Temyiz veya İstinaf İstemlerinde Yürütmenin Durdurulması
İYUK Madde 52
-
(Değişik: 5/4/1990-3622/21 md.) Temyiz veya istinaf yoluna başvurulmuş olması, hakim, mahkeme veya Danıştay kararlarının yürütülmesini durdurmaz. Ancak, bu kararların teminat karşılığında yürütülmesinin durdurulmasına temyiz istemini incelemeye yetkili Danıştay dava dairesi, kurulu veya istinaf başvurusunu incelemeye yetkili bölge idare mahkemesince karar verilebilir. (Ek Cümle: 10/6/1994-4001/22 md.) Davanın reddine ilişkin kararlara karşı temyiz ya da istinaf yoluna başvurulması halinde, dava konusu işlem hakkında yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi 27 nci maddede öngörülen koşulun varlığına bağlıdır.
-
İptal davalarında teminat istenmeyebilir.
-
İdareden ve adli yardımdan yararlaranlardan teminat alınmaz.
-
(Ek: 20/7/2017-7035/8 md.) Temyiz ve istinaf incelemesi sırasında yürütmenin durdurulması istemleri hakkında verilen kararlar kesindir.
-
Kararın bozulması, kararın yürütülmesini kendiliğinden durdurur.
İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) 52. Madde Emsal Danıştay Kararları
DANIŞTAY 15. DAİRE Esas : 2016/9083 Karar : — Tarih : 9.11.2016
- İYUK 52. Madde
Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi`nce Mahkeme kararının yürütülmesinin durdurulması talebi hakkında gereği görüşüldü:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun 52. maddesinin 1. fıkrasında “Temyiz veya itiraz yoluna başvurulmuş olması, hakim, mahkeme veya Danıştay kararlarının yürütülmesini durdurmaz. Ancak, bu kararların teminat karşılığında yürütülmesinin durdurulmasına temyiz istemini incelemeye yetkili Danıştay dava dairesi, kurulu veya itirazı incelemeye yetkili bölge idare mahkemesince karar verilebilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Dosyadaki belgeler ile iddiaların incelenmesinden 2577 sayılı Kanunun 52. maddesi uyarınca Mahkeme kararının yürütülmesinin durdurulmasını gerektirecek bir durumun bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 52. maddesinde sayılan koşulların gerçekleşmediği anlaşıldığından, Mahkeme kararının yürütülmesinin durdurulması isteminin reddine, oybirliğiyle karar verildi.
İDARİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU Esas : 2014/397 Karar : 2016/298 Tarih : 17.02.2016
- İYUK 52. Madde
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi`nden mezun olan davacı adına düzenlenen 28/11/2007 günlü, 939 sayılı geçici mezuniyet belgesinin iptaline ilişkin Fakülte Yönetim Kurulunun 23/01/2008 günlü, 2/c sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.
İstanbul 6. İdare Mahkemesinin 24/11/2008 günlü, E:2008/166, K2008/1907 sayılı kararıyla; davacının, 09/09/1997 tarihinde Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi`ne kayıt yaptırdığı, 2004 yılı Eylül ayında yapılan bütünleme sınavından sonra 7 yıllık yasal süresini doldurduğu, 2004 yılı Kasım ve 2005 yılı Haziran aylarında 2547 sayılı Kanun’un 44. maddesi uyarınca davacıya 2 sınav hakkı verildiği, sınav hakkı verilmeden önce 24 başarısız dersinin bulunduğu, girdiği sınavlar sonucunda da başarısız olduğu 6 dersinin kaldığı, 2005 yılı Haziran ayında yapılan final sınavlarından sonra ilişik kesme durumuna geldiği ve 22/09/2005 günü ilişiğinin kesildiği, Af Kanunu’ndan yararlanmak için, Kanun’un yayım tarihi olan 18/03/2005 tarihinden itibaren 2 ay içinde müracaat edilmesi ve bu tarihler itibarıyla ilişiğin kesilmiş olması gerektiği, davacının, Af Kanunu’ndan yararlandırılması isteminin, bu dönemde ilişiği kesilmediği için öğrencilik statüsünün devam ettiğinden bahisle reddedildiği, bu işlemin davacı tarafından; 2547 sayılı Kanun uyarınca tanınan sınav haklarının diğer üniversitelerde kısa sürelerde tanınmasına rağmen davalı idarece uzun bir sürece yayılarak aftan yararlanmasının engellendiği, kendisiyle aynı durumda olan diğer üniversite öğrencilerinin ilişiklerinin af müracaatının son gününden önce kesilerek aftan yararlanmalarının sağlandığı ileri sürülerek iptali istemiyle İstanbul 1. İdare Mahkemesinin E:2006/1860 sayısına kayden açılan davada, Mahkemece; önce işlemin yürütmesinin durdurulmasına, sonra 20/02/2007 günlü, K:2007/380 sayılı karar ile iptaline karar verildiği, davalı idarece iptal kararının uygulanarak davacının Af Kanunu’ndan yararlandırıldığı, bu karara istinaden davacının başarısız olduğu derslerini vererek mezun olmaya hak kazandığı ve kendisine 28/11/2007 günlü, 939 sayılı geçici mezuniyet belgesinin verildiği, İstanbul 1. İdare Mahkemesinin anılan kararının davalı idarece temyiz edilmesi üzerine, Danıştay Sekizinci Dairesinin 21/11/2007 günlü, E:2007/3286, K:2007/6211 sayılı kararı ile bozulduğu, kararın davalı idareye tebliği üzerine, Fakülte Yönetim Kurulunun 23/01/2008 günlü, 2/c sayılı kararıyla, mahkeme kararlarının uygulanması zorunluluğu gerekçe gösterilerek, davacıya verilen 28/11/2007 günlü, 939 sayılı geçici mezuniyet belgesinin iptal edildiği, davanın da bu işlemin iptali istemiyle açıldığı; olayda, her ne kadar İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 20/02/2007 günlü, E:2006/1860, K:2007/380 sayılı kararı, Danıştay Sekizinci Dairesinin 21/11/2007 günlü, E:2007/3286, K:2007/6211 sayılı kararı ile bozulmuş ise de, Danıştay Sekizinci Dairesinin kararının davalı idareye tebliğ edildiği güne kadar geçen zaman içinde davacının sınavlara girerek başarı sağladığı, idarenin de davacı için kazanılmış haklar doğuran birtakım işlemler tesis ettiği ve davacının mezun olarak öğrenci statüsünden çıktığı, İdare Mahkemesi kararının Danıştay Sekizinci Dairesince bozulmasının kesin hüküm teşkil etmeyeceği, davacının hukuk fakültesini bitirerek elde etmiş olduğu belgenin ve diğer kazanılmış haklarının geri alınmasının hukuken mümkün olmadığı anlaşıldığından, dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle, işlemin iptaline karar verilmiş ve yargılama giderleri davalı idare üzerinde bırakılmıştır.
Anılan karar, Danıştay Sekizinci Dairesinin 28/06/2010 günlü, E:2009/2284, K:2010/3838 sayılı kararıyla; Anayasa’nın 2. maddesi ile 138. maddesinin son fıkrası ve 2577 sayılı Kanun’un 52. maddesinin 4. fıkrası uyarınca, yargı kararlarının idareler tarafından değiştirilmeden ve gecikilmeden uygulanması gerektiğinin ve temyiz aşamasında verilen bozma kararının mahkeme tarafından verilen kararın yürütülmesini durduracağının açık olduğu, bu bağlamda yükseköğretim kurumuyla ilişiğinin kesildiği tarih itibarıyla 5316 sayılı Kanun’dan yararlanması mümkün olmayan davacının, hukuka açıkça aykırı olarak 5316 sayılı Kanun’dan yararlandırılmasını ve dolayısıyla mezun olmasını sağlayan iptal kararının Dairelerince bozulması üzerine geçici mezuniyet belgesinin iptal edilmesi yolunda tesis edilen dava konusu işlemin, davalı idarenin, Anayasa’nın emredici hükmünün bir gereği olarak yargı kararını uygulaması niteliğinde olduğu, bu duruma göre, davacının yükseköğretim kurumundan mezun olmasını sağlayan ve açıkça hukuka aykırı olan yargı kararının temyiz aşamasında bozulmuş olması nedeniyle, davacının hukuka aykırı olarak elde ettiği sınav hakları ile mezun olması sonucu düzenlenen ve bozma kararı ile dayanaksız kaldığı açık olan geçici mezuniyet belgesinin iptal edilmesine ilişkin dava konusu işlemi iptal eden İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuş ise de, İdare Mahkemesince, bozma kararına uyulmayarak ve Danıştay Sekizinci Dairesince bozulan kararlarında gerekçe olarak, Anayasal ve yasal düzenlemeler uyarınca yargı kararlarının idareler tarafından değiştirilmeden ve gecikilmeden uygulanması gerektiği belirtilmiş ise de, bu kural ile, davacının lehine olan durumların idarenin aleyhine bir durum doğursa bile Mahkeme kararının yerine getirilmesi gerektiğinin belirtilmek istendiği, oysa olayda, davacı aleyhine verilen bir kararın söz konusu olduğu ve idarenin de mutlak bir kamu yararı gerçekleştireceğinden söz etmenin mümkün olmadığı, bu durumda, her ne kadar Dairece Mahkeme kararı bozulmuş ise de, davacı aleyhine getirilen bu olumsuz durum ile davalı idarenin gerçekleştireceği bir kamu yararının bulunmadığı, ayrıca ilgililerin açtıkları davaların ret` ile sonuçlandığı hallerde, bu kararların uygulanmaması halinde üçüncü kişilerin hukuksal zararlarının doğmaması ve idari ihtiyaçların ve kamu yararlarının zarar görmemesi hallerinde Mahkeme kararlarının uygulanmamasının önünde hukuksal bir engel bulunmadığı gerekçesi de eklenmek suretiyle, dava konusu işlemin iptali yolundaki ilk kararda ısrar edilmiş ve yargılama giderleri davalı idare üzerinde bırakılmıştır.
Davalı idare, İstanbul 6. İdare Mahkemesinin 26/11/2013 günlü, E:2013/2183, K2013/2075 sayılı ısrar kararını, uyuşmazlığın esası ve aleyhlerine harca hükmedilmesi yönünden temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.
Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; ısrar kararının davalı idare aleyhine harca hükmedilmesi yönünden usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın anılan kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşılmıştır.
Davalı idarenin, uyuşmazlığın esası yönünden temyiz istemine gelince;
Dosyanın incelenmesinden, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi olan davacının, 2004 yılı Eylül ayı itibarıyla 7 yıllık azami öğrenim süresini doldurduğu ve kendisine 2547 sayılı Kanun’un 44. maddesi uyarınca başarısız olduğu derslerden 2 ek sınav hakkı verildiği, bu sınav haklarını 2004 yılı Kasım ve 2005 yılı Haziran aylarında kullandığı ve 6 başarısız dersinin kalması nedeniyle 22/09/2005 tarihi itibarıyla yükseköğretim kurumu ile ilişiğinin kesildiği, 18/03/2005 günlü, 25759 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanarak yürürlüğe giren 5316 sayılı Af Kanunu’ndan yararlanmak için 10/04/2006 gününde yaptığı başvurunun cevap verilmemek suretiyle reddedildiği, bu ret işleminin iptali istemiyle açtığı davada, İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 20/02/2007 günlü, E:2006/1860, K2007/380 sayılı kararı ile; Af Kanunu’ndan yararlanmak için, Kanun’un yayım tarihi olan 18/03/2005 tarihinden itibaren 2 ay için müracaat edilmesi ve bu tarihler itibarıyla ilişiğin kesilmiş olması gerektiği, davacının Af Kanunu’ndan yararlandırılması isteminin, bu dönemde ilişiği kesilmediği için öğrencilik statüsünün devam ettiği gerekçesiyle reddedildiği, olayda, 2004 yılı Eylül ayı itibarıyla 7 yıllık yasal süresini dolduran davacıya 2547 sayılı Kanun uyarınca tanınan sınav haklarının 2004 yılı Kasım ve 2005 yılı Haziran aylarında kullandırıldığı görüldüğünden, Mahkemelerinin 28/12/2006 günlü ara kararıyla, sınav tarihlerinin neye göre belirlendiğinin sorulduğu ve davalı idarece verilen yanıtta bu hususun cevaplandırılmadığı, ancak 2004 yılı Eylül ayından itibaren en kısa sürede Kanun gereği tanınan sınav haklarının kullandırılması gerekirken, ilk sınav hakkının 2004 yılı Kasım ayında olmak üzere makul bir sürede kullandırılmasına rağmen, ikinci sınav hakkının yaklaşık 8 ay sonra 2005 yılı Haziran ayında kullandırıldığı ve bu durumun davacının hak kaybına yol açarak Af Kanunu’ndan yararlanmasını engellediği sonucuna ulaşıldığı, bu durumda, davalı idareden kaynaklanan gecikme sonucu 22/09/2005 tarihinde ilişiği kesilen davacının, Af Kanunu kapsamında değerlendirilmemesine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle, işlemin iptaline karar verildiği, bu iptal kararı üzerine davacının 5316 sayılı Kanun’dan yararlandırıldığı, kalan derslerinden başarılı olarak mezun olduğu ve davacı adına 28/11/2007 gününde geçici mezuniyet belgesi düzenlendiği, diğer taraftan, davacının 5316 sayılı Kanun’dan yararlanmasını sağlayan, bir başka ifadeyle davacının eğitimine devam ederek geçici mezuniyet belgesinin düzenlenmesine temel teşkil eden İstanbul 1.İdare Mahkemesinin 20/02/2007 günlü, E:2006/1860, K2007/380 sayılı iptal kararının, Danıştay Sekizinci Dairesinin 21/11/2007 günlü, E:2007/3286, K:2007/6211 sayılı kararıyla; davacının, 5316 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihte henüz ilişiğinin kesilmemiş olması nedeniyle, bu Kanun hükümlerinden yararlanmasının mümkün olmadığı, kaldı ki Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içinde de başvurulmadığı, öte yandan, önceden belirli sınav programının idare tarafından davacının durumuna özgü olarak değiştirilmesi mümkün olmayacağına göre, Af Kanunu’ndan sonra davacının ilişiğinin kesilmesinde davalı idareye atfedilebilecek herhangi bir kusur bulunmadığı gerekçesiyle bozulduğu, bunun üzerine, davacının geçici mezuniyet belgesinin, dava konusu 23/01/2008 günlü, 2/c sayılı Fakülte Yönetim Kurulu kararı ile iptal edildiği, bu arada, İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 19/11/2008 günlü, E:2008/1849, K2008/1811 sayılı kararıyla, “iptal” yolundaki ilk kararda ısrar edildiği, ısrar kararının, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 17/06/2010 günlü, E:2009/113, K2010/1312 sayılı kararıyla; 5316 sayılı Kanun gereğince, bu Kanun’un tanıdığı haktan yararlanabilmek için Kanun’un yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla öğrencinin ilişiğinin kesilmiş olması ve Kanunun yürürlüğe girdiği 18/03/2005 tarihinden itibaren iki ay içerisinde başvuruda bulunulması gerektiği, olayda, 5316 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi itibarıyla öğrencilik statüsü devam eden davacının anılan Kanun’dan yararlandırılmasına hukuken olanak bulunmamakta ise de, İstanbul 1. İdare Mahkemesince verilen iptal kararı üzerine 5316 sayılı Kanun’dan yararlandırıldığı, başarılı olması üzerine mezun olduğu ve geçici mezuniyet belgesinin verildiği, Danıştay Sekizinci Dairesince verilen bozma kararı üzerine bu belgenin iptal edilmesi sonucu açılan iş bu davanın ilk aşamasında verilen İstanbul 6. İdare Mahkemesinin 24/11/2008 günlü, E:2008/166, K2008/1907 sayılı kararı ile işlemin iptal edildiği, bu durumda, yargı kararına dayanılarak öğrenciliğe döndürülmesi sonucu başarılı olarak mezun olduğu görüldüğünden, davacının yargı kararına dayanılarak sağladığı bu başarının kendisi için kazanılmış hak olarak kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle onandığı anlaşılmaktadır.
Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun, 19/03/1988 günlü, 19759 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanan 06/07/1987 günlü, E:1987/1, 2, 4; K1987/2 sayılı kararında; yerli ve yabancı doktrin ve içtihatlarda kabul edildiği üzere, yanlış idari işlemlerden dolayı kişi yararına hak veya korunması gereken yerleşmiş bir durum doğmuş ise, idari işlemlerin ancak iptal davası süresi içinde geri alınabileceği, bu sürenin geçmiş olması halinde idare için de işlemin kesinleşmiş olacağı, ancak bu kuralın, iyi niyetli kişiler için geçerli olup, yokluk ve mutlak butlan halleri ile kişinin gerçek dışı beyan ve hilesinin yanlış işlem tesisine neden olduğu hallerde, idarenin yanlış işlemini böyle bir süre şartına bağlı kalmaksızın geriye doğru yürür şekilde geri alabileceği, nitekim, uyuşmazlıkta, Üniversitelerarası Yerleştirme Sınavına kendi yerlerine başkalarını sokarak veya sahte belge düzenleyerek yükseköğretim kurumlarına kayıt yaptırmış ve ara sınıflarda okumakta olan davacıların, hile ile veya idareyi yanıltarak hatalı ve hukuka aykırı idari işlem (fakülteye kayıt) tesisine neden olmaları nedeniyle ortaya çıkan fiili durumun kendileri için kazanılmış hak teşkil etmediği gibi, bu durumun idarece farkına varılması üzerine, sakat idari işlemlerin geri alınması yoluyla, öğrenim süresi içinde yükseköğrenim kurumlarından kayıtlarının silinebileceği belirtilmiştir.
Söz konusu kararda, ilgililerin “hile” ile tesis ettirdikleri, yükseköğretim kurumuna kayıt yolundaki idari işlemlerin dahi “öğrenim süresi içinde” geri alınabileceğinin ifade edilmiş olması, olayda ise, yükseköğretim kurumundan kaydı silinen davacının aftan yararlanma başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali yolundaki “yargı kararı üzerine” öğrenimine devam etmesi sonucunda “mezun durumda bulunması” karşısında, davacının yargı kararına dayanılarak sağladığı bu başarının kendisi için kazanılmış hak olarak kabul edilmesi gerektiği ve mezuniyet belgesinin iptalinde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin reddine, İstanbul 6. İdare Mahkemesinin 26/11/2013 günlü, E:2013/2183, K:2013/2075 sayılı ısrar kararının, gerekçesi değiştirilmek suretiyle ve yukarıdaki gerekçeyle onanmasına, kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 17/02/2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
DANIŞTAY 5. DAİRE Esas : 2010/3275 Karar : 2011/2757 Tarih : 22.05.2011
- İYUK 52. Madde
Afyonkarahisar TCDD 7. Bölge Müdürlüğü’nde Teftiş Kurulu Kontrolörü olarak görev yapmakta iken, 18.1.2006 günlü, 3091 sayılı işlemle Eğitim Müdürü olarak atanan davacı, atandığı görevi vekâleten yürüten kişi tarafından, bu işleme karşı açılan davada, davanın reddi yolunda verilen Afyonkarahisar idare Mahkemesi’nin 28.2.2008 günlü, E:2007/230, K:2008/l 01 sayılı kararının Danıştay Beşinci Dairesi’nin 26.6.2009 günlü, E:2008/3387, K:2009/4078 sayılı kararı ile bozulması üzerine, Eğitim Müdürlüğü görevinden alınarak Teftiş Kurulu Kontrolörlüğü`ne atanmasına ilişkin 4.9.2009 günlü, 7499 sayılı işlemin iptali istemiyle dava açmıştır.
Afyonkarahisar idare Mahkemesi’nin 25.3.2010 günlü, E:2009/763, K:2010/125 sayılı kararıyla; davacının Eğitim Müdürü olarak atanmasına ilişkin işleme karşı … tarafından açılan davanın reddi yolunda Afyonkarahisar idare Mahkemesi’nce verilen 28.2.2008 günlü, E:2007/230, K:2008/101 sayılı kararın, davacının Eğitim Müdürü olarak atanmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle Danıştay Beşinci Dairesi`nin 26.6.2009 günlü, E:2008/3387, K:2009/4078 sayılı kararıyla bozulması üzerine anılan bozma kararının uygulaması amacıyla kurulan dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Davacı, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmekte ve idare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu`nun “Kararların sonuçları” başlıklı 28.maddesinin 1 .bendinde.; “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre, idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir.” hükmü. “Kararın bozulması” başlıklı 49 maddesinin 3.. bendinde “Kararın bozulması halinde dosya, Danıştayca kararı veren mahkemeye gönderilir. Mahkeme, dosyayı diğer öncelikli işlere nazaran daha öncelikle inceler ve varsa gerekli tahkik işlemlerini tamamlayarak yeniden karar verir.” hükmü, “Temyiz veya itiraz istemlerinde yürütmenin durdurulması başlıklı” 52 maddesinin 4. bendinde “Kararın bozulması, kararın yürütülmesini kendiliğinden durdurur.” hükmü yer almıştır.
Yukarıda yazılı yasal düzenlemeler uyarınca idare mahkemelerince verilen nihai kararların temyizen incelenmesi sonucu Danıştayca verilen bozma kararındaki hüküm fıkrası, Mahkeme kararının bozulmasına yönelik olup, dava konusu işlemin iptali veya davanın reddi sonucunu doğurmadığından, idarece uygulanacak bir karar niteliğinde de değildir.
Dosyasının incelenmesinden; davacının Afyonkarahisar TCDD 7. Bölge Müdürlüğü’nde Teftiş Kurulu Kontrolörü olarak görev yapmakta iken 18.1.2006 günlü, 3091 sayılı işlemle 7. Bölge Müdürlüğü emrine Eğitim Müdürü olarak atandığı; bu işlemin iptali istemiyle 7. Bölge Müdürlüğünde Servis Müdür Yardımcısı olarak görev yapan … tarafından açılan davanın, Afyonkarahisar idare Mahkemesi’nin 28.2.2008 günlü, E:2007/230, K:2008/101 sayılı kararıyla reddedildiği, anılan kararın temyizen incelenmesi üzerine Danıştay Beşinci Dairesi`nin 26.6.2009 günlü, E:2008/3387, K:2009/4078 sayılı kararıyla bozulduğu; bahse konu bozma kararının uygulanması amacıyla davacının 7. Bölge Eğitim Müdürlüğü görevinden alınarak Teftiş Kurulu Kontrolörlüğü görevine atandığı, bu işlemin iptali istemiyle de bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, 2577 sayılı yukarıda yazılı hükümleri uyarınca, idarece, davanın reddi yolundaki Mahkeme kararının bozulmasına yönelik Danıştay Beşinci Dairesi kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek karara göre işlem kurulması gerekirken, dava konusu işlemin iptali yolunda hüküm bulunmayan bozma kararı üzerine kurulan işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolundaki Mahkeme kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Afyonkarahisar İdare Mahkemesi’nce verilen 25.3.2010 günlü, E:2009/763, K:2010/125 sayılı kararın 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin l/b fıkrası uyarınca bozulmasına; aynı maddenin 3622 sayılı Kanun’la değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkeme`ye gönderilmesine, 22.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
DANIŞTAY 4. DAİRE Esas : 2010/125 Karar : Tarih : 27.01.2010
- İYUK 52. Madde
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 52. maddesinin 1 numaralı fıkrasında, “Temyiz veya itiraz yoluna başvurulmuş olması, hakim, mahkeme veya Danıştay kararlarının yürütülmesini durdurmaz. Ancak, bu kararların teminat karşılığında yürütülmesinin durdurulmasına temyiz istemini incelemeye yetkili Danıştay dava dairesi, kurulu veya itirazı incelemeye yetkili bölge idare mahkemesince karar verilebilir. Davanın reddine ilişkin kararların temyizi halinde, dava konusu işlem hakkında yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi 27. maddede öngörülen koşulların varlığına bağlıdır.” hükmüne yer verildikten sonra, 2 numaralı fıkrasında, iptal davalarında teminat istenmeyebileceği belirtilmiştir.
Davacının sahibi olduğu menkul mallar üzerine 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 13. maddesinin birinci fıkrası gereğince ihtiyati haciz tesisine ilişkin 20.02.2009 tarih ve (…) sayılı davalı İdare işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden mahkeme kararının bozulması istemiyle yapılan temyiz başvurusu hakkında karar verilinceye kadar yürütmenin durdurulması istenilmiştir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 13. maddesinin birinci fıkrasında, 9. madde gereğince teminat istenmesini mucip hallerin mevcut olması halinde hiçbir müddetle mukayyet olmaksızın alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memurunun kararıyla, haczin ne suretle yapılacağına dair hükümlere göre, ihtiyati haczin derhal tatbik olunacağı belirtilmiştir.
Bu hükme göre ihtiyati haciz tesisi ancak teminat istenmesini gerektiren hallerin varlığının ortaya konulması durumunda mümkündür. Uyuşmazlık konusu vergilerle ilgili olarak davacıdan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 9. maddesinin birinci fıkrası gereğince teminat istenmesine ilişkin 20.02.2009 tarih ve 8203 sayılı davalı İdare işleminin iptali istemiyle açılan davayı reddeden (…) Vergi Mahkemesinin kararının bozulması istemiyle yapılan temyiz başvurusu üzerine Danıştay Dördüncü ve Dokuzuncu Dairelerinin 2575 sayılı Danıştay Kanunu’na 3619 sayılı Kanunla eklenen Ek 1. maddesi uyarınca birlikte yaptığı toplantıda verilen Danıştay Dördüncü Dairesinin kararıyla, davacıdan teminat istenmesinin hukuka uygun olmadığı belirtilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir.
Bu durumda, 6183 sayılı Kanun’un 13. maddesinin 1. fıkrasına göre tesis edilen ihtiyati hacze ilişkin işlemin de hukuki dayanağı kalmadığından yürütmenin durdurulması için 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 52. maddesinin yollamada bulunduğu 27. maddenin 2. fıkrasında öngörülen şartların gerçekleştiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, temyize konu mahkeme kararının ve dava konusu işlemin teminat aranmaksızın (YÜRÜTÜLMESİNİN DURDURULMASINA), oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.