0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Tanıkların Dinlenmesi

CMK Madde 52

(1) Her tanık, ayrı ayrı ve sonraki tanıklar yanında bulunmaksızın dinlenir.

(2) Tanıklar, kovuşturma evresine kadar ancak gecikmesinde sakınca bulunan veya kimliğin belirlenmesine ilişkin hâllerde birbirleri ile ve şüpheli ile yüzleştirilebilirler.

(3) Tanıkların dinlenmesi sırasındaki görüntü veya sesler kayda alınabilir. Ancak;

a) Mağdur çocukların,

b) Duruşmaya getirilmesi mümkün olmayan ve tanıklığı maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından zorunlu olan kişilerin, tanıklığında bu kayıt zorunludur.

(4) Üçüncü fıkra hükmünün uygulanması suretiyle elde edilen ses ve görüntü kayıtları, sadece ceza muhakemesinde kullanılır.



CMK Madde 52 Gerekçesi

Tanıklar, dava konusu olay hakkında bildiklerini doğru ve eksiksiz anlatmakla yükümlü olduklarından, madde bunun gerçekleşmesi için tanıkların birbirlerini etkilememeleri ve yönlendirmemeleri maksadıyla her tanığın ayrı ayrı ve sonraki tanıklar yanında bulunmaksızın dinlenmesi gerektiğini hükme bağlamıştır.

Soruşturma evresi, delillerin toplandığı ve esasta gizliliğin egemen olduğu, kovuşturma ise, açıklık ilkesinin ışığında tarafların yüzlerine karşı delillerin tartışılıp değerlendirilmesinin yapıldığı bir evredir. Bu kapsamda; mahkemeye tanık anlatımlarını ayrıntılı olarak ve serbestçe değerlendirme olanağını sağlamak üzere, tanıkların birbirleri veya sanıkla yüzleştirilmeleri kovuşturma evresinde yapılabilir. Soruşturma evresinde tanıklar ancak gecikmesinde sakınca bulunan veya kimlik belirleme zorunluğu doğan hâllerde yüzleştirilebilirler.


CMK 52 (Tanıkların Dinlenmesi) Emsal Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu 2019/371 E. , 2020/422 K.

  • TCK 52

  • Tanıkların ayrı ayrı dinlenmemesi bozma nedenidir.

Tanıklar … ve …’in istinabe mahkemesinde dinlenme yöntemlerinin CMK’nın 52. maddesinin birinci fıkrasına aykırılık oluşturup oluşturmadığının ve bu hâliyle anılan tanıkların beyanlarının hükme esas alınıp alınmayacağı;

Ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektedir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK, adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir.

Tanık beyanları da usulünce elde edildiğinde ceza yargılamasında önemli bir delil niteliğini haizdir. Tanık, kendisine karşı yürütülmeyen bir ceza soruşturmasında, olay hakkında beş duyusu ile edindiği algılamaları ifadesiyle açığa vuran kişidir. Herkes tanık olma ehliyetine sahip olduğundan çocuklar ve akıl hastalarının da tanıklığına başvurabilecektir. Ancak tanığın anlatımlarına itibar edilip edilmeyeceği yargılama makamının takdirindedir. Ceza muhakemesinde, tanık dinlemeye yetkili makam soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde ise mahkeme, naip hakim veya istinabe olunan hakimdir.

Tanıklık, kamu hukukundan doğan toplumsal bir ödevdir. Bu nedenle tanığın, hukuka uygun olarak yapılan davet üzerine adli makamlar önüne gelmek, bildiklerini doğru olarak anlatmak ve yemin etme ödevi bulunmaktadır.

Tanıkların dinlenme usulüne ilişkin olarak Ceza Muhakemesi Kanunu’nda birtakım düzenlemeler yer almaktadır.

Bu bağlamda CMK’nın “Duruşmanın başlaması” başlıklı 191. maddesi;

“(1) Sanığın ve müdafiinin hazır bulunup bulunmadığı, çağrılmış tanık ve bilirkişilerin gelip gelmedikleri saptanarak duruşmaya başlanır. Sanık, duruşmaya bağsız olarak alınır. Mahkeme başkanı veya hâkim, duruşmanın başladığını, iddianamenin kabulü kararını okuyarak açıklar.

(2) Tanıklar duruşma salonundan dışarı çıkarılırlar.

(3) Duruşmada, sırasıyla;

a) Sanığın açık kimliği saptanır, kişisel ve ekonomik durumu hakkında kendisinden bilgi alınır,

b) (Değişik: 24/11/2016-6763/29 md.) İddianame veya iddianame yerine geçen belgede yer alan suçlamanın dayanağını oluşturan eylemler ve deliller ile suçlamanın hukuki nitelendirmesi anlatılır,

c) Sanığa, yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı olduğu ve 147 nci maddede belirtilen diğer hakları bildirilir,

d) Sanık açıklamada bulunmaya hazır olduğunu bildirdiğinde, usulüne göre sorgusu yapılır.”

“Tanıkların dinlenmesi” başlıklı 52. maddesi ise;

“(1) Her tanık, ayrı ayrı ve sonraki tanıklar yanında bulunmaksızın dinlenir.

(2) Tanıklar, kovuşturma evresine kadar ancak gecikmesinde sakınca bulunan veya kimliğin belirlenmesine ilişkin hâllerde birbirleri ile ve şüpheli ile yüzleştirilebilirler.

(3) Tanıkların dinlenmesi sırasındaki görüntü veya sesler kayda alınabilir. Ancak;

a) Mağdur çocukların,

b) Duruşmaya getirilmesi mümkün olmayan ve tanıklığı maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından zorunlu olan kişilerin, Tanıklığında bu kayıt zorunludur.

(4) Üçüncü fıkra hükmünün uygulanması suretiyle elde edilen ses ve görüntü kayıtları, sadece ceza muhakemesinde kullanılır.” şeklinde düzenlenmiştir.

Anılan Kanun’un 52. maddesinin birinci fıkrasına ilişkin kanun taslağı gerekçesinde; “Tanıklar, dava konusu olay hakkında bildiklerini doğru ve eksiksiz anlatmakla yükümlü olduklarından, madde bunun gerçekleşmesi için tanıkların birbirlerini etkilememeleri ve yönlendirmemeleri maksadıyla her tanığın ayrı ayrı ve sonraki tanıklar yanında bulunmaksızın dinlenmesi gerektiğini hükme bağlamıştır.” açıklaması yer almaktadır.

Bu hususta öğretide; “Tanıkların beyanda bulunduktan sonra duruşma salonundan çıkartılmaları gerekir. Aksi takdirde yeniden dinlenmesi gereken tanık, duruşmada dinlenen diğer tanıkların veya sanığın söylediklerini duymuş olacağı için bunların etkisinde kalarak beyanda bulunabilir. Örneğin dava konusu olayın nasıl olduğunu benzer şekilde anlatan tanıkları gören başka bir tanığın yeniden beyanda bulunurken diğer tanıkların olayı daha doğru hatırladığını kabul etmesi ve yalan söylediğinin düşünülmemesi için diğerleriyle aynı yönde beyanda bulunması mümkündür.” (Devrim Güngör, Ceza Muhakemesinde Tanık Beyanının Delil Değeri Üzerine Bazı Tespit ve Değerlendirmeler, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.6, S.2, 2015, s. 345) şeklinde görüşler bulunmaktadır.

Duruşmayı icra edecek olan mahkeme tarafından CMK’nın 191. maddesi gereği öncelikle tanıkların gelip gelmedikleri saptanacak, hazır olmaları durumunda duruşma salonundan çıkmaları sağlanacaktır. Ardından 52. maddeye göre her tanık, ayrı ayrı ve sonraki tanıklar yanında bulunmaksızın huzura alınarak dinlenecektir. Bir tanık dinlenirken, kendisinden sonra dinlenecek tanıklar duruşma salonunda bulunmamalıdır. Burada amaç tanıkların, yargılamaya konu eylemle ilgili bildiğini, gördüğünü ve duyduğunu tarafsız ve yorumsuz bir şekilde, yani olduğu gibi anlatmalarını, taraflardan ve duruşma sürecinden etkilenmemelerini temin etmektir. Tanığın duruşma salonunda kalması halinde sorgulanan sanığı, beyanı alınan mağduru veya diğer tanıkları dinleyecek olmasından dolayı ifadesini şekillendirme olasılığı bulunur. Ayrıca bu sayede, yalan beyanda bulunan tanık bunu mahkemenin tespit etmesini zorlaştıracak ya da engelleyecek derecede tutarlı bir hâle getirme imkânına da kavuşmuş olacaktır.

Dolayısıyla tanıkların ayrı ayrı ve sonraki tanıklar yanlarında bulunmaksızın dinlenmesi ve bu hususun denetime imkân vermesi açısından duruşma tutanağına kaydedilmesi gerektiği kabul edilmelidir.

Bu açıklamalar ışığında ön sorun konusu değerlendirildiğinde;

Sanık hakkında yapılan yargılama sırasında Yerel Mahkemece istinabe olunan Acıpayam Sulh Ceza Mahkemesinin 30.04.2013 tarihli oturumuna ilişkin duruşma tutanağına göre tanıklar … ve …’in geldiklerinin görüldüğü, tanıkların huzura alınarak hüviyet tespitine geçildiği, sanığın kimliğinin tanıklara açıklandığı, CMK’nın 53, 55, 59 ve 60. maddeleri uyarınca tanıklara gerekli bilgilendirme ve ihtarların yapıldığı, yemin verdirildiği, talimat evrakının okunduğu ve ardından tanıklık yapacakları olaya ilişkin bilgi ve görgülerinin sorulduğu, tanıklara bu işlemlerin birlikte yapıldığı, tanıkların ayrı ayrı salona alındıklarına veya dinlenildiklerine dair denetime imkân verecek şekilde tutanakta bir ibare bulunmadığı ve bu tanıkların beyanlarının da hükme esas alındığının anlaşılması karşısında, tanıkların bir arada dinlenilmesi suretiyle CMK’nın 52. maddesinin ilk fıkrasına muhalefet edildiğinin, bu tanıkların beyanlarının usulüne uygun olarak alınmaması nedeniyle hükme esas olamayacağının ve tanıklar yöntemince yeniden dinlenilip bu hususta düzenlenen tanık ifade tutanakları diğer delillerle birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin edilmesi gerektiğinin kabulü gerekmektedir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün, dosyada sanık ile müdafisi arasında geçerli bir vekâletname örneği bulunmadığından, öncelikle taraflar arasında geçerli bir vekâlet sözleşmesinin bulunup bulunmadığının araştırılması, usulüne uygun olarak düzenlenmiş vekâletnamenin aslı ya da onaylı örneği temin edilip incelenerek ardından vekilin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmeme hususundaki beyanının, bu konuda yetkili olup olmadığı açısından değerlendirilmesi ve tanıklar… ve …‘in ayrı ayrı ve sonraki tanıklar yanlarında bulunmaksızın dinlenilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmelidir.


Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar : 2021/14918

  • CMK 52
  • Yaş küçüklüğü nedeniyle mağdur tanığın dinlenmesi sırasında ses ve görüntü kaydı alınması gerekir.

18 yaşından küçük olan mağdur …‘ın, mahkemede, psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanında uzman bir kişi bulundurularak ve CMK’nın 52/3-a maddesi uyarınca, görüntü ve ses kaydı yapılması suretiyle ayrıntılı bir şekilde ifadesinin alınması neticesinde, annesi olan mağdur …‘nin etkisinde kalıp kalmadığı ve beyanlarına itibar edilip edilemeyeceği hususlarında görüş alınarak sonucuna göre sanığın hukuki durumlarının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden CMK’nın 236/3. maddesine aykırı davranılması, bozma nedenidir.


Yargıtay 4. CD-Karar : 2019/5216

  • CMK 52
  • İnceleme tarihi itibariyle telafisi imkansız usuli hatalar bozma nedeni yapılmaz.

Duruşma tarihi itibariyle 18 yaşından küçük olan katılan …‘nin beyanı alınırken, CMK’nın 52/3-a maddesine aykırı olarak sesli ve görüntülü kayıt yapılmamış ve dinlenilmesi sırasında CMK’nın 236/3. maddesindeki emredici hükme aykırı olarak psikiyatri, tıp veya eğitimci uzman bir kişi bulundurulmamış ise de, inceleme tarihi itibariyle katılanın 18 yaşını doldurmuş olması karşısında, telafisi mümkün olmadığından bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.


Yargıtay 19CD - Karar : 2018/9935

  • CMK 52
  • Tanıkların birlikte dinlenmeleri usule aykırı olup bozma nedenidir.

Tanık yoklaması yapıldıktan sonra her bir tanığın ayrı ayrı ve sonradan dinlenecek tanıkların yanında bulunmaksızın dinlenmeleri gerekirken 20/03/2013 tarihli duruşmada tanıkların birlikte yeminleri yaptırılarak bir arada dinlenmeleri suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 52. maddesine aykırı davranılması, bozma nedenidir.


Yargıtay 18CD Karar : 2017/10049

  • CMK 52
  • Tanıkların ayrı ayrı dinlenmemesi bozma nedenidir.

Mahkemece tanıkların dinlenme usulünü düzenleyen CMK’nın 52/1 maddesi uyarınca, her tanığın, ayrı ayrı ve sonraki tanıklar yanında bulunmaksızın dinleneceğinin zorunlu olduğu gözetilmeden, 19/09/2013 tarihli celsede tanıkların birlikte yeminleri yaptırılarak bir arada dinlenmeleri bozma nedenidir.


Yargıtay 19CD - Karar : 2018/3203

  • CMK 52
  • Keşif sırasında dahi tanıklar ayrı ayrı dinlenmelidir.

Keşif sırasında, tutanak düzenleyicisi olan tanıkların yeminleri yaptırılmadan ve birlikte dinlenilmeleri suretiyle CMK’nın 52. maddesine aykırı davranılması, bozma nedenidir.


Yargıtay 14CD - Karar : 2017/610

  • CMK 52
  • Mağdurenin soruşturmadaki beyanı ile yetinilecekse soruşturmada alınan kaydın izlenip taraflara tartışma imkanının tanınması gerekir.

Mağdurenin soruşturma evresindeki ifadesinin kayda alınması nedeniyle, kovuşturma evresinde beyanının alınmasından vazgeçilmiş ise de; duruşmada kaydın izlenip, mağdurenin ifadesinin okunarak buna karşı sanık ile müdafiinden savunmasının sorulmaması suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 52/3-a, 217/1, 236. maddelerine aykırı davranılarak savunma hakkının kısıtlanması,


YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/8330 Karar: 2016/11635 Tarih: 21.06.2016

  • CMK 52. Madde

  • Tanıkların Dinlenmesi

Hırsızlık suçundan suça sürüklenen çocuklar Abdullah, Baran ve Melihcan’ın hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda Aksaray Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 23.12.2015 tarih ve 2015/13814 soruşturma, 2015/4980 esas, 2015/4540 sayılı iddianamenin iadesine dair Aksaray 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.01.2016 tarih ve 2015/1475 iddianame değerlendirme sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin Aksaray Ağır Ceza Mahkemesinin 27.01.2016 tarih ve 2016/112 değişik iş sayılı kararına karşı, Adalet Bakanlığı’nın 19.04.2016 gün ve 94660652-105-68-2564-2016-Kyb sayılı yazısı ile kanun yararına bozma ihbarında bulunulduğundan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.05.2016 gün ve 2016/191574 sayılı ihbarnamesiyle Dairemize gönderildiği,

MEZKUR İHBARNAMEDE;

Dosya kapsamına göre; Aksaray 4. Asliye Ceza Mahkemesince, suça sürüklenen çocuklar Abdullah ve Melihcan’ın teşhise elverişli fotoğrafları ile görüntülere ilişkin CD’nin kriminal incelemeye gönderilerek rapor aldırılmadığı, tanığa suça sürüklenen çocukların teşhis işleminin yaptırılmadığı gerekçesiyle iddianamenin iadesine karar verilmiş ise de, 5271 sayılı CMK’nın 170. maddesinde, iddianamede bulunması gereken hususların neler olacağının gösterildiği, aynı Kanun’un 174/1. maddesinde ise iddianamenin hangi hallerde iadesine karar verileceğinin belirtildiği, 5271 sayılı CMK’nın 170/2. maddesinde yer alan “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.” hükmü uyarınca Cumhuriyet savcısının dava açmasının zorunlu olduğu ve suçun hukuki nitelendirilmesinin de Cumhuriyet savcısına ait olduğu, bilirkişi raporu alınmamasının iddianamenin iadesi sebebi olmadığı, kaldı ki dosya kapsamına göre, fotoğraf çözümleme tutanağı ile motosikletin yanında suça sürüklenen çocuk Baran’ın olduğunun tespit edildiği, suça sürüklenen çocuklar Abdullah ve Baran’ın ifadeleri nazara alındığında görüntülerdeki kişilerin suça sürüklenen çocuklar olduğunun anlaşıldığı, mevcut delillerin kamu davası açılması için yeterli olduğu, mahkemesince iddianamede gösterilen olaylarla ilgili olarak ibraz edilen deliller ve yargılama sırasında toplanacak diğer delillerin birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın bu yönden de kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden anılan kararın bozulması gerektiğinin ihbar olunduğu anlaşılmıştır.

Gereği görüşülüp düşünüldü:

Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbar yazısı, incelenen dosya içeriğine göre, 5271 sayılı CMK’nın 52/2. maddesi gereğince yüzleştirme işleminin kural olarak kovuşturma aşamasında yapılması gerekir. Ancak, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde soruşturma aşamasında da yapılabilir. Somut olayda tanık Recep’le suça sürüklenen çocukların yüzleştirilmesinde gecikmesinde sakınca bulunan bir halin söz konusu olmadığı dosya kapsamından anlaşıldığından istemin kabulü ile Aksaray Ağır Ceza Mahkemesinin 27.01.2016 tarihli 2016/112 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi, uyarınca (BOZULMASINA), aynı maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına (İADESİNE), 21.06.2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/739 Karar: 2016/1929 Tarih: 20.06.2016

  • CMK 52. Madde

  • Tanıkların Dinlenmesi

A- ) Sanık M. hakkındaki hükmün incelenmesi:

Gerekçeli kararın başlık bölümünde suç tarihlerinin “14.08.2014, 17.08.2014 ve 19.08.2014” yerine “14.08.2014, 17.08.2014, 19.08.2014, 20.08.2014, 08.09.2014, 01.10.2014 ve 02.10.2014” olarak gösterilmesi, Mahkeme tarafından düzeltilmesi mümkün maddî hata olarak kabul edilmiştir.

Isparta 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nce 20.12.2012 tarihinde 2012/87 esas ve 2012/927 karar sayı ile verilen ve tekerrür oluşturan 10 ay 25 gün hapis cezası nedeniyle, sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 58. maddesinin 6, 7. fıkralar 6 ve 7. fıkralarının uygulanmaması, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni sayılmamıştır.

Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu

olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile eleştiri dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanık ve müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA, Başkan Vekili’nin hükmün tekerrür yönünden bozulması gerektiğine dair karşı oyu ve oy çokluğuyla

B- ) Sanık Y. hakkındaki hükmün incelenmesi:

Gerekçeli kararın başlık bölümünde suç tarihlerinin “17.08.2014, 19.08.2014, 20.08.2014 ve 08.09.2014” yerine “14.08.2014, 17.08.2014, 19.08.2014, 20.08.2014, 08.09.2014, 01.10.2014 ve 02.10.2014” olarak gösterilmesi, Mahkeme tarafından düzeltilmesi mümkün maddî hata olarak kabul edilmiştir.

Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile eleştiri dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanık ve müdafilerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA, oy birliğiyle,

C- ) Sanık H. hakkındaki hükmün incelenmesi:

Gerekçeli kararın başlık bölümünde suç tarihlerinin “17.08.2014, 20.08.2014 ve 08.09.2014” yerine “14.08.2014, 17.08.2014, 19.08.2014, 20.08.2014, 08.09.2014, 01.10.2014 ve 02.10.2014” olarak gösterilmesi, Mahkeme tarafından düzeltilmesi mümkün maddî hata olarak kabul edilmiştir.

Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile aşağıda belirtilenin dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanık ve müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Sanıkta ele geçirilen 820 TL paradan 180 TL’sinin 08.09.2014 tarihinde uyuşturucu madde satın alan H. Y. ve M. D. tarafından verildiği, kalan 640 TL’nin suçtan elde edildiğine dair yeterli delil bulunmadığı gözetilmeden, 180 TL’nin müsaderesine ve kalan 640 TL’nin sanığa iadesi yerine tamamının müsaderesine karar verilmesi,

Yasaya aykırı, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA; ancak bu durumun yeniden yargılama yapılmaksızın CMUK’nın 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasının “10” numaralı paragrafının 3. bendinde yer alan “Adli emanetin 2014/1519 sırasında kayıtlı 820 TL paranın uyuşturucu ticaretinden elde edildiği anlaşılmakla 55/1 maddesi uyarınca MÜSADERESİNE “ ibaresinin çıkarılması ve yerine “ Adli emanetin 2014/1519 sırasında kayıtlı 820 TL paranın 180 TL’sinin suçtan elde edildiği anlaşıldığından TCK’nın 55. maddesinin 1. fıkrası uyarınca müsaderesine, kalan 640 TL paranın suçtan elde edildiğine dair yeterli delil bulunmadığından bu paranın sanık H..’ye iadesine” ibaresinin yazılması suretiyle, hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, oybirliğiyle,

D- ) Sanık M. hakkındaki hükmün incelenmesi:

Gerekçeli kararın başlık bölümünde suç tarihlerinin “01.10.2014 ve 02.10.2014” yerine “14.08.2014, 17.08.2014, 19.08.2014, 20.08.2014, 08.09.2014, 01.10.2014 ve 02.10.2014” olarak gösterilmesi, Mahkeme tarafından düzeltilmesi mümkün maddî hata olarak kabul edilmiştir.

Bir suç işleme kararının icrası kapsamında 01.10.2014 tarihinde Y.’a 02.10.2014 tarihinde ise A.’e eroin satan sanığın cezasının, zincirleme suçla ilgili TCK’nın 43. maddesi uyarınca artırılması gerektiğinin gözetilmemesi, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni sayılmamıştır.

Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile eleştiri dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanık ve müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA, oybirliğiyle,

E- ) Sanık F. hakkındaki hükmün incelenmesi:

Gerekçeli kararın başlık bölümünde suç tarihlerinin “14.08.2014, 17.08.2014 ve 19.08.2014” yerine “14.08.2014, 17.08.2014, 19.08.2014, 20.08.2014, 08.09.2014, 01.10.2014 ve 02.10.2014” olarak gösterilmesi, Mahkeme tarafından düzeltilmesi mümkün maddî hata olarak kabul edilmiştir.

Gizli soruşturmacı ancak TCK’nın 220. maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan “örgüt kurma” ve “örgütü yönetme” suçları ile örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olması şartıyla 139. maddede sınırlı olarak sayılan diğer suçlar için görevlendirilebilir. Bunlar dışındaki suçlar sebebiyle görevlendirilen gizli soruşturmacı “adlî kolluk görevlisi” ise kollukla ilgili kanunlar ile hükümlerde yer alan genel yetkisi ve görevi kapsamında olmak üzere, Cumhuriyet savcısının sözlü veya yazılı emirleri doğrultusunda delil toplayabilir. Bu nitelikte topladığı deliller hukuka uygundur. Bu nedenle, örgütlü olmayan suçlar için gizli soruşturmacı olarak görevlendirilen ve adlî kolluk görevlisi olan kişinin statüsü “adlî kolluk görevlisidir.”

Adlî kolluk görevlisi tarafından düzenlenen rapor ve/veya tutanak dışında, sanığın mahkûmiyetine yeterli ve kesin delil yoksa ve sanık bu tutanak ve/veya rapora itiraz etmiş ise, adlî kolluk görevlisi tanık olarak dinlenmelidir. Adlî kolluk görevlisi, diğer tanıklar gibi kimlikleri gizlenmeden dinlenmelidir.

Sanığın, somut olaylarla ilgili isnat olunan suçları kabul etmediğini, 14.08.2014, 17.08.2014 ve 19.08.2014 tarihlerinde kimseye esrar satmadığını, tutanakta belirtilen sözleri söylemediğini savunması dikkate alınarak;

1- ) 14.08.2014 tarihli suçla ilgili olarak 325 ve 504 numaralı adli kolluk görevlilerinin kimlikleri gizlenmeden, sanık ve müdafiine soru sorma hakkı da tanınarak ayrı ayrı tanık olarak dinlenmeleri, sanık F.’in kendilerini yanına çağırıp “Cigara mı alacaksınız? Biz çözelim.”, diğer sanık M.’ya hitaben de “Abilerin işlerini biz çözelim, uzağa gitmesinler” deyip demediğinin sorulması,

2- ) 17.08.2014 tarihli suçla ilgili olarak 325 ve 504 numaralı adli kolluk görevlilerinin tanık olarak dinlenmesi, sanık F..’in seslenerek kendilerini durdurup durmadığının, diğer sanık Y.’e “Abilerimin işini çözelim, sağlam ver” deyip demediğinin ve diğer sanık Y. tarafından esrarın satılmasından sonra “Bizden zarar gelmez, çekinmeyin, buraya gelin, burası da bizim” deyip demediğinin sorulması,

3- ) 19.08.2014 tarihli suçla ilgili olarak 438 ve 445 numaralı adli kolluk görevlilerinin kimlikleri gizlenmeden, sanık ve müdafiine soru sorma hakkı da tanınarak tanık olarak dinlenmeleri, sanık F.’in kendilerine hitaben “Kime baktınız, ne alacaksınız, biz çözelim, şeker de var, cigarada var “, diğer sanık M.’ya hitaben de “cigara, cigara” deyip demediğinin sorulması,

Sonucuna göre, tüm deliller birlikte tartışılarak sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile ve kolluk görevlilerinden bazılarının CMK’nın 52. maddesinin 1. fıkrası ile 58. maddesinin 1. fıkrasına aykırı olarak kimlikleri gizlenip birlikte dinlenmek suretiyle hüküm kurulması,

SONUÇ : Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA, oybirliğiyle, 20.06.2016 tarihinde karar verildi.

KARŞI OY :

( Sanık M. hakkındaki hükümle ilgili )

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 17.04.2007 tarih ve 2007/71-98 Sayılı kararına yazdığım karşı oy gerekçemde belirttiğim nedenlerle;

Tekerrür, 5237 Sayılı TCK’nın birinci kitabının, üçünü kısmının, ikinci bölümünde yer alan “güvenlik tedbirleri” başlığı altındaki 58. maddesinde düzenlenmiş; aynı Kanun’un 7. maddesinde ise bir “infaz rejimi” olduğu belirtilmiştir.

Cezayı etkileyen bir neden olarak kabul edilmediğinden, gerek 1412 Sayılı CMUK’nın halen yürürlükte olan 326. maddesinin son fıkrasında, gerekse 5271 Sayılı CMK’nın 307.maddesinin ( 4 ) numaralı fıkrasında öngörülen “hükmün sanık lehine temyizi üzerine bozulmasından sonra yeniden verilen hükmün, öneki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz” biçimindeki kuralın kapsamı dışında kalmaktadır. Başka bir anlatımla, 5237 Sayılı TCK’nın 58.maddesinin 6 ve 7.fıkralarının uygulanmaması ya da uygulanması ile ilgili hata yapılması durumunda, temyizin sanık lehine olup olmadığına bakılmaksızın hükmün bozulması gerekir.

Somut olayla ilgili olarak, tekerrür oluşturan 10 ay 15 gün hapis cezasına dair mahkûmiyeti sebebiyle sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 58. maddesinin 6 ve 7.fıkralarının uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi yasaya aykırıdır.

Açıklanan nedenle, sanık hakkındaki hükmün bozulması gerektiği kanısını taşıdığımdan, tekerrür hükümlerinin uygulanmamasının eleştirilmesi ile yetinilerek hükmün onanması yönündeki görüşüne katılmıyorum.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/3797 Karar: 2014/28547 Tarih: 09.09.2014

  • CMK 52. Madde

  • Tanıkların Dinlenmesi

Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1)Yaşı küçük katılanın duruşmada dinlendiği sırada psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanında uzman bir kişinin hazır bulundurulmaması ve görüntülü veya sesli kayıt yapılmaması suretiyle 5271 sayılı CMK’nin 236/3, 52/3. maddelerine aykırı davranılması,

Kabule göre de;

2)Sanığın mağdure kızını 5237 sayılı TCK’nin 6/1-f-4. maddesi kapsamında silahtan sayılan keserle yaralama suçunda, 86/3. fıkrasında gösterilen kasten yaralama suçunun nitelikli hallerin birden fazla olması durumunda alt sınırdan uzaklaşılarak teşdiden belirlenen cezadan bir kez artırım yapılabileceği, her bir nitelikli hal için ayrı ayrı artırım yapılamayacağı gözetilmeden, yazılı şekilde iki kez artırım yapılmak suretiyle sanığa fazla ceza tayini,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, sanık ve üst Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 09.09.2014 gününde oy birliği ile, karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2012/7066 Karar: 2012/18612 Tarih: 26.09.2012

  • CMK 52. Madde

  • Tanıkların Dinlenmesi

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre sanık hakkında yalan tanıklık suçundan beraat kararı verilmiş olması karşısında O Yer Cumhuriyet Savcısının 191 ve yasal haklar hatırlatılmadığı yönündeki temyiz isteminin kapsamı ve CMK.nın 290. maddesi gereğince sanık yararına hukuki kurallara aykırılık sanığın aleyhine hükmün bozulması için Cumhuriyet Savcısına hak vermeyeceği kabul edilerek yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Tanık M. E.’a görevinin önemi anlatılıp, yemin verilmeden dinlenmesi ve anlatımlarının da bu biçimde tutanağa geçirilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 52,, 53,, 54 üncü maddelerine aykırı davranılması,

Sonuç: Yasaya aykırı ve O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz nedenleriyle tebliğnamedeki düşünce kısmen yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesinden başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 26.09.2012 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas: 2010/324 Karar: 2011/39028 Tarih: 17.11.2011

  • CMK 52. Madde

  • Tanıkların Dinlenmesi

1)5271 Sayılı C.M.K.nun 52. Maddesinin 1. Fıkras 1. Fıkrası uyarınca tanıkların kimliklerinin ayrı ayrı saptanıp her tanık ayrı ayrı ve sonradan dinlenen tanık yanında olmaksızın dinlenmeleri gerektiği gözetilmeden, 14.2.2007 tarihli keşifte dinlenen tutanak düzenleyici tanıklar İ. C. ve Z. D.’ın anlatımlarının birlikte tutanağa geçirilmesi suretiyle anılan maddeye aykırı davranılması,

2)5237 Sayılı T.C.K.nun 58/6. maddesinde tekerrür halinde hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirileceği ve ayrıca mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı öngörülmektedir. Aynı Kanunun 7. fıkrası uyarınca da hükümlülük kararında bu durumun belirtilmesi gerekmektedir. Mükerrirlere özgü infaz rejimi ve denetimli serbestlik tedbirlerinin yer aldığı 5275 Sayılı Kanunun 108. maddesinde ise, yalnızca mükerrirler hakkında tayin olunan özgürlüğü bağlayıcı ceza olan hapis cezalarının ne şekilde infaz edileceği belirtilmiş olup, bu maddede adli para cezasının infazı konusunda herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.

5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 106. maddesinde adli para cezasının infazı düzenlenmiş olup bu maddede mükerrirler hakkında hükmolunan “adli para cezasının” infazı hakkında düzenlemeye yer verilmemiştir. Bu durumda 5237 Sayılı T.C.K.nun 58, 3275 Sayılı Kanunun 106, 108. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, sanık hakkında adli para cezasına hükmolunduğu halde hükümlülük kararında mükerrirlere özgü infaz rejimine ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanamayacağı sonucu ortaya çıkmaktadır.

Yukarıda açıklanan sebeplerle sanık hakkında hükmolunan cezanın niteliği itibariyle 5237 Sayılı T.C.K.nun 58. maddesinin 6. fıkras 6. fıkrası uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilemeyeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, temyiz harcının istenmesi halinde iadesine, 17.11.2011 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2009/6477 Karar: 2011/6697 Tarih: 15.11.2011

  • CMK 52. Madde

  • Tanıkların Dinlenmesi

M. S.’yi kasten öldürmeye teşebbüsten ve izinsiz silah taşımaktan sanık T. Ş.’in yapılan yargılanması sonunda: hükümlülüğüne, M. S.’yi kasten öldürmeye teşebbüsten ve izinsiz silah taşımaktan sanık N. Ş.’in 223/2-e maddesi gereğince beraatine, genel güvenliği tehlikeye sokmaktan katılan-sanık M. S.’nin 223/2-a maddesi uyarınca beraatine, silahla tehditten sanık K. Ş.’e 27/1 maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına, N. Ş.’i kasten öldürmeye teşebbüsten sanık O. A.’a 25/2 maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına dair (Kastamonu) Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 5.3.2009 gün ve 30/57 Sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi C.Savcısı, sanıklar müdafileriyle müdahil vekili taraflarından istenilmiş olduğundan dava dosyası C. Başsavcılığından tebliğnameyle Dairemize gönderilmekle: incelendi ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

1)Gerekçeli karar başlığında sanık O.’ın doğum tarihinin 1.5.1961 yerine 30.4.1961 olarak, sanık N.’in doğum tarihinin 10.2.1939 yerine 9.2.1939 olarak ve katılan F.’in doğum tarihinin 20.1.1988 yerine 19.1.1998 olarak gösterilmesi, mahallinde düzeltilmesi olanaklı yazım hataları olarak görülmüştür.

2)Sanık M.’ın genel güvenliği kasten tehlikeye sokma suçundan beraatine dair hükmü gerekçeye yönelmeyen temyizde sanığın hukuki yararı bulunmadığından, müdafiinin bu hükme yönelik temyiz isteminin 317 nci maddesi uyarınca reddine karar verilmiş ve inceleme dışı bırakılmıştır.

3)Sanık K.’nin mağdur F.’i silahla tehdit suçundan hakkında 5237 Sayılı T.C.K.nun 27/2 maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına dair verilen hükme yönelik temyiz başvurusu bulunmadığından inceleme dışı bırakılmış, bu hükmü temyiz kapsamında görerek bozulması yönünde görüş bildiren tebliğnamedeki düşünce benimsenmemiştir.

4)Temyiz kapsamına göre; sanık T.’in kasten insan öldürmeye teşebbüs ve 6136 Sayılı Yasaya aykırılık suçlarından cezalandırılmasına, sanık O. hakkında mağdur N.’i kasten öldürmeye teşebbüs suçundan 25/2 maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına, sanık N.’in mağdur M.’ı kasten öldürmeye teşebbüs ve 6136 Sayılı Yasaya aykırılık suçlarından beraatlerine dair hükümlerin incelenmesinde;

a) Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 20.10.2009 gün ve 2009/1-85/242, 8.6.2010 gün ve 2010/1-35/140 Sayılı kararlarında açıklandığı üzere; sanıklardan birisinin savunulmasının diğer sanık yönünden savunmada zafiyet yarattığı durumlarda sanıklar arasında menfaat uyuşmazlığı bulunduğunun kabulü gerektiğinden; somut olayda, aynı suçtan yargılanan ve birlikte suç işledikleri iddia edilen sanıklar N. ve T. arasında menfaat uyuşmazlığı bulunduğu anlaşıldığı halde, sanıkların ayrı ayrı müdafiiler yerine aynı müdafii tarafından savunmalarının yapılması suretiyle 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun 38/1 ve 5271 Sayılı C.M.K.nun 152 nci maddelerine aykırı davranılması,

b) Devrekani Asliye Ceza Mahkemesi’nin 20.3.2006 tarihli talimat duruşmasında dinlenen tanıklar A. R., Ş., T., E. ve V.’nin ayrı ayrı ve sonraki tanıklar yanında bulunmaksızın dinlenmeleri gerektiği düşünülmeden, birlikte dinlenilmeleri suretiyle 5271 Sayılı C.M.K.nun 52/1 maddesine aykırı davranılması,

Sonuç: Usule aykırı olup, sanık O. müdafiiyle katılan M. vekilinin, sanık T. müdafiinin ve Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu sebeple yerinde görüldüğünden, diğer yönleri incelenmeksizin, hükümlerin tebliğnamadeki düşünce gibi 321 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15.11.2011 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS