damgalanmaları zorunluluğu getirilmiş olup, kanun içeriğinden de açıkça anlaşılacağı üzere ölçü ve ölçü aletleri üzerinde yapılan işlem “mühürleme” değil “damgalama” işlemidir.

5237 sayılı TCK’ndaki “mühür bozma” suçuna ilişkin düzenleme ile ise “bir şeyin saklanmasını veya varlığının olduğu gibi muhafazasını sağlamak üzere, kanun veya yetkili makamların emri uyarınca konulmuş mührün kaldırılması veya konuluş amacına aykırı hareket edilmesi” yaptırım altına alınmış olup, suçun oluşumu için kanuna uygun biçimde konulan bir mührün varlığı, mühür bozma suçunun ön koşuludur. 3516 sayılı Ölçüler ve Ayar Kanunu gereğince elektrik sayaçlarına yapılan damgalama işlemi ise elektrik sayacının doğru ayarlı ve uluslararası birimler sistemine uygun olduğuna yönelik bir tespit işlemi olup, TCK’nun 203. maddesi kapsamında yapılan bir mühürleme sözkonusu değildir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanığın, 3516 sayılı Ölçüler ve Ayar Kanunu uyarınca damgalanmış olan elektrik sayacının sol üst tarafında iki adet delik açmak suretiyle kaçak elektrik kullandığı olayda; sanığın elektrik sayacının doğru ayarlı ve uluslararası birimler sistemine uygun olduğunun tespitine ilişkin anılan kanun gereğince yapılan damgalama işlemi, TCK’nun 203. maddesi kapsamında yapılan bir mühürleme niteliğinde olmadığından, mühür bozma suçunun unsurlarının oluşmadığı kabul edilmelidir.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/6106 Karar: 2018/44 Tarih: 22.01.2018

  • TCK 203. Madde

  • Mühür Bozma Suçu

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;

6352 sayılı Kanun’un 2. maddesinin 2. fıkras 2. fıkrası uyarınca Dairemizin 25/07/2012 tarihli iade kararı sadece elektrik hırsızlığı suçundan kurulan hükümle ilgili olup, iade kararından sonra mühür bozma suçundan kurulan ikinci hükmün yok hükmünde olduğu, ilk hükme karşı sanık müdafii tarafından yapılan temyiz başvurusunun geçerli olduğu anlaşılmakla; mühür bozma suçundan kurulan 22/04/2009 tarihli mahkumiyet kararı ile karşılıksız yararlanma suçundan kurulan 22/04/2015 tarihli mahkumiyet kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde,

1- Mühür bozma suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Sanığın eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nın 203. maddesinde tanımlanan mühür bozma suçu için öngörülen cezanın türü ve üst sınırına göre, aynı Kanun’un 66/1-e maddesine göre hesaplanan 8 yıllık zamanaşımının, sanık hakkında mahkumiyet hükmünün verildiği 22/04/2009 gününden inceleme tarihine kadar geçmiş bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan, 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık hakkında açılan kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi gereğince DÜŞÜRÜLMESİNE,

2- Karşılıksız yararlanma suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;

a) 02.07.2012 tarihinde kabul edilerek, 28344 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un geçici 2. maddesinin l. fıkrası uyarınca aynı maddenin 2. fıkrası gereğince, şikayetçi kurumun zararını tazmin etmesi halinde sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilerek, sanığa “katılan kurumun normal tarifeye göre vergisiz ve cezasız gerçek zararı olan bilirkişinin belirlediği 4352 TL’yi mahkemece belirlenecek makul süre içerisinde gidermesi halinde 6352 sayılı Kanun’un geçici 2/2 maddesi gereğince hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine” dair bildirimde bulunularak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayininin gerektiği gözetilmeden ihtar yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması,

b) Şikayetçi kurumun, 5271 sayılı CMK’nın 237 ve devamı maddelerine uygun şekilde kamu davasına katılma talebi hakkında mahkemece katılma kararı verilmediği halde, şikayetçi kurum lehine vekalet ücretine hükmedilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 22/01/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/4226 Karar: 2017/9372 Tarih: 25.09.2017

  • TCK 203. Madde

  • Mühür Bozma Suçu

Mahkemece, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın iadesinden önce verilen 23.06.2010 tarihli hüküm ile sanık hakkında karşılıksız yararlanma suçundan beraat kararı verildiği ve bu kararın temyiz edilmeyerek kesinleştiğinin anlaşılması karşısında; karşılıksız yararlanma suçundan verilen 19.06.2013 gün ve 2013/65 E. 2013/432 K. sayılı beraat kararları hukuki değerden yoksun ve yok hükmünde olduğundan, hukuken varlık kazanmayan bir kararın da temyiz davasına konu edilmesi mümkün olmadığından, katılan vekilinin, yeniden verilen beraat kararına dair 2. hükme yönelik, konusu bulunmayan temyiz isteminin 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi yollaması ile 317. maddesi uyarınca REDDİNE,

2-)Sanığın mühür bozma suçundan verilen 23.06.2010 tarih 2010/143E- 2010/387K sayılı hükme yönelik temyiz talebinin incelenmesinde;

Mühür bozma suçunun fiil öğesi bağlamında hukuka aykırılık unsurunun oluşması için, mühürleme yetkisinin kanuni dayanağının bulunmasının zorunlu olduğu, elektrik idaresinin ise özelleştirildiği bu sebeple kayıt dışı elektrik kullanımının engellenmesini sağlayan mühürlemenin kamu güvencesine haiz olmadığı, ilgili kanunlarda özel şirketlere mühürleme yetkisi verildiğine ve buna aykırı davrananlar hakkında TCK’nın 203. maddesi hükümlerinin uygulanacağına dair bir hükme yer verilmediği, buna göre özel hukuk tüzel kişisinin kamusal yetki kullanma hakkı olmadığından, Anayasa ve Kanuna dayalı kamusal yetkiyi kullanan bir makam tarafından konulmuş mühürleme güvencesinin özelleştirme sebebiyle sona erdiği bu sebeple sanığa yüklenen “mühür bozma” suçunun unsurları oluşmadığı gözetilmeden, sanığın atılı suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeple tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 25.09.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/4246 Karar: 2017/8950 Tarih: 18.09.2017

  • TCK 203. Madde

  • Mühür Bozma Suçu

6352 Sayılı Kanun’un geçici 2. maddesinin 2. fıkras 2. fıkrası uyarınca iade kararı sadece karşılıksız yararlanma suçundan kurulan hükümle ilgili olup, iade kararından sonra mühür bozma suçu yönünden kurulan 17.01.2013 tarihli 2012/529 Esas ve 2013/38 Karar sayılı ikinci karar yok hükmünde olup mühür bozma suçundan kurulan ilk hüküm ve bu hükme karşı yapılan temyiz başvuruları geçerli olduğundan sanık …‘in mühür bozma suçundan kurulan 05.04.2011 tarihli 2009/984 Esas ve 2011/215 Karar sayılı hükme yönelik temyiz talebi ile karşılıksız yararlanma suçundan kurulan 17.01.2013 tarihli 2012/529 Esas ve 2013/38 Karar sayılı hükme yönelik temyiz taleplerinin yapılan incelemesinde;

I-) Sanık hakkında mühür bozma suçundan kurulan hüküm yönünden yapılan incelemede;

Mühür bozma suçunun fiil öğesi bağlamında hukuka aykırılık unsurunun oluşması için mühürleme yetkisinin kanuni dayanağının bulunmasının zorunlu olduğu, elektrik idaresinin ise özelleştirildiği bu sebeple kayıt dışı elektrik kullanımının engellenmesini sağlayan mühürlemenin kamu güvencesine haiz olmadığı, ilgili kanunlarda özel şirketlere mühürleme yetkisi verildiğine ve buna aykırı davrananlar hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 203. maddesi hükümlerinin uygulanacağına dair bir hükme yer verilmediği, buna göre özel hukuk tüzel kişisinin kamusal yetki kullanma hakkı olmadığından, Anayasa ve Kanuna dayalı kamusal yetkiyi kullanan bir makam tarafından konulmuş mühürleme güvencesinin özelleştirme sebebiyle sona erdiği bu sebeple sanığa yüklenen “mühür bozma” suçunun unsurları oluşmadığı gözetilmeden, sanığın atılı suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

II-) Sanık hakkında karşılıksız yararlanma suçundan kurulan hüküm yönünden yapılan incelemeye gelince;

1-) Dosya içerisinde bulunan 23.01.2009 tarihli kaçak/usulsüz elektrik tespit tutanağı gözetildiğinde, yargılamaya konu tutanak dışında aynı yerle ilgili olarak sanık hakkında başka tespit tutanaklarının da düzenlendiğinin anlaşıldığı, gerçeğin şüpheye yer vermeyecek şekilde açığa çıkartılması, zincirleme suç hükümlerinin uygulama yerinin tespiti ile varsa mükerrer cezalandırılmanın önüne geçilmesi, 6352 Sayılı Kanun’un geçici 2. maddesiyle getirilen düzenleme yönünden haksız yere hak kaybına uğranmasının önlenmesi bakımından, sanık hakkında açılan başkaca davalar da varsa araştırılıp, her bir dava dosyasının suç ve iddianame tarihleri, kesinleşip kesinleşmedikleri tereddüte mahal bırakmayacak şekilde belirlenip, tutanaklar arasındaki süre dikkate alındığında sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 43. maddesinin uygulanması gerekebileceği nazara alınarak öncelikle birleştirme olanağı varsa dosyalar birleştirilerek, birleştirme olanağı mümkün olmadığı taktirde dava dosyalarının bu davayı ilgilendiren delillerinin onaylı örneklerinin dosya içine konulması sağlanarak TCK’nın 43. maddesinin uygulanması koşullarının tartışılıp değerlendirilmesi zorunluluğu,

2-) Hakkında sayaçtan abonesiz olarak elektrik kullandığına dair tutanak düzenlenen sanığın suça konu evde ne kadar süre ikamet ettiğinin ve davaya konu tutanak itibariyle suça konu sayacı kullanım süresinin belirlenmesinin ardından, evde kullanılan sayacın tüketimi eksik gösterip göstermediği veya tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde sayaca müdahale edilip edilmediğinin tespit edilebilmesi için; sayacı kullanım süresine göre tespit tutanağında belirtilen endeks değerinin uyumlu olup olmadığı, tutanak öncesi tüketimlerle tutanak sonrası tüketimler arasında fark oluşup oluşmadığı ve usulsüz veya kaçak kullanım bedeli konusunda teknik bilirkişiden rapor alınıp sanığın karşılıksız yararlanma kastıyla hareket edip etmediği bu suretle tespit edildikten sonra hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi,

3-) 02.07.2012 tarihinde kabul edilip 28344 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 Sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava Ve Cezaların Ertelenmesi Hakkındaki Kanunun Geçici 2. maddesinin l. fıkrası uyarınca aynı maddenin 2. fıkrası gereğince, şikayetçi kurumun zararını tazmin etmesi halinde sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği hususu gözetilerek, sanığın kurum zararını giderip gidermediği sorularak, gidermediğinin tespiti halinde, sanığa “bilirkişi tarafından tespit edilecek vergiler dahil cezasız kaçak kullanım bedeline dair zarar miktarını gidermesi halinde 6352 Sayılı Kanun’un Geçici 2/2. maddesi gereğince hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine” dair bildirimde bulunularak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık …‘in temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan sebeplerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 18.09.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/10731 Karar: 2017/9452 Tarih: 12.07.2017

  • TCK 203. Madde

  • Mühür Bozma Suçu

1-)a-Sanık hakkında meskeninde, sayaçtan geçirmeksizin ara boru bağlamak suretiyle kaçak su kulandığına dair “kaçak su kullanım tespit tutanağının” düzenlenmesi karşısında; sanığın suça konu yerde ne kadar süredir bulunduğunun ve kaçak ya da usulsüz kullanımın ne zaman başladığının kesin olarak saptanması ve sanık suça konu yerde halen bulunmakta ise keşif yapılıp kullanılabilecek su miktarı belirlenmek suretiyle; usulsüz kullanım bedeli konusunda teknik bilirkişiden rapor alınmadan eksik inceleme ve araştırma ile uygulama yapılması,

b-)Alınan bilirkişi raporu sonucunda, katılan kurumun normal tarifeye göre vergili ve cezasız gerçek zararının ne olduğunun bilirkişiye hesaplattırılarak, sanık hakkında kamu davası açılmadan önce kurum zararını soruşturma aşamasında tazmin eden sanık hakkında kamu davası açılamayacağından, CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca kovuşturma şartının gerçekleşmemesi sebebiyle sanık hakkındaki kamu davasının düşürülmesi, zarar karşılanmıyor ise sanığa kaçak su kullanım bedelini hükümden önce ödemesi halinde TCK’nın 168/5. maddesi uyarınca etkin pişmanlıktan yararlanabileceği hususu hatırlatılıp, talep etmesi halinde zararı gidermesi için kendisine makul bir süre verilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

2-)Mühür bozma suçu açısından yapılan incelemede; 05.04.2013 tarihli mühürleme tutanağının elektronik ortamda tutulmuş olması sebebiyle suçun yasal unsurlarının oluşmadığı anlaşılmakla sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde mahkumiyetine yönelik hüküm kurulması,

Kabul ve uygulamaya göre de ;

3-)a-Sanık hakkında karşılıksız yararlanma suçu açısından hüküm kurulduğu sırada, TCK’nın 163/3. maddesi gereğince 1 yıl olarak tayin edilen temel cezasından, 43. maddesi gereğince 1/4 oranında artırım yapılarak 1 yıl 3 ay hapis cezası ve sonrasında TCK’nın 62. maddesi gereği 1/6 oranında indirim yapıldığı sırada 1 yıl 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken, mahkemece 12 ay 15 gün hapis cezası verilerek yılın aya tahvili sonucu eksik cezaya hükmolunması,

b-)Sanık hakkında mühür bozma suçu açısından hüküm kurulduğu sırada, TCK’nın 203/1. maddesi gereğince 6 ay olarak tayin edilen temel cezasından, 43. maddesi gereğince 1/4 oranında artırım yapılarak 7 ay 15 gün hapis cezası ve sonrasında TCK’nın 62. maddesi gereği 1/6 oranında indirim yapıldığı sırada 6 ay 7 Gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken, mahkemece 6 ay 3 gün hapis cezası verilerek yılın eksik cezaya hükmolunması,

c-)Sanık hakkında hükmolunan 12 ay 15 gün hapis cezasının “uzun süreli hapis cezası” olması dolayısıyla aynı Kanun’un 53/3-4. madde ve fıkraları gereğince, uzun süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında, anılan Yasa maddesinin 1. fıkrasında belirtilen belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma tedbirlerinin uygulanması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,

d-)Mühür bozma suçu açısından kurumun herhangi bir zararı olmadığı anlaşılmakla, hükümden önce 08.02.2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5728 Sayılı Yasa’nın 562. maddesiyle değişik 5271 Sayılı CMK’nın 231. maddesi uyarınca ve bu maddenin 6. fıkrasına 25.07.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6008 Sayılı Kanun’un 7. maddesiyle eklenen cümle de gözetilerek; hükmolunan cezanın tür ve süresine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık …‘nın temyiz nedeni bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, ceza süresi bakımından 5320 Sayılı Kanun’un 8 /1. maddesi yollamasıyla 1412 Sayılı CMUK’nın 326/ son maddesi uyarınca kazanılmış hakkının gözetilmesine, hükümlerin açıklanan sebeplerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 12.07.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/3467 Karar: 2017/1053 Tarih: 09.02.2017

  • TCK 203. Madde

  • Mühür Bozma Suçu

1- Sanık hakkında karşılıksız yararlanma suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre katılan vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,

2- Sanık hakkında mühür bozma suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde;

5237 Sayılı TCK’nın 203/1. maddesinde düzenlenen mühür bozma suçunun şekli bir suç olması ve mührün konuluş amacına aykırı davranılması durumunda da oluşması, iddianamede yargılamaya konu sayacın 16.03.2011 tarihinde katılan kurum görevlileri tarafından mühürlenip elektriğin kesildiğinin belirtilmiş olması ve sanık hakkında aynı suç nedeniyle … Başsavcılığı’nın iddianamesiyle açılmış olan aynı … 2011/1373 Esas sayılı dosyasında yargılama yapıldığının anlaşılması, farklı tarihlerde işlenen mühür bozma suçlarının, düzenlenen ilk iddianame tarihine kadar zincirleme şekilde tek mühür bozma suçunu oluşturabileceği hususları da dikkate alınarak, gerçeğin şüpheye yer vermeyecek şekilde açığa çıkartılması, zincirleme suç hükümlerinin uygulama yerinin tespiti ile varsa mükerrer cezalandırılmanın önüne geçilmesi yönüyle, tespit edilen bahse konu dava dosyasının ve varsa başka yakın tarihli eylemlere dair dosyaların ilgili yerlerden getirtilip incelenerek zapta geçirilmesi, gerektiğinde birleştirilmeleri hususunun düşünülmesi, mümkün olmadığı taktirde bu davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dosya içine konulmasından sonra, gerekli görülürse tutanak tanıklarının da dinlenilmesi ile birlikte sanığın olayın meydana gelmesindeki sorumluluğu ve mühürleme amacını ortadan kaldıracak şekilde herhangi bir davranışı bulunup bulunmadığı da araştırılıp değerlendirilerek, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 09.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/393 Karar: 2017/802 Tarih: 08.02.2017

  • TCK 203. Madde

  • Mühür Bozma Suçu

Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca, Dairemize gönderilen 12.11.2013 tarih ve 29415146-2525 Sayılı cevabi yazıdan, suça konu mühürleme tutanaklarını düzenleyen Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin, mühürleme tarihinden önce 28.01.2009 tarihinde özelleştirildiği anlaşılmış olup, Dairemizcede benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 08.03.2016 tarih, 2015/21-1121 Esas ve 2016/111 Karar sayılı kararında da açıklandığı üzere, mühür bozma suçunun fiil öğesi bağlamında hukuka aykırılık unsurunun oluşması için, mühürleme yetkisinin kanuni dayanağının bulunmasının zorunlu olduğu, ne özelleştirme uygulamaları hakkındaki 4046 Sayılı Kanun’da, ne 20.02.2001 tarih ve 4628 Sayılı … Piyasası Kanunu ile 14.03.2013 tarih ve 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nda, ne de başka bir özel Yasada özelleştirme sonrasında özel şirketlere mühürleme yetkisi verildiğine ve buna aykırı davrananlar hakkında TCK’nın 203. maddesi hükümlerinin uygulanacağına dair bir hükme yer verilmediği, buna göre özel hukuk tüzel kişisi olarak kamusal yetki kullanma hakkı olmadığından, Anayasa ve Kanuna dayalı kamusal yetkiyi kullanan bir makam tarafından konulmuş mühürleme işleminin bulunmaması nedeniyle, sanığa yüklenen “mühür bozma” suçunun unsurları oluşmadığı gözetilmeden, beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

KARAR VE SONUÇ : Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerle 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 08.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/6073 Karar: 2016/8670 Tarih: 21.12.2016

  • TCK 203. Madde

  • Mühür Bozma Suçu

Anayasa’nın 38. maddesine göre “kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz. Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.” Aynı hususlar, 5237 sayılı TCK’nın “Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi” başlıklı 2. maddesinde de vurgulanmış ve “İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz.” hükmüne yer verilmiştir

5237 sayılı TCK’nın “Kamu güvenine karşı suçlar” bölümünde, 203. maddede düzenlenen “mühür bozma” suçunun konusu, kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin olduğu gibi korunması veya üzerinde değişiklik yapılmaması için konulan mühürdür. Suçla korunan değer, kamu idaresinin, dolayısıyla devletin otoritesidir. Kanunla verilmiş yetkiye dayalı olarak ve usulüne uygun bir şekilde yetkili makam tarafından konulan mührün kaldırılması ya da konuluş amacına aykırı hareket edilmesi ile mühür bozma suçu oluşur.

Devlet daha önce, elektrik dağıtım ve satışını Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile bunlara bağlı müessese ve ortaklıklar eliyle gerçekleştirirken, bu hizmet özelleştirme uygulamaları kapsamında, dağıtım ve perakende satış lisansı sahibi özel hukuk tüzel kişileri olan şirketlere devredilmiştir. Elektrik ve Doğalgaz’ın dağıtım ve satışının Kamu İktisadi Teşebbüsleri tarafından gerçekleştirildiği dönemde ve özelleştirme programının yürütüldüğü süreçte, usulsüz veya kaçak kullanımların tespiti üzerine usulünce yapılan mühürleme işlemine aykırı davranışların TCK’nın 203. maddesi kapsamındaki suçu oluşturduğu tartışmasız ise de Elektrik ve Doğalgaz’ın dağıtım ve satışının, özelleştirme uygulamaları sonucu lisans sahibi özel şirketlere devredilmesinden sonra özel şirket yetkililerince yapılan mühürleme işlemi ve buna aykırı davranışların ceza hukuku açısından değerlendirilmesi gerekmektedir.

24.11.1994 tarih ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 37. maddesinin 27.04.1995 tarih ve 4105 sayılı Yasayla değişik ( a ) bendine göre “Bu Kanun hükümleri gereğince özelleştirme programına alınan kuruluşlar özel hukuk hükümlerine tabi olup, bunlar hakkında varsa kendi kuruluş kanunları ile diğer kanunlarda yer alan bu Kanuna aykırı hükümler ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uygulanmaz.”

5237 sayılı TCK’nın “Tanımlar” başlıklı 6. maddesinin gerekçesinde “kamusal faaliyet, Anayasa ve kanunlarda belirlenmiş olan usullere göre verilmiş olan bir siyasal kararla, bir hizmetin kamu adına yürütülmesidir. …Buna karşılık, kamusal bir faaliyetin yürütülmesinin ihaleye dayalı olarak özel hukuk kişilerince üstlenilmesi durumunda, bu kişilerin kamu görevlisi sayılmayacağı” belirtilmiştir.

Mühür bozma suçunun fiil öğesi bağlamında hukuka aykırılık unsurunun oluşması için, mühürleme yetkisinin kanuni dayanağının bulunması zorunludur. Ne yukarıda anılan 4046 sayılı Kanun’da, ne 20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile 14.03.2013 tarih ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nda, ne de başka bir özel Yasada özelleştirme sonrasında özel şirketlere mühürleme yetkisi verildiğine ve buna aykırı davrananlar hakkında TCK’nın 203. maddesi hükümlerinin uygulanacağına ilişkin bir hükme yer verilmemiştir.

4628 sayılı Kanun’a dayanılarak çıkarılan 25.09.2002 tarihli “Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin 13/3. maddesinde “Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi, kaçak elektrik enerjisi tükettiği tespit edilen gerçek veya tüzel kişilerin elektriğini keserek Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunacağı” belirtilmişse de bu düzenleme, yukarıda yer verilen Anayasa’nın 38 ve TCK’nın 2. maddeleri hükmü karşısında özel bir şirketin tatbik ettiği mührün bozulması eylemini suça dönüştürmez.

Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca Dairemize gönderilen 12.11.2013 tarih ve 29415146-2525 sayılı cevabi yazıda, suça konu mühürleme tutanağını düzenleyen … Elektrik Dağıtım A.Ş’nin özelleştirmesinin suç tarihinden önce kesinleştiği anlaşılmış olup, adı geçen şirketin kamusal yetki kullanma hakkı olmadığından, Anayasa ve Kanuna dayalı kamusal yetkiyi kullanan bir makam tarafından konulmuş mühürleme işleminin bulunmaması nedeniyle, sanığa yüklenen “mühür bozma” suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

SONUÇ : Yasaya aykırı, Cumhuriyet savcısı ve sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 21.12.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/7363 Karar: 2016/5820 Tarih: 22.06.2016

  • TCK 203. Madde

  • Mühür Bozma Suçu

1-TCK’nın 203. maddesi, esasta bir şeyin saklanmasını veya varlığının olduğu gibi muhafazasını sağlamak üzere, kanunun veya yetkili makamların emrine uyularak konulmuş mührün kaldırılmasını cezalandırmaktadır. Burada mühürleme işleminin amacı Devlet yönetiminin bir şeyi koruma altına alma ve başkalarının tasarrufunu önleme iradesinin konulan mühürle açıklanması olup, bu iradeyi etkisiz duruma getirerek onu ihlal eden herhangi bir eylem gerçekleştiği takdirde suç işlenmiş olacaktır. Bu nedenle, yasaya uygun biçimde konulan bir mührün varlığı, mühür bozma suçunun ön koşuludur. Elektrik sayaçlarında bulunan ve bakanlık mührü olarak adlandırılan mühürlerin sayaçlar imal edilirken üretilen bu sayacın standartlara uygun olarak tüketimi kaydettiğini göstermek amacıyla konulmuş açıklayıcı mahiyette olması ve bu mühürlerin sayaçlara takılması işlemiyle elektrik dağıtım şirketlerinin bir ilgisinin bulunmaması, sanık hakkında düzenlenen 14.09.2007 tarihli kaçak elektrik tespit tutanağında; yapılan kontrolde sayacın bakanlık mühürlerinin açılıp akım bobinine direnç konulduğunun tespit edildiğinin belirtilmesi ve elektrik dağıtım şirketi tarafından sanığın kaçak elektrik kullanımının engellenmesine yönelik bir mühürleme ve bunun sonucunda gerçekleşen mühür bozulması iddiasında bulunulmaması karşısında, kullanılan sayacın bakanlık mühürlerinin kırılması veya oynanması şeklinde gerçekleşen eylemin, mühür bozma suçunun yasal unsurlarını oluşturmayacağı ve sanığın beraati yerine yasal olmayan gerekçe ile mahkumiyetine hükmolunması, Kabule göre ise;

2-50. maddesinin tatbiki ile hapis cezası para cezasına çevrilirken yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden bir gün karşılığı para cezasının asgari haddin üzerinde tayini,

3-Sanığın adli sicil kaydında sabıkasının olmaması ve kurum zararını ödemesine rağmen, yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden “şartları oluşmadığından bahisle” denilerek 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,

Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), 22.06.2016 gününde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/17002 Karar: 2015/21169 Tarih: 18.11.2015

  • TCK 203. Madde

  • Mühür Bozma Suçu

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

TCK’nın 203. maddesinde düzenlenen mühür bozma suçu, durumun aynen muhafazasını sağlamak üzere yaptırıma bağlanmış olmakla, özel şirket tarafından yapılan mühürleme işleminin de geçerli olduğu nazara alınarak, borçtan dolayı kesik olan elektriği açıp kullandığı belirlenen sanığın, sayacın suç tarihinden önce mühürlenmiş olması halinde, mühür bozma suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekeceğinden, dairemizin 10.07.2013 tarihli bozma ilamına uyulduğu halde mühürleme tutanağı bulunup bulunmadığı katılan kurumdan sorulmadan, mühürleme işleminin özel şirket tarafından yapılması şeklindeki yasal olmayan gerekçeyle beraatine karar verilmesi,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle isteme aykırı olarak bozulmasına, 18.11.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/12638 Karar: 2015/20077 Tarih: 05.11.2015

  • TCK 203. Madde

  • Mühür Bozma Suçu

Z.. M.. A.Ş. vekili, kendi işletme sahalarında faaliyet gösteren suça konu yerle ilgili doğrudan ve dolaylı olarak zarar görme ihtimaline binaen katılma talebinde bulunmuş ve katılma talebi kabul edilmiş ise de, mühür bozma suçundan doğrudan zarar görmeyen şirketin bu talebinin reddine karar verilmesi gerektiği, usulsüz olarak verilen katılma kararının ise müşteki kuruma hükmü temyiz hak ve yetkisi vermeyeceğinden, müşteki kurum vekilinin mühür bozma suçu yönünden temyiz isteminin 1412 sayılı CMUK’nın gereğince reddine,

Sanıklar hakkındaki hırsızlık suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre temyiz itirazları yerinde olmadığından reddiyle hükmün onanmasına,

Sanıklar hakkında mühür bozma suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Dosya içeriğine göre sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;

1- Suça konu evin yasal olarak sanık N.. L..’ye ait olduğu ancak sanık H.. Y..’ın fiilen alarak kullandığını savunması karşısında suça konu yeri suç tarihinde kimin tarafından kullanıldığı araştırılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi,

2- Sanıkların üzerlerine atılı TCK’nın 203. maddesinde düzenlenen mühür bozma suçunun oluşumu için, suça konu sayacın suç tarihinden önce mühürlendiğine dair mühürleme tutanağının düzenlenmiş olması gerektiği gözetilerek, suç tarihinden önce fiilen mühürlenip mühürlenmediği katılan kurumdan sorulup, varsa mühürleme tutanağının aslı veya onaylı suretinin getirtilip, denetime olanak sağlayacak şekilde dosyaya konularak sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken mühür bozma suçundan dolayı beraatlerine karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, katılan Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bozulmasına, 05.11.2015 gününde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/15644 Karar: 2015/19933 Tarih: 04.11.2015

  • TCK 203. Madde

  • Mühür Bozma Suçu

1- Sanık hakkında tahliye olan yerde elektriğin kullanılıyor olması nedeniyle 17.01.2013 tarihinde kaçak tespit tutanağının düzenlendiği, sanığın soruşturma evresinde alınan ifadesinde 2011 yılında suç tutanağına konu olan yere taşındığını 2013 yılının ocak ayının son günlerinde de buradan taşındığı savunduğu, yargılama evresinde ise 24.05.2012 tarihinde ilgili konuttan ayrıldığını beyan ettiği, sanık tarafından 24.05.2012 tarihinde ilgili konuttan taşındığından dolayı sayacının aboneliğine son vermek istediğine ilişkin talebin kurum tarafından dosya içerisine ibraz edildiğinin anlaşılması karşısında sanığın adreste ne zamandan beri oturduğu, gerek kolluk marifetiyle, gerekse muhtarlık kayıtları ile diğer abonelikleri araştırılarak kesin olarak saptandıktan sonra, sanığın suç tarihinde ilgili yerde oturduğunun tespiti halinde kullanım süresine göre tüketim miktarı ile konuttaki kurulu gücün uyumlu olup olmadığı hakkında bilirkişiden rapor alınıp karşılıksız yararlanma kastının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken eksik kovuşturma ile beraat kararı verilmesi,

2- Kabule göre de;

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 09.12.2014 gün ve 455-541 sayılı kararı da dikkate alınarak, sanık hakkında mühür bozma suçunda 17.01.2013 tarihli kaçak elektrik tespit tutanağında tahliye olan yerde elektrik kullanıldığının belirlendiği, dosyada bulunan 12/10/2012 tarihli kaçak elektrik tespit tutanağında da tahliye olunan yerden elektrik kullanıldığı tespit edildiği belirtilmişse de tutanakta sayacın mühürlendiğine ilişkin bir ibare bulunmadığı gibi pens numarasının da bulunmadığının anlaşılması karşısında sanığın, üzerine atılı TCK’nın 203. maddesinde düzenlenen mühür bozma suçunun oluşumu için, suça konu sayacın suç tarihinden önce mühürlendiğine dair mühürleme tutanağının düzenlenmiş olması gerektiği gözetilerek, suç tarihinden önce fiilen mühürlenip mühürlenmediği katılan kurumdan sorulup, varsa mühürleme tutanağının aslı veya onaylı suretinin getirtilip, denetime olanak sağlayacak şekilde dosyaya konularak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, özel şirketin mühürleme yetkisinin bulunmadığı şeklindeki gerekçeyle mühür bozma suçundan dolayı beraatine karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı bozulmasına, 04.11.2015 gününde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/6589 Karar: 2015/9313 Tarih: 02.04.2015

  • TCK 203. Madde

  • Mühür Bozma Suçu

Elektrik dağıtım ve satışının kamu kurum ya da kuruluşları tarafından gerçekleştirildiği dönemde, anılan idarelerin mühürleme ve buna bağlı olarak işlemleri yerine getirme konusunda yetki ve görevlerinin bulunduğu hususu izahtan varestedir.

Belirtilen dağıtım ve satışın özelleştirilme kapsamına alınması sonrasındaki durumun değerlendirilmesinde ise;

4628 sayılı 03.03.2001 tarih 24335 Mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Enerji Piyasası Kanununun amaç, kapsam ve tanımlar başlıklı 3. fıkrasının 45. alt bendine göre; Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği, dağıtım ve perakende satış faaliyeti gösteren tüzel kişilerin görüşleri alınmak suretiyle TEDAŞ tarafından hazırlanarak dağıtım ve perakende satış lisansları hükümleri uyarınca dağıtım şirketleri, perakende şirketleri ile söz konusu şirketlerden hizmet alan tüm taraflara uygulanacak standart, usul ve esasları belirleyen kuralları ifade eder.

2.maddesinin ına göre piyasada faaliyet gösterecek tüzel kişilerin faaliyetlerinde uymaları gereken usul ve esaslar bu kanun ve ilgili yönetmeliklerle düzenlenir.

Belirtilen Kanunun , lisans sözleşmelerinde, yönetmelik uyarınca hizmet maliyetlerinin yansıtılmasına dair kurallar ile kayıp ve kaçakları asgariye indirecek önlemlerin uygulanmasına dair esasları içeren hükümlerin de bulunması öngörülmüştür.

Bu Kanunun 3. fıkrasında Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun görev ve yetkileri arasında, Kurul kararıyla bu kanun hükümleri uyarınca çıkaracağı yönetmelikleri piyasada faaliyet gösteren tüzel kişilerin ve ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerini alarak hazırlamak da sayılmıştır.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu ise bu kanun hükümlerini uygulamak, tüketicilere güvenilir kaliteli, kesintisiz ve düşük maliyetli elektrik enerjisi hizmeti verilmesini teminen gerekli düzenlemeleri yapmak ile Kanunun görevlendirilmiştir.

Yukarıda yasal dayanakları ve kapsamı ifade edilen Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 3. fıkrasına göre “Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi, kaçak elektrik enerjisi tükettiği tespit edilen gerçek veya tüzel kişilerin elektriğini keserek Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunur.”

Aynı Yönetmelik hükmü “Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi, kaçak tespit süreci sonunda kaçak elektrik enerjisi tüketimi tespit edilen gerçek veya tüzel kişilerin elektrik enerjisini keserek mühür altına alır, Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunur.” şeklinde 13/07/2011 tarihinde değişikliğe uğramıştır.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun yasal yetkisi dahilinde almış olduğu 29/12/2005 tarihli karar ile “kaçak ve usulsüz elektrik enerjisi kullanılması durumunda yapılacak işlemlere ilişkin usul ve esaslar” belirlenmiş, bu kapsamda kaçak ve usulsüz elektriğin tespiti ile mühürlemenin usulü düzenlenmiştir. Bu düzenleme bir suç ihdası yani idari bir eylemle bir suç oluşturulması olmayıp TCK’nın 203. maddesinde düzenlenen mühür bozma suçunun mühürlemeyle ilgili işlemlerinin idari olarak nasıl gerçekleşeceğinin kayıt altına alınmasından ibarettir. Buna göre Enerji Piyasası Denetleme Kurulunun TCK’nın 203. maddesinde belirtilen yetkili amir konumunda olduğu yukarıdaki mevzuat hükümlerinden kolaylıkla anlaşılmaktadır. Yani yetkili amir durumunda olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun, kanunun kendisine verdiği hak ve yükümlülüğe bağlı olarak aldığı karar ve çıkardığı yönetmelik hükümlerine göre yapılacak mühürleme işlemi yetkili amirin emriyle yapılan bir mühürlemedir. Bu mühürlemenin mutlaka TCK’nın 6. maddesi kapsamında kalan kamu görevlileri eliyle gerçekleştirilmesi, hususu 765 sayılı TCK’nın aksine, 5237 sayılı ne doğrudan, ne de dolaylı olarak düzenlenmemiştir. Düzenlenmeyen bir hususun yorum ile ortaya konulması da yasama organının yetkisine müdahale anlamını taşıyacaktır. Nitekim, Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 4. maddesinde fiilen mühürleme işleminin kimin tarafından yapılacağı açıkça ifade edilmiştir.

Her ne kadar Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin değişiklik öncesi yürürlükte olduğu dönemde mühürleme yapılacağına dair bir hüküm bulunmadığı akla gelebilirse de, 622 sayılı Kurul kararı bu tereddüdü tamamen ortadan kaldıracak nitelikte bir içeriğe sahip olup, karar ekindeki tutanakların kapsamı da bu kabulü doğrular niteliktedir.

Yukarıda izahı yapılan mevzuat hükümlerine göre, Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinde yapılan değişikliğin Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun 29/12/2005 tarihli karar içeriği ile birlikte değerlendirilmesinin gerektiği, bu değişikliğin gerek özelleştirme kapsamına alınan şirketlere gerekse özelleştirme sonrası dağıtım lisansı sahibi tüzel kişilere yeni bir yetki verilmesinden ziyade, mevcut yetkinin açıklanmasından ibaret bulunduğu, somut olayda özelleştirme kapsamına alınan kurumun bu işlemler sırasında ve özelleştirme sonrasında da dağıtım lisansı sahibi olan tüzel kişinin kaçak elektriği kesme ve buna bağlı olarak mühürleme yetkisinin varlığının kabulünün zorunluluk arz ettiği ortadadır.

5237 sayılı TCK’nın 203. maddesinde yer alan “… veya yetkili makamların emri uyarınca …” ibaresinin Anayasa’nın 2 38. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptali istemiyle itiraz yoluna başvurulması üzerine Anayasa Mahkemesinin 26/07/2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2012/77 E. 2013/66 K. sayılı kararıyla, “Mühür, kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için konulmaktadır. Mühürleme, kanun ya da yetkili makamların emri uyarınca yapılmaktadır. Kanunlarda, “bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için” mühür konulması şeklinde bir düzenlemeye yer verilmesi durumunda, kanunun emriyle konulan mühür söz konusu olmaktadır. Bunun yanında idari organlar kanunlarla, bir iş veya işlemin yerine getirilmesi konusunda yetkili kılınabilirler. Kanunla verilen bu yetkiyi kullanan organlar, “bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için” mühür konulması emrini verebilirler. Burada mühürleme emrini verme yetkisi dayanağını yine kanundan almaktadır.

İtiraz konusu kuralda yer alan yetkili makamlar, kendilerine kanunlarla verilmiş yetkiye dayanarak mühür koymaktadırlar. Bir başka ifadeyle, bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için kanunla yetkili kılınan makam, bu yetkisini “mühürleme” yapmak suretiyle kullanmaktadır. Dolayısıyla, mühürleme yetkisinin hangi makamlar tarafından kullanılacağı, kapsamı ve sınırları kanunlarla önceden belirlenmiş olmaktadır. Bu durumda, yetkili makamların emri ile mühür konulması, çerçevesi sınırsız, belirsiz, geniş bir alanın idarenin düzenlemesine bırakıldığı anlamına gelmez.

Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasanın 2 38. maddelerine aykırı değildir. Gerekçelerine yer verilmek suretiyle iptal isteminin reddine karar verilmiştir.

Belirtilen ilkeler gözetilerek; tebliğnamede, özelleştirme uygulamaları neticesi elektrik dağıtım satışının hangi tarihte devredildiği araştırılarak sanığın hukuki durumunun belirlenmesi hususunda bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.

Bozmaya uyularak gereği yerine getirilmiş, delillerle iddia ve savunma, duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanmasına, 02.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/21912 Karar: 2015/1026 Tarih: 02.02.2015

  • TCK 203. Madde

  • Mühür Bozma Suçu

5237 sayılı Kanun’un “Kamu güvenine karşı suçlar” bölümünde, düzenlenen “mühür bozma” suçunun konusu, kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin olduğu gibi korunması veya üzerinde değişiklik yapılmaması için konulan mühürdür. Suçla korunan değer, kamu idaresinin, dolayısıyla devletin otoritesidir. Kanunla verilmiş yetkiye dayalı olarak ve usulüne uygun bir şekilde yetkili makam tarafından konulan mührün kaldırılması ya da konuluş amacına aykırı hareket edilmesi ile mühür bozma suçu oluşur.

Devlet daha önce, elektrik dağıtım ve satışını Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile bunlara bağlı müessese ve ortaklıklar eliyle gerçekleştirirken, bu hizmet özelleştirme uygulamaları kapsamında, dağıtım ve perakende satış lisansı sahibi özel hukuk tüzel kişileri olan şirketlere devredilmiştir. Elektrik ve doğalgazın dağıtım ve satışının Kamu İktisadi Teşebbüsleri tarafından gerçekleştirildiği dönemde ve özelleştirme programının yürütüldüğü sürece, usulsüz veya kaçak kullanımların tespiti üzerine usulünce yapılan mühürleme işlemine aykırı davranışların 203. maddesi kapsamındaki suçu oluşturduğu tartışmasız ise de bunların dağıtım ve satışının, özelleştirme uygulamaları sonucu lisans sahibi özel şirketlere devredilmesinden sonra özel şirket yetkililerince yapılan mühürleme işlemi ve buna aykırı davranışların ceza hukuku açısından değerlendirilmesi gerekmektedir.

24/11/1994 tarih ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 27.4.1995 tarih ve 4105 sayılı Yasayla değişik (a) bendine göre “Bu Kanun hükümleri gereğince özelleştirme programına alınan kuruluşlar özel hukuk hükümlerine tabi olup, bunlar hakkında varsa kendi kuruluş kanunları ile diğer kanunlarda yer alan bu Kanuna aykırı hükümler ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uygulanmaz.”

5237 sayılı Kanun’un “Tanımlar” başlıklı gerekçesinde “kamusal faaliyet, Anayasa ve kanunlarda belirlenmiş olan usullere göre verilmiş olan bir siyasal kararla, bir hizmetin kamu adına yürütülmesidir… Buna karşılık, kamusal bir faaliyetin yürütülmesinin ihaleye dayalı olarak özel hukuk kişilerince üstlenilmesi durumunda, bu kişilerin kamu görevlisi sayılmayacağı” belirtilmiştir.

Mühür bozma suçunun fiil öğesi bağlamında hukuka aykırılık unsurunun oluşması için, mühürleme yetkisinin kanuni dayanağının bulunması zorunludur. Ne yukarıda anılan 4046 sayılı Kanun’da, ne 20.2.2001 tarih ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile 14.3.2013 tarih ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nda, ne de başka bir özel Yasada özelleştirme sonrasında özel şirketlere mühürleme yetkisi verildiğine ve buna aykırı davrananlar hakkında TCK’nun hükümlerinin uygulanacağına ilişkin bir hükme yer verilmemiştir.

4628 sayılı Kanun’a dayanılarak çıkarılan 25.09.2002 tarihli “Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin “Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi, kaçak elektrik enerjisi tükettiği tespit edilen gerçek veya tüzel kişilerin elektriğini keserek Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunacağı” belirtilmişse de bu düzenleme, yukarıda yer verilen Anayasa’nın TCK’nun hükmü karşısında özel bir şirketin tatbik ettiği mührün bozulması eylemini suça dönüştürmez.” şeklindeki açıklamaları dikkate alındığında somut olayda ÇEDAŞ Çamlıbel Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin suç tarihi olan 22.09.2011 tarihinden önce 31.08.2010 tarihinde özelleştirilmiş olması sebebiyle suçun yasal unsurlarının oluşmayacağı gözetilmeden yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun uyarınca, anılan kararın bozulması istenilmiş olmakla, Dairemize gönderilen dosya incelenerek gereği görüşüldü:

Sonuç: İncelenen dosya içeriğine göre; 22.09.2011 tarihli mühür bozma tutanağına konu 06.09.2011 tarihli mühürleme işlemini gerçekleştiren katılan Çamlıbel Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi’nin mühürleme tarihinden önce 31.08.2010 tarihinde özelleştirilmesi nedeniyle, lisans sahibi özel şirket görevlileri tarafından yapılan bu mühürleme işlemine aykırı davranışta, 5237 sayılı TCK’nun 203. maddesinde düzenlenen “mühür bozma” suçunun unsurlarının oluşmayacağı anlaşılmakla; kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki istem yerinde görüldüğünden, Boğazlıyan Asliye Ceza Mahkemesinin 02.12.2011 gün ve 2011/256 Esas, 2011/287 sayılı kararının 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre aynı maddenin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca karar verilmesi mümkün görüldüğünden, yüklenen suç unsurları itibariyle oluşmadığından sanığın beraatine, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 02.02.2015 gününde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/24645 Karar: 2014/11849 Tarih: 17.06.2014

  • TCK 203. Madde

  • Mühür Bozma Suçu

Sanık hakkında mühür bozma ve su hırsızlığı suçlarından verilen 30.06.2011 tarih ve 2011/446 Esas, Karar sayılı mahkumiyet hükmünün sanık tarafından yasal sürede temyiz edildiği, su hırsızlığı suçundan kurulan hükmün Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.12.2012 tarihli yazısı ile 6352 sayılı Yasanın geçici 2/1-2. maddeleri uyarınca yeniden değerlendirilmesi için iadesi üzerine iade kapsamında bulunmayan mühür bozma suçundan yeniden hüküm kurulmadığı ve tebliğe rağmen temyiz edilmediği anlaşılmakla, sanığın 14.07.2011 tarihli temyiz dilekçesinin 30.06.2011 tarihli ilk hükümde yer alan mühür bozma suçuna yönelik olduğu kabul edilerek yapılan incelemede:

5237 sayılı TCK.nun 203/1. maddesinde düzenlenen mühür bozma suçunun gerçekleşmesi için önceden yapılmış usulüne uygun mühürleme işleminin bulunması gerektiği cihetle, suça konu 10.07.2008 tarihli tutanağa dayanak teşkil eden mühürleme tutanağının bulunup bulunmadığı tespit edilip var ise aslı veya onaylı suretinin dosya arasına getiıtilmesinden sonra, toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması,

SONUÇ : Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17.06.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/24782 Karar: 2014/8743 Tarih: 06.05.2014

  • TCK 203. Madde

  • Mühür Bozma Suçu

Gerekçeli karar başlığında yanlış yazılı suç tarihinin 22.07.2010 olarak mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür.

TCK’nın 203. maddesi, esasta bir şeyin saklanmasını veya varlığının olduğu gibi muhafazasını sağlamak üzere, kanunun veya yetkili makamların emrine uyularak konulmuş mührün kaldırılmasını cezalandırmaktadır. Burada mühürleme işleminin amacı Devlet yönetiminin bir şeyi koruma altına alma ve başkalarının tasarrufunu önleme iradesinin konulan mühürle açıklanması olup, bu iradeyi etkisiz duruma getirerek onu ihlal eden herhangi bir eylem gerçekleştiği takdirde suç işlenmiş olacaktır. Bu nedenle, yasaya uygun biçimde konulan bir mührün varlığı, mühür bozma suçunun ön koşuludur. Elektrik sayaçlarında bulunan ve bakanlık mührü olarak adlandırılan mühürlerin sayaçların imali aşamasında konulup amacının, üretilen sayacın uluslararası standartlara uygun olarak üretildiği ve bu standartlara uygun tüketimi kaydettiğini açıklayıcı mahiyette bulunduğu, bu mühürlerin sayaçlara takılması işlemiyle elektrik dağıtım şirketlerinin bir ilgisinin bulunmadığı, bakanlık mühürlerine müdahale edildiği tespit edilmesi halinde, sayaçların imali aşamasında konulan bakanlık mührünün anılan Yasa ve maddesinde belirtilen mühür olarak kabul edilemeyeceğinden yüklenen suçun yasal unsurlarının oluşmayacağı, suç tarihi itibariyle elektrik dağıtım şirketi tarafından sanığın kaçak elektrik kullanımının engellenmesine yönelik bir mühürleme ve bunun sonucunda gerçekleşen mühür bozma tutanağı bulunması halinde ise mühür bozma suçundan bahsedilebileceği cihetle;

1- Sanık hakkında mühür bozma suçundan cezalandırılması talebiyle açılan davada sanığın yüklenen suçu kabul etmediği, dosya içerisinde katılan kurum görevlilerince suç tarihi olan 22.07.2010 öncesine ait herhangi bir mühürleme tutanağı bulunmadığının anlaşılması karşısında, gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi ve suç unsurlarının tespiti bakımından; 5237 sayılı TCK’nın 203/1. maddesinde düzenlenen mühür bozma suçunun gerçekleşmesi için önceden yapılmış usulüne uygun mühürleme bulunması gerektiğinden, 22.07.2010 tarihinden önce katılan kurum görevlilerince yapılmış bir mühürleme işlemi bulunup bulunmadığının araştırılarak varsa tutanağın as veya onaylı suretlerinin dosya arasına getirilmesinden sonra sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmedin, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması,

2- Kabul ve uygulamaya göre de;

a-Sanık hakkında kurulan hükümde TCK’nın 203/1. maddesinde öngörülen seçimlik cezalardan hapis cezasının seçilmesine rağmen belirlenen kısa süreli hapis cezası TCK’nın 50/1-a maddesi gereğince adli para cezasına çevrilmek suretiyle aynı Yasanın 50/2. maddesine aykırı davranılması,

b-Suçtan doğrudan zarar gören müşteki kurum adına vekilinin 26.05.2011 tarihli oturumundaki katılma istemi konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmeden şikayetçi kurum lehine vekalet ücretine hükmolunması,

Sonuç: Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, aleyhe temyiz olmadığından ceza miktarı itibariyle kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, 06.05.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/6928 Karar: 2014/5698 Tarih: 26.03.2014

  • TCK 203. Madde

  • Mühür Bozma Suçu

Dosya kapsamına göre, benzer bir olaya ilişkin Yargıtay 11. Ceza Dairesinin Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 30/10/2013 tarihli ve 2012/22539 esas, 2013/15593 sayılı ilâmında belirtildiği üzere; “Anayasa’nın 38. maddesine göre “kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz. Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.” Aynı hususlar, 5237 sayılı Kanun’un “Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi” başlıklı 2. maddesinde de vurgulanmış ve “İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz.” hükmüne yer verilmiştir. 5237 sayılı Kanun’un “Kamu güvenine karşı suçlar” bölümünde, 203. maddede düzenlenen “mühür bozma” suçunun konusu, kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin olduğu gibi korunması veya üzerinde değişiklik yapılmaması için konulan mühürdür. Suçla korunan değer, kamu idaresinin, dolayısıyla devletin otoritesidir. Kanunla verilmiş yetkiye dayalı olarak ve usulüne uygun bir şekilde yetkili makam tarafından konulan mührün kaldırılması ya da konuluş amacına aykırı hareket edilmesi ile mühür bozma suçu oluşur. Devlet daha önce, elektrik dağıtım ve satışım Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile bunlara bağlı müessese ve ortaklıklar eliyle gerçekleştirirken, bu hizmet özelleştirme uygulamaları kapsamında, dağıtım ve perakende satış lisansı sahibi özel hukuk tüzel kişileri olan şirketlere devredilmiştir.

Elektrik ve Doğalgaz’ın dağıtım ve satışının Kamu İktisadi Teşebbüsleri tarafından gerçekleştirildiği dönemde ve özelleştirme programının yürütüldüğü sürece, usulsüz veya kaçak kullanımların tespiti üzerine usulünce yapılan mühürleme işlemine aykırı davranışların 203. maddesi kapsamındaki suçu oluşturduğu tartışmasız ise de bunların dağıtım ve satışının, özelleştirme uygulamaları sonucu lisans sahibi özel şirketlere devredilmesinden sonra özel şirket yetkililerince yapılan mühürleme işlemi ve buna aykırı davranışların ceza hukuku açısından değerlendirilmesi gerekmektedir. 24/11/1994 tarih ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 37. maddesinin 27.4.1995 tarih ve 4105 sayılı Yasayla değişik ( a ) bendine göre “Bu Kanun hükümleri gereğince özelleştirme programına alınan kuruluşlar özel hukuk hükümlerine tabi olup, bunlar hakkında varsa kendi kuruluş kanunları ile diğer kanunlarda yer alan bu Kanuna aykırı hükümler ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uygulanmaz.” 5237 sayılı Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 6. maddesinin gerekçesinde “kamusal faaliyet, Anayasa ve kanunlarda belirlenmiş olan usullere göre verilmiş olan bir siyasal kararla, bir hizmetin kamu adına yürütülmesidir.

Buna karşılık, kamusal bir faaliyetin yürütülmesinin ihaleye dayalı olarak özel hukuk kişilerince üstlenilmesi durumunda, bu kişilerin kamu görevlisi sayılmayacağı” belirtilmiştir. Mühür bozma suçunun fiil öğesi bağlamında hukuka aykırılık unsurunun oluşması için, mühürleme yetkisinin kanuni dayanağının bulunması zorunludur. Ne yukarıda anılan 4046 sayılı Kanun’da, ne 20.2.2001 tarih ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile 14.3.2013 tarih ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nda, ne de başka bir özel Yasada özelleştirme sonrasında özel şirketlere mühürleme yetkisi verildiğine ve buna aykırı davrananlar hakkında 203. maddesi hükümlerinin uygulanacağına ilişkin bir hükme yer verilmemiştir. 4628 sayılı Kanun’a dayanılarak çıkarılan 25.09.2002 tarihli “Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin 13/3. maddesinde “Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi, kaçak elektrik enerjisi tükettiği tespit edilen gerçek veya tüzel kişilerin elektriğini keserek Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunacağı” belirtilmişse de bu düzenleme, yukarıda yer verilen Anayasa’nın 38 ve 2. maddeleri hükmü karşısında özel bir şirketin tatbik ettiği mührün bozulması eylemini suça dönüştürmez.” Şeklindeki açıklamaları dikkate alındığında somut olayda Y… Elektrik Dağıtım A.Ş’nin suç tarihi olan 04/07/2012 tarihinde özelleştirilmiş olması sebebiyle suçun yasal unsurlarının oluşmayacağı gözetilmeden yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, anılan kararın bozulması istenilmiş olmakla, Dairemize gönderilen dosya incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR : İncelenen dosya içeriğine göre; 04.07.2012 tarihli mühür bozma tutanağına konu 26.01.2012 tarihli mühürleme işlemini gerçekleştiren katılan Y… Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi’nin mühürleme tarihinden önce 29.12.2010 tarihinde özelleştirilmesi nedeniyle lisans sahibi özel şirket görevlileri tarafından yapılan bu mühürleme işlemine aykırı davranışta, 5237 sayılı TCK’nun 203. maddesinde düzenlenen “mühür bozma” suçunun unsurlarının oluşmayacağı anlaşılmakla;

SONUÇ : Kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki istem yerinde görüldüğünden, Samsun 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 18.06.2013 gün ve 2013/425 Esas, 2013/639 sayılı kararının 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre aynı maddenin 4. fıkrasının ( d ) bendi uyarınca karar verilmesi mümkün görüldüğünden yüklenen suç unsurları itibariyle oluşmadığından sanığın beraatine, cezanın çektirilmemesine, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/17202 Karar: 2014/4291 Tarih: 10.03.2014

  • TCK 203. Madde

  • Mühür Bozma Suçu

Anayasa’nın 38. maddesine göre “kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz. Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.” Aynı hususlar, 5237 sayılı TCK’nun “Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi” başlıklı 2. maddesinde de vurgulanmış ve “İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz.” hükmüne yer verilmiştir.

5237 sayılı TCKnun “Kamu güvenine karşı suçlar” bölümünde, 203. maddede düzenlenen “mühür bozma” suçunun konusu, kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin olduğu gibi korunması veya üzerinde değişiklik yapılmaması için konulan mühürdür. Suçla korunan değer, kamu idaresinin, dolayısıyla devletin otoritesidir. Kanunla verilmiş yetkiye dayalı olarak ve usulüne uygun bir şekilde yetkili makam tarafından konulan mührün kaldırılması ya da konuluş amacına aykırı hareket edilmesi ile mühür bozma suçu oluşur.

Devlet daha önce, elektrik dağıtım ve satışını Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile bunlara bağlı müessese ve ortaklıklar eliyle gerçekleştirirken, bu hizmet özelleştirme uygulamaları kapsamında, dağıtım ve perakende satış lisansı sahibi özel hukuk tüzel kişileri olan şirketlere devredilmiştir. Elektrik ve doğalgazın dağıtım ve satışının Kamu İktisadi Teşebbüsleri tarafından gerçekleştirildiği dönemde ve özelleştirme programının yürütüldüğü süreçte, usulsüz veya kaçak kullanımların tespiti üzerine usulünce yapılan mühürleme işlemine aykırı davranışların TCKnun 203. maddesi kapsamındaki suçu oluşturduğu tartışmasız ise de dağıtım ve satışının, özelleştirme uygulamaları sonucu lisans sahibi özel şirketlere devredilmesinden sonra özel şirket yetkililerince yapılan mühürleme işlemi ve buna aykırı davranışların ceza hukuku açısından değerlendirilmesi gerekmektedir.

24/11/1994 tarih ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 37. maddesinin 27.4.1995 tarih ve 4105 sayılı Yasayla değişik (a) bendine göre “Bu Kanun hükümleri gereğince özelleştirme programına alınan kuruluşlar özel hukuk hükümlerine tabi olup, bunlar hakkında varsa kendi kuruluş kanunları ile diğer kanunlarda yer alan bu Kanuna aykırı hükümler ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uygulanmaz.”

5237 sayılı TCK’nun “Tanımlar” başlıklı 6. maddesinin gerekçesinde “kamusal faaliyet, Anayasa ve kanunlarda belirlenmiş olan usullere göre verilmiş olan bir siyasal kararla, bir hizmetin kamu adına yürütülmesidir. Buna karşılık, kamusal bir faaliyetin yürütülmesinin ihaleye dayalı olarak özel hukuk kişilerince üstlenilmesi durumunda, bu kişilerin kamu görevlisi sayılmayacağı” belirtilmiştir.

Mühür bozma suçunun fiil öğesi bağlamında hukuka aykırılık unsurunun oluşması için, mühürleme yetkisinin kanuni dayanağının bulunması zorunludur. Ne yukarıda anılan 4046 sayılı Kanun’da, ne 20.02.2001 tarih ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile 14.03.2013 tarih ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nda, ne de başka bir özel Yasada özelleştirme sonrasında özel şirketlere mühürleme yetkisi verildiğine ve buna aykırı davrananlar hakkında 203. maddesi hükümlerinin uygulanacağına ilişkin bir hükme yer verilmemiştir.

4628 sayılı Kanun’a dayanılarak çıkarılan 25.09.2002 tarihli “Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin 13/3. maddesinde “Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi, kaçak elektrik enerjisi tükettiği tespit edilen gerçek veya tüzel kişilerin elektriğini keserek Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunacağı” belirtilmişse de bu düzenleme, yukarıda yer verilen Anayasa’nın 38 ve 2. maddeleri hükmü karşısında özel bir şirketin tatbik ettiği mührün bozulması eylemini suça dönüştürmez.

Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 12.11.2013 tarih ve 2525 sayılı Dairemize hitaben gönderilen cevabi yazısında belirtildiği üzere B… Elektrik Dağıtım A.Ş.nin 28.01.2009 tarihinde hisselerinin özel şirkete devredildiği, 16.02.2011 olan mühürleme tarihinde lisans sahibi özel şirket görevlileri tarafından yapılan işleme aykırı davranışta, 5237 sayılı TCKnun 203. maddesinde düzenlenen “mühür bozma” suçunun unsurları oluşmadığından, açıklanan bu gerekçelerle; eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi,

SONUÇ : Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 saylı CMUKnun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.03.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/6793 Karar: 2014/10 Tarih: 13.01.2014

  • TCK 203. Madde

  • Mühür Bozma Suçu

Sanık hakkında hırsızlığa teşebbüs, konut dokunulmazlığını bozma ve mala zarar verme suçlarından kamu davası açıldığı ve hükmün esasını oluşturan kısa kararda da sanığın atılı suçlardan cezalandırılmasına karar verildiği halde, hükmün gerekçe bölümünde, TCK’nın 203/1.maddesi uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davası açılan sanığın borcunu ödememesi nedeniyle kesilerek mühürlenen elektriği açarak kullandığı gerekçesiyle cezalandırılmasına karar verildiği yazılmak suretiyle hükümde çelişkiye neden olunması,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, 13.01.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas: 2012/11501 Karar: 2013/15037 Tarih: 22.10.2013

  • TCK 203. Madde

  • Mühür Bozma Suçu

Anayasa’nın göre kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz. Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur. Aynı hususlar, 5237 sayılı TCK’nun Suçta ve Cezada Kanunilik ilkesi başlıklı de vurgulanmış ve İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz. hükmüne yer verilmiştir.

5237 sayılı TCK’nun Kamu güvenine karşı suçlar bölümünde, düzenlenen mühür bozma suçunun konusu, kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin olduğu gibi korunması veya üzerinde değişiklik yapılmaması için konulan mühürdür. Suçla korunan değer, kamu idaresinin, dolayısıyla devletin otoritesidir. Kanunla verilmiş yetkiye dayalı olarak ve usulüne uygun bir şekilde yetkili makam tarafından konulan mührün kaldırılması ya da konuluş amacına aykırı hareket edilmesi ile mühür bozma suçu oluşur.

Devlet daha önce, elektrik dağıtım ve satışını Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile bunlara bağlı müessese ve ortaklıklar eliyle gerçekleştirirken, bu hizmet özelleştirme uygulamaları kapsamında, dağıtım ve perakende satış lisansı sahibi özel hukuk tüzel kişileri olan şirketlere devredilmiştir. Elektrik ve Doğalgaz’ın dağıtım ve satışının Kamu İktisadi Teşebbüsleri tarafından gerçekleştirildiği dönemde ve özelleştirme programının yürütüldüğü sürece, usulsüz veya kaçak kullanımların tespiti üzerine usulünce yapılan mühürleme işlemine aykırı davranışların TCK’nun kapsamındaki suçu oluşturduğu tartışmasız ise de Elektrik ve Doğalgaz’ın dağıtım ve satışının, özelleştirme uygulamaları sonucu lisans sahibi özel şirketlere devredilmesinden sonra özel şirket yetkililerince yapılan mühürleme işlemi ve buna aykırı davranışların ceza hukuku açısından değerlendirilmesi gerekmektedir.

24/11/1994 tarih ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 27.4.1995 tarih ve 4105 sayılı Yasayla değişik (a) bendine göre Bu Kanun hükümleri gereğince özelleştirme programına alınan kuruluşlar özel hukuk hükümlerine tabi olup, bunlar hakkında varsa kendi kuruluş kanunları ile diğer kanunlarda yer alan bu Kanuna aykırı hükümler ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uygulanmaz.

5237 sayılı TCK’nun Tanımlar başlıklı gerekçesinde kamusal faaliyet, Anayasa ve kanunlarda belirlenmiş olan usullere göre verilmiş olan bir siyasal kararla, bir hizmetin kamu adına yürütülmesidir… Buna karşılık, kamusal bir faaliyetin yürütülmesinin ihaleye dayalı olarak özel hukuk kişilerince üstlenilmesi durumunda, bu kişilerin kamu görevlisi sayılmayacağı belirtilmiştir.

Mühür bozma suçunun fiil öğesi bağlamında hukuka aykırılık unsurunun oluşması için, mühürleme yetkisinin kanuni dayanağının bulunması zorunludur. Ne yukarıda anılan 4046 sayılı Kanun’da, ne 20.2.2001 tarih ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile 14.3.2013 tarih ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nda, ne de başka bir özel Yasada özelleştirme sonrasında özel şirketlere mühürleme yetkisi verildiğine ve buna aykırı davrananlar hakkında TCK’nun hükümlerinin uygulanacağına ilişkin bir hükme yer verilmemiştir.

4628 sayılı Kanun’a dayanılarak çıkarılan 25.09.2002 tarihli Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi, kaçak elektrik enerjisi tükettiği tespit edilen gerçek veya tüzel kişilerin elektriğini keserek Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunacağı belirtilmişse de bu düzenleme, yukarıda yer verilen Anayasa’nın TCK’nun hükmü karşısında özel bir şirketin tatbik ettiği mührün bozulması eylemini suça dönüştürmez.

Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; 12.08.2010 olan suç tarihinde Çamlıbel Elektrik Dağıtım A.Ş.nin özelleştirilme sürecinin ne zaman kesinleştiği araştırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi;

Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 321. maddesi uyarınca bozulmasına, 22.10.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.

Sonuç olarak: Gerek yukarıda aktarılan 11.CD.nin 22.10.2013, 2012/11501 E, 2013/15037 K sayılı kararı, gerekse de 11.CD.nin 22.10.2013, 2012/11503 E, 2013/15039 K, 11.CD.nin 25.10.2013, 2012/11540 E, 2013/15397 K, 11.CD.nin 25.10.2013, 2012/16054 E, 2013/15398 K, 11.CD.nin 25.10.2013, 2012/11538 E, 2013/15400 K. sayılı kararları nazara alındığında özelleştirilen TEDAŞ şirketinin vurduğu mührün bozulması ile mühür bozma suçunun oluşmayacağı kararına varılmıştır.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/2582 Karar: 2013/12213 Tarih: 09.05.2013

  • TCK 203. Madde

  • Mühür Bozma Suçu

1- Üst Cumhuriyet Savcısının sanık hakkında elektrik enerjisi hırsızlığı (karşılıksız yararlanma) suçundan kurulan ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;

Yapılan duruşmaya toplanan delillere, gerekçeye hakimin kanaat ve takdirine göre temyiz itirazları yerinde olmadığından reddiyle hükmün istem gibi ONANMASINA,

2- Üst Cumhuriyet Savcısının sanık hakkında mühür bozma suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz istemine gelince;

Sanık hakkında elektrik enerjisi hırsızlığı ve mühür bozma suçlarından dava açıldığı, 5237 sayılı TCK’nın 203. maddesinde düzenlenen mühür bozma suçunun “mührün koruduğu hukuki değere karşı ve mührün konuluş amacına aykırı hareket edilmesiyle” işlenen bir suç olduğu, aynı Kanunun 142/1 -f maddesinde düzenlenen elektrik enerjisi hırsızlığı suçundan bağımsız olarak düzenlendiği, somut olayda, kaçak elektrik tespit tutanağı, 03.03.2006 tarihli mühürleme tutanağı, tutanak düzenleyicisi tanığın yeminli anlatımı, mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi raporu ile 24.01.2011 tarihli oturumda dinlenen bilirkişinin ek beyanına göre, sanığın suça konu çırçır fabrikasında kaçak elektrik kullanmak suretiyle mührün konuluş amacına aykırı hareket ettiği sabit olup, atılı mühür bozma suçundan mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, Üst Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, 09.05.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS