Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması Suçu
TCK Madde 170
(1) Kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından tehlikeli olacak biçimde ya da kişilerde korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda;
a) Yangın çıkaran,
b) Bina çökmesine, toprak kaymasına, çığ düşmesine, sel veya taşkına neden olan,
c) Silahla ateş eden veya patlayıcı madde kullanan, Kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Yangın, bina çökmesi, toprak kayması, çığ düşmesi, sel veya taşkın tehlikesine neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
TCK Madde 170 Gerekçesi
Madde metninde, genel güvenliği kasten tehlikeye sokan fiiller, suç olarak tanımlanmıştır.
Maddenin birinci fıkrasında, bu suçu oluşturan seçimlik hareketler, yangın çıkarmak; bina çökmesine, toprak kaymasına, çığ düşmesine, sel veya taşkına neden olmak; silâhla ateş etmek veya izinsiz patlayıcı madde kullanmak, olarak belirlenmiştir. Ancak, bu fiiller dolayısıyla cezaya hükmedebilmek için, kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından somut bir tehlikenin meydana gelmesi gerekir. Böylece, söz konusu suç, bir somut tehlike suçu olarak tanımlanmıştır.
Maddenin ikinci fıkrasında ise, bir soyut tehlike suçu tanımına yer verilmiştir. Bu hükümde, yangın, bina çökmesi, toprak kayması, çığ düşmesi, sel veya taşkın tehlikesine neden olmak, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu fiiller dolayısıyla cezaya hükmedebilmek için, kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından somut bir tehlikenin meydana gelmesi gerekmemektedir.
Bu fiillerin işlenmesiyle bir zarar neticesinin meydana gelmesi hâlinde, meydana gelen zarara ve bu zararın meydana gelmesi açısından failin kast veya taksirine göre başka suçlar oluşacaktır. Örneğin, toplumda genel güvenliği tehlikeye sokan bir etki meydana getiren fiiller sonucunda bir veya birkaç kişi ölmüş veya yaralanmış ya da kişiler malvarlığı itibarıyla zarar görmüş olabilir. Bu gibi durumlarda, farklı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanması gerekir.
TCK 170 (Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması Suçu) Emsal Yargıtay Kararları
Ceza Genel Kurulu Kararı - Karar: 2019/252
- TCK 170
- Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçunun unsurları
- Yangın çıkarma tehlikesi , soyut tehlike suçu
Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçu TCK’nın 170. maddesinde;
“(1) Kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından tehlikeli olacak biçimde ya da kişilerde korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda;
a) Yangın çıkaran,
b) Bina çökmesine, toprak kaymasına, çığ düşmesine, sel veya taşkına neden olan,
c) Silâhla ateş eden veya patlayıcı madde kullanan,
Kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Yangın, bina çökmesi, toprak kayması, çığ düşmesi, sel veya taşkın tehlikesine neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir. Madde metninde, genel güvenliği kasten tehlikeye sokan fiiller suç olarak tanımlanmıştır.
Maddenin birinci fıkrasında, bu suçu oluşturan seçimlik hareketler; yangın çıkarmak, bina çökmesine, toprak kaymasına, çığ düşmesine, sel veya taşkına neden olmak; silahla ateş etmek veya izinsiz patlayıcı madde kullanmak olarak sayılmış olup suç, somut tehlike suçu olarak düzenlenmiştir.
Maddenin ikinci fıkrasında ise, bir soyut tehlike suçu tanımına yer verilmiştir. Bu hükümde; yangın, bina çökmesi, toprak kayması, çığ düşmesi, sel veya taşkın tehlikesine neden olmak ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Buna göre bu fıkrada düzenlenen suçun oluşabilmesi için somut bir tehlikenin meydana gelmesi gerekmemektedir.
Suçun mağduru belirli bir kimse olmayıp toplumu oluşturan tüm bireylerdir. Bu suçla korunan hukuki değer, kişilerin hayat, vücut bütünlükleri ve mal varlığı bakımından bir zarar tehlikesi doğmadan, güvenlik içerisinde yaşamaları üzerindeki haklarıdır. Suçla yasaklanan eylemlerin işlenmesi durumunda, kişilerin hayatları, sağlıkları veya mal varlıklarının zarar görmesi tehlikesi meydana gelmektedir. Tehlikenin somut olarak belirli kişi veya kişiler hakkında söz konusu olması gerekli olmayıp belirsiz sayıda kişinin, dolayısıyla toplumu oluşturan birçok kimsenin bu suçtan dolayı korunması amaçlanmaktadır.
Yargıtayın istikrar bulunan ve süregelen kararlarında; yangından söz edilebilmesi için ateşe vermenin ya da yakmanın belirli bir ağırlığa erişmesi, ateş konulan cismin kişiler ve mallar üzerinde genel bir tehlike doğurmaya elverişli şekilde yanmaya başlaması, yaygınlaşma eğilimi göstermesi gerektiği, yakma henüz yangın hâlini almadan söndürülmüş veya sönmüş ise yangından değil TCK’nın 170. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen yangın tehlikesinden söz edilebileceği belirtilmiştir.
Uyuşmazlık konusuna ilişkin öğretide de; “Yangın çıkarmak hareketinden söz edilebilmesi için, ateşe vermenin ya da yakmanın yangın sayılacak ağırlık ve boyuta ulaşması gerekmektedir. Bu itibarla ateşe konulan şeylerin kişiler veya mal üzerinde maddede belirtilen genel tehlikeyi doğurmaya elverişli biçimde yanmaya başlaması gerekir. Yakılan veya ateşe konulan cisim, kişiler veya malvarlığı üzerinde genel tehlike doğurmaya elverişli olmalıdır.” (Zeki Hafızoğulları-Muharrem Özen, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler Topluma Karşı Suçlar, 2. Bası, Ankara, 2016, s. 12.); “Yanıcı maddeler uzaklaştırıldıktan sonra ateşe verilen nesne yanmaya devam ediyorsa ve yakılan bu ateş özel araçlar kullanmadan ya da normalin üstünde bir çaba sarf etmeden söndürülemiyorsa, başka nesnelere de sirayet etme, yaygınlaşma eğilimi gösteriyorsa, artık genel güvenliği tehlikeye sokan bir yangından bahsedilebilir. Zira ancak bu çeşit bir yakmanın, ateş koymanın, kişilerin yaşam hakları, vücut tamlıkları, beden ve ruh sağlıkları ve malları bakımından tehlikeli olup olmadığı ya da onlarda korku, kaygı veya panik yaratıp yaratmadığı değerlendirilebilir. Şu hâlde bir yakma, yukarıda bahsettiğimiz tarzda ‘yangın çıkarma’ boyutuna varmışsa, inceleme konusu suç tipi anlamında bir değerlendirme yapmak gerekir. Şayet yakma henüz ‘yangın çıkarma’ boyutuna varmadan söndürülmüşse veya sönmüşse (örneğin, ani olarak yoğun bir yağmurun başlaması) diğer unsurları da bulunmak kaydıyla kişi, yangın tehlikesine sebebiyet vermekten (TCK.m. 170/2) sorumlu olur.” (Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökcen-A. Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 14. baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, s. 444-445.); “Yakılan ateşin çevreye yayılması veya yayılma eğiliminin bulunması, söndürülmesinde güçlük bulunması, yangın olarak nitelenmektedir. Ateşin, yangın niteliğine ulaşamadan söndürülmesi veya sönmesi durumunda 1. fıkradaki suç oluşmaz ise de, yangın tehlikesine neden olunması dolayısıyla 170/2. maddedeki fiilin işlendiği kabul edilmelidir.” (Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan- Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 4. cilt, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, s. 5423.) şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Olay günü tanık F.B.’nin, babası olan sanık tarafından bira alması için tekel bayisine gönderildiği, kızının eve geç geldiğinden bahisle sanık ile aralarında çıkan tartışma sonrasında sanığın evden ayrılmak amacıyla aracının anahtarını eşi olan inceleme dışı suçun mağduru M.B.’den istediği, M.B.’nin ise sanığın alkollü olması nedeniyle aracın anahtarını vermediği, bu duruma sinirlenen sanığın eşi ile kızının bulunduğu oda kapısının altına tiner dökerek yakmaya çalıştığı olayda; yakılan ateşin başka nesnelere sirayet etme, diğer bir ifadeyle yaygınlaşma eğilimi göstermeden basit bir müdahele ile sanığın eşi tarafından üzerine basılmak suretiyle yangın boyutuna ulaşamadan söndürüldüğünün anlaşılması karşısında, TCK’nın 170. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde düzenlenen kasten yangın çıkarma suçunun yasal unsurları oluşmaz ise de, yangın tehlikesine neden olunması nedeniyle aynı maddenin ikinci fıkrasındaki suçun oluştuğu kabul edilmelidir.
Ceza Genel Kurulu Kararı - Karar: 2019/176
- TCK 170/1-c
- Patlayıcı ve itici güç ile uzak mesafelere kadar atabilme özelliğine sahip olan ateşli bir silahla işlenebileceği, ses ve gaz fişeği atabilen silahlar ise nitelikleri itibarıyla ateşli silah sayılamayacaklarından sanığın bu nitelikteki silah ile havaya ateş etmesi eylemi korku, kaygı ve panik yaratabilecek nitelikte olsa dahi, 5237 sayılı TCK’nın 170. maddesinin birinci fıkrası kapsamında düzenlenen genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçunu oluşturmaz.
Sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 170. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde düzenlenen “genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması” suçunu mu, yoksa 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 36. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “gürültüye neden olma” kabahatini mi oluşturduğu;
Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçu 5237 sayılı TCK’nın 170. maddesinde; “1) Kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından tehlikeli olacak biçimde ya da kişilerde korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda;
…
c) Silâhla ateş eden veya patlayıcı madde kullanan,
Kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” biçiminde düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nın “Tanımlar” başlıklı 6. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde de;
“Silah deyiminden;
-
Ateşli silâhlar,
-
Patlayıcı maddeler,
-
Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,
-
Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler,
-
Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddelerin” anlaşılması gerektiği belirtilmiştir.
Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik’in “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin (e) bendinde “Ateşli silah: Mermi çekirdeği veya saçma tabir edilen özel şekil ve nitelikteki maddeleri, barut gazı veya bu neviden patlayıcı ve itici güç ile uzak mesafelere kadar atabilen silahları, …
ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 36. maddesinin birinci fıkrası ise; “Başkalarının huzur ve sükununu bozacak şekilde gürültüye neden olan kişiye, elli Türk Lirası idarî para cezası verilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nın 170. maddesinin gerekçesinde somut tehlike suçu olduğu vurgulanan genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçunda korunan hukuki yarar; kişilerin hayatları, vücut bütünlükleri ve mal varlıkları bakımından bir tehlikeye maruz kalmadan huzur ve güven içerisinde yaşama haklarıdır. Anılan maddede yasaklanan ve ceza yaptırımına bağlanan eylemlerin işlenmesi durumunda kişilerin hayatları, vücut bütünlükleri veya mal varlıklarının zarar görme tehlikesi ortaya çıkmaktadır. Tehlikenin belirli kişi veya kişiler bakımından söz konusu olmasına gerek yoktur. Belirsiz sayıda kişinin, dolayısıyla toplumu oluşturan birçok kimsenin korunması amaçlanmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulan ve süregelen kararlarında da vurgulandığı üzere; 5237 sayılı TCK’nın 170. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde düzenlenen genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçunun oluşabilmesi için, eylemin kişilerde korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda gerçekleşmesi yeterli değildir. Eylemde kullanılan silahın da anılan Kanun’un 6. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde belirtilen ateşli silah olması gerekmektedir. Ateşli silah ibaresinden ne anlaşılması gerektiğine ilişkin TCK’da bir tanım bulunmasa da, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik’in “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin (e) bendinde ateşli silahın, “Mermi çekirdeği veya saçma tabir edilen özel şekil ve nitelikteki maddeleri, barut gazı veya bu neviden patlayıcı ve itici güç ile uzak mesafelere kadar atabilen silahları” ifade edeceği belirtilmiş, yine ateşli silah, Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğünde; “Patlayıcı madde aracı ile mermi atan top, tüfek vb. silah” şeklinde açıklanmıştır. Bu anlamda genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçunda kullanılan silahın da, söz konusu tanımlara uygun olarak, mermi çekirdeği veya saçma tabir edilen özel şekil ve nitelikteki maddeleri, barut gazı veya bu neviden patlayıcı ve itici güç ile uzak mesafelere atabilme özelliğine sahip olması, diğer bir anlatımla gerçek bir silah olması gerekmektedir. Kuru sıkı tabir edilen, ses ve gaz fişeği atabilen silahlar nitelikleri itibarıyla bu suç açısından silah sayılamayacaklarından, kuru sıkı tabanca ile ateş edilmesi eyleminin, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 36. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “Gürültüye neden olma” kabahatini oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın, 27.10.2013 tarihinde saat 02.00 sıralarında E. ilçesi, A. Mahallesi, A. Caddesi üzerinde kuru sıkı tabir edilen, ses ve gaz fişeği atabilen silah ile havaya ateş ettiği olayda;
TCK’nın 170. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde düzenlenen silahla ateş etme şeklindeki seçimlik hareketli suçun sadece anılan Kanun’un 6. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi kapsamındaki, mermi çekirdeği veya saçma tabir edilen özel şekil ve nitelikteki maddeleri, barut gazı veya bu neviden patlayıcı ve itici güç ile uzak mesafelere kadar atabilme özelliğine sahip olan ateşli bir silahla işlenebileceği, ses ve gaz fişeği atabilen silahlar ise nitelikleri itibarıyla ateşli silah sayılamayacaklarından sanığın bu nitelikteki silah ile havaya ateş etmesi eylemi korku, kaygı ve panik yaratabilecek nitelikte olsa dahi, 5237 sayılı TCK’nın 170. maddesinin birinci fıkrası kapsamında düzenlenen genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçunu değil, başkalarının huzur ve sükûnunu bozucu davranışları yaptırıma bağlayan 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 36. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen gürültüye neden olma kabahatini oluşturduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/23901 Karar: 2018/198 Tarih: 11.01.2018
-
TCK 170. Madde
-
Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması Suçu
Bozma öncesi kurulan hükümde toplam cezanın 6000 TL adli para cezası olduğu, bu haliyle bozma sonrası kurulan hükümde sonuç ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış hakkının ihlal edilmemiş olduğu anlaşıldığından, tebliğnamedeki bozma düşüncesi benimsenmemiştir.
Sanık hakkında hüküm kurulurken, uygulanan kanun maddesi olarak 170. maddesinin ının (a) ve (c) bentlerinin gösterilmesi gerekirken (c) bendi yerine (b) bendi ile hüküm kurulmuş ise de, bu husus sonuç cezaya etki etmediğinden yerinde düzeltilmesi olanaklı maddi yazım hatası kabul edilmiş ve bozma nedeni yapılmamıştır.
Bozmaya uyularak; yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre sanık müdafinin, sanığın savunma hakkının kısıtlandığına ve lehe hükümlerin uygulanmamasına yönelik temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddiyle hükmün ONANMASINA, 11.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/6040 Karar: 2018/290 Tarih: 09.01.2018
-
TCK 170. Madde
-
Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması Suçu
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-Sanığın, arazi anlaşmazlığı nedeniyle tüfeği mağdurlara doğrultması ve ayrıca havaya doğru ateş etmesi eylemlerinden ötürü TCK’nın 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima hükmü uyarınca en ağır cezayı gerektiren silahla tehdit suçundan hükümlülük kararı verilmesi gerekirken, ayrıca TCK’nın 170/1-c maddesindeki genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan da mahkumiyet hükmü kurulması,
2-Yaşı küçüklüğü nedeniyle dosyası tefrik edilen …‘ın soruşturma dosyası ve açılmışsa dava dosyasının örneği getirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,
3-Tehdit suçu yönünden, dosya kapsamına göre taraflar arasında önceye dayalı arazi anlaşmazlığı olduğunun anlaşılması ve sanığın savunmasında, mağdurların kendi evine doğru ateş etmeleri nedeniyle karşılık olarak ateş ettiğini belirtmesi karşısında, olayın çıkış sebebi ve gelişimi üzerinde durularak TCK’nın 29. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,
4-Anayasa Mahkemesi’nin karar tarihinden sonra 24.11.2015 günü, Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin kararının yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş ve sanık (Yado oğlu) …‘un temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 09/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/5880 Karar: 2017/3527 Tarih: 18.10.2017
-
TCK 170. Madde
-
Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması Suçu
1- ) Sanık hakkında mağdura karşı nitelikli yağma suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerinin temyiz incelemesinde;
5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarının; Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararı gözetilerek infaz aşamasında değerlendirilmesi mümkün görülmüştür.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, kararın dayandığı gerekçeye ve takdire göre, sanık savunmanının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve yasaya uygun ve takdire dayalı bulunan hükmün tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,
2- )Sanık hakkında 6136 Sayılı Yasaya muhalefet suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine gelince;
5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarının; Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararı gözetilerek infaz aşamasında değerlendirilmesi mümkün görülmüştür.
Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hâkimler Kurulunun takdirine göre, suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve Yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
Hüküm tarihinden sonra 28.06.2014 tarih ve 29044 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 6545 Sayılı Kanun’un 81. maddesiyle 5275 Sayılı Kanun’un 106. maddesinde yapılan değişikliklerin gözetilmemiş olması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeple isteme aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 Sayılı CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hükmün A-2 bendinin 5. paragrafından “ve ödenmeyen para cezasının hapse çevrileceğinin” ibaresi çıkartılarak, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3- )Sanık hakkında genel güvenliğin tehlikeye sokulması suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine gelince;
Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Sanığın olay tarihinde gece 23:30 sularında alkollü olarak bardan çıkan yakınanın yanına gidip “Ne var, ne yok birader?” deyip sol elini yakınanın cebine atıp tomar halinde bulunan 2300 TL parayı aldığı, yakınanın geri istemesi üzerine 200 TL’sini uzattığı, yakınan paranın tamamını almak üzere ısrar edince ise belinden çıkardığı tabanca ile 2 el havaya ateş ederek karşı duruşunu engellediği böylece suç yolunda ilerleyip suçu tamamlayan sanığın eyleminin bir bütün olarak yağma suçunu oluşturduğu dikkate alınmadan ayrıca TCK’nın 170/1-c maddesiyle uygulama yapılarak ceza tayini,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık savunmanının temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeple isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 18.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/18037 Karar: 2017/21572 Tarih: 05.10.2017
-
TCK 170. Madde
-
Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması Suçu
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
A- ) Sanığa yükletilen iftira ve 6136 Sayılı Yasaya muhalefet eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin, Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı; böylece olaylara dair sorunlarda gerekçenin yeterli bulunduğu,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,
Cezaların kanuni bağlamda uygulandığı,
Anayasa Mahkemesi’nin karar tarihinden sonra 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı, 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline dair kararın ve TCK’nın 53/1-c maddesinde düzenlenen hak yoksunluğunun uygulanma süresi ve şeklinin Kanunda öngörülen biçimde infaz aşamasında gözetilebileceği,
Anlaşıldığından sanığın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye kısmen uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA,
B- ) Sanık hakkında silahlı tehdit ve genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyize gelince;
Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir,
Ancak,
1- ) Sanığın, arkadaşı ile tartışan müştekiyi korkutmak amacıyla havaya ateş etmesi şeklinde gerçekleşen eyleminin 106/2-a maddesinde tanımlanan silahla tehdit ve aynı Kanunun 170/1-c maddesinde tanımlanan genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarını oluşturduğu, TCK’nın 44. maddesi uyarınca en ağır cezayı gerektiren silahla tehdit suçundan mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken, kanuni olmayan gerekçe ile tehdit ve genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarından ayrı ayrı mahkumiyet hükümleri kurulması,
2- ) Anayasa Mahkemesi’nin karar tarihinden sonra 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı, TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline dair kararın ve TCK’nın 53/1-c maddesinde düzenlenen hak yoksunluğunun uygulanma süresi ve şeklinin Kanunda öngörülen biçimde uygulanması zorunluluğu,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş ve sanığın temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 05.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/1749 Karar: 2017/4575 Tarih: 23.06.2017
-
TCK 170. Madde
-
Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması Suçu
I- )İTİRAZ KONUSU:
Sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi ve genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarından mahkumiyetine dair İstanbul ( 250. madde ile yetkili ) 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 05.10.2007 tarihli ve 2000/287 esas - 2007/407 karar sayılı kararının sanık müdafileri tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından yapılan temyiz incelemesi sonucu Dairenin 08.02.2010 gün ve 2009/9481 esas, 2010/1600 karar sayılı ilamı ile hükümlerin oybirliğiyle ONANMASINA karar verilmiştir.
II- )İTİRAZ NEDENLERİ:
Mezkur ilama Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.05.2017 tarih ve KD-2017/11980 Sayılı yazısı ile;
a- )Sübutu kabul edilen o tarihte faaliyet gösteren Akbank A.Ş. Şubesine 26.09.2000 tarihinde molotof kokteyli atılması ile ilgili “olay yeri inceleme ve tespit raporu” incelendiğinde; TCK’nın 170/1. maddesi kapsamında mütalaa edilebilinecek bir yangın bulunmadığının anlaşıldığı ve bu sebeple suçun teşebbüs aşamasında kaldığının kabulü gerektiği halde tamamlanmış suç gibi tatbike esas alınması,
b- )Yüksek 9. Ceza Dairesinin 06.07.2011 gün ve 2011/6378 esas, 2011/8651 karar sayılı, 22.09.2011 gün ve 2011/9401 esas, 2011/27205 karar sayılı ve 03.06.2014 gün ve 2014/4256 esas, 2014/6908 karar sayılı ilamlarında ve Yüksek Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 15.02.2017 gün ve 2016/6790 esas, 2017/971 karar sayılı, 05.10.2016 gün ve 2016/4316 esas, 2016/4853 karar sayılı ve 20.09.2016 gün ve 2016/5650 esas, 2016/4776 karar sayılı ilamlarında da görüldüğü üzere istikrar kazanmış uygulamaya uygun şekilde “patlayıcı madde bulundurmak” suçunun temadi eden suçlardan olduğunun kabulüyle …‘nın bu suçtan bir kez cezalandırılması yerine, sübutu kabul edilen, o tarihte faaliyet gösteren Akbank A.Ş. Şubesine 26.09.2000 tarihinde molotof kokteyli atılması eylemi ile 01.10.2000 tarihinde “…” restoranının molotof kokteyli atılarak yakılması eylemi sebebiyle ayrı ayrı iki kez cezaya hükmedilmesi,
c- )Kabul ve uygulamaya göre ise lehe olan mevzuat hükümlerinin tespiti sırasında 5237 Sayılı TCK’nın 174/1 maddesinin tatbikinden sonra TCK’nın 174/2 ve 3713 Sayılı Kanun’un 5/2 maddesi gereği temel cezada 2/3 oranında artırım yapılması gerektiği ve yine TCK’nın 170/1-a-c maddesi gereğince tayin olunan temel cezanın, olayın mahiyetine göre 3713 Sayılı Kanun’un 5 /1 maddesi gereğince 1/2 oranında artırılması gerektiği ve bu durumda 765 Sayılı TCK’nın 264/6 maddesinin tatbikinin sanığın lehine sonuç verdiğinin gözden kaçırılıp” kararda yazılı olduğu şekilde uygulama yapılmasının usul ve kanuna aykırı olduğu belirtilerek anılan kararın bozulmasına karar verilmesi, bu görüş doğrultusunda karar verilmemesi halinde dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi talep olunmuştur.
III- )İTİRAZ HAKKINDAKİ HUKUKİ NİTELENDİRME:
Hükümlü … hakkında 23.11.2000 tarihli iddianame ile silahlı terör örgütünün üyesi olma suçundan 765 Sayılı TCK’nın 168/1. maddesi uyarınca cezalandırılması talebi ile dava açıldığı, yargılamanın devam ettiği sırada tanzim edilen 20.02.2003 tarihli ek iddianame ile 765 Sayılı TCK’nın 264 /6-8 ve 369. maddeleri uyarınca cezalandırılmasının talep edildiği, yargılama neticesinde İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2000/287 esas, 2007/407 karar sayılı ve 05.10.2007 tarihli kararı ile silahlı terör örgütüne üye olma suçu sebebiyle 5237 Sayılı TCK’nın 314/2. maddesi uyarınca, 26.09.2000 ve 01.10.2000 tarihli eylemleri sebebiyle tehlikeli maddelerin izinsiz bulundurulması veya el değiştirmesi ve genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarından ise 5237 Sayılı TCK’nın 174/1-2 170/1-a-c. maddeleri uyarınca ayrı ayrı iki kez cezalandırılmasına karar verildiği, hükümlünün müdafilerince yapılan temyiz başvurusu üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 08.02.2010 gün ve 2009/9481 esas, 2010/1600 karar sayılı ilamı ile hükümlerin onanmasına karar verildiği ve hükümlerin bu suretle kesinleştiği anlaşılmıştır.
İncelenen dosya kapsamına göre;
I- )Tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirilmesi suçunun temadi eden suçlardan olup, farklı zamanlarda imal edildiği belirlenemeyen yanıcı maddelerin örgütün faaliyeti kapsamında gerçekleştirilen 26.09.2000 ve 01.10.2000 tarihli eylemlerde kullandığı kabul edilen hükümlü hakkında, bu maddeleri bulundurma eylemini mütemadi nitelikte olması ve temadinin kesildiği en son bulundurma tarihine kadar gerçekleştirilen eylemlerin tek suç oluşturacağı gözetilerek, TCK’nın 174 /1. maddesi uyarınca bir kez cezaya hükmedilmesi gerekmektedir.
II-5237 Sayılı TCK’nın 170. maddesinde düzenlenen genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçunun, somut tehlike suçu olup, somut tehlikenin objektif cezalandırma şartı olduğundan, sanığın hareketinin de bölünmesine olanak bulunmaması karşısında suça teşebbüs edilmesinin mümkün olmadığı, bu sebeple eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı yönündeki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının görüşüne iştirak edilmemiştir. Ancak, 26.06.2000 tarihli olayda yangın çıkarma eyleminin binanın aynına sirayet etmemesi, yakma fiilinin yangın boyutuna ulaşmaması, bu şekilde oluşan neticenin kişilerin sağlığı veya mal varlığı bakımından zarar tehlikesi doğurmaya elverişli hale gelmemesi karşısında, eylemin TCK’nın 170/2 maddesinde tanımlanan salt tehlike suçunu oluşturacağı gözetilerek, bu maddeden hüküm kurulması gerekmektedir.
III-Suç tarihi itibariyle zaman bakımından lehe kanunun belirlenmesi yönünden yapılan incelemede; Suç tarihinde yürürlükte olan 765 Sayılı TCK’nın 264/6. maddesinde düzenlenen suç için beş yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezası ve on bin liradan az olmamak üzere ağır para cezasının öngörüldüğü, cezanın üst sınırının 20 yıl olduğu, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 5237 Sayılı TCK’nın 174. maddesinde düzenlenen suç için üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası, TCK’nın 170. maddesinde düzenlenen suç için ise altı aydan üç yıla kadar hapis cezasının öngürüldüğünün anlaşılması ve 765 Sayılı TCK’nın 264/6. maddesinin uygulanması halinde ayrıca 264/1. maddesinin uygulanma kabiliyeti olmadığı halde 5237 Sayılı TCK’nın 170 174. maddelerinin ayrı ayrı uygulanma kabiliyetinin bulunması ve TCK’nın 170. maddesinin uygulanması sırasında azami hadden ceza belirlenmiş olmasına göre lehe kanun tespiti bakımından 264/6. maddesine göre temel cezanın 12 yıl olarak tespiti yönündeki mahkemenin kabul ve takdirinde bir isabetsizlik bulunmaması karşısında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ( 3-c ) numaralı itiraz gerekçesi yerinde görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan sebeplerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kısmen kabul edilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
SONUÇ : 1- )Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ( 3-c ) numaralı itiraz gerekçeleri yerinde görülmediğinden REDDİNE, 02.07.2012 gün ve 6352 Sayılı Kanun’un 99 maddesiyle 5271 Sayılı CMK’nın 308. maddesine eklenen ( 2 ) ve ( 3 ) fıkra hükümleri uyarınca itirazın değerlendirilmek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE,
2- )Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 26.09.2000 ve 01.10.2000 tarihli eylemler sebebiyle tehlikeli maddelerin izinsiz bulundurulması veya el değiştirmesi suçları ile 26.09.2000 tarihli genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarından kurulan hükümler yönünden yapılan itirazının KABULÜNE,
3- )Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 08.02.2010 gün ve 2009/9481 esas, 2010/1600 karar sayılı onama kararının bu suçlar yönünden KALDIRILMASINA,
4- )Farklı zamanlarda imal edildiği belirlenemeyen patlayıcı maddeleri örgütün faaliyeti kapsamında gerçekleştirilen 26.09.2000 ve 01.10.2000 tarihli eylemlerde kullandığı kabul edilen hükümlü hakkında, patlayıcı madde imal edip bulundurma suçunun mütemadi nitelikte olması ve temadinin kesildiği en son bulundurma tarihine kadar gerçekleştirilen eylemlerin tek suç oluşturacağı gözetilerek, TCK’nın 174/1. maddesi uyarınca bir kez cezaya hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,
26.09.2000 tarihli olayda yakma fiilinin yangın boyutuna ulaşmaması ve oluşan neticenin kişilerin sağlığı veya mal varlığı bakımından zarar tehlikesi doğurmaya el verişli hale gelmemiş olması karşısında, eylemin TCK’nın 170/2. maddesinde yer alan salt tehlike suçunu oluşturacağı gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı bu sebeple yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeple BOZULMASINA, bu suçlar yönünden 5275 Sayılı CGTİHK’nun 98. ve müteakip maddeleri gereğince hükümlü hakkındaki infazın durdurulması için Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına, 23.06.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/11832 Karar: 2017/4956 Tarih: 03.05.2017
-
TCK 170. Madde
-
Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması Suçu
Sanık hakkında ilgiliye yönelik silahla kasten yaralamaya teşebbüs suçundan dava açılmış olması karşısında dava zamanaşımı süresinde karar verilmesi mümkün görülmüştür.
1- ) Sanığın katılana yönelik kasten yaralama suçundan doğrudan hükmolunan adli para cezalarının miktar ve türüne göre; 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 Sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 5320 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’a eklenen geçici 2. maddesi gereğince doğrudan hükmolunan 3000 TL dahil adli para cezasına mahkumiyet hükümlerinin temyizi mümkün olmadığından, sanığın temyiz isteminin 1412 Sayılı CMUK.nun 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
2- ) Sanık hakkında 6136 Sayılı Yasaya muhalefet suçundan kurulan hükme yönelik yapılan incelemede;
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre sanığın, bir sebebe dayanmayan ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
3- ) Sanık hakkında genel güvenliği kasten tehlikeye sokmak suçundan kurulan hükme yönelik yapılan incelemede;
Sanığın eğlence merkezine alınmamasının verdiği kızgınlıkla katılanlara tabanca ile ateş ederek silahla kasten yaralamaya teşebbüs suçlarını işlediği iddia ve kabul olunması karşısında unsurları oluşmayan genel güvenliği kasten tehlikeye sokmak suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/10284 Karar: 2017/2333 Tarih: 09.03.2017
-
TCK 170. Madde
-
Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması Suçu
Dosya kapsamına göre, ateşlenebilen bir silahın işlevine uygun ve sonuç doğurmaya elverişli bulunmayan “kuru-sıkı” olarak tabir edilen tabanca ile yerleşik yerde ateş etme şeklindeki eylemin, 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu’nun 36/1. madde ve fıkrasında tanımı yapılan gürültüye neden olma kapsamında olup, idari yaptırımı gerektirdiği ve anılan Kanun’un 18/1. madde ve fıkrası hükmü göz önüne alındığında mülkiyetin kamuya geçirilmesinin de mümkün olmadığı gözetilmeden, eylemin nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek sanığın 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 170/1-c maddesi uyarınca cezalandırılmasında ve kuru sıkı tabanca ile kuru sıkı mermilerin de iadesi yerine müsaderesine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 Sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 28.07.2016 gün ve 4985 Sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.09.2016 gün ve KYB/2016-319591 Sayılı ihbarnamesi ile Dairemize tevdii kılınmakla incelendi.
Gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Sanık …‘ın ses ve gaz fişeği istimal eden kuru sıkı silah olarak tabir edilen tabanca ile ateş etme eyleminin, 5237 Sayılı TCK.nun 170/1-c madde ve fıkrasında tanımı yapılan içinde ateşli silah öğesi bulunan suç tipine uygun bulunmadığı, eylemin 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu’nun 36. maddesinde düzenlenen ve idari para cezası yaptırımını öngören gürültüye neden olma kabahatini oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde sanığın genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan mahkumiyetine hükmedilmesi,
Yasaya aykırı ve Adalet Bakanlığı’nın Kanun Yararına Bozma istemine dayalı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca düzenlenen ihbarname içeriği bu sebeple yerinde görüldüğünden, PAZARCIK Asliye Ceza Mahkemesi’nin 02.05.2006 gün, 2006/187 esas, 2006/261 Sayılı kararının 5271 Sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca
SONUÇ : BOZULMASINA, hükmün 1.fıkrası ve devamındaki 2,3,4,5,6,7.8 fıkralarının hükümden çıkartılarak yerine “sanığın 5326 Sayılı Kanun’un 36 /1. madde ve fıkrası uyarınca 50,00 Türk Lirası idari para cezası ile cezalandırılmasına, emanete kayıtlı kuru-sıkı tabanca ve eklerinin 5729 Sayılı Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun ve Yönetmelik hükümlerine göre işlem yapılmak üzere idareye teslimine” ibarelerinin yazılmasına, dosyanın Adalet Bakanlığına gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/4404 Karar: 2016/10762 Tarih: 30.05.2016
-
TCK 170. Madde
-
Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması Suçu
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- )Sanığın, kavga sırasında havaya ateş edip mağdura karşı silahı doğrultarak “gelmeyin vururum” şeklindeki sözlerle tehdit etmekten ibaret eyleminin, TCK’nın 106/2-a maddesine uyan silahla tehdit ve genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarını oluşturduğu ancak aynı Kanunun 44. maddesi uyarınca sadece en ağır cezayı gerektiren tehdit suçundan hükümlülük kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, yerinde olmayan gerekçe ve kanuni olmayan hukuki nitelendirme ile ayrıca TCK’nın 170/1-c maddesinde düzenlenen suçtan da mahkumiyet kararı verilmesi,
2- )Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24.11.2015 gün ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 Sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin ( 1 ) numaralı fıkrasının ( b ) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararlarının uygulanması zorunluluğu,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş ve sanık …‘ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye aykırı olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 30.05.2016 tarihinde, silahlı tehdit eyleminin meşru savunma şartları altında gerçekleştiği düşüncesiyle; Başkan … ve Üye …‘ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
TCK’nın 25/1. maddesinde öngörülen meşru müdafaa düzenlemesinde, “Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.” Hükmü benimsenmiş, kişinin kendisi ya da bir başkasının sadece nefsi ( canı ya da ) ırzı ( namusu ) değil, her türlü “hakkına” yönelik saldırının def’i ve giderilmesi için gerçekleştirilen eylemler meşru müdafaa kurumunun sınırları içinde kabul edilmiştir.
Buna göre, sanık …‘ın kendisine ait inşaatın bekçisi olan sanık … ile mahalle sakinlerinden sanık …‘un tartıştığını görmesi ve …‘a saldırması üzerine tarafları sakinleştirmek ve uzaklaştırmak amacıyla ve ayrıca olay yerine gelen dolmuştan inen kişilerin durdurulması için, polisi de çağırdıktan sonra havaya ateş etmesi silahı doğrultup “gelmeyin vururum” demesi şeklindeki eylemlerin, gerek bekçi …‘ın ve gerekse devamında tarafları ayırmaya çalıştığı için kendisinin yaşam hakkına ve vücut bütünlüğüne yöneltilmiş bulunan saldırının defi amacıyla hal ve koşullara göre saldırıyla orantılı olarak gerçekleştirilen meşru müdafaa sınırları kapsamında kaldığının kabulü gerekir.
Sanığın eylemlerinin, gerek bekçiye gerekse kendisine yöneltilen saldırı ile orantılı olduğu, “gelmeyin vururum” biçimindeki sözlerle kastın açıkça ortaya konulduğu, önceden polise telefon edilerek olay yerine çağırılmasının eylemlerin suç işleme amaçlı değil, gerçekleşen bir saldırının durdurulmasına dair olduğunu ortaya koyduğu ve buna göre ceza sorumluluğunu kaldıran bir neden olan meşru müdafaa koşullarının gerçekleştiğini düşündüğümüzden, sanık … hakkında tehdit suçundan mahkumiyet kararı verilmesi gerektiğine dair sayın çoğunluğun bozma kararına katılamıyoruz.
YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/407 Karar: 2016/3047 Tarih: 29.03.2016
-
TCK 170. Madde
-
Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması Suçu
Sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, hakaret ve tehdit suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Hükümden sonra 5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesiyle ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarihli, 29542 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamı ile verilen iptal kararının infaz aşamasında nazara alınması mümkün görülmüştür.
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiillerin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatları yapılmış bulunduğundan, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
Sanık hakkında genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine gelince;
Sanığın, suç tarihinde saat 23:45 sıralarında, mağdura ait fırına girerek yanında bulunan tüfeği göstermek suretiyle mağdurlar ile …‘in yaklaşık 45 dakika süreyle hürriyetini kısıtladıktan sonra saat 00:30 sıralarında iş yerinden çıkarak giderken iki el ve köy içinde de iki el havaya doğru ateş etmesi şeklinde gerçekleşen eyleminin TCK’nın 106/2-a maddesine uyan silahla tehdit ve aynı Kanunun 170/1-c maddesinde yer alan genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarını oluşturması sebebiyle TCK’nın 44. maddesi uyarınca en ağır cezayı gerektiren tehdit suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan mahkûmiyetine hükmedilmesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, ceza miktarı itibariyle kazanılmış hakkı saklı kalmak kaydıyla hükmün 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gözetilerek 1412 Sayılı CMUK’nın 321 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 29.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/34925 Karar: 2016/2101 Tarih: 10.02.2016
-
TCK 170. Madde
-
Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması Suçu
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,
1-)Sanığa yükletilen 6136 Sayılı Kanuna aykırılık eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı,
Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24.11.2015 gün ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 Sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararlarının, kapsam ve içerik itibariyle infaz aşamasında mahallinde gözetilebileceği,
Anlaşıldığından, sanık müdafiinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,
2-)Tehdit ve genel güvenliği kasten tehlikeye sokma suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyize gelince; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak,
a-) Müşteki ile arasında bir alacak meselesi bulunan sanığın, müştekinin evinin önüne gelip, “bu sana ders olsun” diyerek havaya birkaç el ateş etmesinden ibaret eyleminin, TCK’nın 106/2-a maddesine uyan silahla tehdit ve genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarını oluşturduğu ancak aynı Kanunun 44. maddesi uyarınca, sadece en ağır cezayı gerektiren tehdit suçundan hükümlülük kararı verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ve kanuni olmayan hukuki nitelendirme ile ayrıca TCK’nın 170/1-c maddesindeki genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan da mahkumiyet kararı verilmesi,
b-) Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24.11.2015 gün ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 Sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararlarının uygulanması zorunluluğu,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş ve sanık … müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 10.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/14341 Karar: 2015/24182 Tarih: 09.11.2015
-
TCK 170. Madde
-
Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması Suçu
Genel güvenliği kasten tehlikeye sokmak suçundan suça sürüklenen çocuk E. Y.’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 170/1-c, 31/3 62. maddeleri gereğince 3 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/6. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair, ANKARA 1. Çocuk Mahkemesinin 09.12.2013 tarihli ve 2013/63 esas, 2013/688 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, deneme süresi içerisinde suç işlediğinden bahisle suça sürüklenen çocuk hakkında hükmün açıklanmasına, sanığın 5237 sayılı Kanun’un 170/1-c, 31/3, 62, 50/1-a 52/2-4. maddeleri uyarınca 2000 Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, aynı Mahkemenin 28.05.2015 tarihli ve 2015/78-419 sayılı kararını kapsayan dosyası ile ilgili olarak;
Dosya kapsamına göre, sanığın kişiler üzerinde korku, kaygı ve panik yaratacak şekilde kuru-sıkı tabanca ile havaya ateş etmek şeklinde kabul edilen eylemi sebebiyle mahkumiyet hükmü kurulmuş ise de; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 26.06.2007 tarihli ve 2007/8-143 esas, 2007/155 sayılı kararında da belirtildiği üzere, silah vasfında bulunmayan kuru-sıkı tabanca ile havaya ateş etme eyleminin, 5237 sayılı Kanun’un 170/1-c maddesinde tanımlanan, içinde silah öğesi bulunan suç tipine uygun bulunmadığından, korku, kaygı veya panik yaratacak şekilde ateş etme eyleminin oluşmayacağı, eylemin 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 36/1. maddesi kapsamında idari para cezasını gerektirdiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 10.09.2015 gün ve 59986 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09.10.2015 gün ve KYB/2015-320797 sayılı ihbarnamesi ile dairemize tevdii kılınmakla incelendi.
Suça sürüklenen çocuğun, ses ve gaz fişeği istimal eden, kuru sıkı silah olarak tabir edilen tabanca ile ateş etme eyleminin, 5237 sayılı TCK.nun 170/1-c madde ve fıkrasında tanımı yapılan içinde ateşli silah öğesi bulunan suç tipine uygun bulunmadığı, eylemin 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 36. maddesinde düzenlenen ve idari para cezası yaptırımını öngören gürültüye neden olma kabahatini oluşturduğu gibi anılan Yasanın 18. maddesi gereğince kabahatin konusunu oluşturan veya işlenmesi suretiyle elde edilen eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine ancak kanunda açık hüküm bulunması hallerinde karar verilebileceği, 36. madde de ise bu hususta bir düzenleme olmadığı cihetle 5729 sayılı Yasanın 4. maddesi ve Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlara İlişkin Yönetmelik hükümlerine göre işlem yapılmak üzere idareye teslimine karar verilmesi gerekirken, suça sürüklenen çocuğun mahkumiyetine ve kuru sıkı silahın müsaderesine karar verilmesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı ve Adalet Bakanlığı’nın Kanun Yararına Bozma istemine dayalı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarname içeriği bu nedenle yerinde görüldüğünden, Ankara 1. Çocuk Mahkemesi’nin 28.05.2015 tarih ve 2015/78 esas, 2015/419 sayılı kararının 5271 sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, hükmün 1. fıkrası ve devamının hükümden çıkarılarak yerine “suça sürüklenen çocuğun 5326 sayılı Yasanın 36/1. madde ve fıkrası uyarınca 88 Türk Lirası idari para cezası ile cezalandırılmasına, emanete kayıtlı kuru-sıkı tabanca ve eklerinin 5729 sayılı Gaz ve Ses Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun ve Yönetmelik hükümlerine göre işlem yapılmak üzere idareye teslimine”, dosyanın Adalet Bakanlığına gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 09.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/2148 Karar: 2015/23542 Tarih: 28.10.2015
-
TCK 170. Madde
-
Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması Suçu
1- TCK.nın 170/1. maddesinde, “kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından tehlikeli olacak biçimde ya da kişilerde korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda” silahla ateş edilmesi yasaklanmış olup somut bir tehlike suçu düzenlenmiştir. Herkes tarafından işlenebilen bu suçta suçun mağduru, belli bir kişi olmayıp çok sayıda kişidir. Sanığın bir kişiyi hedef alarak ateş etmesi halinde, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçu oluşmayıp, sanığın kastı, icra hareketleri tartışılarak fiilin uygun bulunduğu suç vasfı belirlenmelidir.
Olay günü, birlikte yaşadığı kız arkadaşının yakınları ile aralarında çıkan tartışmada, tüfekle iki el ateş eden sanığın fiilinin, mağdurlarla arasındaki mesafe, tüfeğin etkili atış mesafesi, nereden ateş edildiği, atış istikameti belirlenerek suç vasfının tartışılması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde uygulama olanağı bulunmayan TCK.nın 170/1-c maddesi ile ceza tayini,
2- Adli emanette kayıtlı tüfeklerin akıbeti hakkında bir karar verilmemesi, Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi gereğince (BOZULMASINA) 28.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/6640 Karar: 2015/6490 Tarih: 14.05.2015
-
TCK 170. Madde
-
Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması Suçu
Mağdurların birbirleriyle uyumlu anlatımları, sanığın aşamalardaki savunması ve tüm dosya kapsamından; suç tarihinde sanığın, alacağını isteyen mağdur M.’ı korkutmak amacıyla yanında bulunan av tüfeği ile havaya ateş ettikten sonra mağdur M.’in sevk ve idaresindeki diğer mağdurların da içinde bulunduğu ticari taksiye elindeki av tüfeğiyle binerek hareket etmesini istemesi ve bir süre yola devam ettikten sonra önce araçta yolcu olarak bulunan mağdurları indirip yola devam ettikten sonra araçtan inip kaçması şeklinde gerçekleşen olayda; sanığın araç içinde bulunan mağdurlara yönelik eylemi TCK’nın 109/2. maddesinde yer alan kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturduğu halde suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek aynı Kanunun 109/1. maddesinden hüküm kurulması,
Sanığın, borç ilişkisi nedeniyle arasında husumet bulunan mağduru korkutmak amacıyla havaya ateş etmekten ibaret eyleminin, TCK’nın 106/2-a maddesine uyan tehdit ve genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarını oluşturması nedeniyle TCK’nın 44. maddesi uyarınca en ağır cezayı gerektiren tehdit suçundan mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ve kanuni olmayan hukuki nitelendirme ile TCK’nın 170/1-c maddesindeki genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan hüküm kurulması,
Sonuç: Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, ceza miktarı itibariyle kazanılmış hakkı saklı kalmak kaydıyla hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 14.05,2015 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/1514 Karar: 2014/2305 Tarih: 09.04.2014
-
TCK 170. Madde
-
Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması Suçu
1- Katılanlar G. S. ve M. hakkında 09.05.2011 tarihli oturumda katılma kararı verildiği anlaşılmakla, tebliğnamedeki bir numaralı,
b- Katılma talebinde bulunan şikayetçi N.’nin temyiz istemi bulunmadığından, tebliğnamadeki 2 numaralı,
c- Perşembe Cumhuriyet Savcılığının 15.12.2010 gün 2010/84 iddianame numaralı iddianamesi ile sanık Z. Safi hakkında katılan Duran’a ait bu olayla ilgisi olmayan Babalı mahallesinde bulunan tek katlı evi 03/09/2010 tarihinde 03.00 civarında yakma suçundan kamu davası açıldığı, Perşembe Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/4 Esas, 2011/57 sayılı kararı ile sanık hakkında beraat kararı verildiği anlaşılmakla, tebliğnamedeki 5 numaralı,
Bozma öneren düşünceler benimsenmemiştir.
2- Sanık hakkında kasten yangın tehlikesine neden olma suçundan kurulan mahkumiyet ve kasten yangın çıkarmak suçundan kurulan ceza verilmesine yer olmadığına dair hükümler yönünden;
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık Z.’nin eyleminin sübutu kabul, cezayı azaltıcı bir sebep bulunmadığı takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bozma nedenleri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin sübuta yönelen, katılanlar M. S. ve G. vekilinin sanığın eyleminin öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturduğuna ilişen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Oluşa ve dosya içeriğine göre; sanık Z.’nin mağdur P. ile evli olup, aralarındaki boşanma davası nedeniyle ayrı yaşadıkları, sanığın olay gecesi saat 01.30 civarında mağdur P.’nin, kızları G. S., M., babası D. ve annesi N. ile birlikte ikamet ettikleri Kozağzı mahallesinde bulunan eve geldiği, uyumakta olan mağdur D.’ın bulunduğu odaya ait pencerenin sinekliğini yırtarak, içeriye yanmakta olan kağıt parçaları attığı, perdenin tutuşup yandığı sırada, mağdur Duran’ın durumu fark ederek yangını söndürdüğü olayda,
a- Sanık Z.’nin kasten yangın çıkarmak suçundan cezalandırılması gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında kasten yangın tehlikesine neden olma suçundan mahkumiyetine, kasten yangın çıkarmak suçundan ise uygulama yeri olmayan 5237 sayılı TCK.nun 167/1-a maddesi uyarınca şahsi cezasızlık sebebi ile ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi,
b- Kabule göre; sanık hakkında kasten yangın tehlikesine neden olma suçundan kurulan hükümde, 5237 sayılı TCK.nun 170/2-a maddesinde hapis cezası ile adli para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü ve hapis cezası tercih edilmek suretiyle hüküm kurulduğu halde, aynı Kanunun 50/2 maddesi uyarınca hapis cezasının adli para cezasına çevrilemeyeceğinin gözetilmemesi,
Sonuç: Yasaya aykırı olup, sanık müdafii ve katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu nedenlerle tebliğnamedeki düşünceye kısmen aykırı olarak BOZULMASINA, 09.04.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.
YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/8424 Karar: 2014/1557 Tarih: 27.01.2014
-
TCK 170. Madde
-
Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması Suçu
Sanık hakkındaki hükme yönelik katılanlar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Katılanlar vekilinin hükümden sonra 18.11.2013 havale tarihli dilekçesi ile şikayetten vazgeçtiğini belirttiği anlaşılmakla, katılma kararı da hukuken geçersiz olacağından hükmü temyiz yetkisi bulunmayan mağdurlar vekilinin sanık hakkında kurulan hükme yönelik temyiz isteğinin 1412 sayılı CMUK.nun 317.maddesi gereğince REDDİNE,
Üst Cumhuriyet Savcısının 21.06.2012 tarihinde verilen kararı, 1412 sayılı CMUK’nın 310. maddesinde öngörülen yasal bir aylık süreden sonra 27.07.2012 tarihinde temyiz ettiği anlaşılmakta ise de, CMK’nın 331. maddesinin 4. fıkras 4. fıkrasına göre; adli tatile rastlayan süreler işlemeyeceğinden, üst Cumhuriyet Savcısının adli tatil içerisinde 27.07.2012 tarihinde yaptığı temyiz isteminin süresinde olduğu belirlenerek yapılan incelemede;
Sanık hakkındaki hükme yönelik sanık müdafii ve üst Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre; sanık müdafinin bilinçli taksirin koşullarının oluşmadığına, üst Cumhuriyet Savcısının suç vasfına ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Oluşa, iddianame içeriğine ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın, olay gecesi misafir olarak bulunduğu düğün yerinde ruhsatsız av tüfeği ile havaya 4 - 5 el ateş ettikten sonra tüfeğin boş olduğu düşüncesiyle yere doğru tetik düşürdüğünde, tüfeğin ateş almasıyla yere değen saçmaların sekerek düğün yerinde bulunan sanığın yakınındaki mağdurlara isabet etmesi sonucu, kollukta şikayetçi olmayan bir mağdur ile hükümden sonra şikayetten vazgeçen mağdurlardan birinin basit, birinin nitelikli yaralandığı şeklinde gelişen olayda, sanığın av tüfeği ile havaya ateş etmek suretiyle genel güvenliği kasten tehlikeye sokulması suçunu işlediği, sonrasında ise boş olduğunu düşündüğü tüfek ile yere doğru tetik düşürdüğünde mağdurların yaralanması şeklindeki eyleminin de bilinçli taksirle yaralama suçunu oluşturduğu anlaşılmakla, sanığın genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan da TCK’nın 170/1-c maddesi uyarınca cezalandırılması gerektiği halde yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Sanığın asli kusurlu oluşu, yaralı sayısı ve zararın niteliğine göre; TCK’nın 22. 61. maddesine göre cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesi şartları gözetilmeden asgari hadden ceza tayini,
3- Sanık hakkında hükmolunan adli para cezası taksitlendirilirken TCK’nın 52/4. maddesi uyarınca ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin ihtar edilmesi yerine 5275 sayılı Kanunun 106/3. maddesi uyarınca ihtarata karar verilmesi,
4- Gerekçeli karar başlığında suçun işlendiği zaman diliminin gösterilmemesi suretiyle CMK’nın 232/2-c maddesine aykırı davranılması,
5- Mağdurlardan A. A.’daki yaralanmanın TCK’nın 89/1. maddesi kapsamında basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olmasına göre, sanığın bu mağdura karşı taksirle yaralama suçunun bilinçli taksir ile işlenmesi hali de dahil TCK’nın 89/5. maddesi uyarınca şikayete tabi olduğu ve mağdurlar vekilinin hüküm tarihinden sonra verdiği 18.11.2013 günlü dilekçesi ile şikayetten vazgeçtiği nazara alınarak, TCK’nın 73/6 maddesi gereğince sanıktan vazgeçmeyi kabul edip etmediği sorularak, sonucuna göre karar verilmesi zorunluluğu,
6- Mağdurlar vekilinin hüküm tarihinden sonra, temyiz inceleme tarihinden önce 18.11.2013 havale tarihli dilekçesi ile şikayetten vazgeçmesi nedeniyle 243. maddesi uyarınca katılma hükümsüz kaldığından katılan lehine vekalet ücreti yönünden yeniden değerlendirme yapılması zorunluluğu,
7- Sanığın mağdurların zararlarını gidermedikleri gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmiş olup, mağdurların karar tarihinden sonra zararlarının karşılanması nedeniyle şikayetlerinden vazgeçtiği anlaşılmakla, 231/5. maddesinin uygulanıp uygulanmaması yönünden zararın giderilmesi şartı aranmayacağından aynı maddenin 6. fıkrasındaki diğer şartların oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi zorunluluğu,
Sonuç: Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafii ve üst Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı 321. maddesi uyarınca isteme uygun olarak BOZULMASINA, 27.01.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.
YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/12595 Karar: 2014/1666 Tarih: 21.01.2014
-
TCK 170. Madde
-
Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması Suçu
1 ) Sanığın şikayetçiler İ. Ş., H. Ş. ve Y. Ö.’e karşı işlediği kasten yaralamaya teşebbüs suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde;
Hükmolunan adli para cezasının tür ve miktarı, 14/04/2011 tarihinde yürürlüğe giren 31/03/2011 tarih ve 6217 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakındaki Kanuna eklenen geçici 2. madde uyarınca kesin nitelikte bulunduğundan, sanık müdafiinin temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı 317. maddesi uyarınca isteme uygun REDDİNE,
2 ) Sanık hakkında F. İ.’i kasten yaralama ve 6136 sayılı Kanuna Muhalefet suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün isteme uygun ONANMASINA,
3 ) Sanık hakkında A. G.’ü kasten yaralama ve genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarından kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde;
Yerinde görülmeyen diğer itirazların reddine,
Ancak;
a ) Olayla ilgisi bulunmayan mağdur A. G.’ün iftar hazırlığı yapmak için mangal kömürü almaya gittiği sırada, sanıklar ile diğer şikayetçiler arasında geçen olayı gördüğü, olay yerine yaklaşık 10-15 metre mesafede bulunduğu esnada sanığın ateşlediği mermilerden birinin mağdur A.’e isabet ettiğinin anlaşılması karşısında sanığın eyleminin 21/2. maddesi olası kastla yaralama suçunu oluşturduğa gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
b ) Sanığın, mağdurların arkasından birden fazla kez ateş ederek olayla ilgisi olmayan mağdur A.’in yaralanmasına neden olduğu olayda, gerçekleşen eylemin hem yaralama hem de korku, kaygı ve panik yaratacak biçimde ateş etme suçunu oluşturacağı gözetilerek 5237 sayılı ‘nin 44. maddesi uyarınca en ağır cezayı gerektiren yaralama suçundan dolayı mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken, ayrıca 5237 sayılı TCK’nin 170/1-c. maddesindeki genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan da mahkumiyet hükmü kurulması,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafıinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı 321. maddesi uyarınca isteme uygun BOZULMASINA, 21.01.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2011/11826 Karar: 2013/17430 Tarih: 05.06.2013
-
TCK 170. Madde
-
Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması Suçu
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
5237 Sayılı T.C.K.nun 170/1. maddesinde: “eylem başka bir suç oluştursa bile, …” ( genel tehlike yaratma suçundan dolayı ) ayrıca ceza verileceğine dair bir düzenlemenin bulunmaması ve incelenen olayda sanığın, daha önceden mağdura “seni öldüreceğim, yaşatmayacağım” diyerek silahla mağdurun bulunduğu yöne doğru 1 el ateş etmesinden ibaret eylem sebebiyle sanık hakkında 44. maddesi aracılığıyla 106/2-a maddesi uyarınca alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayini gerekirken, ayrıca 170/1-c maddesi uyarınca hüküm kurulması,
Sanık müdafiinin 13.01.2009 havale tarihli dilekçesiyle sanık lehine kanun hükümlerinin uygulanması talebi bulunduğu halde, sanık hakkında 50. maddesinin ve 6136 Sayılı Yasaya Aykırılık suçundan hüküm kurulurken 62. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunun tartışılmaması,
Sanığın tekerrüre esas alınan sabıkasına konu Antalya 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 23.3.2006 tarihli 2005/1592 esas 2006/295 karar sayılı ilamındaki cezanın kesin nitelikte olduğunun ve 58. maddesinin uygulanamayacağının düşünülmemesi,
Tehdit ve genel güvenliği tehlikeye sokma suçlarından 5237 Sayılı 53/1- ( c ) bendinde yer alan hak yoksunluğunun kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar, diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden ve 53/1-a,b,d.e bentlerindeki hak yoksunlukları bakımından mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağının gözetilmemesi,
6136 Sayılı Yasaya aykırılık suçundan hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak 5237 Sayılı T.C.K.nun 53/1. maddesinin uygulanmaması,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve sanık O. Ü. müdafiinin temyiz nedenleriyle tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden hükümlerin BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 05.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.