0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Etkin Pişmanlık

TCK Madde 110

(1) Yukarıdaki maddede tanımlanan suçu işleyen kişi, bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın, onu kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakacak olursa cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.



TCK Madde 110 Gerekçesi

Madde metninde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu açısından etkin pişmanlık hâli düzenlenmiştir. Etkin pişmanlık için, suç tamamlandıktan sonra, mağdurun güvenli bir yerde serbest bırakılması gerekir. Bunun, kendiliğinden olması, yani herhangi bir zorlama olmadan gerçekleşmesi gerekir. Ayrıca, etkin pişmanlığın, bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce gerçekleşmesi gerekir. Soruşturma makamlarının işe el koymasından serbest bırakma hâlinde, etkin pişmanlık hükmünden yararlanılamayacaktır.

Etkin pişmanlıktan yararlanılabilmesi için, hürriyetinden yoksun kılınan mağdurun şahsına zarar verilmemelidir.

Etkin pişmanlık hâlinde, kişinin cezasında belli bir oranda indirim yapılması gerektiği kabul edilmiştir.


Ceza Genel Kurulu 2014/629 E. , 2015/515 K.

  • TCK 110
  • Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunda etkin pişmanlık şartları

Etkin pişmanlıkla ilgili bu genel şartlar dışında kanun koyucu, ilgili suç tipinde özel olarak etkin pişmanlığın belirli bir zaman dilimi içerisinde gerçekleşmesi veya başka bazı ön şartların varlığını da aramış olabilir. Bu kapsamda TCK’nun “etkin pişmanlık” başlığını taşıyan ve uyuşmazlık konusunu ilgilendiren 110. maddesinde; “yukarıdaki maddede tanımlanan suçu işleyen kişi bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın onu kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakacak olursa cezanın üçte ikisine kadarı indirilir” biçiminde, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçları bakımından cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi bir sebep olarak “etkin pişmanlık” düzenlemesi getirilmiştir. Madde gerekçesinde de; “Etkin pişmanlık için suç tamamlandıktan sonra mağdurun güvenli yerde serbest bırakılması gerekir. Bunun kendiliğinden, yani herhangi bir zorlama bulunmadan gerçekleşmesi gerekir. Ayrıca, etkin pişmanlığın, bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce gerçekleşmesi gerekir. Soruşturma makamlarının işe el koymasından sonra serbest bırakma hâlinde, etkin pişmanlık hükmünden yararlanılamayacaktır” açıklamalarına yer verilmiştir. Anılan düzenlemeye göre, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işleyen kişinin, bu suç nedeniyle hakkında soruşturmaya başlanmadan önce mağduru, şahsına herhangi bir zarar vermeksizin ve kendiliğinden güvenli bir yere serbest bırakması halinde hakkında etkin pişmanlık hükmü uygulanacaktır.

Buna göre kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için aşağıdaki şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

1- Suçun tamamlanmış olması gerekir. Suç tamamlanmadan, başka bir ifadeyle icra hareketleri devam ederken failin mağduru serbest bırakması durumunda etkin pişmanlık değil gönüllü vazgeçme söz konusu olacaktır.

2- Failin, mağduru suç nedeniyle hakkında soruşturmaya başlanmadan evvel serbest bırakması gerekmektedir. Şüpheli ve sanıkların örneğin etkin pişmanlık gibi bir kısım hak ve imkânlardan yararlanabilmeleri ve buna bağlı haklarının korunması bakımından soruşturma evresinin ne zaman başladığı hususu önem arzetmektedir.

Ceza Muhakemesi Kanununun ikinci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde soruşturma; “kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre” olarak tanımlanmıştır. Maddenin ilgili fıkrasının gerekçesinde; “suça ilk müdahaleden başlayarak iddianamenin mahkemeye verilmesine kadar geçen bütün işlemleri kapsayan evre soruşturma olarak isimlendirilmiştir” şeklindeki açıklamalara yer verilmiş, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 17.10.2006 gün ve 165-213 sayı ile, soruşturma evresinin, suç şüphesinin Cumhuriyet savcısı tarafından öğrenilmesi ile başlayacağı kabul edilmiştir.

CMK’nun 160. maddesinde Cumhuriyet savcısının “suçun işlendiğini öğrenmesi” halinden söz edilmiş, kamu davasının açılıp açılmayacağı hususunda araştırma yapma yetki ve yükümlülüğü getirilmiştir. Ceza muhakemesi hukukumuzda “kovuşturmanın zorunluluğu ilkesi” geçerli olduğundan, soruşturma yapılması mecburiyet olarak düzenlenmiş ve bu görev Cumhuriyet savcısına verilmiştir. Nitekim öğretide bu konuda benzer görüşler ileri sürülerek; “Ceza muhakemesinin ilk evresi olan soruşturma, suç fiilinin devletin kovuşturma makamı Cumhuriyet savcılığı tarafından öğrenilmesi ve ilk araştırma işleminin yapılması ile başlar” denilmiştir. (Nurullah Kunter-Feridun Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Onsekizinci Baskı, Beta Yayınevi, İstanbul 2010, s. 705)

CMK’nun 158. maddesinde suça ilişkin ihbar ve şikâyetin kural olarak Cumhuriyet savcılığına veya kolluk makamlarına yapılabileceği kabul edilmiş, istisnai hallerde mahkeme, valilik, kaymakamlık, yurt dışında elçilik ve konsolosluk gibi mercilere de ihbar ve şikâyette bulunulabileceği kabul edilerek, ihbar veya şikâyetlerin savcılık makamına iletilmesi kurala bağlanmıştır. Hatta bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak işlendiği iddia edilen suç nedeniyle ilgili kurum ve kuruluş idaresine yapılan ihbar veya şikâyetin gecikmeksizin Cumhuriyet savcılığına gönderilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Bu düzenleme, soruşturmanın Cumhuriyet savcısının suç şüphesini öğrenmesiyle başlayacağını ortaya koymaktadır.

Sonuç olarak soruşturma, suçun işlendiğinin yetkili merci tarafından öğrenilmesiyle başlamış olacaktır. Cumhuriyet savcısı ise, suçun işlendiğine kural olarak ihbar veya şikâyet gibi yollarla muttali olabilecektir.

Cumhuriyet savcılığının olaydan haberdar olup, soruşturmaya başlamasından sonra failin mağduru serbest bırakmasının ceza sorumluluğu üzerinde bir etkisi bulunmayacaktır. Dolayısıyla mağdurun olay yetkili merciler tarafından öğrenildikten sonra serbest bırakılması durumunda, kanunun aradığı diğer bütün şartlar gerçekleşse bile etkin pişmanlık hükümleri uygulanamayacak, ancak bu husus takdiri indirim nedeni olarak kabul edilebilecektir.

3- Failin, mağduru herhangi bir baskı veya zorlama olmaksızın, gerçek bir pişmanlık sonucu kendiliğinden serbest bırakması gerekir. Failin mağduru hangi nedenlerle bıraktığının önemi yoktur. Önemli olan herhangi bir dış zorlama bulunmaksızın mağdurun özgür iradeyle serbest bırakılmasıdır.

4- Mağdurun fail tarafından serbest bırakılması gerekmektedir. Mağdurun sanığın elinden kaçması veya olayı haber alan kolluk görevlileri veya başkaları tarafından bulunduğu yerden alınması halinde bu hüküm uygulanamayacaktır. Ayrıca failin mağduru “halkın içine çıkabilecek bir halde” serbest bırakması gerekir. Örneğin çıplak vaziyette bırakma, kanunun aradığı anlamda serbest bırakma olarak kabul edilemeyecektir.

5- Failin mağduru zarar görmeyeceği ve istediği yere rahatlıkla ulaşabileceği güvenli bir mahalde serbest bırakması gerekmektedir. Mağdurun gece vakti, yerleşim yerlerine uzak ıssız bir yerde veya ormanda serbest bırakması durumunda bu hüküm uygulanamayacaktır.

6- Failin mağdurun şahsına bir zarar vermemiş olması gerekir.

Kanunda “mağdurun şahsına zarar verilmemiş olma” şartından sözedildiğine göre, mağdurun malvarlığına ya da başka birisine zarar verilmiş olması, etkin pişmanlık hükmünün uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir. Zararın hafif veya ağır, maddi ya da manevi olması arasında fark bulunmamaktadır. Örneğin, mağdura karşı cebir kullanılması, yaralanması, aç, susuz ya da uykusuz bırakılması, cinsel arzuların tatmini amacıyla birtakım eylemlere maruz bırakılması halinde etkin pişmanlık hükümleri uygulanamayacaktır. Failin mağduru, şahsına zarar verdikten sonra fakat hakkında soruşturma başlamadan önce kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakması durumunda da etkin pişmanlık hükümleri uygulanmayacak, ancak bu durum temel cezanın tayininde ya da takdiri indirim nedenlerinin uygulanması sırasında göz önünde bulundurulabilecektir.

TCK’nun 109. maddesinin altıncı fıkrasında; “bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır” düzenlemesine yer verilmiş, gerekçesinde de; “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlenmesi amacıyla ya da sırasında, kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler de uygulanır; bu itibarla, kasten yaralama suçunun temel şeklinin gerçekleşmesi hâlinde, maddenin ikinci fıkrasına istinaden cezaya hükmedilmelidir” denilmiş olup, suçun işlenmesi amacıyla ya da suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinden birinin meydana gelmesi halinde ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmek suretiyle, anılan neticenin gerçekleşmesi durumunda, artık mağdurun şahsına zarar verilmiş olacağından etkin pişmanlık için aranan “mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın serbest bırakma” şartı oluşmadığından, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanamayacağının kabulü gerekmektedir.

(TCK) 109. maddenin altıncı fıkrasının “bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır” hükmü göz önünde bulundurulduğunda, bu suçun işlenmesi amacıyla, işlendiği süreyle sınırlı bir zaman dilimi içerisinde ve eylemin gerçekleştirilmesi sırasında mağdurun, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurunu oluşturacak ve kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine ulaşmayacak şekilde yaralanması halinde, diğer şartların da varolması kaydıyla etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilecektir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanık … ile mağdurenin uzun süredir evli oldukları, mağdurenin aralarındaki anlaşmazlık nedeniyle babasının evine döndüğü, sanığın olay tarihinde amcasının oğulları olan diğer sanıklar ile birlikte mağdurenin babasının evine geldiği, o sırada evin önünde olan mağdureyi ortak yaşadıkları eve dönmesi için ikna etmeye çalıştığı, ikna olmaması üzerine onu kucaklayarak zorla arabaya bindirdiği, sanıkların mağdurenin araçtan inmesine engel oldukları, bu sırada mağdurenin kızgınlıkla eli ile vurarak aracın sağ arka camını kırdığı, mağdureyi sanık …‘nin evine götürdükleri, ertesi gün mağdurenin yanına gelen kızkardeşi ile birlikte tutulduğu evden ayrıldığı, sanıkların engelleyici bir tavır sergilemedikleri, mağdurenin kolluğa giderek şikâyetçi olduğu, sanıklar tarafından darp edilmediğini beyan ettiği, aracın camına vurması sonucu sağ el beşinci parmağından yaralandığı anlaşılan olayda; etkin pişmanlığı oluşturan davranışın bizzat fail tarafından gerçekleştirilmiş olması şart olmayıp, failin iradesine dayanan üçüncü kişinin hareketinin de bu hareketin yapılmasına fail tarafından neden olunduğu sürece yeterli kabul edilmesi gerektiği cihetle, sanıkların olay henüz Cumhuriyet savcılığına intikal etmeden mağdurenin kızkardeşi ile birlikte evden ayrılmasına engel olmayarak serbest kalmasını sağladıkları, mağdurede meydana gelen yaralanmanın sanıkların eylemi sonucu olmadığı, mağdurenin kendi davranışından kaynaklandığı, nitekim mağdurenin açıkça sanıklar tarafından darp edilmediğini beyan ettiği, dolayısıyla sanıkların suçu işlerken mağdureye herhangi bir zarar vermediklerinin anlaşılması karşısında, haklarında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma şartlarının gerçekleştiği kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu 2014/645 E. , 2015/498 K.

  • TCK 110
  • Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama, mağdurun şahsına zarar verilmesi anlamına gelmekte olup fail hakkında etkin pişmanlık hükümleri uygulanamaz

TCK’nun 109. maddesinin altıncı fıkrasında; “bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır” düzenlemesine yer verilmiş, gerekçesinde de; “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlenmesi amacıyla ya da sırasında, kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler de uygulanır; bu itibarla, kasten yaralama suçunun temel şeklinin gerçekleşmesi hâlinde, maddenin ikinci fıkrasına istinaden cezaya hükmedilmelidir” denilmiş olup, suçun işlenmesi amacıyla ya da suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinden birinin meydana gelmesi halinde ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmek suretiyle, anılan neticenin gerçekleşmesi durumunda, artık mağdurun şahsına zarar verilmiş olacağından etkin pişmanlık için aranan “mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın serbest bırakma” şartı oluşmadığından, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanamayacağının kabulü gerekmektedir.

(TCK) 109. maddenin altıncı fıkrasının “bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır” hükmü göz önünde bulundurulduğunda, bu suçun işlenmesi amacıyla, işlendiği süreyle sınırlı bir zaman dilimi içerisinde ve eylemin gerçekleştirilmesi sırasında mağdurun, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurunu oluşturacak ve kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine ulaşmayacak şekilde yaralanması halinde, diğer şartların da varolması kaydıyla etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilecektir.

Diğer taraftan, ceza yargılamasının en önemli amacı, usul hükümlerinin öngördüğü ilkeler doğrultusunda, adil, etkin ve hukuka uygun yargılama yapılarak, somut gerçeğin her türlü şüpheden uzak bir biçimde kesin olarak ortaya çıkarılmasıdır. Bu nedenlerle, ulaşılma imkanı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, adaletin tam olarak tecelli edebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur. Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanıkların gece vakti mağdureyi sesini çıkarmaması için ağzını bağlayıp, direncini kırmak amacıyla yüzüne tokat vurarak kaçırıp önce tarlalardan, ardından ormanın içerisinden dört kilometre uzaklıktaki yayla evlerine götürürken gerçekleştirdikleri eylemleri nedeniyle, sağlık ocağı tabipliğince düzenlenen geçici adli raporda yüzünde tırnak izleri, yüz bölgesinde giysi ile bastırmaya bağlı olarak meydana gelen ekimoz, dirseğinde ve koltuk altı bölgesinde muhtelif genişlikteki ekimotik lezyonlar, sol arka bel bölgesinde sıyrıklar, ensesinde ağrılı hassasiyet, ayak bileği arka tarafı ile diz kapağı ve altında sıyrıklar oluşacak ve basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralandığı, raporda ayrıca bu konunun, ikinci derece sağlık kurumu tarafından değerlendirilmesi gerektiğinin belirtildiği, ancak bu hususta kesin adli rapor alınmadığı, söz konusu yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olup olmadığı ya da kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinden birini oluşturup oluşturmayacağı tam olarak ortaya konulmadan, sanıklar hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tespitine imkân bulunmadığı kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu 2014/632 E. , 2015/501 K.

  • TCK 110
  • Etkin pişmanlık teşkil eden hareket, failin iradesine dayalı olarak üçüncü kişi tarafından gerçekleştirilebilir.

Sanığın, yanındaki arkadaşı ile kavga ettiği sırada, aralarında bir sorun bulunmayan mağduru kavgaya karışmaması ve kimseye haber vermemesi için kapısını kilitlemeden bir odaya kapatıp “sesini çıkartma, buradan çıkarsan seni döverim” diyerek tehdit ettiği, mağdurun yaşça büyük olan sanığın kendisini tehdit etmesi ve dışarıda arkadaşını sopa ile darp etmesi nedeniyle korkup bulunduğu yerden dışarı çıkamadığı, sonradan eve gelip bir müddet sonra çatıdaki gürültüyü duyan sanığın abisi tanığın kavgayı ayırıp mağduru da odadan çıkardığı olayda; etkin pişmanlığı oluşturan davranışın bizzat fail tarafından gerçekleştirilmiş olması şart olmayıp failin iradesine dayanan üçüncü kişinin hareketinin de, bu hareketin yapılmasına fail tarafından neden olunduğu sürece yeterli kabul edilmesi gerektiği cihetle, mağdura herhangi bir zarar verme niyetinde olmadığı ve kısa bir müddet sonra kendisinin dahi mağduru şahsına zarar vermeksizin serbest bırakacağı anlaşılan sanığın, abisinin sonradan olay yerine gelip kavgayı ayırması üzerine ona engel de olmayarak mağdurun serbest kalmasını sağladığı, bu nedenle hakkında TCK’nun 110. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün uygulanma şartlarının gerçekleştiği kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu 2014/416 E. , 2015/499 K.

  • TCK 110
  • Basit yaralama kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun unsuru olup fail hakkında etkin pişmanlık uygulanmalıdır.

Sanığın kendisiyle evlenmek istemediğini söyleyen mağdure …‘ın boğazına bıçak dayayarak kolundan tutup sürüklediği, hakaret ve tehdit ederek yaklaşık bir saat alıkoyduğu, mağdurenin sanığa “tamam, istediğin olsun, aileni gönder, ben de seni istiyorum” diyerek kendisini bırakmasını istemesi üzerine sanığın mağdureyi serbest bıraktığı olayda; mağduredeki yaralanmanın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurunu oluşturacak nitelikte olması ve sanığın, mağdurenin kendisiyle evlenmek istediğini söylemesine rağmen mağdureyi bırakmaması mümkün iken serbest bırakarak oradan ayrılması hususları birlikte gözetildiğinde, sanık hakkında TCK’nun 110. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün uygulanma şartlarının gerçekleştiği kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu 2014/799 E. , 2015/419 K.

  • TCK 110
  • Basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek yaralanma suçun unsuru olup mağdurun şahsına verilen zarar olarak kabul edilemez.

Sanıkların cebir kullanarak, hürriyetinden yoksun kıldıkları mağdureyi henüz olay soruşturma makamlarına intikal etmeden kendiliklerinden evinin yakınına bıraktıkları, mağdurede meydana gelen basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekildeki yaralanmanın, suçun işlenmesi sırasında ve işlenen suçun doğal sonucu olarak oluştuğu, dolayısıyla sanıkların suçu işlerken ayrı bir eylemle mağdurenin şahsına zarar vermediklerinin anlaşılması karşısında, sanıklar hakkında TCK 110. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün uygulanma şartlarının gerçekleştiği kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu 2016/1039 E. , 2020/147 K.

  • TCK 110
  • Failin, mağduru herhangi bir baskı veya zorlama olmaksızın, gerçek bir pişmanlık sonucu kendiliğinden serbest bırakması yeterli olup failin mağduru hangi nedenlerle bıraktığının önemi yoktur. Önemli olan herhangi bir dış zorlama bulunmaksızın mağdurun özgür iradeyle serbest bırakılmasıdır.

TCK’nın “etkin pişmanlık” başlığını taşıyan ve uyuşmazlık konusunu ilgilendiren 110. maddesinde de; “yukarıdaki maddede tanımlanan suçu işleyen kişi bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın onu kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakacak olursa cezanın üçte ikisine kadarı indirilir” biçiminde, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçları bakımından cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi bir sebep olarak “etkin pişmanlık” düzenlemesi getirilmiştir. Madde gerekçesinde de; “Etkin pişmanlık için suç tamamlandıktan sonra mağdurun güvenli yerde serbest bırakılması gerekir. Bunun kendiliğinden, yani herhangi bir zorlama bulunmadan gerçekleşmesi gerekir. Ayrıca, etkin pişmanlığın, bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce gerçekleşmesi gerekir. Soruşturma makamlarının işe el koymasından sonra serbest bırakma hâlinde, etkin pişmanlık hükmünden yararlanılamayacaktır.” açıklamalarına yer verilmiştir.

Anılan düzenlemeye göre, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işleyen kişinin, bu suç nedeniyle soruşturma başlamadan önce mağduru şahsına zarar vermeksizin kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakması hâlinde hakkında etkin pişmanlık hükmü uygulanacaktır.

Buna göre kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için aşağıdaki şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir:

1- Suç tamamlanmalıdır. Suç tamamlanmadan, başka bir ifadeyle icra hareketleri devam ederken failin mağduru serbest bırakması durumunda etkin pişmanlık değil gönüllü vazgeçme söz konusu olacaktır.

2- Fail, mağduru suç nedeniyle hakkında soruşturmaya başlanmadan evvel serbest bırakmalıdır.

Soruşturmanın başlamasından sonra failin mağduru serbest bırakmasının ceza sorumluluğu üzerinde bir etkisi bulunmayacaktır. Dolayısıyla mağdurun olay yetkili merciler tarafından öğrenildikten sonra serbest bırakılması durumunda, kanunun aradığı diğer bütün şartlar gerçekleşse bile etkin pişmanlık hükümleri uygulanamayacak, ancak bu husus takdiri indirim nedeni olarak kabul edilebilecektir.

3- Fail, mağduru herhangi bir baskı veya zorlama olmaksızın, kendiliğinden serbest bırakmalıdır.

4- Mağdur fail tarafından serbest bırakılmalıdır. Mağdurun sanığın elinden kaçması veya olayı haber alan kolluk görevlileri veya başkaları tarafından bulunduğu yerden alınması hâlinde bu hüküm uygulanamayacaktır. Ayrıca failin mağduru “Halkın içine çıkabilecek bir hâlde” serbest bırakması gerekir. Örneğin çıplak vaziyette bırakma, kanunun aradığı anlamda serbest bırakma olarak kabul edilemeyecektir.

5- Fail mağduru zarar görmeyeceği ve istediği yere rahatlıkla ulaşabileceği güvenli bir mahalde serbest bırakmalıdır. Mağdurun gece vakti, yerleşim yerlerine uzak ıssız bir yerde veya ormanda serbest bırakması durumunda bu hüküm uygulanamayacaktır.

6- Failin mağdurun şahsına bir zarar vermemiş olması gerekir.

Somut olayda sanıkların katılanı, şahsına zarar vermeksizin soruşturma başlamadan önce güvenli bir yerde serbest bırakmaları karşısında, haklarında etkin pişmanlık hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi açısından, “kendiliğinden serbest bırakma” şartı üzerinde durulmalıdır.

Failin, mağduru herhangi bir baskı veya zorlama olmaksızın, gerçek bir pişmanlık sonucu kendiliğinden serbest bırakması yeterli olup failin mağduru hangi nedenlerle bıraktığının önemi yoktur. Önemli olan herhangi bir dış zorlama bulunmaksızın mağdurun özgür iradeyle serbest bırakılmasıdır. Bu bağlamda failin amacına ulaşması nedeniyle mağduru serbest bırakması hâlinde de diğer koşulların gerçekleşmesi durumunda fail hakkında etkin pişmanlık hükmü uygulanabilecektir. Zira Kanun’un 110. maddesinde yer alan etkin pişmanlık düzenlemesinin amacı hürriyetinden yoksun bırakılan mağdurun şahsına zarar verilmeden serbest bırakılmasını sağlamaktır. Anılan maddede yer alan tüm koşulların bulunması hâlinde failin pişmanlık göstererek mağduru serbest bıraktığı kabul edilmeli, failin serbest bırakma saiki veya amacına ulaşıp ulaşmadığı bir koşul olarak değerlendirilmemelidir. Esasen ne madde metninde ne de gerekçede failin amacına ulaşması hâlinde etkin pişmanlığın uygulanamayacağına ilişkin bir ibare bulunmaktadır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Birinci uyuşmazlık konusunda ayrıntılarıyla belirtildiği şekilde gerçekleşen olayda; sanıkların hile ve tehditle hürriyetinden yoksun kıldıkları katılanı, haklarında soruşturma başlamadan önce kendiliklerinden serbest bırakmaları, katılanın bırakıldığı Belediye Çarşısının insanların bulunduğu güvenli bir yer olması, katılanın şahsına zarar vermemeleri ve manevi veya ekonomik zararların TCK’nın 110. maddesinde düzenlenen zarar kapsamında bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanıklar hakkında TCK’nın 110. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün uygulanma şartlarının gerçekleştiği kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu 2021/344 E. , 2023/665 K.

  • TCK 109
  • Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda mağdura yönelik yaralama, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama şeklinde değilse, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerekir.

TCK’nın 109. maddesinin altıncı fıkrasında; “Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” düzenlemesine yer verilip gerekçesinde de “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlenmesi amacıyla ya da sırasında, kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler de uygulanır; bu itibarla, kasten yaralama suçunun temel şeklinin gerçekleşmesi hâlinde, maddenin ikinci fıkrasına istinaden cezaya hükmedilmelidir.” denilerek, suçun işlenmesi amacıyla ya da suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinden birinin meydana gelmesi hâlinde ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmek suretiyle, anılan neticenin gerçekleşmesi durumunda, mağdurun şahsına zarar verilmiş olması nedeniyle, etkin pişmanlık için aranan mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın serbest bırakma şartı oluşmadığından, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanamayacağının kabulü gerekmektedir.

  1. maddenin altıncı fıkrasının “Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” hükmü göz önünde bulundurulduğunda, bu suçun işlenmesi amacıyla, işlendiği süreyle sınırlı bir zaman dilimi içerisinde ve eylemin gerçekleştirilmesi sırasında mağdurun, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurunu oluşturacak ve kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerine ulaşmayacak şekilde yaralanması hâlinde, diğer şartların da var olması kaydıyla etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilecektir.

Katılan …‘nin kollukta alınan ilk ifadesinde aracın içinde bulundukları sırada sanığın kendisini dudaklarından öpmeye çalıştığını, mahkemede alınan ifadesinde de sanığın kendisine yönelik olarak “Benim olacaksın.” şeklinde ifade kullandığını belirtmesi karşısında cinsel amaçla hareket ettiği değerlendirilen sanık hakkında TCK’nın 109/5. maddesinde düzenlenen artırım hükmünün uygulanma koşullarının oluştuğu; yine katılan …‘nin, sanığın kendisini darbetmesi nedenini ayrıntılı bir biçimde anlattığı savcılık ifadesinde araç içinde bulunduğu sırada karşı koymasına ve gitmek istemesine rağmen sanığın kolunu sıkarak ve sırtına yumruk ile vurarak kaçmasına engel olduğunu beyan etmesi, diğer ifadelerinin de aynı yönde olması ve katılan …‘nin basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığının anlaşılması karşısında eylemini gerçekleştirdiği sırada kaçmasına engel olmak amacıyla katılan …‘yi kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurunu oluşturacak ve kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerine ulaşmayacak şekilde yaralamasının ardından soruşturma başlamadan önce katılan …‘yi aldıkları yere geri bırakan sanık hakkında TCK’nın 110. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulaması gerektiği kabul edilmelidir.


Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/5388 E. , 2024/1061 K.

  • TCK 110
  • Mağdurlar serbest bırakıldıkları yerden ikametgahlarına rahatlıkla ulaşabiliyorsa TCK 110. madde gereği etkin pişmanlık hükümleri uygulanmalıdır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04.12.2018 tarihli ve 2017/6-92 Esas, 2018/606 Karar sayılı kararı uyarınca, sanıkların, ikametlerine yakın yerde buluştukları, katılanlar ve müştekiyi, araca bindirip on dakika mesafede bulunan bir gecekondu mahallesine götürdükleri, aracı durdurduklarında ellerinde tüfek ve tabanca olan grubun çevirerek katılanlar … ve … ile müşteki … indirdikleri, cep telefonlarını ve kimliklerini zorla aldıkları, silah dipcikleri, tekme ve … ile vurarak katılanlar ve müştekiyi ayrı ayrı basit tıbbi müdahale giderilecek şekilde yaraladıktan sonra, katılanlar ile müştekinin başlarına silahlı bir kişi bırakılarak terk edilmiş başka bir gecekonduya götürüldüğü, diğer kalabalık grubun ayrıldıkları, daha sonra katılanlar ve müştekinin serbest bırakıldığı, alınan cep telefonu ve kimliklerin iade edildiği, katılanlar ve müştekinin kaçarak olay yerinden uzaklaştıkları anlaşılan olayda, katılanların serbest bırakıldıkları yerden kendi ikametlerine rahatlıkla ulaşmaları mümkün olduğundan 5237 sayılı Kanun’un 110 uncu maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışmasız bırakılması, hukuka aykırı bulunmuştur.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/3838 Karar : 2018/320 Tarih : 15.01.2018

  • TCK 110. Madde

  • Etkin Pişmanlık

I- Sanıklar …, …, …, … ve … hakkında yağma; sanık … hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkümiyet hükmünün incelenmesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre, sanıklar …, …, … ve … savunmanları ile sanık … ve savunmanının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve yasaya uygun bulunan hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA,

II-Sanık … hakkında yağma ve resmi belgede sahtecilik; sanık … hakkında yağma; sanık … hakkında 6136 sayılı yasaya muhalefet suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1)28.06.2014 tarih ve 29044 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 6545 sayılı Yasa’nın 81. maddesiyle 5275 sayılı Yasa’nın 106. maddesinde yapılan değişiklik uyarınca, sanık … hakkında 6136 sayılı yasaya muhalefet suçundan hükmedilen adli para cezasını ödememesi halinde bu cezasının hapse çevrilemeyeceğinin gözetilmesi zorunluluğu,

2-) TC. Anayasası’nın 90. maddesinin son fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesi ışığında, 5271 sayılı CMK’nın 150, 234 ve 239. maddeleri ile 5320 sayılı Yasa’nın 13. maddesine dayanılarak hazırlanan, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, sanık için baro tarafından görevlendirilen zorunlu savunmanın ücretinin sanıktan alınmasına hükmedilemeyeceği, bu ücretlerin Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanacağı gözetilmeden, yazılı şekilde zorunlu savunman ücretinin sanıklar … ve …‘dan alınmasına hükmedilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … ve savunmanı ile sanıklar … ve … savunmanlarının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık … hakkında 6136 sayılı yasaya muhalefet suçundan kurulan hükümden “ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğine” ve sanıklar … ve …‘a ilişkin yargılama giderleri ile ilgili fıkrasından “sanık için atanan zorunlu savunman ücretine” ilişkin bölümlerin çıkartılması suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

III- Sanıklar …, …, …, …, …, … ve … hakkında hürriyeti tahdit suçundan kurulan mahkümiyet hükümlerin incelenmesine gelince;

Mağdurun bulundukları kahvehaneden herhangi bir fiziki müdahalede bulunmadan araca binmelerini sağlayıp, götürdükleri bağ evinde, silahla tehdit ederek para isteyip, iki saat kadar burada alıkoyduktan sonra onları aldıkları kahvehanenin bulunduğu sokakta serbest bırakan sanıkların, eylemleri süresince mağdurların bedenine ve şahsına zarar verici bir harekette bulunmadıkları anlaşılan olayda, sanıklar hakkında TCK’nun 110. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma olanağının karar yerinde tartışmasız bırakılması,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar …, …, …, …, …, … ve … savunmanları ile sanıklar … ve …‘nun temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 15.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2011/1672 Karar : 2011/3245 Tarih : 19.04.2011

  • TCK 110. Madde

  • Etkin Pişmanlık

5237 sayılı TCK.nun 110. maddesinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu için düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için sanık hakkında bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanılmasından önce mağdurun şahsına zarar dokunmaksızın ve onun kendiliğinden güvenli bir yere bırakılmasının gerektiği ve maddedeki “şahsa zarar” kavramının, sadece vücut bütünlüğüne verilen maddi zararı değil bundan daha geniş olarak fiziki yapıya da etkili olan manevi zararları da kapsadığı ayrıca sanığın mağdureyi öpüp okşadığı da nazara alınarak tebliğnamede bu yönde bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.

Delillerle iddia ve savunma duruşma gözönünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan sanık müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,

Sanık hakkında ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine gelince;

Tüm dosya kapsamına göre; sanığın okula gitmek için yolda yürümekte olan mağdurenin yanında aracıyla durduktan sonra bıçak zoruyla bağırmaması için tehditle aracına bindirdiği, yol boyunca araçtan atlamak isteyen mağdureyi engellediği, bilahare el ve ayaklarını iple bağlayıp baraj kıyısına götürdüğü, burada yine bıçak zoruyla öpüp okşadığı mağdurenin “senin anan bacın yok mu” demesi üzerine başkaca şehevi harekette bulunmaksızın salıverdiği anlaşılmakla eylemin tamamlanan kısmı itibariyle 5237 sayılı Kanunun 103/1. maddesinde düzenlenen çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturduğu anlaşıldığından ve dosya içeriğinde bulunan tıbbi raporlarda mağdurenin eylem nedeniyle posttravmatik stres bozukluğuna düçar olup ruh sağlığının bozulduğu da belirtildiğinden bu hususta Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Kurulundan rapor alındıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken gönüllü vazgeçme koşullarının varlığından bahisle ceza tertibine yer olmadığına karar verilmesi,

Kanuna aykırı, O Yer C. Savcısı ile sanık ve müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK.nun 321. maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/1737 Karar : 2018/3886 Tarih : 23.05.2018

  • TCK 110. Madde

  • Etkin Pişmanlık

Sanıklar haklarında kasten yaralama suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde;

Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiillerin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatları yapılmış bulunduğundan, sanıklar ile sanık … müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,

Sanıklar haklarında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükümlerin temyiz incelemesine gelince;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Mağdurun aşamalardaki beyanları, savunma ve tüm dosya kapsamına göre sanıkların, mağdura yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işledikten sonra haklarında olayla ilgili soruşturma başlamadan önce şahsına zarar vermeksizin… Mahallesinde bıraktıklarının anlaşılması karşısında, müsnet suçtan belirlenen temel cezalarda TCK’nın 110. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümleri gereğince indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı, sanıklar ile sanık … müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 23.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/9084 Karar: 2017/4127 Tarih: 21.09.2017

  • TCK 110. Madde

  • Etkin Pişmanlık

Mağdure vekilinin, sanıklar ile suça sürüklenen çocuklar haklarında kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;

Kayden 12.06.1996 doğumlu olup kovuşturma evresinde ifadesinin alındığı 11.09.2012 tarihli duruşmada onyedi yaşı içerisinde bulunan mağdurenin, vekil huzurunda verdiği ifadesinde sadece sanık …‘tan şikayetçi olduğunu ve bu sanık yönünden davaya katılmak istediğini, diğer sanıklar ile suça sürüklenen çocuklar haklarında şikayetçi olmadığını beyan etmesi karşısında, yaş küçüklüğü sebebiyle tayin edilen vekilin suça sürüklenen çocuklar haklarında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve sanık Özgür hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma; sanık … hakkında çocuğun basit cinsel istismarı suçlarından kurulan hükümleri temyize hakkı bulunmadığından, vaki temyiz isteminin 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gözetilerek 1412 Sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,

Sanık … hakkında çocuğun basit cinsel istismarı suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün incelenmesinde;

Hükümden sonra 5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesiyle ilgili olarak 24.11.2015 tarihli, 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamıyla verilen iptal kararının infaz aşamasında nazara alınması mümkün görülmüştür.

Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanık … müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,

Sanık … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün temyiz incelemesine gelince;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Tüm dosya kapsamına göre sanığın, olay günü hürriyetinden yoksun kıldığı mağdurenin şahsına herhangi bir zarar vermeksizin kendiliğinden serbest bıraktığının anlaşılması karşısında, hakkında koşulları oluştuğu halde 5237 Sayılı TCK’nın 110. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin tatbik edilmemesi suretiyle fazla ceza tayini,

SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık … müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gözetilerek 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 21.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/28921 Karar: 2016/1732 Tarih: 03.03.2016

  • TCK 110. Madde

  • Etkin Pişmanlık

I- ) Sanıklar …, hakkında yakınan …‘a yönelik yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, sanık K. hakkında yakınan …‘a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Yasa koyucu cezalandırma yetkisini kullanırken hangi eylemleri suç sayacağını, bunu hangi durum ve ölçüdeki ceza yaptırımı ile karşılayacağını belirleme yetkisine sahip olmakla birlikte, bu yetkiyi suç ve ceza arasındaki adil dengenin korunmasını öngören cezanın, cezalandırmada güdülen amacı gerçekleştirmeye elverişli olması, insanlık haysiyetine aykırı ve zalimane olmaması gibi hususları da dikkate almak zorundadır.

O halde suçun toplum yaşantısında yarattığı sonuç, failin, suçtan zarar görenin maddi ve manevi zarar azlığı ve çokluğu da bu konuda etkindir. TCK’nın 148, 149. maddelerinde düzenlenen yağma suçlarında aynı Kanun’un 150/2 maddesinin uygulanabilirliği bu bağlamda değerlendirilmelidir.

Somut olayda; sanıklar …, …, …‘ün, yakınan …‘ı darp ederk cebinde bulunan 400.-TL’yi almaları şeklinde gelişen eylemlerinde, sanıklar hakkında yağma suçunda şartları oluşmadığı halde TCK’nın 150/2.maddesinin uygulanması, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre suçların sanıklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede, usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Sanıkların, hapis cezalarının infazı tamamlanıncaya kadar TCK’nın 53 /1-a-b-c-d-e maddesinde yazılı hakları kullanmaktan yoksun bırakılmalarına; ancak, TCK’nın 53/3. maddesi uyarınca koşullu salıverildiği takdirde, kendi altsoyları üzerinde TCK’nın 53/1-c bendinde sayılan hakları kullanmaktan yoksunluklarının sona erdirilmesine karar verilmiş ise de; 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile TCK’nın 53/1-b maddesinde yazılı, “seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan” ibaresinin iptal edilmiş olması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … ve savunmanı ile sanık … ve sanıklar …, … ve … savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeple isteme aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 Sayılı CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından TCK’nın 53. maddenin uygulanmasına dair bölüm çıkarılarak yerine, “Sanıkların, kasten işlemiş oldukları suç için hapis cezasıyla mahkumiyetlerinin yasal sonucu olarak, TCK’nın 53/1. maddesinin uygulanması yönünden, ( a, c, d ve e ) bentleri ile ( b ) bendinde yazılı seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan yoksun bırakılmalarına; aynı Kanunun 53/2. maddesinin uygulanması açısından, 53/1.maddesinin ( a, c, d ve e ) bentleri ile ( b ) bendinde yazılı seçme ve diğer siyasi hakları ve aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca, ( c ) bendinde yazılı kendi alt soyları üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerini mahkum oldukları hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar kullanamamalarına” cümlesinin yazılması suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

II- ) Sanıklar …, hakkında yakınan …‘a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, sanık … hakkında yakınan …‘a yönelik yağma, yakınan …‘a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

5237 Sayılı suça iştirak, faillik ve şeriklik ayrımı öngörülmüş, azmettirme ve yardım etme, şeriklik kavramı içinde değerlendirilmiştir. TCK’nın 37. maddesinde müşterek faillik, yardım etme ise aynı Kanun’un 39. maddesinde düzenlenirken azmettirme ise aynı Kanun’un 38. maddesinde yer almaktadır.

TCK’nın 38. maddesindeTCK’nın 38. maddesinde yer alan azmettirme, suç işleme düşünce ve kastı bulunmayan bir kimseye suç işleme kararı verdirilmesi suretiyle bir suçun işlenmesi halidir. Bunun için üç ana unsur vardır. Bunlar:

a- )Suçun işlenmesinden önce suç işleme düşünce ve kararı olmayana suç işleme kararı verdirme,

b- )Azmettirilenin suçun yapıcı davranışlarına başlamış olması,

c- )Azmettiren, azmettirilenin işlediği suçun cezasıyla sınırlandırılmasıdır.

Buna göre, azmettirilen, azmettirenin istediği suçun yanında, azmettirenin iradesi dışında bir suç daha işlemiş ise azmettiren bundan sorumlu olmayacaktır.

Somut olaya gelince, sanık …‘in, diğer sanıklar …, … ve …‘ü yakınan İbrahim ve olay günü tesadüfen yanında olan yakınan …‘ı götürüp hürriyetinden yoksun bıraktıkları, yakınan İbrahim’i ani bir kastla bu aşamada darp edip cebinde bulunan 400 TL’yi almaları şeklinde gelişen olayda; sanık …‘in diğer sanıkları yakınan İbrahim’e yönelik yağma, yakınan …‘a yönelik hürriyetinden yoksun kılma suçlarına ne şekilde azmettirdiği ve/veya sorumlu tutulduğu kesin ve inandırıcı delillerle tartışılıp açıklanmadan yazılı şekilde karar verilmesi,

2- ) Sanıklar …, ‘ün yakınan …‘ı bu suç sebebiyle soruşturma başlamadan önce şahsına zarar dokunmaksızın kendiliğinden serbest bıraktıklarının anlaşılması karşısında, sanıklar hakkında yakınan…‘a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu yönünden TCK’nın 110. maddesiyle uygulama yapılmaması,

3- ) 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinde değişiklik yapıldığından yeniden takdiri lüzumu,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık … ve savunmanı ile sanık … ve sanıklar …, savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeple tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 03.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/3544 Karar: 2014/13814 Tarih: 04.12.2014

  • TCK 110. Madde

  • Etkin Pişmanlık

Sanık O. hakkında özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde;

Delillerle iddia ve savunma, duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanık müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanmasına,

Sanıklar hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesinde;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Mağdurenin beyanlarına, sanıkların savunmalarına ve dosya kapsamına göre; sanıkların üzerlerine atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu cinsel amaçla gerçekleştirdiklerinin sabit olmadığı halde haklarında TCK.nın 109/5. maddesinin uygulanarak fazla ceza tayini,

Dosya kapsamına göre; mağdurenin, sanığın arkadaşlığını kabul edeceğini söyleyip sanığı ikna etmesi üzerine, sanığın mağdureyi serbest bıraktığı eylemde, Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 05.06.2012 gün 2011/6-419 Esas, 2012/216 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, istenen amaca ulaşılmasından sonra mağdurun serbest bırakılması halinde, sanık hakkında TCK.nın “Etkin pişmanlık” başlığı altında düzenlenen 110. maddesinin uygulanmasının Kanunun ruhu ve amacına, suçla korunan hukuki değerlere, adalet ve hakkaniyet kurallarına da uygun düşmeyeceği, bu itibarla TCK.nın 110. maddesinin uygulanma koşulları bulunmadığı halde bu maddenin uygulanması suretiyle eksik ceza tayini,

Sonuç: Kanuna aykırı, sanıklar müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK.nın 321, 326. maddeleri uyarınca sanığın ceza miktarı itibarıyla kazanılmış hakkı saklı kalmak kaydıyla bozulmasına, 04.12.2014 tarihinde oybirliğiyle, karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas: 2011/21389 Karar: 2014/14121 Tarih: 08.07.2014

  • TCK 110. Madde

  • Etkin Pişmanlık

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; özgürlüğü kısıtlama suçunun sanıklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- Oluş ve dosya içeriğine göre; sanıklar S. A., M. A. ve İ. T.’ın uzun süredir kendilerinden kaçan yakınan İ. C.’a ait olduğunu öğrendikleri iş yerine alacaklarını zorla tahsil etmek için geldiklerinde, adı geçen yakınanın iş yeri ortağı olan yakınan Z. I.’ın cep telefonunun çalması üzerine, görüşmesini engellemek için sanıklardan S. A.’in yakınanın elinden zorla çekip alıp işyerinde bulunan soğuk hava deposuna kilitledikleri, daha sonra iş yerinden aldıkları şarküteri ürünleriyle ayrılırken sanıkların yakınan ile yaptıkları görüşme sırasında yakınan zorla elinden alınan telefonunu geri isteyince, sanıkların “polislik yapmayacaksın, alacağını İ.’den alacaksın sende bizim gibi alacağını kurtar” diye cevap verdikleri, sanıkların aşamalarda atılı suçu kabul etmediklerinin anlaşılması karşısında, sanıkların yakınan Z. I.’tan zorla alınan cep telefonunun, sanıkların işyerinden ayrılırken iade edip etmedikleri yakınan ve tanık ifadeleriyle belirlenip, gsm kayıtlarından da araştırılıp sonucuna göre duraksamasız olarak saptanmadan eksik inceleme ile yetinilip, yeterli ve yerinde olmayan gerekçe ile sanıklar hakkında yağma suçundan beraatlerine karar verilmesi,

2- Oluş ve dosya içeriğine göre;

a) Sanıkların yakınanlar C. B. ve Z. I.’ı kasten yaraladıktan sonra iş yerinde misafir olarak bulunan yakınan A. E.’u da zorla soğuk hava deposuna kilitleyip özgürlüklerini kısıtlamaları şeklinde gerçekleşen eylemlerinde, yakınanların sanıklara karşı tahrik oluşturacak şekilde bir fiillerinin bulunmadığı gözetilmeden, sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nın 29. maddesi ile uygulama yapılması,

b) Sürekli olarak alacaklılarından kaçan ve sanıkların uzun süredir senede bağlanan alacaklarını alamadıkları, yakınan İ. C.’un borcunu ödememesinin özgürlüğü kısıtlama suçunda 5237 sayılı Yasanın 29. maddesinde ön görülen tahrik hükümlerinin uygulama olanağının bulunmadığı dikkate alınmadan, yazılı şekilde uygulama yapılarak sanıklar hakkında eksik ceza tayini,

3- Dosya içeriğine göre; yakınanlar A. E., İ. C., Z. I. ve C. B.’un soruşturmadaki anlatımlarında sanıkların kendilerini dövdüklerini açıkladıkları, yakınanlar İ. ve Z.’nin (7) gün iş ve güçten kalacak şekilde yaralandıklarına ilişkin doktor raporlarının bulunduğunun anlaşılması karşısında; sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nın 110. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrasındaki “..mağdurun şahsına dokunmaksızın…” şeklindeki koşulun gerçekleşmediği gözetilmeden yazılı şekilde uygulama yapılması suretiyle eksik ceza tayini,

4- Kasıtlı suçtan hapis cezasına mahkumiyetin sonucu olarak sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

Bozmayı gerektirmiş, O yer Cumhuriyet Savcısı ile sanıklar S. A., M. A., İ. T. savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle istem gibi bozulmasına, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nun 326/son maddesi uyarınca sanıklar hakkında yakınan İ. C.’a yönelik özgürlüğü kısıtlama suçundan hükmolunan cezaların süresi, tür ve miktarı bakımından kazanılmış haklarının korunmasına, 08.07.2014 tarihinde oybirliğiyle, karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas: 2011/16958 Karar: 2014/2345 Tarih: 18.02.2014

  • TCK 110. Madde

  • Etkin Pişmanlık

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçların sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- Sanığın E. T. isimli bayanla arkadaşlığının olduğu, sanık hakkında bu bayanı zorla kaçırdığından bahisle soruşturma açıldığı, sanığın da bu bayanla duygusal ilişkisi olan yakınandan bayanın kötü ahlaklı olduğunu söyleyerek, kendisi için şahitlik yapmasını istediği, yakınanın bu teklifi kabul ettiği ama sanığa göre çelişkili davranması nedeniyle sanığın suç tarihinde yanında 2 kişiyle birlikte araçla gelip, yakınanı evinden alıp yaklaşık 3 km kadar tenha bir yere götürüp silah zoruyla ve tehditle suça konu 2 adet senedi imzalattırdığı ve lehine ifade verdikten sonra senetleri iade edeceğini söylediği, daha sonra yakınanın kendisinden bu eylem nedeniyle şikayetçi olmasından sonra sanığın yakınanı arayıp buluştuğu ve suça konu senetleri yırtarak iade ettiği sırada polislerce yakalandığının anlaşılması karşısında, suç vasfının tayininde hataya düşülerek sanığın eyleminin yağma suçu oluşturmasına rağmen yazılı şekilde karar verilmesi,

2- Sanığın yakınanı araca bindirip yaklaşık 3 km gittikten sonra tenha bir yerde silah zoruyla ve tehditle suça konu 2 adet senedi imzalattırdıktan sonra yakınanın şahsına zarar vermeden evine bıraktığının anlaşılması karşısında, sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan 5237 sayılı TCK’nın 110. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

3- Kasten işlemiş olduğu suçlar için hapis cezasıyla mahkûmiyetin yasal sonucu olarak sanığın, 5237 sayılı TCK’nın 53/1. maddesinin (a), (b), (c), (d), (e) bentlerinde yazılı haklardan aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca cezanın infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise anılan maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkûm olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, sanık V. Ö. savunmanının temyiz itirazları yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, sanık hakkında 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinin gözetilmesine, 18.02.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas: 2009/1047 Karar: 2009/5306 Tarih: 06.04.2009

  • TCK 110. Madde

  • Etkin Pişmanlık

Yokluğunda verilen kararın sanıklar müdafiine tebliğ edilmediği, bu nedenle müdafiin ıttıla üzerine yaptığı temyiz süresinde kabul edilerek, yerel mahkemenin sanıklar müdafiinin temyiz talebinin reddine ilişkin 3.7.2008 gün ve 2006/520 esas 2007/845 sayılı ek kararı, oybirliği ile kaldırılarak hükmün esasına ilişkin yapılan incelemede;

1- Mağdurlar Y. B. ile N. N. B. duruşmada dinlenip beyanları arasındaki çelişki giderilerek ve mağdur Y.’ın hazırlık beyanında kendisine kaçırıldığını söylediğini iddia ettiği Söke Devlet hastanesinde görevli hasta bakıcının kimliği tespit edip dinlenerek sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

2- Uygulamaya göre de;

Sanıkların, soruşturmaya başlanmasından önce mağdurun şahsına zarar vermeden kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakmış olmaları dikkate alınarak etkin pişmanlığı düzenleyen 5237 sayılı TCK.nun 110. maddesinin uygulanma olasılığının tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı ( BOZULMASINA ) , bozma nedenine göre sanıklar hakkındaki ( İNFAZIN DURDURULMASINA ) , sanık H. E.’ün TAHLİYESİNE, başka suçtan tutuklu ya da hükümlü olmadığı takdirde derhal salıverilmesinin mahalline tel ile bildirilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına, 06.04.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS