0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Ara Verme

CMK Madde 190

(1) Duruşmaya, ara verilmeksizin devam edilerek hüküm verilir. Ancak, zorunlu hâllerde davanın makul sürede sonuçlandırılmasını olanaklı kılacak surette duruşmaya ara verilebilir.

(2) 176 ncı maddede belirlenen süreye uyulmamış ise duruşmaya ara verilmesini istemeye hakkı olduğu sanığa hatırlatılır.



CMK Madde 190 Gerekçesi

Maddenin kabul ettiği ilke, duruşmaya ara verilmeksizin devam olunması ve hüküm verilmesidir; zorunlu hâllerde en kısa süre ile ara verilebilecektir. Sanık, avukatının mazeretinin bulunması nedeniyle duruşmaya ara verilmesini isteyemez; ancak avukat zorunlu vekil ise, yani Kanunun zorunlu avukatlığı kabul ettiği bir hâl varsa, duruşmaya ara verme isteminin kabulü gerekir. Bu hâlde de en kısa sürenin verilmesi birinci fıkranın hükmü gereğidir. Ancak bu yeni avukatın dosyayı incelemesi ve sanık ile temasını mümkün kılmak üzere sürenin makul olması gerekir.

Böylece madde, Kaynak Kanunda mevcut bulunan ve 1412 sayılı Kanunun da, önceden benimsediği tehir ve talik ayrımına yani uzun süreli ara vermelerde (talik) duruşmaya yeniden başlanması kuralına yer vermeksizin düzenlenmiş ve 1412 sayılı Kanunun 222 nci maddesi zorunluluk olmadıkça sekiz günden fazla ara vermeme kuralına uygulamada esasen uyulmadığından, Tasarıya alınmamış ve bunun yerine en kısa süre formülü benimsenmiştir.


CMK 190 (Ara Verme) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/7362 Karar : 2018/5920 Tarih : 9.05.2018

  • CMK 190. Madde

  • Ara Verme

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

1-Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141, CMK’nın 34/1, 230. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde açık ve gerekçeli olması ve Yargıtay’ın bu işlevini yerine getirmesi için gerekçe bölümünde iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin belirtilmesi, mevcut delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterilmesi ve ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesinin belirtilmesi, delillerle sonuç arasında bağ kurulması gerektiği gözetilmeden, suça sürüklenen çocuk hakkında açıklanması geri bırakılan hükmün neden açıklandığına ilişkin gerekçeyle yetinilip yazılı şekilde gerekçesiz hüküm kurulması,

2- Nüfus kaydına göre, 17/09/1994 doğumlu olan ve 18 yaşını tamamlamış olan suça sürüklenen çocuk hakkında bozmadan sonra yapılan 17/10/2014 tarihli duruşmada, açık yargılamaya başlandığı ve kısa kararın açıklanmasından önce de açık yargılamaya son verildiği belirtilmesine karşın, yasa yolu bildiriminden sonra kararın hüküm fıkrasının kapalı duruşmada okunduğu belirtilerek çelişkiye neden olunması ve bu şekilde CMK’nın 185/1. maddesine aykırı davranılması,

3- Suça sürüklenen çocuk için 5271 sayılı CMK’nın 150/2. maddesi uyarınca zorunlu olarak görevlendirilen müdafii, hükmün esasını oluşturan kısa kararın açıklandığı son oturumda hazır bulundurulmadan hüküm kurularak aynı Kanun’un 188/1. maddesine aykırı davranılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 09/05/2018 gününde 1. ve 2. bend için oybirliğiyle 3. bend için oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY:

Erzurum Çocuk Mahkemesinin 17.10.2014 tarihli 2014/372 esas ve 2014/603 karar sayılı kararıyla 05.03.2012 tarihinde işlenen hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığını bozma suçlarından dolayı 17.09.1994 doğumlu suça sürüklenen çocuk …’ın mahkumiyetine karar verilmiştir.

17.10.2014 tarihli karar duruşmasına suça sürüklenen çocuk … ve kendisine suç tarihinden sonra CMK’nın 190/2. maddesi gereğince atanan müdafi Av….’a tebliğ edilmiş ve suça sürüklenen çocuk müdafii Av…. kararı 14.11.2014 tarihinde temyiz etmiştir. Yargıtay Başsavcılığı’nın bozma talepli tebliğnamesi 16.06.2016 tarihinde suça sürüklenen çocuğa bizzat tebliğ edilmiş ve kararı da suça sürüklenen çocuk müdafii temyiz ettiğinden dolayı, dairemizce temyiz incelemesi yapılmıştır.

Suça sürüklenen çocuk hakkında hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığını ihlal suçlarından dolayı Erzurum Çocuk Mahkemesinin 27.09.2012 tarih ve 2012/127 E-2012/444 sayılı kararı ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın 31.10.2012 tarihinde kesinleştiği, sonrasında Erzurum 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.03.2014 tarih ve 2013/37 E, 2014/137 K sayılı ilamı ile Hırsızlık suçundan mahkumiyetine karar verildiği ve suça sürüklenen çocuğun denetim süresinde suç işlediğinden bahisle Erzurum Çocuk Mahkemesinin 2014/372 E sayılı dosyasına CMK’nın 231/11. maddesi kapsamında bildirimde bulunulmuş olup, suça sürüklenen çocuk duruşma gün ve saatini bildirir davetiyeye rağmen kararın verildiği 17.10.2014 tarihli duruşmaya mazeretsiz olarak katılmamış ve mahkemece yokluğunda hüküm kurmuştur.

Sayın çoğunluk ile aramızdaki ihtilaf, bu durumun CMK’nın 188. maddesi anlamında savunma hakkının kısıtlanması sayılıp sayılmayacağı noktasındadır. Suç tarihinde 17 yaşında olan suça sürüklenen çocuk … tüm savunmalarını CMK’nın 150/2. maddesi gereğince atanan müdafi Av….huzurunda yapmıştır. Son duruşmadan haberi olup da mazeretsiz olarak suça sürüklenen çocuğun oturuma katılmaması keyfi bir davranış olup yargılamanın uzaması sonucunu doğurmaktadır. Karar duruşmasında 18 yaşını çok önceden bitirilmiş olması ve suça öngörülen cezanın asgari haddinin 5 yıldan az olması nedeniyle zorunlu müdafilik durumu da ortadan kalkmıştır. Sadece önceden atama yapılıp, sonradan vazgeçme vb. durumlar olmadığı için müdafilik görevi devam etmektedir. 694 sayılı KHK ile CMK’nın 216/3. fıkrasına ekleme yapılarak, zorunlu olarak atanan müdafinin gelmediği durumlarda, hazır olan sanığa son söz verilerek duruşmanın bitirileceği hükme bağlanmış ve 696 sayılı KHK ile CMK’nın 188. maddesine ilave yapılarak, yine zorunlu müdafinin mazeretsiz olarak duruşmaya gelmemesi halinde kararın verilebileceği dile getirilmiştir. Bu iki değişiklikle zorunlu müdafilik için bile, keyfi olarak yargılamanın uzatılmasının önüne geçilmek istenmiştir. Dosyamızda yukarıda açıklandığı gibi, karar duruşması için zorunlu değil ihtiyari müdafilik durumu söz konusudur.

Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 2015/18476 sayılı kararında; “Ceza muhakemesinde geçerli derhal uygulama ilkesi gereğince, suça sürüklenen çocuğun fiili işlediği esnada 15-18 yaş grubunda olmasına rağmen iddianamenin düzenlendiği, kamu davasının açıldığı ve savunmasının alındığı tarihler itibariyle 18 yaşını doldurduğu ve kovuşturma aşamasında yapılan işlemlerde artık zorunlu müdafiliğin uygulanmasına gerek bulunmadığına” karar verilmiştir.

Keza yine, 13. Ceza Dairesinin 2017/7686 sayılı kararında; “Suça sürüklenen çocuğun bozma sonrası beyanının alındığı 17.12.2015 tarihli duruşmada müdafii ile birlikte savunma yapmaya hazır olduğunu beyan etmesine rağmen, 18 yaşını doldurduğu ve müdafii olmaksızın savunmasını da yaptığı anlaşıldığından, tebliğnamedeki bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.” şeklinde ibareler mevcuttur.

Somut dosyamızda da, sanığın 18 yaşını ikmal etmesinden sonra, Erzurum 2.Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/37 esas sayılı dosyasından yapılan CMK’nın 231/11.maddesi kapsamındaki ihbarına karşı kendisine meşruhatlı davetiye tebliğ edilip mazeretsiz olarak katılmamasından sonra, mahkemenin gıyapta karar vermesi; keyfiliği ve yargılamayı uzatmayı engeleyici davanın zamanaşımına uğramasını önleyici mahiyette görülüp, bu durum tarafımızca savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde görülmediğinden, sayın çoğunluğun Dairemiz kararının sadece 3. bendi yönündeki bozma görüşüne katılmıyoruz.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/2645 Karar : 2018/151 Tarih : 16.01.2018

  • CMK 190. Madde

  • Ara Verme

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Sanık hakkında TCK’nın 179. maddesi gereğince trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçundan zamanaşımı süresince her zaman dava açtırılması mümkün görülmüştür.

CMK’nın 176. maddesinde iddianamenin çağrı kağıdı ile sanığa tebliğ edileceği ve çağrının tebliği ile duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunması gerektiğinin belirtildiği, bu süreye riayet edilmemesi halinde ise CMK’nın 190/2 maddesi uyarınca sanığa “duruşmaya ara verilmesini isteme hakkı” olduğunun hatırlatılması gerektiği nazara alındığında, usulüne uygun olarak iddianame tebliğ edilmeyen sanık hakkında zorla getirme kararı çıkartılıp CMK’nın 190. maddesi uyarınca hakları hatırlatılmadan sorgusunun yapılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükümlerin bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 16.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/18482 Karar : 2017/19237 Tarih : 12.07.2017

  • CMK 190. Madde

  • Ara Verme

Sanık … hakkında tehdit, 6136 sayılı Yasaya muhalefet ve mala zarar verme, sanık … hakkında tehdit, 6136 sayılı Yasaya muhalefet, mala zarar verme ve yaralama suçlarından yapılan yargılama sonucunda mahkumiyetlerine dair Ankara 12. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 23/02/2010 gün ve 2009/117 esas, 2010/99 karar sayılı hükümlerin sanıklar tarafından temyizi üzerine,

Dairemizin 03/02/2015 gün ve 2014/42283 esas, 2015/3096 sayılı kararıyla,

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun ve kararın niteliği ile suç tarihine göre, dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Sanıklara yükletilen tehdit, mala zarar verme, ruhsatsız silah taşıma ve sanık …’a yükletilen yaralama eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanıklar tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunlarda öngörülen suç tiplerine uyduğu,

Cezaların kanuni bağlamda uygulandığı,

Anlaşıldığından sanıklar … ve …‘un ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA, karar verilmiştir.

I-İTİRAZ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05/07/2017 gün ve 2017/31843 sayılı yazısı ile,

Ankara 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 23/02/2010 gün, 2009/117 Esas - 2010/99 Karar sayılı ilamı ile;

1- Sanık …‘un;

a) Tehdit suçundan TCK’nın 106/2, 43, 53, 58. maddeleri gereğince 4 yıl 6 ay hapis,

b) 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan 6136 sayılı Yasının 13/1, TCK’nın 53, 58. maddeleri gereğince 2 yıl hapis, 450 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına,

2- Sanık …‘ın tehdit suçundan TCK’nın 106/2, 43, 53, 58. maddeleri gereğince 4 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş olup; hükmün sanıklar tarafından temyizi üzerine Başsavcılığımızca temyiz itirazlarının reddi ile hükümlerin onanması talep edilmiş ve Yüksek Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 03/02/2015 gün ve 2014/42283 Esas, 2015/3096 Karar sayılı ilamı ile de hükümlerin onanmasına karar verilmiştir.

Sanık … vasisinin itiarz istemi nedeniyle gönderilen dosyanın incelenmesinde; sanık … hakkında tehdit ve 6136 sayılı yasaya aykırılık, … hakkında ise tehdit suçundan itiraz yoluna başvurulması gerekmiştir.

İTİRAZ NEDENLERİ: 1- İddianamede sanıklar hakkında sadece mağdur …‘ye yönelik tehdit suçundan kamu davası açıldığı halde, tehdit suçunun birden fazla kişiye karşı işlendiği gerekçesiyle sanıklar hakkında TCK’nın 43/2 maddesinin uygulanması suretiyle dava konusu yapılmayan fiilden hüküm kurulması suretiyle CMK’nın 225/1 maddesine aykırı davranılması,

2- Sanık … hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan 07/01/2010 tarihli iddianame ile açılan ve hiç bir işlem yapılmadan 14/01/2010 tarihinde bu dava ile birleştirilen kamu davasında, iddianamenin sanığa tebliğ edilmemesi nedeniyle CMK’nın 176/1-4 maddesine aykırı davranılması karşısında, CMK’nın 190/2. maddesi uyarınca sanığa duruşmaya ara verme hakkının olduğunun bildirilmemesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması nedeniyle, hükümlerin bozulması gerektiği düşünüldüğünden itiraz yoluna başvurulumuştur.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6352 sayılı Yasa’nın 99. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesine eklenen 2. fıkra uyarınca, İTİRAZIN KABULÜ ile Yüksek Dairenizin 03/02/2015 gün ve 2014/42283 Esas, 2015/3096 Karar ilamının, sanık … hakkında tehdit ve 6136 sayılı yasaya aykırılık, sanık … hakkında ise tehdit suçundan kaldırılarak;

Sanık … hakkında tehdit ve 6136 sayılı yasaya aykırılık, sanık … hakkında ise tehdit suçuna ilişkin, Ankara 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 23/02/2010 gün, 2009/117 Esas - 2010/99 Karar sayılı ilamının;

1- İddianamede sanıklar hakkında sadece mağdur …‘ye yönelik tehdit suçundan kamu davası açıldığı halde, tehdit suçunun birden fazla kişiye karşı işlendiği gerekçesiyle sanıklar hakkında TCK’nın 43/2 maddesinin uygulanması suretiyle dava konusu yapılmayan fiilden hüküm kurularak CMK’nın 225/1 maddesine aykırı davranılması,

2- Sanık … hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan 07/01/2010 tarihli iddianame ile açılan ve hiç bir işlem yapılmadan 14/01/2010 tarihinde bu dava ile birleştirilen kamu davasında, iddianamenin sanığa tebliğ edilmemesi nedeniyle CMK’nın 176/1-4 maddesine aykırı davranılması karşısında, CMK’nın 190/2. maddesi uyarınca sanığa duruşmaya ara verme hakkının olduğunun bildirilmemesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması hususlarında, BOZULMASI;

İtirazın kabul edilmemesi halinde ise, 6352 sayılı Yasa’nın 99. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesine eklenen 3. fıkrası uyarınca, dosyanın itirazın incelenmesi için Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na GÖNDERİLMESİNE karar verilmesi;

İtirazen arz ve talep olunur isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

II-İTİRAZIN KAPSAMI:

İtiraz, sanık … hakkında tehdit ve 6136 sayılı Yasaya muhalefet, sanık … hakkında ise tehdit suçlarından kurulan Ankara 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 23/02/2010 gün ve 2009/117 esas, 2010/99 karar sayılı hükümlerinin,

1- İddianamede sanıklar hakkında sadece mağdur …‘ye yönelik tehdit suçundan kamu davası açıldığı halde, tehdit suçunun birden fazla kişiye karşı işlendiği gerekçesiyle sanıklar hakkında TCK’nın 43/2 maddesinin uygulanması suretiyle dava konusu yapılmayan fiilden hüküm kurulması suretiyle CMK’nın 225/1 maddesine aykırı davranılması,

2- Sanık … hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan 07/01/2010 tarihli iddianame ile açılan ve hiç bir işlem yapılmadan 14/01/2010 tarihinde bu dava ile birleştirilen kamu davasında, iddianamenin sanığa tebliğ edilmemesi nedeniyle CMK’nın 176/1-4 maddesine aykırı davranılması karşısında, CMK’nın 190/2. maddesi uyarınca sanığa duruşmaya ara verme hakkının olduğunun bildirilmemesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması, nedenleriyle Dairemizce bozulmasına ilişkindir.

III-KARAR:

Sanık … hakkında tehdit ve 6136 sayılı Yasaya muhalefet, sanık … hakkında tehdit suçundan kurulan hükümlerde;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz gerekçeleri yerinde görülmekle, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle eklenen 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinin 3. fıkrası uyarınca İTİRAZIN KABULÜNE,

Dairemizce verilen 03/02/2015 gün ve 2014/42283 esas, 2015/3096 karar sayılı ve sanık … hakkında tehdit ve 6136 sayılı Yasaya muhalefet, sanık … hakkında tehdit suçlarından kurulan hükümlerin onanmasına dair kararın bu suçlar yönünden itiraz nedenleriyle sınırlı olarak KALDIRILMASINA,

1-Sanık …‘un 6136 sayılı Yasaya muhalefet suçundan düzenlenen 07/01/2010 tarihli iddianamenin Ankara 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/38 esasına kaydedilip, tensiple 14.01.2010 tarihinde anılan mahkemenin 2009/117 esas sayılı dosyasıyla birleştirildiğinin ve bu suça ilişkin iddianamenin sanığa tebliğ edilmediğinin anlaşılması karşısında, iddianamenin sanığa tebliğ edilmemesi suretiyle CMK’nın 176/1-4 maddesine aykırı davranıldığı ve CMK’nın 190/2. maddesi uyarınca sanığa duruşmaya ara verme hakkının olduğunun hatırlatılmasının gerektiği gözetilmeden hüküm kurulmak suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

2-Sanıklar … ve … hakkında tehdit suçlarından kurulan hükümlerde ise; 5271 sayılı CMK’nın 225/1. maddesi gereğince hükmün konusu, iddianamede gösterilen eylem olduğundan iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen bir eylemden dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna aykırıdır. Somut olayda, iddianamenin anlatım kısmında sanıkların sadece mağdur …‘ye yönelik tehdit suçunu işlediğinin belirtilmesine karşın, tehdit suçunun birden fazla kişiye karşı işlendiğine ilişkin bir eylemin açıklanmadığı gözetilmeden, “Fail ve Fiilde Bağlılık Kuralı”na aykırı olarak uygulama yapılarak, iddianamede tanımlanmayan eylemden hüküm kurulmak ve anılan suçun birden fazla kişiye karşı işlendiği kabul edilip sanıklar hakkında TCK’nın 43/2 maddesinin uygulanması suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 225. maddesine aykırı davranılması,

Bozmayı gerektirmiş, itiraz bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA,

3-17.08.2016 günlü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 32. maddesiyle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna eklenen geçici madde 6 ile getirilen yeni düzenleme ve bozma kararı karşısında; hak kaybına sebebiyet verilmemesi için, sanık …‘un cezaevinde geçirdiği süre, bozma kararlarının içeriği gözetildiğinde, 6136 sayılı Yasaya muhalafet ve tehdit suçlarına ilişkin mahkumiyet hükümlerinin İNFAZLARININ DURDURULMASINA, sanık … bu suçların dışında başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu değilse, derhal TAHLİYESİNE,

Yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 12/07/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/4812 Karar : 2017/32 Tarih : 9.01.2017

  • CMK 190. Madde

  • Ara Verme

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 12. maddesi ile TCK’nın 75. maddesinde yapılan değişiklik sonucu 1163 sayılı Kanun’un Ek 2/2. maddesinde öngörülen suçun önödeme kapsamına alınması nedeniyle yeniden değerlendirme yapılması zorunluluğu,

Kabule göre de;

CMK’nın 176/1. maddesine aykırı olarak iddianamenin sanığa tebliğ edilmediği gibi 190/2. maddesine göre de 176. maddede belirtilen süreye uyulmaması durumunda sanığa sorgusu yapılmadan önce duruşmaya ara verilmesini isteme hakkı olduğunun hatırlatılmaması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 09/01/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2008/9961 Karar : 2010/1250 Tarih : 2.03.2010

  • CMK 190. Madde

  • Ara Verme

Fatma’yı taammüden öldürmekten ve izinsiz silah taşımaktan sanık Zeki ile İdris’in yapılan yargılanmaları sonunda; hükümlülüklerine ilişkin ( DİYARBAKIR )İkinci Ağır Ceza Mahkemesi’nden verilen 07/04/2008 gün ve 469/165 sayılı hükmün Yargıtay`ca incelenmesi sanıklar müdafii tarafından istenilmiş, sanık Zeki müdafii duruşma da talep etmiş olduğundan

dava dosyası C. Başsavcılığından tebliğname ile dairemize gönderilmekle; sanık Zeki hakkında duruşmalı, sanık İdris`in temyizi veçhile incelendi ve aşağıdaki karar tespit edildi:

1- Kardeş olan sanıklardan İdris’in, soruşturma aşamasında maktuleyi abisi sanık Zeki`nin azmettirmesi sonucu öldürdüğünü, sanık Zeki ise kardeşini azmettirmediği yönündeki savunmalarına karşın,

kovuşturma aşamasında, sanık İdris müsnet suçu tek başına işlediğini, sanık Zeki de müsnet suçu işlemediğini, kardeşinin maktuleyi öldürdüğünü beyan etmesi karşısında, sanıkların aralarında menfaat çatışması olduğu anlaşıldığı halde, her iki sanığın da aynı müdafii ile temsil ettirilerek kamu davasının yürütülüp sonuçlandırılması suretiyle,

CMK’nun 152 ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu`nun 38/b maddelerine muhalefet edilmesi,

2- Tutuklu sanık Zeki’ye iddianamenin 16.01.2007 tarihinde tebliğ edildiği ve bir haftalık süre geçmeden 19.01.2007 tarihli duruşmada, huzurda iddianamenin okunmasından sonra duruşmaya ara verilmesini istemeye hakkı bulunduğu hatırlatılmadan savunma hakkının kısıtlanması suretiyle, CMK`nun 176, 190/2. maddelerine aykırı davranılması,

3- Sanıklar hakkında adam öldürmeye teşebbüs suçundan kamu davası açıldıktan sonra mağdurenin 31.12 2006 tarihinde öldüğü, iddianamede öldürme suçuna ilişkin unsurlardan bahsedilmediği anlaşılmakla, mahkemece usulünce ek iddianame düzenlettirilerek, sanıklara atfedilen eylem ve suçların açıkça belirlenip, sevk maddelerinin ayrı ayrı gösterilmesi sağlandıktan sonra hüküm kurulması gerekirken, 5271 sayılı CMK`nun 170/3 ve diğer maddelerinde belirtilen yasal unsurları içermeyen iddianameye dayanılarak hüküm kurulması;

Usule aykırı olup, sanık İdris ve Zeki müdafiinin sanık Zeki yönünden duruşmalı incelemede ve temyiz dilekçesindeki temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, kısmen re’sen de incelemeye tabi hükümlerin sair cihetleri incelenmeksizin, öncelikle bu nedenle, tebliğnamedeki düşünce gibi CMUK`nun 321. maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ), oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2007/5588 Karar : 2008/4936 Tarih : 11.06.2008

  • CMK 190. Madde

  • Ara Verme

Ş.B.’yı kasten adam öldürmekten sanıklar S.G., C.Ö. ve D.G., Ş.B.’yı yaralamaktan sanık P.G.’nin yapılan yargılamaları sonunda, hükümlülüklerine ilişkin Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 06.10.2006 gün ve 334/352 sayılı hükmün Yargıtay`ca incelenmesi sanıklar müdafii ile müdahiller vekili tarafından istenilmiş Sanıklar; C., D. ve S. duruşma da talep etmiş olduğundan dava dosyası C. Başsavcılığından tebliğname ile Dairemize gönderilmekle; kararda açıklanan nedenle duruşmasız olarak incelendi ve aşağıdaki karar tespit edildi:

Sanıklar S., D. ve C. müdafiinin, yasal süreden sonraki duruşmalı inceleme isteminin CMUK’un 318. maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir. İddianame ve duruşma gününü bildirir çağrı kağıdının tutuklu sanıklar S., D. ve C.’e 10.10.2005 tarihinde tebliğ edildiği, duruşmanın ise 14.10.2005 tarihinde yapılan sanıkların savunmalarının alındığı anlaşılmakla, 5271 sayılı CMK’nın 176/4. maddesinde belirtilen “çağrı kağıdının tebliğiyle duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunması gerekir” şeklinde zorunluluğa uyulmadığı gibi sanıklarla duruşmaya ara verilmesi istemeye hakları olduğunun hatırlatılmayarak CMK`nın 190/2. maddesine aykırı davranılması, usule aykırıdır.

Usule aykırı olup, sanıklar müdafileri ile katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden sair cihetleri incelenmeksizin öncelikle bu nedenle hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi CMUK`nun 321. maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/1775 Karar: 2017/2482 Tarih: 08.05.2017

  • CMK 190. Madde

  • Ara Verme

Sanık hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından yapılan yargılama sonunda; sanığın mahkûmiyetine dair Bursa 7. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 22.12.2015 gün ve 2015/161 Esas, 2015/114 Karar sayılı hükümlerin sanık müdafii, katılanlar vekili ile katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 28.06.2016 gün ve 2016/4487 Esas, 2016/6369 Karar sayılı ilamı ile düzeltilerek onama yönündeki kararına karşı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.03.2017 gün ve 2017/13089 Sayılı itiraznamesi ile 5271 Sayılı CMK’nın 308. maddesinin iki ve üçüncü fıkraları gereğince itiraz etmesi üzerine dosya Daireye gönderilmekle incelendi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı yerinde görüldüğünden İTİRAZIN KABULÜNE, Dairemizin 28.06.2016 gün ve 2016/4487 Esas, 2016/6369 Sayılı onama kararının 6352 Sayılı Kanun’un 99. maddesiyle 5271 Sayılı CMK’nın 308. maddesine eklenen 2, 3. fıkraları uyarınca KALDIRILMASINA karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

KARAR : Sanığın üzerine atılı çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçuna dair düzenlenen iddianamede sevk maddesi olarak gösterilen 5237 Sayılı TCK’nın 103/2. maddesinde öngörülen cezanın beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektirmesi sebebiyle 5271 Sayılı CMK’nın 196/2. maddesi uyarınca ifadesi ilk derece mahkemesinde bizzat alınmak üzere duruşma günü istinabe edilen mahkemede hazır bulundurularak, Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi ( SEGBİS ) aracılığıyla alınmasına yönelik ara karara istinaden savunması alınmış ise de; sanığa iddianame tebliğ edilmeden ve iddianame tebliği ile duruşma günü arasında en az bir haftalık süre bulunması gerektiği, şayet bir haftalık süre dolmamış ise, sanığa duruşmaya ara verme hakkının olduğu ihtarı yapılmadan yargılamaya devam edilip CMK’nın 176/1,, 176/4,, 190/2. maddelerine aykırı davranılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık müdafii, katılanlar vekili ile katılan Bakanlık vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, esası incelenmeyen kısmen re’sen de temyize tabi hükmün 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gözetilerek 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 08.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/10137 Karar: 2016/1379 Tarih: 17.02.2016

  • CMK 190. Madde

  • Ara Verme

İlk derece mahkemesince verilen hükümlerin suça sürüklenen çocuklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi ve suça sürüklenen çocuk … müdafiince incelemenin duruşmalı yapılmasının talep edilmesi üzerine, dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle, 10.02.2016 Çarşamba saat 13:30’a duruşma günü tayin olunarak suça sürüklenen çocuk … müdafiine çağrı kâğıdı gönderilmişti.

Belli günde Hakimler duruşma salonunda toplanarak Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından … hazır olduğu halde oturum açıldı.

Yapılan tebligat üzerine dosyadaki vekâletnameye dayanarak sanık … adına gelen Av. … huzura alınarak duruşmaya başlandı.

Duruşma isteğinin süresinde ve yerinde olduğu anlaşıldıktan sonra uygun görülen talep ve mütalaa dairesinde sanık … hakkında DURUŞMALI inceleme yapılmasına oybirliğiyle karar verilerek tefhim olunduktan sonra işin açıklanmasına dair raportör üye tarafından düzenlenen rapor okundu.

Raportör üye rapora ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirdi.

Sanık müdafii temyiz layihasını açıklayarak savunmada bulunup müvekkili hakkındaki hükmün BOZULMASINI istedi.

Sanık müdafii 17 sayfalık yazılı savunma dilekçesi sundu. Alındı, okundu, dosyasına konuldu.

Yargıtay Cumhuriyet Savcısı tebliğname içeriğini tekrar etti.

Son sözü sorulan sanık müdafii savunmasına ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirmekle dosya incelenerek karar verilip tefhim olunmak üzere duruşmanın 24.02.2016 Çarşamba günü saat 13:30’a bırakılmasına oybirliğiyle karar verildi.

Belli günde oturum açıldı. Dava evrakı incelenerek gereği görüşülmüş olduğundan aşağıda yazılı karar ittihaz olundu:

KARAR : Avrupa İnsan hakları Sözleşmesinin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı üçüncü fıkrasında, “Bir suç ile itham edilen herkesin; a) Kendisine karış yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek; b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak” haklarının bulunduğu Anayasanın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı birinci fıkrasında ise, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmü yer almaktadır.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun “İddianamenin sanığa tebliği ve sanığın çağrılması” kenar başlıklı , iddianamenin, çağrı kağıdı ile birlikte sanığa tebliğ olunacağı, tutuklu sanığın çağrılmasının duruşma gününün tebliği suretiyle yapılacağı, sanıktan duruşmada kendisini savunmak için bir istemde bulunup bulunmayacağı ve bulunacaksa isteminin neden ibaret olduğunun bildirmesinin isteneceği ve müdafiin de sanıkla birlikte davet olunacağı ve çağrı kâğıdının tebliğiyle duruşma günü arasında en az bir hafta sürenin bulunması gerektiği vurgulanmıştır.

Aynı Kanunun “Ara verme kenar başlıklı ikinci fıkrasında da, belirlenen süreye uyulmamış ise duruşmaya ara verilmesini istemeye hakkı olduğunun sanığa hatırlatılması öngörülmüştür.

Buna göre; duruşma gününü bildiren çağrı kağıdı ile birlikte iddianamenin suça sürüklenen çocuklara tebliğ edilmemesi suretiyle kendilerine yüklenen suçu öğrenme hakkından yoksun bırakılmaları; 02.06.2015 ve 07.07.2015 tarihli oturumlarda, 5271 sayılı Kanunun 190. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca suça sürüklenen çocuklara verilmesini isteme hakları hatırlatılmayarak, savunmalarını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakları ellerinden alınarak savunma haklarının kısıtlanması suretiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6, Anayasanın 36, CMK’nın 176, 190. maddelerine muhalefet edilmesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı, suça sürüklenen çocuklar müdafilerinin temyiz itirazları ile suça sürüklenen çocuk … müdafiin duruşmalı inceleme sırasındaki savunması bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeyen hükümlerin öncelikle anılan sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/5985 Karar: 2015/5806 Tarih: 28.09.2015

  • CMK 190. Madde

  • Ara Verme

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 18.11.2014 gün ve 2013/663 E - 498 K sayılı ilamında belirtildiği gibi;

Hakaret suçunun farklı mağdurlara karşı tek fiille gerçekleştirildiğinden söz edilebilmesi için hakaretin mutlaka ortak söz veya davranışlarla gerçekleştirilmiş olması şart değildir. Her bir mağdura veya mağdurlardan bazılarına özel olarak hitap edilerek hakaret içeren sözler söylenmiş veya davranışlarda bulunmuş olsa bile objektif bir gözlemcinin bakış açısıyla bakıldığında failin hareketlerinin tekbir iradi karara dayalı olduğu, aralarında yer ve zaman bakımından bağlantı bulunduğu, bu nedenle bir bütünlük oluşturduğu sonucuna ulaşılması durumunda, fiilin hukuken tek olduğu kabul edilmelidir. Aksine, şekli bir yorum ve bakış açısıyla bu bütünlük görmezlikten gelinerek, her bir mağdura yönelik hareketin bağımsız birer fiili oluşturduğunun kabul edilmesi ve gerçek içtima hükümlerinin uygulanması halinde, cezalandırmada adaletsizliğe yol açılacağı gibi “fiilin hukuki anlamda tekliği” prensibine de aykırı davranılmış olacaktır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanığın önce mahkeme hakimi olan mağdura, hemen akabinde de duruşma salonundan çıkarılırken avukatı olan diğer mağdura hakaret ettiği olayda, sanığın her iki mağdura yönelik hareketlerinin aynı yer ve zamanda, aynı suç işleme kararıyla, birbirini takip eden söz ve davranışlarla gerçekleşmesi nazara alındığında, hukuken bir bütün halinde tek bir hakaret fiilini oluşturduğu anlaşıldığından buna bağlı olarak da tek fiille birden çok mağdura karşı hakaret suçunu işleyen sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 43/2. maddesinde düzenlenmiş bulunan aynı nev’iden fikri içtima hükümleri uyarınca tek ceza verilip, bu cezanın aynı Kanunun 43/1. maddesi uyarınca arttırılması usul ve yasaya uygun bulunmakla, tebliğnamede yer alan eylemlerin iki farklı suç oluşturduğu düşüncesine iştirak edilmemiştir.

Ancak;

1- Hükümlü olan sanığın istinabe suretiyle savunmasının alınması için CMK’nın 176/1-4. maddesi uyarınca, iddianamenin tebliğ edilerek savunma süresinin tanınması, olmadığı takdirde CMK’nın 190/2. maddesindeki hakkının hatırlatılması gerektiği gözetilmeden, sanığın doğrudan duruşmaya celbi ile savunmasının alınması,

2- Sanığın duruşmadaki lehe hükümlerin uygulanması talebinin, TCK’nın 62. maddesindeki takdiri indirim uygulanmasını da kapsadığı gözetilerek, CMK’nın 230/1-d maddesi uyarınca, bu hususta kanuni dayanakları da gösterilerek olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi,

3- Sanığın, Akşehir Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/850 K. sayılı ilamı ile verilen 2 yıl hapis cezasına ilişkin mahkumiyeti yerine, daha hafif ceza olan 1 yıl 14 ay 7 gün hapis cezası nedeniyle hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilerek TCK’nın 58, 5275 sayılı Kanunun 108/2. maddelerine aykırı davranılması,

4- TCK’nın 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanması sırasında hesap hatası yapılarak, 1 yıl 9 ay 26 gün olması gereken sonuç cezanın eksik tayini,

Kanuna aykırı ve sanığın temyiz nedenleri yerinde görülmekle, tebliğnameye aykırı olarak hükmün bozulmasına, yeniden hüküm kurulurken karşı temyiz olmadığından 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinin gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 28.09.2015 tarihinde, oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas: 2011/9709 Karar: 2013/2271 Tarih: 06.03.2013

  • CMK 190. Madde

  • Ara Verme

Fuhuş suçundan sanığın yapılan yargılaması sonunda; atılı suçtan mahkûmiyetine dair Kayseri 4. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 14.11.2008 gün ve 2008/734 Esas, 2008/1142 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanık müdafii ve sanık tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı üçüncü fıkrasında, “Bir suç ile itham edilen herkesin a ) Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek; b ) Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak” haklarının bulunduğu, Anayasanın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı birinci fıkrasında ise, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmü yer almaktadır.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun “İddianamenin sanığa tebliği ve sanığın çağrılması” kenar başlıklı , iddianamenin, çağrı kağıdı ile birlikte sanığa tebliğ olunacağı, tutuklu sanığın çağrılmasının duruşma gününün tebliği suretiyle yapılacağı, sanıktan duruşmada kendisini savunmak için bir istemde bulunup bulunmayacağı ve bulunacaksa neden ibaret olduğunu bildirmesi isteneceği ve müdafiin de sanıkla birlikte davet olunacağı ve çağrı kâğıdının tebliğiyle duruşma günü arasında en az bir hafta sürenin bulunması gerektiği vurgulanmıştır.

“Ara verme kenar başlıklı ikinci fıkrasında da, belirlenen süreye uyulmamış ise duruşmaya ara verilmesini istemeye hakkı olduğunun sanığa hatırlatılması öngörülmüştür.

Buna göre; başka suçtan tutuklu bulunan sanığın duruşmada hazır edilmesi için 10.10.2008 tarihli müzekkere yazılıp, iddianamenin tebliğ edilmemesi suretiyle kendisine yüklenen suçu öğrenme hakkından yoksun bırakılması ve 13.10.2008 tarihli oturumda, 5271 sayılı Kanunun 190. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca duruşmaya ara verilmesini isteme hakkı hatırlatılmayarak, savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak hakkının elinden alınması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması suretiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6, Anayasa’nın 36, CMK.nın 176, 190. maddelerine aykırılık yapılması,

SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık müdafii ve sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 06.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas : 2011/1-157 Karar : 2011/223 Tarih : 15.11.2011

  • CMK 190. Madde

  • Ara Verme

Kasten öldürme suçundan sanık T.S.`ün 5237 sayılı TCY’nın 81/1 ve 53. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.05.2009 gün ve 11-127 sayılı resen temyize tabi olan hükmün, sanık müdafileri tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 23.08.2010 gün ve 2027-5752 sayı ile;

“Tutuklu sanığa duruşma gününden dört gün önce 15.02.2008 tarihinde iddianamenin tebliğ edildiği anlaşılmakla, bir haftalık süre geçmeden 19.02.2008 tarihli duruşmada iddianamenin okunmasından sonra duruşmaya ara verilmesini istemeye hakkı bulunduğu sorulmaksızın savunma hakkının kısıtlanması suretiyle CMK.nun 176, 190/2. maddelerine aykırı davranılması” isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel mahkeme ise 23.11.2010 gün ve 246-349 sayı ile;

“…Yargıtay 1.C.D.nce tutuklu sanığa duruşma gününden 4 gün önce 15.02.2008 tarihinde iddianamenin tebliğ edildiği, bir haftalık süre geçmeden 19.02.2008 tarihli duruşmada iddianamenin okunmasından sonra duruşmaya ara verilmesini istemeye hakkı bulunduğu sorulmaksızın savunma hakkının kısıtlanması sureti ile CMK.nun 176 ve 190/2. maddelerine aykırı davranılması gerekçesi ile mahkememizin kararı bozulmuş ise de mahkememizce söz konusu usulü eksiklik 28.08.2008 tarihli oturumda fark edilerek, sanığa eski kimliği tahtında yasal hakları hatırlatılıp savunmasının alındığı…” gerekçesiyle ilk hükümde direnmiştir.

Resen temyize tabi olan bu hükmün de sanık müdafileri tarafında da temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30.05.2011 gün ve 115426 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanığın kasten öldürme suçundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 5271 sayılı CYY’nın 176/4 ve 190/2. maddelerine aykırı davranılmak suretiyle sanığın savunma hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya içeriğinden;

Tutuklu olan sanığa cezaevinde 15.02.2008 tarihinde iddianame ve duruşma gününün tebliğ edildiği ve aradan bir haftalık süre geçmeden 19.12.2008 tarihinde mahkeme huzurunda savunmasının alındığı, savunması alınmadan önce CYY’nın 176/4 ve 190/2. maddeleri uyarınca duruşmaya ara verilmesini isteme hakkı olduğunun kendisine hatırlatılmadığı, ancak bu eksikliğin fark edilerek 28.08.2008 tarihli oturumda kendisine anılan maddelerdeki hakkı hatırlatılarak sorulduğunda, sanığın aynen; “yasal haklarımı anladım, savunma için süre istemiyorum, mahkemenizde daha önce yaptığım savunmamı tekrar ederim” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır.

5271 sayılı CYY`nın “İddianamenin Sanığa Tebliği ve Sanığın Çağrılması” başlıklı 176. maddesinde yer alan;

“(1) İddianame, çağrı kâğıdı ile birlikte sanığa tebliğ olunur.

(2) Tutuklu olmayan sanığa tebliğ olunacak çağrı kâğıdına mazereti olmaksızın gelmediğinde zorla getirileceği yazılır.

(3) Tutuklu sanığın çağrılması duruşma gününün tebliği suretiyle yapılır. Sanıktan duruşmada kendisini savunmak için bir istemde bulunup bulunmayacağı ve bulunacaksa neden ibaret olduğunu bildirmesi istenir; müdafii de sanıkla birlikte davet olunur. Bu işlem, tutuklunun bulunduğu ceza infaz kurumunda cezaevi kâtibi veya bu işle görevlendirilen personel yanına getirilerek tutanak tutulmak suretiyle yapılır.

(4) Yukarıdaki fıkralar gereğince, çağrı kâğıdının tebliğiyle duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunması gerekir” şeklindeki hüküm uyarınca iddianame ve duruşmaya çağrı kağıdının sanığa tebliği ile duruşma günü arasında en az bir haftalık süre bulunması yasal bir zorunluluktur.

İddianamenin kendisine tebliği üzerine duruşma gününe kadar sanığın savunmasını hazırlaması için yasakoyucu tarafından öngörülen bu asgari süreye uyulmaması halinde, savunmasının alınmasına geçilmeden önce CYY’nın 190/2. maddesindeki; “176 ncı maddede belirlenen süreye uyulmamış ise duruşmaya ara verilmesini istemeye hakkı olduğu sanığa hatırlatılır” şeklindeki hüküm nedeniyle sanığa duruşmaya ara verilmesini isteme hakkının bulunduğunun hatırlatılması gerekmektedir. CYY’nın 170/4 ve 190/2. maddelerinde belirtilen usule uyulmaması halinde sanığın savunma hakkının kısıtlanması sözkonusu olacaktır. Sanığın savunma hakkının kısıtlanması ise, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY`nın 308/8. maddesi kapsamında yasaya mutlak bir aykırılık halidir.

Bir haftalık süreye uyulmaksızın ve duruşmaya ara verilmesini isteme hakkı olduğu hatırlatılmaksızın sanığın savunmasının alındığı bir durumda, çağrı kağıdının tebliğinden itibaren en az bir hafta geçtikten sonra olması koşuluyla yapılacak başka bir oturumda bunun farkına varılarak, sanığın usulüne uygun olarak tekrar savunmasının alınması halinde ise bu aykırılık giderilmiş olacaktır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Yerel mahkemece sanığın ilk kez savunmasının alındığı 19.02.2008 tarihinde, iddianame ve duruşma gününün tebliği ile duruşma günü arasında bir haftadan daha az bir sürenin geçmiş olmasına ve duruşmaya ara verilmesini isteme hakkının olduğu sanığa hatırlatılmadan savunması alınmak suretiyle CYY`nın 170/4 ve 190/2. maddelerine aykırı olarak savunma hakkı kısıtlanmış ise de, bu eksiklik, yerel mahkeme tarafından sonradan fark edilerek 28.08.2008 tarihli oturumda sanığın tekrar usulüne uygun olarak savunması alınmak suretiyle giderilmiştir.

Bu itibarla yerel mahkeme direnme hükmünün isabetli olduğuna ve dosyanın esasının incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 23.11.2010 gün ve 246-349 sayılı direnme hükmünün İSABETLİ OLDUĞUNA,

2- Dosyanın easasının incelenmesi için Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere, Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS