0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Seri muhakeme usulü

Madde 250 – (Başlığı ile Birlikte Yeniden Düzenleme:17/10/2019-7188/23 md.)

(1) Soruşturma evresi sonunda aşağıdaki suçlarla ilgili olarak kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmediği takdirde seri muhakeme usulü uygulanır:

a) Türk Ceza Kanununda yer alan;

  1. Hakkı olmayan yere tecavüz (madde 154, ikinci ve üçüncü fıkra),
  2. Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması (madde 170),
  3. Trafik güvenliğini tehlikeye sokma (madde 179, ikinci ve üçüncü fıkra),
  4. Gürültüye neden olma (madde 183),
  5. Parada sahtecilik (madde 197, ikinci ve üçüncü fıkra),
  6. Mühür bozma (madde 203),
  7. Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan (madde 206),
  8. Kumar oynanması için yer ve imkan sağlama (madde 228, birinci fıkra),
  9. Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması (madde 268), suçları.

b) 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun 13 üncü maddesinin birinci, üçüncü ve beşinci fıkraları ile 15 inci maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında belirtilen suçlar.

c) 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 93 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen suç.

d) 13/12/1968 tarihli ve 1072 sayılı Rulet, Tilt, Langırt ve Benzeri Oyun Alet ve Makinaları Hakkında Kanunun 2 nci maddesinde belirtilen suç.

e) 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun ek 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde belirtilen suç.

(2) Cumhuriyet savcısı veya kolluk görevlileri, şüpheliyi, seri muhakeme usulü hakkında bilgilendirir.

(3) Cumhuriyet savcısı tarafından seri muhakeme usulünün uygulanması şüpheliye teklif edilir ve şüphelinin müdafii huzurunda teklifi kabul etmesi hâlinde bu usul uygulanır.

(4) Cumhuriyet savcısı, Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen hususları göz önünde bulundurarak, suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında tespit edeceği temel cezadan ve koşulları bulunduğu takdirde zincirleme suça ilişkin hükümler uygulandıktan sonra belirlenen cezadan yarı oranında indirim uygulamak suretiyle yaptırımı belirler.

(5) Dördüncü fıkra uyarınca sonuç olarak belirlenen hapis cezası Cumhuriyet savcısı tarafından, koşulları bulunması hâlinde Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesine göre seçenek yaptırımlara çevrilebilir veya 51 inci maddesine göre ertelenebilir.

(6) Bu maddeye göre belirlenen yaptırımlar hakkında, Cumhuriyet savcısı tarafından, koşulları bulunması hâlinde 231 inci madde kıyasen uygulanabilir.

(7) Bu madde kapsamında yaptırım uygulanması, güvenlik tedbirlerine ilişkin hükümlerin uygulanmasına engel teşkil etmez.

(8) Cumhuriyet savcısı, şüpheli hakkında seri muhakeme usulünün uygulanmasını yazılı olarak görevli mahkemeden talep eder. Talep yazısında;

a) Şüphelinin kimliği ve müdafii,

b) Mağdur veya suçtan zarar görenlerin kimliği ile varsa vekili veya kanuni temsilcisi,

c) İsnat olunan suç ve ilgili kanun maddeleri,

d) İsnat olunan suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,

e) Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri,

f) İsnat olunan suçu oluşturan olayların özeti,

g) Üçüncü fıkrada belirtilen şartların gerçekleştiği,

h) Belirlenen yaptırım ile beşinci ve altıncı fıkra uygulanmış ise bunlara ilişkin hususlar ve güvenlik tedbirleri, gösterilir. (Ek cümle:8/7/2021-7331/22 md.) Bu fıkraya aykırı olarak düzenlendiği, belirlenen yaptırımda maddi hata yapıldığı, yaptırım hakkında 231 inci veya Türk Ceza Kanununun 50 nci ve 51 inci maddelerinin uygulanmasında objektif koşulların gerçekleşmediği ya da teklif edilen cezanın mahiyetine uygun bir güvenlik tedbiri belirtilmediği anlaşılan talep yazısı, eksikliklerin tamamlanması amacıyla mahkemece Cumhuriyet başsavcılığına iade edilir. Cumhuriyet savcısı tarafından eksiklikler tamamlandıktan ve hatalı noktalar düzeltildikten sonra talep yazısı yeniden düzenlenerek mahkemeye gönderilir.

(9) Mahkeme, şüpheliyi müdafii huzurunda dinledikten sonra üçüncü fıkradaki şartların gerçekleştiği, eylemin seri muhakeme usulü kapsamında olduğu ve dosyadaki mevcut delillere göre mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiği kanaatine varırsa talep yazısında belirtilen yaptırımdan daha ağır olmamak üzere dört ila yedinci fıkra hükümleri doğrultusunda hüküm kurar; aksi takdirde talebi reddeder ve soruşturmanın genel hükümlere göre sonuçlandırılması amacıyla dosyayı Cumhuriyet başsavcılığına gönderir. Mazeretsiz olarak mahkemeye gelmeyen şüpheli, bu usulden vazgeçmiş sayılır.

(10) Seri muhakeme usulünün herhangi bir sebeple tamamlanamaması veya soruşturmanın genel hükümlere göre sonuçlandırılması amacıyla Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesi hâllerinde, şüphelinin seri muhakeme usulünü kabul ettiğine ilişkin beyanları ile bu usulün uygulanmasına dair diğer belgeler, takip eden soruşturma ve kovuşturma işlemlerinde delil olarak kullanılamaz.

(11) Suçun iştirak hâlinde işlenmesi durumunda şüphelilerden birinin bu usulün uygulanmasını kabul etmemesi hâlinde seri muhakeme usulü uygulanmaz. (Ek cümle:8/7/2021- 7331/22 md.) Seri muhakeme usulü, bu kapsama giren bir suçun, kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde uygulanmaz.

(12) Seri muhakeme usulü, yaş küçüklüğü ve akıl hastalığı ile sağır ve dilsizlik hâllerinde uygulanmaz.

(13) Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle şüpheliye ulaşılamaması hâlinde, seri muhakeme usulü uygulanmaz.

(14) (Değişik:8/7/2021-7331/22 md.) Dokuzuncu fıkra kapsamında mahkemece kurulan hükme itiraz edilebilir. İtiraz mercii, itirazı üçüncü ve dokuzuncu fıkralardaki şartlar yönünden inceler.

(15) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle belirlenir.



CMK Madde 250 Gerekçesi

Maddeyle, Ceza Muhakemesi Kanununun mülga 250 nci maddesi yeniden düzenlenmekte ve seri muhakeme usulünün sisteme dahil edilmesi öngörülmektedir. Seri muhakeme usulü, şüphelinin daha az bir yaptırım beklentisiyle bu usulün uygulanmasını kabul etmesi üzerine başlamaktadır. Bu usul, bir tarafta şüpheli diğer tarafta savcılık ile hüküm ve denetim makamı olarak mahkemenin bulunduğu bir süreci ifade etmektedir. Kıta Avrupası hukuk sistemi içinde Fransa, İtalya, Almanya ve Romanya gibi ülkelerde modellenen bu yeni usul, şüphelinin usulün uygulanmasını kabul etmesine hukukî sonuç bağlamaktadır. Belirli bir önem derecesinin altındaki suçlarda muhakeme sürecinin formalitelerden arındırılmasını ve kısaltılmasını, işlenen suçlara kısa süre içinde etkili ve orantılı bir karşılık verilerek bozulan kamu düzeninin yeniden sağlanmasını amaçlamaktadır.

Kanunda öngörülen hapis cezasının alt ve üst sınırları yüksek olmayan suçlarla ilgili yapılan yargılamaların sonucunda, olayın özelliklerine göre alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayinini haklı gösteren nedenler bulunmadıkça, alt sınırdan ceza tayinine gidilmekte, kurulan hükümler, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hapis cezasının ertelenmesi veya seçenek yaptırımlara çevrilmesi kapsamında kalmaktadır.

Suç şüphesi altında bulunan kişiler, soruşturma sürecinde susma, herhangi bir açıklamada bulunmama hakkına sahip olduğu gibi sorumluluğu kabul hakkına da sahip bulunmaktadır. İkinci seçeneğin söz konusu olduğu her durumda, suçun niteliği ve cezasının ağırlığına veya geleneksel muhakeme yollarının kullanılmasında hukukî ve sosyal bir yarar bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, bütün ceza davalarının mahkemeye taşınmasının adil ve hakkaniyetli olmadığı açıktır. Ağır iş yükü altında bulunan ceza adalet sistemlerinin bu tür vahamet arz etmeyen basit suçlarda muhakeme sürecini basitleştirecek adımlar atması Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin tavsiye kararlarına da konu olmuştur.

1960’lı ve 1970’li yıllardaki köklü değişikliklerle “maslahata uygunluk” ilkesinden daha geniş bir biçimde istifade edilmeye başlanan Alman hukukunda, günümüzde Alman Ceza Usul Kanununun 257c maddesinde yer alan şekliyle “mahkeme ve muhakeme süjeleri arasında anlaşma” adı altında, sanığın suçu kabul etmesi durumunda uygulanan bir muhakeme usulü bulunmaktadır. Kıta Avrupası hukuk sisteminde yer alan İtalya ve Fransa’da da bu kurum bulunmaktadır. Söz konusu kurumun, “suçluluğun ön kabulü üzerine duruşma” ismiyle Ceza Usul Kanununun 495-7 ilâ 495-16 maddeleri arasında yer aldığı Fransa’da, soruşturma konusu eylemi gerçekleştirdiğini ve usulün uygulanmasını kabul eden şüpheli çoğunlukla aynı gün içinde mahkemeye sevk edilmekte ve geleneksel bir yargılama yapılması durumunda alması muhtemel asgari cezaya oranla daha düşük bir yaptırımla karşılaşmaktadır. Söz konusu usul, Fransa’da, beş yıla kadar hapis cezası gerektiren suçlar bakımından uygulanabilmektedir.

Maddeyle, Ceza Muhakemesi Kanununun mülga 250 nci maddesi yeniden düzenlenerek, benzer bir muhakeme usulüne ceza adalet sistemimizde de yer verilmesi öngörülmektedir. Maddenin birinci fıkrasında seri muhakeme usulüne başvurulabilecek suçlar katalog şeklinde belirlenmektedir. Soruşturma evresi sonunda bu suçlarla ilgili olarak Cumhuriyet savcısı tarafından kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmediği takdirde seri muhakeme usulü uygulanacaktır. Öncelikle, Cumhuriyet savcısı veya Cumhuriyet savcısının talimatı üzerine kolluk görevlileri tarafından şüpheliye seri muhakeme usulü hakkında bilgi verilecek ve bu şekilde şüphelinin usul hakkında aydınlatılması sağlanacaktır. Bunun üzerine Cumhuriyet savcısı tarafından müdafii huzurunda şüpheliye usulün uygulanması teklif edilecek ve şüpheli bu usulün uygulanmasını kabul ederse usul uygulanabilecektir. Teklif sırasında müdafiinin hazır bulunması, bu usulün uygulanabilmesi için olması gereken zorunlu koşullardandır.

Seri muhakeme usulünde uygulanacak yaptırım Cumhuriyet savcısı tarafından belirlenecektir. Cumhuriyet savcısı, Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesinin -diğer fıkralarını dikkate almaksızınsadece birinci fıkrasına göre suçun kanuni tanımında öngörülen alt ve üst sınırlar arasında bir yaptırım belirleyebilecektir. Belirlediği bu yaptırımdan yarı oranında indirim yaparak sonuç cezayı belirleyecektir. Bunun dışında faile bir ceza önerisinde bulunulması mümkün olmayıp, bu yaptırımlar üzerinden başkaca bir indirim veya artırım yapılması da söz konusu olmayacaktır. Koşullarının bulunması halinde şüpheli hakkında belirlenen yaptırımın seçenek yaptırımlara çevrilmesi veya ertelenmesi ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi de mümkün olabilecektir. Bu yetki de yine Cumhuriyet savcısı tarafından kullanılacaktır.

Söz konusu usule başvurulması, geleneksel muhakeme sürecini kısaltmak ve basitleştirmekle birlikte, soruşturmanın başında kolluk görevlileri marifetiyle delil toplanması keyfiyetini ve hâkimin dosyadaki hukuki kabulün maddî hakikate uygunluğunu kontrol etme görevini ortadan kaldırmamaktadır. Bu usulün herhangi bir nedenle uygulanamaması durumunda soruşturmaya geri dönülecek olması sebebiyle delillerin toplanması önem taşımaktadır.

Seri muhakeme usulünün uygulanması durumunda öngörülen yaptırımın kanuni sonucu olarak güvenlik tedbirlerine ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği durumlarda, söz konusu güvenlik tedbirleri de uygulanabilecektir. Böylelikle örneğin, seri muhakeme usulünün uygulandığı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın Türk Ceza Kanununun 54 üncü veya 55 inci maddesi gereğince müsadere edilmesine herhangi bir engel bulunmamaktadır. Keza, bu usulün uygulandığı ve hapis cezasına mahkûm edilen fail hakkında Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde yer alan belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin güvenlik tedbirlerinin uygulanmasında da bir tereddüt olmayacaktır.

Seri muhakeme usulünün uygulanması Cumhuriyet savcısı tarafından görevli mahkemeden talep edilecektir.

Seri muhakeme usulünde savcının talebi üzerine mahkeme tarafından hüküm kurulacaktır. Usulün uygulanmasında bir denetim ve neticesinde hüküm makamı olan hâkimin görevi, gerek kabulün ve gerekse hukukî vasıflandırmanın dosyaya yansıyan olaya uygunluğunu denetlemek olacaktır. Bununla birlikte hâkimin, maddi gerçeğin araştırılması amacıyla soruşturmanın genişletilmesi, yeni delillerin toplanması, tanık dinlenmesi gibi yetkileri bulunmamakta olup, maddî hakikatin ortaya çıkarılabilmesini teminen böyle bir araştırma yapılmasına ihtiyaç duyduğu takdirde usulün uygulanmasına ilişkin talebi reddetmesi gerekmektedir. Buna ilave olarak hakim, Cumhuriyet savcısının suça ilişkin hukukî vasıflandırmasıyla bağlı olmayıp, farklı bir sonuca ulaşması halinde de talebi reddedebilecektir. Hakimin, kabulün olaya uygunluğunu takdir sınırı bu şekilde belirlenmiş olup, talebi reddetmemesi halinde talepte belirtilen yaptırım doğrultusunda hüküm kurması gerekmektedir. Hakimin yaptırımı değiştirme yetkisi bulunmamaktadır.

Geleneksel muhakemeye nazaran bu usulün farkının ortaya konulabilmesi amacıyla, inceleme ve hüküm sürecinin başlangıcı, kamu davası açan iddianame gibi bir belgeye değil, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısının yazılı talebine bağlanmıştır. Hakim faili dinleyecek, bu çerçevede usule uygun olduğu ölçüde duruşmayla ilgili diğer usul hükümlerini kıyasen uygulayabilecek; ancak, duruşmanın ertelenmesi ya da delil araştırması sonucunu doğurabilecek bir tercihte bulunamayacaktır. Şüphelinin mahkemede dinlenilmesi müdafii huzurunda olacaktır.

Hakimin, koşulların gerçekleşmediği kanaatiyle usulün uygulanmasına ilişkin talebi reddetmesi veya usulün failden kaynaklanan nedenlerle uygulanamaması durumunda, failin bu usulün uygulanması amacıyla yaptığı açıklamaların, daha sonra yürütülecek soruşturma ve kovuşturmalarda delil olarak kullanılamayacağı esası da benimsenmektedir. Böylelikle, adli sistemden ılımlı bir karşılık beklentisiyle usulün uygulanmasını kabul edecek failin teşviki amaçlanmaktadır.

Suçun iştirak halinde işlenmesi durumunda faillerden birinin bu usulün uygulanmasını kabul etmemesi halinde seri muhakeme usulü diğer failler hakkında da uygulanmayacaktır.

Düzenlemeyle, seri muhakeme usulünün yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ile sağır ve dilsizlik hallerinde uygulanmayacağı kabul edilmektedir.

Ayrıca, resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle şüpheliye ulaşılamaması halinde seri muhakeme usulü uygulanmayacaktır. Aynı düzenleme uzlaştırmaya ilişkin 253 üncü maddenin altıncı fıkrasında da mevcuttur. Bu hüküm, şüpheli bakımından seri muhakeme usulü için de kabul edilerek, uzlaştırmadaki uygulama esas alınmaktadır. Bu düzenleme ayrıca iddianamenin iadesi bakımından da önem taşımaktadır. 174 üncü maddede, uzlaştırma usulü uygulanmaksızın iddianamenin düzenlenmiş olması, bir iade nedeni olarak kabul edilmiştir. Teklifle 174 üncü maddeye seri muhakeme usulü de dahil edilerek uzlaştırmadaki usulle uyum sağlanması amaçlanmaktadır.

Bu usulle ilgili verilen kararlar hakkında itiraz kanun yoluna başvurulabileceği kabul edilmektedir.

CMK 250. Madde Seri Muhakeme Usulü Yargıtay Kararları


Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2022/5084 E. , 2022/16412 K.

  • CMK 250
  • Seri muhakame usulü uygulamaya girmeden önce karar verilen dosyaların seri muhakeme usulü uygulanmak üzere yeniden el alınması zorunludur.

Suç tarihinin, CMK 250/1. maddesinde 08.07.2021 tarihinde yapılan değişiklikten öncesine ait olmakla;

Anayasa Mahkemesi’nin, 02/08/2022 gün ve 31911 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 21/04/2022 gün ve 2020/87 Esas, 2022/44 sayılı Kararı ile; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 17/10/2019 tarih ve 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddenin (d) bendinde yer alan “…kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış…” ibaresinin “…seri muhakeme usulü…” yönünden Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş olması ve yargılama konusu suçun seri muhakeme usulüne tabi olması karşısında, sanık hakkında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250. maddesinde düzenlenen Seri Yargılama Usulünün uygulanabilmesi için yerel mahkemece dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığı’na tevdi edilmesinde zorunluluk bulunması, nedeniyle hükmün bozaulmasına karar verilmiştir.


Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2021/3894 E. , 2022/7263 K.

  • CMK 250
  • Cumhuriyet savcısı seri muhakeme usulünü uygulamak üzere şüpheliye ulaşamadığı takdirde genel hükümlere göre soruşturma yaparak ceza davası açar.

6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan şüpheli hakkında yürütülen soruşturma kapsamında CMK’nın 250. maddesinde düzenlenen seri muhakeme usulünün uygulanmasına yönelik teklifin yapılması için Cumhuriyet savcısı tarafından şüphelinin kollukta bildirdiği adresine tebligat yapıldığı, tebligatın şüphelinin adreste tanınmıyor olması nedeniyle iade edildiği, Cumhuriyet Savcılığınca şüphelinin UYAP sisteminde kayıtlı telefon hattı arandığı ancak numaranın kullanılmadığı tespit edilerek buna ilişkin tutanak düzenlendiği, CMK’nın 250/13. maddesinde ve Ceza Muhakemesinde Seri Muhakeme Yönetmeliğinin 9/2. maddesinde yer alan, resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmaması nedeniyle şüpheliye ulaşılamaması hâlinde Cumhuriyet savcısı tarafından bu durumun tutanağa bağlanacağı ve soruşturmaya genel hükümlere göre devam edileceğine yönelik düzenleme uyarınca Cumhuriyet savcısı tarafından iddianame düzenlendiği, iddianameyi değerlendiren Şanlıurfa 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, şüpheliye yapılan seri muhakeme teklifine yönelik tebligatın usulüne uygun yapılmadan iddianame düzenlendiğinden bahisle iddianameyi iade ettiği, ancak Ceza Muhakemesinde Seri Muhakeme Yönetmeliğinin 9/1. maddesinde yer alan “Cumhuriyet savcısı şüpheliyi seri muhakeme usulünün uygulanmasını teklif etmek amacıyla en kısa sürede davet eder. Davet; telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi iletişim araçlarından yararlanmak suretiyle de yapılabilir.” şeklindeki düzenleme göz önünde bulundurulduğunda, telefon, telgraf, faks ve elektronik postayla bile yapılabilecek olan seri yargılamaya yönelik davetin mernis şerhli yapılmadığından bahisle usulsüz olduğunun kabulünün doğru olmayacağı anlaşılmakla, iddianamenin iadesine yönelik karara karşı yapılan itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesi bozma nedenidir.


Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2021/3671 E. , 2021/6588 K.

  • CMK 250. madde
  • Seri muhakeme usulünün uygulanması üzerine verilen mahkeme kararına itiraz edilmesi üzerine itirazın değerlendirilmesi sınırlı bir kapsamda olacaktır.

Seri muhakeme usulünün uygulanmasını kabul eden şüpheli hakkında düzenlenen talepnamenin mahkeme tarafından kabul edilmesi üzerine kurulan hükme karşı itiraz edilebileceği 5271 sayılı CMK’nın 250/14. maddesinde düzenlenmiş, Ceza Muhakemesinde Seri Muhakeme Yönetmeliğinin 15. maddesinde ise itirazın genel hükümlere tabi olduğu belirtilmiştir. Ancak, itiraz her ne kadar genel hükümlere tabi olsa da, itiraz üzerine yapılacak denetim sınırlıdır. Yönetmeliğin 14. maddesinde, hüküm kuracak olan mahkemenin talepnameyi eylemin seri muhakeme usulü kapsamında olup olmadığı, bu usulün şüpheliye Kanunda öngörülen koşullar çerçevesinde teklif edilip edilmediği ve şüphelinin bu teklifi müdafii huzurunda özgür iradesiyle kabul edip etmediği açısından değerlendireceği düzenlenmiştir. Kurulan hükmü itiraz üzere inceleyen mahkemenin de denetim sınırları bu kapsamda olmalıdır. 08.07.2021 tarihli 7331 sayılı Kanun değişikliği ile CMK’nın 250. maddesine eklenen “İtiraz mercii, itirazı üçüncü ve dokuzuncu fıkralardaki şartlar yönünden inceler.” şeklindeki ikinci cümle de itirazın sınırlarını açıkça belirlemiştir. Bu düzenleme uyarınca, itiraz mercii Yönetmeliğin 14. maddesinde yer alan hususlara ek olarak ayrıca talepname doğrultusunda hüküm kurulup kurulmadığını da denetleyebilecektir.


Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2021/6493 E. , 2022/11437 K.

  • CMK 250. madde
  • Faillerden birnin seri muhakemeyi kabul etmemesi halinde; failler arasında iştirak edenlerin yardım eden, azmettiren ya da fail olması bakımından ayırım olmadığından bu halde seri muhakeme usulü uygulanamaz.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 174/1-c maddesine göre “Önödemeye veya uzlaştırmaya ya da seri muhakeme usulüne tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaştırma ya da seri muhakeme usulü uygulanmaksızın düzenlenen iddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir.” Aynı yasanın seri muhakeme usulü” başlıklı 250/11. madde ve fıkrasında “suçun iştirak hâlinde işlenmesi durumunda şüphelilerden birinin bu usulün uygulanmasını kabul etmemesi hâlinde seri muhakeme usulü uygulanmaz” hükmüne yer verilmiştir.

Suçun iştirak halinde işlenmesi halinde iştirak edenlerin yardım eden, azmettiren ya da fail olması bakımından bir ayırım bulunmamaktadır.

Somut olayda şüpheli … …’un, dosyada tefrik kararı verilerek hakkında seri muhakeme usulü uygulanan diğer şüpheliye gözcülük yapmak suretiyle kumar oynanması için yer ve imkan sağlama suçuna iştirak ettiğinden bahisle TCK’nın 228/1, 39 /1-c. maddeleri gereğince cezalandırılması istemiyle iddianame düzenlendiği, şüpheli hakkında seri muhakeme usulü uygulanmaksızın iddianame tanzim edilmesi nedeniyle iadesine karar verildiği ve bu karara karşı yapılan itirazın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

CMK 250. Maddesine göre kumar oynanması için yer ve imkan sağlama suçunun seri muhakeme usulü kapsamında olması,yasada seri muhakeme usulünün uygulanacağı failler arasında yardım eden/iştirak eden ayrımı yapılmaması, diğer şerikin de seri muhakeme usulünün uygulanmasını kabul etmesi ve iddianamenin hukuki nitelendirme sebebiyle değil CMK 174/1-c.maddesine göre iadesine karar verilmiş olması nedeniyle anılan iddianamenin iadesi kararına karşı Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılan itirazın reddine dair Yalova 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.11.2020 tarihli ve 2020/1237 değişik iş sayılı kararında isabetsizlik bulunmamaktadır.


Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2021/7247 E. , 2022/7977 K.

  • CMK 250
  • Seri muhakeme usulünde Cumhuriyet savcısının duruşmaya katılımı zorunlu değildir.

Ceza Muhakemesinde Seri Muhakeme Yönetmeliğinin 13. maddesinde yer alan,”(1) Mahkeme, talepnamenin verildiği gün incelemesini derhal yapar, şüpheliyi müdafii huzurunda seri muhakeme usulü ile ilgili olarak dinler ve usulü sonuçlandırır. Şüphelinin seri muhakeme usulü hakkında dinlenmesi SEGBİS veya istinabe yoluyla da yapılabilir.” şeklindeki düzenleme birlikte değerlendirildiğinde, seri muhakeme usulüne tabi dosyalarda Cumhuriyet Savcısının duruşmaya katılarak mütalaa vermesine ilişkin bir zorunluluk olmadığı gibi yargılamanın kısa sürede bitirilmesine dair getirilen seri muhakeme usulünün amacına da uygun olmayacağı, kaldı ki talepnamede hüküm kısmının Cumhuriyet Savcısı tarafından hazırlandığı cihetle;

Somut olayda; Bakırköy 17. Ağır Ceza Mahkemesinin 22.09.2020 tarihli kararı ile asliye ceza mahkemelerinde Cumhuriyet savcısının bulunması gerektiğinden bahisle Cumhuriyet Savcısının itirazının kabulü ile anılan kararın kaldırılmasına karar verilmiş ise de, Ceza Muhakemesinde Seri Muhakeme Yönetmeliğinin 13. maddesindeki “(1) Mahkeme, talepnamenin verildiği gün incelemesini derhal yapar, şüpheliyi müdafii huzurunda seri muhakeme usulü ile ilgili olarak dinler ve usulü sonuçlandırır. Şüphelinin seri muhakeme usulü hakkında dinlenmesi SEGBİS veya istinabe yoluyla da yapılabilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, seri muhakeme usulüne tabi dosyalarda Cumhuriyet Savcısının duruşmaya katılarak mütalaa vermesine ilişkin bir zorunluluk olmadığı gibi yargılamanın kısa sürede bitirilmesine dair getirilen seri muhakeme usulünün amacına da uygun olmayacağı, kaldı ki talepnamede hüküm kısmının Cumhuriyet Savcısı tarafından düzenlendiği dikkate alındığında, itirazın reddi yerine, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi, bozma nedenidir.


Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2021/4162 E. , 2021/6546 K.

  • CMK 250
  • Seri muhakeme uygulanmadan düzenlenen iddianame, seri muhakeme teklifine ilişkin tebligatın usulsüzlüğü nedeniyle iade edilebilir, ancak tebligat ulüne uygun ise iddianame iade edilemez.

Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan şüpheli hakkında yürütülen soruşturma kapsamında CMK’nın 250. maddesinde düzenlenen seri muhakeme usulünün uygulanmasına yönelik teklifin yapılması için Cumhuriyet savcısı tarafından şüphelinin kollukta bildirdiği adresine tebligat yapıldığı, tebligatın şüphelinin adreste tanınmıyor olması nedeniyle iade edildiği, CMK’nın 250/13. maddesinde ve Ceza Muhakemesinde Seri Muhakeme Yönetmeliğinin 9/2. maddesinde, resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmaması nedeniyle şüpheliye ulaşılamaması hâlinde Cumhuriyet savcısı tarafından bu durumun tutanağa bağlanacağı ve soruşturmaya genel hükümlere göre devam edileceğinin düzenlendiği, bu kapsamda seri muhakeme usulünün uygulanmasına ilişkin şüpheliye yapılan tebligatın usulüne uygun olduğu değerlendirildiğinde, Kayseri 16.Asliye Ceza Mahkemesinin tebligatın usulsüz olduğu gerekçesiyle iddianamenin iadesine yönelik kararının doğru olmadığı anlaşılmakla, bu karara karşı yapılan itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.


Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Esas : 2023/3386 Karar : 2023/2406

  • CMK 250
  • Seri muhakeme usulünün uygulanma zamanı ve derhal uygulama ilkesi

17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun ile ceza muhakemesi sistemimize seri muhakeme usulü adıyla yeni bir düzenleme getirilmiş olup seri muhakeme usulü 5271 sayılı Kanun’un 250 nci maddesinde düzenlenmiştir. Seri muhakeme usulü, kanunda açıkça düzenlenen suçlarla sınırlı olmak üzere belirli şartlarda uygulanabilecek istisnai bir muhakeme yolu olarak öngörülmüş olup şüphelinin daha az bir yaptırım beklentisi ile bu usulün uygulanmasını kabul etmesi üzerine başlamaktadır. Bu usul bir tarafta şüpheli, diğer tarafta savcılık ile hüküm ve denetim olarak mahkemenin bulunduğu bir süreci ifade etmektedir. Bu yeni usul, belirli bir önem derecesinin altındaki suçlarda muhakeme sürecinin formalitelerden arındırılmasını ve kısaltılmasını, işlenen suçlara kısa süre içinde etkili ve orantılı bir karşılık verilerek, bozulan kamu düzenini yeniden sağlanmasını amaçlamaktadır.

Seri muhakeme usulü, Kanun’da açıkça düzenlenen suçlarla sınırlı olmak üzere belirli şartlarda uygulanabilecek istisnai bir muhakeme yolu olarak öngörülmüştür. Seri muhakeme usulünün uygulanması için Kanunun 250 nci maddesindeki şartların gerçekleşmesi gerekir. Anılan maddenin birinci fıkrasında; aynı fıkranın (a), (b), (c), (d) ve (e) bentlerinde sayılan katalog suçlarla ilgili olarak yürütülen soruşturma evresinin sonunda kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmediği takdirde söz konusu usulün uygulanacağı belirtilmiştir.

Maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarına göre Cumhuriyet savcısı veya kolluk görevlileri seri muhakeme usulü hakkında şüpheliyi bilgilendirir; Cumhuriyet savcısı tarafından anılan usulün uygulanması şüpheliye teklif edilir ve şüphelinin müdafii huzurunda teklifi kabul etmesi hâlinde bu usul uygulanır.

Maddenin dördüncü numaralı fıkrasında ise seri muhakeme usulünün uygulanması durumunda Cumhuriyet savcısının 26.09. 2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 61 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen hususları gözönünde bulundurarak, suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında tespit edeceği temel cezadan ve şartları bulunduğu takdirde zincirleme suça ilişkin hükümler uygulandıktan sonra belirlenen cezadan yarı oranında indirim uygulamak suretiyle yaptırımı belirleyeceği hükme bağlanmıştır.

7188 sayılı Kanunun geçici 5 inci maddesinin (d) bendi ile bir usul hukuku kurumu olduğunda şüphe bulunmayan seri yargılama usulünün, kovuşturma evresine geçilmiş veya hükme bağlanmış davalarda uygulanamayacağı belirtilmiştir. Böylece usuli bakımından farklı safhalardaki (kovuşturma evresindeki) davaların seri usul uygulanması amacıyla tekrar soruşturma evresine aktarılması önlenmek istenmiştir. 5271 sayılı Kanunun 250 nci maddesinde düzenlenen seri yargılama usulü uygulandığında iddianame düzenlenmemekte, bir kovuşturma yürütülmemektedir. Cumhuriyet Savcısı mahkemeden bu usulün uygulanmasını yazı ile talep etmekte, mahkeme uygun görmediği takdirde talebi reddedip genel hükümlere göre işlem yapılmak üzere dosyayı Cumhuriyet Savcısına iade etmektedir. Görüldüğü üzere seri muhakeme usulü tümüyle soruşturma evresine özgü, basitleştirilmiş, istisnai ve özel bir usul hukuku düzenlemesidir. Bu usule ilişkin kurallar, kapsam içindeki suçların unsurlarında veya ceza miktarında doğrudan bir değişiklik yapmamaktadır.

Anayasa’nın 141. maddesinin son fıkrasında “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir” denilmek suretiyle davaların makul bir süre içinde bitirilmesi gerekliliği açıkça ifade edilmiştir. Bu hak gereğince devlet, yargılamaların gereksiz yere uzamasını engelleyecek etkin çareler oluşturmak zorundadır. Ancak bu amaçla alınacak kanuni tedbirlerin ve öngörülen çarelerin yargılama sonucunda işin esasına yönelik adil ve hakkaniyete uygun bir karar verilmesine engel oluşturmaması gerektiği de tartışmasızdır.

Ceza muhakemesi hukukuna ilişkin yasaların zaman bakımından uygulanması “derhal uygulanma” prensibine dayanır. Burada amaç yeni yasanın yürürlük tarihinden itibaren açılacak davaların tüm aşamalarında olduğu kadar daha önce açılmış davaların henüz yapılmamış işlemlere uygulanmasıdır. Bunun yanında eski yasanın yürürlükte olduğu aşamada tamamlanmış işlemlerin geçerli sayılması hedeflenir. Ceza Muhakemesine ilişkin yürürlüğe giren yasanın sanığın lehine veya aleyhine olması önemli değildir. Bu bakımdan ceza muhakemesi yasaları ceza yasalarından farklı olup yeni yasa sanığın aleyhine de olsa uygulanır. Yargılama yasalarının zaman bakımından uygulanmasında genel ilke, yasa değişikliklerindeki geçici düzenlemelerde aksi belirtilmiş olmadıkça, derhal uygulama “hemen uygulama” ilkesi geçerlidir.

Yasamanın asliliği ve genelliği ilkesi gereğince, adalet sisteminin verimli çalışması, makul sürede yargılanma hakkının gözetilmesi ya da onarıcı adalet anlayışlarına bağlı olarak genel yargılama yöntemlerine alternatif usullerin öngörülmesi her zaman mümkündür. Kanun koyucu bu tür kuralların yürürlükten önceki tarihli usul işlemlerine ve hatta kesinleşmiş uyuşmazlıklar bakımından da uygulanması konusunda tercihte bulunabilir. Bu tercihini kimi durumda uygulamayı kısıtlayıcı kural koymayarak da yapabilir. Öngörülen usul kuralının mahiyeti gereği belli usul aşamaları sonuçlanmış uyuşmazlıklarda yeni usulün uygulanmaması gerektiğini de kabul edebilir. Ceza normu ile yasaklanan fiilin haksızlık vasfını veya ilgili maddesinde öngörülen cezasını değiştirmeyip, bir usul kuralına bağlı olarak yaptırımı sanık lehine etkileyen kuralların geçmişe yürürlüğü bakımından başka bir kriterin uygulanması gerekmektedir. Bu kriterin, öngörülen yeni usul kuralının ceza soruşturması ve kovuşturması süreçlerindeki uygulanabilirliği olduğu değerlendirilmelidir. Bu açıdan, uygulanabilirlik kriterinin, öngörülen yeni usul kuralının mahiyetinden çıkartılması gerekir ki geçici 5 inci maddedeki bu kurala ilişkin Adalet Komisyonu gerekçesinde de ; ‘‘genel hükümlere göre kovuşturma evresine başlanan dosyaların yine genel hükümlere göre sonuçlanması gerekmektedir.’’ şeklinde vurgulanmıştır.

5271 sayılı Kanunun 250 nci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında belirtildiği üzere, seri muhakeme usulünün uygulanabilmesi için Cumhuriyet savcısının veya kolluk görevlilerinin şüpheliyi bilgilendirmesinin gerektiği ve şüphelininde bu durumu kabul etmesi durumda usulün uygulanabileceği, soruşturma aşamasına özgü olarak işletilmesi ön görülen bir müessese olan seri muhakeme usulünün, bu aşamada uygulanmasının atlandığı durumlarda ise en geç bir hüküm kurulmadan evvel işletilmesi gerektiği aksi durumda kovuşturma evresine geçilmiş veya hükme bağlanmış davalarda uygulanması ile anayasal düzenlemeye aykırı olarak yargılamaların gereksiz yere uzaması ve işin esasına yönelik adil ve hakkaniyete uygun bir karar verilmesine engel teşkil edilmesi söz konusu olacağından ve Anayasa Mahkemesi’nin, 02.08.2022 gün ve 31911 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 21.04.2022 gün ve 2020/87 Esas, 2022/44 sayılı Kararı ile; 5271 sayılı Kanun’a 17.10.2019 tarih ve 7188 sayılı Kanun’un 31 inci maddesiyle eklenen geçici 5 inci maddenin (d) bendinde yer alan “…kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış…” ibaresinin “…seri muhakeme usulü…” yönünden Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş olması ve yargılama konusu suçun seri muhakeme usulüne tabi olması karşısında, sanık hakkında 5271 sayılı Kanun’un 250 nci maddesinde düzenlenen seri muhakeme usulünün uygulanabilmesi için yerel mahkemece dosyanın Cumhuriyet başsavcılığı’na tevdi edilmesinde zorunluluk bulunması nedeni ile söz konusu lehe hüküm değerlendirme yapma görevinin Yerel mahkemelerde ve Cumhuriyet Başsavcılıklarında olduğu, Yargıtay’ın ise temyiz mahkemesi sıfatı ile bu konuda yetkili ve görevli olmadığı sonucuna varılmıştır.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS