Uzlaştırma
CMK Madde 253
(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
-
Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
-
Taksirle yaralama (madde 89),
-
(Ek: 24/11/2016-6763/34 md.) Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
-
Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
-
(Ek:17/10/2019-7188/26 md.) İş ve çalışma hürriyetinin ihlali (madde 117, birinci fıkra; madde 119, birinci fıkra (c) bendi),
-
(Ek: 24/11/2016-6763/34 md.) Hırsızlık (madde 141),
-
(Ek:17/10/2019-7188/26 md.) Güveni kötüye kullanma (madde 155),
-
(Ek: 24/11/2016-6763/34 md.) Dolandırıcılık (madde 157),
-
(Ek:17/10/2019-7188/26 md.) Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi (madde 165),
-
Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
-
Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
suçları.
c) (Ek: 24/11/2016-6763/34 md.) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, ısrarlı takip suçunda (madde 123/A) ve hakaret suçunda (125 inci maddenin ikinci fıkrası), uzlaştırma yoluna gidilemez. (Ek cümle: 26/6/2009 - 5918/8 md.) Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte aynı mağdura karşı işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz.
(4) Soruşturma konusu suçun uzlaşmaya tâbi olması ve kamu davası açılması için yeterli şüphenin bulunması hâlinde, dosya uzlaştırma bürosuna gönderilir. Büro tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunur. Şüphelinin, mağdurun veya suçtan zarar görenin reşit olmaması halinde, uzlaşma teklifi kanunî temsilcilerine yapılır. Uzlaştırmacı, uzlaşma teklifini açıklamalı tebligat veya istinabe yoluyla da yapabilir. Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar gören, kendisine uzlaşma teklifinde bulunulduktan itibaren yedi gün içinde kararını bildirmediği takdirde, teklifi reddetmiş sayılır.
(5) Uzlaşma teklifinde bulunulması halinde, kişiye uzlaşmanın mahiyeti ve uzlaşmayı kabul veya reddetmesinin hukukî sonuçları anlatılır.
(6) Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle mağdura, suçtan zarar görene, şüpheliye veya bunların kanunî temsilcisine ulaşılamaması halinde, uzlaştırma yoluna gidilmeksizin soruşturma sonuçlandırılır.
(7) Birden fazla kişinin mağduriyetine veya zarar görmesine sebebiyet veren bir suçtan dolayı uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, mağdur veya suçtan zarar görenlerin hepsinin uzlaşmayı kabul etmesi gerekir.
(8) Uzlaşma teklifinde bulunulması veya teklifin kabul edilmesi, soruşturma konusu suça ilişkin delillerin toplanmasına ve koruma tedbirlerinin uygulanmasına engel değildir.
(9) (Mülga: 24/11/2016-6763/34 md.)
(10) Bu Kanunda belirlenen hâkimin davaya bakamayacağı haller ile reddi sebepleri, uzlaştırmacı görevlendirilmesi ile ilgili olarak göz önünde bulundurulur.
(11) Görevlendirilen uzlaştırmacıya soruşturma dosyasında yer alan ve Cumhuriyet savcısınca uygun görülen belgelerin birer örneği verilir. Uzlaştırma bürosu uzlaştırmacıya, soruşturmanın gizliliği ilkesine uygun davranmakla yükümlü olduğunu hatırlatır.
(12) Uzlaştırmacı, dosya içindeki belgelerin birer örneği kendisine verildikten itibaren en geç otuz gün içinde uzlaştırma işlemlerini sonuçlandırır. Uzlaştırma bürosu bu süreyi her defasında yirmi günü geçmemek üzere en fazla iki kez daha uzatabilir.
(13) Uzlaştırma müzakereleri gizli olarak yürütülür. Uzlaştırma müzakerelerine şüpheli, mağdur, suçtan zarar gören, kanunî temsilci, müdafi ve vekil katılabilir. Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar görenin kendisi veya kanunî temsilcisi ya da vekilinin müzakerelere katılmaktan imtina etmesi halinde, uzlaşmayı kabul etmemiş sayılır.
(14) Uzlaştırmacı, müzakereler sırasında izlenmesi gereken yöntemle ilgili olarak Cumhuriyet savcısıyla görüşebilir; Cumhuriyet savcısı, uzlaştırmacıya talimat verebilir.
(15) Uzlaşma müzakereleri sonunda uzlaştırmacı, bir rapor hazırlayarak kendisine verilen belge örnekleriyle birlikte uzlaştırma bürosuna verir. Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde, tarafların imzalarını da içeren raporda, ne suretle uzlaşıldığı ayrıntılı olarak açıklanır. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/34 md.) Uzlaştırma bürosu soruşturma dosyasını, raporu ve varsa yazılı anlaşmayı Cumhuriyet savcısına gönderir.
(16) Uzlaşma teklifinin reddedilmesine rağmen, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören uzlaştıklarını gösteren belge ile en geç iddianamenin düzenlendiği tarihe kadar Cumhuriyet savcısına başvurarak uzlaştıklarını beyan edebilirler.
(17) Cumhuriyet savcısı, uzlaşmanın, tarafların özgür iradelerine dayandığını ve edimin hukuka uygun olduğunu belirlerse raporu veya belgeyi mühür ve imza altına alarak soruşturma dosyasında muhafaza eder.
(18) Uzlaştırmanın sonuçsuz kalması halinde tekrar uzlaştırma yoluna gidilemez.
(19) Uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini def’aten yerine getirmesi halinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde, 171 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilir. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, 171 inci maddenin dördüncü fıkrasındaki şart aranmaksızın, kamu davası açılır. Uzlaşmanın sağlanması halinde, uzlaşma anında tespit edilemeyen veya uzlaşmadan sonra ortaya çıkan zararlar hariç, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır.
(20) Uzlaştırma müzakereleri sırasında yapılan açıklamalar, herhangi bir soruşturma ve kovuşturmada ya da davada delil olarak kullanılamaz.
(21) Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar görenden birine ilk uzlaşma teklifinde bulunulduğu tarihten itibaren, uzlaştırma girişiminin sonuçsuz kaldığı ve en geç, uzlaştırmacının raporunu düzenleyerek uzlaştırma bürosuna verdiği tarihe kadar dava zamanaşımı ile kovuşturma koşulu olan dava süresi işlemez.
(22) (Değişik birinci cümle: 24/11/2016-6763/34 md.) Uzlaştırmacıya Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen tarifeye göre ücret ödenir. Uzlaştırmacı ücreti ve diğer uzlaştırma giderleri, yargılama giderlerinden sayılır. Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde bu giderler Devlet Hazinesi tarafından karşılanır.
(23) Uzlaşma sonucunda verilecek kararlarla ilgili olarak bu Kanunda öngörülen kanun yollarına başvurulabilir.
(24) Her Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde uzlaştırma bürosu kurulur ve yeteri kadar Cumhuriyet savcısı ile personel görevlendirilir. Uzlaştırmacılar, hukuk fakültesi mezunlarının yer aldığı, Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen uzlaştırmacı listelerinden görevlendirilir. Uzlaştırmacı, hazırladığı raporu, tutanakları ve varsa yazılı anlaşmayı büroya gönderir. Uzlaştırma süreci sonunda soruşturma dosyaları, uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcıları tarafından sonuçlandırılır.
(25) (Ek: 24/11/2016-6763/34 md.)Uzlaştırmacıların nitelikleri, eğitimi, sınavı, görev ve sorumlulukları, denetimi, eğitim verecek kişi, kurum ve kuruluşların nitelikleri ve denetimleri ile uzlaştırmacı sicili, uzlaştırmacılar ve eğitim kurumlarının listelerinin düzenlenmesi, Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde kurulan uzlaştırma bürolarının çalışma usul ve esasları, uzlaştırma teklifi ile müzakere usulü, uzlaştırma anlaşması ve raporda yer alacak konular ile uygulamaya dair diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar, Adalet Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.
CMK Madde 253 Gerekçesi
Bu maddede yer alan uzlaşma, aslında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda düzenlenmesi gereken yeni bir kurumdur. Ancak söz konusu kurumun, esas maddî ceza hukukuna ilişkin hükmünün, Türk Ceza Kanunu içinde yer alması zorunludur. Bu nedenle Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun Tasarısının 17 nci maddesiyle Türk Ceza Kanununa eklenmesi öngörülen 118/a maddesiyle uzlaşmanın maddî ceza hukukuna ilişkin hükmüne Türk Ceza Kanununda yer verilmektedir. Böylece 262 nci madde uzlaşmanın nasıl uygulanacağına dair usul esaslarını belirlemektedir. Aslında Tasarının bu maddesi ile mevzuatımıza bugün artık Batı hukukunun kabul ettiği ve Birleşmiş Milletlerce mevzuata sokulması tavsiye edilen yepyeni bir kurum, uzlaşma (mediation) getirilmiş olmaktadır.
Suç mağdurlarına karşı ceza adalet sisteminde onların yararlarını korumak amacını güden bir duyarlılığın gittikçe güçlenerek ortaya çıktığı görülüyor. Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de bugüne kadar mağdurlara karşı gösterilen özel dikkat sadece bazı adam öldürme, terör ve örgütlü suçlarda ve cezaların ertelenmesi gibi bazı kurumlar yönünden söz konusu olabiliyordu. Oysa bugün Batı ülkelerinde özel kanunlarla suç mağdurlarına veya ailelerine devletin tazminat ödemesi bile öngörülmektedir. XXI. Yüzyıl adalet sistemi, ceza adaleti yerine getirilirken, mağdurun tatmin edilmesini de ön plâna çıkarmış bulunmaktadır: Suça karşı sadece ceza yaptırımı yeterli değildir; zararın giderilmesi ve onarım en başta gelen amaç sayılmalıdır.
İşte böylece uzlaşmanın hedefi suçun işlenmesinden sonra fail ve mağdur arasında meydana gelen çekişmeyi, hâkim veya Cumhuriyet savcısının ya da onların atayacakları bir uzlaştırmacının girişimleriyle çözmek hem adaleti sağlamak ve hem de mağduru tatmin etmektir. Böylece zarar giderilince fail ile mağdur arasında barış sağlanabilecektir. Gerçi uzlaşma dışındaki bir kısım yollarla da tazminatın sağlanması olanağı vardır. Ancak uzlaşma kurumunda zararın giderilmesi onarım yanında ayrıca bir moral unsurun da sağlanmasını olanaklı kılmaktadır. Uzlaşma böylece özel önleme işlevine yardım ettiği gibi genel olarak kamunun yararlarının korunmasını da sağlamaktadır. Uzlaşma ile fail işlediği suçun sorumluluğunu kabul edip üstlenerek, suçun sonuçlarını da gidererek toplumla yeniden bütünleşme olanağını elde etmiş olmaktadır. Failin ceza sorumluluğu saptanıp zararın giderilmesi için gereken de yapılmış bulunacağından hem adalet yerine getirilmiş olacak, fiille ihlâl edilmiş olan hukuk kurallarının geçerliliği vurgulanacak ve dolayısıyla kamusal barışın yeniden kurulmasına hizmet edilecek ve ayrıca devlet, yaptırım uygulamak yönünden katlanacağı bir çok masraftan da kurtulmuş olacaktır. Bu çeşit uygulamalara “onarıcı adalet” denilmektedir.
Tasarının kabul ettiği sisteme göre uzlaşma aşağıdaki esaslar çerçevesinde gerçekleştirilecektir:
Türk Ceza Kanununa eklenmesi öngörülen 118/a maddesinde uzlaşmanın hangi suçlarda uygulanabileceği belirlendiğinden bu hâllerde Cumhuriyet savcısı, Kanunun saptadığı usule göre faili davet edecek ve aşağıdaki işlemleri gerçekleştirecektir:
-
Suç failine, fiilinden dolayı sorumluluğu kabul edip etmediğini soracaktır.
-
Fail sorumluluğu kabullendiğinde ikinci olarak fiilinin neden olduğu maddî ve manevî zararların tümünü veya bunun büyük bir kısmını ödemeyi veya zararları gidermeyi kabul edip etmediğini keza soracaktır; cevap olumlu ise,
-
Durumu mağdura veya varsa yasal temsilcisine bildirecektir.
-
Mağdur, özgür iradesiyle uzlaşacağını bildirdiğinde dosya zararın uzlaşmaya uygun olarak giderilmesine kadar muhafaza edilecektir. Zarar uzlaşma çerçevesinde giderilmezse kamu davası derhal açılacaktır.
-
Zarar giderildiğinde Cumhuriyet savcısınca kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilecektir.
Suç faili ve mağdur arasındaki maddî ve manevî zararı giderme, bazen müzakereyi gerektirebilir. Böyle bir olasılığı karşılamak üzere dördüncü fıkra Cumhuriyet savcısının uzlaşma işlemlerini idare ederek tarafları birleştirip bir sonuca ulaşmalarını sağlamak üzere bir veya birden çok uzlaştırmacı atamasını öngörmüştür. Uzlaştırmacı bir avukat olacaktır. Adı geçen derhal işe koyulacak ve atanmasından itibaren on gün içinde müdahalelerini ve sonuçlarını belirten bir raporu Cumhuriyet savcısına sunacaktır.
Uzlaştırma işlerinin giderleri, uzlaştırmacı avukata verilecek ücret dahil, suç faili tarafından ödenmeden kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmeyecektir.
7188 sayılı kanun ile yapılan değişikliklerin gerekçesi: Düzenlemeyle, uygulamadan gelen talep ve öneriler ile günümüz çağdaş ceza adalet sistemlerinin genel yönelimi dikkate alınarak uzlaştırma kapsamındaki suç listesi genişletilmektedir. Kapsamın genişletilmesiyle, şüphelilerin doğrudan kamu davası ve cezai yaptırımlar yerine, ceza muhakemesinin onarıcı adalete dayanan kurumlarıyla karşılaşmaları amaçlanmaktadır. Böylelikle, suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzen, taraflar arasında sağlanan barış yoluyla yeniden tesis edilmektedir. Ayrıca, uyuşmazlıkların alternatif usuller uygulanarak mağdur odaklı bir yaklaşımla giderilmesi, geleneksel muhakeme yoluna nazaran yargı sistemini rahatlatan ekonomik faydalar da sağlamaktadır.
Maddenin üçüncü fıkrasında öngörülen değişiklikle, uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte “aynı mağdura karşı” işlenmiş olması hâlinde uzlaştırma hükümlerinin uygulanmayacağı kabul edilmektedir. Böylelikle farklı mağdurlara karşı işlenen suçlar bakımından bu kısıtlama kaldırılmakta ve uzlaştırma kapsamında olması halinde diğer mağdurların şüpheliyle uzlaşabilmelerine imkân tanınmaktadır.
Maddenin onikinci fıkrasında yapılan değişiklikle, uzlaştırma işlemlerinin sonuçlandırılması için öngörülen uzatma süresi artırılmaktadır
CMK 253 (Uzlaşma veya Uzlaştırma) Emsal Yargıtay Kararları
Yargıtay Ceza Genel Kurulu - E.2022/15 - K.2022/627
- CMK 253
- Uzlaştırma sürecinde dava zamanaşımı işlemez.
Kanun koyucu uzlaştırma sürecine mahsus özel bir durma nedeni ihdas etmiş ve CMK’nın 253. maddesinin 21. fıkrasında; “Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar görenden birine ilk uzlaşma teklifinde bulunulduğu tarihten itibaren, uzlaştırma girişiminin sonuçsuz kaldığı ve en geç, uzlaştırmacının raporunu düzenleyerek uzlaştırma bürosuna verdiği tarihe kadar dava zamanaşımı ile kovuşturma koşulu olan dava süresi işlemez.” demek suretiyle belinlenen sürenin dava zamanaşımı ve dava süresinin hesabında dikkate alınmayacağını öngörmüştür.
Kovuşturma evresi de dikkate alınarak benzer biçimde düzenlenen Yönetmelik’in 34. maddesinin birinci fıkrasında da; “Şüpheli, sanık, katılan, mağdur veya suçtan zarar görenden birine ilk uzlaşma teklifinde bulunulduğu tarihten itibaren, uzlaştırma girişiminin sonuçsuz kaldığı ve en geç uzlaştırmacının raporunu düzenleyerek büroya verdiği tarihe kadar dava zamanaşımı ile kovuşturma koşulu olan dava süresi işlemez.” hükmü yer almaktadır.
Kanun ve Yönetmelik’teki düzenlemeler dikkate alındığında, ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusu bakımından dava zamanaşımının taraflardan birine ilk uzlaşma teklifinde bulunulması ile duracağı anlaşılmaktadır. Uzlaşma teklifinin tarafa ulaştığı veya usulüne uygun şekilde ulaşmış sayıldığı hâllerde dava zamanaşımı duracaktır.
Duran zamanaşımının tekrar işlemeye başlayacağı iki hâlden ilki uzlaştırma girişiminin sonuçsuz kalmasıdır. Yönetmelik’in 34. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca uzlaşma teklifi yapıldıktan sonra uzlaşma teklifine süresi içerisinde cevap verilmemesi ya da teklifin reddedilmesi hâlinde uzlaştırma girişimi sonuçsuz kalmış sayılacak ve zamanaşımı tekrar işlemeye başlayacaktır.
Duran zamanaşımının tekrar işlemeye başlayacağı ikinci hâl ise uzlaştırmacının raporunu düzenleyerek büroya vermesidir. Zira uzlaştırma müzakerelerine geçildiğinde müzakereler devam ettiği sürece dava zamanaşımı süresi duracaktır. Tarafların uzlaştırma müzakerelerine katılmaktan imtina etmesi, müzakereler sırasında taraflardan birinin yazılı veya sözlü olarak uzlaşmadan vazgeçtiğini bildirmesi ya da uzlaşmanın anlaşma ile sonuçlanması üzerine düzenlenen raporun uzlaştırma bürosuna verildiği tarihten itibaren dava zamanaşımı yeniden işlemeye başlayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun konusu değerlendirildiğinde;
Uzlaştırma sürecinde dava zamanaşımı, taraflardan birine ilk uzlaşma teklifinde bulunulduğu tarihte duracaktır. Uzlaşma teklifinin reddedilmesi ile birlikte uzlaştırma girişimi sonuçsuz kalmış sayılacağı için duran zamanaşımı ret tarihinde tekrar işlemeye başlayacaktır. Uzlaşma teklifinin kabul edilerek müzakere aşamasına geçilmesi hâlinde ise taraflardan birine ilk uzlaşma teklifinde bulunulduğu tarihte duran dava zamanaşımı müzakereler devam ettiği sürece duracak ve uzlaştırma müzakeresinin olumlu veya olumsuz sonuçlandığına ilişkin uzlaştırmacının raporunu düzenleyerek uzlaştırma bürosuna verdiği tarihte yeniden işlemeye başlayacaktır.
Ceza Genel Kurulu 2018/278 E. , 2019/619 K.
- CMK 253
- Uzlaşma veya Uzlaştırma Nedir?
- Uzlaşma nasıl uygulanır?
Mağdurun, aracını park ederken kapılarının kilitli, sürgülü kelebek camının ise kapalı olduğunu, ancak kelebek camının tırnak kilidi tam yerine oturmadığı için kilitlenmediğini, camın biraz zorlanarak açılmasının mümkün olduğunu beyan etmesi; olay yeri inceleme raporunda, suça konu aracın sol ön kapısı üzerinde bulunan kelebek camında herhangi bir zorlama izi olmadığının bildirilmesi; bilirkişi raporunda da aracın içini gösteren kamera görüntülerinin incelenmesinde, sanığın, aracın şoför kapısı üzerinde bulunan açılır kapanır pencerenin açma mandalından tutup geriye çekmek suretiyle şoför kapısı camını yarıya kadar hızlıca açtığı ve açmış olduğu bu pencereden elini aracın içerisine uzatarak kilitleme mekanizmasına dokunduğu kapıyı da açarak içeriye girdiğinin belirtilmesi ve sanığın da aracın kelebek camını indirdiğini, daha sonra elini pencereden içeriye uzatarak kapı kilit mandalına bastığını savunması karşısında, sanığın, park edilen aracın, şoför kapısı üzerinde bulunan, tırnak kilidinin arızalı olması nedeniyle tam olarak kapanmayan, bu nedenle kilitlenemeyen sürgülü camını herhangi bir alet kullanmaksızın ve özel bir çaba göstermeksizin, açma mandalından tutup geriye çekmek suretiyle yarıya kadar açması, zorlamadan açmış olduğu ve üzerinde kilit bulunmayan bu pencereden elini içeriye uzatıp şoför kapısının kilitleme düğmesine basması, aracı muhafaza etmeye özgülenen kilidi bertaraf etmeden, başka bir ifadeyle kapının kilitleme mekanizmasını, zorlama olmadan etkisiz hâle getirip açmış olduğu kapıdan aracın içine girerek para çalması şeklinde gerçekleşen eyleminin TCK’nın 141/1. maddesinde yazılı bulunan basit hırsızlık suçunu oluşturduğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
II- Sanığın eyleminin 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi uyarınca uzlaştırma kapsamında kalıp kalmadığı;
Uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak, devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin sekizinci fıkrasında, “Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir.” hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise, uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması halinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 2. maddesiyle, 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin başlığında yer alan “uzlaşma” ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin sekizinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile 5271 sayılı CMK’nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir. Yapılan bu düzenlemeye göre uzlaştırmanın bir ceza muhakemesi kurumu olduğu açık ise de birey ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi nedeniyle maddi ceza hukukunu da ilgilendirdiği tartışmasızdır.
….
Gerek 5560 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önce, gerekse 5560 ve 6763 sayılı Kanunlarla yapılan değişiklikler sonrası uzlaştırma asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem ise de; her ne suretle olursa olsun uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde kovuşturma aşamasında da mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
Öte yandan ceza hukukunda genel kural, suçun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan kanunun uygulanmasıdır. Sonradan yürürlüğe giren bir kanunun, yürürlük tarihinden önce işlenen suçlara tatbik edilebilmesi, ancak lehe sonuçlar doğurması durumunda mümkündür. Önceki ve sonraki kanunlara göre hükmedilecek cezalar ve güvenlik tedbirleri aynı ise, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren kanunun uygulanmasına imkân bulunmamaktadır.
5237 sayılı TCK’nın “zaman bakımından uygulama” başlıklı 7. maddesi, 765 sayılı Kanun’un 2. maddesine benzer şekilde düzenlenmiş olup her iki maddede de; ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdikleri andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin istisnasını oluşturan, “failin lehine olan kanunun geçmişe etkili olması”, “geçmişe etkili uygulama” veya “geçmişe yürürlük” ilkesine de yer verilmiştir.
Bu ilke uyarınca, suçtan sonra yürürlüğe giren ve fail lehine hükümler içeren kanun, hükümde ve infaz aşamasında dikkate alınmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın mağdura yönelik eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 141/1. maddesinde düzenlenen basit hırsızlık suçunu oluşturduğu sonucuna ulaşılması ve 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesinde yapılan değişiklik sonucunda 5237 sayılı TCK’nın 141/1. maddesinde düzenlenen basit hırsızlık suçunun uzlaştırma kapsamına alınması karşısında, mahkemece 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinin sekizinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca durma kararı verilerek aynı Kanun’un 253 ve 254. maddelerinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığın eyleminin TCK’nın 141/1. maddesinde düzenlenen basit hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden aynı Kanun’un 142/1-b maddesi uyarınca mahkûmiyetine hükmedilmesi ve bu suç bakımından uzlaştırma işlemi yapılmasında zorunluluk bulunması nedenlerinden bozulmasına karar verilmelidir.
Ceza Genel Kurulu - Karar: 2019/15
- CMK 253
- Kovuşturma sonuçlandırıldıktan sonra kanun yolu aşamasında taraflar arasında uzlaşma iradesinin ortaya çıktığından bahisle tekrar uzlaştırma yoluna gidilemez.
02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile CMK’nın 254. maddesinin birinci fıkrası;
“Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir” şeklinde yeniden düzenlenmiştir. Bütün bu düzenlemeler göz önüne alındığında, gerek 5560 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önce, gerekse 5560 ve 6763 sayılı Kanunlarla yapılan değişiklikler sonrası uzlaştırmanın, asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem olduğu, ancak uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâllerinde kovuşturma aşamasında da mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde uzlaştırma hükümlerinin uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir. Uyuşmazlık konusuyla bağlantılı oalrak CMK’nın 253. maddesinin 5. fıkrasında; “Uzlaşma teklifinde bulunulması halinde, kişiye uzlaşmanın mahiyeti ve uzlaşmayı kabul veya reddetmesinin hukukî sonuçları anlatılır”,
16.fıkrasında; “Uzlaşma teklifinin reddedilmesine rağmen, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören uzlaştıklarını gösteren belge ile en geç iddianamenin düzenlendiği tarihe kadar Cumhuriyet savcısına başvurarak uzlaştıklarını beyan edebilirler” ve
18.fıkrasında ise; “Uzlaştırmanın sonuçsuz kalması halinde tekrar uzlaştırma yoluna gidilemez.” hükümleri ile,
05.08.2017 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 30145 sayılı “Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği”nin 26. maddesinde; “Kovuşturma evresinde uzlaştırmanın uygulanabileceği hâllerde, yapılan uzlaşma teklifinin reddedilmesine rağmen hüküm verilinceye kadar sanık ile mağdur, katılan veya suçtan zarar görenin aralarında uzlaşmaları halinde; taraflarca niteliğine uygun düştüğü ölçüde Ek-3’te yer alan Uzlaştırma Raporu Örneği’ne uygun bir uzlaşma belgesi düzenlenir ve mahkemeye sunulursa, hâkim bu belgeyi 25 inci maddenin dördüncü ve beşinci fıkralarında belirtilen kıstaslara göre inceler ve değerlendirir.” Düzenlemesine yer verilmiştir.
Uzlaşma teklifinde bulunulması hâlinde muhataplara uzlaşmanın mahiyeti ve uzlaşmayı kabul veya reddetmelerinin hukukî sonuçlarının anlatılması gerekmektedir. CMK’nın 253. maddesinin onaltıncı fıkrasında; uzlaşma teklifinin reddedilmesine rağmen soruşturma evresinde en geç iddianamenin düzenlendiği tarihe kadar tarafların kendi aralarında anlaşarak Cumhuriyet savcısına başvurmaları halinde uzlaşma hükümlerinin uygulanabileceğinin belirtilmesine karşın, kovuşturma evresinde uzlaşma teklifinin reddedilmesi halinde tarafların kendi aralarında yaptıkları uzlaşmanın geçerli olup olamayacağı ve uzlaşma geçerli ise uzlaşma işlemlerinin hangi aşamaya kadar yapılabileceği hususunda CMK’nın 253.maddesinde herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak “Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği” nin 26. maddesinde; sanık ile mağdur, katılan veya suçtan zarar görenin en geç hüküm tarihine kadar aralarında uzlaşmaları hâlinde bu durumun mahkemece değerlendirilmesinin gerektiği belirtilmiştir. Kovuşturma evresinde tarafların kendi aralarında yaptığı uzlaşma hükümleriyle ilgili olarak kanun ile yönetmelik arasında çelişki bulunduğu öğretide bazı yazarlar tarafından ileri sürülmüş ise de; gerçekte böyle bir çelişkinin mevcut olmadığı net bir şekilde görülmektedir. Zira CMK’nın 253 maddesinin 16 fıkrasında soruşturma evresinde tarafların kendi aralarında yaptıkları uzlaşma işlemiyle ilgili düzenlemeye yer verilmesine karşın, kovuşturma evresindeki tarafların kendi aralarında yaptıkları uzlaşma işlemiyle ile ilgili herhangi bir düzenlemeye yer verilmemesi nedeniyle, yönetmeliğin 26 maddesi ile kanundaki boşluk doldurulmuştur. Kaldı ki Yönetmelikte böyle bir hüküm olmasa dahi, CMK’nın 253. maddesinin 16. fıkra hükümlerinin, ceza muhakemesi hukukunda çok istisnai olarak kabul edilen kıyas yolu ile kovuşturma evresindeki uzlaşma işlemlerine de uygulanması mümkün olabilirdi. Yönetmelik bir anlamda uygulamadaki tereddütleri gidermiştir. Uzlaştırma kurumunu, uyuşmazlığı yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlemeyi amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak benimseyen kanun koyucunun, soruşturma evresindeki uzlaşmayı soruşturma evresinin sona erdiği iddianamenin düzenlenme tarihi ile sınırlarken, kovuşturma evresinin sona erdiği hüküm tarihinden sonra ki bir tarihte tarafların özgür iradeleri ile olsa da gerçekleşen uzlaşma işlemine izin vermesi beklenemez. Zaten böyle bir kabul, davaların bir an önce ve hakkaniyete uygun bir şekilde sonuçlanmasını amaçlayan uzlaştırma müessesenin düzenleniş amacına ve Ceza Muhakemesi Hukukunun ruhuna da aykırı olacaktır. Mevcut yasal düzenlemeler dikkate alındığında; usulüne uygun teklif sonrası kovuşturma sonuçlanıncaya kadar uzlaşma sağlanamamış ise tekrar uzlaşma yoluna gidilmesi mümkün değildir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Z. ilinde çalışması nedeniyle sadece hafta sonlarını G. İlçesi K. köyündeki evinde geçiren mağdurun, her zaman geldiği günden bir gün önce olay gecesi saat 23.00 sıralarında evine gelerek kapıyı çaldığında, kapının açılmaması nedeniyle bir süre bekledikten sonra evinin yan tarafında oturan ve babası olan inceleme dışı mağdur C. evine gittiği, burada konuşurlarken eşi olan tanık S. kapıyı açması üzerine babası C. ile birlikte tekrar kendi evine giderek eşine evde kimsenin olup olmadığını sorduğunda; eşi olan tanığın “Kimse yok.” şeklinde cevap vermesine karşın, evde birisinin olduğundan şüphelenerek üst kata çıktıklarında merdivenlerde karşılaştıkları sanık ile aralarında meydana gelen kavga sonucunda sanık hakkında mağdura yönelik konut dokunulmazlığının ihlali suçundan kamu davasının açıldığı,
Sanığın tüm aşamalarda mağdurla uzlaşmak istediğini belirttiği, mağdurun ise soruşturma evresinde kolluktaki ifadesinde uzlaşmaya ilişkin bir beyanın bulunmadığı, Cumhuriyet savcılığında “Şüpheli” sıfatıyla alınan savunması sırasında kendisine yükletilen suçlar açısından uzlaşma ihtarında bulunulduğu ve uzlaşmak istediğini belirttiği, kovuşturma evresinde “Sanık” sıfatıyla dinlendiği sırada CMK’nın 253. maddesinin ikinci fıkrasındaki uzlaşma hükümleri okunup anlatılarak hem kendisine isnat olunan hem de mağduru olduğu suçlar yönünden uzlaşmayı kabul edip etmediğinin sorulduğu, mağdurun bu uzlaşma teklifini kabul etmediği, ilk hükmün temyiz edilmesi üzerine uzlaştırma işlemlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi gerekçesiyle bozulmasından sonra da uzlaşma teklif edilen mağdurun yine uzlaşmak istemediğini beyan ettiği, ancak hükümden sonra inceleme dışı mağdur ile birlikte Mahkemeye gönderdikleri dilekçede aradan geçen zaman zarfında sanıkla anlaştıklarını, tüm maddi ve manevi zararlarının karşılandığını ve bu nedenle sanıktan davacı ve şikâyetçi olmadıklarını belirterek kamu davasının düşürülmesini talep ettiklerinin dosya kapsamından anlaşılması karşısında;
Uzlaşmaya tabi olan TCK’nın 116. maddesinin dördüncü fıkrasındaki gece vakti konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan yargılanan sanığın aşamalardaki uzlaşma talebine rağmen mağdurun kovuşturma evresinde usulüne uygun uzlaşma teklifini kabul etmemesi nedeniyle uzlaşma girişiminin olumsuz sonuçlanması, CMK’nın 254 maddesinde kovuşturma evresindeki uzlaştırma işlemlerinin CMK’nın 253. maddesindeki esas ve usule göre mahkeme tarafından yapılacağının belirtilmiş olması, anılan maddenin 16. fıkrası ile soruşturma evresinde tarafların kendi aralarında yapacakları uzlaşma işlemlerini soruşturma evresinin sona erdiği iddianame tarihi ile sınırlanmış olması, aynı fıkranın kıyas yolu ile kovuşturma evresindeki uzlaşma işlemlerine de uygulanabileceği gibi “Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği”nin 26. maddesinin kovuşturma evresindeki uzlaştırma işlemlerini hüküm tarihi ile sınırlamış olması ve CMK’nın 253. maddesinin on sekizinci fıkrasında uzlaştırmanın sonuçsuz kalması durumunda tekrar uzlaşmaya gidilemeyeceği şeklinde düzenlemeye yer verilmesi birlikte değerlendirildiğinde kovuşturma sonuçlandırıldıktan sonra kanun yolu aşamasında taraflar arasında uzlaşma iradesinin ortaya çıktığından bahisle tekrar uzlaştırma yoluna gidilemeyeceği kabul edilmelidir.
Ceza Genel Kurulu - Karar: 2019/16
- CMK 253
- CMK’da suçun uzlaşma kapsamında kalıp kalmadığı hususunda nitelikli hâller yönünden ayrım yapan ayrı bir düzenleme bulunmadığından, ister bağımsız bir yaptırım öngörülmüş olsun, isterse belirli bir oran dahilinde artırım yöntemi tercih edilmiş olsun, suçun uzlaştırma kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesinde, tüm nitelikli hâllerin dikkate alınarak sonuca gidilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
5237 sayılı TCK’nın bazı maddelerinde suçun nitelikli hâli için, bağımsız yaptırım öngörülmüş iken (94/2-3, 102/2, 103/2, 106/2, 109/2, 142/1-b maddelerinde olduğu gibi), bazı maddelerinde suçun temel şekli için belirlenen cezanın belli oranlarda artırılması yöntemi tercih edilmiştir (86/3, 102/3, 103/3-4, 109/3 maddelerinde olduğu gibi). Kanunda, suçun nitelikli hâlleri için bazı maddelerde bağımsız bir ceza öngörülmesi, bazı maddelerde ise cezanın belirli bir oranda artırılması esasının kabulü, sistematik olmayıp uygulamada birtakım zorluklara neden olsa da bu tercih bütünüyle kanun koyucunun takdirindedir. Ancak, kanun koyucunun bu tercihi, benzer konularda farklı bir uygulamaya yol açmamalıdır. Bağımsız yaptırım öngören nitelikli hâllerde uzlaşma açısından, nitelikli hâlin cezasının alt sınırının dikkate alınıp, artırım veya indirim öngören maddelerde ise bu artırım veya indirim nazara alınmaksızın, suçun temel şeklinin cezasının nazara alınması eşitsizlik ve adaletsizliğe yol açabilecektir. Bu nedenle, nitelikli hâller açısından kanun koyucunun, tercih ettiği yaptırım sistemi nazara alınmaksızın, ister bağımsız bir yaptırım öngörülmüş olsun, isterse belirli bir oran dahilinde artırım yöntemi tercih edilmiş olsun, uzlaşma hükümlerinin uygulanmasında tüm nitelikli hâller dikkate alınarak uygulama yapılmalıdır.
Öğretide de yapılan bu son düzenlemeler bağlamında çocuklar yönünden cezanın üst sınırı hesaplanırken ilgili suç tipinin nitelikli hâllerine ilişkin durumların da dikkate alınacağı, suçun nitelikli hâlinin yaptırımı üç yıldan az hapis cezasını gerektiriyorsa uzlaştırma yoluna gidilmesinin mümkün olduğu, ancak cezanın üst sınırı belirlenirken haksız tahrik ve yaş küçüklüğü gibi indirim sebeplerinin göz önünde bulundurulmayacağı belirtilmektedir (Meral EKİCİ ŞAHİN-Kürşat YEMENİCİ, 6763 Sayılı Kanunla Yapılan Değişiklikler Işığında Ceza Muhakemesi Hukukunda Uzlaştırma, ERÜHFD, 2018, C. 13, S. 1, s. 472).
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
12-15 yaş grubunda bulunan sanıkların, 30.11.2008 tarihinde gece saat 04.15 sıralarında şikâyetçinin oturduğu apartmanın merdiven boşluğunda bulunan suça konu motosikletin, direksiyon kilidini kırıp, motosikleti iterek belirtilen yerden uzaklaştıktan sonra sokakta kolluk görevlilerince farkedilmeleri üzerine motosikleti bırakarak kaçmaya çalıştıkları, ancak görevlilerce bir süre kovalandıktan sonra sanıkların yakalandıkları, sanıkların motosikleti nereden aldıklarını söylemesi üzerine şikâyetçinin kimlik bilgilerine ulaşıldığı, motosiklet üzerinde yapılan incelemede ön panelin düz kontak yapılmak için kırıldığının ve anahtara giden kabloların kesildiğinin tespit edildiği anlaşılmıştır.
CMK’nın 253/1. maddesinin birinci fıkrasına, hükümden sonra 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun ile eklenen (c) bendi uyarınca, suçun mağdurunun ya da suçtan zarar göreninin gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olması kaydıyla suça sürüklenen çocuklar açısından üst sınırı üç yılı geçmeyen suçlar uzlaştırma kapsamına alınmış ise de sanıklara atılı TCK’nın 116. maddesinin dördüncü fıkrasındaki nitelikli konut dokunulmazlığının ihlali suçu için bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüş olup suçun birden fazla kişiyle birlikte işlenmesi nedeniyle Aynı Kanun’un 119. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi uyarınca yapılacak bir kat artırım sonucu cezanın üst sınırı altı yıl olacağından, anılan değişiklik sonrasında da uzlaştırma hükümlerinin uygulanması mümkün değildir. Kanunda suçun uzlaşma kapsamında kalıp kalmadığı hususunda nitelikli hâller yönünden ayrım yapan ayrı bir düzenleme bulunmadığından, bağımsız ceza içeren nitelikli hâllerde bu cezanın miktarı dikkate alınıp, artırım öngören maddelerde ise artırım dikkate alınmaksızın suçun temel şekli için öngörülen cezanın esas alınması eşitsizlik ve adaletsizliğe yol açabileceğinden, ister bağımsız bir yaptırım öngörülmüş olsun, isterse belirli bir oran dahilinde artırım yöntemi tercih edilmiş olsun, suça sürüklenen çocuklar hakkında suçun uzlaştırma kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesinde, tüm nitelikli hâllerin dikkate alınarak sonuca gidilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Ceza Genel Kurulu - Karar: 2018/635
- CMK 253
- Sanık A’nın mağdur T’ye yönelik tehdit suçu ile inceleme dışı davanın mağduru K’ya yönelik silahla nitelikli kasten yaralama suçlarını zaman ve mekan birliği içerisinde birlikte işlediği, uzlaşma kapsamına giren bir suçun uzlaşma kapsamına girmeyen bir suçla birlikte işlenmesi nedeniyle uzlaştırma hükümleri uygulanamaz.
Cumhuriyet Başsavcılıklarının ve mahkemelerin iş yükünü azaltmak gayesiyle, mağdurun ve toplumun zararının giderilmesi açısından da faydalı bir müessese olduğu kabul edilerek uyuşmazlığın yargı dışı yolla fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini sağlamak amacıyla ilk kez 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 73/8. maddesi ile Türk Ceza Adalet sistemine dâhil edilip aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nın 253, 254 ve 255. maddelerinde de şartları, yöntemi ve sonuçları düzenlenen uzlaştırma kurumunun, uygulamada görülen ihtiyaçlar doğrultusunda zaman içerisinde önemli değişikliklere uğraması sonucunda, 09.07.2009 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 26.06.2009 tarihli ve 5918 sayılı Kanun’un 8. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen “Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz” şeklindeki cümle ile uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde uzlaşma hükümlerinin uygulanmayacağının açıkça hüküm altına alınması, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirleyen Anayasal düzenlemeler ile makul sürede yargılanma hakkına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükmü, uzlaştırmaya ilişkin suçlara sınırlama getirme kastıyla söz konusu düzenlemeyi yapan kanun koyucunun kullanmış olduğu her sözcüğün özel bir anlamı ve amacının bulunduğu bu bağlamda CMK’nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesindeki düzenleme yönünden suçların farklı mağdurlara yönelik işlenmesi durumunda Kanundaki bu sınırlayıcı düzenlemenin uygulanamayacağına ilişkin bir çıkarımın, hâkimin kanunu amaçlarına uygun olarak ve kanunun lafzından uzaklaşmadan yorumlamasına ilişkin hukukun temel ilkelerine aykırılık oluşturacağı gibi hâkimlerin kanunlara unsur ekleyip, unsur çıkaracak şekilde içeriksel olarak kanunu değiştirme yetkilerinin de bulunmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanık …‘in mağdur …‘e yönelik tehdit suçu ile inceleme dışı davanın mağduru …‘e yönelik silahla nitelikli kasten yaralama suçlarını zaman ve mekan birliği içerisinde birlikte işlediği, sanığın işlediği TCK’nın 106/1. maddesinin 1. cümlesinde düzenlenen tehdit suçu her ne kadar Yerel Mahkeme karar tarihinden sonra 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile uzlaşma kapsamına sokulmuş ise de; bu suçun uzlaştırma kapsamına girmeyen silahla nitelikli kasten yaralama suçu ile “birlikte” işlenmiş bulunması ve suç tarihinin de 14.12.2012 olup 09.07.2009 tarihinden sonra olması karşısında, suç tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı CMK’nın 5918 sayılı Kanun’la değişik 253/3. maddesi uyarınca tehdit suçu yönüyle uzlaşma hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
Ceza Genel Kurulu - Karar: 2018/405
- CMK 253
- Usulüne uygun uzlaştırma işlemi yapılmamış olması halinde usulüne uygun uzlaşma teklifinde bulunulması gerekir.
Soruşturma aşamasında sanığa ve katılana yapılan uzlaşma teklifine ilişkin tutanaklarda “…kendisine uzlaşma teklifinde bulunulduktan itibaren 3 gün içinde kararını bildirmediği takdirde, teklifi reddetmiş sayılır.” şeklindeki ihtarat ile uzlaşmanın mahiyetinin ve uzlaşmayı kabul veya reddetmenin hukuki sonuçları yazılı ise de; sanığa ve katılana yapılan uzlaşma tekliflerine ilişkin tutanaklarda kişiye uzlaşmanın mahiyetinin ve uzlaşmayı kabul veya reddetmenin hukuki sonuçlarının anlatıldığının belirtilmemesi karşısında, bu hususların sanığa ve katılana anlatılmadığı, bu nedenle uzlaşma tekliflerinin CMK’nın suç ve karar tarihlerinde yürürlükte bulunan 253/5. maddesine ve Ceza Muhakemesi Kanununa Göre Uzlaştırmanın Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik hükümlerine uygun olmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Özel Dairenin bozma kararı isabetli olduğundan Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığa ve katılana usulüne uygun uzlaşma teklifinde bulunulmaması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Yargıtay 4CD Esas : 2018/8163 Karar : 2021/18696
- CMK 253
- Ölenin mirasçılarıyla uzlaştırma işlemleri yapılaaeak sonucuna göre karar verilmelidir.
Katılanın hükümden önce öldüğü anlaşıldığından, ölenin mirasçılarının tespitiyle; 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre, sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesi gerektiği gözetilmeden katılanın ölmüş olması sebebiyle uzlaşma hükümlerinin uygulanmayarak yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir.
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/1589 Karar: 2018/218 Tarih: 24.01.2018
-
CMK 253. Madde
-
Uzlaştırma
İddianame içeriğine göre sanığın 28.10.2013 tarihli eyleminde mala zarar verme ve işyeri dokunulmazlığının ihlaline teşebbüs suçları anlatıldığı halde bu suçlar yönünden sanık hakkında bir karar verilmemiş ise de bu suçlardan dolayı bozma nedeni de dikkate alınarak bozma ilamından sonra yeniden hüküm kurulması; sanığın tekerrüre esas alınan Şanlıurfa 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 20/01/2011 gün ve 2009/836 esas – 2011/53 karar sayılı mahkumiyetinin 5237 sayılı TCK’nın 151/1 maddesinde yazılı mala zarar verme suçuna ilişkin olup CMK’nın 253. maddesinde 6763 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrası uzlaşma kapsamına alındığı ve adli sicil kaydında başkaca tekerrüre esas ilam bulunmadığı nazara alındığında, öncelikle tekerrüre esas alınan bu ilam sebebi ile uyarlama yargılaması yapılarak sonucuna göre sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüş; dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
Katılana ait aynı işyerine karşı 3 gün ara ile hırsızlık, mala zarar verme ve işyeri dokunulmazlığının ihlali suçlarını işleyen sanık hakkında her iki tarihteki eylemlerinden ağır olan eylemi nedeniyle hüküm kurulup TCK’nın 43. maddesi gereğince arttırım yapılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, bozma sonrası kurulacak hükümde 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinin gözetilmesine, 24/01/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/5049 Karar: 2018/106 Tarih: 22.01.2018
-
CMK 253. Madde
-
Uzlaştırma
1-Sanık … hakkında intihara yönlendirme ve iftira suçlarından 5271 sayılı CMK’nun 223/2-a. maddesi uyarınca, atılı suçların yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan … ve … vekilinin bir nedene dayanmayan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddiyle, beraat hükümlerinin tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA,
2-Sanık …‘in mağdur …‘e yönelik tehdit suçundan verilen mahkumiyet hükmünde;
02.12.2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı CMK’nun 253. maddesine göre tehdit suçunun uzlaşma kapsamında kaldığı anlaşılmakla; sanık ve mağdur arasında 6763 sayılı Yasa ile değişik 5271 sayılı CMK’nun 253, 254. maddeleri gereğince uzlaştırma işlemi yapılması için dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesi, uzlaştırma girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması halinde yargılamaya devamla hüküm kurulması lüzumu,
Bozmayı gerektirmiş, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca tebliğnamedeki düşünce hilafına BOZULMASINA, 22/01/2018 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/19987 Karar: 2018/139 Tarih: 16.01.2018
-
CMK 253. Madde
-
Uzlaştırma
Gereği görüşülüp düşünüldü;
Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Suça sürüklenen çocuğun üzerine atılı silahla basit yaralama suçunun 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı CMK’nin 253. maddesine göre uzlaşma kapsamında kaldığı anlaşılmakla; suça sürüklenen çocuk ile mağdur arasında 6763 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı CMK’nin 253., 254. maddeleri gereğince uzlaştırma işlemi yapılması için dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesi, uzlaştırma girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması halinde yargılamaya devamla hüküm kurulması lüzumu,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeple 6723 sayılı Kanun’un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 16.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/10313 Karar: 2018/184 Tarih: 16.01.2018
-
CMK 253. Madde
-
Uzlaştırma
Sanık … hakkında tefecilik suçundan beraat, sanık … hakkında tefecilik suçundan ve sanıklar hakkında bedelsiz senedi kullanma suçundan mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;
Katılan Hazinenin tefecilik suçundan kurulan hükümleri temyiz ettiği anlaşılmakla incelemenin, tefecilik suçundan sanıklar müdafii ve katılan vekilinin, bedelsiz senedi kullanma suçundan ise sanıklar müdafiin temyiz itirazlarıyla sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Tefecilik suçundan sanık … hakkında kurulan mahkumiyet, sanık … hakkında kurulan beraat hükmünün incelenmesinde;
Sanık … hakkında kurulan mahkumiyet hükmü yönünden, Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı, 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren TCK’nın 53. maddesiyle ilgili iptal kararının infaz aşamasında nazara alınması mümkün görülmüştür.
Delillerle iddia ve savunma duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan kurulan mahkumiyet hükmü ile delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükmü usul ve kanuna uygun olduğundan yerinde görülmeyen katılan vekilinin ve sanık müdafiin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
Sanıklar hakkında bedelsiz senedi kullanma suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerinin incelenmesinde ise;
02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanıklara isnat
edilen TCK’nın 156/1. maddesi kapsamındaki bedelsiz senedi kullanma suçu söz konusu değişiklikten önce de uzlaşma kapsamında ise de, 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesinin 24, 25. fıkralar 24 ve 25. fıkralarındaki uzlaştırma bürosuna ilişkin düzenleme dikkate alınıp, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 2, 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeyen hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/3330 Karar: 2018/123 Tarih: 16.01.2018
-
CMK 253. Madde
-
Uzlaştırma
Sanık hakkında kurulan hüküm, 04.06.2015 tarihli dilekçe ile katılanlar vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiş ise de, katılanlar vekilin 15.02.2017 havale tarihli dilekçe ile şikayetten ve temyizden vazgeçtiğini bildirdiği anlaşılmakla, temyiz incelemesinin sanık müdafiinin istemi ile sınırlı olduğu belirlenerek yapılan inceleme de;
Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1)5237 sayılı TCK’nin 86/2. maddesinde belirtilen cezanın üst sınırının 1 yıla kadar hapis ve ya adli para cezası olduğu gözetilmeden, temel cezanın 400 gün adli para cezası olarak belirlenmesi suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayini,
2)Kabule göre de; sanığın üzerine atılı 5237 sayılı TCK’nin 86/2. maddesinde düzenlenen basit yaralama suçunun uzlaşma kapsamında bulunduğu, katılanların hükümden sonra şikayetten vazgeçtikleri hususu da gözetilerek; sanık ile katılanlar arasında 6763 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı CMK’nin 253., 254.maddeleri gereğince uzlaştırma işlemi yapılması için dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesi, uzlaştırma girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması halinde yargılamaya devamla hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerle 6723 sayılı Kanun’un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı 321. maddesi uyarınca isteme uygun BOZULMASINA, 16.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/18785 Karar: 2018/55 Tarih: 15.01.2018
-
CMK 253. Madde
-
Uzlaştırma
Gereği görüşülüp düşünüldü;
Hükümden sonra 02.12.2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun ile değişik 5271 sayılı CMK’nin 253. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrasına eklenen (c) bendi uyarınca “Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar” ın uzlaştırma kapsamına alındığı ancak suça sürüklenen çocuğun eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nin 86/1,, 86/3-e maddelerinde düzenlenen silahla kasten yaralama suçunun üst sınırının 3 yılı aştığı, bu nedenle uzlaştırma kapsamında kalmadığından, tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Hükmün açıklanmasına neden olan kasıtlı suçun, 5237 sayılı TCK’nin 86/2,, 86/3-e. maddelerinde düzenlenen silahla kasten basit yaralama suçu olduğu, silahla kasten basit yaralama suçunun 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nin 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaştırma kapsamına alınmış olması gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre, suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması karşısında; 7. maddesi uyarınca uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığı araştırılarak, anılan hüküm yönünden uzlaştırma işleminin olumlu sonuçlanmış olması durumunda, suça sürüklenen çocuğun denetim süresinde işlediği başkaca kasıtlı suçlardan mahkum olup olmadığı tespit edilip sonucuna göre,açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanıp açıklanmayacağının değerlendirilmesi zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 6723 sayılı Kanunun 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 15.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/4450 Karar: 2018/219 Tarih: 11.01.2018
-
CMK 253. Madde
-
Uzlaştırma
1-Sanık hakkında müşteki …‘a yönelik dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik sanık müdafiinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
“Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suç ile birlikte işlenmesi halinde uzlaşma hükümleri uygulanmaz.” şeklindeki 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesinin 3. fıkras 3. fıkrasının son cümlesindeki düzenleme karşısında, sanığın dolandırıcılık suçu ile birlikte resmi belgede sahtecilik suçunu da işlediği anlaşıldığından, açıklanan nedenlerden dolayı temyiz kapsamında bulunan dolandırıcılık suçunun uzlaşma kapsamı dışında olduğu değerlendirilerek yapılan incelemede;
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, temel cezayı artırıcı sebeplerin nitelik ve derecesi, cezayı azaltıcı sebeplerin ise bulunmadığı takdir kılınmış ve incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
2-Sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan verilen beraat hükmüne yönelik Cumhuriyet savcısının temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanığın … adına sahte olarak düzenlediği sürücü belgesini kullanarak müşteki …‘dan … plakalı aracın 03.11.2011 tarihinde 10 günlüğüne kiralanmasına ilişkin oto kira sözleşmesini düzenlemek suretiyle zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik suçunu işlediğinin iddia olunduğu olayda; sürücü belgesi ve oto kiralama sözleşmesi niteliğindeki belgelerin asıllarının mevcut olmaması nedeniyle yüklenen suçun maddi ögesi olan aldatma (iğfal) kabiliyetinin bulunup bulunmadığı hususu tereddüte neden olmayacak ve şüpheden arındırılmış boyutta belirlenemediğinden yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması nedeniyle sanık hakkında beraat kararı verilmiş ise de; suça konu sürücü belgesi aslının sanığın benzer nitelikteki eylemi nedeniyle yargılandığı Rize 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/26 Esas, 2012/171 Karar sayılı dosyasında bulunduğu dosyada mevcut gerekçeli karar ve diğer belgelerden anlaşılmakla suça konu sürücü belgesi aslının Rize 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nden celp edilmesi, dosyada mevcut suça konu oto kira sözleşmesi fotokopisinin de Muratpaşa Kaymakamlığı İlçe Emniyet Müdürlüğü Yenikapı Polis Merkez Amirliği tarafından “aslının aynısıdır” şerhinin bulunması karşısında 03.11.2011 tarihli araç kira sözleşmesi aslının müştekiye ait … Rent A Car isimli iş yerinden ve ilgili Polis Merkezi Amirliğinden sorularak araştırılması ve belge asıllarının bulunması halinde suça konu her iki belgenin de özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması, aldatma niteliklerinin bulunup bulunmadığının karar yerinde tartışılması ve denetime olanak verecek şekilde dosya arasına içine konulmasından sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Yasaya aykırı, Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/22022 Karar: 2018/172 Tarih: 10.01.2018
-
CMK 235. Madde
-
Uzlaştırma
Ceza Genel Kurulu’nun 2006/54 sayılı kararında da belirtildiği gibi gerek öğretide gerekse yerleşmiş yargısal kararlarda, yeni yürürlüğe giren yargılama kurallarına ilişkin değişikliklerin, yapılacak yargılama işlemlerinde derhal uygulanması ilkesi benimsenmiştir. Bu ilke usule ilişkin yeni Yasanın eskisinden daha yeterli ve daha yararlı olduğu ön kabulüne ve ülkede aynı anda birden çok yargılama yasasının geçerli olmaması ilkesine, yasaların yürürlükte kalış süreleri içerisinde, düzenledikleri alanlarda uygulanacağı görüşüne dayanmaktadır. Açıklanan ilkenin istisnası da ancak yeni yürürlüğe konulan yasada geçici maddelerle yapılan düzenlemeler ile ayrık tutulan hallerde ortaya çıkmaktadır.
Derhal uygulanırlık ilkesinin doğal sonucu olarak, usul işlemleri, yapıldığı sırada yürürlükte bulunan yargılama yasası hükümlerine tâbi olacak ve ceza yargılaması sırasında, yasada değişiklik olduğunda yeni yasa hemen uygulanacak, ancak, bu durum, önceki yasanın yürürlükte bulunduğu dönemde, o yasaya uygun biçimde yapılmış işlemlerin geçersizliği sonucunu doğurmayacağı gibi yenilenmesini de gerektirmeyecektir.
Bu ilkenin sonucu olarak;
1- Usul işlemleri mutlaka yürürlükteki yasaya göre yapılacaktır.
2…Yürürlükteki yasaya göre yapılmış işlemler, sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle geçerliliğini yitirmeyecektir.
3- Yeni yasanın yürürlüğünden sonra yapılması gereken usul işlemleri yeni yasaya tâbi olacaktır.
4- Yeni yasanın uygulanmasında, sanığın leh veya aleyhinde sonuç doğurmasına bakılmayacaktır.
Açıklanan bu ilke doğrultusunda, uzlaşma konusundaki yasal düzenlemeler incelendiğinde; 01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren ve 5560 sayılı
Yasa ile değiştirilen 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 253. maddesi 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile değiştirilmiş ve uzlaştırma kapsamına giren suçların kapsamı genişletilmiş ve yöntemi de kısmen değiştirilmiştir. Hırsızlık, dolandırıcılık ve tehdit gibi suçlar açıkça sayılmak suretiyle uzlaştırma kapsamına alınmıştır. Bununla birlikte önceki düzenlemede etkin pişmanlık kapsamında olduğu için uzlaştırma kapsamı dışında kalan şikayete bağlı suçlar, etkin pişmanlığa dair hükmün kaldırılması nedeniyle uzlaştırma kapsamına girmiştir.
Yapılan açıklamalar ve yasal düzenlemeler nazara alındığında, 6763 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 02.12.2016 tarihinde sonuçlandırılan uzlaşma işlemlerinin o tarihte yürürlükte olan usul hükümlerine uygun olarak yapılmış olması yeterlidir. Uzlaşma o tarihte yürürlükteki usul hükümlerine göre başarı ile sonuçlandırılamamış olması halinde ise sonradan 6763 sayılı Yasanın yürürlüğe girmiş olması sanığa yeniden uzlaşma hükümlerinin uygulanması olanağının verilmesini gerektirmez. Yukarıda anlatılan gerekçelerle tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre sanığın eksik araştırma ile karar verildiğine yönelik temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddiyle hükmün ONANMASINA, 10.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/18401 Karar: 2018/92 Tarih: 08.01.2018
-
CMK 253. Madde
-
Uzlaştırma
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
I- Sanık hakkında kullanmak amacıyla uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi satın almak veya bulundurmak suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hâkimin takdirine göre sanık … ve Konya Cumhuriyet Savcısının temyiz istemi yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,
II- Sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesine gelince;
Hükümden önce 02/12/2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bendler arasında yer alan ve 5237 sayılı TCK’nın 141. maddesinde tanımı yapılan hırsızlık suçunun uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK’nın 7/2. maddesi uyarınca; ‘‘Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.’’ hükmü de gözetilerek 6763 sayılı Kanunun 35. maddesi ile değişik CMK’nın 254. maddesi uyarınca aynı kanunun 253. maddesinde belirtilen esas ve usûle göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık … ve Konya Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenle 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca, tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 08/01/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/2913 Karar: 2017/9479 Tarih: 17.07.2017
-
CMK 253. Madde
-
Uzlaştırma
Hırsızlık suçundan sanık …‘in, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 141/1, 62. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Finike Asliye Ceza Mahkemesi’nin 01.07.2010 tarihli ve 2008/328 Esas, 2010/514 Sayılı Kararının infazı sırasında, 02.12.2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde yapılan değişiklik neticesinde infaza konu ilamdaki suçun uzlaştırma kapsamına alındığından bahisle hükümlünün hukuki durumunun yeniden değerlendirilerek, infazın durdurulup durdurulmayacağına dair bir karar verilmesi yönündeki infaz savcılığının talebinin reddine dair anılan Mahkemenin 15.12.2016 tarihli ve 2008/328 Esas, 2010/514 Sayılı Ek Kararına karşı yapılan itirazın reddine dair mercii Elmalı Ağır Ceza Mahkemesi’nin 26.12.2016 tarihli ve 2016/801 değişik iş sayılı kararı aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 09.04.2017 gün ve 94660652-105-07-1566-2017-Kyb sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24.04.2017 gün ve 2017/24301 Sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30.10.2007 tarihli ve 2007/4-200 Esas, 2007/219 Sayılı ilâmında belirtildiği üzere, uzlaştırma kurumu her ne kadar 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 253, 254. maddelerinde hüküm altına alınarak usul hukuku kurumu olarak düzenlenmiş ise de, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da dair bulunması sebebiyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabileceği, bu uygulamanın sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacağı, 5237 Sayılı Kanun’un 7/2. maddesindeki “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” şeklindeki hüküm uyarınca kesinleşmiş kararlar bakımından da uzlaştırma hükümlerinin uygulanması gerektiği cihetle; hükmün infazının durdurularak, 5271 Sayılı Kanunu’nun 253. maddesindeki esas ve usullere göre uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesi için yargılama dosyasının uzlaştırma bürosuna gönderilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle anılan kararın bozulması gerektiğinin ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
Gereği Düşünüldü:
KARAR : Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30.10.2007 tarihli ve 2007/4-200 Esas, 2007/219 Sayılı ilâmında belirtildiği üzere, uzlaştırma kurumu her ne kadar 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’unun 253, 254. maddelerinde hüküm altına alınarak usul hukuku kurumu olarak düzenlenmiş ise de, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da dair bulunması sebebiyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabileceği, bu uygulamanın sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacağı, 5237 Sayılı Kanun’un 7/2. maddesindeki “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” şeklindeki hüküm uyarınca kesinleşmiş kararlar bakımından da uzlaştırma hükümlerinin uygulanması gerektiği cihetle; hükmün infazının durdurularak, 5271 Sayılı Kanunu’nun 253. maddesindeki esas ve usullere göre uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesi için yargılama dosyasının uzlaştırma bürosuna gönderilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesi sebebiyle kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, mercii Elmalı Ağır Ceza Mahkemesi’nin 26.12.2016 tarihli ve 2016/801 değişik iş sayılı kararın, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 3. fıkras 3. fıkrası uyarınca BOZULMASINA,
SONUÇ : Aynı maddenin 4. fıkra (a) bendi uyarınca sonraki işlemlerin itiraz merciince yerine getirilmesine, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 17.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/12975 Karar: 2017/6228 Tarih: 16.02.2017
-
CMK 253. Madde
-
Uzlaştırma
Dolandırıcılık suçundan sanıkların mahkûmiyetine, sanığın beraatine dair hükümler, o yer Cumhuriyet savcısı ve sanıklar tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Sanıkların, markete gelerek kasiyere işyerin müdürünü sordukları, katılanın izinde olduğunu söylediği müdürün talimatı gereği yazar kasa kartuşu getirdiklerini söyleyerek, bir koli sahte ürünü bırakıp 00 TL para aldıkları olayda,
1-) Sanık hakkında dolandırıcılık suçundan kurulan beraat hükmünün temyiz incelemesinde;
Katılanın kendisine sahte kartuş satanların içerisinde sanığın bulunmadığına yönelik beyanı karşısında sanığın üzerine atılı suçu işlediğinin sabit olmadığı gerekçesine dayanan beraat hükmünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, o yer Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
2-) Sanıklar hakkında dolandırıcılık suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin temyiz incelemesinde;
Hükümden sonra 02.12.2016 tarih ve 29906 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 5271 Sayılı CMK’nın 253/1. maddesinde yapılan değişikliğe göre, TCK’nın 157/1. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçunun uzlaşma kapsamına alınması karşısında; sanıkların hukuki durumlarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olup, sanıkların temyiz itirazları bu sebeple yerinde görüldüğünden, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca, sair yönleri incelenmeyen hükümlerin BOZULMASINA, 16.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/36285 Karar: 2017/1056 Tarih: 01.02.2017
-
CMK 253. Madde
-
Uzlaştırma
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : I- ) Sanık hakkında mala zarar verme suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Doğrudan hükmolunan adli para cezasının miktar ve türüne göre hükmün; 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 Sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 5320 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’a eklenen geçici 2. madde uyarınca hüküm tarihi itibariyle temyizi mümkün olmadığından, sanığın temyiz isteminin 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 Sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca isteme uygun olarak REDDİNE,
II- ) Sanık hakkında hırsızlık ve konut dokunulmazlığını bozma suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Ankara 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/610-821 esas -karar ve 02.07.2012 gün ve 610-821 Sayılı kararı ile sanık hakkında hırsızlık ve konut dokunulmazlığını bozma suçlarından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın 14.09.2012 tarihinde kesinleşmesinden sonra denetim süresi içinde 22.12.2012 tarihinde hırsızlık suçunu işlediği, bu suçtan TCK’nın 141/1. maddesi uyarınca yargılanarak 06.11.2013 tarihinde hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın 28.11.2013 tarihinde kesinleşmesi üzerine Ankara 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/610-821 esas -karar ve 02.07.2012 tarihli hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararının yeniden ele alınması için mahkemesine ihbarda bulunulduğunun anlaşılması karşısında; sanığın denetim süresi içinde işlediği hırsızlık suçunun, 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 Sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik 5271 Sayılı CMK’nın 253. maddesiyle yeniden düzenlenen uzlaştırma hükümleri kapsamına alındığı nazara alınarak, hükmün açıklanmasını gerektiren hırsızlık suçu için uzlaştırma işlemi yapılıp sonucuna göre hükmün açıklanması koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 01.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/14074 Karar : 2018/12554 Tarih : 8.10.2018
-
CMK 253. Madde
-
Uzlaştırma
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Suç tarihinde uzlaşma kapsamında olmayan TCK’nın 106/1-1. maddesinde düzenlenen tehdit suçu ile uzlaşma kapsamında olan hakaret suçunun birlikte işlenmesi nedeniyle CMK’nın 253/3. maddesi uyarınca uzlaşma hükümlerinin uygulanamayacağı, ancak sanığın tehdit suçundan beraat etmesi karşısında, TCK’nın 125/1. maddesinde düzenlenen hakaret suçunun CMK`nın 253/1-a maddesi uyarınca uzlaşmaya tabi hale geldiği anlaşılmakla, aynı Kanunun 253 ve devamı maddeleri uyarınca uzlaştırma hükümlerinin uygulanması ve sonucuna göre sanığın hukuksal durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, sanık …`nın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye aykırı olarak sair yönleri incelenmeksizin HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 08/10/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/4317 Karar : 2018/11662 Tarih : 27.06.2018
-
CMK 253. Madde
-
Uzlaştırma
Basit yaralama suçundan müşteki şüpheliler … ve … haklarında yapılan soruşturma evresi sonucunda Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 11/01/2017 tarihli ve 2017/196 soruşturma, 2017/93 esas, 2017/71 sayılı iddianamenin, müşteki şüphelilerden birinin üzerine atılı basit yaralama eyleminin uzlaştırmaya tabi suç kapsamında olmasına rağmen uzlaştırma işlemleri yapılmaksızın düzenlenmesi nedeniyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 174/1-c maddesi gereğince iadesine dair Çanakkale 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/01/2017 tarihli ve 2017/21 iddianame değerlendirme sayılı kararına yönelik itirazın kabulü ile iddianamenin iadesi kararının kaldırılmasına ilişkin Çanakkale 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 06/02/2017 tarihli ve 2017/210 değişik iş sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığının 17.05.2018 tarih ve 2018/4772 sayılı yazısıyla kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24.05.2018 tarih ve 2018/43806 sayılı tebliğnamesi ile Dairemize gönderilmekle incelendi.
Mezkur ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre; Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığınca 5271 sayılı Kanunun 253/3. maddesinde yer alan “Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması halinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz” şeklindeki hüküm gereğince ve suçun hukuki nitelendirilmesi sebebiyle iddianamenin iade edilemeyeceği gerekçesiyle iddianamenin iadesi kararına yapılan itirazın kabulü ile iade kararının kaldırılmasına karar verilmiş ise de,
5271 sayılı Kanun’un 174/1-c maddesinde yer alan “Ön ödemeye veya uzlaşmaya tabi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde ön ödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir” şeklindeki düzenleme karşısında, soruşturma dosyası kapsamı itibariyle müşteki şüphelilerden …‘in üzerine atılı basit yaralama suçunun uzlaşmaya tabi olduğu, taraflara soruşturma aşamasında uzlaştırma işlemi yapılmadığı, suç ve cezaların şahsiliği prensibi gereğince mağdura yönelik bir başka şüpheli tarafından işlenen suçlar açısından şüpheli mağdur ilişkisinin gözetilmesi gerektiği, bir şüphelinin üzerine atılı suç uzlaştırmaya tabi değilse, diğer şüphelinin üzerine atılı suçun da uzlaştırmaya tabi olsa bile uzlaştırma işlemlerinin gerçekleştirilmemesi şeklindeki genellemenin uzlaştırma müessesesinin getiriliş amacına aykırı olduğu, uzlaştırma işleminin her bir mağdur ve şüpheli yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenlerle iddianamenin iadesi kararının yerinde olduğu cihetle, itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde, isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK`nin 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı.
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma isteyen yazısına dayanan tebliğnamede ileri sürülen düşünce yerinde görüldüğünden; Çanakkale 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 06/02/2017 tarihli ve 2017/210 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK`nin 309/4. maddesi gereğince kanun yararına BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.06.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/2509 Karar : 2018/7042 Tarih : 30.05.2018
-
CMK 253. Madde
-
Uzlaştırma
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
1- Sanıkların katılana ait araziyi 6 yıldır ekip biçtiklerini, suça konu ağaçları da yabani olduklarından ve aşılanması gerektiğinden bahisle yerinde söküp cami lojmanının bahçesine diktiklerini savunduklarının anlaşılması karşısında; suça konu ağaçların bahsi geçen yere dikilip dikilmediği belirlenip sanıkların savunmaları değerlendirilmek suretiyle, sanıkların kasıtları araştırılıp sonucuna göre hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
2- Kabule göre de;
02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ile uzlaştırma hükümleri yeniden düzenlenmiş olup, sanıkların eylemine uyan TCK’nın 155/1. maddesinde düzenlenen suçun uzlaşma kapsamına alındığı nazara alınarak, uzlaştırma işlemi yapılıp sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ile sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 30/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/2537 Karar : 2018/6330 Tarih : 16.05.2018
-
CMK 253. Madde
-
Uzlaştırma
Bina içinde muhafaza altına alınmış eşya hakkında hırsızlık suçundan hükümlü …‘in, 5237 sayılı TCK’nun 142/1-b, 62, 53/1, 51. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hükmedilen cezanın ertelenmesine ve hak yoksunluğuna ilişkin Antalya 16. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.11.2014 tarih ve 2013/583 Esas, 2014/943 Karar sayılı kararı esas yönünden temyiz veya istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşen kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03/04/2018 gün ve 2018/24986 sayılı tebliğnamesiyle kanun yararına bozma isteminde bulunularak dairemize gönderilmekle okundu;
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
Dosyanın yapılan incelemesinde;
Sanığın müştekiye ait iş yerinden daha önceden iki adet cep telefonunu senet karşılığında satın aldığı, olay tarihinde ise müştekiye kayın validesi için satın alacağını söyleyerek, suça konu bir adet …. marka ikinci el cep telefonunu beğenerek evde kayın validesine göstereceğini söyleyerek, alıp iş yerinden ayrıldığı, sanığın satın almak amacıyla kayınvalidesine göstermek için müştekiden geçici bir süreliğine almış olduğu suça konu cep telefonunu müştekiye geri getirmeyerek başkasına satması ve aldığı cep telefonunun parasını da ödememek şeklindeki eylemin, TCK’nun 155/1 maddesi kapsamındaki güveni kötüye kullanmak suçunu oluşturduğu halde, yazılı şekilde hırsızlık suçundan sanığın cezalandırılmasına hükmedilerek fazla ceza tayin edilmesi,
Yasaya aykırı olduğundan, Antalya 16. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.11.2014 tarih ve 2013/583 Esas, 2014/943 Karar sayılı kararının, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309.maddesinin 3.fıkrası uyarınca bozulması talep olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Hükümden önce 02.12.2016 tarih ve 29906 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253 ve 254. madde fıkralarında yapılan değişiklik doğrultusunda uzlaştırma kapsamına alınan 5237 sayılı TCK’nın 155/1 maddesinde yer alan güveni kötüye kullanma suçundan mahallinde uzlaştırma yoluna gidilmesi mümkün görülmüş ve kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbar yazısı, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmüş olduğundan kabulü ile eylemin, TCK’nın 155/1. maddesi kapsamındaki güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu halde, hırsızlık suçundan sanığın cezalandırılmasına hükmedilerek fazla ceza tayin edilmesi nedeniyle kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden (ANTALYA) 16. Asliye Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 13.11.2014 gün ve 2013/583 E., 2014/943 K. sayılı kararın, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası uyarınca BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkra (d) bendinin verdiği yetkiyle; sanık hakkında TCK’nın 155/1. maddesi gereğince ve mahkemenin takdiri gözetilerek hapis cezasının 6 ay ve adli para cezasının da 5 gün karşılığı adli para cezası olarak belirlenmek suretiyle cezalandırılmasına, TCK’nın 62. maddesi uyarınca takdire göre 1/6 oranında indirim ile hapis cezasının 5 ay, adli para cezasının da 4 gün olarak belirlenmesine, tayin olunan 4 gün karşılığı adli para cezasının, aynı Kanun’un 52/2. maddeleri uyarınca günlüğü takdire göre 20,00 TL’den hesaplanarak 80,00 TL adli para cezasına hükmedilmesine, infazın bu miktarlar üzerinden yapılmasına, yine mahkemenin takdiri gözetilerek hapis cezasının TCK’nın 51. maddesi gereğince ertelenmesine ve aynı maddenin 3. fıkrası gereğince 1 yıl süre ile denetim altında bulundurulmasına, hükmün diğer bölümlerinin aynen korunmasına, 16.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/817 Karar : 2018/1983 Tarih : 28.02.2018
-
CMK 253. Madde
-
Uzlaştırma
Adet gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında hırsızlık suçundan … …’nun, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/1-e, 35/1-2, 31/3, 62, 50/1-a, 52/2-3. maddeleri gereğince 2.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair İstanbul 2. Çocuk Mahkemesinin 31/10/2013 tarihli ve 2010/1007 esas, 2013/693 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, suça sürüklenen çocuğun denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlediğinin ihbar edilmesi üzerine, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/1-e, 35/1-2, 31/3, 62, 50/1-a, 52/2-3. maddeleri gereğince 2.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin İstanbul 2. Çocuk Mahkemesinin 28/09/2017 tarihli ve 2017/377 esas, 2017/295 sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 10/01/2018 gün ve 13579-2017-Kyb sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17/01/2018 gün ve 2018/4008 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
Dosya kapsamına göre kayden 21/06/1996 doğumlu olup, atılı suçun işlendiği 14/07/2010 tarihinde 15 yaşını ikmâl etmediği anlaşılan … hakkında tayin olunan cezadan, 5237 sayılı Kanun’un 31/2. maddesi gereğince indirim yapılması gerekirken aynı kanunun 31/3. maddesi kapsamında indirim yapılmasında isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1- Suça sürüklenen çocuğun olay günü sokakta bisikletle dolaşan mağdura ait bisikleti çalmaya teşebbüs etmesi biçimindeki eyleminin TCK’nın 141/1 maddesindeki suçu oluşturduğu gözetilmeden, suçun hukuki nitelendirmesinde yanılgıya düşülerek, aynı Kanun’un 142/1-e maddesi gereğince uygulama yapılmak suretiyle fazla ceza tayini,
2- 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ile uzlaştırma hükümleri yeniden düzenlenmiş olup, suça sürüklenen çocuğun eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nın 141/1. maddesinde düzenlenen hırsızlık suçunun uzlaştırma kapsamına alındığı nazara alınarak, uzlaştırma işlemi yapılıp sonucuna göre suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi hususu da belirlenmiş olup, bu yönlerden de kanun yararına bozma isteminde bulunulup bulunulmayacağının takdiri için dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE, 28.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/23319 Karar : 2018/1632 Tarih : 25.01.2018
-
CMK 253. Madde
-
Uzlaştırma
Basit yaralama, hakaret, mala zarar verme ve tehdit suçlarından katılan sanık …‘in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/2 (2 kez), 86/3-e, 125/1, 125/4, 151/1, 106/1-1. cümle, 62/1 (5 kez) ve 52/2. (5 kez) maddeleri uyarınca 3.000,00 Türk Lirası (2 kez), 2.000,00 Türk Lirası (2 kez) ve 1.740,00 Türk Lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmasına, tehdit ve hakaret suçlarından katılan sanık …‘ın ise 5237 sayılı Kanun’un 125/1, 125/4, 106/1-1. cümle, 29 ve 62/1. (2 kez) maddeleri uyarınca 360,00 Türk Lirası ve 105 gün adlî para cezası ile cezalandırılmasına, anılan Kanun’un 129/1. maddesi gereğince hakaret suçundan ceza verilmesine yer olmadığına dair Antalya 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 07/12/2016 tarihli ve 2016/517 esas, 2016/552 sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü`nün 29/11/2017 gün ve 94660652-105-07-12060- 2017-KYB sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05/12/2017 gün ve 2017/68001 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
İstem yazısında: Her ne kadar soruşturma aşamasında müştekiye ve müşteki şüphelilere uzlaştırma teklifi yapılmış ise de, söz konusu teklifin yapıldığı tarihte şüphelilerin üzerlerine atılı hakaret ve basit yaralama suçunu tehdit suçu ve mala zarar verme suçu ile birlikte işlemeleri nedeniyle uzlaştırma kapsamında bulunmadığı anlaşılmakla, bu uzlaştırma teklifinin hukuken geçerli olmadığı değerlendirilerek yapılan incelemede;
02/12/2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinin 1. fıkrasına eklenen (b-3) bendi uyarınca tehdit (madde 106/1) suçunun uzlaşma kapsamına alındığı cihetle, somut olayda katılan sanıkların üzerine atılı 5237 sayılı Kanun’un 106/1. maddesinde düzenlenen suçun tehdit suçu olduğu ve uzlaşma kapsamında kaldığı, yine katılan sanıkların tehdit suçu ile birlikte işledikleri hakaret ve basit yaralama suçlarının da uzlaştırma kapsamında olduğu, ayrıca katılan sanık …‘in suç tarihi itibariyle uzlaşma kapsamında bulunan hakaret ve basit yaralama suçlarını, uzlaşma kapsamına girmeyen mala zarar verme suçuyla birlikte işlemesi nedeniyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253/3. maddesinde yer alan “Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz.” hükmü uyarınca uzlaşma hükümlerinin uygulanamadığı, ancak suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun ile 5271 sayılı Kanun’un 253. maddesinde değişiklik yapıldığı ve uzlaştırmanın 5237 sayılı Kanun`un 151/1. maddesinde yer alan mala zarar verme suçu yönünden de uygulanabilir hale gelmesi nedeniyle sanığın üzerine atılı hakaret ve basit yaralama suçları açısından da söz konusu kanun değişikliğine göre hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu gözetilmeksizin uzlaştırma işlemleri yapılmadan yazılı şekilde karar verilmesinde isabet
görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Hükümlerde kabul edilen eylemlere, kanun yararına bozma talebinin içeriğine, tebliğname tarihine, Yargıtay Kanununun 14. maddesine, Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 20/01/2017 gün ve 2017/1 sayılı kararına, mala zarar verme suçu için Kanunda öngörülen cezanın diğer suçlar için öngörülen cezalara göre daha ağır olmasına göre, kanun yararına bozma istemine ilişkin incelemenin Yüksek (8.) Ceza Dairesinin görevi dahilinde olduğundan Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, dosyanın ilgili Daireye gönderilmesine, 25/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/18671 Karar : 2018/711 Tarih : 29.01.2018
-
CMK 253. Madde
-
Uzlaştırma
1- Cumhuriyet Savcısının temyiz talebinin incelenmesinde;
Hüküm tarihine göre Cumhuriyet Savcısının duruşmasına katıldığı Asliye Ceza mahkemesi kararlarına yönelik temyiz süresi, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 310/1. maddesine göre tefhimden itibaren bir hafta olup, 22.05.2014 günü verilen hükmü yasal süreden sonra 06.06.2014 tarihinde temyiz eden Cumhuriyet Savcısının temyiz isteminin CMUK.nun 317. maddesi gereğince REDDİNE,
2- Sanığın mala zarar verme suçuna ilişkin temyiz isteminin incelenmesinde;
Sanık hakkında mala zarar verme suçundan tayin edilen adli para cezasının nevine ve miktarına göre hüküm, 6217 sayılı Yasanın 26. maddesiyle 5320 sayılı Yasaya eklenen geçici 2. madde uyarınca kesin nitelikte olup temyizi olanaklı olmadığından, sanığın temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK.nun 317. maddesi gereğince REDDİNE,
3- Sanığın tehdit suçuna ilişkin temyiz isteminin incelenmesinde ise;
02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun`un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK.nun 253. maddesi ile uzlaştırma hükümleri yeniden düzenlenmiş olup, sanığın eylemine uyan 5237 sayılı TCK.nun 106/1. maddesinde düzenlenen suçun uzlaştırma kapsamına alındığı nazara alınarak, uzlaştırma işlemi yapılıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeksizin hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 29.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/5433 Karar : 2018/211 Tarih : 24.01.2018
-
CMK 253. Madde
-
Uzlaştırma
1- Gerekçeli kararın “iddia” kısmında başka bir iddianameden bahsedilmiş ise de; olayın kabul ve tartışmasında benzer bir hata bulunmadığından sonuca etkili görülmeyen maddi hata olarak kabul edilmiştir.
2- Sanığın kardeşi olan mağdurdan alacaklı olmasının tek başına haksız tahrik teşkil etmediğinin gözetilmeden, haksız tahrik nedeniyle TCK`nun 29. maddesi uyarınca cezada indirime gidilerek eksik ceza tayini, karşı temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
3- Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık …‘nın kardeşi olan …`na yönelik nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçların niteliği tayin, takdire ilişen cezayı azaltıcı sebeplerin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, aynı sanık hakkında hakaret suçundan şikayet bulunmaması nedeniyle düşme kararı verilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde eleştiri ve bozma sebepleri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin sübuta, suç vasfına yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddiyle;
A) Sanık … hakkında; nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından kurulan mahkumiyet ile hakaret suçundan kurulan düşme hükümlerinin incelenmesinde;
24.11.2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkmesinin 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin iptal edilen bölümleri nazara alındığında mahkemenin bu madde ile yaptığı uygulama yasaya aykırı ise de, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, CMUK.nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hüküm fıkrasında yer alan 5237 sayılı TCK`nun 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün “Anayasa Mahkemesinin iptal kararındaki hususlar gözetilerek 5237 sayılı TCK’nun 53/1-2-3. maddelerinin tatbikine” şeklinde değiştirilmesine karar verilmek suretiyle DÜZELTİLEN mahkumiyet ve düşme hükümlerinin tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA,
B) Sanık … hakkında zincirleme şekilde tehdit suçundan kurulan hükmün incelenmesinde ise;
02.12.2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı CMK’nun 253. maddesine göre tehdit suçunun uzlaşma kapsamında kaldığı anlaşılmakla; sanık ile mağdurlar arasında 6763 sayılı Yasa ile değişik 5271 sayılı CMK`nun 253 ve 254. maddeleri gereğince uzlaştırma işlemi yapılması için dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesi, uzlaştırma girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması halinde yargılamaya devamla hüküm kurulması lüzumu,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak BOZULMASINA, 24/01/2018 günü oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.