0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Temyiz İsteminin Esastan Reddi veya Hükmün Bozulması

CMK Madde 302

(1) Bölge adliye mahkemesinin temyiz olunan hükmünün Yargıtayca hukuka uygun bulunması hâlinde temyiz isteminin esastan reddine karar verilir.

(2) Yargıtay, temyiz edilen hükmü, temyiz başvurusunda gösterilen, hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Bozma sebepleri ilâmda ayrı ayrı gösterilir.

(3) Hüküm, temyiz dilekçesinde gösterilen sebeplerle bozulduğunda, dilekçede açıklanmış olmasa bile saptanan bütün diğer hukuka aykırılık hâlleri de ilâmda gösterilir.

(4) Hükmün bozulmasına neden olan hukuka aykırılık, bu hükme esas olarak saptanan işlemlerden kaynaklanmış ise, bunlar da aynı zamanda bozulur.

(5) 289 uncu madde hükümleri saklıdır.



CMK Madde 302 Gerekçesi

Yargıtay temyiz olunan hükmün hukuka uygun olduğunu belirlediğinde temyiz isteminin esastan reddine karar verecektir. Yargıtay, temyiz edilen hükmün temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olan hukuka aykırılıklar içerdiğini saptar ve bunlar hükme etki edecek nitelikte olursa bozma kararı verir. Hükme etki edecek nitelikte bulunmayan hukuka aykırılıkların, bazı önemsiz usul hatalarının Yargıtay kararında gösterilmekle birlikte hükmün bozulmasına neden sayılmadığı belirtilmelidir. Ancak, ilâmda bozulan hususların hepsinin nedenleriyle birlikte ayrı ayrı açıklanması gerekir.

Bozmaya neden olan hukuka aykırılık, hükmün dayandırıldığı işlemlerden kaynaklanmışsa, aynı zamanda bu işlemler de bozulur.

Mahkemenin temyize konu hükmü birden çok bölümden oluşmuş ve bunlardan bir veya birkaçı için ayrıca temyiz isteminin esastan reddine karar verilmemişse tümü bozulmuş sayılır. Bozma ile hüküm ortadan kalkar. Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da 320 nci maddede açıklanan hukuka kesin aykırılık hâlleri varsa hüküm mutlaka bozulur.


CMK 302 (Temyiz İsteminin Esastan Reddi veya Hükmün Bozulması) Emsal Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu 2020/1 E. , 2022/610 K.

  • CMK 302
  • Yargıtayın hükmü bozması halinde ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi tarafından yapılması gerekenler

Yargıtay, temyiz edilen hükmü temyiz başvurusunda gösterilen hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Bozma kararı, hukuka aykırılık nedeniyle bölge adliye mahkemesinin son kararının kaldırılmasıdır (Fidan Balcı/Seyithan Öztürk, Ceza Yargılamasında İstinaf ve Temyiz, … Yayınevi, …, 2020, s.462). Ancak Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararın temyiz incelemesi sonucunda bozulmasıyla ilk derece mahkemesi tarafından kurulan ilk hükmün de bozulduğu kabul edilmelidir. İstinaf başvurusunun esastan reddi kararı tek başına infaz yeteneği bulunan ve hukuk düzeninde sonuç doğuran bir hüküm değildir. Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı ilk derece mahkemesince verilen hükme sıkı sıkıya bağlı olduğundan Yargıtay incelemesi sonucu verilen bozma kararıyla ilk derece mahkemesi hükmü de tamamen ortadan kalkar. CMK’nın 223. maddesinde hükümlerin neler olduğu açıkça sayılmış olup istinaf başvurusunun esastan reddi gibi kararlar hüküm olarak kabul edilmemiştir. Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararda anılan maddede sayılan hükümlerden biri kurulmamış ve bu karar da temyiz incelemesi sonucu bozulmuş ise direnme kararı verilirken ilk derece mahkemesi tarafından verilen hüküm yeniden kurulmalıdır.

Öte yandan 28.02.2019 tarihli ve 30700 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7165 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 8. maddesi ile eklenen CMK’nın 304. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca bozma kararı istinaf başvurusunun esastan reddi kararına ilişkin ise Yargıtay dosyayı, gereği için kararı veren ilk derece mahkemesine gönderecektir. Bu düzenlemeyle istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararın bozulmasından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderileceğinden direnme kararı da ilk derece mahkemesince verilebilecektir. Sonuç olarak yapılan değişiklikle Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddi şeklinde direnme kararı verilemeyeceğinden kanun koyucu tarafından ön soruna ilişkin benzer uyuşmazlıkların önüne geçildiği anlaşılmaktadır. Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurularının esastan reddine dair kararların temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece, sanığa atılı eylemlerin sabit olmadığı gerekçesiyle bozulmasından sonra Bölge Adliye Mahkemesince ilgili Özel Daire bozma kararına direnilerek istinaf başvurularının esastan reddine dair kararlar verildiği anlaşılan dosyada;

Yargıtay bozma ilamı ile bölge adliye mahkemesi kararının ortadan kalkması sonucunda bu hükme bağlı olan ilk derece mahkemesi kararlarının da tamamen ortadan kalktığı, … 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 16.05.2017 tarihli ve 23-68 sayılı karara yönelik istinaf talepleriyle … Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince 15.09.2017 tarih 1716-1660 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine dair kararlar verilmesine karşın Özel Dairece verilen bozma kararına istinaden Yerel Mahkemenin ve Bölge Adliye Mahkemesinin kararlarının da ortadan kalktığı ve bozma ilamına direnen Bölge Adliye Mahkemesince TCK’nın 61. maddesine göre yeniden hükümler kurulması gerektiği kabul edilmelidir.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/2501 Karar : 2018/5103 Tarih : 25.04.2018

  • CMK 302. Madde

  • Temyiz İsteminin Esastan Reddi veya Hükmün Bozulması

Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Ceza Dairesi’nin sanığın müşteki …’a yönelik hırsızlık suçu bakımından ayırma kararı verdiği ve sanığın temyiz isteminin, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Ceza Dairesi’nin sanık …’un müşteki …’a yönelik hırsızlık ve tehdit, müşteki …’a yönelik hırsızlık suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararına yönelik olduğu belirlenerek yapılan incelemede;

I- Sanık hakkında tehdit suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;

Hükmolunan cezanın miktar ve türü gözetildiğinde, 5271 sayılı CMK’nın 286/2-a maddesi uyarınca, ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli para cezalarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararlarının temyizi mümkün olmadığından, sanığın temyiz isteminin 5271 sayılı CMK’nın 298. maddesi uyarınca istem gibi REDDİNE,

II- Sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;

CMK’nın 288. maddesinin ‘‘Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.’’ ve aynı Kanun’un 294. maddesinin ise; ‘‘Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.’’ şeklinde düzenlendiği de gözetilerek sanığın temyiz isteminin, kıyafet dışındaki eşyalar bakımından suçu kabul etmediği, cezasında indirim yapılması gerektiği ve aldığı cezanın haksız olduğuna yönelik olduğu belirlenerek anılan sebeplere yönelik yapılan incelemede;

Sanık hakkında müştekiler … ve …’a yönelik eylemleri sebebiyle hırsızlık suçundan kurulan hükümlerde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla istinaf isteminin düzeltilerek esastan reddine dair karar hukuka uygun bulunduğundan, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, 5271 sayılı CMK’nın 302/1. maddesi uyarınca, usul ve yasaya uygun olan Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Ceza Dairesinin kararına yönelik TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ ile HÜKÜMLERİN ONANMASINA, 25/04/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/2246 Karar : 2018/4637 Tarih : 17.04.2018

  • CMK 302. Madde

  • Temyiz İsteminin Esastan Reddi veya Hükmün Bozulması

Samsun 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 25.05.2017 tarihinde sanık hakkında verilen beraat kararına karşı katılan tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi tarafından davanın yeniden görülmesine karar verilerek duruşma açıldığı ve yapılan istinaf yargılaması sonucunda ilk derece mahkemesince verilen beraat kararı kaldırılarak, sanığın 5237 sayılı TCK’nın 165. maddesi uyarınca 1 yıl hapis ve 2.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve bu hükmün temyizi kabil olduğu belirlenerek yapılan incelemede;

5271 sayılı CMK’nın 288. maddesinin ‘‘Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.’’ ve aynı Kanunun 294. maddesinin ise; ‘‘Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.’’ şeklinde düzenlendiği de gözetilerek, sanık müdafiinin temyiz isteminin, kasten işlenebilen bir suç için bilme ihtimaline binaen mahkeme kararı verilmesinin yasaya aykırı olduğu, sanığın samimi beyanına itibar edilmeyerek ceza verilmesine yönelik olduğu belirlenerek anılan sebeplere yönelik yapılan incelemede;

Tüm dosya içeriğine göre; sanığın katılana ait olup çalınan aracının kupasını piyasa fiyatının altında bir fiyata ve belge almadan satın alması şeklinde gerçekleşen olayda; suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olduğu anlaşılmakla; istinaf kararı hukuka uygun bulunduğundan, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, 5271 sayılı CMK’nın 302/1. maddesi uyarınca, usul ve yasaya uygun olan Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi’nin kararına yönelik TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ ile HÜKMÜN ONANMASINA, 17/04/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/1470 Karar : 2018/2736 Tarih : 14.03.2018

  • CMK 302. Madde

  • Temyiz İsteminin Esastan Reddi veya Hükmün Bozulması

I- Sanık hakkında konut dokunulmazlığını bozma ve mala zarar verme suçlarından kurulan hükümler ile ilgili temyiz isteminin incelenmesinde;

Hükmolunan cezaların miktar ve türü gözetildiğinde, 5271 sayılı CMK’nın 286/2-a maddesi uyarınca, ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli para cezalarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararlarının temyizi mümkün olmadığından, sanık müdafiinin temyiz isteminin 5271 sayılı CMK’nın 298. maddesi uyarınca REDDİNE,

II- Sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan hüküm ile ilgili temyiz isteminin incelenmesinde;

5271 sayılı CMK’nın 288. maddesinin ‘‘Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.’’ ve aynı Kanun’un 294. maddesinin ise; ‘‘Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.’’ şeklinde düzenlendiği de gözetilerek sanık müdafiinin temyiz isteminin, TCK’nın 145. ve 147. maddelerinin uygulanması gerektiği, şikayetçilerin zarar miktarını fazla göstermeleri nedeniyle sanığın zararı karşılayamadığı, sanık lehine takdiri indirim yapılmadığı, hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve diğer lehe hükümlerin uygulanmadığına yönelik olduğu belirlenerek anılan sebeplere yönelik yapılan incelemede;

Sanık hakkında şikayetçilere yönelik eylemleri sebebiyle hırsızlık suçundan kurulan hükümlerde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla istinaf isteminin düzeltilerek esastan reddine dair karar hukuka uygun bulunduğundan, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazının reddiyle, 5271 sayılı CMK’nın 302/1. maddesi uyarınca, usul ve yasaya uygun olan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesinin kararına yönelik TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ ile HÜKMÜN ONANMASINA, 14/03/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/3716 Karar : 2018/633 Tarih : 28.02.2018

  • CMK 302. Madde

  • Temyiz İsteminin Esastan Reddi veya Hükmün Bozulması

Yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine ancak,

TCK`nın 61. maddesinde düzenlenen cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine ilişkin ölçütlerle, 3/1. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesi çerçevesinde; suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, konusunun önem ve değeri, meydana getirdiği zarar ve tehlikenin ağırlığı ile sanığın kasta dayalı kusurunun ağırlığı, güttüğü amaç ve saik de gözönünde bulundurularak hukuka, vicdana, dosya kapsamına uygun olarak makul bir cezaya hükmedilmesi, gerekçelerin de cezaların şahsiliği ilkesine uygun bulunması, keyfilikten uzak olması, sanığın yargılama sırasında izlenen kişiliği ile ilgili bilgi ve belgelerin oluşa ve tüm dosya kapsamına göre yerinde takdir edildiğini göstermesi gerekir.

Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda; FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün Afyon Kocatepe Üniversitesi yapılanması içerisinde sohbet sorumlusu olarak yer alan ve örgüt liderinin talimatından sonra Bank Asya’ya para yatıran sanık hakkında mahkemenin ceza tayin gerekçesinde yer verilen ‘’silahlı terör örgütüne yapılan yardımın niteliği, vehamet arz edebilecek olumsuzlukların gözlenmesi’’ şeklindeki teşdit gerekçelerinin somut dayanaklarının gösterilmemesi, ‘’örgütün niteliği ve yaşanan darbe teşebbüsü sürecinin’’ şeklindeki gerekçelerinde sanığın eylemlerine özgü olmaması nedeniyle cezanın kişiselleştirilmesinde bir ölçüt olarak kabul edilemeyecek olması karşısında, mahkeme kabulündeki gerekçelere göre sanık hakkında temel ceza tayininde orantılı bir ceza takdiri yerine yeterli ve yasal olmayan gerekçe ile yazılı şekilde fazla ceza tayini,

Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, bu sebeplerden dolayı hükmün CMK’nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanığın tutuklulukta geçirdiği süre, atılı suç için kanun maddelerinde ön görülen ceza miktarı gözetilerek tutukluluk halinin devamına, 28.02.2018 tarihinde üye …`in karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY:

Sayın çoğunluğun bozma nedenine iştirak olunmamıştır.

Şöyleki;

Sanığa atılı 5237 sayılı TCK’nın 314/2. maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütüne üye olma suçu 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasını gerektirecek şekilde yaptırıma bağlanmış, temel cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeler ise aynı Kanunun 61/1. maddesinde;

“(1) Hâkim, somut olayda;

a) Suçun işleniş biçimini,

b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,

c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,

d) Suçun konusunun önem ve değerini,

e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,

f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,

g) Failin güttüğü amaç ve saiki,

Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler” şeklinde düzenlenmiştir.

5237 sayılı TCK’nın “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasındaki; “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” biçimindeki hüküm ile de, işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması gerektiği vurgulanmıştır.

Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçe, TCK’nın 61/1. maddesine uygun olarak, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saiki ile ilgili, dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olmalıdır. Gerekçenin bu niteliği kararı aydınlatma, keyfiliği önleme ve tarafları tatmin etme özelliklerini taşımasının yanında, hâkimin, aşağı ve yukarı hadler arasında takdir yetkisini kullanırken TCK`nın 61. maddesinde düzenlenen kuralların dışına çıkıp çıkmadığının Yargıtay tarafından denetleneceğini de göstermektedir.

TCK’nın 61/1. maddesinde sayılan halleri incelediğimizde;

a- Suçun işleniş biçimi (m.61/1-a)

Suçun işleniş biçimi, failin kişilik yapısını ortaya koyduğu gibi, eylemin toplum düzeni bakımından oluşturduğu tehlike açısından da belirleyicidir (M. Emin Artuk – Ahmet Gökcen – M. Emin Alşahin – Kerim Çakır, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. Baskı, Ankara 2017, sh.865).

Fiilde gösterilen iradenin realize edilmesiyle de ilgili olan suçun işleniş biçiminden, işlenişinde fiile ayrıca eşlik eden veya onu şekillendiren her şey anlaşılır. Bir fiille birden fazla suç tipinin ihlal edilmiş olması veya bir suç tipi açısından öngörülen seçimlik hareketlerinin tümünün gerçekleştirilmesi, failin suç işlerken yaptığı hareketler, suçun işleniş biçiminin mağdur veya üçüncü şahıslar üzerindeki etkileri suçun işleniş biçimi kapsamında değerlendirilmesi gereken hususlardır (İlhan Üzülmez, “Yeni Ceza Kanunu’nun Sisteminde Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi”, Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. X, S. 3-4, Erzincan 2006, sh. 207-208).

Ayrıca mütemadi suçta devam eden şey netice değil hareket olduğundan (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. Bası, sh.173) temadinin süresi de suçun işleniş biçimi olarak temel cezayı etkileyebilir (Nur Centel – Hamide Zafer – Özlem Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 4. Baskı, İstanbul 2006, sh. 576). Örneğin, terör örgütü içerisinde yıllarca kalan örgüt üyesinin cezası birkaç ay süreyle kalanın cezasına nazaran daha fazla olmalıdır. Bunun da, suçun işleniş biçimi dışındaki bir kriterle açıklanması mümkün değildir.

“Vehamet” terimi suç vasfının tayini bağlamında kullanılabileceği gibi, fiilin işlenişindeki nitelik ve şiddeti de ifade etmek üzere kullanılabilmektedir (CGK, 24.01.1983 t., E. 489, K. 8). Örneğin, uygulamada, TCK’nın 302 ve 309. maddelerinde yazılı suçlara ilişkin elverişli eylemler “vehamet arz eden eylemler” olarak nitelendirilmekle birlikte, diğer taraftan silahlı terör örgütüne üye olma suçunda da örgüt üyeliğine götüren faaliyetlerin yoğunluk ve şiddetini göstermek üzere “vahim” nitelendirilmesinin yapılması vakidir.

b- Suçun işlenmesinde kullanılan araçlar (m. 61/1-b)

Suçun işlenmesinde kullanılan ve eylemin icrasını kolaylaştıran her türlü araç bu kapsamda değerlendirilir ve cezanın hesaplanmasında dikkate alınır (Artuk/Gökcen vd., sh. 866; Üzülmez, sh. 208). Örneğin, devletin güvenliğine karşı suç işlemek amacıyla oluşturulmuş silahlı örgütün (TCK m. 314) bünyesindeki silahların türü, niteliği ve sayısı bu bağlamda temel cezanın tayininde göz önünde bulundurulur (Özgenç, sh. 851).

c- Suçun işlendiği zaman ve yer (m. 61/1-c)

Suçun işlendiği zaman ve yerin ceza takdirinde etkili olabilmesi için, suç açısından bir fonksiyonu olmalıdır. Diğer bir ifadeyle, suçun belli bir yer ve zamanda işlenmesi, her durumda cezanın alt sınırın üzerinde belirlenmesini gerektirmez. Bunun için suçun işlenmesinde etkili olan, failin yer ve zaman durumundan özellikle yararlandığı bir halin varlığı gerekir (Üzülmez, sh. 209). Zaman ve yer, suçun işlenmesi sırasında fail açısından bir kolaylık sağlamalı ya da fail hakkında takibin yapılmasını imkânsız veya zor bir duruma getirmelidir.

d- Suçun konusunun önem ve değeri (m. 61/1-d)

Suçun önem ve değerinden maksat, suçun hukuki konusu değil, maddi konusudur (Zeki Hafızoğulları – Muharrem Özen, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 9. Baskı, Ankara 2016, sh. 501).

Suçun konusunu, fiilden doğrudan etkilenen şey oluşturduğuna göre, bunun somut olayda normal hale göre daha önemli veya değerli olduğu takdirde temel ceza alt sınırın üzerinde belirlenebilecektir (Üzülmez, sh. 210).

Suç konusunun önem ve değeri Alman hukukunda fiilin etkileri olarak düzenlenmiş olup, fiille hakkında zarar veya tehlike neticesi yaratılan suç konusu ve eylemin diğer sonuçları cezanın saptanmasında bir ölçüt olarak değerlendirilmektedir (Kayıhan İçel - Füsun Sokullu Akıncı - İzzet Özgenç – Adem Sözüer - Fatih Selami Mahmutoğlu – Yener Ünver, Yaptırım Teorisi, 2. Bası, İstanbul 2002, sh. 150).

e - Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı (m. 61/1-e)

Suçlar salt tehlike suçları, zarar tehlikesi ve zarar suçları olarak ayrıldığından, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, zarar ve zarar tehlikesinin ağırlığı olarak algılanmalıdır (Hafızoğulları/Özen, sh. 501).

Hakim somut olayda eylemin dış dünyadaki sonuçlarından olan zarar ve tehlikenin büyüklüğünü objektif olarak değerlendirerek cezayı belirler (İçel vd., sh. 150).

Suçun, yalnızca doğrudan meydana getirdiği zarar veya tehlikenin değil dolaylı olarak meydana getirdiği zarar veya tehlikenin de temel cezanın tayininde gözönünde bulundurulması mümkündür (Centel/Zafer/Çakmut, sh. 577).

Önemli olan hukuki konuyu oluşturan varlık veya menfaatin ne kadar zarar gördüğü veya ne kadar ciddi bir tehlikeye maruz kaldığıdır.

Ancak özel hukuka ilişkin olan zararlar bu değerlendirmede dikkate alınmayacaktır.

f – Kasta veya taksire dayalı kusurun ağırlığı (m. 61/1-f)

Cezalandırmada güdülen amaçların gerçekleştirilmesi kusurun ağırlığıyla orantılı bir cezaya hükmedilmesini gerektirmektedir. Böylece kusur ilkesi, bir yandan cezanın meşruluk temelini oluşturmakta, diğer yandan da uygulanacak ceza açısından bir sınırlamayı ifade etmektedir (Üzülmez, sh. 211).

Kusur, TCK sisteminde suçun oluşabilmesi için varlığı gereken bir unsur olmadığından işlenen fiilin ifade ettiği haksızlığın bir unsurunu oluşturmaktadır. Başka bir anlatımla kast ve taksir, bir kusurluluk şekli değil, suç teşkil eden haksızlığın gerçekleştiriliş biçiminden ibarettir. Dolayısıyla kast ve taksir bir fiilin haksızlık (suç) teşkil edebilmesi için bulunması gereken bir unsuru oluştururken, kusurluluk ancak haksızlık teşkil eden bir fiilin, yani bütün unsurlarıyla oluşmuş bir suçun varlığından sonra devreye giren, failin işlemiş olduğu fiilden dolayı kınama yargısına tabi tutulabilmesini sağlayan bir husustur (Üzülmez, sh. 211-212).

Şu halde kusur, işlediği haksızlık dolayısıyla kişi hakkında bulunulan bir değer yargısını ifade ederken, bu yargının konusunu ise, kişinin kasten veya taksirle gerçekleştirdiği haksızlık oluşturmaktadır. Dolayısıyla kasten veya taksirle işlenen fiil, kusur yargısının temelini oluşturmakta, kusur, kasten veya taksirle gerçekleştirilen haksızlığa dayanmaktadır (Artuk/Gökcen vd., sh. 868).

Fıkra metninde belirtilen (m. 61/1-f) failin kasta dayalı kusurunun ağırlığından anlaşılması gereken, suç teşkil eden haksızlığı gerçekleştirmede gösterilen kararlılık, bu yöndeki ısrarlı istekdir. Failin suçu işleme konusunda harcadığı çaba kasta dayalı kusurun ağırlığına delil oluşturur. Bir suçun işlenmesinde fail tarafından aşılan zorlukların çokluğu, amaca ulaşmadaki inatçılık ne derece büyükse, failin kasta dayalı kusurundaki ağırlık o derece fazladır. Kanunda nitelikli unsur olarak görülmeyen hallerde suç için yapılan planlı hazırlık, bir suçun işlenmesi konusunda varılan kararın içerdiği potansiyel tehdidin fazlalığı, fiilin gerçekleştiriliş süresi, suç işleme konusundaki enerjinin göstergesi olarak değerlendirilmeye uygun olması kaydıyla suç izlerinin yok edilmesi gibi hususlar kasta dayalı kusurun ağırlığını artıran haller olarak nazara alınabilecektir (Üzülmez, sh. 212). Bu gibi hallerde cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayini gerekir.

Taksirli suçlarda ise, failin bilinçli veya bilinçsiz taksirle hareket etmesinden ayrı olarak, neticenin kolayca öngörülebilir olup olmadığına ilişkin bir değerlendirme yapılarak taksire dayalı kusurun ağırlığı belirlenmelidir. Netice kolaylıkla öngörülebilir olmasına karşın, taksirli bir suç işlenmişse, taksire dayalı kusurun ağırlığından söz edilebilir (Artuk/Gökcen vd., sh. 869).

g – Failin güttüğü amaç ve saik (m. 61/1-g)

Amaç failin suçla elde etmek istediği çıkar, saik ise faili suça iten nedendir (Hafızoğulları/Özen, sh. 501).

Faili suça sevk eden etkenler ve saik ile suçla elde edilmek istenilen amaç cezanın hesaplanmasında nazara alınır. Gerçekten bazı hallerde saik veya amaç çok fazla kınanabilir, failin ahlaki kötülüğünü ortaya koyabilir. Suçun işlenmesinde etkin olan saikler failin kusurunu ortaya koyması bakımından önemlidir. Faili fiil için tahrik eden motivasyon gücü olarak nitelendirilebilecek saik, gerek niteliği gerekse kuvvet derecesine göre cezanın tayininde etkili bir faktördür. Failin fiili işlerken güttüğü amaç da cezanın belirlenmesinde etkilidir (Üzülmez, sh. 214).

Ancak failin tek amacı yalnızca kanuni tanımda belirlenmiş olan tipik neticeyi gerçekleştirmek olmayabilir. Failin, suçu tipik neticenin dışında, daha ötesinde başka bir amacı da gerçekleştirmek için işlediği hallerde, o amaç temel ceza belirlenirken değerlendirilebilir.

Bütün bunlar saikin amaçtan farklı olduğunu ortaya koymaktadır. Nitekim amaç, takip edilmesi gereken bir sonucun (örneğin, bir ihtiyacın tatmininin) bilinmesinden, tasavvur edilmesinden ibaret olduğu için, daima bilinme özelliğine sahiptir, başka bir deyişle bilinçlidir. Saik ise, ancak bilinçli olduğunda amaçla çakışır.

Maddede sayılan bu hallerin temel cezanın belirlenmesinde göz önüne alınabilmesi için, suçun unsuru, nitelikli hali olmaması gerekir.

Kural olarak, ceza kanunlarının, her suç için sabit bir ceza öngörmeden cezayı alt ve üst sınırlı olarak belirlediği hallerde, ceza, iki sınır arasında olmak koşuluyla hâkimin takdiriyle belirlenir.

Bu anlatılanlar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde;

Başka dosya şüphelilerinin müdafi huzurunda verdikleri ifadeleri ve tüm dosya kapsamına göre; FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün Afyon Kocatepe Üniversitesi yapılanması içinde yer alan, Tıp Fakültesi öğretim görevlileri grubundaki sohbet grubu sorumlusu olan, evinde periyodik olarak örgütsel toplantılar düzenleyip toplantıyı yöneten, toplantılarda aylık olarak himmet ile kurban bayramı zamanlarında kurban yardımı ve zekat adı altında ayrıca para toplayan, örgüt liderinin örgütle irtibatlı Bank Asya’ya para yatırılması talimatı üzerine adı geçen bankada katılım hesabı açarak 07.07.2014 ve 01.08.2014 tarihlerinde para yatıran, başkalarına da düzenlediği toplantılara katılmaları ve söz konusu bankaya para yatırmaları hususunda çağrı ve telkinlerde bulunan, 672 sayılı KHK ile görevden çıkarılan ve 15 Temmuz 2016 tarihinde meydana gelen darbe girişiminden sonra 27.09.2016 tarihinde yakalanan sanık … hakkında; kararın hüküm fıkrasında; “suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araç, suçun işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, sanığın kastının ağırlığı, amaç ve saiki göz önüne alınarak”, kararın gerekçe bölümünde ise; “suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlenmesindeki yer ve zaman, konusunun önem ve değeri, meydana getirdiği tehlikenin zarar ve ağırlığı, sanığın kasta dayalı kusur ve ağırlığı, güttüğü amaç ve saik ile sübutu kabul edilen silahlı terör örgütüne yapılan yardımın niteliği de göz önünde bulundurularak, vehamet arz edebilecek olumsuzlukların gözlenmesi eylemlerindeki çeşitlilik, yoğunluk ve sanığın örgüt içinde ve üniversite yapılanmasındaki konumu, çeşitli ve yoğun olan bu eylemlerinin örgütün devam edebilmesi adına etkin eylemler olarak değerlendirilmesi nedeniyle sanığa ceza tayin edilirken örgütün niteliği ve yaşanan darbe teşebbüsü süreci de dikkate alındığında” şeklinde kullanılan ve birbiriyle çelişmeyen alt sınırdan uzaklaşma gerekçesi TCK’nın 61. maddesi anlamında yasal, yeterli, yerleşik uygulamalara ve dosya içeriğine uygun olup, yargılama süreci boyunca maddi gerçeğe ulaşma ve adaleti sağlama yolunda çaba harcayan, sanığı birebir gözlemleyen yerel mahkemece, 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası gerektiren silahlı terör örgütüne üye olma suçunda temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak 7 yıl hapis cezası olarak tayin ve takdir edilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, bu uygulamanın 5237 sayılı TCK`nın 3/1. maddesinde düzenlenen “orantılılık” ilkesine de aykırılık oluşturmadığı, bu nedenle; CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddi ve hükmün ONANMASI görüşüyle, sayın çoğunluğun bozma düşüncesine katılmamaktayım.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/3863 Karar : 2018/685 Tarih : 5.02.2018

  • CMK 302. Madde

  • Temyiz İsteminin Esastan Reddi veya Hükmün Bozulması

Tarsus 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 25/10/2016 gün, 2016/126 Esas ve 2016/258 Karar sayılı ilamı ile nitelikli yağma ve yaralama suçlarından verilen mahkumiyet hükmüne karşı, sanıklar … ve … savunmanlarının, CMK’nın 272 ve müteakip maddeleri uyarınca İstinaf kanun yoluna başvurması üzerine; Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesince duruşmalı yapılan inceleme sonucu verilen 23.03.2017 gün, 2017/10 Esas-2017/461 Karar sayılı “Mahkumiyet’’ kararına karşı, sanık … ve sanık … savunmanınca usulüne uygun olarak açılan temyiz davası üzerine, temyiz dilekçesinde ileri sürülen hukuka aykırılıklar CMK’nın 288 ve 289. maddeleri kapsamında incelenip görüşüldü;

1-) Sanık … hakkında katılan/sanık …‘e yönelik kasten yaralama suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesinin 23.03.2017 tarihli kararının sanık ve savunmanının yüzüne karşı verildiği, temyiz süresinin sanık ve savunmanına yapılan tefhim tarihinden itibaren başladığı, daha sonra kendisine yapılan tebligatın herhangi bir sonuç doğurmayacağı anlaşılmakla, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollaması ile 1412 sayılı CMUK.nın 310/1. maddesinde öngörülen tefhimden itibaren bir haftalık süre geçtikten sonra 05.04.2017 tarihinde sanık savunmanı hükmü temyiz ettiğinden, anılan Yasanın 317. maddesi ile CMK’nın 298.maddesi gereğince temyiz isteminin REDDİNE,

2-) Sanık … hakkında katılan …‘a yönelik yağma suçundan kurulan hükmün incelenmesinde,

23/03/2017 günlü kararın açıklandığı oturum tutanağının tefhim bölümünde, sanık savunmanının yokluğunda karar verildiğinin anlaşılması karşısında; sanık …’e yüklenen yağma suçu için öngörülen cezanın alt sınırına göre hükmün açıklandığı oturumda 5271 sayılı CMK’nın 150/3, 188/1.maddeleri uyarınca sanık savunmanı hazır bulundurulmadan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmek suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesinin 23.03.2017 gün, 2017/10 Esas, 2017/461 Karar sayılı “İstinaf Başvurusunun Esastan Reddine” ilişkin hükmünün 5271 sayılı CMK’nın 302/2. madde ve fıkrası uyarınca, açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 05.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/3849 Karar : 2018/536 Tarih : 30.01.2018

  • CMK 302. Madde

  • Temyiz İsteminin Esastan Reddi veya Hükmün Bozulması

Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm duruşmalı olarak da temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

I- Sanık hakkında, mağdurlar … ve …’e yönelik eylemleri nedeniyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan, yerel Mahkemece TCK.nın 109/2, 3-a, 62, 43/2, 62 ve 53. maddeleri uyarınca iki kez verilen 3 yıl 4 ay hapis cezasına karşı yapılan istinaf başvurusu esastan red edilmekle, hükümlerin TCK’nın 286/2. maddesi uyarınca kesinleşmiş olup temyizi olanaklı bulunmadığından; sanık … hakkında nitelikli yağma suçundan verilen hükmün ceza süresine göre duruşmalı temyiz incelemesi olanaklı bulunmadığından, sanık … savunmanının anılan yöndeki vaki taleplerinin CMK’nın 298. ve 299. maddeleri uyarınca REDDİNE,

II- Sanık … hakkında yağma suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde;

İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 20/12/2016 gün, 2016/100 Esas ve 2016/354 Karar sayılı ilamı ile silahla, işyerinde yağma suçundan verilen mahkumiyet hükmüne karşı, sanık savunmanının CMK’nın 272 ve müteakip maddeleri uyarınca istinaf kanun yoluna başvurması üzerine; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu verilen 08/03/2017 gün, 2017/265 Esas ve 2017/250 Karar sayılı “esastan red” kararına karşı, sanık … savunmanı tarafından usulüne uygun olarak açılan temyiz davası üzerine, temyiz dilekçesinde hukuka aykırı olduğu ileri sürülen hususlar ile re’sen incelenmesi gereken konular CMK’nın 288 ve 289. maddeleri kapsamında incelenip görüşüldü;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; sanık …. hakkında kurulan hükmün usul ve mevzuata uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf isteminin esastan reddine dair verilen kararda hukuka aykırılık bulunmadığından, sanık savunmanının temyiz itirazlarının CMK’nın 302/1. maddesi gereğince reddiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin 2017/265 Esas ve 2017/250 Karar sayılı esastan red hükmünün tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA, 30/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/21984 Karar : 2018/234 Tarih : 11.01.2018

  • CMK 302. Madde

  • Temyiz İsteminin Esastan Reddi veya Hükmün Bozulması

Temyizin kapsamına göre inceleme sanık … hakkında kurulan hükme özgülenmiştir.

5237 sayılı TCK.nun 58/1. maddesinde, önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi hâlinde, tekerrür hükümlerinin uygulanacağının belirtilmesi ve incelemeye konu dosyada sanığın adli sicil kaydında yer alan Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/378 esas, 2011/135 karar nolu ilamının 26.09.2013 tarihinde kesinleşmiş olması ve bu ilamda sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmış olması nedeniyle sanığın ikinci kez mükerrir olduğu, ikinci kez tekerrür hükümlerinin uygulanması için önceki cezanın infaz edilmesinin gerekmediği cihetle, mahkemenin uygulamasında bir isabetsizlik görülmediği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre sanık müdafinin, suçun sabit olmadığına ve cezada teşdit uygulanmaması gerektiğine yönelik temyiz itirazları yerinde görülmediğinden 5271 sayılı CMK.nun 302/1. maddesi uyarınca TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİNE, 11.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/3867 Karar: 2018/246 Tarih: 23.01.2018

  • CMK 302. Madde

  • Temyiz İsteminin Esastan Reddi veya Hükmün Bozulması

İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesinin 06/06/2017 tarih, 2016/425 Esas ve 2017/238 Karar sayılı ilamı ile yağma suçundan verilen mahkumiyet hükmüne karşı, sanık … savunmanının, 272 ve müteakip maddeleri uyarınca istinaf kanun yoluna başvurmaları üzerine; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu verilen 28/09/2017 gün, 2017/1278 Esas ve 2017/1213 Karar sayılı “esastan red” kararına karşı, sanık savunmanınca usulüne uygun olarak açılan temyiz davası üzerine, temyiz dilekçesinde ileri sürülen hukuka aykırılıklar CMK’nın 288, 289. maddeleri kapsamında incelenip görüşüldü;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; sanık hakkında kurulan hükmün usul ve mevzuata uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf isteminin esastan reddine dair verilen kararda hukuka aykırılık bulunmadığından, sanık … savunmanının temyiz itirazlarının CMK’nın 302/1. maddesi gereğince reddiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin 28/09/2017 gün, 2017/1278 Esas ve 2017/1213 Karar sayılı esastan red hükmünün ONANMASINA, 23/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/3660 Karar: 2018/210 Tarih: 22.01.2018

  • CMK 302. Madde

  • Temyiz İsteminin Esastan Reddi veya Hükmün Bozulması

Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/399 Esas ve 2017/114 Karar sayılı ilamı ile yağma suçundan verilen mahkumiyet hükmüne karşı, sanık … ve sanıklar savunmanlarının 272 ve müteakip maddeleri uyarınca İstinaf kanun yoluna başvurmaları üzerine; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu verilen 12.09.2017 gün, 2017/1163 Esas, 2017/1128 Karar sayılı “esastan red” kararına karşı, sanıklar tarafından usulüne uygun olarak açılan temyiz davası üzerine, temyiz dilekçelerinde hukuka aykırı olduğu ileri sürülen hususlar ile re’sen incelenmesi gereken konular CMK’nın 288, 289. maddeleri kapsamında incelenip görüşüldü;

Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 21/04/2015 tarih ve 2014/10-623 Esas, 2015/117 sayılı kararında yabancı uyruklu olup, yakalandığında üzerinde herhangi bir kimlik belgesi çıkmayan sanığın nüfus ve adli sicil kayıtları ile ilgili hiçbir araştırma yapılmadan sadece beyan edilen kimlik bilgilerine dayanılarak hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır denilmiştir.

Somut olayımızda ise; 15.09.2016 tarihli “Olay, Yakalama, Muhafaza Altına Alma Tutanağına” göre; sanıkların kolluk tarafından yakalanıp kimlik belgeleri istenildiğinde polise herhangi bir pasaport ya da kimlik belgesi ibraz edemedikleri, sanıkların beyanlarına göre kimliklerinin belirlendiği, beyanlarından yurda kaçak giriş yaptıklarının tespit edildiği anlaşılmakla; Türkmenistan uyruklu olan sanıkların kimliklerini gösteren pasaport veya başka bir kimlik belgesi temin edilmeden ve İnterpol aracılığı ile kimlik bilgileri duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilmeden mahkumiyet kararı verilerek infazda duraksamaya neden olunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar … ve …‘un temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu verilen 2017/1163 Esas, 2017/1128 Karar sayılı “İstinaf başvurusunun esastan reddine” dair hükmünün açıklanan nedenle isteme aykırı olarak 5271 sayılı CMK’nın 302/2. madde ve fıkrası uyarınca BOZULMASINA, 22.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/7872 Karar: 2018/65 Tarih: 08.01.2018

  • CMK 302. Madde

  • Temyiz İsteminin Esastan Reddi veya Hükmün Bozulması

anıkların atılı suçtan beraatlerine dair İstanbul Anadolu 12. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 08.09.2016 gün ve 2016/132 Esas, 2016/325 Karar sayılı hükümlere yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile hükümlerin kaldırılarak sanıkların müsnet suçtan mahkûmiyetlerine

Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükümlerin sanıklar müdafileri ve katılan Bakanlık vekilince temyiz edilmesi ve sanıklar müdafilerince incelemenin duruşmalı yapılmasının talep edilmesi üzerine, dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle, belirlenen tarihte sanıklar müdafilerinin yerinde görülen talebine istinaden duruşmalı yapılan incelemede gereği düşünüldü:

Mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları, olayın intikal şekli ile tüm dosya içeriği nazara alındığında ilk derece mahkemesi tarafından kurulan beraat hükümlerine yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, vaki istinaf başvurusunun kabulü ile hükümlerin kaldırılmasının ardından yapılan yargılamada mevcut sübuta ilişkin deliller ile dosya içeriğinin çelişmesi sonucunu doğuracak şekilde ve 5271 sayılı CMK’nın 230/1-b. maddesine uygun düşmeyen yazılı gerekçeyle mahkûmiyet hükümleri kurulması neticesinde aynı Kanunun 289/1-g. maddesine muhalefet edilmesi,

Kanuna aykırı, sanıklar müdafileri ve katılan Bakanlık vekilinin temyiz itirazları ile sanıklar müdafilerinin duruşmalı inceleme sırasındaki sözlü savunmaları bu itibarla yerinde görüldüğünden, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesinin 09.03.2017 gün ve 2016/76 Esas, 2017/547 Karar sayılı vaki istinaf başvurusunun kabulü ile hükümlerin kaldırılarak sanıkların müsnet suçtan mahkûmiyetlerine dair kurulan hükümlerin 5271 sayılı CMK’nın 302/2-4. madde ve fıkrası gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre sanıkların TAHLİYESİNE, başka suçtan tutuklu veya hükümlü olmadıkları takdirde derhal salıverilmelerinin ilgili yerlere en seri biçimde bildirilmesi için müzekkere yazılmasına, 08.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS