Parada Sahtecilik Suçu
TCK Madde 197
(1) Memlekette veya yabancı ülkelerde kanunen tedavülde bulunan parayı, sahte olarak üreten, ülkeye sokan, nakleden, muhafaza eden veya tedavüle koyan kişi, iki yıldan oniki yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Sahte parayı bilerek kabul eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
(3) Sahteliğini bilmeden kabul ettiği parayı bu niteliğini bilerek tedavüle koyan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
TCK Madde 197 Gerekçesi
Madde metninde parada sahtecilik suçu tanımlanmıştır.
Suçun konusu paradır. Paranın, madeni veya kağıt para ya da millî veya yabancı para olması arasında fark gözetilmemiştir. Suç konusu paranın kanunen tedavülde bulunması gerekir. Bu nedenle, tedavülden kaldırılmış ve örneğin antika özellik taşıyan paranın sahte olarak üretilmesi, ancak dolandırıcılık suçu bağlamında değerlendirilebilir.
Söz konusu suçu oluşturan seçimlik hareketler, sahte olarak üretme, ülkeye sokma, nakletme, muhafaza etme ve tedavüle koyma olarak belirlenmiştir.
Sahte paradan söz edebilmek için, üretilen paranın sahteliğinin beş duyu organıyla anlaşılabilir olmaması gerekir. Başka bir deyişle, tecrübe sahibi olmayan ve parayı özel bir incelemeye tâbi tutmayan bir kimsenin bu parayı gerçek para olarak kabul etmesinin olanaklı bulunması gerekir. Gerçek para olmadığı ilk bakışta anlaşılabilen durumlarda, suçtan söz edilemez. Başka bir deyişle, para görüntüsü taşımakla birlikte aldatıcılık özelliği olmayan kağıt veya maden parçası, bu suçun konusunu oluşturmaz. Bu hususu vurgulamak için uygulamamızda sahte paranın “sürüm yeteneği”nden söz edilmektedir.
Maddenin ikinci fıkrasında sahte parayı kabul etmek, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Ancak, bu suçun oluşabilmesi için, kabul edilen paranın sahte olduğunun bilinmesi gerekir; yani bu suç, ancak doğrudan kastla işlenebilir.
Üçüncü fıkrada ise, sahteliği bilinmeden kabul edilen paranın bu niteliğinin öğrenilmesine rağmen tedavüle konulması, birinci fıkraya göre daha az cezayı gerektiren bir durum olarak kabul edilmiştir. Bu durumda, kişi sahteliğini bilmeden kabul ettiği parayı, bu özelliğini öğrendikten sonra elinden çıkarmaya çalışmaktadır.
TCK 197 (Parada Sahtecilik Suçu) Emsal Yargıtay Kararları
Ceza Genel Kurulu 2016/190 E. , 2019/593 K.
- TCK 197
- Parada sahtecilik suçunun unsurları
- Sahte parayı tedavüle koyma
Parada sahtecilik suçu kamu güvenine karşı işlenen suçlardan olup zarar görme tehlikesi altında bulunan ve kamu güveni zedelenen tüm toplum bu suçun mağduru durumundadır. Bununla birlikte sahte paranın kullanılması hâlinde bireyler de zarara uğramaktadırlar. Parada sahtecilik suçunun maddi konusu para ya da paraya eşit sayılan değerlerdir. Para Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğünde “Devletçe bastırılan, üzerinde değeri yazılı kâğıt veya metalden ödeme aracı.” olarak tanımlanmıştır. Paranın gerçekliğine ve üzerinde yazılı değerine duyulan güven, ekonomik hayatta ödeme vasıtası olan işlevinin sürmesini sağlamaktadır. (Osman Yaşar- Hasan Tahsin Gökcan- Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 2. Bası, 5. Cilt, Ankara, 2014, s. 6048.) Madde gerekçesinde de belirtildiği gibi suça konu para tedavülde bulunmak kaydıyla milli ya da yabancı bir ülkeye ait kağıt veya madeni para olabilir. Bununla birlikte alışverişlerde kullanılabilen fiş, marka, kupon gibi şeyler bu suç kapsamına girmemektedir.
Parada sahtecilik suçunun oluşabilmesi için aldatma yeteneğinin varlığı gerekmektedir. Mülga 765 sayılı TCK’nın 321. maddesinde; “Taklit ya da tağyir edilen paranın kalplığı kolaylıkla anlaşılabilir surette ise geçen maddelerdeki cezalar üçte bire kadar indirilir.” şeklindeki düzenlemede paranın kalplığı yani “sürüm yeteneği” nin bulunmaması bir indirim sebebi olarak öngörülmüşken 5237 sayılı Kanun’un 197. maddesinin gerekçesinde sürüm yeteneği ile kandırma yeteğinin aynı anlamda kullanıldığı belirtilmiştir. Dolayısıyla suç tarihinde sürüm yeteneği olmayan sahte para nedeniyle fail hakkında ceza indirimine gidilmeyecek beraatine karar verilecektir. Bu durumda sahte paradan bahsedilebilmesi için aldatma kabiliyetinin beş duyu organıyla fark edilmemesi ve CMK’nın 73. maddesi kapsamında yetkili kurumların merkez ve taşra birimleri tarafından sahteliğin tespit edilmesi gerekmektedir.
Parada sahtecilik suçu seçimlik hareketlerle işlenebilen suçlardan olup bu seçimlik hareketler TCK’nın 197. maddesinin 1. fıkrasında “… memlekette veya yabancı ülkelerde kanunen tedavülde bulunan parayı, sahte olarak üreten, ülkeye sokan, nakleden, muhafaza eden veya tedavüle koyan kişi, … cezalandırılır.” şeklinde sayılmıştır. Suçun oluşması için sayılan eylemlerden bir tanesinin gerçekleştirilmesi yeterli olup ayrıca paranın tedavüle sürülmesi zorunlu değildir. Bununla birlikte birden çok seçimlik hareket birlikte işlenmesi hâlinde cezanın bireyselleştirilmesi sırasında TCK’nın 61. maddesi gözetilerek alt sınırdan uzaklaşılarak hüküm kurulması gerekmektedir.
Somut olay gözetildiğinde tipe uygunluk bakımından “sahte parayı tedavüle koyma” eylemine ayrıca değinmek faydalı olacaktır. Sahte parayı tedavüle koymak onu ekonomik hayata dahil etmek, piyasada kullanılmasını sağlamak anlamına gelmekte olup diğer seçimlik hareketlerin aksine zarar doğurma riski en yüksek olan eylem şeklidir. Bu seçimlik harekette suç teşkil eden davranış sahte parayı tedavüle koyma/sürme olup tedavül görmesini sağlaması gerekli değildir. Tedavüle koyma eylemi, failin sahte parayı bu amaçla muhatabına vermesi ile tamamlanır. (Osman Yaşar- Hasan Tahsin Gökcan- Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 2. Bası, 5. Cilt , Ankara, 2014,s 6054.)
Parada sahtecilik suçunun manevi unsuru kasttır. Suçun oluşumu için zarar doğması şart olmayıp bu suça iştirak mümkündür. İştirak, azmettirme veya yardım etme şeklinde olabileceği gibi suça iştirak eden kişilerin fiile hâkimiyet kurmaları hâlinde müşterek faillik şeklinde de olabilir.
Aynı anda temin edilen sahte paraların değişik tarihlerde piyasaya sürülmesi olarak da ifade edilebilen tedavüle koyma eylemi niteliği itibarıyla süreklilik arz edip teselsülü bünyesinde barındırdığından bu seçimlik harekete ilişkin olarak zincirleme suç veya gerçek içtima kuralları uygulanmayacak ve failin kesintisiz olarak gerçekleşen eylemi tek suç olarak kabul edilecektir. Yargıtayın yerleşik içtihatları da bu yöndedir. Ancak bu durum tedavüle koyma fiilinin her zaman tek suç oluşturacağı şeklinde yorumlanmamalıdır. Hukuki veya fiili nedenlerle temadinin kesilmesinden sonra eylemin tekrar sürdürülmesi hâlinde farklı değerlendirmeler yapılması mümkündür. Ancak bu değerlendirme her olayda ayrı ayrı ve diğer şartlar dikkate alınarak yapılmalıdır.
Ceza Genel Kurulu 2022/8 E. , 2025/65 K.
- TCK 197
- Sahte paranın tedavüle konulması fiili ve bir fiilden dolayı iki kez ceza verilemez kuralı (non bis in idem)
TCK’nın 197. maddesinin birinci fıkrasında; “Memlekette veya yabancı ülkelerde kanunen tedavülde bulunan parayı, sahte olarak üreten, ülkeye sokan, nakleden, muhafaza eden veya tedavüle koyan kişi, iki yıldan oniki yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.” şeklinde hüküm altına alınan parada sahtecilik suçu, sahte paranın üretilmesinden tedavüle koyulmasına kadarki her aşamada yer alan failin cezalandırılmasını sağlayacak şekilde, seçimlik hareketlerle işlenebilecek bir suç olarak düzenlenmiştir. Tahdidi olarak sayılan seçimlik hareketlerden birinin yapılması suretiyle suç oluşacaktır. Bu seçimlik hareketlerden biri olan ve uyuşmazlık konusunu ilgilendiren tedavüle koyma eylemi, sahte paranın günlük hayatta ekonomik dolaşıma sokulması diğer bir anlatımla mal veya hizmet alımında kullanılarak piyasaya sürülmesi olarak tanımlanabilir. Sahte paranın piyasaya sürülmesi suretiyle failin egemenlik alanından çıkıp parayı alan muhatabın egemenlik alanına girmesiyle sahte paranın tedavüle koyulması suçu tamamlanır. Piyasaya sürülen tek bir sahte para olabileceği gibi birden fazla da olabilir.
Tedavüle koyma eylemi niteliği itibarıyla süreklilik arz edip teselsülü bünyesinde barındırdığından aynı anda temin edilen sahte paraların değişik tarihlerde kesintisiz olarak piyasaya sürülmesi hâlinde zincirleme suç veya gerçek içtima kuralları uygulanmayacak ve failin bu eylemleri tek suç olarak kabul edilecektir. Öğretide de bu husus; “Sahte paranın tedavüle sunulması fiilinin birden fazla hareketlerle icra edilmesi hâlinde de tek fiil bulunduğu kabul edilir. Örneğin failin Ankara’dan yola çıkıp İzmir hattındaki tüm il ve ilçelere uğrayarak sahte parayla çeşitli yerlerde alışveriş yapıp tedavüle koyması hâlinde eylem kesintisiz olarak sürdüğünden tek suç oluşur, 43. madde uygulanamaz.” şeklinde açıklanmıştır (Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 5. Cilt, Ankara, 2014, s. 6059). Nitekim Yargıtayın yerleşik içtihatları da bu yöndedir.
Öte yandan, tipikliğin gerçekleşmesi ile tamamlanan ve aynı zamanda biten diğer bir ifade ile icrası devam etmeyen suçlara anî suç, suçun unsuru olarak gösterilen hareketin yapılmasıyla tamamlanan ancak icrası devam eden suçlara mütemadi suç adı verilmektedir. Kesintisiz suçlarda ihlal bir anda olup bitmemekte, zaman içinde failin iradesi veya üçüncü kişilerin müdahalesi ile kesintiye uğrayıncaya kadar devam etmektedir. Failin iradi davranışının kesintiye uğradığı anda ise temadi bitmekte yani suç işlenmiş olmaktadır.
Bu aşamada uyuşmazlığın çözümüne katkısı bakımından hukuki ve fiili kesinti kavramları üzerinde durulması gerekmektedir.
Yapılmakta olan soruşturma sonucunda toplanan delillerin failin suçu işlediği yönünde yeterli şüphe oluşturması üzerine Cumhuriyet savcısınca şüpheli hakkında CMK’nın 170. maddesi uyarınca iddianamenin düzenlenmesiyle hukuki kesinti oluşmaktadır. İddianamenin düzenlenmesiyle olaylar arasında hukuki kesinti oluştuğundan iddianamenin düzenlenmesinden sonra devam eden eylemler ise başka bir ceza soruşturmasının konusunu oluşturacaktır. Başka bir anlatımla sanık hakkında iddianame düzenlendikten sonra, sanık tarafından aynı suçun tekrar işlenmesi durumda, yeni ve ayrı bir suç söz konusu olacaktır.
Bazı durumlarda ise fiili kesintinin varlığını kabul etmek gerekmektedir. Zira Anayasa’nın 141. maddesinde; “davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması” ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde belirtilen adil yargılanma hakkı kapsamında davaların makul sürede görülmesi ilkeleri benimsenmiş olup soruşturma ve kovuşturma sürecinin hızlı bir şekilde tamamlanarak maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasının sağlanması gerekmektedir. Bu nedenle soruşturma makamının soruşturma sürecini hızlı bir şekilde tamamlamayıp süreci sürüncemede bırakmasıyla mağdurun elinde olmayan nedenlerle aleyhine çıkabilecek sonuçların ortadan kaldırılması için hukuki kesintinin gerçekleşmediği durumlarda fiili kesintinin oluşabileceğinin kabulü gerekmektedir. Bu bağlamda, fiili kesintinin birçok Yargıtay kararında failin eylemine ara vermesi veya tutuklanması, askere gitmesi, uzun bir süre hastanede yatması gibi nedenlerle eylemini sürdürememesi hâllerinde meydana gelebileceği belirtilmiştir. Ancak, belirtilen nedenlerin varlığı durumunda fiili kesintinin muhakkak oluştuğu söylemek mümkün değildir. Her somut olay içerisinde birbirinden çok farklı özellikler barındırabileceğinden bu durumlarda eylemlerin gerçekleştirildiği yer ve araya giren zaman aralığı gibi hususlar gözönünde bulundurularak suç işleme kararının yenilenip yenilenmediği ve bu bağlamda fiili kesintinin gerçekleşip gerçekleşmediği ayrıca belirlenmelidir.
Diğer taraftan muhakeme yapılabilmesinin şartlarından birisi de non bis in idem olarak ifade edilen, aynı fiilden dolayı verilmiş bir hükmün veya açılmış bir davanın bulunmamasıdır.
Non bis in idem ilkesi evrensel hukukun temel ilkelerinden biri olup doktrinde de kabul edildiği gibi yazılı kural hâline getirilmemiş olsa bile uygulanması gereken bir kuraldır. 1412 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinin üçüncü fıkrası; “Aynı konuda, aynı sanık için evvelce verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava var ise davanın reddine karar verilir.”, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nın “Duruşmanın sona ermesi ve hüküm” başlıklı 223. maddesinin yedinci fıkrası ise “Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, aynı fiil nedeniyle, aynı sanık hakkında önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa, sonradan açılmış olan davanın reddine karar verilecektir.
Non bis in idem ilkesine uluslararası sözleşmelerde de yer verilmiş olup konu İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 7 numaralı Ek Protokolü’nün “Aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı” başlıklı 4. maddesinin ilk fıkrasında; “Hiç kimse bir devletin ceza yargılaması usulüne ve yasaya uygun olarak kesin bir hükümle mahkûm edildiği ya da beraat ettiği bir suçtan dolayı aynı devletin yargısal yetkisi altındaki yargılama usulleri çerçevesinde yeniden yargılanamaz veya mahkûm edilemez.” şeklinde ifade edilmiştir.
Gelinen noktada, aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava bulunduğunun, her iki hükmün kesinleşmesinden sonra fark edildiği veya daha sonra açılan davada önce hüküm verildiği durumlarda, bu hükümler veya davalardan hangisi bakımından davanın reddine karar verilmesi gerektiğinin de irdelenmesi gerekmektedir.
Bir fiilinden dolayı yargılanan kişinin aynı fiil nedeniyle tekrar yargılanmayacağını bilmesi kişi için bir güvence olup bu güvence hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Dolayısıyla bu güvencenin hayata geçirilebilmesi için, aynı fiil nedeniyle, aynı sanık hakkında önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava bulunduğunun tespiti hâlinde davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir. Bu durum, aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm bulunduğu ve bu hükmün kesinleştiğinin anlaşıldığı hâllerde ise kesin hükmün otoritesinin sağlanması ve aynı eylem nedeniyle iki farklı karar verilmek suretiyle çelişkiye neden olunmasının engellenmesi bakımından da önem arz etmektedir.
Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış dava bulunmaması, diğer bir anlatımla CMK’nın 223/7. maddesi gereğince davanın reddi şartlarının var olup olmadığının incelenmesi, ceza muhakemesi yapılabilmesi için gerekli olan bir dava şartı da olduğundan, kamu davasının açıldığı an itibarıyla bir dava şartının varlığı veya yokluğunun değerlendirilmesi gerekliliği ve önce açılan davada bu hususun değerlendirilmesinin imkânsızlığı karşısında, bu durumun sonradan açılan davada gözetilmesi gerektiği, sonradan açılan davada aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden açılmış bir dava bulunduğunun fark edilmeksizin hüküm verildiği hâllerde ise CMK’nın 223. maddesinin 7. fıkrasının “… önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa …” şeklindeki yazımı itibarıyla kanun koyucunun, önce dava açılıp sonra hükmün verilmesi kronolojisinden ayrılarak önceliği dava açılmış olmasına değil hüküm verilmiş olmasına tanıdığı dikkate alınarak, bu durumun önce açılan ancak henüz hüküm verilmemiş olan davada gözetilmesi gerektiği kabul edilmelidir. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 09.09.2021 tarihli ve 43-380 sayılı; 20.01.2022 tarihli ve 158-39 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Hukuki Nitelendirme
Giresun Cumhuriyet Başsavcılığınca 26.07.2010 tarih ve 1337-108 sayı ile sanık hakkında parada sahtecilik suçundan TCK’nın 197/1, 53 ve 54. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemi ile kamu davası açıldığı, Giresun Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 08.03.2011 tarih ve 238-27 sayı ile; parada sahtecilik suçundan sanığın TCK’nın 197/1, 62, 52/2, 53 ve 54. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis ve 80 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve sahte paraların Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına gönderilmesine karar verildiği, hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 07.12.2012 tarih ve 12688-37464 sayı ile onandığı,
Rize Cumhuriyet Başsavcılığının 13.11.2009 tarihli ve 2350-1253 sayılı iddianamesi ile sanık hakkında sahteliğini bilmeden kabul ettiği parayı sahte olduğunu bilerek tedavüle koyma suçundan TCK’nın 197/3 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemi ile dava açıldığı, yapılan yargılama sırasında, Rize (Kapatılan) 2. Sulh Ceza Mahkemesince 01.04.2010 tarih ve 333-225 sayı ile sanığın eyleminin aynı maddenin birinci fıkrasında düzenlenen parada sahtecilik suçunu oluşturabileceği gerekçesiyle verilen görevsizlik kararı üzerine, dosyanın gönderildiği Rize Ağır Ceza Mahkemesince 25.07.2011 tarih ve 199-137 sayı ile sanığın parada sahtecilik suçundan TCK’nın 197/1, 62, 52/2, 53/1 ve 54. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis ve 1.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve sahte paranın Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına gönderilmesine karar verildiği, bu hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 14.05.2013 tarih, 25503-14761 sayı onandığı,
Anlaşılan dosyada; TCK’nın 197. maddesinin birinci fıkrasında öngörülen seçimlik hareketlerden birinin icrası ile suçun oluştuğu, tedavüle koyma eyleminin de niteliği itibarıyla süreklilik arz edip teselsülü bünyesinde barındırdığı, bu nedenle sahte paraların değişik tarihlerde kesintisiz olarak piyasaya sürülmesi hâlinde zincirleme suç veya gerçek içtima hükümlerinin uygulanmayacağı ve failin bu eylemlerinin tek suç olarak kabul edileceği, hukuki veya fiili kesintinin gerçekleşmesinden sonra aynı suçun tekrar işlenmesi hâlinde ise yeni ve ayrı bir suçun söz konusu olacağı cihetle; sanığın 18.03.2009 tarihinde Rize ili ile 01/07.07.2009 tarihlerinde Giresun ili, Keşap ilçesi dışında ayrıca 15.04.2009 tarihinde Ordu ili, Fatsa ilçesi ile Kastamonu ili, Tosya ilçesinde, 28.06.2009 tarihinde Kocaeli ili, İzmit ilçesinde, 02.07.2009 tarihinde ise Trabzon ili, Araklı ilçesinde de sahte paraları tedavüle koyduğu, bu anlamda sanığın tedavüle koyma eylemlerini 18.03.2009, 15.04.2009, 28.06.2009, 01.07.2009, 02.07.2009 ve 07.07.2009 tarihlerinde farklı yerlerde de olsa kısa zaman aralıkları ile gerçekleştirdiği, sanığın bu eylemleri bakımından hukuki kesintinin Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 27.07.2009 tarihli ve 5427-331 sayılı iddianame ile gerçekleştiği, dosya kapsamından sanığın söz konusu sahte paraları farklı tarihlerde temin ettiğine yönelik delil bulunmadığı ve sanığın ret kararlarına konu olan eylemleri dışında kalan 18.03.2009-01/07.07.2009 tarihli eylemlerinden sonra 08.07.2009 tarihinde yakalanıp aynı gün tutuklandığı hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın itiraza konu 18.03.2009-01/07.07.2009 tarihli eylemleri arasında fiili ve hukuki kesinti koşullarının oluşmadığı, diğer bir ifade ile sanığın yakalandığı 08.07.2009 tarihine kadar söz konusu sahte paraları kesintisiz olarak piyasaya sürdüğü, CMK’nın 223. maddesinin 7. fıkrasının “… önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa…” şeklindeki yazımı itibarıyla kanun koyucunun, önce dava açılıp sonra hükmün verilmesi kronolojisinden ayrılarak önceliği dava açılmış olmasına değil hüküm verilmiş olmasına tanıdığı dikkate alındığında da kesintisiz şekilde devam eden bu fiili nedeniyle sanık hakkında Giresun Ağır Ceza Mahkemesince 08.03.2011 tarih ve 238-27 sayı ile parada sahtecilik suçundan önceden verilmiş bir hüküm bulunduğundan Rize Cumhuriyet Başsavcılığının 13.11.2009 tarihli ve 2350-1253 sayılı iddianamesi ile parada sahtecilik suçundan açılan kamu davasının mükerrer olduğu ve CMK’nın 223/7. maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2021/5270 E. , 2023/8591 K.
- TCK 197
- Bilmeden seyyar satıcıya sahte para vermek parada sahtecilik suçunu oluşturmmaz.
Parada sahtecilik suçundan geçmiş hükümlülüğü bulunmayan sanığın tüm aşamalarda seyyar satıcıdan aldığı saat karşılığında satıcın vermiş olduğu para üstü ile Milli Piyango seyyar satıcısından bilet almak üzere 100 TL verdiğinde satıcının paranın sahte oluğunu söylediği bu sırada yanına gelen polislerce yakalandığı, suça konu paranın sahte olduğunu bilmediğine dair savunmasının aksine her türlü kuşkudan uzak somut ve kesin delil elde edilemediğinden Mahkemece sanığın bu gerekçe ile beraatine dair hüküm hukuka uygun bulunmuş, Cumhuriyet savcısının temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2023/4758 E. , 2024/2879 K.
- TCK 197
- Parada sahtecilik suçunda iddianame ile hukuki kesinti meydana gelir. İddianame düzenlendikten sonra işlenen yeni fiiller için failin ayrıca cezalandırılması gerekir.
Parada sahtecilik suçunun kesintisiz suçlardan olması ve iddianamenin düzenlenmesi ile hukuki kesintinin oluştuğu cihetle, dava konusu olayda sanık hakkında iddianamenin 06.09.2017 tarihinde düzenlendikten sonra birleşen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi önündeki dava dosyasındaki suç tarihinin 02.03.2018 - 22.05.2018 - 22.06.2018 - 26.06.2018 olduğu, bu kapsamda hukuki kesinti gerçekleştikten sonra gerçekleşen eylemleri nedeniyle sanığın ayrı ayrı cezalandırılması gerekirken, tek suç oluştuğunun kabulü ile bir kez cezalandırılmasına karar verilmesi, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2020/15236 E. , 2023/6343 K.
- TCK 197
- Parada sahtecilik suçunda hukuki ve fiili kesinti
Parada sahtecilik suçunun kesintisiz suçlardan olması ve iddianamenin düzenlenmesi ile hukuki kesintinin yada suç işleme kararının yenilendiği kabul edilen yakalanma, tutuklanma gibi hallerde fiili kesintinin oluştuğu cihetle, sanığın mükerrer cezalandırılmasının önlenmesi bakımından sanık hakkında yukarıda yazılı dava dosyası ile aynı eylem nedeniyle hakkında yürütülmekte olan başkaca soruşturma veya dava dosyası olup olmadığı da araştırılarak söz konusu dosyalar da getirtilip incelenerek davaların birleştirilmesi, mümkün olmadığında dosya içerisine alınıp bu davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dosyaya konulmasından sonra hukuki veya fiili kesinti bulunup bulunmadığı tespit edilmek suretiyle tüm deliller birlikte değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi, bozma nedenidir.
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/12916 Karar: 2018/199 Tarih: 11.01.2018
-
TCK 197. Madde
-
Parada Sahtecilik Suçu
Parada sahtecilik suçundan sanık …‘nun, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 37. maddesi delaleti ile 197/1 ve 52/2…3. maddeleri gereğince 3 yıl hapis ve 6.000,00 Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 28.03.2013 tarihli ve 2012/203 esas, 2013/131 sayılı;
Parada sahtecilik suçundan sanık …‘nun, 5237 sayılı Kanun’un 197/1 52/2. maddeleri gereğince 2 yıl hapis ve 500,00 Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/06/2013 tarihli ve 2012/459 esas, 2013/202 sayılı;
Parada sahtecilik suçundan sanık …‘nun, 5237 sayılı Kanun’un 197/1 ve 52/1…2. maddeleri gereğince 3 yıl 6 ay hapis ve 10.000,00 Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair Bandırma Ağır Ceza Mahkemesinin 11/10/2013 tarihli ve 2013/38 esas, 2013/215 sayılı kararlarını kapsayan dosyaları ile ilgili olarak;
Sanık hakkında 09.07.2012 tarihinde işlediği aynı suçtan Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığınca 01.10.2012 tarihli ve 2012/6795 soruşturma, 2012/2401 esas ve 2012/157 sayılı iddianame düzenlenerek kamu davası açıldığı, parada sahtecilik suçlarının kesintisiz suçlardan olduğu, iddianamenin düzenlenmesiyle hukuki kesintinin oluştuğu, sanığın mükerrer cezalandırılmasının önlenmesi bakımından iddianamesi daha önce düzenlenen Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/03/2013 tarihli ve 2012/203 esas, 2013/131 karar sayılı dosyası üzerinde birleştirme işlemi yapılması gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde her üç dosyadan ayrı ayrı sanığın mahkumiyetine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle; 5271 sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 29.11.2016 gün ve 2016/1936 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 13.12.2016 gün ve KYB/2016…395001 sayılı ihbarnamesi ile dairemize tevdii kılınmakla incelendi.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Aynı anda üretilen, nakledilen, ülkeye sokulan paraların tümü tek bir suç oluşturmaktadır. Sayılan fiillere katılmadan, yasal olmayan yollardan elde edilen bir miktar sahte para ve paraya eşit sayılan değerlerin kullanıma sunulması ise, “tedavüle koymak” fiilini oluşturmakta ve niteliği itibariyle sürekliliği gerektirmesi nedeniyle tek bir suçu teşkil etmektedir. Ancak bu durum, yıllarca devam eden fiilin her zaman tek bir suçu oluşturacağı şeklinde de yorumlanmamalıdır. Fiili veya hukuki kesintinin varlığı halinde ayrı suçların oluştuğu kabul edilmelidir. Hukuki kesinti iddianamenin düzenlenmesi, mahkumiyet kararı, vazgeçme üzerine verilen düşme kararı, af yasası gibi durumların ortaya çıkması ile gerçekleşmektedir. Fiili kesinti ise failin eylemine ara vermesi veya tutuklanması, askere gitmesi, uzun süre hastanede yatması gibi bir nedenle eylemin sürdürülememesi hallerinde meydana gelmektedir. Bu durumlarda eylemlerin gerçekleştirildiği yer ve araya giren zaman aralığı, yeni bir suç işleme kastı, fiili kesintinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti açısından önem arz etmektedir.
Somut olaya bakıldığında ise; hükümlünün 09.07.2012 günü Adıyaman ilinde parada sahtecilik suçunu işledikten sonra aynı tarihte suça konu sahte para ile birlikte yakalanıp serbest bırakıldığı,15.08.2012 tarihinde Bandırma ‘da gerçekleştirdiği eylem nedeniyle aynı gün yakalanıp göz altına alındıktan sonra sorgu aşamasında serbest bırakıldığı; 05.09.2012 günü İstanbul’da sahte paralar ile yakalanıp gözaltına alındıktan sonra serbest kaldığının anlaşılması karşısında; yeni bir ortamda daha rahat ve kolay hareket edeceği, aranmadığı, tanınmadığı düşüncesiyle yenilenen suç kastıyla eylemlerini gerçekleştirdiği, bu nedenle her üç olay arasındaki zaman ve mekan farkı ve fiili kesintinin gerçekleşmiş olması da gözetildiğinde temadinin kesildiği ve fiili nedenle kesilen temadiden sonra sanığın gerçekleştirdiği her bir eyleminin yeni bir suç işleme kararının icrası kapsamında ortaya çıktığı, bu itibarla, sanığın Adıyaman, Bandırma ve İstanbul’da farklı tarihlerde gerçekleştirdiği eylemlerinin birbirinden bağımsız, ayrı suçları oluşturup sanık hakkında açılmış bulunan mükerrer dava bulunmadığından, mahkemelerin uygulamasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma istemine dayalı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca düzenlenen kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, dosyanın Adalet Bakanlığına gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 11.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi .
YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/14148 Karar: 2017/8066 Tarih: 06.06.2017
-
TCK 197. Madde
-
Parada Sahtecilik Suçu
1- ) Sanık hakkında kasten yaralama suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
5237 Sayılı TCK’nin 86/2. maddesi uyarınca kasten yaralama suçu uzlaşma kapsamında ise de, 5271 Sayılı CMK’nin 253/3. maddesi uyarınca uzlaşma kapsamında olmayan sahte parayı tedavüle koyma suçu ile birlikte işlenmesi sebebiyle, tebliğnamenin kasten yaralama suçundan verilen mahkumiyet hükmüne dair bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas - 2015/85 Karar sayılı kararı ile 5237 Sayılı TCK’nin 53. maddesindeki bazı hükümler iptal edilmiş ise de, bu husus infaz aşamasında dikkate alınabileceğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre sanığın temyiz itirazlarının reddiyle hükmün isteme aykırı ONANMASINA,
2- ) Sanık hakkında sahteliğini bilmeden kabul ettiği parayı sahte olduğunu bilerek tedavüle koyma suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
a- ) Parada sahtecilik suçundan hüküm kurulurken, sanığın eyleminin 5237 Sayılı TCK’nin 197/1. maddesi kapsamında sahte parayı tedavüle koyma suçunu oluşturabileceği, bu sebeple delillerin değerlendirilmesinin Ağır Ceza Mahkemesi’nin görevine girdiği gözetilmeksizin, görevsizlik kararı verilmesi yerine yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilmesi,
b- ) Kabule göre; Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas - 2015/85 Karar sayılı kararı ile 5237 Sayılı TCK’nin 53. maddesindeki bazı hükümlerin iptal edilmesi nedeniyle, hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerle, 6723 Sayılı Kanun’un 33. maddesiyle değişik 5320 Sayılı Kanun’un 8/1 maddesiyle yürürlükte bulunan 1412 Sayılı 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 326/ son maddesi uyarınca sanığın ceza miktarı itibariyle kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 06.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/10278 Karar: 2017/4444 Tarih: 20.04.2017
-
TCK 197. Madde
-
Parada Sahtecilik Suçu
1- ) 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir. Bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır. Ancak, erteleme kararının verilebilmesi için kişinin; a )Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması, b ) Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması, gerekir.” şeklindeki 51/1. maddesinin emredici hükmü karşısında, sanık hakkında belirlenen adlî para cezasının ertelenemeyeceği hususunun gözetilmemesinde,
2- ) 5237 Sayılı Kanun’un 52/1. maddesinde yer alan “Adlî para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir.” şeklindeki düzenleme nazara alındığında, belirlenen temel gün sayısından ( 5 gün ) aynı Kanun’un 62 maddesi uyarınca indirim yapılarak bulunacak gün sayısının ( 4 gün ) takdir edilen 20,00 Türk Lirası ile çarpılması suretiyle 80,00 Türk Lirası adli para cezasına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde fazla cezaya hükmolunmasında,
İsabet görülmediğinden bahisle 5271 Sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 04.08.2016 gün ve 4326 Sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01.09.2016 gün ve KYB/2016-338621 Sayılı ihbarnamesi ile dairemize tevdii kılınmakla incelendi.
Gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dosya kapsamına göre, hükmün kesinleşmesinden sonra ek kararla hükümde değişiklik yapılamayacağı cihetle, aynı Mahkemenin 08.01.2016 tarihli ve 2015/309-326 Sayılı ek kararının hukuki değerden yoksun olduğu gözetilerek yapılan incelemede,
1- ) Sanık hakkında 197/1. maddesi uyarınca hapis cezası yanında tayin olunan adlî para cezasının 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 51. maddesi uyarınca ertelenemeyeceği gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi,
2- ) 61/8. maddesi uyarınca, adli para cezalarına esas alınan birim gün sayısı üzerinden artırma ve indirme hükümleri uygulanarak belirlenen sonuç gün ile bir gün karşılığı tayin olunan miktarın çarpılması suretiyle adli para cezasının bulunması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde adli para cezası belirlenirken birim gün üzerinden bulunan para cezasından indirim yapılmak suretiyle fazla ceza tayini,
SONUÇ : Yasaya aykırı ve Adalet Bakanlığı’nın Kanun Yararına Bozma istemine dayalı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbarname içeriği bu itibarla yerinde görüldüğünden İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih, 2015/309-326 Sayılı kararının 309. maddesi uyarınca erteleme hususunda aleyhe tesir etmemek üzere BOZULMASINA, 197/1. maddesi uyarınca hükmedilen 2 yıl hapis ve 5 gün adli para cezasının 62. maddesi uyarınca yapılan indirim sonucu 1 yıl 8 ay hapis ve 4 gün adli para cezasına, 52/2. maddesinin uygulanması sonucu belirlenen 100 TL’nin 80 TL’ye indirilmesine, sonuç olarak sanığın 1 yıl 8 ay hapis ve 80 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, dosyanın Adalet Bakanlığı’na gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na tevdiine, 20.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/7566 Karar: 2015/29116 Tarih: 06.10.2015
-
TCK 197. Madde
-
Parada Sahtecilik Suçu
Tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nun 58. maddesinin uygulanmaması isabetsizliği karşı temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
I- Resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükme yönelen temyiz itirazlarının incelenmesinde;
1 ) 01.02.2007 günü yakalanan sanığa kimliği sorulduğunda suça konu nüfus cüzdanının ele geçirildiği, bilirkişi raporunda kimlikteki mevcut fotoğrafın daha önce aynı yerdeki fotoğrafın sökülmesinden sonra yapıştırıldığının bildirildiği, heyetimizce yapılan
incelemede de “suça konu nüfus cüzdanı üzerindeki sanığa ait fotoğraf üzerinde soğuk mühür izinin bulunmadığı” tespit edildiğinden nüfus cüzdanında gerçekleştirilen sahteciliğin ilk bakışta dikkat çekecek nitelikte olduğu, aldatıcılık niteliğini haiz olmadığı, yüklenen suçun yasal unsurlarının oluşmadığı ve sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine hükmolunması,
2 ) Sahte olarak düzenlenen suça konu nüfus cüzdanının dosyada delil olarak saklanması yerine, 54/1 maddesi gereğince müsaderesine karar verilmesi,
II- Parada sahtecilik suçundan kurulan hükme yönelen temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
1 ) Hükmün gerekçesinde sanığın eylemi sahteliğini bilmeden kabul ettiği paraları bu niteliğini bilerek tedavüle koyma kabul edilerek 197/3. madde ve fıkrasındaki suçu oluşturduğu belirtilmesine karşın, hükmün esasını oluşturan ve tefhimle geçerlik kazanan kısa kararda sanığın 197/2. madde ve fıkrası uyarınca cezalandırılması suretiyle gerekçe ile hüküm arasında çelişkiye neden olunması,
Kabule göre;
2 ) Müsaderesine karar verilen adli emanetin 2008/2321 sırasında kayıtlı suça konu sahte paraların 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 17. maddesi uyarınca çıkarılan Sahte Banknotların İncelenmesi ve
Değerlendirilmesinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 16. maddesi gereğince işlem yapılmak üzere T.C. Merkez Bankasına gönderilmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı 321 . maddesi gereğince BOZULMASINA, 06.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/5651 Karar : 2018/8634 Tarih : 10.09.2018
-
TCK 197. Madde
-
Parada Sahtecilik Suçu
I- Sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
24/06/2014 tarihli oturumda adli emanette kayıtlı suça konu sürücü belgesi getirtilerek yapılan mahkeme gözleminde Elazığ Palu doğumlu … adına düzenlenmiş sürücü belgesinin üzerinde resim ve resim üzerindeki soğuk mührün görülebildiği, sürücü belgesinin mevcut hali ile normal bir sürücü belgesi görünümü verip iğfal kabiliyetine haiz olduğunun belirtilmiş olması ve dosya arasında mevcut suça konu belgenin fotokopisinden de fotoğraf üzerindeki soğuk mühür izinin görüldüğünün anlaşılması karşısında; tüm delillere ve CMK’nun 217. maddesi uyarınca duruşmada edindiği kanaate göre değerlendirerek sanığa yüklenen “resmi belgede sahtecilik” suçunun sabit olduğuna karar veren mahkemenin takdirinde bir isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre Cumhuriyet Savcısı ile sanığın bir sebebe dayanmayan ve yerinde görülmeyen temyiz itirazının reddiyle hükmün ONANMASINA,
II- Parada sahtecilik suçundan kurulan hükme gelince;
1- Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre; başka bir şahıs hakkında yapılan ihbar üzerine yakalanan sanığın yapılan üst aramasında suça konu paranın ele geçmesi, sanığın aşamalarda parayı yaptığı bir iş karşılığında aldığını ve sahte olduğunu bildiğini savunması karşısında sahte olduğunu bildiği parayı muhafaza eden sanığın eyleminin TCK.nun 197/1. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu gözetilmeden mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
2- Suça konu sahte paranın, 5237 sayılı TCK.nun 54. maddesi uyarınca
müsaderesine karar verildikten sonra, 5320 sayılı Yasının 17. maddesi uyarınca Merkez Bankasına gönderilmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Yasaya aykırı, Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 10/9/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/6193 Karar : 2016/8732 Tarih : 17.11.2016
-
TCK 197. Madde
-
Parada Sahtecilik Suçu
Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’nun 19/01/2015 tarih ve 2015/8 sayılı kararının Yargıtay Ceza Daireleri işbölümünü düzenleyen II nolu bölümün, ortak hükümler başlığının 3. bendinde, “Daireler arasındaki işbölümünün belirlenmesinde, 28.06.2014 tarihinden önce düzenlenen tebliğnameler bakımından iddianame veya iddianame yerine geçen belgedeki nitelendirmeye göre görevli daire belirlenir. Bu tarihten sonra düzenlenen tebliğnameler bakımından ise mahkeme kararındaki nitelendirme, mahkumiyet dışındaki kararlarda da iddianame veya iddianame yerine geçen belgedeki nitelendirme esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir.
Çeşitli suçlara ilişkin açılan davalardan en ağırı saptanırken, hapis cezasının üst sınırı daha fazla olan suça ilişkin dava daha ağır kabul edilmeli, üst sınırların eşit olması halinde bu kez alt sınırı daha fazla hapsi gerektiren suça ilişkin davanın daha ağır olduğu sonucuna varılmalıdır. Hapis cezası ile birlikte öngörülen adli para cezaları ise, her iki suça ilişkin hapis cezalarının alt ve üst sınırlarının eşit olması halinde dikkate alınmalıdır.
Temyiz incelemesine konu suçlardan parada sahtecilik suçunun cezası TCK’nın 197/1 maddesinde iki yıldan oniki yıla kadar; nitelikli dolandırıcılık suçunun cezası ise aynı kanunun 158/1-d-e-son maddesi uyarınca üç yıldan yedi yıla kadar; resmi belgede sahtecilik suçunun cezası ise iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasından ibaret ve tebliğname tarihinin de 27.02.2014 olduğu gözetildiğinde;
İddianamedekii nitelendirme ve Yargıtay Kanunu’nun Değişik 14. maddesi gereğince temyiz incelemesi Yüksek (8.) Ceza Dairesi’nin görevi dahilinde olduğundan Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, dosyanın ilgili daireye TEVDİİNE, 17/11/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/15369 Karar : 2014/15139 Tarih : 22.09.2014
-
TCK 197. Madde
-
Parada Sahtecilik Suçu
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi,mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Sanığın 20.00 TL sahte parayı mağdura vererek iki adet sigara ve bir adet bira aldığı, elektriklerin kesik olması nedeniyle mağdurun paranın sahteliğini fark edemediği, mağdurun, sanık ayrıldıktan sonra parayı ışığa tutunca sahte olduğunu anladığı, araçla giden sanığın peşine düştüğü, sellektör yapmasına rağmen sanığın durmayarak kaçtığı, bu şekilde dolandırıcılık suçunun işlendiğinin iddia edildiği olayda; sanığın eyleminin, daha özel bir düzenleme olan 5237 sayılı TCK’nın 197/3 maddesinde düzenlenen sahte olduğunu bilmeden kabul ettiği parayı bilerek tedavüle sürmek suçunu oluşturduğuna dair Yargıtay bozma ilamına uyan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Suça konu sahte banknotun T.C. Merkez Bankası’na gönderilmesine karar verilmeden önce, 5237 sayılı TCK’nın 54. maddesi uyarınca müsaderesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK’nın 321.maddesi gereğince BOZULMASINA; fakat, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hüküm fıkrasına “suça konu sahte 20 TL’lik banknotun 5237 sayılı TCK’nın 54. maddesi gereğince müsaderesine” ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 22/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2006/4762 Karar : 2006/7034 Tarih : 27.09.2006
-
TCK 197. Madde
-
Parada Sahtecilik Suçu
Yerinde görülmeyen sair itirazlarının reddine,
Ancak;
1- Dosya kapsamına ve mahkemenin kabulüne göre hükümlünün suça konu sahte parayı piyasaya sürmesi biçimindeki eyleminin, 765 sayılı TCK.nun 316 ve 5237 sayılı TCK.nun da 197/1. madde ve fıkrasına aykırılık oluşturduğu gözetilerek anılan her iki yasa hükümleri birbirleriyle karşılaştırıldığında; 5237 sayılı TCK.nun da 197/1. madde ve fıkrası uyarınca hükmolunacak hapis cezasının alt haddi bakımından hükümlü lehine ise de; somut olayda hükümlünün, taklit veya tağyirde iştiraki olmaksızın taklit veya tağyir eden kimse ve mutavassıt ile anlaşmaksızın suça konu sahte parayı piyasaya sürme şeklindeki eylemi nedeniyle 765 sayılı TCK.nun 316. maddesiyle birlikte 318. maddesinin de uygulanacağı gözönüne alındığında hükmolunacak hapis cezalarının sanık lehine olduğu gözetilmeden, olayda uygulama yeri bulunmayan 5237 sayılı TCK.nun 197/2. madde ve fıkrasıyla hüküm kurulması,
2- Kabul ve uygulamaya göre de;
a- Piyasaya sahte para sürme suçunun kendi içinde teselsülü de kapsadığından, uygulama olanağı bulunmayan teselsül hükmü uygulanarak cezasında artırım yapılarak sanığa fazla ceza tayini,
b- Sanık müdafiinin takdiri indirim maddesinin uygulanması ve hükmolunan cezanın ertelenmesi talebi ile ilgili olumlu olumsuz bir karar verilmemesi,
c- Sanığın kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetinin kanuni sonucu olarak 5237 sayılı TCK.nunda belirtilen haklardan yoksun bırakılmaması,
Bozmayı gerektirmiş sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan CMUK.nun 326/son madde ve fıkrası uyarınca ceza süresi bakımından kazanılmış hakkı saklı kalmak koşuluyla hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2008/15109 Karar : 2010/11317 Tarih : 6.10.2010
-
TCK 197. Madde
-
Parada Sahtecilik Suçu
Sanığın piyasaya sahte para süreceği ihbarı üzerine içinde bulunduğu 07 ASA 30 plakalı aracın takibe alındığı ve araçta yakalanan sanığın emniyete götürülmek üzere bindirildiği ekip otosunda paspas altına 4 tane 10 milyonluğu gizlerken görüldüğü, bu oluş içerisinde sanığın eyleminin 765 sayılı TCK.nun 316/3 ( 5237 sayılı TCK.nun 197/1. madde ve fıkrasında yazılı ) sahte parayı muhafaza etmek suçunu oluşturacağı gözetilmeden, eylemin nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek 5237 sayılı TCK.nun 197/2. madde ve fıkrasıyla uygulama yapılması,
Bozmayı gerektirmiş sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan ceza miktarı yönünden kazanılmış hakları saklı kalmak koşuluyla hükmün bu sebepten dolayı ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas: 2012/25081 Karar: 2013/18955 Tarih: 25.06.2013
-
TCK 197. Madde
-
Parada Sahtecilik Suçu
5237 sayılı TCK.nın 197/1. madde ve fıkrasında memlekette veya yabancı ülkelerde kanunen tedavülde bulunan parayı, sahte olarak üreten, ülkeye sokan, nakleden, muhafaza eden veya tedavüle koyan kişinin cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır.
Tedavül; sahte para veya paraya eşit sayılan değerlerin, mal veya hizmet alımında kullanılarak piyasaya sürülmesidir. Failin asıl amacı sahte olan değerler piyasaya sürmek ve bu şekilde haksız kazanç sağlamaktır. Sahte paranın başka bir kişinin egemenlik alanına girmesiyle tedavüle koyma suçu tamamlanmaktadır. Failin icra hareketlerini tamamlamasına rağmen sahte paranın başkasının egemenlik sahasına girmemesi durumunda ise tedavüle koyma suçu teşebbüs aşamasında kalmakta fakat dolaşıma koymak için bilerek bulundurma suçu oluşmaktadır.
Aynı anda üretilen, nakledilen, ülkeye sokulan paraların tümü tek bir suç oluşturmaktadır. Sayılan fiillere katılmadan, yasal olmayan yollardan elde edilen bir miktar sahte para ve paraya eşit sayılan değerlerin kullanıma sunulması ise, “tedavüle koymak” fiilini oluşturmakta ve niteliği itibariyle sürekliliği gerektirmesi nedeniyle tek bir suçu teşkil etmektedir. Ancak bu durum, yıllarca devam eden fiilin her zaman tek bir suçu oluşturacağı şeklinde de yorumlanmamalıdır. Fiili veya hukuki kesintinin varlığı halinde ayrı suçların oluştuğu kabul edilmelidir. Hukuki kesinti iddianamenin düzenlenmesi, mahkumiyet kararı, vazgeçme üzerine verilen düşme kararı, af yasası gibi durumların ortaya çıkması ile gerçekleşmektedir. Fiili kesinti ise failin eylemine ara vermesi veya tutuklanması, askere gitmesi, uzun süre hastanede yatması gibi bir nedenle eylemin sürdürülememesi hallerinde meydana gelmektedir. Bu durumlarda eylemlerin gerçekleştirildiği yer ve araya giren zaman aralığı, yeni bir suç işleme kastı fiili kesintinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti açısından önem arz etmektedir.
UYAP ortamından yapılan sorgulamada sanığın 25.12.2010-07.01.2011 tarihlerinde işlediği iddia olunun parada sahtecilik suçlarından dolayı İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/18 esas sayılı dosyasında yargılandığı anlaşılmaktadır.
Davaya konu olayda sanığın 07.12.2010 tarihinde Kartal ilçesinde sahte para tedavüle koyma girişiminde bulunduktan sonra 25.12.2010 günü İzmir ilinde parada sahtecilik suçundan yakalandığı anlaşılmaktadır. İki olayın meydana geldiği yerler arasındaki mesafe ve araya giren zaman dilimi dikkate alındığında fiili kesintinin gerçekleştiği, sanığın Kartal’da alışveriş yaptıktan sonra verdiği paranın sahte olduğunun anlaşılması üzerine polise haber verildiğinde kaçtığı ve kaçarken cep telefonunu düşürdüğü, bu nedenle yakalanacağı korkusuyla İstanbul’u terkettiği, İzmir’e giderek yeni bir ortamda daha rahat ve kolay hareket edeceği, aranmadığı ve tanınmadığı düşüncesiyle yenilenen suç kastıyla eylemini gerçekleştirdiği, bu nedenlerle temadinin kesildiği ve fiili nedenle kesilen temadiden sonra sanığın İzmir’de gerçekleştirdiği eylemlerinin yeni bir suç işleme kararının icrası kapsamında gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
Failin değişik yer ve zamanlarda yahut hukuki veya fiili kesinti sonrasında fakat aynı suç işleme kararı altında değişik hareketlerle sahte parayı dolaşıma sürmesi ve yeni bir suçun oluşması durumunda, zincirleme suç hükümleri tartışılmalıdır. Davaya konu olayda eylemlerin birden fazla sayıda olan mağdurlara karşı farklı yer ve zamanlarda ayrı kasıtlar altında değişik hareketle gerçekleştirilmesi ve fiili kesintinin varlığı nedeniyle TCK.nın 43. maddesinin unsurları gerçekleşmemiştir.
Bu itibarla, sanığın Kartal ve İzmir’de farklı tarihlerde gerçekleştirdiği fiillerinde kesintisiz suç ve zincirleme suç hükümleri uygulanamayacağından, tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre, sanığın bir sebebe dayanmayan temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine,
Ancak;
Sanık hakkında temel hürriyeti bağlayıcı cezaların alt sınırdan tayin edilmesine karşın, hürriyeti bağlayıcı ceza yanında tayin olunan adli para cezalarının farklı gerekçe göstermeksizin alt sınırın üstünde tayini suretiyle çelişkiye düşülmesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı ise de, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nın 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkında TCK.nın 197/1. maddesi uyarınca hapis cezası yanında tayin olunan temel adli para cezasına esas alınan 6 günün 5 güne, TCK.nın 62. maddesinin uygulanması sonucu hükmedilen 5 günün 4 güne, TCK.nın 52/2. maddesinin uygulanması sonucu hükmedilen 100 TL’nin 80 TL’ye indirilmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 25.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas: 2009/9502 Karar: 2011/18452 Tarih: 30.12.2011
-
TCK 197. Madde
-
Parada Sahtecilik Suçu
1- Sanıklar C.T. ile L.M. hakkında kurulan hükme yönelik C.Savcısının temyiz isteminin incelenmesinde:
Mahkemece kanıtlar değerlendirilip gerektirici nedenleri açıklanmak suretiyle verilen beraat kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan C.Savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün oybirliğiyle (ONANMASINA),
2- Sanıklar A.K. ile M.U. hakkında kurulan hükme yönelik incelemede:
Tekerrüre esas sabıkası olan sanık A.K. hakkında 5237 sayılı TCK.nun 58. maddesinin uygulanmaması karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılamıştır.
Kasıtlı suçtan mahkumiyeti bulunması nedeniyle 231. maddesinin uygulanma olanağı bulunmayan sanıklar hakkında; yapılan yargılamaya, toplanan kanıtlara, hükmün dayandığı gerekçe ve takdire göre yerinde görülmeyen sair itirazların reddine, ancak:
a) Sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK.nun 197/1. maddesi uygulanırken hapis cezası, alt sınırdan tayin olunduğu halde, aynı gerekçe ile adli para cezasına esas alınan birim gün sayısının alt sınırdan uzaklaşılarak tayini suretiyle çelişkiye neden olunması,
b- 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53. maddesinin 3. fıkras 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın (c) bendinde yazılı sanıkların kendi altsoyu üzerindeki velayet hakkından, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan koşullu salıverme tarihine, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan ise 2. fıkra gereğince cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmalarına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
c- Suça konu sahte paraların 5237 sayılı TCK.nun 54. maddesi uyarınca müsaderesine karar verildikten sonra 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 17. maddesi uyarınca çıkarılan Sahte Bantnotların İncelenmesi ve Değerlendirilmesinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 16. maddesi gereğince işlem yapılmak üzere TC. Merkez Bankasına gönderilmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Yasaya aykırı ise de, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususların 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, sanıklar hakkında hapis cezası yanında hükmolunan adli para cezasına esas alınan 150 günün 5 güne, 62. maddesi uyarınca 1/6 indirilerek 4 güne, 52/2. maddesi uyarınca günlüğü 20 liradan hükmolunan 2500 TL adli para cezasının 80 TL’ye indirilmesi, hü- kümden 5237 sayılı TCK.nun 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölüm çıkarılarak yerine “ 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 1. fıkranın (c) bendinde yazılı sanıkların kendi altsoyu üzerindeki velayet hakkından, vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan koşullu salıverme tarihine, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan ise 2. fıkra gereğince cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmalarına” denilmek ve suça konu sahte paraların 5237 sayılı TCK.nun 54. maddesi uyarınca müsaderesine ilişkin bölüme “karar kesinleştiğinde 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 17. maddesi ve bu maddeye dayanılarak çıkarılan Sahte Banknotların İncelenmesi ve Değerlendirilmesinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 16. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere Merkez Bankasına gönderilmesine” ibaresinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün oybirliğiyle (DÜZELTİLEREK ONANMASINA) ,
3- Sanıklar H.Y. ile M.S. hakkında kurulan hükme yönelik temyizlere gelince:
Yerinde görülmeyen temyiz itirazların reddine, ancak:
a- Sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK.nun 197/1. maddesi uygulanırken hapis cezası alt sınırdan tayin olunduğu halde, aynı gerekçe ile adli para cezasına esas alınan birim gün sayısının alt sınırdan uzaklaşılarak tayini suretiyle çelişkiye neden olunması,
b- 5237 sayılı TCK.nun 53. maddesinin 3. fıkras 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın (c) bendinde yazılı sanıkların kendi altsoyu üzerindeki velayet hakkından, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan koşullu salıverme tarihine, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan ise 2. fıkra gereğince cezanın infazı tamamlanınıncaya kadar yoksun bıra- kılmalarına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması,
c- Suça konu sahte paraların 5237 sayılı TCK.nun 54. maddesi uyarınca müsaderesine karar verildikten sonra 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 17. maddesi uyarınca çıkarılan Sahte Bantnotların İncelenmesi ve Değerlendirilmesinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 16. maddesi gereğince işlem yapılmak üzere TC. Merkez Bankasına gönderilmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi yasaya aykırı,
d- Hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK.nun 231. maddesi ve bu maddenin 6. fıkrasına 25.07.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6008 sayılı Yasanın 7. maddesi ile eklenen cümle gözetilerek, hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünde mahkemesince değerlendirme yapılması zorunluluğu,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, C.Savcısı ile sanıklar H.Y. ve M.S. müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas: 2008/14076 Karar: 2010/12441 Tarih: 27.10.2010
-
TCK 197. Madde
-
Parada Sahtecilik Suçu
1- Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen kanıtlara, mahkemenin yargılama sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine göre hükümlü C. A. müdafiinin yerinde görülmeyen sair itirazların reddine, ancak:
5252 sayılı Yasa’nın ve fıkrası uyarınca hükmolunan ağır para cezasının adli para cezasına dönüştürülmesi ve 27.04.2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak 01.05.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5335 sayılı Yasanın 22. maddesi ile 5083 sayılı Yasa’nın 2. maddesine eklenen fıkra hükmü karşısında, hükümlüye para cezası tayin edilirken her aşamada “bir” Türk Lirası küsurunun atılması zorunluluğu,
Bozmayı gerektirdiğinden hükmün CMUK.’nun 321. maddesi gereğince istem gibi (BOZULMASINA), ancak bu aykırılığın CMUK.’nun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükümlü hakkında 765 sayılı TCK.’nun 316/4, 318, 59/2 81/1 madde ve fıkraları uyarınca tayin edilen sonuç ağır para cezasının 58 Türk Lira adli para cezası olarak ifadesi suretiyle adı geçen sanık hakkındaki hükmün oybirliği ile (DÜZELTİLEREK ONANMASINA),
2- Hükümlü sanık A.Ö. hakkındaki hükme yönelik temyizin incelenmesinde:
Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine, ancak:
Dosya kapsamına ve mahkemenin kabulüne göre hükümlünün suça konu on sekiz adet sahte on milyonluk banknotu evinde bulundurması, iki adet sahte on milyonluk banknotu ise dosyanın diğer sanıklarından R. K. aracılığı ile piyasaya sürmesi biçimindeki eyleminin, 765 sayılı TCK.’nun 316 ve 5237 sayılı TCK.’nun da 197/1. madde ve fıkrasına aykırılık oluşturduğu gözetilerek anılan her iki yasa hükümleri birbirleriyle karşılaştırıldığında; 5237 sayılı TCK.’nun da 197/1. madde ve fıkrası uyarınca hükmolunacak hapis cezasının alt haddi bakımından hükümlü lehine ise de; somut olayda hükümlünün, taklit veya tağyirde iştiraki olmaksızın taklit veya tağyir eden kimse veya mutavassıt ile anlaşmaksızın suça konu sahte parayı piyasaya sürme biçiminde gerçekleşen eylemi nedeniyle 765 sayılı TCK.’nun 316. maddesiyle birlikte 318. maddesinin de uygulanacağı göz önüne alındığında hükmolunacak hapis cezalarının alt haddi bakımından 765 sayılı TCK.’nun da hükümlü lehe bulunduğu gözetilmeden, olayda uygulama yeri bulunmayan 5237 sayılı TCK.’nun 197/2. madde ve fıkrasıyla hüküm kurulması,
Sonuç: Bozmayı gerektirmiş sanık A. Ö. müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün sebepten dolayı BOZULMASINA, 27.10.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.