0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Sanığın Yükümlülüğü

CMK Madde 325

(1) Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir.

(2) (Değişik: 6/12/2006-5560/27 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi hallerinde de birinci fıkra hükmü uygulanır.

(3) Yargılamanın değişik evrelerinde yapılan araştırma veya işlemler nedeniyle giderler meydana gelmiş olup da, sonuç sanık lehine ortaya çıkmış ise, bu giderlerin sanığa yüklenmesinin hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında mahkeme, bunların kısmen veya tamamen Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verir.

(4) Hüküm kesinleşmeden sanık ölürse, mirasçılar giderleri ödemekle yükümlü tutulmazlar.



CMK Madde 325 Gerekçesi

Yargılama giderinin haksız çıkan tarafından ödenmesi ilkesi ışığında sanığa yükletilmesi, ceza yargılamasının mahkûmiyet veya buna eş bir hükümle sonuçlanmış olmasına bağlıdır.

Sanığın ceza veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi, hükmün geri bırakılması, cezanın veya davanın ertelenmesine karar verilmesi hâllerinde 377 nci maddenin son fıkrasında açıklanan tercüman giderleri ayrık olmak üzere tüm yargılama giderleri hükümlüye yükletilir. Ancak kamu davasının gerekli kılmadığı veya yanlışlıkla yapılan işlemlerin giderlerinden hükümlünün sorumlu tutulmaması gerekir.

Öte yandan, yargılama evrelerinde yapılan ve ödemelere neden olan araştırma ve işlemler sanık lehine sonuçlar ortaya çıkarmış, hâkim bu giderlerin sanığa yükletilmesinin hak ve adalete uygun olmayacağı kanısına ulaşmış ise kısmen veya tümüyle Devlet Hazinesine yükletilmesine karar verebilir.

Sanığın savunmalarının doğruluğunu desteklemesi, eylemin niteliğinde daha az cezayı gerektiren değişikliği veya yasal hafifletici nedenlerin belirlenmesini sağlaması, araştırma ve işlemlerin lehe sonuç ortaya çıkarmasına örnek olarak gösterilebilir.

Tüm bunların sonucunda sanığa verilen ceza ile yapılan gider arasında aleyhe aşırı ve adalet duygusuna aykırı ölçüsüzlük doğabilir. İşte hâkim bu durumları objektif ölçülerle ve gerekçesini de göstererek takdir hakkını, yargılama giderlerinin bir kısmı veya tamamını Devlet Hazinesine yüklemek biçiminde kullanabilecektir.

Hüküm kesinleşmeden yerine getirilmesi olanağı bulunmadığından, kesinleşmeden önce hükümlünün ölmesi durumunda mirasçıları yargılama giderlerini ödemekle yükümlü tutulmazlar.

Tasarı, maddenin son fıkrasıyla, dava sırasında içtenlikle, maddî gerçeğe uygun olarak suçunu itiraf eden veya ikrarda bulunan, böylece adaletin gerçekleşmesine hizmet ve yardımda bulunan sanığın yargılama giderinden bağışık tutulmasını, ona yargılama gideri yükletilmemesini uygun görmüştür.


CMK 325 (Sanığın Yükümlülüğü - Yargılama Giderleri) Emsal Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu 2020/254 E. , 2020/388 K.

  • CMK 325
  • Yargılama giderleri
  • Müdafi (avukat) ücreti gideri

Akıl hastası olan sanık hakkında işlediği sabit olan kasten yaralama suçundan ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olmakla birlikte sanık hakkında aynı zamanda TCK’nın 57/1. maddesi uyarınca akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerine hükmedildiğinden CMK’nın 325/1. maddesi uyarınca yargılama giderlerinin sanığa yükletilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak sanığın işsiz olduğunu ve herhangi bir geliri olmadığını beyan etmesi, dosya kapsamına göre sanığın mali imkânlara sahip olduğuna dair herhangi bir belirleme yapılamaması, müdafi talebi olmayan sanığa CMK’nın 150/2. maddesi uyarınca istemi aranmaksızın zorunlu olarak müdafi atanması karşısında; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesi hükmüne göre bu durumdaki bir sanığın müdafi yardımından ücretsiz faydalanması gerekmekte olduğundan, zorunlu müdafi ücretinin yargılama gideri olarak sanığa yükletilmesinde isabet bulunmamaktadır.


Yargıtay 12CD Esas : 2021/9658, Karar : 2023/2397

  • CMK 325
  • Yargılama gideri olarak avukatlık ücretine açılan dava sayısı kadar hükmedilmesi gerekir, tek davada temsil ettiği taraf sayısı birden fazla olsa bile tek avukatlık ücretine hükmedirilir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04.11.2021 tarihli ve 2018/12-98 esas, 2021/527 karar sayılı kararında vurgulandığı üzere; davacı veya sanıkların adedini ya da bir sanığın birden çok suç işlemiş olmasını değil, usulünce açılan ve avukat tarafından takip olunan dava dosyalarının sayısını esas ve ilke olarak alması, taraflara yükletilecek avukatlık ücretinin her dava dosyası için ayrı ayrı tayinini öngörmesi, ayrı ayrı dava açılmadıkça vekâlet ücretinin de ayrı ayrı belirlenmesinin ve katılanlara sunulan avukatlık hizmetinin bölünmesinin mümkün bulunmaması, avukatlık ücretinin temyiz aşaması da dahil kesin hüküm elde edilinceye kadar yapılan işin karşılığı olması, her ne kadar Tarife’nin 14 üncü maddesinin birinci fıkrasında katılan yararına avukatlık ücretine hükmedileceği düzenlenmiş ise de Avukatlık Kanunu’nun 164 üncü maddesinin son fıkrasında yer alan “Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir.” ve Tarife’nin 3 üncü maddesindeki “Yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti…” şeklindeki düzenlemeler göz önüne alındığında karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücretinin avukata ait olduğunun kabul edilmesi, yine bu ücretin belirlenmesinde, avukatın emeği, çabası, işin önemi, niteliği ve davanın süresi göz önünde tutulacak olup katılan sayısının tek başına ücretin belirlenmesinde kriter kabul edilmemesi hususları gözetildiğinde, kendilerini aynı vekille temsil ettiren katılanlar lehine mahkemece tek vekalet ücretine hükmedilerek, avukatlık ücretinin, Avukatlık Kanunu’nun 169 uncu maddesi ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 3 üncü maddesi uyarınca avukatın emeği, çabası, işin önemi, niteliği ve davanın süresi göz önünde tutularak tarifede yazılı miktardan az ve üç katından çok olamayacak şekilde belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde iki ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.


Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2017/19581 E. , 2017/12976 K.

  • CMK 325
  • Davanın düşmesi halinde yargılama giderleri sanığa yükletilemez.

Şikayet yokluğu nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verilmesi halinde 5271 sayılı CMK 325/1 maddesine aykırı olarak yargılama giderlerinin sanık üzerinde bırakılması,

Yasaya aykırı ise de, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususların, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükmün sanık aleyhine hükmolunan yargılama giderlerine ilişkin bölümün çıkarılarak yerine “ yapılan yargılama giderlerinin kamu üzerinde bırakılmasına “ ibaresi yazılması suretiyle diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTEREK ONANMASINA, 20.11.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi


Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2018/6644 E. , 2020/4162 K.

  • CMK 325
  • Bozma sanığın lehine ise bozmadan sonraki yargılama giderleri sanığa yükletilemez.

Önceki hükmün sanık tarafından temyiz edildiği ve Yargıtay bozma ilamının sanık lehine olduğu anlaşılmakla, CMK 325 hükmü gereğince bozma sonrası yapılan yargılama giderlerinin sanıktan tahsiline karar verilmesi, Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükmün TCK’nin 52/4. maddesinin uygulanmasına ilişkin paragraftan “ödenmeyen kısmın hapis cezasına çevrilmesine” ifadesinin çıkartılarak yerine “ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilebileceğinin ihtarına” ibaresinin eklenmesi ve yargılama giderine ilişkin bölümde yer alan “bozma ilamı sonrası yapılan 5 adet tebligat gideri 48,5 TL ile uzlaştırma gideri 115 TL olmak üzere toplam 196,85 TL” ifadelerinin hükümden çıkarılması ve “bozma sonrası yargılama giderinin Hazine üzerinde bırakılmasına’’ ibaresi eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 02/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/4630 Karar : 2018/1107 Tarih : 12.02.2018

  • CMK 325. Madde

  • Sanığın Yükümlülüğü

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Gerekçeli karar başlığında 03.01.2014 şeklinde yanlış yazılan karar tarihinin 31/12/2013 olarak mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüş, dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;

5271 sayılı CMK’nın 150/2. maddesi uyarınca, kovuşturma aşamasında suça sürüklenen çocuğu savunmak üzere bir avukatın görevlendirilmesi nedeniyle, zorunlu müdafii için ödenen avukatlık ücretinin, dosyadaki bilgilerden mali olanaklardan yoksun olduğu anlaşılan suça sürüklenen çocuğa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3-c maddesindeki düzenlemesine açıkça aykırı olarak yargılama gideri olarak yükletilmesine karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, … müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu aykırılığın aynı Kanun’un 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından “CMK 324 ve 325. maddeleri gereği ssç’ye soruşturma aşamasında tayin edilen müdafii için CMK Gereği Görevlendirilen Müdafi ve Vekillere Yapılacak Ödemelere İlişkin 2013 Yılı Tarifesine göre ödenen 182 TL ve kovuşturma aşamasındaki müdafi için ödenen 282 TL ücreti” ibaresinin çıkartılmasına karar verilmek suretiyle diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 12.02.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/342 Karar : 2018/533 Tarih : 24.01.2018

  • CMK 325. Madde

  • Sanığın Yükümlülüğü

Yağma suçundan suça sürüklenen çocuklar Recep Limon ve …‘un Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda mahkumiyetlerine ilişkin 15.07.2014 tarih ve 2014/206 Esas, 2014/255 Karar sayılı yerel mahkeme kararının suça sürüklenen çocuk savunmanları tarafından temyizi üzerine Dairemizin 08.11.2017 gün ve 2015/5304 Esas, 2017/4216 Karar sayılı ilamı ile hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA karar verildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.01.2018 gün ve Karar Düzeltme-2017/70736 sayılı yazıları ile maddi hatanın giderilmesi isteminde bulunulması üzerine;

Dosya Dairemize gönderilmekle okunarak gereği düşünüldü:

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A

5271 sayılı CMK’nın 6352 sayılı Yasanın 99.maddesi ile değişik 308.maddesi gereğince yapılan incelemede;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.01.2018 gün ve KD-2017/70736 sayılı yazısı ile özetle;

Suça sürüklenen çocuklar için baro tarafından görevlendirilen zorunlu savunman ücretlerinin suça sürüklenen çocuklardan alınmasına hükmedilemeyeceği, bu ücretin Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanacağı gözetilmeden, yazılı şekilde zorunlu savunman ücretinin sanıktan alınmasına hükmedilmesinin” bozma sebebi yapıldığı, ancak, CMUK’nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hüküm fıkrasından savunman ücretine ilişkin bölümler çıkartılmak suretiyle, hükümlerin düzeltilerek onanmasına karar verildiği, mahkemece “5271 sayılı CMK.nun 324. ve 325/2. maddeleri gereğince suça sürüklenen çocuklar … ve … hakkında belgelenen ortak gider olarak soruşturma aşamasında müşteki için CMK uyarınca görevlendirilen vekil ücreti (1/2) 94,00 TL, kovuşturma aşamasında müşteki için CMK uyarınca görevlendirilen vekil ücreti (1/2) 289,00 TL. olmak üzere toplam 383,00 TL. yargılama giderinin suça sürüklenen çocuklardan ayrı ayrı alınarak devlet hazinesine irat kaydına” karar verildiğinden, maddi hatadan kaynaklandığı anlaşılan bu hususun tashihi gerektiğinden bahisle itiraz edilmiştir.

Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/206 Esas, 2014/255 Karar 15.07.2014 tarihli kararı ile Dairemizin 08.11.2017 gün ve 2015/5304 Esas, 2017/4216 Karar sayılı ilamın incelenmesinde;

Zorunlu savunman giderinin suça sürüklenen çocuklara yargılama gideri olarak hükmedilmediği, mağdura atanan zorunlu vekil giderinin suça sürüklenen çocuklardan alınmasına karar verildiği anlaşılmakla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının (maddi hatanın düzeltilmesi) kabulüne karar vermek gerektiği anlaşılmıştır.

Yukarıda izah edildiği üzere:

1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının (İTİRAZININ) MADDİ HATANIN DÜZELTİLMESİ TALEBİNİN KABULÜNE,

2- Dairemizin 15.07.2014 gün ve 2015/5304 Esas, 2017/4216 Karar sayılı ilamındaki;

'’Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler kurulunun takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

T.C. Anayasası’nın 90. maddesinin son fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesi ışığında, 5271 sayılı CMK’nın 150, 234 ve 239. maddeleri ile 5320 sayılı Yasanın 13. maddesine dayanılarak hazırlanan, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, suça sürüklenen çocuklar için baro tarafından görevlendirilen zorunlu savunman ücretlerinin suça sürüklenen çocuklardan alınmasına hükmedilemeyeceği, bu ücretin Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanacağı gözetilmeden, yazılı şekilde zorunlu savunman ücretinin sanıktan alınmasına hükmedilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuklar … ve . savunmanlarının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak

BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla CMUK’nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hüküm fıkrasından savunman ücretine ilişkin bölümler çıkartılmak suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA’’ ilişkin ibaresi çıkartılarak,

Yerine ‘‘Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre suça sürüklenen çocuklar … ve … savunmanının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, eleştiri dışında usul ve yasaya uygun bulunan hükmün tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA’’ ilişkin ibarenin eklenmesine,

Dairemizin 08.11.2017 gün ve 2015/5304 esas, 2017/4216 Karar sayılı ilamındaki maddi hatanın, yukarıda belirtilen şekilde düzeltilmesine ve kararın diğer yönlerinin aynen korunmasına, 24.01.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/16337 Karar : 2017/28698 Tarih : 21.12.2017

  • CMK 325. Madde

  • Sanığın Yükümlülüğü

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararların niteliği ile suç tarihine göre, dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Hakkında akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri uygulanan sanık …‘ün, CMK’nın 325/1. maddesi uyarınca yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerektiği gözetilmemiş ise de, karşı temyiz olmadığından bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.

Ancak;

1-Akıl hastalığı nedeniyle ceza ehliyeti bulunmadığı saptanan sanığın, yüklenen suçları işlediğine ilişkin kanıtlar gösterilip tartışılarak eylemleri gerçekleştirip gerçekleştirmediğinin saptanması, eylemler gerçekleştirilmemiş veya kanıtlanamıyor ya da suç oluşturmuyorsa beraatine, eylemler kanıtlandığı ve suç oluşturduğu takdirde ise akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirine hükmolunması gerekirken, her suç açısından mevcut deliller tartışılıp değerlendirilmeden, yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,

2-Kabule göre de;

02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu, hakaret suçu yönünden ise, uzlaşma önerisinin yapıldığı tarihte 5271 sayılı CMK’nın 253/3. maddesinde engel bulunduğu ancak yeni düzenleme karşısında bu suç yönünden de uzlaşma önerisinde bulunulması gerektiği, anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 21/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/4473 Karar : 2017/4370 Tarih : 31.05.2017

  • CMK 325. Madde

  • Sanığın Yükümlülüğü

1) Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan; TCK’nın 221/2, CMK’nın 223/4-a uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına

2) Tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi suçundan; CMK’nın 223/2-b-e maddesi uyarınca beraat

3) 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan; CMK’nın 223/2-b-e maddesi uyarınca beraat

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere göre Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1- Tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi suçu ile 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan hükümlerde delil yetersizliğinden dolayı yüklenen suçları işlediğinin sabit olmaması nedeniyle suça sürüklenen çocuğun beraatine hükmolunmuş ise de; hüküm fıkrasında “CMK’nın 223/2-e” maddesi yerine “CMK’nın 223/2-b-e” maddesi uyarınca beraatine hükmolunması,

2- Silahlı terör örgütüne üye olma suçu yönünden kurulan hükümde;

a) Etkin pişmanlıktan yararlanan suça sürüklenen çocuk hakkında TCK’nın 221/5. maddesi uyarınca bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

b) (a)’da belirtilen bozma sebebine göre; CMK’nın 325/1. maddesi gereğince yargılama giderlerinin suça sürüklenen çocuktan tahsiline karar verilmemesi,

Bozmayı gerektirmiş olup, söz konusu hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1 maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, silahlı terör örgütüne üye olma suçu yönünden kurulan hüküm fıkrasına 2. fıkra olarak “Suça sürüklenen çocuk hakkında TCK’nın 221/5. maddesi uyarınca 1 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine hükmolunmasına” yazılmak suretiyle; tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi suçu ile 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçları yönünden suça sürüklenen çocuğun ayrı ayrı beraatine dair hükmün 2 no.lu paragrafından “CMK nun 223/2-b-e” ibaresi çıkartılarak yerine “CMK’nın 223/2-e” ibaresi yazılmak suretiyle; yargılama giderlerine dair “Yargılama giderinin Hazine üzerinde bırakılmasına” şeklindeki hüküm fıkrasının tümüyle çıkartılarak yerine “Yargılama gideri olarak hesaplanan 4 adet tebligat gideri karşılığı 36,00 TL, bilirkişi ücreti 100,00 TL olmak üzere toplam 136,00 TL’nin CMK’nın 325/1. maddesi uyarınca suça sürüklenen çocuktan tahsiline” ibaresinin yazılması suretiyle, diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 31.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/36773 Karar : 2017/6836 Tarih : 31.05.2017

  • CMK 325. Madde

  • Sanığın Yükümlülüğü

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede:

1- Suça konu binanın yıkım ve ruhsata uygun hale getirme işlemlerinin bir kısmının ilgili belediye tarafından gerçekleştirilmiş olması karşısında, sanığın TCK’nın 184/5. maddesindeki düzenlemeden faydalanabilmesi için yıkım masraflarını karşılayıp karşılamadığının araştırılması gerektiği gözetilmeden eksik incelemeyle hüküm verilmesi,

2- Kabule göre de;

5271 sayılı CMK’nın 325/1 inci maddesi gereğince, ancak ceza veya güvenlik tedbirine mahkumiyet halinde, yargılama giderlerinin sanığa yükletilmesinin mümkün olması ve sanık hakkında açılan kamu davasının düşmesine karar verilmesi karşısında, katılan lehine hükmolunan vekalet ücreti de dahil olmak üzere yargılama giderlerinden sanığın sorumlu tutulamayacağının düşünülmemesi,

Kanuna aykırı ve katılan … vekili ile sanık … müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak, HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 31.05.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/23322 Karar : 2017/6195 Tarih : 23.05.2017

  • CMK 325. Madde

  • Sanığın Yükümlülüğü

Yerel mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararların niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08/10/2015 tarih, 2014/140 Esas ve 2015/85 sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararlarının da kapsam ve içerik itibarıyla infaz aşamasında mahallinde gözetilebileceğinden, bozma nedeni yapılmamıştır.

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçların sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Sanıkların birlikte sebebiyet verdikleri yargılama giderlerinden ayrı ayrı, ortak yargılama giderlerinden ise eşit olarak sorumlu tutulmalarına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık …‘ın temyiz nedeni bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından “Sanıkların bu davada sarfına neden oldukları 38 adet posta gideri olan 51,80 TL’nin ve 13 adet tebligat gideri olan 70,50 TL’nin toplamından oluşan 122,30 TL yargılama giderinin CMK’nın 325. maddesi gereğince sanıklardan yarı yarıya ve eşit olarak tahsili ile hazineye irad kaydına,” cümlesinin çıkarılarak yerine “Sanıkların birlikte sebebiyet verdikleri yargılama giderlerinden ayrı ayrı, ortak yargılama giderlerinden ise eşit olarak sorumlu tutulmalarına” cümlesinin eklenmesi suretiyle diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 23.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/5459 Karar : 2017/4818 Tarih : 22.05.2017

  • CMK 325. Madde

  • Sanığın Yükümlülüğü

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 38/A maddesinin 9. fıkrası uyarınca katılan vekilinin temyizinin süresinde olduğu anlaşıldığından ek tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

1-5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararı aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi” ve diğer objektif ve sübjektif koşulların varlığı halinde, CMK’nın 231/5. maddesi gereğince, sanık hakkında aynı Kanun’un 231/6-c maddesi de değerlendirilerek tespit edilen söz konusu zararın giderilmesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceği anlaşılmaktadır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 tarih ve 2008/11-250 Esas, 2009/13 sayılı kararında; “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarından biri olan zarardan kast edilen maddi zarar olup, bu zararın belirlenmesinde teknik bilgiye ihtiyaç duyulmayan hallerde hakim, kanaat verici basit bir araştırma yaparak zararı belirlemelidir.” denilmektedir.

Bu ilkeler çerçevesinde, her olaya özgü ayrı değerlendirme yapılarak, maddi zararın kanaat verici basit bir araştırma ile tespit edilebilmesi halinde zararın giderilebilmesi koşulundan bahsedilebileceği, somut olayda suçun işlenmesi ile ortaya çıkan ölçülebilir bir zarar bulunmadığı gibi, suç tarihi itibariyle sanığın adli sicil kaydı bulunmaması nedeniyle, sanık hakkında zararın ödenmemiş olması gerekçesi ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,

2-Karar başlığında, suç tarihinin 18/08/2011 olması gerekirken 17/08/2011 olarak yazılması,

3-Sanık hakkında hüküm kurulurken 365 gün temel cezanın 5846 sayılı Kanun’un 81/13. maddesi gereğince 1/3 oranında artırılıp, TCK’nın 62/1. maddesi gereğince 1/6 oranında indirimi sonunda sanığa netice olarak 405 gün adli para cezasına hükmedildikten sonra adli para cezasının bir gün karşılığı 20 TL’den paraya çevrilip 8100 TL adli para cezasına hükmedilmesi gerekirken hesap hatası sonucu 8060 TL adli para cezasına hükmedilmesi,

4-Yasal süresi içerisinde hak sahipliği belgelerini ibraz eden ve usule uygun olarak katılma kararı verilen … lehine, CMK’nın 325/1. maddesi ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı olup, sanık ve katılan vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, tebliğnameye kısmen uygun olarak HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 4 numaralı bozma nedeni bakımından aleyhe temyiz bulunmaması nedeniyle CMUK’nın 326/son maddesi uyarınca sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulması, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 22/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/33211 Karar : 2017/5703 Tarih : 15.05.2017

  • CMK 325. Madde

  • Sanığın Yükümlülüğü

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,

Hakkında akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri uygulanan sanığın, CMK’nın 325/1. maddesi uyarınca yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerektiği gözetilmemiş ise de, aleyhe temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı,

Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükümleri etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.

Ancak,

Akıl hastalığı nedeniyle kusur yeteneği bulunmadığı saptanan sanık hakkında, TCK’nın 57/1. maddesi uyarınca, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, infaz aşamasında belirlenmesi gereken, yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunun raporuyla tespiti lazım gelen, sanığın ne zaman serbest bırakılabileceği, sonrasında da tıbbi kontrol ve takibinin gerekip gerekmediği, takibin süre ve aralıkları konularında da karar verilmesi,

Kanuna aykırı ve sanık … müdafiinin temyiz iddiaları bu nedenle yerinde ise de, bu aykırılık yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte olduğundan, 5320 sayılı Yasanın 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca, temyiz edilen kararın açıklanan noktası, tebliğnamedeki isteme kısmen uygun olarak, TCK’nın 57. maddesinin uygulandığı hüküm fıkrasındaki akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına, bu amaçla yüksek güvenlikli bir sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınmasına, kısmından sonraki “TCK. 57/2 hükmü uyarınca sanığın yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca düzenlenecek raporda toplum açısından tehlikeliliğinin ortadan kalktığı veya önemli ölçüde azaldığı belirtildiği taktirde mahkeme kararı ile serbest bırakılabileceğine, İlgili sağlık kurulu tarafından TCK. m. 57/3 hükmü uyarınca düzenlenecek raporda, sanığın akıl hastalığının ve işlediği fiilin niteliğine göre güvenlik bakımından tıbbi kontrol ve takibinin gerekip gerekmediğinin, gerekiyor ise bunun süre ve aralıklarının belirtilmesine, bu halde TCK. 57/4 hükmü uyarınca tıbbi kontrol ve takibin raporda gösterilen süre ve aralıklarla, C. Savcılığınca sanığın teknik donanımı ve yetkili uzmanı olan sağlık kuruluşuna gönderilerek sağlanmasına” ibaresinin hükümlerden çıkarılması biçiminde HÜKÜMLERİN DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 15/05/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/1662 Karar : 2017/4609 Tarih : 24.04.2017

  • CMK 325. Madde

  • Sanığın Yükümlülüğü

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;

1- Sanığın, katılana ait motosikleti, bina eklentisinden belli olmayan bir vakitte çaldığı iddia edilerek hırsızlık ve konut dokunulmazlığını bozma suçlarından cezalandırılması istemiyle açılan davada, Mahkemenin 29/12/2011 tarihli ve 2010/42 E. ve 2011/140 K. sayılı kararıyla beraat kararı verildiği, hırsızlık suçundan verilen beraat kararının o yer Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemiz tarafından, 22/01/2014 tarihli, 2013/7417 E. ve 2014/1347 K. sayılı kararla, “katılana ait motosikletin 02/05/2008 tarihinde çalındıktan sonra 02/05/2010 günü tanıklardan … tarafından kullanılırken ele geçtiği, tanık İsmail’ in suça konu motosikleti sanıktan satış sözleşmesi karşılığında satın aldığını beyan ettiği, sanığın bu hususu kabul etmediği ve aralarında düzenledikleri satış sözleşmesindeki imzanın sanığın eli ürünü olmadığının Adli Tıp Kurumu raporu ile belirlendiği halde, tanıklar … ve …‘un motosikletin sanıktan satın alındığını söylediklerinin anlaşılması karşısında; mahkemece tanıklarla sanığın mümkün olduğu takdirde yüzleştirilmesi, mümkün değilse sanığın değişik açılardan çekilmiş fotoğraflarının adı geçen tanıklara gösterilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesi” nedeniyle bozulduğu, bozmadan sonra, tanık …‘un sanığı fotoğrafından teşhis edemediği, ancak tanık …‘un, daha önceden simaen tanıdığı sanığı kesin olarak teşhis ettiği, buna göre, suç eşyasının satın aldığına veya kabul ettiğine dair bir savunması da bulunmayan sanığın, 02/05/2008 tarihinde çalınan motosikleti aynı gün tanık …‘a sattığının sabit olduğundan, hırsızlık suçundan hakkında mahkumiyet kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, dosya içeriğine uygun olmayan yetersiz gerekçeyle suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,

2- Sanık hakkında, Kocaeli 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 31/03/2003 tarihli, 2003/185 E. ve 2003/422 K. sayılı mahkumiyet kararı yerine, suç tarihinden sonra kesinleşen yazılı mahkumiyet kararı esas alınarak 5237 sayılı TCK’nın 58. maddesinin uygulanması,

3- Tanık … tarafından ibraz edilen motorlu taşıt satış senedi üzerindeki imzanın sanık tarafından yazılıp yazılmadığının tespiti için Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınması için sarf edilen yargılama giderinin, imzanın sanık tarafından yazılmadığının tespit edilmesi karşısında, 5271 sayılı CMK’nın 325/3 maddesindeki düzenleme uyarınca, sanıktan alınmayıp Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan bu sebeplerden dolayı hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesi uyarınca yeni hüküm kurulurken bozma öncesi hükmolunan yaptırımın (cezanın) ve sonuçlarının ağırlaştırılamayacağı kuralının gözetilmesine, 24/04/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/14672 Karar : 2017/6660 Tarih : 27.02.2017

  • CMK 325. Madde

  • Sanığın Yükümlülüğü

Dolandırıcılık suçundan sanık …‘ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 157/1, 43, 168/2, 62/1 ve 52. maddeleri uyarınca 6 ay 7 gün hapis ve 40,00 Türk Lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 30/10/2014 tarihli ve 2014/227 esas, 2014/398 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 15/01/2015 tarihli ve 2015/3 değişik iş sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 23/12/2016 gün ve 94660652-105-34-14762-2016 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası … Cumhuriyet Başsavcılığının 05/01/2017 gün ve 2016/402514 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.

Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;

Benzer bir olaya ilişkin … 4. Ceza Dairesinin 07/10/2016 tarihli ve 2016/5539 esas, 2016/13189 sayılı ilamında da belirtildiği üzere, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 324/1. madde ve fıkrasında yer alan “(1) Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir.” şeklindeki hüküm ile yine anılan Kanun’un 325/1-2. madde ve fıkralarında yer alan “(1) Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir. (2) (Değişik fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.27.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi hallerinde de birinci fıkra hükmü uygulanır.” şeklindeki hükümler birlikte değerlendirildiğinde, katılanın kendisini vekil ile temsil ettirdiği ve sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğinin anlaşılması karşısında, katılan lehine sanık aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, anılan karara yönelik itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

… Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 tarih ve 2009/4-13-12 ile 11.03.2014 gün ve 2014/102-128 sayılı kararlarında da açıklandığı üzere, 5271 sayılı CMK’nın 231/5. maddesinde yer alan “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder” şeklindeki düzenleme gereğince, henüz varlık kazanmamış olan hükmün esasının denetlenmesinin aynı kanunun 231 ve 271. maddelerindeki düzenlemelere aykırı olacağı, hükmün içeriğindeki hukuka aykırılıkların ancak hükmün varlık kazanması halinde olağan ve olağanüstü yasa yolları ile denetime konu olabileceği, bu itibarla; açıklanması geri bırakılan mahkûmiyet hükmünün, hükmün açıklanması, düşme kararı verilmesi veya yeni bir mahkûmiyet hükmünün tesisinden sonra ancak temyiz ya da koşulları varsa kanun yararına bozma incelemesine konu olabilmesi, bu aşamadan sonra ancak hükmün içeriğindeki hukuka aykırılıkların denetlenebilecek olması karşısında, itiraz merci tarafından verilen kararda isabetsizlik bulunmadığından, Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 15.01.2015 tarih ve 2015/3 değişik iş sayılı kararına yönelik yapılan kanun yararına bozma isteminin 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince REDDİNE, 27.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/4008 Karar : 2016/4235 Tarih : 26.04.2016

  • CMK 325. Madde

  • Sanığın Yükümlülüğü

İlk derece mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle, 28.06.2014 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda değişiklik yapan 6545 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeler de gözetilip dosya incelenerek gereği düşünüldü:

5271 sayılı CMK’nın yargılama giderleri başlıklı 324/1. maddesinde yer alan “Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla devlet hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir” hükmü ve aynı Kanunun 325/1. maddesinde yer alan “Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi halinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir” hükmü dikkate alındığında, davaya konu olayda katılan mağdura baro tarafından tayin edilen vekile ödenen vekalet ücretinin yargılamanın yürütülmesi amacı ile yapılan bir harcama ve ödeme olması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve 5271 sayılı Kanunlarda da mağdur için tayin edilen vekile ödenecek olan vekalet ücretinin meccani olacağı veya sadece devlet hazinesinden karşılanacağı veya sanık ya da bir başkasına yüklenemeyeceğine dair bir hüküm de bulunmaması karşında, bu harcama ve ödemenin yargılama gideri olarak sanığa yükletilmesi gerektiğinden tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiş, hükümden sonra 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli, 29542 sayılı Resmî Gazete`de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamı ile verilen iptal kararının infaz aşamasında nazara alınması mümkün görülmüştür.

Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanık müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 26.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/5057 Karar: 2018/267 Tarih: 09.01.2018

  • CMK 325. Madde

  • Sanığın Yükümlülüğü

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

1-Kendisini vekille temsil ettiren katılan lehine, CMK’nın 325/1 ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 14/1. maddeleri uyarınca vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

2-02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunması, hakaret suçunun ise,suç tarihi itibariyle uzlaşma önerisinin yapıldığı sırada 5271 sayılı CMK’nın 253/3-son cümlesi uyarınca uzlaşma kapsamında bulunmadığının anlaşılması ve yeni düzenleme karşısında, hakaret suçu yönünden de uzlaştırma önerisinde bulunması gerektiği anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2, 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … ve katılan … vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine,09/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/36777 Karar: 2017/8886 Tarih: 13.09.2017

  • CMK 325. Madde

  • Sanığın Yükümlülüğü

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

1- ) Sanığın aşamalarda suça konu yazıları göndermediğini, pansiyonunda daha önce kalan misafirlerine yılbaşı kartı göndermek için aynı gün PTT’de bulunduğunu savunması, sanığın yine benzer eylemler sebebiyle yargılanıp hakkındaki beraat kararının kesinleştiği Denizli ( Kapatılan ) 7. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2013/365 E.- 2014/260 K. sayılı dosyasında dinlenen tanıkların da bu savunmaları destekler nitelikte anlatımlarda bulunduğunun anlaşılması ve katılanlara hitaben sanık tarafından gönderildiği iddia edilen yazıların sanığın eli ürünü olmadığına dair rapor düzenlenmesi karşısında, suç tarih ve saatlerinde mektupların gönderildiği PTT gişesinden başka bir şahsın işlem yapıp yapmadığı şüpheye mahal bırakmayacak şekilde araştırılarak ve sanık tarafından kendilerine tebrik kartı gönderildiği iddia edilen tanıklar dinlenilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,

2- ) Kabule göre de; Kendilerini vekille temsil ettiren katılanlar lehine, CMK’nın 325/1 ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık müdafii ile katılanlar vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki isteme uygun olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 13.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/43371 Karar: 2015/26673 Tarih: 09.04.2015

  • CMK 325. Madde

  • Sanığın Yükümlülüğü

Tehdit suçundan sanık M.’in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1,, 43/2, 62. maddeleri gereğince 6 ay 7 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5-8. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve katılanlar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 750,00’şer Türk lirası vekalet ücretinin her bir katılan lehine sanıktan tahsiline dair, Korkuteli Sulh Ceza Mahkemesinin 28.01.2014 tarihli ve 2013/226 esas, 2014/20 sayılı kararının, kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 13.10.2014 gün ve 339402 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:

İstem yazısında: “5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 325/1-2. maddesinde yer alan; “Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkum edilmesi halinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi hallerinde de birinci fıkra hükmü uygulanır.” şeklindeki düzenleme karşısında, katılanlara yönelik tek suç oluştuğu kabul edildiği halde, her bir katılan lehine ayrı ayrı vekalet ücretinin tahsiline karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.

I- Olay:

Tehdit suçundan sanık M. hakkında yapılan yargılama sonucunda, Korkuteli Sulh Ceza Mahkemesinin 28.01.2014 tarihli kararıyla, 6 ay 7 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, itiraz edilmeksizin kesinleşen bu kararın yargılama giderlerine ilişkin bölümünün infazı sırasında, sanık aleyhine tek bir vekalet ücreti yerine, katılan sayısınca vekalet ücretine hükmolunduğu gerekçesiyle kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.

II- Kanun Yararına Bozma istemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:

Birden fazla katılana karşı tek bir fiille tehdit suçunu işleyen ve mahkumiyetine karar verilen sanık hakkında, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca katılan sayısınca hükmolunan avukatlık ücretinin, hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

III- Hukuksal Değerlendirme:

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27.09.2011 tarih ve 2011/3-167 esas, 2011/194 karar sayılı kararında açıklandığı üzere; Avukatlık sözleşmesinden kaynaklanan avukatlık ücreti ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre karşı tarafa yüklenen avukatlık ücreti olarak ikiye ayrılan avukatlık ücreti, 1136 sayılı Avukatlık Yasasının 164. maddenin 1. fıkras 1. fıkrasında; “avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade eder” şeklinde tanımlanmıştır.

Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesi uyarınca hazırlanıp 28.12.2013 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve yerel mahkemenin karar tarihinde geçerli olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin “Ceza davalarında ücret” başlıklı 13/1. maddesindeki; “Kamu davasına katılma üzerine, mahkumiyete karar verilmiş ise vekili bulunan katılan lehine tarifenin ikinci kısım ikinci bölümünde belirlenen avukatlık ücreti sanığa yükletilir” şeklindeki hükmüne göre, sanığın mahkum olması halinde, kendisini vekille temsil ettiren katılan lehine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin ikinci kısım ikinci bölümüne göre vekalet ücreti ödenmesine karar verilmelidir. Katılan lehine vekalet ücretine hükmedilmesi için ceza davasının mahkumiyetle sonuçlanması ve katılanın kendisini hukuki yardımından yararlandığı bir vekille temsil ettirmesi yeterli olup, ayrıca vekilin duruşmaları takip etmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Zira tarifeye göre hükmedilmesi gereken vekalet ücreti, katılana vekili tarafından sunulan hukuksal yardımın şekli ve kalitesiyle ilintili olmayıp, katılanın kendisini vekil ile temsil ettirmesinin bir sonucudur.

Öte yandan, 5271 sayılı CMK’nın “Yargılama Giderleri” başlıklı 324/1. maddesindeki; “Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir” şeklindeki hüküm uyarınca avukatlık ücreti yargılama giderlerindendir. Bu nedenle, isteme bağlı olmaksızın diğer yargılama giderleri gibi avukatlık ücretine de kendiliğinden hükmedilmesi gerekir. Ancak bu durum, Ceza Genel Kurulunun 07.06.1971 gün ve 497-209, 07.02.1972 gün ve 447-72, 24.02.1975 gün ve 37-32, 14.06.2005 gün ve 66-65, 07.02.2006 gün ve 172- 10 sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere, vekalet ücretinin kişisel hak olma niteliğini değiştirmeyecektir.

5271 sayılı CMK’nın 325. maddesinde5271 sayılı CMK’nın 325. maddesinde ise; “(1) Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkum edilmesi halinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir.

(2) (Değişik: 6.12.2006-5560/27 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi hallerinde de birinci fıkra hükmü uygulanır.” hükümlerine yer verilmiştir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanık hakkında hastanede doktor ve hemşire olarak görevli olan beş katılana yönelik olarak, “…anneme bir şey olursa hepinizi öldürürüm…” diyerek tehdit ettiği iddiasıyla kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda sanığın eylemi sabit görülerek, TCK’nın 106/1,, 43/2, 62. maddeleri uyarınca 6 ay 7 gün hapis cezasıyla mahkumiyetine karar verilerek, hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı, ayrıca katılanlar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden, karar tarihindeki tarifeye göre, 750’şer TL vekalet ücretinin her bir katılan lehine sanıktan tahsiline karar verildiği görülmektedir.

Katılanlar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden sanığın mahkumiyetiyle sonuçlanan ceza davasında, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca lehlerine vekalet ücretine hükmedilmesi, yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerine göre zorunlu ise de; sanığın tek bir fiille beş katılana karşı aynı anda tehdit suçunu işlemesi, bu suçtan tek bir kamu davasının açılması, katılanların tek bir vekille temsil edilmeleri ve sanığın TCK’nın 43/2. maddesi uygulanmak suretiyle tek bir suçtan mahkum edilmesi karşısında; sunulan avukatlık hizmetinin bölünmesi mümkün olmadığından, tek bir avukatlık ücretine hükmolunması gerekirken, katılan sayısınca vekalet ücretine hükmolunması hukuka aykırıdır.

IV- Sonuç ve Karar:

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,

1- Tehdit suçundan sanık M. hakkında, Korkuteli Sulh Ceza Mahkemesinin 28.01.2014 tarihli ve 2013/226 esas, 2014/20 sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca kanun yararına BOZULMASINA,

2- Karardaki hukuka aykırılık sanığa daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmekle, aynı Kanun maddesinin 4-d fıkrası uyarınca, kararın 8. bölümünde yer alan “ 750’şer TL vekalet ücretinin her bir katılan lehine sanıktan tahsiline” ibaresinin karardan çıkarılarak yerine, “750 TL vekalet ücretinin sanıktan tahsil edilerek katılanlara verilmesine” ibaresinin eklenmesine, kararın diğer yönlerinin olduğu gibi bırakılmasına, 09.04.2015 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/33778 Karar: 2015/7398 Tarih: 26.02.2015

  • CMK 325. Madde

  • Sanığın Yükümlülüğü

Gereği görüşülüp düşünüldü;

Yerinde görülmeyen diğer itirazların reddine, ancak;

1)Sanık hakkında 32/1. maddesi uyarınca akıl hastalığı nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmeden önce, delillerin tartışılıp, değerlendirilmesi sureti ile suçun sübutu hakkında bir karar verilmesi gerektiği, sanığın üzerine atılı suçu işlediğinin kabul edilmesi halinde, sanık hakkında 32/1. ve uygulanabileceğinin gözetilmemesi,

2)Kabule göre; 5271 sayılı CMK’nın 325/1. maddesi gereğince akıl hastalığı nedeniyle koruma ve tedavi altına alınmasına yönelik güvenlik tedbirine hükmedilen sanığın yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerektiğinin gözetilmemesi,

Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı 321. maddesi uyarınca isteme uygun BOZULMASINA, 26/02/2015 gününde oy birliği ile, karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/23042 Karar: 2014/14908 Tarih: 17.09.2014

  • CMK 325. Madde

  • Sanığın Yükümlülüğü

Mala zarar verme suçu, başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanılış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddi varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.

Somut olayda; suça sürüklenen çocuk U.’un, babası A. ile birlikte pazarcılık yaptığı, olay gecesi sabaha doğru A.’ın alkollü bir haldeyken yine pazarcılık işiyle uğraşan şikayetçilerden mal satın almak istediği, şikayetçilerin ellerindeki malın bittiğini söylemesi üzerine aralarında tartışma yaşandığı, tartışmayı gören suça sürüklenen çocuk U.’un şikayetçileri basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde yaraladığı ve şikayetçilere ait kamyonetin tekerini kesip ön camını da kırdığı sabit olmakla mala zarar verme ve yaralama suçlarının oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.

Mala zarar verme suçundan hükmolunan kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın 5237 sayılı TCK’nın 50/3 maddesi uyarınca aynı maddenin birinci fıkrasındaki yazılı tedbirlerden birisine çevrilmesinde yasal zorunluluk olması karşısında; tayin olunan kısa süreli hapis cezası mahkemece, TCK’nın 50/1.b maddesi uyarınca “mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi” seçenek yaptırımına çevrilmiş ise de;

Mal varlığına yönelik bazı suçlarda etkin pişmanlığı düzenleyen aynı Kanun’un 168. maddesinde, failin, azmettirenin veya yardım edenin etkin pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme ya da tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde mağdurun rızası aranmaksızın, kısmî geri verme veya tazmin halinde ise mağdurun rıza göstermesi koşuluyla ve etkin pişmanlığın gerçekleştiği yargılama aşaması dikkate alınarak ceza indirimi öngörüldüğü, yasal bir indirim nedeninin, bundan yararlanmama iradesini ortaya koyan failin cezasını etkisiz kılacak biçimde aynen tazmin tedbirine çevrilme imkanının bulunmadığı, böyle bir uygulamanın, mağdurun zararını soruşturma veya kovuşturma aşamalarında gidermeyen faillere yeni bir olanak tanırken, soruşturma veya kovuşturma aşamalarında zararı ödeyen sanık veya sanıklar aleyhine ve adalete aykırı bir sonuç doğuracağı, maddenin düzenleniş amacının da bu şekilde yorumlanamayacağı gözetilmeyerek, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmayan suça sürüklenen çocuk hakkındaki hapis cezasının şikayetçilerin uğradığı zararın giderilmesi tedbirine çevrilmesi, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, suça sürüklenen çocuk müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

1- ) 5271 sayılı Kanun’un 325. maddesinde, cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilen sanığa yargılama giderlerinin yükletileceği düzenlenmiş ise de; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesinde, her sanığın kendi kendini savunmaktan başka, kendisinin seçeceği ya da mali olanaklardan yoksun bulunuyor ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanma hakkına da sahip olduğu belirtilmiş olup, Anayasa’nın 90. maddesinin son fıkrasında, usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmelerin kanun gücünde olduğu, Anayasa’ya aykırılıklarının ileri sürülemeyeceği ve temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası sözleşmelerle kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda uluslararası sözleşme hükümlerinin esas alınacağı belirtilmiştir. Anılan hüküm uyarınca, hâkim, uyuşmazlıklarda, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen ulusal kanunlarla, uluslararası sözleşmelerin çelişmesi durumunda, uluslararası sözleşme hükümlerine göre hareket etme durumundadır.

Bu açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirilmesi gerekirse;

CMK’nın 150/2. maddesi uyarınca, baroya yazı yazılarak 15-18 yaş grubunda bulunan suça sürüklenen çocuğun savunmasını yapmak üzere zorunlu müdafii görevlendirilmesi nedeniyle, müdafii için ödenen avukatlık ücretinin, dosyadaki bilgilerden mali olanaklardan yoksun olduğu anlaşılan suça sürüklenen çocuğa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesindeki düzenlemeye açıkça aykırı bir şekilde yargılama gideri olarak yükletilmesine karar verilmesi,

2- ) Suça sürüklenen çocuk hakkında hükmedilen seçenek yaptırımın gerekleri yerine getirmediği takdirde TCK’nın 50/7. maddesi uyarınca hükmü veren mahkemece tedbirin değiştirilebileceği gözetilmeden kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verileceğinin ihtarına karar verilmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu aykırılığın aynı Kanun’un 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hüküm fıkrasından TCK’nın 50/6 maddesi uyarınca yapılan ihtarların tamamen çıkartılması ve yargılama giderleriyle ( 4-a ) bölümündeki “… ile CMK. Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 5/3 maddesi gereğince Baro tarafından sanığa tayin edilen müdafii için 274 TL olmak üzere, toplam 304 TL” cümlesinin çıkartılması suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 17.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/14736 Karar: 2014/8153 Tarih: 01.07.2014

  • CMK 325. Madde

  • Sanığın Yükümlülüğü

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;

1- Sanığın suç tarihinde işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilir durumda bulunup bulunmadığı veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin azalmış olup olmadığı konusunda Cizre Devlet Hastanesinde görevli doktorlar tarafından düzenlenen 16.05.2011-23.09.2011 tarihli raporlar ile yargılama aşamasında sosyal inceleme uzmanı tarafından düzenlenen 21.11.2011 tarihli rapor arasındaki çelişkinin, Adli Tıp Kurumundan rapor alınarak giderilmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

2- Kabul ve uygulamaya göre de;

Hakkında güvenlik tedbirine hükmolunan sanığın, CMK’nın 325. maddesi gereğince yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden dolayı bozulmasına, 01.07.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/10164 Karar: 2017/147 Tarih: 11.01.2017

  • CMK 325. Madde

  • Sanığın Yükümlülüğü

Yerel Mahkemece bozma üzerine verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunan, CMK’nın 260/1. maddesi uyarınca hükmü temyize hakkı bulunduğu, hak sahipliği belgelerini yasal süresi içerisinde ibraz ettiği ve 25.03.2014 tarihli dilekçesinde katılma isteminde bulunduğu anlaşılan suçtan zarar gören nin temyiz dilekçesinin kapsamı ve içeriği karşısında, CMK’nın 237/2. maddesi uyarınca davaya katılmasına karar verilerek dosya görüşüldü:

KARAR : Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-) Sadece sanığın temyizi ile bozulan evvelki hükümde sanık hakkında 5846 Sayılı Kanun’un 81/4. maddesi uyarınca hükmedilen hapis cezasının TCK’nın 50/1-a maddesi uyarınca adli para cezasına çevrilerek 6.000 TL adli para cezası ve TCK’nın 52/2. maddesi uyarınca 80 TL adli para cezası olmak üzere toplamda 6.080 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bozma öncesi verilen kararın sanık lehine kazanılmış hak oluşturduğu gözetilerek, bozma sonrası aynı Kanun’un 71/1 ve 81/13. maddeleri uyarınca hüküm kurulmasından sonra infaz edilmesi gereken sonuç cezasının CMUK’nın 326/ son maddesi uyarınca bozma öncesi hükmedilen toplamda 6.080 TL adli para cezası olduğunun belirtilmesi ile yetinilmesi gerektiği gözetilmeyerek aynı Kanun’un 71/1 ve 81/13. maddeleri uyarınca hüküm kurulmasının akabinde yeniden aynı Kanun’un 81/4. maddesi uyarınca yazılı şekilde hüküm kurulması,

2-) Sanığa ek savunma hakkı verilmeden, iddianamede gösterilmeyen 5846 Sayılı Kanun’un 71/1, 81/13. maddelerinin uygulanması suretiyle CMK’nın 226/2. maddesine aykırı davranılması,

3-) Yasal süresi içerisinde hak sahipliği belgelerini ibraz eden ve usule uygun olarak katılma talebinde bulunanın lehine, CMK’nın 325/1 ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş ve sanık ile katılan vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca, tebliğnameye uygun olarak, BOZULMASINA, yeniden kurulacak hükümde CMUK’nın 326/ son maddesinin gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 11.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS