0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Şahsi Cezasızlık Sebebi veya Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebep

TCK Madde 167

(1) Yağma ve nitelikli yağma hariç, bu bölümde yer alan suçların;

a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,

b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın,

c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, Zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.

(2) Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.



TCK Madde 167 Gerekçesi

İzlenen suç politikası nedeniyle, aralarında belli akrabalık ilişkisi bulunan kişilerin birbirlerinin malvarlığına karşı işlemiş bulundukları suçlardan dolayı cezalandırılmamaları kabul edilmiştir. Ancak, yağma ve nitelikli yağma suçları açısından bu şahsî cezasızlık sebebinden yararlanma kabul edilmemiştir. Şahsî cezasızlık sebebinin söz konusu olduğu durumlarda, ilgili kişinin sadece cezaî sorumluluğuna gidilemez. İşlenen fiil, suç oluşturma özelliğini devam ettirmektedir.

Maddenin ikinci fıkrasında ise, malvarlığına karşı işlenen ve birinci fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî nedenler gösterilmiştir.


TCK 167 (Şahsi Cezasızlık Sebebi veya Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebep) Emsal Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2017/468

  • TCK 167
  • Zarara uğrayanın tüzel kişi olduğu hallerde, TCK m.167 hükümleri uygulanmaz.

İzlenen suç politikası gereği yağma ve nitelikli yağma suçları hariç TCK’nın onuncu bölümünde düzenlenen malvarlığına karşı suçlarla ilgili bir kısım şahsi cezasızlık ve cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebeplere yer verilmiştir.

Faillerden birisi hakkında şahsi cezasızlık sebebinin uygulanması, TCK’nın 40/1. maddesi uyarınca mağdurla bu şekilde bir akrabalığı olmayan diğer faillerin cezalandırılmasına engel olmaz. Suç konusu eşya, failin akrabası ile birlikte diğer başka bir şahsın müşterek malı ise bu durumu bilen fail, TCK’nın 167. maddesi düzenlemesinden faydalanamaz. Ancak, malın tümünün akrabasına ait olduğunu sanması hâlinde failin anılan maddeden yararlanması gerekir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Şahsi cezasızlık sebebini düzenleyen TCK’nın 167. maddesi ile, aralarında belli akrabalık ilişkisi bulunan kişilerin birbirlerinin malvarlığına karşı işlemiş bulundukları suçlardan dolayı cezalandırılmamalarının veya cezalarından indirim yapılmasının kabul edildiği, sanık E.İ. Ö.’nün katılan U. Holding A.Ş. hissedarları olan katılanlar T., Ş. ve A.S.’nin yanı sıra bu şirkete bağlı olan U. Makina Sanayi A.Ş. yatırımcıları ile katılan U. Holding A.Ş.’nin diğer bağlı iştiraklerini de zarara uğrattığı ve uyuşmazlık konusu olayda olduğu gibi zarara uğrayanın tüzel kişi olduğu hâllerde, TCK’nın 167. maddesi kapsamında bir akrabalık ilişkisinden söz edilemeyeceği cihetle; sanık E.İ. Ö.’nün şahsi cezasızlık hâlinden faydalanamayacağı kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu 2013/594 E. , 2015/149 K.

  • TCK 167
  • Aynı konutta birlikte yaşamayan kardeşler arasında işlenen yağma suçu dışından malvarlığı suçlarında TCK 167/2 gereği ceza indirimi yapılması gerekir.

Mala zarar verme suçunda 5237 sayılı TCK’nun 167/2. maddesinin uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine gelince;

TCK’nun 167. maddesinde, “(1) Yağma ve nitelikli yağma hariç, bu bölümde yer alan suçların;

a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,

b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın,

c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin,

Zararına olarak işlenmesi hâlinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.

(2) Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi hâlinde; ilgili akraba hakkında şikâyet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir” hükmü yer almaktadır.

İzlenen suç politikası gereği yağma ve nitelikli yağma suçları hariç 5237 sayılı TCK’nun onuncu bölümünde düzenlenen malvarlığına karşı suçlarla ilgili bir kısım şahsi cezasızlık ve cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebeplere yer verilmiştir.

Maddenin 1. fıkrasında, aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin zararına olarak suçun işlenmesi hâlinde cezaya hükmolunmayacağı, 2. fıkrasında ise ayrı konutta yaşayan kardeşin zararına olarak suçun işlenmesi hâlinde cezanın yarı oranında indirileceği düzenlenmiş olup dosyadaki mevcut aile nüfus kayıtlarına göre sanık ile katılanın kardeş olması, katılan H..’nin anne-babadan kalan evde, sanığın ise aynı sokak üzerindeki kendisine ait başka bir evde ikamet ettiğinin anlaşılması karşısında, sanık hakkında mala zarar verme suçunda belirlenen temel cezadan TCK’nun 167/2. maddesi gereğince yarı oranında indirim yapılması gerekmektedir.


Ceza Genel Kurulu 2020/233 E. , 2022/849 K.

  • TCK 167
  • Üvey babasına yönelik işlediği hırsızlık suçu nedeniyle sanık hakkında TCK m.167 gereği ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi hukuka uygundur.

Uyuşmazlık konusunu ilgilendiren 5237 sayılı TCK’nın 167. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine göre hırsızlık suçunun üst soy veya alt soy veya bu derecede kayın hısımlarından birinin aleyhine işlenmesi durumunda fail hakkında cezaya hükmolunmayacaktır. Türk Medeni Kanunu’nun 17. maddesinde, “Kan hısımlığının derecesi, hısımları birbirine bağlayan doğum sayısıyla belli olur. Biri diğerinden gelen kişiler arasında alt soy-üst soy hısımlığı; biri diğerinden gelmeyip de ortak bir kökten gelen kişiler arasında yan soy hısımlığı vardır.” hükmünü taşımaktadır. Aynı Kanun’un 18. maddesinde ise “Eşlerden biri ile diğer eşin kan hısımları, aynı tür ve dereceden kayın hısımları olur. Kayın hısımlığı kendisini meydana getiren evliliğin sona ermesiyle ortadan kalkmaz.” biçiminde düzenlenmiştir. Görüldüğü gibi üst soy ve alt soy ilişkisi bir kimsenin kendisinden yukarıya doğru olan kan hısımlarıyla aşağıya doğru olan kan hısımlarını ifade eder. Anne, baba, dede, anneanne, babaanne, büyükanne, büyükbaba üst soy; çocuk, torun, torunun çocuğu, torunun torunu ise alt soyu oluşturur. Kan hısımlığı için birinin, diğerinin sulbünden gelmesi gerekmekte olup kan bağı bulunmayan üvey anne, üvey baba ise üst soy ve alt soy kapsamına girmez.

Öte yandan, Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre analık; anne olma durumu, anne olma duygusu, anne yerini tutan veya anne kadar yakınlık gösteren kadın, anaca davranış, üvey ana olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma göre analık, biyolojik olarak anne olma durumu ve üvey anne yanında anne yerine konan, anne yerini tutan, anne gibi bakıp gözetme hâllerini de içeren bir üst kavramı ifade etmektedir. “analık” ,“babalık” tabirleri Özel Hukuk hükümleri uyarınca hak ve sorumlulukların kapsamı bakımından önem taşımakta ise de, biyolojik anne-baba, üvey anne-baba yahut evlat edinen sıfat ve konumunda olmayıp anne ya da baba gibi bakıp büyüten, halk diliyle “analık”, “babalık” ifadelerine 5237 sayılı TCK’da yer verilmemesi tamamen kanun koyucunun takdirindedir.

Sonuç olarak, Türk Medeni Kanunu’na göre eşlerden biri ile diğer eşin kan hısımları aynı tür ve derecede kayın hısımı olacağından eşin önceki evliliğinden olan ve kendi alt soyunu oluşturan çocuğu ile yeni eşi arasında birinci derecede kayın hısımlığı bulunduğu her türlü tereddütten uzaktır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.05.1988 tarihli ve 177-238 sayılı kararında da, “üvey ana, üvey baba ve üvey evlatların da evlenmekle usul ve füruun aynı derecede sıhri akrabası olduğu ve şahsî cezasızlığı düzenleyen bent kapsamında değerlendirilmeleri gerektiği” sonucuna ulaşılmıştır. Nitekim ulaşılan bu kabul, kanun koyucunun TCK’nın 167. maddesini sevk etmesindeki amaç yanında Türk Medeni Kanunu’nun evlenme engellerini düzenleyen ve “Hısımlık” alt başlığını taşıyan 129. maddesinin ikinci bendinde kayın hısımlığı meydana getirmiş olan evlilik sona ermiş olsa bile eşlerden biri ile diğerinin üst soyu veya alt soyu arasında evlenme engeli bulunduğu yönündeki düzenleme ile de uyum göstermektedir. Kaldı ki, TCK’nın 167. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde, yağma ve nitelikli yağma hariç, mal varlığına yönelik suçların ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi hâlinde ilgili akraba hakkında şikâyet üzerine verilecek cezanın yarısı oranında indirileceğini düzenleyen kanun koyucu abesle iştigal etmeyeceğinden suçun birinci derece kayın hısımlarının zararına işlenmesi durumunun, aynı maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamına girdiği hususunda bir şüphe bulunmaması gerekir. Bununla birlikte, TCK’nın 167. maddesinin, yağma ve nitelikli yağma hariç olmak üzere mal varlığına yönelik suçlarda uygulama alanı bulan şahsi cezasızlığı veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi nedenlere ilişkin özel bir düzenleme olduğu da gözden uzak tutulmamalıdır.

Açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanık …’ın, 04.10.2014 tarihinde gündüz bir vakitte annesinin ikinci eşi olan mağdur …’in, ikametinin önünde park hâlinde bulunan aracına girerek ön konsol bölümünde bulunmakta olan anahtarla çalıştırdığı aracı alıp götürdüğü olayda;

Türk Medeni Kanunu’na göre eşlerden biri ile diğer eşin kan hısımları arasında aynı tür ve derecede kayın hısımlığı ilişkisi bulunacağının hüküm altına alınması karşısında, sanık ile annesinin ikinci eşi olan mağdur arasında birinci derecede kayın hısımlığı bulunduğu anlaşıldığından üvey babası olan mağdura yönelik işlediği hırsızlık suçu nedeniyle sanık hakkında TCK’nın 167/1-b maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmelidir.


YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/3181 Karar: 2016/6249 Tarih: 07.04.2016

  • TCK 167. Madde

  • Şahsi Cezasızlık Sebebi veya Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebep

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz istemi yerinde görülmüş olduğundan Dairemizin 03.12.2015 tarih ve 34107 Esas 19180 Karar sayılı hırsızlık suçu bakımından onama ve bozma kararları kaldırılarak yeniden yapılan incelemede;

I-) Suça sürüklenen çocuk … hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre suça sürüklenen çocuk … müdafiinin temyiz itirazı yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA,

II) Suça sürüklenen çocuk … hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun suça sürüklenen çocuk tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Suça sürüklenen Çocuk …‘un kendisin de kaldığı aynı zamanda annesi müşteki … ile annesinin uzun süreden beri gayri resmi olarak birlikte yaşadıkları üvey babası olan katılan … ait evden gerçekleştirdiği hırsızlık eylemi sebebiyle suça sürüklenen çocuk hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 167/1-b-son maddesi uyarınca cezaya hükmolunamayacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen Çocuk …‘un temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeple BOZULMASINA, 07.04.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/18501 Karar: 2016/2395 Tarih: 16.03.2016

  • TCK 167. Madde

  • Şahsi Cezasızlık Sebebi veya Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebep

I-) Sanık …‘un hakkında verilen beraat hükümleri ile Sanık … hakkında verilen resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik katılan vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Sanık … hakkında resmi belgede sahtecilik suçuna dair mahkumiyet hükümlerine yönelik 5237 Sayılı TCK’nun 53. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan yoksunluğunun sanıkların kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinin Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 Sayılı iptal kararı ile birlikte infaz aşamasında yeniden değerlendirilmesi mümkün görülmüştür.

Sanık …‘un hakkında elde edilen delillerin hükümlülüğe yeter nitelik ve derecede bulunmadığı dosya içeriğine uygun şekilde gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, sanık . hakkında ise toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı azaltıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde eleştirilen husus dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan katılan vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,

II- Sanık . hakkında verilen dolandırıcılık suçundan kurulan hükme ilişen temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;

1-)Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Katılan … ile sanık …‘ün kayınpeder-damat olduklarını beyan etmeleri ve 5237 Sayılı TCK’nun 167/1-b maddesindeki dolandırıcılık suçuna dair üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın zararına işlenmesi halinde ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz” şeklindeki düzenleme karşısında; suç tarihinde katılan ile sanık arasında maddede belirtildiği şekilde hısımlık ilişkisi bulunup bulunmadığı araştırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini yerine eksik inceleme ile karar verilmesi,

2-) Kabule göre de;

a-) Sanığın eylemi teşebbüs safhasında kaldığından 5237 Sayılı TCK’nun 35. maddesi uyarınca cezasından indirim yapılırken adli para cezasında 3/4 oranında indirim yapıldığı halde hapis cezasında indirim yapılması,

b-) 5237 Sayılı TCK’nun 53. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan yoksunluğun sanıkların sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinin Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 Sayılı iptal kararı ile birlikte infaz aşamasında yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16.03.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 23. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/15005 Karar: 2015/5986 Tarih: 03.11.2015

  • TCK 167. Madde

  • Şahsi Cezasızlık Sebebi veya Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebep

Sanığın aralarındaki boşanma davası devam eşi olan katılanı “Konya’ yı terk et, yoksa seni öldürürüm” diyerek tehdit ettiği, katılanın aracının dikiz aynalarını kırmak suretiyle zarar verdiği iddia olunun olayda;

1- Tehdit suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Katılanın aşamalardaki istikrarlı beyanları, tanık anlatımı ve diğer deliller nazara alındığında sanığın katılanı ölümle tehdit ettiği anlaşıldığından suçun oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;

TCK’nın 3.fıkrası uyarınca “velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan” yoksunluğun sanığın sadece kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindekiler yönünden ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasında yer alan TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkartılıp yerine, “TCK’nın 53. maddesinin 3. fıkras 3. fıkrası uyarınca 1. fıkranın (c) bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet veya kayyımlık yetkilerinin koşullu salıverilme tarihine, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” ibaresinin eklenmek suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün düzeltilerek ONANMASINA,

2- Mala zarar verme suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak,

a) Dosya kapsamı itibariyle suç tarihinde resmi olarak evli olan katılan ve sanık arasında boşanma davasının devam ettiğinin anlaşılması karşısında; gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından; katılan ve sanık arasındaki boşanma davasında haklarında ayrılık kararı verilip verilmediğinin araştırılarak sonucuna göre sanık hakkında TCK’nın 167/1-a,son veya 167/2. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

b) Kabule göre de;

TCK’nın 53. maddesinin 3.fıkras 3.fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan” yoksunluğun sanığın sadece kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindekiler yönünden ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.11.2015 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/30704 Karar: 2015/24254 Tarih: 11.03.2015

  • TCK 167. Madde

  • Şahsi Cezasızlık Sebebi veya Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebep

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

1-Sanığa yükletilen tehdit eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,

Tekerrüre esas hükümlülüğü bulunan sanık hakkında, TCK’nın 58. maddesi uygulanmamış ise de, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma yapılamayacağı,

Cezaların kanuni bağlamda uygulandığı,

Anlaşıldığından, sanık E. Y.’ın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, temyiz davasının esastan reddiyle hükmün onanmasına,

2-Mala zarar verme suçundan kurulan hükme yönelik temyize gelince; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Katılan P. A.’in sanığın üstsoy derecesinde kayın hısmı olması karşısında, TCK’nın 167/1-b maddesi gereği cezaya hükmolunamayacağının gözetilmemesi,

Sonuç: Kanuna aykırı ve sanık E. Y.’ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye aykırı olarak, hükmün BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 11.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/2997 Karar: 2014/14287 Tarih: 10.09.2014

  • TCK 167. Madde

  • Şahsi Cezasızlık Sebebi veya Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebep

Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.

Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.

Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.

Sanığın, resmi nikahlı eşi olan katılan H. B. adına Garanti Emeklilik ve Hayat AŞ ile Ankara Emeklilik AŞ’den hayat sigortası yaptırdığı ve ödemelerde bulunduğu, aralarındaki anlaşmazlık nedeniyle boşanmaya giden aşamada önce katılan eşi H. B.’nın Ankara Emeklilik AŞ’de bulunan hayat sigortası bedelini kendisinden habersizce Garanti Emeklilik ve Hayat AŞ’ye aktardığı buradan da eşinin taklit imzasını içeren belgelerle kendi hesabına havale yaparak çektiği bu şekilde dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik suçunu işlediği iddia edilen somut olayda; dolandırıcılık suçu açısından; 5237 sayılı TCK’nın 167. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrasındaki; dolandırıcılık suçunun, “haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin zararına olarak işlenmesi hâlinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz” ve 2. fıkrasındaki; “haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin zararına olarak işlenmesi hâlinde; ilgili akraba hakkında şikâyet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.” düzenlemesi karşısında; katılana ait Garanti Emeklilik ve Hayat AŞ’deki sigorta sözleşmenin kapatılmasından sonra burada bulunan hesabın ne miktarda olduğunun ve hangi tarihte, hangi hesaba yatırıldığının ve paranın yattığı hesabın kime ait olduğunun ve ekstresinin ilgili şirket ve bankadan sorulması ve suç tarihinin tespit edilmesi, tespit edilen suç tarihinden önce katılan ile sanık hakkında ayrılık kararı bulunup bulunmadığının ilgili mahkemeden açık bir şekilde öğrenilmesi ve sonuca göre sanığın hukuki durumunun tespiti, özel belgede sahtecilik suçu açısından ise; Ankara Emeklilik AŞ tarafından mahkemeye gönderilen sanık ve katılan tarafından imzalanan “şirketiniz nezdinde bulunan eşim H. B. adına ödediğim ve kendi adıma bulunan bireysel emeklilik sözleşmelerimi Garanti Emeklilik ve Hayat AŞ’ye aktarmak istiyorum” ibareli 19.02.2007 tarihli belge aslının ilgili şirketten temin edilerek imzanın katılana ait olup olmadığı hususunun araştırılması, katılan tarafından dosyaya sunulan dekont fotokopisinde yer alan 028/6298808 nolu hesabın kime ait olduğunun ve bu hesaptan sanığa ait hesaba (00424/6685150) aktarılan 2.230,93 TL’nin katılana ait sigorta bedeli olup olmadığının ve bu miktarın ne şekilde havale yapıldığının varsa buna ilişkin belge asıllarının ilgili bankadan sorulması bu belgelerde katılana ait imza bulunması halinde imzanın katılana ait olup olmadığının araştırılması, kriminal incelemeye konu olan fotokopi şeklindeki Garanti Emeklilik ve Hayat AŞ’ye hitaben yazılan sigorta sözleşmesindeki hesabın aktarımına ilişkin belgede yer alan ….. nolu hesabın kime ait olduğunun ve ayrıntılarının ilgili bankadan sorularak dekont fotokopisinde yer alan gönderici hesap numarası ile neden farklı olduğunun açıklattırılması, sanığın savunmasında kredi kartı borçlarından dolayı eşi katılanın rızası dahilinde hayat sigortası hesabındaki parayı kredi kartı borcuna mahsup ettiğini belirtmesi karşısında; sigorta bedelinin yattığı bankada katılan veya sanığa ait olan kredi kartı hesabı bulunup bulunmadığının varsa savunmada belirtildiği gibi mahsup işlemi yapılıp yapılmadığının ve buna ilişkin hesap ekstresi ve diğer belgelerin ilgili bankadan sorularak temini ve bu belgeler üzerinde de gerekli imza incelemesi yapıldıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun tespiti yerine yazılı şekilde eksik incelemeyle karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.09.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/33409 Karar: 2014/22115 Tarih: 23.06.2014

  • TCK 167. Madde

  • Şahsi Cezasızlık Sebebi veya Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebep

Başkasına ait kredi kartının müteselsilen kötüye kullanılması ve müteselsilen hırsızlık suçlarının takibinin şikayete bağlı olmadığı, bu suçların sanık tarafından mağdur kayınvalidesine karşı işlenmesi nedeniyle TCK’nın 167/1-b 245/4-b maddeleri uyarınca şahsi cezasızlık sebeplerinin bulunduğu, şahsi cezasızlık sebebinin varlığından dolayı CMK’nın 223/4-b maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına kararı verilmesi gerekirken bu suçlar açısından düşme kararı verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz talebi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından ikinci paragraftaki düşme kararının kaldırılarak yerine “Başkasına ait kredi kartının müteselsilen kötüye kullanılması ve müteselsilen hırsızlık suçlarının sanık tarafından mağdur kayınvalidesine karşı işlenmesi nedeniyle TCK’nın 167/1-b 245/4-b maddeleri uyarınca şahsi cezasızlık sebeplerinin varlığından dolayı CMK’nın 223/4-b maddesi uyarınca sanığa CEZA VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA şeklinde düzeltilmesine, 23.06.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/11378 Karar: 2014/11593 Tarih: 10.06.2014

  • TCK 167. Madde

  • Şahsi Cezasızlık Sebebi veya Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebep

Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.

Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucuyalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.

Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği,mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.

Dolandırıcılık suçunun işlenmesiyle mağdurun mal varlığında bir azalma olduğundan suçun hukuki konusu mal varlığı ve alacaklardır. Dolandırıcılık mala karşı işlenen suçlardan olduğundan mağdurun şahsına zararla dolandırıcılık meydana gelemez. Bu itibarla evliliğin sanığın hileli hareketleri ile meydana geldiği kabul edilecek olsa bile dolandırıcılık suçunun oluşmasının mümkün olmaması, TMK’nın 156 maddesinde de mutlak butlan halinde bile evlenmenin hakim kararına kadar geçerli bir evliliğin bütün sonuçlarını doğurduğunun belirtilmesi karşısında, sanığın, seksenüç yaşındaki mağdurla aracılar vasıtasıyla evlendiği, nikah işlemlerindensonra mağdura 900 TL değerindeiki altın yüzük ve birçift altın küpe aldırdıktan sonra ortadan kaybolduğusomut olayda, resmi evlilik sonrası mağdur tarafından sanığa alınan hediye kapsamındaki ziynet eşyalarının iadesi hususundaki anlaşmazlığın hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğu, dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde yasal olmayan gerekçelerle sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi,

Kabule göre de;

1-Sanık ve katılanın suç tarihinde resmi olarak evli olması, haklarında mahkeme tarafından verilmiş bir ayrılık kararının da bulunmaması karşısında; sanık hakkında TCK’nın 167/1-a maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,

2-Sanığın son söz olarak ‘‘taktir mahkemenindir’’ demesi karşısında, lehe yasaların uygulanması isteği dikkate alındığında; sanık hakkında, verilen cezanın cins ve miktar olarak kısa süreli hapis cezalarına seçenek yaptırımlara çevrilmesine yasal engel bulunmadığı gözetilmeden “cezanın cins ve miktarı nazara alınarak…” şeklindeki yasal olmayangerekçekısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın 5237 sayılı TCK’nun 50. maddesinde öngörülen adli para cezası ve seçenek yaptırımlara çevrilmesine yer olmadığına karar verilmesi,

3-Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2007/10-108 E., 2007/152 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi yasa koyucunun ayrıca adli para cezası öngördüğü suçlarda, hapis cezasının alt sınırdan tayini halinde mutlak surette adli para cezasının da alt sınırdan tayini gerektiği yönünde bir zorunluluk bulunmamakta ise de, bunun gerekçelerinin gösterilmesi, dayanılan gerekçelerin de yasal olması ve dosya içeriğiyle örtüşmesi gerektiği halde mahkemece adli para cezasının gerekçe gösterilmeksizin alt sınırın üzerinde 60 gün olarak tayin edilmesi suretiyle 5237 sayılı TCK’nun 61. maddesine aykırı davranılması,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nın 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.06.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/1514 Karar: 2014/2305 Tarih: 09.04.2014

  • TCK 167. Madde

  • Şahsi Cezasızlık Sebebi veya Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebep

1- Katılanlar G. S. ve M. hakkında 09.05.2011 tarihli oturumda katılma kararı verildiği anlaşılmakla, tebliğnamedeki bir numaralı,

b- Katılma talebinde bulunan şikayetçi N.’nin temyiz istemi bulunmadığından, tebliğnamadeki 2 numaralı,

c- Perşembe Cumhuriyet Savcılığının 15.12.2010 gün 2010/84 iddianame numaralı iddianamesi ile sanık Z. Safi hakkında katılan Duran’a ait bu olayla ilgisi olmayan Babalı mahallesinde bulunan tek katlı evi 03/09/2010 tarihinde 03.00 civarında yakma suçundan kamu davası açıldığı, Perşembe Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/4 Esas, 2011/57 sayılı kararı ile sanık hakkında beraat kararı verildiği anlaşılmakla, tebliğnamedeki 5 numaralı,

Bozma öneren düşünceler benimsenmemiştir.

2- Sanık hakkında kasten yangın tehlikesine neden olma suçundan kurulan mahkumiyet ve kasten yangın çıkarmak suçundan kurulan ceza verilmesine yer olmadığına dair hükümler yönünden;

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık Z.’nin eyleminin sübutu kabul, cezayı azaltıcı bir sebep bulunmadığı takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bozma nedenleri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin sübuta yönelen, katılanlar M. S. ve G. vekilinin sanığın eyleminin öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturduğuna ilişen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Oluşa ve dosya içeriğine göre; sanık Z.’nin mağdur P. ile evli olup, aralarındaki boşanma davası nedeniyle ayrı yaşadıkları, sanığın olay gecesi saat 01.30 civarında mağdur P.’nin, kızları G. S., M., babası D. ve annesi N. ile birlikte ikamet ettikleri Kozağzı mahallesinde bulunan eve geldiği, uyumakta olan mağdur D.’ın bulunduğu odaya ait pencerenin sinekliğini yırtarak, içeriye yanmakta olan kağıt parçaları attığı, perdenin tutuşup yandığı sırada, mağdur Duran’ın durumu fark ederek yangını söndürdüğü olayda,

a- Sanık Z.’nin kasten yangın çıkarmak suçundan cezalandırılması gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında kasten yangın tehlikesine neden olma suçundan mahkumiyetine, kasten yangın çıkarmak suçundan ise uygulama yeri olmayan 5237 sayılı TCK.nun 167/1-a maddesi uyarınca şahsi cezasızlık sebebi ile ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi,

b- Kabule göre; sanık hakkında kasten yangın tehlikesine neden olma suçundan kurulan hükümde, 5237 sayılı TCK.nun 170/2-a maddesinde hapis cezası ile adli para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü ve hapis cezası tercih edilmek suretiyle hüküm kurulduğu halde, aynı Kanunun 50/2 maddesi uyarınca hapis cezasının adli para cezasına çevrilemeyeceğinin gözetilmemesi,

Sonuç: Yasaya aykırı olup, sanık müdafii ve katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu nedenlerle tebliğnamedeki düşünceye kısmen aykırı olarak BOZULMASINA, 09.04.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas: 2012/9944 Karar: 2014/4768 Tarih: 13.03.2014

  • TCK 167. Madde

  • Şahsi Cezasızlık Sebebi veya Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebep

Katılan vekili 25/02/2011 tarihli dilekçesi ile şikayetlerinden vazgeçtiğini, haklarından feragat ettiklerini belirtmekle, sanık müdafinin temyiz istemi ile sınırlı olarak yapılan incelemede;

Güveni kötüye kullanma suçunda, başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine, cezalandırılmaktadır. Zilyetlik rızayla faile devredilmelidir.

Katılan ve sanığın değişik tarihlerde farklı mahkemelere başvurarak, annelerine vasi olarak atandıkları, sanığın Vesayet Mahkemesi’nden herhangi bir karar ve izin almadan kısıtlanana ait İş Bankası …Şube Müdürlüğü nezninde bulunan kasa içerisinde muhafaza edilen kıymetli şeyleri alarak mal edindiği ve hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanmak suçunu işlediğinin iddia olunduğu somut olayda; suçtan zarar görenin sanığın annesi olması nedeniyle, TCK’nın 167/1. maddesi uyarınca sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.

Sonuç: Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA, 13.03.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/3225 Karar: 2014/7684 Tarih: 10.03.2014

  • TCK 167. Madde

  • Şahsi Cezasızlık Sebebi veya Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebep

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak,

Sanığın, kardeşi olan mağdurun evinden gündüz vaktinde hırsızlık yaptığı, mağdurun şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle hırsızlık suçundan 167/2. maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına, 116/1. maddesine uyan ve müstakil işlendiğinde şikayete bağlı olan konut dokunulmazlığını ihlal suçu 142/4. maddesine göre hırsızlık amacıyla işlendiğinden şikayete bağlı olmaktan çıkacağı gerekçesiyle, bu suçtan mahkumiyetine karar verilmiştir.

167.maddesi aralarında belli akrabalık ilişkisi bulunan kişilerin birbirlerinin malvarlığına karşı işlemiş bulundukları suçlardan dolayı cezalandırılmamalarını sağlamaya yönelik şahsi cezasızlık öngören bir düzenleme olup, amacı ise aile bireyleri arasındaki birlik ve bütünlüğün bozulmasının engellenmesidir. Başka bir ifade ile aile bireyleri arasındaki bütünlüğün devamı, bu durumda suç oluşturan eylemin cezalandırılmasına üstün tutulmuştur.

Bu bağlamda somut olayda 142/4. maddesinin yorumunun lafzi değil amaçsal yapılması zorunludur. Şöyle ki, anılan maddede öngörülen “amaç suç” olan hırsızlıktan şahsi cezasızlık nedeniyle ceza verilmezken, konut dokunulmazlığını ihlal suçundan ceza verilmesi yukarda açıklanan 167. maddesinin konuluş amacına aykırıdır. Bu açıklamalar ışığında, konut dokunulmazlığını ihlal suçunun şikayete bağlı olduğunun kabulü ile, mağdurun şikayetinden vazgeçmesi nedeni ile düşme kararı verilmesi gerekirken, kanuni olmayan gerekçe ile mahkûmiyet kararı verilmesi,

Sonuç: Kanuna aykırı ve M.’in temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 10.03.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/21024 Karar: 2013/16545 Tarih: 04.11.2013

  • TCK 167. Madde

  • Şahsi Cezasızlık Sebebi veya Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebep

Dosya içerisinde bulunan aile nüfus kayıt tablosuna göre, sanığın müşteki M.’in damadı olması karşısında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 167/1-b. maddesi uyarınca mala zarar verme suçunun üst soy alt soy veya bu derecede kayın hısımın zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmayacağının belirtilmesi karşısında sanık hakkında bu suçtan ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

Gereği Düşünüldü:

Sonuç: Kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden Sivas 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 05/04/2013 tarih 2011/97 Esas, 2013/276 Karar sayılı hükmünün 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesinin 4. fıkras 4. fıkrasının (d) bendi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre, 5237 sayılı TCK’nun 167/1-b maddesi ve CMK’nın 223/4-b maddeleri gereğince hükümlü hakkında cezaya hükmolunmamasına ve bu nedenle verilen cezanın ÇEKTİRİLMEMESİNE, 04.11.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas: 2012/18316 Karar: 2013/2913 Tarih: 18.02.2013

  • TCK 167. Madde

  • Şahsi Cezasızlık Sebebi veya Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebep

Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hale getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağım ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilan yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.

Tehdit, bir kimsenin başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğini veya malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağını veya sair bir kötülük edeceğini bildirmesidir. Bu suçta fail, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağını mağdura bildirmektedir. Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte vuku bulacak bir kötülüğün, gerçekleşecek gibi gösterilmesidir. Tehdit mağdurun karar verme ve serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlamalı iç huzurunu bozmalı ve onu endişeye düşürmelidir. Mağdura yapılan tehdidin, onun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya elverişli olması gerekir. Failin tehdit fiilini bilerek ve isteyerek işlemesi, verileceği söylenen zararın haksız olması yeterlidir. Fiilde korkutuculuk, ürkütücülük, ciddiyet yoksa tehdit kastının varlığından bahsedilemez. Mağdur haksız bir zarara uğrayacağı endişesine kapılmamışsa, korkutuculuk oluşmamıştır. Tehdit suçunun, bahsedilen yasal unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği olaysal olarak değerlendirilmeli, fail ile mağdurun içinde bulundukları ortam, söylenen sözler, söylenme nedeni ve söylendiği koşullar nazara alınmalıdır.

Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek yada yakıştırmalarda bulunmak yada sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur, isnadın ispatın konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek; isnat, mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır.

Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır.

Hakaretin kişiyi küçük düşürmeye yönelik olması gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amaçlı belli bir siyasi kanaatin isnat edilmesi halinde de suç oluşacaktır. Bir kişiye yönelik sözlerin veya yapılan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, topluma hakim olan anlayışlar, örf ve adetler göz önünde bulundurulmalıdır.

Somut olayda; sanığın, kardeşinin eşi olan katılanın evinin önüne geldiği burada katılan ile aralarında çıkan tartışmada hakaret ettiği ve seni burada durdurmam, seni öldüreceğim şeklinde sözler söylediği, katılanın meydana gelen eylemler dolayısı ile evinin kapısının kapatarak içeriye kaçtığı, bunun üzerine ayağı ile kapı camına vurarak kırdığı şeklinde gerçekleşen eyleminin mala zarar verme, tehdit ve hakaret suçlarını oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.

Sanık hakkında verilen hükümde seçimlik cezalardan hangi hukuksal nedenlerle hapis cezasının tercih edildiği açıklanmayarak gerekçesizliğe yol açılması nedeniyle tebliğnamede bozma talep edilmiş ise de kararın gerekçesinde sanık hakkında hapis cezası uygulanması gerektiğinin açıklandığı gözetilerek tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, 1) TCK.nın 167/1-eve 167/2 maddeleri gereğince, katılanın sanığın kardeşi olması ve kırılan camın sonuçta sanığın kardeşine de ait olması nedeniyle, sanık ve katılanın aynı konutta beraber yaşayıp yaşamadıklarının araştırılmaması, katılanın eşinin suçtan zarar gören sıfatı ile duruşmalara çağrılıp dinlenilmemesi, zarar gören malın mülkiyetinin kime ait olduğunun belirlen-memesi, 168 maddesi gereğince de, sanığın maddi zararı giderip gidermediğinin araştırılmaması suretiyle eksik inceleme ve soruşturma ile hüküm kurulması,

2)Sanık son oturumda, komşularını savunma tanığı olarak gösterdiği halde, bu kimselerin yargılamayı uzatacağı gerekçesi ile dinlenilmemeleri suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

3)5237 sayılı TCK’nın 53/3. maddesi gözardı edilerek, 53/1. maddede belirtilen haklardan, sanığın mahkum olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmış olması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 18.02.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ Esas: 2007/5257 Karar: 2007/4741 Tarih: 30.05.2007

  • TCK 167. Madde

  • Şahsi Cezasızlık Sebebi veya Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebep

Dosya kapsamına göre, sanığın kayınvalidesi olan müştekiye ait evin kapısına zarar verdiğinden bahisle mahkumiyetine karar verilmiş ise de, 5237 sayılı Kanun’un 167/1-b maddesine göre atılı suçun üstsoy veya altsoy veya bu derecede kayın hısımlarından birinin zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmayacağı şeklindeki düzenleme karşısında, sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi yerine, yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmediğinden bahisle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığının 19.4.2007 gün ve 581 sayılı Kanun yararına bozma talebine atfen Yargıtay C.Başsavcılığının 2.5.2007 gün ve 2005/85415 sayılı tebliğnamesi ile daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla dosya incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR VE SONUÇ : Kanun yararına bozma talebine atfen düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görüldüğünden, Burhaniye Asliye Ceza Mahkemesinin 2.11.2006 tarih ve 2006/69-2006/388 sayılı kararının 309. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, bozma doğrultusunda işlem yapılarak, suçun kayınvalideye karşı işlenmiş olması nedeniyle 5237 sayılı TCK.nun 167/1-b maddesi gereğince sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına, hükmolunan cezanın çektirilmemesine, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 30.05.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/23019 Karar : 2018/12109 Tarih : 21.06.2018

  • TCK 167. Madde

  • Şahsi Cezasızlık Sebebi veya Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebep

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede:

A-Sanığa yükletilen silahla tehdit eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,

Cezanın yasal bağlamda uygulandığı,

Anayasa Mahkemesi’nin karar tarihinden sonra 24/11/2015 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı, TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin kararın ve TCK’nın 53/1-c maddesinde düzenlenen hak yoksunluğunun uygulanma süresi ve şeklinin Kanunda öngörülen biçimde infaz aşamasında gözetilebileceği,

Anlaşıldığından sanık …‘in ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,

2-Sanık hakkında mala zarar verme suçundan kurulan hükme yönelik temyize gelince,

Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir,

Ancak;

Nüfus kayıt örneğine göre müşteki … ile sanığın olay tarihi itibari ile resmen evli oldukları anlaşıldığından, sanık hakkında TCK’nın 167/1. maddesi uyarınca ceza verilemeyeceği gözetilmeden mahkumiyet hükmü kurulması,

Kanuna aykırı, sanık …‘in temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 21/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/2946 Karar : 2017/15768 Tarih : 19.06.2017

  • TCK 167. Madde

  • Şahsi Cezasızlık Sebebi veya Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebep

Sanık …’ın, 27.02.2006 günü öncesinde babası …‘e ait nüfus cüzdanındaki fotoğrafı çıkarıp, yerine amcası olan sanık …‘in fotoğrafını yapıştırdıktan sonra sanıkların, bu sahte kimlikle şikayetçi …’e ait taşınmazları resmi senetle temyiz dışı …’ya sattıkları; yine, 25.06.2007 tarihinde Gemlik 1. Noterliğine giderek şikayetçiye ait 4 ve 5 no’lu dairelerin satışı konusunda Gemlik 1. Noterliğinin 25.06.2007 tarih ve 5733 yevmiye numarası ile …‘e çıkarttıkları vekaletnameyle 26.06.2007 günü tapuya giderek 2 daireyi …’ya sattıklarının iddia edildiği olayda;

1-Sanıklar haklarında sahtecilik suçundan kurulan hükümlere yönelik yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli belgelerden olan vekaletname nedeniyle sanıklara verilen cezanın TCK’nın 204/3. maddesi gereğince artırılması gerektiği gözetilmeyerek eksik ceza tayin edilmesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

5237 sayılı Kanun’un 53. maddesinin 1. fıkrasının “c” bendinde yer alan haklardan, sadece kendi altsoyları üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluklarının, aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, altsoyları dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c. maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,

Kanuna aykırı olup, hükümlerin bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesine istinaden halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu hususta, aynı kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, anılan maddenin verdiği yetkiye istinaden sanık hakkında kurulan hüküm fıkralarından, 5237 sayılı Kanun’un 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümlerin tamamen çıkarılıp yerlerine, “5237 sayılı TCK’nın 53. maddenin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın “c” bendinde yer alan, kendi altsoyları üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine kadar, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmalarına” denilmesi suretiyle hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

2-Sanıklar haklarında dolandırıcılık suçlarından kurulan hükümlere yönelik yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;

5271 sayılı CMK’nın 225. maddesi uyarınca hükmün konusu, duruşmanın neticesine göre iddianamede gösterilen fiilden ibaret olup, Gemlik Cumhuriyet Başsavcılığının 12.08.2008 tarih ve 2008/954 sayılı iddianamesinde, sanıklar haklarında, sahte resmi belge düzenleyip kullanmaktan dava açıldığı, iddianamedeki sevk ve tavsife göre “Nitelikli dolandırıcılık” suçundan açılmış bir dava bulunmadığı, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 08.06.1997 gün ve 88/147 sayılı, 15.11.2016 tarih ve 2016/14-335-419 sayılı kararları ile benzer nitelikteki birçok kararında da belirtildiği üzere; bir olayın açıklanması sırasında başka bir olaydan söz edilmesi o olaydan da dava açıldığını göstermeyeceği; öte yandan dolandırıcılık ve sahtecilik suçları birbirinden ayrı ve bağımsız suçlar olup, birinin diğerine dönüşmeyeceği ve dolandırıcılık suçundan açılan bir davanın bulunmadığı da gözetilmeden, sahtecilik suçundan açılan davanın nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturacağından bahisle verilen isabetsiz görevsizlik kararı esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulması,

Kabule göre de;

a)Şikâyetçi …’in sanıklardan …’ın babası, diğer sanığın ise kardeşi olması karşısında; 5237 sayılı TCK’nın 167. maddesi gereğince uygulama yapılması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması,

b)Sanıkların, şikayetçiye ait gayrimenkulleri farklı tarihlerde satarak menfaat temin etmiş olmaları nedeniyle TCK’nın 43. maddesinde yer alan zincirleme suç hükümleri gereğince uygulama yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,

c)5237 sayılı Kanun’un 53. maddesinin 1. fıkrasının “c” bendinde yer alan haklardan, sadece kendi altsoyları üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluklarının, aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, altsoyları dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c. maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,

Kanuna aykırı olup, sanıkların temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA, 19.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 23. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/16046 Karar : 2016/8742 Tarih : 12.10.2016

  • TCK 167. Madde

  • Şahsi Cezasızlık Sebebi veya Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebep

Sanık …‘in katılan … ile kardeş olduğu, sanık …‘in ise sanık …‘in oğlu olduğu, katılan ile sanık …‘in babaları … …‘nun vefatından sonra tarafların babalarından kalan mirasın taksimine gittikleri, yapılan paylaşımda suça konu … Köyü sınırlarında bulunan N40-a-10-d pafta numaralı, 122 Ada nolu, 4 parsel nolu arazi üzerinde bulunan üzüm bağının katılanın hissesine düştüğü ve katılan adına tapulandığı, ancak sanık …‘in bu durumu kabul etmeyerek, tarla içerisine üzüm bağlarını kendisinin ektiğini iddia edip, bu üzüm bağının kendisine verilmesini talep ettiği, bu talebin katılan tarafından kabul edilmediğini gören sanığın olay tarihinde oğlu sanık … ile tarlaya gelerek üzüm bağı içerisindeki 65 adet asmayı kökünden sökerek katılanın malına zarar verdikleri iddia olunan olayda;

Sanıkların eyleminin dikili ağaç, fidan veya bağ çubuğuna zarar verme suçunu oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.

1- Sanık …’nun temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,

2- Sanık …’nun temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine,

Ancak ;

Sanığın, suç teşkil eden eylemi, aynı konutta beraber yaşamadığı kardeşi katılan …’ya karşı gerçekleştirdiğinin anlaşılması karşısında sanık hakkında TCK’nın 167/2. maddesi uyarınca ceza indirimi uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 6723 sayılı Kanunun 33. maddesi ile değişik 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12.10.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 23. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/20555 Karar : 2016/1099 Tarih : 10.02.2016

  • TCK 167. Madde

  • Şahsi Cezasızlık Sebebi veya Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebep

Mala zarar verme suçundan sanık …‘nin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 151/1, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 2.000,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair … Asliye Ceza Mahkemesinin 19/02/2015 tarihli ve 2014/656 esas, 2015/118 sayılı karar aleyhine … Bakanlığınca verilen 04.11.2015 gün ve 22501/71196 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25.11.2015 gün ve 2015/365256 sayılı yazısıyla dairemize gönderilmekle okundu.

Kanun yararına bozma isteminde;

Dosya kapsamına göre, sanığın kardeşi olan katılan…‘ye ait araca zarar vermiş olduğunun mahkemesince de kabul edilmiş olunması karşısında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 167/2. maddesi uyarınca, aynı konutta oturmayan kardeşe karşı işlenen suç sebebiyle sanık hakkında hükmolunan cezadan indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden … Asliye Ceza Mahkemesi’nin 19/02/2015 tarihli 2014/656 Esas, 2015/118 Karar sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, aynı Kanun’un 309/4-d maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak;

Hüküm fıkrasından TCK’nın 52. maddesiyle ilgili uygulamanın çıkarılarak, hüküm fıkrasında yer alan TCK’nın 62. maddesine ilişkin uygulamadan sonra gelecek şekilde “Sanığın mala zarar verme suçunu suç tarihinde aynı konutta oturmayan kardeşine karşı işlemesi nedeniyle, sanığa verilen cezadan TCK’nın 167/2 maddesi gereğince 1/2 oranında indirim yapılarak sanığın 50 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, bulunan bu sonuç gün sayısı ile aynı Kanun’un 52. maddesine göre bir gün karşılığı belirlenen 20 TL’nin çarpılması suretiyle sonuç olarak 1.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına” bölümünün eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLMESİNE, hükümdeki diğer kısımların aynen bırakılmasına, infazın bu şekilde yapılmasına, 10/02/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2013/34693 Karar : 2016/3226 Tarih : 23.02.2016

  • TCK 167. Madde

  • Şahsi Cezasızlık Sebebi veya Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebep

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,

A-Sanığa yükletilen tehdit eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı;

Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,

Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.

Ancak,

Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan “ve diğer siyasi hakları kullanmaktan” ibaresinin iptaline karar verilmiş, ayrıca aynı bentte yer alan “seçme ve seçilme” ehliyetleri ile ilgili olarak da, hükümlünün, hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak bu hak ve ehliyetlerden yoksun bırakılması uygulamasını engelleyici nitelikte iptal kararları verilmiş olması ve doğan boşluk nedeniyle bu hususta yeni bir yasal düzenleme yapılması ihtiyacının ortaya çıkması karşısında, yerel mahkeme hükmünde bu hak ve ehliyetlerden yoksun bırakmaya ilişkin uygulamanın dayanaksız kalması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … ve O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz iddiaları bu nedenle yerinde ise de, bu aykırılık, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktası tebliğnameye aykırı olarak, hükümde TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısımdan (b) ibaresinin çıkartılarak DÜZELTİLMESİNE ve başkaca yönleri Kanuna uygun bulunan hükmün, bu bağlamda ONANMASINA,

B-Mala zarar verme suçundan kurulan hükme yönelik temyize gelince;

Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-Sanığın atılı suçu kayınpederi olan şikayetçi …‘ye yönelik işlediğinden bahisle cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, TCK’nın 167/1-b maddesine göre mala zarar verme suçunun üstsoy veya altsoy veya bu derecede kayın hısımlarından birinin zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmayacağı şeklindeki düzenleme karşısında, sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi yerine, yazılı şekilde hüküm kurulması,

2-Kabule göre de,

Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararlarının uygulanması zorunluluğu,

Bozmayı gerektirmiş ve sanık …‘nun temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 23/02/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2011/19163 Karar : 2014/13808 Tarih : 3.07.2014

  • TCK 167. Madde

  • Şahsi Cezasızlık Sebebi veya Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebep

I-Sanık hakkında ‘konut dokunulmazlığını ihlal’ suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimin takdirine göre; sanık …‘ın temyiz itirazı yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun bulunan hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA,

II-Sanık hakkında ‘hırsızlık’ suçundan kurulan hükmün incelenmesine gelince;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Katılan ve eşine ait para ve ziynet eşyasının, UYAP sisteminden alınan aile nüfus kaydına göre, katılan …‘nin eşi …‘nin kardeşi olduğu anlaşılan sanık tarafından, katılana ait iş yerinden alınmasından ibaret eylemin, 5237 sayılı TCK’nın 167/2. maddesinde düzenlenen şahsi indirim sebebi sayılması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık …‘ın temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 03.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS