0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi

CMK Madde 308

(1) Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re’sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren bir ay içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.

(2) (Ek: 2/7/2012-6352/99 md.) İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.

(3) (Ek: 2/7/2012-6352/99 md.) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir.

Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının İtiraz Yetkisi

Madde 308/A

(1) (Değişik cümle: 28/3/2023-7445/22 md.) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kesin nitelikteki kararlarına karşı bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığı, re’sen veya istem üzerine, kararın kendisine verildiği tarihten itibaren bir ay içinde kararı veren daireye itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz. (Ek cümleler: 28/3/2023-7445/22 md.) Sanık aleyhine itiraz edilebilmesi için kararı etkileyecek nitelikte esaslı bir hatanın bulunması zorunlu olup, bu itiraz sanık veya müdafiine daire tarafından tebliğ olunur. Tebligat, ilgililerin dava dosyasından belirlenen son adreslerine yapılmasıyla geçerli olur. İlgililer, tebliğden itibaren iki hafta içinde yazılı olarak cevap verebilir. (Değişik cümleler: 17/10/2019-7188/30 md.) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı itirazı incelemek üzere ceza daireleri başkanlar kuruluna gönderir. Kurula gönderilen itiraz hakkında, kararına itiraz edilen dairenin başkanı veya görevlendireceği üye tarafından kurula sunulmak üzere bir rapor hazırlanır. (Ek cümleler: 17/10/2019-7188/30 md.) Kurulun itirazın kabulüne ilişkin kararları, gereği için dairesine gönderilir. Kurulun verdiği kararlar kesindir. Dörtten fazla ceza dairesi olan bölge adliye mahkemelerinde Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından daire başkanları arasından belirlenen ve dört üyeden oluşan başkanlar kurulu bu incelemeyi yapar. Başkanlar kurulunun bu maddeye ilişkin çalışma usul ve esasları, Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirlenir.



CMK Madde 308 Gerekçesi

Maddeye göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, ceza dairelerinin kararlarına karşı ilâmın veya düzeltme istemine ilişkin özel daire kararının kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilecektir.

İtiraz, daire kararında gerek maddî ve gerek usul hukukuna aykırı olduğu saptanan hususlara yönelik olabilir. İtiraz nedenlerinin açık ve gerekçeleriyle yazılı olarak bildirilmesi gerekir.

Ceza Genel Kurulu itirazda ileri sürülen nedenlerle bağlı olmaksızın kararı usul ve esas yönünden inceler.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, itirazın süresinde yapılıp yapılmadığını, ileri sürülen nedenin itiraz konusu olup olmayacağını inceledikten sonra, itiraz süresi geçmiş veya konu itiraz edilebilir değilse usulden ret kararı verir.

Süresinde ve itiraz edilebilir olduğu saptanırsa karar esastan incelenir. İtiraz yerinde bulunmazsa esastan ret kararı verilir; yerinde görürlerse karar yerine geçecek ve itiraz doğrultusunda, kurulun gördüğü nedenle karar verilir.


CMK 308 (Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi) Emsal Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu 2022/90 E. , 2022/190 K.

  • CMK 308
  • CMK’nın 308. maddesi uyarınca itiraz kanun yoluna, Yargıtay Ceza Dairelerinden biri tarafından temyiz veya kanun yararına bozma incelemesi sonucu verilen kararlar konu olabilir. Ceza Genel Kurulu kararları aleyhine itiraz edilemez.

Bölge Adliye Mahkemeleri ile kanunda açık hüküm bulunması durumunda ilk derece mahkemeleri kararlarının, temyizi sonucu Yargıtay ilgili Ceza Dairesince incelenmesi ile olağan kanun yolları sona ermektedir. Ancak bu aşamadan sonra 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi uyarınca olağanüstü kanun yolu olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın itirazı gündeme gelebilecektir.

5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi uyarınca itiraz kanun yoluna, Yargıtay Ceza Dairelerinden biri tarafından temyiz veya kanun yararına bozma incelemesi sonucu verilen kararlar konu olabilecektir. Her ne kadar olağanüstü kanun yollarına, kesin ve kesinleşmiş kararlara karşı gidilebildiği belirtilmiş ise de Ceza Genel Kurulunun 01.10.2013 tarihli ve 314-394 sayılı kararı başta olmak üzere istikrar kazanmış kararları ve yerleşmiş uygulamaya göre ceza dairelerince verilen bozma kararlarına karşı da olağanüstü itiraz kanun yoluna başvurabilir. İtiraz, daire kararında gerek maddî ve gerek usul hukukuna aykırı olduğu saptanan hususlara yönelik olabilir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itiraz yasa yoluna başvurusunu “itirazname” denilen belgeyi düzenleyerek yapar. İtiraz başvurusunda itiraz nedenlerinin açık ve gerekçesiyle birlikte yazılı olarak bildirilmesi gerekir.

Görüldüğü gibi bu yol, Yargıtay Ceza Daireleri kararlarına karşı başvurulan olağanüstü bir kanun yolu olup bu yetki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına aittir. Yargıtay Cumhuriyet savcıları Yargıtay Kanunu’nun 28. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı adına bu yetkiyi kullanır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının olağanüstü kanun yollarından birisi olan itiraz kanun yoluna başvurabilmesi için ön koşul; Yargıtay ceza daireleri tarafından temyiz incelemesi yapılarak bir karar verilmesidir. Hakkında temyiz incelemesi yapılarak hüküm kurulmayan sanık hakkında itiraz kanun yoluna başvurulması mümkün değildir.

Kanun’da, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren 30 gün içinde ceza daireleri kararlarına karşı itiraz kanun yoluna başvurabileceği öngörülmüş, ancak sanık lehine itirazlarda süre aranmayacağı kuralı benimsenmiştir. Buna göre, sanık aleyhine sonuç doğuracak şekilde belirlenen aykırılıklarla ilgili olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına tanınan ve olağanüstü bir kanun yolu olan itiraz 30 günlük süre ile sınırlandırılmış olup, bu süre Özel Daire kararının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verildiği tarihten itibaren başlayacak, süre geçtikten sonra sanık aleyhine itiraz yoluna gidilemeyecektir. Olağanüstü olmak, kesinleşmiş kararlara karşı istisnai bir denetim yolu sağlamak demektir. Başsavcının itirazı yolunun “istisnai” nitelikte olması, eğer başka denetim yolu varsa, onun kullanılmasını gerektirir. Bununla birlikte 5271 sayılı CMK’nın olağanüstü kanun yolları bölümünde yer alan 308. maddesinde düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın itirazının, Özel Daire kararlarındaki hukuka aykırılıkların, Ceza Genel Kurulu tarafından giderilmesini isteme ve bu yolla içtihat birliğini sağlama işlevini görmesi ve ayrıca kamuoyunun tatminine yönelik bir yönü de bulunmaktadır. Buna karşın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazına hangi hâllerde başvurulacağına ve hangi hukuka aykırılıkların bu yolla denetleneceğine ilişkin Kanun metninde bir açıklık bulunmamakta ise de olağanüstü bir kanun yolu olan itiraz kanun yoluna başvurabilmek için hukuka aykırılık hâlinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir. Ciddi boyutlara ulaşmayan veya sonuca etkili olmayan kanuna aykırılıkların bu yöntemle denetlenmesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının amaç ve kapsamıyla bağdaşmayacaktır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kapsamı günümüze kadar çeşitli Ceza Genel Kurulu kararlarına konu olmuş, bu bağlamda; “eleştiriye ilişkin düşüncelerin reddine dair daire kararlarının itiraz olunabilecek nitelikte kararlardan olmadıkları” (CGK’nın 16.11.1964 tarih ve 470-464), “kabule göre yapılan bozmalara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yoluna başvuramayacağı” (CGK’nın 17.03.1998 tarih 18-91 ve 07.02.2012 tarih 297-22), “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle sonuca etkili olmayacak türden hukuka aykırılıkların bu yasa yoluna konu olamayacağı” (CGK’nın 30.11.2010 tarih ve 233-241) “Yargıtay Ceza Daireleri tarafından verilen sanığının tutukluluk hâlinin devamına ilişkin kararlara karşı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının olağanüstü itiraz yasa yoluna başvurma yetkisinin bulunmadığı” (CGK’nın 29.03.2011 tarih ve 49-28), “görev konusunun Yargıtayca inceleme konusu dahi yapılamayacağı bir durumda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kesin nitelikteki merci tayini kararını hükümsüz kılacak bir sonuç doğmasına neden olacak şekilde itiraz yasa yoluna başvurma olanağının bulunmadığı” (CGK’nın 27.12.2011 tarih ve 158-296) kabul edilmek suretiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisinin belirli yönlerden sınırlandırılması gerektiğine karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca gösterilen itiraz nedeniyle bağlı olunup olunmadığı hususunda gerek 1412 sayılı CMUK’da, gerekse 5271 sayılı CMK’da herhangi bir açıklık bulunmamakla birlikte, Ceza Genel Kurulunun 24.03.2009 tarihli ve 212-67, 11.04.2006 tarihli ve 55-115 ile 22.2.1988 tarihli ve 18 sayılı kararlarında vurgulandığı gibi, bu güne kadar istikrarlı olarak sürdürülen uygulamaya göre Ceza Genel Kurulu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca gösterilen itiraz nedenleri ile bağlı olmadan, itiraza gelinen sanık ve suç ile ilgili olarak inceleme yapmakta ve tespit ettiği tüm hukuka aykırılıkları bozma nedeni yapabilmektedir. Ceza Genel Kurulunun 17.12.2020 tarihli ve 346-527 sayılı kararında ise; temyiz incelemesine konu olan hukuki sorun hakkında, Yargıtay Özel Daire kararı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının görüşü arasında farklılık olduğu için, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz kanun yoluna başvurulduğu, itiraz kanun yolu üzerine verilen kararın, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı görüşünün kabulü veya reddi olduğu, Ceza Genel Kurulu, itiraznamede ileri sürülen sebeplerle bağlı olmamakla birlikte, itiraz kanun yolunda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca gösterilen itiraz sebeplerinin hukuki değerlendirmenin esasını oluşturduğu, itiraz kanun yolu üzerine Ceza Genel Kurulunca yapılan inceleme, tarafların iradesi dışında ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının başvurması üzerine yapıldığı, Ceza Genel Kurulu, itiraz kanun yolunda itiraz mercisi olup itirazı kabul ettiği durumlarda özel dairenin yerine geçerek bir karar verdiği kabul edilmiştir.

Öte yandan 1412 sayılı CMUK’nın temyize ilişkin hükümleri arasında yer alan karar düzeltme yoluna 5271 sayılı CMK’da yer verilmemiş ancak 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 29. maddesiyle 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasına eklenen “Yargıtay ceza daireleri ile Ceza Genel Kurulu kararlarındaki yazıma ilişkin maddi hataların düzeltilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, ilgili ceza dairesi veya Ceza Genel Kuruluna başvurabilir.” cümlesiyle sadece yazıma ilişkin maddi hataların düzeltilmesi ile sınırlı olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına ilgili Ceza Dairesi veya Ceza Genel Kuruluna başvuru yetkisi tanınmıştır.

1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince hâlen yürürlükte bulunan uyuşmazlıkla ilgili 326/3. maddesinde; “Yargıtaydan verilen bozma kararına mahkemelerin ısrar hakkı vardır. Israr üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir.” hükmü yer almakta olup, bozma kararı üzerine yerel mahkemece verilen direnme kararının incelenmesi sonucu Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uyma zorunluluğu bulunmaktadır.

Gerek yerel mahkemelerce verilen direnme kararları üzerine gerekse Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının Ceza Dairelerinden birinin kararına karşı itirazı nedeniyle Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara karşı veya Ceza Genel Kurulunca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddedilmesi üzerine aynı ceza dairesinin kararı için tekrar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi olduğuna ilişkin kanuni bir düzenleme ise bulunmamaktadır. 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinde düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı kurumunun, olağanüstü bir kanun yolu olması ve istisnai niteliği nedeniyle, maddenin kapsamının kıyas yoluyla genişletilmesi de mümkün değildir. Nitekim öğretide de; 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinde düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisinin, sadece Yargıtay Ceza Dairelerinin kararlarına karşı gidilebilen bir kanun yolu olduğu vurgulanmış olup Ceza Genel Kurulunun 19.01.2016 tarihli ve 911-1 sayılı kararında da bu husus kabul edilmiştir.

Ayrıca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı üzerine dosya, Ceza Genel Kuruluna değil, kararına itiraz edilen daireye gönderilecektir. İtiraz yerinde görülürse dairece karar düzeltilecek, aksi hâlde itiraz incelenmek üzere dosya Ceza Genel Kurulunun önüne gelecektir. Kararına karşı itiraz edilen ceza dairesinin, kısmen kabul kararı da verebileceği Yargıtay tarafından kabul edilmiştir. Ancak bu durumda itirazın, Başsavcı ve ceza dairesince fikir birliğine varılmayan noktaları hakkında karar verilebilmesi adına dosya Ceza Genel Kurulu önüne gelecektir. Ceza Genel Kurulunca değinilen bir başka mesele de kararına itiraz üzerine ceza dairesince verilen karara tekrar itiraz edilebileceği kabulüdür. Buna göre ikinci itiraz sonucu dosya artık direkt Ceza Genel Kurulu önüne gelecektir. Ceza Genel Kurulunun kabul ettiği anlayışa göre, ceza dairesi kararını, Başsavcı tarafından hazırlanan itirazname ile bağlı olmaksızın düzeltebilecektir. Başsavcı, hukuka aykırı durumun ortadan kaldırılması için görüş bildirmektedir. Onun görüşü ne ceza daireleri bakımından ne de Ceza Genel Kurulu bakımından bağlayıcıdır (Ceza Genel Kurulunun 22.10.2013 tarihli ve 1298-418 sayılı kararı). İtiraz edilemez bir karar veya sanık aleyhine süresi içerisinde yapılmamış bir itiraz mevzu bahisse, Ceza Genel Kurulu, itirazı usulden reddedecektir; aksi hâlde maddi incelemeye geçerek, itirazı yerinde bulmazsa bu sefer esastan reddedecektir. Ret kararı sonrası, aynı ceza dairesi kararı için tekrar olağanüstü itiraz kanun yoluna başvurulamaz. İtirazın reddedilmesi üzerine, ilk başta itiraz hiç yapılmamış olsa idi ne yapılacaksa o yapılacak; başka bir deyişle aleyhine itiraz olunan ceza dairesi kararı tatbik edilecektir (Emre Oğuz Meriç, D.E.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Durmuş Tezcan’a Armağan, C. 21, Özel …., 2019, …. 1097-1140, “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtirazı” isimli makale.).

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazına ilişkin Ceza Genel Kurulu kararlarında kabul edilen anlayışa ve öğretiye göre; özellikle tebliğnameye aykırı daire kararlarını izleyip inceleyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, kendi tebliğname görüşünün doğru olduğunda ısrar etmesi veya istisnai durumlarda tebliğnamede belirtilmeyen ve ilk kez tespit edilen hukuka aykırılıkların varlığı hâlinde olağanüstü itiraz kanun yoluna başvurabilecektir. Bu yetki kullanılırken ceza dairesi kararındaki ciddi boyutlara ulaşan ve sonuca etkili olan tüm hukuka aykırılıklar, yapılacak ayrıntılı ve titiz inceleme sonucu tespit edilerek tek seferde görüş açıklanmalı, hangi sanığa ve hükme karşı itiraz edildiği hususu gerekçeleriyle birlikte şüpheye yer bırakmayacak şekilde itiraznamede yer verilmelidir. Bu bağlamda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi; bu yolun olağanüstü kanun yolu olması, Ceza Genel Kurulu tarafından itiraz nedenleriyle bağlı olmadan tüm yönlerden inceleme yapılması ve kesinleşmiş hükümlerin infaz kabiliyetini zayıflatacak nitelikte sonuç doğuran uygulamalardan kaçınılması gerektiği hususları da dikkate alındığında; daha önce ileri sürülen gerekçelerle aynı veya farklı olduğuna bakılmaksızın aynı ceza dairesi kararı için bir kez kullanılabilir (İsmail Malkoç-Mert Yüksektepe, Açıklamalar ve Yorumlarla 5271 sayılı Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu (Madde 203-335), 2. Cilt, Malkoç Kitabevi, …, 2008, …. 1671-1672; Emre Oğuz Meriç, D.E.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Durmuş Tezcan’a Armağan, C. 21, Özel …., 2019, …. 1097-1140, “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtirazı” isimli makale.).

Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

İşleme dayalı manipülasyon (piyasa dolandırıcılığı) suçundan hakkında kamu davası açılan sanık …‘ın beraatine ilişkin … 11. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 11.06.2014 tarihli ve 553-170 sayılı hükmünün, Cumhuriyet savcısı ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 19. Ceza Dairesince 30.03.2016 tarih ve 18395-14177 sayı ile bozulmasına karar verildiği, bozmaya uyan … 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 07.02.2017 tarihli ve 216-64 sayılı kararı ile sanık … hakkında işleme dayalı manipülasyon (piyasa dolandırıcılığı) suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 19. Ceza Dairesince 23.05.2018 tarih ve 2514-6198 sayı ile onanmasına karar verildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 15.11.2018 tarih ve 87457 sayı ile; zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verilmesi gerektiğinden bahisle Özel Dairenin onama kararının kaldırılması talebiyle olağanüstü itiraz kanun yoluna başvurulduğu, itiraz üzerine dosyayı inceleyen Ceza Genel Kurulunca 02.03.2021 tarih ve 587-61 sayı ile; dava zamanaşımının gerçekleşmediği kabul edilerek haklı bir nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 10.11.2021 tarih ve 126339 sayı ile; hükme esas alınan bilirkişi raporlarının alanında uzman olan kişiler tarafından düzenlenmediği ve TCK’nın 62. maddesinde düzenlenen takdiri indirim nedenleri hükmünün uygulanmasına yer olmadığına karar verilirken yasal ve yeterli gerekçe gösterilmediği gerekçeleriyle, ilk itirazın konusu olan Yargıtay (Kapatılan) 19. Ceza Dairesinin 23.05.2018 tarihli ve 2514-6198 sayılı aynı kararına karşı olağanüstü itiraz kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının, özellikle tebliğnameye aykırı daire kararlarını incelemesi sonucu, tebliğnamede yer alan görüşün doğru olduğunda ısrar etmesi veya istisnai durumlarda daha önce belirtilmeyen ve ilk kez tespit edilen hukuka aykırılıkların varlığı hâlinde itiraz yetkisini kullanabilmesi, bu yetkinin, ceza dairesi kararlarındaki ciddi boyutlara ulaşan ve sonuca etkili olan tüm hukuka aykırılıkların, yapılacak ayrıntılı ve titiz inceleme sonucu tespit edilip, hangi sanığa ve hükme karşı itiraz edildiği hususu gerekçeleriyle birlikte, şüpheye yer bırakmayacak şekilde ve tek seferde açıklanarak düzenlenecek olan itirazname aracılığıyla kullanılabilir nitelikte olması, Ceza Genel Kurulunca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddedilmesi üzerine aynı ceza dairesinin kararı için tekrar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi olduğuna ilişkin kanuni bir düzenleme bulunmaması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcının itirazı yolunun “istisnai” nitelikte ve olağanüstü kanun yollarından olması, CMK’nın 308. maddesinde yer alan düzenlemenin kıyas yoluyla genişletilmesinin de mümkün olmaması, Ceza Genel Kurulu tarafından itiraz nedenleriyle bağlı olmadan tüm yönlerden inceleme yapılması ve kesinleşmiş hükümlerin infaz kabiliyetini zayıflatacak uygulamalardan kaçınmak gerekmesi hususları da dikkate alındığında; daha önce ileri sürülen gerekçelerle aynı veya farklı olduğuna bakılmaksızın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisinin, aynı ceza dairesi kararı için bir kez kullanılabileceğinin kabulü gerektiği, kaldı ki Ceza Genel Kurulunca itiraz nedenleriyle bağlı olmadan tüm yönlerden yapılan inceleme sonucu itirazın reddedilmesi üzerine, bu yetkinin aynı ceza dairesi kararına karşı yeniden kullanımının aslında daire kararına değil, Ceza Genel Kurulunun önceki kararına itiraz niteliği taşıdığı ve Ceza Genel Kurulu kararlarına karşı olağanüstü itiraz kanun yoluna da başvurulamayacağının anlaşılması karşısında; Ceza Genel Kurulunca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddedilmesi üzerine aynı ceza dairesi kararı için tekrar olağanüstü itiraz kanun yoluna başvurulamayacağı kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu 2018/468 E. , 2020/398 K.

  • CMK 308
  • Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz yetkisi ve itirazname

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi, Yargıtay Ceza Daireleri kararlarına karşı başvurulan olağanüstü bir kanun yolu olup bu yetki sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına aittir. Yargıtay Cumhuriyet Savcıları Yargıtay Kanunu’nun 28. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı adına bu yetkiyi kullanır.

İtiraz, daire kararında gerek maddî ve gerek usul hukukuna aykırı olduğu saptanan hususlara yönelik olabilir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itiraz yasa yoluna başvurusunu “itirazname” denilen belgeyi düzenleyerek yapar. İtiraz başvurusunda itiraz nedenlerinin açık ve gerekçesiyle birlikte yazılı olarak bildirilmesi gerekir.

İtiraz üzerine kararına itiraz edilen dairece itiraz yerinde görülmediği takdirde dosya Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilecektir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun da incelenmek üzere kendisine gönderilen itirazın incelenebilir olup olmadığını değerlendirilebileceğinde kuşku bulunmamaktadır.

Bu bilgiler ışığında birinci ön sorun değerlendirildiğinde;

Sanıklar …, …, … ve … hakkında resmi belgede sahtecilik ve 5607 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan yapılan yargılama sonucunda sanıkların aynı suçlardan ayrı ayrı mahkûmiyetlerine karar verildiği, hükümlerin sanık … müdafisi ile sanıklar …, … ve … tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının onama istekli tebliğnamesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 02.04.2018 tarihli ve 5354-3465 sayılı kararında; sanıklar hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerine yönelik temyiz istemleri hakkında bir karar verilmediği, anılan kararın sanıklar hakkında 5607 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olduğu anlaşılmıştır.

Bu itibarla sanıklar hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerine yönelik temyiz istemlerinin Özel Dairece incelenip karara bağlanmadan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca CMK’nın 308. maddesi uyarınca itiraz yoluna başvurulamayacağı, CMK’nın 308. maddesinin birinci fıkrasında belirtildiği üzere ancak Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı itiraz Kanun yoluna gidilebileceği, bu hâliyle Ceza Genel Kurulunca itiraz hakkında inceleme yapılamayacağı anlaşıldığından CMK’nın 308. maddesi uyarınca öncelikle, sanıklar hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerine yönelik temyiz istemlerinin Özel Dairece incelenip karar verilmesi gerektiğinden, dosyanın belirtilen temyiz istemleri konusunda karar verilmek üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2019/66

  • CMK 308
  • Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının, Özel Daire kararlarındaki hukuka aykırılıkların Ceza Genel Kurulu tarafından giderilmesini isteme ve bu yolla içtihat birliğini sağlama işlevi bulunduğundan, hukuken geçersiz hükümlere yönelik temyiz isteminde bulunulması hâlinde Özel Dairelerce ne şekilde karar verileceği ve bu doğrultuda farklı uygulamaların önüne geçilmesi noktasında CMK’nın 308. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz yoluna başvurulabileceği kabul edilmelidir.

Temyiz incelemesi sonucu Yargıtay ilgili Ceza Dairesince hükme ilişkin karar verilmesiyle olağan kanun yolları sona ermektedir. Bu aşamadan sonra ancak CMK’nın 308. maddesi uyarınca olağanüstü kanun yolu olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı gündeme gelebilecektir.

5271 sayılı CMK’nın olağanüstü yasa yolları bölümünde yer alıp 308. maddesinde düzenlenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının, Özel Ceza Daire kararlarındaki hukuka aykırılıkların, Ceza Genel Kurulu tarafından giderilmesini isteme ve bu yolla içtihat birliğini sağlama işlevinin yanı sıra kamuoyunun tatminini amaçlayan diğer bir yönü de bulunmaktadır. Ancak bu kanun yolu ile hangi hukuka aykırılıkların denetleneceği yönünde gerek 1412 sayılı CMUK’un 322/4. maddesinde, gerekse 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinde bir açıklık bulunmamaktadır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kapsamı günümüze kadar çeşitli Ceza Genel Kurulu kararlarına konu olmuş, bu bağlamda; “Eleştiriye ilişkin düşüncelerin reddine dair daire kararlarının itiraz olunabilecek nitelikte kararlardan olmadıkları” (16.11.1964 tarih ve 470-464 sayı), “Kabule göre yapılan bozmalara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yoluna başvuramayacağı” (17.03.1998 tarih ve 18-91 sayı) “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının olağanüstü bir kanun yolu olması nedeniyle sonuca etkili olmayacak türden hukuka aykırılıkların bu kanun yoluna konu olamayacağı” (30.11.2010 tarih ve 233- 241 sayı) “Yargıtay Ceza Daireleri tarafından verilen sanığının tutukluluk halinin devamına ilişkin kararlara karşı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının olağanüstü itiraz kanun yoluna başvurma yetkisinin bulunmadığı” (29.03.2011 tarih ve 49-28 sayı), “Görev konusunun Yargıtayca inceleme konusu dahi yapılamayacağı bir durumda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kesin nitelikteki merci tayini kararını hükümsüz kılacak bir sonuç doğmasına neden olacak şekilde itiraz kanun yoluna başvurma imkanının bulunmadığı” (27.12.2011 tarih ve 158-296 sayı) kabul edilmek suretiyle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisinin belirli yönlerden sınırlandırılması gerektiğine karar verilmiştir.

Ceza Genel Kurulunun 30.06.2009 tarih ve 169-186, 14.04.2015 tarih ve 29-107 ile 05.05.2015 tarih ve 36-143 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında da; Özel Daireler tarafından “Kabule göre” yapılan bozmaların Yerel Mahkeme uygulamasının hatalı görülen yönüne, uyarma ve yol gösterme amacıyla değinmekten ibaret olup, direnmeye konu olamayacağı istikrarlı olarak kabul edilmiş, 07.02.2012 gün ve 297-22 sayılı kararında, Özel Dairelerce öğretici ve yol gösterici nitelikte yapılan “Kabule göre” bozmalara, 03.12.2013 tarihli ve 1521-576 sayılı kararında ise, “Kabule göre bozma” niteliğinde kalacak bir hususta Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisinin bulunmadığı vurgulanmıştır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz kanun yoluna başvurabilmesi için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerektiği, sonuca etkili olmayan kanuna aykırılıkların bu yöntemle denetlenmesinin, itirazın amaç ve kapsamıyla bağdaşmayacağı söylenebilecektir. Diğer taraftan öğretide “Olağanüstü temyiz” denilen, 1412 sayılı CMUK’da ise “Yazılı emir” olarak adlandırılan bu olağanüstü kanun yolu, 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde “Kanun yararına bozma” olarak yeniden düzenlenmiştir.

5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddi hukuka veya muhakeme hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay tarafından bozulması talebini, kanuni nedenlerini de açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması talebini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi hâlinde karar veya hüküm kanun yararına bozulacak, yerinde görülmezse talep reddedilecektir.

Böylece ülke genelinde uygulama birliği sağlanacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmiş olacaktır. Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

Buna göre bozma nedenleri;

5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309.maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda, yeniden karar verilecektir. Bu hâlde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.

Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması hâlinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu hâlde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.

Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.

Kanun’un aynı maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi hâlinde cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi hâlinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu hâlde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.

Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün kanun yararına bozulmasının, ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hâkim veya mahkemede yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılamayacağı, hangi hâllerde Yargıtay’ın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir.

Öte yandan Ceza Genel Kurulunun, 27.10.2009 tarihli ve 206-250 sayılı ile 06.12.2016 tarihli ve 801- 464 sayılı kararlarında vurgulandığı üzere, hukuken geçerli olmayan karar veya hükümlere karşı kanun yararına bozma yoluna başvurulmasının olanaklı olmadığı kabul edilmiştir.

Öğretide de;

“Yokluklarında verilip ilgililerine tebliğ olunmadığından kesinleşmeyen hükümler, eski hâle getirme nedeni olan, kanun yolunun türü, süresi ve merciinin gösterilmediği kararlar, kanun yolu açıklamasında yanıltıcı, yanlış ifade kullanılan kararlar, hukuken yok hükmünde olan kararlar kesinleşme koşulu gerçekleşmediğinden kanun yararına bozmaya konu olmazlar.” (Ezgi Aygün Eşitli, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Kanun Yararına Bozma, TBB Dergisi, 2016, S.122, s.204-205) görüşü bulunmaktadır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konuları birlikte değerlendirildiğinde;

Sanık A., inceleme dışı katılan sanık S.’in kocasının kardeşi olduğu, taraflar arasında çocuklarının münakaşa etmesi ve birtakım ailevi sebeplerden dolayı çıkan tartışmada sanığın inceleme dışı katılan sanığa karşı hakaret ve kasten yaralama suçlarını, inceleme dışı sanığın ise sanığa karşı silahla tehdit suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası açıldığı, Yerel Mahkemece 21.02.2011 tarih ve … sayı ile sanık hakkında kasten yaralama suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, hakaret suçundan ise sanığın adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, her iki hükme karşı kanun yoluna başvurulması üzerine, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının incelenmek üzere itiraz mercisine gönderildiği ve 12.04.2011 tarihinde mercisince bu kararın kaldırıldığı, hakaret suçundan kurulan hükmün ise kesin olduğundan bahisle Yerel Mahkemece temyiz isteminin reddine dair 04.05.2011 tarihli ek kararın verildiği ve bu kararın sanık tarafından temyiz edildiği,

İtiraz mercisinin kararı üzerine Mahkemesince yeniden görülen davada yalnızca kasten yaralama suçu yönüyle yargılama yapılması gerekirken, itiraza konu edilmeyen hakaret suçu da yeniden değerlendirilerek, her iki suçtan da 03.10.2011 tarih ve … sayı ile adli para cezasına hükmedildiği, bu hükümlerin sanık tarafından temyizi üzerine Yargıtay 4. Ceza Dairesince cezaların nitelik ve niceliğine göre temyiz edilemez olduklarından bahisle temyiz isteminin reddine karar verildiği, Diğer taraftan, Yerel Mahkemece hakaret suçundan verilen 04.05.2011 tarihli ek kararın temyizini inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince ise temyize tabi olduğu değerlendirilen hükmün bozulmasına karar verildiği, bozma sonrası Mahkemesince 06.02.2014 tarih ve … sayı ile hakaret suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve sanığın bu karara itiraz ettiği, Yerel Mahkemece itirazın kabul edildiği, 4. Ceza Dairesince ise temyiz istemi reddedilen hakaret suçundan kurulan hüküm yönüyle CMK’nın 308. maddesi uyarınca itiraz yoluna başvurulması hususunda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına ihbarda bulunulduğu dosya kapsamında;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının, Özel Daire kararlarındaki hukuka aykırılıkların, Ceza Genel Kurulu tarafından giderilmesini isteme ve bu yolla içtihat birliğini sağlama işlevi bulunduğundan, hukuken geçersiz hükümlere yönelik temyiz isteminde bulunulması hâlinde Özel Dairelerin ne şekilde karar vermeleri ve bu doğrultuda farklı uygulamaların önüne geçilmesi noktasında CMK’nın 308. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz yoluna başvurulabileceği kabul edilmelidir. Sanık hakkında hakaret suçuyla ilgili olarak aynı mahkemece … esas numarası üzerinden yürüyen davada, adli para cezasından ibaret hükmün temyiz incelemesi sonucu Yargıtay 2. Ceza Dairesi tarafından bozulmasından sonra Yerel Mahkeme tarafından yargılama bu dosya üzerinden yürütülmesine karşın, kasten yaralama suçundan dolayı Yerel Mahkemece verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karara yönelik itirazı inceleyen N. Ağır Ceza Mahkemesince hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılması üzerine tefrik kararı verilerek … esas numarası üzerinden yürütülmekte olan dava sonucunda sadece kasten yaralama suçundan hüküm kurulması ile yetinilmesi gerekirken … esas sayılı dosya üzerinden yürütülmekte olan hakaret suçundan dolayı da ayrıca doğrudan verilen 1.500 TL adli para cezasından ibaret hükmün hukuken geçersiz olduğu konusunda bir duraksama bulunmamaktadır. Yukarıda örnek olarak gösterilen içtihatlarda da açıklandığı üzere hukuken geçersiz olan kararların kanun yararına bozma yolu ile incelenmesi mümkün olmayıp gerek somut olayımızda olduğu gibi kesin nitelikte oluşu nedeniyle gerekse başka herhangi bir nedenle temyiz talebinin reddine de konu edilemeyeceği tartışmayı gerektirmeyecek kadar açıktır. Hukuken geçersizliği ilk bakışta anlaşılan kararlara yönelik temyiz talebinin somut olayımızda olduğu gibi reddine karar verilebileceğinin kabul edilmesi hâlinde anılan kararın en azından ortadan kaldırılmasına kadar geçecek süre içerisinde hukuk aleminde sonuç doğurmasına seyirci kalınması anlamına gelebilecektir. Ayrıca buna bağlı olarak hukuken geçersiz kararların olağan ya da olağan üstü kanun yolu ile düzeltilmesini beklemenin, bazı durumlarda “Hukuk Devleti”nin katlanamayacağı telafisi imkansız zararlara yol açacağı da kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkacaktır.

Sanık hakkında … esas sayılı dosyada hakaret suçundan verilen adli para cezasına ilişkin hüküm temyiz incelemesi sonucunda bozulmasına ve bu dava normal zeminde ayrı bir esas üzerinden yürütülmesine karşın kasten yaralama suçundan görülmekte olan davanın tefrik edildiği gözetilmeyip ayrıca hakaret suçundan hükmedilen adli para cezasından ibaret hükmün hukuken geçersiz olduğuna işaret edilmek suretiyle şeklen varlığını sürdüren mahkûmiyet hükmünün mevcut duruma göre ortadan kaldırılabileceği dikkate alınarak hukuken geçersiz olan karara yönelik temyiz talebini inceleyen Özel Dairece kararın hukuken geçersiz olduğu ve temyizen incelenmesinin mümkün olamayacağının belirtilmesi suretiyle temyiz istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2019/299

  • CMK 308
  • Sanıklar aleyhine olduğunda şüphe bulunmayan itirazın CMK’nın 308. maddesi uyarınca 30 günlük süreye tâbi olduğu, dosya içeriğine göre 19.11.2015 tarihinde başlayan itiraz süresi 19.12.2015 tarihinde sona erdiği hâlde, Özel Daire ilamının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmesinden 35 gün sonra 24.12.2015 tarihinde itiraz kanun yoluna başvurulduğu görülmektedir. Bu nedenle 30 günlük kanuni süreden sonra yapılan sanıklar aleyhindeki itirazın Ceza Genel Kurulunca görüşülmesi mümkün değildir.

Yerel Mahkeme hükmünün Özel Daire tarafından 22.10.2015 tarih ve 359-4252 sayı ile bozulmasına karar verildiği, Özel Daire bozma ilamının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına 19.11.2015 tarihinde teslim edildiği, Özel Dairece verilen bozma ilamına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 24.12.2015 tarihinde itiraz kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi, 5271 sayılı CMK’nın olağanüstü kanun yollarının yer aldığı “Altıncı Kitap”,”Üçüncü Kısım”,”Birinci Bölüm”de 308. maddede düzenlenmiş, maddenin birinci fıkrasında, “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, resen veya istem üzerine, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz” hükmüne yer verilmiştir.

Bu düzenleme ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren 30 gün içinde ceza daireleri kararlarına karşı itiraz kanun yoluna başvurabileceği öngörülmüş, ancak sanık lehine itirazlarda süre aranmayacağı kuralı benimsenmiştir. Buna göre, sanık aleyhine sonuç doğuracak şekilde belirlenen aykırılıklarla ilgili olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına tanınan ve olağanüstü bir kanun yolu olan itiraz 30 günlük süre ile sınırlandırılmış olup bu süre Özel Daire kararının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verildiği tarihten itibaren başlayacak, süre geçtikten sonra sanık aleyhine itiraz yoluna gidilemeyecektir.

Bu bilgiler ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;

Sanıkların uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkûmiyetlerine ilişkin hükümlerin, sanıkların müdafileri ve sanık C. tarafından temyiz edilmesi üzerine inceleme yapan Özel Dairece, adli arama kararı veya yazılı adli arama emri bulunmaksızın sanıkların üzerlerinde gerçekleştirilen arama işleminin hukuka aykırı olduğu, uyuşturucu maddelerin, ‘suçun maddi konusu’ ve ‘suçun delili’ olarak hükme esas alınamayacağı gözetilerek, sanıklar hakkında beraat kararı verilmesi gerekmesi nedeniyle bozma kararı verilmesinden sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca, suç konusu uyuşturucu maddelerin elde edilmesinin hukuka uygun olduğu görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır. Sanıklar aleyhine olduğunda şüphe bulunmayan itirazın 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi uyarınca 30 günlük süreye tâbi olduğu, dosya içeriğine göre 19.11.2015 tarihinde başlayan itiraz süresi 19.12.2015 tarihinde sona erdiği hâlde, Özel Daire ilamının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmesinden yaklaşık 35 gün sonra 24.12.2015 tarihinde itiraz kanun yoluna başvurulduğu görülmektedir. Bu nedenle 30 günlük kanuni süreden sonra yapılan sanıklar aleyhindeki itirazın Ceza Genel Kurulunca görüşülmesi mümkün değildir.


Ceza Genel Kurulu 2020/197 E. , 2022/848 K.

  • CMK 308
  • Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30 günlük itiraz süresinden sonra sanık aleyhine yaptığı itiraz CGK tarafından incelenemez.

Sanığın, iş yeri dokunulmazlığının ihlâli suçundan doğrudan adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Özel Dairece sanığın savunma hakkının kısıtlandığı gerekçesiyle bozulduğu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ise atılı suçtan verilen hükme yönelik temyiz isteğinin, hükmedilen cezanın tür ve miktarı itibarıyla kesin nitelikte olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurduğu olayda;

Sanık aleyhine olduğunda şüphe bulunmayan itiraz nedeninin 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi uyarınca 30 günlük süreye tâbi olduğu, dosya içeriğine göre 13.12.2019 tarihinde başlayan itiraz süresi 13.01.2020 tarihinde sona erdiği hâlde, itiraz kanun yoluna Özel Daire ilamının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmesinden yaklaşık 45 gün sonra 28.01.2020 tarihinde başvurulduğu anlaşıldığından, 30 günlük kanuni süreden sonra yapılan sanık aleyhindeki itiraz nedeninin Ceza Genel Kurulunca görüşülmesi mümkün değildir.


YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas : 2018/351 Karar : 2018/353 Tarih : 18.07.2018

  • CMK 308. Madde

  • Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi

Kasten yaralama suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucu sanık …‘ın şikâyetçi …`e yönelik eyleminden dolayı mahkûmiyetine ilişkin İzmir 14. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.11.2013 gün ve 99-820 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Ceza Dairesince 22.02.2016 gün ve 27472-3013 sayı ile bozulmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 17.05.2018 gün ve 37430 sayı ile itiraz kanun yoluna müracaat edilmiştir.

CMK’nun 308/1. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Daire tarafından 31.05.2018 gün ve 3248-11052 sayı ile; sanık …‘ın şikâyetçi …`e yönelik eylemi bakımından itirazın reddine, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmişse de, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 06.07.2018 tarih ve 37430 sayı ile itirazın geri alınması talebinde bulunulmuştur.

Ceza Genel Kurulunca 01.10.2013 gün ve 314-394 ile 315-395 sayı ve oybirliğiyle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının karar verilinceye kadar itirazını geri almasının mümkün olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Bu itibarla, itirazın geri alınması nedeniyle dosyanın mahalline gönderilmek üzere İNCELENMEKSİZİN YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA İADESİNE, 18.07.2018 tarihinde karar verildi.


YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/30 Karar : 2018/30 Tarih : 19.06.2018

  • CMK 308. Madde

  • Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi

İtiraz yazısı ile dava dosyası incelenip gereği düşünüldü:

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca Dairemiz kararına karşı yapılan itirazın, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un 99. maddesiyle 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesine eklenen 2 ve 3. fıkralar uyarınca bir bütün olarak incelenmesinde, itirazın yerinde olmadığı ve kararın düzeltilmesini gerektiren bir neden bulunmadığı anlaşıldığından; dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı`na TEVDİİNE, 19.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi


YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas : 2016/964 Karar : 2018/294 Tarih : 19.06.2018

  • CMK 308. Madde

  • Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; katılanlar vekilinin süresinde temyiz talebinde bulunup bulunmadığının buna bağlı olarak sanık hakkında aleyhe bozma yapılıp yapılamayacağının tespit edilmesine ilişkin ise de öncelikle itirazın süresinde olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.

İncelenen dosyada;

Yerel mahkeme hükmünün Özel Daire tarafından 12.02.2013 gün ve 7267-2730 sayı ile düzeltilerek onanmasına karar verildiği, Özel Daire düzeltilerek onama ilamının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına 17.03.2013 tarihinde teslim edildiği, Özel Daire düzeltilerek onama ilamına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 07.03.2016 tarihinde itiraz kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi, 5271 sayılı CMK`nun olağanüstü kanun yollarının yer aldığı “Altıncı Kitap”, “Üçüncü Kısım”, “Birinci Bölüm”de 308. maddede düzenlenmiş, maddenin birinci fıkrasında, “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, resen veya istem üzerine, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz” hükmüne yer verilmiştir.

Bu düzenleme ile, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren 30 gün içinde ceza daireleri kararlarına karşı itiraz kanun yoluna başvurabileceği öngörülmüş, ancak sanık lehine itirazlarda süre aranmayacağı kuralı benimsenmiştir. Buna göre, sanık aleyhine sonuç doğuracak şekilde belirlenen aykırılıklarla ilgili olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına tanınan ve olağanüstü bir kanun yolu olan itiraz 30 günlük süre ile sınırlandırılmış olup, bu süre Özel Daire kararının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verildiği tarihten itibaren başlayacak, süre geçtikten sonra sanık aleyhine itiraz yoluna gidilemeyecektir.

Bu bilgiler ışığında önsoruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;

Sanığın taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçundan mahkûmiyetine ilişkin hükmün, sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine inceleme yapan Özel Dairece, katılanlar vekilinin temyiz talebinin yasal süre içinde yapılmadığı gerekçesi ile reddine, sanık müdafiinin temyiz talebinin incelenmesinde asgari hadden ceza tayin edilmesi eleştiri nedeni yapılarak, taksirli suçlar açısından ceza belirlenirken “failin güttüğü ve saik”in gerekçe olarak gösterilemeyeceği ve temel ceza arttırılırken uygulama maddesinin gösterilmemesi nedenleriyle hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmesinden sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca, eleştiri ve düzeltilerek onama nedeni yapılan bu hususların bozma nedenleri yapılması gerektiği görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır. Katılanlar vekilinin temyizinin süresinde kabul edilerek hükmün bozulmasına ilişkin olan ve sanık aleyhine olduğunda şüphe bulunmayan itirazın 5271 sayılı CMK`nun 308. maddesi uyarınca 30 günlük süreye tâbi olduğu, dosya içeriğine göre 18.03.2013 tarihinde başlayan itiraz süresi 16.04.2013 tarihinde sona erdiği halde, itiraz kanun yoluna Özel Daire ilamının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiinden yaklaşık 3 yıl sonra 07.03.2016 tarihinde başvurulduğu görülmektedir. Bu nedenle 30 günlük kanuni süreden sonra yapılan sanık aleyhindeki itirazın Ceza Genel Kurulunca görüşülmesi mümkün değildir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kanunun öngördüğü 30 günlük süre içinde yapılmaması nedeniyle reddine karar verilmelidir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının süre yönünden REDDİNE,

2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.06.2018 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/2467 Karar : 2018/5170 Tarih : 25.04.2018

  • CMK 308. Madde

  • Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi

Konut dokunulmazlığını bozma suçundan suça sürüklenen çocuk … hakkında yapılan duruşma sonunda; suça sürüklenen çocuğun mahkumiyetine dair Adana 1. Çocuk Mahkemesinden verilen 07.11.2017 tarih, 2017/443 - 2017/604 sayılı hükmün Dairemizin 12.02.2018 gün ve 2018/261 - 2018/1037 sayılı ilamı ile “Suça sürüklenen çocuk hakkında 07.11.2017 tarihinde açıklanan hükümdeki sonuç ceza 1 yıl 1 ay 10 gün olarak belirlenmiş ise de, 17.12.2010 tarihli ilk hükümde TCK’nın 116/1-4, 119/1-c, 31/3 ve 62/1. maddeleri gereğince 1 yıl 1 ay 10 gün olarak tayin olunan hapis cezasının aynı Kanun’un 51. maddesi gereğince ertelenmesine karar verilmesi ve bu hükmün suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dairemizin 30.01.2014 gün ve 2013/9148 E., 2014/2302 K. sayılı ilamı ile bozulması karşısında, suça sürüklenen çocuk hakkında bozma kararından önce kurulan ilk hükümde hükmolunan hapis cezasının TCK’nın 51. maddesi gereğince ertelenmesine karar verildiği ve bu hususun suça sürüklenen çocuk yararına kazanılmış hak oluşturduğu gözetilmeden, bu defa verilen hapis cezasının ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesi,” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş, bu karara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 26.03.2018 gün ve 3-2017/69967 sayılı yazısı ile İTİRAZ KANUN yoluna başvurması üzerine,

Dosya incelerek gereği düşünüldü;

5271 sayılı CMK’nın 6352 sayılı Yasa’nın 99. maddesi ile değişik 308. maddesi gereğince yapılan incelemede;

Dairemizin 12.02.2018 gün ve 2018/261-2018/1037 sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunmakla Cumhuriyet Başsavcılığının vaki itiraz sebepleri yerinde görülmediğinden, CMK’nın 308/2-3. maddeleri gereğince itiraz konusunda karar verilmesi için dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 25.04.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/4268 Karar : 2018/4249 Tarih : 11.04.2018

  • CMK 308. Madde

  • Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi

Sanık hakkında karşılıksız yararlanma suçundan kurulan mahkumiyetine dair 05/05/2016 tarihli hükmün sanık tarafından temyizi sonrasında, Dairemizin 13/09/2017 gün, 2017/635- 8066 E-K sayılı kararı ile makumiyet kararının bozulmasına karar verilmesinin ardından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27/09/2017 tarih ve KD-2016/284003 sayılı itirazı üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesinin, 6352 sayılı Kanun’un 99. maddesi ile değişik 3. fıkrası uyarınca yapılan incelemede;

CGK’nın 03/04/2018 gün ve 2017/1125 esas -2018/131 karar sayılı ilamı uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27/09/2017 tarih ve KD-2016/284003 sayılı itirazının KABULÜNE, Dairemizin 13/09/2017 gün, 2017/635- 2017/8066 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA karar verilerek yapılan incelemede;

Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre temyiz itirazları yerinde olmadığından reddiyle hükmün istem gibi ONANMASINA 11/04/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/1357 Karar : 2018/2846 Tarih : 15.03.2018

  • CMK 308. Madde

  • Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi

Sanık … hakkında, 27/12/2012 tarihinde işlenen “bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle hırsızlık” suçundan dolayı Fethiye 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/12/2013 gün ve 2013/179 Esas, 2013/111 Karar sayılı kararıyla, 5237 sayılı TCK’nın 142/2-e, 143, 62, 53/1. maddesine göre, 2 yıl 11 ay hapis cezası ile mahkûmiyet kararı verilmiş, sanık tarafından yapılan temyiz başvurusu üzerine, Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 21/12/2017 gün ve 2015/9488 Esas 2017/14012 Karar sayılı ilâmı ile hükmün onanmasına karar verilip, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 2. Ceza Dairesinin anılan onama kararının KALDIRILMASI ile eksik inceleme nedeni ile hükmün BOZULMASINA yönelik 14/02/2018 gün, 2018/11134 sayılı itirazı üzerine dosya dairemize gönderilmekle 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinin, 6352 sayılı Yasa’nın 99. maddesi ile eklenen 3. fıkrası uyarınca yapılan incelemede;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;

Yargıtay 2. Ceza Dairesinin onama ilamının kaldırılarak, itirazda belirtilen gerekçeyle hükmün bozulması yönündeki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2.Ceza Dairesinin 21/12/2017 gün ve 2015/9488 Esas 2017/14012 Karar sayılı ilamının KALDIRILMASINA, karar verilerek yapılan incelemede;

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Sanığın aşamalarda değişmeyen savunmaları, temyiz ve itiraz dilekçelerinin incelenmesinde; ….iletişim merkezi iş yeri sahibi olduğunu, … kontör harici kontör satmadığını, ayrıca kontör yüklemek için sadece pos makinası kullandığını, işyerinde bilgisayardan ya da IP den kontör yükleme sistemi bulunmadığını, kablosuz wi-fi bağlantısı olduğunu, wi-fi bağlantı şifresi olarak 8-10 yıldır aynı şifreyi kullandığını, müşterileri yeni bir telefon aldığı zaman aktif etmek için program yüklediğini, bunu da wi-fi ye bağlanarak yaptığını, şifreyi girmiş olarak müşterinin dükkandan çıktığını, kendisinin yakın olduğu yerlerde de bu şifrenin kullanılabildiğini, atılı suçu kabul etmediğini, müştekinin kullandığı bilgisayarın virüs ve güvenlik programları bulunmayabileceğini, kendisinin söz konusu statik IP numarası ile kullanımının 10/05/2013 tarihinde başladığını, 02/12/2013 tarihinde kullanımının sona erdiğini, suç tarihinde bu IP numarasının kendisinin kullanımında olmadığını belirtmesi karşısında; sanığın işyerinde bulunan modemin kablosuz bağlantı (wifi) özelliği olan modem olup olmadığı ve buna göre de dışardan üçüncü bir kişinin haricen bağlantıyı yapıp yapmayacağı araştırılıp, ayrıca tespit edilen IP numarasının statik mi yoksa dinamik mi olduğu kurumdan sorulup, yapılacak bu tespitler ile sanığın savunmasının örtüşüp örtüşmediği, IP numarasının kopyalanması, kablosuz veya kablolu bağlantı ile internet hattına girilerek kontör yükleme işlemi yapılmasının mümkün olup olmadığı hususlarının araştırılarak, yapılan eylemin üçüncü bir kişi tarafından gerçekleştirme olasılığının bulunup bulunmadığı hususlarının aydınlatılması için somut olaya ilişkin konusunda uzman bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme sonucu yetersiz gerekçe ile mahkûmiyet hükmü kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, 15/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/18 Karar : 2018/18 Tarih : 1.03.2018

  • CMK 308. Madde

  • Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazı ve ekindeki dava dosyası, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un 99. maddesi ile 5271 sayılı CMK`nın 308. maddesine eklenen 2 ve 3. fıkralar kapsamında bir bütün olarak incelenerek gereği düşünüldü:

Sanık hakkında uyuşturucu madde ihraç etme suçundan açılan davanın yargılaması sonunda İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi`nin 13.11.2009 tarih ve 2006/16 – 2009/290 sayılı mahkumiyet kararının sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 13.04.2016 tarih ve 2015/1784 – 2016/3762 sayılı kararı ile “ONANMASINA” oybirliğiyle karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı`nın 08.12.2017 tarihli itiraz dilekçesinde:

``İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 13.11.2009 gün ve 2006/16 Esas, 2009/290 Karar sayılı sanıklar … ve … hakkında uyuşturucu ve uyarıcı maddeyi ithal etme suçlamasından TCK 188/1, 62, 61/8, 52/2, 53/1, 63, 54 maddeleri uygulanarak 8 yıl 4 ay hapis ve 80,00.-TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına dair ilam sanıklar müdafilerinin temyiz istemi üzerine yüksek Yargıtay 9. Ceza Dairesinin itiraza konu kararı ile incelenmiş ve yerel mahkemenin mahkumiyet hükmünün onanmasına karar verilmiştir.

İtirazımız sanık … yönünden mahkumiyete yeter delillerin dosya içeriğinde mevcut olmadığına ilişkin olup, atılı suçtan sanığın mahkumiyetine dair yerel mahkeme hükmünün bozulması gerekirken onanması yönündeki yüksek Daire kararının usul ve yasalara aykırı olduğuna dairdir.

Dosya incelendiğinde olayın şu şekilde gerçekleştiği anlaşılmaktadır.

Adana özel yetkili mahkeme kararları ile Suriyeli …‘nun uyuşturucu ticareti yaptığına dair teknik takip yapılmakta iken sanık …‘ün yurtdışından uyuşturucu hap getireceği bilgisine ulaşılır. Edirne;’de gümrük kapısına sanık ülkeye giriş yaparken aranması gerektiğine dair bilgi verilir. Suç tarihi olan 28/09/2005 tarihinde adı geçen sanık sevk ve idaresindeki tır ile Kapıkule gümrük kapısından giriş yaparken, aracı arama sahasına çekmesi istenilir. Sanık … aranacağını anlayınca yanındaki çantayı arama alanından 30 metre önceye bırakıp arama alanına girer. Aramada herhangi bir suç unsuruna rastlanmaması üzerine, gümrükten çıkış yaparak gider. Adı geçen sanık Gümrükten çıkınca sonradan beraat edecek olan sanık … ile telefonla görüşür. …‘e telefonda hakkında ihbar olduğunu durumun kötü olduğunu söyleyip kapatır. Peşinden mesaj atar. Mesajında suç eşyasını (hapları) aramadan önce, gümrük sahasında arabadan attığını yazmıştır. Sanığın telefonunu dinleyen polisin gümrük sahasına haber vermesi üzerine gümrük bölgesinde suça konu 25 kilo uyuşturucu nitelikli hap bulunuyor. Sanık … Havsa’da yakalanıyor. … de İstanbul`da yakalanıyor.

Bu yakalamanın öncesinde sanık …‘in sanık …`a taşıttığı suça konu hapların alıcısının Suriyeli … olduğu telefon dinlemeleri sayesinde bilinmektedir.

… Hatay’da yaşamakta olup, Suriye`ye sanık … aracılığı ile uyuşturucu hap gönderdiği telefon dinlemeleri sayesinde değerlendirilmektedir.

Yargılama sonucunda sanık …, ses analizleri uyuşmadığı için beraat etmiş, … Suriye’ye kaçması nedeniyle yakalanamamıştır. Yerel mahkeme suça konu uyuşturucu nitelikli hapları taşıdığı sabit olan sanık … ile hiçbir bağlantısı tespit edilemeyen sanık …`ı atılı suçtan mahkum etmiştir.

Sanık …‘ın telefon görüşme içeriklerinden açıkça anlaşılamasa da … adına Suriye’ye uyuşturucu hap taşıdığı yerel mahkemesince kabul edilmektedir. Suça konu uyuşturucu hapların da … için getirtildiği yerel mahkemenin kabulü dahilindedir. Ancak sanık …‘ın suça konu yakalanan hapların ithaline herhangi bir şekilde katıldığına dair dosya içeriğinde hiç bir delil mevcut değildir. Suç da örgütlü suç kapsamında değildir. Sanık …‘ın … adına uyuşturucu hapları Suriye`ye götürdüğü kabul olunsa dahi, bu kabulü destekleyecek sanıkta yakalanıp, uyuşturucu niteliği bilirkişi raporu ile tespit edilmiş haplar mevcut değildir. Bu yönde bir tanık beyanı da yoktur.

Bu verilerle dosyanın konusu sanık …‘ın ülkeye girerken yanında getirdiği 25 kilo uyuşturucu nitelikli haplardır ve bu haplarla da adı geçen sanık …`ın ilgisi yoktur.

Açıklanan nedenlerle sanık … yönünden beraat hükmü kurulması gerekirken mahkumiyet hükmü kuran yerel mahkeme hükmünün temyiz mercii yüksek Yargıtay 9. Ceza Dairesince bozulması gerekirken onanmasına dair hükmü usul ve yasalara aykırıdır.

Yüksek Yargıtay 9. Ceza Dairesinin (görev değişimi gereği takip eden aynı suç tipiyle görevli daire olarak) itiraza konu 13/04/2016 tarih ve 2015/1784 esas 2016/3762 karar sayılı ilamının CMK 308/2-3 maddesi kapsamında itirazımıza binaen incelenmesi ve yerel mahkeme hükmünün sanık … yönünden BOZULMASINA karar verilmesi,

İtirazımızın yerinde görülmeyip reddi halinde yukarıda arz ettiğimiz itiraz nedenlerimizin bir kez de CMK 308/1-3 maddesi uyarınca Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulunca tartışılması ve ilamın talebimiz doğrultusunda BOZULMASI için dosyanın YÜKSEK YARGITAY CEZA GENEL KURULUNA tevdii itirazen arz ve talep olunur.`` düşüncesiyle Dairemiz kararına karşı itirazda bulunmuştur.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile Dairemiz arasındaki uyuşmazlık, sanık …`in uyuşturucu madde ithal etme eyleminin sübuta erip ermediğine ilişkindir.

Sanık savunmaları, olay tutanakları, iletişimin tespiti tutanakları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, sanığın uyuşturucu madde ihraç etme suçunun sübuta ermediği anlaşıldığından, itiraz yerinde görülerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

1-İtirazın kabulü ile itiraza konu Dairemizin 13.04.2016 tarih ve 2015/1784-2016/3762 sayılı kararının sanık … yönünden kaldırılmasına,

2- Sanık … hakkındaki hükmün incelenmesinde:

Kendisinde herhangi bir uyuşturucu madde ele geçmeyen sanığın savunmalarının aksine, diğer sanık …`den ele geçen uyuşturucu madde ile ilgisinin olduğuna ya da bu sanığın uyuşturucu madde ihraç etme suçuna iştirak ettiğine dair somut olay ve olgularla örtüşmeyen maddi bulgularla desteklenmeyen telefon konuşmaları dışında kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı anlaşıldığından, “Şüpheden sanık yararlanır” genel ceza hukuku ilkesi de gözetilerek sanığın beraati yerine yazılı gerekçeyle mahkûmiyetine hükmedilmesi,

Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenle BOZULMASINA, sanık hakkındaki hüküm infaza verilmiş ise İNFAZIN DURDURULMASINA, sanık bu mahkumiyet hükmü nedeniyle infaz kurumuna alınmış ise SALIVERİLMESİNE, başka suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde serbest bırakılmasının sağlanması için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı`na yazı yazılmasına, 01.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/1393 Karar : 2018/620 Tarih : 23.02.2018

  • CMK 308. Madde

  • Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi

Sanığın kolluktaki 12.09.2001 tarihli ifadesinde, bu cemaat içinde yakalandığı güne kadar faaliyeti olduğunu açıklama yapmayacağını ifade ettiğini; 30.09.2001 tarihli ek ifadesinde ise, cemaat içinde bir çok kez doküman yazdığını kabul ettiğini, Cumhuriyet Savcılığında, örgüt içinde, PKK silahlı terör örgütüne karşı olmak için bulunduğunu, örgüt üyesi olduğunu ama hiçbir silahlı eyleme katılmadığı gibi eylem emri de vermediğini; sorguda, Cumhuriyet Savcılığındaki ifadesini tekrar ettiğini; 12.06.2002 tarihli duruşmadaki savunmasında, örgüt üyesi olduğunu ama askeri kanatta hiçbir faaliyette bulunmadığını beyan ettiği;

Sanıkla ilgili aleyhte beyan ve örgütsel dokümanlara gelince; Sanık …‘ın özgeçmiş raporunda cemaate girdikten sonra …‘tan ders aldığından söz edildiği, … Kod’dan bahseden ve … Kod tarafından örgüte hitaben yazılan, örgüt arşivinde ele geçen dokümanlar bulunduğu, sanık …‘ın 21.02.2000 tarihli kolluk ifadesinde, 1990 yılında Bingöl Genç ilçesinden bir araçla sanığın Mardin Kızıltepe ilçesine geldiğini, yanında 6 adet kaleşnikof, 7 adet takarof tabanca, 10 adet el bombası getirdiğini söyleyip bu beyanlarını savcılık ve sorguda da yenilediği, sanık Vecdi Şeran`ın 15.02.1997 tarihli kolluk ifadesinde sanıkla örgütsel çalışma yaptıklarını, sanığın örgütün siyasi alan üst sorumlusu olduğunu belirttiği, savcılık ve sorgudaki anlatımlarında da bu hususları teyid ettiği;

adı geçen sanık hakkında TCK`nın 146/1 maddesinden verilen hükmün onanıp kesinleştiği,

sanık …‘ın kolluk ifadesinde, sanıktan şura üyesi olarak söz ettiği, yine sanık …`ün 04.06.2001 tarihli kolluk ifadesinde, sanıktan şura üyesi olarak söz ettiği,

sanığın 07.09.2001 tarihli savcılık ifadesinde “ben müslümanım, dinime göre müslümanca yaşamak istiyorum, …`ün yanına gittim, eve gittiğimde …‘in eşi ve çocukları oradaydı, bir süre sonra … ve … oraya geldiler, …‘ün dışarıya nasıl çıktığını ve nasıl vurulduğunu görmedim, teslim olmakta direnmiş değilim, güvenlik güçlerinin teslim olun çağrısı üzerine güvenlik güçerine çocuklar var, güvenlik güçleriyle karşı karşı gelmek istemiyoruz, teslim olacağım, sadece insanca muamele istiyorum, deyip evden çıktığı, şiddet taraftarı olmadığı, örgüt mensuplarına şiddeti savunmayın sadece İslamı yaşayın “ şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.

Mahkemenin kabulünde isabetli olarak belirtildiği üzere, iddianamede sanığa atılı vahim eylemlerin hiçbirinin sübutu kabul edilmemiş, ilk önce silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan cezalandırılmasına karar verilmiş;

Bu hüküm Yargıtay 9. Ceza Dairesince bozulmuş,

TCK’nın 314/1 maddesi uyarınca cezalandırılmasına dair verilen karar yine Dairece sanığın silahlı çatışma sonucu yakalandığından bahisle TCK`nın 146. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.

Sanık hakkında 05.09.2001 tarihli yakalama tutanağı içeriğine göre, Hizbullah terör örgütüne yönelik Adana ili Pozantı ilçesi, Akçatekir beldesinde bulunan dublex eve karşı güvenlik güçlerince operasyon düzenlenmiş, polisin teslim olun çağrılarına karşı evin içinden birden fazla yerden tabancalarla ateş açılmış, bu arada ikinci kat balkonundan aşağıya atlayan bir erkek şahsın elindeki tabanca ile polislere ateş ettiği, polisin karşılık vermesi üzerine meydana gelen çatışmada yaralanıp öldüğü, yüksek sesle teslim olmaları yönünde yapılan uyarılara devam edilmekte iken iki değişik erkek şahısa ait olduğu tespit edilen bir sesle polislere yüksek ve anlaşılır sesle teslim olmak istediklerini ancak Cumhuriyet savcısı veya Emniyet Müdürü rütbesinde üst düzey emniyet mensuplarına teslim olabileceklerini beyan ettiklerini, kısa süren karşılıklı bir diyalog sonrasında evin içinde bulunan iki erkek şahsın teslim olacaklarını bildirip, evin ön kapısından dışarı çıktıkları, teslim olan bu iki erkek şahsa evde başka birisinin bulunup bulunmadığı sorulunca … adlı bir kişinin bir adet tabancayla içeride olduğunun öğrenilmesi üzerine teslim olun çağrısına devam edildiği,

içerideki şahsın tabanca ile ateş etmesine müteakip evin ön kapısından silahsız olarak çıkıp görevlilere teslim olduğu anlaşılmıştır.

Dosya kapsamına göre evin üst katından atlayan ve aşağıya indikten sonra silahla ateş eden kişinin …‘ndan sonra örgütün lideri konumunda bulunan … olup polisin atışı sonucu öldüğü, yanında bir adet tabanca bulunduğu, bu kişinin ölmesinden sonra sanığımız …`un yanındaki bir erkek şahısla teslim olduğu, daha sonra içeride bulunan bir erkek şahsın silahla ateş ettikten sonra teslim olduğu anlaşılmıştır.

Tüm dosya kapsamına göre, Sanıkların bulunduğu evde kolluğa karşı kullanılan iki adet tabanca ele geçmiş, bunlardan biri örgüt lideri …‘ün ev dışında öldürüldüğü yerde, diğeri ise evin içinde ele geçirilmiş, evin içinde bulunan silahla evden en son çıkan …‘un ateş edip dışarı çıktığı anlaşılmış, tüm sanıkların el sıvapları alınmış olup klasör 4, dizi 1269`da bulunan ekspertiz raporuna göre sanığımızın elinde atış artığı bulunmadığı belirlenmiştir. Dolayısıyla ele geçen iki ayrı tabancanın … ve … Kod …tarafından kullanıldığı sabit olunmuştur.

Bu açıklamalar ışığında sanığın kendiliğinden teslim olduğu, olayda silah kullanmadığı, sadece örgüt liderinin bulunduğu evde kain olduğu anlaşılmıştır.

2-Sanık …`ya gelince; Bu sanığın …, … kod adını kullandığı, kollukta eylemler dahil ikrarı bulunduğu; aşamalarda örgüt üyeliğini kabul edip, eylemleri reddettiği;

Sanık hakkında aleyhte beyanları bulunan … Kod …, …, … , …, …, …`in beyanlarına göre, sanığın askeri kanat üst sorumlusu olduğu, istihbarat talimatları verdiği, örgüt mensuplarına kaleşnikof silah verdiği, … kod adını aldığı, bazı mensuplardan özgeçmiş raporu aldığı anlaşılmış;

Adları geçen kişilerin silahlı terör örgütü olma suçundan cezalandırılmalarına dair verilen hükümlerin onanıp kesinleştiği;

Bu sanıklardan …‘ın 21.02.2000 tarihli ifadeli yer gösterme ve zapt etme, sığınak açma kapama tutanağına göre, 1993 yılında … kod …‘nın talimatı ile kaçırılıp sorguya alınan iki PKK mensubunu örgüt sığınağı olan evin dışında bir hafta nöbet tuttuklarını, bu sığınağı … kod …‘nın talimatıyla yaptıklarını, … Kod`un sorgulamayı gerçekleştirdiğini belirtmiş;

Sanığın evinde ve Mardin Kızıltepe ilçesi Akziyaret köyü kırsalında yer göstermesi sonucu örgüte ait bu sığınak içinde kaleşnikof, MP-5 marka makinalı tabanca, takarov tabanca ve bunlara ait mermi ve şarjörler ele geçirilmiştir. Buna göre sanığın Anayasal güvence altında bulunan temel hak ve özgürlüklere ilişkin olarak vahamet arz eden sorgulama eylemini gerçekleştirdiği sabit olmuştur.

Tüm bu açıklamalar ışığında 02.07.2012 gün ve 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile 5271 sayılı CMK`nın 308. maddesine eklenen (2) ve (3). fıkra hükümleri uyarınca itiraz konusu değerlendirilip, konunun Yargıtay Ceza Genel Kurulunca sonuca bağlanmasının daha uygun olacağı anlaşıldığından, dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/3837 Karar : 2018/1263 Tarih : 21.02.2018

  • CMK 308. Madde

  • Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi

5271 sayılı CMK`nın 6352 sayılı Yasanın 99. maddesi ile değişik 308. maddesi gereğince yapılan incelemede;

1-) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İTİRAZININ KABULÜNE,

2-) Dairemizin 27/06/2012 gün ve 2008/27270 Esas, 2012/12875 sayılı ilamının, sanık … hakkındaki hırsızlık suçundan onama ilamının kaldırılmasına, ilamın diğer yönlerinin korunmasına karar verilerek yapılan incelemede;

Sanık … hakkında tekerrür uygulamasına esas alınan Boğazlıyan Ağır Ceza Mahkemesinin 2000/73-103 sayılı ilamıyla kasten yaralama suçundan verilen 1 Yıl 8 Ay hapis cezasının kesinleşme tarihinin 23/05/2002, infaz tarihinin ise 31/01/2004 olduğu,

TCK’nın 58. maddesinde yer alan üç yıllık süre dolmasından sonra yeni suçun işlendiğinin anlaşılması karşısında; aynı Kanunun 305/son maddesi gereğince tekerrüre esas alınamayacağı gözetilmeden, 5237 sayılı TCK`nın 58/6-7. maddesi uyarınca sanığın cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık …‘nun temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından sanık … hakkındaki TCK`nın 58/6 maddesine göre tekerrür hükümlerinin uygulanmasını içeren kısmın çıkartılması suretiyle diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 21.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/1397 Karar : 2018/287 Tarih : 13.02.2018

  • CMK 308. Madde

  • Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi

Tüm dosya kapsamına göre silahlı terör örgütü üyeliği suçundan yedi yıldan beri aranmakta olan sanığın 2007 yılında İstanbul’da yakalandığı, hakkında ele geçirilen dokümanlara göre 1992 yılında örgüte girip, ders alıp verdiği, faaliyet raporlarında isminin geçtiği, örgüte üyelik anlamına gelen el yazması özgeçmiş raporu verdiği, bu rapor içeriğine göre …, …, …, Kardeşler ve Tuba Camilerine sorumlu olarak gittiği, …. özgeçmiş raporunda sanığın adının geçtiği, buna göre “… ile cami çalışmalarında dönerli sorumluluk yaptığı”nın belirtildiği, örgüte vermiş olduğu el yazılı özgeçmiş raporunun İstanbul Kriminal Polis Ekspertiz Raporuna göre sanığın eli ürünü olduğunun anlaşıldığı, faaliyet raporlarında adının geçtiği ve bizzat faaliyet raporu verdiğinin anlaşıldığı, bu faaliyet raporu içeriğine göre, “…şehit şehmus camii (bayan) Diyarbakır Şubat 1998, öğrencileri altı gruba ayırdık. … (Vasfiye)” yazılı olduğu, sanığın aşamalardaki savunmalarında da özgeçmiş raporundaki bilgilerin doğru ve kendisine ait olduğunu, Diyarbakır’da tecvit öğrenmek için gittiği bir camide kendinden istenilmesi üzerine özgeçmiş raporunu yazıp verdiğini bildirdiği anlaşılmıştır.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında 02.07.2012 gün ve 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesine eklenen (2) ve (3). fıkra hükümleri uyarınca itiraz konusu değerlendirilip, önceki kararda değişiklik yapılmasını gerektiren herhangi bir nedenin bulunmadığı, konunun Yargıtay Ceza Genel Kurulunca sonuca bağlanmasının daha uygun olacağı anlaşıldığından, dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/10 Karar : 2018/34 Tarih : 16.01.2018

  • CMK 308. Madde

  • Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi

Suça sürüklenen çocuk … hakkında mağdur …`i kasten öldürme suçundan yapılan yargılama sonunda; mahkumiyetine dair Bandırma Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 20/05/2015 gün ve 2015/152 esas, 2015/200 karar sayılı hükmün sanık müdafii ve katılan vekilinin temyizi üzerine, Dairemizin 24/10/2017 gün ve 2016/5520 esas ve 2017/3457 karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verildiği,

bu karara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca haksız tahrik yönünden itirazda bulunulduğu,

05/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı “Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında” Yasanın, 99.maddesiyle, 5271 sayılı Yasanın 308. maddesinde yapılan değişiklik ve 101.maddesiyle 5320 sayılı Yasaya eklenen geçici 5. madde uyarınca; itiraz hakkında karar verilmek üzere dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmakla,

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 308. maddesinin, 6352 sayılı Yasanın 99. maddesi ile eklenen 3. fıkrası uyarınca yapılan incelemede;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz gerekçeleri yerinde görüldüğünden İTİRAZIN KABULÜNE,

Suça sürüklenen çocuk … müdafiinin 1 haftalık yasal süre içindeki temyiz isteminden sonra suça sürüklenen çocuğun cezaevinden gönderdiği 05/01/2016 tarihli dilekçesi ile dosyanın onanmasını istedikleri anlaşılmakla,

Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 05.02.2008 gün ve 2008/1-9-15 sayılı Kararı uyarınca, cezanın onanması isteği, temyiz isteminden vazgeçme niteliği taşıdığından, suça sürüklenen çocuk … müdafinin temyiz isteminin feragat nedeni ile CMUK`nun 317. maddesi gereğince REDDİYLE, katılanlar vekilinin temyiz istemi ile sınırlı olarak yapılan incelemede;

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, suça sürüklenen çocuk …‘in maktul …`i kasten öldürme suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç niteliği tayin, takdire ilişkin cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan katılanlar …ve … vekilinin ceza miktarına yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddiyle,

-Suç tarihinde 17 yaş 5 ay 19 günlük olan suça sürüklenen çocuk hakkında kasten öldürme suçundan kurulan hükümde yaş küçüklüğü nedeniyle TCK’nun 31/3. maddesi uyarınca yapılan indirimin, yasal sınırlar dahilinde ve fakat çocuğun yaşı ile orantılı olacak şekilde bir ceza verilmesi yerine alt hadden ceza belirlenmesi,

-Oluşa ve dosya kapsamına göre, suça sürüklenen çocuk …‘in annesi …‘nün, soruşturma aşamasında vermiş olduğu ifadesinde, 17 yaşındaki oğlu suça sürüklenen çocuk …‘e, maktul … ile arasındaki ilişkinin rızaen olmadığını, maktul … tarafından bu ilişkiye zorlandığını beyan ettiğini ifade etmesi karşısında suça sürüklenen çocuk hakkında 5237 sayılı TCK`nun 29. maddesindeki haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi,

Yasaya aykırı olup, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak BOZULMASINA, 16/01/2018 gününde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/10228 Karar : 2018/398 Tarih : 16.01.2018

  • CMK 308. Madde

  • Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi

Trabzon Çocuk Mahkemesi’nin, sanık … hakkında 765 sayılı TCK’nın 495/1, 55/3, 59/2, 33. maddeleri uyarınca 5 yıl 6 ay 20 gün ağır hapis cezasına mahkumiyetine dair 30.11.2004 gün 2004/282 Esas, 2004/712 Karar sayılı kararının mahkemesince temyiz edilmediğinden bahisle 03.01.2005 tarihinde kesinleştirildiği, 5237 sayılı TCK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine dava dosyasını resen ele alan anılan mahkemece hükümlü hakkında dosyadaki belgeler incelenerek ve Cumhuriyet Savcısı’nın düşüncesini de alarak duruşma açılmaksızın 03.06.2005 gün 2004/282 – 2004/712 sayılı uyarlama kararı verildiği, anılan bu ek kararın ise, hükümlü …‘e 21/06/2005; ilk yargılama sonucu verilen ve kesinleşen hükümle savunmanlık ilişkisi sonlanan Avukat….ye ise, 09/06/2005 tarihinde tebliğ edilerek Trabzon Çocuk Mahkemesi’nin 03/06/2005 gün 2004/282-712 sayılı ek kararın, 09/07/2005 tarihinde bu haliyle kesinleştirildiği;

Maçka Sulh Ceza Mahkemesinin 21/10/2008 günlü ihbar yazısı üzerine Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesinin dosyayı ele alıp tensip zaptıyla yeni bir esasa kaydedip duruşma açarak yargılama faaliyetlerine başladığı 28.04.2009 gün 2008/196 Esas, 2009/159 sayılı uyarlama kararının verildiği;

Bu karara karşı ise, sanık savunmanları Av. … ve Av. … tarafından açılan temyiz davasını inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi 14.11.2013 gün 2011/3046 Esas, 2013/22606 Karar sayılı kararı ile “..hükümlünün eylemine uyan 765 sayılı TCK’nın 499/1, 2. cümle, 55/3, 59/2. maddeleriyle hükümden sonra 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın aynı suça uyan 149/1-a, 31/3, 62; 109/2-3-a-f, 31/3, 62. maddeleri ile uygulama yapılıp, her iki Yasaya göre denetime olanak sağlayacak şekilde uygulanan Yasa maddeleriyle, verilmesi gereken cezalar ayrı ayrı tespit edilip, sonuç cezalar karşılaştırılarak lehe olan yasa belirlenerek uygulama yapılması gerekirken, yazılı şekilde eksik ve denetime olanak vermeyecek biçimde hüküm kurulduğu” gerekçesiyle bozma kararı verildiği, bozma üzerine Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.04.2014 gün 2013/229 Esas ,2014/73 Karar sayılı uyarlama kararı verildiği ve bu karara karşı hükümlü savunmanınca temyiz yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.

Ancak;

5237 sayılı Yasa uyarınca duruşma açılarak ve/veya açılmadan dosya üzerinden verilen bütün uyarlama kararlarına yönelik yasa yolunun temyiz yasa yolu olduğu, yapılan itirazları inceleme yetkisinin de Yargıtay’ın ilgili Ceza Dairesine ait bulunduğu ve yasa yolundaki yanılmanın da bu hakkı kaldırmayacağı dikkate alındığında, Trabzon Çocuk Mahkemesi’nin 2004/282 (Ek) 2004/712 (Ek) sayılı ve 03.06.2005 günlü duruşmasız inceleme ile verilen ve usulüne uygun yöntemle hükümlüye tebliğ ile kesinleşen, “uyarlama suretiyle ek karar” bu bağlamda hukuken kesin sonuçlarını doğurup varlığını korumaktadır.

Trabzon Çocuk Mahkemesi’nin kesinleşen bu kararı hukuki yol ve yöntemlerle ortadan kaldırılmadan bir kez de, Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin aynı dosyayı yeniden ele alıp, duruşma açarak, 28/04/2009 gün 2008/196-2009/159 sayılı lehe yasanın tesbiti (uyarlama) kararı ve ona bağdaşık devamında yapılan tüm işlemler bu haliyle yasal dayanaktan yoksun yok hükmünde olacağı değerlendirilerek öncelikle; 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin 14.11.2013 tarihli kararı aleyhine itiraz yasa yoluna başvurulup başvurulamayacağının takdiri yönünden değerlendirilmek üzere dosyanın incelenmeden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na İADESİNE, 16.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS