0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Mala Zarar Vermenin Nitelikli Halleri

TCK Madde 152

(1) Mala zarar verme suçunun;

a) Kamu kurum ve kuruluşlarına ait, kamu hizmetine tahsis edilmiş veya kamunun yararlanmasına ayrılmış yer, bina, tesis veya diğer eşya hakkında,

b) Yangına, sel ve taşkına, kazaya ve diğer felaketlere karşı korunmaya tahsis edilmiş her türlü eşya veya tesis hakkında,

c) Devlet ormanı statüsündeki yerler hariç, nerede olursa olsun, her türlü dikili ağaç, fidan veya bağ çubuğu hakkında,

d) Sulamaya, içme sularının sağlanmasına veya afetlerden korumaya yarayan tesisler hakkında,

e) Grev veya lokavt hallerinde işverenlerin veya işçilerin veya işveren veya işçi sendika veya konfederasyonlarının maliki olduğu veya kullanımında olan bina, tesis veya eşya hakkında,

f) Siyasi partilerin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve üst kuruluşlarının maliki olduğu veya kullanımında olan bina, tesis veya eşya hakkında,

g) Sona ermiş olsa bile, görevinden ötürü öç almak amacıyla bir kamu görevlisinin zararına olarak, İşlenmesi halinde, fail hakkında bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Mala zarar verme suçunun;

a) Yakarak, yakıcı veya patlayıcı madde kullanarak,

b) Toprak kaymasına, çığ düşmesine, sel veya taşkına neden olmak suretiyle,

c) Radyasyona maruz bırakarak, nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanarak, İşlenmesi halinde, verilecek ceza bir katına kadar artırılır.

(3) (Ek: 18/6/2014-6545/65 md.) Mala zarar verme suçunun işlenmesi sonucunda haberleşme, enerji ya da demiryolu veya havayolu ulaşımı alanında kamu hizmetinin geçici de olsa aksaması hâlinde, yukarıdaki fıkralar hükümlerine göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır.



TCK Madde 152 Gerekçesi

Madde metninde mala zarar verme suçunun nitelikli hâlleri tanımlanmıştır. Verilen zararın büyük bir kitleyi etkilemesi olanaklı bulunan bu hâllerde, nitelikli zarar vermenin varlığı kabul edilmiştir.

Birinci fıkranın (a) bendinde, mala zarar verme suçunun konusunu, kamu kurum ve kuruluşlarına ait, kamu hizmetine tahsis edilmiş veya kamunun yararlanmasına ayrılmış yer, bina, tesis veya diğer eşyanın oluşturması, bu suçun nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Kamu kurum ve kuruluşlarına ait bina ve tesislerle, buralarda bulunan veya bu bina ve tesislere ait olan eşya, örneğin kanalizasyon boru ve mazgalları, kamu hizmetine veya kamunun yararlanmasına tahsis edilmiş tesis ve eşya, bu bent kapsamında değerlendirilmelidir. Keza, trafik işaret ve levhalarına zarar veren, bir park yerindeki oturma veya oyun gruplarını tahrip eden kişi, bu bent hükmüne göre cezalandırılacaktır. Bu eşyanın mülkiyetinin kamuya ait olması şart değildir. Önemli olan, eşyanın kamu hizmetine veya kamunun yararlanmasına tahsis edilmiş olmasıdır. Aynı şekilde, söz konusu fıkranın (b) bendinde, mala zarar verme suçunun, yangına, sel ve taşkına, kazaya ve diğer felaketlere karşı korunmaya tahsis edilmiş her türlü eşya veya tesis hakkında işlenmesi, mala zarar verme suçunun konu bakımından bir nitelikli unsuru olarak tanımlanmıştır.

Fıkranın (c) bendine göre, Devlet ormanı statüsündeki yerler hariç, nerede olursa olsun, her türlü dikili ağaç, fidan veya bağ çubuğuna zarar verilmesi, daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir. Devlet ormanı statüsündeki yerlerde bulunan ağaç ve fidanlara zarar verilmesi, Orman Kanununda ayrı suçlar olarak tanımlandığı için, bu bent kapsamı dışında mütalâa edilmiştir.

Ağaç, fidan ve bağ çubuklarının sadece dikili olması yeterli görülmüş, meyve vermeleri koşulu aranmamıştır. Keza, bunların bulundukları yere de önem verilmemiştir. Bu itibarla, kişilerin özel mülkünde veya yol kenarlarında, park ve bahçelerde, kamuya ait diğer alanlarda bulunan ağaçların tahrip edilmesi hâlinde, bu bent hükmüne istinaden cezaya hükmedilecektir.

Fıkranın (d) bendine göre; mala zarar verme suçunun, sulamaya veya içme sularının sağlanmasına yarayan tesisler hakkında işlenmesi, suçun temel şekline nazaran daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir.

(e) bendinde, grev veya lokavt hâllerinde işverenlerin veya işçilerin veya işveren veya işçi sendika veya konfederasyonlarının maliki olduğu veya kullanımında olan bina, tesis veya eşyaya zarar verilmesi, söz konusu suçun bir nitelikli hâli olarak kabul edilmiştir.

Failin greve katılan işçi veya lokavt ilân eden işveren olması gerekmemektedir: Grevden yana olan ve olmayan işçiler arasında çıkan bir arbedede zarar verme suçu işlenecek olursa yine bu bent uygulanır. Sendika, konfederasyon veya işyeri işgalleri sırasında da bina, makine veya başka mallara zarar verilecek olursa bu bent uygulanacaktır.

Keza, fıkranın (f) bendine göre; mala zarar verme suçunun, siyasî partilerin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve üst kuruluşlarının maliki olduğu veya kullanımında olan bina, tesis veya eşya hakkında, işlenmesi, suçun temel şekline nazaran daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir.

(g) bendinde, kamu görevlisinin yerine getirdiği görevle ilgili olarak öç almak maksadıyla malvarlığına zarar verme hâli, nitelikli şekil olarak kabul edilmiştir.

Maddenin ikinci fıkrasında mala zarar verme suçunun çeşitli suretlerde işlenmesi nitelikli unsur olarak belirlenmiştir. Buna göre; mala zarar verme suçunun yakarak, yakıcı veya patlayıcı madde kullanarak veya toprak kaymasına, çığ düşmesine, sel veya taşkına neden olmak suretiyle ya da radyasyona maruz bırakarak, nükleer, biyolojik veya kimyasal silâh kullanarak işlenmesi hâlinde, yukarıdaki maddeye veya bu maddenin birinci fıkrasına göre verilecek cezanın artırılması gerekmektedir. Bu nitelikli hâllerin kabulünde, mala zarar verme suçunun işleniş şeklinin ortaya çıkardığı tehlikeli durum göz önünde bulundurulmuştur.

Mala zarar verme suçunun bu nitelikli hâlleri dolayısıyla soruşturma ve kovuşturma yapılması, suçun temel şeklinin aksine, şikâyete bağlı tutulmamıştır.


TCK 152 (Mala Zarar Vermenin Nitelikli Halleri) Emsal Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu Kararı - Karar:2018/125

  • TCK 152/1-a, TCK 106
  • Mala zarar verme suçuna teşebbüs ve tehdit suçu

Suçla korunan hukuki yarar, mülkiyet hakkıdır. Mülkiyet kavramına, malın bütünleyici parçaları, eklentileri ve doğal ürünleri de dahildir. Mülkiyetin korunmasında amaç, sadece malın fiziksel olarak zarar görmesi olmayıp, malın değerinin de korunmasıdır. Bu nedenle, malın özgülendiği amaca uygun kullanılabilmesini, önemsiz sayılmayacak derecede azaltan bir zararın varlığı yeterli olup, malın maddi zarar görmüş olmasına gerek yoktur.

Mala zarar verme suçu, kastla işlenebilen bir suçtur. Kastın varlığı için failin, malın başkasına ait olduğunu bilerek ve suçun hareket unsuru olan yıkma, tahrip etme, yok etme, bozma, kullanılamaz hâle getirme, kirletme eylemlerini isteyerek gerçekleştirmiş olması gerekir. Bu suçun oluşabilmesi için genel kast yeterlidir.

Mala zarar verme suçu, olası kastla da işlenebilen bir suçtur. Örneğin, yol kenarında park etmiş durumda bulunan aracı gören inşaattaki kepçe operatörü, çıkardığı taşların yuvarlanması sonucu aracın zarar göreceğini öngörmesine karşın “Zarar görürse görsün, aracın sahibi de aracını çekseydi” diye düşünürse, mala zarar verme suçu olası kastla işlenmiş olacaktır. (Osman Yaşar-Hasan Tahsin GökcanMustafa Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 2. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2014, s. 4891- 4892) Ancak mala zarar verme suçunun taksirli hali, 5237 sayılı TCK’da suç olarak düzenlenmediğinden, bu suçun taksirle işlenmesi mümkün değildir.

Görüldüğü gibi mala zarar verme suçunun gerçekleşebilmesi için failin, başkasına ait taşınır veya taşınmaz bir mala, TCK’nın 151. maddesinin 1. fıkrasında sayılan seçimlik hareketlerden herhangi biriyle zarar vermiş olması gerekmektedir. Seçimlik hareketler maddede; “Kısmen veya tamamen yıkmak, tahrip etmek, yok etmek, bozmak, kullanılamaz hâle getirmek veya kirletmek” şeklinde belirtilmiştir. Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğünde yıkmak fiili, “Kurulu bir şeyi parçalayarak dağıtmak, bozmak, tahrip etmek”; bozmak fiili ise “Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek” şeklinde tanımlanmıştır. Yıkmak fiili yalnızca taşınmazlar için söz konusu olabilir. Kanun’unda yıkmanın, kısmen veya tamamen olması arasında fark öngörülmediğinden, binanın bir duvarının yıkılması örneğinde olduğu gibi suçun oluşumu için taşınmazın belli bir kısmına zarar verilmesi yeterlidir. Bozmak ise malın kullanım amacına uygun tasarrufunu kısmen veya tamamen ortadan kaldıran ya da güçleştiren bir müdahale olup, süreklilik taşıması gerekli değildir. Geçici olarak malın kullanılamaması da mala zarar verme suçunu oluşturur. Aracın motor aksamının sökülerek, çalışamaz duruma getirilmesi hâli bu fiile örnek olarak gösterilebilir. Yıkmak ve bozmak fiileri, aynı zamanda tahrip etmek fiilini de kapsar. Kullanılamaz hâle getirme eyleminde, malın fiziki varlığı ortadan kaldırılmaksızın, amacına uygun olarak maldan yararlanma imkanının bulunmaması ve bu şekilde değerinin azalması hâli söz konusudur. Yok etmek ise malın fiziki varlığının tamamen ortadan kaldırılarak, tüketilmesi anlamına gelmektedir. Televizyonun yakılması bu fiile örnek gösterilebilir. Kirletmek fiili de, taşınır veya taşınmaz malın, önceki hâle getirilmesi için önemsiz olmayan bir çabayı gerektiren, malın değerinde veya görünümünde azalma veya değişikliklere yol açan, madde kapsamında yer alan diğer eylemler dışındaki durumları kapsar. Mağdurun evinin duvarına yazı yazmak, aracını çizmek gibi örneklerin verilebileceği kirletmek fiili, kirli duruma getirmek, pisletmek olarak tanımlanabilir. Bu seçimlik hareketle işlenen mala zarar verme suçunda, zarar doğuran neticenin sonradan temizlenmek suretiyle ortadan kaldırılması önem taşımaz. Ancak kirletmenin belli bir ağırlığa ulaşmış olması gerektiği de gözden uzak tutulmamalıdır.

….

Tehdit suçu ise 5237 sayılı TCK’nın 106. maddesinde;

“(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

(2) Tehdidin;

a) Silahla,

b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,

c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,

İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir” şeklinde düzenlenmiştir.

Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğü’ne göre, “gözdağı verme” anlamına gelen tehdit, bir kimseye bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması mümkün olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür. Bu nedenle tehdit suçu, söz, yazı, resim, şekil veya işaret ile de işlenebilecek bir suç olup önemli olan gerçekleştirileceği belirtilen haksızlığın mağdurun bilgisine ulaştırılmasıdır. (M.Emin Artuk, A.Gökcen, A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitabevi, Ankara, 6. Bası, s.100). Tehdidin, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli olması yeterli olup, saldırının kişinin veya başkasının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına, belirli bir ağırlıkta olmak kaydıyla mal varlığına veya bunlar dışındaki sair bir kötülüğe yönelik olması gereklidir. Suçun oluşabilmesi için mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmadığının veya mağdurun bundan korkup korkmadığının ayrıca araştırılmasına gerek yoktur. Önemli olan failin, tehdidi oluşturan fiili “korkutmak amacıyla” yapmış olmasıdır. (MAJNO, C.II, s.127; A.Pulat Gözübüyük, Mukayeseli Türk Ceza Kanunu, 5. Bası, C.II, s.517 ve 873)

5237 sayılı TCK’nın 106. maddesinin gerekçesinde de; “Tehdidin koruduğu hukukî değer, kişilerin huzur ve sükûnudur; böylece kişilerde bir güvensizlik duygusunun meydana gelmesi engellenmektedir. Bu nedenle, söz konusu madde ile insanın kendisine özgü sulh ve sükûnuna karşı işlenen saldırılar cezalandırılmış olmaktadır. Fakat tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetidir. Tehdidin özelliği, kötülüğün gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin, tehdit edenin iradesine bağlı olmasıdır. Tehdit konusu kötülüğün gerçekleşip gerçekleşmemesi, gerçekten veya en azından görünüş itibarıyla failin takdirine bağlıdır. Fakat bu, kötülüğün mutlaka tehdit eden tarafından gerçekleştirileceği anlamına gelmez; bir üçüncü kişi vasıtasıyla bu kötülüğün gerçekleştirileceğinin bildirilmesi ile de, tehditte bulunulabilir. Suçun oluşması bakımından tehdit konusu kötülüğün gerçekleşip gerçekleşmemesi önemli değildir. Tehdidin objektif olarak ciddî bir mahiyet arzetmesi gerekir. Yani, istenilenin yerine getirilmemesi hâlinde tehdit konusu kötülüğün gerçekleşeceği ihtimali objektif olarak mevcut olmalıdır. Sarfedilen sözler, gerçekleştirilen davranış muhatap alınan kişi üzerinde ciddî bir korku yaratma açısından sonuç almaya elverişli, yeterli ve uygun değilse, tehdidin oluştuğu ileri sürülemez. Failin söz ve davranışlarının muhatabı üzerinde ciddî şekilde korku ve endişe yaratacak uygunluk ve yeterlilik içerip içermediğinin her somut olayda araştırılması gerekir. Objektif olarak ciddî bir mahiyet arzeden tehdidin somut olayda muhatabı üzerinde etkili olması şart değildir. Kişi, fail, objektif olarak ciddî bir mahiyet arzeden söz ve davranışlarla mağduru tehdit etmek istemiş olmasına rağmen; mağdur bu söz ve davranışları ciddiye almamış olabilir. Bu durumda tehdit yine gerçekleşmiştir. Tehdidin gerçekleşip gerçekleşmemesi, muhatabı üzerinde etkili olup olmamasına bağlı tutulmamalıdır. Failin de kendisinin tehdit konusu tecavüzü gerçekleştirebilecek imkân ve iktidara sahip olduğu kanaatini karşı tarafta uyandırdığını bilmesi gerekir. Mağdurda bu kanaat uyandırıldıktan sonra, failin tehdit konusu tecavüzü gerçekleştirebilecek imkan ve iktidara gerçekte sahip olmamasının bir önemi yoktur. Mağdur tehdit konusu tecavüzün ciddî olduğuna hile kullanılmak suretiyle inandırılmış olabilir. Fakat, batıl inançlara dayanılarak bir kötülüğe maruz bırakılabileceği beyanıyla, bir kimse tehdit edilmiş olmaz.” açıklamalarına yer verilmiştir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konuları birlikte değerlendirildiğinde;

Sanığın, dişini çektirmek amacıyla B. Devlet Hastanesi Diş Polikliniğine gittiği, burada diş hekimi olan tanık F.’in yaptığı muayene sonrasında dişinin apseli olduğunu ve ilaç kullanılması gerektiğini söyleyip, sanığın dişinin çekilmesi yönündeki ısrarlı taleplerini reddettiği, bu duruma sinirlenen sanığın muayene odasındaki sandalyeleri ve kapıyı yumruklayıp tekmelediği, kapıyı çarparak dışarı çıktığı, dışarıdayken de kapıya bir kaç defa yumrukla vurduğu olayda; sanığın, kamu kurumu olan B. Devlet Hastanesi Diş Polikliniğine ait maddi değere sahip sandalyeleri ve muayene odasının kapısını kullanılamaz hâle getirmek için kasten tekmelemesi ve yumruklaması şeklindeki hukuka aykırı eyleminin TCK’nın 152. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde yer verilen mala zarar verme suçuna uyduğu, ancak suça konu kapı ve sandalyelerin zarar görmemiş olması göz önüne alındığında, elverişli hareketler ile başladığı suçun icrasını tamamlamakla birlikte neticeyi gerçekleştiremeyen sanığın eyleminin teşebbüs aşamasında kaldığı, sanığın eyleminin; bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadı veya sövme niteliğinde olmaması ve tanık Figen’in de bu yönde bir iddia veya yakınmasının bulunmaması nedenleriyle hakaret, adı geçenin iç huzurunu bozmaya veya onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli olmaması nedenleriyle de tehdit suçu kapsamında değerlendirilemeyeceği kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu Kararı- Karar : 2015/346

  • TCK 152/1-g
  • Öç alma saikiyle mala zarar verme suçu

Mala zarar verme suçunun temel şekli; 5237 sayılı TCK’nın “Mala Zarar Verme” başlıklı 151/1. maddesinde “Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hâle getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş, suçun nitelikli halleri ise aynı Kanun’un 152/1-2. maddelerinde on bent halinde sayılmış, uyuşmazlık konusuyla ilgili bulunan 152. maddenin birinci fıkrasının (g) bendinde suçun; “sona ermiş olsa bile görevinden ötürü öç almak amacıyla bir kamu görevlisinin zararına olarak” işlenmesi nitelikli hal olarak kabul edilmiştir.

Sözlük anlamı “sevk eden”, “götüren” olarak açıklanan saik; ceza hukuku açısından failin eyleme geçmesine etken olan neden veya nedenlerdir. Kanun’un suç unsuru veya nitelikli hal olarak kabul ettiği hallerde saike itibar edilmelidir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 152/1-g maddesinin karşılığı olup benzer hükümler içeren 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 516/2. maddesindeki “ahzisar” kelimesinin 3038 sayılı Kanun değişikliği ile sadeleştirilmesi suretiyle Türk Ceza Mevzuatına giren ve gerek madde metninde, gerekse kanun gerekçesinde tanımına yer verilmeyen “öç alma” kavramı, “kişide oluşan haksızlık algısı karşısında cezalandırma amacı taşıyan bireysel tepki” olarak tanımlanabilir. (Noreen Stuckless-Richard Goranson, The Vengeance Scale: Development of Ameasure of Attitudes Toward Revenge, Journal of Social Behavior and PersonA.ty, Cilt: 7, Yıl: 1992, s. 25; Michael E. McCullough-Robert Kurzban-Benjamin A. Tabak, Cognitive Systems for Revenge and Forgiveness, Behavioral And Brain Science, Cilt: 36, Yıl: 2013, s. 2; Işıl Çoklar, Kişilik Özellikleri ile Bağışlama Eğilimi Arasındaki İlişkinin İntikam Güdüsü ve Adalete Duyarlılık Temelinde İncelenmesi, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2014, s. 21)

Öç alma saikiyle gerçekleştirilen eylem, haksızlık algısını oluşturan kişiye yönelmesi bakımından genel düşmanlıktan; failin sahip bulunduğu duygu yoğunluğu ve görev bilinci bakımından ise basit öfkeden farklıdır. Bu anlamda kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket ederek oluşturduğu haksızlık karşısında ya da kamu görevlisine duyulan genel veya kişisel bir düşmanlıkla gerçekleştirilen mala zarar verme suçlarında öç alma saikinden bahsedilemez. (Sulhi Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, Beta Yayınevi, 15. Baskı, İ., 1998, s. 476; Veli Özer Özbek-Mehmet Nihat Kambur-Koray DoğanPınar Bacaksız-İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 4. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2012, s. 620;Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-M. Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Seçkin Yayınevi, 9. Baskı, Ankara, 2013, s. 593; Mehmet Emin Alşahin, Mala Zarar Verme Suçları, Turhan Kitabevi, Ankara, 2010, s. 72)

Uyuşmazlık konusu bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;

Sanığın, kendisine düşük not veren öğretmeni olan katılana ait aracı park halinde görmesi üzerine bir anda oluşan öfke sonucunda yerde bulduğu cam parçasıyla çizmesi şeklinde gerçekleşen eylemde, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gözetildiğinde öç alma saikiyle hareket ettiği sabit olmadığından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 152/1-g maddesinde yer alan nitelikli mala zarar verme suçundan mahkûmiyetine karar verilmesine kanunen imkan bulunmamaktadır


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/1160 Karar: 2017/4608 Tarih: 03.07.2017

  • TCK 152. Madde

  • Mala Zarar Vermenin Nitelikli Halleri

Suça sürüklenen çocuk …‘un 29 numaralı duruşmalar esnasında 18 yaşını tamamlamadığı gözetilmeden yargılamanın kapalı yerine açık yapılması telafisi mümkün olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

I-)Suça sürüklenen çocuklar hakkında silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde;

6352 Sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin6352 Sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin 1. fıkrasına göre verilen kovuşturmanın ertelenmesine dair karar, anılan maddenin 4. fıkrası ile CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkras 8. fıkrası 2. cümlesi hükmü karşısında durma kararı niteliğinde itiraza tabi olup CMK’nın 223/1. maddesinde sayılan hüküm niteliğindeki kararlardan olmadığından, temyiz incelemesine yer olmadığına, gereğinin itiraz merciince yapılmak üzere dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

II-)Suça sürüklenen çocuklar …, … ve … hakkında tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz incelemesinde;

CMK’nın 172/2. maddesiCMK’nın 172/2. maddesi kapsamında verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kesin hüküm niteliği taşımadığı, bu düzenlemeye göre yeni delil ortaya çıkmadan dava açılmaması gerekli ise de soruşturma ve kovuşturma aşamalarında toplanan delillere göre dava açılması için yeterli delil bulunması sebebiyle açılan davada kovuşturma aşamasından soruşturma aşamasına dönülemeyeceği ilkesi gereğince suça sürüklenen çocuk … müdafiinin bu yöndeki temyiz itirazı yerinde görülmemiştir.

TCK’nın 174. maddesindeTCK’nın 174. maddesinde hükümden sonra 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 6763 Sayılı Kanun’un 15. maddesiyle yapılan değişikliklerin suça sürüklenen çocukların açıkça aleyhine olduğu saptanarak yapılan incelemede;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmediğinden suça sürüklenen çocuklar ile müdafilerinin dilekçeleri ile duruşmalı inceleme sırasında suça sürüklenen çocuklar … ve … müdafilerinin ileri sürdüğü yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA, verilen ceza miktarı ile tutuklulukta geçirilen süre dikkate alındığında suça sürüklenen çocuklar ile müdafilerinin tahliye taleplerinin reddine,

III-)Suça sürüklenen çocuklar …, … ve … hakkında görevi yaptırmamak için direnme; suça sürüklenen çocuklar … ve … hakkında tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması; suça sürüklenen çocuklar hakkında Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma ve kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyize gelince;

1-)Suça sürüklenen çocuklar … ve … hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçu yönünden;

Sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Adli sicil kayıtlarına göre suç tarihinden önce hapis cezasına mahkum edilmemiş oldukları anlaşılan suça sürüklenen çocuklar hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezasının, TCK’nın 50/3. maddesi uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlarından birine çevrilmesi zorunluluğunun gözetilmemesi,

2-)Suça sürüklenen çocuk … hakkında tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması ve görevi yaptırmamak için direnme; suça sürüklenen çocuk … hakkında tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçları yönünden;

Sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

a-)Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 15.05.2012 tarih ve 2011/1-872 esas 2012/198 karar sayılı kararında da ayrıntıları belirtildiği üzere; aynı müdafii tarafından temsil edilen suça sürüklenen çocuk …‘in hükme esas alınan kolluktaki teşhisi ile savcılıktaki ifadesinde suça sürüklenen çocuk …‘ın aleyhine olacak şekilde beyanlarının bulunması karşısında, birisinin savunmasının diğerinin savunmasına zarar verebilecek nitelikte menfaat çatışması oluştuğundan ayrı müdafilerce temsil edilmelerine imkan sağlanması gerekirken CMK’nın 152/1. maddesine aykırı şekilde yargılamaya devam edilerek hüküm kurulmak suretiyle suça sürüklenen çocukların savunma haklarının kısıtlanması,

b-)Suça sürüklenen çocuk … hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan ayrıca;

Adli sicil kaydına göre suç tarihinden önce hapis cezasına mahkum edilmemiş olduğu anlaşılan suça sürüklenen çocuk hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezasının, TCK’nın 50/3. maddesi uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlarından birine çevrilmesi zorunluluğunun gözetilmemesi,

3-)Suça sürüklenen çocuklar hakkında Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma ile kasten öldürmeye teşebbüs suçları yönünden;

a-)Örgüte müzahir internet sitelerindeki çağrılara istinaden suça sürüklenen çocukların da içinde yer aldığı yaklaşık 25 kişilik bir grup tarafından gerçekleştirilen yasa dışı gösteri esnasında eylem ve fikir birliği içinde taş atarak camları kırılan BİM mağazasına girip önceden temin edilen molotof kokteyli ve tinerle yakmak suretiyle ürünlere zarar verilmesi şeklinde meydana gelen olayda; mağdur beyanları, görüntü inceleme tutanağı, tanık beyanı ve suça sürüklenen çocukların savunmalarına göre; mağdurlar ile müşterilerin, saldırının gerçekleştirildiği esnada mağazanın arka tarafında ve uzakta oldukları, mağazanın kapılarından kaçma imkanlarının bulunduğu ve suça sürüklenen çocukların, mağaza çalışanı mağdurları öldürme amacına yönelik elverişli tarz ve vasıtalarla doğrudan gerçekleştirdikleri hareketlerinin olmaması karşısında öldürme kastı olmadan mala zarar verme kastıyla hareket etmeleri sebebiyle kasten öldürmeye teşebbüs suçunun oluşmayacağı; söz konusu eylemin bu haliyle vahamet arz eden bir seviyeye ulaşmaması, bu şekilde amaç suçu gerçekleştirmeye elverişli araç suç niteliğinde olmadığından Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan söz edilemeyeceği, ancak suça sürüklenen çocukların TCK’nın 314/3, 220/6. maddeleri yollamasıyla TCK’nın 314/2. maddesi uyarınca örgüt adına suç işleme suçu ile TCK’nın 152/2-a maddesi uyarınca yakarak mala zarar verme suçlarından cezalandırılmaları gerektiği gözetilmeden suçların vasfında hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,

b-)Kabul ve uygulamaya göre de;

Suç tarihinde 12 - 15 yaş aralığında olan suça sürüklenen çocuk … hakkındaki Muş Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 31.03.2016 tarihli raporunun, Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma ile kasten öldürmeye teşebbüs suçlarını kapsamaması karşısında anılan suçlar yönünden de suça sürüklenen çocuğun TCK’nın 31/2. maddesi uyarınca işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin bulunup bulunmadığı hususunda uzman raporu alınması gerektiğinin nazara alınmaması,

SONUÇ : Kanuna aykırı, suça sürüklenen çocuk … ve müdafii, suça sürüklenen çocuk … ve müdafii, suça sürüklenen çocuk … müdafii, suça sürüklenen çocuk … ve müdafii, suça sürüklenen çocuk … ve müdafii, suça sürüklenen çocuk … ve müdafiinin dilekçeleri ile duruşmalı inceleme sırasında suça sürüklenen çocuklar …, …, … ve … müdafilerinin ileri sürdükleri temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan bu sebeplerden dolayı bir kısmı resen de temyize tabi olan hükümlerin BOZULMASINA, verilen ceza miktarı ile tutuklulukta geçirilen süre dikkate alındığında suça sürüklenen çocuklar ile müdafilerinin tahliye taleplerinin reddine, 03.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/4893 Karar: 2017/3812 Tarih: 14.03.2017

  • TCK 152. Madde

  • Mala Zarar Vermenin Nitelikli Halleri

A- ) Sanık … hakkında Esnaf ve Kefalet kooperatifine yönelik hırsızlık, mala zarar verme ve konut dokunulmazlığını ihlal, Kızılay şubesi ve Halk Bankası arşiv deposuna yönelik hırsızlığa teşebbüs ve konut dokunulmazlığını ihlal suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri ile sanıklar … ve … hakkında suç işlemek için kurulan örgüte üye olma suçundan kurulan beraat hükümlerinin yapılan temyiz incelemesinde;

Sanık … hakkında Esnaf ve Kefalet kooperatifinde gerçekleştirdiği hırsızlık suçundan tayin olunan hükümde TCK’nın 62. maddesi gereği 1/6 oranında indirim yapılırken “3 yıl 1 ay 15 gün” yerine hesap hatası sonucu “2 yıl 13 ay 15 gün”, Kızılay şubesi ve Halk Bankası arşiv deposunda gerçekleştirdiği hırsızlığa teşebbüs suçlarından kurulan hükümlerde ise TCK’nın 62. maddesi gereği 1/6 oranında indirim yapılırken “2 yıl 4 ay 3 gün” yerine hesap hatası sonucu “1 yıl 16 ay 3 gün” hapis cezasına hükmedilmesi suretiyle eksik ceza tayini aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık …‘un Esnaf ve Kefalet kooperatifine yönelik hırsızlık, mala zarar verme ve konut dokunulmazlığının ihlal, Kızılay şubesi ve Halk Bankası arşiv deposuna yönelik hırsızlığa teşebbüs ve konut dokunulmazlığını ihlal suçlarının sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde suç vasfı tayin edilmiş, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, sanıklar … ve …‘in ise suç işlemek için kurulan örgüte üye olma suçlarının sabit olmadığı kabul edilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde eleştiri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, Cumhuriyet savcısının ve sanık …‘un yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle beraat ve mahkumiyete dair hükümlerin ONANMASINA,

B- ) Sanıklar …, … ve …‘in, … şubesi, Bağ-Kur İl Müdürlüğü ve Halk Bankası arşiv deposunda gerçekleştirdikleri mala zarar verme ile Bağ-Kur İl Müdürlüğünde gerçekleştirdikleri hırsızlığa teşebbüs suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri, sanık … hakkında hırsızlık, hırsızlığa teşebbüs, konut dokunulmazlığını ihlal ve mala zarar verme suçlarından kurulan beraat hükümleri ile sanık … hakkında suç işlemek için kurulan örgütü yönetme, sanıklar …, …, …, … , …, … ve … hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından kurulan hükümlerin temyiz incelemesine gelince;

1- ) Sanıklar …, … ve …‘in, … şubesi, Bağ-Kur İl Müdürlüğü ve Halk Bankası arşiv deposunda gerçekleştirdikleri mala zarar verme ile Bağ-Kur İl Müdürlüğünde gerçekleştirdikleri hırsızlığa teşebbüs suçlarına yönelik olarak;

a- ) Sanıkların kamu kurumu niteliğinde olan kurumların bina ve eklentilerine zarar vermeleri sebebiyle haklarında TCK’nın 152/1-a maddesi gereğince ceza tayini yoluna gidilmesi gerekirken hatalı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilerek eksik ceza tayini,

b- ) Sanıkların Bağ-Kur İl Müdürlüğünde gerçekleştirdikleri hırsızlığa teşebbüs suçu sebebiyle haklarında kurulan hükümlerde TCK’nın 62. maddesi gereği 1/6 oranında indirim yapılırken “2 yıl 4 ay 3 gün “ yerine hesap hatası sonucu “1 yıl 16 ay 3 gün” hapis cezasına hükmedilmesi suretiyle eksik ceza tayini,

2- ) Sanık … hakkında suç işlemek için örgüt kurma ve yönetme, sanıklar …, …, …, …, …, … ve … hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından kurulan hükümlere yönelik olarak;

TCK’nın 220. maddesindeTCK’nın 220. maddesinde düzenlenen “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçunun işlendiğinin ve örgütün varlığının kabul edilebilmesi için; üye sayısının en az üç kişi olması, üyeler arasında soyut bir birleşme değil gevşek de olsa hiyerarşik bir ilişkinin bulunması, suç işlenmese bile suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşmenin olması, niteliği itibariyle devamlılık göstermesi; örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması gerekir.

Somut olaya bakıldığında; sanıkların örgüt oluşturmak için sayısal yeterlikte oldukları, sanık …‘ın yönetiminde hiyerarşik bir ilişki içinde bulunan sanıklar arasında işbölümü olduğu, suç işleme iradelerinde devamlılık bulunduğu ve amaçlanan suçun işlenmesine elverişli araç ve gereçlere sahip oldukları anlaşıldığından; sanık …‘ın “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma”; sanıklar …, …, …, …, …, … ve … “Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma” suçunu işlediklerinin sabit olduğu gözetilmeden sanıkların mahkumiyetleri yerine beraatlerine karar verilmesi,

3- ) Sanık … hakkında Esnaf ve Kefalet kooperatifine yönelik hırsızlık, mala zarar verme ve konut dokunulmazIığını ihlal, Kızılay şubesi, Halk Bankası arşiv deposu ve Bağkur İl Müdürlüğüne yönelik hırsızlığa teşebbüs, konut dokunulmazlığını ihlal ve mala zarar verme suçlarından kuralan beraat hükümlerine yönelik olarak;

Örgüt yöneticisi olan sanığın TCK’nın 220/5. maddesi gereği örgütün işlediği suçların tümünden sorumlu olacağı gözetilmeden mahkumiyeti yerine beraatine karar verilmesi,

C- ) Kabul ve uygulamaya göre de;

Sanıkların mahkumiyetlerine karar verilen eylemlerine dair katılan lehine hükmedilen vekalet ücretinin sanıklardan eşit olarak tahsiline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı olup, katılan vekili ve Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu sebeple yerinde görüldüğünden hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 14.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/6642 Karar: 2016/6729 Tarih: 14.04.2016

  • TCK 152. Madde

  • Mala Zarar Vermenin Nitelikli Halleri

Sanıklar …, … ve … hakkında kamu malına zarar vermek suçundan açılan kamu davası ile ilgili olarak bir karar verilmemiş ise de; bu hususta zamanaşımı süresi içinde her zaman karar verilebilmesi olanaklı görülmüştür.

I- )Sanık … hakkında hırsızlık suçundan kurulan beraat kararının incelenmesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, kararın dayandığı gerekçeye ve takdire göre, katılan vekilinin temyiz itirazı yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle usul ve kanuna uygun ve takdire dayalı bulunan hükmün tebliğname gibi ONANMASINA,

II-Sanıklar … ve … hakkında hırsızlık suçundan kurulan beraat hükmü ile sanık … hakkında kamu malına zarar vermek suçundan verilen beraat kararı ve hırsızlık suçundan kurulan mahkumiyet kararı, sanık … hakkında hırsızlık ve kamu malına zarar vermek suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerinin incelenmesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanık Mevlüt ve Adil tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- )Olay günü … boru hattında basınç düşüklüğü olması üzerine yapılan araştırmada sanıklar … ile …‘in olay yerinde yakalandıkları, olay yerinde bulunan kamyonetin sanık …‘e ait olduğu, sanık …‘ün de oradan boru hattının geçtiğini sanık …‘in kendisine söylediğini ve daha önce kendisinin de buradan hırsızlık yaptığını belirttiği, ayrıca sanık …‘in olay yerine yakın işyerindeki aramada da hırsızlık için hazırlanmış düzeneğin bulunduğunun tutanakla sabit olduğu, yine olay yerindeki arsayı tanık … sanık …‘in sözleşme ile 01.04.2011 tarihinde kiraladığı, sanık …‘in de bu sözleşmede kefil olarak imzasının bulunması hususları birlikte değerlendirildiğinde sanıklar … ve …‘in atılı suçtan cezalandırılmaları yerine suçtan kurtulmaya yönelik savunmaları dikkate alınarak yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi,

2- )Sanıkların hırsızlık suçunu işlemek amacıyla 57 metre tünel kazdıkları, olay günü elde edilen yakıtın miktarının 11000 litre olduğu, katılan kurumun temyiz dilekçesinde ise bu miktarın yaklaşık 245000 litre civarında olduğunu belirtmesi ve sanıkların atılı suçu işlemek için 61 .maddesinde belirtildiği şekilde suçun işlğniş biçimi, kullanılan araçlar, suçun konusunun önem ve değeri ile kastlarının yoğunluğu dikkate alındığında sanıklar hakkında üst sınıra yakın bir şekilde ceza verilmesi gerekirken yazılı şekilde az bir oranda alt sınırdan ayrılarak hüküm kurulması,

3- ) Olay günü elde edilen yakıtın miktarının 11000 litre olduğu, katılan kurumun temyiz dilekçesinde ise bu miktarın yaklaşık 245000 litre civarında olduğunu belirtmesi, sanıkların olaydan yaklaşık 2 ay kadar önce söz konusu yeri kiraladıkları dikkate alındığında olay gününden önce de katılan kuruma ait yakıttan çaldıklarının sabit olması sebebiyle haklarında 43 .maddesinin uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi,

4- )Sanık …‘ün görevsiz mahkemedeki yargılaması sırasında müdafiinin sanığın yeşil reçeteye tabi ilaçlar kullandığını belirtmesi sebebiyle görevsiz mahkemece sanığın akıl sağlığı ile ilgili 32.maddesi kapsamında akıl sağlığının olup olmadığı hususunda rapor aldırılması için ara karar verildiği, görevsizlik kararı verilmesi üzerine bu ara kararın gereğinin yapılmadığı anlaşıldığından eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi,

5- ) Sanık … fikir ve eylem birliği içerisinde suça doğrudan katılması sebebiyle kamu malına zarar vermek suçundan dolayı 152/1-a maddesi uyarınca cezalandırılması yerine yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,

6- )Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 günlü, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı, 24.11.2015 gün ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan kısmi iptal kararı uyarınca, 5237 Sayılı TCK 53.madde 1.fıkra 1.fıkra b. bendinde düzenlenen “seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına” hükmünün iptal edilmesi sebebiyle uygulanamayacağının gözetilmesi zorunluluğu,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık … ve katılan vekilinin temyiz talepleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeple tebliğnameye kısmen uygun olarak BOZULMASINA, 14.04.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/13019 Karar: 2016/2649 Tarih: 22.03.2016

  • TCK 152. Madde

  • Mala Zarar Vermenin Nitelikli Halleri

Gerekçeli karar başlığında “Kasten yangın çıkarma” olarak yazılan suç adının “Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması” olarak mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür.

E… E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu D-12 koğuşunda hükümlü olarak bulunan suça sürüklenen çocuğun, haklarında ayrı evrak üzerinden soruşturma yürütülen yaşı büyük şüpheliler ile birlikte cezaevi müşahade koğuşunda kalan Ramazan’ın kaldığı odadaki battaniyeyi odanın demir parmaklıklarına sararak yakıp tutuşturduğu, görevlilerin müdahalesi ile yangının büyümeden söndürüldüğü, D-12 koğuşunda bulunan şüphelilerden Nihat’ın, Ramazan’ın yandığını, bu şahsa görevliler tarafından fena muamelede bulunulduğunu bahane ederek koğuşun yemekhane bölümünü ateşe verdiği, suça sürüklenen çocuk Mehmet’in de Nihat’ın eylemine katılarak koğuşta bulunan plastik sandalye ve süngerleri ateşe verip yangın çıkardığı, görevlilerin yangına müdahale ettikleri, yangın neticesinde koğuşta bulunan eşyaların bir kısmının yanarak zarar gördüğü şeklindeki olayda;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; suça sürüklenen çocuğun atılı suçu işlemediğine ve lehe hükümlerin uygulanmadığına ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Suça sürüklenen çocuğun, bulunduğu koğuşta yangın çıkarması şeklinde gerçekleşen eyleminin genel güvenliği kasten tehlikeye sokmak ve yakarak mala zarar verme suçlarını oluşturduğu, TCK’nın 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima kuralı uyarınca en ağır cezayı gerektiren fiilden hüküm kurulması gerektiği, buna göre de sadece TCK’nın 152/1-a,, 2-a madde ve fıkrasında tanımlanan yakarak mala zarar verme suçundan dolayı cezalandırılması gerektiği gözetilmeden, ayrıca genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan da mahkumiyetine hükmedilmesi, Kabule göre;

Mala zarar verme suçundan kurulan hükümde, 5237 sayılı TCK’nın 152/1-a maddesi gereğince, temel cezanın belirlenmesinden sonra, aynı kanunun 152/2-a maddesi gereğince cezanın arttırılması gerektiği gözetilmeden, asgari hadden hüküm kurulduğu belirtilmesine rağmen alt hadden de uzaklaşılarak suçun nitelikli hali nedeniyle artırım oranını düzenleyen TCK’nın 152/2-a maddesi uyarınca temel cezanın belirlenerek fazla ceza tayini ve hükümde karışıklığa yol açılması, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 106/4. maddesi uyarınca suça sürüklenen çocuk hakkında hükmedilen adli para cezalarının ödenmemesi durumunda hapse çevrilemeyeceği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması, Kanuna aykırı olup, suça sürüklenen çocuğun temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca hükümlerin (BOZULMASINA), 22.03.2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 23. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/17417 Karar: 2016/1593 Tarih: 18.02.2016

  • TCK 152. Madde

  • Mala Zarar Vermenin Nitelikli Halleri

Suç tarihinde İsparta E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak kalmakta olan sanığın koğuş değiştirme talebinin yerine getirilmemesine sinirlenerek cezaevine ait yatak ve battaniyeleri yakmak suretiyle zarar verdiğinin iddia edildiği somut olayda; sanık savunmasına, hasar tespit tutanağına, olay tutanağına ve tüm dosya kapsamına göre sanığın üzerine atılı “nitelikli mala zarar verme” suçundan mahkûmiyetine yönelik kabulde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.

Bozma üzerine yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

1- 5237 sayılı TCK’nın 152/2-a-son maddesinde yer alan “verilecek ceza iki katına kadar artırılır” fıkrasındaki “iki” ibaresi, hükümden sonra, 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 65. maddesiyle “bir” şeklinde değiştirilmiş olmakla mahkemece bu hususta yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,

2- Kabule göre de;

a- 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesi uyarınca “hükmün yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291 inci maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmesi durumunda yeniden verilen hükmün evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamayacağı”, bu gibi durumlarda gerek ceza türü gerek ceza miktarı itibariyle önceki hükmün sonraki hükmün üst sınırını oluşturacağı, bu bilgiler ışığında somut olayın koşulları değerlendirildiğinde; sanık hakkında bozma öncesi yapılan yargılama neticesinde sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 170/1-a maddesinde düzenlenen “genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması” ve 5237 sayılı TCK’nın 152/1-a maddesinde karşılığını bulan “nitelikli mala zarar verme” suçlarını oluşturduğu kabul edilerek; sanığın sırasıyla 5 ay ve 10 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu kararın sanık tarafından temyiz edildiği, temyiz incelemesini yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 12.04.2012 tarih ve 2010/18245 Esas, 2012/4845 Karar sayılı ilamı ile “sanığın cezaevine ait yatak ve battaniyeyi yakması şeklinde gerçekleşen eyleminin yakarak mala zarar verme suçunu oluşturup TCK’nın 42. maddesi hükmü karşısında kasten yangın çıkarma fiilini ağırlaştırıcı neden sayan bileşik suç niteliğinde olduğu ve anılan Kanunun 152/1-a, 152/2-a maddeleri gereğince yakarak mala zarar verme suçundan hüküm kurulması ile yetinilmesi gerektiği gözetilmeden ayrıca, yangın çıkarmak suretiyle genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan dolayı da cezalandırılmasına karar verilmesi” denilerek hükmün bozulduğu, yerel mahkemece bu bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; sanığın nitelikli mala zarar verme suçundan 5237 sayılı TCK’nın 152/1-a,, 2-a madde ve fıkra hükümleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu cezanın sanık hakkında önceki hükümle verilen cezadan daha ağır olduğu anlaşılmış olup; bu şekilde 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinde yasal karşılığını bulan ve aleyhe ağırlaştırma yasağı (reformatio in peius) olarak adlandırılan ilkeye aykırı davranılması,

b- Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2015/85 sayılı iptal kararı nazara alınarak 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi ile ilgili uygulamanın yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), 18.02.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/16858 Karar: 2015/7629 Tarih: 08.12.2015

  • TCK 152. Madde

  • Mala Zarar Vermenin Nitelikli Halleri

1-Sanık H. T. hakkında kurulan hükme ilişkin temyiz incelemesinde;

Hükümden sonra yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 65. maddesi ile mala zarar verme suçunu düzenleyen TCK’nın 152/1. maddesinde öngörülen cezanın üst sınırı “altı” yıldan “dört” yıla indirilmiş ise de; sanık hakkında anılan suç nedeniyle alt sınırdan temel ceza tayin edilmiş olması karşısında bu husus sonuca etkili görülmediğinden, TCK’nın 168. maddesinde öngörülen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması olanağı bulunan, mala zarar verme suçundan tayin olunan hapis cezasının aynen iade ve tazmin tedbirine dönüştürülemeyeceğinin gözetilmemesi, karşı temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,

2-Sanık R. T. hakkında kurulan hükme ilişkin temyize gelince;

Hükümden sonra yürülüğe giren 6545 sayılı Kanunun 65. maddesi ile mala zarar verme suçunu düzenleyen TCK’nın 152/1. maddesinde öngörülen cezanın üst sınırı “altı” yıldan “dört” yıla indirilmiş ise de; sanık hakkında anılan suç nedeniyle alt sınırdan temel ceza tayin edilmiş olması karşısında bu husus sonuca etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Aleyhe temyiz edilmeyen hapis cezasından çevrilme 6000 TL adli para cezasına ilişkin 30.05.2006 tarihli ilk hükmün sanık müdafiinin temyizi üzerine bozulması nedeniyle, kazanılmış hakkı bulunan sanık hakkında bozma sonrasında kurulan hükümde tayin olunan hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi gerektiği gözetilmeden koşullu ertelenmesine karar verilmesi suretiyle CMUK’nın 326/4. maddesine muhalefet edilmesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenle BOZULMASINA, bu hususun yeniden yargılama yapılmaksızın CMUK’nın 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hapis cezasının ertelenmesine ilişkin kısım hükümden çıkarılarak yerine “TCK’nın 152/1-c,, 62. maddelerinin uygulanması sonucunda hükmedilen 10 ay hapis cezasının CMUK’nın 326 /son ve TCK’nın 50/1-a maddeleri uyarınca günlüğü 20 TL’den 6000 TL adli para cezasına çevrilmesine ve hükmedilen adli para cezasının miktarı, sanığın ekonomik ve sosyal durumu gözönüne alınarak TCK’nın 52/4. maddesi uyarınca birer ay ara ile 24 eşit taksitle tahsiline taksitlerden birinin süresinde ödenmemesi halinde kalan miktarın tamamının tahsil edileceğinin sanığa ihtar edilmesine” metninin eklenmesi suretiyle diğer yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 08.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/7015 Karar: 2015/31368 Tarih: 24.11.2015

  • TCK 152. Madde

  • Mala Zarar Vermenin Nitelikli Halleri

1-Sanık hakkında müşteki ..ye karşı mala zarar verme suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün onanmasına,

2-Sanık hakkında müştekiler M.. Ö.., .., M.. T.. ve M.. Ç..’e karşı zincirleme olarak yakarak mala zarar verme, müştekiler.. ve H.. C..’e karşı yakarak mala zarar verme suçlarından kurulan hükmün incelenmesinde;

a-Müştekiler … ve H.. C.. beyanlarından ve olay yeri görgü ve tespit tutanaklarına göre sanığın müştekilere ait araçların benzin kapağını kırıp yakmaya çalıştığı ancak yakamadığının anlaşılması karşısında müştekilere karşı eyleminin yakarak mala zarar verme suçuna teşebbüs aşamasında kaldığı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,

b-Sanık hakkında hüküm kurulurken temel cezanın TCK’nın 151/1 maddesi gereğince belirlenip, TCK’nın 152/2-a maddesi gereğince cezasının arttırılması gerekirken doğrudan TCK’nın 152/2-a maddesine göre temel cezasının belirlenmesi suretiyle ceza tayini,

Kabule göre;

28.06.2014 tarih ve 29044 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 65. maddesiyle 5237 sayılı TCK’nın 152/2-son maddesinde yapılan değişikliğe göre, mala zarar verme suçunun yakarak, yakıcı veya patlayıcı madde kullanılarak işlenmiş olması halinde artırım miktarının öngörüldüğü bölümde yer alan, “verilecek ceza iki katına kadar artırılır” cümlesindeki “iki katına” ibaresinin çıkartılarak yerine “bir katına” ibaresinin eklenmiş olması karşısında ve mahkumiyet kararındaki artırım oranı da dikkate alınarak, söz konusu yasa değişikliğine göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca bozulmasına, 24.11.2015 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 23. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/14363 Karar: 2015/6972 Tarih: 23.11.2015

  • TCK 152. Madde

  • Mala Zarar Vermenin Nitelikli Halleri

Sanık D. Ç.’in (K.) eski eşi M. K. ile arasında devam etmekte olan boşanma davası nedeni ile sorun bulunduğu, katılan A. T.’ın da sanığın boşanmak istediği eşinin akrabası olduğu, sanık D.’nin suç tarihinde yeğeni olan diğer sanık O. E. ile birlikte katılana ait … … plakalı aracı katılanın evin önündeyken üzerine benzin dökerek yaktıkları, bu şekilde her iki sanığın üzerlerine atılı “nitelikli mala zarar verme” suçunu işlediklerinin iddia edildiği somut olayda;

1-Sanık O. E. hakkında “nitelikli mala zarar verme” suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Sanık O. E.’ın, katılana ait aracın yakılması eylemini gören ve bu olayı emniyet birimlerine ihbar eden tanık R. K.’ın söz konusu eylemin sanık D.’ye ait araçla olay yerine gelen biri bayan ve biri erkek olmak üzere iki kişi tarafından gerçekleştirdiğini beyan etmesi ve sanık O.’ın da olay tarihinde sanık D. ile aynı evde kaldığının anlaşılmış olması nedeni ile soruşturmaya dahil edildiği tespit edilmiş ise de; sanığın aşamalardaki savunmalarında ısrarla üzerine atılı suçu işlemediğini beyan etmesi, diğer sanık D.’nin suç tarihinde aracı ile hastaneye gittiğini, ancak bu sırada sanık O.’ın yanında olmadığını ileri sürmesi, tanık R. K.’ın olayı gerçekleştiren kişileri net olarak göremediğini, bu nedenle bu kişileri teşhis edemeyeceğini beyan etmesi, tanık R. Y.’ın beyanlarından olaydan kısa bir zaman önce adı geçen tanığın çalışmakta olduğu benzin istasyonundan bir pet şişe ile 2 TL’lik benzin alan şahsın sanık O. E. olmadığının anlaşılmış olması, yine olayda kullanılan ve içerisinde benzin olduğu anlaşılan pet şişe üzerinden elde edilen parmak izlerinin sanık O. E.’a ait olmadığının tespit edilmiş olması karşısında adı geçen sanığın üzerine atılı suçtan beraatine yönelik kabulde herhangi bir isabetsizlik görülmemiş, mevcut deliller itibariyle sanık O.’ın diğer sanığın eylemine iştirak ettiğine dair her türlü şüpheden uzak kesin bir kanaate ulaşılmasının mümkün olmaması nedenşiyle tebliğnamedeki bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,

2-Sanık D. Ç.(K.) hakkında “nitelikli mala zarar verme” suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Sanık savunmasına, katılan beyanına, tanık anlatımlarına, olay yeri inceleme raporuna, sanık ve katılana ait araçlara ilişkin trafik tescil kayıtlarına, ekspertiz raporuna, Adana İl Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğü tarafından tanzim edilen 05.07.2012 tarihli iz inceleme ve değerlendirme raporuna ve tüm dosya kapsamına göre; her ne kadar gerekçeli kararda sanık D.’ye ait parmak izinin katılana ait araçtan elde edilen parmak izi ile uyuştuğu ileri sürülmüş ise de; dosyada mevcut iz inceleme ve değerlendirme raporuna göre; sanığa ait parmak izinin katılana ait araçtan alınan parmak izi ile değil bizzat sanığa ait aracın bagaj kapağından elde edilen parmak izi ile uyuştuğu; bununla birlikte, özellikle tanık R. K.’ın katılana ait araca yakmak suretiyle zarar veren kişilerin sanığa ait araçla olay yerine geldiklerini ve aracı yaktıktan sonra yine aynı araç ile olay yerinden ayrıldıklarını, bu kişilerden birinin bayan olduğunu beyan etmiş olması, sanığın olaydan kısa bir zaman önce tanık R. Y.’ın çalışmakta olduğu benzin istasyonundan 10 TL’lik benzin aldığının, yine sanıkla aynı anda bir başka erkek şahsın da aynı benzin istasyonundan bir pet şişe ile 2 TL’lik benzin aldığının, katılana ait aracın yakan kişilerin de bu eylemlerini benzin kullanmak suretiyle gerçekleştirmiş olduklarının tespit edilmiş olması karşısında sanığın atılı suçtan mahkumiyetine yönelik kabulde herhangi bir isabetsizlik görülmemiş, mahkemenin kabulüne göre sanık hakkındaki cezanın bireyselleştirilmesi işleminin doğru olduğu, temel cezanın belirlenmesi sırasında yazılan gerekçelerin neden seçenek yaptırımlardan hapis cezasının seçildiğine ilişkin gerekçeler olduğu tespit edilmiş olup, bu nedenle tebliğnamedeki eksik ceza tayin edildiğine dair görüşe iştirak edilmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık D. Ç.’in (K.) yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

a-)Sanığın eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nın 152/2-a-son madde ve fıkra hükümlerinde yer alan “verilecek ceza iki katına kadar artırılır” fıkrasındaki “iki” ibaresinin, hükümden sonra, 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 65. maddesiyle “bir” şeklinde değiştirilmiş olması ve sanık hakkında hüküm kurulurken verilecek cezadan “iki kata kadar” artırım yapma imkanı var iken “bir kat” artırım yapılmış olması, yani artırım miktarının üst hadden belirlenmemiş olması karşısında söz konusu kanun değişikliğine göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

b-)Sanık hakkında kurulan hükümde uygulama maddesinin TCK’nın 152/2. maddesi şeklinde eksik olarak yazılması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık D. Ç.’in(K.) temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12.11.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Katılanın mülkiyeti hazineye ait … köyü 118 ada 1 parsel nolu tarla vasfındaki taşınmaza buğday ektiği, daha sonra sanığın bu yeri traktörle sürmek suretiyle buğdaylara zarar vererek mala zarar verme suçunu işlediği iddia ve kabul olunan somut olayda;

… köyü 118 ada 1 nolu parsel sayılı taşınmazın mülkiyetinin hazineye ait olduğu, sanığın bahsi geçen yeri katılanın buğday ekmesi nedeniyle 3091 sayılı kanun hükümleri gereğince bu yerin kendi zilyetliğinde bulunduğunu belirterek şikayette bulunduğu ve tecavüzün önlenmesini talep ettiği, bunun üzerine … Kaymakamlığının 19.10.2010 tarihli kararında katılanın taşınmazdaki tecavüzün menine ve sanık tarafından ecrimisil ödenmek suretiyle kullanılmasına devam edilmesi kararı verildiği, bu karardan sonra sanığın davaya konu yeri sürdüğünün anlaşılması karşısında, unsurları itibariyle oluşmayan mala zarar verme suçundan sanığın beraatine kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden dosya kapsamına uygun olmayan gerekçeyle yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 23.11.2015 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY :

Kadastro tespit tutanağına göre uyuşmazlık konusu yerin sanığın babası olan İ. S.’ün işgalinde hazine arazisi olduğu, İ. S. tarafından açılmış bulunan kadastro tespitine itiraz davası sonucunda verilen Tufanbeyli Kadastro mahkemesinin 2001/232 esas, 28.06.2001 tarih ve 2001/149 sayılı kararı ile davanın reddine ve ilgili parselin hazine adına tapuya tesciline hükmedildiği, sanık H. S. tarafından Tufanbeyli Kaymakamlığına yapılan başvuru ile G. Ü.’nün tecavüzünün önlenmesinin talep edilmesi üzerine, Tufanbeyli Kaymakamlığı İdare Kurulu tarafından 3091 sayılı Kanun gereğince verilen 19.10.2010 tarih ve 2010/02 sayılı kararda, davalının traktör ile ekim yapmak suretiyle tecavüzde bulunduğu belirtilip davacı ve davalının bu yerde hakları bulunmadığından davalının tecavüzünün önlenmesine, nizalı yerin kamuya teslimine karar verildiği, ayrıca kadastro tutanağında işgalci olarak gözüken İ. S.’ün mirasçısı olan davacı H. S.’ün ecrimisil bedelini ödemek suretiyle bu yerin kullanmaya devam etmesinin de kararlaştırıldığı, söz konusu men kararı infaz edilerek taşınmazın hazineye teslim edildiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.

Kaymakamlığın men kararında dosyamız sanığı olan H. S.’ün de taşınmaz üzerinde hakkı olmadığı vurgulanmakla birlikte kiralama hükmü doğuracak şekilde bu kişinin kullanmaya devam etmesine karar verilmesi yok hükmünde sayılmalıdır. Çünkü hazine arazilerinin ne şekilde kiralanacağı mevzuatla belirlenmiş olup, kaymakamlar hazine arazilerini mevzuata aykırı şekilde istedikleri kişiye tahsis edemezler. Bu nedenle men kararının sonunda yer alan sanığın “araziyi kullanmaya devam etmesi” şeklindeki bölüm hukuki dayanaktan yoksun olup yok hükmündedir. Bu açıdan yasadan kaynaklanan bir yetkiye dayanmayan tahsis kararı sanığa araziyi kullanma hakkı vermemektedir. Nitekim Maliye tarafından mahkemeye verilen cevaplarda sanığın kiraladığı bir taşınmazın bulunmadığı belirtilmek suretiyle sözü edilen cümlenin kiralama anlamına gelmediği kabul edilmiş olmaktadır.

Hazineye ait olan taşınmaza tecavüz eden herkes ecrimisil ödemek zorundadır. Ecrimisil kararı haksız işgal tazminatı olduğundan gelecek adına hüküm ifade etmez. Bu nedenle hazine arazisini işgal eden kişinin ödediği ecrimisil tazminatı ona geleceğe yönelik üstün hak bahşetmeyeceğinden boş olan bir araziyi bir başka yıl başka bir kimse işgal edebilir. İlgili mevzuat gereğince ecrimisil ücreti tahsil edildikten sonra taşınmazın tahliyesine karar verilip hazineye teslim edilmesi gerekmektedir.

Söz konusu taşınmaza gelince 2010 yılında katılan tarafından işgal edilerek buğday ekildiği konusunda anlaşmazlık bulunmamaktadır. Mülk sahibi hazine olduğundan sanığın, işgalci olan katılan ile hazine arasındaki sorunun tarafı olmayacağı açıktır. Katılanın ecrimisil ödemesi halinde o yılki ürünler kendisine ait olacaktır. Ancak dosya içerisinde bu işgalcinin ecrimisil ödediğine ilişkin belge bulunmamaktadır. Mevzuata uygun olarak, tecavüzün men edilmesinden sonra taşınmaz, üzerindeki ekinlerle birlikte hazineye teslim edilmiştir. Artık ekinler de hazineye ait sayılmalıdır.

O halde;

Sanığın hiçbir hakkı olmamasına karşın, hazineye ait olan ekili bir araziyi sürerek zarar vermesi şeklindeki eylemi kamu malına zarar verme suçunu oluşturacağından, basit mala zarar verme suçundan kurulan hükmün vasıftan bozulması yerine; sayın çoğunluğun eylem suç oluşturmayacağından sanığın beraat etmesi gerektiği yönündeki bozma kararına katılmıyorum.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/6181 Karar: 2015/30947 Tarih: 05.11.2015

  • TCK 152. Madde

  • Mala Zarar Vermenin Nitelikli Halleri

Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddi varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.

Sanığın, başka bir olay nedeni ile mahkemede aleyhine tanıklık yapmasına sinirlendiği katılanın park halindeki aracının lastiklerini deldiği somut olayda; sanığın kamu görevi olan tanıklık nedeni ile öç alma saiki ile katılanın aracına zarar vermesi karşısında eyleminin TCK’nın 152/1-g maddesinde düzenlenen nitelikli mala zarar verme suçunu oluşturduğu gözetilmeden suçun vasfında hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 05.11.2015 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/28346 Karar: 2015/12440 Tarih: 24.02.2015

  • TCK 152. Madde

  • Mala Zarar Vermenin Nitelikli Halleri

1- ) Sanıkların fikir ve eylem birliği içerisinde katılanın oturduğu evin kapısına benzin dökerek ateşe verip paspas ve kapının ahşap olan kısımlarının yanmasına neden olma şeklindeki eyleminin, bir bütün halinde yakarak mala zarar verme suçunu oluşturduğu gözetilmeden, sanıkların eylemi bölünerek genel güvenliğin yangın çıkartarak kasten tehlikeye sokulması suçundan beraat, yakarak mala zarar verme suçundan da mahkumiyetlerine karar verilmesi,

2- ) Hükümden sonra yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 65. maddesi ile mala zarar verme suçunu düzenleyen TCK.nın 152/2-a maddesinde yapılan değişiklik karşısında sanıkların yakarak mala zarar verme suçundan hukuki durumlarının yeniden takdir ve tayininde zorunluluk bulunması,

3- ) Sanık M. hakkında yakarak mala zarar verme suçundan kurulan hükümde; seçenekli cezadan tercih edilen hapis cezasının 50/2. maddesi uyarınca adli para cezasına çevrilemeyeceğinin gözetilmemesi,

SONUÇ : Yasaya aykırı, sanık O. M. müdafiinin, sanık M.’nın ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5230 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken CMUK.nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/1818 Karar: 2015/2453 Tarih: 11.02.2015

  • Mala Zarar Vermenin Nitelikli Halleri

  • TCK 152. Madde

Dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- ) İddianamede uygulanması gereken kanun maddeleri arasında gösterilmediği halde, suça sürüklenen çocuğa veya müdafiine ek savunma hakkı verilmeden T.C.K.nın 43. maddesi uygulanarak C.M.K.nın 226. maddesine aykırı davranılması,

2- ) Mala zarar verme suçundan kurulan hükümde, T.C.K.nın 61. maddesinin 4., 5. fıkralar 4. ve 5. fıkraları uyarınca suçun nitelikli halinden dolayı temel cezada önce artırma yapılması, bu şekilde belirlenen ceza üzerinden zincirleme suç ve yaş küçüklüğüne dair hükümlerle takdiri indirim nedenleri uygulanarak sonuç cezanın belirlenmesi gerekirken, yazılı şekilde uygulama yapılarak T.C.K.nın 61. maddesine aykırı davranılması,

3- ) Yakarak mala zarar verme suçunu işleyen suça sürüklenen çocuğun eyleminin T.C.K.nın 152/2-a. maddesine uyduğu gözetilmeden, hüküm fıkrasında uygulanan kanun maddesi olarak aynı Kanun’un 152/1-a. maddesinin gösterilmesi,

4- ) Suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan kanun maddesinde mala zarar verme suçunun “yakarak, yakıcı veya patlayıcı madde kullanarak” işlenmesi halinde, “verilecek cezanın iki katına kadar artırılacağı” şeklinde hüküm bulunduğu, 28.6.2014 tarih ve 29044 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 Sayılı Kanun’un 65. maddesiyle 5237 Sayılı T.C.K.nın 152/2-son maddesinde “cezanın bir katına kadar artırılacağı” şeklinde değişiklik yapıldığının anlaşılması karşısında, mahkumiyet kararındaki artırma oranı da dikkate alınarak T.C.K.nın 7/2. maddesi uyarınca suça sürüklenen çocuğun lehine olan kanun hükmünün uygulanmasında zorunluluk bulunması,

5- ) 5237 Sayılı T.C.K.nın 31, 33. maddeleri, 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 11. maddesiyle Çocuk Koruma Kanununa Göre Verilen Koruyucu ve Destekleyici Tedbir Kararlarının Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 8. maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde fiili işlediği sırada oniki yaşını bitirmiş onbeş yaşını doldurmamış bulunan çocuklarla onbeş yaşını doldurmuş ancak onsekiz yaşını doldurmamış sağır ve dilsizlerin işledikleri fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamamaları veya davranışlarını yönlendirme yeteneklerinin yeterince gelişmemiş olması halinde, ayrıca fiili işlediği sırada oniki yaşından küçük çocuklarla onbeş yaşını doldurmamış sağır ve dilsizler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanacağı, somut olayda ise fiili işlediği sırada 15-18 yaş aralığında bulunan, ceza sorumluluğu olan ve hakkında mahkumiyet hükmü kurulan A. Y. ile ilgili olarak çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanamayacağı gözetilmeden, yazılı şekilde suça sürüklenen çocuk hakkında 5395 Sayılı Kanun’un 5/1-d. maddesinde belirtilen sağlık tedbiri uygulanmasına karar verilmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeplerden dolayı isteme aykırı olarak BOZULMASINA, temyiz harcının istenmesi halinde iadesine, 11.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas: 2012/4618 Karar: 2012/40170 Tarih: 28.06.2012

  • TCK 152. Madde

  • Mala Zarar Vermenin Nitelikli Halleri

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin ve O Yer C.Savcısının yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine ancak,

Sanık hakkında mala zarar verme suçundan verilen temel cezanın TCK’nın 152/2-a maddesi gereğince iki kat arttırılmasına karar verildiği halde, bir kat arttırılması suretiyle eksik ceza tayini,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin ve O Yer C.Savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1 inci maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK. nun 321 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28.06.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS