0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Kullanma Hırsızlığı Suçu

TCK Madde 146

(1) Hırsızlık suçunun, malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmek üzere işlenmesi halinde, şikayet üzerine, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir. Ancak malın suç işlemek için kullanılmış olması halinde bu hüküm uygulanmaz.



TCK Madde 146 Gerekçesi

Madde metninde, kullanma hırsızlığı tanımlanmıştır. Bu hırsızlık şeklinin oluşması için kişi sahibinin rızası olmaksızın malı alırken, bunu belli bir süre kullandıktan sonra iade etmek amacıyla hareket etmesi gerekir. Kullanma hırsızlığında, kullanmanın her hâlde kısa sayılacak bir süre devam etmesi temel koşuldur.

Malın suç işlemek için kullanılmış olması hâlinde, bu madde hükmü uygulanamaz, yani hırsızlık suçundan dolayı verilecek cezada indirim yapılamaz.


TCK 146 (Kullanma Hırsızlığı Suçu) Emsal Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu Kararı - Karar: 2016/235

  • TCK 146
  • Kullanma hırsızlığı suçunun unsurları

Hırsızlık suçunun malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmek üzere işlenmesi hali aynı Kanun’un 146. maddesinde “Kullanma hırsızlığı” başlığı altında; “hırsızlık suçunun, malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmek üzere işlenmesi halinde, şikâyet üzerine, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir. Ancak malın suç işlemek için kullanılmış olması halinde bu hüküm uygulanmaz” şeklinde hüküm altına alınmıştır.

Madde gerekçesinde; “Madde metninde kullanma hırsızlığı tanımlanmıştır. Bu hırsızlık şeklinin oluşması için kişi sahibinin rızası olmaksızın malı alırken, bunu belli bir süre kullandıktan sonra iade etmek amacı ile hareket etmesi gerekir. Kullanma hırsızlığında, kullanmanın her hâlde kısa sayılacak bir süre devam etmesi temel koşuldur.

Malın suç işlemek için kullanılmış olması hâlinde, bu madde hükmü uygulanamaz, yani hırsızlık suçundan dolayı verilecek cezada indirim yapılamaz” şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.

765 sayılı TCK’nın da bu düzenlemenin tam karşılığı olmamakla birlikte benzer nitelikte olan 494/1. maddesinde “Hırsızlık; geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilen veya zilyedin kolaylıkla bulabileceği bir yere bırakılan ve iade edilmek üzere alındığı açıkça anlaşılan ve ücret karşılığı yük ve yolcu taşımacılığına tahsis edilmiş olmayan özel ulaşım aracı hakkında … işlenirse faile iki aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.” hükmüne yer verilmiştir. İki düzenleme arasında farklılıklar bulunmaktadır. 765 sayılı TCK’nda kullanma hırsızlığının konusu yalnızca özel ulaşım araçları olabilirken 5237 sayılı TCK’nda malın cinsi konusunda bir ayrım yapılmamış olup bütün taşınır mallar suça konu olabilecektir. Ancak tabi olarak hırsızlık fiilinden sonra tüketilmiş ya da yok edilmiş mallar bakımından bu hükmün uygulanması mümkün olmayacaktır. 765 sayılı Kanunda aracın geçici bir süre kullanılıp zilyedine geri verilmesi veya kolaylıkla bulabileceği bir yere bırakılması, henüz bırakılmamış ise iade edilmek üzere alındığının açıkça anlaşılması gerekirken 5237 sayılı Kanunda iade etmek amacı ile alınması yeterli görülmüştür. Öte yandan 765 sayılı TCK’nda kullanma hırsızlığı suçunun oluşabilmesi için malın suç işlemek için kullanılmamış olması gibi bir şarta yer verilmemiştir.

Kullanma hırsızlığında failin mal edinme kastı ile hareket etmemesi gerekmekte olup, malın geçici bir süre kullanılıp iade edilmesi amacı olmalıdır. Taşınır mal alınırken iade etmek maksadı yoksa kısa sürede iade edilmiş olsa dahi kullanma hırsızlığı suçu oluşmaz ve sahiplenme kastı olan sanık hakkında bu hüküm uygulanamaz. Fail, hırsızlık konusu malı kısa bir süre kullandıktan sonra zilyedine iade etmiş ise veya zilyedin kolaylıkla bulabileceği bir yere bırakmış ise bu durum kullanma hırsızlığına karine olabilir. Malı alırken sanığın hangi amaçla hareket ettiği açıkça anlaşılamayabilir. Malın iade edilmek üzere alınıp alınmadığı, failin amacı, somut olay öncesi, sırası, sanığın suç sonrası davranışları ile olayın özellikleri, failin kişisel özellikleri nazara alınarak belirlenecektir. (Veli Özer Özbek, Mehmet Nihat Kanbur, Koray Doğan, Pınar Bacaksız, İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2015, s. 614) Kullanma için gerekli ve yeterli en kısa süreyi ifade eden geçici süre her somut olayda taşınır malın fonksiyonu nazara alınarak belirlenmelidir. (Mahmut Koca, İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara 2015, 2. Baskı, s. 568)

Kullanma hırsızlığı hükmünün uygulanabilmesi için malın suç işlemek için kullanılmamış olması gerekir. Aksi hal suç işlemeyi kolaylaştıracak bireyleri suça yönlendirecek adeta suç işleyen faili ödüllendirmek olacaktır. Failin kullanma hırsızlığı yaptığı eşya ile taksirli suç işlerse yahut suç teşkil etmeyen hukuka aykırı bir fiilde kullanırsa bu durum maddenin uygulanmasına engel olmayacaktır.

Somut olay bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;

Sanıkların ikamet ettikleri K. ilçesinden olay günü saat 05.30 sıralarında sanık A.C.’nin ağabeyine ait motosiklet ile S. ilçesine geldikleri, sanık C.’nin müşteki H. Y.’ye ait motosikletin kablolarını kesip düz kontak yapmak suretiyle çaldığı sırada sanık A.C.’nin gözcülük yaptığı, motosikleti ilçeye 9 kilometre mesafede bulunan Ç. köyündeki inşaat halindeki bir binaya bırakarak tekrar S. ilçesine döndükleri, sanık C.’nin bu defa müşteki H.D.’ye ait motosikletin kablolarını kesip düz kontak yapmak suretiyle çaldığı, sanık A.C.’nin yine ona gözcülük yaptığı, müşteki H.’ye ait motosikletin plakasını çıkardıkları, H.’ye ait motosikletin ise plakasını eğdikleri olayda, sanıkların kendilerine ait kullanabilecekleri motosikletin bulunduğu, aynı gün sabahın ilk saatlerinde farklı yerlerden iki müştekiye ait motosikleti çaldıkları, motosikletlerin tanınmaması için plakalarına müdahalede bulundukları motosikletin birini inşaat halindeki bir binaya saklayıp diğerini çalmak için tekrar ilçe merkezine gittikleri hususları birlikte gözetildiğinde hırsızlık konusu motosikletleri geçici bir süre kullanarak zilyetlerine iade etmek amacıyla değil sahiplenmek kastıyla hareket ettikleri kabul edilmelidir.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/31010 Karar: 2017/4961 Tarih: 02.05.2017

  • TCK 146. Madde

  • Kullanma Hırsızlığı Suçu

1- ) Sanıklar hakkında mala zarar verme suçundan kurulan beraat hükümlerine yönelik o yer Cumhuriyet savcısının temyiz isteminin incelenmesinde;

Yapılan duruşmaya toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre temyiz itirazları yerinde olmadığından reddiyle hükümlerin istem gibi ONANMASINA,

2- ) Sanıklar … ve … hakkında hırsızlık suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik sanıkların ve o yer Cumhuriyet savcısının temyiz istemleri ile sanık … hakkında hırsızlık suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik o yer Cumhuriyet savcısının temyiz isteminin incelenmesinde;

Sanıklar hakkındaki tutuklama müzekkeresinin infaz görmediği anlaşıldığından, mahkemenin, tutuklu kalındığı belirtilen sürelerin sanıkların cezasından mahsubuna yer olmadığına dair kararında bir isabetsizlik görülmediğinden, Antalya E tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başka suçtan hükümlü olarak bulunan sanık …, 03.06.2013 tarihli son duruşmada hazır edildiğinden ve UYAP’tan yapılan incelemede, sanık …‘in hüküm tarihinde başka yargı çevresinde bulunan İzmir 1 numaralı T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başka bir suçtan hükümlü olarak bulunduğu, sanığın duruşmadan bağışık tutulmak istediğine dair herhangi bir talebi olmadığı gibi bu hususta bir karar da alınmadığı anlaşılmakla birlikte;

5271 Sayılı CMK’nın 196/5. maddesi5271 Sayılı CMK’nın 196/5. maddesi gereğince, sorgusu yapılmış olan ve hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen sanığın getirilmemesine mahkemece zımnen karar verildiği kabul edildiğinden tebliğnamedeki 1 ve 5 numaralı bozma düşüncelerine iştirak edilmemiş; 5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline dair Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarihinde yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 Sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüş, dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

a- ) Kapıları kilitli halde park halinde olan otomobilin çalınması şeklinde gerçekleşen eylemin 5237 Sayılı TCK’nın 142/1-b maddesinde tanımlanan suçu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfının nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek aynı Kanun’un 142/1-e maddesiyle uygulama yapılması suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi,

b- ) Sanık …‘nun soruşturma evresinde müdafii huzurunda alınan 26.09.2012 tarihli ifadesinde ve tutuklamaya sevk üzerine çıkarıldığı mahkemece aynı tarihte yapılan sorgusunda, atılı suçlamayı kabul ettiğinin anlaşılması karşısında, gece vakti hırsızlık suçundan cezalandırılması yerine yazılı şekilde yerinde olmayan gerekçeyle beraatine karar verilmesi,

c- ) Sanıklar … ve …‘nun soruşturma evresinde müdafii huzurunda alınan ifadelerinde atılı suçu gece saat 03.00 sıralarında işlediklerini savunmaları, sanık …‘in de yine soruşturma evresinde müdafii huzurunda alınan ifadesinde suç saati olarak 05.30’u belirtmesi ve UYAP’tan alınan güneşin doğuş ve batış çizelgesine göre yaz saati uygulaması da dikkate alındığında, suç tarihinde güneşin doğuş saatinin 06.42 olduğunun, gece vaktinin saat 05.42’de bittiğinin anlaşılması karşısında, sanıklar … ve … hakkında gece vakti işlenen hırsızlık suçundan hükmolunan cezaların 5237 Sayılı TCK’nın 143. maddesi uyarınca arttırılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,

d- ) Kullanma hırsızlığı suçunun oluşabilmesi için geçici yararlanma amacıyla alınan malın, kısa bir süre kullanıldıktan sonra sahibine geri verilmesi veya kolaylıkla bulunabileceği bir yere bırakılması, henüz bırakılmamış ise geri verilmek üzere alındığının açıkça anlaşılması ve iade amacının malın alınırken mevcut olması gerektiği, bu amacın da somut olaya dair özelliklerin değerlendirilmesiyle anlaşılabileceği, katılanın otomobilini çalan sanıkların, çaldıkları aracın yakıtının bitmesi üzerine aracı bulunduğu yerde bıraktıktan sonra kollukça yapılan araştırmada suça konu aracın bulunması şeklinde gerçekleşen somut olayda, sanıkların suça konu aracı kullanıp iade etmek amacıyla atılı suçu işlediklerine dair delillerin nelerden ibaret olduğu yöntemince açıklanıp tartışılmadan, eylemin 5237 Sayılı TCK’nın 146. maddesinde düzenlenen kullanma hırsızlığı suçunu oluşturduğundan bahisle yazılı şekilde karar verilmesi,

e- ) Sanık …‘nin tekerrüre esas alınan Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 28.11.2007 tarih ve 2007/1200 Esas - 2007/1535 Karar sayılı kararındaki mahkumiyetine konu suçu 18 yaşından küçükken işlemesi sebebiyle anılan hükmün 5237 Sayılı TCK’nın 58/5. maddesi uyarınca tekerrüre esas alınamayacağı ve sanığın suç tarihi itibari ile adli sicil kaydında tekerrüre esas nitelikte başkaca bir mahkumiyet kaydının da bulunmadığı gözetilmeden, sanığın tekerrüre esas mahkumiyeti bulunduğu gerekçesiyle, 5237 Sayılı TCK’nın 58. maddesi uyarınca cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanıklar … ile …‘in ve o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu sebeplerden dolayı kısmen istem gibi BOZULMASINA, bozma sonrası kurulacak hükümde 1412 Sayılı CMUK’nın 326/ son maddesinin gözetilmesine, 02.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/10918 Karar: 2017/3527 Tarih: 04.04.2017

  • TCK 146. Madde

  • Kullanma Hırsızlığı Suçu

I-)Suça sürüklenen çocuklar … …, … …, … …, … … ve … hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükümlerin temyiz incelenmesinde;

Suça sürüklenen çocukların, eylemleri 19:00-21:00 saatleri arasında gerçekleştirdiklerinin anlaşılması karşısında; 5237 Sayılı TCK’nın 143/1. maddesi gereği cezalarından artırım yapılmaması, suça sürüklenen çocukların savunmalarında çalmış oldukları aracın turbo motoru söküldüğü için çok ses çıkarması sebebiyle bir süre kullandıktan sonra aracı terk ettiklerini beyan ettikleri, TCK’nın 146. maddesinde öngörülen “malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmesi” koşulu gerçekleşmediği gibi ayrıca benzin ve yağ tüketildiği de gözetilmeden, suçun kullanma hırsızlığı olduğu kabul edilerek indirim yapılması, hırsızlık suçuna konu eşyanın önem ve değeri, meydana gelen zararın ağırlığı dikkate alınarak TCK’nın 61. maddesi uyarınca temel ceza belirlenirken alt sınırdan hüküm kurulması, yine suça sürüklenen çocuklar … …, … … ve …‘nin diğer suça sürüklenen çocuklara gözcülük yaptıklarının anlaşılması karşısında; TCK’nın 37/1 maddesi uyarınca asli fail olarak sorumlu olmaları gerekirken aynı Kanun’un 39/1. maddesinin uygulanması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre suça sürüklenen çocuklar … …, … …, … …, … … ve … müdafiilerinin temyiz itirazı yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, eleştiri dışında usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,

II-Suça sürüklenen çocuk … hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun suça sürüklenen çocuk tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-)Kayden 28.06.1998 doğumlu olup, suçun işlendiği 27.11.2012 tarihinde 12-15 yaş grubu aralığında olduğu anlaşılan suça sürüklenen çocuk hakkında tayin olunan cezadan, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 31/2. maddesi gereğince indirim yapılması gerekirken 31/3. maddesi gereğince indirim yapılarak fazla ceza tayini,

2-)Yakalama Tutanağı içeriğine göre; suça sürüklenen çocuk Metin’in yakalandığında, suça konu aracın anahtarını sakladıkları yeri söylemek suretiyle müştekiye iadesi sağladığının anlaşılması karşısında; müşteki …‘e kısmi iade sebebiyle ceza indirimine muvafakat edip etmediği sorularak, sonucuna göre suça sürüklenen çocuk hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 168/1-4. maddesinde tanımlanan etkin pişmanlık hükmünün uygulama olanağının tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi,

3-) Hırsızlık suçunun 19:00-21:00 saatleri arasında gerçekleştirildiğinin anlaşılması karşısında; suça sürüklenen çocuk hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 143/1. maddesi gereği cezasından artırım yapılmaması,

4-)Suça sürüklenen çocukların savunmalarında çalmış oldukları aracın turbo motoru söküldüğü için çok ses çıkarması sebebiyle bir süre kullandıktan sonra aracı terk ettiklerini beyan etmeleri, TCK’nın 146. maddesinde öngörülen “malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmesi” koşulu gerçekleşmediği gibi ayrıca benzin ve yağ tüketildiği de gözetilmeden, suçun kullanma hırsızlığı olduğu kabul edilerek indirim yapılması,

5-)5237 Sayılı TCK’nın 61. maddesi uyarınca temel ceza belirlenirken; suç konusunun önem ve değeri, sanığın kastının ağırlığı, güttüğü amaç ve saik, suçun işleniş şekli dikkate alınarak asgari hadden uzaklaşılarak uygulama yapılması gerekirken, yetersiz ve oluşa uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk … müdafiinin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeple tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, suça sürüklenen çocuğun 326/ son maddesi uyarınca kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 04.04.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/31279 Karar: 2016/10486 Tarih: 02.06.2016

  • TCK 146. Madde

  • Kullanma Hırsızlığı Suçu

Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına yönelik temyiz isteminin incelenmesinde:

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın, CMK’nın 231/12. maddesi uyarınca itiraza tabi olduğu, bu kararın temyizi mümkün olmadığından, CMK’nın 264. maddesine göre de, kanun yolunun ve merciinin belirlenmesinde yanılma başvuranın hakkını ortadan kaldırmayacağından, sanığın dilekçesi itiraz niteliğinde kabul edilerek itirazın merciince incelenmesi için dosyanın incelenmeksizin mahalline istem gibi İADESİNE,

Hırsızlık suçundan verilen mahkumiyet hükmünün temyiz incelemesinde;

Hükmün gerekçesinde sanığın eylemi TCK’nın 142/1-e maddesinde düzenlenen hırsızlık suçu olarak kabul edildiği halde, uygulama maddesinin TCK’nın 142/2-e maddesi olarak yazılması mahallinde düzeltilmesi mümkün yazım hatası olarak kabul edilmiş,TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline dair Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarihinde yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararı nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüş, dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.Ancak;

1- )Sanığın, müştekinin sorumlusu olduğu karayollarında bakım onarım çalışması yapan şirketin şantiyesinde bulunan ve anahtarı üzerinde unutulan aracı çalması şeklindeki eyleminin TCK’nın 141/1 maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu gözetilmeden aynı Kanun’un 142/1-e maddesi uyarınca hüküm kurularak sanık hakkında fazla ceza tayini,

2- )Kullanma hırsızlığı suçunun oluşabilmesi için geçici yararlanma amacıyla alınan malın, kısa bir süre kullanıldıktan sonra sahibine geri verilmesi veya kolaylıkla bulunabileceği bir yere bırakılması, henüz bırakılmamış ise geri verilmek üzere alındığının açıkça anlaşılması ve iade amacının malın alınırken mevcut olması gerektiği, bu amacın da somut olaya dair özelliklerin değerlendirilmesiyle anlaşılabileceği, davaya konu olayda ise; sanığın suç tarihinde müştekinin sorumlusu olduğu karayolu şantiyesinde bulunan aracını çaldığı, aynı gün kaza yaptığı, aracı kaza yaptığı yerde bırakarak hastaneye gittiğinin anlaşılması karşısında, sanık hakkında TCK’nın 146/1. maddesinin uygulanma koşullarının gerçekleşmediğinin gözetilmemesi suretiyle sanık hakkında eksik ceza tayini,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı isteme aykırı olarak BOZULMASINA, bozma sonrası kurulacak hükümde 1412 Sayılı CMUK’nın 326 /son maddesinin gözetilmesine, 02.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/18187 Karar: 2015/5398 Tarih: 24.03.2015

  • TCK 146. Madde

  • Kullanma Hırsızlığı Suçu

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun suça sürüklenen çocuk tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.

1- )Suça sürüklenen çocuğun, müştekiye ait direksiyon kilidiyle kilitlenmiş park halindeki motosikleti çalma şeklinde gerçekleşen eyleminin, 5237 Sayılı T.C.K.nın 142/1-e maddesinde belirtilen suçu oluşturduğu gözetilmeksizin, aynı Kanunun 141/1. maddesiyle hüküm kurulması,

2- )Suça sürüklenen çocuk tarafından kullanılan suça konu motosikletin, kolluk görevlileri tarafından şüphe üzerine ele geçirilmesi dikkate alınarak, T.C.K.nın 146. maddesinde öngörülen “malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmesi” koşulu gerçekleşmediği gibi ayrıca benzin ve yağ tüketildiği de gözetilmeden, suçun kullanma hırsızlığı olduğu kabul edilerek indirim yapılması,

3- )Suç tarihinde 12-15 arası yaş grubunda olan suça sürüklenen çocuk hakkında 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanununun 35. maddesine aykırı şekilde sosyal inceleme yaptırılmadan hüküm kurulması,

4- )Suça sürüklenen çocuğun, suçun işlenmesinden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları nazara alınarak, cezanın ertelenmesi halinde ileride bir daha suç işlemekten çekineceğine dair mahkememize vicdanihasıl olduğu” denilmek suretiyle erteleme kararı verilmesine karşın, “suça sürüklenen çocuğun adli sicil kaydı, suç işleme hususundaki eğilimleri, katılanın zararının giderilmemiş olması nazara alınarak bir daha suç işlemeyeceği yönünde mahkememizde kanaat hasıl olmadığından” bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmek suretiyle, hükümde çelişki meydana getirilmesi,

5- )Suça sürüklenen çocuğun adli sicil kaydında gözüken ilamının hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair olduğu da gözetilerek, daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş olan ve fiili işlediği tarihte 18 yaşını doldurmamış olan sanık hakkında hırsızlık suçundan hükmolunan 1 yıldan az hapis cezasının, T.C.K.nın 50. maddesinin 3. fıkras 3. fıkrası gereğince, aynı maddenin 1. fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin zorunlu olduğunun gözetilmemesi,

6- )Suça sürüklenen çocuk hakkında hırsızlık suçundan hüküm kurulurken yaş küçüklüğü sebebiyle 5275 Sayılı cgik’nun 106/4. maddesi gereğince adli para cezasının ödenmemesi halinde hapse çevrilemeyeceğinin gözetilmemesi,

7- )5271 sayılı C.M.K.nın 150/2. maddesi uyarınca, 18 yaşından küçük suça sürüklenen çocuğun savunmasını yapmak üzere zorunlu müdafii görevlendirilmesi nedeniyle, müdafiiye ödenen avukatlık ücretinin, suça sürüklenen çocuğa yargılama gideri olarak yükletilmesine karar verilmesi suretiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesindeki düzenlemeye aykırı davranılması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık M. Ö. müdafiinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeple tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 5320 Sayılı Kanunun 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 Sayılı 326 /son maddesi uyarınca sanığın ceza süresi yönünden kazanılmış hakkının korunmasına, 24.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/22914 Karar: 2014/22431 Tarih: 25.06.2014

  • TCK 146. Madde

  • Kullanma Hırsızlığı Suçu

1- Dosyada mevcut Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nin 15.05.2012 tarihli raporunda, suça sürüklenen çocuğun hafif derecede zeka geriliği gösterdiğinin belirlendiği, üzerine atılı hırsızlık suçunun hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabildiği ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince geliştiği, TCK’nın 31/2 maddesi gereğince isnat edilen suçun anlam ve sonuçlarını kavrayabilecek olgunluğa erişmediği, farik mümeyyiz olmadığının belirtilmiş olması karşısında öncelikle suç tarihinde 12-15 arası yaş grubunda bulunan suça sürüklenen çocuk hakkında 5237 sayılı TCK’nın 31/2. maddesi uyarınca işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin gelişip gelişmediği ve yine raporda belirtilen hastalığın 5237 sayılı TCK’nın 32. maddesi ışığında, suç tarihinde işlediği eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme (irade) yeteneğini tamamen kaldıracak veya önemli derecede azaltacak nitelikte olup olmadığının, dosya kapsamındaki rapor irdelenip çelişki giderilmek suretiyle yeniden alınacak raporla saptanarak, sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,

2- Suç tarihinde 18 yaşından küçük olan suça sürüklenen çocuğun 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 35/1 maddesi uyarınca hakkında sosyal inceleme yaptırılmaması ve sosyal inceleme raporu aldırılmama nedeninin gerekçeli kararda belirtilmemesi,

Kabule göre de;

Müştekiye ait çalınan aracın kaza sonrası terk edildiği sırada ele geçirilmesi karşısında, TCK’nın 146. maddesinde öngörülen “malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmesi” koşulu gerçekleşmediği gibi ayrıca suça konu araçta benzin ve yağ tüketildiği de gözetilmeden, suçun kullanma hırsızlığı olduğu kabul edilerek hatalı gerekçeyle şikayet yokluğu nedeniyle kullanma hırsızlığı suçu kapsamında kaldığı kabul edilerek düşme kararı verilmesi,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak bozulmasına, 25.06.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas: 2013/2-684 Karar: 2014/175 Tarih: 08.04.2014

  • TCK 146. Madde

  • Kullanma Hırsızlığı Suçu

Sanık M. G.’in hırsızlık suçundan 5237 sayılı TCK’nun 142/1-e,, 143,, 146, 62. maddeleri, mala zarar verme suçundan da aynı kanunun 151/1 ve 62. maddeleri uyarınca ayrı ayrı 1 yıl 8 ay hapis, sanık M. A.’ün hırsızlık suçundan 5237 sayılı TCK’nun 142/1-e,, 143,, 146,, 31/3, 62. maddeleri, mala zarar verme suçundan da aynı kanunun 151/1, 31/3, 62. maddeleri uyarınca ayrı ayrı 1 yıl 1 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve verilen hapis cezalarının 51. maddesi uyarınca ertelenmesine ilişkin, Bursa 9. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 29.09.2009 gün ve 1266-1338 sayılı hükmün sanıklar müdafiileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 05.06.2013 gün ve 2012/25728 -14711 sayı ile;

“… Sanıkların kilitlenmek suretiyle koruma altına alınmış aracı düz kontak yapmak suretiyle çaldıklarının anlaşılması karşısında, sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nun 142/1-b bendi yerine, 142/1-e. bendi ile uygulama yapılması her iki bentte öngörülen cezanın alt ve üst sınırlarının aynı olup, sonuca etkili olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Sanıkların çaldıkları araç ile seyir halinde iken görevli memurların sanıklardan şüphe duyarak sanıkların kullandığı aracı durdurmak istediklerinde sanıkların ikaza uymayarak kaçtıkları, görevli memurların sanıkların kullandığı aracı takip ederek belli bir süre sonra sanıkları araç içerisinde yakaladıklarının anlaşılması karşısında koşulları bulunmadığı halde sanıkların aracı kullanma amacıyla çaldıkları yönündeki beyanlarına itibar edilerek 5237 sayılı TCK’nun 146. maddesi gereğince indirim yapılması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır…”,

Eleştirisiyle hükümlerin onanmasına karar verilmiştir.

Daire Üyeleri N. Ç.. ve H. K.; “… Sanıkların suça konu aracın kontak kilidini ve kablolarına zarar verip düz kontak yaparak çalması biçimindeki eylemleri nedeniyle, hırsızlık suçundan mahkumiyet kararı verilmesiyle yetinilmesi gerektiği, ayrıca mala zarar verme suçundan mahkumiyet kararı verilmesinin yanlış olduğu” düşüncesiyle mala zarar verme suçuna ilişkin onama kararı yönüyle karşı oy kullanmışlardır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 10.07.2013 gün ve 239552 sayı ile;

“… Sanığın hırsızlık konusu eşyayı çalma eylemi sırasında çalınan eşyaya da zarar verilmesi halinde ayrıca mala zarar vermek fiilinden ceza verilemeyecektir. Şöyle ki çalınmak istenen mal faydalanmak maksadıyla özel kastla ele geçirilen mal durumundadır. Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla gerçekleştirilen bir fiil söz konusudur. Yani somut olayda olduğu gibi kablo kopartıp araç düz kontak yapılmadan çalınması mümkün bulunmamaktadır. Ayrıca kontak kilidine zarar da aracı çalıştırmak için yapılmıştır. Deyim yerinde ise mala zarar verme fiilinin maddi ve manevi unsurları bu suçun içerisinde erimektedir.

Öte yandan sanık, zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden almakla ( çalmakla ) şikayetçinin mal varlığına en büyük zararı vermektedir.

Yine malın aynına yönelik hırsızlık eylemlerinde sanığın özel olarak maldan faydalanma kastı bulunmakta olup, mala zarar verme kastından da söz edilemeyecektir.

Yine karşı oy yazısında da isabetle belirtildiği gibi ‘Mağdur yönünden suça konu aracın kontak kablolarına zarar verilerek çalınması ile zarar verilmeden çalınması arasında bir fark olmadığı gibi, aracın tamamen çalınarak uğratılmış olduğu zarar dışında, ayrıca korunacak bir hukuki yararları veya aracın çalınma biçimine ilişkin korunacak hukuki bir değerde söz konusu değildir.’

Bu çerçeve içerisinde düşünüldüğünde, sanığın müştekiye ait park halinde duran aracın bağlantı kablolarına ve kontağa zarar verip düz kontak yaptırarak onun izni ve rızası olmadan götürmek şeklindeki eylemi hırsızlık suçunu oluşturup ayrıca mala zarar vermek suçunu oluşturmadığı…”,

Görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 2. Ceza Dairesince 18.09.2013 gün ve 23666-21018 sayı ile, oyçokluğuyla itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:

Karar: Sanıkların hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından cezalandırılmalarına karar verilen olayda, Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların şikayetçiye ait aracı direksiyon altındaki kablolarını kesip düz kontak yapmak suretiyle çalıştırarak götürmesi şeklindeki eyleminin hırsızlık suçu yanında, ayrıca mala zarar verme suçunu da oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

05.11.2008 tarihli tutanağa göre, … … plaka sayılı otonun şüpheli bir şekilde seyir ettiğinin görülmesi üzerine, takibe alınıp durdurulmak istendiği, şahısların dur ikazına uymayarak otoyla kaçmaya başladıkları, kovalamaca neticesinde durdurulduğu, şüphelilerin aracı yeni çaldıklarını beyan ettikleri, oto üzerinde yapılan kontrolde otonun direksiyon kısmının altında bulunan kapak bölümünün yerinde olmadığı ve kabloların dışarıda olduğu,

Sanıklar hakkında hırsızlık suçunun yanında, aracın kontak kısmının koparıldığından ve kabloların söküldüğünden bahisle mala zarar verme suçundan da kamu davası açıldığı,

Sanıkların aşamalarda; olay tarihinde gezerken aracı farları açık ve park halinde gördüklerini, kapısının açık olduğunu, ev anahtarı ile çalıştırmak istedikleri sırada kontağının açıldığını, vurdurarak çalıştırdıklarını ifade ettikleri,

Anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi açısından hırsızlık ve mala zarar verme suçları üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.

Hırsızlık suçu 765 sayılı TCK’nun 491/ilk maddesinde; “diğerinin taşınabilir malını rızası olmaksızın faydalanmak için bulunduğu yerden alma”, 5237 sayılı TCK’nun 141/1. maddesinde; “zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alma” olarak tanımlanmıştır.

Hırsızlık suçuyla korunan hukuki yarar zilyetlik ve buna bağlı haklardır. Bu nedenle hırsızlık suçunun mağduru malın sahibi değil, zilyetliği altında bulunan malı çalınan kişidir. Burada zilyetliğin hukuka uygun ya da aykırı tesis edilmiş olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Bunun sonucu olarak malı çalarak zilyetliği ele geçiren kişinin elinden de malın çalınması halinde hırsızlık suçu oluşabilecektir.

Uyuşmazlık konusuyla ilgili diğer suç olan mala zarar verme ise 5237 sayılı “Mala zarar verme” başlıklı 151/1. maddesinde; “Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hâle getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiştir.

Buna göre, mala zarar verme suçunun gerçekleşebilmesi için failin, başkasına ait taşınır veya taşınmaz bir mala 151/1. maddesinde sayılan “kısmen veya tamamen yıkmak, tahrip etmek, yok etmek, bozmak, kullanılmaz hâle getirmek veya kirletmek” şeklindeki seçimlik hareketlerden herhangi biriyle zarar vermiş olması gerekmektedir.

Kanuni düzenleme gözününe alındığında mala zarar verme suçu genel kastla işlenebilen bir suçtur, suçun oluşması için failin belirli bir amaç yada saikle (özel kast) hareket etmesine gerek yoktur.

Mala zarar verme suçunun manevi unsuru ile ilgili olarak öğretide de; “Bu suçun oluşması için, failde özel kast daha doğru bir ifadeyle zarar verme amacı aranmaz” (Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku Özel Kısım, Ankara, 2012, Savaş Yayınevi, s.158), “Mala zarar verme suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Failin suçun maddi unsurundaki hareketleri bilmesi ve neticeyi gerçekleştirmek istemesi yeterlidir” (İsmail Gürocak, Türk Ceza Kanununda ‘Mala Zarar Verme’ ve ‘İbadethane ve Mezarlıklara Zarar Verme’ suçları, TBB Dergisi, sayı 94, sayfa 165, 2011) şeklinde görüşlere yer verilmiştir.

Hırsızlık ve mala zarar verme suçları 5237 sayılı onuncu bölümünde “malvarlığına karşı suçlar” başlığı altında düzenlenmiş olup her iki suçun da koruduğu hukuki değer kişinin mal varlığıdır. Hırsızlık eyleminde fail, zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden tamamını veya bir kısmını almak suretiyle, müştekinin malvarlığına zarar vermektedir. Mala zarar verme suçunda ise, başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkıp, tahrip etmek ya da yok edip bozmak suretiyle kullanılamaz hâle getirip veya kirleterek zarar vermektedir. Her iki suç tipinde de mağdur malvarlığı itibarıyla zarar görmektedir. Hırsızlık suçunda, suça konu mal alınıp götürülmek suretiyle mağdurun zilyetliği tamamen ortadan kaldırılmaktadır. Mala zarar verme suçunda ise malın mutlaka alınması gerekli olmayıp, çoğunlukla malın tamamı ortadan kaldırılmamakta, zarar verilerek kısmen veya tamamen kullanılmaz hale getirilmektedir. İki suçu bir birinden ayıran önemli özellik ise; hırsızlıkta failin faydalanma amacıyla eylemini gerçekleştirmesine karşın, mala zarar verme suçunda mağdura zarar verme düşüncesiyle hareket etmesidir. Bu nedenle mala zarar verme suçunun konusu ile hırsızlık suçunun konusunun aynı tanışır mal olması halinde, ayrıca mala zarar verme suçundan da ceza verilmemesi gerekmektedir. Ancak hırsızlık suçu gerçekleştirilirken suça konu mal dışında bir başka eşyaya zarar verilmiş ise, ayrıca mala zarar verme suçu gerçekleşebilecektir. Örneğin, aracın camı kırılarak içerideki telefonun alınması halinde hırsızlık suçu yanında, ayrıca hırsızlık suçunun konusunu oluşturmayan araç camının kırılmış olması nedeniyle mala zarar verme suçu da oluşacaktır. Bununla birlikte, hırsızlık suçunun konusunu oluşturan eşyanın çalınması sırasında ayrıca bu eşyaya zarar verilmesinin de söz konusu olduğu hallerde, bu durum 5237 sayılı TCK’nun 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulmalıdır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 21.01.2014 gün ve 686-19 sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Sanıkların hırsızlık suçunun konusunu oluşturan aracın kapısını açıp, direksiyon muhafazasını kırıp, kabloları birbirine değdirmek suretiyle düzkontak yaparak çalıştırıp aracı götürmesi şeklindeki olayda, eylem gerçekleştirilirken suç konusu aracın direksiyon muhafazasının kırıldığı ve kabloların zarar gördüğü sabittir. Sanıkların suç konusu araçla ilgili olarak hırsızlık suçunu gerçekleştirebilmek için araçtan bağımsız olan başkaca bir mala zarar vermesi sözkonusu olmayıp, bizzat suç konusu olan araç üzerinde meydana gelen bir zarar bulunmaktadır. Burada suçun konusunu oluşturan mal, aracın tamamıdır. Bu nedenle sanıkların, suça konu aracın direksiyon muhafazasına zarar verip düzkontak yaparak çalması biçimindeki eylemi nedeniyle hırsızlık suçunun yanında, ayrıca mala zarar suçundan da hüküm kurulması isabetli değildir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, mala zarar verme ve buna bağlı olarak hırsızlık suçuna yönelik Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün Özel Dairece eleştiri konusu yapılan, sanıkların kilitlenmek suretiyle koruma altına alınmış olan aracı düz kontak yapmak suretiyle çaldıklarının anlaşılması karşısında, sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nun 142/1-b bendi yerine, 142/1-e bendi ile uygulama yapılması ve sanıkların çaldıkları araç ile seyir halinde iken görevli memurların sanıklardan şüphe duyarak sanıkların kullandığı aracı durdurmak istediklerinde sanıkların ikaza uymayarak kaçtıkları, görevli memurların sanıkların kullandığı aracı takip ederek belli bir süre sonra sanıkları araç içerisinde yakaladıklarının anlaşılması karşısında, şartları bulunmadığı halde sanıkların aracı kullanma amacıyla çaldıkları yönündeki beyanlarına itibar edilerek 5237 sayılı TCK’nun 146. maddesi gereğince indirim yapılması ile her iki suç yönünden de eylemin bütün halinde hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, mala zarar verme suçundan da mahkumiyet hükmü kurulması isabetsizliklerinden 1412 sayılı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326 /son maddesi gereğince ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın korunması kaydıyla bozulmasına karar verilmelidir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle;

1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2-Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 05.06.2013 gün ve 25728-14711 sayılı onama kararının mala zarar verme ve buna bağlı olarak hırsızlık suçu yönünden KALDIRILMASINA,

3-Bursa 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.09.2009 gün ve 1266-1338 sayılı kararının

a-Sanıkların kilitlenmek suretiyle koruma altına alınmış aracı düz kontak yapmak suretiyle çaldıklarının anlaşılması karşısında, sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nun 142/1-b bendi yerine, 142/1-e bendi ile uygulama yapılması,

b-Sanıkların çaldıkları araç ile seyir halinde iken görevli memurların sanıklardan şüphe duyarak sanıkların kullandığı aracı durdurmak istediklerinde sanıkların ikaza uymayarak kaçtıkları, görevli memurların sanıkların kullandığı aracı takip ederek belli bir süre sonra sanıkları araç içerisinde yakaladıklarının anlaşılması karşısında, şartları bulunmadığı halde sanıkların aracı kullanma amacıyla çaldıkları yönündeki beyanlarına itibar edilerek 5237 sayılı TCK’nun 146. maddesi gereğince indirim yapılması,

c-Eylemin bütün halinde hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, mala zarar verme suçundan da mahkumiyet hükmü kurulması,

İsabetsizliklerinden her iki suç yönünden de BOZULMASINA,

4-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.04.2014 günü yapılan müzakerede oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/12746 Karar: 2014/3766 Tarih: 13.02.2014

  • TCK 146. Madde

  • Kullanma Hırsızlığı Suçu

Sanığın işyerinde masa üzerinde bulunan şikayetçinin aracına ait kontak anahtarını alıp savunmasına göre hastanede yatan annesini ziyaret etmeye gittiği sırada otogazın bittiği ve benzine geçememesi nedeniyle aracın stop ettiği, sanığın aracı mobese gören bir yere bırakarak aynı gün aracın kontak anahtarını tekrar şikayetçinin masasına bıraktığı, şikayetçinin işten çıktığında aracını park ettiği yerde bulamadığı, aracı kapalı otoparka bırakmış olabileceğini düşünüp saatin geç olması nedeniyle evine gittiği ve ertesi gün kapalı otoparktan sorduğunda aracın orada olmadığını öğrenince çalındığını anlayıp polise başvurduğu ve ifadesi alındığı sırada aracının işyerine 1.5 km mesafede bulunduğu ve mobese kayıtları incelendiğinde aracı bırakan kişinin sanık olduğu anlaşılıp yakalandığı olayda, sanığın üç gün önce işe başladığını, hastanede olan annesini ziyaret etmek amacıyla geçici bir süre için aracı aldığını, otogazı bittiğinde benzine geçemediğini, benzin alıp getirdiği halde çalıştırmayınca aracı mobese gören bir yere bıraktığını ve aynı gün aracın kontak anahtarını şikayetçinin masasına bıraktığını, ertesi gün de aracı aynı yerde görünce 154’ü arayarak şüpheli bir aracın iki gündür aynı yerde bulunduğunu söylediğini savunması karşısında, aracın bulunduğu yer ve mesafe, kontak anahtarının aynı gün şikayetçinin işyerine bırakılması ve otogazın bitmemesi halinde sanığın aracı şikayetçiye geri götürmeyeceğine dair dosyada bir delil bulunmadığı gözetilerek sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK.nun 146. maddesinde düzenlenen kullanma hırsızlığı suçunu oluşturup oluşturmayacağı tartışılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 13.02.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas: 2012/25030 Karar: 2014/979 Tarih: 16.01.2014

  • TCK 146. Madde

  • Kullanma Hırsızlığı Suçu

A- ) Sanıklar F. A. ve F. U. hakkında konut dokunulmazlığını bozma suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde:

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre sanıklar F. A. ve F. U. müdafiiyle katılan vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,

B- ) Sanıklar F. A. ve F. U. hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesine gelince:

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanıklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- ) Sanıkların müştekiye ait suça konu aracı haksız olarak elde bulundurdukları anahtarla çalıştırdıkları ve bir süre dolaştıktan sonra kaza yaptıkları, akabinde kısmen tamir ettirip yerine bıraktıklarının anlaşılması karşısında; 5237 Sayılı T.C.K.nın 146. maddesinde öngörülen ‘ malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmesi’ koşulu gerçekleşmediği gibi,ayrıca benzin ve yağ tüketildiği de gözetilmeden, suçun kullanma hırsızlığı olduğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması,

2- )Sanıkların suça konu aracı kısmen hasarlı şekilde çaldıkları yere geri getirip park ettiklerinin ve iadenin kısmi olduğunun anlaşılması karşısında; 5237 Sayılı T.C.K.nın 168/4 maddesi gereğince katılanın kısmi iadeye rıza gösterip göstermeyeceği tespit edildikten sonra sanıklar hakkında uygulama yapılması gerektiğinin gözetilmemesi;

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanıklar F. A. ve F. U. müdafiiyle katılan vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeplerle tebliğnameye kısmen aykırı olarak BOZULMASINA, temyiz harcının istenmesi halinde iadesine, 16.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/1396 Karar : 2018/6815 Tarih : 24.05.2018

  • TCK 146. Madde

  • Kullanma Hırsızlığı Suçu

Dosya kapsamına göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak,

1- Suça sürüklenen çocuğun temyiz dışı diğer suça sürüklenen çocuk … ile birlikte yakalandıktan sonra, kullandıkları suça konu müşteki …’e ait motosikleti terk ettikleri yeri kolluk görevlilerine göstererek teslimini sağladığının anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK’nın 168/1. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

2- Kullanma hırsızlığı suçunun oluşabilmesi için geçici yararlanma amacıyla alınan aracın kısa bir süre kullanıldıktan sonra sahibine geri verilmesi veya kolaylıkla bulunabileceği bir yere bırakılması, henüz bırakılmamış ise geri verilmek üzere alındığının açıkça anlaşılması ve iade amacının araç alınırken mevcut olması gerektiği, dava konusu olayda ise; oluşa ve dosya kapsamına göre, kolluk görevlilerinin araştırması sonucunda suça sürüklenen çocuk ve temyiz dışı diğer suça sürüklenen çocuk …’e ulaşarak onların yer göstermesi sonucunda polis tarafından …. Mahallesi… Caddesi üzerinde park halinde bulunması ve bu adresin müştekinin adresinden farklı olması nedeniyle aracın kolaylıkla bulunabileceği bir yere bırakılmadığının anlaşılması karşısında; kullanma hırsızlığının unsurlarının bulunmadığı gözetilmeden, hükmolunan cezadan TCK’nın 146/1. maddesiyle indirim yapılması,

3-5237 sayılı TCK’nın 50/3. maddesinde daha önce hapis cezası ile mahkum olmayan 18 yaşını doldurmamış çocukların mahkum edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezalarının aynı maddenin birinci fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrileceği belirtilmiş, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 106/4. maddesinde “çocuklar hakkında hükmedilen adli para cezasının ödenmemesi halinde bu ceza hapse çevrilemez, bu takdirde onbirinci fıkra hükmü uygulanır” şeklinde düzenleme yapılmıştır.

Her ne kadar 5237 sayılı TCK’nın 50/6. maddesinde seçenek tedbirin yerine getirilmemesi halinde tedbire çevrilen kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verileceği belirtilmiş ise de, yukarıda açıklanan düzenlemeler karşısında 5237 sayılı TCK’nın 50/6. maddesinin çocuklar yönünden uygulanamayacağı, hükmolunan seçenek tedbirin yerine getirilmemesi halinde, diğer seçenek tedbirlerden birine veya adli para cezasına karar verilebileceği sonucuna varılmaktadır.

Bu itibarla kısa süreli hapis cezasından çevrilen seçenek tedbirin yerine getirilmemesi halinde hapis cezasının tamamen veya kısmen infaz edileceği ihtarı yapılamayacağı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı isteme aykırı olarak BOZULMASINA, bozma sonrası kurulacak hükümde 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinin gözetilmesine 24/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/21375 Karar : 2017/8989 Tarih : 5.07.2017

  • TCK 146. Madde

  • Kullanma Hırsızlığı Suçu

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçların suça sürüklenen çocuklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, diğer temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-Katılanın kontak anahtarını üzerinde ve kapılarını açık bıraktığı aracını çalan suça sürüklenen çocukların eylemlerinin 5237 sayılı TCK’nın 141/1. maddesine uyduğu gözetilmeyerek aynı Kanun’un 142/1-e maddesi ile hüküm kurulması,

2-Suça sürüklenen çocukların katılana ait suça konu aracı birlikte çaldığı ve aracın tanık …. ve kolluk görevlilerince takibi üzerine başka bir mahallede terk ettiklerinin anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK’nın 146. maddesinde öngörülen “malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmesi” koşulu gerçekleşmediği gibi, ayrıca benzin ve yağ tüketildiği de gözetilmeden, kullanma hırsızlığı nedeniyle yazılı şekilde suça sürüklenen çocukların cezasından indirim yapılması,

3-Suçu birlikte işleyen suça sürüklenen çocuklardan neden oldukları yargılama giderlerinin “ayrı ayrı” yerine, “eşit olarak” alınmasına hükmedilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 326/2. maddesine aykırı davranılması,

Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuklar … ve … müdafiilerinin temyiz nedeni bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, CMUK’nun 326/son gereği suça sürüklenen çocukların ceza süresi yönünden kazanılmış haklarının gözetilmesine, 05.07.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/42807 Karar : 2017/2191 Tarih : 28.02.2017

  • TCK 146. Madde

  • Kullanma Hırsızlığı Suçu

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

TCK’nın 146. maddesinde, hırsızlık eyleminin daha hafif halini içeren “kullanma hırsızlığı” düzenlenmiş olup, amacı, malın geçici olarak kullanılması nedeniyle, suçun kovuşturulması şikayet koşuluna bağlı tutularak, failin yüklenen suçtan resen cezalandırılmasının önüne geçilmesidir.

Bu bağlamda, TCK’nın 142/4. maddesinin yorumunun lafzi değil amaçsal yapılması zorunludur. Şöyle ki; anılan maddede öngörülen “amaç suç” olan hırsızlıktan şikayet yokluğu nedeniyle düşme kararı verilirken, konut dokunulmazlığının ihlali suçundan ceza verilmesi, TCK’nın 146. maddesinin konuluş amacına aykırıdır. Bu açıklamalar ışığında, yüklenen suçun şikayete bağlı olduğunun kabulü ile, mağdurun şikayetini geri aldığına ilişkin beyanını kabul edip etmediği suça sürüklenen çocuktan sorulup, sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı ve suça sürüklenen çocuk … müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak, HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 28/02/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS