Kendisi veya Yakınları Aleyhine Tanıklıktan Çekinme
CMK Madde 48
(1) Tanık, kendisini veya 45 inci maddenin birinci fıkrasında gösterilen kişileri ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan sorulara cevap vermekten çekinebilir. Tanığa cevap vermekten çekinebileceği önceden bildirilir.
CMK Madde 48 Gerekçesi
Madde, evrensel kural olan ve Anayasanın 38 inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.” biçimindeki ilkeyi iç hukukta yinelemektedir.
Getirilen kuralın anlamı esasta beyanda bulunan tanığın maddede söz konusu olanağı bazı sorular yönünden kullanabilmesidir. Yakınların kim olduğu 45 nci maddenin (1) numaralı fıkrasında gösterilmiştir.
Her hâlde tanığa tanıklıktan çekinebileceği ve sorulara cevap vermeyebileceği önceden bildirilecektir. Kişiye, haklarının yargı mercii tarafından hatırlatılması, adil yargılama yönünden çok esaslı bir güvence sayılmaktadır.
CMK 48 (Kendisi veya Yakınları Aleyhine Tanıklıktan Çekinme) Emsal Yargıtay Kararları
Ceza Genel Kurulu 2019/296 E. , 2019/578 K.
- CMK 48
- Tanıklıktan çekinme hakkına rağmen tanıklık yapılması
CMK’nın “Kendisi veya yakınları aleyhine tanıklıktan çekinme” başlıklı 48. maddesinde; “Tanık, kendisini veya 45 inci maddenin birinci fıkrasında gösterilen kişileri ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan sorulara cevap vermekten çekinebilir. Tanığa cevap vermekten çekinebileceği önceden bildirilir.” hükmü yer almaktadır. Tanıklıktan çekinmede, bütün hâlinde tanığın çekinme hakkı gündeme gelmekte; burada ise tanık, kendisine sorulan sorulardan kendisi ya da sayılan yakınlarını ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olanlar bakımından cevap vermeme takdirine sahiptir. Bu kapsam dışında kalan hususlarda tanığın, salt bu madde uyarınca çekinme hakkı bulunmamaktadır. Tanıklıktan çekinme hakkı olan kimselere, bu hakları, dinlenmeye başlamadan önce hatırlatılmalı ve bu haklarını kullanıp kullanmayacakları hususu da tutanağa yazılmalıdır. Tanıklıktan çekinme hakkı bulunan bir kimsenin bu hakkı hatırlatılmadan dinlenilmesi hâlinde beyanlarının kanıt olarak değerlendirilmesi de artık olanaksızdır. Kaldı ki CMK’nın 210/2. maddesinde “Tanıklıktan çekinebilecek olan kişi, duruşmada tanıklıktan çekindiğinde, önceki ifadesine ilişkin tutanak okunamaz.” hükmü getirilmiş olup bu hakkın sonradan kullanılması hâlinde önceki ifadelerinin dahi kanıt olarak kullanılması yasaklanmıştır. O hâlde tanıklıktan çekinme hakkı bulunan bir kimseye bu hakkının hatırlatılması zorunlu olup çekinmeyen tanığın tanıklığının yemin ile teyidinin gerekip gerekmediği CMK’nın 51. maddesi uyarınca bundan sonra hâkim tarafından takdir edilecektir. Ancak tanık yemin etmekten çekinebilir. Bu hususun kendisine bildirilmesi gerekir.
Öğretide de, ceza yargılaması normlarına ters düşülerek elde edilen delillerin yargı makamı tarafından değerlendirmeye alınmasının olanaksız olduğu kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla eğer bir delil, elde edilmesinde kanun koyucunun koşul öngördüğü bir delilse ve bu koşullara göre elde edilmemişse hükümde bu kanıta dayanılamayacaktır.
Dosyanın incelenmesinde; beyanları hükme esas alınan tanıkların kendi haklarında yürütülen soruşturmalarda müdafileri huzurunda alınan ifadelerinde kendi iradeleriyle beyanda bulunmuş olmaları, aşamalarda herhangi bir kimse tarafından kendilerine hukuka aykırı vaatte bulunduğuna ya da bu yönde zorlandıklarına dair delile dayanan somut iddialarının bulunmaması, kovuşturma aşamasında yapılan oturumlarda ayrıntıları SEGBİS kayıtlarından da anlaşılacağı üzere kendilerine tanıklığa ilişkin kanuni haklarının hatırlatılması, her birinin tanıklık yapacaklarını ve yemin de edeceklerini söyleyerek sanık ve müdafisinin de hazır bulunduğu ortamda beyanda bulunmuş olmaları karşısında; mahkeme hükmünün bu yönüyle hukuka aykırı delile dayanmadığı anlaşılmaktadır.
Yargıtay 2. Ceza Dairesi Karar : 2018/3836
- CMK 48
- CMK 48. madde hatırlatılmadan alınan tanık ifadesi geçersiz olup, ifadenin yeniden alınması gerekir.
Bozmadan sonra yapılan yargılama sırasında tanık olarak dinlenen sanığa 5271 sayılı CMK’nın 48. maddesi gereğince açıklama yapılmadan dinlenmesi nedeniyle tanık olarak verdiği ifadenin geçerli olmayacağı nazara alınarak sanığın bu ifadesinin geçerli olmadığı hatırlatılarak yeniden sorgusu yapılıp, mahkemede bildirdiği … isimli şahıs duruşmada dinlenerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir.
Yargıtay 18CD - Karar : 2017/14328
- CMK 48
- CMK 48. maddede düzenlenen çekinme hakkı hatırlatılmadan dinlenen tanığın beyanı hükme esas alınamaz.
CMK’nın 48. maddesinde düzenlenen, “Tanık, kendisini veya 45. maddenin birinci fıkrasında gösterilen kişileri ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan sorulara cevap vermekten çekinebilir. Tanığa cevap vermekten çekinebileceği önceden bildirilir.” şeklindeki hükme göre, suça konu binayı kendisinin yaptığını kabul eden tanık …‘a, anılan Kanun maddesine uygun şekilde tanıklıktan çekinme hakkı hatırlatılıp ifadesi tespit edilmeden, sözü edilen tanığın anlatımının hükme esas alındığının anlaşılması karşısında, tanığa CMK’nın 48. maddesideki usule göre çekinme hakkı hatırlatılıp ifadesi alınarak, sonucuna göre hakkındaki suç duyurusunun akıbetinin araştırılması, açılmış bir kamu davası bulunması halinde her iki dava dosyasının birleştirilmesi ve yargılamanın birlikte yürütülerek sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik kovuşturma sonucu beraat kararı verilmesi, bozma nedenidir.
Yargıtay 11. Ceza Dairesi Karar : 2019/1967
- CMK 48
- Sahte fatura düzenleme suçunda faturaları kullanan mükelleflerin CMK’nın 48. maddesi gereğince çekinme hakları hatırlatılmalıdır.
Faturaları kullanan mükelleflerin, CMK’nin 48. maddesi uyarınca çekinme hakları hatırlatılarak tanık sıfatıyla dinlenmesi; kendilerinden, sözü edilen faturaları hangi hukuki ilişkiye dayanarak kimden aldıklarının, sanığı tanıyıp tanımadıklarının ve faturaların alınması konusunda sanığın bir iştirakinin bulunup bulunmadığının sorulması, Sonucuna göre tüm deliller birlikte tartışılarak sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozma nedenidir.
Yargıtay 11. CD - Karar : 2019/2008
- CMK 48
- Tefecilik suçu nedeniyle yapılan yargılamada tanıklıktan çekinme hakkı
2008 yılında satış yapılan kişiler arasından, sanığın kredi kartlarından POS çekimi yaptığı kişilerin gerekirse sliplerden kredi kartları sahiplerinin belirlenmesi yönünde bankaya müzekkere yazılarak tespiti ile kanaat oluşturacak sayıda kişinin CMK’nin 48. maddesi uyarınca çekinme hakları hatırlatılarak tanık sıfatıyla dinlenmesi; kendilerinden, sanıktan gerçekten faturalardaki yazılı malları (kontör-yağ) alıp almadıklarının ve ticari ilişki sırasında kiminle muhatap olduklarının, sanığı tanıyıp tanımadıklarının sorulması gerekmektedir.
Yargıtay 18. CD - Karar : 2018/10990
- CMK 48
- İmar kirliliği suçu nedeniyle yapılan yargılamada CMK m.48 gereği tanıklıktan çekinme hakkı hatırlatılmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 184/1. maddesinde yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişinin eyleminin suç sayılması, sanıkların suça konu imalatı yapmadıklarını, sanıklardan taşınmazın en eski kiracısı olduğu anlaşılan …‘nun da kendisinin taşınmazı kiraladığı şekli ile kullandığını, o tarihlerde de bir kısım imalatın mevcut olduğunu savunması karşısında; mal sahibi belirlenerek, CMK’nın 48. maddesinde düzenlenen tanıklıktan çekinme hakkı hatırlatılıp beyanı alınarak, sonucuna göre hakkında suç duyurusunda bulunulması, dava açıldığı takdirde her iki dava dosyasının birleştirilmesi ve yargılamanın birlikte yürütülerek, dosyada mevcut 21/01/2014 tarihli tutanak mümzileri Emrah Kızılkaya ile Serkan Muhtar da dinlenilerek, hangi imalatın hangi tarihte ve kim tarafından yapıldığı, dava konusu imalatın bina vasfı taşıyıp taşımadığı ve ruhsata tabi olup olmadığı hususlarında ek rapor alınarak sanıkların hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik kovuşturma sonucu beraat kararı verilmesi, bozma nedenidir.
Yargıtay 3CD Esas : 2021/13786, Karar : 2023/1039
- CMK 48
- Suç ortaklarının tanıklığı halinde bir kişinin hem sanık hem de tanık olması önünde hukuki engel yoktur.*
Kural olarak ceza muhakemesinde taraf sıfatı bulunanların tanık olarak dinlenmemesi gerekir. Bu nedenle davanın tarafı olan sanık ve şüphelinin tanık olarak dinlenmesini Ceza Muhakemesi Kanunu düzenlememiş ancak şeriklerin tanıklığına imkan sağlamıştır.
Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, görülmekte olan davada yargılanan sanığın, suç ortağı hakkında tanık olarak dinlenilmesi mümkündür. CMK’nın 50. maddesinde soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olanlar tanık olarak dinlenebilirler, ancak bu tanıkların yeminsiz olarak dinlenmeleri gerekmektedir. Suç ortağının vereceği ifade, kendisinin de suçlanması sonucunu doğuracaksa, tanıklıktan çekinme olanağına sahiptir (CMK m.48).
CMK’nın 48. maddesinde, temelini Anayasanın 38/5. madde hükmünden alan ve adil yargılanma hakkını güvence altına alan bir düzenlemeye yer verilmiştir.
Çekinme hakkı hatırlatılmadan tanığa bu tür soruların yöneltilmesi sonucu alınan cevaplar hukuka aykırı biçimde elde edilen kanıt niteliğindedir, (CMK m.206/a ve m.217/2) hukuka aykırı delil de hükmü esas alınamaz (YCGK 12.11.2013 2013/1-251, 2013/454).
Sanığın kendisinin de katıldığı suçlarla ilgili tanık sıfatıyla dinlenmemesi, sanığın açıklamalarının delil niteliği taşımayacağı anlamına gelmemektedir. Örneğin, diğer örgüt üyeleri kabul etmediği halde örgüt üyelerinden birisinin suçu birlikte nasıl işlediklerini samimi olarak anlatması ve destekleyişi kanıtların da bulunması halinde elbetteki bu beyan delil olarak değerlendirilecektir. Bu bakımdan bir anlatımın “tanık beyanı” veya “sanık beyanı” olarak adlandırılmasının çok önemi de bulunmamaktadır.
Sanığın kendisinin katılmadığı, suç ortaklarının gerçekleştirdiği diğer suçlarla ilgili tanık sıfatıyla dinlenmesi mümkündür. Bir kişinin aynı suça iştirak etmediği takdirde iki sıfatı (tanık-sanık) birden taşınmasında engel bulunmamaktadır.
AİHM de suç ortaklarının tanıklığını kabul etmektedir. Mahkemeye göre ifadenin tanık tarafından değil de kendisi de sanık olan biri tarafından verilmiş olmasının hiçbir önemi bulunmamaktadır. Bu ifade elle tutulur derecede mahkumiyetin temeli olabilecek nitelikte ise, sözcüğün dar anlamında bir tanık tarafından mı, kendisi de sanık olan biri tarafından mı verildiğinden bağımsız olarak, iddia makamı için bir delildir. Çünkü mahkemeye göre, tanık teriminin AİHS sisteminde “özerk” bir anlamı bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak da AİHS’nin 6/1 ve 6/3-d maddesinin tanığa sağladığı güvenceler, sanık olup açıklamaları “tanıklık” olarak değerlendirilebilecek kişiler bakımından da devreye girebilecektir. Bu bağlamda AİHM’e göre, suça iştirak eden, olayın mağduru, şikayetçi devletin görevlendirdiği gizli/gizli olmayan soruşturmacı ya da tanık olabilir.
Yargılama makamları, yargılamanın taraflarınca ileri sürülen iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorundadır. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çekişmeli yargılama ilkeleri ışığında, taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması şarttır. Taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda, delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi zorunludur. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus, tarafların tanık ve bilirkişi incelemesi de dâhil dermeyan ettikleri delillerin değerlendirilmesi ve özellikle bu taleplerin reddi halinde, yargılama makamınca bu karara ilişkin tutarlı şekilde gerekçe gösterilmesi gereğidir (AİHM Vidal/Belgium, B.No. 12351/86, 22/04/1992).
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; hakkında silahlı terör örgütü kurma veya yönetme ya da silahlı terör örgütüne üye olma suçundan soruşturma veya kovuşturma bulunan kişilerin TCK’nın 221. maddesinde belirtilen etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak amacıyla verdikleri beyanların hükme esas alınmasına yönelik temyiz itirazlarında hukuka aykırılık bulunmamıştır.
Yargıtay 11CD - Esas : 2019/7618, Karar : 2023/107
- CMK 48
- Resmi belgede sahtecilik suçunda rızaya dayalı başkasının yerine imza atılması halinde CMK 48. madde uygulanarak tanık dinlenmelidir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.03.1992 tarih ve 80/98 sayılı kararında da belirtildiği üzere, belgede sahtecilik suçlarında önceden verilen rıza üzerine borçlu yerine onun imzasının atılmasında zarar verme bilinç ve iradesi ile hareket edilmediğinden suç kastından söz edilemeyeceği gibi rızanın açık veya zımni olabileceği ve özellikle iki kişi arasındaki ilişkiler, böyle bir rızanın varlığını ciddi olarak kabule elverişli olduğu takdirde, bu rızaya dayanarak başkasının yerine imza atan kimsede sahtecilik kastının varlığının kabul olunamayacağı nazara alındığında; dava dışı … … … Tic. Ltd. Şti.nin yetkilisinin açık kimlik ve adres bilgilerinin tespiti ile tanık sıfatıyla duruşmaya çağrılarak CMK’nın 48. maddesi uyarınca çekinme … hatırlatıldıktan sonra suça konu çekleri hangi hukuki ilişkiye dayanarak kime verdiği, sanığı tanıyıp tanımadığının sorulması; suç tarihlerinden önce mağdur lehine düzenlenen ancak sanık tarafından tahsil edilen başkaca çekler bulunup bulunmadığının araştırılması, gerekirse bu çekleri düzenleyen kişilerin tanık olarak dinlenmesi; mağdurun tarlalarının bulunduğu bölgeyi iyi bilen, sanık ve mağdur ile aralarında akrabalık ve husumeti bulunmayan üç kişinin açık kimlik bilgilerinin tespiti ile tanık olarak duruşmaya çağrılarak, mağdurun sahibi olduğu tarlaları sanığa icara verip vermediğinin sorulması, elde edilen tüm deliller tartışılarak, sanığın sahtecilik kastıyla hareket edip etmediğinin belirlenmesi, yüklenen suçun sübutunun kabulü hâlinde 5237 sayılı Kanun’un 211 inci maddesinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığı değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik araştırma ve incelemeyle hüküm kurulması, bozma nedenidir.
Ceza Genel Kurulu 2024/93 E. , 2024/148 K.
- CMK 48
- Örgüt mensubu kişilerin etkin pişmanlıktan yararlanarak tanıklık yapması mümkündür.
Örgüt mensubu olup etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak amacı ile tanıklık yapanların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerekecektir. CMK’nın “Kendisi veya yakınları aleyhine tanıklıktan çekinme” başlıklı 48. maddesi “Tanık, kendisini veya 45 inci maddenin birinci fıkrasında gösterilen kişileri ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan sorulara cevap vermekten çekinebilir. Tanığa cevap vermekten çekinebileceği önceden bildirilir.” şeklinde hükümler içermektedir.
Tanıklıktan çekinmede, bütün hâlinde tanığın çekinme hakkı gündeme gelmekte; burada ise tanık, kendisine sorulan sorulardan kendisi ya da sayılan yakınlarını ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olanlar bakımından cevap vermeme takdirine sahiptir. Bu kapsam dışında kalan hususlarda tanığın, salt bu madde uyarınca çekinme hakkı bulunmamaktadır.
Diğer yandan, CMK’nın “Yemin verilmeyen tanıklar” başlıklı 50. maddesi;
“(1) Aşağıdaki kimseler yeminsiz dinlenir:
a) Dinlenme sırasında onbeş yaşını doldurmamış olanlar.
b) Ayırt etme gücüne sahip olmamaları nedeniyle yeminin niteliği ve önemini kavrayamayanlar.
c) Soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olanlar.” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Doktrinde genel kabul gören görüşe göre örgütlü suçlar, anlaşma suçlarının bir türü olup çok failli suçlardandır. Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak da genel iştirak hükümlerinin ötesinde örgüt kurmak ve yönetmekten ayrı bir suç olarak düzenlenmiş ve cezai yaptırıma bağlanmıştır. Dolayısıyla, bu suç tipi açısından müşterek faillik suretiyle iştirak söz konusu olamayacaktır.
Bu bağlamda, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olduğu iddiasıyla farklı yürütülen bir muhakemenin şüpheli ya da sanık sıfatıyla süjesi olan failin, aynı örgüte üye olduğu iddiasıyla yargılanan diğer kişilerin varsa örgüt içerisindeki konumlarının ve örgütsel faaliyetlerinin tanığı konumunda olup bu kişiler hakkında görülmekte olan davalarda tanık sıfatıyla dinlenmesinde bir sakınca bulunmadığı gibi diğer sanığa atılı örgüt üyeliği suçuna müşterek fail sıfatıyla iştiraki de mümkün olmadığından, bu kişilerin eylemlerine ilişkin tanıklık yaptığı noktada tanıklıktan ve yeminden çekinme hakkı da söz konusu olmayacaktır.
Dosyanın incelenmesinde; beyanları hükme esas alınan tanıkların kendi haklarında yürütülen soruşturmalarda müdafileri huzurundaki ifadelerinde kendi iradeleriyle beyanda bulunmuş olmaları, aşamalarda herhangi bir kimse tarafından kendilerine kanuna aykırı vaatte bulunulduğuna ya da bu yönde zorlandıklarına dair delile dayanan somut iddialarının bulunmaması, kovuşturma aşamasındaki oturumlarda ayrıntıları SEGBİS kayıtlarından da anlaşılacağı üzere söz konusu tanıkların sanığa atılı suça ilişkin beyanda bulunmaları ve bu suça müşterek fail sıfatıyla iştirak etmemeleri nedeniyle tanıklıktan ve yeminden çekinme haklarının bulunmaması, bununla birlikte sanık ve müdafisinin de hazır olduğu ortamda beyanda bulunan tanıklara karşı sanık ve müdafisine tanıklara soru sorma ve bu beyanlara karşı savunma yapma haklarının etkin şekilde tanınmış olması hususları birlikte değerlendirildiğinde tanıkların dinlenilme usulleri ve bu beyanların değerlendirilerek hükme esas alınması açısından mahkeme hükmünün hukuka aykırı delile dayanmadığı anlaşılmaktadır.
Bazı hâllerde müdafisi huzurunda veya yargılandığı mahkemede etkin pişmanlık kapsamında beyanda bulunan şüpheli veya sanıklar, tanık sıfatıyla başka mahkemelerde dinlendiğinde, örgütten korkması veya değişik sebeplerle önceki anlatımından vazgeçtiği görülmektedir. Bu durumda hâkim önünde verilmiş bulunan ifadenin delil değeri yargılamayı yapan mahkemece tartışılıp değerlendirilmelidir.
Diğer delillerin ibrazında olduğu gibi beyan delili niteliğindeki tanıklar; kanuna aykırı olarak elde edilmiş ise, delille ispat edilmek istenen olayın karara etkisi yoksa veya istem sadece davayı uzatmak maksadıyla yapılmışsa mahkemece reddedilebilecektir. (CMK’nın 206/2. maddesi).
Delilin ortaya konulması istemi, bunun veya ispat edilmek istenen olayın geç bildirilmiş olması nedeniyle reddedilemez. (CMK’nın 207/1. maddesi). Somut olayda, bir kısım tanıkların dinlenilmesinin reddedilmesi, ispatı gereken olayın karara etkisi bulunmadığından hukuka aykırı görülmemiştir.
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/5387 Karar: 2018/36 Tarih: 08.01.2018
-
CMK 48. Madde
-
Kendisi veya Yakınları Aleyhine Tanıklıktan Çekinme
1- Resmi belgede sahtecilik suçundan açılan kamu davasında; sanığın aşamalardaki savunmalarında “… ve …‘ın kendisinden demir malzemesi aldıklarını bunun karşılığında çek verdiklerini, daha sonra bu çekin bedelinin ödenmediğini, …‘ya gittiğinde …‘le iş yaptıklarını söylediğini, suç konusu senedi düzenleyerek altına imza attığını, …‘in de kefil olarak senedi imzalamasını söylediğini, …‘nın senedi alarak gittiğini, imzalı şekilde geri getirdiğini, sahte imza atmadığını” savunması kriminal polis laboratuvarı tarafından hazırlanan 08.11.2012 tarihli raporda, senedin ön yüzündeki el yazıları, borçlu, kefil ve arka yüzdeki ikinci ciranta imzasının sanığın eli ürünü olmadığının belirtilmiş olması karşısında; gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından …‘nın CMK’nın 48. maddesi dikkate alınıp tanık sıfatıyla dinlenerek beyanlarının tespit edilmesi gerekirse çekin ön yüzündeki tanzime ilişkin el yazıları, borçlu ve kefil imzasının …‘ya aidiyeti yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılması, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tespit edilmesi gerekirken, eksik araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Kabule göre de;
a) 1136 sayılı Kanun’un 168 ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. maddesinin 5. fıkras 5. fıkrası uyarınca, beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık lehine maktu avukatlık ücretine hükmolunmaması,
b) Gerekçeli karar başlığında yanlış yazılan suç tarihinin, söz konusu belgenin icraya konulduğu tarih 31.01.2012 olduğunun gözetilmemesi,
Yasaya aykırı, sanık müdafii ile Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 08.01.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/10276 Karar: 2017/2554 Tarih: 06.04.2017
-
CMK 48. Madde
-
Kendisi veya Yakınları Aleyhine Tanıklıktan Çekinme
Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Mahkemelerin her türlü kararının gerekçeli olması Anayasa’nın 141/3 ve 5271 Sayılı CMK’nın 34,, 230, 289/g madde ve fıkralarının amir hükümleri gereğince, kararda iddia, savunma, sanığın leh ve aleyhindeki delillerin açıkça belirtilip tartışılarak, yasal öğelerin gösterilmesi gerektiği hususuna uyulmadan, sanığın savunmasında iş yerinde geçici olarak bulunduğunu beyan etmesi karşısında sanığın savunmasına niçin itibar edilmediği yönünde gerekçe gösterilmeksizin genel ifadelerle mahkumiyetine karar verilmesi,
Kabule göre;
1- )Sanığın aşamalardaki ifadesinde iş yerinde misafir olarak bulunduğunu, iş yeri çalışanı olan …‘ın arkadaşı olduğunu, …‘ın dışarı çıktığı esnada geçici olarak iş yerinde bulunduğu sırada arama yapıldığını beyan etmesi karşısında, soruşturma aşamasında ifadesi alınan ve iş yeri ile ilgisi olduğu anlaşılan … ve …‘ın CMK’nın 48.maddesi kapsamında tanık sıfatıyla dinlenmesi, gerektiğinde bu kişiler hakkında suç duyurusunda bulunularak sonucunun beklenmesi, dava açılması halinde birleştirme kararı verilmesi, dava açılmaması halinde evrakın celp edilerek denetime imkan verecek şekilde dosya içerisine alınmasından sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- )Suç tarihi ve suça konu eşyanın niteliğine göre, sanığa atılı eylemin 4733 Sayılı Kanun’un 8/4 maddesinde öngörülen suçu oluşturacağı gözetilmeden, 5607 Sayılı Yasa’ya muhalefet suçundan mahkumiyet hükmü verilmesi,
3- )Adli para cezasının gün karşılığı miktarının belirlenmesi, takdiri indirim nedenlerinin ve tekerrür hükümlerinin uygulanması sırasında uygulama maddelerinin ilgili fıkraları gösterilmemesi suretiyle CMK’nın 232/6.maddesine muhalefet edilmesi,
4- )Kaçak sigaraların müsaderesi hususunda dava açılmadığı halde yazılı şekilde müsaderesine dair hüküm kurulması,
5- )TCK. 58. maddeye göre adli para cezaları için tekerrür hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmamasına karşın, hem adli para cezası hem de hapis cezasına hükmedilen sanık hakkında tekerrür hükümleri uygulanmasına karar verilirken hiçbir ayrım yapılmaksızın sanık hakkında TCK’nın 58. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına ve cezanın infazından sonra sanığın denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verilmesi,
Sanığın adli sicil kaydındaki ilamda iki ayrı suçtan mahkumiyet kararı bulunması karşısında, hangi mahkumiyet hükmünün tekerrüre esas alındığının belirtilmemesi,
6- )Suç tarihine göre suçtan doğrudan zarar görmeyen ve davaya katılma hakkı bulunmayan … katılan olarak kabulüyle lehine vekalet ücretine hükmedilmesi,
7- ) … vekilinin 20.05.2013 hakim havale tarihli katılma talebi hakkında karar verilmemesi ve karar başlığında katılan olarak gösterilmesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 Sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/1484 Karar: 2016/1887 Tarih: 16.06.2016
-
CMK 48. Madde
-
Kendisi veya Yakınları Aleyhine Tanıklıktan Çekinme
A- ) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Gümrük Müsteşarlığı’nın temyiz isteğinin incelenmesi:
Uyuşturucu ve uyarıcı madde suçları; 5237 Sayılı TCK’nın ikinci kitabının,”topluma karşı suçlar” başlıklı üçüncü kısmının, “kamunun sağlığına karşı suçlar” başlıklı üçüncü bölümünde düzenlenmiştir. Bu suçların mağduru toplumdur, kamudur. Kişilerin veya kurumların CMK’nın 237 . maddesi anlamında bu suçlardan doğrudan zarar görmeleri söz konusu olmadığından, açılan davaya katılmaya ve verilen hükmü temyiz etmeye hakları yoktur.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Gümrük Müsteşarlığı’nın sanıklar hakkında “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan açılan kamu davalarına katılma ve verilen hükümleri temyiz etme hakkı bulunmadığından, hazine vekilinin temyiz talebinin CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
B- ) Sanık Y. Ç. hakkındaki beraat hükmü ile sanıklar S. M., A. M. ve R. T. hakkındaki mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesi:
1- ) Sanık R.’ın, CMK’nın 48. maddesi uyarınca kendisini ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikteki sorulara cevap vermekten çekilebileceği bildirilmeden, 11.08.2011 tarihinde tanık olarak verdiği ifadesinin hükme esas alınması,
2- )Sanık R. hakkında aynı fiilden dolayı uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma sonucu, 18.01.2012 tarihinde 2011/733 soruşturma ve 2012/14 karar sayı ile “kovuşturmaya yer olmadığına” karar verildiği anlaşıldığından; bu kararla ilgili soruşturma dosyasının aslı veya onaylı örneğinin getirtilerek incelenmesi ve CMK’nın 172. maddesinin 2. fıkras 2. fıkrası dikkate alınarak, bu sanık hakkında sözü edilen karardan sonra temyiz konusu davanın açılması için gerekli yeni delil bulunup bulunmadığının ve buna bağlı olarak dava açılması şartının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
3- ) Mersin İl Emniyet Müdürlüğü’nün 30.06.2010 tarihli yazısında, 102 kilo eroinin S. Ş. liderliğindeki örgüt tarafından Ermenistan’dan Türkiye’ye ithal edildiğinin, bir bölümünün Mersin’de geri kalanın ise 15.04.2010 tarihinde İstanbul’da ele geçirildiğinin belirtildiği; S. Ş.’e bazı sanıklar hakkında İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 2010/208 esas sayılı kamu davası açıldığı, hükme esas alınan telefon konuşmalarının sözü edilen davaya ait olduğu, bu telefon konuşmalarına dair iletişimin tespiti kararlarının onaysız fotokopi ve dinlenen kişilerin isimlerinin silinmiş olduğu, sanık S. tarafından yapıldığı iddia edilen üç ayrı görüşmenin ikisinin çözüm tutanağının dosyada bulunmadığı; iletişimin tespitine dair kararlar ile çözüm tutanaklarının asıllarının İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin belirtilen dosyası içinde bulunduğu dikkate alınarak; sözü edilen dava dosyasındaki iletişimin dinlenmesi ve tespiti kararları ile telefon konuşmalarına dair çözüm tutanaklarının, ayrıca sanıkların ve varsa tanıkların ifadeleri ile olay tutanağının onaylı örneklerinin getirtilerek duruşmada okunup ilgililerden diyeceklerinin sorulması; daha sonra tüm deliller birlikte tartışılarak sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması,
SONUÇ : Yasaya aykırı, Cumhuriyet savcısı ile sanıklar S. ve R. ile müdafilerinin temyiz itirazları, ayrıca bu sanıkların müdafilerinin duruşmadaki savunmaları belirtilen sebeplerle yerinde olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükümlerin BOZULMASINA, tutuklama şartlarında değişiklik olmaması ve tutuklama tarihine göre sanıklar S. A. C. ve R. hakkındaki salıverilme isteklerinin reddine, 16.06.2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/14774 Karar: 2016/2659 Tarih: 03.03.2016
-
CMK 48. Madde
-
Kendisi veya Yakınları Aleyhine Tanıklıktan Çekinme
I- Sanık . hakkında kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde;
Sanık hakkında 62. maddesi uyarınca takdiri indirim uygulanırken sonuç hapis cezasının “3 yıl 1 ay 15 gün” yerine, “2 yıl 13 ay 15 gün” olarak eksik ceza tayini aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamış, 5237 sayılı TCK.nun 53. maddesindeki hak yoksunluklarının; Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararı gözetilerek infaz aşamasında değerlendirilmesi mümkün görülmüştür.
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre sanığın, yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Temel hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde, aynı gerekçelerle adli para cezasına esas birim gün sayısının alt sınırın üstünde belirlenmesi suretiyle hükümde çelişkiye neden olunması,
Yasaya aykırı ise de, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkında kurulan hükümde 5237 sayılı TCK.nun 245/1 madde ve fıkrası uyarınca hapis cezası yanında tayin olunan adli para cezasına esas alınan 120 günün 5 güne, 43. maddesi uyarınca ¼ artırım yapılarak tayin olunan 150 günün 6 güne, 62. maddesi uyarınca 1/6 indirim yapılarak hesaplanan 104 günün 5 güne ve 52. maddesi uyarınca tayin olunan 2080 TL’nin 100 TL’ye indirilmesi suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün oy birliğiyle (DÜZELTİLEREK ONANMASINA),
II- Sanık . hakkında kurulan hükme yönelik temyiz incelemesine gelince;
1- Sanığın ismi ile … İletişim ve Teknoloji Hizmetleri Ltd.Şti’ne kayıt yapılarak katılanın kredi kartı bilgileri kullanılmak suretiyle sonu … olan telefon numarasına kontör yüklendiği, sözkonusu hattın abonelik sözleşme bilgilerine göre suç tarihinde . isimli kişi adına kayıtlı olduğu, sanığın 2004 yılında kimliğini kaybettiğini ve atılı suçu işlemediğini beyan ettiği anlaşılmakla, abonelik sözleşmesinde açık kimlik bilgileri bulunan . isimli kişinin 5271 sayılı CMK.nun 48.maddesi uyarınca usulüne uygun olarak tanık sıfatıyla dinlenilmesi, sözkonusu hattın suç tarihinden önce ve sonrasına ait arayan-aranan numaralara ilişkin HTS kayıtlarının istenilmesi ile suç tarihine yakın tarihte görüşme yapılan kişilerin tespiti yapılarak tanık olarak dinlenilmeleri ve sanıkla irtibatlarının sağlanması suretiyle sözkonusu telefon numarasının sanık tarafından kullanılıp kullanılmadığının araştırılması, kontör yükleme işleminin yapılabilmesi için gerçekleştirilen kayıt işleminin ne surette gerçekleştirildiği araştırılarak, telefon yoluyla kaydın gerçekleşmesi halinde sözkonusu işlemi yapan telefon numarasının tespiti ile varsa işleme ait ses kaydının ilgili şirketten istenilmesi, sanığın sesi ile ses kaydı arasında karşılaştırma yapılması için bilirkişi raporu alınması, internet üzerinden işlemin yapılması halinde ise IP numarası ile kullanılan internet bağlantısının abone bilgileri araştırılmak suretiyle sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 esas 2015/85 karar sayılı iptal kararı gereğince 53. maddesinde yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
SONUÇ : Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 03.03.2016 gününde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/3993 Karar: 2015/3576 Tarih: 03.11.2015
-
CMK 48. Madde
-
Kendisi veya Yakınları Aleyhine Tanıklıktan Çekinme
Sanığın tanık olarak dinlendiği davaya konu olayda “kumar oynayan” sıfatıyla yer aldığı ve kumar oynamanın 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 34. maddesinde kabahat olarak düzenlendiği gözetildiğinde, sanığın olay mahalli dernekte kumar oynandığını söylemesi durumunda kendisinin de kumar oynadığını kabullendiği sonucu çıkacağına göre;
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu yöndeki uygulamaları ve 1982 Anayasasının “Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.” şeklindeki hükmü gözetilerek sanığın bu olayda CMK’nın 48.maddesi uyarınca tanıklıktan çekinme hakkının kabulüyle kendisine bu yönde hatırlatma yapılması gerekirken hatırlatma yapılmadan alınan beyanının yalan tanıklık suçunu oluşturduğundan bahisle cezalandırılmasına karar verilmesi,
Kabule ve uygulamaya göre de;
5237 sayılı TCK’nın 50/3. maddesinin5237 sayılı TCK’nın 50/3. maddesinin “uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbirdir” hükmüne göre, fıkranın ( a ) bendinde belirtilen adli para cezasının, kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırım, diğer bentlerinde belirtilenlerin ise tedbir niteliğinde olduğu, TCK’nın 50/6. maddesinde seçenek tedbirlere uyulmaması halinde yapılacak uygulama düzenlemiş olup, infaz aşamasında seçenek yaptırım olan adli para cezasının yerine getirilmemesi halinde ise anılan fıkraya göre değil 5275 sayılı Kanunun 106/3. maddesi uyarınca uygulama yapılacağı gözetilmeden infazı da kısıtlar biçimde TCK’nın 50/6. maddesi gereğince ihtarat yapılması,
SONUÇ : Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 03.11.2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas: 2009/56695 Karar: 2011/34388 Tarih: 22.09.2011
-
CMK 48. Madde
-
Kendisi veya Yakınları Aleyhine Tanıklıktan Çekinme
Katılan kurum görevlileri tarafından düzenlenen 09.10.2006 tarihli Kaçak elektrik tesbit tutanağında, “sayacın mandalının düşürülmesi” suretiyle kaçak elektrik kullanıldığının belirtilmesi, sanığın atılı suçu kabul etmeyerek suça konu evden 2003 yılında evlenerek ayrıldığını, halası G. G. oturduğu, babası K. G. ile annesinin de aynı evde yaşadığını savunması, dosyada mevcut 25.07.2007 tarihli kolluk araştırmasında ise sanığın 55 numaralı evde 2004-2007 yılları arasında oturduğunun belirtilmesi karşısında suç tutanağının düzenlendiği tarih ve öncesinde suça konu 55 abone numaralı ve 11790424 numaralı sayacın bulunduğu konutta kim yada kimlerin hangi tarihlerde ne kadar süre ile oturduğunu önceki ve sonraki muhtarlık kayıtları ile gerektiğinde su ve telefon faturaları da getirtilerek ve yeniden kolluk araştırması yaptırılarak kesin olarak saptandıktan sonra kaçak tesbit tutanağında belirlenen kurulu güce göre suç tarihinden önceki ve sonraki dönemleri içeren tüketim belgelerinin ayrıntılı olarak karşılaştırılması yapılarak suç tarihinden önceki dönemde kaçak kullanımı gösteren belirgin bir düşme olup olmadığı tüketimin kurulu güce uygunluğu araştırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Sanığın halası olan ve kendisini ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte sorulara yanıt vermekten çekinme hakkı bulunan ve ifadesi hükme esas alınan tanık G. G.’e tanıklıktan ve yeminden çekinme hakkı bulunduğunun önceden Açıklanıp bildirilmemesi suretiyle 5271 Sayılı C.M.K.nun 45/1-d-3,, 48, 51. maddelerine aykırı davranılması,
Kabule göre de;
Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/5. maddesi gereğince beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafii ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, 22.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.